39
www.tuncsiper.biz "Cumhuriyet'in tunç siperi" Sayı 1 / Mart 2011 tunçsiper

tunçsiper e-dergi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Cumhuriyet'in tunç siperi

Citation preview

Page 1: tunçsiper e-dergi

www.tuncsiper.biz "Cumhuriyet'in tunç siperi" Sayı 1 / Mart 2011

tunçsiper

Page 2: tunçsiper e-dergi

ĐÇĐNDEKĐLER

Güncel Kemalizm Davasındaki Son Dalgalar.....4

Özerk Üniversite, Tam Bağımsız Türkiye Yürüyüşü.....6

18 Mart Çanakkale Zaferi.....10

Görevi Suistimal Suçunun Cezası Đndirildi.....12

Talat Paşa Katledişinin 90. Yılında Anıldı.....16

Bunların Tesadüf Olduğuna Kim Beni Nasıl Đnandırsın!....20

Küçük Mesele Değil.....24

Ortadoğuda Değişim.....25

Türkiye'de Başkanlık Sistemi.....26

Page 3: tunçsiper e-dergi

Bilim Dünyanın En Derin Noktasına Yolculuk.....28

Ölüm Kokan Orkideler.....30

Sanat

30. Đstanbul Film Festivali.....32

Kitap

Beyaz Zambaklar Ülkesinde.....34

Kızılderililer Nasıl Yokedildi?.....36

Köy Enstitüsü Sistemi.....37

Ülkü Dergisi Ve Kemalist Toplum.....38

Page 4: tunçsiper e-dergi

KEMALĐZM DAVASINDAKĐ SON DALGALAR

Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan Zekeriya Öz'ün talebi üzerine, Đstanbul nöbetçi 10. Ağır Ceza Mahkemesinin, Prof. Dr. Yalçın Küçük, gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın da aralarında bulunduğu 11 kişiye ilişkin olarak arama ve gözaltı kararı verdi.

Sabahın erken saatlerinde başlayan ve yaklaşık 8 saat süren aramanın ardından Organize Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alınan Nedim Şener, daha sonra Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne getirildi. Gazeteci Şener evinin çıkışında, kendisine mikrofon uzatan basın mensuplarının 'Neden gözaltına alındınız' sorularına "Hrant için adalet için" diye cevap verdi.

Hrant'ı öldürmek suçundan gözaltında Nedim Şener. Mustafa Balbay kendi gazetesini bombalamakla suçlanıyor. Diğer yandan Balyoz soruşturmasında subaylar kendi uçağını düşürmeyi planlamaktan sanık.

4

Page 5: tunçsiper e-dergi

Ve deniyor ki 'Bunları siz bilmezsiniz, şeytandır bunlar. Planlarını gerçekleştirmek için kendi gazetelerini bombalarlar, kendi uçaklarını düşürürler, danıştayı bombalarlar.' Bu nasıl bir şeytanlıktır ki krokiler, planlar, dökümanlar evlerinden, çalışma odalarından, bilgisayarlarından çıkıyor. Sokaktaki vatandaş bile telefonda konuşurken dikkat ederken bunlar cep telefonlarında örgüt faaliyetlerini konuşuyorlar. Bu izah edilemez bir tezatlıktır. Cumhuriyet tarihinin bütün karanlık işleri çevirmiş bir örgütün üyeleri bilgisayarlarında listeler, planlar saklıyor, cep telefonu dinlemelerine takılıyor.

Star Gazetesi'nde Mustafa Akyol'un 'Yargılanan örgüt mü yoksa bir ideoloji mi?' yazısında belirttiği gibi yargılanan Kemalizm'dir. Akyol'a göre Kemalizm "Atatürk ilke ve inkılaplarını milli iradeden, demokrasiden ve temel hak ve özgürlüklerden daha yüksekte tutan bir düşünce sistemi”dir.

Peki milli irade, demokrasi nedir?

Milli irade, demokrasi, temel hak ve özgürlükler Atatürk ilke ve devrimlerinin eseridir. Milli irade seçilmiş hükümet demek değildir. 12 Eylül'ün hediyesi saçma sapan seçim sistemimiz yüzünden kayıtlı seçmenin dörtte birinin oyuyla hükümet olmuş parti milli irade demek değildir. Milli irade mevcut durumda hükümet dışında kalan dörtte üçtür.

Eğer milli iradeden anladığınız bu bozuk sistemde seçilmiş hükümetse, demokrasi sizin gibi düşünmeyenleri beşer onar Silivri'ye atmaksa tabiki Atatürk ilke ve devrimleri bunlardan daha yüksekte tutulacaktır.

METE

5 www.tuncsiper.biz

Page 6: tunçsiper e-dergi

ÖZERK ÜNĐVERSĐTE, TAM BAĞIMSIZ TÜRKĐYE YÜRÜYÜŞÜ

12 Mart Cumartesi Günü TGB'nin öncülüğünde düzenlenen ''Özerk Üniversite Tam Bağımsız Türkiye Yürüyüşü'' 20.000 nin üzerinde bir katılımla gerçekleşti.tunçsiper olarak biz de oradaydık .

Taksim Tünelde başlayan yürüyüş adım adım giderek artan sayıyla Dolmabahçe'ye sel oldu aktı.

6

Page 7: tunçsiper e-dergi

Tünelden Galatasaray Meydanına sloganlarla yaklaşık bir saatte gelindi. Galatasaray Meydanında bir binadan sarkıtılan pankart büyük ilgi ve beğeni topladı tabii polis müdahalesi gecikmedi. Pankart asan TGB'liler polis tarafıdan gözaltına alınmak istenince ufak çaplı bir arbede yaşandı. Olayların sonucunda arkadaşlar serbest bırakıldı. Kısa bir aranın ardından yürüyüşe daha da çoşkulu bir şekilde devam edildi.

7 www.tuncsiper.biz

Page 8: tunçsiper e-dergi

Yürüyüş boyunca sık sık '' Cumhuriyet Değil AKP Yıkılacak'', ''Ne ABD Ne AB Tam Bağımsız Türkiye'', '' Özerk Üniversite Tam Bağımsız Türkiye '',''Kahrolsun AKP Diktatörlüğü'', ''Türk-Kürt Kardeştir Amerika Kalleştir'' sloganları atıldı.

CHP ilçe teşkilatı binasından açılan Atatürk Posteri büyük alkış topladı. '' Mustafa Kemal'in Askerleriyiz'', '' Atatürk Gençliği Görev Başında '' sloganlarıyla yürüyüş çoşkulu bir şekilde devam etti.

Taksim Meydanında eylem yapan Casper çalışanlarına destek sloganları atarak yürüyüş Dolmabahçe'ye doğru çoşkuyla devam etti.

Gümüşsuyunda bulunan OdaTV binasının önüne gelindiğinde hep bir ağızdan '' Özgür Basın Susturulamaz '' sloganı atıldı.

8

Page 9: tunçsiper e-dergi

Yürüyüş boyunca sık sık yoklama yapıldı. Silivri zindanlarında olan Yurtseverler, Devrim Şehitleri, Denizler ve Mustafa Kemal.

Đsimleri okunduktan sonra hep bir ağızdan ''BURDAAAA!!'diye haykırıldı..

Ve tabii ki bir TGB geleneği olan ''Puşt Amerika'' sloganı sık sık tekrarlandı.

Çoşkulu bir şekilde başlayan eylem aynı çoşku ve heyecanla, gençliğe yaraşır bir şekilde uzun ve yorucu bir yürüyüş sonunda; ellerinde bayraklar, flamalar ve yüreklerinde yurt sevgisi, gözlerinde umut, Gündoğdu marşı...

Tıpkı 43 yıl önceki gibi Denizlerin 6. Filoyu denize döktükleri günkü heyecanla, Dolmabahçede o tarihi yerde Moğollar konseriyle son buldu.

Bu sonun başlangıcı, devrim ateşinin ilk kıvılcımıydı.

Daha yürünecek çok yol, atılacak çok adım var.

Artık sokağa inme vaktidir.

Artık isyanı haykırma vaktidir.

UĞUR

9 www.tuncsiper.biz

Page 10: tunçsiper e-dergi

18 MART ÇANAKKALE ZAFERĐ

Çanakkale Savaşları, 1. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren, Türk’ün gücünü dünyaya bir daha duyuran, tarihe “ÇANAKKALE GEÇĐLMEZ” sözünü yazdıran büyük bir destandır.

1. Dünya Savaşı’nın başlarında Đngilizler ve Fransızlar, Đtilaf Devletlerinin üçüncüsü olan Ruslara yardım etmek için Çanakkale Boğazı’ndan geçip Karadeniz’e ulaşmayı planlamışlardı. Amaçlarından biri de Đstanbul’u ve boğazları ele geçirmek, bu yolla Osmanlı Devleti’ni etkisiz hale getirmekti.

10

Page 11: tunçsiper e-dergi

Đngiliz ve Fransızlar bu düşünceyi gerçekleştirmek için kurdukları güçlü donanma ile Çanakkale Boğazı önlerine geldiler. Türk mevzilerini yoğun bir top ateşine tuttuktan sonra boğazı geçmeye çalıştılar ( 18 Mart 1915). Ne var ki Türk topçusunun düşman gemilerini bulan isabetli atışları ve Nusret Mayın Gemisi’nin boğaza yerleştirdiği mayınlar, düşman filosunu geri çekilmek zorunda bıraktı. Bu arada düşman gemilerinden bir çoğu battı, bazıları da kullanılamayacak duruma geldi.

Düşman, Çanakkale Boğazı’ndan geçemeyeceğini anlayınca, Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na asker çıkardı. Amaçları, yarımadadaki Türk gücünü yok etmek ve boğazı denetimi altına almaktı. Đngiliz, Fransız, Avustralya ve Yeni Zelenda askerlerinden oluşan 70 bin kişilik bir kuvvet; asker ve silah sayısı bakımından az, fakat kahramanlıkta eşsiz olan askerlerimize saldırdılar. Mustafa Kemal komutasında 19. Kolordu, bu güçlü orduyu Anafartalar, Arıburnu ve Conkbayırı’nda dize getirdi. Çanakkale’nin geçilmez olduğunu anlayan düşman, Gelibolu Yarımadası’nı boşaltmak zorunda kaldı (1916). Askerlerimizin, kendilerinden kat kat güçlü düşmana karşı hem karada hem de denizde kazandığı bu zafer karşısında bütün dünya, Hayranlığını dile getirmiştir.

Çanakkale Zaferi, her yılın 18 Mart’ında bütün yurtta kutlanmakta, başta Mustafa Kemal olmak üzere, tüm komutanları ve 251 bin Mehmetçiğimizi saygıyla anmaktayız.

HAN

11 www.tuncsiper.biz

Page 12: tunçsiper e-dergi

GÖREVĐ SUĐSTĐMAL SUÇUNUN CEZASI ĐNDĐRĐLDĐ

08.12.2010 tarihinde AKP li milletvekillerinin kabul oyu vermesiyle yasalaşan 6086 sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile Türk Ceza Kanunun 257. maddesinde düzenlenen "Görevi Suistimal" suçu için öngörülen ceza düşürüldü. Ceza hukukunun kanun değişikliğinin sanığın lehine uygulama ilkesi gereği olarak şuan yargılaması devam eden yüzlerce davaya uygulanacak.

Görevi Suistimal Suçu nedir?

Görevi Suistimal suçu , görevinin gereklerine aykırı hareket ederek kişilere kazanç sağlayan devlet memurları için Türk Ceza Kanununda düzenlenmiştir.

Değişiklikten önce görevi suistimal suçu , Türk Ceza Kanunun 257. maddesinde şu şekilde düzenlenmişti. ;

MADDE 257. - (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

6086 sayılı kanun ile maddede yer alan "kazanç" ibaresi "menfaat" olarak değiştirilmiş , "bir yıldan üç yıla kadar" öngörülen hapis cezası "altı aydan iki yıla kadar" indirilmiştir. Değişikliğin tam metnine şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k6086.html

12

Page 13: tunçsiper e-dergi

Maddenin değişiklikten sonraki hali şu şekildedir ;

MADDE 257. - (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bu değişiklik , görevi suistimal suçundan yargılanan belediye başkanlarının davalarına doğrudan uygulanacak, karara çıkmış ve Yargıtay 'da olan dosyalar ise geri gönderilerek değişikliğin uygulanarak karar verilmesi istenecektir. Dosyaların Yargıtay 'dan ortalama iki yıl sonra geldiği düşünülürse tüm bu dosyalar zamanaşımına uğrayacak ve yargılanan Belediye Başkanları zamanaşımından dolayı beraat edicek.

Ayrıca , değişiklik ile cezanın alt sınırı altı aya düşürüldüğü için , sanıkların cezalandırılması durumunda bile cezanın ertelenerek adli para cezasına çevirilmesi söz konusu. Maddenin eski halinde cezanın alt sınırı bir yıl olduğu için adli para cezasına çevirilme ve ertelenme mümkün değildi. Alt sınırdan ceza verilmesi durumunda sanıkların Belediye Başkanlığı dahi düşmüyor.

13 www.tuncsiper.biz

Page 14: tunçsiper e-dergi

Muhalefetin eleştirileri:

Kanunun görüşülmesi sırasında mecliste sert tartışmalar yaşandı. Başta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek olmak üzere onlarca AKP 'li belediye başkanının görevi suistimal suçundan yargılanıyor olmasına ve değişikliğin yargılaması süren tüm davalara uygulunacağına dikkat çeken muhalefet parti milletvekilleri kanunun yasalaşmasına karşı çıktı.

Melih Gökçek ve TBMM Anayasa komisyonu başkanı Burhan Kuzu 'nun telekulak soruşturması kapsamında tespit edilen telefon konuşmasını hatırlatan muhalefet, "kanun değiştirilerek af çıkarılıyor" eleştirisini getirdi.

14

Page 15: tunçsiper e-dergi

Basına da yansımış olan o konuşmada şu diyaloglar geçiyordu ; Gökçek : “Abi şunu yapamaz mısınız, bunu 6 aydan 3 aya indiremez misiniz? 3 aydan 6 aya olunca belediye başkanları bu cezayı alıyor, paraya çevriliyor, belediye başkanlığı da gitmiyor.” Görüşmenin devamında Kuzu da “Şu anda bana gelen 140 dosya var, milletvekillerinin aşağı yukarı 50’ye yakını 240’tan (Eski TCK’daki görevi kötüye kullanma)” deyince Gökçek, “Abi bana onların listesini versene. Ben onları bir fitilleyeyim de 6 aydan 3 aya indirelim onu. Abi ben onun kulisini iyice yaparım, ortalığı kaldırırım” demişti.

Muhalefetin eleştirilerine AKP 'li milletvekilleri "biz genel bir düzenleme yaptık, kişiye yapılmış bir düzenleme yok, CHP 'li ve BDP 'li görevi suistimal suçundan yargılanan belediye başkanları içinde uygulanacak" şeklinde cevap verdi.

Muhalefet ise "onlar da cezalandırılsın, biz affedilmelerini istemiyoruz" diyerek oylamada red oyu kullandı. Tüm tartışmalar sonunda AKP 'li milletvekillerinin kanunun oylamasına kabul oyu vermesi ile teklif yasalaşarak yürürlüğe girdi.

ARASHAN DOĞU

15 www.tuncsiper.biz

Page 16: tunçsiper e-dergi

TALAT PAŞA KATLEDĐLĐŞĐNĐN 90. YILINDA ANILDI

Talat Paşa Komitesi, katledilişinin 90. yılında Talat Paşa’yı andı.

Ankara’da tarihi Büyük Millet Meclisi önünde bir düzenlenen törende konuşan Talat Paşa Komitesi Genel Sekreter Yardımcısı Bülent Esinoğlu, şunları söyledi:

Bugün 15 Mart… Talat Paşa’nın katledilişinin 90. Yılı…

Emperyalizme karşı yürütülen büyük savaşın önderlerinden, vatan savunmasının önde gelen devrimcilerinden Talat Paşa’yı Ankara, Đstanbul, Đzmir ve Kars’ta düzenlenen toplantılarla bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Talat Paşa, Namık Kemal’le Mustafa Kemal arasındaki devrimci halkadır.

Talat Paşa, bugün yeniden keşfedilmektedir. Bugün vatanı savunmak için Talat Paşa’ya sarılmamız doğaldır.

16

Page 17: tunçsiper e-dergi

Bizim Kurtuluş Savaşımız 1914’te başlamıştır. Yani Osmanlı Devleti’nin paylaşılması amacını taşıyan 1. Dünya Savaşından.

Talat Paşa, o zaman emperyalizme karşı yürütülen büyük savaşın önder kadrosu içerisinde yer alıyordu ve Ermenilerle yaşanan sorunları bir Türk-Ermeni meselesi olarak değil, emperyalizme karşı bir Doğu Cephesi sorunu olarak görüyordu.

Çanakkale’de Anzakları nasıl karşıladıysak, Doğu Cephesinde de bizi arkadan vuranlara karşı aynı tutumu aldık.

Bu iki cephe, farklı coğrafyalarda olmasına karşın, vatan savunması için tek cepheydi.

Onun içindir ki; Talat Paşa’nın ve Hükümetin savaş cephelerinin geri hatlarındaki Ermeniler için aldıkları tehcir kararı, zorunlu bir savaş önlemiydi. O karar, Kurtuluş Savaşı’nın zafere ulaşmasında önemli bir dönümdür. Atatürk’ün 1919’da Erzurum ve Sivas Kongrelerini yaparak, Doğuda yaratılan dayanakla Đzmir’i kurtarması böyle mümkün olmuştur.

Nitekim tehcir konusunda Ermenistan’ın ilk Başbakanı Kaçaznuni de “Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır” demektedir.

17 www.tuncsiper.biz

Page 18: tunçsiper e-dergi

YÜZ YILLIK MÜCEDELE DEVAM EDĐYOR

Tarihimiz, devrim ve karşı-devrim arasındaki mücadelenin tarihidir.Bugün yaşanmakta olan da özünde bu iki çizgi arasındaki mücadeledir.

Büyük Ortadoğu Projesi haritasına göre, Irak’ın Kuzeyini, Đran’ın Batısını ve Türkiye’nin Güneydoğusunu içine alan geniş bir bölgede “Özgür Kürdistan” adlı bir devlet kurulacak ve bunun başkenti de Diyarbakır olacaktır. Buradan da anlaşılacağı gibi, bu projenin ve proje gereğince hazırlanan haritanın hedef aldığı ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. Türkiye’yi yönetmek iddiasında olanlar, ABD’nin bu Büyük Ortadoğu Projesinde “Eşbaşkan” olduklarını ve bu projede Diyarbakır’ı “merkez” yapacaklarını açıkça söyleyebilmektedirler.

Yıllardır Türkiye’ye dayatılan bu proje, ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Abdullah Gül arasındaki görüşmelerde iki sayfa ve dokuz maddelik bir metin halinde de kabul edilmiştir.

Bu düzeyde devlet görevlilerinin, yabancı bir devletin, kendi ülkesi üzerindeki yayılma projesinde görev üstlenmesi, tarihimizde karşılaştığımız ikinci örnektir. Bunun birinci örneği, Osmanlı Sadrazamı Damat Ferit’in, 1919’da, Đngiltere’nin Ortadoğu’daki yayılma planlarında görev üstlenmesidir.

Đşte 90 yıl sonra Talat Paşa’yı yeniden keşfetmemizin nedeni budur.

SOYKIRIM YALANINA KARŞI MÜCADELE

Bugün, “Ermeni soykırımı” yalanlarına, Lozan, Berlin, Paris gibi Batı merkezlerinde, Bakü ve Lefkoşa’da düzenlediği eylemlerle yanıt veren; “Ermeni soykırımı, emperyalist bir yalandır” diyerek bayrak gösteren Talat Paşa Komitesi’nin hedef alınmasının nedeni budur. Avrupa Parlamentosu, bu nedenle Türk Hükümeti’nden Talat Paşa Komitesi’nin dağıtılmasını istemiştir.

18

Page 19: tunçsiper e-dergi

Hatırlatalım: 1908 Devriminin önderleri, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Đngiliz ve Fransız işgalcilerinin emriyle tutuklanıp yargılanmışlardı. Đşte bugün Talat Paşa Komitesi Genel Sekreteri Ferit Đlsever, Talat Paşa Komitesi Yürütme Kurulu üyesi Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Talat Paşa Komitesi Danışma Kurulu üyeleri Doğu Perinçek, Prof. Dr. Emin Gürses’in gece baskınlarıyla götürülmelerine ve kimilerinin tutuklanıp yargılanmalarına neden olan zemin budur. Rauf Denktaş’a “Türkiye, Guantanamo’yu bir model olarak alamaz” dedirten olgu budur. Abdülhamit döneminin jurnalciliği, “gizli tanık” uygulamalarıyla sürdürülmeye çalışılmaktadır.

Avrupalıların emri doğrultusunda bir yandan tutuklama ve baskılarla Talat Paşa Komitesi’ni dağıtmak isteyen iktidar, öte yandan, Batılıların istekleri doğrultusunda Ermenistan’ın taleplerini karşılamaya hazırlanmakta, sınır kapısını açma hazırlıklarını ilerletmekte ve topraklarının beşte biri Ermeni işgali altında olan Azerbaycan’ı arkadan hançerlemektedir.

AKP iktidarı ve emperyalistler işte bunun için Talat Paşa düşmanlığı yapmakta ve “Ergenekon soruşturması” adı altında milli güçlere saldırmaktadırlar.

KARARLIYIZ

Ama Talat Paşa Komitesi, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’ın başkanlığında mücadelesini sürdürmeye kararlıdır. Talat Paşa’nın katledilişinin 90. yıldönümünde bu kararlılığımızı bir kez daha ilan ediyoruz.

Kararlıyız, çünkü bu çatışmanın sonucunun belli olduğunu biliyoruz. Devletsiz ve milletsiz kalamayacağımıza göre, 2010’ların dünyasında Türkiye Devleti, milli bağımsızlığına sahip çıkacak, Kemalist Devrimin Anayasası’nda belirtildiği gibi “Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve Devrimci” olacaktır.

19 www.tuncsiper.biz

Page 20: tunçsiper e-dergi

BUNLARIN TESADÜF OLDUĞUNA KĐM BENĐ NASIL ĐNANDIRSIN!

Yıl 2010 üniversitelerin bahar döneminin sonu yaklaşıyor, her üniversitede olduğu gibi Đstanbul üniversitesinde de bahar şenlikleri tertip ediliyor yıllardır. Bu üniversitenin bir öğrencisi olarak artık alışılagelmiş bir olay, büyütülecek bir şey yok benim için en azından ben öyle sanıyordum…

O sene hiç yapılmayan bir şey yapılarak bahar şenlik kutlamaları ve program takvimi belediyenin reklam panolarında yayınlandı, reklamları ilk gördüğümde aklımdan geçen okul iyi para yatırmış bu sene bahar şenlikler için diye düşündüm, ancak programa bakılınca önceki senelerden farklı olarak çok da ahım şahım bir şey yoktu, bahar şenlikleri başladı konserler falan lunapark her şey önceki senelerdekinin aynısıydı görünüşte ta ki okulda türbanlı kız öğrencilerin çok sayıda gezdiğini görünceye kadar bir anlam veremedim ve okul giriş kapısındaki güvenlik görevlilerine sordum türbanla okula girmek serbest mi diye?? Ve şu konuşma geçti aramızda;

20

Page 21: tunçsiper e-dergi

Güvenlik görevlisi: Bu sene okul bahar şenliklerine dışarından(okul öğrencisi olmayan) kişilerinde girmesini serbest bıraktı.

Ben: Eee türbanlılar nasıl giriyorlar onlar buranın kurallarına tabii değiller mi?

Güvenlik görevlisi: Emir yukarıdan görmezden gelmemiz gerekiyor…

Ben : Yok artık peki kimse şikayet etmedi mi? Ne kadar sürecek hep böylemi olacak artık (diye soru bombardımanına tutmaya başladım adamı)

Güvenlik görevlisi : Hocam geçici bir durum bu sonra gene eskisi gibi olacak…

Kısacası adam beni başından savdı.

Şimdi bütün detayları girmeden 2011 güz dönemine ders kayıt seronomisine gelmek istiyorum artık kampüste türbanlı öğrenciler fink atıyor herkes kabullenmiş hatta okulun memurları ile türbanlılar hiç çekinmeden derslerede girme vaktinin geldiğinden hocalarla bu işi bağlamaya çalıştıklarından bahsediyorlar.

Halbuki her şey ne kadar masum bir görüntüde başladı; bahar şenliklerine halk da katılsın…

21 www.tuncsiper.biz

Page 22: tunçsiper e-dergi

Neyse dersler başladı daha türbanlı öğrenciler derse filan girmiş değiller demek ki birebir hocaları ayarlayamadılar diye düşündüğüm bir sabah derse gidiyorum ilk ders en arkada yer buldum oturdum ders başladı yarım saat gibi bir süre geçti kapı çaldı geç kalan bir öğrenci (türbanlı) derse girdiğini gördüm direk hocaya baktım ne tepki verecek diye çünkü dersten çıkarmazsa ben tepki verecem ne olursa olsun haklıyım diye düşünüyorum…

Hoca şaşkın bir şekilde türbanlı öğrenciye baktıktan sonra bir açıklama yapmaya başladı ki bu işin nasıl tesadüfler zincirinde ibaret olmadığını her şeyin bir tezgah olduğunu net bir şekilde görmemi sağladı.

Hoca aynen şunları dedi;

Bugün hatta derse girmeden 5 dk önce YÖK'ten bir yönetmelik aldık bu yönetmeliğe göre derse türbanla giren öğrenciyi dersten çıkartamayacağını onun hakkında tutanak tutabileceğini çıkartmaya kalkarsam disiplin cezası ile cezalandırılacağım…

Ve şöyle devam etti:

Açıkçası yönetmeliği okuduktan sonra acaba ne zaman derse türbanlı öğrenci girmeye çalışır diye düşündüm ama bu kadar çabuk olmasını hayal bile edemezdim…

Nasıl daha yönetmeliğin okula yollandığın gün öğrenciler bundan haberdar oluyor yoksa bunlar sadece bir tesadüf mü?

Ya da biz bunları anlamayacak kadar saf mıyız?

22

Page 23: tunçsiper e-dergi

Bir grup öğrenci her şeyden haberdar iken bir grup öğrenci susturuluyor yaka paça okuldan uzaklaştırılıyor gene gelirlerse diye polisler kampuse sokuluyor.

Polis niye var?

Onca hukuksuz düzenleme neden yapıldı?

Her şey bugün için “ak yarınlar” için !

Hiçbir şey tesadüf değil.

50 yıldır merkezi sınav sistemi uygulanıyor ama ilk kez organize kopya çekiliyor.

Hele bu sınavlar memuriyete geçiş için yapılıyorsa sonuçları daha vahim olacaktır.

Tabi bunlar olurken dekanlar, rektörler niye susuyor neden korkuyorlar ya da bu durumdaki ülkede neden korkmuyorlar!

Cevabı Doğu Perinçek versin:

“Bizde genel yayın yönetmenleri patronların kendilerine hiç müdahale etmediklerini söylerler. Oysa genel yayın yönetmeni olabilmek için patronu ne istediğini bilmek gerekir.”

Sanırım bizim rektörlerimiz ve dekanlarımız patronlarının ne istediğini iyi biliyorlar.

BAHADIR

23 www.tuncsiper.biz

Page 24: tunçsiper e-dergi

KÜÇÜK MESELE DEĞĐL

Dünyanın dört bir yanında sokakta incik boncuk satan, çay bahçelerini temizleyen çocuklar görürsünüz. Ama bu çocuklar,dünyadaki 215 milyon çocuk işçinin sadece en görünür olanları. Birleşmiş Milletler Çalışma Örgütü (ILO) son raporuna göre çocukların % 60'ı gözlerden uzak tarım sektöründe, genelde çok düşük ücretlerle veya ücretsiz çalıştırılıyor. Đnsan Hakları Đzleme örgütü ise evde çalışanların dış dünyadan kopuklukları nedeniyle sömürülmeye daha açık olduklarını söylüyor.

2004-2008 yılları arasında çocuk işçilerin sayısında yedi milyonluk bir düşüş oldu. Hükümetlerin bu yöndeki çabaları sayesinde Asya ve Latin Amerika özellikle Brezilya bu konuda başı çekti. Ama güney Asya hala dünyada çocuk işçilerin en fazla görüldüğü yer. Sahraaltında yaşayan her dört çocuktan biri çalışıyor ve ekonomik kriz, ucuz işçiliğe olan talebi besleyip bu konuda ilerleme kaydetmeyi zorlaştırıyor.

ILO, ilerleme yolunda zorunlu eğitime küresel destek verilmesi -örneğin okul ücretlerinin kaldırılması- ve devletlerin örgütlü işçilerle anlaşmaya gitmesi konularında hükümetlere baskı yapıyor. ILO'ya göre Sahraaltı Afrikada önümüzdeki 20 yıl boyunca yapılacak 140 milyar dolar harcama, tehlikeli işlerde çalışan çocuk sayısını azaltarak sağlık alanında 724 milyar dolar tasarrufa neden olabilir. Rapor, ''Dünya, bunun için gereken ekonomik güce sahip'' diye sonlanıyor. Küçük yatırım, büyük karşılıkta diyebilirsiniz.

VURAL

24

Page 25: tunçsiper e-dergi

ORTADOĞUDA DEĞĐŞĐM

Ortadoğu değişiyor. Bizim muhafazakar basına göre bölgede demokrasi çağı başlıyor. Halklar diktatörlerden kurtuluyor, özgürlük ve demokrasiye kavuşuyor.

Biz bu filmi daha önce de gördük.

Amerikanın muhafazakarlarına göre de Irak'a demokrasi geliyordu. Iraklılar diktatörden kurtuluyor, özgürlük ve demokrasiye kavuşuyordu. Đşin sonu 1 milyondan fazla ölü, bölünen bir ülke oldu.

Muhafazakarların demokrasi anlayışı tuhaftır.

Karadan denediler olmadı, denizden denediler olmadı. Bizim muhafazakarlar Gazze'ye yardım için kendilerini paraladılar. Miting üstüne miting yaptılar. Đsrail elçiliğini, konsolosluğunu ablukaya aldılar.

Ama bizim muhafazakarlara göre Irak'ta yaşanan tecavüzler, katliamlar demokrasi sancılarıydı. Bir tek tekbir atmadılar Iraklılar için. Denizaşırı harekat kabiliyetleri varmış ama Habur'a yürümeyi denemediler bile.

Irak bizim muhafazakarların samimiyet testidir. Boş kağıt verdikleri bu testten sonra muhafazakar basının Ortadoğu'daki halk hareketlerini çok ateşli bir şekilde desteklemesinden çıkan sonuç şudur:

Oradaki halklar bugünlerini mumla arayacaklar.

METE

25 www.tuncsiper.biz

Page 26: tunçsiper e-dergi

TÜRKĐYE'DE BAŞKANLIK SĐSTEMĐ

Amerika Birleşik Devletleri, Bağımsızlık Bildirgesi'ni yayınlamasından itibaren içişlerinde bağımsız, dışişlerinde merkeze bağlı yönetim sistemini kabul etmiştir. Bu sistemde; ulusal yönetim merkezinin (District of Colombia) olmasının yanında her eyaletin içişlerini yönlendiren yerel meclisleri vardır. Bu eyaletlerdeki meclis üyeleri ve valiler de tıpkı ulusal seçim gibi bir seçimle göreve gelir. Yani partileşme ulusal meclisin yanında eyalet meclislerinde de oluşur.

Daha açık örnek vermek gerekirse Amerikan Başkanı bir yasa tasarasını senatoya sunduğu zaman yürürlüğe girip girmemesi için eyalet meclislerinde görüşülür ve çoğunluğun uygun gördüğü şekilde yasa geçer ya da kalır. Dolayısıyla Amerika Başkanı –istese bile- ülkede bir tek adam yada dayatmacı rejim kuramaz.

26

Page 27: tunçsiper e-dergi

Şu günlerde Türkiye’de süregelen başkanlık rejimine geçiş tartışmalarında bazı “aydınlar” sanki Türkiye’nin bu rejime geçmesi, ABD demokrasi ve yönetim mekanizmasını ülkemize getirecekmiş gibi bir görüş içerisindeler.

Realistik düşündüğümüzde Türkiye’de böyle bir iktadarın başkanlık sistemine geçmesi ülkeye gerilim ve düzensizlikten başka bir şey getirmez.Gerilim ve düzensizliği oluşturucak etmenler de şunlardır:

-Başkan istediği yasayı, partisinin çoğunlukta olduğu, senatoya sunup yürürlüğe sokabilir.

-Başkan anayasadaki ya da diğer kanunlardaki temsil ettiği görüşe uygun olmayan maddelerle istediği gibi oynayabilir yada kaldırabilir.

-Başkanın üstünde bağımsız bir siyasi yönetici olmayacağı için ülkenin kaderi bir görüşünün ellerine bırakılmış olur.

Bu maddelere ve Türkiye’nin günümüzdeki çizgisine baktığımızda ülkemizde olası bir başkanlık sistemi ülkeyi uçurum ve tek adamlığa sürükler. Yani bir takım “aydınlarımızın” öne sürdüğü gibi bir amerikan rüyası Türkiye’de olmaz, olamaz.

DENĐZ SÜMER

27 www.tuncsiper.biz

Page 28: tunçsiper e-dergi

DÜNYANIN EN DERĐN NOKTASINA YOLCULUK

LONDRA - Uluslararası ekip, yüksek basınca dayanıklı özel cihazlar kullanarak yüzeyden 10,9 kilometre derinlikteki bir sualtı kanyonunu inceledi. Elde ettikleri ilk veriler, okyanus tabanındaki çukurların birer karbon havuzu konumunda olduğunu ve okyanus tabanındaki havzaların dünyanın kimyasal yapısı ve iklimini düşünüldüğünden çok daha fazla etkilediğini gösteriyor.

Jacques Piccard ve Don Walsh adlı iki araştırmacı, 1960'ta Mariana Çukurluğu'nun en derin noktasına ulaşmış olmalarına rağmen, o zamandan bu yana bölgeye inilmemiş ve yapılan az sayıdaki keşif yolculuğu hep insansız araçlarla gerçekleşmişti.

Araştırma ekibinin başkanlığını yapan Güney Danimarka Üniversitesi'nden Profesör Ronnie Glud, 1000 atmosferlik basınç altında çalışmanın oldukça güç olduğunu, ancak teknolojideki ilerlemenin kendilerine yardımcı olduğunu söylüyor. Glud, "ilk kez ne kadar karbon bulunduğunu ölçmek için bu kadar derine cihazlar gönderebildik" şeklinde konuştu. Ekip içinde Japonya, Đngiltere ve Almanya'dan da uzmanlar bulunuyor.

28

Page 29: tunçsiper e-dergi

Deniz tabanına indirilen araç bir gemiden suya atılmış ve serbestçe düşmesine rağmen dibe vurması yaklaşık üç saat sürmüş. Programlanan deneyleri gerçekleştiren cihaz daha sonra yeniden yüzeye ulaşmış.

Okyanusun derinliklerindeki havzalarda tutulmuş durumdaki karbon son yıllarda uzmanların giderek daha çok ilgisini çekiyor. Profesör Glud, bu gibi çukurların okyanusun sadece yüzde ikisini kapladığını ancak çok daha büyük oranda önem taşıdığını düşündüklerini belirtiyor, "çünkü bir tuzak rolü oynayıp daha fazla organik maddenin dibe çökmesi sonucu, sanılandan çok daha yoğun karbon içeriğine sahip olmaları mümkün."

Glud, ilk verilerin de bu varsayımları desteklediğini belirtiyor. Ulaşılan sonuçlara göre buralardaki bakterilerin dönüştürdüğü karbon, altıbin metre derinliktekine göre çok daha fazla. Ekip şimdi bu gibi çukurlarda, denizlerin geri kalanına göre ne kadar karbon bulunduğunu incelemeyi planlıyor. Böylece, Mariana Çukurluğu gibi derinliklerin sırlarının çözülmesi ve özellikle iklim dengesindeki rollerinin daha iyi anlaşılması umuluyor.

VURAL

29 www.tuncsiper.biz

Page 30: tunçsiper e-dergi

ÖLÜM KOKAN ORKĐDELER

Güney Afrika’da bulunan Satyrium pumilum türü orkide, polenlerini taşıyacak sinekleri kendine çekebilmek için ölü hayvan kokusunu taklit edebiliyor. Bu şekilde çoğalıyor ve türünün devamını sağlıyor.

KwaZulu-Natal Üniversitesi’nden Timotheüs van der Niet’in sürdürdüğü araştırmanın amacı bu orkide türünün gizemini çözebilmekti. Nektarı bulunmayan ve böceklerin nektara ulaşmasını engelleyici bir yapıya sahip olan bitki nasıl oluyor da tozlaşma için böcekleri kendine çekebiliyordu?

Van der Niet araştırmanın çıkış noktasını şöyle özetliyor: “Orkidelerin tozlaşma için böcekleri kandırabildiklerini biliyoruz. Bazı bitki türlerinin hayvan leşlerinin kokusunu taklit edebildiklerini de. Ancak bunun ne kadar başarılı biçimde yapılabildiğini bilmiyorduk. Çünkü tozlaşma söz konusu olduğunda taklit çok da başarılı bir yöntem değildir.”

30

Page 31: tunçsiper e-dergi

Bunun üzerine araştırmaya başlayan ekip önce büyük orkide tarlaları buluyor. Ardından da Güney Afrika’da otoyollarda sıkça rastlanan yaban faresi leşlerinden bulup getiriyor. Leşlere gelen sineklerle orkidelere konan sinekleri karşılaştırdıklarını belirten Van der Niet’e göre ortaya çıkan sonuçlar oldukça ilginç:

“Orkideler çok sık oldukları için başta sinekleri göremedik. Ancak yakındaki yaban faresi leşine konan sineklerin bazılarında orkide polenine rastladık. Bunlar ağırlıklı olarak dişi leş sinekleriydi.”

Araştırmalar sürdükçe orkidelerin leş kokusunu taklit edebildikleri ve bu kokuya en çok leş sineklerinin geldiği ortaya çıktı.

Van der Niet bulguları şöyle özetliyor: “Orkidenin çiçekleri inanılmaz özelliklere sahip. Tek maharetleri kokularıyla sinekleri çekmek değil. Bunu yaparken ideal boyutlarda sinekleri tam doğru pozisyonda içeriye doğru çekmeleri gerekiyor. Leş kokusuyla sinekleri kandırmayı başarıyorlar. Ancak çiçeğin içine girdikleri zaman dahi farklı kokular salarak sineğin tam poleni almak için en uygun noktaya gelmesini sağlıyorlar. Taklit yetenekleri o kadar gelişmiş ki bir dişi sineğin leş zannettiği çiçeğe larvalarını bıraktığına bile tanık olduk.”

VURAL

31 www.tuncsiper.biz

Page 32: tunçsiper e-dergi

30. ĐSTANBUL FĐLM FESTĐVALĐ

Đstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Đstanbul Film Festivali’nin otuzuncusu, 2-17 Nisan tarihlerinde yapılacak. Geçen yıl 150 bin izleyiciyle yine Türkiye’nin en büyük sinema etkinliği olan Đstanbul Film Festivali’nin programı her zaman olduğu gibi oldukça zengin.

21 bölümde 230 filmin gösterileceği Festival, otuzuncu yılına özel retrospektif bölümlerin yanı sıra, ocak ayında Sundance ve şubatta Berlin film festivallerinde dünya prömiyerlerini yapan yepyeni filmlerden, Uluslararası Altın Lale, Ulusal Altın Lale ve FACE Đnsan Hakları yarışmalarına, belgesellerden çocuk filmlerine kadar geniş bir yelpazeye uzanan programıyla izleyicilerle buluşacak.

32

Page 33: tunçsiper e-dergi

Festivalin gösterimleri Beyoğlu’nda Atlas, Beyoğlu AFM Fitaş 1 ve 4, Beyoğlu, Nişantaşı CityLife (City’s), Pera Müzesi sinemaları ile Kadıköy’de Rexx sineması olmak üzere toplam 7 salonda yapılacak.

Đstanbul Film Festivali biletleri 19 Mart Cumartesi günü satışa çıkıyor. Sinemaseverler biletlerini Beyoğlu’nda Atlas ve Beyoğlu, Kadıköy’de Rexx sinemalarında açılacak gişelerden ve Biletix kanallarından satın alabilecek.

Bu yıl festivalde bilet fiyatları, tam 12 TL, öğrenci ile 65 yaş ve üstü sinemaseverler için 8 TL olacak.

Hafta içi gündüz seansları ise 4 TL. Akbank Galaları’nın bilet fiyatları 15 TL. Festivalin Türk Sineması bölümünde yer alan filmler için de bilet fiyatı tüm seanslarda yine 4 TL.

Ayrıca 30. yıl şerefine, 19 Mart-1 Nisan arasında 30 ve üzerinde bilet satın alacak sinemaseverler için %10 özel indirim uygulanacak.

Not: Lale Kart sahipleri biletlerini öncelikli ve indirimli almaya devam ediyor. Üniversite ve lise öğrencileri için geçtiğimiz yıl başlatılan PasoFilm! Kartı bu sene de festival boyunca özel avantajlar sağlamaya devam edecek. Festival Sponsoru AKBANK’ın Axess kart sahipleri ise (hafta içi gündüz seansları ve Türk filmleri hariç) Festival boyunca satın alacakları biletlerde %20 özel indirimden yararlanacak.

33 www.tuncsiper.biz

Page 34: tunçsiper e-dergi

BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESĐNDE

"Bazı devletler, milletçe korkunç krizler geçirir ya da tamamen perişan olur. Diğer bazı milletler ise hayatlarını güzel bir şekilde düzene koyar. Bu örneklerin her ikisi de yalnızca devlet adamları, bakanlar, milletvekilleri için önemli olmayıp milletin her bir ferdini de ilgilendirmesi gereken meselelerdir.

Đster kafayla, ister kolla çalışanlar; bütün erkekler, kadınlar, ihtiyarlar, gençler, şehirliler, köylüler, hep bu meseleleri düşünmelidir.

Devletlerin kuvvet ve zayıflığı, milletlerin yükseliş ve gerilemesi, yalnız idare adamlarının ehliyet ve iktidarından veyahut dirayetsizliğinden ileri gelmez. Đdare adamları, iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsunlar, onlar kendi milletlerinin aynasıdır. Onlar, milli ruhun birer kopyasıdır. Onlar, halkın içinden doğmuştur. Bir toplum nasılsa, yöneticileri de onlar gibidir. Đşte bundan dolayıdır ki öteden beri: "Her millet layık olduğu idareye ve yöneticilere sahip olur" denilmiştir.

...

34

Page 35: tunçsiper e-dergi

Snelman, her tarafta şunları söylerdi:

"Ülkenin büyük bir kısmının böyle bir cehalet içinde kalmasına katlanmak ayıp, medeniyetin nurlarıyla ışıklanan her insanın buna ilgisiz kalması, bir cinayettir. Devlet denilen şey, yukarı katları geniş pencereli, yüksek tavanlı, bol havalı ve aydınlık; aşağı ve bodrum katları ise karanlık, rutubetli, dar ve penceresiz bir şato gibi değildir.

Memleket halkının en kalabalık ve esas kesiminin kültürden yoksun bırakılması, bir cinayettir. Bu, devletin kendi kendisini yıkması, yağma etmesi demektir.

En iyi ve en kıymetli on milyon ağaçlı bir ormanı gözleriniz önüne getiriniz. Kimse bakmaz; kimse temizlemez ve korumazsa, bu ormanın ne faydası vardır? Koskocaman ağaçlar fırtınalarda yıkılır, yağmur sularında çürür. Bu güzel orman, zamanla sıtma yuvası bir bataklığa döner. Saf orman havası yerine yüzlerce kilometrelik bir alanda sıtma mikropları dolaşmaya başlar."

"Anlayın! Anlayın! Anlayın!" diye Snelman tekrar ederdi: "Ülkede çalışan her bir birey, büyük bir kıymettir. Bunun yediğini, içtiğini, tüketimini para ile hesaplayınız. Normal bir şekilde yetiştirilen her bir kimsenin memlekete neler verebileceğini düşününüz."

BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESĐNDE, GRIGORY PETROV

ANTĐK BATI KLASĐKLERĐ

35 www.tuncsiper.biz

Page 36: tunçsiper e-dergi

KIZILDERĐLĐLER NASIL YOKEDĐLDĐ?

Amerika kıtası keşfedildiğinde oraya medeniyetten önce ölüm gitti. Vahşet, hırsızlık, soykırım gitti. Peki daha sonra medeniyet gitti mi? Hayır! Çünkü oranın yerlileri Beyaz Adamdan daha medeniydiler. Hırsızlığı, adam öldürmeyi bilmiyorlardı. Huzur içinde yaşayan büyük bir aile gibiydiler.

Beyaz Adam gelince onu misafirperverce ve samimiyetle ağırladılar.Yiyeceklerinden bol bol ikram ettiler. Topraklarını açtılar. Hatta altınlarının da çoğunu karşılığında hiçbir şey beklemeksizin bu yeni misafirlerle paylaştılar. Fakat Beyaz Adamın gözü doymuyordu. Ne kadar verirlerse hep daha fazlasını istiyordu. En sonunda canlarını da istedi...

Piskopos Bartolome Las Casas, bu kitapta anlattığı her şeyi bizzat yaşadı. Piskoposluktan istifa etti. 1542 yılında yazdığı bu kitap ancak 1875'te yayınlanabildi.

KOPERNĐK

36

Page 37: tunçsiper e-dergi

KÖY ENSTĐTÜSÜ SĐSTEMĐ

Dr. Niyazi Altunya'nın yazdığı, Cumhuriyet Kitaplarından çıkan 'Köy Enstitüsü Sistemi Toplu Bakış' kitabı bir dönemin kalkınma hamlesi olarak gördüğü ve kısa zamanda başardıklarının sonucunda gerici kuvvetleri korkutan 'köylü'nün, 'köy'ün kalkınmasını köy çocuklarının başarabileceğine inanan bir sistem olan Köy Enstitüleri Sistemini anlatmaktadır bizlere.

Köy Enstitüsü Sisteminin teorisyeni Đsmail Hakkı Tonguç, Köy Enstitülülerin değimiyle 'Tonguç Baba 'nın sözleri sistemin amacını açıkça belirtmektedir :

'' Köy meselesi bazılarının zannettikleri gibi mihaniki surette köy kalkınması değil, manalı ve şuurlu bir şekilde köyün içten canlandırılmasıdır. Köyü öylesine canlandırmalı ve şuurlandırmalı ki, onu hiçbir kuvvet kendi hesabına insafsızca istismar edemesin. Köylüler , şuursuz ve bedava çalışan birer iş hayvanı haline gelmesinler. Onlar da her vatandaş gibi, her zaman haklarına kavuşabilsinler. Köy meselesi budur.''

Köy Enstitüleri bu ülkenin kalkınması için elzem bir kalkınma modelidir. En yakın zamanda çağın gereklerine uygun hale getirilerek yeniden hayata geçirilmesi gerekmektedir.

UĞUR

37 www.tuncsiper.biz

Page 38: tunçsiper e-dergi

ÜLKÜ DERGĐSĐ VE KEMALĐST TOPLUM

"Ülkü dergisi Şubat 1933'te, halkevlerinin kuruluşunun birinci yıldönümünde, aylık olarak yayınlanmaya başlar. Halkevlerinin merkezi yayın organı olarak, 1950 Ağustos'unadek 17 yıl yayın hayatını sürdürür.

Derginin adı Mustafa Kemal tarafından 'Ülkü'den öz ülkümüzü yayma yolunda kutlu verimler beklerim' sözleri ve imzasıyla konur. Bu cümle derginin ilk sayısında Mustafa Kemal'in fotoğrafı altında yer alır....Ülkünün Temmuz 1938 tarihli sayısında 'Başvekilin Nutku'na yer verilir. Nutukta Dersim isyanına değinilir ve isyancıların silahı bırakmaları, Cumhuriyet'i anlamaları için çağrıda bulunulur. Devlet içinde devlet olamayacağı, ülkenin her yanındaki vatandaşlar için tek bir yasanın geçerli olduğu söylenir:

'..Arkadaşlar Dersimliler ne istiyorlar? Kurunuvustai bir zihniyetle, orada oturup şekavet(eşkiyalık) yapmak istiyor, mal çalacağım ilişmeyeceksiniz diyor, adam öldüreceğim, kanuni takibat yapmayacaksınız diyor, silahla gezeceğim müsamaha edeceksiniz diyor, vatani mükellefiyetlerimi ifa etmeyeceğim, imtiyazlı bir insan olarak hepinizin muvacehesinde(karşısında) dolaşacağım diyor. Bilinmesi lazım gelen bir hakikat vardır ki, cumhuriyet böyle bir vatandaş tanımıyor (bravo sesleri, sürekli alkışlar). Cumhuriyet külfette olduğu kadar nimette, nimette olduğu kadar külfette müsavi(eşit) ve seyyan(denk) muameleye tabi insanlardan mürekkeptir (bravo sesleri, sürekli alkışlar). Bu hakikat anlaşılıncaya kadar kuvvetlerimiz orada fiilen bulunacaktır. Eğer ellerinde bulunan silahları teslim ederler ve cumhuriyetin emirlerine inkıyat ederlerse(uyarlarsa) kendileri için yapacağımız şey, muhabbetle göğsümüzü açıp deraguş etmektir (kucaklaşmaktır)...' 38

Page 39: tunçsiper e-dergi

Ünlü siyaset bilimci Duverger her tek parti iktidarında totaliter olma doğrultusunda doğal bir eğilim olduğunu belirtir. Buna karşılık bazı tek partilerin gerek felsefesi, gerek yapısı açısından gerçek anlamda totaliter olmadığını anlatırken örnek olarak Kemalist Tek Parti sistemini vermesi anlamlıdır:

'Bunun en iyi örneğini, 1923'den 1946'ya kadar Türkiye'de tek parti olarak faaliyet göstermiş bulunan Cumhuriyet Halk Partisi sağlamaktadır. Bu partinin başta gelen özelliği, demokratik özelliğindedir. Bu ideoloji, hiçbir zaman, Faşist ya da Komünist kardeşler gibi, bir tarikat ya da kilise niteliği taşımamış; üyelerine bir iman ya da mistik empoze etmemiştir; Kemalist devrim özü bakımından pragmatiktir. Partinin yönetici kadrolarının anti-klerikal ve akılcı tutumu, onları açıkca ondokuzuncu yüzyıl Avrupa liberalizmine yaklaştırmıştır; milliyetçilikleri bile 1848'de Avrupa'yı çalkalandırmış olan akımdan pek farklı değildir...Adının 'Cumhuriyetçi' oluşu bile, bu partiyi, yirminci yüzyılın otoriter rejimlerinden çok, Fransız devrimine ve ondokuzuncu yüzyıl terminolojisine yaklaştırmaktadır...Türk Anayasası ulusal egemenlik ilkesine dayanır:'Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur'. Faşist rejimlerde hergün rastlanan otorite savunusunun yerini, Türkiye'de demokrasi savunusu almıştır; bu da 'halkçı' yada 'sosyal' diye nitelendirilen yeni bir demokrasi değil, geleneksel siyasal demokrasidir.' "

ÜLKÜ DERGĐSĐ VE KEMALĐST TOPLUM, FĐRDEVS GÜMÜŞOĞLU

TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM YAYINLARI

www.tuncsiper.biz