10
Türkiye Yazarlar

TYBAKADEMİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D03602/2014_11/2014_11_AKBASAV.pdfAkifin "İşte benim Şemseddin'im o kahraman yüreklerin biri"s dediği Günaltay'ın buradaki görüşlerinin

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • TYBAKADEMİ

    Türkiye Yazarlar Birliği

  • TYBAKADEMİ • , , ••• • • , o ••• ·~ ., ••• • • , • •• • • • •• ' • • . -

    Yıl:4 Sayı: 11 Mayıs 2014 ıoo. Yılında I. Dünya Savaşı

    İmtiyaz Sahibi TYB Vakfı İktisadi İşletmesi adına

    D. Mehmet Doğan

    Genel Yayın Yönetmeni Celil Güngör

    Yazı İşleri Müdürü Mustafa Ekici

    Yayın Kurulu Murat Erol, İskender Gümüş, Kemal Kahraman, Cengiz Karataş,

    Mehmet Kurto~u, Atilla Mülayim, Osma.n Özbahçe

    Yayma Hazırlık Dilara Çoşkun

    Danışma Kurulu Hicabi Kırlangıç, İbrahim ffivi Yavuz,

    Muhsin Mete, Nazif Öztürk

    Yönetim Yeri Milli Müdafaa Cad. 10/13 Kızılay-Ankara

    0.312 417 34 72- 417 45 70 - 232 os 71 www.tybakademi.com

    [email protected]

    Tasanm mtrmedya

    B as lo. Özel Matbaası

    ISSN: 2146-1759

    Fiyatı

    ıs TL

    Abone Bedeli 40 TL

    Kurumlar için 75 TL

    Hesap No Vakıfbank Başkent Şb.

    mAN: TR34 ooo1soo1 s8oo 7297 391004

    Ziraat Bankası Başkent Şb. mAN: TR23 oooı ooı6 8350 1199 485001

    71'B AKADEMi hakem/i bi~ dergidir. Dört ayda bir yayımlanır. Dergide yayımlanan yazıların bilimsel sorumlulu~u yazariarına aittir.

    Yazılar yayıncının iziıi olmadan kısmen ueya tamamen, basılamaz, çoğaltılamaz ve elektronik ortama taşınamaz. Yazıların yayımlan ıp, yayımlanmamasmdan

    yayın kurulu sonJmludur ..

  • Mehıned Akif: Ne İçinde Sufiliğin Ne De Büsbütün Dışında /A. V ah qp Akbaş

    Mehmet Ald(:- ·Ne İçinde Sufiliğin Ne De Büsbütün Dışında

    · A. Vahap Akb~

    "Modernist İslamcı" iddiası Bir göruşe ilitirasla bağlanmİş, oniı hayatlarının merkezine oturtmuş in-sanlar, bu görüşlerini, topitim un · değer ve(diği büyük insanlan dayanak yaparak güçlendirmek, yaymak isterler. Bunun için çoğu zaman, tanık gös-terdikleri kişinin hayatının ve eserinin kendi amaçlarına uygun olan kısmını görür, alır; gerisini görmezlikten gelirler. Mehmed Akife de özellikle tasavvufla ilgisi bakımından, böyle yaklaşıldığı kanaatindeyim.

    Mehmed.Akif, hiç şüphe yok ki istikametini Kur'an-ı Kerinl'e göre belir- · I emiş, İslam'ın tevhid dini olduğunun bilincinde, samimi bir Müslüman' dır. Bu bilinçle Müslümanların birliğini savunmuştur.

    Ne var ki birlik içinde olmalaruiı arzu ettiği Müslümanların durumu, Müslümanlığın gerektirdiği özelliklerden çok uzaktır. İslam, Akif'e göre, Kur'an'ın vaz'ettiği hükümlerden, Asr-ı Saadet'teki saf şeklinden koparılmış, hurafelere bula,ııdırılmıştır. Kader, tevekkül gibi kavrarnlara yanlış aplamlar verilmiş; bunlar GaiıUliğin ve tembelliğin mazereti haline kon-muştur .. Öyle ki "Azmin, sebatın, yerin, hayat!n dini" ol~ İslam'ı arar Akif; "Ah o din nerde?"ı diye satar. Safahat'ta Akifin bu halden yakınışını ifade ed~n çok mısra vardır. Fatih Kürsüsünde manzumesinden bir beyit:

    Ba.kzn ne hô.le getirmiş ki cehlimiz dini, Hurafeler bürümüş en temiz menabi'ini

    · · Akifin, biraz da İslam aleminin içinde bulunduğu zor zamanların te-siriyle şekillenen bu düşünceleri, Cemaleddin Efgam, Muhammed Abduh gibi İslam dünyasının geri kalmasınının sebeplerini dinin yanlış algılanmasına, toplumu tembellik ve meskenete yönlendiren hurafelere bağlayan; taklidin reddedilmesi, dini mevzularda aklın öncelenmesi fikirlerini savu-

    ı Mehıned Akif Ersoy, Safahat, Altıncı Kitap: Asım.

    125

  • 126 TYB AKADEMi/ Mayıs 2oı4

    nan bir anlayışın mensuplanyla büyük ölçüde örtüşmektedir.

    Bu örtüşmeyle beraber, Akü'in bu hareket mensuplarından çeviriler yapması, Safahat'ın Asım bölümünde Efgaru ve Abduh'un bir diyaloguna yer vermesi ve bir y~sında0 uğradığı haksızlıklar karşısında Efgam'yi sa-vunması onun büyük bir kesim tarafından "modernist İslamcı" olarak algılanmasına yol açmıştır.

    Bu görüş, tasavvufu "zühd,. cezbe" gibi kavramlardan hareketle eleştirir. Onu din için bir tehlike olarak görür. Çünkü onlara göre, sufiler dünyadaki görevlerini yerine getirmiyor, İslfunı "güç ve hare~et" yerine "pasif bir ita-at" olarak öğreterekdineve ahlaka zarar veriyorlar.

    Tasavvufa Karşı mıydı?

    Buradan hareketle birçok kimsede Akü'in tasawufa karşı olduğu gibi bir kanaat oluşmuştur. Bu kanaat, Asım'da geçen "Sürdüler Türk'e 'tasavuuf diye olgun şırayı; 1 Muttaszl şimdi 'hakikat' kusuyor Sıdkı Dayzt» mısralan ile de desteklenmeye çalışılıyor. Akü'in özünden uzaklaştınlmış, hurafelere bulanmış bir İslam'ı eleştirdiğini söyledik. Aslında bu eleştiri, yozlaşmış, bozulmuş bütün kurumlara yöneliktir. İçine edepsizlik girmiş edebiyatı da ve tabii ki tasavvufu da kapsamaktadır. Nitekim yukarıdaki iki mısraın de-vamı şöyledir:

    Bu cihan boş, yalınız bir rakı hak, bir de şarab; Kıble: Tezgah başı, meyhaneci oğlan: Mihrab.

    Burada Akü'in anlatmak istediği apaçıktır aslında. Yıne de yakın dost-lan bu hususa açıklık kazandırma gereği duymuşlardır. Mahir İz, "Bir ba-kışta bu mısraların tasavvuf aleyhine yazılmış olduklarını zannedenler, aldanırlar. Bundan maksat hiçbir zaman olgun ve kfunil tarikat mürşitleri değildir" demektedir. 2

    Eşref Edib de şunlan söyler:

    "Tasavvufa verilen eşk.alin çok aleyhinde idi. İslam'a, söylediği gibi gö-rünmemeyi, gördüğü gibi söylememeyi öğreten, en fena telakki edilecek bir şeyin arasına burasına kulp takarak, iyi bir şeymiş gibi gösteren, şuur yollarını bozan, irade keskinliklerini körleten bu batıniler tasavvufuna h ü-cum ederdi. Hakiki tasavvufu bunlardan ayırırdı. Mesela Gazali'nin kudre-ti önünde eğilir, Mevlana'ya bıiyılırdı."s

    Esasında Sebilürreşad çevresinin ve tabiatıyla Akü'in bu konudaki gö-rüşlerine açıklık getiren bir yazı Şemseddin Günaltay'ın Zulmetten Nura

    2 Mahir İz, Üstadım Mehmet Akif, Haz.: Ertuğrul Düzdağ, İstanbul2ou. 3 EşrefEdib, MehmedAkifHayatı-Eserleıi, İstanbul1938.

  • Mehmed Akif: Ne İçinde Sufiliğin Ne De Büsbütün Dilimda /A. V alı_ ap Akbaş

    adlı eserinde yer almaktadır. Akifin övgü dolu bir takriz yazdığı bu kitapta yer alan Tekkeler ve Milletin Ruhuna Olan Tesirleri4 başlıklı yazıdır bu. Kitabın üçüncü haslosmda bazı yazılar çıkanlmasına rağmen bu yazı küçük bir iki değişiklikle muhafaza edilmiştir. Akifin "İşte benim Şemseddin'im o kahraman yüreklerin biri"s dediği Günaltay'ın buradaki görüşlerinin Akifin görüşleriyle örtüştüğü muhakkaktı.r.

    Bu yazıda, Doğıı toplumlarında siyasi ve şahsi ihtira.Slara .zemin bazırlayan Batıili tarikat ve tekkeler, "şeyhlikten şevket tahtına yol bulan" sözde mürşitler eleştirilir. Söz ko~usu edilen İsmail-i Sa:fevi 'dir; Hasan Sabbah, Muhammed Ali Bab, Börklüce Mustafa gibi şeyh taslaklandır. Yoksa ger-çek sufilere söylenecek söz yoktur. Şöyle der Günal tay:

    "Yüksek sanilıaların mehbet-i ilhamı olan Cü.neyd-i Bağdadi'ler, Rabia-yi Adeviyye'ler ümmetin ruhuna ne kadar necib yüksek faziletler ililerneye çalışmışlardır. Huzur-ı irfanında büyük bir dabiye: 'Ben alicenabı övmek için ne diyeyim: Peygamber değil, lakin kitabı var' -Molla Cami- dedir-tecek kadar beşeriyetin yüksek bir mertebesine yükselmiş olan Mevlana Celrueddin-i Rumi'nin bir kısım insanların :fikri ve ruhi terbiyesine olan hayat bahşedici tesiri beş on satırla ifade edilemeyecek kadar geniş ve fe-yizlidir."

    Tekkeler, zamanında "hassas ruhlar, fazıl beyinler, ateşin kalpler, halUk ve necib simalar" yetiştirmiş, "millette içtimat bir hayat" uyandırmış, top-lumun irşadına hizmet etmişlerdir. Ancak Bektaşilik ve Yeniçerilik işi çığınndan çıkarmış, "çilebaneler artık İsmail-iAnkaravi ve Şeyh Galib gibi ateşin ve labuti aydınlık ruhlar" yetiştiremez olmuş. Eleştirilen de tasavvu-fun bu yozlaşmış şeklidir.

    Hakiki Tasavvufa Aşinabk ve Saygı Mehmed .Ak:ii'i tanıyan, bilen, hakkında yazan herkes, onun herhangi bir tcirikata. mensup olmadığı, sufice bir hayat yaşamadığı konusunda hem-fikirdir. Vefatından lasa zaman önce kendisine sorular yöneiten Nevzat Ayas'a bu konuda şunlan söyler:

    "Annem çok abid ve zab.id bir hanımdı. Babam da öyle. Her ikisisnin de dini salalıetleri vardı. İbadetin vecdini, zevkini, heyecanını tatmışlardı. Pederim, Hacı Feyzullah Efendi'nin müridlerindendi. Nakşi şeyhlerinden olan Hacı Feyzullah, o zaman bayatta idi. Annemin tarikata intisabı yok. Babam bana tasavvuftelkininde bulunmamıştır."6

    Mitbat Cemal Kuntay da ".Akif tekke müslümanı değil, cami müslüma-

    4 Mustafa Kara, Metinlerle Günümüz Tasavvuf Hareketleri, 3. Basla, İstanbul 2010. 5 Sebilürreşad, 9 Mayıs 1329, ı6 Cemaziyelahir 1331 (22 Mayıs 1913 ), C: ıo, adet: 245.

    6 Nevzat Ayas, Mehmed Aleif-Zihniyeti ve Düşünce Hayab, Eşref Edib, Mehmed Akif-Hayab eserleri ve Yetmiş Mubarririn Yazılan, İstanbul2010.

    127

  • 128 TYB AKADEMi/ Mayıs 2014

    m dır; onda cezbeden ziyade secde var" der.7 Bütün bunlardan şuraya varıyoruz: Akif, tarikata mensub bir babanın

    eviadı olmakla beraber bir tarikata intisab etmemiş, sufice bir hayattan uzak durmuş; ancak ."Hakiki tasavvuf'un da aleyhinde bulunma.n:uş, ger-çek sufilere hürmetkar davranmıştır.

    O zaman şu sorular sorulabilir: Peki, tasavvufa tamamen kayıtsız mıydı? Dostlukları, okumaları, şür ve yazıları bu konuda bize neler söylüyor?

    Akif, ailesinden. ve okuldaki hocalarından aldığı eğitimle yetinmeıniş, dönemin birçok tanınmış şahsiyetinden de dersler alarak kendini yetiştirineye çalışmıştır. Bu amaçla Şeyh Hüsam Efendi'den tefsir, hadis ve Mesnevi dersleri alması, Mesnevihan Esad Dede'den Mesnevi ve Gülistan, Şeyhillislam Musa Kazım Efendi'den Varidat'ı okuması8, onun tasavvufa duyduğu ilgiyi gösterir. Akifin. sevdiği, çok değer verdiği dostlarının bü-yük bir lasmının da tasavvufla çok yakından alakalı olduğunu görüyoruz. "Sahabeden sonra en sevdiğim insandır" dediği ve bu muhabbetinden dola-yı yanı başına defnedildiği Babanzade Ahmet Naim, Halveti ve Melami'dir. "Yar-ı canım", "üstad-ı hakiınim" dediği, en kederli zamanlarında bile ya-nında neşelendiği Ferit Kam da Mevlana muhibbi bir val,ıdet-i vücutçu-dur. Onu yazmaya ve yazdıklarım yayımlamaya zorlayan .Akiftir. Kam'ın Dini-Felsefi Sohbetler ve Vahdet-i Vücud adlı eserlerinin Sırat-ı Müstakim ·· ve Sebilürreşad dergilerinde yayımlanması da Akifin ısrarları sayesinde olmuştur.

    Dostlarından Mahir İz, Akifin mebusluk yıllarında Ankara'da her sa-bah kendisine geldiğini ve beraber Şeyh Sad.i'nin Bostan'ını, tasavvufi bir eser olan Şems-i Mağribi Divanı'nı ve Harahat'tan Farsça müntehabatı okuduklarım; Akif'in Hafız Divanı'nı Taceddin Dergahı'nda bir haneiyeci-ye on sekizinci defa okuttuğunu söylemektedir.9

    Çok ilginç bir husus: Çok sevdiklerinden Asım Şakir, Akif'le bir dergahta tanışmış. Öğrencilik yıllarırmzda, Beyazıt Çınaraltı'nda, Laleli'deki Koska Kıraathanesi'nde ve Karagümrük'teki Cerrahi dergahında genellikle rah-metli M uzaffer Özak'ın sohbetlerinde Asım Bey' i de dinleme şansı bulmuştum. Bu sohbetlerde ona sık sık Akifle ilgili sorular sorulurdu. Böyle bir sohbette ondan tanışmalarının hikayesini dinlemiştim. Bu hatırayı, daha sonra Beşir Ayvazoğlu'nun onunla yaptığı bir mülakatta da anlatır Asım Şakir.10 Ayvazoğlu'nun mülakatından aktarıyorum:

    "Efendim, Üsküdar'da bir Rüfai tekkesi vardı. Şeylıi Hüsnü Efendi, sarışın olduğu için 'Sarı' lakabıyla anılırdı. Okumuş adamdı, şair adamdı.

    7 Mithat Cemal Kuntay, Mehmed Akif, 4. B asla, İstanbul2oos. 8 Selami Şimşek, Mehmed Akifve Vahdet·i Vücud, Ay Vakti, Aralık 20u, sayı 1.35

    9 Mahir İz, a. g. e. ıo Beşir Ayvazoğlu, Hafız Asım Şakir Akiri Anlatıyor, Gel Söyleşeliın Cümle Geçen Demleri, İs·

    tanbul 2012.

  • . . Mehmed.Akif: Ne İçinde Sufiliğin Ne De Büsbütün Dışında /A. V ahapAkbaş

    Akifle birbirlerini çok severlerdi. Bir gün tekkeye gittim. Meğerse yalan dostlanndan Muallim Vahyi ·Efendi de Akifi alıp getirmiş. Mısır'.dan gel-miş o sırada. Sık sık gidip geliyor. Ben. onun geldiğini görÜnce, tanıyorum tabü, hemen topadarup ayağa kalktım. (. .. ) Zikir esnasında, be~ zikir hal-kasına girınem ama, biraz da.Akife gösteriş olsun diye Fuzffii'den bir gazel okudum."

    Akifin sevdiği, düşüncelerinden yararlandığı sufiler arasında Muhyiddin İbn-i Arabi, Feridüddin Attar, Yunus Emre, Gazali, İbnü'l Fanz, Osman Şems, Muhammed İkbal gibi isimler de var.

    Akif, Prenses Emine Abbas'a yazdığı bir mektupta artık sözlü musiklden hazzetmediğini söyler, ancak Yunus ilahilerini istisna sayar. Son demlerine kadar Yunus ilahilerini hayranlıkla dinler. Yıne şiirlerini büyük bir zevkle okuduğu Osman Şems, bir Kadiri şeyhidir. Bir mektubundaMahir İz'den onun "Gözji dünya mı görür aşık-ı didar olanın, döne döne ... " diye başlayan şiirini ister. "Bu şiirin hatırımda ancak iki üç bendi kalmış. Lütfen tekmilini bana yazın gönderin" der. İbnillemin Mahmud Kemal' den .Akifin bu şüri ayakta okuduğunu ve okurken adeta mest olduğunu öğreniyoruz. u Muhammed İk"Qal için de Asım Şakir'e yazdığı bir mektupta şöyle der: "Şarkta yetişen urefa-Yı sufiyenin bütün eş'arını okuduktan başka Almanya'ya giderek garp felsefesini adam akıllı hazıneden İkbal hakikat yaman şair."12

    Mektuplarmdan, Akifin Mısır'da Mevlana'nın Mesnevi'siyle epey za-man geçirdiğini öğreniyoruz. Asım Şakir'e göre, Akif Mesnevi'yi çevirme-yi çok arzu etmekteydi. Biraz yukanda bahsettiğimiz mülakatta kendisine şöyle dediğini söylüyor:

    "Kur' an-ı Azimü'ş-şan tercüme edilmez oğlum. Keşke vaktiin olsaydı da Mesnevi'yi tercüme etseydim."

    Safahat'ta Tasavvuf .Akifin tasavvufla ilişkisine dair görüş bildirenlerin, büyük çoğunlukla, onun yazı ve şiirlerini bu bağlamda ciddi bir incelemeye tabi tutmadıklarım görüyoruz. Taptancı bir hükümle, yazılannda tasavvufa hiç değinmediği, şiirlerinde ise "sufiyane neşve serpinillerinin pek seyrek" olduğu ifade edilmiştir. Bu "seyrek serpintiler"e örnek olarak da Tevhid yahud Feryad ve Safahat'ın son kitabı Gölgel er' de yer alan Se cd e ve Gece şiirleri örnek gösterilmiştir. Bu hükümler verilirken, Safahat'ın bütünündeki tasavvufi düşünüş ve duyuşlar, su:fice mecaz ve terimler, Akifin hayatındaki devre-ler, dost ilişkileri vs. göz önünde tutulınamış; daha çok Akifin tasavvufla bağdaştırılmayan dışadönük, aksiyoner göriişlerinden, onun aklı ve bilimi

    11 İbnillemin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, İstanbul1970. 12 Eşref Edib, a. g. e.

    129

  • 130 TYB AKADEMi/ Mayıs 2014

    önemseyişinden, öncelikle cemiyetçi bir mücadele adamı olarak algllan-masından hareket edilmiştir.

    Nevzad Ayas, Akif'i, uzun açıklamalar sonucunda "İslami rasyonalizme bağlı" modernİstler arasmda gösterdikten sonra, tasavvu.fla ilişkisi haklan-da lasaca şöyle der:

    "Üstad'm yazılannın, şiirlerinin mevzuu -çokluk- iş, hareket, faaliyettir. Şiirlerinde mutassavifane eda, sufiyane neşve serpintileri pek seyrektir . . Tasavvufun ruhu olan 'vahdet-i vücud' akidesine temas eden şiirleri de çok değildir."13

    Ayas, Tevhid yahud Feryad ve İnsan şiirlerinden birkaç mısra ile Secde ve Gece şiirlerini örnek olarak gösterir ve "Bu nümuneler Üstad'm sadece mutasavvıfbir şair olduğuna hükmettiremez. Yalnız onun eski, yeni birçok şairlerimiz gibi sufiyane neşveye büsbütün kayıtsız kalmadığım gösterir" der. Buradaki "sadece" kelimesi şüphesiz Ayas'm bu konuda temkinli dav-randığımn işaretidir. O da Eşref Edib'den naklen "Mısır'da iken son sene-lerde kendisini ibadete vermiş, Mesnevi ile meşgul olmuş" sözleriyle bahsi kapatma gereği duyar.

    Safahat, tasavvufi bir bakış açısıyla mercek altına alındığında, Akü'in bu alandaki derinliğinin küçümsenmeyecek derecede olduğu ve bu derin-liğin yalnızca üç dört şiire değil, şiirlerinin büyük bir çoğunluğuna nasıl içirildiği görülür. Akife tasavvuf perspektifinden bakan Nurettin Topçu, Mehmet Demirci14, Mustafa Tatçı gibi konunun uzmam düşünür ve araştınnacıların tespit ve görüşleri de bizi bu noktaya getirmektedir.

    Nurettin Topçu, Akit'in, "Gölgeler'deki son şiirlerinde vahdet-i vücu-dun değilse de vahdet-i şühudun mertebesine" ulaştığı görüşündedir. Ona göre Akü'te "mutlak varlığın temaşasma işık olma" hasreti kendini çok daha önceleri hissettirmiştir. Hakklın Sesleri'ndeki 'Tecelli etmedin bir kerreAllah'ım cemalinle"mısraı bu hasretin terennümüdür.ıs

    Mustafa Tatçı, Safahat'taki tasavvufi unsurlara daha teknik ve detay-lı bir şekilde yaklaşıyor. Vahdet, vahdet-i vücud, kalb, vecd, istiğrak, le-dün, insani hakikat, zati hakikat, nokta-i kübra, nüsha-i kübra, meyhane, şarap, saki, rind, Leyla, Mecnun gibi tasavvufla ilgili terim ve kelimelerin Akü'in şiirindeki kullammlarına örnekler veriyor, bu hususU! açıklamalar yapıyor.t6

    Bütün bu tamklıklara, tespitiere bakarak, önce, başta da ifade ettiğimiz gibi, rahatlıkla Akü'in tasavvufa karşı olmadığını belirtmek gerekir. Tam tersine, o, araştırmadan, bilmeden karşı çıkanları eleştirmektedir. Sırat-ı

    13 Nevzad Ayas, a. g. e.

    14 Mehmet Dem.irci, Yahya Kemal ve Meh.med Akifte Tasavvuf, İzmir 1993.

    ıs Nurettin Topçu, Meh.metAkif, 3· Baslo, İstanbul2oo6.

    16 Mustafa Tatçı, Edebiyattan İçeri, Ankara 1997.

  • Mehmed Akü: Ne İçinde Sufili!in Ne De Büsbütün Dışında /A. V ahapAkbaş

    Müstakim'deki Hasbihal b~lıklı yazılanndan birinde, hakkında fikir sa-hibi olmadan tasavvufu panteizmle bir tutan, vahdet-i vücud diye küçüm-seyerek geçiştirmeye çalışaniann halini ironik bir şekilde ·ortaya koyar. Muhatabına, "Binlerce düşünen beyni ömürlerce uğraştıran anlaşılması zor meseleler böyle "vahdet-i vücut" tamlamasıyla özetienince işin içinden çıkılmış mı oluyor? Rica ederim siz tasavvufa dair bir eser okudunuz mu?" diye sorar.'7 Onun karşı çıktığı hurafelere bulanmış, özünden uzaklaşmış İslamdır. Yozlaştınlmış tasavvuf da bunun içindedir.

    Soı;ı.ra, aslında ·derin bir tasavvuf kültürüne de sahip olduğıınu, hayatı boyunca sufi .dost çevresi içinde yaşadığını ve eserlerinde tasavvufun izleri-nin oldukça fazla olduğıınu da kabul etmek gerekir. Tevhid yahud Feryad, İnsan, İstiğrak, Secde, Gece şürlerinin vahdet-i vücud inancıyla örüldüğü su götürmez bir gerçektir. Özellikle Mısır'daki inziva yıllannda sufi duyuş ve düşünüşe daha fazla meylettiği anlaşılmaktadır. Bir mektubunda, Secde şüri bağlaınında Fuad Şemsi'ye söyledikleri de buna işarettir: "Hilkat cezbe-i ilabiyyeye tutulmuş, haykırır, nara atar dururken, ben mabedinde mutekif Hacı Akif Hazretleri huzur-ı ha tır ve ferağ-ı bal ile ibadet edemi-yorum demektir. Bütün dünyayı cezben istila etmiş sözünden niçin mana çıkaramadınız, bilmem? Cezbe mahhikata, cazibe H8lik'e aid olduğıı için mi? İyi ya, hilkatte hükümran olan cezbe Allah'tan geldiği için onu Allah'a izafe etmek görülmemiş, binaenaleyh anlaşılınayacak bir şey mi?"'8

    Bütün bunlara rağmen onun bir tarikata mensubiyetinin olmadığını, bilindiği anlamda bir sufi hayatı yaşamadiğını da söylemek gerekir. Akif, Tanpınar'ın şiirinden ilhamla söyleyelim: Ne içindedir sufiliğin ne de büs-bütün dışında.

    17 Sırat-ı Müstakiın, ı6 Haziran 1327, 3 Receb 1329 (29 Haziran 1911), C:6, adet: 147·

    ıS İsmail Haklo Şengül er, Mehmed Aıôf Külliyatı, C. 9, İstanbulı992.

    131

  • 132 TYB AKADEMi/ Mayıs 2014

    Kaynaldar

    Ayvaıoğlu, B~ir, Hafız Asım Şakir Akiri Anlatıyor, Gel Söyl~elim Cümle Geçen D emleri, İstanbul 2012.

    Ayas, Ne~t, MehmedAkij-Zih~iyeti ve Düşünce Hayatı, . Demirci, Mehmet, Yahya Kemal ve MehmedAkifte Tasavvuj, iZmir 1993. Edib, Eşref, Mehmed.AkifHayatı-Eserleıi, İstanbul1938.

    Edib, Eşref, Mehmed Akij-Hayatı eserleri ve Yetmiş Muharririn Yazılan, İstanbul2010.

    Ersoy, Mehmed Akif, Safahdt, Albncı Kitap: Asım. İz; Malıir, Üstadım Mehmet Akif, Haz.: Ertuğrul Düzdağ, İstanbıi12oıı. Kara, Mustafa, Metinler/e Günümüz Tasavvuf Hareketleri, 3. Basla, İstanbul 2010.

    Kuntay, Mithat Cemal, Mehmed AkiJ, 4· Basla, İstanbul 2005.

    İbnillemin Mahmud; Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, İstanbul - 1970. Sebilürr~ad, 9 Mayıs 1329, ı6 Cemaziyeliihir 1331 (22 Mayıs 1913 ), C: 10,

    adet: 245·

    Sırat-ı Müstakim, 16 Haziran 1327, 3 Receb 1329 (29 Haziran 19ıı), C:6, adet: 147· .

    Sırat-ı Müstakim, 13 Mayıs 1326, 17 Cemaziyelevvel1328 (26 Mayıs 1910), C: 4, adet 90.

    Şengül er, İsmail HakJo, Mehmed Akif Külliyatı, C. 9, İstanbul1992.

    Şimşek, Selaıni, Mehmed.Akif ve Vahdet-i Vücud, Ay Vakti, Aralık 2011, sayı 135

    Tatçı, M~. Edebiyattan İçeri, Ankara 1997. Topçu, Nurettin, Mehmet Akif, 3. Basla, İstanbul 2~06