16
.. .. USKUDAR SEMPOZYUMU IV 3-5 2006 II DR. YILMAZ

USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

.. .. USKUDAR

SEMPOZYUMU IV

3-5 Kasım 2006

BİLDİRİLER

CİLT II

EDİTÖR

DR. COŞKUN YILMAZ

Page 2: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV

Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun

Prof. Dr. Zekeriya Kurşun 1 Prof. Dr. Ş. Tufan Buzpınar Yrd. Doç. Dr. Mustafa Küçükaşçı 1 Yrd. Doç. Dr. Erhan Afyoncu

Yayma Hazırlık Ugur Demir 1 Resul Tamgüç

İmla ve Tashih Prof. Dr. Mustafa Uzun 1 Ahmet Karataş

Görsel Araştırma Dr. Suphi Danealı 1 Yrd. Doç. Dr. Erhan Afyoncu

Ugur Demir 1 Resul Tamgüç

Fotograf A. Bilal Arslan 1 Fatma Durgut

Orhan Durgut 1 Dr. Suphi Danealı

Sempozyum Fotografları Kenan Koca 1 İsa Telli

Kapak Fotografı Üsküdar Kara Davut Paşa Camii

Tasarım ve Uygulama Bülent Avnamak

Baskı ve Cilt Seçil Ofset

ISBN: 978-9944-5807-3-1 (Takım) İstanbul 2007

Kitabın telif hakları Üsküdar Belediyesi'ne aittir, tamamı veya bir kısmı izinsiz basılamaz, çogaltılamaz, kaynak gösterilmeden iktihas yapılamaz.

ÜSKÜDAR BELEDİYESİ Hakimiyet-i Milliye Caddesi

Atlas Çıkınazı No: 69 ÜSKÜDAR 1 İSTANBUL

Tel: 0212 531 30 00 • Faks: 0212 531 30 00 www.uskudar.bel.tr

Page 3: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

.

Muhammed Sâd›k Efendi (1724-1794)ve Nefis Mertebeleri Çerçevesinde‹nsana Bak›fl›

D O Ç . D R . R A M A Z A N M U S L USakarya Üniversitesi

Muhammed Sâd›k Efendi, Üsküdar Alacaminare Tekkesi’nde yaklafl›k on befl y›lfleyhlik yapm›fl ve burada halk›n manevî yönden yetiflmesine katk›da bulunmuflbir Nakflî fleyhidir. Biz bu tebli¤imizde, onun Ma‘rifetü’n-nefs1 adl› eserinde sö-zünü etti¤i “dünya ehli”, “ukba ehli” ve “Allah ehli” fleklindeki üçlü tasniften2

hareketle, her üç grubun da yer ald›¤› nefis mertebeleri (emmâre ve levvâme) çer-çevesinde insana bak›fl›n› ortaya koymaya çal›flaca¤›z. Ancak önce k›saca hayathikayesini vermekte yarar görüyoruz.Muhammed Sâd›k Efendi, 1136 (1724)’da Erzincan’da do¤du. Çocukluk ve genç-li¤inin ilk y›llar› Erzurum’da geçti. Bu iki yere at›fla “Erzincânî” ve “Erzurûmî”nisbeleriyle an›l›r. Ailesi hakk›nda herhangi bir bilgiye sahip de¤iliz. Erzu-rum’da bafllad›¤› ilim tahsilini, 1152 (1740)’de y›l›nda Sofya’ya giderek Abdul-lah Hilmi Efendi’nin3 (ö.1167/1753) gözetiminde tamamlad›. 1156 (1744)’damürflid-i kâmil bulmak amac›yla Sofya’dan ayr›l›p fiam’a gitti.4 fiam’da Nakflben-dî fieyhi Yekdest Ahmed Efendi’nin halîfelerinden fieyh Süleyman Kürdî’ye in-tisap etti. Sâd›k Efendi, o s›rada Emeviyye Camii’nde itikafta olan fleyhinin delâ-letiyle Câmi-i fierif’in bevvâbl›k5 hizmetini üstlendi. Onun etvâr-› seb‘a s›rlar›n›bu fleyhten ö¤rendi¤i kaydedilir.6 fieyh Süleyman Kürdî’nin 1165’te (1752) vefâ-t› üzerine yar›m kalan seyr u sülûkünü tamamlamak üzere mürflid-i kâmil bul-mak için tekrar seyahata ç›kt› ve nihayet 1170 (1757)’te Erzurum’a ulaflt›. Bu es-nada fiems-i Bitlisî olarak tan›nan Nakflî-Kâdirî fleyhi Hac› Mahmud Efendi(ö.1202/1788) de manevî bir iflaretle Bitlis’ten ayr›l›p Erzurum’a gelmiflti. Bura-da Sâd›k Efendi’yi bulan fiems-i Bitlisî, onu manevî terbiyesine al›p kendi göze-timinde seyr u sülûkünü tamamlatt›. Sefîne-i Evliyâ müellifi Hüseyin Vassâf,fleyhin müridini bulmas›n› flu m›sralarla anlat›r:

Page 4: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

532

.

“Hidâyet etme¤e olsa irâdetEder bir abd-i mahsûsa iflâretKifliye olucak lutf-› ilâhîGedâya gönderir bir pâdiflah›”7

Seyr u sülûkünü tamamlamas›n›n ard›ndan 1192 (1778) y›l›na kadar Erzu-rum’da kalan Sâd›k Efendi, burada halk› irflad etmekle meflgul oldu. Daha sonraAnadolu ve Rumeli’de pek çok yere seyahat ederek sonunda 1193’te (1779) ‹s-tanbul’a geldi. Sinan Pafla Medresesi’nde iki y›l Farsça muallimi olarak görevyapt›. Nakflî fleyhlerine meflrûta k›l›nan Üsküdar Alacaminâre Tekkesi8 fleyhiMehmed Fahrî Efendi’nin 1195’te (1780) vefat› üzerine tekke meflihati boflal›n-ca, bu vazife kendisine tevdi edildi. Burada irflad hizmetine devam eden Sâd›kEfendi,9 Rebîülâhir 1209’da (Ekim 1794) vefât etti ve tekkeye defnedildi.10

Risâle-i Terbiyenâme,11 Risâle-i Ma‘rifetü’n-nefs,12 Risâle-i Mergûb,13 Risâle-i Mah -bûb,14 Tercüme-i Hakîkatü’l-yakîn15 Muhammed Sâd›k Efendi’nin en çok bilineneserleridir.16 Sâd›k Efendi’den feyz al›p hilâfete nâil olan zevât aras›nda Hac›Mustafa Efendi, ‹brahim Hamdi Ispartavî, Muhammed Emin K›rka¤acî ve Ab-durrahman el-Harpûtî zikredilebilir.17

Müellif, Ma‘rifetü’n-nefs adl› eserinde Hz. Peygamber’e (a.s.) isnad edilen “Dün-ya âhiret ehline, âhiret de dünya ehline haramd›r. Allah ehline (ehlullah) ise herikisi de haramd›r”18 sözünü naklettikten sonra herkesin bu üç s›n›ftan hangisinedâhil oldu¤unu yine kendisinin tespit edebilmesi için bu eseri yazd›¤›n› kayde-der. “Dünya”, “ukbâ” ve “ehlullah” dairesinde bulunan insanlar›n hepsinin Mu-hammed ümmeti oldu¤unu ifade eden Sâd›k Efendi, onlar›n içerisinde âlim,âmil, fâz›l, ârif, âgâh ve kâmiller oldu¤u gibi; câhil, fâs›k ve tenbellerin (nâdân-lar›n) de bulundu¤una dikkat çeker. Hepsinin “Lâ ilâhe illallah MuhammedünResûlüllah” (Allah’tan baflka ilah yoktur; Muhammed O’nun elçisidir) deyipMüslüman olduklar›n› ve zâhiren söz, fiil ve itikatta tek bir s›n›f gibi göründük-lerini ve zâhirî durumlar›na göre hüküm verildi¤inden amelleri fler-i flerife uy-gunsa makbul; de¤ilse “fâs›k veya fâcir” olarak nitelendirildiklerini belirtir. Hâl-buki iman ve itikad›n s›hhatini ancak Hak bilir. Gönülde olan muâmele ve ihlâ-s› Allah’tan baflkas› bilemez. Bu yüzden verilen hükümler zâhire göredir. Oysanice kimseler vard›r ki zâhirde Allah’›n makbul kullar›ndan (ebrâr) göründü¤ühalde mânâda eflrârdan olup fesat kayna¤›d›rlar. Yine nice ârif ve âgâh vard›r kizâhirde kendilerini eflrârdan gösterip, hüsn-i hâllerini çevrelerinden gizlemifller-dir. Nitekim Muhammed ümmetinin sâlih ve fâs›klar›n› birbirinden ay›rt etmekiçin Kur’an-› Kerim’de insan›n nefis cihetinden yedi mertebede oldu¤u ifadeedilmifltir. Bunlardan ilki “nefs-i emmâre” mertebesidir. Sâlik bu mertebedemürflid-i kâmil terbiyesinde devaml› olarak “Lâ ilâhe illallah” kelimesini zikre-der. Bu zikrin özelli¤i ve nûru Cenâb-› Hakk’›n yard›m›yla sâlike mâlum olunca,nefs-i emmâre dâiresinden kurtulup “nefs-i levvâme”ye dâhil olur. Sâlik bu dâ-irede “Allah, Allah, Allah” diyerek ism-i zât› zikreder. Sâlik, bu ism-i âzâm hür-metine nefsini yermekten âzâde olunca nefsi “nefs-i mülhime”ye dâhil olur.

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U I V

Page 5: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

533

.

Nefs-i mülhime’de her dâim “Hû, Hû, Hû” deyip bu ismin hürmetine sâlikingönlüne melek vâs›tas›yla rabbânî ilham dolar, zevk ve flevk ile rûhânî safâ bu-lur. Sâlik, Allah sevgisi gönlünü nûr ile doldurup kalbini mesrûr ettikten sonraancak ârif ve âgâh olur. ‹lham ile hayâli Hakk’›n yard›m›yla tefrik etmeye bafllar.Sâlikin bundan sonraki makam›, “nefs-i mutmainne”dir. Sâlik bu makamda de-vaml› olarak “Hak” ism-i flerîfini zikreder. ‹râde ve ihtiyâr› olmaks›z›n bu ma-kamda kalbî zikre devam eder. Nihayet “nefs-i râz›ye” mertebesine yükselir. Sâ-lik burada “Hay” ismine devam edip ebedî hayât› bulur. Sonra nefsi, “nefs-i mer -z›yye” makam›na gelip “Kayyûm” ismini s›rr›nda zikretmeye bafllar. Nihayet ma-kâm-› kudse erince de “insân-› kâmil” olur ve “Yâ Kahhâr” ismiyle zikreder. Bumertebe, kutbiyyet ve gavsiyyet makâm› olup ancak s›rr›na vâk›f olanlar bilir. Bumertebe ehli vuslatta dâimî huzur içerisinde olup s›rr-› Muhammedî’nin de vâ-risi olur.21

1. Nefs-i Emmâre Mertebesi

Sâd›k Efendi’nin kaydetti¤ine göre dünya, ukba ve Allah ehli kimselerin ortakolduklar› nefis mertebelerinden birincisi, Nefs-i emmâre’dir. fiimdi s›ras›yla bumertebedeki kimselerin özelliklerini görelim.

M U H A M M E D S Â D I K E F E N D ‹ ( 1 7 2 4 - 1 7 9 4 ) v eN E F ‹ S M E R T E B E L E R ‹ Ç E R Ç E V E S ‹ N D E ‹ N S A N A B A K I fi I

Alacaminare Dergah›’n›n bugünkü hâli

Page 6: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

534

.

a) Dünya EhliMuhammed Sâd›k Efendi’nin kaydetti¤ine göre dünya ehli, dünya için yarat›lanve ukbâdan ezelî nasibi olmayan kimselerdir. Yaln›z “akl-› meâfl” (geçim fikri)ile ilgilendikleri için, “akl-› meâd” (gelece¤i kavrayan ak›l)’dan, âhiret düflünce-sinden tamamen gâfil ve habersizdirler.22 Müellife göre, dünya ehli bir kimseninbu mertebedeki özellikleri flunlard›r:Nefsini bilmek, rabbini tan›mak ve dînî ilim tahsil etmek için bir gayret sarfet-mez. Nefsin safâs› için dünyal›k kazanmaya meyledip kendini mal toplamayaverir. Dünyan›n, âhiretin tarlas› oldu¤unu hat›rlamaz. Mal, makam ve evlat sev-gisi ile doludur. Böyle bir kimse, son nefesinde kelime-i flehâdet getirmeye demuvaffak olamaz. Biraz ilim ve ameli olan ise sadece kendi maifleti için mal bi-riktirir. ‹badetlerini insanlar› etkilemek niyetiyle yapt›¤› için bir faydas›n› göre-mez. Kötü kimselerle ülfet ve sohbet eder. Yapt›¤› ifllerde Allah’›n r›zâs›n› dü-flünmez. Gayesi gösterifl (izhâr-› fen) oldu¤undan ona ilmiyle amel etmek de na-sip olmaz. Bu yüzden nasihat ve ö¤ütleri, insanlar taraf›ndan tutulmaz. Nefs-iemmâreden kurtulamad›¤› için zaman zaman günah ifller. Ayr›ca kibir, öfke,kendini be¤enme, hased ve emanete h›yanet etme gibi kötü s›fatlar› vard›r. Mah-lûkata merhamet etme, flefkat ve sadâkat gösterme, yard›mlaflma ve onlar› koru-ma gibi güzel hasletlerden de yoksundur.23

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U I V

Alacaminare Dergah›’ndan günümüze kalanlar

Page 7: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

535

.

b) Ukbâ EhliSâd›k Efendi’nin kaydetti¤ine göre ukbâ ehli kimseler, nefs-i emmâre mertebe-sinde iken yaln›z geçim fikri (akl-› meâfl) ile meflgul olup ahiret düflüncesinden(akl-› meâd) uzakt›rlar. Onlar ezelden mutlak ukbâ için yarat›ld›klar› halde genç-liklerinde dünya ehli gibi dünyal›k talep ederler. Nefsânî istekleri güçlüdür; h›rs,tamah, öfke ve kah›r s›fatlar›na ma¤lup olurlar. Nefisleri fitne ve fesat yapmakarzu ederse, dünya ehli gibi f›rsat buldu¤unda o kötülü¤ü yapar, günah› ifller.Ukbâ ehli bir kimsenin emmâresi ile dünya ehli bir kimsenin emmâresi aras›n-daki en önemli fark, ukbâ ehlinin günahtan sonra iflledi¤i kötü fiillerden dolay›derhal tövbe etmesidir. Fakat bir süre sonra tövbesini yine bozar.24

Bu mertebedeki ukbâ ehli, ilim sahibi de olabilir, ancak ilmi kendisine bir yararsa¤lamaz. Çünkü ilmiyle amel edip akl›yla hikmetini kavramaya çal›flmaz. Buhalini de kimseye söylemez. Nefsine hükmedemedi¤i için bazen gözyafl›yla ta-zarru ve niyaz edip kötü ahlâktan kurtulmak ister; fakat bunu baflaramaz ve ça-resiz kal›r. Kibir ve kendini be¤enme hissi galip oldu¤u için bir mürflid-i kâmilede halini arz edemez. Bu halde iken vefat› yaklafl›nca günah ve kusurlar›na pifl-man olup tövbe ve isti¤far etmeye muvaffak olur ve böylece son nefeste kelime-i tevhid ile göçmüfl olur.

M U H A M M E D S Â D I K E F E N D ‹ ( 1 7 2 4 - 1 7 9 4 ) V EN E F ‹ S M E R T E B E L E R ‹ Ç E R Ç E V E S ‹ N D E ‹ N S A N A B A K I fi I

Alacaminare Dergah› haziresi

Page 8: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

536

.

c) Allah Ehli (Tarik Ehli)Sâd›k Efendi, Allah ehli (ehlullah) kavram›n› “tarik ehli” olarak da isimlendir-mektedir. Ona göre tarik ehli bir sâlikin gençlikdeki nefs-i emmâresi, dünya veukbâ ehlinin emmârelerinden farkl›d›r. Ezelden insân-› kâmil olacak canlar veezeldeki bu özelliklerini bulacak sultanlar, daha çocukluklar›nda iken hem ge-çim fikri (akl-› meâfl) ve hem de gelece¤i kavrayan akla (akl-› meâd), ahiret dü-flüncesine sahiptirler. Bafllang›çta dikkat çeken en önemli iptilâlar›, güzel fleyler-den hofllan›p, hofl seslere daha kundakta iken mest ve hayran olmalar›d›r. Müel-lif bu duruma Mecnûn’nun kundakta iken çirkin bir kad›n›n yüzüne bak›p a¤la-mas›n› örnek verir.25

Emmâre makam›ndaki tarik ehli sâlik, f›rsat›n› buldu¤unda günah iflleyebilir.Ancak akabinde derhal piflman olup tövbe ve isti¤far eder. Fakat bir süre sonratövbesini bozup tekrar günaha düflebilir. Bu, ukba ehli ile tarik ehlinin bu mer-tebedeki benzerlikleridir. Ancak o, kesinlikle yalan söylemek, h›rs›zl›k yapmakve adam öldürmek gibi kötü fiiller ifllemez. Çünkü böyle bir kimsenin özellikle-rinden biri, kendi nefisine zulmetti¤i halde baflkalar›na haks›zl›k etmemesidir.Allah’›n kullar›na hizmet etmek, flefkat göstermek, sevgi duymak ve ikramda bu-lunmak onun yarat›l›fltan sahip oldu¤u meflrebidir. Kötü ahlâk sahibi olmaktanrâz› ve hoflnut de¤ildir. Söz ve fiillerinin fler-i flerife uygun olmad›¤›n› bilir. Buyüzden yüzünü yere sürüp Mevlâ’dan daima afv ve ma¤firet talep eder. Gözya-fl›yla feryâd ve figan edip halini kimseye söyleyemez.Bir irfan meclisinde bulunsa, gönlü rahatlar. Fakir ve zay›f dervifllere elinde ol-madan afl›r› muhabbet besler ve onlara hizmet eder. Bu nedenle onlar›n u¤runacan›n› bile feda etmekten çekinmez. Herkese hüsn-i zan besleyip kimsenin ay›pve kusuruna bakmaz. Mevlân›n r›zas›n› gözetir ve nefs-i emmâreden kurtulmakniyetiyle kalp erbâb›n›n himmetlerini talep eder. ‹hlâs ile teveccüh etti¤i içinkalp erbâb› da gönülden muhabbet ve flefkat ile onunla ülfet ve sohbet eder. Onanasihat edip aflk yolunu teflvik eder. Bu yolun r›zâ kap›s›na vard›¤›n› söyler. Es-mâ talimi yap›p zikir telkin ederek biat sünnetini icrâ eder. Böylece salik,Hakk’›n yard›m› ve mürflid-i kâmilin himmetiyle nefs-i emmâreden kurtulup“nefs-i levvâme” mertebesine yükselir.26 Müellife göre bu vas›flar, Allah ehlini,dünya ve ukbâ ehlinden ay›ran özelliklerdir.

2. Nefs-i Levvâme Mertebesi

Sâd›k Efendi’nin kaydetti¤ine göre dünya, ukba ve Allah ehli kimselerin ortakolduklar› nefis mertebelerinden ikincisi, Nefs-i Levvâme’dir. fiimdi s›ras›yla bumertebedeki kimselerin özelliklerini görelim.

a) Dünya EhliMuhammed Sâd›k Efendi’ye göre dünya ehlinin ancak on binde biri “levvâme”mertebesine yükselebilir. Bu mertebedeki salik, “Allah flüphesiz daima tövbe

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U I V

Page 9: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

537

.

M U H A M M E D S Â D I K E F E N D ‹ ( 1 7 2 4 - 1 7 9 4 ) V EN E F ‹ S M E R T E B E L E R ‹ Ç E R Ç E V E S ‹ N D E ‹ N S A N A B A K I fi I

AlacaminareDergah›haziresindenbir kesit

Page 10: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

538

.

edenleri sever.”27 ayeti ile “Günahtan tövbe eden günahs›z kimse gibidir”28 hadi-sini tefekkür edip, söz ve fiillerini fler-i flerife uygun olarak yapmaya gayret eder.‹badetlerini havf ve recâ ile yapar. Kabir azab›, s›rat, mizan, mahfler ve cehen-nem korkusundan emin olmak ister. Cennette huri, g›lmân gibi çeflitli nimetlerarzu eder. Henüz levvâmenin d›fl (taflra) yüzünde bulundu¤u için kendi nefsiniyermek hat›r›na gelmez.29

Bu mertebedeki ilim sahibi bir dünya ehli, emmâre dairesinde bulunan insanla-r› yerip onlara nasihat etmek ister. Baz› insanlar› Allah için severken, baz›lar›nada bu¤z edip öfkelenir ve onlardan nefret eder. Kendisini selâmette, di¤er insan-lar› dalâlette zannedip itikad›nca onlar› terbiye ve ›slâh etmeye çal›fl›r. Kendi kö-tü ahlâk›n›, gizli flirkini, gafletini, bozuk düflünce ve vehimlerini akl›na getir-mez. Böyle bir kimse, kendi nefsini tan›madan, “âsî müminler”in haline merha-met ediyormuflças›na pek çok kimse hakk›nda sû-i zân besleyip iftira eder.30

Bir kimsenin kötülük (f›sk) yapt›¤›n› görüp iflitse, onu men etmeyi kendisine gö-rev bilir. Buna güç yetiremezse dedikodusunu yap›p onu rezil etmeye çal›fl›r.S›rr›n iffla edilmesinin haram, onu ›zhâr etmenin ise hiyânet oldu¤unu bilmez;bilse de gere¤ini yapmaz. Ayn› flekilde, Allah’›n neden “settâr” oldu¤unu ve ni-çin ay›plar›n örtülmesini sevdi¤inin s›rr›n› da anlayamaz. Öte yandan bir kimsekendisi hakk›nda bir suçlamada bulunsa, mümkünse eliyle o flahsa cezas›n› ver-mek ister, de¤ilse ondan flikâyetçi olup cezaland›r›lmas›n› talep eder; ancak o za-

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U I V

Risâle-i Terbiyenâme’nin ilk sayfas› (Süleymaniye Ktp., Tahir A¤a Tekke, nr. 350)

Page 11: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

539

.

man öfkesi geçer. Böyle bir kimse kötü ahlâk ve düflüncesi ile sürekli huzursuz-dur. Yapm›fl oldu¤u zikir ve fikirden bir tat alamaz ve gönlü muzdarip bir flekil-de yaflar.31

Bu mertebedeki dünya ehli, âlim bir kimse olup halka vaaz ve nasihatte bulun-sa, insanlar onun nasihatini dinleyip gere¤ini yerine getirmez. Böyle bir kimse-nin sözleri baflkalar›na tesir etmez. Bu yüzden bofla zahmet çeker. Bazen nefsiniyerip insanlar› kendinden uzaklaflt›rarak, kötü ahlâk› ve gizli flirkiyle meflgulolup kusurlar›n› itiraf edip tövbe ederse, âhir vaktinde ruhunu teslim ederken afve ma¤firet ümidiyle havf ve recâ halinde kelime-i flehâdet getirmeye muvaffakolur. Fakat ço¤unlukla gafletten kurtulamad›¤› ve ibadetlerin bir faydas›n› dagöremedi¤inden âhiret yurdu için bir haz›rl›k yapamadan gider. Ancak yine dezerre miktar› iman› varsa hüsn-i hâtime ile gitmesi ümit edilir. Dünya ehli âlim-ler, bu mertebeden daha ileri gidemezler, çünkü âhiret mertebesine talip de¤iller-d i r .3 2

b) Ukbâ EhliMuhammed Sâd›k Efendi’ye göre ukbâ ehli, nefs-i levvâme mertebesine dâhil ol-du¤unda yaln›z geçim fikri (akl-› meâfl) ile meflgul olup uhrevî düflüncelerden(akl-› meâd) habersizdir. Bu mertebedeki sâlik, cehennem korkusundan dolay›

M U H A M M E D S Â D I K E F E N D ‹ ( 1 7 2 4 - 1 7 9 4 ) V EN E F ‹ S M E R T E B E L E R ‹ Ç E R Ç E V E S ‹ N D E ‹ N S A N A B A K I fi I

Risâle-i Mahbûb’un ilk sayfas› (Süleymaniye Ktp. Tâhir A¤a Tekkesi, nr. 350)

Page 12: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

540

.

günahlar›na tövbe edip edep, hayâ, ilim ve vakar gibi kemal s›fatlar›yla kay›tl›oldu¤u için, bildi¤i ile amel edip, söz ve fiillerini fler-i flerife uygun olarak yap-maya gayret eder. Cennet arzusu ve cehennem korkusuyla ibadetlerini yerine ge-tirmeye çal›fl›r. Halka nasihat ederek onlar› cenneti kazanmaya teflvik eder. Ken-disi ise cehennem, kabir azab›, s›rat ve mizan korkusu ile gözyafl› dökerek duaeder. Her an gelecekte olacak kabir azab›ndan ziyade, beden kabrinde ruhanîolarak azap çeker. Sevdiklerine cennet nimetlerini anlatt›¤› gibi, cehennem aza-b›ndan da söz eder. Kendi ilim ve amelini ihlâs ile yapmaya gayret eder. Fakatyine de flirk-i hafîden ve kötü ahlâk sahibi olmaktan kurtulamaz. Bunlardan kur-tulman›n (mücâhede) yolunu da bilemez. Nefsini kontrol alt›na alamadan gafilbir flekilde dünyal›k mal biriktirir.33

Aile ve evlâd sevgisi, tamah, kibir ve hased ezelden onun meflrebidir. Kendineikram edip sayg› duyanlara karfl› samimi bir flekilde duâ ederken, sayg› ve hür-met göstermeyenlere de k›r›l›r. Nefsini tan›mad›¤›ndan rabbini bilip gaflettenkurtulamaz. Bedenî ibadetlerden ruhanî bir lezzet alamad›¤› için gönül gözü ka-pal›d›r. fier-i flerifin zahirî ahkâm›nda kal›p tarîkat, marifet ve hakîkat ilmine tâ-lip olmaz. Bu yüzden gaflet uykusunda büyük bir s›k›nt› çeker. Halini kimseyearzetmedi¤inden yard›m da alamaz. Kibir, kendini be¤enme ve gizli flirk içindeilim ve ameli kendisine perde olur. Havf ve recâ makam›nda ilâhî s›rlardan mah-rum kal›r. Ecel-i müsemmas› yaklaflt›¤›nda dostlar›na yak›nl›k gösterip nasihatte

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U I V

Risâle-i Terbiyenâme’nin ilk sayfas› (Süleymaniye Ktp., Mihriflah, nr. 244)

Page 13: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

541

.

bulunur. Tövbe ve isti¤far edip kelime-i tevhid zikri ile meflgul olur. Fakat gaflet-ten kurtulamad›¤› için de hasretle âh edip gözyafl› dökerek dâr-› bekâya göçer.3 4

Müellife göre ukbâ ehlinden ancak on binde biri Hakk’›n yard›m›yla nefs-i mül-himeye dâhil olur ve bundan ziyade mertebeleri yoktur.

c) Allah EhliTarik ehli, nefs-i levvâme mertebesine yükseldi¤inde geçim fikri (akl-› meâfl) veuhrevî düflünce (akl-› meâd) ile birlikte oldu¤u için, bütün günahlar›n› terk edip,nasûh bir tövbe ile gözyafl› dökerek piflmanl›k duyar. Mürflid-i kâmilin himme-tiyle bafl olma sevdas›n›, makam, mal ve evlâd sevgisini kalbinden tamamen sö-küp atar. Kalbine sadece Allah sevgisini yerlefltirir. Çünkü sevgi ortak kabul

M U H A M M E D S Â D I K E F E N D ‹ ( 1 7 2 4 - 1 7 9 4 ) V EN E F ‹ S M E R T E B E L E R ‹ Ç E R Ç E V E S ‹ N D E ‹ N S A N A B A K I fi I

Risâle-i Terbiyenâme’nin de içinde yer ald›¤› yazman›n kapa¤› (Süleymaniye Ktp., Mihriflah, nr. 244)

Page 14: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

542

.

etmez. “Dünya sevgisi her hatan›n bafl›d›r” hadisinin mânas›n› bilip mâsivâyameyil ve ra¤bet etmez. Nefsini bilmek, rabbini bulmak ve r›zâ kap›s›nda kâim ol-mak niyetiyle ibadet, taat, tesbih, tehlîl, zikir, fikir, huzur ve huflû ile sadece Al-lah’›n r›zas›n› kazanmak için çal›fl›r ve buna ihtimâm gösterir. Kötü ahlaktankurtulup güzel ahlak sahibi olmak arzusuyla, söz ve fiillerini fler-i flerîf hüküm-lerine uygun k›larak Hakk’›n s›fatlar› ile s›fatlanmaya gayret eder.35

Hakk’›n yard›m› ve pîr-i kâmilin himmetiyle zikri ve fikri b›rakmadan nefsiylemücâhede ederek onu yermekle meflgul oldu¤undan, baflkas›n›n hali ile u¤rafl-maya f›rsat bulamaz. Nefsinin haz ve rahat› ile mal ve can sevgisini terk edip,Hakk’a yak›nlaflmaya çal›fl›r. Her an›n› zikir, fikir ve uzlet ile geçirir; az konufl-ma, az yeme ve az uyuma prensiplerine dikkat eder. Kötü düflünceler gönlüne s›-k›nt› verip, nefsi fler-i flerifin d›fl›na ç›kmak istedi¤i zamanlarda kemâl-i aczin-den dolay› feryâd ile a¤lar.36

E¤er nefsi insanlara nasihat etmek isterse onu k›nayarak, “Ey u¤ursuz nefis, sen›slah olup kötü ahlâktan tamamen kurtuldun mu ki insanlara nasihat etmek is-tersin. Önce kendine sonra insanlara vaaz et.” deyip kendi haliyle meflgul olur.Bütün söz ve fiillerini cenneti arzu etti¤i ya da cehennemden korktu¤u için de-¤il, sadece Allah r›zas› için yapar. Ukbâ ehli gibi cennet sevdas›yla ve cehennemkorkusuyla ibadet etmez. Mukarrabîn dairesindeki böyle bir sâlik, içinde bulun-du¤u halden dolay› kimseden bir fley isteyemez, ihtiyaç bildiremez. Her fleye sa-b›r ve tahammül edip, gayret ve mücâhede ile mahlûkata hizmet etmeye çal›fl›r.Onlara merhamet ve flefkat gösterir.37

Tarik ehli sâlikin levvâme mertebesinde nefsiyle yapt›¤› mücâhede, riyâzât ve çi-le, di¤er makamlarda yap›lanlara benzemez. Sâlik, bu makamda bir an bile rahatde¤ildir, daima melûl ve mahzundur. Gafletten uyanmad›¤›, gönül gözü aç›lma-d›¤›, can kula¤› ile iflitmedi¤i, zikri ve fikrinin bir eseri ortaya ç›kmad›¤› için zi-yadesiyle ›st›rap çeker. E¤er bu halde iken vefat ederse, Sâd›k Efendi’ye göre “aflkflehidi” olur. O, bu hususu flu flekilde aç›klar: “Bilindi¤i gibi düflman ile yap›lanmücâhede ve muharebe küçük cihad, nefis ile yap›lan ise büyük cihad olarak ifa-de edilmifltir. Hz. Peygamber (a.s.) “Küçük cihattan büyük cihada döndük” bu-yurmufltur. Küçük cihatta ölen bir kimseye flehitlik mertebesi verildi¤ine göre,büyük cihatta ölenin de bu mertebeye ulaflaca¤› aflikârd›r.”38

Bu makamdaki sâlikin ölüm an›nda gördü¤ü muâmeleyi, Hakk’a münâcaat ve ni-yâz›n› ve ne rütbede ilâhî esrara vâk›f oldu¤unu kimse bilemez. Salik, son nefes-te Rahmanî bir cezbe ile “Allah” diyerek, bâkî ruhu bedenden ism-i zât ile Al-lah’›n huzûruna gider. fiayet tarik ehli sâlikin istidad› varsa ve ömrü de vefaederse nefs-i kâmileye kadar yoluna devam edebilir.39

Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, yaklafl›k on befl y›l Üsküdar’daki dergâh›n-da halka hizmet vermifl ve onlar›n manen yetiflmesine katk›da bulunarak Üskü-dar’›n manevî hayat›n› etkilemifl bir Nakflî fleyhi olarak Muhammed Sâd›k Efen-di’nin tasavvufî terbiyenin bafl›ndan itibaren nefis mertebeleriyle ilgilendi¤i gö-rülmektedir. Hocas› Abdullah Hilmi Efendi’nin, Halveti fleyhi ‹lyas Efendi’ninhalifesi olmas› ve fiam’da Süleyman Kürdî’den etvâr-› seb‘a ile ilgili bilgiler al-

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U I V

Page 15: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

543

.

mas› bu ilgiyi gösteren hususlard›r. Müellifin Ma‘rifetü’n-nefs adl› eserini yaz-mas›n›n gayesi, bir müminin, nefsinin hangi mertebede oldu¤unu ö¤renmesineyard›mc› olmakt›r. O, yapt›¤› de¤erlendirmelerde kiflinin hangi mertebede neleryapt›¤›n› ya da yapabildi¤ini psiko-sosyal durumunu da göz önünde tutarak ir-delemifltir. Bu durum, onun dikkat çekici bir özelli¤i olsa gerektir. Müellifin, Hz.Peygamber’e isnat edilen bir hadisten hareketle insanlar› ehl-i dünya, ehl-i ukbâve ehlullah fleklinde üç gruba ay›rmas› ve her bir grubun nefis mertebelerindenhangi mertebeye kadar yükselebilece¤ini ifade edip o gruptaki insanlar›n özellik-lerini ayr› ayr› zikretmesi dikkat çekicidir. Sâd›k Efendi’ye göre dünya ehli nefs-i levvâme; ukbâ ehli nefs-i mülhime; tarik ehli (Allah ehli) ise nefs-i kâmile mer-tebesine kadar ulaflabilmektedir.Muhammed Sâd›k Efendi’nin nefis mertebeleri ve özellikleri konusunda ça¤da-fl› ‹brahim Hakk› Erzurûmî’den istifade edip etkilendi¤i ve hatta onu örnek ald›-¤› görülmektedir. Konu ile ilgili olarak Ma‘rifetnâme’nin okunmas›n› tavsiye et-mesi, bunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

D‹PNOTLAR

1 Muhammed Sâd›k Efendi, Ma‘rifetü’n-nefs, Süleymaniye Ktp., Mihriflah Sultan nr. 244.2 a.g.e., vr. 224b.3 Abdullah Hilmi Efendi, 1674 y›l›nda Amasya’da do¤du. Amasyal› fieyhü’l-Kurrâ Yusuf Efendizâde Mu-

hammed Efendi’nin o¤ludur. Tasavvuf terbiyesini fieyh ‹lyâs Sak›zî’den ald›. Müderrislik ve Sarây-› Hü-mâyûn hocal›¤› yapt›. Muhammed Sâd›k Efendi ile Benderli fieyhü’l-Kurrâ Ebû Bekir Efendi en meflhurtalebeleridir. “Hilmî” mahlas›yla Arapça, Türkçe ve Farsça fliirler yazm›flt›r. Kaynaklarda elli befl kadareser telif etti¤i kaydedilir. Bkz. fiemseddin Sâmî, Kâmûsü’l-a‘lâm, ‹stanbul 1306, III, 1976; Ömer R›zaKehhâle, Mu‘cemü’l-müellifîn, Beyrut ts., VI, 145; Bursal› Mehmed Tâhir, Osmanl› Müellifleri, ‹stanbults., Meral Yay›nlar›, I, 471-472; Ba¤dâdî ‹smâil Pafla, Îzâhu’l-meknûn, ‹stanbul 1947, II, 626; Halim Gül,Muhammed Sâd›k Erzincânî ve Tasavvuf Anlay›fl› (Yay›mlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi), Ankara 1995, s.21-22.

4 Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (haz. M. Akkufl-A. Y›lmaz), ‹stanbul 2006, II, 278; Bursal› Mehmed Tâ-hir, a.g.e., I, 199; Halim Gül, a.g.e., s. 19-21.

5 Arapça bir kelime olan “bevvâb”›n lügat anlam› kap›c›, kap› bekçisidir. Bunlar camilerin namaz vakitle-rinde aç›l›p kapanmas›n› sa¤lamakla görevlidir. Mevlânâ’n›n türbesinin türbedarlar›na da bu ad verilir-di. Türbe kap›s›n› aç›p kapamakla görevli olmalar› bu ad› almalar›na sebep olmufltur. bk. M. Zeki Paka-l›n, Osmanl› Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü¤ü, ‹stanbul 1983, I, 212.

6 Halim Gül, a.g.e., s. 24.7 Hüseyin Vassâf, a.g.e., II, 278.8 Bilgi için bk. Baha Tanman, “Alacaminare Tekkesi”, Dünden Bugüne ‹stanbul Ansiklopedisi, ‹stanbul

1993, I, 174-175. Hüseyin Vassâf’›n kaydetti¤ine göre (a.g.e., II, 279) Muhammed Sâd›k Efendi, bu tek-keyi flu flekilde vasfetmifltir:

“Menba-› feyz oldu çün bu tekyemiz dâru’l-emânBafl›m üzre gel azîzim sana verdim hofl mekân…”

9 M. Kemal-Azmi Gündo¤du, fiems-i Bitlisî, Ankara 1994, 117-118; Halim Gül, a.g.e., s. 35.10 Hüseyin Vassâf, a.g.e., s. 144; Bursal› Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 199; Muhammed Nusret, Târihçe-i Erzu -

rum, ‹stanbul 1338, s. 107; Halim Gül, a.g.e., s. 50; Ramazan Muslu, Osmanl› Toplumunda Tasavvuf (18.Yüzy›l), ‹stanbul 2003, s. 291-292.

11 Müellif bu eseri 1185 (1771)’te yazm›flt›r. Eserde müridin fleyhini ziyarette ve seyr u sülûkte dikkat et-

M U H A M M E D S Â D I K E F E N D ‹ ( 1 7 2 4 - 1 7 9 4 ) V EN E F ‹ S M E R T E B E L E R ‹ Ç E R Ç E V E S ‹ N D E ‹ N S A N A B A K I fi I

Page 16: USKUDAR SEMPOZYUMU IVisamveri.org/pdfdrg/D171671/2007/2007_MUSLUR.pdf · ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU IV Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet İpşirli 1 Prof. Dr. Mustafa Uzun Prof. Dr. Zekeriya

544

.

mesi gereken âdâb, zâhir ulemas›n›n tasavvufa bak›fl› vb. konular ele al›nm›flt›r. Eserin sonunda ise mü-ellifin fiam yolculu¤u ve fiam’dan dönüflü anlat›lm›flt›r. bk. Süleymaniye Ktp., Mihriflah, nr. 244, vr. 247-259a, Nesih; Serez, nr. 3832, vr. 32-36; Tahir A¤a Tekke, nr. 350, vr. 1-19, Nesih; ‹zmir, nr. 316.

12 Müellifin nefis mertebelerini inceledi¤i bu eser 1185 (1771)’te kaleme al›nm›flt›r. Bkz. Süleymaniye Ktp.,Mihriflah, nr. 244, vr. 224-246, Nesih; Tâhir A¤a Tekkesi, nr. 350, vr. 19-48; ‹zmir, nr. 315, 316 (41-65);Millet Ktp., Ali Emîrî fier‘iyye, nr. 1344.

13 Müellif bu eseri 1192 (1778) senesinde yazm›flt›r. ‹ki bölümden oluflan eserin birinci bölümünde EdipHac› Ömer A¤a adl› müridine hitaben, mektuplaflmaya dair yazd›¤› bir mektup yer al›r. Onun flahs›ndabir müridin seyr u sülûkte karfl›laflabilece¤i zorluklar› ve bunlar› ancak kâmil bir mürflidin yard›m›ylaaflabilece¤ini özellikle kendi hayat›ndan örnekler vererek anlat›r. ‹kinci bölümde ise isti¤far›n dört mer-tebesini ve her mertebenin isti¤far›n›n farkl› oldu¤unu belirtir. Ard›ndan “vahdet-i vücûd”, “vahdet-i flü-hûd”, “fenâ ve bekâ”, “nefy u isbât” ve “r›za” gibi tasavvufî kavramlar› aç›klar ve sâlikin vahdet maka-m›nda u¤rad›¤› bela ve s›k›nt›lar› anlat›r. bk. Süleymaniye Ktp., Tâhir A¤a Tekkesi, nr. 350, vr. 49a-67b.Di¤er nüshalar› için ayr›ca bkz. Süleymaniye Ktp., ‹zmir, nr. 315, 316; H. Mahmud, nr. 2568.

14 Müellifin 1194 (1780) y›l›nda yazd›¤› bu eserde seyr u sülûkün ne flekilde yap›laca¤›, sâlikin hakikateulaflmak için u¤rad›¤› menziller ile nefsin durumlar› ve makamlar› ele al›nm›flt›r. Eserin nüshalar› içinbk. Süleymaniye Ktp. Tâhir A¤a Tekkesi, nr. 350, vr. 68-81 (yazma); Dü¤ümlü Baba, nr. 219, s.13-32(matbu).

15 ‹Ü. Ktp., T. nr. 438; Süleymaniye Ktp., H. Mahmud, nr. 2632, 2714.16 Bursal› Mehmed Tâhir, a.g.e., I, 199; Hüseyin Vassâf, a.g.e., II, 146.17 Hüseyin Vassâf, a.g.e., II, 147; Halim Gül, a.g.e., s. 54-55.18 Deylemî, el-Firdevs, II, 230. Hadisle ilgili de¤erlendirme için bkz. Muhittin Uysal, Tasavvuf Kültüründe

Hadis, Konya 2001, 348.19 Muhammed Sâd›k Efendi, a.g.e., vr. 225ab.20 a.g.e., vr. 226a.21 a.g.e., vr. 226ab.22 a.g.e., vr. 226b.23 a.g.e., vr. 227b-228a.24 a.g.e., vr. 231a.25 a.g.e., vr. 235a.26 a.g.e., vr. 235ab.27 el-Bakara, 2/222.28 ‹bn Mâce, Zühd 30.29 Muhammed Sâd›k Efendi, a.g.e., vr. 228b.30 a.g.e., vr. 228b-229a.31 a.g.e., vr. 229ab.32 a.g.e., vr. 230ab.33 a.g.e., vr. 231ab.34 a.g.e., vr. 231b-232a.35 a.g.e., vr. 236ab.36 a.g.e., vr. 236b.37 a.g.e., vr. 236b-237a.38 a.g.e., vr. 237ab.39 a.g.e., vr. 237b.

Ü S K Ü D A R S E M P O Z Y U M U I V