23
NİSAN 2008 Üsküdar Belediyesi’nin Çocuklara 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Hediyesidir.

uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

NİSAN2008

Üsküdar Belediyesi’nin Çocuklara 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Hediyesidir.

Page 2: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Nisan 2008

Üsküdar Belediyesi Adına Sahibi

MEHMET ÇAKIR

Yayına Hazırlayan

Basın Yayın ve Halkla İlişkiler

Müdürlüğü

Yayın Hazırlık/Baskı

Editör

SEVDE SEVAN USAK

Grafik Tasarım

HİLAL ŞİMŞEK - SEMA TÜRK

Grafik Uygulama

SEMA TÜRK

Bu yayının tüm hakları Üsküdar

Belediye’sine aittir. İzinsiz olarak kıs-

men veya tamamen kopya edilemez.

[email protected]

www.uskudar.bel.tr

Geleceğimizin teminatı sevgili çocuklar, öncelikle he-pinizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyorum. Biliyorsunuz ki Ulu Önder Atatürk, dünyanın ilk ve tek çocuk bayramı olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı sizlere armağan etmiştir. Bu size duyulan güve-nin ve sevginin benzersiz bir göstergesidir.

Umutların yeşerdiği böylesi güzel bir bahar mevsiminde, sevginizin, neşenizin coştuğu Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda sizlerle tekrar buluşmanın mutluğunu yaşıyoruz.

Sevgili çocuklar,

Ulu önderimiz bu bayramı tüm çocuklara armağan eder-ken, insanlık için barış dolu bir dünya düşlemiştir. Sizler de, aldığınız eğitimin yanında, tüm bilgi kaynaklarını kullana-rak, çevrenize, ülkenize ve insanlığa yararlı bireyler olmayı amaçlamalısınız. Gerçekleştireceğiniz büyük hedefler en az sizler kadar, diğer insanların da yaşamlarını güzelleştirecek-tir. Unutmayınız ki, evrensel değerleri benimseyen, bilgiye önem veren, insana ve düşünceye saygılı, hoşgörülü, ülke ve dünya olaylarına duyarlı bireyler, yalnızca ülkelerinin değil, tüm insanlığın en büyük zenginliğidir.

Biliyorum ki hepiniz ülkesine ve değerlerine bağlı, çalış-kan, bilgili, donanımlı ve çağdaş bireyler olarak yetişecek ve gururumuz olacaksınız. Yüreklerinizdeki sevgi ve gözle-rinizdeki ışıltı ile tüm insanlığı aydınlatacaksınız. Hepini-ze hayat boyu başarı ve mutluluklar diliyor gözlerinizden öpüyorum.

Mehmet ÇAKIRBelediye Başkanı

Page 3: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Ben Nasreddin Hoca Kendimle Tanıştım Üsküdar’da! Üstelik 800. yaşımda...

Üç Çizgi Bir Hikâye: BU HİKÂYEDE SEN VARSIN. Kendini bulmak için oku!

TİMSAHLAR: Her şey yavruların güvenle gelişmeleri için.

Bir Halınız Var mı Evde? Canım oyun kurmak istiyor da...

8

12

Esrarengiz Dedektiflik Dosyaları No: 1- Kayıp Top

On The Farm I went to a farm.24

22

Kuş Bakışı Üsküdar PANİ ile NANİ susamış!30

Bil Bakalım Sen Kimsin?34

‘BENİ OKU!’ Diyen Kitaplar38

susamış!

Diyen Kitaplar

16

20

Çok heyecanlıyız... Havanın ısınmasından, lalelerin İstanbul’a misafi r olmasından, kuşların daha bir neşeli şakı-masından, meyve ağaçlarının çiçeklenmesinden kaynaklan-mıyor heyecanımız. Tabi ki onlar için de heyecanlıyız. Ama asıl heyecanımız yepyeni bir dergi ile karşınızda olmaktan kaynaklanıyor. Uzunca bir süredir, sevebileceğiniz bir der-gi ile sizi buluşturmak için hazırlık yapıyoruz. Yazar abla ve ağabeyleriniz, ‘En çok benimkini sevecek çocuklar!’ diyerek birbirleriyle yarıştılar yazarken. Ressamlarımız ‘Benim çiz-diklerimi görünce, onlar da sanatçı olmak isteyecekler‘ di-yerek, çalıştılar. Çizdiler de çizdiler... Yazılanları dergi haline getiren Sema ablanız, renklerle boğuştu sizin için. ‘Bu yakıştı; yok, yok bu yakışmadı’ dedi, durdu günlerce. Ben de her-kesin arasında mekik dokudum. Sadece sizin için... elinizden düşürmek istemeyeceğiniz, tekrar tekrar okuyabileceğiniz, arkadaşlarınıza heyecanla gösterebileceğiniz ve bir sonraki sayısını merakla bekleyeceğiniz bir dergi olması için...

Ayrıca özel olan bir günde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda bu dergiyi size ulaştırmak da ayrı bir mutluluk bizim için...

Bu sayımızda, ‘Üç Çizgi Bir Hikâye’de kendinizi arayabilir, ‘Çocuktan Al Haberi’ yazısında gülümseyebilir, test sayfasın-da kendinizi daha iyi tanıyabilirsiniz. TAG’da suçluyu bulabi-lir, İngilizce sayfalarında yabancı dilinizi biraz geliştirebilir, bilmece sayfasında birkaç kelime Azeri’ce öğrenebilirsiniz. Ayrıca timsahlar hakkında yeni bilgiler edinebilir, evde oyun üretmenin yollarını arayabilirsiniz. ‘Kuşbakışı Üsküdar’ da, Pani ile Nani’nin peşine takılıp, köşe bucak Üsküdar’ı keşfedebi-lirsiniz. Ayrıca dikkatle sayfaları incelediğinizde Üsküdar’da sizin için neler yapıldığını daha iyi görebilir ve öğrendikleri-niz sayesinde göğsünüzü gere gere ‘Ben Üsküdarlıyım!’ diye-bilirsiniz... Ben tüm bölüm başlıklarını yazmasam da burada, siz hepsini tek tek okuyabilirsiniz.

Umarım siz de, en az bizim kadar bu sayıyı seversiniz...

Page 4: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

23 NİSAN2 NASİN3ULUSAL EGEMENLİKve ÇOCUK BAYRAMI

vardı: Egemenliğin yani yönetme yetkisinin kayıtsız şartsız milletin olması.

Mustafa Kemal Atatürk 1924’te TBMM’nin açılış tarihi olan 23 Nisan gününün bayram olarak kutlan-masını istedi. Bu tarihten beş yıl sonra da bu bayramı yarının büyükleri olan çocuklara armağan etti. Artık her yıl TBMM’nin kuruluş yıldönümü çocuk şenlik-leriyle kutlanmaya başlandı. 1979 yılında ise Türkiye Cumhuriyeti bu anlamlı bayramı tüm dünya çocukla-rıyla kutlamaya karar verdi. O yıl 6 ülkeden çocuklar geldi. Her geçen yıl bu sayı arttı. Artık 23 Nisan’ı dünyanın hemen hemen her ülkesinden gelen çocuk-larla birlikte kutluyoruz. Minik misafirlerimiz gönül-lü ailelerde bir hafta kalıyor, ülkemizi gezme, insan-larımızı tanıma fırsatı buluyor. 23 Nisan şenliğinde sergiledikleri halk danslarıyla ve gösterilerle bizlere kendi kültürlerini tanıtma şansları oluyor. Bu çocuk-lar her yıl aynı rüyayı dile getirip ülkelerine dönü-yorlar: Tüm insanlar tıpkı çocuklar gibi sevgi ve barış içinde yaşasın. Yeryüzünde hiçbir çocuk ağlamasın.

Tüm dünya çocuklarıyla birlikte hak ettiğiniz gibi sevgi ve barış dolu bir dünyada yaşamanız dile-ğiyle 23 Nisan’ınız kutlu olsun...

vardı: Egemenliğin yani yönetme yetkisinin kayıtsız

BU SENE HANGİ ÜLKELERDEN ARKADAŞ

EDİNECEĞİZ?

ugün 23 Nisan, yani Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayra-mı! Peki bugünü bayram yapan

nedir? 88 yıl önce bugün Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi kurul-du. Osmanlı İmparatorluğu 1. Dünya savaşından yenik çıkmıştı. Ülkemiz İn-gilizlerin, Fransızların, İtalyanların ve Yunanlıların işgali altındaydı. Musta-fa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı baş-lattı. O, halkın desteği olmadan bu mü-cadelenin kazanılamayacağını biliyordu. Halkın seçtiği temsilcilerle kendi kendi-ni yönetmesi gerektiğine inanıyordu. Bu yüzden yurdun dört bir tarafından seçi-len temcilcilerin Ankara’da toplanmasını istedi. 23 Nisan 1920 günü 115 millet-vekili meclis binasında toplandı. Binanın önünde küçük bir açılış töreni yapıldı. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin temel-leri Ankara’da atılmış oldu. Milletin tem-silcilerinin o gün ilk kez toplandıkları yapı şimdi ‘Kurtuluş Savaşı Müzesi’ ola-rak varlığını devam ettirmektedir. O yıl-larda ülke işgal altında ve yokluk içinde olduğu için ilk TBMM binası şimdikin-den çok farklıydı. Yeni Türk devletinin ilk milletvekilleri bir okuldan getirtilen tahta sıralarda oturuyordu. Bina gaz lam-basıyla aydınlanıyor, sobayla ısınıyordu. Top sesleri Ankara semalarını inletirken bile milletin temsilcileri yılmadan çalışı-yordu. Onların çalışmalarının tek amacı

B

Almanya, A.B.D, Arnavutluk, Azerbaycan, Beyaz Rusya,

Bosna Hersek, Bulgaristan, Çin, Fas, Filistin, Gürcistan, Hır-

vatistan, Hindistan, Irak, Japonya, Karadağ, Kırgızistan, Ko-

sova, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Litvanya, Macaristan,

Makedonya, Meksika, Mısır, Moğolistan, Moldova, Nijerya,

Romanya, Rusya Federasyonu, Senegal, Sırbistan, Slovakya,

Slovenya, Sudan, Tayland, Türkmenistan, Ukrayna, Ukrayna

Kırım Özerk Cumhuriyeti, Venezuella.

res

ımleyen

:.

cem

bılg

e.

res

ımleyen

:.

cem

bılg

e.

7

Page 5: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

durumu kurtarmaya çalışır. Ama siz başınıza gelecek-

leri anlamadan konuşmaya devam edersiniz: “Hani kardeşime vurdu diye ittirdin ya anne. O zaman düştü.

Onu diyorum.” Bu örneğin devamında komşu kadının

kolları sıvanır, annenizin saçı biraz yolunup, yüzü çizi-

lebilir. (Tabi dediğim gibi bu sadece bir örnek. Küçükken benim başıma gelmediği için olayın detaylarını tam ve-

remiyorum!) Ama sanırım örneğin bu kadarı da ataların

ne demek istediğini açıklamak için yeterli. Herhalde

artık konuyu tam olarak anlamışsınızdır. Eğer hâlâ an-

lamadıysanız en iyisi bu yazıyı baştan okuyun. (Çok yo-

ruldum, her şeyi tekrar anlatacak halim kalmadı.) De-

mek istediğimi anladıysanız size söyleyecek son bir

sözüm var: Gelecek sayıda tekrar birlikte oluncaya

kadar gıdıklansanız da bildiklerinizi her önü-

nüze gelene anlatmayın, kimsenin başını

derde sokmayın!

bir kaza (!) geldi. Annesi onu almaya geldiğinde kafa-

sının arkasında yumurta kadar bir şişlik vardı. Anne-

niz başına gelenleri annesine anlattı. Ama anlattıkları

gerçekten biraz farklıydı. (Tabi bu sizin gözünüzden

kaçmadı.) “Ay, şekerim. Seninki bizim küçükle oynuyor-du. Herhalde bizimki oyuncak arabasını seninkinin kafa-sına vurmuş. Ne olduğunu tam anlayamadım. Buz falan

koydum hemen ama şişti.” Karşı komşu duyduklarına

üzülür. Ama yapacak bir şey yoktur. Tam annenize te-

şekkür edip bebeğini almak için hamle yapar ki sizin

aklınıza önemli bir bilgi gelir. Hemen durumu aydın-

latmak istersiniz: “Annecim kardeşim vurmadı ki. Onun

kafası düşünce şişti.” Anneniz sanki bunu yeni öğren-

miş gibi şaşırır. Bir yandan da bebeği verip daha fazla

konuşmadan sizi içeri çekmeye çalışır. “Aaa düştü mü? Ben fark etmedim. Kardeşin vurdu sandım. Tüh. Hay Al-

lah. Düşmüş. Ben yanlış düşünmüşüm demek ki.” Siz olayı

aydınlatmaya devam edersiniz: “Hani onu itekledin ya. O zaman düşmüştü. Onu diyorum

anne.” Komşu kadının gözleri

kısılır, annenizinki korkuyla

açılır. “Annecim, ben ittirme-dim. Onu da nereden çıkar-dın? Çocuk işte, iyi uyduru-yor. Büyüyünce yazar olacak

herhalde,” diyerek anneniz

u atasözünü ilk duyduğumuzda aklımıza

“Atalar zamanında çocuklar pek bilgiliymiş.

İnsanlar merak ettikleri şeyleri çocuklardan

sorup öğrenirlermiş. Çocuklar nerede ne oldu, ne

bitti, her şeyden haberdar olurlarmış,” gibi bir düşünce

gelebilir. Ve bu sözle insanın ilk aklına gelen atalarımızın

çocukları övdüğüdür. Aslında işin aslı hiç de o kadar gurur

verici değil. (Darılmaca gücenmece yok ama.) Açıkcası ata-

larımız bu üç kelimeyle demek istemişler ki, “Gizli şeyleri

çocuğun yanında konuşma ya da ona gösterme. O çocuktur,

anlamaz, gider herkese söyler. Sen de sonra pişman olur-

sun. Yok ben öyle dememiştim. Çocuk işte, uydur-

muş! Aslında demek istedim ki! Ayol o

da nereden çıktı?!... gibi sözlerle durumu

düzeltmeye çalışırsın. En iyisi baştan ayağını denk al. Ço-

cuğun yanında her şeyi ortaya dökme ya da olur olmaz laf

etme.”

Bu atasözünden anladığımıza göre çocuklar bilgilerini

paylaşmaya çok meraklıdırlar. İsterler ki kendi bildiklerini

herkes bilsin. Ama bazen bazı şeyleri yanlış yerde söyler-

ler. Ya da söylemek istedikleri başka şeydir de, büyükler

onları yanlış anlar. Öyle ya da böyle haberin kaynağı çocuk-

lardır. Birazcık gıdıklanırlarsa hiçbir yerde duyamayacağı-

nız bilgileri ortaya dökerler. Nasıl mı?

Diyelim ki karşı komşunuz 16 aylık bebeğini size bırakıp

alışverişe gitti. (16 aylık bebekler yürüyüp etrafı dağıtmak-ta usta olmalarına rağmen henüz tam olarak konuşmayı

beceremezler.) Bir saate yakın bebek sizin evinizde kaldı.

Bu arada onu oynatmak sizin ve 3

yaşındaki küçük kardeşinizin gö-

reviydi. Anneniz de sinir krizleri

eşliğinde sizi izliyordu. Bebeğin

gitmesine yakın başına elim

Nisan 2008yazan: selcen

yüksel a

rvas

res

ımleyen

: halım

e kes

kın

..

.

yazan: selcen

yüksel a

rvas

res

ımleyen

: halım

e kes

kın

..

.

9

Page 6: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Nisan 2008

Duydum ki Üsküdar’da benim için şenlikler yapılacakmış, 800. yaşım kut-lanacakmış. Çok mutlu oldum, çok he-yecanlandım. Hazırlandım, uzun yollar aştım; bir de geldim ki Üsküdar’a karşım-da cübbesiyle, kavuğuyla hatta eşeğiyle Nasreddin Hoca. Bilmesem kim oldu-ğumu; ben de inanırdım ona. Şöyle bir baktım; pek de heybetli duruyor, sürekli gülümsüyor. Ne de güzel taklit etmiş beni! Sağından baktım, solun-dan baktım; ‘Birazdan sahnede çocuk-lara oyunlar oynayacak’ dediler, ben de salonda bir yer kaptım.

Bir kalabalık, bir kalabalık; koltuk-lar dolmuş, gelenler ayakta bekliyor. Allah’ım bana mı bu izzet iltifat, bana mı bu hayranlık. Çok duygulandım. Merak edersiniz diye söylüyorum, ben tebdil-i kıyafet oradaydım. Hiç gider miyim, kavukla, cübbeyle,

çarıkla; alışamasam da giyindim sizin gibi, önemli olan ortalığı karıştırmamak tabi.

Önce şenlikleri düzenleyen Üsküdar Beledi-ye’sinin Belediye Başkanı Mehmet Bey oğlum ko-nuştu benim hakkımda; ne de güzel şeyler söyledi. Utancımdan yanaklarım kızardı. Arkasından hayatı-mı anlattılar; o güzel günler gözümün önünden ge-çiverdi. Derken sıra geldi oyuna... Benim gündelik konuşmalarımı, sorulan sorulara verdiğim cevapları ‘fıkra’ diye anlatıyorlar ya yıllardır; işte o fıkraları nefes vermeden arka arkaya oynadılar genç çocuk-lar sahnede. Sahnedeki Nasreddin Hoca o kadar iyi oynadı ki, ben de seyrederken ‘Hay Allah, ne güzel

şeyler söylemiş bu Nasreddin Hoca’ deyi-

Duydum ki Üsküdar’da benim için şenlikler yapılacakmış, 800. yaşım kut-lanacakmış. Çok mutlu oldum, çok he-yecanlandım. Hazırlandım, uzun yollar

1 0

verdim. Sonra da kendime güldüm tabi. Tiyatro oyunu bitince ben rolü yapan şu zatla tanışsam, “Beni ne güzel taklit etti-niz desem,” diye düşün-düm ama. “Yok, yok neme lazım, sonra bir karışıklık olmasın” di-yerek vazgeçtim.

Sessiz sedasız, sa-londan ayrılırken, bir sergiye takıldı gözüm. Takılmayacak gibi değil ama, bir resimleri yapmış-lar kapı kadar... 50’ye kadar saydım, gerisini sayamadım artık. O kadar resmim var sergide... Allısı pullusu, büyü-ğü küçüğü, sulu boyası, kuru boyası... İnsan kendi yüzünü 50 kez karşısında görünce bir tuhaf oluyor. Sergiyi Bağcılar Ensar Koleji’nde okuyan yavrularım hazırlamışlar. Bir de pano yapmışlar; hayatımı an-

latmışlar, sözlerimi yazmışlar, benim için ne çok zahmete girmişler.

Altunizade Kültür Merke-zi’nden ayrılırken o kadar

mutluydum ki anlatamam; gözlerim dolu dolu oldu, bir hüzünlendim ki sor-mayın. Kim demiş, gül-dürenler ağlamaz diye! Bu sevgiye gönül mü da-

yanır...

Nasreddin Hoca bize duy-gularını anlattı, biz de onun için

bir kimlik kartı hazırlayıp, iki de fıkrasına yer verdik bu sayfalarda.

SIKARKENNasreddin Hoca bir gün yolun kena-

rında kedisini yıkıyormuş. Yoldan geçen arkadaşı hocaya:

- Hocam kediyi yıkama ölür, demiş.Hoca aldırış etmemiş ve yıkamış. Ar-

kadaşı dönüşte hocayı tekrar yolun ke-narında görmüş. Adam kedinin öldüğü-nü fark edince:

- Hocam ben size kediye yıkamayın ölür demedim mi? demiş. Hoca da:

- Ben kediyi yıkarken ölmedi ki sıkar-ken öldü, demiş.

YA ÜSTÜNDE BEN DE OLSAYDIM

Bir gün Hoca eşeğini kaybetmiş. Ara-madık yer, sormadık insan bırakmamış. Ama ne olmuşsa olmuş, bulamamış eşeği. Oturup derdine yanacak yerde, bu hale de şükretmeye başlamış. Komşuları:

- Bre Hoca, canın sağ olsun ama, ne-ticede eşekten oldun, şükredecek ne var bunda? demişler.

Hoca cevap vermiş:- A komşular, ben şükretmeyim de,

kimler şükretsin, ya ben de eşeğin üstün-de olsaydım.

Ben Nasreddin Hoca,

konuk o ldumÜsküdar Be lediyes i

Altun izade Kü ltür Merkez i ’nde

kendi programıma

11

!

Page 7: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

bir de bakar ki akıllı ve yardımsever timsah sineği karanın üstüne bırakıvermiş.

Amacı timsaha komik bir oyun oynamaktır.

Uzaktan kumandalı oyuncak sineğiyle onu kandırıp, sineği yuttuktan sonra şekilden şekle gir-mesini izlemenin bir hayli keyifli olacağını düşünür yaramaz maymun.

Nisan 2008

Ve sineğini timsahın burnunun üstüne kondurup onu yemek için harekete geçmesini beklerken...

Günlerden bir gün yara-maz maymun gölde bir timsah görür.

Maymun şaşkınlık içinde timsaha bakakalır.

Timsahı nasıl kızdıracağını dü-şünen maymunun aklına bir anda parlak bir fikir gelir.

K a r ış ık me t i n l e r i b i r h i kâye o l uşt u r a c a k şe k i l de s ı r a l a . Num a r a l a r ı i ç i n e s ı r a s ıy l a y a z .

K a h r am a nımız t i ms a h l a i l g i l i b i l g i l e r s ay f a 16-17’de . . .

1

2

3

4

7

6

5

yazan v

e res

ımleyen

:.

sed

a c

andem

ır.yazan v

e res

ımleyen

:.

sed

a c

andem

ır.

13

Page 8: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Nisan 2008

rini istediğinde bir matematik dehası olan Yusuf sayı doğ-

rultusunda, dil bilimci Sena ruhunun derinliklerini yansıttığı

satırlarda, ressam Emre ise çizdiği karikatürlerde aynı ke-

limeyi görmüşlerdi. ÇİZGİ...

Rehberlik hocası kelimeleri topladığında tahmin etme-

dikleri bir şey ortaya çıkmıştı. Üç şubenin lideri farklılıkla-

rına rağmen ortak bir noktaları olabileceğini görmüştü. Ha-

yır hikâye böyle devam etmedi. Bu rehberlik hocası Rasim

Bey’in tercihi olurdu. Göstermek istediği şey tam olarak

bu olsa da hikâye böyle devam edemezdi.

Yusuf yüzü sinirden kıpkırmızı olmuş bir halde salonu

terk etti. Ekrandaki onca kelimeden bu üç kişi dışında aynı

kelimeyi seçen bir kimse daha nasıl olmazdı. Üstelik nasıl

olur da kendi arkadaşlarından biriyle değil de, o şubeler-

den biriyle aynı kelimeyi seçerdi.

Ardından Sena dişlerini gıcırdatarak oturduğu yerde

rahatsızlığını belli etmeye başladı. Ah şu Rasim Hoca... Se-

verdi kendisini ama bir de şu barıştırma politikalarından

Okulun ezeli rakipleri birbirlerini yan

gözle süzerken ortak salona girmeye çalışı-

yorlardı. Birinin kolu yanlışlıkla diğer şubeden

bir öğrenciye mi sürttü? Aman Allahım... ve-

balı gibi kaçışıyordu. Müdür Feza Bey kolla-

rını arkada kavuşturmuş bu manzarayı seyre-

diyordu.

‘Haydi bakayım... göreyim sizi... şimdi ne

yapacaksınız,’ der gibiydi.

Rehberlik hocası akıllı bir adamdı. 3 şube-

nin liderlerini bir araya getirirse 3 sınıfın ara-

sındaki sorunu çözebileceğini biliyordu. Ama

göz ardı ettiği; bu liderlerin yerlerini almayı

bekleyen başka kişilerin de olduğuydu. Ve

bilmediği şey, hikâyenin çizgi oluşturmaktan

ibaret olmadığıydı.

Konferans salonu tıklım tıklım 3 şubenin

öğrencileriyle dolmuştu. Her kafadan bir ses

çıkıyordu Arada laf atanlar,

alay edip olay çıkarmaya ça-

lışanlar da yok değildi. Şube-

lerin sınıf başkanları ise hemen

ayağa kalkıyor ve olayın büyü-

mesini engelliyorlardı. Bunu di-

ğer şubelere saygılarından değil

aradaki düşmanlığın da bir kuralı

olması gerektiğine inandıkları

için yapıyorlardı.

Rehberlik hocası slayt per-

desine yaklaşık 200 kelime

yansıttığında hiç kimse neler

olduğunu anlayamamıştı. Keli-

meler... Rasim Bey ekranda

gördükleri kelimelerden

kendilerine en yakın bul-

dukları kelimeyi seçmele-

dünyasının satırlarında sayısız çizgi arasında

geziniyordu. 5C şubesinde ise arkadaşlarını çe-

şitli komik şekillerde çizen bir ressam vardı.

Okullar yerli yerinde kullanıldığında işimi-

ze yarar. Ama bazen sınıfl ar arası çekişmelere

kurban giderler. Bu okulda da öyle oluyordu.

Bu üç sınıfın rekabeti (5A-5B-5C) dillere des-

tan olmuştu. Koridorları birbirlerine dar edi-

yorlardı. Kazara A şubesinden biri B şubesinin

önünden geçsin şubenin kara listesine alınıyor

ve geçtiğine geçeceğine pişman oluyordu.

Gerçi bu okulda kavga gürültü olmuyordu.

Ama anlaşmak da mümkün değildi.

3 şubenin ezeli kavgasından bunalan Mü-

dür Feza Bey;

- Mademki birbirinizi görmeye tahammül

edemiyorsunuz o halde bundan böyle her ha-

tanızda bir araya geleceksiniz!

demişti…

Bir arada bulunmaya katlanamayan insanla-

rı aynı çatı altında tutmaktan daha büyük bir

ceza olamazdı elbette.

imdi anlatacağım hikâye ne bir masal, ne bir fi lmden

alıntı. Üstelik bu hikâyede anlatılacaklar sizi olduğu-

nuzdan daha farklı yapmayacak.

Size tek bir hikâye anlatıyorum. En önemli kelimesi çiz-

gi olan tek bir hikâye.

Her şeyin başı ve sonuydu çizgi. Hikâyemi bitirdiğimde

neden ısrarla çizgiyle başladığımı anlayacaksınız. Ama bu

öykü öyle kolay bitmeyecek!

Ta ki siz altı karakterden birinde kendinizi buluncaya

dek.

Bu hikâye çizginin ortaya çıktığı rehberlik dersinde de-

ğil, çok öncesinde başladı. Öyle geriye gitti ki öykü, tek bir

çizgiye kadar uzandı.

5A şubesinde bir matematik dehası kendi sayı doğrusu-

nu çiziyordu. Aynı okulun 5B sınıfında bir dil bilimci kendi

res

ımleyen

: tolg

a a

kdogan

.-

yazan: bılg

enur ç

orlu

.res

ımleyen

: tolg

a a

kdogan

.-

yazan: bılg

enur ç

orlu

.

15

bölüm - 1bölüm - 1

Page 9: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Merhaba;Ben Sözcük Avcısı. Sizin için yeni sözler avladım. Kaçmasınlar diye avlar

avlamaz hemen yazdım. Merak edersen onları, birinin adı AL, diğerininki KIR-MIZI. Bunlar söylenişleri farklı ama anlamları aynı olan kelimeler. Öğretmen-leriniz onlara ‘Eş Anlamlı Kelimeler’ derler.

Şimdi sözcük avlama sırası sende. Aşağıdaki kelimelerden birinin, söyleniş-leri aynı ama anlamları farklı. Öğretmenleriniz onlara da ‘Eş Sesli Kelimeler’ derler. İpuçları avlarımı yazdığım metinde. Bakalım ne kadar iyi bir avcısın, senin de gözlerin ve kulakların mı ağın? Haydi sana rastgele.

Pazara düştü yolum. Kurdum ağımı pazara. En çok bağıran pa-zarcıyı dikkatle dinliyorum. Bağırıyor avazı çıktığınca.

- Al al kirazım var, al al elmam var. Pişman olursun almazsan, gel sende al.

Yaklaşıp yanına alıyorum elmayı ve kirazı bu arada yakalıyo-rum hemen avımı.

Pazara düştü yolum. Kurdum ağımı pazara. En çok ba-ğıran pazarcıyı dikkatle dinliyorum. Bağırıyor avazı çıktı-ğınca.

- Kırmızı kırmızı kirazım var, kırmızı kırmızı elmam var. Pişman olursun almazsan, gel sen de al .

Yaklaşıp yanına alıyorum elmayı ve kirazı bu arada yakalıyorum hemen avımı. Peki sen

yakalayabildin mi avını?

Nisan 2008Nisan 2008

caktı. Yeliz, Sena’nın sınıfı arkadan vurduğunu,

o candan dostlarıyla ortak ilgi alanları oluştur-

maya başlayabileceğini söyleyip duruyordu.

Fuat, Yusuf’un sınıfı sattığını anlatıyordu.

Sınıfl ar hareketlenmiş, olay kızışmıştı. Aslında

bu üç kişi en başından beri gizlice arkadaşlık

ediyorlardı. Medeni düşman lafl arı da safsa-

taydı. Ah bu Fuat... dilinin ayarı hiç yoktu.

Berk, Emre’nin Yusuf ve Sena ile rehberlik

dersi öncesinde de can dostu olduğunu hat-

ta bu sebeple son zamanlarda matematiğinin

bu kadar iyiye gittiğini, çünkü Yusuf’un onu

çalıştırmış olabileceğini anlatıyordu. Üstelik

resimlerini de dediği gibi annesi değil Sena

yapıyordu.

İşte hikâye, Müdür Feza Bey’in gizlice ve

sinsice uyguladığı bir yöntemle çizgi üzerinde

kurgulanmaya başlamıştı. Bir öğle vakti yemek-

hanede yalnız bırakılan üç şubenin üç başkanı

ayrı yerlerde birbirlerinin suratına bakmadan

yemeklerini yiyorlardı. Derken Yusuf’un gözü

önce Sena’ya sonra Emre’ye takıldı. İşte bü-

tün bunların sorumluları onlardı. Nasıl olur da

arkadaşlarına izin vermemiş ve her olay çıktı-

ğında onları dayaktan kurtarmıştı.

Sena, Yusuf’un kendisine baktığını görün-

ce kaşığını masaya çarptı ve hışımla masadan

kalktı. Emre, Müdür Feza Bey’in hızlıca yemek-

haneden çıkan Sena’nın arkasından o meşhur

alaycılığıyla baktığını görünce her şeyi anla-

mıştı. Hikâyenin sorumlusu belliydi. Peki bunu

nasıl ortaya çıkartacaktı. Emre artık kesin bir

karar vermişti. Bu rekabetin bitmesi için de-

ğil, sorumluyu açığa çıkarmak için uğraşacaktı.

Eğer bunun için rakipleriyle iş birliği yapması

gerekiyorsa bunu da yapacaktı. Okul çıkışında

önce Sena’yı sonra Yusuf’u kolundan çekti.

3 çizgili hikâyenin bundan sonrası hem

kendileriyle hem arkadaş sandıklarıyla hem

de düşman kabul ettikleriyle giriştikleri mü-

cadeleyi anlatacak. Bunlardan birinde sen de

varsın. Kendini bulmak için oku…

vazgeçse. Hele o konuşması yok muydu. Hatırladıkça ku-

lakları yanıyordu...

- 3 şubenin her öğrencisi kendini özetleyen farklı bir

kelime seçti. Görüyorsunuz ki her birimiz farklı canlılarız.

İsteklerimiz, düşüncelerimiz, ilgilerimiz farklı. Ama bir

yandan (ah işte burası...) bu üç arkadaşınız gibi farklılıklar

içinde ortak yanlarımız da olabilir. Eğer birbilerine bir şans

vermiş olsalardı (Şans mı? Neler diyor bu hoca?) bu ortak

ilgi alanlarını genişletebileceklerine ve çok iyi arkadaş ola-

bileceklerine eminim. (Artık geriye dönüş yok!)

Bu rehberlik dersi her şeyin başlangıcı oldu. Bundan son-

ra 3 şube içlerindeki bu ortaklığı hazmedemeyecekti. 3 şu-

benin 3 lideri kendilerinin gizli bir oyunun içinde olduklarını

anlamışlardı. Yerlerini almak isteyen 3 kişi ise boş durmaya-

res

ımley

en: s

ebnem

aydın

..

yazan: y

asem

ın a

ltın

günes

.res

ımley

en: s

ebnem

aydın

..

yazan: y

asem

ın a

ltın

günes

...

16

Benim mesleğim avcılık Ne kuş avlarım ne balık.Kelimelerdir benim avım:

Say say bitmez,Avına güç yetmez,

Yine de ümidim hiç tükenmez.Yazı görür okurum,S z duyar dinlerim.

Gözüm kulağımdır ağım:Yeni bir s z duyunca

Dikkat kesilir,Onları d rt açarım.

Hemen avımı yakalarım,Kaçmasın diye yakaladıklarımı yazarım.

ö

ö

ö

Benim mesleğim avcılık Ne kuş avlarım ne balık.Kelimelerdir benim avım:

Say say bitmez,Avına güç yetmez,

Yine de ümidim hiç tükenmez.Yazı görür okurum,S z duyar dinlerim.

Gözüm kulağımdır ağım:Yeni bir s z duyunca

Dikkat kesilir,Onları d rt açarım.

Hemen avımı yakalarım,Kaçmasın diye yakaladıklarımı yazarım.

ö

ö

ö

Page 10: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

. .

TT imsahlar sıcak bölgelerde ve bataklık kenarlarında yaşar. Uzun, yandan basık

kuyrukları suda kürek vazifesi görür.

TT imsahlar gündüzleri dinlenir, çoğunlukla gece avlanır. Gözbebekleri dikey olduğundan gece

de iyi görürler. Balık, kuş ve suya gelen memelilerin özellikle gece daha dikkatli olmaları gerekir. Çünkü karınları aç olan timsahlar onlara pek arkadaşça dav-ranmazlar.

TT imsahların ömürleri neredeyse 100 yıl kadardır. 23 türü bulunur ve inanılmaz yüzü-cülerdir. Karada vücutlarını zor taşımalarına rağmen suda çok iyi yüzerler. Gözleri,

kulakları ve burunları başlarının üst kısmında bulunur. Suda yüzerken rahatça etraflarını görür ve işitirler.

Nisan 2008

YY umurtayla çoğalırlar. Kıyıdaki bir kum-lukta açtıkları çukurun içine 50 kadar

yumurta yumurtlarlar. Yumurtalarının üze-rini kumla örterek yakınlarında beklerler ki, bazen bu süre 3 ayı bulur. Anlayacağınız

çok sabırlı ve yuvalarına düşkünlerdir.

YYer ısınmaya başla-dığında dişi timsah

yuvaya su sıçratmaya ya da serinliği sağlayabil-mek için yuvanın üstüne çimen yerleştirmeye başlar. Her şey yavruların güvenle gelişmeleri için...

BB azı kuşlar timsahların açık ağız-larına çekinmeden girerek artık

etleri ve damağa yapışan sülükleri yerler.

Bu kuşlar tehlike anında timsahla-rı çığlıkları ile uyarırlar. Timsahlar diğer hayvanlarla pek arkadaşlık ilişkisi kuramasalar da bu kuşlarla çok iyi anlaşırlar.

Hatta bir nevi ortaklık kurdukları bile söylenebilir.

VV ücutları kemiksi pullarla örtülüdür. Ne gelirse başlarına o güzelim pulları yüzünden gelir. Deri-

sinden çanta, bavul ve ayakkabı yapılır. Bu yüzden bol miktarda avlanılırlar.

res

ımleyen

: sed

a c

andem

ır.

.

yazan: zey

nep

tem

ızler

.res

ımleyen

: sed

a c

andem

ır.

.

yazan: zey

nep

tem

ızler

.

YY umurtalar için açtıkları çukurları çok hassas bir dengeye göre seçerler: 30 C Bu çukurda

ısı hiçbir zaman 30 dereceyi geçmemelidir. Yok-sa yavruların hayatı tehlikeye girer. Anne timsah her zaman çukurların yerini buna göre seçer.

o

19

Page 11: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Nisan 2008

Yaşasın bu belediye

Açtı bizlere kucak

Yok artık sayesinde

Sokaklarda çalışmak

Geliyoruz buraya

Bağlamayı çalmaya

Öğrendik az zamanda

Yaşasın Ahmet Hoca

Haftada dört saatte

Bak neler yapılırmış

Gelip görenler bile

Şaşırıp da kalırmış

Kursların kralını

Belediyemiz açtı bize

Boş zamanlarımızı

Değerlendirelim diye

ÂSIK:. zan, saz şairi demektir.

Âşıkların geçmişi taa 16. yüzyılın başına kadar uzanır. Âşıklar konservatuar mezunu değillerdir. Bir usta âşığın ya-nında yetiştirilirler. Âşık mec-lislerinde, kahvelerinde sa-natlarını icra ederler. Âşıklar diyar diyar gezerek gördük-lerini, yaşadıklarını anlatırlar. Sazları da arka fonda kendi diliyle ne olup bittiğini anla-tır.

OOBAGLAMA:

övdesi ağaçtan oyularak yapılmış, üç çift teli, uzun

sapı olan bir sazdır. Türk halk müziğinde kullanılır. Bunun bir de düğünlerde kullanılan, fişe takılan amcasının oğlu vardır. Ona da elektro bağlama de-nir. Düğün olduğunu üç sokak öteye duyurmaya yarar.

GG

ATISMA: . şıkların becerilerini, bilgi-

lerini gösterme biçimidir. Yani bir çeşit söz yarışıdır. En az iki âşık karşı karşıya gelir. Mecliste bulunan saygın bir ki-şinin ‘ayak’ denilen dizeler söy-lemesiyle atışma başlar. Bazı âşıklar hem çalar hem söyler. Bazılarıysa önce diyeceğini der ardından da sazını konuşturur. Sazı “dirilom, dirilom, dirilom” gibi nağmeler ortaya dökünce sıra gelir ötekine.

ÂÂ

Emrah Çoban’dır adım

Attım sanata adım

İki ayın içinde

Bunlara taş çıkardım

Özgül Hamarat adımAdım gibi hamaratımBağlamayı çalıncaHerkesi oynatırım

Adım Serdar Kutar

Yarabbim beni kurtar

Bu çocukların daha

Pişmelerine çok var

Adım Sezer HamaratAsıl burada hamaratBağlamanın hası bendeDiğerlerini kaldır at

Bağlama kursu açıldı

Genç âşıklar atıştı

Bir kulak verelim aman

Bakalım kimmiş en yaman

“BİZİM ÇOCUKLARIMIZ”aYaptığımız az bileDevam edeceğiz hepBirlikte eğlenmeye

Yok artık sayesinde

Sokaklarda çalışmak

BAGLAMA:

ATISMA: ÂÂÂÂÂ

ÂşıklarıÜsküdar ın’

21

20

Page 12: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Merhaba! Benim adım Tan. Kardeşim Gölge ile bir dedektiflik bürosu kurmaya karar verdiğimiz gün ilk dosyamızı da açmış olduk. Babamızın bize aldığı top aynı gece kayboldu. Bu esrarengiz durumu çözmeye ve hırsızı bulmaya biz çoktan hazırdık . Ve delilleri toplamaya başladık...

Eskiden topun durduğu yerde bir tutam tüy -ki bu bana çok tanıdık geldi- ve bir parça çamur bulduk. Bunun bizim bahçenin toprağıyla aynı olduğunu fark ettik . Akşam hava kararınca bahçeye çıktık, ancak köpeğimiz -bu arada o da ekibin bir parçası- Apak elimden kurtuldu, heyecanla koşmaya baş-ladı. Ve ben de düştüm. (Muz kabuğunun ne kadar etkili olduğunu da öğrenmiş oldum.)

Sadece pergel kullanarak suçlunun

robot resmini çıkarabilirsiniz.

Çarpılar dairenin merkezi, kır-

mızı kesik çizgiler yarı çapı. Tüm

dairelerin kesiştiği yerlere dikkatle

bakın. Suçluya

dair önemli bir

ipucu sizi bekliyor. Heyecanlanan Apak topu buldu. Daha sonra benimle beraber düşen fotoğraf makinesinin çektiği fotoğraftan özel bir yöntemle bir robot resim çıkardım. Belli ki suçlu o akşam bahçedeydi ve istemeyerek fotoğrafını çekmiştik . Tabi bu diğer delillerle de bütünleşiyordu. Suçlu kimdi ve neden böyle yapmıştı?

Nisan 2008yazan v

e res

ımleyen

:.

cem

bılg

e.

yazan v

e res

ımleyen

:.

cem

bılg

e.

23

Page 13: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Hey arkadaşlar, siz de benim gibi dışarıda oyun oynamak istediğiniz halde evde kalmaktan; evde de hep aynı oyunları oynamaktan sıkıldınız mı? Benim aklıma harika bir fikir geldi.

Kendi oyunumuzu kendimiz bulalım, kuralım sonra da oynayalım. Ne, zor mu diyorsunuz? Denemeden bir şey demeyin canım... Bakın!

Her evde olduğu gibi bizim evin salonunda da kocaman bir halı var. Üzerinde de dört büyük kare... Ben karelerden bir oyun hazırladım, gerçi tek başıma oynayamıyorum ama

olsun. Ben oyunu kurdum, eve ilk gelen çocukla oynarım artık... Sizi kıskandırmış gibi olmayayım ama bu oyun çok zevkli. Sayılarla arası iyi olanlar ve hafızasına güvenen-ler kesinlikle bana katılacaklar. Aslında oyuna da katılabilirler. Tabi ki benimle değil, kiminle olacağına kendileri karar verirler. Yine de bir tavsiyede bulunayım; önce kar-deşinizle başlayabilirsiniz. Biraz piştikten sonra sınıf ya da mahalle arkadaşlarınıza

teklif edersiniz... Oyun için ne mi gerekli? Halı ve halının üzerindeki kareleri çizebile-ceğimiz bir kâğıt, ayrıca bir kalem tabi. Bir de zaman ayarlamak için saat yeterli. İkili gruplar

halinde istediğiniz kadar oynayabilirsiniz. Hatta turnuva bile yapabilirsiniz.

Daha kolay anlaşılsın diye nasıl oynadığımı anlatayım isterseniz... Gerçi istemeseniz de anlatacağım, belki sonra istersiniz; hazırda bulunsun.

Ben kâğıda halıdaki karelerin şeklini çizip, onlara farklı rakamlar yazdım. -Bu arada oyna-mak için bir arkadaş buldum tabi.- Evinizdeki halının desenleri farklı olabilir, kare sayısı farklı olabilir; olsun. Önemli olan ayakla basılacak büyüklükte bir alan olması...

Oyuna başlayacak arkadaşıma kısa bir süre bu rakamları gös-terip hafızasında tutmasını söyledim.- Benim rakamlarım yukarıda gördükleriniz, kendi ra-kamlarınızı bir zahmet kendiniz seçersiniz.- Karşımdaki oyuncu rakamları ve yerlerini iyice ezberlemeli ki; ben ona arka arkaya rakamları söylediğimde rakamın karşılığı olan kareye basabilsin. Bu demektir ki, ben arka arkaya sayıları söylerken, arkadaşımda halının kareleri üzerinde arka arkaya zıplayacak. Burada önemli olan zıplaması değil, doğru yerlerde zıp-laması. Ben 9 dediğimde arkadaşım doğru karede zıpladı, ben 7 dediğimde yine doğru ka-rede zıpladı ama 1 dediğimde yanlış kareye uçunca eleniverdi. Yani ben kazandım oyunu; tabi şimdilik. Bu arada tam 2 dakika boyunca doğru karelerde sıçrasaydı, sıçrama sırası bana gelirdi. Ben ne yapardım bilemiyorum, henüz bunu anlayacak fırsatım olmadı. Daha ilk turda evine gitmek zorunda kaldı arkadaşım. Ödevleri varmış yarına... Ben de yazıyı bitirdikten sonra başka bir arkadaşımla oynayabilmeyi umut ediyorum. Ve şu zaman meselesine geri dönmek istiyorum. Yani şu 2 dakika meselesine, aslında mesele değil.

Kendi oyununu kendin kurduğun gibi -yani benim anlat-tıklarıma sınırsız hayal gücünle yeni kurallar eklediğin gibi- süreyi de kendin ayarlayabilirsin. Ama kendine süreyi kısa tutup, rakibine uzun tutmak şeklinde değil... bu yaptığına hayal gücü denmez çünkü.

Süreyi kendin ayarladığın gibi tur sayısını, ya da oluştura-cağın ikili grup sayısını da yine kendin ayarlayabilirsin.

Ben kendi oyunumu kurdum, sen de yeni ilavelerle kendi oyununu kurabilir-sin. Ama tavsiyem oyunun ve kuralların ne olursa olsun, önce aileden biriyle test etmen... Kardeşler hangi günler için! Bu arada aşağıdaki sayışma da sana hediyem olsun ama sayarken hile yok!

KUM KUM KUMBARA

HANİ NEREDE PARA

YAKLAŞ BENİM YANIMA

DİYECEĞİM VAR SANA

PARANLA KOYUN ALSANA

YENİ BİR OYUN BULSANA

ŞU GELENLER KOYUN MU?

BU BİR YENİ OYUN MU?

KOYUNLAR GİRDİ AĞILA

ÇOBAN BAŞLADI SAYMAYA

Nisan 2008res

ımleyen

: dam

la ö

zer

.

yazan: yasem

ın a

ltın

günes

..

res

ımleyen

: dam

la ö

zer

.

yazan: yasem

ın a

ltın

günes

..

25

Page 14: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Nisan 2008

27

res

ımleyen

: seb

nem

aydın

..

hazır

layan: em

el ınal als

haw

a.

res

ımleyen

: seb

nem

aydın

..

hazır

layan: em

el ınal als

haw

a.

Page 15: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Nisan 2008

29

28

Page 16: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

H akkari’den çıktık yola, biraz yorul-duk ama sonunda geldik İstanbul’a. Üsküdar Belediyesi, Üsküdar Kent

Konseyi Gençlik Meclisi’nin davetlisi olarak İstanbul’daydık. Tam 49 öğrenci başarılarımı-zın ödülü olarak, öğretmenlerimizle birlikte İstanbul’da ağırlandık. Yoğun bir gezi prog-ramımız vardı. Topkapı Sarayı, Sultanah-met Camii, Ayasofya Müzesi ve Miniatürk’ü gezip, Adnan Menderes ve Turgut Özal’ın mezarlarını ziyaret ettik. Bir de üstüne bo-ğaz sefası... Belediye personeli bizimle ya-

kından ilgilendi, bir dediğimizi iki etmediler. Çok misafirperverler... Akşam da Yavuztürk Niyazi Sayın Kültür Merkezi’ndeki “Dost-luk ve Dayanışma Gecesi”ne katıldık. Üs-küdar Kent Konseyi Gençlik Meclisi’nin “Şemdinli’ye Kitap Köprüsü Kampanyası” ve Kimse Yok mu Derneği’nin başlattığı “Şemdinli-Ağaçlı Köyü’ne İlköğretim Oku-lu” projesi hakkında ayrıntılı bilgiler aldık. Bu haberler bizi çok sevindirdi. Şemdinli’ye döndüğümüzde bu projeleri arkadaşlarımıza anlatacağız. Eminim, onlar da en az bizim kadar sevinecekler... Bu arada bizim için düzenlenen gecede ben de hissettiğim duy-guları aktarıp, bu organizasyonu yapanlara tekrar tekrar teşekkür ettim. Ve bir kez daha, Üsküdar Kent Konseyi Gençlik Meclisi’ne teşekkür ederim: “Bu arada bizi unutmayın; biz sizi unutmayacağız çünkü...”

S alı günü okulumuzda bir telaş, bir te-laş vardı; sormayın. Sıra bizim okula gelmiş; iyi haber! Geçtiğimiz aylar-

dan birinde Ali Fuat Cebesoy İlköğretim Okulu’nda okuyan arkadaşım Murat, sıra size de gelecek demişti. İşte o sıra geldi! Bir Ve-teriner amca ile -kendisiyle tanıştık adı Sıtkı Uçar’mış-, Sokak Hayvanları Gönüllüsü bir teyze -onun da adı Ayşe Doğancı’ymış- hiç duymadığımız şeyler anlattılar bize. Tamam, sokakta yaşayan hayvanları her zaman gö-rüyoruz ama onlar

hakkında çok az şey biliyormu-şuz. Onlara na-sıl davranılması gerektiğini öğ-rendik. Başı-mıza yanlışlıkla bir kaza gelirse! diye -minik bir ısırık gibi- kuduz hakkında bilmemiz ge-rekenler ve ısırılma durumunda yapmamız gerekenler neler; hepsini öğrendik. Ayrıca hayvanlarla bulaşan hastalıklar hakkında da bilgimiz var artık. İyi ki sıra bizim okula gelmiş... Sıra her an sizin okula da gelebilir!

Salı günlerine dikkat edin bence. Ocak ayından bu yana belediyemiz- bizim belediyemiz Üsküdar Belediyesi, bi-liyorsunuz zaten ama yine de söyle-yeyim- veteriner amcamız ve gönül-lü teyzemizle okulları ve öğrencileri buluşturuyor. Veteriner amcamız ve gönüllü teyzemiz tam 31 okulda bu-lunacaklar; bir kısmına gittiler, bir kısmına gidecekler... Bence teşekkür etmeyi unutmayın onlara hem o ka-dar yoruluyorlar bizim için, hem de bir dolu şey öğretiyorlar bize... Ben onlara teşekkür ettim, tabi beledi-yemize de.

İ leride hastalanmamak için, şimdiden dikkat etmek gerekiyormuş. Doktor amcalarımız ve teyzelerimiz bunu ha-

tırlattı bize, bir taraftan bizi muayene eder-ken. Önce form doldurduk, bunu yaparken babam biraz yoruldu ama hiç sesini çıkarma-dı. “Sağlık bu yavrum, her şeyden önemli!” dedi, durdu. Formda özgeçmişimiz, beslen-me alışkanlıklarımız, fiziksel aktiviteler yani sporla ilgili sorular vardı. Üsküdar’da 25 il-köğretim okulunda yapılan bu taramaların sebebi kalbimizle ilgiliymiş. Kalbimiz ve damarlarımızla ilgili hastalıklar eğer erken-den fark edilirse, ailelerimiz uyarılabilir, ile-ride yaşayabileceğimiz sorunlara şimdiden çözüm üretilebilirmiş. Bu taramalarda diya-bet, kolesterol ve obezite tetkikleri yapıldı. Bu arada ben de bir hayli endişelendim. Di-yabet şekerle ilgiliymiş çünkü. ‘Ben de çok şeker yiyorum, acaba sorun olur mu?’ diye düşündüm ama... Yanlış anlamışım durumu, diyabet meğerse kanımdaki şekerle ilgiliy-miş, onda da bir sorun yokmuş. Böylece içinde benim de olduğum 2500 öğrenci sağ-

lık taramasından geçmiş olduk. Belediyemizin Sağlık İşleri Mü-dürlüğü ve Mar-mara Üniversi-tesi Kardiyoloji Anabilim Dalı işbirliği ile yü-rütülmüş bu ça-lışma, bu bilgi-yi de yine bizi tetkik eden doktorlardan öğrendik. Ne çok şey bili-yorlar!

Nisan 2008

SOKAKTA YAŞAYANHAYVANLARI DAHA İYİTANIYORUM ARTIK!

ÇOK UZAKLARDAN GELDİK;GEZDİK, GÖRDÜK,

ÖĞRENDİK!

SAĞLIK TARAMASINDANGEÇTİK, BENİM KALBİMGÜMBÜR GÜMBÜR ATIYOR!

4 Üsküdar Belediyesi Bilgievleri

23 Nisan Çiçekleri Çocuk

Korosu Konseri

Tarih: 24 Nisan 2008 Saat: 20.00

Yer: Altunizade Kültür Merkezi

4 17 Mayıs 2008 Üsküdar Beledi-

yesi İlköğretim Okulları Folklor

Yarışması

Yer: Burhan Felek Spor Salonu

Arkadaşlar Davetlisiniz!ÜSKÜDAR

BELEDİYESİbizler içinçalışıyor,

31

30

bizlereulaşıyor!

Page 17: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Heeeey Nani!Ben çok susadım!

Ben de! Haydi gel!Şu aşağıdaki çeşmeden

su içelim!

Nani dikkat et!Orada bir kedi su içiyor.

Yanımdan ayrılma.

Hmmm! Nefis!Suyun tadı çok güzelmiş.

Tamam tamam. Gördüm.Biz şu tarafa gidelim.

Öyledir!Ben her sabah buraya geliyorum.

Burada karnımı doyurup su içiyorum.

Osmanlılar çok güzelçeşmeler yapmışlar.Bu da onlardan biri.

Peki bu çeşmeyikim yaptırmış?

Sultan 3. Ahmet, annesi Gülnuş Valide Sultan

için yaptırmış.

Sen bunları nereden biliyorsun?

Hani bakayım!Neresi delik?

Çünkü benim kulağım deliktir.

Akıllım öyle demek istemedim.Diyorum ki benim her şeyden haberim olur.

Aaaa! Şu beyaz gül ne güzel!Bir bakayım nasıl kokuyor.

Heeey dur! Ne yapıyorsun! O gerçek gül değil.O mermer ustasının büyük sabırla işlediği gül.

Mermer ya.Mermer çok güzel bir taş.Ustalar onu işleyererek

çeşit çeşit şekiller yapıyorlar.

Aaaah, ah!Tam anlamıyla taşıkonuşturuyorlar.

Mermer mi?

Nisan 2008

Çok sıcak bir yaz günü güvercin Nani ve martı Pani İstanbul Boğazı’nın üzerinde uçuyorlardı.. .Kus Bak ıs

ı

Üsküdar. .Kus Bak ıs

ı

Üsküdar-1Bö lüm

res

ımleyen

: hakkı özbay

.

yazan: nef

ıse

atçakarla

r.

res

ımleyen

: hakkı özbay

.

yazan: nef

ıse

atçakarla

r.

33

Page 18: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Nisan 2008

Dursana!Ne yapıyorsun.

Şimdi bütün kargalarsana gülecekler.

Ha ha ha!Şuna bakın hâlâ

büyümemiş!

Yuppiiiii!Burada kaymak

çok güzel.

Yani o da kurşunukonuşturdu.

Ha ha ha!

Tamam tamam kaymıyorum.Şimdi söyle bakalım benim akıllı

arkadaşım. Bu çatıyı da mermer ustası mı yaptı?

Şu yeşil üzerine sarı sarıyapılmış şeyler ne peki?

Naniciğim.Ona hat deniyor.Yani güzel yazı.

Bu yazıyı yazanlara da‘Hattat’ deniyor.

Hıh! Ne varmış sanki.Onlar güzel yazı yazıyorsa,ben de güzel güzel uçuyorum.

Gerçekten çok kalabalık .İnsanlar, kediler, köpekler, bizim gibi kuşlar

hep buraya su içmeye geliyorlar.

Bu çeşmeyi yaptıran ne büyükiyilik yapmış. Bazen herkese iyilik yapmak için insan olasım geliyor.

Yaaa, işte ben Üsküdar’da en çokgüneşin batışını seviyorum.Sanki her yer, altın rengine

bürünüyor.

Hey! Güneş batıyor.Ama manzara çok ilginç...

Ben güneşin batışını her yerde seviyorum.

Çünkü uyku vakti geliyoooor!

... ve çok geçmeden hava karardı.

İki kuş 3. Ahmet Çeşmesi’nin ardındaki ağaçların

dallarından birine konupuykuya daldılar.

Nani! Bırak şakayapmayı da şu kalabalığa bak.

Hayır tabi ki. Bunu kurşun ustası yaptı.Önce kurşunu ısıttı, ince tabakalar haline getirdi. Sonra kesti. Sonra da parçaları bir araya getirip çeşmenin üzerini örttü.

Sayılır. Daha doğrusu bu örtü bin bir emekle yapılan çeşmeyi güneşten, yağmurdan ve kar-

dan koruyor. Aynı zamanda su içenler yağmurda ıslanmıyor.

Nani ile Pani uçarak çeşmenin çatısına kondular.

Hani ben hiç ses duymuyorum.Taş nasıl konuşuyor?

Taş dümdüz bir şeyken işte böyle güzel bir

çeşme oluyor.

Hmmmm anladım. Haydi gel, biraz yukarıda

durup etrafa bakalım.

Yaa, öyle değil!

Ya nasıl?

35

34

Page 19: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Bir restoranda arkadaşlarınızla yemek-

tesiniz. Masadaki arkadaşlarınızdan

biri ağzını şapırdata

şapırdata yemek

yiyor. Çıkardığı

sesten çok rahat-

sız oluyorsunuz.

Etraftakilerin de

rahatsız oldukla-

rının farkındası-

nız. Ne yaparsı-

nız?

a. Off . Yeter! Şapır

şupur yemeği burnu-

muzdan getirdin. Kes şu sesi,” diyerek

onu uyarırım.

b. Etrafımdakilere fark ettirmeden arka-

daşımı uyarmanın bir yolunu bulurum.

c. Arkadaşımın çıkardığı sesleri duymaz-

lıktan gelirim.

d. “Hadi bir oyun oynayalım. Ağzını şapır-

datanın ağzına sinek girsin!” diyerek bir

oyun eşliğinde arkadaşımı uyarırım.

tesiniz. Masadaki arkadaşlarınızdan

biri ağzını şapırdata

şapırdata yemek

yiyor. Çıkardığı

sesten çok rahat-

sız oluyorsunuz.

Etraftakilerin de

rahatsız oldukla-

rının farkındası-

nız. Ne yaparsı-

a. Off . Yeter! Şapır

şupur yemeği burnu-

muzdan getirdin. Kes şu sesi,” diyerek

Arkadaşınız ısrarla bir konuda yan-

lış bilginiz olduğunuzu söylüyor. Siz

ise bildiklerinizin doğru olduğundan

eminsiniz. Ne yaparsınız?

a. “Eee. Kafamı şişirdin. Boş teneke gibi

sesin çok çıkmaya başladı senin,” diye-

rek söz dalaşına girerim.

b. Kendi doğru bildiğimi

söylerim. İnatlaşırsa

üstelemem.

c. “Hadi kozumuzu

dışarıda payla-

şalım,” diyerek

onu düelloya

davet ederim.

Davetime işti-

rak ederse ar-

kama bakmadan

kaçarım.

d. Konuyu kapatmak için

fi krimi değiştirmiş gibi yaparım. Ama

asla kendi bildiğimden vazgeçmem.

rek söz dalaşına girerim.

b. Kendi doğru bildiğimi

söylerim. İnatlaşırsa

c. “Hadi kozumuzu

dışarıda payla-

şalım,” diyerek

onu düelloya

davet ederim.

Davetime işti-

rak ederse ar-

kama bakmadan

d. Konuyu kapatmak için

Tıklım tıklım dolu bir otobüste oturarak yolculuk yapıyorsunuz. Otobüse hamile bir hanım bin-di. Ne yaparsı-nız?

a. Etrafıma bakarım. Birisi yer versin diye beklerim. Yer veren ol-mazsa somur-tarak hanımı yerime davet ederim.

b. Hanımın da du-yacağı biçimde “Böyle bir karınla ne işi var ki sokakta. Otursun evinde,” derim.

c. “Teyze karnınızdaki yastık mı bebek mi? Bebekse yerime oturabilirsiniz. Yastıksa kusura bakmayın,” derim.

d. Hiç düşünmeden hanıma koltuğuma otura-bileceğini işaret ederim.

yolculuk yapıyorsunuz. Otobüse hamile bir hanım bin-di. Ne yaparsı-

a. Etrafıma bakarım. Birisi yer versin diye beklerim. Yer veren ol-mazsa somur-tarak hanımı yerime davet

b. Hanımın da du-yacağı biçimde “Böyle bir karınla ne

görgüNe Kadar

l ü s ü n?

Nisan 2008

A B C D

1. soru 1 4 3 2

2. soru 1 4 2 3

3. soru 3 1 2 4

4. soru 3 4 1 2

5. soru 3 1 4 2

6. soru 1 4 3 2

01 - 06 puan: Şaka yapıyor olmalısın! Eğer ciddiysen seni tebrik ederim. Dünyanın en gör-güsüz çocuğu olarak rekorlar kitabına girebilirsin. Böyle devam edersen bir gün temiz bir sopa yiyebilirsin. Ayağını denk al. Benden söylemesi.07 - 12 puan: Görgü kurallarına uyduğunu pek söyleyemem ama muzip biri olduğun kesin. Dikkat et de şaka yapacağım derken başını belaya sokma. 13 - 18 puan: Örnek gösterilecek kadar görgülü olmasan da gelişmeye açıksın. Biraz daha gayretle parmakla gösterilecek kadar görgülü bir çocuk olabilirsin.19 - 24 puan: Tebrikler! Son derece görgülü bir çocuksun. Senin alnından, seni yetiştiren ana babanın da ellerinden öpmek lazım.

Arkadaşınızın yüzünüze karşı yalan

söylediğini fark ettiniz. Ne yaparsı-

nız?

a. Ona yalancı çoban hikâyesini anlatıp

ders çıkarmasını beklerim.

b. Onu yalancılıkla suçlamak yerine “Her-

halde yanlış biliyorsun. Bil-

diğim kadarıyla şöyle

şöyle,” gibi cüm-

lelerle her şeyin

farkında olduğu-

mu belli ederim.

c. Bu yalanını her

önüme gelene

anlatarak onu

rezil ederim.

d. “Vay, ben de niye

burnun bu kadar

büyük diyordum,” di-

yerek yalan söylediğini anladığımı ima

ederim.

b. Onu yalancılıkla suçlamak yerine “Her-

halde yanlış biliyorsun. Bil-

diğim kadarıyla şöyle

şöyle,” gibi cüm-

lelerle her şeyin

farkında olduğu-

mu belli ederim.

c. Bu yalanını her

önüme gelene

anlatarak onu

d. “Vay, ben de niye

burnun bu kadar

büyük diyordum,” di-

Telefonunuz çaldı. Karşınızdaki kişi

meğerse yanlış numara çevirmiş. Ne

yaparsınız?

a. Karşımdakiyle sohbet ede-

rim.b. “Yanlış numaraymış. Kan-

dırmak için aradım di-

yemiyorsun tabi. Senin

gibileri iyi tanırım ben,”

diyerek karşımdakini suç-

larım.

c. Yanlış numara olduğunu söy-

ler, iyi günler dileyerek tele-

fonu kapatırım.

d. Aradığı kişiymişim gibi davranıp kar-

şımdakiyle dalga geçerim.

meğerse yanlış numara çevirmiş. Ne

a. Karşımdakiyle sohbet ede-

b. “Yanlış numaraymış. Kan-

dırmak için aradım di-

yemiyorsun tabi. Senin

gibileri iyi tanırım ben,”

diyerek karşımdakini suç-

c. Yanlış numara olduğunu söy-

ler, iyi günler dileyerek tele-

Doğum gününüze gelen hediyeleri açıyorsu-nuz. Bir arkadaşınızın paketten çıkan hedi-yesini hiç beğenmediniz. Ne yaparsınız?a. “Bu ne bu?! Alacak bir şey bulamadın mı? An-laşılan senin niyetin hediye getirmek değil, pasta yemek,” derim.b. “Beğenmediğimi hiç belli etmem. Teşekkür eder, hediyeleri açmaya devam ederim.c. Beğenmedim demem ama, “Ay! Bende bun-dan vardı,” diyerek çok da memnun olmadığımı belli ederim.

d. “Oooooo, şu hediyeye bak. Krallara layık. Ben bu hediyeyi hak edecek ne yaptım?” derim.

c. Beğenmedim demem ama, “Ay! Bende bun-dan vardı,” diyerek çok da memnun olmadığımı belli

d. “Oooooo, şu hediyeye bak. Krallara layık. Ben bu hediyeyi hak edecek ne yaptım?” derim.

bil bakalımsen kimsin?bil bakalımsen kimsin?

hazır

layan: selcen

y. arvas

hazır

layan: selcen

y. arvas

res

ımleyen

: tolg

a a

kdogan

.-

res

ımleyen

: tolg

a a

kdogan

.-

37

Page 20: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Nisan 2008

Ü Ü A D Ü K S Ü K S Ü D A Ü R

S A S A D Ü K S Ü S K Ü S A R

Ü D K K Ü D A K A D A K Ü S A

K Ü Ü S Ü A D Ü K S Ü S K Ü D

Ü K D K S D Ü D Ü D S A D A Ü

D S A Ü K Ü A A A Ü K Ü D S K

A Ü S K Ü D A R A D Ü K S Ü S

Ü S K Ü D A R A R A D Ü K S Ü

S K Ü D A R A D Ü K A S Ü K S

K Ü D A R A D Ü K S R K S Ü K

Ü D A R Ü S Ü K D A R Ü S D D

D A R Ü S K Ü S A R Ü K D A R

R R A D Ü K S Ü S K Ü D A R A

YANDAKİ KARELERDE İLÇEMİZİN ADI

FARKLI ŞEKİLLERDE YER ALMAKTA.

SANA DÜŞEN BUNLARI YAKALAYA-

BİLMEK. 120 SANİYEN VAR. İSTERSEN

ARKADAŞLARINLA YARIŞABİLİRSİN.

BAKALIM NE KADAR HIZLISIN.

UNUTMA! ARADIĞIN KELİME DÜZ BİR

DOĞRU ÜZERİNDE, SAĞDAN SOLA,

SOLDAN SAĞA, YUKARIDAN AŞA-

ĞIYA, AŞAĞIDAN YUKARIYA VE HER

TÜRLÜ ÇARPRAZ ŞEKİLLERDE KARŞINA

ÇIKABİLİR.

Hız l ıBu lmaca

Güngül’ün kullandığı kelimeleri ilk duyduğumda

ben de biraz garipsemiştim. Ama merak etme, senin

için ufak bir sözlük hazırladık. İşte yukarıdaki

kelimelerin Türkçe’deki karşılıkları. Eminim bazı-

larını tahmin etmiştin zaten.

Necesiniz: Nasılsınız?

Sabahınız heyir: Günaydın

Başa düşmürem: Anlamıyorum

Vağzal: Tren istasyonu

Polis şöbesi: Polis karakolu

Bunu alıram: Alıyorum

Çörek: Ekmek

Hadi

Bu l Baka l ım

Cengiz Cevap kendi halinde bir çocuktu. Ta ki kelimelerin dünyasına girene kadar. O artık

“Büyülü Kelimeler Kralı” olarak görüyor kendini.

Her defasında bir harf değiştirerek son kelimeye ulaşılabilir mi? diye düşünmüş. Düşünmüş

ve ortaya böyle bir şey çıkmış.

İşte onun senin için hazırladığı bir bulmaca...

Verim

. . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . .

Kesim

Hayat

. . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . .

Dayan

Salim

.. . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . .

Sevin

Bilek

. . . . . . . . . . . . . . . . .

. . . . . . . . . . . . . . . . .

Siren

Ke l ime Avı

Men = Z36

Necesiniz? = 63X38H6H0

Sabahınız heyir = 8P2P4640 3#H5

Başa düşmürem = 2PP BÇZÇ53Z

Vağzal = APQ0P$

Polis şöbesi = 7$H8 238H

Bunu alıram = 2C6C P$45PZ

Çörek = ]53>

Olay ı ÇözSifrey i Bu l.

Olay ı ÇözBugün günlerden ]P5PZ2P. Nereden mi biliyorum? Elbette ki takvim-den. Ayrıca bütün BÇ6#P bugünü konuşuyor. Sen nasıl bilmezsin? Haftalar öncesinden 7>C$$P5BP program hazırlıklarına başlandı bile. Üstelik bu biz çocukların en sevinçli günlerinden. Hem de BÇ6#P çocuklarının hepsini ilgi-lendiren bir gün. Ç$>3ZH03 farklı yerlerden misaf rler geliyor. Bizim sınıfı-mıza da Azerbaycan’dan bir misaf r geldi. Adı Güngül. Aydınlık ve güzel gün demekmiş. Bir 6H8P6 sabahı güneş pırıl pırılken doğmuş. Kırlarda ]H]3>$35 henüz yeni açmış ve 2PP5 kendisini yeni gösteriyormuş insanlara. Bu ne-denle annesi ona bu adı vermiş. Konuşurken bazı kelimeleri farklı kullansak da anlaşabiliyoruz. Bu çok güzel bir şey. Öğretmen sınıfımıza bir Azeri’nin geleceğini söylediğinde şaşırmış ve nasıl anlaşacağız bir #P2P6X4#$P diye düşünmüştüm. Ama hiç de #$3 olmadı. Çünkü o hiç de #P2P6X4 değil. Sanki bizden biri. Konuşması çok ilgi çekici. Güngül’ün kullandığı kelime-lerden bazılarını yazmak istiyorum. Biliyorum Z36 de konuşurken kelimele-rin hepsini doğru kullanmadım. Bazılarında şifreler var. Eh onları da sen bul. Nasıl mı? Elbette ki Güngül’ün kullandığı >3$HZ3$35B36 yola çıkacaksın. Şifreleri bulman için sana o yardım edecek. Biz sınıfça Güngül’ü çok sevdik eminim sen de onu kullandığı >3$HZ3$35B36 tanıyacak ve seveceksin. >7$P# gelsin.

ii

39

38

Page 21: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

UZAYLI ÇOCUK ULYA

TOPKAPI SARAYI’NDA

Yazan: Nuran Turan, Resimleyen: Gökçe Akgül,

Erdem Yayınları, 88 sayfa

Yıl sonu ödevimi yapmam

için uzunca bir yolculuğa çık-

mam gerekiyordu. Bundan ra-

hatsız olduğumu söyleyemem;

neden mi? Yolculuk Dünya’ya

çünkü. Bizim gezegenden bakıl-

dığında Dünya masmavi, berrak,

parlak harika bir miskete ben-

ziyor. Orada olma fikri heyecan

verici, özlemişim Dünya’yı. Tabi

ki ilk ziyaretim değil bu. Ama

bu kez, bu günkü dünyaya değil tam 300 yıl öncesine

gitmeliydim ödevim için; gittim de. Harika bir sarayda

buldum kendimi: Topkapı Sarayı. İyi ki bu ödev veril-

miş bana. Orada zenci bir çocukla tanıştım. Adı Ute. O

benimle tanışamadı ama. Nedenini söylemeyeceğim,

çünkü okuyabilir ve öğrenebilirsiniz. Üstelik sarayda

yaşadıklarımla ilgili her şeyi... gördüklerimi, hissettik-

lerimi. Yolculuğum sonrasında yaşadıklarımı anlattığım

bir yazar “Bu harika bir macera” diyerek kaleme aldı

hikâyemi. Duyduğuma göre kitap, Dünya’da da satılı-

yormuş. Ute’nin yaşadıkları, özellikle ilginç hayatı da

anlatılıyor kitapta. Bir de sarayda bir sünnet şölenine

katılmıştım ki; harikaydı, siz de orada olmalıydınız. As-

lında ben her izlediğimi ışık topuyla kaydettim ama

size seyrettirmem mümkün değil. Pek yakın sayılmayız

birbirimize. Bu arada ben, Ulya...

SİT NENE’NİN MASALLARIYazan: Ayşe Kulin, Resimleyen: Müjdat Gezen, Büyülü Fener, 56 sayfaSit Nene’nin kahramanlarıyız biz Ertem ile Mel-tem. Sit Nene, Ayşe Teyze’nin torunlarına bizim hikâyelerimizi anlattı durdu. Ayşe Teyze’de bu ma-sallar unutulmasın diye kağıda kaleme sarıldı. Şimdilik tek bir maceramızı yazdı, Müjdat Amca’da bizi çizdi. Aslında bize pek benzemiyor çizdikleri ama, biz kalbi kırılmasın diye bir şey söylemedik. Bu arada bu kitabı basan ve satan amcalar da kitabın parasının bir kıs-mını UNICEF Kız Çocukları Eğitim Programına gönde-receklermiş. Bu habere çok sevindik. Biz macera yaşaya-lım, kız çocuklarının eğitimine katkısı olsun, harika. Bakın işte macera:”Dağda çilek ararken ormana düştü yolumuz. Kor-kunçtu karanlık gece, ayı en gerçek dostumuz. Bizi kolla-dı, korudu, onun ininde uyu-duk. Eğer ayı olmasaydı, fena olurdu sonumuz.” Aslında biz böyle düşünüyorduk yaşadıklarımızı, ama annemiz bambaşka şeyler anlattı. Biz de iki kardeş bundan böyle ön bahçede oynamaya karar verdik. Ormandaki hayvanlara sadece köyden selam gönderdik.

YATMADAN ÖNCE

KEMİRMEK İÇİN

HİKÂYELER

Resimleyen:

François Ruyer,

Kaknüs Yayınları,

130 sayfa

OLMAYAN

ÜLKE

Yazan:

Ahmet Ümit,

Doğan Egmont

Yayıncılık,

142 sayfa

GEÇİT VERMEZÇANAKKALE Yazan: Metin Özdamarlar, Resimleyen: Serdal Aslan, Timaş Yayınları, 160 sayfa

MİNİKYazan ve resimleyen: Jessica Meserve, Türkiye İş

Bankası Kültür Yayınları, 32 sayfa

Ben de o Minik’lerden

biriyim işte. Evin miniği,

ailenin miniği, hatta oku-

lun miniği. Her zaman

Büyük’ün gölgesinde

kalıyorum. O her şeyi

yapabiliyor, ama ben

yapamıyorum. Minik’sin

diyorlar, hiç izin vermi-

yorlar. Bence sen bu

yazıyı okuyabildiğini

göre Büyük’sün. Ve

eğer bir kardeşin varsa Minik,

onu anlamaya çalışmalısın. Sen bir şeyler yaptığında, o

yapamadığı için üzülür çünkü. Peki senin yapamadığın,

onun yapabildiği bir şey var mı? Eğer aklına gelmiyor-

sa, bu kitabı almalısın ve ona okumalısın. Miniklerin de

bazen işe yaradığını Büyük’ler de fark etmeli. Tamam

Minik’iz ama miniminicik de değiliz.

BADEM OPERASYONUYazan: Melek Çe, Resimleyen: Sevgi İçigen, Uğurböceği Yayınları, 231 sayfaAslında başımızdan geçenleri her birimiz an-

latabilirdik. Ne de olsa hep beraber yaşadık bu macerayı. Ama “İlla sen anlat Müge” dediler bana, ben de arkadaş-larımı kıramadım, anla-tıyorum. Her şey can sıkıntısından kurtulmak için bilgisayara taktığımız Cd ile başladı. Mete’lerin evindiydik. Şifreyi girdi Mete... Bir dizi şaşırtıcı cümle ile karşılaştık. “Çok gizli!”, “Devlet Sırrı!” gibi. Cd’nin bize ait olmadığını düşünüp bir kenara bıraktık. Ama onlar bizim peşimizi bırakmadılar. Mete’nin evinin önünde siyah gözlüklü, pardösülü bir adam bekliyordu. Osman’ın evinin önündeki adam da tıpkısının aynısıydı. Hamza’nın evinin önünde de bir adam vardı, üstelik o Çinli’ydi. Ve ben de bu takipten kurtulamadım. Benim evimin önünde bekleyen adam pardösülü, gözlüklü üstüne üstlük bir de zenciydi. Bir taraftan onlardan kurtulmaya çalışıyor, diğer taraftan da bu Cd’leri bize veren Profesöre yardım etmek istiyorduk. Çün-kü sonradan hatırlamıştık Cd’lerin bizim elimize nasıl geçtiğini. Onları bize Prof. Recai Kalamar vermişti Bilim Merkezi gezimizde. Mete, Hamza, İlker, Jankat, Uluç, Osman, Batuhan, Yağmur, Emel, Dilek, Tilda ve ben Badem denen bir operasyonun içindeydik artık. Evet, uzun bir yolculuk yaptık. Yamsi, Sultane, Lebde-meden ve Jin Han’la tanıştık. Üstelik bir de köstebek yakaladık. Profesörü kurtarıp, Badem’in ne olduğunu öğrendik mi? İşte bunun cevabını vermeyeceğim. Biz o kadar zorluk yaşadık, bunu öğrenmek için. Bence ce-vabını bulmak için biraz da siz uğraşmalısınız.

GÜNEŞİ BİLE

TAMİR EDEN

ADAM

Yazan ve resimleyen:

Behiç Ak,

Günışığı Kitaplığı,

68 sayfa

MAYMUNUEHLİLEŞTİRMEK Yazan: Judith Fathallah, Tudem, 284 sayfa

NAZLI, DOST ve

DİĞERLERİ

Yazan:

Andreas Schlüter,

Resimleyen:

Reinhard Michl,

Optimist Yayınları,

110 sayfa

Nisan 2008

KahramanlarınSöylediklerini Yazan:

Sevde Sevan Usak

41

Page 22: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Nisan 2008

Sayfa 20Evet, doğru tahmin ettin. Suçlu: Apak. Apak her ne kadar bir de-dektif köpeği olsa da, o gece içgüdülerine yenik düştü. Alışveriş poşetinden topa bulaşan sosis kokusuna aldandı. Topu alıp her za-man kemiklerine yaptığı gibi onu da bahçeye gömdü.

Sayfa 15Al: (İsim) Kanın rengi, kızıl, kırmızı.

Almak: (Fiil) Satın almak.

CevapAnahtarı

Verim

Terim

Kerim

Kesim

Hayat

Bayat

Bayan

Dayan

Salim

Selim

Sevim

Sevin

Bilek

Bilen

Silen

Siren

Sayfa 36

Sayfa 24

2 5 7 3 6 1 4

Sayfa 10

Sayfa 24

Çarşamba = ]P5PZ2P

dünya = BÇ6#P

okullarda = 7>C$$P5BP

Ülkemize = Ç$>3ZH03

nisan = 6H8P6

çiçekler = ]H]3>$35

bahar = 2PP5

yabancıyla = #P2P6X4#$P

öyle = #$3

yabancı = #P2P6X4

ben = Z36

kelimelerden = >3$HZ3$35B36

Kolay = >7$P#

Sayfa 36

Ü Ü Ü

S S S R

K K K A

Ü Ü Ü D

S D D D S Ü

K A A A K K

Ü S K Ü D A R A D Ü K S Ü S

Ü S K Ü D A R A R A D Ü K S Ü

K A D A K

Ü R Ü R Ü

D K D

A S A

R A D Ü K S Ü S K Ü D A R

Sayfa 36

42

Sevgili Günlüğüm;

Sevgili günlüğüm bugün sana çok özel şeyler yazacağım. Çünkü annemle Üs-

küdar Belediyesi’nin düzenlediği Çanakkale gezisine katıldık. Unutamayaca-

ğım çok güzel bir gezi oldu. Büyüklerimden duyduğum kadarıyla Çanakkale’de

geçmişte çok büyük savaşlar yaşanmış, dedelerimiz düşmanın ülkemize girmesi-

ne engel olmak için burada canlarını feda etmişler. Büyüklerimin anlattıklarını,

kitaplarda okuduklarımı ve çizgi fi lmde izlediklerimi yerinde göreceğim için çok

heyecanlıydım. Yolculuğumuza cuma akşamı çıkıp cumartesi akşamı dönecektik.

Okuldan eve gelir gelmez hazırlandım ve sabırsızlıkla beklemeye başladım. An-

neme sık sık otobüsün kalkmasına ne kadar kaldı diye soruyordum. Nihayet yola

çıkma vaktimiz gelmişti. Üsküdar Belediyesi’nin önünden otobüsümüz hareket

etti. Yola çıkmadan önce Basın Danışmanı Selda teyzeye yolculukla ilgili düşün-

celerimi günlüğüme yazıp kendisine de göndereceğime söz verdim. Sabah güneş

doğarken Çanakkale’ye ulaştık. Ana Tanıtım Merkezi denilen küçük bir tepede

Üsküdar Belediyesi’nin geziye katılan tüm otobüsleri toplandı. Burada kahvaltı-

mızı yaptıktan sonra rehberimizle beraber gezimize başladık. Çanakkale boğazını

geçmek isteyen düşmanlarla bu topraklarda hem karada hem denizde savaşlar ya-

pılmış. Benim hayalimden çok daha kocaman bir yerdi burası. Tepelerde, dereler-

de savaşmış dedelerimiz. Hem de o zamanlar bizim otobüslerle gezdiğimiz yerleri

çoğu zaman yürümüşler. Rehber amcanın söylediğine göre bastığımız her toprakta

şehitlerimiz yatıyormuş. Rehberimiz bizlere dedelerimizin kahramanlık hikâyelerini

anlattı. Birçok yere mezarlar yapılmış, anıtlar dikilmişti. Öğlen saatlerinde güzel bir

köyde mola verdik. Yemeğimizi yedik. Üsküdar Belediyesi tarafından yolculuğumuz

süresince bize sürekli yiyecek ve içecek dağıtıldı. Bugün hava çok güzeldi, buralar

çok kalabalıktı. Kalabalığın sebebini anneme sordum. 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin

93. yıldönümüymüş, bizim gibi birçok kişi şehit dedelerini ziyarete gelmişler. Mola-

nın ardından devam eden gezimiz sırasında Şehitler Abidesi çok dikkatimi çekti, dev

gibi kocaman. Çok heyecanlandım, anneme “Ben de ülkem için dedelerim gibi sava-

şırım” dedim. Kendilerinden çok fazla sayıdaki düşmanı yenerek ülkemizi kurtaran

büyüklerimle gurur duydum. Kendilerinden kat kat fazla sayıdaki düşmanla günlerce

savaşarak şehit düşen Ertuğrul Tabyası ve binlerce ton ağırlığındaki topu kaldırarak

düşmanı Çanakkale’ye sokmayan Seyit Onbaşı beni çok etkiledi. Bu güzel topraklar

için savaşan dedelerimin ruhuna birer Fatiha okudum. İstanbul’a dönerken bu ülkenin

ne kadar büyük zorlukla kazanıldığını düşünüyordum.

Çanakkale gezisini düzenleyen, Üsküdar’ın çocukları seven Be-

lediye Başkanı Mehmet Çakır amcaya çok teşekkür ederim.

Kerem OralNezahat Ahmet Keleşoğlu İlköğretim Okulu,

1 B

Üsküdar Belediyesi, Çanakkale Zaferi’nin 93. Yıldönümünde Üsküdar’daki 7000 öğrenciyi ve ailelerini

Çanakkale’ye götürdü. Öğrenciler aileleriyle birlikte, Çanakkale destanının yaşandığı toprakları ziyaret ettiler.

Üsküdar Belediyesi 7000 Başarılı Öğrenciyi,

Çanakkale’ye GötürdüKahramanlık Destanı Yazılan Topraklara,

Page 23: uskudarcocuk pdf - Eğitim Bilişim Ağıimg.eba.gov.tr/938/103/a22/cf0/969/c44/301/bd7/a13/d87/...Nisan 2008 i MEHMET ÇAKIR ayına Hazırlayan ayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü

Tabi ki hikâyenin dergide yayınlanması bazı koşullara, o koşullar da sana bağlı. Öncelikle İlköğretim 3.-4. ya da 5. sınıfa gidiyor olmalısın. Ayrıca Üsküdar Belediyesi Bilgi Evleri’nden birine kayıtlı olmalısın. Sonra da yukarıda kapak resmini gördüğün kitabı Bilgi Evi’nin kütüphanesinden alıp okumalısın. Birazdan sora-cağım sorunun cevabını kâğıda yazmalı; ardından da hazırladığın kendi fabrikanla ilgili hikâyeyi o kâğıda eklemelisin. Hepsi bitince kâğıdın altına adını, soyadını, yaşını, okulunu ve sınıfını yazıp, 15 Haziran tarihine kadar bulunduğun Bilgi Evi’ndeki ‘Yarışma Kutusuna’ atmalısın. Sonrası mı? Sonrasında biz de bütün hikâyeleri okuyup, değerlendirip beş tanesini dergide basmak için hazırlayacağız. Dergi çıkmadan da seninle görüşüp, seninle konuşup; kitap hediyelerini sana vereceğiz. Üstelik yazarından imzalı. Bu arada soruyu unuttum sanma. İşte sorun: Sence Charlie nasıl bir çocuk, hangi özelliklere sahip? Hepsi bu kadar... Şimdiden hepinize kolay gelsin...