18
YAĞMUR ÇOCUKLAR Psikolojik Danışmanlık ve Özel Eğitim Merkezi “Dün geçti gitti. Dün gibi dünün sözü de geçti. Bugün yepyeni bir söz söylemek gerek.” Mevlana

Yağmur Otizm Dergisi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Türkiye'nin ilk online otizm dergisi

Citation preview

Page 1: Yağmur Otizm Dergisi

YAĞMUR ÇOCUKLARPsikolojik Danışmanlık ve Özel Eğitim Merkezi

“Dün geçti gitti. Dün gibi dünün sözü de geçti. Bugün yepyeni bir söz söylemek gerek.”

Mevlana

Page 2: Yağmur Otizm Dergisi

Osmanbey Yağmur Çocuklar

Halaskargazi Cd. Küçükbahçe Sk. Samanyolu İş Merkezi Tel: 0212 219 54 54

05 KURUCUMUZDAN

06 SARIYER KAYMAKAMI ile RÖPORTAJ Adnan ÇAKIR

08 İÇİMİZDEN BİR PORTRE Mine Polat

10 SARIYER BELEDİYESİ ENGELLERİ AŞIYOR

12 DOWN SENDROMU Zeynep Ayaksız

14 KEKEMELİK Mamura Khayitova

16 DİL ve KONUŞMA ETKİNLİKLERİ Ceyda Çelebi Şöhret

19 ECE AKADEMİ

22 İLK OKUMA ve YAZMA Filiz Deniz Sümeyra Yıldız Akçe

25 YAZI ARAÇLARININ YÖNETİMİ Gülizar Gülgün Yılgün

26 ÖZEL EĞİTİMDE MÜZİK Fatih Fidan

28 FİZYOTERAPİSTTEN ÖNERİLER Dilek Kösali

29 ÇOCUKLARDA TAKINTI Zeynep Ayaksız

İÇİNDEKİLER

Page 3: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

5

Merhaba; Dergimizin 3. sayısında sizlere ulaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu yazımda, Yağmur Çocuklar olarak 9 yıllık özel eğitim tecrübemize dayanarak, ailelerle neler yaşadığımızdan ve bunun çocuklara nasıl yansıdığından bahsedeceğim.

Biz, kızımızın otizimli olduğunu öğrendiğimiz zaman, ne olduğunu bilmediğimiz bir hastalığa yakalandığını, ilaç vs. gibi şeylerle tedavi edilip normal hayatını sürdüreceğini zannet-tik. Fakat zaman geçtikçe bu durumundan, sadece eğitimle bir yere gelineceğini anladıktan sonra bilinçli bir şekilde davranmayı, internetten ve gittiğimiz danışmanlık merkezlerinden aldığımız bilgilerle, Ecem’in hayatını ve kendi hayatımızı nasıl devam ettirebileceğimizi öğrendik.

9 yıldır sahibi olduğumuz özel eğitim merkezimizde gerek yaşanmışlığımızı gerekse eğitimcilerimizle aile bilgilendirme konusunu ön plana alarak çocukların eğitimini sürdür-meye devam ediyoruz.

Ailelerimize bu işin bir ekip çalışması olduğunu; aile, çocuk ve eğitim merkezinin bir-likte hareket etmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu ekipten herhangi birinin eksikliği durumunda, çocuğun eğitiminde ilerleme kaydetmede zorluk yaşarken, ekip çalışmasının iyi yürütüldüğü eğitimlerde daha belirgin ilerlemeler kaydediyoruz.

Bunların yanı sıra ailelerimize söylediğimiz diğer önemli konu ise; bu ekip çalışmasının hedefine yüzde yüz ulaşması için, özel eğitime mümkün olduğunca erken yaşta başlanmasıdır.

Bu nedenle değerli ailelerimize ekip çalışmalarının önemini vurgular, çocuklarına ve kendilerine sağlık ve mutluluk dolu bir yaşam dileriz.

Adnan ÇAKIR

“Ana ve babaların çocuklarına bagıslayabilecekleri en güzel miras,günlük zamanlarından birkaç dakikadır.”

- .

Levent Yağmur Çocuklar

Sanayi Mh. Sultan Selim Cd. Ezberler İş Merkezi No:31 Kat:3 Tel: 0212 284 57 57

Page 4: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

6 7

Adnan Çakır: Sayın Kaymakamım, biz yaklaşık 4 yıldır Sarıyer’de özel eğitim merkezi olarak faaliyet gösteriyo-ruz. Geldiğinizden bu yana çok değerli çalışmalarınızı, Sarıyer’de bizzat görüyoruz ve takdirle karşılıyoruz. Kurumlarımıza büyük destek veriyorsunuz. Bir de sizden şunu öğrenmek isteriz. Bundan sonraki projeleriniz nel-erdir?

Ömer Karaman: Öncelikle teşekkür ediyorum. Mülki amirliği hayatımda, çok farklı mekânlar görmüştüm. Ama sizin çalışma şartlarınızın sıcaklığı ve sevecenliği beni çok etkilemişti. Biz de klasik kaymakamlık hizmetlerimizin yanında engellilerle ilgili hizmetler vermeye çalışıyoruz. Tabi Devlet, özellikle taşrada kaymakamlık denildiğinde, o ilçede herkesin tanıdığı ilçe denetiminin başı ve çok daha hâkim olunan bir yönetim anlayışından bahsediyoruz. Ama 39 ilçesi bu-lunan yaklaşık 15 milyon nüfuslu İstanbul; hakikaten kaymakamlığı, mülki idare amirliği farklı olan bir yerdir. Bu vesileyle bizim çeşitli sahalardaki görevleri-mizin yanında, özellikle katma değer yaratıcı projelere vermiş olduğumuz ağırlık, İstanbul’da daha ayrı bir an-lam ifade ediyor. Örneğin; Biz Sarıyer’in farklılıklarını, İstanbul ölçeğinde ortaya çıkardığımız zaman bence çok önemli şeyler gerçekleştirmiş oluyoruz. Sarıyer’in marka değerlerini kullanmayı, var olan farklılıklarımızı ortaya koymak için faydalı görüyorum. BALIKÇILIK; İstanbul’da restoranlarda balık yemek dendiği zaman Sarıyer akla geliyor. Şuan hem balıkçılık merkezi hem

de reislerin Rumeli Feneri’nde balık tutup boşaltma merkezi olan yegâne yerin Sarıyer olduğunu vurgulu-yoruz. Her şeyden önce, yine Sarıyer’de BÖREKÇİLİK, Van’a da gidilse Sarıyer böreği var. Geleneksel mar-ka değeri yüksek olan mahalli bir ürünümüzdür. Bu mahalli ürünümüz şimdiye kadar sertifikaya tabi tutulmamış ama Sarıyer böreği olarak bilinir. Biz bunu 100 ev hanımına öğreterek, sertifikaya tabi tutarak, aynı zamanda Sarıyer böreğinin tanıtımını yapıyoruz. Bu çalışma “Sarıyer böreğinin bir marka olduğunu ortaya koymaya” vesile oldu.

Bunun yanında %50 alanımız orman. Ormanın içerisinde, bundan 20 yıl önce arıcılık varmış. Ben geldiğimde yoktu. 50 kişilik bir kooperatif kurduk. Bu kooperatifi teşvik ettik. 250 kişiye arıcılık eğitimi ver-dik. Kooperatife BALCILIK alanları tahsis ettik. Koope-ratifin çalışmalarına destek olarak, Sarıyer’de faaliyet gösteren arıcılık çalışmalarımız başlamış oldu. Sarıyer balları üretiyoruz. İstanbul’da bu tür şeyleri söylediğimiz zaman, “İstanbul’da bal mı üretilir?” denildiğinde, “Ge-lin Sarıyer’in bu nefis yeşilliğinin ortamında akasya, ıhlamur ve kestane ağacının olduğu balımızı tadın.” di-yoruz. Ve çok da başarılı oldu bu projemiz. Bunlar bi-zim klasik hizmetlerimizin yanında ortaya koyduğumuz başarılı ve farklı uygulamalardır. Örneğin; Buna paralel olarak, bir bahçıvanlık kursu açtık. Sarıyer’de siteler çok yaygındır. Bize site sahipleri, “Bahçıvanlık mesleğine sahip sertifikalı eleman arıyoruz, bulamıyoruz.” dediler.

100 kişiye bahçıvanlık eğitimi verdik. İŞ-KUR’la işbirliği halinde ustalık belgesi vererek güzel bir projeye daha imza attık. Vatandaşa her zaman kapımız açık. Gü-leryüzle, vatandaş memnuniyetine hitap eden devlet anlayışı ile bütün dairelerimize gelip görüşme şansı bu-labilirsiniz. Onlara devletin sıcak elini uzatan bir idare-cilik anlayışıyla, iş ve işlemlerini yürütüyoruz.

A.Ç: Bu çalışmalarınız için sizlere teşekkür ediyoruz. Bi-zim kurumumuzu gördünüz. Buradaki çalışmalarımızı gördüğünüzde duygulandığınızı gördük, engellilerimize yönelik çalışmalarınız neler olacak?

Ö.K: Ben şunu ifade edeyim, çok güzel bir söz var: “Eğer bir devlet, yaşlısından, çocuğundan ve engel-lisinden utanmıyorsa; o, modern bir devlettir. Gelişme yönünde çok önemli mesafeler kat etmiştir. Onun için, ben de diyorumki: “Ülkemizde her sahada çok önem-li atılımlar yapılıyor. Engelliler sahasında da Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü ve Sosyal Hizmetlerle ilgili birimler artık daha orga-nize, daha hizmet satın alıcı, fazlasıyla eğitim endeksli, titiz çalışmalar yapıyorlar. Bunlar tabi ki bizi mutlu eden şeyler. Bu nedenle engellilerle ilgili, ilçelerdeki çalışmaları uzak-tan takip ediyoruz. İstanbul’da Sarıyer’e geldiğim zaman, böyle bir kaç tane merkezin olduğunu öğrendim. Ben de tanımak istedim, ilgili yerin-de görmek istedim. Tabi si-zin kuruma geldiğim zaman çok olumlu sinyaller aldım. Özellikle dergicilik anlamındaki çalışmalarınızı da çok beğendim. Oradaki eğitimcilerin, personelin, güler-yüzle, sevgiyle olaya bakış açıları beni çok etkilemişti. Diğer daire müdürleriyle birlikte kurumunuzu ziyaret ettik. Buradaki geridönüşleriniz ne olmuştu onu me-rak etmiştim. Tabiki imkânların ve fiziki şartların çok daha iyi olması için daha büyük projeler yapılacaktır. Ama veli, öğrenci ve eğitimci ile bütünleşen bir yapıyı sağladığınızdan dolayı sizi kutluyorum.

Rehabilitasyon merkezleri hakkında, Türkiye’de belki bir dönemler bazı şeyler söylenmiştir. Ama ben inanıyorum ki, çok iyi bir kamu hizmeti ve bunların da; vatandaşa, devlete olan yansımalarında, sizler gibi işe gönül vermiş olan insanların bu işe sarılmasının çok büyük faydası olacaktır.

A.Ç: Bizimle ilgili düşüncelerinizi teşekkürle ve takdirle karşılıyoruz. Bu arada tabiki imkânlarımızla bu işi yap-maya çalışıyoruz ama bir yere kadar yeterli olabiliyoruz. Size de bu bakımdan minnet borçluyuz. İhtiyaç sahibi

ailelerimizi size bildirdiğimizde yardımlarınızı esirgemi-yorsunuz.

Ö.K: Elbette her sahada kamu hizmetini paylaşarak fakr-u zaruret içinde olan halkımıza mahallinde, evinde gerekeni yapıyoruz. Son zamanlarda ülkemizde evde bakım hizmetine kadar verilerek bu ağır yük insanların,

ailelerin üzerinden alınmakta, bunla paralel yeni mev-zuatta değişiklikler olmaktadır. BÖYLELİKLE Sosyal Hizmetler’in, evde bakımla ilgili vereceği hizmetlerin tümünü, mahalle ve Kaymakamlıklara bıraktı. Bırakılan bu yasa ile de Vakıflar Müdürümüzü Antalya’ya kur-

sa gönderdik. Sosyal Dayanışma Vakfı çatısı altında bunları ma-hallinde daha iyi or-ganize edeceğimize, mahallinde daha iyi görebileceğimize ina-nıyorum ben. Za-ten bu hizmet bütün kaymakamlıkların, var olan hizmetleridir. Fakr-u zaruret içe-risinde olan garip gurabanın, engelli olan vatandaşlarımızın biz hep yanındayız. Ben,

sizin kurumunuzdaki bu tür sosyal yardımlaşma çatısı altına girebilecek olanları da benim konum olarak görüyorum, o nedenle bunları paylaştım. Allah rızası için, tamamen hizmet için ve o çocukların en objektif bilgilerini sizden almak da bizi rahatlatmıştır. Bizim amacımız, bu kişilerin gururlu, onurlu engelli vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılama yönünde devlet olarak yapacağımız yardımlarda sağlıklı bilgi-lere ulaşmaktır. Bu sağlıklı bilgilere ulaşmakta sizden aldığımız doneler de bize yardımcı oldu.

A.Ç: Ben bu güzel sohbet için size teşekkür ediyorum. Desteklerinizi yanımızda hissetmek; engelli kardeşlerimizi koruyup gözeten, sorunlarımızda bize pozitif yaklaşan yöneticilerimizin varlığını bilmek bizleri de daha güçlü kılıyor ve biz Yağmur Çocuklar Özel Eğitim Merkezi olarak diyoruz ki: BİZİM SİZE, SİZİN BİZE, ONLARIN HEPİMİZE İHTİYACI VAR!

“ Eğer bir devlet, yaşlısından, çocuğundan ve engellisinden utanmıyorsa; o, modern bir devlettir. ”

Kurucumuz Adnan Çakır’ın, Sarıyer Kaymakamı Ömer Karaman ileÖzel Eğitim üzerine söyleşisi

SARIYER’İN DEĞERLERİ ÖMER KARAMAN İLE MARKALAŞIYOR

Page 5: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

8 9

Adı İlknur İrem Sağlam. Adı gibi ailesinin ilk nuru, ilk çocuğu. Anne babası doğduğu gün büyük üzüntü yaşamış. Bir de yakınlarındaki insanların can sıkıcı yorumları sıkıntılarını daha da arttırmış. Fakat onlar zaman geçtikçe İrem’in hayatlarına çok fazla anlam kattığını, onunla yaşadıkları her anın ne kadar kıymetli olduğunu ve en önemlisi down sendromlu bir çocuğa sahip olmanın kendilerine verilmiş bir hediye olduğunu düşünüyorlar.

İlknur İrem kurumumuza başladığında 7 aylıktı. Vücudundaki aşırı hipotoni (gevşeklik), oturma bozukluğu (normal gelişime göre 6 aylıkken oturma başlar), gövdesini sa-bit durduramaması gibi nedenlerle, yürüme aşamasına gelmemizin biraz zaman alacağı kanısındaydım. İlk seansta yapılan değerlendirmeden sonra, önümüzdeki seanslar için anneyle konuşup bizi nelerin bekleyebileceğini, sabırlı ve azimli olmamız gerektiğini, seans sırasında yapılanların evde de mutlaka tekrar edilmesi gerektiğini anlattım.

...ve eğitim başlıyor

EĞİTİMİ BAŞARIYLA TAMAMLADIK

FİZYOTERAPİST BAKIŞ AÇISIYLAAİLENİN BAKIŞ AÇISIYLA

Öncelikle oturmamızı düzeltip gövde kont-rolümüzü sağlamamız gerekiyordu. Bunun için evde ve fizyoterapi seanslarında, gerekli egzersizler ve denge eğitimi verilmeliydi. En şanslı olduğumuz konu ise İrem’in seanslar sırasındaki adaptasyonu ve azmiydi. Aralıklarla ağlasa da onu eğlendirmeye çalışarak seansları en verimli hale getirmeyi amaçlıyorduk. Gövdesi neredeyse dizlerimize kadar öne doğru eğikken, birkaç ay sonra normal gövde pozisyonuyla oturmaya başladı. Yavaş yavaş emek-lemeye geçiş pozisyonunun öğretilmesi ve emekle-meye geçiş dönemine girdik. İrem o kadar hızlı ve güzel ilerliyordu ki her geldiğinde kendisine yeni bir

şeyler katıyordu. 1 yaşına geldiğinde İrem emek-lemeye geçmiş, artık annesini yaramazlıklarıyla bezdirmeye başlamıştı. Annesi ‘‘Mine hanım, ye-terli yürümese daha iyi sanki.’’ diyordu (Aramızda gülüşüyorduk). Ayakta destekli durma (gövde desteği ya da bir yerlerden tutunarak), destekli yürüme (walker yardımıyla), paralel barda yürüme, bobath topunda denge çalışması; programımıza İrem’in ilerlemesine bağlı olarak kattığımız yeni egzersizlerden bazılarıydı. Dünya tatlısı İrem, 16 aylıkken bağımsız olarak ilk adımlarını attığında anne göz yaşlarına boğulmuştu, baba da verdikleri emeğin karşılığını almaktan dolayı çok mutluydu.

Şu an İrem 18 aylık ve fizyoterapiyi sonlandırdık. Artık tam gövde kontrolü olan dengeli ve minik adımlarıyla anne ve babasını peşinden koşturan bir afacan haline geldi. İrem güçlü, uyumlu ve azimli yapısıyla bana göre bu işte örnek çocuklardan bir tanesi. Tabiki İrem’e sonsuz güvenen ve verdiğim egzersizleri aksatmadan, hatta fazlasıyla yapan aile-sinin de payları var.

Fizyoterapi ve rehabilitasyon bir ekip işidir. Bu ekibin elemanları fizyoterapist + çocuk + aile bi-reyleridir. Ben bir fizyoterapist olarak çocuklar adımlamaya başladıkça bu mesleği yapmanın gurur verici yanını tekrarla yaşıyorum. Çocuklarımız için hep birlikte el ele...

Mine Polat Fizyoterapist

İçimizden Bir Portre

Page 6: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

10 11

SARIYER BELEDİYESİ ENGELLERİ AŞIYOR...

Merhaba,Bundan yaklaşık 3 yıl önce, göreve geldiğimiz gün, Sarıyer’de toplumcu, ile-

rici ve insanı temel alan bir yerel yönetim politikasını oluşturmak için çalışmaya başladık. Amacımız; emekten yana, bilim, sanat ve estetikle derinleşen; sevgi, sağduyu ve hoşgörüyle olgunlaşan; insan onurunu, demokrasi bilincini, yurttaşlık haklarını ön plana alan, gelişme odaklı, çağdaş bir yönetimdi. Geride kalan zaman, sorunları bu yönetim anlayışı ekseninde çözüme kavuşturmanın çabasıyla geç-ti. Sarıyerli yurttaşlarımızın desteğiyle pek çok güçlüğü aştık, önemli işler başardık. Burada, bu başarılarımızın sadece engelli yurttaşlarımızla ilgili olan kısmından söz edeceğim.

“Neyi başlattığınızla değil, neyi bitirdiğinizle değerlendirileceksiniz.” diye bir söz var. Bu sözün izinde başladık çalışmalarımıza. Başlamak önem-liydi, ama sürdürmek ve sonuca varmak daha önemliydi elbette. 2011 yılı Nisan’ında engelli vatandaşlarımızın önündeki engelleri kaldırmak ve ilçe genelinde, bu yönde yapılacak çalışmaları

koordine etmek amacıyla kurduğumuz Engelliler Koordinasyon Merkezi’nde (EKOM) bir veri tabanı oluşturarak, Sarıyer’deki engelli yurttaşlarımızın bil-gilerini kayıt altına almaya başladık. Bugün, kesin olmayan verilere göre Sarıyer’de nüfusun %12,29’unun, yani 40 bini aşkın kişinin engelli olduğu bilgisine erişmiş durumdayız. Çıkardığımız envanter sonucunda bu kişilerden 2800’ünün detaylı bilgilerini sistemimize girdik. Uzun yürüyüşümüz bu bilgilerin aydınlığında başladı. “Her şey engelsiz Sarıyer için” sloganıyla çıktığımız yolda, aşılması ge-reken en büyük engelin sevgi-sizlik olduğunun farkındaydık. Bu düşünceden hareket ederek sevgiyle bilgiyi pekiştirip dayanışma ve paylaşım atmosferini oluşturduk. Belediyemiz bünyesinde kurduğumuz SADEM ve SAGEM gibi birimlerde yürüttüğümüz projelere; sivil toplum örgütlerinin ve mücadelemize omuz vermek iste-yen şirketlerin entegrasyonunu sağladık. Buradan “Yağmur Çocuklar Şenliği”, “Engelliler Festivali”, “Zihinsel Yaratıcı Dokunuşlar”, “Kapakları Toplu-yoruz, Engelleri Aşıyoruz”, “Elim Sende!”, “Beyaz Baston” gibi çok güzel etkinlikler doğdu.

Bu etkinliklerin yanı sıra, başta engelli öğrencilerimiz olmak üzere bütün engelli yurttaşlarımızın yaşamlarına yeni renkler, sesler katmak amacıyla özel geziler, tekne turları, yemekler, konserler, tiyatro gösterileri, futbol, basketbol, bowling turnuvaları, masa tenisi maçları düzenledik. Yine engelli öğrencilerimizin yaratıcı güçlerini geliştirmek, yaşama sevinçlerini artırmak amacıyla resim, oyun-cak, kukla, maske ve masal atölyeleri gibi atölyeler kurduk. Kilyos Sosyal Tesislerimizde tatil imkânı sunduk. Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen bir uygu-lama ile 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde işitsel, zihinsel, ortopedik ve görme engellilerin Sarıyer’deki tüm kamu personeline kendilerini, yaşadıkları sorunları, mücadelelerini ve toplumdan beklentile-rini anlattıkları bir seminer gerçekleştirdik.

Akülü ve tekerlekli sandalye başta olmak üzere, engelli yurttaşlarımızın gereksinimi olan araç-gereçleri olanaklarımız çerçevesinde kendilerine dağıttık.

Engelliler için özel olarak tasarlanmış ulaşım aracımızı hizmete soktuk. Yurttaşlarımız, çağrı merkezimizle iletişime geçerek bu hizmetimizden yararlanabiliyorlar. İç ve dış mekânlarda yaptığımız çalışmalarımızda da tasarımlarımızı bu düşünceden hareketle oluşturduk. Bunlar henüz gerçekleştirdiklerimizin bir kısmı. Önümüzdeki

süreçte engelli yurttaşlarımızın yaşam kaliteleri-ni daha da yükseltmek, sorunlarını azami oranda çözmek için yürekten gayret sarf edeceğiz. Yapımına başladığımız Belediye Hizmet Binası ve Kültür

Merkezi, engellilerin hiçbir engelle karşılaşmaksızın rahatça kullanabilecekleri bir tasarıma sahip olacak. Bunu ilçe genelindeki bütün yapılar için uygulama

çabasındayız. Geleceğin güzel günlerine erişmek, ancak bu çabalarla gerçekleşebilir.

Her zaman anlatmaya çalıştığım çok önem-li bir konu var: Her an engelli olacakmış gibi ve her an bir yakınımızın engelli olabileceğini düşünerek, engellilere sahip

çıkmak gerektiğini hiç aklımızdan çıkartmamalıyız. Onların hayatını kolaylaştırmak için sağlamaya çalıştığımız ufak bir araç, benim için belediye binası yapmak kadar önemli. Beraber yaşamanın koşullarını oluşturmak bizlerin görevidir. Bunun için çalışıyoruz. Engelli olmak sizleri korkutmasın. Gözleri hiç görmeyen büyük ozan Âşık Veysel, söz-lü halk kültürümüzü evrensel müzik alanına taşıdı. Bugün onu bütün dünya tanıyor. Kafamızdaki engel-leri aştığımız sürece, dünyamız ışıklar ve umutlarla dolacaktır. Tüm yurttaşlarımıza umutlu, sağlıklı bir yaşam diliyorum.

İnş. Müh. Şükrü Genç Sarıyer Belediye Başkanı

“neyi başlattığınızla değil, neyi bitirdiğinizle değerlendirileceksiniz”

Page 7: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

12 13

Down Sendromlu çocuklarda genelde bir kas gevsekliği vardır. Başını tutma, emekleme, ayak-ta durma, sıralama ve yürüme gibi aşamalara, bu çocuklarda daha uzun sürede ulaşılmaktadır. Bu süreci hızlandırmak için fizyoterapiye erken dönem-de başlamak, onun etrafını keşfetmesinde yardımcı olacaktır.  Down Sendromlu çocukların dikkat süreleri kısa, bellekleri zayıftır. Soyut kavramları öğrenmede zorluk çekebilirler. Ancak olanak tanındığında ve uygun eğitim verildiğinde bağımsız yaşam becerile-rini kazanabilmekte ve yaşamlarını daha az bağımlı olarak sürdürmeyi başarabilmektedirler. Sosyal gelişimleri ise zihinsel gelişimlerinden genellikle 2-3 yıl öndedir. Çevreleri ile uyumlu ilişkiler kurabilirler. Sevimli, neşeli, dünyayla barışık, karşısındakilerin yaşı konumu ne olursa olsun hemen yakınlık kura-bilen, ama buna karşın inatçı, istemediği şeyi yapma-yan, kendi yapabileceği bir işi başkasına yaptırmaya eğilimlidirler. Anne ve babanın çocuğa karşı aşırı ko-ruyucu olması gelişimini yavaşlatmaktadır.

Erken teşhis ve tedavi ile birçok şeyi daha erken öğrenebilmektedirler. Özellikle ilk yıllarda çocuğun gelişimi için uygulanan destekleme programı çok önemlidir. Özel eğitimde, ilerleme kaydetmek ve is-tenen hedeflere ulaşabilmek için eğitimin sürekli olması, ailenin ise çocuğa gerekli fırsatlar vererek, eğitimciyle paralel bir şekilde uygulamaları evde tekrar etmesi gerekmektedir. Down Sendromlu çocuklar her ne kadar fiziksel olarak birbirine çok fazla benzeseler de her birinin farklı yetenekleri ve kişilik özellikleri vardır. Onun  toplumdan soyutlanması yerine, sosyal bir ortamda yaşamını sürdürmesi ve akranlarıyla aynı ortamı paylaşması gelişimi için çok büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki normal gelişim gösteren çocuklara oranla biraz daha fazla ilgi, özen, sabır ve anlayış göstermek biz eğitimciler ve siz anne babalar olarak onların bize gösterdikleri karşılıksız sevgiye vereceğimiz en güzel cevap olacaktır.

Down Sendromu 1866 yılında ilk kez İngiliz Doktor John Longdon Down tarafından tanımlanmıştır. 1959 yılında ise Fransız Doktor, Jerome Lejuene Down Sendromunun kromozom anormalliğinden ileri geldiğini belirtmiştir. Down sendromu en fazla görülen kromozom ano-malisidir. İnsan vücudu oldukça fazla sayıda hücre-lerden bir araya gelmektedir. Her bir hücre içinde ge-netik bilgilerin bulunduğu “kromozom” dediğimiz yapı vardır. Bu hücrelerde normalde 46 kromzom

bulunmakta, bu 46 kromozumun yarısı anneden, yarısı ise babadan gelmektedir. Down Sendromlu bireylerde ise 47 kromozom bulunmaktadır. Bu faz-la kromozom 21. kromozom çiftinde olduğundan Down Sendromuna aynı zamanda Trizomi 21 de denmektedir. Fazla olan bu kromozom, Down send-romu olan bebeğin belirli fiziksel özelliklere sahip olacağını göstermektedir. Down Sendromuna neden olan faktörler konusunda, annenin yaşının ilerlemiş olması sendromun sıklığı ile ilişkili olan tek istatis-tik veridir.

Down Sendromlu Bebeklerde Doğum Sonrası Görülen Bazı Ortak Özellikler: Down Sendromlu bir çocuğun yüzü genelde yuvar-lakça ve basıktır. Baş ufak, ense kısa ve geniştir. Tüm Down Sendromlu çocukların gözleri yukarı doğru çekik ve badem biçimindedir. Gözlerinin bu-run taraflarında “epikantus” denen bir deri kıvrımı vardır. Yeni doğanlarda göz içinde beyaz veya hafif sarı lekeler olabilir. Bunlar zaman içinde kaybolur. Dil ve ağız kaslarının gevşekliği nedeniyle dil genel-de dışarı sarkıktır. Saçları yumuşak, seyrek

ve parlaktır. Eller geniş ve parmaklar kısadır. Bir çoğunda avuç içinde enlemesine kalın bir çizgi

vardır. Ayak baş parmak ile ikinci parmak arasında ise bir boşluk bulunmaktadır. Normal gelişim gös-teren çocuklarla karşılaştırıldıklarında down send-romlu çocukların tüm gelişim alanlarında gerilik gösterdikleri görülmektedir. Bu gerilik bazı çocukta daha az iken bazı çocukta çok daha ağır bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.

İşitme kaybı, ağız ve dil kaslarındaki kas gevşekliği ve çocuğun bilişsel gelişimindeki geriliğin etkisi so-nucunda dil ve konuşma gelişiminde gecikme ola-bilmektedir. Normal gelişim gösteren bebeklerde 3. veya 4. ayda çıkardıkları seslerde artış olmaktadır.

Down Sendromu

Zeynep AyaksızPsikolog

Page 8: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

14 15

Kekemelik, seslerin, hecelerin, sözcüklerin söylen-mesinde işitilebilir veya sessiz tekrar ve uzatmalar biçiminde sözlü anlatımın akıcılığındaki bozukluk olarak tanımlanabilir. Kekemeliğin temel özelliği bireyin konuşmasının gerek akıcılık gerekse za-manlama yönünden yaşına uygun olmayan biçim-de bozulmasıdır. Bu bozuklukta ses ve hece yine-lemeleri, sesleri uzatma ünlemlemeler sözcüklerin parçalanması duyulabilir ya da sessiz bloklar (konuşma sırasında tamamlanan ya da tamamla-namayan ara vermeler) dolaylı yoldan konuşma (söylenmesi zorunlu kelimelerden kaçınmak) için başka sözcükler kullanma, sözcükleri fiziksel bir gerginlikle söyleme ve tek heceli sözcük yinelemeleri gibi aksaklıklar görülmekle birlikte, okul başarısı mesleki başarı ve toplumsal iletişim olumsuz yönde etkileniyor. Konuşma esnasında konuşmanın düzen-li bir şekilde ilerlemesini bozan duraklama, bazı ses ve sözcükleri yineleme ya da bir heceyi uzatarak söyleme ile giden ve bazı kişilerde sosyal ortamlarda kaçınmaya yol açıp kaygı ve üzüntü konusu olan bir bozukluktur.

Akıcı konuşmada ritim ve zamanlama büyük önem taşır. Hız, vurgulama ve doğru yerde duraklamalar açısından farklılıklar olsa da konuşmada söz ve söz grupları kendiliğinden akar. Akıcılıkta ortaya çıkan bozukluklar, uygun olmayan duraklamalar, tekrarlar ve benzer problemler konuşmanın doğal akışını et-kiler.

Bazen bu bozukluk, konuşmayla ilgili veya ilgi-siz olan beden hareketleri ve mimiklerle birlikte görülmektedir. Kekemeliğin, heyecan, korku, kaygı ve utanma gibi daha öznel duyguların belirtisi olduğu da düşünülmektedir. Genel anlamda sesleri ve sözcükleri tekrarlayarak duraksamayı, sesleri uzatmayı, konuşurken blok yaşamayı, bazı ses ve hecelerden kaçınarak konuşmayı içeren kekemelik, diğer konuşma bozukluklarının aksine konuşmanın bütününü etkilemektedir. Ayrıca kekemeliğin,

konuşmacının kekemelikten korktuğu, ilerisini düşünerek gergin olduğu, kaçınmaya çalıştığı zaman sıklaşan bir durum olduğu bilinmektedir. Kekemelik çocuklarda 2-2,5 yaşlarda 12-15 yaşlara ka-dar ortaya çıkan bir uyum ve davranış bozukluğudur. Ergenlik döneminden sonra gençlerin kekeme olma ihtimali azalmaktadır. Genellikle, çocuklarda ve 2-5 yaşlarında ortaya çıkan kekemeliğin farklı sebep-leri vardır. Bu sebepler çok çeşitli olmakla birlikte aşağıdaki gibi sıralanabilmektedir:

* Sesle korkutulma* Kekeme birini taklit etme* Yangın, deprem ve sel gibi afetler* Hayvandan korkma (genellikle kedi, köpek)* Tüp patlaması, bina çökmesi gibi olaylar* Trafik kazaları* Travmatik yaşantılar ve korkular* Aile fertlerinden birinin ölümü* Boşanma nedeniyle anneden, babadan ayrılma* Ani seyehatler nedeniyle ayrılma* Evcil hayvanın ölümü ya da hayvandan ayrılma* Baskıcı, aşırı disiplinli aile tutumları* Aşırı koruyucu aile tutumları* Alaycı, aşağılayıcı aile tutumları

Çocuklarda görülen psikolojik temelli kekemelik, çocuğun çevresindeki kişilerin yanlış tutumlarıyla iyice kuvvetlenebilir ve pekişebilir.

Anne-baba bu konuda dikkatli davransa bile çocuğun etkileşimde olduğu diğer aile bireyleri, okul arkadaşları, öğretmenleri ve

KE KE ME LİK

komşularının yaptığı hatalar nedeniyle çocuğun kekemeliği artabilir veya kekemelik nedeniyle başka sorunlar ortaya çıkabilir. Kekemelik nedeniyle ortaya çıkabilen diğer sorunlardan bir kaçını şöyle ifade ede-biliriz;

* Özgüven eksikliği* Başarısızlık kaygısı* Çeşitli korkular* Okul başarısızlığı* İçe dönük olma* Değersizlik hissi * Depresyon

Genel olarak erkek çocukların kızlara göre daha çok kekeleyerek, göz teması ve iletişim kurmaktan kaçındıkları, dolayısıyla tedavilerinin de daha uzun sürdüğü belirlenmiştir.

Kekemelik bir hastalık değildir. Uyum ve davranış bozukluğudur. Bir ailede kekeme varsa o ailedeki çocukların kekeme olma olasılığı yüksektir. Gene-tik yatkınlığın kekemelikte %60-70 civarında etkin olduğu tahmin edilmektedir. Eğer çocuk çok güzel, huzurlu, mutlu bir ortamda ise kekeme olmaya-bilir. Ama korku, şiddet, baskı, değersizlik hissinin hakim olduğu bir ortamda yaşarsa kekemelik ortaya çıkabilir. Anadolu Üniversitesi (AÜ) Engelliler En-tegre Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kon-rot, kekemeliğin okul öncesi çocuklarda rastlanan bir dil ve konuşma bozukluğu olduğunu belirterek, bu rahatsızlığa 3-5 yaşları arasındaki çocukların %15’inde rastlandığını kaydetmiştir. Konuşmanın normal akışında ses, hece, kelime tekrarları, sesi hiç çıkaramama gibi kesintilerin meydana gelmesini kekemeliğin belirtilerinden olduğunu anlatan Kon-rot; ailelerin, kekemeliği çocukların çeşitli olaylar karşısında yaşadığı şiddetli korkudan kaynaklanan psikolojik travmaya bağladıklarını belirterek, asıl nedenin beynin sağ ve sol yarı kürelerindeki çeşitli işlevlerin aksaması olduğunu dile getirmiştir.

Kekeme bir kişiyi dinlerken ne yapmalı?Bir kekeme size bir şeyler söylemeye çalışırken, onu sabırla dinlemelisiniz. Kelimenin sonu bir tür-lü gelemiyor diye sabırsızlandığınızı, sıkıldığınızı belli ederseniz, karşınızdaki kişinin işini daha da

zorlaştırırsınız. Eğer siz sakin, normal bir konuşmayı dinler gibi davranırsanız, mesele büyük ölçüde çözümlenir. Sakın karşında kekeleyen kişiyi sıkıntıdan kurtarmak için onun söylemekte zorlandığı kelimeyi siz tamamlamayın. Bırakın, sözünü kendisi bitirsin. Bazı çocuklar, yaşadıkları önemli olaylardan son-ra kekelemeye başlarlar. Dört yaşında konuşurken kekeleyen her beş çocuktan dördü, ergenlik çağında bu sorundan kurtulmuş oluyor. Ama nasıl olsa çocuk büyüyünce bu dertten kurtulacak düşüncesiyle tera-pi yaptırmamak hata olur. Çocuğa telaşlanmadan ağır ağır konuşmasını öğretebilirseniz, kekemelikten kurtulması kolaylaşır.

Kekemeliğin Tedavi YöntemleriKekemeliğin tedavisinde izlenen yollar, nedenlere bağlı olarak çok çeşitli ve değişiktir. Kekemeliğin nedenini yapısal bozukluğa bağlayan uzman teda-vide o yöne ağırlık verecektir. Kekemeliği bir kişilik bozukluğu olarak gören uzman ise ruhsal tedaviyi savunur ve onu uygular. Nedene ilişkin kuramları açıklarken son olarak değinilen orta yol görüşü tedavi için de geçerlidir. Ancak burada önemli bir noktanın açıklanması gerekmektedir. Kekemeliği başlatan ne-denler ruhsal olmasa bile sonradan kekemeliğin bir ruhsal sorun haline dönüştüğü açıktır. Bu bakımdan kekemeliğin düzeltilmesinde ruhsal tedavi ile konuşma tedavisinin birlikte düşünülmesi gerek-mektedir. Ruhsal tedavi ya da konuşma tedavisi için bireysel ya da grup çalışmaları yapılabilir. Kekeme-lerle yapılacak ruhsal tedavi için grup çalışmalarının daha etkili olduğu belirtilmektedir. Konuşma tedavisi ve ruhsal tedavi yöntemleri kekemeliğin birinci ya da ikinci dönem oluşuna, ağırlık derecesine, bireye ve sahip olunan olanaklara bağlı olarak değişkenlik gösterebilir. Kekemeliğin tedavisi diğer konuşma engellerine göre daha çok zaman alan, uzun süren bir çalışmayı gerektirir. Bu durumun kekeme ailesi ve uz-man tarafından dikkate alınması gerekir.

Kaynaklar:Guitar B.(2006). Stuttering : An Integrated Approach to its nature and treatment. Baltimore, MD : Williams & Wilkins. Doç.Dr. Selahattin Şenol

Mamura Khayitova Dil ve Konusma Bozuklukları Uzmanı

Page 9: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

16 17

0-2 YAŞ

Bebeğinizi “ma”, “ba” gibi ünsüz-ünlü ses dizilerini üretmeye yönlendirin.Konuşma girişimlerini göz kontağı, sözel cevaplar ve çeşitli ses taklitleriyle destekleyin.Çocuğunuzun yüz ifadelerini ve gülüşlerini taklit edin.Çocuğunuza davranışlarınızı taklit etmeyi öğretin (öpücük atma, alkış yapma gibi).Her anınızda çocuğunuzla konuşun. Yıkarken, giydirirken, beslerken çocuğunuzla konuşmaya de-vam edin. Renkleri tanıtın.Nesneleri sayın.Jestler kullanın. Örneğin hoşça kal derken el sallamak gibi.Hayvanları çıkardıkları seslerle birlikte tanıtın.İletişime geçme girişimlerinin farkında olun.Bebeklerin kullanmaya daha yatkın oldukları sözcükleri daha sık kullanın (Bu baba, bak dede gibi).Çocuğunuza kitap okuyun. Okumak her zaman yazılı kelimeleri takip etmek değildir. Büyük resimleri olan renkli bir kitap üzerinden çocuğunuza sorular sorup onun isimlendirmesine yardımcı olun.

2-4 YAŞ

Çocuğunuza model olmak için açık ifadeler ve kolay kelimeler kullanın.Çocuğunuzun söylediği sözcükleri onu anladığınızı göstererek taklit edin. (Meyve suyu mu, elma suyu is-ter misin?).Çocuğunuzun konuşmalarını taklit etseniz bile sonrasında doğrusunu söyleyin ki çocuğunuz söyle-mek istediği sözcüğü sizin söylediğinizi taklit ederek pekiştirsin.Konuşma defteri yapın. Çocuğunuzun sevdiği şeylerin resimlerini kategorilere ayırarak bu deftere yapıştırın. Çocuğunuzu soru sormaya yönlendirin. Evet-hayır oyunu oynayarak muhakeme yapmasını sağlayın. “Sen erkek misin, köpekler uçabilir mi?” gibi.Seçim yapması gereken sorular sorun. “Elma mı ister-sin, portakal mı?” gibi.Sözcük bilgisini geliştirin. Örneğin vücudumuzdaki organları adlandırın, ne işe yaradıklarını anlatın.

“Bu senin bur-nun. Bak çiçeği koklarsın bur-nunla” gibi.Basit şarkılar söyleyin.Çeşitli objeleri isimlendirip ne işe yaradıklarını anlatın.Tanıdık insanların ve çeşitli yerlerin fotoğraflarını gösterin. Orada yaşananları, kişileri hatırlatın. 4-6 YAŞ

Çocuğunuz sohbet etmeye çalıştığında verebildiğiniz tüm dikkatinizi verin.Konuşurken çocuğunuzun dikkatini çektiğinize emin olun.Bütün konuşma girişimlerini destekleyin, onu anladığınızı gösterin.Konuşmanız bittiğinde biraz ara verin. Böylelikle çocuğunuza konuşmaya devam etme şansı verin.Basit cümleler içinde yeni sözcükler kullanın ve o sözcüğü açıklayıcı sözcükler seçin.Konum bildirecek sözcükler kullanın (birinci, sağdaki gibi). Karşıt anlamlı sözcükler kullanın ( yukarı- aşağı, açık-kapalı gibi).Sözcükleri tanımlayacak sıfatlar kullanın (çilekli don-durma, soğuk su gibi).2-3 eylem bildiren komutları takip etmesine yardımcı olun. “Odana git, kitabını getir”gibi.Çocuğunuza yönerge vermesi için yönlendirin.Çocuğunuzun televizyonda izlediği programlar hakkında konuşun.Günlük işleri avantaja çevirin; çocuğunuzla yapın. Yaptığınız yemekten, sevip sevmediğinden vb konu-lardan konuşun.Alış veriş yaparken ne alacağınız, ne kadar alacağınız hakkında çocuğunuzla sohbet edin.

Kaynak:http://www.asha.org/public/speech/development/parent-stim-activities.htm

DİL ve KONUŞMA GELİŞİMİNİ ARTTIRICI ETKİNLİKLER

Ceyda Çelebi Şöhret Dil ve KonusmaBozuklukları Uzmanı

T.C.

SARIYER KAYMAKAMLIĞI HALK EĞİTİM MERKEZİ

YAĞMUR ÇOCUKLAR MESLEK EDİNDİRME KURSU

Özel Eğitime ihtiyaç duyan öğrencilerimizin topluma faydalı bireyler olmalarına ve toplumda yer edinmelerine

yardımcı olmak amacıyla yaptığımız çalışmaların en iyisi Mum Atölyemiz. Mum Atölyesi sayesinde çocuklarımız, bu alanda-ki yeteneklerini keşfederlerken aynı zamanda meslek edinerek yaşamlarına katkıda bulanacaklar. Çocuklarımızı topluma

kazandırma düşüncemizi Sarıyer Halk Eğitim Merkezi’nin desteğini alarak gerçekleştirdik. Kaymakamlık onaylı Mesleki Eğitim Kursumuz, alanında uzman El Sanatları Öğretmeni Nurife Kaplan’ın rehberliğinde 5 Nisan 2012 günü başladı.

Çocuklarımız yeni bir alan keşfedecekleri için mutlu ve istekliydiler. Kursumuz 6 Nisan’da

Sarıyer Kaymakamımız Ömer Karaman ve Sarıyer İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Mehmet Akgündoğdu’nun katılımı ile açıldı, 22 Haziran’da Sarıyer Kaymakamlık binasında ilk ürünlerinden oluşan sergiyi açmanın gururunu yaşayan çocuklarımız, sonrasında düzenlenen kermeste ürünlerini satışa sundular. Atölyemiz çeşitli alanlarda faaliyetlerine devam etmektedir.

Page 10: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

18 19

İnsan sosyal bir varlıktır. Bireylerin tüm yaşamı, çevresinde uyum sağlama çabası içinde geçer. Bu uyum çabası, doğumdan itibaren bir gelişim göstermektedir. Sosyalleşme, bir çok karmaşık faktörün etkilediği bir oluşumdur. Bir diğer anlamda ise sosyalleşme; kişinin, grubun kural ve değerlerine uymayı öğrenmesi ve bu

değer ve düzeni beğenmesidir. Bu öğrenme doğumdan ölüme dek tüm yaşam boyunca de-vam eder ve bu süre içinde bireyin çevresindeki insanlarla ilişkileri ve diğer çevre faktörleri sos-yal uyumda önemli rol oynar. Özel eğitime ihtiyaç duyan çocukların sosyalleşmelerinde öne çıkan bazı problemler vardır. Bu problemler kısmen toplumdaki bireylerin bu çocuklara yönelik tutum ve davranışlarına kısmen de çocuğun geçmişte kendisinden beklenen davranışları ye-rine getirmedeki başarısızlıklarıyla ilişkilidir.

Bizler çocuklarımızın ihtiyacı olan sosyal ortamları kendi bünyemizde oluşturarak onların içinde saklı olan potansiyel yeteneklerinin ortaya çıkarmayı hedeflemekteyiz. İnanıyoruz ki, yeter-li zemin hazırlandığında ve disiplinli bir çalışma uygulandığında çocuklarımız bulundukları düzeyin çok daha üstünde sosyal ve başarılı ola-caklar. Bu anlamda şuan için yapmış olduğumuz çalışmalardan bazıları;

↳ Müze Gezileri ↳ Sanat Atölyeleri ↳ Takı Tasarımları ↳ Festivaller ↳ Spor Faaliyetleri ↳ Sinema Günleri ↳ Tiyatro ↳ Yemek Atölye

Çalışmaları

SOSYAL ETKİNLİKLERİMİZ

YAĞMUR ÇOCUKLAR VE ECE AKADEMİ ORTAK PROJESİİlköğretimi tamamlamış çocuklarımız meslek sahibi oluyor.2003 yılından bu yana özel gereksinimli çocuklara, 4 şubesiyle eğitim vermekte olan Yağmur Çocuklar Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi ile 2011 yılında açılan Ece Akademi Estetisyenlik ve Kuaförlük Kursu’nun birlikte yürüttüğü proje ile engelleri aşması için onlara olan desteğimizi daha fazla göster-meyi amaçladık. Onların bu konudaki başarısını arttırmak için, 9 yıldır özel eğitim alanında daha iyi nasıl eğitim yapılabileceğimiz üzerine yurtiçi ve yurtdışı araştırmalar yaparak ilerledik. Öte yandan, bu alanda yaşanan sorunlardan biri; ailelerin yaşadığı “Ben olmazsam çocuğum ne olacak?” kaygısını da bir nebze olsun azaltmak amacıyla ortaya çıkmış bir fikirdir. Böylece çocuklarımız yapabilecekleri işler doğrultusunda Ece Akademi’de eğitim görüp branşlarına göre sertifika alacak ve meslek sahibi ola-caklardır. Yağmur Çocuklar Ailesi olarak yeni fikir ve çalışmalarımızla sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz.

Zeynep Erdemli ÜnsalÇocuk Gelişimi

Page 11: Yağmur Otizm Dergisi

ӷ KUAFÖRLÜK EĞİTİMİ ӷ ESTETİSYENLİK EĞİTİMİ ӷ PROFESYONEL MAKYAJ EĞİTİMİ ӷ MAKYAJ EĞİTİMİ ӷ PLASTİK MAKYAJ EĞİTİMİ

ӷ MANİKÜR & PEDİKÜR EĞİTİMİ ӷ TÜRBAN BAĞLAMA EĞİTİMİ ӷ PROTEZ-AKRİLİK TIRNAK EĞİTİMİ ӷ İPEK KİRPİK EĞİTİMİ ӷ IPL EĞİTİMİ ӷ KAVİTASYON EĞİTİMİ

Sanayi Mah. Sultan Selim Cad. No: 31/2 Ezberler İş Merkezi 4.Levenet / İstanbulTel: (0212) 374 36 63 Fax: (0212) 284 57 77

MEBECE GÜZELLİK VE SANAT AKADEMİSİ Ankara Yağmur Çocuklar

Halaskargazi Cd. Küçükbahçe Sk. Samanyolu İş Merkezi Tel: 0212 219 54 54

Page 12: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

22 23

ÖĞRETİM YÖNTEMLERİSes Temelli Cümle Yöntemi Aşamaları: İlk okuma – yazmaya hazırlık (çizgi çalışmaları) - Sesi hissetme ve tanıma - Sesi okuma ve yazma - Sesler heceler, heceler-den sözcükler, sözcüklerden cümleler oluşturma - Metin oluşturma - Okur yazarlığa ulaşma.

Ses temelli cümle yöntemini öğretim aşamalarını bir örnekle açıklarsak: “e” sesini verirken öncelikle sesi hissetme çalışması yapılır (bebeği kucağında olan bir anne resmi) ve eee sesi çıkarılır. Sonra içinde “e” sesi geçen kelimeler gösterilir. Çocuktan “e” sesinin olduğu kelime-leri bulması ve göstermesi istenir. Ses tanıma aşamasından sonra ses okutulur ve yazdırılır. Sonra “l” sesi aynı aşamalar izlenerek kavratılır.

Örneğin; e – el – ele el ele (ses) (hece) (kelime) (cümle)

a at ata Talat Talat al (ses) (hece) (kelime) (cümle)

İlk okuma–yazma öğretiminde kullanılabilecek araç ge-reçler şunlar olabilir: Fasulye, çubuk vb araçlar fişler, me-tin tabloları, tümcelere, kelimelere uygun resimler belirtke tabloları kelime piyangosu v.b.

İlk Okuma - Yazma Öğretiminde Oyunlardan Yararlanma;Çocuğun yaşantısında oyun büyük bir yer tutmaktadır. Bir çok kavram oyun yoluyla verilmektedir. Aynı şekilde okuma yazma çalışmaları yaparken de oyunlardan fayda-lanılabilir. Öğretilen cümle kelime hecelerin unutulması-nı önlemek için bol bol tekrar yapılması gerekmektedir. Oyun yoluyla bu tekrarların zevkli hale gelmesi sağlanabi-lir. İlk okuma yazma öğretiminde kullanılabilecek oyun-lardan bazıları şunlardır;

1. Balon Şişirme Oyunu:Balonlar alınır ve bu balonların üzerine öğrenilen kelime, hece ya da cümleler yazılır. Bu heceler yan yana getirilerek anlamlı kelimeler yaptırılır.

2. Numarayı Bul Oyunu:Kartona 10 tane kutu çizilerek bunlara bir numara verilir. Bu kutuların içine farklı kelime-ler yazılır. Öğretmen tarafından bir numara söylenir ve öğrenci tarafından o kutudaki ke-limeyi bulması istenir, okutulur ve yazdırılır.

3. Kelime Piyangosu: 60-70 cm çapında ortasında kolayca döne-bilen bir gösterge bulunan kartondan bir tablo hazırlanır. Bunun üzerine tekrar ettirilecek kelime ya da hece tutturulur. Çocuk tablonun üzerindeki göstergeyi çevirir hangi kelime ya da heceyi gösteriyorsa o kelime okutulur ve yazdırılır.

4. Hece Piyangosu:Kelime piyangosu gibi mukavva üzerine yapılır. Göstergenin üzerine heceler ile birleştiği zaman kelime oluşturacak bir hece konur. Kenarlarına da kesilen heceler konur. Gösterge çevrildiğinde hangi heceyi gösteriyorsa iki hecenin oluşturduğu kelime okutulup yazdırılır.

5. Şans Oyunu:Bir torba içine kelime fişleri konur. Bu torbada bulunan kelimeler öğrenciye çektirilir. Çekilen kelime okutulup yazdırılır.

6. Gezi Oyunu:Hangi hece üzerinde egzersiz yapılacaksa o hece ile anlamlı kelimeler oluşturacak eski heceler yazılır. Bu hecelerin sağına ve soluna egzersiz yapılacak hece konur. Böylece diğer hecelerin yanına ve birer birer geziye çıkarmış oluruz. Kelimeler okutulur ve yazdırılır.

KAYNAKÇABildirici,Kemal. Oruç Mehmet. Ekizler , Mustafa. İlk Okuma Yazma Öğretiminde Çözümleme

Metodu. Serhat Yayınları. İstanbul:2000ilköğretim Okulu Orta Düzeyde Öğrenme Yetersizliği (Eğitilebilir)Olan Çocukların Eğitim

Programı. Milli Eğitim Basımevi. Ankara :2001Akyılmaz, Lütfi.Kocaoluk, M.Şükrü. İlk Okuma Yazma Öğretimi. Kocaoluk Yayınları. İstanbul:

1992

Okuma-yazma öğretiminde kullanılan yöntemler: ↳ Fiş yöntemi ↳ Ses temelli cümle yöntemi

Fiş Yöntemi;Bu yöntemde çocuğun yaşantıları, çevresi ve sözcük dağarcığı göz önüne alınarak kısa cümlelerle oku-ma- yazma öğretimine başlanır. Daha sonra cümleler, kelimelere, kelimeler hecelere, heceler de harflere bölünerek okuma–yazma kavratılır. Fiş öğretiminde; ilk cümleler öğrencinin bildiği, kullandığı cümlelerden oluşmalı, düzeyine uygun en az harfli kısa sözcüklerden oluşmalı ve somut olmalıdır.Öğretilecek cümle önce;1. Deftere yazılır.2. Defterden okunur.3. Havada yazılır.4. Bakarak yazılır- ezbere yazılır.5. Öğrenci ortalama 15 cümleyi ezbere yazdığında cümleyi sözcüklere ayırmaya geçilir.

Sözcük (kelime) çözümleme; sözcükler çizgiyle ayrılır. Daha önce öğrenilen cümleler(fişler) kesilmeye başlanır. Yeni cümleler oluşturulur.Hecelere ayırma; Ortalama 10 cümle çözümlendikten sonra sözcük çözümleme devresine geçilir. Hece çalışmalarına öğrencinin iyi bildiği fişlerden başlanmalıdır. Sözcük ve hece tanıma devam ederken harf tanıma çalışmalarına geçilmelidir. Harf tanımada ünlü harfler ilk önce tanınmalıdır.

Ses Temelli Cümle Yöntemi;

Bu yöntemde ilk okuma - yazma seslerle başlamaktadır. Anlamlı bütün oluşturacak birkaç ses verildikten sonra seslerden hecelere, kelimelere ve cümlelere ulaşılmaktadır.

Sesler altı grupta ele alınır. Bunlar; 1. grup: e,l,a,t 2. grup: i,n,r,o,m 3. grup: u,k,y,ı,s,d 4. grup: ö,b,ü,ş,z,ç 5. grup: g,c,p,h

İLK OKUMA – YAZMA

Page 13: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

24 25

EL TERCİHİÇocuk 3 yaşına kadar her iki eli eşit kullanır. El tercihinin kesinleşmesi 6 yaşını bulur. Çocukların büyük bir kısmı sağ ellerini kullanırlar; ender olarak da bazı çocuklar sol ellerini kullanırlar.Kalıtım ve diğer yapısal nedenler, sol elini kullanan bir yetişkin ya da arkadaşın taklit edil-mesi v.b sonucu solaklık görülebilir.Ancak, her türlü araç gerecin çoğunlukta olan sağ eli kullananlara uygun yapılmış olması, sağ elini kullananların, solaklara el becerileri gösterirken ve öğretirken karşılaştıkları güçlükler v.b. nedenlerden dolayı, çocuk-lar el tercihi kesinleşmeden (5-6 yaşlarından önce) sağ elini kullanmaya yöneltilebilir. Bunun için; çocuğun sevdiği oyuncakları sağ tarafına ve uzanabileceği uzaklığa koyma, kullanacağı kaşık, çatal, kalem gibi araçları sağ ele verme ve eğer sol elle bir işlem yapmaya başlamışsa yumuşak bir hareketle sağ ele nakletme gibi denemeler, zorlama olmadan yapılabilir.Ancak devamlı olarak sol elini kullanmaya başlamış bir çocuğu sağ elini kul-lanmaya zorlamak ve baskı yapmak ruhsal problemlere neden olabileceğinden kesinlikle kaçınılması gereken davranışlardır.

YAZI ARAÇLARINI YÖNETME VE EL TERCİHİ

KALEMİ TUTUMA VE YAZMAYA HAZIRLIK ŞU SIRAYI İZLER:1 yaşındaki çocuk kalemi avuç içi ile kavrar ve tüm kol hareketiyle kullanır.2 yaşında omuzdan yapılan hareketlerle geniş çizgiler çizer2.5 (iki buçuk) yaşında kalın sayfaları parmakları ile çevirir.4 yaşında baş ve işaret parmakları ile kalemi tutar.5-6 yaşlarında net şekiller çizer, parmağını ve bileğini beceri ile kullanır. Kalem tutması yetişkininkine epeyce yaklaşır ve yazı yazma durumuna gelir. Kolaylıkla tanınabilecek şekiller çizer. Bir insan resmini tam olarak yapar. Kağıt katlama ve oyun hamuru çalışmalarını rahatlıkla yapar.Kalemi tutma becerisini kazanan çocukta el tercihini net olarak görmek mümkündür.

ÖZEL EĞİTİMDE OKUMA-YAZMA

Özel gereksinimli çocuklar içinde bulunduğu yetersizliğin derecesine göre normal gelişim gösteren çocukları 2 ile 6 yıl geriden takip ederler. Yani normal bir

çocuğun 6-7 yaşında öğrendiği okumayı özel gerek-sinimli bir çocuk 8-9 duruma göre 12-13 yaşlarında öğrenebilmektedir. Özel gereksinimli çocuklarda 1. sınıfta okur-yazar olmasını beklemek kesinlikle yanlış olur. Okumanın tanımını yapacak olursak okuma; za-mana bağlı olmaksızın, her öğrencinin sınıf içi ve sınıf dışı yakın çevresinde aldığı destek ve uyaranlar sonucu zihinsel birikimlerin harflerin birbirleri ile bağlantılı olarak seslendirme becerisine-davranışına dönüşmesidir. Bu tanımda geçen zamana bağlı olmaksızın ibaresi okuma–yazmaya hazır olmada çocukların takvim yaşından çok bireysel gelişim ve yeterlilikleri ile ilgilidir.

Okuma – Yazma İçin Bireyde Bulunması Gereken Önkoşul Beceriler

Okuma – yazma öğretiminin gerçekleştirilmesinde birbirinin önkoşulu olan basamakların kazandırılması önem taşımaktadır. Çünkü bir basamağın amaçları bir sonraki basamağın önkoşulu olmaktadır.Bu önkoşul becerileri şu başlıklar altında toplayabili-

1. Genel Bilgi Dağarcığı;Sebzeler – Meyveler – Hayvanlar – Taşıtlar – Mesle-kler – Giysiler – Zıt kavramlar.

2. Görme ve Görsel Ayrımlaştırma - Görsel Algı;Aynı olanı bulma (gerçek nesne-çalışma kağıtları)Farklı olanı bulmaİlişkili olanı bulmaEksik tamamlama Sıralama (olay sıralama – renk sıralama)Eşleme ve sınıflama ( nesne, resim,şekil,renk, sayı, harf, hece, kelime, cümle)

3. İşitsel AlgıDinleme Dinlediğine tepki verme İşitsel ayrımlaştırmaBenzer sesleri ayırt etmeFarklı sesleri ayırt etme

4. Kas GelişimiEl-göz koordinasyonu gelişimini tamamlamasıİnce motor becerisi gelişimini tamamlamış olmasıOKUMAYA HAZIRLIK

Görsel Okuma: Okuma çalışmalarından önce bireyin görselleri tanıma, anlama, yorumlama ve anlatım becerilerini geliştirici etkinlikler yapılır. Bunlar;

↳ Gördüğü resmi tanıma, ayırt etme ↳ Söylenen kelimelerin görsel karşılığını bulma ↳ Söylenen cümleye uygun resimler bulma ↳ Sorulan soruyu görsellerden yararlanarak cevap-

lama

Sümeyra AkçeÖzel Eğitim Öğretmeni

Gülizar Gülgün YılgünÇocuk Gelişimi Öğretmeni

Filiz Deniz Okul Öncesi Öğretmeni

Page 14: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

26 27

ÖZEL EĞİTİMDE MÜZİK TERAPİ

Müzik terapi, insan davranışlarında pozitif değişiklikler yaratmasıyla bireysel yaşamayı geliştirici bir uygulamadır. O, sosyal-duygusal, anlama-öğrenme ve irade-motor hareketler alanlarında gelişmeyi teşvik edici bir araç olarak, müziğin kullanılmasıyla birleşen bir etkinliktir. Engelli bireylerin ruhsal, duygusal ve toplumsal gelişimine katkıda bulunan önemli faktörlerden biridir.

Okul ve öğrenme ortamları, bir süre sonra zihinsel engelli bireyler için sıkıntı verici ve zorlayıcı bir ortam haline gelebilmektedir. Bu durum çocuğun öğrenmeye olan ilgi ve isteğini olumsuz yönde etkileyebil-mekte ve bireyleri öğrenme ortamından uzaklaştırabilmektedir. Zihinsel engel li bireylerin akademik başarı elde etmelerinde, sosyal uyumlarında, başarı hissini tatmaları büyük önem taşımaktadır. Var olan potan-siyellerini en üst sınırında kullanabilmeleri, yaşadıkları başarı hissi ile doğru orantılı olacaktır (Turan,

Büyük Türk bilgini Farabi (870-950) makamların ruhsal etkisini şöyle sınıflandırır:Rast makamı: İnsana sefa (neşe,huzur) verir.Rehavi makamı: İnsana beka (sonsuzluk fikri) verir.Kuçek makamı: İnsana hassasiyet (duyarlılık) verir.

Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir.Uşşak makamı: İnsana gülme ve dilhenk verir.Seba makamı: İnsana şecaat (cesaret, kuvvet) verir.

Müzik Terapi Nedir?

Neden Müzik Terapi?

Müzik terapi özellikle otizmli çocukların eğitiminde ve iletişiminde etkili bir yöntemdir. Bir şarkının melodisi, armonisi ve ritmi stresli ya da yabancı bir ortamda bi-reyin rahat etmesini sağlamaktadır.En basit bir aktivite sırasında bile bir çok alanla il-gili gelişme elde etmektedir. Örnek olarak, bir şarkı öğrenen veya bir müziğe el çırparak katılan öğrencide eş zamanlı olarak;

-Göz kontağında artma-Duyulan sesleri ayırt etmede ilerleme -İnce el becerilerinde ilerleme-Bellekte kuvvetlenme-Sözel taklit yeteneğinde gelişme-Dikkat süresinde uzama-Söylenilenleri takip etmede kolaylaşma görü-lebilmektedir.

Bu bilgileri destekleyici bir örnek olarak, kazanımları aşama aşama yaşadığım kurumumuz öğrencilerinden Bora ve Batu-han kardeşlerden kısaca söz etmek istiyo-rum.

Öncelikle iki öğrencimle ilgili bilgi topla-yarak başlayan eğitim daha sonra asıl şeklini almaya başladı. İlk başlarda öğretmen merkezli olan eğitim zaman geçtikçe Batu-han ve Bora merkezli hale gelmiştir. Her ders güncel bir şarkının sözlerini değiştirip kendi sözlerimizi yazar olmuştuk. Bir se-ansta İpek Halalarına, diğer seansta pa-tatesli böreğe, başka bir seansta play sta-tiona yazılan şarkıların sayısı kazandıkları yaratıcılıkları sayesinde 10’u geçti. Bu kazanımlara ulaşılmasında bireysel eğitim öğretmeni ve ailenin koordineli çalışması başarının üst seviyede olmasını sağlamıştır. Bunun için saygıdeğer öğretmenlerimize ve ailemize teşekkür eder, örnek teşkil eden bu başarıyı tüm öğrencilerimizin ve velilerimizin yaşamasını temenni ederim.

Not: Videolara internet sitemizden ya da youtube arama motoruna “fatih fidan-müzik terapi-yağmur çocuklar yazarak ulaşabilirsiniz.

Müzik Terapinin Engelli Bireyler Üzerinde Etkileri

Fatih FidanZ. E. Sınıf Öğretmeni - Müzik Terapisti

Page 15: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

28 29

Çocukta dikkat edilmesi ve gözlenmesi gereken durum-lar:

ÇOCUKLARDA OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK (TAKINTI)Çocuğunuzda Relaksasyon (gevşeme) sağlamak istiyorsanız birincil şart yeterli solunumdur ; * Teknik çok basit hava burundan alınıp ağızdan verilmelidir. * Sırasıyla karın ve göğse derin nefes alıp ver-meler. * Çocuğunuzda komut takibi yoksa, o zaman pasif takiple solunum kontrolü şarttır.Elinizi çocuğun sırt kısmına, göğüs ve karnına yerleştirip öncelikle solunumun frekansını be-lirleyeceksiniz (Bunu belirleyen, nefes alıp verme-lerde elinizde oluşan hareketliliktir.)Sonrasında nefes almalarda elinizle basınç uygula-yarak o alanlarda hava geçişkenliği oluşturulabilir. Nefes vermelerde de vibrasyon (elle minik titreşimler) uygulayarak oksijen kapasitesinde artış sağlanabilir. UNUTMAYINIZ Çocuktaki yeterli oksijen kapasitesi aynı zamanda doğru konuşma, sağlıklı bir vücut, kondüsyonel artış da demek, çocukta relaksasyonu ve solunum denge-sini etkileyen ana öğelerden biride vücut postürüdür.Günlük yaşam aktiviteleri içinde ve uyurken çocuğun aldığı pozisyonlar ondaki vücut uyumunu belirleyecektir. Çocuğunuzu iyi gözlemleyin ;Algısal seviyesi iyi bir çocukta daimi komut-lar, hafif fiziksel uyaranlarla fonksiyonel postürel bozuklukların önüne geçilebilir.İleri seviyede yapısallaşan şekilsel bozukluklar içinse mutlaka doktora başvurup fizyoterapist desteği alınmalıdır.

CEREBRAL PALSYDE POZİSYONLAMANIN ÖNEMİ Vücuttaki organ işlevliliği, postürel uyum, kan dolaşımı, öz bakım becerileri, işlevsel kondüsyon için pozisyonel değişiklikler çok önemlidir. Yatağa bağımlı cerebral palsyli bir çocuğun mak-simum iki saatte bir pozisyonu değiştirilmeli, gün içinde sürekli aynı pozisyonlarda kalan bir çocuğun

yaşı büyüdükçe kaslarındaki gerilmeler artacak eklemleri donmaya başlayacaktır.Bu durum zaman-la çocuktaki hayati fonksiyonların işlevselliğini de olumsuz etkileyecektir.

Pozisyonlama için yardımcı fizyoterapi mater-yalleri kullanılabilir (Pozisyon yastıkları, egzersiz topları, kum torbaları, ekstremiteler için cihazlar). FİZYOTERAPİST GÖZÜYLE OTİZME FARKLI BİR BAKIŞ

Çocuğum yürürken salınıyor Kendini bir yerden bir yere savuruyor Merdiven inerken dengesi çok kötü Sürekli öne meyilli şekilde parmak ucu yürüyor * Probleme yönelik sorular çok, bu sorunlardan biri-yse proprioseptif algı.

Çocuk vücudunu anlamlandıramıyor ve hareketlerle vücutta oluşması gereken pozisyonların farkında değildir.Biz ondan algılayamadığı bir vücudu kontrol etme-sini bekleyemeyiz. * Önce vücudunu tanımalı.* Kas ve eklemlerinin vücuttaki hareketlilikle değişen şekilselliğini kavramalı.* Hareket halinde ve sabit duruşlarda vücut stabili-tesini öğrenmeli. Bu durumda olan çocuklar için neler yapılabilir;* Yumuşak ve stabil olmayan zeminlerde yürüme.* Ayak tabanı ve avuç içi refleks noktalarına uyarım.* Postürel taklit ( çoğu zaman biz onun karşısında görsel imaj olmalıyız)* Komut takibi olan çocukta ayna karşısında değişik vücut şekillerinde dengeli duruşlar, vücudun farklı noktalarına dokunmalar.* Öz bakım becerileri öğretilirken ve de uygulanırken beraberinde proprioseptif eğitim olmalıdır.

FİZYOTERAPİSTTEN ÖNERİLER

Dilek KösaliFizyoterapist

Zeynep AyaksızPsikolog

Page 16: Yağmur Otizm Dergisi

yagmurcocuklar.com

30 31

Das Program Leonardo Da Vinci Finanziert Praxisorientierte Projekte im Bereich der Beruflichen Buldiung. Alle offizielle und pri-vate Institutionen und Unternehmen in From

einer juristischen Person, Schulen an Leonardo Da Vinci Projekten teilnehmen. Die Yağmur Çocuklar Schulen ha-ben im Rahmen des Leonardo Da Vinci Programms an dem mobilitätsprojekt “Interkulturelles Verstehen in der Behindertenbegleitung” teilgenommen. Die Planung-sphase dess Projekts hat zwischenden 4. und 8. October in Berlin stattgefunden. Nach dem wir aus Berlin zurück-kehrten erwarte uns für die Worshops in Graz viel Arbeit. Nach unseren Worbereitungen in İstanbul haben wir-zwischen den 14. und 18. März 2011 an den Workshop in Österreich teilgenommen. Unsere europäischen Kolle-genlopten die Vielfältigkeit in den Workshop, an denen wir teilnahmen. Unsere Vorträge basierten insbesondere darauf, dass wir in Anatolien einen sehr reichen und un-terschiedlichen kulturellen Hintergrund haben, dass ned-en den Türken in der Türkei wiele Volksgruppen wie z.B. Kurden, Tscherkessen, Armenier, Griechen, Syrer, Juden u.ä. leben und wir eine Gesellschaft von Zivillisationen sind, dass diese unterschiedliche Kulturen ihre Religion frei ausleben und dass jeder die unterschiedliche Lebens-weise dess Anderen anerkennt. Am Ende diser Workshops war ein wichtiges Ziel erreicht: nämlich dass viele Vorur-teile abgebaut wunder und die Studierenden sich frem-den Kulturen mehr annäherten Mit guten Wünschen und schönen Erinnerungen verabschiedeten wiruns. Zwis-vhen dem 8. und 10. Juni werden wir nun unsere Gäste aus Österreich und Deutschland in İstanbul empfangen und die Bewertungsphase der mierung evtl. Korrekturen vorzunehmen und Maβnahmen zu treffen und zuletzt ein dementsprechendes Curriculum zu entwickeln. In der nächsten Ausgabe werden wir die Ergebnisse der Bespre-chungen ın İstanbul vorzunehmen und Wirbadanken uns im Voraus an allen Teilnehmern.

Leonardo Da Vinci, Avrupa Birliği Mesleki Eğitim Programıdır. Tüzel kişilik sahibi tüm resmi ve özel kurum ve kuruluşlar, eğitim kurumlarıyla KOBİ, STK ve Yerel İdareler, Leonardo Da Vinci

Projesi sunabilmektedir.Yağmur Çocuklar olarak Kültürler Arası İletişim başlıklı Leonardo Da Vinci Hareketlilik Projesi’ne katılmış bulunmaktayız. Projenin planlanma aşaması 4-8 Ekim tarihleri arasında Berlin’deydi. Yapılan çalışmaların ardıdan planlama aşamasını başarıyla tamamladık. Ber-lin dönüşünde önümüzde Avusturya’da gerçekleştirilecek yoğun bir çalışma programı vardı. İstanbulda yapılan hazırlıklardan sonra 14-18 Mart 2011 tarihleri arasında Avusturya’daki çalışmalara katıldık. Avusturyalı proje ortaklarının değişimiyle özellikle Türk katılımcıların bulunduğu workshoplar oldukça dikkat çe-kiciydi. Bizler Anadolu’da farklı kültürlerden geldiğimizi, Türklerin yanı sıra Kürt, Çerkez, Ermeni, Rum, Sür-yani, Yahudi vs oluşan bir medeniyetler topluluğu olduğumuzu, farklı kültürler bir arada dinlerimizi özgürce yaşadığımızı, farklı yaşam tarzlarımızı anlayışla karşılayarak kaynaştırdığımızı anlattık.Bu çalışmların sonunda bir çok ön yargı giderilebil-di ve öğrencilerin farklı kültürleri anlamaya çalışması sağlandı. İyi dilekler, güzel paylaşımlarla Avusturya’daki çalışmalarımızı bitirdik. 8-10 Haziran arasında Avusturyalı ve Alman konuklarımızı İstanbul’da ağırlayacağız. İstanbul’da workshoplar ve yapılan çalışmalar konuşulup değerlendirilecek. Workshoplar üzerinde incelemeler yapılıp düzeltilmesi gerekenler düzeltilecek. Son olarak da müfredat yazılıp proje tamamlanmış olacak. Biz de bir sonraki çıkacak dergimizde konuyu detaylı bir şekilde siz değerli okuyucularımıza sunacağız. Şimdiden emeği geçen arkadaşlarımıza teşekkürler ediyoruz.

AVRUPA BİRLİĞİ PROJESİ DER EUROPÄISCHEN UNION

Page 17: Yağmur Otizm Dergisi

AVRU

PA B

İRLİ

Ğİ P

ROJE

Page 18: Yağmur Otizm Dergisi

34

Yağmur Çocuklar olarak, ihtiyaç sahibi olan vatandaşlarımıza teker-lekli sandalye temin edi-yor ve aldığımız eğitim doğrultusunda tekerlek-

li sandalyelerin kullanım bilgilerini aktarıyoruz.

LDSC ve YAĞMUR ÇOCUKLAR’ın birlikte düzenlemiş olduğu te-kerlekli sandalye ölçme ve değerlendirme eğitimi ve ihtiyacı olan 40 kişiye kurs sonunda tekerlekli sandalye dağıtımı yapılmıştır.

Eğitim Başladı. Teorik Bilgiler Aktarıldı.

Uygulamalı Eğitim Başladı. Ölçme ve değerlendirme süreci bizlere de aktarıldı.

Ölçümler yapılıp kriterlere uyan sandalyeler kişilere teslim edildi.

Yağmur Çocuklar Ailesi olarak eğitim sertifikamızı aldık.

BİZE ULAŞARAK TEKERLEKLİ SANDALYE TEMİN EDEBİLİRSİNİZ

Sarıyer Yağmur Çocuklar

Büyükdere Mh. Merdiven Çıkmazı (Eski Çayırbaşı Aralığı) Sk. No:6 Büyükdere Sarıyer/İst. Tel: 0212 271 93 94