26
P1 YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER PROSTAT KANSERLİ HASTALARDA BİRİNCİ SIRADA ABİRATERON ASETATIN GÜVENİLİRLİĞİ Hüseyin Engin 1 , Gökçen Tuğba Çevik 1 1 Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Zonguldak Giriş: Metastatik prostat kanserinde (mPCA) hormon refrakter dönem sonrası kemoterapi, abirateron asetat (AA), enzalutamid ve radyoaktif tedaviler seçenekleri oluşturmaktadır. Ancak yaşlı hastalarda bu seçenekler azalmaktadır Metod: 70 yaş üzeri mPCA hastalarında hormon refrakter dönemde endikasyon dışı onam ile AA etkinliği ve güvenilirliğini araştırdık. Sonuçlar: Çalışmaya toplam 11 hasta dahil edilmiş olup tüm hastalar (yaş ortalaması 76) hormon refrakter olup 8 hastanın performans durumu ECOG 2 kalan 3 hastanın skoru ECOG-3 idi. Tanı anında PSA değerleri ortalama 292 ng/ml iken AA tedavi öncesi 214 ng/ml olarak ölçüldü. Tüm hastalarda testesteron düzeyleri kastre düzeydeydi (ort. 6.7 ng/ml). Çalışmaya katılan hastaların hepsinde en az 1 komorbid durum mevcut olup %50 hastada hipertansiyon, %30 hastada Kalp yetmezliği, % 25 hastada Diabetes Mellitus ve %25 hastada KOAH mevcuttu. Hastaların % 82'de kemik metastazı mevcut iken diğer 2 hastada akciğer ve yumuşak doku metastazı da mevcuttu. Ortanca takip süresi 9 ay olup hastaların hiçbirinde doz azaltımı gerektirecek toksisite görülmedi. En son kontrol PSA değerleri ise 113 ng/ ml olarak bulundu. Tartışma: mPCA tedavisinde ülkemiz şartlarında sosyal güvenlik kurumu tarafından ödenen tedavi seçenekleri de göz önünde bulundurulduğunda dosetaksel kemoterapisi, AA tedavisi güncel kılavuzlar dahilinde uyumlu seçeneklerdir. Yaşlı ve komorbiditesi olan hastalarda dosetaksel ile kemoterapi birçok hasta için uygun seçenek olarak durmamaktadır. AA tedavisi ise 1. sıra tedavi olarak ancak endikasyon dışı onam ile kullanılabilmektedir. Çalışmamızda 1. sıra tedavi olarak yaşlı ve komorbiditesi yüksek olan hastalarda AA güvenilirliliğini araştırdık. AA'ın hasta grubumuzda oldukça güvenilir ve yan etki profilinin düşük olduğunu gördük. Ortanca takip süremiz 9 ay gibi kısa bir süre olması sebebiyle genel sağkalım ve progresyonsuz sağkalım verisi verememekle birlikte takip süresince PSA progresyonu olmadı ve PSAda anlamlı düşüş gözlendi. Sonuç olarak abirateron asetat yaşlı ve komorbiditesi olan mPCA hastalarında hormon refrakter dönem sonrası 1. basamak tedavide güvenle kullanılabilir. Anahtar Kelimeler : Prostat Kanseri, Yaşlı, Abirateron Asetat

YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

  • Upload
    buidang

  • View
    220

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P1

YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER PROSTAT KANSERLİ HASTALARDA BİRİNCİ SIRADA ABİRATERON ASETATIN GÜVENİLİRLİĞİ Hüseyin Engin1, Gökçen Tuğba Çevik1 1Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Tıbbi Onkoloji

Bilim Dalı, Zonguldak

Giriş: Metastatik prostat kanserinde (mPCA) hormon refrakter dönem sonrası

kemoterapi, abirateron asetat (AA), enzalutamid ve radyoaktif tedaviler seçenekleri oluşturmaktadır. Ancak yaşlı hastalarda bu seçenekler azalmaktadır

Metod: 70 yaş üzeri mPCA hastalarında hormon refrakter dönemde endikasyon dışı onam ile AA etkinliği ve güvenilirliğini araştırdık.

Sonuçlar: Çalışmaya toplam 11 hasta dahil edilmiş olup tüm hastalar (yaş

ortalaması 76) hormon refrakter olup 8 hastanın performans durumu ECOG 2

kalan 3 hastanın skoru ECOG-3 idi. Tanı anında PSA değerleri ortalama 292 ng/ml

iken AA tedavi öncesi 214 ng/ml olarak ölçüldü. Tüm hastalarda testesteron

düzeyleri kastre düzeydeydi (ort. 6.7 ng/ml). Çalışmaya katılan hastaların

hepsinde en az 1 komorbid durum mevcut olup %50 hastada hipertansiyon, %30

hastada Kalp yetmezliği, % 25 hastada Diabetes Mellitus ve %25 hastada KOAH

mevcuttu. Hastaların % 82'de kemik metastazı mevcut iken diğer 2 hastada

akciğer ve yumuşak doku metastazı da mevcuttu. Ortanca takip süresi 9 ay olup

hastaların hiçbirinde doz azaltımı gerektirecek toksisite görülmedi. En son kontrol

PSA değerleri ise 113 ng/ ml olarak bulundu.

Tartışma: mPCA tedavisinde ülkemiz şartlarında sosyal güvenlik kurumu

tarafından ödenen tedavi seçenekleri de göz önünde bulundurulduğunda

dosetaksel kemoterapisi, AA tedavisi güncel kılavuzlar dahilinde uyumlu

seçeneklerdir. Yaşlı ve komorbiditesi olan hastalarda dosetaksel ile kemoterapi

birçok hasta için uygun seçenek olarak durmamaktadır. AA tedavisi ise 1. sıra

tedavi olarak ancak endikasyon dışı onam ile kullanılabilmektedir. Çalışmamızda

1. sıra tedavi olarak yaşlı ve komorbiditesi yüksek olan hastalarda AA

güvenilirliliğini araştırdık. AA'ın hasta grubumuzda oldukça güvenilir ve yan etki

profilinin düşük olduğunu gördük. Ortanca takip süremiz 9 ay gibi kısa bir süre

olması sebebiyle genel sağkalım ve progresyonsuz sağkalım verisi verememekle

birlikte takip süresince PSA progresyonu olmadı ve PSAda anlamlı düşüş gözlendi.

Sonuç olarak abirateron asetat yaşlı ve komorbiditesi olan mPCA hastalarında

hormon refrakter dönem sonrası 1. basamak tedavide güvenle kullanılabilir.

Anahtar Kelimeler : Prostat Kanseri, Yaşlı, Abirateron Asetat

Page 2: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P2

PARSİYEL NEFREKTOMİ AMELİYATINDAN ÖNCE CERRAHİ SINIR POZİTİFLİĞİNİ ÖNGÖREBİLİRMİYİZ? Ercan Malkoç1, Önder Kara2, Matthew J. Maurice2, Daniel Ramirez2, Jihad H.

Kaouk1 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Haydarpaşa Sultan Abdülhamid Hastanesi, Üroloji

Servisi, İstanbul 2Department Of Urology, Glickman Urological And Kidney Institute, Cleveland

Clinic, Cleveland, Oh

Amaç: Yüksek hacimli bir merkezde renal hücreli kanser nedeniyle robotik ve açık

parsiyel nefrektomi yapılan hastalarda ameliyat öncesi verilere dayanarak cerrahi sınır pozitifliği için öngörü araştırılması.

Materyal-Metod: Merkezimizde aldığımız etik kurul onayına müteakiben 2011-

2015 yılları arasında robotik ve açık parsiyel nefrektomi yapılan ve cerrahi sınır

pozitifliği olan hastalar tarandı. Hasta ve tümöre ait ameliyat öncesi veriler

cerrahi sınır pozitifliği olan hastalarla olmayan hastalarda karşılaştırıldı. Cerrahi

tecrübenin cerrahi sınır pozitifliğine etkisini anlayabilmek için robotik ve açık

vakalar ayrı olarak değerlendirildi. Cerrahi deneyimi araştırabilmek için cerrahlar

yıllık yapmış oldukları vaka sayısına göre sınıflandırıldı. Multivariable lojistik

regresyon analizi yapılarak yaş, ameliyat öncesi eGFR, RENAL skor, daha önce

aynı tarafa geçirilmiş böbrek cerrahisinin olması, hilar yerleşimli tümör ve cerrahi

deneyim ile cerrahi sınır pozitifliği arasındaki ilişki araştırıldı.

Bulgular: Benign patolojisi olan hastalar çalışmadan çıkarıldıktan sonra toplam

1025 hasta (679 robotik, 346 açık) çalışmaya dahil edildi. Bu hastaların 65’inde

(%6.3) cerrahi sınır pozitif, 960’ında cerrahi sınır negatifti. Robotik parsiyel

nefrektomi yapılan hastaların %6.4’ü, açık parsiyel nefrektomi yapılan hastaların

%6’sı cerrahi sınır pozitifti. Univariable analize göre cerrahi sınır pozitifliği ile yaş

(64.3 vs 59.6, <0.01), daha önce geçirilmiş cerrahi işlem varlığı (13.8% vs 5.6%,

<0.01) ve ameliyat öncesi düşük eGFR (74.7 vs 81.2, p=0.01) arasında ilişki

vardı. Ayrıca kompleks tümör (31.7% vs 19%, p=0.03) ve hilar yerleşimli tümör

oranları (23.1% vs 12.5%, p=0.01) cerrahi sınır pozitifliği olan hastalarda

istatistiksel olarak anlamlı yüksekti. Cerrahi deneyim cerrahi sınır pozitifliğinde

istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.01). Multivariable analize göre ameliyat öncesi

eGFR (OR, 0.98; p=0.01), hilar lokalizasyon (OR, 2.22; p=0.01) ve cerrahi

deneyim (OR, 4.50; <0.01) cerrahi sınır pozitifliği için bağımsız prediktör olarak saptandı.

Sonuç: Cerrahi öncesinde hastaların verilerine göre cerrahi sınır pozitifliğini

öngörmek mümkün. Primer olarak cerrahi deneyim cerrahi sınır pozitifliğinde etkili, ayrıca hilar lokalizasyon ve kötü böbrek işlevleride risk oluşturmaktadır.

Anahtar Kelimeler : Cerrahi sınır pozitifliği, Parsiyel nefrektomi

Page 3: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P3

TESTİS KANSERİNİN ÖNGÖRÜSÜNDE HEMATOLOJİK PARAMETRELERİN ROLÜ Kaan Gökçen1, Gökçe Dündar1, Halil Gülbahar1, Gökhan Gökçe1, Emin Yener

Gültekin1 1Cumhuriyet Üniversite Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı

Giriş & Amaç:

Günümüzde pek çok sistemik inflamatuar yanıt parametreleri onkolojik sonuçlar

ile ilişkilendirilmiştir. Ameliyat öncesindeki değerlendirmeler kapsamında daha

yüksek nötrofil-lenfosit oranının, mesane kanseri dahil olmak üzere bazı

kanserlerde kötü prognoz ve patolojik evrelendirme ile ilişkili bir gösterge olarak

bildirilmiştir. Trombositler inflamatuar yanıtta görev alır ve anjiogenez ve tümör

progresyonuna neden olabilir. Ortalama trombosit hacminin de birçok malign

tümörde diagnostik rolünün olduğu rapor edilmiştir. Bu çalışmada hematolojik

parametrelerin testis tümörlerinin tanısı ve evrelemesindeki rolü araştırılmıştır.

Materyal & Metod:

Bu çalışmaya Ocak 2006 tarihinden Ocak 2016 tarihine kadar kliniğimizde testis

kanseri nedeniyle radikal orşiektomi yapılan 39 hasta ile aynı tarihler arasında

varikoselektomi yapılan 82 hasta dahil edilmiştir. Bu hastaların preoperatif hematolojik parametreleri retrospektif olarak analiz edilmiştir.

Bulgular:

Testis kanserli hastaların ortalama yaşı 30.1, varikoselektomi yapılan hastaların

ortalama yaşı ise 28.5 idi. Bu iki grubun hematolojik parametreleri

karşılaştırıldığında ortalama trombosit hacmi, trombosit-lenfosit oranı ve nötrofil-

lenfosit oranı açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmiştir.

Sonuç:

Trombosit-lenfosit oranı ve nötrofil-lenfosit oranı testis kanserli hastalarda anlamlı

olarak yüksek bulunmasına rağmen bu farklılıkların kanser evresini değerlendirme

açısından prediktif bir değeri yoktur. Bu bulgulara göre; bu hastaların preoperatif

değerlendirilmesinde hematolojik parametreler, gelecekte daha önemli hale gelecektir.

Anahtar Kelimeler : Trombosit-lenfosit oranı, Nötrofil-lenfosit oranı, Testis

kanseri

Page 4: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Tables :

Grupların hematolojik parametleri

Parametreler, birim Testis kanseri

(n=39)

Varikoselektomi

(n=82)

Rerefans

aralığı

p

değeri

WBC, 1000/µL 8.4 ± 2.2 7.1 ± 1.5 4-11 0.000

NEU, 1000/µL 5.7 ± 2.1 4.1 ± 1.3 2-7.5 0.000

LYM, 1000/µL 2.0 ± 0.6 4.6 ± 1.4 1-3.47 0.271

MON, 1000/µL 0.5 ± 0.2 0.5 ± 0.2 0.3-0.8 0.095

EOS, 1000/µL 0.1 ± 0.1 0.2 ± 0.1 0-0.40 0.128

RBC, 1000000/µL 5.4 ± 0.4 5.5 ± 0.4 4.6-6.2 0.096

HB, g/dL 16.1 ± 1.3 16.2 ± 0.9 14-18 0.841

HCT, % 46.5 ± 5.7 47.4 ± 2.9 42-52 0.241

MCV, fL 87.6 ± 4.7 86.1 ± 4.9 80-94 0.100

MCH, pg 29.8 ± 1.7 29.3 ± 1.8 27-34 0.173

MCHC, g/dL 34.1 ± 0.9 34.1 ± 0.9 30-35 0.916

RDW, % 13.2 ± 1.0 13.2 ± 0.8 11.7-14.3 0.983

PLT, 1000/µL 263.3 ± 66.7 243.2 ± 51.6 150-400 0.103

MPV, fL 8.9 ± 1.0 8.9 ± 1.0 6.1-11 0.047

PCT, % 0.2 ± 0.1 0.2 ± 0.1 0.12-0.36 0.369

lenfosit-monosit

oranı, % 4.3 ± 1.6 13.1 ± 54.0 bilinmiyor 0.143

trombosit-lenfosit

oranı, % 141.3 ± 53.2 115.7 ± 44.8 bilinmiyor 0.013

nötrofil-lenfosit oranı,

% 3.1 ± 1.4 2.0 ± 1.5 bilinmiyor 0.000

Page 5: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P4

YÜKSEK HASTA SAYISINA SAHİP BİR MERKEZDE ROBOTİK PARSİYEL NEFREKTOMİ VAKALARININ RADİKAL NEFREKTOMİYE DÖNME NEDENLERİ Önder Kara1, Ercan Malkoç1, Matthew J. Maurice1, Pascal Mouracade1, Julien

Dagenais1, Ryan J. Nelson1, Jihad H. Kaouk1 1Department Of Urology, Glickman Urological And Kidney Institute, Cleveland

Clinic, Cleveland, Oh

Amaç: Robotik Parsiyel Nefrektomi (RPN)’den Radikal Nefrektomi (RN)’ye dönme

nedenlerinin belirlenmesi ve hastalarda RN’ ye dönmeyi öngören ameliyat öncesi verilerin analizi.

Materyal-Metot: Kliniğimizde 2010-2015 yılları arasında yapılan toplam 1023

RPN hastası incelendi. Standart RPN ile sonuçlanan ve RN’ye dönen hastalar

gruplara ayrıldı. Gruplar hastaların ameliyat öncesi demografik verileri, tümör

özellikleri, ameliyat bulguları, ameliyat sonrası fonksiyonel ve onkolojik sonuçları

açısından karşılaştırıldı. RN’ye dönmeyi öngören faktörleri bulmak

amacıyla lojistik regresyon analizi yapıldı.

Bulgular: RN’ye dönme oranı %3.1 (32/1023) olarak bulundu. RN’ye dönmeyi

gerektiren en önemli nedenler hiler bölge tutulumu (n=8, %25), frozen

incelemede cerrahi sinir pozitifliği (n=7, %21.8) ve şüpheli lokal ileri evre tumor

(n=5, %15.5) izlenmesiydi. Standart RPN ile karşılaştırıldığında RN’ye dönmeyi

gerektiren hasta grubunda ortalama yaş daha fazla (p<0.01), Charlson

Komorbidite İndeksi daha yüksek (p<0.01), ayni zamanda ameliyat öncesi böbrek

yetmezliği oranları daha yüksek olarak bulundu (p=0.02). Artan tumor boyutu (5

vs. 3.1 cm, p<0.01) ve R.E.N.A.L skor (9 vs. 8, p<0.01) RN’ye dönüş riski ile

ilişkiliydi. Lojistik regresyon analizinde ameliyat öncesi azalmış böbrek

fonksiyonu, (OR 0.98; 95% CI 0.96-0.99 p=0.04), artan tumor boyutu (OR 1.44;

95% CI 1.22-1.7, p<0.01) ve artan R.E.N.A.L skor (p=0.02) RN’ye dönüsü

etkileyen bağımsız değişkenlerdi. Takiplerde gruplar arasında onkolojik olarak

farklılık izlenmemesine rağmen böbrek fonksiyonları standart RPN hastaları lehineydi (p<0.01)

Sonuç: Yüksek hasta sayısına sahip tecrübeli bir merkezde RPN’den RN’ye dönüş

oranı %3 civarındadır. Artan tumor boyutu ve R.E.N.A.L skor, azalmış böbrek fonksiyonu RN’ye dönmeyi öngören ameliyat öncesi değişkenlerdi.

Anahtar Kelimeler : 1) Nefrektomi (2) Robotik Cerrahi Girişimler (3) Parsiyel

Nefrektomi (4) Radikal Nefrektomi Konversiyon

Page 6: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P5

RADİKAL SİSTEKTOMİ YAPILAN HASTALARDA VÜCUT KİTLE İNDEKSİNİN PEROPERATİF VE POSTOPERATİF SONUÇLARA ETKİSİ Volkan Izol1, İbrahim Atilla Arıdoğan1, Yıldırım Bayazıt1, Şaban Doran1, Mustafa

Zühtü Tansuğ1, Fesih Ok1, Nebil Akdoğan1, Çağrı Tekdöş1 1Çukurova Üniversitesi Üroloji Ana Bilim Dalı GİRİŞ :

Non-metastatik invaziv mesane kanserinde standart tedavi radikal sistektomiyle

birlikte üriner diversiyon yapılmasıdır. Bu cerrahi yöntemin sonuçlarını

etkileyebilecek faktörlerden biri de vücut kitle indeksidir (VKİ). Bu çalışmada,

radikal sistektomi yapılan hastalarda vücut kitle indeksinin perioperatif ve postoperatif sonuçlara etkisi değerlendirildi.

HASTALAR ve YÖNTEM:

Ekim 2011 – Haziran 2016 arasında 82 hastaya radikal sistektomi ve ieal loop

uygulandı. Hastalar, VKİ<25, 25≤VKİ<30 ve VKİ≥30 olarak üç gruba

ayrıldı. Gruplar operasyon süresi, bağırsak motilitesi, nazogastrik (NG) çekilme

süresi, kan transfüzyonu gereksinimi, yatış süresi ve maliyet açısından karşılaştırıldı.

BULGULAR:

Ortalama yaşı 62,2±7,9 (41-79) olan hastaların 72’si erkek 10’u kadındı. Otuz iki

hastada (%39) VKİ<25, 27 hastada (%32,9) VKİ 25-30 arası, 23 hastada (%28)

VKİ≥30 olarak saptandı. Ortalama operasyon süresi sırasıyla 371,6±77,4 dakika,

359,2±73,9 dakika, 395,6±56,4 dakika bulundu (p=0,02). Kanama miktarı

sırasıyla 620±302 ml, 501±289 ml, 745±693 ml olarak saptandı (p=0,2). Kan

transfüzyon oranları sırasıyla %15.6, %18.5 ve %34.4 idi (p=0,3). NG çekilme

süresi sırasıyla 84±46,6 saat, 90,1±45,9 saat ve 91,5±58,2 saatti (p=0,3).

Hastanede yatış süresi sırasıyla 249,7±233 saat, 273,5±146,9 saat ve

328,2±348,1 saatti (p=0,5). Maliyet karşılaştırmasına bakıldığında sırasıyla

7062(1612-13426)TL, 7974(2548-17238)TL ve 9115(3093-33619)TL olduğu

görüldü (p=0,2). Yukarıdaki bulgulara bakıldığında operasyon süresinin obez

hastalarda istatistiksel olarak anlamlı derecede daha uzun olduğu saptandı. Diğer

bulguların da obez hastalar aleyhine olduğu fakat bunlar arasındaki farkın anlamlı

düzeye ulaşmadığı görüldü. Postoperatif dönem komplikasyonlar, clavien sınıflamasına göre tabloda gösterilmiştir.

SONUÇ:

VKİ yüksek olan hastalarda postoperatif iyileşme döneminin olumsuz etkilendiği,

cerrahi riskin ve maliyetin arttığı fakat aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı

olmadığı görüldü. Bu çalışmada artan deneyimle birlikte radikal sistektominin

VKİ’si yüksek hastalarda da güvenle uygulanabileceği gösterilmiştir.

Anahtar Kelimeler : Vücut Kitle İndeksi, Mesane kanseri, sistektomi

Page 7: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Figürler :

Page 8: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P6

AÇIK VE LAPAROSKOPİK RADİKAL SİSTEKTOMİ YÖNTEMLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI Volkan İzol1, Çağrı Tekdöş1, Fesih Ok1, Yıldırım Bayazıt1, Şaban Doran1, Nebil

Akdogan1, Mustafa Zühtü Tansuğ1 1Çukurova Üniversitesi Üroloji Ana Bilim Dalı

GİRİŞ :

Sistektomi endikasyonu olan mesane kanserli hastalarda radikal sistektomi açık

veya laparoskopik olarak uygulanabilmektedir. Bu çalışmada son bir yıl içinde

yaptığımız açık ve laparoskopik radikal sistektomi olgularının perioperatif verileri

karşılaştırılmıştır.

HASTALAR VE YÖNTEM :

Şubat 2015 - Mart 2016 tarihleri arasında on hastaya laparoskopik, on hastaya

açık radikal sistektomi uygulandı. Hastaların peroperatif ve postoperatif bulguları

karşılaştırıldı. Açık radikal sistektomide umblikus hizasından simfizis pubise doğru

9-12 cm longitudinal median insizyon uygulandı. Urakus umblikusa doğru diseke

edilerek urakusun her iki yanından periton mesaneye doğru diseke edildi. Radikal

sistektomi litaratürde tanımlanan şekilde uygulandı. Laparoskopik radikal

sistektomi de pnömoperitoneumun oluşturulmasını takiben göbek hizası ± 1

cm’lik bir seviyeden yerleştirilen 10 mm’lik kamera portunun kılavuzluğunda 2

adet 5 mm’lik ve 2 adet 10 mm’lik port kullanılarak ameliyat gerçekleştirilmiştir.

Erkek hastalarımızın tamamına standart yönteme sadık kalınarak radikal

sistoprostatektomi, kadın hastalarımıza ise klasik anterior ekzenterasyon uygulanmıştır.

BULGULAR:

Laparoskopi yapılan hastaların sekiz’i erkek iki’si kadındı. Açık radikal sistektomi

yapılan hastaların yedi’si erkek üç’ü kadındı (p=0,2). Hastaların bulguları tabloda gösterilmiştir

Taburcu olduktan sonraki bir ay içinde hastaneye başvurulara

bakıldığında, laparoskopi grubunda bir hastanın göğüs ve karın ağrısı ile tekrar

başvurduğu, açık grubundan bir hastanın da kemoterapi planlaması ve tetkik

amacıyla onkoloji servisinde yatırıldığı saptandı (p=0,7).

SONUÇ:

Az sayıda hastayı içeren bu çalışmada, açık ve laparoskopik radikal sistektomi

arasında operasyon verileri ve maliyet açısından istatistiksel anlamlı fark

saptanmamıştır. Cerrahın deneyimine göre radikal sistektomi açık veya laparoskopik yöntemlerle yapılabilir.

Anahtar Kelimeler : mesane kanseri, laparaskopi, açık cerrahi, sistektomi

Page 9: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Figürler :

Page 10: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P7

PROSTAT KANSERİNDE İĞNE BİYOPSİSİ VE RADİKAL PROSTATEKTOMİ GLEASON SKORLARI ARASINDAKİ UYUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ Mutlu Değer1, Volkan İzol1, Nebil Akdoğan1, İsmail Önder Yılmaz1, Fesih Ok1,

Yıldırım Bayazıt1, İbrahim Atilla Arıdoğan1, Mustafa Zühtü Tansuğ1 1Çukurova Üniversitesi Üroloji Ana Bilim Dalı

Amaç: Bu çalışmada, kliniğimizde prostat iğne biyopsisi ile prostat kanseri tanısı

alıp radikal prostatektomi yapılan hastaların, prostat iğne biyopsi spesimenlerinin

Gleason skoru ile radikal prostatektomi spesimenlerinin Gleason skoru arasındaki uyumluluğu araştırdık.

Materyal ve Metod: Kasım 2011 ile Aralık 2014 tarihleri arasında organa sınırlı

prostat kanseri nedeniyle radikal prostatektomi uygulanan 115 ardışık hasta

çalışmamıza dahil edildi. Bu 115 hastanın bilgileri retrospektif olarak incelendi.

Bulgular: Hastaların ortalama yaşları 61,8±6,8 yıldı. Bu hastaların ortalama

vücut kitle indeksi (VKİ) 26,7±3,3 kg/m² idi. Ortalama PSA değeri 10.6±10,1

ng/ml idi. 115 hastanın 74’ünde (%64,3) transrektal prostat iğne biyopsisinin

Gleason skoru ile radikal prostatektomi spesimeninin Gleason skorunun uyumlu,

41’inde (%35,6) ise bu skorların uyumsuz olduğu bulundu. Radikal prostatektomi

sipesimenlerinde hastaların %8,6’sının (10 hasta) Gleason skorunun 1 derece

düştüğü, %26’sının (30 hasta) Gleason skorunun 1 derece arttığı ve %0,8’inin (1 hasta) Gleason skorunun 3 derece arttığı görüldü.

Tartışma: Bu bulgular, prostat iğne biyopsisi ile Gleason skorunun olduğundan düşük saptanma olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Anahtar Kelimeler : Gleason skoru, prostat iğne biyopsisi, prostat kanseri, PSA,

radikal prostatektomi

Page 11: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P8

FONKSİYONEL OLAN VE OLMAYAN ADRENAL KİTLELERE MULTİDİSİPLİNER YAKLAŞIM : RETROSPEKTİF GÖZLEMSEL ÇALIŞMA Gamze Akkuş2, Volkan İzol1, Fesih Ok1, Nebil Akdoğan1, Yıldırım Bayazıt1, Mustafa

Zühtü Tansuğ1 1Çukurova Üniversitesi Üroloji Anabilim Dalı 2Çukurova Üniversitesi Endokrinoloji Bilim Dalı

Amaç: Bu çalışmada 2009-2014 yılları arasında kliniğimizde gözlenen adrenal

insidentalomalı hastaların özelliklerini sunmayı amaçladık.

Materyal Metot: Hastaların demografik verileri, kitlelerin fonksiyonel durumları,

radyolojik bulgular ve tedavi yöntemleri kaydedildi. Cerrahi endikasyonları

fonksiyonel veya 4 cm’den büyük kitle ya da malignite şüpheli radyolojik görünüm olarak belirlendi. İstatistiksel analiz için SPSS-19 programı kullanıldı.

Bulgular: Adrenal kitlesi olan 229 hasta (145 erkek, 84 kadın) vardı. Ortalama

yaş 53.3±12.2 yıldı. Kitlelerin 195'i (%85.2) nonfonksiyone, 34'ü fonksiyoneydi.

Fonksiyone kitleler Cushing sendromu (n=6, %2.6), primer hiperaldosteronizm

(n=11, %4.8), feokromositoma (n=15, %6.6) ve subklinik Cushig sendromu

(n=2, %0.9) idi. Seksen dört (%36.8) hastaya adrenalektomi

uygulandı, bunların 50'si nonfonksiyoneydi. En sık histopatolojik tanı adrenal

kortikal neoplazi (n=38 ) olup, bunların 32'si adenom (Weiss kriteri <4), 6'sı

karsinomdu (Weiss kriteri >4). Diğer histopatolojik tanılar benign feokromositoma

(n=13), psödokist (n=12), metastaz (n=10), hemoraji (n=3), nekroz (n=1), hiperplazi (n=2) ve diğerleri (n=5) şeklindeydi.

Sonuç: Adrenal insidentalomalarda detaylı endokrinolojik ve radyolojik

değerlendirmede kitlenin yapısal özellikleri ve hormonal aktivitesi çok önemlidir.

Cerrahi tedavi veya periyodik takibe bu değerlendirmelere göre karar verilmelidir.

Anahtar Kelimeler : adrenal, insidentaloma, fonksiyonel kitle

Page 12: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P9

OBEZİTENİN LAPAROSKOPİK RADİKAL RENAL CERRAHİ ÜZERİNE ETKİSİ Volkan İzol1, Nebil Akdoğan1, Fesih Ok1, İbrahim Atilla Arıdoğan1, Nihat Satar1,

Yıldırım Bayazıt1, Şaban Doran1, Mustafa Zühtü Tansuğ1 1Çukurova Üniversitesi Üroloji Ana Bilim Dalı

Amaç

Gelişmiş ülkelerde obezitenin artmasıyla birlikte obez hastalara uygulanan

laparoskopik cerrahi girişimlerin sıklığı giderek artmaktadır. Kliniğimizde renal kite

tanısı konulan obez ve normal kilolu hastalara uyguladığımız laparoskopik radikal

nefrektomi (LRN) ve nefroüreterektomi (LRNÜ) deneyimlerimiz değerlendirilmiştir.

Hastalar ve yöntem

2011-2016 yılları arasında kliniğimizde böbrek veya üst üriner sistem (ÜÜS)

tümörü nedeniyle LRN veya LRNÜ yapılan 86 hasta çalışmaya dahil edildi. Bu

hastaların 30’unun vücut kitle indeksi (VKİ) 30kilogram/metrekarenin üzerinde,

56’sının ise 30’un altındaydı. İki grubun operasyon süresi, operasyon sırasındaki

kanama miktarı, bağırsak motilitesi başlama süresi (BMBS), hastanede yatış süresi, komplikasyonlar ve maliyetleri karşılaştırıldı.

Bulgular

Çalışmaya 60’ı erkek, 26’sı kadın 86 hasta dahil edildi. Hastaların bulguları tablo

1’de gösterilmiştir.

İki grup arasında yalnızca peroperatif kanama miktarı obez hastalar aleyhine

yüksek bulunmuş olup, bu farkın nedeninin, eğitim sürecini tamamlamamış cerrahların yaptığı, az sayıdaki kanamalı operasyon olduğu görülmüştür.

Sonuç

LRN ve LRNÜ, eğitim aşamasını tamamlamış cerrahlar tarafından obez hastalarda

da güvenle uygulanabilir. Eğitim sürecini tamamlamamış ürologların hasta seçiminde VKİ’yi göz önünde bulundurmaları gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler : obezite, laparoskopi, nefrektomi

Page 13: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Figürler :

Page 14: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P10

LAPAROSKOPİK ADRENALEKTOMİDE 15 YILLIK DENEYİMLERİMİZ Yıldırım Bayazıt1, Volkan İzol1, Gamze Akkuş2, İsmail Önder Yılmaz1, Fesih Ok1,

Nebil Akdoğan1, Şaban Doran1, Mustafa Zühtü Tansuğ1 1Çukurova Üniversitesi Üroloji Anabilim Dalı 2Çukurova Üniversitesi Endokrinoloji Bilim Dalı

Amaç:

Ürolojide laparoskopinin yerleşmeye başlamasıyla, bu yöntemin en çok avantaj

sağladığı operasyonlardan birinin adrenalektomi olduğu görülmüştür. Bu

posterde, kliniğimizin on beş yıllık laparoskopik adrenalektomi (LA) deneyimi

sunulmaktadır.

Hastalar ve yöntem:

Kliniğimizde laparoskopik adrenalektomi uygulanan hastaların verileri, 2001

yılından başlamak üzere prospektif olarak Microsoft Excel® programı ile

kaydedildi. Mart 2001 – Haziran 2016 tarihleri arasındaki olgular demografik

özellikleri, klinik tabloları, adrenal kitle ve/veya adrenal bez anatomisi, operasyon

endikasyonları, intraoperatif ve postoperatif parametreler açısından

değerlendirildi.

Bulgular:

LA uygulanan 62 hasta vardı. Hastaların 41’i kadın 21’i erkek, ortalama yaşı

45.4±13.5 yıl ve ortalama vücut kitle indeksi (VKİ) 27.86±5.4 idi. Olguların

beşinde (%8.06) hipertansiyon, onunda (%16.12) yan ağrısı, birinde (%1.61)

ektopik adrenokortikotropik hormon salınımı varken, kırkaltısında (%74.19)

insidental kitle saptanmıştı. Kırkbir (%66.12) hastada sağ, ondokuz (%30.64)

hastada sol, iki (%3.22) hastada ise bilateral adrenal patolojisi vardı. Tüm

olgulara, transperitoneal yaklaşımla LA uygulandı. Bilateral adrenal patolojisi olan

hastalardan birine bilateral laparoskopik adrenalektomi yapılırken diğerine

laparoskopik sol adrenalektomi ve sağ açık adrenalektomi yapıldı. Operasyonlarda

genellikle sol taraf için üç, sağ taraf için ise dört port kullanıldı. Olguların altısı

(%9.8) sekonderdi. altı (%9.8) hastaya, adrenal fonksiyonlarını korumak

amacıyla laparoskopik parsiyel adrenalektomi yapıldı. Ortalama operasyon süresi

123±68 dakikaydı ve bir hasta dışında intraoperatif kan transfüzyonu gerekmedi.

Spesimen boyutu ortalama 68±51 mm idi. Clavien-Dindo skorlama sistemine

göre iki hastada grade 1, iki hastada grade 2, iki hastada grade 4, bir hastada

grade 5 postoperatif komplikasyon gelişti. Analjezi parenteral 75 mg diklofenak

sodyum ve/veya 1000 mg parasetamol ile sağlandı ve ortalama 1.19±0.43 adet

kullanıldı. Ortalama yatış süresi 40±33 saatti. Patolojik incelemede iki (%3.2)

hastada adrenal kortikal karsinom, iki (%3.2) hastada renal hücreli karsinom

metastazı ve ellisekiz (%93.5) hastada çeşitli benign patolojiler

olarak raporlandı.

Page 15: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Sonuç:

LA, her iki tarafta adrenal bezlere yapılacak girişimler için mükemmel bir

görüntüleme sağlayabilen, göreceli kısa bir öğrenme dönemi sonrası güvenle

uygulanabilen bir yöntemdir. Laparoskopik yaklaşımın bilinen avantajları

adrenalektomi için de geçerlidir. Bu nedenlerle LA, kliniğimizde küçük adrenal kitleler için standart yöntem haline gelmiştir.

Anahtar Kelimeler : adrenalektomi, laparoskopi, komplikasyon

Page 16: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P11

RENAL GLOMUS TÜMÖRÜ; NADİR GÖRÜLEN BİR BÖBREK TÜMÖRÜ OLGUSU Fesih Ok1, Nebil Akdoğan1, Yıldırım Bayazıt1, Şeyda Erdoğan2, Şaban Doran1 1Çukurova Üniversitesi Üroloji Anabilim Dalı 2Çukurova Üniversitesi Patoloji Anabilim Dalı

GİRİŞ:

Glomus tümörleri tüm yumuşak doku tümörlerinin % 2 den azını oluşturmaktadır.

En sık yerleşim yerleri ekstremiteler, özellikle de parmakların subungual bölgesidir. Genitoüriner bölgede oldukça nadir görülürler.

MATERYAL-METOD:

Fareler kontrol, gentamisin ve gentamisin ile birlikte keten yağı uygulanan olmak

üzere üç gruba ayrıldı. Farelere 9 gün 100 mg/kg gentamisin ve gentamisinle

birlikte 300 mg/kg keten yağı ve kontrol grubuna da serum fizyolojik

intraperitoneal olarak verildi. Böbreklerdeki siklooksijenaz-2, fosfolipaz A2 ve indüklenebilir nitrik oksit sentaz (iNOS) enzimleri ELISA yöntemiyle analiz edildi.

OLGU:

51 yaşında kadın hastanın 1 yıldır süren sol yan ağrısı şikayeti olması üzerine

yapılan abdominal USG’de sol böbrek alt polde mediale doğru egzofitik büyüyen

46 mm çapta kistik lezyon ve lezyon duvarından içeriye doğru büyüyen 16*10

mm ve 30*15 mm solid alanlar izlenmiştir. Yapılan abdominal MR görüntülemede

sol böbrek orta polde 50*44 mm çapında parapelvik lokalizasyonda önde

muhtemel kistik yer kaplayan lezyon saptanmıştır. Intravenöz kontrast madde enjeksiyonu sonrası lezyonda belirgin solid kontrast tutulumu görülmemiştir.

Hastaya laparoskopik sol parsiyel nefrektomi uygulanmıştır.

Makroskopik incelemede kalın fibröz kapsülle böbrek dokusundan ayrılan, kistik,

70*50*40 mm boyutunda kitle izlenmiştir. Mikroskopik incelemede kist cidarında

yer yer nodüler gelişen solid, hiyalinize stromaya sahip tümör görülmüştür.

Tümör hücreleri oval yuvarlak nükleuslu olup mitoz, nekroz izlenmemiştir.

İmmunohistokimyasal uygulanan vimentin, CD34, SMA, kalponin, laminin,

kollajen4 pozitif CD10, keratin, desmin, S-100, EMA, HMB-45, kromogranin,

CD117, CD31, negatif bulunmuştur. Morfolojik ve immunohistokimyasal bulgular

eşliğinde olgu, böbreğin glomus tümörü olarak değerlendirilmiştir. Postoperatif

takiplerinde problem olmayan hastanın rutin takibi devam etmektedir.

SONUÇ:

Günlük pratiğimizde nadir gözlenen bu tümörler, immünohistokimyasal

yöntemlerle diğer tümörlerden ayırt edilmelidir. Cerrahi yöntemlerle etkin bir

şekilde tedavi edilebilmektedir.

Anahtar Kelimeler : Böbrek, tümör, patoloji

Page 17: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P12

PROSTAT KANSERLİ HASTALARDA RADYOTERAPİ SONRASI EREKTİL FONKSİYONLAR VE ETKİ EDEN FAKTÖRLER: Halil Cumhur Yıldırım1, Emine Sedef1, Merve Şahin1, Arzu Ergen1, Mustafa

Şenocak2, Fazilet Öner Dinçbaş1 1İ.ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı 2İ.ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalı

AMAÇ: Prostat kanseri nedeniyle eksternal radyoterapi uygulanan hastalarda

erektil disfonksiyon sık gözlenen yan etkilerdendir. Erektil disfonksiyonda pekçok

faktör rol oynadığından radyoterapi etkilerini değerlendirebilmek zordur.

Çalışmamızda radyoterapi öncesi ve sonrası erektil fonksiyonlar (EF)

karşılaştırılmış ve bunu etkileyebilecek dozimetrik ve diğer faktörlerin

araştırılması amaçlanmıştır.

MATERYEL METOD: Kliniğimizde 2010-2012 yılları arasında prostat kanseri

nedeniyle radyoterapi uygulanan 42 hasta retrospektif olarak irdelendi. Hastaların

cinsel isteği ve EF’ı EORTC QoL PR-25 anket formu ve hekimlerin raporladığı 4

dereceli Mount Sinai EF Skorları kullanılarak tedavi öncesinde ve iki yıl sonrasında

değerlendirildi. Hormonoterapi de uygulanan olgularda ise son kullanımın

üzerinden 1 yıl geçmesi kriterine uyuldu. Hasta yaşı, sigara kullanımı, komorbid

hastalık, hormonoterapi, prostat hacmi, testesteron seviyeleri ve dozimetrik

olarak penil bulb(PB) V30, V50, V60, V70 , D25, D50, D75, D90 ve nörovasküler

bundle(NVB) V60,V70, D50, D75, D90 değerlerinin cinsel istek ve EF’a etkisi

araştırıldı. EF’ın incelenmesinde McNemar-Bowker Testi , etki eden faktörlerde

G2(Likelihood Ratio) testi, varsa bir kesim noktasını (cut off) saptamak için ise ROC (Receiver operating characteristic) yöntemi kullanıldı.

BULGULAR: Hastaların tedavi öncesi EF skor toplamı 76 iken, tedavi sonrasında

35 olup %53.9 oranında azalmıştır (p<0.001). Öncesinde %78.6 olan cinsel istek

sonrasında %59.5’ e gerilemiş olup %24.3 oranında azalmıştır (p:0.008).

Testesteron seviyesinin EF’ı (p: 0.018), komorbiditenin cinsel isteği (p: 0.046)

etkilediği görüldü. Testesteron seviyesi 290 ng/dl’ nin üzerinde olanların erektil fonksiyon skorları yüksek olma eğiliminde idi.

SONUÇ: Hasta grubumuzda tedavi sonrası EF’da %53.9, cinsel istekte %24.3

oranında azalma görüldü. EF’ı etkileyen en önemli parametre testesteron

seviyesi, cinsel istekte ise komorbidite faktörü anlamlı olarak bulundu.

Çalışmamızda PB ve NVB dozlarının erektil disfonksiyona istatistiksel olarak bir

etkisi gösterilememiştir. Literatürde prostat çevresindeki nörovasküler yapıların

ve penil dokuların aldığı dozların erektil disfonksiyona etkisi ile ilgili çelişkili

sonuçlar olup kanıt düzeyi yeterli değildir.

Anahtar Kelimeler : Prostat Kanseri, Radyoterapi, Erektil Fonksiyon

Page 18: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Tables :

Hasta Özellikleri

Medyan (Aralık)

Yaş 68 (54-80)

Son testesteron düzeyi 168 ng/dl (2-975)

RT doz 78Gy (74-78)

PB mean doz 48 Gy (11-76)

NVB mean doz 76 Gy (65-81)

Son PSA 0.2 (0.001-2.4)

Tedavi Özellikleri

Hasta (Yüzde)

Hormonterapi

yok 16 (%38)

kısa dönem 4 (%10)

uzun dönem 22 (%52)

RT alanı

prostat 36 (%86)

pelvik 6 (%14)

RT tekniği

VMAT 31 (%74)

IMRT 11 (%26)

Page 19: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P13

PROSTAT KANSERİNDE BRAKİTERAPİ SONRASI LOKAL NÜKSÜN GA-68 PSMA PET İLE TESPİTİ VE TERANOSTİK UYGULAMA İLE LOKAL KONTROLÜ Mehmet Onur Demirkol1, Murat Can Kiremit2, Ömer Acar2, Okan Falay3, Burcu

Uçar4, Tarık Esen5 1Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Ve Moleküler Görüntüleme Anabilim

Dalı 2Koç Üniversitesi Hastanesi Üroloji Bölümü 3Koç Üniversitesi Hastanesi Nükleer Tıp Ve Moleküler Görüntüleme Bölümü 4Vkv Amerikan Hastanesi Nükleer Tıp Ve Moleküler Görüntüleme Bölümü 5Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı

Amaç: Hastanemizde 2014 Şubat ayından itibaren gerçekleştirilmeye başlanan

Ga-68 PSMA PET/BT ile, konvansiyonel görüntüleme metodlarının saptamakta

yetersiz kalabildiği nüks ve/veya metastatik odaklar tespit edilebilmektedir.

Hedefe yönelik teranostik uygulamalar sayesinde ise PSMA pozitif odakların tedavi

edilebilmesi mümkün olmaktadır. Bu çalışmada; ülkemizde Lutesyum ile işaretli

PSMA kullanılarak teranostik uygulama yapılan ilk hastanın klinik özellikleri ve tedavi kararının verilme süreci özetlenecektir.

Materyal ve Metod: Şu anda 56 yaşında ve beden kitle endeksi 47.6 olan

hastamız, 2007 Eylül ayında rektum tümörü nedeniyle opere edildi ve evresi

pT3N0M0 olarak raporlandı. Adjuvant kemoterapi yan etkiler nedeniyle

tamamlanamadı. Üç ay sonraki PSA değeri 11 ng/ml ölçüldüğü için yapılan TRUS-

biyopside alınan parçaların tamamında gleason 3+4=7 adenokarsinom tespit

edildi. 2008 Mart ayında prostat kanserini tedavi etmek amacıyla brakiterapi

uygulandı. Bir sene sonra karaciğerde kolon kanserine bağlı gelişen metastatik

lezyonlar için radyofrekans ablasyon uygulandı ve sonrasında 3 kür kemoterapi

verildi. 2009 Eylül ayında PSA 1.4 ng/ml değerini gördü. 2009 Aralık ayında sol

akciğere metastazektomi (kolon ca.'ya bağlı) uygulandı. 2012 Mayıs’ta PSA 3.6

ng/ml’ye yükseldi. Multiparametrik prostat MR’ında (Mp-MR) sağ baziste şüpheli

bir alan tespit edildi. 2013 Şubat ayında PSA 4.4 ng/ml’ye yükselince Mp-MR

tekrarlandı ve sağ bazisteki lezyonun sebat ettiği görüldü. TRUS-biyopside alınan

14 parçanın tamamı benign raporlandı. 2014 Şubat ayındaki Ga-68 PSMA PET/BT

incelemesinde sağ bazalde nüks hastalık tespit edilirken metastatik PSMA

tutulumu izlenmedi. Bilişsel füzyon (PSMA PET / MR görüntülerinin sentezi)

tekniğine uygun olarak tekrarlanan TRUS biyopside alınan 7 parçanın 3’ünde

gleason 4+3=7 adenokarsinom tanısına varıldı. Olgu bu süre zarfında rektum

kanseri açısından stabil durumda kaldı. Lokal olarak nük etmiş olan prostat kanseri için teranostik uygulama kararı verildi.

Bulgular: Hasta 20 Ağustos 2014 tarihinde servise kabul edildi. Fizik muayenesi

tekrarlandıktan ve tetkik sonuçları (tedavi öncesi PSA: 7.4 ng/ml) kontrol

edildikten sonra intravenöz yol ile Lutesyum-177 PSMA (158 mCi)

uygulandı. Tedaviye bağlı komplikasyon gelişmedi. Tedaviden 1 ay sonra ölçülen

PSA değeri 5ng/ml idi ve Mayıs 2015’e kadar tedavi öncesi değerlere yükselme

kaydedilmedi.

Page 20: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Sonuç: Küratif amaçlı tedavi girişiminden (brakiterapi) sonra gelişen ve

konvansiyonel görüntüleme yöntemlerinin tespit etmekte yetersiz kaldığı lokal

nüks şüphesinde, Ga-68 PSMA PET/BT ile Mp-MR görüntülerinin beraber

değerlendirilmesi ve bilişsel füzyon prostat biyopsisi yapılarak tanıya varılması

mümkündür. Hastaya ait özelliklerden dolayı lokal nüksün genel kabul görmüş

tedavi yaklaşımlarının uygulanamayacağı seçilmiş olgularda, Lutesyum-177 PSMA

ile teranostik uygulama denenebilir. Bu uygulama genel olarak iyi tolere edilmektedir ve erken dönemde stabil PSA yanıtı sağlamaktadır.

Anahtar Kelimeler : Prostat kanseri, brakiterapi, lokal nüks, PSMA PET/BT, MR

füzyon, teranostik

Page 21: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P14

İNSİDENTAL PROSTAT KANSERİ TANISINDA POZİTİF PREDİKTİR DEĞERLER Caner Ediz1, Ayşe Nur İhvan2 1Üsküdar Devlet Hastanesi, Üroloji 2Ümraniye Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Patoloji

AMAÇ: Mesane çıkım obstürksiyonu ve/veya prostatizm semptomları nedeni ile

transüretral prostat rezeksiyonu (TURP) uygulanan hastalarda insidental prostat

kanseri (IPCa) yakalanma oranı son yıllarda giderek azalmakla birlikte devam

etmektedir. Çalışmamızda iki soruya cevap vermeyi amaçladık: a) ürolog

açısından hangi klinik parametrelerin pozitif prediktif değeri vardır aa) patolog açısından IPCa riskini azaltmak için hangi materyalin tamamı örneklenmelidir ?

GEREÇ VE YÖNTEM: Üsküdar Devlet Hastanesinde 2006-2015 yılları arasında

BPH nedeniyle TURP uygulanmış 1315 vaka değerlendirildi. IPCa saptanan

hastaların yaşları, sigara kullanımı, vücut kitle indeksi (VKİ), digital rektal

muayene (DRM) bulguları, preoperatif total prostat spesifik antijen (PSA)

değerleri, üroflow değerleri, suprapubik USG ile saptanan total prostat volümleri,

gleason skorları kaydedildi. Bu parametrelerle IPCa ilişkisi analiz edildi ve benign prostat dokusu materyalleri ile karşılaştırıldı.

BULGULAR: 31 adet olguda (%2,35) IPCa saptandı. Olguların 24 adeti pT1a

iken, 7 adeti pT1b idi. Yaş, vücut kitle indeksi, PSA, tepe akım hızı ve ortalama

akım hızı parametrelerinin sırasıyla 8,887, 5,668, 9,660, 4,814 ve 3,716 kat insidental prostat kanseri saptanmasında etkisi olduğu sonucuna varılmıştır.

SONUÇ: : 65 yaş üstü olmak, VKİ ‘nin 25 kg/m2 üstünde olması, serum PSA

değerinin 4 ng/dl ‘nin üzerinde olması, tepe akım hızının 10, orta akım hızının 5’in

altında olması IPCa ile ilişkilidir. Sonuçlarımızın doğruluğu açısından daha çok veriye ihtiyaç vardır.

Anahtar Kelimeler : Rastlantısal prostat kanseri, klinik parametreler, tanı

Page 22: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Tables :

Hastalara ilişkin genel özellikler (N=180)

Hastalar

Min-Maks Ort±SS

Yaş (yıl)

47-87 63,53±7,31

VKİ (kg/m2)

20-34,3 24,12±2,39

PSA değeri (ng/ml)

0,5-18 2,44±2,01

Total prostat volümü (cc)

23-96 50,46±17,48

Tepe akım hızı (ml/sn)

4-14 10,42±2,59

Ortalama akım hızı (ml/sn)

2-9 5,29±1,55

Hastalık (n) Hastalık (%)

Grup BPH 149 82,8

CA 31 17,2

Sigara Var 100 55,6

Yok 80 44,4

Rektal Muayene Normal 161 89,4

Anormal 19 10,6

Klinik Evre (n=31) T1a 24 77,4

T1b 7 22,6

Takip (n=31) Aktif İzlem 15 48,4

MAB 10 32,3

RRP 6 19,3

Page 23: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Benign prostat hiperplazisi ve insidental prostat kanseri tanısı alan

hastalara ilişkin parametrelerin değerlendirilmesi (N=180)

BPH (n) (%) Kanser (n) (%) p

Yaş Grup <65 yaş 94 (%63,1) 5 (%16,1) 0,001**

≥65 yaş 55 (%36,9) 26 (%83,9)

VKİ <25 116 (%77,9) 11 (%35,5) 0,001**

≥25 33 (%22,1) 20 (%64,5)

Sigara Yok 84 (%56,4) 16 (%51,6) 0,774

Var 65 (%43,6) 15 (%48,4)

Rektal Muayene Normal 137 (%91,9) 24 (%77,4) 0,025*

Anormal 12 (%8,1) 7 (%22,6)

PSA <4 142 (%95,3) 21 (%67,7) 0,001**

≥4 7 (%4,7) 10 (%32,3)

Prostat Volüm <50 cc 79 (%53) 19 (%61,3) 0,520

≥50 cc 70 (%47) 12 (%38,7)

Tepe Akım Hızı ≤10 62 (%44) 18 (%78,3) 0,005**

>10 79 (%56) 5 (%21,7)

Ortalama Akım Hızı ≤5 32 (%22,7) 12 (%52,2) 0,007**

>5 109 (%77,3) 11 (%47,8)

Page 24: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P15

İNSİDENTAL PROSTAT KANSERİNE EŞLİK EDEN HİSTOPATOLOJİK PARAMETRELER Caner Ediz1, Ayşe Nur İhvan2 1Üsküdar Devlet Hastanesi, Üroloji 2Ümraniye Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Patoloji

Amaç: Mesane çıkım obstrüksiyonu ve/veya prostatizm semptomları nedeniyle

transüretral prostat rezeksiyonu (TUR-P) uygulanan prostat dokusu

materyallerinde az da olsa insidental prostat kanseri (İPK) bulunma olasılığı

bilinmektedir. Bu materyaller patoloji laboratuvarına genellikle benign prostat

hiperplazisi (BPH) ön tanısı ile gönderilmektedir. Bu çalışmada TUR-P sonucu elde

edilen BPH ön tanılı materyallerde İPK’ye eşlik eden histopatolojik parametreleri

saptanması amaçlandı.

Gereç ve Yöntem: Üsküdar Devlet Hastanesi’ne 2006-2015 tarihleri arasında

obstrüktif ya da irritatif semptomlar nedeniyle başvuran ve TUR-P uygulanan

1,315 adet olguya ait prostat dokusu değerlendirildi. Otuz bir adet insidental

prostat kanseri tanılı olgu çalışmaya alınırken, 149 adet BPH tanılı olgu sistematik

örneklem ile kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edildi. İnflamasyon varlığı

derecesi, inflamasyonun akut/kronik olması, atrofi, adenozis, prostatik intraepitelyal neoplazi (PİN) varlığı, bazal hücre hiperplazisi, stromal nodül,

Bulgular: İPK tanısı alan hastalarda inflamasyon görülme oranı %41,9 iken, BPH

tanısı alan hastalarda %73,2’dir. BPH’de inflamasyon oranı İPK’den anlamlı

düzeyde yüksek iken (p<0,01), hafif, orta ve ağır inflamasyon dereceleri arasında

fark saptanmamıştır. İnsidental prostat kanseri tanısı alan hastaların 9’unda

(%29) düşük dereceli PİN, 9’unda (%29) yüksek

dereceli PİN görülmektedir. BPH’de görülen 13 adet PİN’in tamamı düşük

derecelidir. İPK tanısı alan hastalarda stromal nodül görülme oranı %48,4, BPH

tanısı alan hastalardan %12,8 anlamlı düzeyde yüksektir (p<0,01).

Sonuç: PİN ve stromal nodül varlığı insidental prostatik adenokarsinoma sıklıkla

eşlik etmektedir. BPH ön tanılı TUR-P materyallerinde PİN ve stromal nodül varlığı

saptanması kalan materyalin histopatolojik olarak değerlendirilmesi yönünde yol gösterici olmalıdır.

Anahtar Kelimeler : İnsidental prostat kanseri, histopatolojik

parametreler,stromal nodül

Page 25: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

Tables :

İnsidental prostat kanseri ve benign prostat hiperplazisi tanısı alan

hastalara göre prostatik intraepitelyal neoplazi durumlarının

değerlendirilmesi (n=180)

CA n (%) BPH n (%) Toplam n (%) p

PIN Var 18 (%58,1) 13 (%8,7) 31 (%17,2) 0,001**

Yok 13 (%41,9) 136 (%91,3) 149 (%82,8)

İnsidental prostat kanseri ve benign prostat hiperplazisi tanısı alan

hastalara göre diğer parametrelerin değerlendirilmesi (n=180)

CA n (%) BPH n (%) Toplam n (%) p

Atrofi 10 (%32,3) 61 (%40,9) 71 (%39,4) 0,485

Adenosis 12 (%38,7) 37 (%24,8) 49 (%27,2) 0,175

Bazal hücre hiperplazisi 3 (%9,67) 28 (%18,8) 31(%28,4) 0,314

Stromal nodül 15 (%48,4) 19 (%12,8) 34 (%18,9) 0,001**

Granülom 5 (%16,1) 12 (%8,1) 17 (%9,4) 0,178

Müsinöz metaplazi 5 (%16,1) 12 (%8,1) 17 (%9,4) 0,178

Page 26: YAŞLI METASTATİK HORMON REFRAKTER …disiplinlerarasiuroonkoloji.org/wp-content/uploads/2016/...Ortalama trombosit hacminin de birçok malign tümörde diagnostik rolünün olduğu

P16

PARSİYEL NEFREKTOMİDE RENAL KLEMPLEME TİPİNİN CERRAHİ, İŞLEVSEL VE ONKOLOJİK SONUÇLAR ÜZERİNE ETKİLERİ Uğur Boylu1, Ümit Yıldırım1, Ahmet Tahra1, Eyüp Veli Küçük1 1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim Ve Araştırma Hastanesi, Üroloji

Kliniği

AMAÇ: Parsiyel nefrektomi esnasında uygulanan renal hiler kontrolün sadece

arterin klemplenmesi ile arterle birlikte venin klemplenmesinin cerrahi, işlevsel ve

onkolojik sonuçlarını karşılaştırdık.

HASTALAR VE YÖNTEM: 2008 ile 2016 yılları arasında uygulanan 132 parsiyel

nefrektomi olgusundan diğer böbreği normal olan ve soğutma yapılmadan renal

klempleme uygulanan 69’u robotik, 10’u laparoskopik ve 37’si açık olmak üzere

toplam 116 parsiyel nefrektomi olgusu çalışmaya dahil edildi. Sadece arterin

klemplendiği (AO grubu, n=44) olgular ile arter ve venin separe veya en bloc

klemplendiği (AV grubu, n=72) olgular tümör boyutu, operasyon süresi, sıcak

iskemi süresi, kanama miktarı, glomerüler filtrasyon hızında (GFR) azalma,

cerrahi sınır pozitifliği ve rekürrens gelişimi açısından karşılaştırıldı. Renal

fonksiyonlardaki kaybın değerlendirilmesi için preoperatif ve 6. ay kreatinin

düzeyinden hesaplanan GFR değeri kullanıldı.

BULGULAR: Tümör boyutu AO grubunda 4,1 cm iken AV grubunda 3,8 cm idi

(p=0,3). Operasyon süresi açısında iki grup arasında anlamlı fark bulunamadı (AO

için 184 dak, AV için 201 dak, p=0,24). Sıcak iskemi süresi AO grubunda 20,5

dak iken AV grubunda 22,7 dak olarak bulundu (p=0,15). Kanama, AO grubunda

(181 ml) AV grubuna göre (331 ml) istatistiksel anlamlı düzeyde daha azdı

(p=0,003). GFR’deki azalma iki grup arasında istatistiksel anlamlı fark

oluşturmadı (AO için 15,1 ml/min/1.73m2, AV için 9,5 ml/min/1.73m2, p=0,11).

Cerrahi sınır pozitifliği AO grubunda 4 olguda ve AV grubunda 1 olguda (p=0,06)

görüldü. Ortalama 41 aylık takipte rekürrens AO grubunda 1 olguda ve AV

grubunda 4 olguda (p=0,64) belirlendi.

SONUÇ: Parsiyel nefrektomi yapılırken sıcak iskemi altında sadece arterin

klemplenmesi, arter ile venin klemplenmesine göre daha az kan kaybına neden

olur. Klempleme yönteminin renal fonksiyon kaybına veya onkolojik sonuçlara etkisi bulunamamıştır.

Anahtar Kelimeler : böbrek kanseri, parsiyel nefrektomi, robot, laparoskopi