Upload
others
View
3
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
YIL : 2 (NĠSAN, MAYIS, HAZĠRAN SAYISI) SAYI : 2
A B I N F O
NİSAN 2009
KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
ĠÇĠNDEKĠLER
ON TARĠHĠ ADIM …………………………………………………………………………………… 1
TÜRKĠYE‟NĠN KATILIM MÜZAKERELERĠ…………………………………………… 6
100 KONUDA AVRUPA BĠRLĠĞĠ …………………………………………………………… 18
AB TERĠMLER SÖZLÜĞÜ ………………………………………………………………………… 22
A B I N F O
YIL : 2 SAYI : 2
(NĠSAN, MAYIS, HAZĠRAN 2009)
Genel Koordinatör
Dr. Tahir BÜYÜKAKIN
Yayına Hazırlık
Ali YEġĠLDAL
Rafet YELDEN
ĠletiĢim
Kocaeli BüyükĢehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla ĠliĢkiler Daire BaĢkanlığı
AB ve DıĢ ĠliĢkiler ġube Müdürlüğü
Tel : 0 262 318 16 12
Fax : 0 262 318 16 31
ON
TARĠHĠ
ADIM
ON TARĠHĠ ADIM (1)
1951: Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, altı kurucu üye tarafından kuruldu.
1957: Roma AntlaĢması ile bir ortak pazar kuruldu.
1973: Topluluk, dokuz üye ülkeye çıktı ve ortak politikalar geliĢtirildi.
1979: Avrupa Parlamentosu‟na ilk doğrudan seçimler yapıldı.
1981: Akdeniz‟i içine alan ilk geniĢleme gerçekleĢti.
1993: Tek Pazar sonuca ulaĢtı.
1993: Maastricht AntlaĢması ile Avrupa Birliği kuruldu.
1995: AB büyüyerek 15 üyeye çıktı.
2002: Euro banknotları ve madeni paraları dolaĢıma sunuldu.
2004: Birliğe on ülke daha katıldı.
1. Schuman Bildirgesi 9 Mayıs 1950‟de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu‟nu kurmayı
önerdi ve bu öneri 18 Nisan 1951‟de Paris AntlaĢması ile hayata geçti. Böylece
altı kurucu ülke (Belçika, Federal Almanya Cumhuriyeti, Fransa, Ġtalya,
Lüksemburg ve Hollanda) arasında ortak bir kömür ve çelik pazarı oluĢtu. Amaç,
Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası Avrupa‟nın zafer kazanan ve yok olan ulusları
arasında barıĢ tesis etmek ve paylaĢılan kurumlar içinde iĢbirliği ile eĢit bir
Ģekilde bu ülkeleri bir araya getirmekti.
© Avrupa Komisyonu 9
Mayıs 1950‟de Fransa DıĢiĢleri Bakanı Robert Schuman ilk kez Avrupa Birliği‟ni
ortaya çıkaracak konulardaki fikirlerini ortaya attı. Dolayısıyla, 9 Mayıs AB‟nin
Doğum Günü olarak kutlanıyor. 2
(1) Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu AB Nedir? BroĢürü Sayfa 8-11
2. Daha sonra 25 Mart 1957'de kurucu altı ülke Roma AntlaĢması ile her türlü
ürün ve hizmeti kapsayan daha geniĢ tabanlı bir ortak pazar olan Avrupa
Ekonomik Topluluğu'nu (AET) kurmaya karar verdi. Bu altı ülke arasında
1 Temmuz 1968'de gümrük iĢlemleri tamamen kalktı ve yerine, 60'lı
yıllarda özellikle ticaret ve tarımda, ortak politikalar oluĢturuldu.
3. Bu ortak giriĢim o kadar
baĢarılıydı ki; Danimarka,
Ġrlanda ve BirleĢik Krallık‟da
Topluluğa katılmaya karar
verdiler. Ġlk büyüme, üye
sayısının altıdan dokuza
çıkmasıyla 1973 yılında oldu.
Aynı zamanda yeni sosyal
ve çevresel politikalar
uygulanmaya baĢlandı
ve 1975'te Avrupa Bölgesel
Kalkınma Fonu kuruldu. (Kopenhag – Danimarka)
4. Avrupa Topluluğu Haziran 1979'da belirgin bir adım atarak, doğrudan evrensel
oy kullanma hakkıyla ilk Avrupa Parlamentosu seçimlerini gerçekleĢtirdi. Bu
seçimler her beĢ yılda bir yapılmaktadır.
5. Yunanistan 1981'de Topluluğa katıldı ve 1986'da Ġspanya ile Portekiz onu takip
ettiler. Bu katılımlar Topluluğun Güney Avrupa'daki varlığını güçlendirirken
bölgesel yardım programlarının geniĢletilmesi de daha acil hale geldi.
6. 1980'li yılların baĢlarında tüm dünyayı saran ekonomik durgunluk bir
"europesimizm" (Avrupa'ya özgü karamsarlık) dalgası baĢlattı. Ancak, 1985'te
Jacques Delors BaĢkanlığındaki Avrupa Komisyonu, Avrupa Tek Pazarının 1 Ocak
1993'te tamamlanmasına yönelik zaman çizelgesini içeren Beyaz Kitap'ı
yayınladığında yeni umutlar yeĢerdi. Bu iddialı hedef, ġubat 1986'da imzalanmıĢ
olup, 1 Temmuz 1987'de yürürlüğe giren Tek Avrupa Senedi içinde saygın bir
yere sahip oldu.
3
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla Avrupa Kıtası’ndaki ayrılıklar giderek yok olmaya başladı.
7. Avrupa'nın siyasi oluĢumu, 1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla önemli ölçüde
değiĢti. Duvarın yıkılması iki Almanya'nın Ekim 1990'da birleĢmesine ve Sovyet
denetiminden kurtulan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine demokrasinin gelmesine
yol açtı. Sovyetler Birliği de Aralık 1991 tarihinde dağıldı. Aynı zamanda üye
devletler, baĢkan ve baĢbakanlardan oluĢan Avrupa Konseyi'nin Aralık 1991'de
Maastricht'te benimsediği yeni Avrupa Birliği AntlaĢması üzerinde
tartıĢıyorlardı. AntlaĢma, 1 Kasım 1993'te yürürlüğe girdi. Hükümetler arası
iĢbirliği bölgelerini var olan birleĢik Topluluk yapısına ekleyen Maastricht
AntlaĢması, Avrupa Birliği'ni (AB) oluĢturdu.
8. Bu yeni Avrupa dinamizmi ve kıtada değiĢen jeopolitik durum, üç yeni ülkenin,
Avusturya, Finlandiya ve Ġsveç'in 1 Ocak 1995'te AB'ye katılmasına yol açtı.
9. Bu sırada AB, o zamana kadar ki en parlak baĢarısına doğru, tek para
oluĢturmaya doğru ilerliyordu. Euro, 1999'da (nakit-dıĢı) mali iĢlemler için
tanıtıldı, üç yıl sonra da banknot ve madeni paralar Euro bölgesi denilen 12
ülkede dolaĢıma çıkarıldı.
4
Euro, bugün Amerikan dolarının yanı
sıra tüm dünyada geçerli olan ana
para birimlerinden biridir. Avrupalılar
küreselleĢme ile karĢı karĢıyalar. Yeni
teknolojiler ve internet kullanımının
hızla artması ekonomileri değiĢtirmekte
ve aynı zamanda da beraberinde sosyal
ve kültürel güçlükler getirmektedir.
Mart 2000'de AB, Avrupa ekonomisini
modernize etmek ve ABD ya da yeni
sanayileĢen ülkeler gibi dünya pazarındaki
güçlü oyuncularla rekabet edebilmek
için 'Lizbon Stratejisi'ni benimsedi.
Lizbon Stratejisi, buluĢlar yapılmasını
ve ticari yatırımları teĢvik etmeyi ve
aynı zamanda Avrupa eğitim
sistemini bilgi toplumunun gereksinimlerini
karĢılamaya uygun hale getirmeyi
amaçlıyordu. Bununla birlikte iĢsizlik ve emekliliğin artan maliyeti ulusal
ekonomiler üzerinde baskı yaptığından reformlar daha da gerekli hale gelmiĢti.
Seçmenler, bu sorunlara pratik çözümler bulmaları için hükümetlerini sürekli
uyarıyordu.
10. Daha önce görülmemiĢ boyuttaki yeni büyüme için hazırlıklar baĢladığında,
Avrupa Birliği daha yeni 15 üyeye ulaĢmıĢtı. 1990'ların ortalarında eski
Sovyet Bloğu‟ndan ülkeler (Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan,
Polonya, Romanya ve Slovakya), daha önce Sovyetler Birliği içinde bulunan
üç Baltık ülkesi (Estonya, Letonya ve Litvanya) ile iki Akdeniz ülkesi (Malta ve
Kıbrıs) AB kapısını çalmaya baĢladılar. AB, Avrupa kıtasına istikrar getirmeye ve
bu genç demokrasilerin Avrupa'nın birleĢmesinden yararlanmalarını sağlamaya yol
açacak bu giriĢime hoĢgörüyle baktı. Gelecekteki üyelikler için müzakereler
Aralık 1997'de baĢladı. AB'nin 25 ülkeye varan büyümesi, 1 Mayıs 2004'te 12
adaydan 10'unun katılımıyla gerçekleĢti. Bulgaristan ve Romanya da Birliğe 1
Ocak 2007'de katıldı.
5
TÜRKĠYE’NĠN
KATILIM
MÜZAKERELERĠ
Türkiye’nin katılım müzakereleri:
Süreç nasıl iĢlemektedir? (2)
3 Ekim 2005 tarihinde baĢlayan AB ile Türkiye arasındaki katılım
müzakereleri uzun bir sürecin baĢlangıcıdır. Bu müzakerelerin amacı
tam üyeliktir, ancak sonuç garanti edilemez. AĢağıdaki bölümlerde
bu sürecin ana unsurları ve güçlükleri açıklanmaktadır.
Bu müzakereler ne hakkındadır?
Her hangi bir aday ülke ile yapılan üyelik müzakerelerinin hepsinin
amacı aynıdır ve nettir: Kulübe katılmak isteyen aday, kulübün tüm
kurallarını kabul etmek ve uygulamak zorundadır. GörüĢmeler hangi
kuralların uygulanacağı değil, bu kuralların ne zaman ve nasıl
uygulanacağı üzerinedir.
AB, demokrasi ve insan hakları gibi ortak değerlere, sınırları olmayan
bir iç pazar ve kendisine koymuĢ olduğu kural ve yönetmeliklere
saygıya dayalı bir entegrasyon projesidir. Bu göz önüne alınarak,
1993 yılındaki Kopenhag Zirvesinde Avrupa Konseyi, yerine getirilmesi
gereken temel koĢulları belirleyen 4 adet temel “Kopenhag
Kriterleri”ni belirledi. Ġlk kriter müzakereler baĢlamadan önce, diğerleri
ise katılım için hazırlıklar sırasında yerine getirilmek zorundadır.
Siyasi Kriterler :
Kurumsal istikrar
Demokrasi
Hukukun üstünlüğü
Ġnsan hakları
Azınlıklara saygı
7
(
2)Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Türkiye Ġçin AB Üyelik Müzakereleri Süreci BroĢürü Sayfa 8-18
Ekonomik Kriter:
Ekonominin devlet tarafından kontrol edilmediği, fiyatların Pazar kuralları ile
belirlendiği; mülkiyet haklarının kanunla korunduğu ve sözleĢmelerin
uygulanabildiği iĢleyen bir pazar ekonomisi.
AB içindeki rekabet baskısına ve pazar kurallarına dayanabilme kapasitesi – yani
ekonominin AB‟ye katıldıktan sonra adapte olma – ve geliĢme – açısından yeterli
derecede güçlü olması
AB Kanunlarının (Topluluk Müktesebatı) Benimsenmesi:
Adayın üyelik yükümlülüklerini yerine getirme kabiliyeti.
Politik, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarına bağlılık.
AB’nin Özümseme Kapasitesi:
AB‟nin Avrupa Entegrasyonu canlılığını koruyarak yeni üyeleri özümseme
kapasitesi.
AB‟nin ve aday ülkelerin global menfaatleri, örneğin AB politikalarına, kurumlarına
etkisi; adayın büyüklüğü, nüfusu, ekonomisi, vs.
8
Aday, ayrıca 1995 yılında Avrupa Konseyi tarafından belirlenen “Madrid Kriterlerini”
yerine getirdiğini göstermelidir. Madrid kriterleri adayın yeterli idari kapasite
göstermesini gerektirir, yani:
“AB kanunlarının uygun idari ve yargı yapıları aracılığıyla etkin bir
Ģekilde uygulanması”
Yeterli ihtisas
Yeterli kaynaklar
Ġstikrar
Topluluk Müktesebatı nedir ve neler müzakere edilebilir?
Yukarıda bahsedilen kurallar bir araya getirildiğinde, 1950‟lerde ilk
Avrupa Topluluklarının kuruluĢundan bu yana geliĢtirilmiĢ yaklaĢık
90,000 sayfa yasal belge ortaya çıkmaktadır. Bunlar; temel prensipler
ve değerler, pazar yönetmelikleri, yönergeler ve bir çok alandaki
yönetmelikler, mahkeme kararları ve daha pek çok unsuru içerir.
Bu yasal belgelerin hepsine AB jargonunda “Topluluk Müktesebatı”
(“acquis communautaire”) denir.
Müktesebat tüm tarafların menfaatlerinin hesaba katılmasını garanti
eden, genellikle uzun ve karmaĢık bir karar verme sürecinin sonucunu
yansıtır. Bu nedenle tüm adaylar için de kabul edilebilir olmalıdır.
Adaylarla katılım müzakereleri çerçevesinde Müktesebat müzakere
edilemez. Müktesebat, AB içinde sürekli olarak gözden geçirilir ve
geliĢtirilir; bir aday bu çalıĢmaya müzakereler sona erdikten sonra
katkıda bulunabilir. Diğer uluslararası kanunlar gibi AB kanunları da
tüm Üye Ülkelerdeki ulusal kanunların önündedir.
Bu demektir ki, bir aday ülke ulusal mevzuatının önemli bir kısmını
adapte etmek zorundadır. Pek çok ulusal kurum ve kuruluĢlarını
yeniden organize etmeli, gerektiğinde kurmalı ve çalıĢma Ģekillerini
gözden geçirmelidir. Bu, toplum için, küçük çiftçilerden büyük holding
Ģirketlere kadar ekonomide yer alan çeĢitli aktörler için kökten
9
değiĢiklikler anlamına gelir.
Aday ülkenin yargı sistemi, ifade
özgürlüğünden gıda güvenliği
standartlarına kadar tüm alanlarda
AB kanunlarının doğru uygulanmasını
kontrol edebilmeli ve
yürütebilmelidir.
Tüm iĢlerin %95‟i evde, yani aslında
Türkiye‟de yapılmalıdır. 2004 yılında
AB‟ye katılan aday ülkeler için BaĢ
Müzakereci olan herkes bu konuda
hemfikirdir. Tüm gerekli reformların halka ve ulusal kurumlara
açıklanması, seferber edilmesi, koordine edilmesi ve uygulanması
en büyük sorundur. Bununla karĢılaĢtırıldığında AB ile
yapılacak görüĢmeler nispeten daha kolay ve açıktır. Aslında AB
ile gerçekten “müzakere” edilecek çok az Ģey bulunmaktadır: bazı
mali hükümler, kentsel atık su tesisleri gibi özellikle zor ve maliyeti
yüksek AB Ģartları için daha fazla zaman verilebilir (kapsam ve süre
olarak sınırlı), fakat açık prensip Ģudur ki tüm AB Ģartları katılımın –
en geç – birinci gününe kadar yerine getirilmelidir. Gerekli reformlar
çok karmaĢık olduğundan adaylar en kısa zamanda baĢlamalıdır ve
reformların pek çoğu çok önceden gerçekleĢtirilmelidir, zira hepsini
söz geliĢi bir yıl içinde tamamlamak imkansızdır.
Bu nedenle adayın hedefi mümkün olduğunca çok muafiyet veya
geçiĢ dönemi müzakeresi yapmak olamaz – böyle bir strateji adayın
AB üyeliğine hazır olmadığı izlenimini verebilir.
Ne kadar sürecek?
Müzakereler, Türkiye‟nin AB‟ye giriĢi için yapılan hazırlıklar ve düzenlemeler
konusunda hem AB‟nin hem de Türkiye‟nin tatmin olduğu
ana kadar devam edecektir. Bu süreç gerektiği derecede uzun
sürecektir. Tüm adaylar sadece kendi yeterliklerine göre değerlendirilirler.
10
Türkiye için Komisyonun
görüĢü katılımın 2014‟den
önce mümkün olmayacağı
yönündedir. Bu değerlendirme,
Türkiye‟nin AB ile mevcut
uyum durumuna ve 2013
yılına kadar belirlenmiĢ
bulunan AB‟nin iç mali
planlamasına dayalıdır ve
Türkiye büyüklüğünde
ve geliĢmiĢlik durumundaki
bir ülke için gerekli büyük
mali düzenlemeleri yapmak
çok zor olacaktır. Reformların hızına ve etkinliğine göre katılım tabii ki daha uzun
sürebilir.
Müzakere sürecindeki aktörler kimlerdir?
Müzakereler 25 AB Üye Ülkesi ve aday ülkeler arasındaki bir
hükümetler arası Katılım Konferansı çerçevesinde AB kurumsal çerçevesinin
dıĢında gerçekleĢir ve süreçteki her adımda oybirliği gereklidir. Ancak uygulama
nedenlerinden dolayı ve adaylara sunmadan önce ortak tutumlar konusunda
fikir birliğine varmak amacıyla AB üye ülkeleri, AB Bakanlar Konseyi
çerçevesinde toplanırlar. Tüm kararlar oybirliği ile alınır
(veto hakkı), çoğunluk oylaması yoktur.
Bakanlar Konseyi (Üye Ülkelerden 25 bakan veya temsilcileri) AB
tarafında önde gelen oyuncu ve karar vericidir. Konsey taslak ortak
müzakere pozisyonlarını “AB Ortak Müzakere Pozisyonu” olarak
benimser ve daha sonra bölümün resmen müzakereye açılabileceği
Katılım Konferansına kadar gidilebilir. DönüĢümlü olarak görev
yapan Konsey BaĢkanı toplantılara baĢkanlık eder ve aday ülkelerle
iletiĢimi sağlar.
11
Avrupa Komisyonu “AntlaĢmaların Koruyucusu” olarak teknik
destek sağlar ve kolaylaĢtırıcı görevi yapar. Komisyon AB‟nin taslak
ortak müzakere pozisyonlarını hazırlar ve adayların ilerleyiĢini
düzenli olarak izler ve rapor eder. Komisyon ayrıca AB kanunlarını
ve diğer teknik Ģartları açıklamak ve müzakereler sırasında ortaya
çıkabilecek olan problemleri çözmek için adaylarla yakın bir Ģekilde
çalıĢır. Komisyon, adaylar için önemli olan teknik ve mali destek
programlarını planlar ve yönetir. Komisyon içinde çalıĢmalar, GeniĢlemeden
Sorumlu Komisyon Temsilcisi baĢkanlığında, geniĢleme
genel müdürlüğü tarafından koordine edilir. Komisyonun
Ankara Delegasyonu elbette önemli bir aktördür ve Komisyon ile
Türkiye arasında aracıdır.
Türkiye Katılım Konferansında BaĢ Müzakereci görevini yapan
Devlet Bakanı tarafından temsil edilmektedir. Kendisine
uzmanlardan oluĢan Müzakere Ekibi destek vermektedir.
Ulusal tutumları hazırlamadan önce hükümetin tüm bölümleri
ve Türk toplumundaki tüm çıkar gruplarının temsilcileri ile
danıĢma halindedirler ve ulusal reform sürecinin
yönlendirilmesinde önemli bir role sahiptirler. Brüksel‟de
günlük temaslar ve temsil; Büyükelçi baĢkanlığındaki
Türkiye‟nin AB Daimi Temsilciliği tarafından sağlanır.
Avrupa Parlamentosu müzakerelerdeki ilerlemeler hakkında bilgilendirilir
ve ortaya çıkan Katılım AntlaĢmasına onayını vermelidir;
ayrıca tüm Üye Ülkelerin de Katılım AntlaĢmasını onaylaması
gerekmektedir. Çoğu durumda bunun için bir Parlamento kararı
gerekmektedir. Onay konusunda yapılacak görüĢmeler Üye Ülkelerdeki
demokratik temsilciler için geniĢleme hakkındaki görüĢlerini
belirtme açısından bir fırsat sağlayacaktır. Bu önemlidir, zira bazen
unutulan baĢka bir önemli oyuncu bulunmaktadır: kamuoyu. Bazı
ülkelerde Katılım AntlaĢmasının nihai onayı bir referandum sonucuna
bağlı olabilir. KarĢılıklı anlayıĢı geliĢtirmek ve gerçek veya algısal konuları ve
problemleri tartıĢmak için, Komisyon AB içindeki ve
aday ülkelerdeki sivil toplum arasında diyalogu çeĢitli eylemler aracılığıyla
kuvvetlendirmek için tüm ilgili aktörleri davet ederek “Sivil
Toplum Diyalogu” giriĢimini baĢlatmıĢtır.
12
Tarama Nedir ?
AB Kanunları (Topluluk Müktesebatı) 35 Bölüme Ayrılmıştır.
1 Malların Serbest Dolaşımı 19 Sosyal Politika ve İstihdam
2 İşgücünün Serbest Dolaşımı 20 Girişimcilik ve Sanayi Politikası
3 Hizmet Sunumu Özgürlüğü 21 Trans-Avrupa Ağları
4 Sermayenin Serbest Dolaşımı 22 Bölgesel Politika ve Yapısal Fonlar
5 Kamu İhaleleri 23 Yargı ve Temel Haklar
6 Şirketler Hukuku 24 Adalet, Özgürlük ve Güvenlik
7 Fikri Mülkiyet 25 Bilim ve Araştırma
8 Rekabet Politikası 26 Eğitim ve Kültür
9 Mali Hizmetler 27 Çevre
10 Bilgi Toplumu ve Medya 28 Tüketici ve Sağlığın Korunması
11 Tarım ve Kırsal Kalkınma 29 Gümrük Birliği
12 Gıda Güvenliği 30 Dış İlişkiler
13 Balıkçılık 31 Dış Politika, Güvenlik ve Savunma
Politikası
14 Ulaştırma 32 Mali Kontrol
15 Enerji 33 Mali ve Bütçesel Hükümler
16 Vergilendirme 34 Kurumlar
17 Ekonomik ve Parasal Birlik 35 Diğer Konular
18 İstatistik
Müzakereler, aday ülkenin kendisinden neler beklendiğini, neler yapması
gerektiğini anlayabilmesi ve AB‟nin de aday ülkenin hali hazırda
üyelik kriterlerinin ne kadarını karĢıladığını ve nelerin yapılması
gerektiğini görebilmesi için, tüm AB mevzuatının ayrıntılı, sistematik
bir sunumu ve incelemesi olan “tarama” süreci ile baĢlar. Bu süreç
aday ülkeden ve Avrupa Komisyonu‟ndan uzman görevlileri kapsar
ve yaklaĢık bir yıl sürer. Her bölüm ayrı ayrı taranır. Bu süreçte pek
çok bölümün paralel Ģekilde taranması mümkündür. Tarama, dört
aĢamalı bir süreçtir.
13
Birinci AĢama : Belli bir bölümdeki Müktesebat‟ın ve tüm anlamlarının,
Avrupa Komisyonu tarafından detaylı bir Ģekilde açıklanması;
Ġkinci AĢama : Ulusal uzmanlar Türkiye‟deki durumu açıklarlar ve tutumlarını
sunarlar;
Üçüncü AĢama : Komisyon Üye Ülkeler için bir bölümdeki müzakerelerin baĢlayıp
baĢlayamayacağını tavsiye eden bir tarama sonuç raporu hazırlar;
Dördüncü AĢama : Avrupa Konsey‟inde Üye Ülkeler bir bölümün açılıp açılmaması
konusunda karar verir.
Bölümlerin “açılması” ve “kapatılması” ne demektir?
Türkiye, her bir bölüme iliĢkin olarak AB‟ye bir müzakere pozisyonu
sunacaktır. AB ise buna yanıt olarak Müktesebat‟ın her bölümü
hakkında (örneğin Balıkçılık, UlaĢtırma veya Vergilendirme) Komisyon
teklifine dayalı bir “Ortak Müzakere Pozisyonu” kararı alır. Daha
sonra taraflar müzakere için “bir bölüm açabilir”.
Ortak Müzakere Pozisyonu, Türkiye‟nin tutumuna yanıt verir ve aĢağıdakileri içerebilir:
Daha fazla bilgi talep edebilir;
Özel müzakere koĢulları belirleyebilir;
KapanıĢ için referans noktaları belirleyebilir.
Bunlar katılım müzakerelerindeki her bir bölüm için temel adımlardır: Aday AB kanunlarını en geç katılımın birinci gününe kadar nasıl
benimseyeceği, aktaracağı, uygulayacağı ve yürüteceği konusunda
AB‟ye bir müzakere pozisyonu sunar;
Avrupa Komisyonu bu süreci doğrular ve izler;
Avrupa Komisyonu adayın müzakere pozisyonuna yanıt olarak
her bölüm için taslak ortak AB müzakere pozisyonlarını önerir;
Bakanlar Konseyi bu ortak müzakere pozisyonlarını onaylar
(oybirliği ile);
Taraflar kalan konuları müzakere ederler (örneğin geçiĢ talepleri);
tüm konular netleĢtirilinceye kadar bir kaç defa pozisyon
belgelerinin değiĢimi gerekebilir;
Her biri üzerinde anlaĢma sağlandıkça bölümler geçici olarak
kapatılır
Ancak her konuda anlaĢmaya varıncaya kadar hiçbir konuda anlaĢmaya
varılmıĢ sayılmaz.
14
Müzakereler nasıl ilerler?
Üye Ülkeler + Aday Ülke
AB aĢağıdakiler konusunda tatmin olduğunda bir bölüm baĢlığının
geçici olarak kapanması konusunda anlaĢmaya varabilir:
Aday yüksek düzeyde hazır olduğunu gösterdiğinde;
Referans noktaları karĢılandığında;
GeçiĢ önlemleri konusunda anlaĢmaya varıldığında.
Ancak, bu kapanıĢ sadece geçicidir: tüm pakette anlaĢma sağlanmadan
önce tüm bölümler tekrar açılabilir. Prensip Ģudur: “Her konuda anlaĢmaya
varıncaya kadar hiçbir konuda anlaĢmaya varılmıĢ sayılmaz”.
15
Türkiye Müzakere Pozisyonunu
sunar
Konsey AB Ortak Tutumlarını
tartışır ve kararlaştırır
Bakan ve Bakan
Yardımcısı Düzeyi Daimi Temsilciler + Baş Müzakereci
Hükümetler
Arası Katılım
Konferansı
Kamuoyu Genel
süreç
ve özel konular
hakkında
görüşmeler, her iki
taraftaki
hükümet pozisyonlarını
etkileyebilir.
Avrupa Komisyonu Türkiye ile görüşmeler yapar, ortak tutumları
hazırlar
Tarama Tarama Raporu
Türkiye’nin
Pozisyon
Belgesi
AB Ortak
Müzakere Pozisyon
Belgesi
Gereken sayıda
müzakere turu
Geçici
Kapanış Anlaşma Sonrası
Sürecin Sonu ;
Genel bir anlaĢmaya varıldığında, müzakerelerin sonuçları bir
“Katılım AntlaĢmasına” dahil edilir;
AB tarafında, onay için Katılım AntlaĢması Avrupa Devlet ve
Hükümet BaĢkanları Konseyi‟ne ve uygunluk için Avrupa Parlamentosuna
sunulur.
Ġmzadan sonra, Katılım AntlaĢması onay için Üye Ülkelere ve
aday ülkeye gönderilir ki bu ülkeler bir referanduma gidebilir;
En az bir yıl süren bu eylemler gerçekleĢtiğinde AntlaĢma yürürlüğe
girer ve aday ülke kararlaĢtırılan bir tarihte Üye Ülke olur.
Müzakereler Ne Kadar Hızlı Ġlerler?
Her adayın üyelik baĢvurusu kendi yeterliklerine göre değerlendirilir,
bu nedenle müzakerelerin hızı adayın hazırlık ve ilerleyiĢ derecesine
ve çözümlenmesi gereken konuların karmaĢıklığına bağlıdır.
Bir aday ülkenin tüm AB mevzuatını uygulamada hiç bir problemi
olmadığını ve bunu yapmak için gerekli tüm kapasite ve yasal yapıya
sahip olduklarını ortaya koyduklarını varsayarsak – bu durumda
ilerleme gerçekten çok hızlı olacaktır.
Tabii ki, iĢler her zaman bu kadar kolay olmaz. Çoğu ülke üyelik
hazırlıkları sırasında hassas konularla karĢılaĢırlar – bunlar ülkeleri
için siyasal, ekonomik veya sosyal açıdan özel önem taĢıdığını
düĢündükleri konulardır. Bu konulara özel ilgi gösterilmesi gerekir
ve bazen özel çözümlere ihtiyaç duyulur. GeçmiĢ geniĢlemelerde
yaĢanan ”sıcak” konular arasında tarım ve veterinerlikle ilgili sorunlar,
emlak problemleri (yabancıların emlak alımına sadece dereceli
olarak izin verme üzerine korunmalar) ve – genellikle çok hassas
olan – sağlık ve gıda güvenliği konuları. Üye Ülkeler için, iĢgücünün
serbest dolaĢım konusu çok hassas olabilir ve ulusal iĢgücü pazarının
açılmasına kısıtlamalar gerektirebilir.
16
Türkiye‟nin ulusal öneme sahip konularını etkin bir Ģekilde yansıtan
ve savunan bir müzakere pozisyonu sunmak için mümkün olduğunca
hazır olması ve aynı zamanda farklılıkların çözümlenmesine
imkan sağlamak için de yeterince gerçekçi ve esnek olması önemlidir.
Bununla beraber, bütün müzakere alanlarında, Topluluğun tüm
sektörlerinin süreç hakkında bilgilendirilmesi ve dahil edilmesi de
büyük önem taĢımaktadır. Tekrar söylemek gerekirse müzakerelere
ve üyeliğe hazırlanmada yapılacak iĢlerin % 95‟i evde yapılmalıdır!
Bu sadece Hükümet tarafından güçlü bir idari yaklaĢım değil aynı
zamanda özellikle sivil toplum, medya, akademik çevre, birlikler,
dini topluluklar, sosyal ortaklar ve iĢletmeler baĢta olmak üzere tüm
sosyal ve ekonomik aktörlerle kapsamlı bir diyalog gerektirir. Son
olarak bu ve diğer “görüĢ çoğaltıcılar” aracılığıyla diyalog, nüfusun
mümkün olduğunca büyük bir kesimini kucaklamalıdır.
Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu, Türk halkını bilgilendirmek
ve iletiĢimde bulunmak için hem kendi çalıĢmalarında
hem de Türk Hükümeti ve diğer sosyal ortaklarla
olan iĢbirliğinde büyük çaba göstermektedir. VatandaĢlarla diyalog
AB‟nin temel demokrasi kavramı açısından çok önemli olduğu için,
bu hedefin baĢarıya ulaĢması konusunda kararlı olunmalı ve diyalog
her aĢamada devam etmelidir.
GeniĢleme süreci hakkında daha fazla bilgi için
http://ec.europa.eu/comm/enlargement/ ve
http://www.avrupa.info.tr adreslerini ziyaret edebilirsiniz.
17
100
KONUDA
AVRUPA
BĠRLĠĞĠ
KADINLAR (3)
14. Kadın, ÇalıĢmak Ġçin Kocasından Ġzin Almak Zorunda Değil
AB‟ye uyum yasaları çerçevesinde Medeni Kanun‟da yapılan değiĢiklikle, eĢlerden her
birinin meslek ve iĢ seçiminde diğerinin iznini alma zorunluluğu olmadığı kabul edilmiĢtir.
Kadının, çalıĢmak için kocasının iznini almasını gerektiren eski düzenleme, kadınların iĢ
hayatını ciddi ölçüde kısıtlayan, cinsiyet eĢitliğine aykırı bir hükümdü. Yeni düzenlemeye
göre taraflar birbirinden izin almaksızın çalıĢma hayatına katılabilmektedirler.
Ancak, “meslek ve iĢ seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve
yararı göz önünde tutulacaktır,” hükmü halen kanun kapsamında yer almaktadır.
22.11.2001 tarihli, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, Madde 192
15. Cinsel Suçların Cezalandırılmasında Artık Kız – Kadın Mağdur
Ayrımı Yok AB uyum yasaları doğrultusunda değiĢtirilen Türk Ceza Kanunu‟nda evli kadına ya da
kıza karĢı iĢlenen cinsel suçlara farklı cezai uygulamalar ortadan kalktı. DeğiĢimden
önce evli kadın, bekâr kadına göre daha fazla korunmaktaydı. Bu yaklaĢım, kadını birey
olarak cinsel saldırıya karĢı korumaktan çok, evlilik kurumunu korumakta ve ayırımcılık
yaratmaktaydı. Halbuki, evli ya da bekâr olmanın suçun niteliğini ağırlaĢtırmak ya da
hafifletmek için bir neden olması mümkün değil. Tecavüz ya da
cinsel saldırıya uğrayan kiĢinin medeni durumu, yaĢanan fiziksel ve ruhsal tahribatı
değiĢtirmiyor. Bu çağdıĢı yaklaĢım, yeni Türk Ceza Kanunu ile birlikte değiĢti.
26.09.2004 tarihli, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, Madde 102
16. Tecavüzcü Artık Mağdurla Evlenerek Cezadan Kurtulamıyor Eski Türk Ceza Kanunu‟nda, cinsel saldırı ya da kız - kadın kaçırma suçlarında, “etkin
piĢmanlık” olarak adlandırılan bir düzenleme yer alıyordu. Buna göre cinsel saldırıda
bulunan ya da kız kaçıranın mağdure ile evlenmesi halinde cezası 5 yıl süre ile
erteleniyordu. BeĢ yıl süre ile evliliğin sürmesi halinde de suçlunun cezası ortadan
kaldırılıyordu. Tecavüze uğrayan yerine suçluyu koruyan ve mağduru, kendisine
tecavüz eden ile hayatını paylaĢmaya zorlayarak yasa aracılığı ile bir kez daha
mağdur eden bu düzenleme, AB‟ye uyum yasaları kapsamında 2004 yılında
Türk Ceza Kanunu‟ndan çıkarıldı.
19
(
3)Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu ÇeĢitli Yayınlar Sayfa 13 - 17
17. Evlilik DıĢı Doğan Çocuğunu Öldürene Ceza Ġndirimi Kalktı Eski Türk Ceza Kanunu‟nda, evlilik
dıĢı dünyaya gelen çocuğun annesi
tarafından namusunu kurtarma
gerekçesi ile öldürülmesine ceza
indirimi uygulanıyordu. Yeni TCK‟da
bu düzenleme kaldırıldı. Namus
kavramını, insan yaĢamından ve yeni
doğuĢ bir çocuğun yaĢam hakkından
daha önde tutan bu çağ dıĢı yaklaĢım,
AB uyum yasaları
kapsamında yasalarımızdan çıkarıldı.
22.11.2001 tarihli, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, Madde 282
18. Evlilik Ġçi Cinsel Saldırı Artık Suç AB‟ye uyum amacıyla yenilenen Türk Ceza Kanunu‟nda evlilik içi cinsel saldırı, Ģikâyete
bağlı bir suç olarak kabul edilmektedir. Bireyin her koĢulda ve her ortamda Ģiddete
karĢı korunmasını içeren bu yaklaĢım, evlilik birliği için de geçerli. Cinsel birlikteliğe
zorlama, “evlilik dıĢında” ya da “içinde” ayırımı yapılmaksızın aynı Ģekilde
cezalandırılıyor. Cinsel tacizle bir kimsenin vücut dokunulmazlığının ihlal edilmesinin
cezası, 7 yıldan 12 yıla kadar hapis. Bu fiilin eĢe karĢı iĢlenmesi halinde soruĢturma ve
kovuĢturmanın yapılması mağdurun Ģikâyetine bağlıdır. Suçun iĢlenme yöntemine ve
doğurduğu sonuca göre ceza artmaktadır. En ağır ceza ise suç sonucu mağdurun bitkisel
hayata girmesi veya ölümü halinde verilmektedir. Bu da ağırlaĢtırılmıĢ müebbet hapistir.
26.09.2004 tarihli, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, Madde 102
19. Hamile, Yeni Doğum YapmıĢ, Emzikli Kadın ÇalıĢanlara Özel Koruma AB üyeliği iĢverenlere, hamile, yeni doğum yapmıĢ ve emzikli kadın çalıĢanların iĢyerinde
karĢılaĢabilecekleri her türlü riski belirleyerek gerekli önlemleri alma yükümlülüğü
getiriyor. Zihinsel ve fiziksel yorgunluğun da risk olarak algılandığı AB mevzuatına göre,
20
kadının durumunu tehlikeye sokacak tüm risklerin öngörülerek engellenmesi gerekiyor.
Buna çalıĢma biçimi, süresi ve yoğunluğu da dahildir. Eğer çalıĢanın yaptığı iĢ, bulunduğu
koĢullarda fiziksel ve ruhsal durumunu tehlikeye sokacak bir iĢ ise, iĢveren ücret farkı
olmaksızın baĢka bir iĢ önermekle yükümlüdür. Eğer bu teknik olarak mümkün değilse
geçici olarak çalıĢmaya ara verme imkânı sağlanmaktadır. Hamile, yeni doğum yapmıĢ
veya emzikli kadınların gece iĢlerinde çalıĢtırılması ise kesinlikle yasaktır. Bu durumda
iĢveren, çalıĢanı bir gündüz iĢine transfer etmek ya da ücretli izin süresini uzatmakla
yükümlüdür.
92/85/EEC sayılı hamile, lohusa veya emzikli kadın çalıĢanların iĢyerinde sağlık ve güvenliklerinin iyileĢtirilmesine iliĢkin asgari önlemlerin belirlenmesi konusundaki Konsey Direktifi (89/391/CEE sayılı direktifin 16.maddesi 1.paragrafı kapsamında onuncu direktif)
20. Ücretli Doğum Ġzni 16 Hafta AB‟de, çalıĢan hamile kadınlar doğum öncesinde ve/ veya sonrasında kesintisiz en az 14
hafta ücretli izin hakkına sahiptir. Üye ülkeler 14 haftayı alt sınır olarak kabul edip,
doğum izni süresini ulusal düzenlemeleri ile belirliyorlar. Ancak doğum izni, doğumdan
önce ve / veya sonra verilmesi zorunlu olan en az iki haftalık izni de kapsamak
zorundadır. Hamilelik döneminde, çalıĢan kadınlar çalıĢma saatleri içinde herhangi bir
ücret kesintisine uğramaksızın tıbbi kontrol izinleri kullanabilmektedirler. Doğum
sonrasında bebek bir yaĢına gelene kadar günde 1.5 saat süt izni verilmektedir. AB‟ye
uyum sürecinde 2003 yılında çıkarılan yeni ĠĢ Kanunu ile Türkiye‟de 12 hafta olan
ücretli doğum izni, 16 haftaya çıkarıldı. Kadın iĢçi bu iznin tamamlanmasının ardından
isterse 6 ay ücretsiz izin de alabilmekte, bu süre 12 aya kadar uzatılabilmektedir.
Sonuç olarak, çalıĢan hamile kadınlar artık, bu alanda AB‟de uygulanan haklardan
yararlanma imkânına sahiptir.
92/85/EEC sayılı hamile, lohusa veya emzikli kadın çalıĢanların iĢ yerinde sağlık ve güvenliklerinin iyileĢtirilmesine iliĢkin asgari önlemlerin belirlenmesi konusundaki Konsey Direktifi (89/391/CEE sayılı direktifin 16.maddesi 1.paragrafı kapsamında onuncu direktif)
21
AB
TERĠMLERĠ
SÖZLÜĞÜ
AB Terimleri Sözlüğü - “Eurojargon” 4
SunuĢta belirtildiği gibi AB konuları ile ilgilenenler kendilerine ait bir
dil konuĢmaktadırlar ki bu – zaten yeterince karmaĢık olan – AB‟nin
ne olduğunun ve nasıl çalıĢtığının anlaĢılmasını çok daha zor hale
getirmektedir. Bu “bürokrat” dilinin labirentlerinin aĢılmasına yardımcı
olmak üzere aĢağıdaki kısa AB terimleri sözlüğü faydalı olabilir.
Eğer bu tuhaf dili daha detaylı Ģekilde incelemek isterseniz
http://europa.eu.int/scadplus/glossary/index_en.htm adresini ziyaret edebilirsiniz.
Aday ülke:
Avrupa Birliğine girmek için baĢvurmuĢ ve baĢvurusu resmen
kabul edilmiĢ olan ülke demektir. Halen dört aday ülke
bulunmaktadır: Bulgaristan, Hırvatistan, Romanya ve Türkiye.
Bir aday ülkenin AB‟ye girmeden önce „Kopenhag Kriterleri‟ni
karĢılaması gerekmektedir (bkz. Kopenhag Kriterleri).
Avrupa Komisyonu:
Avrupa Birliğinin çıkarlarını bir bütün olarak temsil eden ve
savunan siyaseten bağımsız kurumdur. Yasaları, politikaları ve
eylem programlarını önerir ve Parlamento ve Konseyin kararlarını
uygulamaktan sorumludur.
Avrupa Toplulukları:
1950‟lerde altı Avrupa ülkesi ekonomik kaynaklarını bir araya
getirme ve ekonomik konularda ortak karar alma sistemi kurma
kararı verdiler. Bunu yapmak için üç organizasyon oluĢturdular:
• Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (ECSC),
• Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom),
• Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET).
Kısa “Eurojargon” Sözlüğü
„Avrupa Toplulukları‟ olarak bilinen bu üç topluluk, bugünkü Avrupa
Birliği‟nin dayanağını teĢkil eder. AET kısa süre sonra en önemli topluluk
haline gelmiĢ ve sonra „Avrupa Topluluğu‟ (AT) ismini almıĢtır.
23
(
4) Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Türkiye Ġçin AB Üyelik Müzakereleri Süreci BroĢürü Sayfa 19-23
EUROPA:
Bu aslında bir eurojargon değildir. Avrupa kelimesinin Latincesidir
ve ayrıca Avrupa Birliği‟nin resmi web sitesinin adıdır.
AB hakkında bol miktarda faydalı bilgi içerir, Düzenli olarak
güncellenir ve Avrupa Birliği‟nin tüm resmi dillerinde hazırlanmaktadır.
Genel Müdürlük:
Temel AB kurumlarının (Komisyon, Konsey ve Parlamento)
personeli “Genel Müdürlükler” olarak bilinen çeĢitli bölümlere
ayrılmıĢtır. Bu Genel Müdürlüklerin her biri belirli görevlerden
veya politika alanlarından sorumludur. Bir genel müdürlüğün
idari baĢkanına „Genel Müdür‟ denir.
Özümseme kapasitesi:
Bu genelde bir ülke veya organizasyonu yardım alma ve bu
yardımı etkin bir Ģekilde kullanma becerisi anlamına gelir. GeliĢmekte
olan ülkelerde genellikle bu kapasite bulunmamaktadır.
Örneğin bir ülke tüm çocuklarının ilkokula devam etmelerine
imkan sağlayacak miktarda para alabilir - fakat öğretmen
eksikliği, okul eksikliği veya zayıf idari sistem nedeniyle bu paranın
kısa vadede harcanması imkansızdır. Ġlk önce öğretmen
yetiĢtirme, okul yapma ve sistemin verimliliğini geliĢtirme konularında
çalıĢma yapılmalıdır – bu Ģekilde ülkenin „özümseme
kapasitesi‟ artacaktır.
Hükümetlerarası:
AB içinde bazı konular – örneğin güvenlik ve savunma konuları
– sadece hükümetlerarası anlaĢma ile kararlaĢtırılır (yani AB
ülkelerinin hükümetleri arasında anlaĢma) ve „Topluluk metodu‟
kullanılmaz. Bu hükümetlerarası kararlar Avrupa Birliği
Konseyi‟nde bakanlar toplantısında veya en yüksek düzeyde
Avrupa Devlet ve Hükümet BaĢkanları Konseyi olarak toplanan
AB ülkelerinin baĢbakanları ve/veya cumhurbaĢkanları tarafından
alınır.
Hükümetlerarası konferans (HAK):
Avrupa Birliği antlaĢmalarını değiĢtirmek üzere AB Üye Ülkelerinin
hükümetlerinin bir araya geldiği konferans demektir. 2003
yılında yapılan HAK toplantısı 2004 yılında AB Anayasası‟nın
imzalanmasını sağlamıĢtır. 24
Katılım (“Katılım AntlaĢması”, “katılan ülke”, vs.):
AB bağlamında katılım tam olarak bir ülkenin AB üyeliğini tanımlayan
Katılım AntlaĢmasına resmen imza atması demektir;
pratik açıdan birliğe girme sürecinin kısa ifadesidir. Katılan bir
ülke Kopenhag kriterlerini karĢılamıĢ olan ve Avrupa Birliğine
girmek için müzakereleri tamamlamıĢ olan bir aday ülkedir.
Kıyaslama:
Bu kelime bir ülkenin, iĢletmenin, endüstrinin vs. diğer ülkelere,
iĢletmelere ve endüstrilere kıyasla ne durumda olduğunun
ölçülmesi demektir. „Kıstas‟ performansın değerlendirileceği
standarttır.
Konsey:
Ġsimlerinde „konsey‟ kelimesi geçen üç farklı Avrupa organı
bulunmaktadır:
Avrupa Devlet ve Hükümet BaĢkanları Konseyi
Tüm AB ülkelerinin devlet ve hükümet baĢkanlarının (yani
cumhurbaĢkanları ve/veya baĢbakanlar) ve Avrupa Komisyonu
BaĢkanının katıldığı toplantıya verilen isimdir. Avrupa Devlet
ve Hükümet BaĢkanları Konseyi prensip olarak genel AB politikalarını
kararlaĢtırmak ve ilerlemeyi gözden geçirmek için yılda
dört kez bir araya gelir. Avrupa birliğindeki en üst düzey politika
oluĢturma organıdır ve bu nedenle toplantıları genellikle “zirve”
olarak adlandırılır.
Avrupa Birliği Konseyi
Bakanlar Konseyi olarak da bilinen bu kurum tüm AB ülkelerinden
gelen hükümet bakanlarından oluĢur. Konsey ayrıntılı
kararlar almak ve Avrupa kanunlarını geçirmek üzere düzenli
olarak toplanır.
Avrupa Konseyi
Bu bir AB kurumu değildir. Strazburg‟da bulunan hükümetler
arası bir örgüttür ve (diğer konuların yanı sıra) insan haklarını
korumayı, Avrupa‟nın kültürel çeĢitliliğini desteklemeyi ve
ırkçılık ve hoĢgörüsüzlük gibi sosyal problemlerle mücadele
etmeyi amaçlar.
25
Avrupa konseyi 1949 yılında kurulmuĢtur
ve ilk baĢarılarından biri Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesinin
hazırlanmasıdır. VatandaĢların sözleĢme kapsamında haklarını
kullanmalarına imkan vermek için Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesini
kurmuĢtur.
Kopenhag kriterleri:
Haziran 1993‟de Kopenhag‟da bir araya gelen AB liderleri herhangi
bir aday ülkenin (yukarıya bakınız) Avrupa Birliğine katılmadan
önce yerine getirmesi gereken üç kriter belirledi. Birincisi
aday ülke; demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları
ve azınlıklara saygı konularını güvence altına alan istikrarlı kurumlara
sahip olmalıdır. Ġkincisi çalıĢan bir pazar ekonomisine
sahip olunmalıdır. Üçüncüsü tüm Müktesebatı (bkz. Topluluk
Müktesebatı) kabul etmeli ve Avrupa Birliği‟nin çeĢitli hedeflerini
desteklemelidir. Ayrıca pratikte AB kanunlarını uygulama
ve yönetme becerisine sahip bir kamu idaresine sahip olmalıdır.
AB bir aday ülkenin bu kriterleri ne zaman karĢıladığına ve
AB‟nin yeni üyeyi kabul etmeye ne zaman hazır olduğuna karar
verme hakkını saklı tutar.
Nitelikli çoğunluk oylaması:
Pek çok konuda Avrupa Birliği Konseyi kararlarını oylama yoluyla
alır. Her ülke nüfusunun büyüklüğü oranında belli sayıda
oy kullanabilir. Ülke baĢına oy sayısı aĢağıdaki gibidir:
Fransa, Almanya, İtalya ve Birleşik Krallık 29
Polonya ve İspanya 27
Hollanda 13
Belçika, Çek cumhuriyeti, Yunanistan, Macaristan ve Portekiz 12
Avusturya ve İsveç 10
Danimarka, Finlandiya, İrlanda, Litvanya ve Slovakya 7
Kıbrıs, Estonya, Letonya, Lüksemburg ve Slovenya 4
Malta 3
Bir teklifin Konsey tarafından kabul edilebilmesi için o yönde
bir “nitelikli çoğunluk” olmak zorundadır.
26
Bu toplam 321 oyun en az 232‟si anlamına gelir. Ayrıca ülkelerin de
Çoğunluğu (bazı durumlarda üçte iki çoğunluk) lehte olmalıdır. Buna ek
olarak bir ülke Konsey‟den lehte olan ülkelerin AB toplam nüfusunun
en az %62‟sine karĢılık geldiğinin kontrol edilmesini isteyebilir.
Oybirliği:
Bazı konularda kararlar alırken Avrupa Birliği Konseyi oybirliği
içinde olmalıdır – yani tüm ülkeler aynı fikirde olmalıdır. Tek bir
ülke tarafından dahi olsa herhangi bir fikir ayrılığı kararı engelleyecektir.
Bu durum 25 ülkeli bir Birlikte ilerlemeyi oldukça
zorlaĢtırmaktadır, bu nedenle oybirliği kuralı Ģu anda sadece
sığınma, vergilendirme ile ortak dıĢ politika ve güvenlik politikası
gibi hassas alanlarda geçerlidir. Pek çok alanda kararlar
nitelikli çoğunluk oylaması ile alınmaktadır.
Topluluk Müktesebatı:
Fransızcası “Acquis communautaire” olan bu terim “AB, olduğu
gibi” anlamına gelir – baĢka bir deyiĢle AB ülkelerinin paylaĢtığı
haklar ve yükümlülükler. “Müktesebat” AB‟nin tüm antlaĢmalarını
ve kanunlarını, deklarasyonlarını ve kararlarını, AB
konularındaki uluslararası anlaĢmaları ve Adalet Mahkemesi
tarafından verilmiĢ olan hükümleri içerir. Ayrıca Avrupa hükümetlerinin
“adalet ve içiĢleri” alanlarında ve Ortak DıĢ Politika
ve Güvenlik Politikası konusunda birlikte yürüttükleri eylemleri
kapsar. Bu nedenle “Müktesebat‟ın kabul edilmesi” AB‟yi
bulduğunuz gibi kabul etmeniz demektir. Aday ülkeler ancak
“Müktesebat‟ı” kabul ettikten ve AB kanunlarını kendi ulusal
mevzuatlarının bir parçası yaptıktan sonra AB‟ye girebilirler.
Zirve:
Avrupa Konseyi‟nin toplantılarına bazen Avrupa (veya AB) „zirve‟
toplantıları denir, zira bu toplantılar AB‟nin devlet veya hükümet
baĢkanlarını bir araya getirmektedir. Bazı ülkeler BaĢbakan
tarafından, bazıları CumhurbaĢkanı tarafından, bazıları da
her ikisiyle temsil edilir. Bu o ülkelerin Anayasasına bağlıdır.
27