Upload
others
View
7
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ARKEOLOJİ (TARİH ÖNCESİ ARKEOLOJİSİ) ANABİLİM DALI
YONTMATAŞ TEKNOLOJİDE FARKLI İŞLEM ZİNCİR
MODELLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Masumi UEHARA
Ankara-2017
T.C.
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ARKEOLOJİ (TARİH ÖNCESİ ARKEOLOJİSİ) ANABİLİM DALI
YONTMATAŞ TEKNOLOJİDE FARKLI İŞLEM ZİNCİR
MODELLERİ
Yüksek Lisans Tezi
Masumi UEHARA
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Harun TAŞKIRAN
Ankara-2017
iii
ÖNSÖZ
Günümüze kadar farklı disiplinlerde görülen teknolojik araştırmalar,
başlangıçta birbirinden bağımsız olarak gelişmiş olmasına rağmen zamanla birbirine
bağlanmaya başlamıştır. Bunun yanı sıra teknolojiye dair farklı sorular ortaya atılmaya
başlanmış ve bunların cevabı bulunmaya çalışılmıştır. Teknolojiye dair bu sorular hem
dönemsel hem de disiplinlerarası farklılık göstermiştir.
Bu tez, genel hatlarıyla 19. yüzyıldan itibaren Avrupa’da sosyal bilimlerin
gelişimi ile beraber ortaya çıkan teknoloji araştırmalarına odaklanmıştır. Tezin
temelini Amerika ve Fransa’da gelişen yontmataş alet teknoloji ekolleri oluşturmakla
birlikte, dünyanın farklı ülkelerindeki yontmataş teknolojisi araştırma örneklerine de
yer verilmiştir. Tezin ana unsurunu ise, arkeolojik yontmataş işlem zinciri araştırma
yöntemlerinin dönemsel ve ekoller arası karşılaştırması oluşturmaktadır.
Teknoloji araştırmalarının çok geniş bir alanı kapsaması sebebiyle bütün
araştırmaları tek bir çerçeve içerisinde değerlendirmek zordur. Açık bir şekilde
görülebileceği gibi arkeoloji, etnoloji, antropoloji ve felsefe gibi disiplinler teknoloji
araştırmalarında birbirinden karşılıklı olarak beslenmişlerdir. Ancak bununla birlikte
pozitif bilimlerin de teknolojik araştırmalara büyük katkısı olduğu gerçeği göz ardı
edilmemelidir.
Bu tez çalışması boyunca deneyimlerini ve yardımlarını benden esirgememiş
olan danışmanım Prof. Dr. Harun Taşkıran’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca
lisans eğitimimden itibaren dersleri ile arkeoloji bilimini sevmeme katkıda bulunmuş
olan Prof. Dr. Metin Kartal’a ve yontmataş teknolojisi hakkındaki bilgileri ile yoluma
ışık tutmuş olan Doç. Dr. Kadriye Özçelik’e teşekkürü bir borç bilirim.
Son olarak Annem, Babam ve Güneş ailesine desteklerinden dolayı teşekkür
ederim. Tezimin başlangıcından bugüne kadar tüm aşamalarında yanımda olan ve
hertürlü desteği esirgemeyen nişanlım Ezel Güneş’e ne kadar teşekkür etsem azdır.
iv
İÇİNDEKİLER
Sayfa No:
ÖNSÖZ ...................................................................................................................... iii
İÇİNDEKİLER .......................................................................................................... iv
1. GİRİŞ ..................................................................................................................... 1
1.1. AMAÇ ................................................................................................................ 3
2. TEKNİK VE TEKNOLOJİ.................................................................................... 4
3. ALET ................................................................................................................... 10
4. ARKEOLOJİDE TEKNOLOJİ ARAŞTIRMALARININ TARİHİ .................... 12
5. YONTMATAŞ ALETLERİN TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA TARİHİ .............. 16
6. YONTMATAŞ ALETLERİN GELİŞİM TARİHİ ............................................... 19
7. İŞLEM ZİNCİRİ MODELLERİ .......................................................................... 32
7.1. CHAÎNE OPÉRATOİRE ................................................................................ 32
7.1.1. Chaîne Opératoire Analiz Yöntemleri ................................................ 36
7.1.2. Chaîne Opératoire Uygulama Örnekleri ............................................ 43
7. 1.2.1. Yontucu Bireylerin Tanımlanması...................................... 43
7.1.2.2. Bilgi Aktarımı ...................................................................... 50
7.1.2.3. Cinsiyet ................................................................................ 52
7.1.2.4. Toplumsal Pratik ................................................................. 53
7.2. REDÜKSİYON DİZİSİ (REDUCTION SEQUENCE) ................................ 56
7.2.1. Redüksiyon Dizisinin Chaîne Opératoire İle Benzerlikleri .............. 69
7.3. TEKNOLOJİK ORGANİZASYON ............................................................... 70
8. BATI ASYA’DAKİ YONTMATAŞ ALETLER VE ALETLERİN
TEKNOLOJİ ARAŞTIRMALARI ...................................................................... 83
8.1. PALMİRA ........................................................................................................ 83
v
8.2. QDEİR .............................................................................................................. 85
8.3. DOUARA II MAĞARASI .............................................................................. 86
8.4. GESHER BENOT YA’AQOV ........................................................................ 87
8.5. NAHAL NİZZANA XIII ................................................................................. 88
8.6. MUSULAR ...................................................................................................... 89
8.7. KALETEPE ..................................................................................................... 90
8.8. ÇAYÖNÜ ......................................................................................................... 91
8.9. AŞIKLI HÖYÜK ............................................................................................. 92
8.10. YUMUKTEPE ................................................................................................. 93
8.11. ÖKÜZİNİ ......................................................................................................... 94
9. ARKEOLOJİDE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMALARI DESTEKLEYEN
YAN DALLAR .................................................................................................... 95
9.1. ETNOARKEOLOJİ......................................................................................... 95
9.2. ARA BAĞLAYICI KURAM (MIDDLE RANGE THEORY) ................... 104
9.3. DAVRANIŞSAL ZİNCİRLER (BEHAVIORAL CHAINS) ...................... 106
9.3.1. Nesne Biyografisi (Life History) ...................................................... 111
10. DENEYSEL ARAŞTIRMALAR........................................................................ 114
10.1. TÜMLEME ÇALIŞMALARI ...................................................................... 114
10.2. REPLİKASYON ÇALIŞMALARI .............................................................. 115
11. SONUÇ ............................................................................................................... 117
12. KAYNAKÇA ..................................................................................................... 121
1
1. GİRİŞ
Teknik1 ve teknoloji2, insanlık tarihinin başlangıcıyla birlikte karşımıza çıkan
kavramlardır. Bipedalizm neticesinde tekniği ve bu vesileyle teknolojiyi elde eden
insanlık, insanlaşma sürecine girmiştir. Bu bağlamda tezimin konusu olan işlem
zincirini anlamak için en temel ve önemli kavramlar olan tekniğin ve teknolojinin ne
olduğuna ve nasıl geliştiğine bakmanın önemli olduğu kanaatindeyim.
Araştırmacıların, bir aletin üretimindeki teknolojik süreci tanımlamak için
farklı terimler kullandıkları bilinmektedir: Chaîne opératoire 3 , work chain 4 ,
operational sequence5, technical process6, technical structure7, filiere8, cheinement9.
Bazı kısımları benzer bazı kısımları farklı olan bu tanımlamalarla aletlerin üretim
sürecine dair bilgiler sunulmaktadır.
Chaîne opératoire, ilk olarak yontmataş aletlerin yontulma sürecindeki
eylemsel seçimlerin dizisini ortaya çıkarmak amacıyla uygulanmıştır. Ancak daha
sonra farklı malzemelerin üretim sürecininin anlaşılmasında da aynı yöntemin
kullanıldığı görülmektedir.
Buna örnek olarak seramik üretimi 10 , boncuk üretim teknolojisi 11 , yerel
1 Teknik: (Yun. tekhne - kılgısal yapabilme gücü) 1. İnsanın, doğal güç ve gereçleri kendisi için yararlı kılma sanatı. 2.
Kuramsal bilginin karşısında bilimin uygulamaları, bilimsel bilgiye dayalı uygulamalar. (Günümüzdeki anlamı budur.)
Bilimin amacının bilgi olmasına karşılık, tekniğin amacı ortaya bir şey koymadır, üretimdir. 3. Bir yapıt ortaya koyma, bir
işi başarmada kullanılan yöntem, yol; yaratma biçimi (düşünme tekniği, çalışma tekniği vb.) (Felsefe Terimleri Sözlüğü, 1975).
2 Teknoloji, ‘İnsanın maddi çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği araç gereçlerle bunlara ilişkin bilgilerin
tümü’ olarak tanımlanmıştır. Bu kelimenin etimolojik kökeni ise ‘tekhne’ ve ‘logos’ tan oluşmaktadır. Tekhne, Heidegger’a göre ustalığa dair hareketler dışında ileri düzeyde olan sanata dair bir anlam içermektedir (Türk Dil Kurumu).
3 Leroi-Gourhan 2012
4 Creswell 1990 5 Perles 1992
6 Lemonnier 1992
7 Gilles 1978 8 Sigaut 1987
9 Martinelli 1988
10 Balfet 1991 11 White 1992
2
mimari12 , tuz üretimi13 ve şarap üretiminde14 görülen işlem zinciri uygulamaları
verilebilmektedir.
Bleed, ‘sequence models’ olarak tanımladığı ve dünyanın farklı yerlerinde
uygulanan işlem zinciri modellerinin, gözlemleme yoluyla elde edilen bilgiyi
düzenleme amacıyla arkeologlar tarafından kullanılan birim konseptleri,
tiplendirmeler ve betimleyici kategorizasyonun tersine geçmiş sistemlerin işlemiyle
ilgilendiğini ifade etmektedir. Bu modeller; arkeologların geliştirdiği yerleşim
modelleri, mevsimsel dönüşümler, ticaret ağları vb. sistemler içerisindeki işlevsel
ilişkileri inceleyen modeller ile farklılık göstermektedir. Bu modellerde genellikle
zamanın akışı içerisinde yaşanan hareketlerin işlemleri anlaşılmaya çalışılmaktadır.
Zaman içerisinde aletin biçimsel çeşitliliğinin değişimi gibi konularla da ilgilenilmeye
başlanmıştır.15
Thomas ise arkeolojik analizlerde kullanılan metot ve teoriyi alt, orta ve üst
ölçekli olmak üzere üç farklı safhaya ayırmıştır16. Bu anlayış, yontmataş aletlerin işlem
zinciri araştırmalarında da uygulanması açısından önem arz etmektedir.
Alt ölçekli teoriler, saha çalışmalarında elde edilen gözlemleri içermektedir. Bu
gözlemler ise ‘veri’ olarak tanımlamaktadır. Ölçüm tekniklerinin üretimi, aletlerin
niteliksel incelemelerinden çıkan sonuçlar ve aletlerin istatistiksel betimleri,
özellikleri ve çizimleri bu tür basımlarda görülmektedir.
Orta ölçekli teoriler, arkeolojik verilerin deneysel arkeoloji ve etnoarkeoloji
gibi alanlardan faydalanarak insan davranışlarının örüntülerinin gözlemlenmesi
12 Lemonnier 1992 13 Lemonnier 1980
14 Guille-Escaret 1993
15 Bleed, 2001: 102 16 Thomas, 1997 ; Tostevin, 2011: 294
3
mümkün olmayan kavramlara dahil araştırmaları içermektedir.
Yüksek ölçekli teoriler ise insanların dünyayı görme biçimlerini
yapılandırmaya dair kapsamlı bir çerçeve çizmeye çalışmaktadır. Genel teori olarak
tanımlanabilecek yüksek ölçekli teoriler, sadece arkeoloji araştırmalarına özgün
olmamakla birlikte insanın durumuna dair düşünsel sorular sormaktadır. Bazı genel
teoriler tamamıyla bilimsel iken bazılarının bu şekilde olmadığı görülmektedir. Benzer
şekilde birtakım genel teorilerde çevresel adaptasyonun kültürel nedenlerine vurgu
yapılırken bazı teorilerde yapılmamaktadır.17
1.1. AMAÇ
Tezin amacı, dünyadaki farklı yontmataş işlem zinciri uygulamalarını
incelemek ve bu araştırmaları Türkiye’deki araştırmalar ile karşılaştırmaktır. Bununla
birlikte Türkiye’de yapılacak sonraki yontmataş teknoloji araştırmalarına katkı
sağlayacak teorik ve metodolojik uygulamaların olabildiği ölçüde biraraya getirilmeye
çalışılması da bu tezin amaçları arasındadır. Bunun için mümkün olduğu ölçüde farklı
dillerdeki kaynaklar kullanılarak çeşitli örnekler toplanmaya çalışılmıştır.
17 Thomas, 1997
4
2. TEKNİK VE TEKNOLOJİ
Arkeolojik araştırmalarda teknik ve teknoloji terimleri sıklıkla
kullanılmaktadır. Benzer şekilde antropoloji ve felsefe gibi alanlarda da bu terimlerle
karşılaşılmaktadır.
Geçmiş dönemlere ait kalıntılar, yani arkeolojinin araştırdığı verilerin bütünü,
maddi kültürün bir parçası olup teknik ürünlerdir. İnsanlığın evrimsel gelişiminin bir
bölümü teknolojik araştırmalar üzerinden açıklanmaktadır. 19. Yüzyılın
başlangıcından itibaren teknoloji araştırmaları, arkeolojinin önemli bir kısmını
oluşturmuştur. Çoğu zaman teknik ve teknolojinin benzer anlamlara geldikleri
düşünülse de aralarındaki farklılıklar çoğu araştırmacı tarafından dile getirilmiştir.
Sigaut, teknik ve teknoloji arasındaki kavramsal farktan bahseden
araştırmacılardan biridir. Tekniğin, geleneksel el işine dair olduğunu, teknolojinin ise
gelişmiş bir bilimsel teknolojiyi çağrıştırdığını ifade etmektedir. Tekniğin bilimi
anlamına gelen teknoloji ve tekniğin ilişkisinin, dil bilimi ve dil, yaşayan varlık ve
biyoloji, zihinsel aktivite ve psikoloji arasındaki ilişkiyle benzer olduğunu ifade
etmiştir.18
Heidegger’e göre teknik, amaç için araçtır ve insanın bir etkinliğidir. Bu iki
etmen de birbiriyle ilişki halindedir. Zira amaçlar koymak, bunlara ulaşmak için
araçlar yapmak ve kullanmak, insani bir etkinliktir. Araç, aygıt ve makinelerin yapımı
ve kullanımı, bu yapılmış olanların ve kullanılanların kendileri, bunların hizmet
ettikleri gereksinimler ve amaçlar, tekniğin ne olduğuna ilişkindirler. Heidegger’e göre,
bizzat tekniğin kendisi bir donanımdır.19
18 Sigaut, 1985: 122 19 Heidegger, 1998: 44
5
Durkheim’in öğrencisi olan Mauss için teknik, öğretilen, elde edilen ve
aktarılan bir geleneğin parçası olmakla birlikte tamamıyla sosyal bir olgudur. Mauss
bu düşüncesini şu şekilde ifade etmektedir: ‘eğer gelenek yoksa, hiçbir teknik ya da
aktarım söz konusu değildir. İnsan, her şeyden önce kullandığı tekniklerin
aktarılmasıyla ve bunların daha çok sözlü olarak aktarılmasıyla diğer hayvanlardan
ayrılır’.20 Ayrıca tekniğin aletle birey arasındaki ilişkide aracılık görevi gördüğünü ve
toplumsal ilişkiyi ürettiğini vurgulamaktadır. Bu açıdan bakıldığında teknik ve toplum
arasında karşılıklı bağımlılık ilişkisi mevcuttur.21 Benzer şekilde Lemonnier, en doğal
hareketlerimizin bile aslında her zaman ve her yerde kültürel ürünler olduğunu ifade
etmektedir. Ona göre teknikler, sosyal bağların ve bilgi tiplerinin üretiminden
sorumludur.22
Diğer taraftan Lemonnier, üretime dair teknolojiyi anlamak amacıyla yürüttüğü
etnolojik araştırmalar aracılığıyla tekniğin birbiriyle bağlantılı 5 ana elementi
bulunduğu fikrini ortaya koymuştur. Bunlar; madde (tekniğin uygulandığı materyal),
enerji (objeleri hareket ettiren güçler ve maddenin değişimi), obje (üretilen alet), eylem
(gesture) ve spesifik bilgidir. Burada belirtilen spesifik bilgi, beceriklilik veya teknik
bilgiden oluşmaktadır. Bu spesifik bilgi, teknolojik eylemleri şekillendiren ve tüm
imkanların ve seçimlerin birey veya toplum tarafından algılanmasının sonucunda
ortaya çıkmaktadır. Lemonnier, bunun gibi ihtimalleri ve seçimleri sosyal temsiliyet
olarak adlandırmıştır.23
Teknolojiyi veya teknolojik aktiviteyi şekillendiren sosyal temsiliyetler ise;
20 Mauss, 2006: 474
21 Schlanger, 2006: 18
22 Lemonnier, 2012: 1 23 Lemonnier, 1992: 5-6
6
1. Bulunan malzemeyi kullanmayı seçmek veya seçmemek
2. Önceden uygulanmış olan eylemlerin uygulanması veya uygulanmaması
3. Teknik sürecin seçilmesi ve ortaya çıkan sonucun kullanılması veya
kullanılmaması
4. Eylemin ne şekilde yapılacağına dair seçimlerden oluşmaktadır (örn. Odun
kırma işinin kadının işi olduğuna dair fikirler).24
Bu sosyal temsiliyetler ise üç farklı iletişim türü sonucunda açığa çıkar:
1. Bilinçsizce edinilen zihinsel işlemler, dil yoluyla öğrenilmesi mümkün
olmayan el ve parmak hareketleri ile ilgilidir.
2. Özel bilgi, betimlenebilen beceri bilgisiyle beraber otomatik olarak
uygulanan veya betimlenmesi zor olan hissiyat, algı, ses, koku ve tat gibi
hisleri kapsamaktadır.
3. Teknik eylemin direkt bilgisi, dil yoluyla betimlenebilen içeriklerdir.25
Bunun yanı sıra Lemonnier, tekniği anlamak için üç temel öğenin bulunduğunu
belirtmektedir:
1. Beş farklı elementin bir teknik içerisinde ne şekilde birleştiğini anlamak.
2. Toplum içerisindeki teknolojilerin birbiri ile ne şekilde ilişkili olduğunun
anlaşılması. Zira üretici bireyler, mekan, alet, hammadde, benzer eylemler
dizisi veya teknolojik dizileri paylaşmaktadırlar. Örneğin, evin duvarını
yapmak için gerekli teknik ve çit üretimindeki teknik birbiriyle ilişkilidir.
3. Teknolojinin daha geniş bir teknolojik sistemin içerisinde ne şekilde
bütünleştiğini anlamak. Yani teknolojinin din, toplum vb. diğer kültürel
24 Lemmonier, 1992: 6 25 Lemmonier, 1992: 80-81
7
öğeler ile ilişkili olduğunun ve bunlarla bütünleştiğinin anlaşılması.26
Lemonnier’e benzer şekilde Nishiaki de yontmataş üretiminin topluluk
içerisinde birikmiş olan bilgi ve belleğin kullanılması ile ortaya çıkması fikrine
dayanarak, üretimde kullanılan herhangi bir teknik veya yöntemin sosyal yapı ile
bağlantısız olamayacağını vurgulamıştır. Böylece teorik olarak kuşaklar veya
topluluklar arasında iletilen mekanizmayı yeniden yapılandırmanın mümkün
olduğunu iddia etmektedir.27
Bunların yanı sıra tekniğin ne olduğunu tanımlayan birçok farklı araştırmacı
mevcuttur. İngold, tekniğin beceri ustalığını işaret ettiğini ve tekil bir insanın yeteneği
(özne merkezli) olarak kabul etmemiz gerektiğini söylemektedir. 28 Stiegler ise
tekniğin deneyimin maddeselleşmesi, bilinç zamanının bilincin ötesinde
mekânlaşması olduğunu dile getirmiştir29. Bunların dışında teknik, geleneksel, küçük
çaplı, yetenekle ilgili ve sözsüz olan,30 mekanik, fiziki ve kimyasal etkiler yaratmak
için kullanılan geleneksel hareketlerin bileşimi olarak da yorumlanmaktadır.31
Temel kavramların ikincisini oluşturan teknoloji, kültürel evrimin ana nedenini
oluşturan motor olarak adlandırılabilmektedir.32 Audouze’a göre teknoloji, kültür ve
doğa, toplum ve materyal arasında aracı görevi görmektedir. 33 Houdricourt
teknolojiyi insan hareketlerini araştıran bir bilim olarak görmüştür.34 Dobres’ye göre
teknoloji, materyal kültür üretimindeki ardışık fiziksel hareketler ve bu aktiviteleri
26 Lemmonier, 1992: 8-9
27 Nishiaki, 2005: 31 28 İngold, 2000: 315
29 Stiegler, 2012: 19
30 Schlanger, 2006: 2 31 Mauss, 2007: 149
32 Dobres, 2010 : 103
33 Audouze, 1999: 167 34 İnizan ve diğ., 2005: 8
8
yapılandıran soyut bilişsel çerçeveden oluşmaktadır.35 Batı dünyasının teknoloji algısı,
ussallık (rasyonalite) ve nesnellik (objektivite) ile eş anlama gelmekte olup, doğa
üzerinde kurulan ve gelişen hâkimiyeti göstermektedir. Dobres, bu terimin arkeolojik
kullanımının, evrimsel olarak erilliğin (erkeğin) doğa üzerinde kurduğu sürekli
kontrolü gösterdiğini belirtmektedir. 36 Ingold ise mekanikleşen modern dünya
eleştirisi olarak, fabrikasyonla beraber üretimin öznellik temelinden çıktığı ve bunun
sonucunda da nesnelleştiği fikrini savunmaktadır. Bu bağlamda İngold, teknolojiyi
genel yapı, objektif bilgi ve pratik uygulamalar olarak tanımlamakta ve özneyi
merkezin dışında tutan bir yapı olduğu fikrini savunmaktadır. 37 İleri seviyedeki
teknoloji, modern, karışık, bilgi temelli ve objektiftir. 38 Bununla birlikte
antropolojideki kullanımına göre teknoloji, toplum veya toplulukların maddi
yaşamıyla ilişkili (avcılık, balıkçılık, tarım, yerleşim, konaklama vb.) faktörlerin stil
araştırmasıdır. 39 Boëda ise teknolojinin eşzamanlı algısının zamansallık ve
mekânsallık hakkında bilgi verdiğini düşünmektedir. Ona göre bu teknoloji anlayışı,
her daim içsel (örn. gelenek) ve dışsal (örn. çevre) ortam ile bütünleşik ve her kültürel
grubun zaman ve mekânsallığına özgü olması sebebiyle tarihsel değişkenlik
içerisindedir.40
Genel olarak arkeolojide kullanılan teknoloji kavramı, prehistoryanın endüstri
kavramıyla ilişkilendirilmektedir. Aydın’a göre ’üreten bir varlık olarak insanın yazı
öncesi tarihini izleyebildiğimiz aletlere ilişkin tipolojiler bize yazı öncesi insanların
maddi kültürü hakkında bilgi vermekte ve bu tipolojilerin belli bir teknolojiye işaret
35 Dobres, 2000 : 155
36 Dobres, 2000, Conneler 2008: 162 37 İngold, 2000: 311
38 Schlanger 2006 : 2
39 Mauss, 2007:24 40 Boëda ve diğ., 1990:43
9
ettiği düşünülmektedir. Dolayısıyla her bir tipolojik bütünlük, aynı zamanda ‘belli bir
teknoloji’dir’.41
Sonuç olarak süreç içerisinde teknik ve teknolojiye dair farklı tanımlamalar
ortaya çıkmış olduğu görülmektedir. Bazı araştırmacılar bu iki terim arasında
farklılıklar olduğu düşüncesini savunurken diğerleri ise bu terimleri ayrım
gözetmeksizin kullanmışlardır.
41 Aydın, 2003: 794
10
3. ALET
‘İnsanın sahip olduğu ilk ve en doğal nesne ve de teknik araç insanın
bedenidir.’42
Homo faber, yani alet 43 üreten insanla beraber toplumsal veya bireysel
belleğin dışsallaştırılması aletler aracılığıyla sağlanmaya başlamıştır. Kapp,
‘organprojektion’ olarak tanımladığı kavramda aletlerin insanların organlarının,
özellikle el ve ayaklarının bir uzantısı olarak ortaya çıktığını dile getirmiştir44. Buna
benzer bir anlayış içinde aletin, Mcluhan, Miki ve Rothenberg gibi felsefeciler
tarafından bireyin uzantısı / büyümesi (extension) olarak tanımlandığı görülmektedir.
Mauss’a göre alet üretimi, geleneksel aletin kullanımı veya vücudun hareketi
temelinde sosyal olarak yapılanmaktadır. 45 Diğer taraftan Leroi-Gourhan, aletin
eylem olmadan var olamayacağını ve etkin hareketlerin dışsallaştırılmasındaki
(exteriorisation) kanıt olduğunu belirtmektedir. Ona göre alet, cismin etkileşime
girerek maddeleşmesi ve dönüşümü anlamına gelmektedir. 46 İngold ise aletin, en
genel anlamıyla olağan çevre koşullarında bireyin etkinlik alanını genişleten bir obje
olduğunu düşünmektedir.47
Daha detaylı bir şekilde alet tanımlaması yapan Boëda’ya göre alet; aletin
42 Mauss, 2006:474 43 ‘Alet, endüstriyi teşkil eden unsurlardan birisidir. Prehistoryada alet, bir ya da birden fazla işlevi olan odun, kemik, taş,
fildişi veya boynuzdan değişik yöntemlerle biçim verilerek imal edilmiş parça olarak tanımlanırken, antropolojide alet
insanın iş yaparken doğal donanımının yetmediği noktada işin tamanen üreticisi olan, insan elinden çıkmış taşınır veya taşınmaz bütün mamul nesneleri kapsar. Bu tanıma bağlı olarak antropolojide ‘alet çantası kavramı ’geliştirilmiştir. Alet
çantası, herhangi bir kültür çağını niteleyen aletlerden oluşur ve kültür tarihi boyunca alet çantasının değişimi gözle
görünür biçimde izlenir. Bu süreçte en dikkat çekici gelişme ‘alet yapan aletler’in ortaya çıkmasıdır’ (Aydın, 2003: 28 ). 44 Kapp, 1877; Brey, 2000
45 Schlanger, 2006 : 18
46 Audouze, 2002: 187-188 47 İngold, 2000: 315
11
kendisi (artefact), kullanım şeması (schème d’utilisation) ve eylemde (action)
kullanılan enerji (energie) olmak üzere üç farklı bileşenden oluşturmaktadır. Enerji,
malzemeleri alete çevirirken, kullanım şeması etnolojik ve deneysel araştırmalar
aracılığıyla ortaya çıkarılmaktadır.48
Aleti anlamak için kullanılan diğer bir yöntem ise kullanım izi analizidir. Bu
yaklaşıma göre her alet kullanıcısının aletle işlevsel ve kültürel etkileşimi
bulunmaktadır. Her aletin farklı kullanım şemalarına uydurulabilmesinin yanı sıra,
aynı kullanım farklı aletler tarafından uygulanabilmektedir. Buna ek olarak aletin
fonksiyonu zaman ile beraber değişebilmektedir.49
48 Frick ve Herkert, 2014: 134 49 Frick ve Herkert, 2014: 134
12
4. ARKEOLOJİDE TEKNOLOJİ ARAŞTIRMALARININ TARİHİ
Antropolog Sahlins50, antropolojide kullanılan teorileri iki farklı bilgi kuramı51
(epistemoloji) içerisinde değerlendirmiştir. Dobres ise bu yaklaşımı teknoloji ve
arkeoloji araştırmalarına uygulamıştır. Ona göre 20. Yüzyıl arkeolojisindeki teknoloji
araştırmaları genel hattıyla bu iki farklı epistemolojiye (practical reason ve cultural
reason) dayanmakta ve ikisinden farklı sonuçlar amaçlanmaktadır.52
Bunlardan ilki olan pratik akıl (practical reason), zaman ve mekanın ötesinde
yeni bir evrensel yasa koymayı amaçlamaktadır. Bu amacın gerçekleştirilmesi için
temelde akılcılık ve faydacılıktan yararlanılmaktadır. İlk teknoloji araştırmalarının
çoğu materyalist bir varoluşa sahip olup, sadece fiziksel veya maddi dünyanın
gerçeklerine dayanan bir bilim anlayışını desteklemektedir. Binford’un teknolojiyi ve
buna bağlı olarak kültürü ‘insanlığın beden dışı durumlara adaptasyonu’ şeklinde
tanımlamış olması bunun önemli bir göstergesidir.53
Kültürel akıl (cultural reason) ise, daha çok özne merkezli olmakla birlikte
sembolik yapının ve yerel tarihin inşası, fail vb. konular üzerinde durmaktadır.54
Dobres, Anglo-Amerikan ve Avrupa arkeolojisinde görülen teknolojik
araştırmaları daha detaylı bir şekilde paradigmatik ve metodolojik olarak dört safhaya
ayırmıştır:
1. Biçimsel periyod (1860-1960),
2. İşlevsel ve materyalist periyod (1960’lardan günümüze kadar),
50 Sahlins, 1976
51 Bilgi Kuramı: İnsanın ulaştığı bilginin niteliği, kaynakları ve doğruluğuyla ve daha geniş çerçevede, gerçekliğin doğası gibi konularla ilgilenen bir felsefe koludur (Gibbon, 2013: 38).
52 Dobres, 2010: 104
53 Dobres, 2010: 104-105 54 Dobres, 2010: 105-106
13
3. Sembolik ve yapısalcı yaklaşım (1970’lerin sonundan günümüze kadar),
4. Sosyal aktör ve fenomenoloji (1990’lardan günümüze kadar) 55
1. Biçimsel periyod
Bu dönemde araştırmacılar yaygın olarak teknolojik evrim sürecinin insanlığı
karakterize ettiği görüşünü savunmuşlardır. Bu bağlamda endüstrileşmiş milletlerin
kolonileştirilmiş diğer milletlerden farklılığı vurgulanmış ve bunun sonucunda
teknoloji merkezli bir ayrım ortaya konmuştur. Böylelikle teknolojik olarak ileri
olmayan toplulukları (Aborjinler, Amerika yerlileri vd.) ilkel olarak
tanımlamışlardır.56
Buna ek olarak bu dönem araştırmacıları genellikle kültür tarihçisi olarak
tanımlanmaktadır. Kültür tarihçiliğinde ise savunulan iki temel nokta bulunmaktadır.
Bunlardan ilki kültürlerin düzgüsel (normatif) 57 olarak görülmesidir. Buna göre
aletler kültürel düzgülerin (norm) bir ifade biçimidir. İkinci temel nokta ise bu
düzgülerin kültürü tanımladığı fikridir. Bu yaklaşıma göre kültür, sadece kültürel
yayılım yoluyla aktarılmaktadır. 58
Evrimselci ve kültür tarihçi araştırmacıların teknoloji hakkındaki benzer
tanımları şu şekildedir:
1. Kültür, evrimsel safhaların teknolojik durumu ile tanımlanır.
2. Teknoloji, bir çok düzgüsel özellikleri kapsayan tekil kültür ile birleşir.
3. Teknolojik yenilik (inovasyon) ve bu yeniliğin yayılımı kültürel değişimin
ana göstergesidir.
55 Dobres, 2009: 101 56 Dobres, 2009: 102-103
57 Normative: Fr. Normatif 1. fel. ve top. b. düzgüsel, 2. Düzgüsüz 1. Kurallarla, yasalarla ilgili olan, kural, yasa
koyan. 2. Düzgüye uymayan, düzgüsü olmayan (Türk Dil Kurumu). 58 Johnson, 2010 : 17-19
14
Aynı dönemde arkeolojide görülen teknolojik araştırmalarda da benzer bir
durum söz konusudur. Günümüze kadar arkeolojinin belkemiğini oluşturan morfolojik
araştırmaların yanı sıra, teknoloji araştırmaları da temelini tipoloji ve form fetişizmi
üzerine kurmuştur. Buna göre arkeolojide buluntular teknolojik safhalara göre
ayrılmakta ve her bir safha alet formuna göre kategorize edilmektedir.
Taş aletlerin teknoloji araştırmalarında ise ilk olarak bu dönemde fosil direktör
(fossiles directeurs)59 yaklaşımı kullanılmıştır.60
2. İşlevsel ve materyalist periyod (1960’lardan günümüze kadar)
Bu dönem araştırmacıları kültürü daha çok dıştan gelen uyarıcılara (çevre
koşullları) adaptasyon süreci olarak tanımlamaktadır. 61 Yani çevre koşullarının
teknolojiyi ve teknik eylemleri belirlediği düşünülmektedir. Teknoloji araştırmalarında
beklenen bilgi, araştırılan dönemin geçim ve ekonomik yönü ağırlıklı iken,
teknolojinin değişimi ve dönüşümünün doğal çevrenin zamansal ve mekansal
değişime adaptasyonu sonucu olduğu düşünülmektedir.62
Aynı dönemde Bordes ve Binford arasında yontmataş aletlerin işlevi ile ilgili
bir tartışma olduğu görülmektedir.
3. Sembolik ve yapısalcı yaklaşım (1970’lerin sonundan günümüze
kadar)
1970’lerden itibaren teknoloji araştırmalarında yeni bir yaklaşımın ortaya
çıktığı görülmektedir. Bu yaklaşımda sosyokültürel antropoloji, sosyoloji ve teknoloji
felsefesi gibi alanların etkisi olmuştur. Araştırmaların özünde aletlerin formunun,
59 Fosil direktör: Arkeolojik buluntuların morfolojisine göre buluntular kronolojik aletler olarak tanımlanır. Böylece
arkeolojik buluntuların görece tarihlendirmesi yapılmaktadır.
60 Dobres, 2009: 103-104
61 Dobres, 2009: 106 62 Nishiaki, 2006: 326
15
nesne biyografisinin ve hammadde seçiminin, doğanın insan davranışları üzerindeki
etkisi ve pratik ihtiyaçlarından ziyade kültürel nedenlere bağlı olduğu düşüncesi
yatmaktadır.
4. Sosyal aktör (fail) ve fenomenoloji (1990’lardan günümüze kadar)
Bu dönem araştırmaları daha çok bireyi merkeze almaktadır. Fenomenoloji;
bireyin kendi deneyimleri ve dünya algısından yola çıkarak geçmişi yorumlaması iken,
sosyal aktör; bireyin çevresinde yer alan maddeler ve insanlar ile olan karşılıklı
etkileşimden kaynaklı kültürel ve toplumsal yapının değişimi şeklinde
tanımlanmaktadır. Ayrıca bu dönem araştırmalarında sosyolojiden de faydalanılmış
olduğu görülmektedir. Mauss’un tanımladığı normatif bir habitus kavramını eleştiren
Bordiue, var olan sistemin fail ve toplum arasındaki karşılıklı etkileşimi ile normatiflik
özelliğinden kurtularak failin yapı üzerindeki etkisi üzerinde durmuştur.
16
5. YONTMATAŞ ALETLERİN TEKNOLOJİK ARAŞTIRMA
TARİHİ
Yontmataş aletlerin teknolojik araştırmaları uzun yıllardır sürdürülmektedir.
Fransız araştırmacı François Jouannet’nin 19. yüzyılın ilk yarısında taş baltalar
üzerinde yaptığı araştırmalar, yontmataş aletler üzerinde yapılan teknolojik
araştırmaların öncülü niteliğindedir. Bir kısmı cilalı, bir kısmı ise yontulmuş halde
bulunan taş baltalar üzerinde yaptığı araştırmalar sonucunda yontulmuş taş baltaların
cilalı baltaların bitmemiş şekli olduğu sonucuna varmış ve bunların incelenmesiyle taş
baltaların imalatı hakkında bilgi edinilebileceğini savunmuştur. Buna karşılık Casimir
Picard, istatistiksel ve morfolojik nedenler ortaya koyarak yontulmuş baltaların ıskarta
olmadığı, aksine işlevleri gereği bilinçli olarak bu şekilde bırakılmış ve yapımı
tamamlanmış aletler olduğu fikrini savunmuştur.63
1870’li yıllarda J.A. Evans gibi araştırmacılar tarafından yongalama süreci;
yontmataş aletlerin gözlemlenmesi, etnografik bilgiler ve deneysel yongalama
yöntemleri kullanılarak çekirdeğin hazırlanması, yongalanması ve düzeltilenmesi
olmak üzere üç safhaya ayrılmıştır. Bunun yanı sıra sert vurgaç ile doğrudan vurgu,
geyik boynuzu ile dolaylı vurgu veya baskı tekniklerinin uygulandığı bilinmektedir.64
Benzer dönemlerde A.B.D’de Holmes’un yontmataş aletlerin teknolojik araştırmaları
da karşımız çıkmaktadır.
İlk olarak yontmataş aletin üretim zincirinin bütünü, prehistoryenler tarafından
modern tüfektaşı65(gunflint) üreticilerinin gözlemlenmesi yoluyla ortaya konmuştur.
63 Schlanger, 2013 : 160
64 Pelegrin, 2015:261 65 Türkçeye “tüfektaşı”olarak çevrilmiştir. (2017, Mart Prof.Dr.Metin Kartal ile kişisel görüşme.)
17
Fransa Meusnes veya İngiltere Suffolk’da bulunan Brandon’daki gunflint
üreticilerinin tüm işlem zinciri gözlemlenmiştir. Burada çakmaktaşı yumruların
yongalandığı ve çıkarım yüzü, vurma yüzü içeren çekirdeklerin hazırlandığı, dilgilerin
yongalandığı belgelenmiştir. Bunun yanı sıra doğrudan vurma tekniği ile ilgili bilgiler
edinilmiştir. İspanyolca yazılmış olan kodeks’in içerisine çizilmiş olan Astekalıların
baskı tekniği ile obsidiyen çıkarımı, Crabtree66 ve Clark’ın67 deneysel araştırmaları
ile kanıtlanmıştır.68
Resim1. İngiltere, Brandon’da gunflint üretimi (Rainbird 1935, s.39)
66 Crabtree, 1968
67 Clark, 1982 68 Pelegrin, 2015:261
18
Şekil 1. Bıçak üreticisi prizmatik dilgiler üretirken. (Tudela ve Nunez 1977; Clark 1982, s.
362)
19
6. YONTMATAŞ ALETLERİN GELİŞİM TARİHİ
Leroi-Gourhan, teknolojinin evrimini eylemlerin zincirinin çoğalmasıyla
açıklamaya çalışmıştır. Ona göre insanlığın evrim süreciyle beraber eylemlerin zinciri
de uzamıştır. Bunun neticesinde tek bir eylem türü ile yongalamanın mümkün olduğu
Oldowan tip aletlerden, iki farklı eylem türünü gerektiren Acheulean tip aletlere,
Acheulean tip aletlerden Orta Paleolitik dönem levallois tekniğinde uygulanan ve 6
farklı safhadan oluşan karmaşık eylem zincirine kadar çeşitlilik gösteren aletler
görülmeye başlanmıştır. Bunun yanı sıra Alt Paleolitik dönemden Orta Paleolitik
döneme geçiş evresinde yontmataş aletlerin boyutlarının küçüldüğü görülmektedir. İki
yüzeyli büyük boyutlu aletler, Mousterien tip yongalara dönüşmüş ve daha sonra bu
aletler Üst Paleolitik dönemde dilgi halini almıştır. Bu dilgiler Mezolitik dönemde
mikrolit olarak karşımıza çıkmaktadır.69
Buradan da anlaşılacağı üzere hammaddenin kullanımındaki evrim ile beraber
malzeme daha verimli bir şekilde kullanılmaya başlamıştır. Örnek vermek gerekirse
çekirdek alet üretiminden çekirdekten yonga çıkarılarak elde edilen yonga alet
üretimine geçiş bize bunu göstermektedir.
Gourhan, eylemlerin ve aletlerin çeşitlenmesini ve gelişimini;
1. Chopper’dan iki yüzeyli aletlere,
2. İki yüzeyli aletlerden Levallois uçlara,
3. Levallois uçlardan mikrolitlere olmak üzere üç farklı gruplandırma
içerisinde açıklamıştır.
69 Leroi-Gourhan, 2012: 383
20
Tablo 1. Paleolitiğin farklı dönemlerinde 1 kg çakmaktaşından elde edilen keskin kenarların
uzunluğunu gösteren tablo. (Leroi-Gourhan 2012, s.229)
1. Chopper’dan iki yüzeyli alete: Chopper’larda yumruya dikey olarak
uygulanan darbe ile keskin kenar oluşturulur. 1 kg hammaddeden elde edilen tüm
ürünlerde Bu keskin kenar yaklaşık 60 cm uzunluğundadır. Acheulean dönemin
başından itibaren ise teğetsel yöndeki vuruşlar sayesinde daha uzun keskin kenarlı
(120 cm) iki yüzeyli aletler üretilmiştir.70
70 Leroi-Gourhan, 2012: 229
21
2. İki yüzeyli aletlerden Levallois uçlara: Bu dönemde iki yüzeyli aletler,
yonga alet üretmek için kullanılan çekirdek halini almaktadır. Yani çekirdek aletten
çekirdek halini almıştır. İki yüzeyli aletler zamanla önceden tasarlanmış yongaların
üretilmesine uygun çekirdek halini almıştır. Biçimlendirilmiş çekirdekler sayesinde,
yumurta biçimli, ince uzun biçimli, üçgen biçimli gibi 4 farklı tipte yongalar
üretilmiştir. Aynı hacimdeki hammaddeden üretilen iki yüzeyli aletlere göre levallois
yöntemi 3 kat daha fazla keskin kenar sağlamaktadır.
3. Levallois uçlardan mikrolitlere: Mousterien dönem insanı, üretime
başlamadan önce tasarlanan yongaları elde etmek amacıyla çekirdeği biçimlendirerek
tüm insanlık tarihi içerisinde en önemli teknolojik devrimi gerçekleştirmiştir. Vurma
açısının değişimi ve çekirdeğin yüzeyinin uzaması neticesinde ince ve uzun dilgiler
üretilmeye başlanmıştır. Üst Paleolitik dönemde dilgiler farklı şekildeki aletler ile
birlikte kullanılmıştır. Yongalar ise her açıdan değerlendirilmiş ve G.Ö.25.000
(Gravetien) ‘de döküntü parçalar azalmıştır. Magdalenien (G.Ö. 12.000)’de ise 2-3
kg’lık malzemeden yüzlerce alet yapılabilmektedir. Magdalenien’den Mezolitik
döneme geçiş süreci boyunca mikrolit kullanımı çoğalmıştır. Bu da teknik süreç
içerisine yeni bir özellik katmıştır. Çekirdekten yongalanan dilgi, geometrik mikrolit
üretimi için malzeme haline gelmiştir.71
Leroi Gourhan, insanlığın evrim süreciyle birlikte teknolojinin de tersilenemez
(tek yönlü) şekilde ilerleyen bir işlem zinciri oluşturduğunu belirtmiştir. Tezinin
temelini, yontmataş aletlerin şeklinin değişimi üzerine yapılandırmak yerine,
yontmataş aletlerin üretiminde uygulanan eylemlerin sürecine odaklanmıştır. Ayrıca
evrimin devamlılığı ile beraber ortaya konulan teknolojinin, kümülatif (birikerek
71 Leroi-Gourhan, 2012: 230
22
artan) olarak yeni teknolojilerin eklenmesiyle paralel bir gelişim gösterdiği
düşüncesini savunmuştur. 72 Homo habilis’ten Neanderthal’lere kadar devamlı bir
biyolojik evrimin yanı sıra Yontuk Çakıl kültüründen Mousterien dönem yontmataş
aletlerine doğru bir gelişim olduğu da görülmektedir.73 Yontmataş alet üretiminde
gereken eylemlerin kümülatifliğinin, yontmataş alet üretim teknolojisinin evrimiyle
bağlantılı olduğu düşünülürse‚ ‘homo faber (alet üreten insan)’ ve ‘homo sapiens
(düşünebilen insan)’ arasında yapılan ayrımın da aşılması gerektiği anlaşılmaktadır.74
Leroi-Gourhan’ın ortaya koyduğu bu evrimselci yaklaşım birçok bilişsel
araştırmanın önünü açmıştır.
İlk taş alet üretmiş olabilecek en eski insanlık, Etiyopya’da bulunmuş olan
Australopithecus garhi olup, günümüzden 2.5 milyon yıl öncesine
tarihlendirilmektedir. Beyin kapasitesi 450 cc olan insan kalıntısının yanında bulunan
hayvan kemiğinde taş ile yapılmış olması muhtemel izler bulunmuştur. İnsan soyunun
atası olan Homo habilis ise günümüzden 2 – 1.6 milyon yıl önce görülmeye
başlanmıştır. Tanzanya, Olduwai Vadisi’nde ortaya çıkarılan çok sayıdaki hayvan
kemiğinin üzerinde etobur hayvanların diş izine rastlanmıştır. Bu kemikler daha sonra
taş alet ile yapıldığı düşünülen izler taşımaktadır. Buna dayanarak 1.8 milyon yıl önce
Homo habilis türünün, etoburların artık olarak bıraktıkları kemikleri, taş aletler ile
kırarak içlerindeki ilikleri yedikleri anlaşılmıştır. Bu örneğin de gösterdiği gibi taş alet
üretimi ile beraber beyin kapasitesinin geliştiği anlaşılmaktadır.75
Bu dönemde hammadde olarak genellikle çakmaktaşı, kuars ve kuarsit
72 Takakura, 2014 : 48
73 Leroi-Gourhan, 2012: 145
74 Schlanger, 2004 ; Takakura, 2014: 48 75 Takeoka, 2013: 1
23
kullanılmıştır. Üzerinden bir veya birkaç yonganın çıkartılmasıyla elde edilen satır
veya kıyıcılar ve biçimlendirme sırasında koparılan kaba yongalar alet çantasını
oluşturmaktadır.76 En erken yontmataş alet üreten Homo habilis türünün konkoidal
kırık (çıtlak) tekniğini kullandığı anlaşılmaktadır. İki elin dinamik bir şekilde
kullanılmasıyla uygulanan ve düzgün vuruşlardan oluşan bu tekniğin, ilk olarak
Etiyopya Gona’da 2.6 milyon yıl önce uygulandığı görülmektedir. 77 Bu da
şempanzelerin fındık kırmak için taşı kullanmaları veya Bonoboların taşı kırmak için
yere vurmaları (split-breaking tekniği ) ile farklılık göstermektedir. 2.3 milyon yıl
öncesinde vurma düzleminin oluşturulması ve düzeltilmesi, yontan bireyin spontane
olarak yongalama işlemini gerçekleştirmediğine dair kanıt olmakta ve daha sonraki
yongalama için uygun bir düzlemin oluşturulduğunu göstermektedir.78 Pelegrin’in
deyimiyle bu dönemde ‘teknik bilinç’ oluşmaya başlamıştır. 79
2.6 milyon yıl öncesinden 0.9 milyon yıl öncesine kadar olan zaman çizelgesi
içerisinde 2 farklı yontma tekniği ortaya çıkmıştır. Bunlar sert vurgaç ile doğrudan
vurma tekniği ve taş örs üzerinde yapılan doğrudan vurma tekniğidir. Orta Pleistosen
(0.9 milyon yıl öncesinden sonra) döneminde ise yeni bir teknik olarak yumuşak
vurgaç ile doğrudan vurma tekniği ortaya çıkmıştır.80
İki yüzünden işlenmiş aletler zaman içerisinde giderek daha ince ve simetrik
bir biçim kazanmıştır. Yonga üzerine yapılan aletlerde zamanla çeşitlenmiştir. 81
Bunun yanı sıra çekirdekte görülen vurma düzlemi ve işlenen yüz arasında oluşan
ayrımdan dolayı yontma işlemi sırasında orta ölçekli hedeflerin konulduğu
76 Arsebük, 1999: 37
77 Pelegrin, 2005: 30 78 Pelegrin, 2005: 30
79 Pelegrin, 2009 : 100
80 Roche, 2005: 37 81 Yalçınkaya, 2009: 4
24
düşünülmektedir. 82 Bu evrede görülen teknik aktiviteler, raslantısal düzeltiler,
organize çıkarımlar ve basit yongalamalar içermektedir.83
1.8 milyon yıl öncesinde Afrika kıtasında Homo erectus ortaya çıkmış ve
dünya’nın diğer bölgelerine yayılım göstermiştir. Bu türün G.Ö.220.000 yıl öncesine
kadar var olduğu düşünülmektdir. Homo erectus’un önemli bir örneği olan ve
Kenya’da bulunan ve 1.53 milyon yıl önceye tarihlendirilen Turkana çocuğunun beyin
hacminin 880cc, boyunun 160 cm. ve 9 yaşında olduğu anlaşılmıştır. Ancak spinal
kanalı ince olduğundan dolayı nefes kontrol sistemin zayıf olduğu ve buna bağlı olarak
konuşamadığı düşünülmektedir. El baltası ve nacak gibi yeni aletler üreten erectus, et
yiyiciliğine başlamış ve Avrupa ile Asya’ya göç etmiştir.84
Homo habilis hammadde olarak kullandığı taşı sol eliyle sabitleyerek sağ
elindeki vurgaçla bir kaç kez vurarak alet üretebilmektedir. Buna karşılık Homo
erectus’un üretmeye başladığı el baltaları oval bir şekle sahip olup, iki yüzeyden
işlenmiştir. Bu aletin üretiminde üreticinin sol eliyle tuttuğu hammaddeyi ön-arka-ön-
arka şeklinde ve hammadenin sağ kısmı – sol kısmı – sağ kısmı – sol kısmı şeklinde
çevirerek aleti üretmesi gerekmektedir.85 Bu örnekten de açıkça anlaşılabileceği gibi
eylemsel süreç çeşitlilik kazanmaya başlamıştır.
82 Takakura, 2014 : 50
83 Roche, 2005: 37
84 Takeoka, 2013: 3-4 85 Takeoka, 2013: 3-4
25
Tablo 2. Büyük boy aletlerinin gelişimini gösteren şema (Takeoka 2013, s. 2)
Homo erectus gibi paleohomininler, yontmataş üretiminde motor becerilerin
yanı sıra tüm yontma sürecinin zihinsel şablonuna da sahiplerdi. Böylece çekirdeğin
kısıtlamaları -teknik olarak mümkün olan- ve çekirdek üzerindeki arzulanan form
arasındaki eylemleri uzlaşmaktaydı.86
Geç Acheulean evrede iki yüzeyin işlenmesi, ince ve simetrik el baltalarının
üretiminde, kaba yongalama evresi ve aletin inceltilme evresi arasında aletlerin
muhafaza yöntemi ve güç uygulama yöntemleri farklılık göstermektedir. Buna bağlı
olarak alet üretim sürecindeki hiyerarşi, daha karmaşık bir hal almaya başlamıştır.87
Bunun gibi yontmataş alet üretiminde görülen hiyerarşideki karmaşıklık, Leroi
Gourhan’ın algıladığı şekilde teknolojinin aşamalılığını göstermektedir.88
86 Pelegrin, 2005: 30-31
87 Stout ve Chaminade, 2009; Stout, 2011: 1055 88 Takakura, 2014: 50
26
Geç Acheulean’den itibaren yontmataş alet üretiminde yontucu birey
tarafından eylem zincirinin bilinçli uygulanması sonucunda amaçlanan üründe belli
bir standart görülmektedir. Amaçlanan ürünün üretiminde, işlemlerin önceden bilinçli
olarak konumlandırılarak organize edildiği ve standart olarak nitelendirilen alet
üretiminin gerçekleştirildiği araştırmacılar tarafından düşünülmüştür.89
Ancak bunun aksine bazı araştırmacılar tarafından el baltası üretim sürecinde
ortaya çıkan yongaların kullanıldığı ve kullanımı mümkün olan yongaların
yongalanma süreci içerisinde el baltasının ortaya çıkmış olduğu fikri
savunulmaktadır.90
Texier ve Roche, Kenya İsenya’da ele geçen Orta Pleistosen’e (G.Ö. 700.000-
650.000) tarihlendirilen el baltaları ve nacakların işlem zincirine dair teknolojik
araştırmalar yürütmüştür. Araştırma sonucunda el baltalarındaki öntasarımın
(predetermination) tercihen uygulandığı görülmektedir.91 Bu el baltalarının formunun
devamlı, düzenli ve simetrik olduğu görülmektedir. Bu durum ise üreten bireyin
zihinsel bir şablona sahip olduğunu göstermektedir.92
600.000 yıl önce Homo erectusun bir evrim modeli olan Homo heidelbergensis,
aynı şekilde Afrika’da ortaya çıkmış, Avrupa ve Asya’ya yayılım göstermiştir. Beyin
hacmi 1200 cc dir. Bu türle birlikte üretilen aletlerin kalitesi daha da artmakla beraber
farklı formlarda aletler de üretilmeye başlamıştır. El baltaları işlenme alanı aletin tüm
yüzünü kaplayacak şekilde yapılmış ve oval, armut biçimli, badem biçimli ve daire
biçiminde üretilmişlerdir. Bu el baltalarını üretmek için bazı durumlarda 100 den fazla
vurma işleminin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunun gibi 10-20 cm’lik badem
89 Pelegrin 2005, Takakura, 2014: 50
90 Davidson 2002, 2010, Takakura, 2014 : 51
91 Texier ve Roche, 1995: 404-405 92 Pelegrin, 2009: 100
27
şeklindeki bir el baltasını üretmek için sol elde bulunan malzemenin istenildiği gibi
hareket ettirilmesi gerekmektedir. Malzemeye eğim kazandırmak için dirsek
ekleminin hareketi, malzemeyi yatay olarak hareket ettirmek için ise bileğin hareketi
gerekmektedir. Bunun yanı sıra kesitin dışbükey olduğu iki yüzeyden işlenmiş alet
üretiminde her bir vuruştan sonra malzemenin ters çevrilmesi gerekmektedir.93
Şekil 2. Dirsek ve bilek hareketine göre malzemenin konumlandırılmasını gösteren şema
(Takeoka 2013, s. 5)
93 Takeoka, 2013: 8
28
Şekil 3. El içerisinde malzemelerin çevrilmesini gösteren şema (Takeoka 2013, s. 5)
İncelikle işlenmiş yontmataş aletler üretmeye başlayan Homo
heidelbergensisler’in minimum 300,000 yıl öncesinde el içerisinde taşları
çevirebildikleri düşünülmektedir. Ancak uzunluğu birkaç cm olan daha küçük
örnekleri parmak ucunda çevirebilme yetisi yüz binlerce yıl sonra kazanılmıştır.94
Örneğin Homo sapiensler’in başparmak ve diğer dört parmağın organize kullanımı
sayesinde sağ elini kullanmadan sol el ile malzemeyi çevirebildikleri bilinmektedir.95
94 Takeoka, 2013: 4 95 Takeoka, 2013: 4
29
Şekil 4. Parmak ucuyla malzemenin çevrilmesini gösteren şema (Takeoka 2013, s.6)
İnsanlığın evrim süreci içerisinde yaklaşık 220.000-35.000 yıl öncesine
tarihlendirilen ve özellikle Avrupa ve Yakındoğu’da görülen Neanderthaller, 96
genellikle levallois tekniği ile ilişkilendirilmektedir. Bu teknik, Alt Paleolitik’in son
evresi ve Orta Paleolitik evresinde sıklıkla görülmektedir. Yalçınkaya’ya göre levallois
tekniği, özelleşmiş bir yonga üretim tekniğidir. Bu teknik, yontulmadan önce şekli
çekirdek üzerinde tasarlanmış olan yonga, dilgi ve uçların üretilmesinde
kullanılmıştır.97
Bu dönemde görülen yontma işlemleri kuralsız ve belirsiz bir şekilde
yürütülmediği gibi tamamen mekanik bir işlem de değildir. Üretim esnasında standart
bir zihinsel şablon üzerinden yola çıkan birey, malzemenin durumuna göre işlem
sürecini belirlemekteydi. Yontma işlemi, yontulan malzemenin şekline göre
belirlenmiş yontma kuralları (yontma noktası, açısı, sırası ve sayısı) kullanılarak
gerçekleştirilmiştir.98
Bradley’in (1975) replikasyon çalışmaları, levallois tekniğininin redüksiyon
dizisini anlamak için yapılan ilk araştırmalar arasında yer almaktadır. Daha sonrasında
Boeda, levallois tekniğinde tasarlama fikrinin bulunduğunu dile getirmiştir.
Çekirdeğin hazırlanmış üst yüzeyinden bir adet levallois yonga elde yöntemi (methode
96 Arsebük, 1999: 39
97 Yalçınkaya, 2009: 7 98 Schlanger, 1996: 232
30
lineale) ile çekirdeğin hazırlanmış üst yüzeyinden bir seri levallois yonga elde etme
yöntemini ayırmıştır. Bunun gibi yongalamalar önceden tasarlanmasının yanı sıra daha
sonraki yongalamayı da tasarlamaktadır.99 Bunun aksine Dibble (1989) levallois
tekniğini boyutu ve şekli önceden tasarlanmış tek bir yonganın çıkarılmasından ziyade,
tek bir çekirdekten bir çok yonganın çıkarımına dair bir yöntem olarak tanımlamıştır.
Bu fikrini çıkarılan yongaların boyutu ve şekillerinin tutarlılık göstermesine
dayandırmıştır. 100
Takeoka ise, farklı hominidlerin yontmataş alet üretiminde gösterdiği işlem
zincirlerini şu şekilde tanımlamıştır:
Homo habilis (1): Vurgaç ile yumruya vurularak büyük boyutlu aletler
üretmişlerdir. Bu işlem sırasında çıkan yongalardan küçük boyutlu aletler üretilmiştir.
1.8 milyon yıl öncesinden itibaren büyük boyutlu aletler ile küçük boyutlu aletler
arasında ayrım yapılmaya başlanmıştır. Bu seviyede aletlerin kesin bir şablon
üzerinden üretilmediği anlaşılmaktadır.101
Homo erectus (2): Büyük boyutlu alet üretimi olan üretim süreci A ve küçük
boyutlu alet üretimi olan üretim süreci B olarak ayrılmaktadır. Bu her iki boyuttaki
aletler de kendi içerisinde birkaç alt sınıfa ayrılmaktadır. Tüm yüzeyi yongalanmış
küçük boyutlu aletler çoğalmaya başlamıştır. Bu aletlerin şekli yumrunun şekli ile
farklılık göstermektedir.102
Homo erectus ve Homo heidelbergensis (3): Büyük boyutlu aletlerde
yumrudan çıkarılmış büyük boyutlu yongaların taşımalık olarak kullanılmış olması
99 Boëda ve diğ., 1990; Van Peer, 1992: 6
100 Dibble 1989; Van Peer, 1992: 6
101 Takeoka, 2013: 7 102 Takeoka, 2013: 7
31
neticesinde aletler, yumrunun şeklinden bağımsızlaşmaya başlamıştır.
Homo heidelbergensis (4): Yumrunun kabuğu soyularak disk biçimli
çekirdekler hazırlanmış ve buradan çıkarılan yongalar taşımalık olarak kullanılarak
birkaç çeşit küçük boyutlu alet üretilmiştir.103
Sonuç olarak yontmataş aletlerin şeklinin daha incelikli olması ile birlikte
aletlerin sınıflandırılmaya başlandığı ve üretim zincirlerinin de daha karmaşık bir hal
aldığı anlaşılmaktadır.
Şekil 5. Yontmataş aletlerin işlem zinciri (Takeoka 2013, s. 7)
103 Takeoka, 2013: 8
32
7. İŞLEM ZİNCİRİ MODELLERİ
7.1. CHAÎNE OPÉRATOİRE
Chaîne opératoire veya operational sequence olarak adlandırılan bu yöntemin
ortaya çıkması ve gelişmesinde Fransız teknoloji okulu önemli bir rol oynamıştır. Bu
geleneğin kökeni Marcel Mauss’un 1930’lu yıllardaki derslerine dayanmaktadır.
1940-60’lı yıllarda Andre Leroi-Gourhan tarafından yürütülen çalışmalar, günümüzde
Lemonnier ve Creswell gibi araştırmacılar tarafından yürütülmektedir.104 Teknoloji
okulunun yanı sıra Fransa’daki arkeolojik araştırmalar ise Bordes’in yürüttüğü
tipolojik araştırmalarla tanınmaktadır. Daha sonra Tixier 1979 yılında teknoloji
araştırmalarına yönelmiş, 1980’li yıllarda ise Pelegrin ve Boeda gibi araştırmacılar
katılmıştır.105
İki Fransız geleneğinin kesişmesi chaîne opératoire’ın ortaya çıkması ve
gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu geleneklerden ilki Mauss ve Leroi-
Gourhan gibi antropologların insan davranışını bilişsel olarak incelemesi, ikincisi ise
Bordes ve Tixier gibi Fransız arkeologların uyguladığı replikasyon çalışmalarıdır.106
Chaîne opératoire yöntemi, alet üretim örüntüleri ve insanların spesifik
davranışlarını açıklamak için kullanılmıştır. İngilizce kaynaklar ise chaîne
opératoire’ın odak noktasının, teknolojik işlemlerle ilişkilendirilen bilişsel davranışlar
olduğunu dile getirirler.107
104 Totstevin, 2012: 42
105 Oba, 2015: 101
106 Bleed, 2001: 105 107 Bleed, 2001:105
33
Sellet’e göre chaîne opératoire, yerleşimin teknolojik sisteminin
organizasyonunu yeniden yapılandırmak için kullanılan teknolojik bir yaklaşımdır.108
Perles ise daha kesin bir tanımla chaîne opératoire’ı ihtiyacı sağlamak için (hemen
veya daha sonrası için) birbirini takip eden zihinsel işlemler ve teknik eylemler
(gesture) zinciri olarak tanımlar. Ona göre chaîne opératoire, hammaddenin geçtiği
bütün kültürel dönüşümü tanımlama ve anlamayı amaçlamaktadır.109
Benzer şekilde Algül üretim zincirini ‘herhangi bir teknolojik sistemin
planlanmasının hammadde seçiminden, yongalanmasına, alet olarak kullanılmasına
ve kullanım dışı bırakılmasına kadar olan tüm aşamalarının anlaşılmasına yönelik
yaklaşımdır. Diğer bir deyişle, yürürlükte olan bir projedeki ihtiyacı karşılamak için
gerçekleştirilen düşünsel planlama ve teknik davranışlar silsilesi’ şeklinde
tanımlamaktadır.110 Schlanger ise chaîne opératoire’ın kültürel ürünlere işaret ettiği
fikrini savunmuştur. Ona göre ‘Doğal bir şekilde bulunan hammaddelerin seçilmesi,
biçimlendirilmesi ve kullanılabilir kültürel ürünlere işaret eder. Çok belirgin bir örnek
vermek gerekirse, bir kayaçtan bir çakmaktaşı yumrusu çıkarmak, inceledikten sonra
götürüp yontmak ve bunu, et kesmekte kullanmak üzere bir el baltası haline getirmek
böyle bir işlemler dizisi oluşturmaktadır ’.111
Martinon-Torres’e göre chaîne opératoire, bulgusal olarak ayrılmış doğa, stil,
kültür ve toplum gibi alanlar arasında hareket etmemize olanak sağlayan esnek bir yapı
oluşturulmasına yardımcı olmaktadır. Bu esneklik ise interdisipliner bir araştırma
yöntemini olanaklı kılmaktadır.112
108 Sellet, 1993: 106 109 Perles, 1987: 23; Sellet, 1993: 106
110 Algül, 2008: 18
111 Schlanger, 2004: 159 112 Martinon-Torres, 2002: 38
34
Yamanaka ve Oba’ya göre chaîne opératoire, bir teori veya yorum değil,
malzemeleri algılama yöntemidir. Buna örnek olarak bir evi soyan hırsızın olay
yerinde bıraktığı izlerden yola çıkarak hırsızın hareketlerinin yeniden yapılandırma
süreci gösterilmiştir. Bırakılan izler üzerinden insan hareketlerinin yeniden
yapılandırılmasında bu hareketleri yapılandıran kişinin algı seviyesine, yani
deneyimine göre yapılandırma değişim göstermektedir.113
Ancak işlem zincirinin tek amacı analiz edilen madde (taş ve seramik) nin
üretim ve kullanımındaki eylemler dizisinin yeniden oluşturulmasından ibaret değildir.
Bunun yanı sıra uygulanan eylemin sosyal ve kültürel bağlamına da odaklanılması
gerekmektedir.114
Bleed, zincirleme modellerini oluştururken erek bilimsel 115 (teleolojik) ve
evrimsel (evolutionary) model olmak üzere iki farklı yaklaşımın bulunduğuna
değinmiştir. Erek bilimsel model, zihinsel olarak önceden belirlenmiş bir hedef
doğrultusunda eylemlerin gerçekleştiğini savunmaktadır. Bu yaklaşım linear bir süreci
gösterirken ideal örüntülerin oluşturulmasına ve kültür sisteminin emik araştırmalarına
olanak sağlamaktadır. Evrimsel model ise durumsal olarak teknik işlemlerin
belirlendiği bir süreçtir. Daha çok eylemlerin bağlamı ve dallanma seçeneklerinin
dallantı örüntüleri üzerinde durmaktadır. Ayrıca evrimsel yaklaşım etik116 davranışları
anlamamızda yardımcı olmaktadır.117 Bu bağlamda evrimselci yaklaşımı benimsemiş
olan araştırmacı Bar-Yosef, teknolojik sistemin durumsal çeşitliliğine vurgu
yapmaktadır. En azından Alt ve Orta Paleolitik dönem için emik bir yaklaşımın çok
113 Oba, 2015: 102
114 Nishiaki, 2006 : 325 115 Erek: Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef (Türk Dil Kurumu).
116 Emik ve etik: Kültürel ifadeleri yerli kültürün bakış açısıyla (emik) veya gözlemcinin kültürel bakış açısıyla (etik) anlama
çabasına ayırt etme amacıyla kullanılan terimlerdir. (Emiroğlu, 2003: 260-261) 117 Bleed, 2001: 120-121
35
mümkün olmadığını dile getirmektedir. Ona göre, bu dönemler hakkında çok fazla
bilginin bulunmaması (insanların dönemsel hareketleri, avlanma stratejileri,
paleodemografisi, yayılım mekanimaları ve yontmataş aletlerin sosya bağlamı vb.),
antropolojik ve etnolojik araştırmalarının uygulamalarına zorluk çıkartmaktadır. 118
Chaîne opératoire’ın sosyal boyutlu araştırmaları Karlin ve Julien (1994)
tarafından tekno-psikolojik ve tekno-sosyolojik araştımalar olmak üzere ikiye
ayrılmıştır. Bahsedilen tekno-psikolojik araştırmalar daha çok teknolojinin bilişsel
yönüne odaklanmaktadır. Arkeolojik olarak bu araştırmalar daha çok tümleme ve
deneysel yongalama çalışmaları üzerinden oluşturulmaktadır. Buna örnek olarak
Schlanger’ın araştırması bilinmektedir. Hollanda’da yer alan Maastricht-Belvedere
yerleşiminden ele geçen malzemeler incelenerek Neanderthallerin bilişsel becerileri
araştırılmıştır. İki farklı levallois yöntemi dizisinden yola çıkarak hammaddenin
üretim sürecinin, tek bir doğrultuda değil, esnek ve yaratıcı bir şekilde uygulandığı
belirtilmiştir.119
Tekno-sosyolojik araştımalar ise teknolojinin paleo-etnografisine
odaklanmaktadır. Bu da teknolojinin gündelik hayat içerisindeki rolünü anlamaya
yöneliktir. Yontma işlemlerinin yapıldığı yerlerin tespiti ve aletlerin yerleşim
içerisinde ne şekilde kullanıldığı araştırma konularını oluşturmaktadır.120
Belirtilmesi gereken önemli noktalardan bir diğeri ise chaîne opératoire’ın,
nesne biyografisi ile karıştırıldığı gerçeğidir. Burada belirtilen kavramlar daha çok alet
veya materyallerin fenomeni ile ilgili bir konudur. Chaîne opératoire ise bir materyalin
üretim zinciri veya yaşam biyografisi içerisinde insanların eylemsel zincirini veya
118 Bar-Yosef ve Van Peer, 2009 : 117
119 Schlanger 1996 : 232 120 Karlin ve Julien, 1994; Conneler, 2011
36
sürecini ortaya koymaya yöneliktir. Yani, sadece materyalin üretim zincirinin veya
nesne biyografisinin ortaya konulması, materyalin chaîne opératoire’ının ortaya
konulduğu anlamına gelmemektedir. Bunun anlaşılması ise malzemenin ne şekilde
kavrandığı, ne şekilde güç uygulandığı gibi birçok farklı faktöre bağlıdır.121
Bleed’e göre Fransız ekolünün ortaya koyduğu chaîne opératoire’ın üç farklı
önemi vardır:
1. Farklı görünen aletler arasındaki ilişkiyi göstermesi ve betimleyici tipolojiyi
aşmaya çalışmasıdır.
2. Hem kuramsal hem de pratik tartışmalarda konu olmasıdır.
3. Materyal sistemin düşünsel kısmına da vurgu yapmasıdır.122
Sonuç olarak, işlem zinciri modellemeleri tekil aletlerin yakın incelemelerine
olanak sağlamasının yanı sıra alet topluluğunun bütüncül olarak değerlendirilmesi
gerektiğini göstermektedir. Bu yöntem, deneysel ve replikatif çalışmalar ile beraber
uygulanabilmektedir.123
7.1.1. Chaîne Opératoire Analiz Yöntemleri
Teknoloji araştırmaları sadece aletin üretim sürecini değil, üretim sürecindeki
eylemleri de içerir. Arkeolojik malzemeden yola çıkarak eylemlerin yeniden
canlandırılması için belli başlı bir metodolojik çerçeve gerekmektedir. Mauss bu
metodolojik çerçeveyi bedensel jestlerin sosyal yönüne ağırlık vererek
değerlendirirken, Leroi-Gourhan biyolojik ve doğa tarihi (natural history) açıdan
yorumlamaktadır.124
121 Oba, 2015: 102
122 Bleed, 2001:108
123 Bleed, 2001: 114 124 Schlanger, 1994: 144-145
37
Mauss’un ortaya koyduğu bedensel teknik kavramına göre, farklı toplumların
geleneksel olarak bedenlerinden yararlanma biçimleri aynı değildir125. Buna örnek
olarak yüzme, yürüme ve oturma gibi bilinçsiz olarak yapılan teknik eylemlerin zaman
ve kültürlere göre farklılık gösterdiğini vurgulamıştır. Toplumsal yapıya bağlı olarak
habitus (alışkanlıklar), ‘sadece kişilere ve onların taklitlerine göre değişmezler;
özellikle toplumlara, eğitim biçimlerine, zevke, modaya ve prestij değerlerine göre
değişirler’. Yani, sosyolojik, psikolojik, biyolojik ve fiziksel etmenler insanın
bedensel tekniğini yapılandırmaktadır. Bunun yanı sıra cinsiyet ve yaşa göre de beden
tekniklerinin değişiminden söz etmektedir.126
Mauss, tekniği ‘efektif ve geleneksel olan eylem’ şeklinde tanımlamaktadır.
Burada bahsedilen ‘eylem’, bir amaca yönelik uygulanan bedensel hareket,
‘geleneksel’ ise bu hareketlerin geçmişten miras olarak kalması ve çeşitli şekillerde
öğrenilebilmesini ifade etmektedir. ‘Efektif’ ise fiziksel eylemin sonucunda oluşan
fiziksel durumdur. Buradan tekniklerin sosyal bir fenomen olduğu ve her kültüre göre
farklılık gösterdiği anlaşılmaktadır. 127 Diğer taraftan Leroi-Gourhan, insan
hareketlerini üç farklı boyutta değerlendirmektedir. Bunlar yemek ve cinsellik ile
ilişkilendirilen biyolojik, ‘otomatik hareket’ 128 , bilinçli bir şekilde düşünmeden
yapılan süreklilik gösteren makinesel hareket ve tam olarak bilinçli bir şekilde yapılan
bilinçli harekettir.129
Chaîne opératoire’ın kavramsal düzlemine inmeden önce bu kavramın veya
125 Mauss,2006:467 126 Mauss,2006 :471
127 Lemonnier, 1992: 5-6
128 Otomatik hareket; yüz yıkama, yazı yazma ve yemek adabı gibi eğitim ve deneyim ile edinilen hareket türüdür. Bu hareketlerin zinciri bir etnik grubun üyelerinin birey olarak uyguladığı hareketlerin temelini oluştumaktadır. Bu hareket
zincirini yerine getirirken aktiviteyi yönlendiren veya rastlantısal olarak karşılaşılan olaylara karşı bilinçli bir müdahale ile
bu zincir düzenlenmektedir. Nishiaki 2005: 13 129 Nishiaki, 2005:13
38
yöntemin isim babası olan Andre Leroi-Gourhan’nın çalışmalarından bahsetmek
gerekir. Leroi-Gourhan temel olarak, teknik faaliyetlerin aynı zamanda sosyal
faaliyetler olduğunu düşünmüştür. Marcel Mauss ile ilişkilendirilmiş Fransız
antropoloji geleneğinden bahsederek, insan bedeninin bir anlam, güç, simge ve elbette
eylem kaynağı olarak sahip olduğu önemi vurgulamıştır.130
Leroi-Gourhan, chaîne opératoire kavramını 1950’li yıllarda ortaya koymuştur.
Mauss’un ortaya koyduğu bedensel teknik kavramını daha analitik bir zeminde
arkeoloji camiasına tanıtmıştır. Leroi-Gourhan, eylemler dizisinin (gestural sequence)
etnik geleneklere dayandığını ve toplumsal bellekte kemikleştiğini düşünmektedir.
Teknolojiyi bireysel teknik eylemlerinin empirik izleri ve makroevrimsel süreç olmak
üzere iki farklı ölçek içerisinde akıl süzgecinden geçirmiştir. Leroi-Gourhan’ın bu
tanımı sayesinde arkeolojik malzemelerde yapılan morfoloji, tipoloji ve fonksiyon
araştırmalarından ziyade malzemenin dinamik yaşam öyküsüne dair araştırmalar
ağırlık kazanmıştır.
Leroi-Gourhan’ın bize sunduğu araştırmalar Kuzey Amerika sosyal
bilimlerinin empirik doğası ile farklılık göstermektedir. Bunun yanı sıra Leroi-
Gourhan’ın interdisipliner çalışmaları, araştırmacıların onu anlamasını zorlaştırmıştır.
Eserlerinde felsefe, sosyal antropoloji, tarih öncesi arkeolojisi, paleontoloji ve biyoloji
gibi dallardan yararlanmıştır.131 Leroi-Gourhan’ın multidisipliner çalışmaları farklı
yöntem ve yaklaşımları birleştirmiştir. Ancak bu durum, İngilizce konuşan
işlevselcilerin sosyal antropolojide Levi-Strauss’u, Binford ve benzer ekoldeki
araştırmacıların ise Bordes’i baz alarak tartışmalarını sürdürmelerine yol açmıştır.132
130 Gamble, 2014:114
131 Audouze, 1999: 279 132 Audouze, 1999: 279
39
Leroi-Gourhan’a göre teknikler aynı zamanda eylemler ve aletler olup, doğru
sentaks sırasıyla düzenlenmiştir. Bellek, beyin ve maddi alanın dialoğu ile ortaya
çıkmaktadır. ‘Le Geste et la parole’’ de (jest ve konuşma) yontmataş aletler üzerinden
tarih öncesi insanların betimlemelerini ve zihinsel süreçlerini incelemiştir. Leroi-
Gourhan, insanların evrimleşme sürecini hareketlilik, özgürleştirme ve dışsallaştırma
süreci olarak tayin etmiştir. Zira insanlar başka hayvanlardan farklı olarak kültürlü
varlıklar olup, insanlıkta her zaman bir uzmanlaşma olmuştur. Bu da insanın kendi
bedeni dışında da var olmasını sağlamıştır. Bu varoluş ise üretim yoluyla
gerçekleşmiştir. İnsanlık soyu bipedalizme geçene kadar diğer memeliler ile paralel
bir evrim göstermiştir. Ön ayakların özgürleşmesi, el ve ağzın yanında beynin
özgürleşmesine de yol açmıştır.133
1970’li yıllarda temelinde etnolojik araştımaları barındıran işlem zinciri ile
ilgili farklı yaklaşımlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Lemonnier, işlem zincirinin ve
stratejik safhaların değişim gösteren ve göstermeyen kısımlarının olduğunu ortaya
koymuştur. Bu stratejik safhalar, her zaman toplumsal olarak kontrol edilmiş, teknik
ve toplumsal yapılar arasında köprü olmuştur.
İnsan eliyle üretilmiş olan maddi ve somut şeyleri üretmeye yönelik zihinsel
işlem zinciri, teknolojinin sosyal simgesi olmakta ve Lemonnier tarafından ‘proje
şeması’ olarak adlandırılmaktadır. Bu kavram, belli bir işlemde, hammadde, alet ve
eylem gibi teknik bileşenleri sıralayan ve birbirine bağlayan zihinsel bir modeli temsil
etmektedir. Aynı zamanda bu model belli bir teknik amacı hedefleyen işlem zincirini
sıralamaktadır. Lemonnier “en iyi arı ile en kötü mimarı ayıran şeyin mimarın bir odayı
inşa etmeden önce zihninde inşa etmesi” olduğunu savunan Marx’ın fikrini buna örnek
133 Audouze, 2002: 289-290
40
olarak göstermektedir.134
Tixier, teknoloji araştırmalarını insanın beden hareketlerini içeren birkaç
tekniği detaylı bir şekilde araştırarak tarih öncesi insanlığın materyal kültürünü
kavramsal olarak anlamak için kullanılabilecek bir yöntem olarak yorumlamıştır.135
Buna dayanarak Tixier, yontmataş malzemelerin teknolojik okumasını yaparak işlem
zincirinin sistematik olarak araştırılmasına olanak sağlamıştır.136
Tixier’in ortaya koyduğu teknolojik analiz yönteminde, analizler iki kavram
üzerinden ilerlemektedir. Bunlar, metot ve tekniktir. Yontucu bireyin, bilinçli veya
bilinçsiz olarak taşı yongalama sürecini metot, yongalamada kullanacağı aletleri ve
yongalamadaki hareketleri teknik olarak tanımlamıştır.137
Metot, ilk olarak yontucu bireyin ürünü zihninde canlandırması (concept) ve
bu doğrultuda malzemenin temininden tamamlanmasına kadar olan ideal süreci
tasarlamasıdır. ‘Zihinsel tümleme’138 olarak tanımlanan bu süreç, talep edilen ürünün
şekli (consept) tasarlandıktan sonra, malzeme üzerinden üretim sürecinin
düşünülebilmesinin yanı sıra, malzemeye göre konsept tasarlanabilmesine de imkan
sağlamaktadır.139
Ancak, yontmataş üretim sürecinde farklı parametreler (malzemenin formu ve
kalitesi, yontucu bireyin beceri düzeyi, yontma için kullanılan aletlerin şekli ve
materyali vs.) istenilen ürünü üretmekte zorluk yaratmaktadır. Bu yüzden karmaşık
metot yapılandırması ve uygulaması yapan bireylerin uzman yontucu olduğu
134 Lemonnier, 1992: 81
135 Inizan ve diğ., 2005: 8 136 Pelegrin, 2009: 95
137 Oba, 2015: 103
138 Yamanaka, 2012 139 Oba, 2015: 103
41
söylenebilmektedir.140
Oba’ya göre metodun yeniden yapılandırılması, tekno-ekonomik araştırmayla
sağlanmakta ve bu da parçaların yumru veya çekirdekten hangi safhada
yongalandığının araştırılması ile mümkün olabilmektedir. Bu şekilde malzemeler,
tipolojik tanımından öte üretim safhaları üzerinden kategorize edilebilmektedir.141
Teknoloji analiz yönteminde kullanılan ikinci kavram olan teknik ise aletin
üretimindeki eylemle ilgili olup, üç farklı parametreden oluşmaktadır:
1. Yongalama için kullanılan aletin kalitesi ve şekli (sert taş, yumuşak taş vb.)
2. Gücün uygulanma şekli (direkt vurma, dolaylı vurma, baskı vb.)
3. Yontulan malzemenin yerleştirilme şekli, yontucu bireyin beden formu (örs
üzerinde diğer destekleyici ekipmanlar vb.)
Bu üç parametrenin anlaşılmasında, yontucu bireyin üretim esnasında
çekirdeği ne şekilde kavradığı, hangi açı ile vurma düzlemini tuttuğu ve hangi
yongalama aletini kullanarak ne kadar güç uyguladığı gibi etmenler önem
kazanmaktadır. Uygulanan eylemler, etnolojik veya deneysel araştırmalar sayesinde
yontmataş alet üretiminde yeniden yapılandırılabilmektedir.
Tekniğin tayin edilmesinde önem kazanan şey ise yontmataş aletlerin üzerinde
bulunan izlerdir. Vurgaç ile malzemenin temas ettiği nokta, yani yongalamanın
başladığı yerde bulunan izler farklı tekniklerin tayininde önem taşımaktadır.
Oba, teknoloji araştırmalarını sekiz safhaya ayırmaktadır:
1. Konseptin aranması, aletin gözlemi ve tayini (uzunluğu, genişliği,
kalınlığı, vs.)
2. Tekno ekonomik sınıflandırma; malzemelerin üretim zinciri sırasına göre
140 Pelegrin, 2007; Oba, 2015: 104 141 Oba, 2015: 105
42
dizilmesi
3. Metodun yeniden yapılandırılması
4. Tekniğin tayini
5. Deneysel araştırma
6. Arkeolojik veri ile deneysel veri arasında karşılaştırma yapmak
7. Yeni bir deneyin yapılması ve yeniden karşılaştırma
8. Yorum ve teknik farklılığın tayini142.
1990’lı yıllara gelindiğinde chaîne opératoire yönteminin daha çok yontmataş
ve seramik analizlerinde kullanıldığı görülmektedir. Ancak, sadece doğal etkenler
teknolojik farklılıkları tam olarak açıklamamaktadır. Örneğin, benzer çevre
koşullarında benzer dilgi veya dilgicik üretiminde çeşitli çekirdek hazırlama
yöntemlerinin kullanıldığı arkeojik veriler üzerinden iyi bilinmektedir. Bunun yanı sıra
çevre koşullarının değişim göstermemesine karşın seramik üretim tekniklerinin veya
üstündeki motiflerinin değiştiği de bilinmektedir. Buradan teknolojinin sadece
ekonomik veya işlevsel amaçlı olmadığı, bununla birlikte üreticinin ait olduğu
toplumun geleneklerinin ve kültürünün de teknolojiyi etkilediği açık bir şekilde
anlaşılmaktadır. Alet üretiminde kullanılan teknik, ebeveynden çocuğa veya ustadan
çırağa, nesilden nesile eğitim ve öğretim ile aktarılan bir olguydu. Alet üretimindeki
yöntem, üreticinin bağlı olduğu toplumsal yapı ve geleneklerden ayrı olamazdı. Böyle
bir durumda toplumun biriktirdiği kültür ve bilginin yanı sıra üreticinin bulunduğu
toplumsal durum ve eğitim düzeyi de önem kazanmaktadır.143
Diğer taraftan chaîne opératoire yönteminin tam anlamıyla uygulanabilir
olmadığını savunan araştırmacılar da mevcuttur.
142 Oba, 2015 : 105 143 Nishiaki, 2006: 325-326
43
Edmonds, chaîne opératoire kavramının temelinde yapısalcılığın olduğunu
vurgulamaktadır. Çoğu teknoloji araştırmacısı, geçmiş dönem işlem şeması (schema
operatoire) ya da sosyal veya bilişsel olarak teknolojik hareketler (action) için belirli
bir şablon oluşturmakla ilgilenmişlerdir.144
Genel anlamıyla linear bir işlemi zincirinin şemalar veya diagramlar ile
gösterilmesi bu sürecin bir kalıp haline getirilmesidir. Bu nedenden dolayı alet üreten
bireyin her işlem aşamasında durumsal kararlar vererek daha çeşitli bir işlem zincirini
oluşturduğu belirtilmektedir.145
7.1.2. Chaîne Opératoire Uygulama Örnekleri
7. 1.2.1. Yontucu Bireylerin Tanımlanması
Pigeot, Magdalenien döneme ait (G.Ö. 12,000±220) Fransa Etiolles’de yaptığı
araştırmalar sonucu 3 farklı uzmanlıkta yontucuların bulunduğunu tespit etmiştir. Dilgi
üretiminde kullanılan parçaların tümleme çalışması yapılarak üretim zincirleri tespit
edilmiştir. Uzman yontucular, bol miktarda düzgün şekilli dilgiler üretmişlerdir. Daha
az yetenekli yontucular basit yontmalar gerçekleştirmiştir. Acemi yontucular ise daha
çok uygulanan hareketleri taklit etmiştir.146 Bunun gibi hatalı veya acemice yapılmış
örneklerin çocuklar tarafından üretildiği, çocukların uzman yontucuları gözlemleyerek
uzmanların hareketlerini kopyalamaya çalışmış oldukları düşünülmüştür. Bu durum
teknik bilginin aktarımına dair ipuçları vermektedir. Bunun yanı sıra farklı uzmanlık
düzeyindeki yontucuların yerleşim alanının farklı bölgelerinde yonga işlemlerini
gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Bu durum yontucu gruplar arasında bir hiyerarşinin söz
144 Conneler, 2011: 164
145 Dobres, 2000:174 146 Bodu ve diğ., 1990: 148
44
konusu olduğunu göstermektedir.147
Yine Fransa’da bulunan Pincevent yerleşiminde Bodu, Karlin ve Ploux
tarafından ele geçen yontmataş alet topluluğuna dair yapılan araştırmalar sonucunda
üç farklı uzmanlık düzeyinde yontma işçiliği tespit edilmiştir: 1. grup, uzman
yontucular; 2. grup, orta derece yontucular; 3. grup, acemi yontucular.
Bu üç grup, yontmataş üretim dizisindeki bağlam açısından farklılık
göstermekte olup Bodu ve arkadaşları bunu, sekiz madde ile açıklamışlardır.
1. Kompleks kavramsal şema: 1. grupta çözümlemelerin karışık olduğu
durumlar için sistematik arayışlar gerçekleştirilirken, 2. grupta ise
sistematik olarak basit çözümler üretilmektedir.
2. Yontmataş üretim dizisinde ön-tasarım evresi (pre-conception): 1.grupta,
tüm işlem sürecinin detaylı ve stratejik olarak tasarlandığı görülmektedir.
2. grup ise daha kararsız bir genel şema içerisinde ilerleme göstermektedir.
3. Kavramsal şemanın özgünlüğü: 1.grup, yumrunun şekline göre farklı
alternatifler ile işçilik yürütebilmektedir. 2. grup ise görece daha
basmakalıp şemalar üzerinden işçilik yürütmektedir.
4. Amaçlanan ve gerçekleştirilen arasındaki fark: 2.grupta sık sık bunun gibi
farklar ortaya çıkmaktadır. Bunun nedeni ise teknik ve kavramsal hataların
bulunmasıdır.
5. Hammaddelerin kusursuz bir şekilde ekonomik olarak tüketilmesi:
Çoğunlukla 1.grup tarafından uygulanmaktadır. 2. grupta bu durum
istikrarsız bir şekilde uygulanmakta ve orta düzeyde bir başarı elde
edilmektedir.
147 Pigeot, 1987; Bodu ve diğ., 1990: 159
45
6. Çekirdeğin terk edilme evresi: 1.grup normal bir şekilde çekirdeği
tüketmektedir. 2. grupta ise yontma işlemi yanlış bir şekilde uygulandığı
zaman çekirdek erken bir evrede terk edilmektedir. 3. grup ise her zaman
çekirdeği erken bir evrede terk etmektedir.
7. Dilgilerin üretimi: 1.grupta istikrar göstermektedir. Her yontmataş alet
topluluğunun 25/30’u dilgi olarak üretilmektedir. 2.grubun dilgi üretimi
değişkenlik gösterirken 1. gruptan daha azdır. 3. grupta ise dilgi üretimi
olmamıştır.
8. Dilgilerin kalitesi: 1.grupta iyi ve değişmez (stabil) şekilde üretilmiştir, 2.
gruptaki örnekler ise orta kaliteli ve çeşitli formlar içermektedir.148
148 Bodu ve diğ., 1990: 152
46
Şekil 6. Magdalenien dönem Pincevent’da görülen 3 farklı ustalık düzeyini gösteren şema.
(Karlin ve Julien 1994, s. 157)
İ. 1. seviye yontucu karmaşık işlemler uygulayarak malzemeyi optimize bir
şekilde kullanmıştır. İİ. 2.seviye yontucuda ne tüm verilerin değerlendirmesi ne de
ileriye dönük planlama kapasitesinin olduğu görülmektedir. Kusurlu hammadenin
kullanımı veya hatalı eylemler sonucu çekirdeğin erken bir safhada terk edilmesine
neden olmaktadır. İİİ. 3.seviye yontucu (acemi), bilgisiz, ileriye dönük planlamada
zorluk çekitği ve eylemlerin kontrolünde zorluk yaşadığı görülmektedir.149
149 Karlin ve Julien 1994: 157
47
2 veya 3 yetişkin birey ve bir bireyin ise çocuk veya acemi olduğu
düşünülmektedir. Uzman yontucu tarafından yontulan bir örneğin tüm yontma
sürecinin bulunması. Bu örneğin acemi yontuculara bilgi aktarımını için yapılan bir
gösteri olabileceği dile getirilmiştir. 150
Fransa’da yapılmış araştırmalara benzer bir örnek olarak Japonya’nın
Yamagata ili, Takaseyama yerleşmesinde orta Jomon dönemi bitiş evresine ait
tabakada bir alana birikmiş yontmataş alet topluluğu üzerinde yapılan araştırmalar
gösterilebilmektedir.151 Bu alet topluluğu (SX241), 1204 adetten oluşmakta ve dilgi,
sırtlı dilgi, dilgi çekirdeği, yonga ve yonga çekirdekleri gibi parçaları içermektedir.
Alet olarak kazıyıcılar ve ok ucu ele geçmiştir.152 Buluntu topluluğunun tümleme
çalışmaları sonucunda farklı işlem zincirleri yeniden oluşturulmaya çalışılmış ve
yontma işlemini uygulayan farklı bireylerin olduğu araştırmacı tarafından ifade
edilmiştir. SX241’de dilgi üretim zinciri ve ufak yonga üretim zinciri olmak üzere iki
farklı üretim zinciri görülmüştür. Hammaddelerin yerleşmenin yakınından getirildiği
düşünülmektedir. Ufak yongalar, dilgi üretiminde ortaya çıkan kalın yongaların
çekirdek olarak kullanımıyla üretilmiştir. Bu ufak yongalar ise ok ucu haline
getirilmiştir.153 Üretimdeki asıl amacın dilgi üretmek olduğu, ufak yongaların ise yan
ürün olarak ortaya çıktığı belirtilmektedir. İki üretim zinciri kıyaslandığında, dilgi
üretiminin çok safhalı olmasına karşılık ufak yonga üretiminin kolay bir üretim zinciri
olduğu anlaşılmaktadır. Bazı örneklerde yongalama işleminin başarısız olduğu ve
çekirdekte kırılmanın gerçekleşmediğine dair izlere rastlanmıştır. Bu durumun,
kullanılan vurgacın küçük olması ve uygulanan gücün az olmasından kaynaklandığı
150 Bodu ve diğ., 1990: 159
151 Oba, 2014: 3
152 Oba, 2014: 4 153 Oba, 2014: 20
48
düşünülmektedir. Buna ek olarak acemice vuruşların yapıldığına dair izlere de
rastlanmıştır. Buna dayanarak yontucu kişinin çocuk olduğu iddia edilmiştir.154
Sonuç olarak Oba, yerleşme içi alandan ele geçen yontmataş alet topluluğu
üzerinde yaptığı üretim zinciri araştırmalarında iki farklı üretim zincirinin
bulunduğunu ortaya koymuştur. SX241 alanının hammadde depolama alanı olarak
kullanıldığı ve üretim artıklarının yeniden değerlendirildiği anlaşılmıştır. Bununla
birlikte farklı ustalık seviyelerindeki bireylerin bulunduğu belirtilmiştir. Bu ustalık
seviyeleri;
1. Yonga alet üreten acemi çocuk,
2. Yonga alet üreten az deneyimli çocuk,
3. Yonga alet üreten uzman birey,
4. Dilgi üreten uzman birey olmak üzere 4 gruba ayrılmıştır.
Şekil 7. SX241’den ele geçen yontmataş alet topluluğundan yola çıkarak oluşturulan işlem
zinciri şeması (Oba 2014, s.24)
Doğu Danimarka’da yer alan Trollesgave’de de benzer bir araştırma
154 Oba, 2014: 21
49
yürütülmüştür. Bu yerleşim 1970’li ve 80’li yıllarda kazılmış, C14 ve TL tarihlendirme
yöntemi ile G.Ö. 11.600 yılına tarihlendirilmiştir. Çakmaktaşı aletler, teknolojik ve
tipolojik araştırmalar sonucunda Üst Paleolitik Dönem Bromme Kültürü içinde
tanımlanmıştır. Yerleşim yerinde kullanılan hammaddeler yerel kaynaktan elde
edilmiş olup, idareli olarak tüketildiği anlaşılmıştır. Bu özellikler Allerod ılık safhasına
ait Bromme Kültürü’nün karakteristiğini oluşturur. Bu yayılım, özellikle güney
İskandinavya’da görülmekte olup, bu kültürün alet çantası içerisinde büyük saplı uçlar,
kazıyıcılar ve taş kalemler bulunmaktadır. 155 Yerleşim yerinden ele geçen
buluntuların tümleme çalışması yapılarak yontucu bireyler hakkında bilgi
edinilmiştir.156 Fischer, usta, deneyimli ve deneyimsiz veya çocuk bireylerin yontma
işleminde bulunduğunu ve bu alanın bir nevi yontma okulu olduğunu iddia etmiştir.
Merkez ocak yeri çevresinde 3 farklı yontma dağılım kümesi bulunmuştur. Her bir
küme farklı işçilik seviyesi, farklı miktar ve kalite çıktısı vermektedir.157
Türkiye’deki araştırmalara örnek olarak Kayacan’ın Aşıklı Höyük’teki
çalışmaları verilebilmektedir. Aşıklı Höyük’teki yontmataş buluntu topluluğu, üretim
bakımından ustalık isteyen ürünlerden tecrübesiz bir üretime doğru farklı seviyelerde
örnekler göstermektedir. Bu sebeple toplumun her kesiminin yontuculuk
faaliyetlerinde bulunduğu düşünülmektedir.158
Bu farklı seviyelerdeki üretimi Kayacan dört gruba ayırmıştır:
1. Ustalık isteyen üretim
2. Deneyimli yontucuların üretimi
3. Gündelik/basit üretim
155 Fischer, 1990: 33
156 Fischer, 1990: 42
157 Fischer, 1990: 44-48 158 Kayacan, 2014: 142
50
4. Çırak / Çocuklara ait üretim
(Kayacan 2014, s. 144)
Ustalık isteyen buluntuların ortaya çıkmasının, yerleşimdeki insanların diğer
gruplar ile etkileşiminin artmasından kaynaklandığı düşünülmüştür. Deneyimli
yontucuların ve gündelik üretimi gösteren buluntu topluluğunun baskın yapısı
yerleşim insanlarının kollektif yapısına bağlanmıştır.159
7.1.2.2. Bilgi Aktarımı
Pelegrin’e göre yontmataş üretiminde görülen bilgi ve hareket sistemlerinin
159 Kayacan, 2014: 142
Şekil 8. Deneyimli yontuculara ait (ikinci)
üretim. Resim 2. Usta işi (ilk üretim).
Şekil 9. Gündelik / basit (üçüncü) üretim. Resim 3. Çırak / çocuklara ait üretim.
51
yayılımını anlamak için bilgi birikimi (connaissances160) ve deneyim (savoir-faires161)
kavramlarının ayrılması gerekmektedir. Connaissances, daha çok yazılı olarak
aktarılabilen bilgiyi tanımlarken, savoir-faire yazılı olarak aktarılması her zaman
mümkün olmayan hareket ve bilişsel beceriler ile alakalı bilgiyi ifade etmektedir.162
Aynı zamanda savoir-faire pratik bilgiden oluşur. Bu bilgi, gözlem, tekrarlanan
uygulama (alıştırma) veya sık etkileşim halinde olan sosyal alanlar içindeki öğretim
üzerinden edinilir.
Pelegrin’in, büyük boy dilgilerin baskı tekniği ile üretimindeki yayılımı ile
ilgili yaptığı araştırmada bu fikrini baz aldığı görülmektedir. Avrupa ve Batı Asya’nın
Neolitik ve Erken Tunç Çağı’nda 30 cm’i geçen dilgilerin baskı tekniği ile üretildiği
bilinmektedir. Bu üretim tekniği ‘çakmaktaşından büyük bir dilgi çekirdeği hazırlanır
ve çekirdeğin vurma yüzünün bir köşesine baskı uygulanarak dilginin alındığı teknik’
şeklinde açıklanır. Ancak salt bu bilgi dilgi üretimi için yetersiz kalacaktır. Buna ek
olarak baskının açısı, baskı için kullanılan aletin vurma düzleminin kenarına olan
uzaklığı, baskının gücü, çekirdeğin bakımı, baskı aletinin boyutu vs. başka bilgiler de
gerekmektedir. Mikrolitlerin baskı ile yongalanması, çekirdeği ve mikrolitin kendisi
gözlemlenerek, imitasyonu ve rekonstrüksiyonu mümkün olabilir. Ancak büyük boy
dilgilerin aslı gözlemlense de deneyimsel bilgisinin anlaşılıp yeniden üretilmesi kolay
değildir. Bu olgu bize tekniğin yayılımını yorumlamamıza dair ipuçları vermektedir.
Buradan da anlaşıldığı üzere, yontucu uzman bu yontma tekiğinin eğitimini
başkalarına doğrudan öğretmediği sürece, baskıyla üretilen büyük boy dilgi tekniğinin
160 Kayacan ingilizce knowledge kelimesini genel bilgi, know-how kelimesini bir işi yapabilme bilgisi ve deneyim olarak
çevirmiştir. Kayacan 2014: 138 161 Savoir-faire (know how, uzmanlık, teknik bilgi, teknik uzmanlık) pratik bilgiden oluşur. Bu bilgi gözlem, tekrarlanan
uygulama (alıştırma) veya yoğun etkileşim halinde olunan sosyal alanlar içindeki öğretim üzerinden edinilir. (Boëda ve
diğ., 1990: 43) 162 Pelegrin, 1990:118
52
yayılımı ve aktarımı zordur.163
7.1.2.3. Cinsiyet
Batı Asya Neolitik dönem yontmataş aletlerinde görülen teknik değişime dair
başka bir analiz ise Nishiaki tarafından yapılmıştır. Kuzey Suriye’de Akeramik
evreden Seramikli Neolitik evreye geçiş sürecindeki yontmataş endüstrisi
incelendiğinde; biri temel olarak avcılık için kullanılan dilgi üretimine dayalı işlem
zinciri, diğeri ise tarım ve ev işleri için kullanılan yonga üretimine dayalı olmak üzere
iki farklı işlem zinciri görülmektedir. Bu iki işlem zinciri arasında, kullanılan
hammaddenin kalitesinden çekirdek düzelti şekillerine, çekirdek düzelti şekillerinden
terk ediliş evrelerine kadar eylemsel farklılıklar göze çarpmaktadır. 164 Akeramik
Neolitik dönemden Seramikli Neolitiğe geçiş dönemlerinin görüldüğü Tell Bouqras’da
erken dönem alet üretiminde yerel olmayan kaynaklardan kaliteli hammaddeler
kullanılırken, geç dönemlere doğru yerel kalitesiz hammaddeler kullanılmış olduğu
anlaşılmıştır.165 Bunun yanı sıra alet üretiminde görülen yontma tekniği de değişmiştir.
Erken dönemlerde navi-form çekirdeklerinden organize bir şekilde bol miktarda dilgi
üretimi görülürken, geç dönemde daha çok yonga ağırlıklı endüstri karşımıza
çıkmaktadır. Üçüncü farklılık ise aletlerin formunda görülen belirgin değişikliktir. Ok
uçları, kazıyıcılar ve taş kalemler gibi alet tiplerinin yerini net bir şekil oluşturmayan
dişlemeli aletler almıştır.166 Nishiaki, bu iki farklı eylemsel süreci, uygulayan bireyin
cinsiyet farklılığı üzerinden yorumlamıştır. Bu ilişkinin zamanla değişimini analiz
eden Nishiaki, ilk evrelerde dilgi endüstrisinin ağırlıklı olmasına rağmen Akeramik
163 Pelegrin, 1990:123-124
164 Nishiaki, 2006:328
165 Nishiaki, 1995:51 166 Nishiaki, 1995:52
53
Neolitik dönemin sonunda yonga üretimine dayalı işlem zincirine geçiş olduğunu
belirtmiştir. Bu verilere dayanarak avcılık yapan erkeklerin, kadınların ağırlıklı olarak
yaptığı tarıma geçerek, bu şekilde toplumda yapısal bir değişiklik olduğuna dair bir
model ortaya koymuştur.167
7.1.2.4. Toplumsal Pratik
Finlay, mikrolit üretim zinciri üzerinden, bu aletlerin tek bir birey tarafından
tüm süreçler uygulanarak üretilmesinin imkânsız olduğunu ve topluluk içerisinde yaş,
cinsiyet ve akrabalık ilişkilerine göre iş bölümlemesinin yapıldığını vurgulamıştır.168
İskoçya’nın Mezolitik dönemine ait Aberdeenshire’da bulunan Forvie
Kumluğu’nda yapılan yontmataş analizlerinde birkaç bireyin taş yontmacılığı yaptığı
anlaşılmıştır. Bireylerin sağlak ve solak olduğu mikroburin laterizasyonu ve kabuksal
konum (cortical location) çalışmaları aracılığıyla ortaya çıkarılmıştır. Forvie
Kumluğu’nda bulunan Scatter 3’te, dilgilerin sağ kısmında kabuğun bırakılmış
olmasına dayanılarak, çekirdek redüksiyonunun erken safhasında solak bir bireyin bu
işi üstlendiği düşünülmektedir. Ancak, aynı yerde bulunan mikroburinlerde sol-taraflı
kertik/çentikli örnekler de bulunmaktadır. Bu sebeple bu mikroburini üreten birey veya
bireylerin sağlak olduğu düşünülmektedir. Bu durum ise üretim sürecinde en azından
iki bireyin birlikte çalıştığını göstermektedir. Bir birey taşımaklıkları modifiye ederken
diğeri alet haline getirmiş olmalıdır. 169 Bu ve benzer örüntüler üretilen aletlerin
167 Nishiaki, 2006: 328
Bu tarz cinsiyete dayalı işlem zinciri yaklaşımların evrensel bir yapı olarak değil coğrafi, kültürel ve zamansal bağlam içerisinde
değerlendirilmesi önemlidir. Toplum veya topluluk içerisindeki iş bölümlerinin sadece cinsiyetee göre değil, sosyal, ekonomik
ve kültürel yapıya göre değişiklik gösterdiği etnolojik ve sosyolojik çalışmalar sayesinde açığa çıkmıştır.
168 Finlay, 2000; Conneler, 2008: 166 169 Conneler, 2008: 166
54
toplumsal ürünler olduğunu göstermekle birlikte bireylerin farklı görevler üstlendiğine
dair de fikirler vermektedir.
Toplumsal pratiğe örnek olarak gösterilebilecek bir diğer araştırma ise Fıstıklı
Höyük yerleşiminde yapılan çalışmalardır.
Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan Fıstıklıhöyük (M.Ö.6080-5750 cal.)
yerleşiminde yapılan arkeolojik araştırmalarda Halaf dönemine ait malzemeler ele
geçmiştir. Bu topluluğun bir bölümünün Halaf döneminde konar-göçer olduğu
diğerlerinin yerleşik bir yaşam tarzını benimsedikleri anlaşılmıştır.170
Fıstıklıhöyük’ten ele geçen yontmataş aletlerin işlem zincirini araştıran
Sarzmann, taş aletlerde görülen benzerlik ve kurallılıklar sonucunda yerleşimde
çalışma topluluğu (community of practice) olabileceğini ifade etmiştir.
Çekirdekler, nonformal aletler ve atık parçalar üzerinden işlem zinciri
yapılandırılmıştır.
Yerleşim yerinde genel olarak yedi işlem safhasından oluşan işlem zinciri
görülmekle birlikte, işlem safhalarının her zaman birbirini takip etmediği
anlaşılmaktadır. Bu safhalar şu şekilde sıralanmaktadır:
1. Hammadenin seçimi ve temini
2. Çekirdeğin işlenmesi (dilgi üretimi – yonga üretimi)
3. Üretimin devamı ve kullanımı (kullanım – yongalama ürünlerinini
modifikasyonu)
4. Çekirdeğin yenilenmesi
5. Kullanılmış parçaların yenilenmesi
6. Terk edilme
170 Starzmann, 2012: 52
55
7. Yeniden kullanım
Teknolojik olarak Fıstıklı Höyük’te yedi farklı çalışma topluluğu (community
of practice) olduğu anlaşılmıştır.171
Halaf döneminin teknolojisi ve zanaatının dinamizmini anlamak üzere sosyal
ve kültür antropolojisi araştırmalarında kullanılan bir terminoloji olan ‘community of
practice’ kavramı kullanılmıştır. Bu kavram, her bir üyesi aynı faaliyetleri gösterebilen
ve beraber uygulamada bulunabilen bireylerden oluşan kolektif sosyal grupları
tanımlamaktadır.
Uygulayıcı topululuklarda, üretimde bireyler arası iletişimin yanı sıra teknik
bilgi aktarımı da gerçekleşmekteydi.
Community of practice, yani bir topluluk içerisinde örüntü şeklindeki
pratiklerin (kurallar ve benzerlikler), yanısıra bireysel özgünlüklerin göründüğü
belirtilmiştir. Yerleşim yerinde farklı yontmataş üretim zinciri uygulayan uygulayıcı
toplulukların bulunduğu belirtilmiştir. Bu uygulayıcı topluluklar zaman içerisinde
çoğalma göstermekte ve üretim zinciri de çeşitlilik göstermektedir. Uygulayıcı
toplulukların ürettiği aletler dışında bireye has alet üretimi de mevcuttur. Bahsedilen
uygulacı toplulukların bazısı dönemsel olarak yerleşimi kullanırken, bazıları ise tüm
sene boyunca yerleşim yerinde bulunmaktaydı. 172
Bu bilgiler ışığında Halaf döneminde kollektif bir üretimin olduğu
anlaşılmaktadır.
171 Starzmann, 2012 : 53-55 172 Starzmann, 2012 : 65-67
56
7.2. REDÜKSİYON DİZİSİ (REDUCTION SEQUENCE)
Redüksiyon dizisi, yontmataş aletlerin işlem zincirini tanımlamak amacıyla
Birleşik Milletler’de gelişim gösteren bir yöntemdir.
Van Peer, redüksiyon dizisini hammaddenin terk edilecek hacime gelene kadar
uygulanan ve birbirini takip eden eylemler olarak tanımlamıştır.173 Yontmataş aletler
ise, ham taştan (yumru) yonga kopartılarak taşın kütlesinin azaltılması ile üretilir.
Hammaddenin temin edilmesinden yontmataş aletin üretimi, kullanımı ve terk
edilişine kadar olan süreyi kapsayan yontmataş aletin nesne biyografisi (life history)
içerisinde, aletin keskinliğini (sharpening) korumak veya yenilemek amacıyla yeniden
işlenmesi süreci de bulunmaktadır.
Yontmataş aletler, biyografilerinin her safhasında yongalanarak farklı şekiller
almaktadır. Bu şekilde yontmataş aletlerin formlarının zaman içerisinde değişmesi
veya değiştirilmesine redüksiyon denmektedir. Bu yöntem genellikle iki ayrı araştırma
alanında kullanılmaktadır. Bunlardan ilki, tekil yontmataş aletlerin
keskinleştirilmesinden dolayı biçim değiştirme sürecini incelerken, ikincisi olan
çekirdek tüketim süreci (core reduction), hammadde temin stratejileri, yontmataş alet
tasarımı ve mobilizasyon stratejilerini araştırmaktadır.174
William Henry Holmes, 1894’te Birleşik Milletler’de yazdığı makalede
yontmataş alet topluluğunun redüksiyon dizisini (reduction sequence) ortaya
koymuştur. Ancak Holmes bu makalede redüksiyon dizisini bir kavram olarak
tanımlamamıştır. Bu araştırma yöntemi (reduction sequence), bir taş parçasının yararlı
bir alete dönüştürülmesinde rol oynayan insanın kültürel ve fiziksel örüntülerini
göstermektedir. Holmes bu fikri, Washington’da bulunan Piney Branch taş ocağında
173 Van Peer 1992: 131 174 Nagasaki, 2006: 397
57
yaptığı araştırmalar sırasında geliştirmiştir.175
Bu bağlamda yerleşimde bulunan yontmataş aletlerin redüksiyon dizisini
anlatmak için bir tablo oluşturmuştur.
Tablo 3. (Holmes 1894, s. 129)
Tablonun sol beş sütunu erken redüksiyon evrelerini gösterirken, sağ taraf
175 Shott, 2003: 95-96
58
üretilmiş ürün olarak çekirdek aletler ve yonga aletleri içermektedir. C-D-G harfleri
arasında kalan bölgede ise önformlar (preform) yer almaktadır. Tabloda da görüldüğü
üzere Holmes, redüksiyon teknikleri olarak vurma (percussion) ve baskı tekniğinin
kullanıldığını belirtmektedir. Bunun yanı sıra redüksiyon dizisinin mekânsal boyutunu
da açıklamıştır. Yumruların bir nebze işlendikten sonra başka bir yere götürülüp alet
haline getirildiklerini belirtmiştir. Holmes’un bu konsepti redüksiyon birimlerinin ayrı
bir şekilde gösterilmesi ve yontmataş alet topluluğunun sistematik bir şekilde
karşılaştırılmasına olanak sağlamıştır. Bu sayede malzeme senkronik 176 ve
diakronik177 olarak araştırılabilmektedir.178
1930’lu yıllarda Lindermeier’de Robert’ın Folsom redüksiyonları üzerine
yaptığı araştırmada ise yongalama örüntüleri (patterns) ve kırılmış önformlar
(preform) üzerinde yer alan oluk-yivli (flute) düzlemleri dikkatli bir biçimde
incelenmiştir.179
Bu dönemlerde yapılan Holmes ve Robert’ın araştırmaları Kuzey Amerika’da
istisnai araştırmalar olup genellikle kronolojik araştırmalar çoğunluğu oluşturmaktadır.
1970’li yıllarda redüksiyon dizisi çalışmaları yükselişe geçmiş ve daha çok ‘konteks
ve amaç’ üzerine yoğunlaşılmıştır.180 Buna örnek olarak Kuzey Amerika’da yer alan
Gumu-sana ve Kukisaut yontmataş alet topluluğunu inceleyen Bradley’in araştırması
gösterilebilir.
Bradley, yerleşimden ele geçen aletleri bıçaklar, mızrak uçları, ok uçları,
kazıyıcılar ve matkaplar olmak üzere beş farklı tipe ayırmıştır. Aletlerin tanımını ise
176 Senkronik – eşzamanlı: Başlamalarıyla bitmeleri arasında geçen zaman eşit olan (olaylar), Türk Dil Kurumu. 177 Diakronik – artzamanlı: Evrim açısından ele alınan süre içinde birbirini izleyen, Türk Dil Kurumu.
178 Shott, 2003: 96
179 Shott, 2003: 96 180 Shott, 2003: 96
59
işlevsel, tipolojik ve etnolojik açıdan inceleyerek oluşturmuştur.181
Tablo 4. (Bradley 1975, s. 9)
Bradley’e göre redüksiyon dizisinin yeniden yapılandırılmasından önce
kültürel konteksin bilinmesi gerekmektedir.182 Ona göre, kültür kadar malzemenin
181 Bradley, 1975: 8 182 Shott, 2003: 96
60
fiziksel kısıtlamaları da konsepti etkilemektedir (örn. çakılın boyutu ve şekli, sileksin
mekanik işlevi vb.).
Yontmataş üretimi gibi redüksiyon süreci içeren işlemlerde bir işlemin sonraki
işlemin çerçevesini sınırlaması nedeniyle, işlemin sırasını çıkarım izlerinden ve
birleşen parçaları kullanarak mantıksal olarak tamamlamak mümkün olmaktadır.183
Sellet’e göre redüksiyon dizileri yöntemini çalışmak için üç farklı analitik
yaklaşım mevcuttur:
1. Diakritikal araştırmalar
2. Tümleme çalışmaları
3. Deneysel araştırmalar184
Diakritikal araşırmalarda, bir alet (artifact) üzerinden yongalanan bütün
çıkarımların yönünün saptanması ve kronolojik sınıflandırması yapılmaktadır. Bu
araştırma yönteminin hedefi çekirdek redüksiyonundaki örüntüleri anlamaya
çalışmaktır.
İkinci yaklaşım olan tümleme çalışmaları, diakritikal analiz yöntemini daha
sağlam bir zemine oturtan, aynı şekilde aleti yeniden yapılandırmak amacıyla
kullanılan bir yöntemdir. Kırık tümleme (fracture refitting) ve yongalama tümleme
(debitage refitting) olmak üzere iki tür tümleme yönteminden bahsedilmektedir.
Deneysel araştırmalar ise bireyin karar verme mekanizmasını, bilgisini ve
yeteneklerini anlayabilmek için kullanışlı bir yöntemdir.185
183 Goto, 2014 : 92
184 Sellet, 1993: 108 185 Sellet, 1993: 109
61
George Frison’ın makalesinde yontmataş aletin redüksiyon süreci daha
sistematik bir biçimde görülmektedir. Frison, bir Bizon kıyım yeri olarak bilinen
ABD’nin Wyoming Eyaleti’nde yer alan Piney Creek sitinden ele geçirilmiş ve daha
sonra tümlenmiş yontmataş alet topluluğunu incelemiştir. Buradan ele geçen
yontmataş alet topluluğundaki kazıyıcı ve iki yüzeyi işlenmiş dilgilerin dişlerinin
(keskin kısımlarının) yeniden işlenmiş olduğunu ve başlangıçtaki formu ile terk
edildiği zamanki formunun farklı olduğunu belirtmiştir. Bu yerleşimde bir anda yoğun
bir biçimde kıyım çalışmasının yapıldığı ve çok sayıda yontmataş aletin yeniden
işlendiği anlaşılmıştır. Bunun gibi aletlerin yoğun kullanımı sonucu yontmataş
aletlerin formunun değişimine Frison Effect 186 denmektedir.
Resim 4. (Frison 1968, s. 151)
Bu değişim sürecinin açıklandığı yukarıdaki fotoğrafta görülen i ve k kenar
kazıyıcılarının, erken bir safhada kırılmalarına rağmen keskinleştirilerek yeniden
186 Jelinek, 1976; Frison, 1968: 150
62
kullanıldıkları anlaşılmaktadır. J örneğinde ise ilk olarak kırılma sonucu aletin boyu
küçülmüştür. Ancak ikinci bir kırılma gerçekleştiğinde büyük olan parça ön kazıyıcı
olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu örneğe bakarak zamansal, mekânsal ve işlevsel
gösterge olarak kullanılan alet tipolojisi araştırmalarının dikkatli bir şekilde yapılması
gerektiği anlaşılmaktadır. Piney Creek’te ele geçen düzeltili yongalar artık kullanım
değeri olmayan terk edilmiş ürünler olarak karşımıza çıkmaktadır.187
Harold Dibble, Orta Paleolitik dönem yontmataş alet topluluğu
araştırmalarında farklı formlardaki kazıyıcıların, yeniden keskinleştirilmesinden
dolayı farklılaşmış safhaları gösteren aletler olarak yorumlanabileceğini söylemiştir.
Dibble, bu makalesinde örnek olarak tek kenar kazıyıcı olarak üretilmiş olan aletin
daha sonra iki kenar kazıyıcı haline getirildiğinden ve son olarak da yöneşen bir
kazıyıcı olarak kullanıldığından bahsetmiştir.188
Tablo 5. H. Dibble’ın kenar kazıyıcı redüksiyon silsilesi şeması (Dibble 1987, s. 115)
Dibble, Bordes’in tip listesinde bulunan kazıyıcı tipleri ile küçülme ve
redüksiyon sürecindeki safhaları isimlendirip kategorize ettiğini söylemektedir. Buna
187 Frison, 1968: 154 188 Dibble, 1987 : 115-116
63
karşılık Dibble, redüksiyona uğramış yontmataş aletin, bir aletin son safhası olarak
tanımlandığı linear redüksiyon modelinin, alet üretim sürecindeki dinamizmi tam
olarak göstermediğini ileri sürmektedir. Bu sebeple dinamik redüksiyon süreç
modelini savunmaktadır.189
Şekil 10. Redüksiyon dizisinin dört safhası (A-D) gösterilmiştir. Uzunluğu ve yüzeyi
küçülerek, tek kenar kazıyıcıdan yatay kenar kazıyıcı halini almıştır. (Dibble, 1987
s.112)
Taşkıran, Karain mağarasında yaptığı araştırmalara dayanarak, Karain
mağarasından ele geçen kenar kazıyıcılarla Bisitun ve Kunji’den ele geçen örnekler
189 Dibble, 1987: 116
64
arasındaki farklılığı vurgulamıştır. Bu farklılığı ise Dibble’ın analiz yöntemi olarak
kullanılan alet üzerindeki düzelti yoğunluk oranına göre ayırma yöntemini kullanarak
ortaya koymuştur. Bunun yanı sıra çeşitli kenar kazıyıcıların ağırlıkları üzerinden
düzeltilemenin daha fazla olduğu örneklerin daha hafif olduğu, Karain mağarasındaki
kenar kazıyıcıları üzerinde yapılan araştırmalar neticesinde anlaşılmıştır. Ancak bu
durum yatay kenar kazıyıcılar için geçerli bir durum değildir. Taşkıran’a göre
Dibble’ın redüksiyon yöntemleri, Karain’den ele geçen bazı kenar kazıyıcıları için
uygunluk gösterirken bazı örneklerle ters düşmektedir. 190 Taşkıran bu durumun
hammaddenin cinsi ve boyutu, taşımalık elde etme yöntemleri ve düzeltileme
teknikleriyle ilişkili olduğunu düşünmektedir.
Japonya’da bu modelleme uygulaması, Paleolitik dönemin sonunda mikro dilgi
üretiminde redüksiyon dizisi (reduction sequence) olarak karşımıza çıkmaktadır.
Japon arkeologlar mikro çekirdek üretiminde ve kullanımında görülen farklılıkları
tanımlamışlardır. Başlangıçta bu araştırmalar, mikro çekirdeğin teknolojik
özelliklerinin gözlemlenmesine dayanmaktadır. Bu gözlemler araştırmacının spesifik
yontmataş işleminin prosedürünü yeniden kurgulamasına olanak sağlamıştır.
Genelde bu prosedür Japonca’da ‘giho’191 olarak adlandırılmaktadır. Japon
arkeologlar ‘giho’ yöntemini mikro dilgi üretimi dışında farklı yontmataş endüstrileri
araştırmak amacıyla kullanmışlardır. ‘Giho’ nun anlamı ingilizcedeki ‘technique’ e
tekabül etmektedir.
Japon arkeologlar bu yöntemi net olarak açıklamamışlardır. Ancak pratik
olarak bu yöntem, bedensel teknik hareketler zincirinin yüksek derecede örüntülenmiş
(kalıplaşmış) taş yontma redüksiyon dizisi (reduction sequence) ile bağdaşıklığını
190 Taşkıran, 1996: 146 191 Giho – Edebiyat veya sanatta ifade tekniklerinin yöntemi. (Shinmura, 2005)
65
açıklamak için kullanılmıştır. Japon araştırmacılar bunun gibi zincirleri
yapılandırılmış davranışlar olarak tanımlamışlardır. Bu yaklaşım, Japon kültüründe
yaygın bir şekilde görülen rutin kalıplar ile büyük oranda benzerlik göstermektedir.
Örneğin geleneksel dövüş sanatlarında bilinen ‘kata’, biçimselleştirilmiş (formalized)
davranış setlerini içerir ve rutin olarak öğrenilir ve uygulanır. Aynı şekilde Japon
kaligrafi sanatı da bu duruma örnek olarak verilebilir.192
‘Giho’ nun yeniden kurgulanması için öncelikli olarak tipolojik gözlemler
temel alınmakta ve sonradan tümleme ve replikasyon çalışmaları ile desteklenmektedir.
Japon arkeologlar genelde kuramsal analizlere ilgi göstermeme eğiliminde olup, daha
çok veriler ile ilgilenmişlerdir. Zincirleme modelini farklı formlar gösteren aletleri
tanımlamak için kullanmışlardır. Bu yöntem sayesinde spekülatif olduğunu
düşündükleri teorik yorumlamadan uzak durarak tipolojik araştırmalarını bir üst
seviyeye ulaştırmışlardır. Japon arkeologlar geçmiş toplumların işaretleri veya
karakterleri olarak bu işlemleri yeniden oluşturmuşlardır.
Bu tür betimleyici araştırma modelleri Japonya’dan Kuzey Pasifik ve Doğu
Asya’ya yayılım göstermiştir. Ancak bu modelleme temelinde normatiflik 193
barındırmakta ve tipolojik olarak farklı olan alet topluluğu içerisindeki benzerlikleri
bulmayı zorlaştırmaktadır.194
Bunun yanı sıra Japon arkeologların dizgilerin yeniden yapılandırma
etaplarında zamansal değişkenlikler üzerinde durmamış oldukları görülmektedir. Daha
ziyade yeniden yapılandırdıkları tekniklerin yayılımını yerleşimler üzerinden
192 Bleed, 2001 :104
193 Bleed, 2001: 104 194 Bleed, 2001: 104
66
incelemişlerdir.195
Japonya’da da 1990’lı yıllardan itibaren redüksiyon tekniğine dair çalışmalarda
artış olduğu görülmektedir.
Nagasaki, tek bir yontmataş alet topluluğu üzerinden uygulanan redüksiyon
araştırmasını Tokyo, Musashidai siti Xb katmanından ele geçen Üst Paleolitik
başlangıç dönemine ait bölgesel olarak cilalanmış taş baltalar üzerine yapmıştır.
Yapılan araştırmalar sonucunda taş baltaların ana formunu koruyarak küçüldüğü
dönüşüm evresiyle, baltaların uzun kenarının kısalarak form değiştirmesi
dönüşümünün görüldüğü evre arasında farklılık olduğunu ortaya koymuştur. 196
Bunun yanı sıra tekil yontmataş aletin değişimi ve hammadde toplama ve
davranış stratejisini karşılaştıran örnekler de mevcuttur. Tokyo Üniversitesi tarafından
Hokkaido Kamihoronai-Moi yerleşim yerinden Satsukotsu tip mikrodilgi çekirdeği
içeren yontmataş alet topluluğu üzerine araştırmalar yapılmıştır. Bu yerleşimde
obsidiyen, şist ve akik taşlarının redüksiyon dizisi ve tüketim stratejisi araştırılmıştır.
Tokachimimata hammadde kaynağından ele geçen obsidiyen parçalarından üretilmiş
olan iki yüzeyi işlenmiş aletlerin, mikrodilgi çekirdeklerin ve kazıyıcıların yerleşim
yerine getirildiği ve burada iki yüzeyi işlenmiş aletler ve mikrodilgilerin üretildiği,
kazıyıcılara yeniden keskinleştirme işlemi uygulandığı anlaşılmıştır. 197 Şistler,
yerleşim yerine iki yüzeyi işlenmiş aletler veya taş kalem, ön kazıyıcı, kenar kazıyıcı
olarak getirildikten sonra yerleşim yerinde iki yüzeyi işlenmiş aletler haline getirilmiş
veya keskinleştirme işlemi gerçekleştirilmiş olmalıdır.198 Akikler ise alet veya matkap
şeklinde yerleşim yerine getirilmiş olup, yerleşim yerinde veya kaynakta matkap
195 Bleed, 2001:105
196 Nagasaki, 2006: 398
197 İdeho ve diğ., 2014: 163 198 İdeho ve diğ., 2014: 164
67
haline getirilmiş olduğu düşünülmüştür.199 Kamihoronai-Moi yerleşimi Takachimata
obsidiyen hammadde kaynağından 127 km uzaklıkta olup, uzun mesafe hammadde
kaynağı olarak tanımlanmaktadır. Şist taşının kaynağı tam olarak bilinmemekle
beraber bilinen en yakın kaynak 67 km uzaklıktadır. Akik taşının kaynağı ise
bilinmemektedir. Kamihoronai-Moi yerleşimindeki obsidiyen kullanım stratejisi,
Satsukotsu tip mikro dilgi çekirdeği içeren yontmataş alet topluluğunda görülen
hammaddenin temini ve redüksiyon stratejisini anlamak için önemli bilgiler
sunmaktadır. Buna benzer bir strateji, Shirataki-Akaishi dağını uzak mesafe obsidiyen
hammadde kaynağı olarak kullanmış olan Obihiro-Minamimachi 2 yerleşiminin üst
katmanlarında görülmektedir.200
199 İdeho ve diğ., 2014: 164 200 İdeho ve diğ., 2014: 164
68
Tablo 5. (İdeho vd. 2014, s.163)
Tekrar vurgulamak gerekirse; redüksiyon dizisi yöntemi, bölge toplumunun
hammadde kaynağı ve mobilizasyon stratejileri tarafından belirlenen teknolojik
adaptasyon sürecini inceler. Yumrudan istenilen yonganın elde edilmesi sırasında
yaşanan süreç, hammadde kaynağına olan mesafe, senelik mobilizasyon rotası,
hammadde toplama stratejileri, amaçlanan aletin miktarı ve aletin tasarımı gibi farklı
faktörlerin bileşkesiyle belirlenmektedir.201
201 Nagasaki, 2006: 399
69
7.2.1. Redüksiyon Dizisinin Chaıne Operatoıre İle Benzerlikleri
Amerika’da 1980’li yıllarda tanınan Chaîne opératoire (işlem zinciri)
yönteminin, redüksiyon dizisiyle esasen aynı olduğu düşünülmüştür. Analitik olarak
iki yöntem de tanımlayıcı, tipolojik bir araştırmadan çok süreçsel bir işlemi, yani
üretim süreci ve sonuç olarak üretilen aletin önemini belirtmeye yöneliktir.202 Ancak
Tostevin’e göre redüksiyon dizileri yöntemi sadece günümüz veya geçmişteki
yontmataş alet teknolojisi araştırmalarına özgü bir anlayış gösterirken, Chaîne
opératoire günümüz ve geçmişteki bütün materyal kültür davranışlarını kapsayan bir
yöntemdir. Chaîne opératoire arkeologların yanı sıra etnologlar ve bilim tarihçilerin
materyal kültür çalışmalarında da kullanıldığı bir yöntemdir.203 Sadece yontmataş
araştırmalarında kullanılan redüksiyon dizisi eksiltici bir yapıya sahipken, Chaîne
opératoire sepetçilik, seramik ve metalurji gibi ekleyici üretim süreçleri ile de
ilgilenmektedir. 204 Buna karşılık Andrefsky’e göre bu iki araştırma yöntemi
arasındaki en büyük fark, Chaîne opératoire yönteminin aleti üreten ve kullanan
bireylerin bilişsel amaçlarını ortaya koymaya çalışmasıdır. Ayrıca alet üretimindeki
mekanik süreç dışında üretim sürecini etkileyen kültürel sistem de açığa çıkarılmaya
çalışılmaktadır. Buna dayanarak Andrefsky, iki yöntemin de uygulamada aynı olduğu
ve insanın arazi kullanımındaki çevresel, sosyal ve tarihsel kontekslerini baz alan geniş
bir çerçevede araştırma yapıldığını söylemektedir.205
202 Shott, 2003: 101
203 Tostevin, 2011: 352
204 Audouze, 1999: 287 205 Andrefsky, 2009: 68
70
7.3. TEKNOLOJİK ORGANİZASYON
Teknolojik organizasyon araştırmaları 1980’li yıllarda özellikle Amerika’da
gelişim göstermiştir. Binford, Alaska’nın kuzeyinde yer alan Nunamiut Eskimoları
üzerinde yaptığı araştırmalarda bu yöntemi benimsemiştir. 206 Bu yaklaşım aletin
üretimi, kullanımı, taşınması, terk edilmesi ve bu aletlerin üretiminde gerekli olan
hammaddenin temini ve bakımındaki stratejilerin seçimi ve integrasyonunun
araştırılmasını amaçlamaktadır. Bu yöntemin en büyük katkısı, teknolojik
davranışların dinamizmi üzerine yoğunlaşmış olmasıdır.207 Temelinde fiziksel çevre
koşullarına karşı insanlar tarafından geliştirilen adaptasyon stratejilerini barındıran bu
araştırma yöntemi, arkeolojik veriler olarak ortaya çıkan yontmataş alet
topluluklarındaki farklılığın nedenini anlamak için kullanılmaktadır. Böylece çeşitli
tipteki yerleşik veya yerleşik olmayan toplumların hammadde kaynaklarındaki seçimi
ve aktivitelerin bu seçime göre programlamasının ortaya konulmasına
çalışılmaktadır.208
Koldehoff ve Kelly’e göre teknolojik organizasyon, spesifik görev
ihtiyaçlarının ötesinde alet üretimi, kullanımı, bakımı ve terkedilmesinde gerekli
davranış koşullarını ortaya koymaktadır.209
206 Binford, 1978
207 Nelson, 1991: 57
208 Nelson, 1991: 58 209 Nelson, 1991: 58
71
Tablo 6. Teknolojik Organizasyon analizlerindeki safhalar (Nelson 1991, s. 59)
Nelson’un ortaya koyduğu bu şema, teknolojik organizasyon
araştırmalarındaki analiz düzeyini göstermektedir. Buna göre çevre koşullarının sosyal
ve ekonomik stratejileri etkilediği anlaşılmaktadır. Sosyal ve ekonomik stratejileri ise
akrabalık ilişkileri, inançlar, siyasi sistemlerde üretilen aletler ve yerleşim sistemleri
etkilemektedir. Sosyal ve ekonomik stratejiler, hem aletlerin tasarımını hem de aktivite
alanının dağılımını etkilemektedir. Nelson’un anlayışına göre tasarım, teknolojik
stratejinin tedbir amaçlı (expedient) veya geçici (curated/ad hoc) olmasına göre
değişmektedir. Aletin kullanışlılığına göre de aletin şeklinin belirlendiği
düşünülmektedir. Aktivite alanının dağılımı ise sosyal ve ekonomik stratejilere göre
değişim göstermektedir. Bu da alet dağılımını etkilemektedir.210
210 Carr ve Bradbury, 2011:311
72
Sonuç olarak Nelson’ın daha çok teknolojik stratejiler (expedient ve curated)
ve tasarım (dayanıklılık, bakım kolaylığı, çok yönlülük, esneklik ve taşınabilirlik)
arasındaki ilişkiye odaklandığı anlaşılmaktadır.211
Binford ise mevsimlerin faklılığı, aktivitelerin değişimi, hammaddenin bolluk
derecesi, toplulukların hammadde kaynağına olan uzaklığı, yerleşim yerinin
mobilizasyon durumu gibi farklı parametrelere bağlı olarak bir yandan yontmataş alet
topluluğunun ve yontmataş alet üretimindeki tekniğin değiştiğini, diğer yandan yonga
üretim teknolojisinin ve yontmataş aletin terk edildiği zamanki formunun değişkenlik
gösterdiğini ifade etmektedir.212 Buna ek olarak Bamforth, yerel koşulların genellikle
teknolojik davranışları koşullandırdığını ve teknolojik davranışların örüntülü
çeşitliliğinin önemini vurgulamaktadır.213
Sonuç olarak, her iki araştırmacı tarafından da sosyal etkenlerden çok fiziksel
çevre koşullar ile başa çıkmak amacıyla üretilen stratejilerin önemi vurgulanmaktadır.
Buna karşılık teknolojik organizasyon araştırmaları, temelinde süreçsel
arkeolojiyi barındırmasına rağmen günümüz teknolojik organizasyon araştırmaları
pozitivist ve kural koyucu bir tavırdan ziyade modern kuşkucu hareket anlayışı
gösteren bilimsel bir yaklaşım içindedir.214
Cobb, Mississipi’de çapa üretimi üzerine yaptığı araştırmada geleneksel
teknolojik organizasyon yaklaşımını eleştirerek, teknolojinin sosyal yapısı ve işgücü
üzerine çalışmalarda bulunmuştur. Çalışmasının odak noktasını, fail ve cinsiyetin
önemi oluşturmaktadır.215 Bu stratejilerin uygulanmasında çeşitli ekonomik ve sosyal
211 Carr ve Bradbury, 2011: 312 212 Akojima, 1998: 230
213 Bamforth, 1991: 231
214 Carr ve Bradbury, 2011: 306 215 Carr ve Bradbury, 2011: 307
73
etkenler dikkate alınmakta ve teknolojik davranışların dinamizmi konunun önemli bir
kısmını oluşturmaktadır.216 Teknolojik organizasyon sabit bir davranışsal tiplemeden
öte, çeşitli kültürel faktörler (sosyal, ideolojik, politik ve teknolojik) doğal ve sosyal
çevre koşulları ile planlanmaktadır.217
Japonya’da bu konu hakkında Akojima’nın çalışması mevcuttur. Japonca’da
‘Gijutsuteki Soshiki’ olarak adlandırılan bu yöntemde, yontmataş üretiminde görülen
teknolojik organizasyon, a) Hammaddenin teminindeki yapı, b) Yontmataş üretiminin
teknolojik yapısı, c) İşlevin yapısı, d) Muhafaza (bakım) ve tüketimin yapısı ve e)
Iskartaya (terk edilmesi) çıkartmanın yapısı gibi elementlerin organik ilişkisi
çerçevesinde incelenmektedir. 218
a) Hammaddenin teminindeki yapı
Amaç, yontmataş üretimi için kullanılan malzemenin tedariğinin nasıl
yapıldığını anlamaktır. Toplanan hammaddenin çeşidi, küme ve özelliği, yerleşim
yerine getirilme şekli (yumru, çekirdek, hammadde, yarım kalmış bir ürün vb.) gibi
bileşenler arkeolojik verileri oluşturur. Taş malzemenin özelliği; örneğin boyutu,
formu ve taşın kalitesi gibi öğeler bize yontmataş alet üretiminde hammaddenin
kullanılabilirliğine dair bilgiler vermektedir. 219
b) Yontmataş alet üretiminin teknolojik yapısı
Yonga çıkarım süreci, yontma süreci, işleme tekniği, yongalama aleti,
yongalama yöntemi veya aletin (çekirdeğin) muhafaza yöntemi, yontmataş üretim
tekniğini oluşturan bileşenlerdir. Teknolojik organizasyonu insanlığın doğaya
adaptasyon süreci olarak gördüğümüz zaman, yontmataş üretim teknolojisini
216 Nelson, 1991: 57
217 Nelson, 1991: 87-88
218 Sawada, 2006: 62 219 Sawada, 2006: 63
74
hammadde tüketim süreci olarak algılamak gerekir. Yani, kaynaktan getirilen
hammaddenin ne şekilde tüketilerek amaçlanan alet haline getirildiğinin düşünülmesi
gerekmektedir. Bu bakış açısında “hammaddenin temin yapısı” ve “işlev yapısı”
arasındaki ilişkiyi anlamak için hammadde ve yonga çıkarım tekniğinin ilişkisi, yonga
çıkarım tekniği ile aletin ilişkisi ve aletler arasındaki ilişki yapısını ortaya koymak
önemlidir.220
c) İşlevin yapısı
Bu yapı araştırmalarında yontmataş aletin formuna (morfolojisi) göre aletin ne
için kullanıldığı incelenir ve kullanım izi analizi yöntemi bu yapıyı araştırmak için
kullanılan bir yöntemdir. Aletin çeşitli nitelikleri (diş kısmının şekli ve açısı) ve
kullanım yöntemi de önemli araştırma konularını oluşturur.221
d) Muhafaza ve Tüketim yapısı
Bazı aletlerin biyografisine (life history) bakıldığında formunda değişimler
veya düzeltmeler yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Tüketim yapısının analiz
konularını, yontmataş aletin keskinleştirilmesi, kırılması veya başka bir şeye
çevrilmesi vb. parametreleri baz alan nesne biyografisi ve redüksiyon teorileri
oluşturmaktadır. Örneğin, yerleşim yerinin yakınında kullanılabilir hammaddenin
bulunmamasından dolayı alet üretiminde kullanılan hammaddenin daha tutarlı bir
şekilde kullanılması amacıyla keskinleştirilmiş veya başka bir alete çevrilmiş
olabileceği düşünülmektedir. Bu nedenden dolayı muhafaza ve tüketimin yapısı
yerleşim düzeni ve yaşam aktiviteleri (geçim) ile kuvvetli bir ilişki içindedir.222
e) Aletin terkedilmesindeki yapı
220 Sawada, 2006: 63
221 Sawada, 2006: 63 222 Sawada, 2006 : 63
75
Aletin nasıl bir safhada nerede terk edildiğine dairdir. Örneğin yontmataş aletin
terk edilmesindeki neden ve koşulu, yerleşim içerisindeki yontmataş aletin mekânsal
analizi inceleme konuları arasındadır.223
Fransa’nın Orta Paleolitik döneminde görülen kenar kazıyıcılar, Françoise
Bordes’in analizlerinde kullandığı Tip Listesi yöntemi ile dörde ayrılmıştır. Bu dört
tip, dönemsel ve bölgesel farklılıklar içermemektedir. Bordes, bu tip farklılığını
kültürel gelenekleri, yani topluluklar arasındaki farklılıkları baz alarak yapmıştır.
Binford ise bu dört farklı alet topluluğunun tek bir grubun, bulundukları yerde
gerçekleştirmiş oldukları işlemlerin farklılığından kaynaklandığını öne sürmüştür.224
Bamforth, Kaliforniya eyaletinde yer alan Santa Ynez Vadisi’nde bulunan 23
adet sitte yontmataş aletlerin teknolojik organizasyonu hakkında araştırmalarda
bulunmuştur. 225 Bu yerleşimlerde bulunmuş olan yontmataş alet toplulukları,
yerleşim içi ve dışında kullanılan iki yüzeyden işlenmiş aletler, yongalar, ikincil işleme
maruz kalmış aletlerden oluşmaktadır. Bamforth, yerleşimleri üç farklı tipte
sınıflandırmıştır. İlk tip olan “mevsimsel yerleşim yeri”ni; uzun süre yerleşimin olduğu
ve çeşitli aktivitelerin gerçekleştiği düşünülen yerleşimler, ikinci tip yerleşimi
süresinin daha kısa olduğu düşünülen “kısa dönem kamp yeri” ve sonuncu tipi ise
yerleşim süresinin en kısa olduğu ve yontmataş alet üretiminin gerçekleşmediği
“kısıtlı olarak kullanılmış yer” olarak tanımlamıştır.226
Bamforth, California San Antonio Terası’nda ve Texas eyaleti Lubbock
Gölü’nde yer alan sitlerde yontmataş aletlerin idareli kullanımına dair yaptığı diğer
223 Sawada, 2006 : 63
224 Sawada, 2006 : 63
225 Bamforth, 1991: 217 226 Bamforth, 1991: 227
76
araştırmalarda San Antonio Terası’nda erken ve geç olmak üzere iki evrenin
bulunduğunu ve bu iki evre arasında yontmataş aletlerde görülen düzelti uygulanma
oranının farklılığını ortaya koymuştur. Küçük uçların bulunduğu evreyi geç, büyük
uçların bulunduğu evreyi ise erken evre olarak tanımlamıştır. 227 Erken evrede
düzeltilerin daha fazla olmasından dolayı yontmataş aletlerin idareli kullanım oranının
daha fazla olduğu anlaşılmıştır. Bamforth, bu durumun erken ve geç evre arasında
görülen yerleşim modelindeki farklılıktan kaynaklandığını öne sürmüştür. Ona göre,
erken evrede sadece geçici kamplar mevcutken geç evrede ana kamp ve geçici kamp
modeli ortaya çıkmıştır. Buna ek olarak Bamforth teorisini sağlamlaştırmak amacıyla
kullanım izi analizi yöntemini kullanmış ve erken evrede bu bölgeyi kullanan grubun
küçük bir grup olduğu, hammadde temininde sıkıntı yaşadıkları ve buna bağlı olarak
idareli kullanımın arttığı sonucuna varmıştır.228
Düzeltili Düzeltisiz Toplam
Geç dönem 12 31 43
Erken dönem 12 7 19
Toplam 24 38 62
Tablo 7. San Antonio Terası’nda bulunan düzeltili ve düzeltisiz aletlerin erken ve geç dönem
arasındaki oran tablosu. (Bamforth, 1986 s.47)
Lubbock Gölü sitinde bulunan yontmataş alet topluluğunu, yerleşim yerine
uzak kaliteli hammaddelerden (akik, sileks ve yeşim taşı) yapılmış aletler, yerel
227 Bamforth, 1986: 42 228 Bamforth, 1986: 46-47
77
kaynaktan elde edilen hammaddelerden (sileks ve kuvarsit ) yapılmış aletler ve
yerleşim yerinden elde edilmiş olan kalitesiz silisleşmiş kalsitten yapılmış aletler
oluşturmaktadır. 229 Bu farklı hammadde kaynaklarından üretilmiş olan aletleri,
düzeltileme durumu, kırılma durumu ve işlevleri üzerine oluşturduğu tabloda, uzak
hammadde kaynağından getirilerek üretilmiş aletlerin, yerel hammaddelerden
üretilmiş olan aletlere göre daha fazla oranda düzeltilendiği, kırılmış olarak bulunma
oranlarının daha fazla olduğu ve her türlü işte kullanıldığı görülmektedir.230
Yerel taş Yerel olmayan taş Toplam
Kırılmış 6 27 33
Kırılmamış 45 29 74
Toplam 51 56 107
Tablo 8. Lubbock gölünde bulunmuş olan kırılmış ve kırılmamış aletlerin hammaddelerine
göre oran tablosu (Bamforth, 1986 s.47)
Uygulanan
materyal Yerel olmayan Yerel
Silisleşmiş
Kaliş Toplam
Odun 15 20 0 35
Deri yüzme 19 7 1 27
Kesme 15 1 0 16
Bitkiler 7 1 21 29
Toplam 56 29 22 107
Tablo 9. Lubbock gölünde bulunmuş olan farklı hammaddelere göre üretilmiş aletlerinfarklı
materyallerde kullanımını gösteren tablo. (Bamforth 1986 s.48)
Yerel olmayan Yerel Silisleşmiş Kaliş Toplam
Düzeltili 30 7 3 40
Düzeltili 26 22 19 67
229 Bamforth, 1986: 47 230 Bamforth, 1986: 47-48
78
Toplam 56 29 22 107
Tablo 10. Lubbock gölünden ele geçen düzeltili ve düzeltisiz aletlerin hammaddelerine göre
dağılımını gösteren tablo (Bamforth,1986 s. 48)
Bamforth, aletin idareli kullanımına dair aletin bakımı ve geri dönüşümü
(recycling) olmak üzere iki davranışın bulunduğunu söylemektedir. Bu davranışların
uygulanmasının hammadde kaynağının yoğunluğu ile orantılı olduğunu
savunmuştur.231
Andrefsky, Amerika’nın batı bölümünde farklı hammadde kaynaklarına sahip
üç farklı bölgede (Pinon Canyon, Calispell Vadisi ve Rochelle) yontmataş alet
topluluğunu araştırmıştır. Yontmataş alet topluluğundaki farkı, bölge içerisinde
bulunan taş alet malzemelerinin elde edilebilme şansının, taş malzemenin kalitesinin
ve miktarının oluşturduğunu söylemektedir. Burada bahsedilen formal aletler
kazıyıcılar ve mızrak uçlarını kapsamakta iken, informal aletler ise kullanılmış
yongalar ve informal çekirdekleri içermektedir. Formal aletler daha çok yerel olmayan
hammaddeler ile üretilme eğiliminde olup, informal aletler daha çok yerel aletlerden
üretilme eğilimindedir.232
Andrefsky, Colorado eyaleti Pinon Canyon’da yer alan yerleşimlerde bulunan
yontmataş alet üretimi için gerekli malzemenin hem kalite hem de miktar yönünden
zengin olduğunu belirtmektedir. Bu bölgede yerleşim süresinin uzunluğu veya
kısalığından bağımsız olarak iki yüzeyi de işlenmiş çekirdekler, formal olmayan
çekirdekler, formal aletler (iki yüzeyden işlenmiş aletler, ikincil işlemi olan yongalar)
ve formal olmayan aletler (ikincil işleme maruz kalmamış yongalar) arasında orantısal
231 Bamforth, 1986: 48 232 Andrefsky, 1994: 28
79
farklılık bulunmamaktadır ve aletlerin hepsi iyi kalite taş malzeme kullanılarak
üretilmişlerdir.233
İskan süresi Formal aletler İnformal aletler Toplam
Kısa dönem 524 (% 52.9) 514 (% 47.1) 1,038
Uzun dönem 130 (% 53.1) 115 (% 46.9) 245
Tablo 11. Colorado, Pinon Kanyonu’nda yer alan uzun ve kısa süreli yerleşimlerin alet
tiplerini gösteren tablo (Andrefsky, 1994 s. 26)
Bölge içerisinde kalite ve miktar açısından hammaddenin az olduğu,
Washington eyaletinin kuzeydoğusundaki Calispell Vadisi’nde yer alan yerleşik
topluluğun bulunduğu 45PO137 siti bulunmaktadır. Bu sitte, az miktarda ele geçen ve
kalitesiz yerel hammaddeden üretilmiş formal olmayan yontmataş aletler (kullanım izi
bulunan yongalar), uzak bölgelerden getirilmiş olan kaliteli hammaddeden üretilmiş
iki yüzeyi işlenmiş yontmataş aletler ile formal alet topluluğu ele geçirilmiştir. Ele
geçen yontmataş aletlerin %14’ünü formal aletler (kazıyıcı ve ok ucu) oluşturur. Bu
aletlerin hammaddelerinin 2/3 sini yerel olmayan malzemeler oluşturmaktadır. 234
Calispell Vadisi örneği hammaddenin az miktarda bulunduğu bir bölgeyi
göstermektedir. Bulunan aletlerin büyük bir bölümünü formal tipler oluşturmakta ve
çoğunlukla yerel olmayan hammaddelerin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yerel
hammaddenin az miktarda bulunmasının yanı sıra bunlardan üretilen aletlerin çoğu
tipik olmayan örneklerdir.
Informal
aletler İkiyüzeyliler
Diğer formal
aletler Toplam
Yerel 34 (%87.2) 2(%5.1) 3(%7.7) 39
233 Andrefsky, 1994: 25-26 234 Andrefsky, 1994: 27-28
80
hammadddeler
Yerel olmayan
hammaddeler 11(%4.6) 111.(%46.3) 118(%49.1) 240
Bilinmeyen
hammaddeler 0(%.0) 16 (%84.2) 3(%15.8) 19
Toplam 45 129 124 298
Tablo 12. Washington, Calispell Vadisi’den ele geçen çeşitli aletlerin hammaddelerine göre
oranını gösteren tablo. (Andrefsky,1994 s.28)
Rochelle arkeolojik bölgesi, 15 farklı hammadde kaynağından örnekler
içermekte olup, bir hammadde (porcelanite) dışında bütün hammaddeler bölgenin
dışından gelmektedir. Rochelle bölgesinin çevresinde bulunan hammadde kaynakları
kötü kalitededir. Çoğu alet yerel kaynaktan üretilmiştir. Yerel kaynaktan üretilen
aletlerin çoğu tipik olmayan biçimde olmasına karşılık az miktarda formal alet üretimi
görülmektedir. Formal olan aletlerin hammadde kaynakları yerel değildir.235
Tedbir amaçlı aletler Formal aletler Toplam
Porcelanite 213(%93) 16(%7) 229
Yerel olmayan 80 (%71) 32(%29) 112
Toplam 293(%86) 48(%14) 341
Tablo 13. Wyoming, Rochelle bölgesinden ele geçen tedbir amaçlı (expedient) ve Formal
aletlerin hammaddelerine göre oranını gösteren tablo (Andrefsky, 1994 s. 29).
Yukarıda görülen araştırmalar bize hammaddenin kalitesinin alet üretiminde
etkin bir rol oynadığını göstermektedir. Hammaddenin var oluşu ve özellikle kalite ve
miktarı, yontmataş alet üretiminde aletlerin tipik veya tipik olmayan biçimde
üretilmesini etkilemektedir.
235 Andrefsky, 1994:28
81
Bu verilerden yola çıkarak Andrefsky;
1. Hammaddenin kaliteli ve bol olduğu bölgelerde formal ve formal olmayan
yontmataş aletlerin üretildiği (Pinon Canyon örneği),
2. Hammaddenin kalitesiz olduğu bölgelerde formal olmayan yontmataş
aletlerin üretimin çoğunu oluşturduğu (Rochelle örneği),
3. Hammaddenin kalitesinin iyi olduğu ancak az miktarda ele geçen yerlerde
formal yontmataş aletlerin üretildiği,
4. Hammaddenin kalitesinin kötü olduğu ve az bulunduğu bölgelerde ise
formal olmayan yontmataş aletlerin çoğunluğu oluşturduğu sonucuna
varmıştır (Calispell örneği).
Tablo 14. Hammaddenin bolluk ve kalite durumuna göre üretilen alet çeşitlerini gösteren tablo.
(Andrefsky 1994, s. 30)
Sawada, Japonya’nın Nigata ili Uenotaira yerleşimi A noktasına dair raporda
teknolojik organizasyon kavramını kullanarak yerleşimden ele geçen buluntuları
82
yorumlamıştır. Bu yerleşimde Geç Üst Paleolitik döneme ait olduğu düşünülen
Sugikubo tipi yontmataş alet topluluğu ele geçirilmiştir. 1000 adet olan buluntu
topluluğunun %20 sini oluşturan ve alet olarak tanımlanabilecek buluntuların içeriğini
30 adet bıçak biçimli yontmataş alet, 50 adet taş kalem, 15 adet diğer aletler ve 130
adet taş kalem artığı oluşturmaktadır. Hammadde olarak kullanılan silisli şist yerleşim
çevresinden ele geçmezken, tümlenebilir örnekler de bulunmamaktadır. Yerleşim içi
yongalama izleri nadir olarak görülmektedir. Dilgi biçimli yontmataş aletlerin esas
olarak saplamak amacıyla, taş kalemlerin ise bunun dışındaki geniş işlevler için
kullanılmış olduğu düşünülmektedir. Taş kalemlerin sayısından fazla taş kalem
artıklarının bulunması ise aletlerin keskinleştirilmesinden kaynaklanmış olmalıdır.
Diğer Sugikubo tipi yontmataş alet topluluklarında da benzer uygulamalar
görülmektedir. Sugikubo tipi yontmataş alet topluluğunda dilgi üretimi hammadde
kaynağında gerçekleştirilmiş, üretilen dilgi ve taş kalemler keskinleştirilerek uzun süre
kullanılmıştır.236
236 Sawada, 2006: 65
83
8. BATI ASYA’DAKİ YONTMATAŞ ALETLER VE ALETLERİN
TEKNOLOJİ ARAŞTIRMALARI
Batı Asya’da görülen işlem zinciri analizlerinde genellikle Neolitik dönemde
görülen naviform çekirdeklerinin üretim zinciri araştırmalarına ağırlık verilmiş olduğu
görülmektedir.
8.1. PALMİRA
Batı Asya’da yontmataş aletlerin teknolojik araştırmaları 1970’li yıllardan
itibaren başlamıştır. PPNB döneminde çekirdek tüketim stratejisi olarak yaygın bir
şekilde naviform çekirdekler görülmektedir. İlk araştırmalar olarak Suzuki-Akazawa
ve Calley’in araştırmaları bilinmektedir.
Naviform tip çekirdekler ilk olarak J.Cauvin237 tarafından tasnif edilmiş olup,
şu şekilde tanımlanmıştır: İki yönlü vurma düzlemi bulunduran ince uzun bir
çekirdektir. İşlem gören yüzünde karşılıklı çıkarım izleri bulunmaktadır. Ters yüzünde
ise karşılıklı çıkarımlar sonucu (ridge) sırt bulunmaktadır. Kuzey Suriye’de görülen
farklı bir naviform çekirdek tüketim stratejisi Akazawa, Nishiaki ve Calley tarafından
tanımlanmıştır.
Bu çekirdeğin hazırlama sürecini somut olarak yapılandıran Akazawa ve
Suzuki olmuştur. Palmira yakınlarında elde ettikleri yüzey buluntularından, üretim
sürecine dair altı safha tanımlamışlardır:
1. Oval veya armut biçimli iki yüzey oluşturulur.
2. Sırtlı dilgiler çıkarılarak, vurma düzlemi ve işlem yüzü oluşturulur.
237 Cauvin, 1968
84
3. Küçük çıkarımlar ve sürtmeler ile vurma düzlemi düzenlenir.
4. Dilgi koparılır.
5. Hatalı vuruş
6. Vurma düzlemi yenilenir.
4. işlem sırasında işlem gören yüzeyin uzun ekseninin, çekirdeğin uzun
eksenine karşı ters saat yönünde kayması önemli bir noktayı oluşturmaktadır.238
Ancak yumrular ve aletler yeniden yapılandırılan işlem zinciri içerisinde yer
almamaktadır.239 Akazawa ve Suzuki’nin araştırması, çekirdeğin üretim ve tüketim
sürecinin somut olarak gösterilmiş olması (şemalı) ve üretilen dilgilerin farklı
çeşitlerinin ortaya konulmuş olması sebebiyle önem arz etmektedir.
Şekil 11. Üretim tekniklerini gösteren şematik çizim. Üretim sürecini gösteren her safha (1-
6) ve her safhadaki çıkarımlar. (Suzuki ve Akazawa, 1971:119)
238 Suzuki ve Akazawa 1971: 118, 125, Nishiaki 1992 : 27 239 Suzuki ve Akazawa 1971: 123
85
8.2. QDEİR
Calley, Suriye’de yer alan Qdeir’de (PPNB son evresi– M.Ö. 7.bin başı)
yapmış olduğu araştırmada iki yönlü dilgi çıkarım teknolojisini incelemiştir. Bu
teknolojide karşılıklı duran iki vurma düzleminden sıra ile dilgi çıkarımı
uygulanmaktadır. İki vurma düzleminde sıra ile kullanılmasına bağlı olarak çekirdeğin
kullanılan kısmının biçimlenerek özel formlu dilgilerin (uç kısmının sivri olduğu
örnekler veya upsilon dilgiler) ortaya çıktığı anlaşılmıştır.240
Calley, bu tür çekirdeklerin coğrafi ve kültürel farklılıklar gösterdiğini
belirtmiş ve yerleşmelere göre farklı boyut ve tüketim stratejilerin uygulandığını
söylemiştir. Qdeil’de ele geçen Naviform çekirdeklerin en önemli özelliği ise
çıkarımlar sonucu çekirdeğin formunun değişim göstermiş olması ve işlem gören
yüzün çekirdeğin yanına doğru kaymış olmasıdır.241
240 Calley 1986: 57, Arimura 2013: 47 241 Calley, 1986; Arimura, 2013: 47
86
Şekil 12. Naviform çekirdeğin tüketimi ve biçimlendirilmesini gösteren teorik açıklama
(Calley 1986, s.53)
8.3. DOUARA II MAĞARASI
Nishiaki’nin Suriye iç bölgesi Palmira’da yer alan Douara II mağarasında ele
geçen yontmataş alet topluluğu üzerinde yaptığı araştırma bilinen bir diğer
araştırmadır. Çekirdekler ve çekirdeklerden koparılan malzemeler üzerinde yaptığı
teknolojik araştırmalar sonucunda Douara yerleşmesinin kendine özgü bir dilgi üretim
teknolojisi olduğu anlaşılmıştır. Douara tip olarak adlandırılan bu tekniğin en önemli
özelliği, çekirdeğin dilgi çıkarım ekseninin, çekirdeğin uzun olan eksenine ters saat
yönünde kaymasıdır. Bu nedenden dolayı yongalanan dilgilerin profilinde bükülme
87
görülmektedir. Bunun yanı sıra üretilen dilgilerin teknomorfolojik farklılıklarından
yola çıkarak dilginin L, M, R, olmak üzere 3 farklı tipte yongalandığı belirtilmiştir. Bu
dilgiler çekirdeğin sol kısmından, orta kısmından ve sağ kısmından gibi farklı
yerlerinden yongalanmıştır. Bu türün (Douara tip dilgi üretim teknolojisi) Kuzey
Suriye’nin Fırat Nehri’nin sadece iç bölgelerinde görüldüğü anlaşılmıştır.242
Şekil 13. Douara tip Naviform teknolojisiyle dilgi çıkarım şeması (Nishiaki 1992, s.43)
8.4. GESHER BENOT YA’AQOV
Goren-İnbar ve diğ., masif kazıyıcıların, ikiyüzeylilerin işlem zinciri
içersindeki yanürünü olma olasılığı üzerinde durmuştur. İsrail’de yer alan Gesher
Benot Ya’aqov’daki yontmataşların teknolojik analizler sonucu, II-6 tabakası seviye
1’de yoğun miktarda büyük çekirdekler ve bu çekirdeklerden yongalanan ürünler
olarak iki yüzeyli aletler ve masif kazıyıcaların beraber ele geçtiği görülmektedir. Tüm
242 Arimura, 2013: 47; Nishiaki, 1992
88
bu malzemenin bir arada ele geçmesinin nedeni araştırmacılara göre alet üreticilerin
bulunan malzemeleri modifiye edilerek veya transforme ederek gelecekte masif
kazıyıcıların üretiminde kullandıklarını düşünmektelerdir.
Masif kazıyıcı olarak modifiye edilen yongalar, iki yüzeyli aletlerin üretim
sürecinde ortaya çıkan boyutu 8 cm.’den büyük parçalardır. Böylece büyük
çekirdeklerin yontulması ile elde edilen büyük yongaların varlığı, masif kazıyıcıların
üretimine olanak sağlamıştır.
Gesher Benot Ya’aqov’den ele geçen masif kazıyıcılar, ikiyüzeylilerin çeşitli
işlem zinciri aşamalarının yerleşim yerinde gerçekleştiğini göstermesi ve masif
kazıyıcıların üretimi için uygun olan taşımalıkların depolanmış olduğunun anlaşılması
açısından önem arz etmektedir. Bu büyük yongaların amaçlanan bir üretim olmadığı,
bulunan materyalin fırsatçı bir şekilde tükeltilmiş olduğu belirtilmiştir.243
Acheulean homininleri bilinçli olarak gelecekte masif kazıyıcılar olarak
kullanmaya yönelik taşımalıkları seçip bir kenarda istiflemişlerdir. Bu davranış modeli
modern insanlar tarafından da uygulanmakta olup, arkeolojik, etnografik ve deneysel
araştımalar ile kanıtlanmıştır.244
8.5. NAHAL NİZZANA XIII
Bir başka bir örnek olarak İsrail Negev’de yer alan Nahal Nizzana XIII’de
yapılan tümleme çalışması bilinmektedir. Erken Üst Paleolitik döneme (Ahmarian
Kültür G.Ö. 38.000-30.000) ait olan bu yerleşim yerinde dilgi ve dilgicik üretimini
anlamayı amaçlayan bir tümleme çalışması gerçekleştirilmiştir.245
243 Goren-İnbar ve diğ., 2008 :710
244 Goren-İnbar ve diğ., 2008 :710 245 Goring-Morris ve Davidzon2006, Goren-İnbar ve diğ, 2008: 710
89
Üretici birey tarafından amaçlanan ürünler laminar morfololoji ve boyutta olup,
kabuksal yongalar ve diğer büyük boyutlu parçalar bir kenara ayrılmaktaydı. Bu
koparılan parçalar, daha sonra üretici tarafından önceden taşarlanmamış ön kazıyıcı
üretiminde kullanılmıştır.246
Günümüzde yapılan etnografik araştrmaların bize benzer örnekler sunduğu
görülmektedir. Avustralya Arnhem Land, Ngilipitji kaynağından yontma işlemi
sürecinde seçilmiş yan ürün parçaları gelecekte kullanılmak üzere bir kenara
istiflenmekteydi.247
8.6. MUSULAR
Kayacan, Musular’da yüzey buluntusu olarak ele geçen yontmataş buluntu
topluluğu üzerinde yaptığı araştırmalar sonucunda üç farklı üretim zincirinden
bahsetmiştir. Bunlardan ilki tek vurma düzlemli iken, diğer ikisi iki vurma
düzlemlidir.248 İki vurma düzlemli dilgi teknolojisinin üretim zinciri, iki merkezli
dilgi grubunun profil şekline göre ayrılmıştır. İki vurma düzlemli dilgi teknolojisinin
üretim zinciri, hammaddenin soyma işlemi, ön şekillendirme ve dilgi yongalama
grupları içerisinde değerlendirilmiştir.249
Musular endüstrisinin hammaddesini genelde, yerleşim yerine 25 km uzaklıkta
bulunan Göllüdağ ve Nenezi Dağı obsidiyenleri oluşturmaktadır. Yerleşim yerine kütle
veya soyulmuş blok olarak getirilen obsidiyenlere, burada ön şekillendirme ve
yongalama işlemi uygulanmıştır. Bu parçaların soyma işlemi doğrudan sert vurgaç ile
246 Goring-Morris ve Davidzon 2006, Goren-İnbar ve diğ, 2008: 710
247 Goring-Morris ve Davidzon 2006, Goren-İnbar ve diğ, 2008: 710
248 Kayacan, 2000: 109 249 Kayacan, 2000: 108
90
uygulanmış ve kabuklu yonga parçaları düzetilenerek kazıyıcı haline getirilmiştir.250
Daha sonrasında ise vurma düzlemi oluşturmak amacıyla yongalar çıkarılmıştır. Bunu
ön formun ön ve arkasından çıkarılan omurgalı dilgiler takip etmektedir. Yongalama
işlemi yan dilgi, merkezi dilgi ve upsilon dilgilerin çıkarımıyla devam etmektedir. Ele
geçen sonuçlar neticesinde Kaletepe ve Aşıklı Höyük’te görülen üretim zincirleri ile
benzerlikler olduğu Kayacan tarafından ifade edilmiştir.251
8.7. KALETEPE
Kaletepe obsidiyen atölyesinden ele geçen çeşitli obsidiyen parçaları
çekirdeklerin üretim zincirini göstermektedir. Bu parçalar kalın yongalar, ince
yongalar, tabletler, çeşitli omurgalı dilgiler ve çeşitli ufak dilgilerden oluşmaktadır.
Kalın yongaların brüt obsidiyen taslak haline getirilirken, ince yongaların çekirdeğin
ön şekillendirilmesinde, tabletlerin vurma düzlemlerinin açılmasında, çeşitli omurgalı
dilgilerin yongalama yüzünün açılmasında oluştuğu ve bunların yongalama yüzünün
kullanım şeklini gösterdiği belirtilmiştir. Bu süreç üretim zinciri şeması içerisinde
gösterilmiştir. Çekirdeklerden elde edilmesi gereken dilgilerin çok az sayıda
bulunduğu belirtilmektedir. Bunun yanı sıra tek vurma düzlemli unipolar bir üretim
zincirinin de bulunduğu vurgulanmıştır.252
250 Kayacan, 2000: 108
251 Kayacan, 2000: 109 252 Balkan-Atlı ve diğ., 1998: 6
91
Şekil 14. Çekirdeğin teorik şeması (Balkan-Atlı ve diğ. 1998, s. 20)
8.8. ÇAYÖNÜ
Çayönü’nde Algül tarafından son PPNB’nin son evresi (Hücre Planlı Yapılar
Evresi), Final PPNB ve Çanak Çömlekli Neolitik dönemlerine ait obsidiyen
buluntuların teknolojik araştırmaları sonucunda farklı üretim zincirleri ortaya
konulmuştur. Bu evrelerde çoğunlukla dilgi ve dilgicik üretimine yönelik yongalama
sisteminin hakim olduğu ve çoğunun baskı tekniği ile üretildiği anlaşılmıştır.253
Üretim zincirleri tek ve iki yönlü çıkarımlı örneklerden oluşmakta olup,
253 Algül 2008 :327
92
evrelere göre farklı üretim zincirleri endüstrinin çoğunluğunu oluşturmuştur.
Hücre Planlı Yapılar Evresi’nde tek yönlü üretim zinciri olarak, prizmatik ve
piramidal çekirdekli örnekler, levye baskı tekniği ile yongalanan ‘büyük dilgiler’,
mermi biçimli çekirdekler görülmektedir. İki yönlü çıkarımlı üretim zincirleri ise
naviform çekirdeğine benzeyen çekirdekten çıkarılmış olabilecek örnekler ile daha
özensiz bir yongalama sistemine ait diğer örneklerden oluşmaktadır.254
Geniş Odalı Yapılar Evresi’nde önceki evreye göre hammadde miktarında ve
üretim zincirinde değişim görülmektedir. Dört farklı üretim zincirinin görüldüğü bu
evrede, baskı tekniği uygulanarak yongalanan tek yönlü çıkarımlı merkezi dilgi ve
dilgiciklere yönelik üretim zinciri ilk grubu oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra doğrudan
vurma tekniği ile yongalanan dilgi üretim zinciri de görülmektedir. Diğer bir grup
olarak ise iki yönlü çıkarımlı merkezi dilgiler bulunmaktadır. 255 Bu evrede
obsidiyenler en çok baskı tekniği uygulanarak yongalanan tek yönlü çıkarımlı merkezi
dilgilerin oluşturulmasında kullanılırken çakmaktaşları daha çok ad hoc olarak
yongalanmıştır.256
Çanak çömlekli evrede ise en çok görülen üretim zinciri, baskı tekniği
uygulanarak yongalanan tek yönlü çıkarımlı merkezi dilgilerdir. Doğrudan vurma
tekniği uygulanarak yongalanan dilgiler ilk grubu takip etmektedir. Üçüncü grubu ise
Levyeli baskı tekniği ile yongalanan ‘büyük dilgiler’ oluşturmaktadır.257
8.9. AŞIKLI HÖYÜK
Obsidiyenler yerleşim yerine 1 kg’lık blok veya taslaklar halinde getirilmiştir.
254 Algül, 2008: 327-329
255 Algül, 2008: 330
256 Algül, 2008: 332 257 Algül, 2008: 333
93
Aşıklı Höyük’te dilgi teknolojisinin hakim olduğu görülmekte olup, hammadde
bloğunun yerleşim yerinde yongalanmış olması sebebiyle tüm aşamalar görülmektedir.
Üç adet farklı üretim zinciri görülmüştür. Bunlar iki adet vurma düzlemli
teknoloji olarak Aşıklı tipi (birbirini takip eden seriler şeklinde dilgi çıkarımı),
tasarlanmış dilgi çıkarımı ve tek vurma düzlemli teknolojidir. 258 1.ve 3. üretim
zincirinin tüm safhaları yerleşim yerinde görülmüştür. 2. üretim zincirinin ise
yerleşmede çekirdek bulunmaması sebebiyle yerleşim dışından taşınarak getirildiği
düşünülmektedir. 1. üretim zinciri tüm evrelerde görülürken 2. üretim zinciri sadece
geç evrelerde ortaya çıkmaktadır. 3. üretim zincirinden ise diğer üretim zincirlerine
göre daha fazla dilgi ve dilgicik elde edilmesine rağmen, çıkarılan parçaların düzgün
olmamasından dolayı geç dönemde bu üretim zincirinin daha az kullanıldığı
anlaşılmıştır.259
Aşıklı’da erken ve geç evre arasında teknolojinin gelişmesiyle beraber üretilen
alet tipleri de değişim göstermiştir. Erken ve orta evrede düzeltili dilgi ve dilgicikler
ve yongalar çoğunluk gösterirken, geç evrede yonga üstü kazıyıcılar ilk sıradadır.
Bunun nedeninin besin kaynaklı olabileceği düşünülmektedir.260
8.10. YUMUKTEPE
Altınbilek-Algül’ün Mersin Yummuktepe’de ele geçen yontmataş buluntu
topluluğu üzerinde yaptığı teknolojik araştımalar sonucu bu yerleşimde biri obsidiyen
ikisi çakmaktaşı olmak üzere üç farklı üretim zinciri tanımlanmıştır. Yerleşim yerinden
ele geçen parçalardan üretim safhasının bir kısmının yerleşim içerisinde gerçekleştiği
258 Yıldırım-Balcı, 2007: 433-434
259 Yıldırım-Balcı, 2007: 449 260 Yıldırım-Balcı, 2007: 450
94
anlaşılmıştır. Hammaddeye göre farklı taşımalıklar ve aletler görülmektedir.
Obsidiyenden üretilmiş aletler olarak uçlar, delgiler ve piece esquillee’lerin (ara parça)
yanı sıra bulunan çakmaktaşı dilgilerin ise orak dilgileri olarak kullanıldığı
anlaşılmıştır.261
8.11. ÖKÜZİNİ
Kartal, Öküzini mağarasından ele geçen yontmataş aletlerin işlem zinciri
araştırmalarını gerçekleştirmiştir. Bu araştırmada çekirdeğin yenilenme süreci,
yöntemi ve çerkirdeğin hazırlığı sonrasında yongalanarak elde edilen beş farklı tip
üründen bahsetmiştir. Bu beş farklı tip ürün; 1.dilgi, yonga ve dilgicik, 2. dönümlü
parça, 3.korniş köreltme, 4.çekirdek tablası, 5.kornişleri taşıyan tepeli parçalardır.262
261 Altınbilek-Algül, 2011: 23 262 Kartal, 1999: 39-40
95
9. ARKEOLOJİDE TEKNOLOJİK ARAŞTIRMALARI
DESTEKLEYEN YAN DALLAR
9.1. ETNOARKEOLOJİ
Etnoarkoloji, bize günümüz ve geçmiş arasında bir köprü kurma imkanı
sağlamaktadır. Basitçe, günümüzde gözlemlenebilen toplum veya toplulukların maddi
kültüründen yola çıkarak analoji yoluyla geçmiş dönem kültürlerinin yeniden
oluşturulmasıdır. Yaşayan kültürlerin etnografik araştırmalarına arkeolojik bir bakış
açısı olup, kuram veya yöntemin ötesinde maddi kültür ve kültürün bütünü arasındaki
ilişkiyi anlamak için kullanılan bir araştırma stratejisidir.263
Gosden, etnoarkeolojiyi ‘arkeolojik bulguları oluşturan ya da bunların
korunagelme veya tahrip olma süreçlerinin anlaşılmasını sağlamak üzere, günümüz
yaşam biçimlerini inceleyen arkeoloji dalı’ şeklinde tanımlamıştır.264
Etnografik bilginin, geçmişteki malzemelerin yorumlanmasındaki kullanımı
çok eskilere dayanmaktadır. Antik gezginler Herodotos (M.Ö. 484-425) veya Tacitus
(M.S. 55-120) tarihi yazılarında yazılı olmayan toplumların kültürü ve yaşamlarına
dair gözlemlerde bulunmuşlardır.265
1900’lı yıllarda ilk olarak J. Fewkes tarafından kullanıllan bu terim, sistematik
olarak 1970’lerde Binford’un öncülüğü ile tarih öncesi arkeolojisi ve kültürel
antropoloji arasında yürütülen interdisipliner bir çalışma olarak başlamıştır.
Binford’un 1978 senesinde yayınladığı ‘Nunamiut Etnoarkeolojisi’ adlı monografisi,
İnuitler hakkında yürüttüğü beş senelik bir araştırmayı kapsamaktadır.266 Binford,
263 David ve Kramer, 2001: 2
264 Gosden, 2013: 113
265 Sato, 2006: 408 266 Binford, 1978
96
avcı-toplayıcıların etnoarkeolojik verilerini toplamanın yanı sıra bu toplumların
yerleşim yerlerinin dağılımı, defin uygulamaları ve defin uygulamalarının davranışsal
imaları hakkında evrensel genelleştirmeler oluştumak amacıyla kültürler arası
incelemeler yürütmüştür. 267 Gould tarafından ‘yaşayan arkeoloji’ olarak da
adlandırılan bu disiplin, günümüz yaşayan sistemlerini inceleyerek teknolojinin
kullanımını, hareket modellerini ya da yerleşim yerlerinin düzenini inceleyen
araştırmaları içermektedir.268 Bunun yanı sıra bu araştırma dalı, arşiv araştırmaları,
müze koleksiyonlarının incelenmesi ile tamamlanan bir saha çalışmasıdır. Saha
çalışmalarında ise buluntular (kaplar, özellikle taş ve metal olanlar), yiyecek temini,
açık alan mimarisi, yerleşim örüntüleri ve arkeolojik bulguların genel oluşum süreçleri
gibi konular ele alınmaktadır. 269 Edinilen bu etnoarkeolojik bilgiler daha çok
genellemeler yapmak amacıyla kullanılmıştır.
Post süreçselci araştırmacılar bu genellemelerin tam olarak toplumsal ilişkileri
yansıtmadığını dile getirmiş ve bunun yerine daha çok maddi kültürün yaratıcı rolüne,
ilişkilerin akışkan oluşuna ve yerel özgürlüklerine vurgu yapmaktadır. Beden
teknikleri ve işlem zinciri üzerinde duran Fransız geleneğinde ise bir yandan nesneler
karşısında benzer tepkiler verilmesi ve bedenin işleyiş biçimi temelinde genelleme
yapılırken diğer yandan yapılmış nesnelere bakılarak yerel anlayışları ortaya koymayı
amaçlayan Anglofon bağlam üzerine duran yaklaşımlar uygulanmaktadır.270
Etnoarkeoloji çalışmaları içerisinde yontmataş aleletlerin nasıl üretildiğine dair
çalışmalar genellikle antropologlar tarafından yerel kabilelerin etnolojik araştırmaları
sayesinde ortaya çıkmıştır.
267 Trigger, 2014: 384
268 Gamble, 2014: 97
269 Gosden, 2013: 113 270 Gosden, 2013: 119
97
Amerikalı antropolog T. Kroeber, Kuzey Amerika’nın California eyaletinde
yaşayan bir kabilenin yontmataş alet üretimine dair rapor yayınlamıştır. Bu raporda
yontmataş üretimi için gerekli olan çekirdek yonganın taş vurgaç yardımıyla direk
vurma tekniği ile yongalanmış ve geyik boynuzuyla baskı tekniği kullanılarak
üretilmiş ok uçları olduğunu belirtmiştir. 271 Diğer yandan Avustralya kıtasında
Aborjin yerlilerinin taş vurgaç ile direk yongalama tekniği kullandıkları ve odun
parçası ile baskı tekniği uyguladıkları bilinmektedir. 272 Bunun gibi etnolojik
araştırmalar bize yontma işleminde kullanılan aletler ve kullanım şekilleri hakkında
bilgi sunmaktadır.
Ancak çoğu yontmataş üzerine yapılan etnolojik araştırma yerleşik insanlar
üzerinde yapılmış olmasına rağmen çoğu tarih öncesi yontmataş üreticileri mobil avcı-
toplayıcılar olup etnoarkeolojik olarak değerlendirmesi zordur.273
Daha detaylı etnolojik araştırmalar ise bize yontmataş aletlerin üretimindeki
sosyal ve kültürel yapılar hakkında bilgi vermektedir. Alet üretiminde görülen bireyin
rolü bu şekilde anlaşılabilmektedir.
1980’li yılların başlarına kadar Papua Yenigine’nin dağlık arazisinde yaşayan
Wolalar düzenli olarak yontmataş alet kullanmaktaydılar. Bu alet topluluğu yumrular
ve yongalar içermekteydi. Silitone, yürüttüğü araştırmalarda yontmataş üretim
zincirini araştırmış ve bu üretim sürecindeki sosyal ve çevre koşullarını ortaya
koymuştur. 274
Hammadde temini: Sileks yumrular yontmataş alet üretiminde kullanılan
hammaddelerdir. Wolalar bu sileksleri ‘aeray’ ve ‘aeraytol’ olmak üzere iki tip olarak
271 Kroeber, 1976: 188-189; Ohnuma, 2002 : 47
272 Elkin, 1948: 110-113; Ohnuma, 2002 : 47
273 McCall, 2012: 163 274 Sillitoe ve Hardy, 2003: 555
98
tanımlarlardı. Genellikle ‘aeray’ tipi sileksler alet üretiminde kullanılmaktaydı. Çünkü
‘aeraytol’ tip sileksler yontulduğunda keskin kenar oluşturmamaktaydı. Taşın rengi
taşın kalitesini gösteren bir ölçek olarak kullanıldığı ve genellikle ‘bombray’ olarak
bilinen koyu renkli taşlar tercih edilmekteydi. ‘Aeray’ yumrular çok bol
bulunmamasına rağmen bu konunun uzmanı için bu taşları bulunması 10 dakika
sürmemekteydi. Bu taşların en kolay bulunduğu yerler akarsu yataklarıydı. Vurgaç
olarak bazalt (huwbiyp) taşlar kullanılmaktaydı. Vurgaçlar ise suyolları veya tiyptiyp
olarak adlandırılan toprakların içinden ele geçmekteydi. Diğer bir alternatif olarak
vurgaçlar, mumu olarak bilinen kilden yapılmış fırınların içinden alınır ve
kullanıldıktan sonra geri fırının içine konulurdu. 275 Komşular ve diğer toplulukların
da dahil olduğu tüm üyelerin bu taş malzemeye erişimi mümkündü. Genellikle birisi
alet yapmak istediğinde kendisi bu taşları toplamaya gider veya çocuğunu gönderirdi.
Genellikle kadınlar alet yapmak için gerekli yumruları toplamaya gitmezdi. Ancak bir
alet yapması gerektiğinde erkek yakınlarına söyler veya evin yakınında bulunan taşları
kullanırdı.276
Yontma yöntemi: Yontma işlemi genellike evin bitişiğinde veya yakınlarında
uygulanmaktaydı. Çoğunlukla insanların yürümediği alanlarda yontma işlemi
gerçekleştirilirdi. Bunun nedeni, insanların taş yontulurken ortaya çıkan artık parçalara
basıp ayaklarını kesmemesini sağlamak içindi. Yontulacak yumrunun tek ele
sığmayacak kadar büyük olduğu durumlarda yumru yere konulurdu. Ancak uzman
üreticiye göre en iyi yontma şekli yumrunun tek elde tutulmasıydı.
Bazı durumlarda kadınlar alet yontarken bipolar tekniği kullanmaktalardı.
Ancak Wola erkekleri bu tekniği kullanmıyordu. Çünkü Wola erkeklerine göre bu tarz
275 Sillitoe ve Hardy, 2003: 557 276 Sillitoe ve Hardy, 2003: 557
99
bir üretim tekniği yumrunun kontrolsüz kırılışına neden olmaktaydı. Çekirdek
hazırlanmasında, parça istenilen şekil ve boyuta gelinceye kadar birkaç saniye
içerisinde yontulmaktaydı. Genel işlemde işte kullanılacak bir iki tane yonga üretilir
ve gelecekte yeniden alet üretiminde kullanılmak üzere çekirdek saklanırdı.277
Şekil 15. Saplı alet (Sillitoe ve Hardy 2003, s. 558 )
Depolama ve terk etme süreci: Wola’lar üretilen aletlerin bakımını ve
modifiyesini yapmaktalardı. Bunun yanı sıra belli spesifik aletlerin bireysel önemi
bulunmamaktaydı. Kullanılmış veya kullanılmamış yumrular ve yongalar düzenli
olarak depolanmaktaydı. Yeniden işlenecek kadar büyük olan parçalarla birlikte küçük
veya kullanılmayan parçalar da depolanmaktaydı. Genellikle Wolalar kullanılmamış
yonga ve yumruları birkaç sene muhafaza etmektelerdi. Atık ve kullanılan aletler
arasında belli bir ayrım söz konusu değildi. Körelmiş uçlu aletler bile daha sonra
çekirdek olarak kullanılabilmekteydi. Bu tür atık ve depo malzemesi arasındaki
277 Sillitoe ve Hardy, 2003: 558
100
belirsizlik dünyanın diğer bölgelerinde de görülmektedir. İşi biten aletler kalıcı veya
yeniden kullanılmak amacıyla insanların ayak basmayacağı yerlere, yani ağaçların
dibine, evlerin saçakların altına dizilirdi. Iskartaya çıkan aletleri düzenlemeyen kişiler
ise sorumsuz olarak görünmekteydi. Arkeologlar bazen yontmataş alet dağılımına göre
aktivite alanını belirlemeye çalışırlar. Wola örneği bize çalışma alanı içerisinde
aletlerin terk edilmesinin olası olmadığını göstermektedir. Wolalar için yontma işlemi
sosyal bir aktivite değildi. Genellikle bireyler kendi başına bu aktivitede bulunurlardı.
Erkekler parçanın güzel kırılarak keskin bir yonga ortaya çıkma dileğini göstermek
için ıslık çalarak taş yontarlardı. Bu bir büyüden daha çok arzunun dışa vurumudur.
Sosyal etkileşimin olmamasının nedeni yontma işleminin hızlı ve plansız bir şekilde
yapılması olabilir. Wolalar için yontmataş aletlerin değeri çok olmasa da bunun
hakkında iki mit hikayesinin bulunması taşların kültürel önemini göstermektedir.
Aletler arasında az miktarda terminolojik ayrım yapılmıştır. Buna karşın Wolaların
fonksiyon hakkında geniş bir kelime hazneleri bulunmaktadır. Örneğin yonganın
kullanım metodu, objelerin kesimi ve hammaddenin üzerinde uğraşılması gibi 6 farklı
kesme ile ilgili ifade bulunmaktadır. Bu bize aletin kendisinden çok aletin kullanım
şeklinin daha önemli olduğunu göstermektedir. 278
Cinsiyet: Taş yontma genellikle erkeğe münhasır bir işlem olarak
düşünülmüştür. Wolalar arasında bir kadın yontma taş alet ihtiyacı duyduğu zaman ya
kendisi yontar ya da erkek bir yakını tarafından temin edilmesini isterdi. Üretilen
aletler farklı cinsiyetler tarafından üretilebilirken, aletlerin türüne göre bazen tek bir
cinsiyetin bazen ise iki cinsiyetin de kulanabildiği örnekler mevcuttur. Wolalara göre
üretilen materyaller beş gruba ayrılmakta ve taş aletler erkek merkezli üretim
278 Sillitoe ve Hardy, 2003 : 560
101
kategorisine girmektedir. Wolalar işteki cinsiyet bölümlenmelerini güçlü ve yumuşak
görevlere göre ayırmaktadırlar. Erkekler genellikle güç gerektiren görevlerle, örneğin
yontmataş aletlerin, müzikal aletlerin, yay ve okların üretimi ve kullanımı ile
ilgilenmektedir. Burada bahsedilen güç ve yumuşaklık sadece fiziksel anlamda değil,
kadın ve erkeklerin ortaklaşa belirttiği gibi kadınların daha yumuşak bir düşünce
yapısına sahip olması ve birkaç görevi aynı anda yapmalarının mümkün olmasını ifade
etmektedir. Gerçekte ise kadınlar çok sayıda hayati önemi olan görev yürütmektedirler.
Erkekler daha geniş çaplı, geçimle alakası olmayan işlerle uğraşmaktadırlar.
Erkeklerin ürettiği aletler genellikle arkeolojik olarak günümüze kadar kalan güçlü
malzemelerde yapılmış taş ve kemikten oluşmaktadır.279
Alet seçimi ve kullanımı: Alet seçimindeki tek kriter öngörülen göreve
uygunluğudur. Bunun için ucu, boyutu ve daha az miktarda şekli yonga seçiminde
önemli bir rol oynamaktaydı. Bazı işlerde büyük parçalar tercih edilmekteydi (yay
kazımak için veya sopa kazımak için). Küçük parçalar ise başka görevler için saplara
monte edilmekteydi. Bu aletler çeşitli kullanımları mevcut olmasına rağmen
kullanımları kısa süreliydi. Yongalar genellikle tek bir amaç için kullanılmasına
rağmen bir işi tamamlamak için birkaç tane yonga gerekmekteydi. Körelen uçlar hiçbir
zaman yeniden keskinleştirilmemiştir. Ancak yonganın boyutu gerektiği kadar büyük
olduğu durumlardaysa yeniden çekirdek olarak kullanılmaktaydı. Yongalar hiç bir
zaman daha rahat sapa takılması ve el uyumluluğu sağlaması için modifiye
edilmemiştir.280
1980’li yıllara kadar Çakmak Köyü’nde üretilen düven taşları, Türkiye’de
yontmataş alet üretimine ilişkin örnek bir çalışma olarak gösterilebilir. Burada
279 Sillitoe ve Hardy, 2003: 561 280 Sillitoe ve Hardy, 2003: 559
102
gerçekleştirilmiş olan yontmataş üretimi yüksek derecede uzmanlaşmış, yoğun tarım
ve market ekonomisi sistemi içeresinde bulunan geniş çaplı ticaret ağı biçimindedir.281
Dedesi düventaşı ustası olan Taşkıran, düvenin 50 yıl öncesine kadar
Türkiye’nin her yerinde kullanıldığını, makinalı tarıma geçildikten sonra bu kullanım
yavaş yavaş terkedildiğini ve kesin bir araştırma olmamakla birlikte Anadolu’da
düveni halen kullanan köylerimiz ve çiftçilerimiz olabileceğini belirtmiştir.282
Düven 283 , antik dönemlerden günümüze kadar Yakındoğu’da yaygın bir
şekilde kullanım görmüştür. 284 Bu alandaki ilk araştırmalar Bordaz tarafından
yürütülmüş olup, 1960’lı yıllarda bu konu hakkında iki makale yayınlamış ve düven
taşı üretimi hakkında bir film çekimi gerçekleştirmiştir. Bu araştırmalar yapılana kadar
tarih öncesi dilgi üretiminin sadece dolaylı vurgu ile gerçekleştirildiği düşünülürken,
araştırma sonuçları dilgi üretiminin sert bir cisim ile (örn. demir) doğrudan vurgu
yöntemiyle yapılabildiğini göstermiştir.285 Bordaz, Çakmak Köyü’ndeki araştırmaları
yardımıyla düven taşı üretimini beş ayrı safhaya ayırmıştır. Düven taşı üreticileri
köyün yakınında bulunan taş ocağından hammaddeleri elde etmekteydiler. Burada
çekirdek hazırlanmakta ve büyük taşımaklıklar üretilmekteydi. Daha sonra bölgedeki
pazarlar veya uzaktaki düven taşı üreticilerine dağıtımı yapılmaktaydı. Hazırlanmış bu
dilgiler, düven dilgi parçaları haline getirilerek düvene takılmaktaydı. Hazırlanmış
dilginin biçimi trapez şeklinde ve üzerinde küçük vurma yumrusu bulunmaktaydı.
Boyutu ise 8-13 cm arasında değişim göstermekteydi. Tükenmiş çekirdekler ise
konikal bir şekilde olup, 10-13 cm uzunluğundaydı. Hazırlanmış dilgiyi düzeltilemek
281 McCall, 2012: 169
282 (2017 Mart, Prof. Dr. Harun Taşkıran ile özel görüşme) 283 Düven: isim Harmanda ekinlerin sapı ve tanelerini ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt yüzünde
keskin çakmak taşları dikine çakılı bulunan, kızak biçiminde araç (Türk Dil Kurumu).
284 Bordaz, 1965: 27-29 285 Bordaz, 1969: 73
103
için demir çekiç ve demir dörtgen kesitli çubuk kullanılmaktaydı.286 Bir sene boyunca
bu köyde 500 ton civarında dilgi üretilmekteydi.287
Resim 5. Çakmak Köyü’nde artık yığınların içinden ele geçen çekirdekler. (Whittaker ve diğ.
2009, s. 101)
Whittaker, bu köyde çakmak taşı ticaretinin artık yapılmadığı bir zaman
diliminde gelmiş ve eskiden bu işle uğraşan kişilerle konuşarak düven taşlarını ne
şekilde ürettiklerini araştırmıştır. Düven taşı üretimi genellikle 3-4 kişilik gruplar
halinde gerçekleştirilmekteydi. Bu gruplar akraba veya arkadaş çevresi ile
oluşmaktaydı. Bu grup içerisinde taş yontan usta ve kazma kürek ile ham taşları
çıkaran kazıyıcılar gibi farklı iş bölümleri bulunmaktaydı. Kadınların düven taşı
üretimine katılmadığı belirtilmektedir. Çocukluk yaşlardan itibaren (11-12 yaş) bu işe
bireyler katılır ve yontma işlemini daha çok izleyerek öğrenirlerdi.288 Elde edilen
hammadde 3 farklı kalitede (kapak taşı, kabakaya ve maden taşı) sınıflandırılmakta ve
hepsi dilgi haline getirilmekteydi. Ancak hammaddenin kalitesine göre satış fiyatı
286 Bordaz 1969; Yerkes 2011: 330
287 Bordaz, 1969: 77 288 Whittaker ve diğ., 2009: 97
104
değişmekteydi.289
Görüldüğü üzere yapılan araştırmalar, yontmataş aletlerin üretiminde etkili
olan sosyal yapı hakkında bilgi vermektedir. Kimlerin ne şekilde ve hangi amaç
doğrultusunda bu aletleri ürettikleri hakkında bize ipuçları sunmaktadır. Yukarıda da
belirtildiği gibi, bu bilgilerin genelleştirilerek arkeolojik veriler ile kıyaslanması tam
olarak doğru olmayabilir.
9.2. ARA BAĞLAYICI KURAM (MIDDLE RANGE THEORY)
Bu kuram, etnoarkeolojinin oluşumunda gerekli teorik zemini oluşturmaktadır.
Binford’a göre tüm arkeolojik buluntular günümüzde var olmakla birlikte statik bir
durumdadır. Arkeolojik hipotezler ise geçmişteki dünyanın kültür sistemlerini, yani
dinamik bir durumu ortaya koymayı amaçlamaktadır.290
Binford, ara bağlayıcı kuramın (Middle Range Theory), statik arkeolojik
veriler ile geçmiş insan davranışlarının dinamikleri arasında bir köprü görevi görebilen
ilkeler oluşturmaya yönelik olduğu fikrini ileri sürmüştür. Bu kuramın uygulaması,
deneylere ve modern dünyada yaşayan insanlar ve hayvanların gözlemine dayalıdır.291
Trigger ise arkeolojik veriden davranış ya da inançları anlamak için kullanılan bütün
yaklaşımları orta ölçekli teori (Middle Range Theory ) olarak adlandırmıştır.292
Gamble ise, insanların yüzleştikleri kararlar hakkında bilgi edinmek ve
yarattıkları arkeolojik verilerin zaman ve mekan içerisinde nasıl organize olduğunu
öğrenmek amacıyla modern avcı toplumuna dair detaylı bir etnoarkeolojik çalışma
289 Whittaker ve diğ., 2009: 98
290 Binford, 1981:27
291 Gamble, 2014 :68 292 Trigger 2014 : 480
105
gerçekleştirerek davranış dinamiklerini anlamamız gerektiğini ifade etmektedir.293
Ara bağlayıcı kuramın temelini oluşturan tek biçimci varsayım (Uniformitarian
assumption), 19.yüzyılda jeologlar tarafından ortaya konulmuştur. Bu modelde
günümüz dünyasında görülen jeolojik katmanların oluşum sürecinin aynı şekilde
geçmişte de yaşanmış olduğu varsayılmaktadır. Bu varsayım modeli etnoarkeolojide
uyguladığında, günümüz etnografik verilerinin oluşum sürecinin aynı şekilde geçmişte
de yaşandığı kabul edilmiş olmaktadır.294
Arkeolojik veriler ve dinamik kültür sistemleri arasında gidip gelen bu
kavramıın uygulanabileceği etnoarkeoloji, deneysel arkeoloji ve tarihsel arkeoloji
olmak üzere üç alan bulunmaktadır. 295
Etnoarkeolojik araştırmalarda alan çalışmalarındaki gözlemler ve informantlar
(bilgi veren kişi) tarafından verilen bilgilere dayanarak toplum aktivitelerini inceleme
ve burada bulunan maddi kültürü arkeolojik veriler ile kıyaslama imkanı
bulunmaktadır.
Deneysel arkeoloji çalışmalarında belirlenmiş şartlar içerisinde davranışların
değişimini karşılaştırmamız mümkündür.
Tarihsel arkeoloji çalışmalarında ise yazılı kaynaklarda ele geçen geçmişe dair
aktiviteleri arkeolojik veriler ile karşılaştırma olanağı vardır.296
Etnoarkeoloji, günümüz toplumlarının alet üretim pratiklerinde görülen
örüntülerden yola çıkarak geçmişte üretilmiş olan arkeolojik verilerin örüntüleriyle
benzerlik bulmayı amaçlar. Böylece zaman ve mekansallığın ötesinde bir yasa ortaya
293 Binford 1978, 1980; Gamble 2014: 69
294 Akojima, 1998: 24
295 Akojima, 2006 : 313 296 Akojima, 2006: 313
106
konulması amaçlanmaktadır. Ancak her toplumun tekil tarihi olduğunu
düşündüğümüz takdirde böyle bir yaklaşımın her örnek için tamamıyla yararlı
olmadığı görülmektedir. Bu nedenden dolayı arkeolojik verilerin orta ölçekli teori
üzerinden yorumlanması ile ilgili olarak dikkatli olunması gerekmektedir.
9.3. DAVRANIŞSAL ZİNCİRLER (BEHAVIORAL CHAINS)
1970’li yıllarda ABD’de chaîne opératoire’a (işlem zinciri) benzer analitik bir
prensip gelişmiştir. Binford’un öğrencisi olan Schiffer, davranışsal arkeoloji olarak
adlandırdığı bu yeni anlayış ile maddelerin değişim sürecine dair araştırmalar
yürütmüştür.
Genellikle davranışsallık (behaviorism), psikologların insan davranışlarını
bilimsel olarak açıklamak için kullandıkları bir terimdir. Ancak süreçselci arkeologlar,
erken dönem toplumlarını basit ve belirleyici olarak neden-sonuç ilişkisi içerisinde
araştırmak amacıyla bu metodolojiyi kullanmışlardır. 297 Hodder’a göre ise
davranışsalcı arkeologların insanlar ve buluntular arasındaki ilişki yorumu, modern
batı varsayımları baz alınarak yapılmaktadır. Ancak bu ilişkinin geçmişteki insanlar
için farklı anlamlara gelebileceği göz ardı edilmemesi gerektiğini söylemektedir.298
Bununla birlikte bu yöntem insan, mekan ve maddeler arasındaki ilişkiyi
kavramsallaştırmak için kullanılmaktadır. Davranışsal arkeolojinin üç temel odak
noktası bulunmaktadır:
1. Arkeolojik verilerin oluşum sürecini anlamak,
2. Direkt olarak gözlemleme imkanının bulunmadığı davranışların yeniden
oluşturulmasını sağlamak,
297 Martin-Torres, 2002: 37 298 Hodder ve Huttson, 2003: 64
107
3. Gözlemlenen davranış değişikliklerini açıklamak.299
Schiffer, aletlerin buluntu durumunu sistemik bağlam ve arkeolojik bağlam
olarak ikiye ayırmıştır. Sistemik bağlam, aletlerin (artefact) insan davranışlarının
oluşturduğu sosyal ve kültürel sistem içerisinde bulunma durumunu belirtmektedir.
Sistemik bağlam içerisindeki etkinlikler dizisi, tedarik etme, üretim, kullanım, bakım
ve terkedilme gibi süreçleri kapsamakta ve akış modeli (flow model) ile
açıklanabilmektedir.300 Ancak davranışsal zincir her zaman bu şekilde doğrusal bir
doğrultuda ilerlememekte, her safhasında farklı seçimler içerebilmektedir. Bununla
birlikte aletin yeniden kullanımı veya biçim değişimi de söz konusu olabilmektedir.301
Akış modeli aynı zamanda yontmataş gibi redüktif malzemelerin araştırılması için
uygunluk gösteren bir araştırma yöntemidir. 302 Buna karşılık arkeolojik bağlam,
aletlerin işlevini yitirip terk edilmesiyle beraber sadece doğa olayları ile ilişkisinin
bulunduğu durumu tanımlamaktadır. Schiffer, aletlerin bu iki bağlam arasındaki
karşılıklı geçiş sürecini C-tranformasyon (kültürel oluşum süreci) ve N-
transformasyon (kültürel olmayan oluşum süreci) olarak ikiye ayırmıştır. Bu iki
yöntemle bir yerleşimin oluşumunda gerçekleşen bölgeye özel alet topluluğunun
oluşumu araştırılmaktadır.303
C-transformasyon, her bir maddenin günlük hayat içerisindeki dinamik
durumdan, statik bir hal almasına kadar olan (aletin üretiminden terk edilmesine kadar
olan) değişim sürecini ve mekansal kullanımını gösterir.
N-transformasyon ise C-transformasyon geçirmiş bir maddenin/aletin
299 Lamotta, 2012 :66 300 Schiffer, 1976: 46
301 Goto, 2013: 15
302 Schiffer, 1976: 47 303 Goto, 1998:57
108
günümüz araştırmacıları tarafından bulunana kadar doğa içerisinde uğradığı
morfolojik değişimi sürecini göstermektedir.304
Bir transformasyon modeli olarak Schiffer tarafından geliştirilen davranışsal
zincir, bir maddenin/aletin sistemik bağlam içerisinde dahil olduğu bütün aktivite
dizilerini göstermektedir.305 Ona göre bu zincir modeli, tüm zamanlar ve mekanlar
içerisinde insan davranışları ve materyal kültür ilişkisini açıklamak için
kullanılabilmektedir.306
Davranışsal zincir analizi, geçmişte gerçekleşmiş aktiviteleri ve bu aktivitenin
yerleşim içerisinde uygulandığı yeri saptamakta yardımcı olmaktadır.307 Bu fikrin
ortaya çıkışında Marvin Harris’in etkisi olmuştur.308 Schiffer, Marvin Harris’in fail
aktivitelerine yönelik konumlandırma yöntemini, aktör aktiveleri yerine alet
aktivitelerinin konumlandırılmasında kullanılmıştır.309 Davranışsal zincir analizinin
ana unsuru, her aktivitenin davranışsal parametresinin bulunması ve çeşitli materyaller
için modellemenin uygulanmasıdır.310 Bu zincirler, segmentler olarak adlandırılan en
küçük tekil eylemlere bölünebilmekte ve bu segmentler tüm bir sistem sürecini
oluşturmaktadır. Bu bağlamda her aktivitenin yedi bileşenden oluştuğu
düşünülmektedir:311
1. Aktivitenin davranışsal tanımı,
2. İnsan olmayan enerji kaynakları,
3. Aktivite için kullanılan objeler (birleştirilmiş elementler),
304 İgarashi, 2006: 23 305 Schiffer, 1975: 106
306 Schiffer, 1976: 4
307 Schiffer, 1975: 119 308 Schiffer, 1975: 107
309 Schiffer, 1976: 49
310 Lamotta, 2012: 75 311 Schiffer, 1976: 49
109
4. Süre, sıklık ve aktivitenin uygulandığı lokasyon,
5. Spesifik etkileşimler ve etkileşim kaynaklı objelerin modifikasyonu,
6. Objelerin ve materyallerin davranışsal zincirden çıkarak arkeolojik veri
haline gelmesi,
7. Objelerin ve materyallerin davranışsal zincirden çıkması.312
312 Schiffer, 1975: 108; Lamotta, 2012: 75
110
Aktivite
Enerji
kaynakları
Birleştirişmiş
elementler
Süre
ve sıklık
Konum
Çıktı
Bileşkeler
Sosyal
üniteler
Insan
olmayan
etmen
eklemeler silmeler
Hasat Heriki cinsiyetteki
köylüler tarafında da uzgulanır. 3.4
Sepetler
4
Eylül
ayında bir kaç gün
4
Ev halkının
tarlasında 3.4
Saplar,harmanlanmamış
darılar
Taşıma Heriki cinsiyetteki
köylüler tarafında da uzgulanır. 3.4
Sepetler ve
örtüler
4
Eylül
ayında bir kere
Tarladan
evin çatısına
Polen
Kabuk
ayıklama
Ev halkının kadınları
ve diğe kadınlar ile
3,4
Ahşap veya
kemik kazma
ile 6
Eylül
ayında bir
veya birkaç
gün
Evin
çatısında
3,4
Polen kabuklar
Kurutma Güneş
ışığında 4
Evin çatısında
4
Eylül
ayında
birkaç gün
Evin
çatısında
3,4
Tesadüfi
çekirdekler ve polenler
Taşıma Evin kadınları Sepetler Eylül
ayında bir
kere
Ev
alanından
depolama odasına
Tesadüfi
çekirdekler ve polenler
Depolama Depo odası 1’den 100
haftaya
kadar 6
Depolama
odası
Taşıma Evin kadınları Sepetler Haftada
birkaç
sabah
Depolama
odasından
mesken odasına
Çekirdeklerin
çıkarılması
Evin kadınları 3 Kısa sopalar,
avize sepeti 3
Haftada
birkaç
sabah
Mesken
odası
Tesadüfi
çekirdekler ve polenler
koçan
Kaba öğütme Evin kadınları 1 Öğün kabı,
sopa, kaba
mano ve metate, avize
sepeti 1,2
Haftada
birkaç
sabah
Mesken
odası 1
Heba olmuş çekirdekler
ve polen
Samanın
ayrılması
Evin kadınları
rüzgar Avize(yucca) sepeti 3
Haftada birkaç
sabah
Yapının dışında
Saman
Orta öğütme Evin kadınları 1 Öğün kabı,
sopa, orta mano ve
metate, kase
1,2
Haftada
birkaç sabah
Mesken
odası 1
Heba olmuş öğün
Iyi öğütme Evin kadınları Öğün kabı,
sopa, iyi mano
ve metate, kase 1,2
Haftada
birkaç
sabah
Mesken
odası 1
Heba olmuş öğün
Taşıma Evin kadınları Kaseler, 2 Haftada
birkaç
sabah
Mesken
odasından
depolama odasına
Heba olmuş öğün
111
Depolama Kaseler 2 Bir
kaçgünden
bir haftaya
kadar
Depolama
odası
Heba olmuş öğün
Taşıma Evin kadınları Kaseler 2 Günde iki
kere
Depolama
odasından
mesken odasına
Heba olmuş öğün
Börek yapımı Evin kadınları Yemek
kavanozu ve
kase
Günde iki
kere
Mesken
odası
Heba olmuş öğün Su ve diğer
katkı
maddeleri
Pişirme Ateş Ardıç dalları,
yemek
kavanozu, ocak 6
Günde iki
kere
Mesken
odası
döküntüler
Hizmet Evin kadınları Servis kaseleri,
yemek kavanozları,
kepçe 5
Günde iki
kere 3
Mesken
odası
Döküntüler
Yemek Bütün ev halkı Kaseler 5 Günde iki
kere 3
Mesken
odası
Atık
Taşıma Bütün ev halkı Neredeyse
devamlı
olarak
Diğer
yemekler
Dışkılama Bütün ev halkı Geniş yaprak Günde bir
kere
Dolu olan
odaların
uzağında
Geniş yaprak kalıntısı
Tablo 15. Etnografik bir araştırma olarak M.S.1900’lerde yaşayan Hopi’lerin mısırcılığı
üzerine davranışsal zincir analizi yapılmıştır (Schiffer 1975: 108, Lamotta 2012 s.
76-78).
Anahtar: 1.Bartlett (1933) 2. Bartlett (1936) 3.Beaglehole (1937) 4. Stephen (1936) 5. Turner and
Lofgren (1966) 6.Whiting (1939)
9.3.1. Nesne Biyografisi (Life History)
Gamble, nesne biyografisini (life history) şu sekilde özetler: ‘İnsan yapısı
nesnelerin tıpkı bizim gibi bir geçmişi vardır. Bir yaşam süreçleri vardır. Başka
yaşamlara dahil olmuşlardır.’313
Nesnelerin hayat hikayelerine dair bize fikir sağlayan nesne biyografisi,
Schiffer tarafından sistemik bağlam ve arkeolojik bağlam olmak üzere iki safhaya
ayrılmıştır.
313 Gamble, 2014: 116
112
Sistemik bağlam içerisinde bulunan safhalar; hammadenin temini, aletin
üretimi, kullanımı, saklanması, kaybolması, yeniden kullanımı, hasar görmesi, terk
edilmesi şeklindedir. Sistemik bağlam içerisinde aletlerin kullanımı sona ererek insan
aktiviteleri ile bağını kopartarak arkeolojik bağlam içerisine girmektedir.314 Aletler,
yukarıda belirtilen herhangi bir safhada arkeolojik bağlam içerisine girebilmektedirler.
Her objenin kendisine has bir nesne biyografisinin bulunmasına rağmen
Schiffer, aktivitelere göre sekiz genel süreç tanımlar: Temin, üretim, kullanım, bakım,
yeniden kullanım (reuse), kültürel depolama, arkeolojik bağlamdan yeniden
değerlendirme (reclamation) ve geri dönüşüm (recycling). Ancak her objenin tüm bu
süreçlerden geçmesi gerekmemektedir.315
Tablo 16. Genelleştirilmiş nesne biyografisi şeması (Lamotta 2012, s.72)
Aletin nesne biyografisi için önemli bir örnek olan Binford’un araştırmalarında
ortaya koyduğu denetimlenen (curated) ve geçici (expedient) aletlerin ayrımıdır. Bu
ayrım farklı alet tiplerinin arkeolojik bağlam içerisindeki buluntu oranı farklı olacaktır.
Örneğin, alet kullanım ömrünün yarım yıl olduğu bir alet ile kullanım ömrünün bir
314 Lamotta, 2012: 70 315 Lamotta, 2012: 71
113
sene olduğu alet arasında arkeolojik buluntu topluluğu içerisindeki orantı farklılık
göstermektedir.316 Nesne biyografisi yaklaşımı, arkeolojik veriler üzerinden davranış
sistemlerini ortaya çıkartmak için önemli bir rol oynamaktadır. Bunun için akış şeması
(flow-chart) veya davranışsal zincir şeması kullanılabilmektedir.317 Nesne biyografisi
ve davranışsal zincir yaklaşımı arasında görülen farklılık ise şu şekildedir. Nesne
biyografisi, birbiriyle bağlantılı aktivitelerin ağı içerisindeki objenin değişimine dair
güzergahına odaklanırken, davranışsal zincir modelinin odak noktası, işlevsel olarak
bağlantılı aktivitelerin dizisidir.318
Her aletin nesne biyografisini yontmataş araştırmalarına uyguladığımızda,
bunun sayesinden insan aktivitelerinin dizisini yeniden yapılandırma imkanı
bulmaktayız. Bu süreç aletlerin stratigrafik durumu, mekansal dağılımı, alet üzerinde
patinanın varlığı veya yokluluğu, düzeltilenmiş parçaların ve taşımalıkarın oranına
göre anlaşılabilmektedir.319
316 Goto,1998: 82
317 Lamotta ve Schiffer 2001: 21
318 Lamotta, 2012: 74 319 Bar-Yosef, 1994: 6
114
10. DENEYSEL ARAŞTIRMALAR
Deneysel araştırmalar, arkeolojik kazılarda elde edilen buluntuların yapım ve
kullanım şekilleri üzerine varsayımlarda bulunmaktadır. 320 Deneysel yontmataş
araştırmaları, chaîne opératoire ve reduction sequence gibi modern yontmataş
analizlerinin teknolojik yaklaşımları için bir temel oluşturmuştur. 1960’lı yllarda
Crabtree ve Bordes’in deneysel yontmataş çalışmalarıyla yontma teknikleri ve
arkeolojik teknolojinin replikasyonu yaygınlaşmaya başlamıştır.321 Bu araştırmalar,
çıkarımların ardışık pozisyonunun saptanması ve bu çıkarımın üretilmesinde
uygulanan teknik eylemlerin karakterinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Aynı
şekilde redüksiyon dizisi yaklaşımının temel özelliği, taş aletlerinin değişimindeki
sistematiği anlamamıza yardımcı olmaktadır. 322
10.1. TÜMLEME ÇALIŞMALARI
İlk olarak yontmataş aletlerin tümleme çalışmaları 19.yüzyılın ikinci yarısında
görülmektedir. 323 Bu çalışmalar İngitere, Belçika, Fransa, Mısır ve Almaya gibi
ülkelerde uygulanmıştır. Daha sistematik araştırmalar 1970’li yıllarda tümleme
çalışmaları iki farklı ekol (Leroi-Gourhan ve Tixier) tarafından yürütülmüştür. Leroi
Gourhan ekolü, Paris havzasında yer alan sitlerden Geç Magdalenien dönem
yontmataş tekniklerini incelemişlerdir. Tixier ekolü ise bilimsel yontmataş deneyleri
için ilkeler oluşturmuştur.324
320 Hurcombe, 2013 : 88 321 McCall, 2012: 160
322 McCall, 2012: 161
323 Spurrell, 1880 324 Mccall, 2012: 160
115
Bu yöntem, ortaya çıkarılan yontmataş alet topluluğunun aynı tabakaya ait
olduğunu kanıtlamak amacıyla kullanılmıştır. Tixier, bu tümleme analiz yöntemini
kullanarak Cezayir’in çöllük alanında yer alan farklı Neolitik dönem tabakalarından
ele geçen buluntuların aynı döneme ait olduğunu ortaya koymuştur. Bundan önce
farklı yerleşimlerin bu alana toplandığı düşünülürken Tixier, bu yerleşimlerden ele
geçen yontmataş alet buluntuları ve devekuşu yumurtalarının parçalarını tümleme
çalışmalarında bulunmuştur. Bu araştırma sonucunda bu alanların tek bir yerleşim
içerisinde yer alan farklı aktivite alanları olduğunu ortaya koymuştur.325
Tümleme çalışmalarının mekan analiz çalışmaları ile beraber uygulanması bize
yontmataş endüstrisinin yerleşim içerisinde ne şekilde kullanıldığınına dair bilgi
sağlamaktadır (Yerleşim içerisindeki yontma alanı, kullanım alanı ve atık alanı vb.).
Bunun yanısıra tümleme çalışmarı ‘hayalet’ aletleri bize göstererek alet veya
taşımalıkların daha geniş bir çevrede kullanım gördüğünü göstermektedir.
Örnegin, Conneler ve Schadla-Hall’ın Geç Paleolitik-Mezolitik yerleşimi olan
North Yorkshire, Vale of Pickering’de yaptıkları tümleme çalışmaları sonucunda
çekirdek, dilgi ve aletlerin ele geçmemesinin bu tür malzemelerin başka bir yere
taşınmış olması ve tedarik amacıyla saklanmasıyla ilişkili olduğunu belirtmişlerdir.326
Tümleme çalışmaları, pratik olarak hammddenin yerel alanda yongalandığı kısa
dönemli yongalama yerlerinde en iyi sonucu vermektedir.327
10.2. REPLİKASYON ÇALIŞMALARI
Replikasyon (deneysel yontuculuk), tarih öncesi teknolojiyi anlamamız için
bulunan yollardan birisidir. Bilinen usta yontucular olarak, F. Bordes, J.Tixier,
325 İnizan ve diğ., 2005: 23
326 Conneler, 2011: 164 327 Bar-Yosef ve Van Peer, 2009: 106
116
D.Crabtree, J.Whitaker, B.Bradley ve M.Newcomer’ın sayabiliriz. 328
Replikasyon temelli analitik araştırma yöntemi, üretici bireyin davranışlarının
altında yatan ekonomik yapıyı ve üretim süreçlerini anlamamızda yardımcı olmaktadır.
Replikatif analizler ve chaîne opératoire, yerleşim yerinin işlevinin
belirlenmesinde, yerleşim içi örüntülenmeleri ve ekonomik stratejilerin geniş ölçekli
değerlendirilmesini desteklemektedir. Ancak genelde chaîne opératoire
araştırmalarının çoğunun, çok katmanlı Neolitik dönem yerleşiminden çok, daha
küçük ölçekli Üst Paleolitik veya Epipaleolitik yerleşimlerde uygulandığı
görülmektedir. Bunun tercih edilmesindeki sebep yerleşim yerindeki az ve tekil
buluntu topluluğunu tümleme çalışmaları sayesinde teknolojik safhaların daha geniş
ölçekte tanımlanabilmesine olanak sağlamasıdır. 329
Çok katmanlı ve karmaşık teknolojik alet topluluğu içeren Neolitik dönem
yerleşim yerlerinde chaîne opératoire yönteminin uygulanması durumunda karmaşık
veriler problem oluşturmaktadır. Bu durumlarda tümlenebilir çekirdek redüksiyonu
örneklerini bulmak imkansıza yakın olacağından teknolojik ve davranışsal örüntüleri
anlamak zorlaşacaktır. Bu nedenden dolayı araştırmalar, genelleştirilmiş redüksiyon
stratejileri, teknolojik tipolojiler ve standartlaştırılmış kılavuz niteliğindedir. Bu
şekilde uygulanan chaîne opératoire yöntemi, kavramsallaştırılmış genel çekirdek
redüksiyon dizisini göstermekten öteye gitmekle beraber, üretim stratejileri ve çeşitli
nedenleri açıklamaya olanak vermemektedir.330
328 Bar-Yosef ve Van Peer, 2009: 105
329 Quintero, 2010: 24 330 Quintero, 2010: 26
117
11. SONUÇ
Arkeolojide uygulanan işlem zinciri araştırmaları, geçmiş yaşamın yeniden
yapılandırılmasında büyük katkılar sağlamaktadır. Bu araştımalar sayesinde geçmiş
insanların ve nesnelerin dinamik hikâyelerine dair daha fazla bilgi elde
edilebilmektedir. Günümüzde de olduğu gibi teknolojik ilerleme ve bunun sonucunda
oluşan bilginin aktarımı bir toplum veya topluluğun gelişiminde önemli bir rol
oynamaktadır. Bununla birlikte yontmataş alet üretiminde görülen teknolojik
çeşitliliğin, çevresel koşullar ve kültürel etmenlerin etkisinde olduğunu söylemek
mümkündür.
Yontmataş aletlerin işlem zinciri araştırmaları, 20. yüzyılın sonundan itibaren
ortaya çıkmıştır. Bu araştırmalar genel anlamıyla iki farklı ekol üzerinden (Amerika
ve Fransa) gelişim göstermiştir. Ancak bu tür araştırmaların 1950’li yıllara kadar
sayıca az olduğu görülmektedir. Fransa’da 1950’li yıllarda yontmataş aletler daha çok
tipolojik olarak incelenmiştir. Buna bir yenilik olarak Leroi-Gourhan, chaîne
opératoire olarak adlandırmış olduğu yontmataş aletlerin teknolojik sürecine vurgu
yapan bir yaklaşım ortaya koymuştur. Bu çalışmasında biyoloji, antropoloji ve etnoloji
gibi alanlardan yararlanarak alet üretiminin evrimsel ve kültürel yönünü ortaya
koymaya çalışmıştır.
Öte taraftan 1960’lı yıllardan itbaren Amerika’da Binford’un öncülüğünde
Fransa’da görülen araştırmalardan farklı bir biçimde yontmataş aletlerin teknolojik
araştırmaları sürdürülmüştür. Bu araştırmalar etnoarkeolojik ve positif bilimlerin
katkısıyla gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda kültür ve teknoloji ise çevre koşullarına
adaptasyon süreci olarak tanımlanmıştır.
Yukarıda bahsedile bu iki ana akım ekseninde, arkeolojide işlem zinciri
118
araştırmaları günümüze kadar farklı disiplinlerden beslenerek gelişim göstermiştir.
Genel hattıyla işlem zincirinin iki temel boyutu olduğu söylenebilir. Bunlardan
ilki, bir hammaddenin kaynağından toplanıp işlenerek alet haline getirilmesi ve terk
edilme sürecini, yani tekil nesne biyografisini işaret etmektedir. İkinci boyut ise
evrimsel bir düzlemden alet üretiminde uygulanan eylemlerin çoğalıp çeşitlenmesi ile
uzayan zinciri kapsamaktadır.
Her işlem malzeme üzerinde iz bırakır ve geçmişin bu verileri günümüzde
arkeolojik olarak incelenir. Bu izlerden yola çıkarak geçmiş yaşamı olabildiğince
kurgulamak ve yeniden inşa etmek işlem zinciri çalışmalarının amacını
oluşturmaktadır. Bunun için farklı bilim dallarının (antropoloji, etnoloji, sosyoloji,
felsefe vd.) yanı sıra arkeoloji içerisindeki yan dallardan da (etnoarkeoloji, bilişsel
arkeoloji, deneysel arkeoloji vd.) yararlanılmaktadır.
Alet üretiminin belleğin dışsallaştırılması, tekniğin ise aletin üretim sürecinde
kullanılan bir araç olduğunu söylemek mümkündür. Bu nedenden dolayı arkeolojik
veri olarak ele geçen malzeme, geçmişin bireysel ve toplumsal belleğinin izini
taşımaktadır.
Beyin kapasitesinin büyümesi, hem bilişsel hem de motor becerilerin
gelişimine olanak sağlamış ve bu durum üretilen aletlerin çeşitliliğine yol açmıştır. Bu
sayede aletler daha karmaşık/kompozit bir yapıya bürünmüş, hammaddenin daha
verimli bir şekilde kullanılması olanaklı hale gelmiştir. Sonuç olarak bireyin bilişsel
zekâsı, kültürel yapısı, toplumsal statüsü veya çevre koşulları gibi faktörlerin alet
üretim sürecinde aktif bir şekilde rol oynadığı anlaşılmaktadır. Ancak günümüzden
uzaklaştıkça edinilebilen bilginin azalması, farklı hominidlerin sosyal ve kültürel
değerleri hakkında bilgi edinilmesini zorlaştırdığı göz ardı edilemeyecek bir gerçektir.
119
Bir diğer önemli unsur, elde edilen malzemenin teknolojik kategorizasyonunun işlem
zinciri çalışmalarında önemli bir rol oynamasıdır. Malzemenin tekno-tipolojik ve
morfolojik çalışmalar aracılığıyla okumasının çok iyi bir şekilde yapılarak, teknolojik
safhasının tayin edilmesi gerekmektedir. Bunu yanı sıra işlem zinciri modelleri bize
bağlamlara göre farklı yöntemlerin kullanılabileceğini göstermiştir. Bunlar genel
hattıyla işlem zincirinin tekno-ekonomik, tekno-sosyolojik ve tekno-psikolojik
uygulamaları olarak kategorize edilebilmektedir. Kazıların boyutu, kazı yöntemi, kazı
dönemi, kazının yeri ve amaçlanan sonuca göre farklı yöntemlerin birlikte
uygulanması mümkündür.
Teknoloji araştırmaları tarihine bakıldığı takdirde teknoloji araştırmalarında,
araştırılan malzemenin tarihsel veya kültürel bağlamının yanı sıra araştıran öznenin
toplumsal ve kültürel bağlamına bağlı olarak farklı sorular ve bu sorular neticesinde
farklı sonuçlar elde etmenin amaçlandığı açık bir şekilde görülebilmektedir. Bu durum
ise araştırmacının kendi kültürel ve sosyal yapısından yola çıkarak geçmişi
yorumlaması anlamına gelmektedir.
Türkiye’deki yontmataş işlem zinciri araştırmalarına baktığımızda tekno-
ekonomik araştırmaların yoğunluklu olarak uygulandığını görmekteyiz. Bu
araştırmalar, yüzey araştırmaları ve kazılarda ele geçen yontmataş alet topluluğunun
tipolojik tanımı ve bunların teknik safhalarının tayinine yöneliktir. Hammaddenin
tüketim stratejisi ve alet üreten bireyin tanımlanmasına yönelik çalışmaları da az da
olsa karşımıza çıkmaktadır. Eğer arkeolojiyi geçmiş insanların ‘yaşamı’nı anlamaya
ve yeniden kurgulamaya yönelik bir bilim dalı olarak tanımlarsak daha interdisipliner
bir çalışmanın gerektiğini söyleyebiliriz. Bunun için Amerika ve Avrupa’nın ürettiği
teorik ve metodolojik paketlerin kullanımı yarar sağlayacaktır. Ancak, bu bilginin
120
Türkiye arkeolojisinin gelişiminde amaç olarak değil, daha geniş bir çerçeve sağlayan
bir araç olarak kullanılması önemlidir.
121
12. KAYNAKÇA
Algül, Ç.G., 2008, Çanak Çömleksizden Çanak Çömlekli Neolitik Döneme Geçiş
Sürecinde Obsidiyen Teknolojisi, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul
Üniversitesi.
Altınbilek-Algül, Ç., 2011, “Chipped Stone Industry of Yumuktepe. Preliminary
Results from “The Early Neolithic”Phase”, Anatolia Antiqua, s. 13–25.
Andrefsky, W., 1994, “Raw-Material Availability and the Organization of
Technology”, American Antiquity 59(1), s.21–34. balfet
Andrefsky, W, 2009, “The Analysis of Stone Tool Procurement, Production, and
Maintenance”, Journal of Archaeological Research 17(1), s.65–103.
Arsebük, G., 1999, “İnsanın Evrim Süreci ve En Eski Kültürleri”, TÜBA-AR 2, s.31–
49.
Audouze, F., 1999, “New Advances in French Prehistory”, Antiquity 73(279), s.167–
175.
Audouze, F.,2002, “Leroi-Gourhan, a Philosophy of Technique and Evolution”,
Journal of Archaeological Research 10(4), s.277–306.
Aydın, S., 2003, “alet“, Antropoloji Sözlüğü, K.Emiroğlu, S. Aydın (Eds.)içinde,
Ankara : Bilim ve Sanat Yayınları, s. 28.
Balfet, H.,1991, Observer L’action Technique. Des Chaînes Opératoires, Pour
Quoi Faire ? , Paris, Editions du CNRS.
122
Balkan-Atlı, N., Binder, D., Cauvin M.C., Faydalı, E., 1998, “Kömürcü / Kaletepe
Obsidiyen Atölyesi 1997 Kazısı”, 20.Kazı Sonuçları Toplantısı I.Cilt, T.C.
Kültür Bakanlığı, Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Ankara, s.1-22.
Bamforth, D. B., 1986, “Technological Efficiency and Tool Curation”, American
Antiquity 51(1), s.38–50.
Bamforth, D. B., 1991, “Technological Organization and Hunter-Gatherer Land Use :
A California Example”, Antiquity 56(2), s.216–234.
Bar-Yosef, O., 1994, “Form, Function and Numbers in Neolithic Lithic Studies.
Neolithic Chipped Stone Industries of the Fertile Crescent. Proceedings of the
First Workshop on PPN Chipped Lithic Industries”, H. G. K. Gebel, S. L.
Kozlowski, (Eds.) içinde, Studies in Ancient Near Eastern Production,
Subsistence and Environment, 1. Berlin : Ex oriente, s. 5–14.
Bar-Yosef, O., Van Peer, P., 2009, “The Chaîne Opératoire Approach in Middle
Paleolitic Archaeology”, Current Anthropology 50(1), s.103–131.
Binford, L.R., 1978, Nunamiut Ethnoarchaeology, Eliot Werner Publications.
Binford, L.R., 1980, “Willow smoke and dogs tails: hunter-gatherer settlement
systems and archaeological site formation”, American Antiquity 45, s.4-20.
Binford, L.R., 1981, Bones: Ancient Men and Modern Myths, Academic Press.
Bleed, P., 2001, “Trees of Chains, Links or Branches : Conceptual Alternatives for
Consideration for Consideration of Stone Tool Producition and Other Sequential
Activities”, Journal of Archaeologichal Method and Theory 8(1), s.101–127.
123
Bodu, P., C. Karlin, S. Ploux, 1990, “Who’s Who? The Magdalenian Flintknappers of
Pincevent, France”, The Big Puzzle : International Symposium on Refitting
Stone Artefacts, Monrepos, 1987. E. Cziesla, S. Eickhoff, N. Arts, D. Winter,
(Edd.)içinde, Studies in Modern Archaeology, 1. Bonn : Holos, s. 143–163.
Boëda, E., Geneste, J.M., Meignen, L., 1990, “Identification de chaînes opératoires
lithiques du Paléolithique ancien et moyen”, Paleo, Volume 2, Numero 1, s. 43-
80.
Bordaz, J., 1965, “The Threshing Sledge”, Natural History 74(4), s.26–29.
Bordaz, J., 1969, “Flint Flaking in Turkey”, Natural History 78(2), s.73–77.
Bradley, B. A.,1975, “Lithic Reduction Sequences : A Glossary and Discussion”,
Lithic Technology Making and Using Stone Tools, E. Swanson, (Ed.)içinde,
Paris : Mouton Publishers, s. 5–13.
Brey, P., 2000, “Technology as Extension of Human Faculties”. Metaphysics,
Epistemology, and Technology. Research in Philosophy and Technology, vol
19, C. Mitcham (Ed.) içinde, London: Elsevier/JAI Press, s.1-20.
Calley, S. 1986, “L’Atelier de Qdeir 1 en Syrie: Exploitation des nucléus naviformes
à la fin du PPNB, 6e millénaire. Première approche”, Paléorient 12/2, s.49-67.
Cauvin J., 1968, Les Outillages Neolithiques de Byblos et du Littoral Libanais :
Fouilles de Byblos IV, Paris: Maisonneuve.
Carr, P. J., Bradbury. A.P., 2011, “Learning From Lithics : A Perspective on the
Foundation and Future of the Organization of Technology”. Special Issue:
124
Reduction Sequence, Chaîne Opératoire, and Other Methods : The
Epistemologies of Different Approaches to Lithic Analysis, PaleoAnthropology,
s.305–319.
Clark, J.cres E., 1982, “Manufacture of Mesoamerican Prismatic Blades: An
Alternative Technique”, American Antiquity 47(2), s.355–376.
Conneler, C., 2008, “Lithic Technology and the Chaîne Opératoire”, Prehistoric
Britain, J.Pollard (Ed.) içinde, Blackwell Publising, s.160–176.
Conneler, C. J., 2011, An Archaeology of Materials: Substantial Transformations
in Early Prehistoric Europe, Routledge.
Crabtree, D. E., 1968, “Mesoamerican Polyhedral Cores and Prismatic Blades”,
American Antiquity 33(4), s.446–478.
Creswell, R., 1990,“A New Technology Revisited”, Archaeological Review of
Cambridge 9(1), s.39–54.
David, N., Kramer. C., 2001, Ethnoarchaeology In Action, Cambridge University
Press.
Davidson, I., 2002, “The Finished Artefact Fallacy: Acheulean Hand-Axes and
Language Origins”, Transitions to Language, A. Wray,(Ed.)içinde, Oxford :
Oxford University Press, s. 180–203.
Davidson, I.,2010, “Stone Tools and the Evolution of Hominin and Human Cognition”,
Stone Tools and the Evolution of Human Cognition, A. Nowell, I. Davidson,
(Eds.)içinde, Boulder,University Press of Colorado, s.185–205.
125
Dibble, H. L., 1987, “The Interpretation of Middle Paleolithic Scraper Morphology”,
American Antiquity 52(1), s.109–117.
Dibble, H.L., 1989, “Implications of stone tool types for the presence of language
during the Lower and Middle Paleolithic”, The Human Revolution :
behavioural and biological perspectives on the origins of modern humans,
P.Mellars, C. Stringer (Eds.)içinde, Princeton : Princeton University Press, s.
415-432.
Dobres, M. A., 2010, “Archaeologies of Technology”, Cambridge Journal of
Economics 34, s.103–114.
Dobres, M.A., 2000, Technnology and Social Agency, Outlining a Practice
Framework for Archaeology, Great Britain: Blackwell Publishers.
Dobres, M.A.,2009, “Technologies”, The Oxford Handbook of Arhcaeology, B.
Cunliffe, C. Gosden, R.A. Joyce (Eds.)içinde, Oxford : Oxford Univesity Press,
s.115–141.
Elkin, A,P., 1948, “Pressure Flaking in the Northern Kimberley, Australia.”, Man, Vol.
48, No.130, s.110-113.
Emiroğlu, K., 2003, “emik ve etik”,Antropoloji Sözlüğü. K.Emiroğlu, S.Aydın
(Eds.)içinde, Ankara: Bilim ve Sanayt Yayınları, s.260-261.
Finlay, N., 2000, “Microliths in the Making”, Mesolithic Lifeways: Current
Research in Britain and Ireland, R.Young, (Ed.) içinde, Leihester: Leicester
University Archaeology Monograph, 7, s. 23–32.
126
Fischer, A., 1990, “A Late Paleolithic “School” of Flint-Knapping at Trollesgave,
Denmark Result from Refitting”, Acta Archaeologica 60, s.33–69.
Frick, J. A., K. Herkert, 2014, “Lithic Technology and Logic of Technicity”,
Mitteilungen Der Gesellschaft Für Urgeschichte 23, s.129–168.
Frison, G. C., 1968, “A Functional Analysis of Certain Chipped Stone Tools”,
American Antiquity 33, s.149–155.
Gamble, C., 2014, Arkeolojinin Temelleri, (Çev.)D.Kayıhan, İstanbul: Aktüel
Arkeoloji Yayıncılık.
Gibbon, G., 2013, “Bilgi kuramı”, Arkeoloji-Anahtar Kavramlar, (Çev.)
S.Somuncuoğlu, C. Renfrew, P. Bahn (Eds.) içinde, İstanbul: İletişim yayınları,
s.38-44.
Gilles, B., 1978, Histoire Des Techniques: Technique et Civilisations, Technique et
Sciences, Paris:Gallimard.
Goren-Inbar, N., Sharon, G., Alperson-Afil, N., Laschiver, L., 2008, “The Acheulean
Massive Scraper of Gesher Benot Ya’aqov - a Product of the Biface Chaîne
Opératoire”, Journal of Human Evolution 55, s.702–712.
Gorring-Morris, N., Davidzon A., 2006, “Straight to the Point : Upper Paleolithic
Ahmarian Litihc Technology in the Levant”, Anthropologie XLIV, s.93–111.
Gosden, C., 2013, “Etnoarkeoloji”. Arkeoloji Anahtar Kavramlar. (Çev.) S.
Somunculoğlu, C. Renfrew, P. Bahn (Eds.)içinde, s.113–121.
127
Guille-Escuret, G., 1993, “Technical Innovation and Cultural Resistance : The Social
Weight of Plowing in the Vineyardsof Les Corbieres (Languedoc)”,
Technological Choices : Transformation in Material Cultures Since the
Neolithic, P. Lemonnier (Ed.) içinde, London: Routledge, s.214–226.
Heidegger, M., 1998, Tekniğe Ilişkin Soruşturma, (Çev.)D. Özlem, Istanbul:
Paradigma yayınları.
Hodder, I., Huttson. F., 2003, Geçmişi Okumak / Arkeolojiyi Yorumlamada Güncel
Yaklaşımlar, (Çev.) B. Toprak, Ç. Rona, Fenix Yayınevi.
Holmes, William H., 1894, “Natural History of Flaked Stone Implements", Memoirs
of the International Congress of Anthropology. C. S. Wake (Ed.) içinde,
Schulte: Chicago, s. 120–139.
Hurcombe, L., 2013, “Deneysel Arkeoloji”, Arkeoloji-Anahtar Kavramlar, (Çev. S.
Somunculoğlu, C. Renfrew, P. Bahn (Eds.) içinde, İstanbul: İletişim yayınları,
s.88-95.
İngold, T., 2000, The Perception of the Environment: Essay on Livelihood,
Dwelling, and Skill, Routledge.
Jelinek, A. J., 1976, “Form, Function and Style in Lithic Analysis”, Cultural Change
and Continuity, C. B. Cleland (Ed.) içinde, New York: Academic Press, s. 19–
33.
Johnson, M., 2010, Archaeological Theory: An Introduction, 2nd Edition, Wiley-
Blackwell.
128
Kapp, E., 1877, Grundlinien Einer Philosophie Der Technik, Meiner.
Karlin, C., Julien M., 1994, “Prehistoric Technology: A Cognitive Science?”, The
Ancient Mind, Elements of Cognitive Archaeology, C. Renfrew, Ezra B. W.
Zubrow (Eds.)içinde, Cambridge : Cambridge University Press, s. 143–151.
Kartal, M., 1999, Öküzini Mağarası (Katran Dağı) Mikrolitik Endüstrisi,
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi.
Kayacan, N., 2000, Yüzey Obsidien Buluntularının Tekno-Kültürel Açıdan
Değerlendirilmesi: Neolitik Musular. Yerleşmesi Örneği (Orta Anadolu),
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi.
Kayacan, N., 2014, “Aşıklı Obsidyen İşçiliği ve Yerleşme Analizi”, Yerleşim
Sistemleri ve Mekân Analizi, Tematik Arkeoloji Serisi, 1. İstanbul: Ege
Yayınları, s. 137–144.
Kroeber, T., 1976, Ishi in Two Worlds, Berkeley: University of California Press.
Lamotta, V. M., 2012, “Behavioral Archaeology”, Archaeological Theory Today, 2nd
Edition, I. Hodder (Ed.) içinde, Polity Press, s.62-92.
Lamotta, V. M., Schiffer, M.B., 2001, “Behavioral Arhaeology : Toward a New
Synthesis”, Archeological Theory Today, I. Hodder (Ed.) içinde, Polity Press,
s. 14-64.
Lemonnier, P., 1980, Les Salines de l’Ouest, Logique Technique et Logique
Sociale. Éditions de la Maison des sciences de l’homme, Paris : Presses
Universitaires de Lille.
129
Lemonnier, P., 1992, Elements for an Anthropology of Technology,
Anthropological Papers, University of Michigan, 88. Ann Arbor, MI: Museum
of Anthropology.
Lemonnier, P., 2012, “Technology”, The Oxford Handbook of Linguistic Fieldwork,
N.Thieberger (Ed.) içinde, Oxford Press, s. 298–316.
Martinelli, B., 1988, “Après Leroi-Gourhan : Les Chemins de La Technologie”, André
Leroi-Gourhan Ou Les Voies de L’homme: Actes Du Colloque Du C.N.R.S.,
Paris: Albin Michel,s. 61–89
Martinon-Torres, M., 2002, “Chaîne Opératoire : The Concept and Its Applications
within the Study of Technology”, Gallaecia 21, s.29–43.
Mauss, M., 2006, Sosyoloji ve Antropoloji, (Çev.) Ö. Doğan, Doğubatı.
Mauss, M., 2007, The Manual of Ethnography, (Çev. )D. Lussier, N.J.Allen (Ed.),
Durkheim Press.
McCall, G. S., 2012, “Ethnoarhaeology and the Organization of Lithic Technology”,
Journal of Archaeological Research 20, s.157–203.
Nelson, M. C., 1991, “The Study of Technological Organization”, Archaeologichal
Method and Theory 3, s.57–100.
Pelegrin, J., 1990, “Prehistoric lithic technology, some aspects of research”,
Archaeological review from Cambridge, vol.9, University of Cambridge
Department of Archaeology, s.116-125.
130
Pelegrin, J., 2005, “Remarks about Archaeological Techniques and Methods of
Knapping: Elements of a Cognitive Approach to Stone Knapping”, Stone
Knapping: The Necessary Conditions for a Uniquely Hominin Behavior, V.
Roux, B. Brill (Eds.)içinde, Cambridge: Mcdonalds Institute for Archaeological
Research, s. 23–34.
Pelegrin, J., 2009, “Cognition and the Emergence of Language: A Contribution from
Lithic Technology”, Cognitive Archaeology and Human Evolution, S. A. de
Beaune, F. L. Coolidge, T. Wynn (Eds.) içinde, Cambridge: Cambridge
Univesity Press, s. 95–108.
Pelegrin, J., 2015, “Lithics and Archaeology”, International Encyclopedia of the
Social & Behavioral Sciences, 2nd Edition. James D. Wright (Ed.), Elsevier
Publishing Company, s. 260–264.
Perles, C., 1987, Les Industries Lithiques Taillées de Franchti, Argolide :
Présentation Générale et Industries Paléolithiques, Terre haute : Indiana
University Press.
Perles, C., 1992, “In Search of Lithic Strategies: A Cognitive Approach to Prehistoric
Chipped Stone Assemblages”, Representations in Archaeology, J. C. Gardin,
C. S. Peebles (Eds.)içinde, Bloomington, Indiana University Press, s. 223–247.
Pigeot, N., 1987, Magdaléniens d’Etiolles. Débitage et organisation sociale XXV
Supplément a Gallia Préhistoire, Paris: CNRS.
Quintero, L. A., 2010, Evolution of Lithic Economies in the Levantine Neolithic:
Development and Demise of Naviform Core Technology, as Seen at ‘Ain
131
Ghazal (=‘Ain Ghazal Excavation Reports 2), Biblitheca Neolithica Asiae
Meridionalis et Occidentalis & Monograph of the Facultyof Archaeolgy and
Anthropology (Yarmouk University). Berlin: Ex oriente.
Rainbird, C., 1935, “The Flint-Knapping Industry at Brandon”, Antiquity vol.IX,
O.G.S. Crawford, R.Austin, (Eds.), s.38-56.
Roche, H., 2005, “From Simple Flaking to Shaping : Stone-Knapping Evolution
among Early Hominins”, Stone Knapping : The Necessary Conditions for a
Uniquely Hominin Behavior, V. Roux, B. Brill (Eds.), Cambridge: Mcdonalds
Institute for Archaeological Research, s. 35–53.
Sahlins, M., 1976, Culture and Practical Reason, Chicago, London: The University
Of Chicago Press.
Schiffer, M.B., 1975, “Behavioral Chain Analysis: Activities, Organization, and the
Use of Space”, Fieldiana: Anthropology 65, s.103–119.
Schiffer, M.B., 1976, Behavioral Archaeology, Academic Press.
Schlanger, N., 1994, “Mindful Technology: Unleashing the Chaîne Opératoire for an
Archaeology of Mind”, The Ancient Mind, C. Renfrew, Ezra B. W. Zubrow
(Eds.), Cambridge: Cambridge University Press, s.143–151.
Schlanger, N., 1996, “Understanding Levallois: Lithic Technology and Cognitive
Archaeology”, Cambridge Archaeological Journal 6(2), s. 231–254.
132
Schlanger, N., 2004, “Suivre les gestes, éclat par éclat-la Chaîne Opératoire d’Andre
Leroi-Gourhan”, Autour de L’homme : Contexte et Actualité d’Andre Leroi-
Gourhan, F.Audouze, N.Schlanger (Eds.) içinde, Paris:APDCA, s. 127-147.
Schlanger., N., 2006, “Introduction: Technological Commitments:Marcel Mauss and
the Study of Techniques in the French Social Sciences”, Techniques,
Technology, and Civilisation, N.Schlanger (Ed.) içinde, Berghahn Books, s.1-
24.
Schlanger, N.,2013, “İşlem / Üretim Zinciri”. Arkeoloji Anahtar Kavramlar,
(Çev.)S.Somuncuoğlu, C. Renfrew, P. Bahn (Eds.) içinde, İletişim Yayınları, s.
159-167.
Sellet, F., 1993, “Chaîne Opératoire : The Concept and Its Applications”, Lithic
Technology 18(1-2), s.106–112.
Shott, J. M., 2003, “Chaîne Opératoire and Reduction Sequence”, Lithic Technology
28(2), s.95–105.
Sigaut, F., 1985, “More (and Enough) on Technology!”, History and Technology
2(2), s.115–132.
Sigaut, F., 1987, “Des ideès pour observer”, Techniques & culture 10, s. 1-12.
Silitoe, P., and K. Hardy, 2003, “Living Lithics : Ethnoarchaeology in Highland Papua
New Guinea”, Antiquity 77(297), s.555–566.
133
Spurrell, F.C.J., 1880, “On the Discovery of the Place Where Paleolithic Implements
Were Made at Crayford”, Quarterly Journal of the Geological Society 36,
s.544–548.
Starzmann, M.T., 2012, “Die Lithikfunde Vom Fıstıklı Höyük. Technologie Und
Handwerk in Der Halaf-Zeit“, Zeitschrift Für Orient-Archäologie 5, s.44–73.
Stiegler, B., 2012, Politik Ekonominin Yeni Bir Eleştirisi İçin. (Çev.) E. Koytak,
İstanbul: Monokl.
Stout, D., 2011, “Stone Toolmaking and the Evolution of Human Culture and
Cognition”, Philosophical Transactions of the Royal Society Series B
366(1567), s.1050–1059.
Stout, D., T. Chaminade, 2009, “Making Tools and Making Sense : Complex,
Intentional Behaviour in Human Evolution”, Cambridge Archaeological
Journal 19, s. 85–96.
Suzuki, C., and T. Akazawa, 1971, “Manufacturing Technique of the Stone Artifacts
from Palmyra, Syria”, Journal of the Anthropological Society of Nippon 79(2),
s.105–127.
Taşkıran, H., 1996, Karain Mağarası Kenar Kazıyıcıların Teknolojik ve Tipolojik
Evrimi, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi.
Tixier, P. J., H. Roche, 1995, “The Impact of Predetermination on the Development of
Some Acheulean Chaines Operatoires”,Evolution Humana En Europa Y Los
134
Yacimientos de La Sierra Atapuerca, J.Bermudez de Castro (Ed.)içinde,
Patronato de Turismo de la Provincia de Burgos, s. 403–420.
Tostevin, G.B., 2011, “Special İssue : Reduction Sequence, Chaîne Opératoire, and
Other Methods : The Epistemologies of Different Approaches to Lithic Analysis.
Levels of Theory and Social Practice in the Reduction Sequence and Chaîne
Opératoire Methods of Lithic Analysis”, PaleoAnthropology, s. 351–375.
Tostevin, G.B., 2012, Seeing Lithics: A Middle-Range Theory for Testing for
Cultural Transmission in the Pleistocene, American School of Prehistoric
Research Monograph Series. Oxford, Oakville: Oxbow Books.
Trigger, B. G., 2014, Arkeolojik Düşünce Tarihi, (Çev.) F.Aydın, Eskiyeni Yayınları.
Tudela, J., Nunez, J.C. 1977, Relacion de Michoacan (1541), S.A. Mexico, Balsar
Editores.
Van Peer, P., 1992, The Levallois Reduction Strategy, Monographs in World
Archaeology, 13. Madison Wisconsin: Prehistory Press.
White, R., 1992, “Beyond Art: Toward an Understanding of the Origins of Material
Representation in Europe”, Annual Review of Anthropology 21, s.537-564.
Whittaker, J., Kamp. K., Yılmaz. E., 2009, “Çakmak Revisited : Turkish Flintknappers
Today”, Lithic Technology 34(2), s.93–110.
Yalçınkaya, I, 2009, “Arkeoloji ve Sanat Tarihi Eski Anadolu Ugarlıkları Paleolitik
Çağ (Eski Taş Çağı / Yontma Taş Çağı)”. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Türkiye Kültür Portal Projesi, Ankara.
135
(2017,15Mart)http://www.kulturportali.gov.tr/contents/files/Paleolitik%20%C3%87a
%C4%9F%20(Eski%20Ta%C5%9F%20%C3%87a%C4%9F%C4%B1Yontma
%20Ta%C5%9F%20%C3%87a%C4%9F%C4%B1).pdf
Yerkes, R.W., 2011, “Viewing the Past through the Present: Ethnoarchaeological
Studies of Population and Ancient Agriculture”, Crossroads and Boundaries:
The Archaeology of Past and Present in the Malloura Valley, Cyprus, M. K.
Toumazou, P. N. Kardulias, D. B. Counts (Eds.)içinde, Boston: The Annual of
the American Schools of Oriental Research (ASOR) Vol. 65. s..321-339.
Yıldırım-Balcı, S., 2007, Orta Anadolu Obsidiyen Teknolojisi: Aşıklı Höyük
Modeli, Tekno-Kültürel Kökeni ve Evrimi, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
İstanbul Üniversitesi.
阿子島香(Akojima K.)1998「ルイス・ビンフォードの軌跡」『民族考古学序
説』、民族考古学研究会編、22-44頁、同成社
阿子島香(Akojima K.) 2006「中範囲理論」『現代考古学時点』、縮刷版 安斎正
人編、312-316頁、同成社
有村誠 (Arimura M.) 2013,「西アジア新石器時代における PPN 式対向剥離石
刃製作技術の研究」、『旧石器研究』第 9号、43-60 頁
後藤明 (Goto A.) 1998 「考古学的組成の民俗学的考察」 『民族考古学序説』
民族考古学研究会編 78-99頁、同成社
136
後藤明 (Goto A.) 2013 「モノ・コト・時間の人類学―物質文化の動態的研究」
『人類学研究所 研究論集第一号』、序説、1-32頁
後藤明 (Goto A.) 2014 「現代のモノ作り論からみた技術と学習に関する研究
ノート」『交代劇:A-02班研究報告書』、 文部科学省科学研究費補助金(新学
術領域, 4, 87-114 頁
大場正善 (Oba M.) 2014「高瀬山遺跡縄文中期末用の石器資料一括遺構出土
の技術学的分析―縄文石刃技術と短形剥片剥離技術、そして“コドモ”の発見
―」 『研究紀要』 公益財団法人山形県埋蔵文化財センター
大場正善 (Oba, M.) 2015, 「動作連鎖に概念に基づく技術学の方法―考古学に
おける科学的方法について」、研究紀要第7号、97-114頁、公益財団法人山形
件埋蔵文化財センター
大沼克彦 (Ohnuma K.) 2002『文化としての石器づくり』 學生社
長崎潤一 (Nagasaki J.), 2006 「変形論」『 現代考古学辞典縮掘版』 安斎正人
編、397-400頁、 同成社
西秋良宏 (Nishiaki Y.) 1992「ナヴィフォーム式石刃生産技術と北シリアの
先土器新石器時代」『ラーフィダン』、第 XIII巻、27-60頁
137
西秋良宏 (Nishiaki Y.) 1995「石の道具とジェンダー 西アジアの新石器時代
の画期」『文明の原点を探るー新石器時代の西アジア』江上波夫監修 常木
晃 松本健編、50-77頁、同成社
西秋良広 (Nishiaki Y.) 2005,「序章解説」『石器研究入門』 M.-L.Inizan, H.Roche,
J.Tixier, 2005 大沼克彦 西秋良広 鈴木美保訳
西秋良広 (Nishiaki Y.)、2006 「動作連鎖」『 現代考古学辞典縮掘版』 安斎正
人編、325-329頁、同成社
アンドレ・ルロワ=グーラン(Leroi-Gourhan A.)、2012「身ぶりと言葉」ち
くま学芸文庫
İnizan, M.-L, Roche, H., Tixier J., 2005, 石器研究入門(大沼克彦、西秋良広、鈴
木美保訳)クバプロ
五十嵐彰(Igarashi, A.)2006「遺跡形成」 『現代考古学辞典縮掘版』 安斎正
人編、23-25頁、同成社
佐藤宏之 (Sato H.) 2006「民族考古学」 『現代考古学辞典縮掘版』 安斎正人
編、408-412頁、同成社
新村出(Shinmura I.) 2005, 広辞苑、第六版、岩波書店
沢田淳 (Sawada A. ) 2006「技術的組織」 『現代考古学辞典縮掘版』 安斎正
人編 、62-67頁、同成社
138
髙倉 純 (Takakura, J.) 2014「石器製作技術にみる学習戦略の進化―動作
連鎖と階層性の視点から―」寺嶋秀明編『狩猟採集民の調査に基づくヒトの
学習行動の実証的研究:交替劇 A-02 班研究報告書4』、48-5 頁、神戸学院大
学人文学部
竹岡 俊樹 (Takeoka, T.) 2013 『旧石器時代文化研究法』 勉誠出版
ペレグラン・富井 眞 2007 (Pelegrin, J.) 「石割りにおける考古学的概念と
してのテクニートとメトードについてー石割りに対する認知論的取り組みの
諸要素」『古代文化』第 58号―IV, 61-76 頁、古大學協会
山中一郎 (Yamanaka, I.) 2012「型式学から技術学へ」 『郵政考古紀要』第
54号、1-41頁、大阪・郵政考古学会
出穂雅美、ジェフリーR. ファーガソン、マイケル D.グラスコック、尾田識好、
赤井文人、中沢裕一、佐藤宏之、B. (İdeho, M., Ferguson, J., Grascock, ve diğ. )
2014「北海道勇広群厚真町上幌内モイ遺跡の札滑型細石刃核を伴う石器
群における石器石材の調達とリダクション戦略」『東京大学常呂実習施設研究
報告第 12 集 : 黒曜石の流通と消費からみた環日本海北部地域における更新
世人類社会の形成と変容 (II)』 , Research on the Formation Process and
Transfiguration of the Pleistocene Human Societies in the Northern Circum Japan Sea
Area (NCJSA) through the Obsidian Exploitation and Circulation, s.157-164.
139
Web kaynakça
Thomas, D.H., (2017, 15 Mart), https://scahome.org/about-ca-
archaeology/interviews-with-archaeologists/dr-david-hurst-thomas-1997/
http://www.tdk.gov.tr/