Download pdf - manisa dergisi

Transcript
Page 1: manisa dergisi

Egenin yükselen y›ld›z›

TurgutluThe rising star of the Aegean The rising star of the Aegean

32Tarihte gizli dinler aras› kardefllik

The religious brotherhood hidden in historyThe religious brotherhood hidden in history

38600 y›ll›k el sanat›

Manisa BeziA 600 year old handicraft: the fabric of ManisaA 600 year old handicraft: the fabric of Manisa

28

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINEOcak - Şubat / January - February 2012

ALAB

İLİR

SİNİ

Z / Y

OUR

COM

PLIM

ENTA

RY C

OPY

Yıl /

Year

: 1 S

ayı /

Issu

e: 3

Page 2: manisa dergisi
Page 3: manisa dergisi

1M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 4: manisa dergisi

T.C. Manisa Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Adına İmtiyaz Sahibi / PublisherErdinç KARAKÖSEİl Kültür ve Turizm MüdürüProvincial Director of Culture and Tourism

Genel Yayın Müdürü / Executive EditorSeyfettin ONAT

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor Neşe ÖZER

Danışma Kurulu / Consultative BoardBaşkan: Yüksel Ayhan (Vali YardımcısıLieutenant Governor)Prof. Ersin DoğerProf. Füsun BaykalDoç. Dr. Engin AkdenizAli Haydar AksakalHalil Kocaman

Yayın Kurulu / Editorial BoardBaşkan: Erdinç Karaköse Erşen AkarAli ArıMurat Umut DoğanAltan TüreEmin Avşar

Manisa Kültür ve Turizm MüdürlüğüTel: +90 (236) 231 36 85 Fax: +90 (236) 231 03 30E-posta: [email protected] www.manisakulturturizm.gov.tr

Yayın Türü: Yerel, iki aylık Baskı Yeri / Printing: Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San. ve Tic. Ltd. Şti Tel: 0 232 433 33 55Baskı Tarihi / Printing Date:

Manisa Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.manisa.gov.tr ve www.manisakulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz.

You can have Manisa Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.manisa.gov.tr and www.manisakulturturizm.gov.tr.

Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz.

Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.

Ajans Başkanı / ChairmanÖzer KESTANE

Yayın KoordinatörüEditorial CoordinatorSibel HEKİMOĞLU

Haber Merkezi / News CenterSüleyman DUMAN Ceyda ADARDerya ŞAHİN

Çeviri / TranslationRoxanne YURCHAK

Grafik Tasarım / Graphic DesignYeşim AYANRahşan AKSOY Sibel KAŞIKÇI

Muhasebe FinansDila Emral AYDIN

REKLAM / ADVERTISINGReklam Direktörü / Advertising DirectorGüliz İLGEN

Reklam Koordinatörü / Advertising Coordinatorİrfan IŞIK

Müşteri Temsilcileri / Customer RepresantativesHakan KÜLRasim MUTLUDilem ŞANLI

Abone Sorumlusu / Subscribe DirectorMelda HİÇDURMAZ

RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti.1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİR

Tel: +90 232 463 75 40 (pbx) Faks: +90 232 421 92 24 www.renklikalem.com.tr [email protected]

22Ocak - Şubat / January - February 2012

12 Manisa’da dev öğrenciler Giant students of Manisa

16 Manisa, Türkiye’nin hediyelik eşya üssü olacak Manisa will be Turkey’s souvenir center

22 26 bin yıllık doğa müzesi: Adala A 26 thousand year old nature museum

28 600 yıllık el sanatı: Manisa Bezi A 600 year old handicraft: the fabric of Manisa

32 Egenin yükselen yıldızı Turgutlu The rising star of the Aegean

38 Tarihte gizli dinler arası kardeşlik The religious brotherhood hidden in history

44 Salihli termal turizmde geleceğe göz kırpıyor Salihli looks to the future in thermal tourism

2

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 5: manisa dergisi

68 52 28

381652 Gizli Hazine: Darkale Evleri A secret treasure: The houses of Darkale

62 Acılı bir annenin hüzünlü öyküsü The sad story of a grieving mother

68 Turizmi bekleyen üç köy Three villages that await tourism

72 Bakırçay Ovası’nın ucunda bir kale: Stratonikeia AfortressonthetipofBakırçayPlain:Stratonicea

78 “Tarihin derinliklerindeki Manisa’’ “Manisa in the depths of history’’

84 Süslediği yastıkları İtalya’ya satıyor Decorated pillows go to Italy

90 Osmanlı saray mutfağından serin bir tat: Su Muhallebisi A cooling taste from the Ottoman palace kitchens: Water pudding

3M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 6: manisa dergisi

2012 will be the year of tourism mobility in Manisa

Manisa is a city that has a huge tourism potential with the natural, historical and cultural riches it possesses. Because of these characteristics, Manisa has been chosen as one of the 15 candidates for brand cities by the Ministry of Culture and Tourism.

Despite all of these, Manisa is not considered a touristic city. Its most apparent characteristics are agriculture and industry.

However, Manisa has an immense touristic potential that includes the Spil Mountain, Yuntdağı, Sardes, Philadelphia, Bintepeler, the 26.000 year old footprints, Geo-park, volcanic hills, hoodoos, Thyatira, Aigai, The Wailing Rock (Niobe), eco villages, handicrafts, the Tarzan of Manisa, Mesir, Manisa cloth, mosques, bazaars, mosque complexes, the tulip of Manisa, thermal hot springs and wild horses. If this potential is put to good use, Manisa can be an important touristic city in addition to agriculture and industry.

This requires us to believe in the potential of Manisa: everyone in the city should see themselves as tourism ambassadors; we should prepare and

implement our “Brand City Activity Plan”; establish museums and other important buildings we need; turn our natural, historical, cultural, and ecological and art riches into touristic products and apply effective advertising strategies.

In order to establish all of these and mobilize a tourism effort, our Governorship will start a project called “Branding in Tourism”

With this regard, “Tourism Councils” and “Action Boards” will be established and important works will be carried out. One of our most important assets during these works will no doubt be our children.

I think that this is what is expected of us. I believe that we can turn Manisa into a touristic destination with the help and determination of all private and public institutions, NGOs, citizens, students and artists.

H. İbrahim DAŞÖZGovernor of Manisa

4

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 7: manisa dergisi

Manisa, sahip olduğu doğal, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle büyük turizm potansiyeline sahip bir il. Bu özellikle-rinden dolayı, Kültür ve Turizm Bakan-lığınca 15 marka kent adayından birisi olarak belirlendi.

Buna karşılık Manisa, “Turizm İli” ola-rak algılanmamaktadır. İlin en belirgin karakteristiği tarım ve sanayidir.

Oysa Manisa’nın Şehzadeler Şehri, Spil Dağı, Yuntdağı, Sardes, Philadelphia, Bintepeler, 26.000 yıllık ayak izleri, Jeopark, Volkanik tepeler, Peri bacaları, Thyateria, Aigai, Ağlayan Kaya (Niobe), ekolojik köyler, el sanatları, Manisa Tarzanı, Mesir, Manisa bezi, camiler, bedestenler, külliyeler, Manisa Lalesi, termal, yaban atları gibi sayısız turizm değeri var. Bu potansiyelin iyi değerlendirilmesiyle Manisa, tarım ve sanayinin yanında önemli bir turizm ili de olabilir.

Yeter ki, topyekun bir seferberlik anla-yışıyla; Manisa’nın turizm potansiyeline inanalım; Manisa’nın tüm bireyleri, öğrencileri ve kurumları olarak kendi-mizi bir turizm elçisi gibi görelim; ortak çaba ile “Marka Kent Eylem Planımızı” hazırlayalım ve uygulayalım; ihtiyacımız

olan eserleri inşa edelim (müzeler ve diğerleri), doğal, tarihi, kültürel, eko-lojik, sanatsal değerlerimizi ve flora - fauna zenginliğimizi bir turizm ürününe (paketine) dönüştürelim; etkili tanıtım yöntemleri uygulayalım.

Bütün bunları bir “turizm seferberli-ği” anlayışıyla gerçekleştirmek üzere, Valiliğimizce kısa bir süre içerisinde “Turizmde Markalaşma” projesi başla-tılacaktır.

Bu çerçevede geniş tabanlı “Turizm Konseyleri” ve “Yürütme Kurulları” oluşturulacak ve anlamlı çalışmalar yapılacaktır. Bu konuda en büyük güç kaynaklarımızdan birisi de hiç şüphesiz öğrencilerimizdir.

Zamanın hepimizden beklediği şeyin bu olduğuna düşünüyorum. Tüm resmi, özel, mesleki, sivil kurum ve kuruluş-ların, hemşerilerimizin, öğrencilerin, sanatkârların ve toplum kesimlerinin inanç, azim ve kararlılığıyla Manisa’yı bir turizm ili haline getirebileceğimize inanıyorum.

H. İbrahim DAŞÖZManisa Valisi

2012 Manisa’nın turizmde seferberlik yılı olacak

5M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 8: manisa dergisi

Advertising Manisa Abroad Manisa, which is quickly becoming a brand city in tourism, is being advertised all over the world through the Manisa Culture and Tourism Magazine owned by the City Culture and Tourism Directorate. The magazine, which was seen at the World Tourism Fair in London between November 7 and 10 2011, also helped the advertising of the city

at the fairs organized in Izmir and the Netherlands. The magazine, which was on stands during Travel Turkey that took place in Izmir on December 8-11, 2011, was also handed out to guests during the fair in Utrecht which took place on January 10-15, 2012. The historical, cultural and touristic riches of Manisa were introduced to tourism professionals through our magazine.

Yurtdışında Manisa tanıtımıMarka kent olma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen Manisa, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün imtiyaz sahibi olduğu Manisa Kültür ve Turizm Dergisi ile dünyanın dört bir yanına tanıtılıyor. İngiltere’nin başkenti Londra’da 7-10 Kasım tarihleri arasında düzenlenen WTM Londra Turizm Fuarı’nda stant-lardaki yerini alan dergi, İzmir ve Hollanda’da düzenlenen turizm fuarla-rında da kentin tanıtımına katkı sağladı. 8-11 Aralık 2011 tarihlerinde İzmir’de gerçekleşen Travel Turkey Fuarı’nda turizmcilerle buluşan Manisa Kültür ve Turizm Dergisi, 10-15 Ocak 2011 tarihleri arasında Hollanda’nın Utrecht eyaletinde düzenlenen turizm fuarında Kültür ve Turizm Bakanlığı standın-da dağıtıldı. Dergimizle Manisa’nın sahip olduğu tarihi, kültürel ve turistik zenginlikler, uluslararası turizm pro-fesyonellerinin beğenisine sunuldu. Derginin yapımcısı Renkli Kalem Medya Grubu’nun Travel Turkey Fuarı’ndaki standı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay tarafından da ziyaret edildi.

Spil’de kar keyfiManisa’nın önemli doğal zenginliklerin-den olan 1517 metre yükseklikteki Spil Dağı, pastoral manzarası, yaban atları, farklı bitki çeşitleri ve mağaraları ile tatilcilerin gözde mekânları arasındadır. Doğa severler ve doğa fotoğrafçılarının da uğrak yerlerinden olan Spil’in, kış aylarında yoğun kar yağışı ile ayrı bir gü-zelliğe bürünmesi, meraklılarının fotoğraf karelerine yansır. Bungalov evleri ise yılın her mevsimi hizmet verir.

Enjoying the snow at SpilThe 1517 meter high Spil Mountain in Manisa is a popular destination with its amazing panorama, wild horses, various

plants and caves. The mountain, which is a favorite spot for nature lovers and photograph enthusiasts, is even more

beautiful during the winter wrapped up in snow and this makes for excellent pictures. The bungalows on Spil are open all year round.

6

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 9: manisa dergisi

7M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 10: manisa dergisi

Manisaspor Kebapçısı büyüyor Manisa’nın seçkin restoranlarından Manisaspor Kebapçısı, Sanayi Sitesi Bankalar Caddesi’nde üçüncü şubesini hizmete açtı. Açılışa Belediye Başkanı Cengiz Ergün, Eski Belediye Başkanı Zafer Ünal, Belediye Başkan Yardımcıları

Mesut Bayram Laçalar, Nursel Usta-mehmetoğlu ile belediye meclis üyeleri katıldı. Açılışta, Lokantacılar Odası Baş-kanı Mehmet Akgül ile çok sayıda davetli hazır bulundu. İşletmeci Hüseyin Şengül ve oğlu Zafer Şengül’e hayırlı olsun dileklerini ileten Belediye Başkanı Ergün, “Kendileri bir noktada Manisa’nın turizm

elçiliğini yapıyorlar. Üçüncü şubelerinin hayırlı olmasını ve bol kazançlar getir-mesini temenni ediyorum. Manisa’ya böyle nezih mekânlar kazandırdıkları için de teşekkür ediyorum” dedi. Okunan du-aların ardından işyerinin açılış kurdelesi kesildi, daha sonra davetlilere ikramlar-da bulunuldu.

Alaca Hamamı Açığa ÇıkıyorManisa Belediyesi tarafından tarihi yapıları gün yüzüne çıkarmak için gerçekleştirilen kamulaşma çalışmaları

iki yıldır sürdürülüyor. Bu kapsamda Göktaşlı Mahallesi sınırlarında bulu-nan tarihi Alaca Hamamı çevresinde kamulaştırılan 4 parselin yıkımı gerçek-leştirildi. Bu sayede etrafındaki yapılar

nedeniyle görünmez durumda olan Alaca Hamamı, çevresinde yapılacak olan yeşillendirme çalışmaları ile gün yüzüne çıkacak.

Manisaspor Kebab House is expandingManisaspor Kebab House, one of the most elite restaurants in Manisa, opened its third branch on Sanayi Sitesi Bankalar Avenue. The opening ceremony was attended by Chief Magistrate Cengiz Ergün, former Chief Magistrate Zafer

Ünal, Vice Chief Magistrates Mesut Bayram Laçalar, Nursel Ustamehmetoğlu and members of the city council. President of the Restaurants association Mehmet Akgül and many invited guests also attended the opening ceremony. Chief Magistrate Cengiz Ergün, who congratulated owner Hüseyin Şengül

and his son Zafer Şengül, said “They could be considered the tourism ambassadors of Manisa. I wish them all the success with their third branch and thank them for opening elite restaurants in Manisa.” The ceremonial ribbon was cut after prayers and guests were treated to tasty dishes.

Alaca Bath is coming to life! The Municipality of Manisa has been working on unearthing historical structures to make them socially

active for the past two years. With this regards, socialized 4 building lots around the historical Alaca Bath within the borders of Göktaşlı Quarter has

been torn down. This will make the historical structure visible again after greening works are complete.

8

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 11: manisa dergisi

9M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Merkez: Sinema Park Cad. No:16 Eski PTT KarşısıŞube: Kenanevren San. Sitesi 5311 Sok. No:2/A Yapı Kredi Karşısı

Tel: 0 236 233 40 90

yıllık ser�ven55

Manisaspor KebapçısıManisaspor Kebapçısı

Page 12: manisa dergisi

Büyükşehir olma yolunda

Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrı-verdi, Manisa’nın Büyükşehir ilan

edilmesinin, “Marka Kent” sürecine de olumlu katkı sağlayacağını belirterek, “Manisa’yı hak ettiği yere, Manisalılarla birlikte getireceğiz” dedi. Tanrıverdi, Ma-nisa Kültür ve Turizm Dergisi’ne yaptığı açıklamada, Manisa’nın, 2014 yılında büyükşehir belediyesi olacağını, bunun da kenti fiziki yapı olarak daha modern

hale getireceğini, refah düzeyini artı-racağını bildirdi. Bu arada marka kent çalışmalarının da sürdüğünü ifade eden Tanrıverdi, şunları kaydetti:

‘’Kültür ve Turizm Bakanlığımız 15 ili kapsayan Marka Kentler Projesi’nde Manisa’ya da yer verdi. Bunun da kentin çok daha ileriye taşınmasını sağlayacağı-na inanıyorum. Hükümetimiz, nüfus ba-kımından Türkiye’nin 14’üncü, ekonomik olarak da 7’nci büyük ili olan Manisa’nın tüm zenginliklerini, tarihi ve kültürel do-kusunu, medeniyet şehri oluşunu dikkate alarak, bu büyüklüğe uygun düşecek şekilde Manisamızı Büyükşehir Belediyesi yapıyor. İl sınırları belediye sınırı olacak. Dolayısıyla altyapı ve üstyapı bakımından Manisalılar daha sağlıklı bir şehirde ya-şayacaklar ve yaşam standartları yüksek bir il meydana gelmiş olacak. İnşallah Manisa’yı hak ettiği yere Manisalılarla birlikte getireceğiz.’’

Manisa is becoming a metropolitan city ManisaMPHüseyinTanrıverdiannouncedthatbrandingefforts were well underway in Manisa, which will enter in

2014 as a metropolitan municipality.

Manisa Member of Parliament Hüseyin Tanrıverdi, who pointed

out that the transition of Manisa into a metropolitan city would contribute greatly to the branding process of the city, said “We will bring Manisa to its desired state with the people of Manisa” Tanrıverdi, who spoke to the Manisa Culture and Tourism Magazine, said that Manisa will enter in 2014 as a metropolitan city and that this would make the city a more modern place and increase prosperity. Tanrıverdi, who added that branding efforts for the city continued, said:

‘’Our Ministry of Culture and Tourism has added Manisa to the list of Brand City Projects that includes 15 cities. I believe that this will help the development of the city. Our government is making Manisa- the 7th biggest city in Turkey in terms

Manisa

Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, 2014’te

büyükşehir belediyesi olmaya hazırlanan Manisa’da,

marka kent çalışmalarının da sürdüğünü bildirdi.

Hüseyin Tanrıverdi

10

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 13: manisa dergisi

Dünya örneklerine bakıldığında Londra, New York, Paris, Prag, Barselona, Sydney ve Moskova gibi kentlerin, markalaşmış kentler olduğunu bildiren Tanrıverdi, Türkiye Turizm Stratejisi kapsamında İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya gibi kentlerde şehir turizminin, Adıyaman, Amasya, Bursa, Edirne, Gaziantep, Ha-tay, Konya, Kütahya, Manisa, Nevşehir, Kars, Mardin, Sivas, Şanlıurfa ve Trabzon illerinde ise kültür turizminin canlandırıla-rak marka kültür kentlerinin oluşturulma-sının öngörüldüğünü söyledi. Tanrıverdi, kültür turizmi açısından markalaştırılması düşünülen illerde Türkiye Turizm Stratejisi Eylem Planı (2007 – 2013) kapsamında, uluslararası standartlarda şehir müze-leri kurulması, tarihi, kültürel ve mimari

özelliği olan yapıların ve ören yerlerinin restore edilmesi, ulaşım sistemi ile ilgili düzenlemeler; kongre turizmine yönelik tesis ve aktivitelerin canlandırılması, alt ve üst yapı eksiklerinin tamamlanması gibi çalışmaların başlatılmasının hedef-lendiğini bildirdi.

Tanrıverdi, ‘’Manisamızın bir çok değeri vardır. Bizim yapacağımız bu değerleri daha iyi tanıtmak, ulusal ve uluslararası platformlarda ön plana çıkarmaktır. Üzüm, mesir, tarihi ve kültürel zenginlik-lerimiz, kaplıcalarımız, yer altı kaynak-larımız gibi birçok değerimiz mevcuttur. Manisa eğitim ve sağlık alanında yapılan atılımlarla da bir cazibe merkezi haline gelecektir’’ dedi.

of economy and 14th in terms of population- a metropolitan municipality, taking into account its riches, natural and historical structure and civilized level. City borders will be the municipality borders. So, the people of Manisa will be living in a healthier city and we will have a city that has higher living standards. I hope that we will bring Manisa to its desired state with the people of Manisa.’’ Tanrıverdi, who pointed out that cities such as London, New York, Paris, Prague, Barcelona, Sydney and Moscow were brand cities in the world, added that urban tourism in cities like İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya and culture tourism in cities like Adıyaman, Amasya, Bursa, Edirne, Gaziantep, Hatay, Konya, Kütahya, Manisa, Nevşehir, Kars, Mardin, Sivas, Şanlıurfa and Trabzon was going to be revitalized in accordance with the Turkish Tourism Strategy and culturally branded cities were going to be established. Tanrıverdi pointed out that it was decided that international standard museums would be built, historical and cultural sites and structures would be restored, activities and buildings concerning congress tourism would be revitalized and infrastructure problems would be solved in accordance with the Turkish Tourism Strategic Action Plan.

Tanrıverdi said, ‘’Our city has many important assets. What requires on our part is to better advertise them and highlight them on national and international platforms. We have important assets such as grape, mesir, historical and cultural riches, hot springs and underground riches. With the developments in areas such as education and health, Manisa will become an attraction point.’’

Hüseyin Tanrıverdi Manisa Merkez

Aigai Antik Kenti

11M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 14: manisa dergisi

Manisa’dadev öğrencilerVali Halil İbrahim Daşöz’ün önderliğinde il genelinde başlatılan ve öğrenci sayısından yola çıkılarak adlandırılan ‘’251 Bin Dev Öğrenci Projesi’’, çocukların mutlu, başarılı olmalarını ve yeterlilik duygularını geliştirmeyi amaçlıyor

The251ThousandGiantStudentsProjectinitiatedbyGovernorHalilİbrahimDaşözaimsforthehappinessandsuccessofchildrenand

targets the development of their self sufficiency.

‘’Başarı ve mutluluk, biri uğruna diğeri feda edilecek şeyler değildir. Gerçek başarı, bu ikisini birlikte gerçekleştire-bilmektir. Yeter ki başarıyı ve mutluluğu sağlayan özellik ve beceriler dengeli gelişsin.’’ İşte bu amaçla Manisa’da kahramanları öğrenci, öğretmen ve

veliler olan bir proje başlatıldı. Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz önderliğin-de öğrenci sayısından yola çıkılarak oluşturulan ‘’251 Bin Dev Öğrenci Projesi’’, öğrencilerin okul hayatları ve yaşamları boyuncu daha mutlu ve daha başarılı olmalarına katkı sağlamak

‘’Success and happiness are not things that can be sacrificed for one another. The real success lies in achieving them together on the condition that the skills and characteristics that lead to success and happiness develop in a balanced manner.’’ A project that involves

Giant students of Manisa

12

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 15: manisa dergisi

students, teachers and parents who believe this saying has been initiated in Manisa. The 251 Thousand Giant Students Project initiated by Governor Halil İbrahim Daşöz aims for the happiness and success of children and targets the development of their self sufficiency.

With the project that has been advertised all over the city, students in the project will contribute greatly to the development of tourism, culture, art and sports in the city. A giant student will love his friends, teacher, city and country. Manisa Governor Halil İbrahim Daşöz, who spoke about the project, pointed out to the importance of children and said, ‘’They are the source of our joy and the security of our future. Their education is very important for their future and the future of our country.’’ Governor Daşöz added:‘’Having a good upbringing means having the skills to succeed and be happy in life. This requires the skill the use the information given through education and on the other hand having techniques and characteristics

such as love, respect, self-reliance, communication, self-respect, empathy, socializing, vision, decision making, awareness and entrepreneurship. People who don’t feel valuable enough have no chance to be happy and succeed. For these reasons, the main of goal of educational applications should be to develop the feeling of worthiness and sufficiency of children. Success and happiness are not things that can be sacrificed for one another. The real success lies in achieving them together on the condition that the skills and characteristics that lead to success and happiness develop in a balanced manner’’

Success storiesThis is how Governor Daşöz explained the purpose of the project and said that the 251 Thousand Giant Students Project- which got its name from the number of students in the city- will help students become successful and happy in their educational and daily lives. Daşöz stated that the students would establish success stories that they will be proud of throughout their loves with

amacıyla hayata geçirildi. Kentin tüm ilçelerinde tanıtımları gerçekleştirilen proje ile öğrenciler ilde turizm, kültür, sanat ve sporun gelişmesinde önemli katkı sağlayacak. Dev öğrenci; arka-daşlarını, öğretmenini, şehrini, ülkesini seven insan olacak.

Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, pro-jeyle ilgili açıklamasında, çocukların en değerli varlıklar olduğunu altını çizerek, ‘’Onlar mutluluk kaynağımız, geleceği-mizin güvencesi. Onların iyi yetişmeleri, hem kendi gelecekleri hem de ülkemi-zin geleceği bakımından büyük önem taşımaktadır’’ dedi. Vali Daşöz, şöyle devam etti:

‘’İyi yetişmiş olmak; hayatta başarılı ve mutlu olmak için gerekli özellik ve becerilere sahip olmak demektir. Bu, bir taraftan bilgiye ve bilgiyi kullanma yeteneğine sahip olmayı; diğer taraf-tan sevgi, saygı, özgüven, özsaygı, iletişim, empati, sosyalleşme, vizyon, karar verme, farkındalık, girişimcilik gibi duygu, özellik ve becerilere sahip olmayı gerektirmektedir. Kendisini yete-rince ‘değerli’ ve ‘yeterli’ hissetmeyen

13M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 16: manisa dergisi

insanların başarılı ve mutlu olmaları mümkün değildir. Bu nedenle eğitim uygulamalarının ana amacı, çocukla-rın değerlilik ve yeterlilik duygularını geliştirmek olmalıdır. Başarı ve mutlu-luk, biri uğruna diğeri feda edilebilecek şeyler değildir. Gerçek başarı, başarı ve mutluluğu birlikte gerçekleştirebilmektir. Bunu başarmak mümkündür. Yeter ki, başarıyı ve mutluluğu sağlayan özellik ve becerileri dengeli geliştirelim.’’

Başarı hikâyeleri Vali Daşöz, 251 Bin Dev Öğrenci Projesi’nin, işte bu amaçla başlatıldığını belirterek, adını ildeki öğrenci sayısın-dan alan bu proje ile öğrencilerin okul hayatlarında ve yaşamları boyunca daha mutlu ve başarılı olmalarına katkı sağlanacağını bildirdi. Daşöz, gönüllü-lük esasına dayalı projede öğrencilerin, birbirleriyle ve Vali, İl Milli Eğitim Mü-dürü, kaymakamlar, milli eğitim ve okul yöneticileri, öğretmenler ve velilerle ‘Proje Arkadaşlığı’ konsepti içinde ger-çekleştirecekleri faaliyetler ve meydana getirecekleri eserlerle yaşamları boyu gurur duyacakları başarı hikâyeleri oluşturacaklarını kaydetti.

Çocukların bu süreçte kente dev öğ-renci eserleri kazandıracaklarını, başta tanıtım olmak üzere ilin her alanda ileri gitmesine katkı sağlayacaklarını ifade eden Halil İbrahim Daşöz, ‘’Bütün

bunları yaparken kendi kişisel gelişimle-ri bakımından da önemli olan özgüven, sevgi, saygı, iletişim, sosyalleşme, demokrasi kültürü, farkındalık, girişim-cilik gibi duygu, özellik ve becerilerini geliştireceklerdir’’ dedi.

Manisa Valisi Daşöz, projenin bir ama-cının da okuma alışkanlığını geliştirmek olduğunu, kitap sevgisi ve okuma alışkanlığının yaygınlaştırılmasına özel bir önemin verildiğini ifade etti.

251 Bin Dev Öğrenci Projesi’nin özünde bir ‘’eğitim, başarı, hoşgörü, sevgi, mutluluk ve demokrasi’’ projesi olduğunu belirten Daşöz, ‘’Unutma-yalım ki, geleceği tahmin etmenin en garanti yolu, onu bizzat hazırlamaktır. Sizi seviyoruz’’ dedi.

Proje ürünleri251 Bin Dev Öğrenci Projesi kapsa-mında, seçilen ve basılan kartpostallar, Kurban Bayramı’nda öğrenciler tarafın-dan gönderildi. Bu arada ‘’Kendi Kutup Yıldızını Bul’’ adıyla ilk kitap yayınlandı.

Proje kapsamında bir araya gelen öğrenciler, Van’da meydana gelen deprem felaketinin yaralarının sarılması için açılan yardım kampanyasına hep birlikte cep telefonlarından 5 lira değe-rinde birer kısa mesaj atarak da katkıda bulundu.

the voluntary activities and creations they will engage in within the contents of the project which they will realize jointly with their teachers, local authorities, principles, parents and fellow students.

Halil İbrahim Daşöz, who pointed out that the children would present the city with great artworks, said ‘’While completing the projects, they will develop skills and sentiments such as self-worth, love, respect, communication, socializing, democracy culture, awareness and entrepreneurship.’’

Governor Daşöz added that another goal of the project was to develop the habit of reading and that this point was especially highlighted in the project. Daşöz, who reminded everyone that the project was essentially an “education, success, tolerance, love, happiness and democracy” project, said: ‘’Let’s not forget that the most guaranteed way to predict the future is to prepare it yourself. We love you.”

Project productsThe selected and printed postcards within the 251 Thousand Giant Students Projects were sent by students during the religious holiday. In the meantime, a book called “Find Your Own Pole Star” was published.

Students who got together for the project also contributed to the rebuilding of Van after the devastating earthquake by each donating 5 Liras.

Öğrenci, öğretmen ve veliler projenin kahramanları. Dev öğrenci arkadaşlarını, öğretmenini, kentini ve ülkesini seven insan olacak.

Students, teachers and parents aretheheroesoftheproject.Agiant student will love his friends, teacher, city and country.

14

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 17: manisa dergisi

15M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Otelimiz;

Manisa ormanlarının huzurlu ortamında ve İzmir’e sadece 20 dakika uzaklıkta...

Fitness Club, Jakuzi, Masaj Salonu, Buhar Odası, Türk Hamamı, Vücut Masajı veSauna hizmetleriyle misafirlerine yorgunluğu atma fırsatı...

Hem günün stresini atabileceğiniz, hem de 700 kişiye kadar düğün, nişan, sünnetveya yemek organizasyonlarınızı gerçekleştirebileceğiniz açık yüzme havuzu...

Özel davetleriniz için açık ve kapalı salon, restaurantlar, her türlü teknik donanımasahip 300 kişilik toplantı salonu, çam ormanlarına bakan balkonlu odaları ve petrolistasyonuyla hizmetinizde...

Keçili Köyü Mahallesi, Mimar Sinan Bulvarı, No.300 MANİSATel: 0236 233 25 65 Faks: 0236 233 50 30

www.spiloshotel.com

Manisa’nın ilk butik tarzı oteli..

renk

likal

em.c

om.tr

Page 18: manisa dergisi

Manisa, Türkiye’nin hediyelik eşya üssü olacakKentin marka değerlerinin tanıtılması ve turizm gelirlerinin artırılması amacıyla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından hazırlanan ‘’Hediyelik Eşyada Manisa Markası’’ Projesi ile kenti simgeleyen hediyelik eşyalar üretilecek ve üreticilerin patent haklarını tescil ettirmeleri teşvik edilecek.

16

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 19: manisa dergisi

Withthe“Manisabrandinsouvenirs”projectadministeredbytheCity Culture and Tourism Directorate to advertise the famous brands ofthecityandincreasetourismrevenues,souvenirsthatsymbolizethe city will be produced and manufacturers will be encouraged to

register the patents of these souvenirs.

Manisa İl Kültür ve Turizm Müdür-lüğü tarafından kentin marka

değerlerinin tanıtılması ve turizm değer-lerinin artırılması amacıyla hazırlanan ‘’Hediyelik Eşyada Manisa Markası’’ Projesi, hayata geçiriliyor. Zafer Kalkın-ma Ajansı ve İl Özel İdaresi’nin birlikte toplam 218 bin 526 TL tutarında des-tek sağladıkları proje ile kente özgü patentli hediyelik eşyalar koleksiyonu geliştirilecek. Daha sonra il merkezinde restorasyonu süren 15. yüzyıl Bedeste-ni, hediyelik eşya satan merkez haline getirilecek.

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve İl Özel İdaresinin ortak olduğu projeye Manisa Ticaret ve Sanayi Odası, Manisa Esnaf Odaları Birliği, Milli Eğitim İl Müdür-lüğü, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı, Ce-lal Bayar Üniversitesi Turgutlu Meslek Yüksekokulu, Kula Belediyesi, Manisa’yı Mesiri Tanıtma ve Turizm Derneği ile Kırsal Turizm Derneği destek sağlıyor. Koordinatörlüğünü Altan Türe’nin yaptığı proje grubu, Emin Avşar, Salih İnci, Sonay Şeftalici ve Seçil Arkant’tan oluşuyor.

Projenin ilk tanıtımı, 31 Ekim 2011 günü Belediye Kültür Sitesi’nde ger-

The Manisa brand in souvenirs project administered by the Manisa City

Culture and Tourism Directorate to advertise the famous brands of the city and increase tourism revenues is coming to life. Within the project, sponsored by the Zafer Development Agency and the City Special Directorate, the registered souvenir collection special to the city will be developed. Later on, the historical Bazaar that was built in the 15th century will be restored and reorganized as a souvenir center.

The project is also supported by the Manisa Chamber of Commerce and Industry, the Manisa Trade Corporation Association, National Education City Directorate, Kütahya Dumlupınar University Fine Art Department, Celal Bayar University Turgutlu Vocational School, Kula Municipality, Manisa Advertising and Tourism Foundation and Rural Tourism Foundation. The project group, headed by Altan Türe, includes Emin Avşar, Salih İnci, Sonay Şeftalici and Seçil Arkant.

The first introduction of the project took place on October 31, 2011 at the Municipality Cultural House. Governor Halil İbrahim Daşöz, who spoke during

Zafer Kalkınma Ajansı’nın destek

programıyla finanse edilen proje, geleneksel

el sanatları ve zanaatlarının hediyelik

eşya üretimine yönlendirilerek

marka kriterlerinin oluşturulmasını

amaçlıyor.

Theproject,whichwillbe financed through the

support program of Zafer Development Agency,

aims to establish brand criteria by directing

traditional handcrafting to souvenir production.

Manisa will be Turkey’s souvenir center

Fotoğraflar-Photographs: Manisa Kültür Turizm Müdürlüğü

Manisa Culture and Tourism Directorate

17M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 20: manisa dergisi

the ceremony, pointed out to the flaws in the advertising of the cultural and touristic values of the city, said, “I believe that this project will help us in encountering this problem. From merchants to producers, from public to civic bodies and from NGOs to chambers, everyone should work hard for this project. We will highlight the brands of Manisa. If we achieve this, we will attract local and foreign tourists. Everyone must contribute’’

Vanishing artsCity Culture and Tourism Director Erdinç Karaköse added that the goal that started on October 9, 2011 was to turn traditional handcraft arts into modern souvenirs, thus protecting them from extinction. Karaköse, who emphasized that the project would contribute greatly to regional development by providing more jobs, continued:

‘’Our main goal is to establish a local and international market for the registered souvenirs that will be produced by artists which will be added to the final collection overseen by our project group. The project, with these qualities, aims to create a wide network of businesses with a cultural aspect and low investment and costs. One example

çekleştirildi. Tanıtım töreninde hazır bulunan Vali Halil İbrahim Daşöz, yaptığı konuşmada, ilin hem kültürel hem de turizm değerlerinin ön plana çıkarılması yönünde eksikliklerin oldu-ğunu ifade ederek, “Bu projenin kültür ve turizm alanındaki eksikliğimizin bir kısmını gidereceğine inanıyorum. Ayrıca tanıtım yönündeki sorunumuza da çö-züm bulacak. Esnafından sanatkârına, kurumundan kuruluşuna, sivil toplum örgütü ve odalara kadar herkese büyük görev düşüyor. Herkes bu projenin bir ucundan tutacak. Manisa’nın marka değerlerini ortaya çıkaracağız. Eğer bunu başarırsak, ilimize yerli ve yabancı

turistleri çekeriz. Herkes ne gerekiyorsa yapacak’’ dedi.

Yok olan sanatlarİl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse ise 9 Ekim 2011 tarihinde çalışmalarına başlanan projenin, yok olan veya yok olma sürecine giren geleneksel el sanatları ve zanaatlarını, güncel talebe göre, hediyelik eşya ve dekoratif obje yapımına yönlendirerek, koruyup geliştirmeyi öngördüğünü belirtti. Ayrıca yaygın bir istihdam alanı yaratılarak bölgesel kalkınmaya katkıda bulunulacağını ifade eden Karaköse, şunları kaydetti:

İl Kültür ve Turizm Müdürü Karaköse: ‘Proje sonunda Türkiye’nin birçok ilinden turistler, ilimizin kültürel değerlerini gezmek ve hediyelik eşya merkezimizden alışveriş yapmak için gelecek” dedi. City Culture and Tourism DirectorKaraköse:‘Aftertheprojectiscompleted,touristsfrom all over Turkey will come to Manisa to visit the cultural assets of our city and shop at our souvenir center.”

İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse

18

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 21: manisa dergisi

‘’Temel amacımız, el sanatları ve zana-atı atölyelerinin veya bu alanda çalışan kişiler tarafından proje kapsamında geliştirilen tasarımlardan veya mevcut üretimlerinin proje grubu tarafından uygun görülenlerinden hazırlanacak koleksiyona, garanti belgesiyle yurtiçi ve yurtdışında pazar oluşturulmasıdır. Bu özellikleriyle proje, hem kültürel yönü hem de yatırım ve hammadde maliyeti düşük ama emek ağırlıklı özgün tasarımlarıyla geniş bir iş alanı oluşturmayı hedefliyor. Proje kapsamın-da hazırlanan tasarımların ya da proje grubunun uygun bulduğu tasarımlar-dan birer adedi satın alınıp, envanter-lenerek katalog haline getirilecektir. Bu ürünler, iki dilde hazırlanacak internet sitesiyle fuar ve sergilerde tanıtılarak, pazar araştırması yapılacak. Proje adre-sine gelen siparişler, doğrudan üreticiye aktarılacak, ancak projenin garanti belgesini almak için ürünlerin kalite kontrolü zorunlu olacak.”

Marka değerler hediyelik ürünlere dönüşecekProje ile ilgili Saruhan Otel’de dü-zenlenen seminerde ise Karaköse, bir yandan el sanatlarının piyasada ilgi ve talep yaratacak dizaynları ve marka kriterleri oluşturulurken, diğer yandan Manisa’nın marka değerlerinin çeşitli hediyelik ürünlere dönüştürüleceğini ve hediyelik eşya pazarının oluşturulacağı-nı söyledi.

Karaköse, ‘’Malzeme, teknik ve motif açısından aslına sadık kalınarak, güncel fonksiyonellik özelliği kazan-dırılmış yeni ürünler, görsel ve yazılı basın tarafından yapılan yoğun tanıtım programları ve sanal alışverişle daha geniş halk kitlelerine ulaştırılacaktır. Bu durum kültürel kimliğimizin korunmasını ve gelecek kuşaklara aktarımını kolay-laştıracaktır’’ dedi.

Manisa Merkezde ilk aşamada tespit edilen el sanatı, zenaatı ustaları ve hediyelik eşya alanına yönelebilecek sanatçıların 21 olduğunu, Manisa Müzesi koleksiyonundan hediyelik eşya

of each souvenir will be bought and catalogued by the project group. These souvenirs will be advertised in two languages through our web site and at fairs and market research will be done. Orders received at the project address will be directly sent to the producers but quality control will be a must for those products to receive a certificate.”

Brands will be turned into souvenirs During the seminar regarding the project at Saruhan Hotel, Karaköse said that they were going to establish design and brand criteria for handicrafts and turn Manisa’s famous brands into souvenirs and build a souvenir market.

Karaköse added, ‘’New products that

will be produced in accordance with their original materials, technique and motifs will be introduced to a wider mass through advertising and online shopping. This will also help preserve our cultural identity and communicate it to future generations.”

Karaköse, who pointed out that there were currently 21 artists in the center of Manisa who can produce these souvenirs, said that they had 1014 photographs in their archives from the Manisa Museum to be used in the design of the souvenirs and added that they had taken the photographs of nearly 30 miniatures and book covers from the Hand Written Section of the City Library, 802 photographs of artworks during the excavations at Manisa Yuntdağı region and 218

19M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 22: manisa dergisi

tasarımında kullanılmak üzere çekilip arşivlenen fotoğraf sayısının ise 1014’ü bulduğunu ifade eden Karaköse, İl Halk Kütüphanesi, El Yazması Kitaplar Seksiyonunda 30 tezhip, minyatür ve cilt kapağının fotoğraflanarak arşivlen-diğini, Manisa Merkez Yuntdağı bölge-sinde yapılan alan çalışmalarında 802 el sanatı ürününün fotoğraflandığını, Sarıgöl’de ise alan çalışmasında 218 arşiv fotoğrafının çekildiğini bildirdi.

Manisa’yı Türkiye’nin hediyelik eşya merkezi haline getirmeyi hedefledikle-rini belirten Karaköse, ‘’İlimiz bir turizm ve kültür merkezi. Ancak ilimizin tarihi, folklorik ve doğal zenginliklerini tanı-tıp, Manisa’nın tanınırlığını artıracak hediyelik eşyaların tasarlanıp üretilmesi önemli bir eksik. Projenin esas amacı bu, ilimize özgü patentli hediyelik eşya-ları ortaya çıkarmak” dedi.

Projenin bir yıllık olacağını, ancak bu-nun sürdürülebilirliğinin sağlanacağını ifade eden Erdinç Karaköse, bir yıl için-de hediyelik eşya üreten sanatkârlarla birlikte 500 veya üstünde sadece Manisa’yı simgeleyen hediyelik eşyalar üreteceklerini, bunların patentlerinin alınacağını, Bedesten Çarşı’nı hediyelik eşya satılan merkez haline getirecek-

lerini, ilçelerde de bu tür merkezlerin olacağını anlattı.Proje çerçevesinde oluşturacakla-rı hediyelik eşya merkezinde ayrıca Türkiye’nin çeşitli illerini simgeleyen ürünleri de satmayı hedeflediklerini belirten Karaköse, ‘’Proje sonunda Manisa Türkiye’nin hediyelik eşya üssü haline gelecek. Yani merkez olacak. Türkiye’nin birçok ilinden yerli turistler hem ilimizin kültürel değer-lerini gezmek, hem de hediyelik eşya merkezimizden alışveriş yapmak için gelecek’’ dedi. Karaköse, daha sonra düzenlenecek çalıştayda ilk ürünlerin sergileneceğini bildirdi.

photographs taken at Sarıgöl. Karaköse, who stated that they were aiming to make Manisa the souvenir center of Turkey, continued: ‘’our city is a tourism and culture center. But we have problems with advertising our historical, folkloric and natural riches and designing souvenirs that will increase the recognition of the city. The main goal of our project is to give life to registered souvenirs that are special to Manisa.”

Erdinç Karaköse, who pointed out that the project was a one year effort but its sustainability was going to be provided, said that they aimed to produce 500 or more unique Manisa souvenirs in one year, apply for their patents, turn the historical Bazaar into a souvenir market and were going to build similar centers in boroughs. Karaköse, who said that they were also aiming to sell souvenirs representing other Turkish cities at the souvenir market, added ‘’after the project, Manisa will become the souvenir center of Turkey. Tourists from all over Turkey will come to Manisa to visit the cultural assets of our city and shop at our souvenir center”. Karaköse said that the first batch of products would be exhibited at the next meeting.

15. yüzyılda inşa edilen ve restorasyonu tamamlanmak üzere olan Bedesten’in, el sanatları üretimi ve hediyelik eşya çarşısı olarak düzenlenmesi projenin diğer bir hedefi.

Another goal of the projectistoreorganizethehistoricalBazaarthatwasbuilt in the 15th century as a souvenir market after restorations are completed.

20

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 23: manisa dergisi
Page 24: manisa dergisi

AdalaA 26 thousand year old nature museum

Derinden bir ses duyarsınız bilin ki, ormanın fısıltısı, akarsuyun coşkusudur bu. Öylesine

bir ses değil, bir davettir aslında. Daveti kabul edenler Adala’da bulur kendini. Tıpkı 26 bin yıl

önce bu topraklara adımını atan ilk insan gibi…

If you hear a sound from deep down, this is the whisper oftheforestsandtheexcitementoftheriver.Itisnotjusta simple sound, it is an invitation. Those who accept the invitationfindthemselvesinAdala,justlikethefirsthumanwho set foot on these lands 26 thousand years ago.

İzmir- Ankara karayolu üzerinde, Salihli sınırını geçince sola doğru bir

yol ayrılır. Yolun başında derinlerden bir ses duyulur. Ormanın fısıltısıdır bu; ilerledikçe akarsuyun coşkusuna bırakır yerini. Öylesine bir ses değil, bir davet-tir aslında. Bu sese kulak verip daveti kabul edenler kendini Adala’da bulur. Tıpkı 26 bin yıl önce bu topraklara adımını atan ilk insan gibi...

Yemyeşil doğası, gürül gürül akan suyu ve huzur dolu atmosferi ile Ada-la, cennetten bir köşeyi andırır. Ege Bölgesi’nin hayat ve bereket kaynağı Gediz Nehri’nin iki yakasında konum-lanan ve Demirköprü Barajı’nı sinesin-de barındıran bu şirin belde, tarihi ve turistik güzellikleriyle dikkat çeker.Adala, Üşümen Tepesi ile Dibek Dağı’nın arasından geçen Gediz Nehri’nin Salihli Ovası’na açıldığı

A road braches out on the left on the İzmir- Ankara highway after you pass

the Salihli border. You hear a sound from deep within at the beginning of the road. It is the whisper of the forest and the excitement of the river. Those who accept the invitation find themselves in Adala, just like the first human who set foot on these lands 26 thousand years ago.

Adala, with its greener than green nature, abundant waters and a calmness filled atmosphere, is like a piece of heaven. This cute town which is situated on both shores of the Gediz River that breathes life into the Aegean region and harbors the Demirköprü Dam attracts attention with its historical and touristic beauties. Adala is a settlement which was established by the Lydians. The town, which reached a population of

26 bin yıllık doğa müzesi:

22

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 25: manisa dergisi

düzlük üzerinde Lidyalılar tarafından kurulmuş bir yerleşim merkezidir. Lidyalılar zamanında nüfusu 70 bine kadar ulaşan belde, Bizans’ın yıkılışının ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyetine girer. 1872 yılına kadar ilçe merkezi olarak kalan Adala, daha sonra Salihli’nin nahiyesi olur. Günü-müzde 44 köyü bulunan bir beldedir.

Geçmişten bugüne AdalaKesin bir tarihe dayanmamakla bera-ber, çevrede bulunan mezar taşları ve yerleşim alanlarındaki harabeler arasın-da bulunan onurlandırma kitabelerini okuyan uzmanlar, İ.S. VII. yüzyıla kadar geçen zaman içerisinde Bizans Dönemi piskoposluk listelerindeki kitabelerde kentin adının Sattolan – Sattaleon – Sattelion – Atollon – Atgalon şeklinde geçtiğini belirtir.Yabancı araştırmacı L.Robert’e göre, kentin ismi “Satala”dır. Bu, araştırmacının şu ifadelerinden anlaşılır: “... Hermos Nehri’nin dar bir sol vadisinde, Sardes’in büyük ovasına girmek için çıktığı yerdeki kasabayı, Satala olarak adlandırdım.”

Rahip Therapon’un, Hermos (Gediz) Nehri boyunca götürüldükten sonra pis-koposluk emri ile Sardes’e bağlı olan Satala’ya getirilip orada idam edilmiş olduğu da aynı eserde belirtilir. Bölgeye birkaç kez gelen L. Robert, tanınmış bir piskoposluk olan Satala ile (Atala-Ada-la) arasında kesin bir uygunluk olduğu-nu söyler.

Mitolojide ”Dur Zavallı” efsanesine de uyan bu bölgeyi yakıp yıkan, dar boğazı da geçerek Satala’ya (Ata-la) kadar gelen lav ejderhasının bu kenti de yakmaması için Zeus Lydion Rahibi’nin inandığı tanrısına yalvardığı ve o gizemli sözleri ile Thypon ateşinin durduğu yerin tamamen Atala’ya uyum sağladığı belirtilir.

Adala, bu volkanik ve yanmış dağların bulunduğu bölgenin hemen batısında, Kenger, Kaplan köyleri alanlarından akıp gelen lav akıntılarının dar boğazı geçerek, ovaya girdiği ve biriken sön-müş lavların bittiği yerde kurulmuş bir antik alan kentidir. Adala yakınlarında

70 thousand during that time, became a part of the Ottoman Empire after the demise of the Byzantine Empire. Adala, which was a borough center until 1872, later on becomes a sub district of Salihli. Today, it is a town that hosts 44 villages.

The history of AdalaAlthough not based on any concrete historical evidence, experts who have read the tomb stones in the area and the epitaphs found in the ruins claim that the name of the town was Sattolan – Sattaleon – Sattelion – Atollon – Atgalon until 7th century A.D. after information they have gathered from episcopacy lists from the Byzantine era.

According to foreign researcher L.Robert, the name of the town is “Satala” This is clear from the researcher’s these statements: “... I have called the town on the narrow left Valley of Hermosa River where Sardis used to reach his big plain Satala.” It is also indicated in the same text that a priest called Therapon was dragged along Hermosa River and

23M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 26: manisa dergisi

antik çağda mermer taş ocakları, beyaz mermer yatakları olduğu, çevrede bulu-nan mermer sütun başlıkları, heykelleri ve mezar taşlarının çokluğundan anla-şılmaktadır. Hamilton adındaki seyyah, Adala’ya gelip çevreyi gezmeye çıktığın-da kasabanın kuzeyindeki siyah taşlar-dan yapılmış kaleyi görür. Bu kalenin Ortaçağ’a ait olup, Türkler tarafından yapıldığını ve amacının da kasabayı ile-ride doğacak tabii afetlerden korumak olduğunu belirtir. Kale duvarının aşılma-sının imkânsız olduğu ve bir patikadan, kale boyunca iki mil kadar yüründü-ğünden bahseder. Bugün bu kaleden 15–20 metre kadar uzaklıkta bir duvar parçası kalmıştır. Tarihin derinliklerine doğru geçen zaman içerisinde bölge-de birçok kentler, kasabalar ve köyler kurulmuş, bunların çoğu tabii afetler ve bölgede yapılan çetin savaşlar nedeniy-le yanmış, yıkılmış ve harap olmuştur. Fosil ayak izleriİlçenin 30 kilometre güneybatısında, Adala ve Gökeyüp beldeleri arasında,

Divlittepe’de bulunan ayak izlerinin günümüzden 26 bin sene öncesin-den kaldığı, yapılan incelemelerden anlaşılmıştır.“İlk insanın ayak izleri” adı verilen bu fosil ayak izlerinin dünyada Fransa, İtalya ve Macaristan’da üç örneği daha vardır. Ancak onlarda sadece bir insanın ayak izi bulunurken, bölgedeki buluntuda bir erkek, bir kadın, bir çocuk ile tavşan veya köpek olduğu tahmin edilen hayvan ayak izleri de vardır. Bölge bu yönüyle dünyanın en önemli doğa müzesi olmaya adaydır

Kız KöprüsüAdala Beldesi ile Demirköprü Baraj seti arasında, Gediz Nehri’nin üzerinde kurulu köprü, Antik Kral Yolu’nun da geçtiği noktada inşa edilmiştir. Köprü, 6 gözenekli sütun üzerine kemerli taş yapısı ile Mimar Sinan stilini andırmakta ise de yapım yılı kesin olarak bilinme-yen bir Osmanlı Dönemi eseridir. Yakın çevresindeki Alabalık üretim tesislerinde dinlenip, taze Alabalık yiyebilirsiniz.

hanged in Satala by the order of the episcopacy. L.Robert, who has visited the area a couple of times, claims that there is a certain correlation between Satala, a well known episcopacy and Adala.

It is also said that this area is affiliated with the “Stop Stranger” legend in mythology which involved a giant dragon that came all the way to Satala to burn the city down and that a Lydian priest prayed to Zeus to stop the attack and that the fire of Typhoon was in Adala.

Adala is an antique city to the west of an area that includes these volcanic and burnt mountains and was established at the end of distinguished lava. It is understood from the abundance of marble column heads, statues and tomb stones that there were stone quarries and marble quarries near Adala in the antique age. When a traveler named Hamilton comes to Adala, he sees a castle on the north of the town made

24

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 27: manisa dergisi

Su uçtu şelalesi ve Adala KanyonuKız Köprüsü’nün altından akan suyu her iki yakasından da batıya doğru takip ettiğinizde yaklaşık 2 kilometre sonra bir doğa harikasıyla karşılaşırsınız. 25 metre yüksekten, Adala Kanyonu’nun başlangıcına dökülen “Su Uçtu Şelale-si” ve devamındaki volkanik kanyonun doğal florası, görenleri kendine hayran bırakır.

Adala Köprüsü Piknik AlanıAdala Beldesi girişinde, 1954 yılında inşa edilen köprü, belde belediyesi ta-rafından halka açık piknik alanı olarak düzenlenmiştir. Köprü ayaklarından dökülen suların serinliği söğüt, çınar ve kavak ağaçlarının gölgesi ile bütünle-şir. Kuş cıvıltıları ve su sesinin birbirine karıştığı bu alan, ruhunu dinlendirmek isteyenler için ideal.

Attalos At ÇiftliğiAdala Beldesi, İncirlidere mevkisinde yer alan çiftlikte, doğa yürüyüşleri ve

from black stones. He claims that this castle was built in the Middle Age by Turks and it was built to protect the town from future natural disasters. He says that the walls of the castles were virtually impenetrable and that he walked 2 miles along the castle from a pathway. Today, only a small portion of the wall is still standing. Many towns and villages have been established throughout history in the region and most of them have burned, torn down and demolished by natural disasters and wars.

Fossil footprints The footprints that were found 30 kilometers to the southwest of the borough, between the towns of Adala and Gökeyüp, were from 26 thousand years ago. This fossil, which is dubbed the footprints of the first human, also occurs in France, Italy and Hungary. But the footprints in those other 3 regions include only the footprints of a single person while the footprints found in Adala include a man, a woman, a child

and an animal – either a bunny or a dog. The region is a candidate for the world’s most important natural museum with this characteristic.

Kız BridgeThe bridge, which is situated between Adala and the Demirköprü Dam set built on Gediz River, was built on the antique King’s Road. The bridge, with its arched stone structure built on a 6 cellular column, resembles the style of Mimar Sinan but its exact construction date is unknown. You can rest at the trout farm nearby and taste the fish.

Su uçtu Waterfall and Adala CanyonIf you follow the water that flows under Kız Bridge to the west, you will end up at an amazing site after 2 kilometers. The waterfall that flows down to the beginning of the Adala Canyon and the natural flora of the volcanic canyon is a sight to see.

25M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 28: manisa dergisi

piknik yapabileceğiniz gibi eğitmen gözetiminde at biniş dersleri alabilir, at gezisine çıkabilirsiniz.Doğal dokusuna zarar verilmeden yapılan piknik alanında, çardaklarda ve palamut ağaçlarının gölgesinde ger-çekleştireceğiniz piknik için gerekli olan her şeyi çiftlikten temin edebilirsiniz.

Atatürk EviDumlupınar’da düşman tamamen imha edilmiş, Yunan Başkomutanı Trikopis esir alınmış, kurtulabilen Yunan birlikleri İzmir’e doğru kaçıyorlardı. Başkomu-tan, 1. Ordu birliklerini İzmir’e, 2. Ordu birliklerini de Balıkesir üzerinden Çanakkale’ye tevcih etmişti. 2. Ordu Komutanı Orgeneral Harputlu Yakup Şevki Paşa, Adala’nın en güzel iki katlı evini muvakkat karargah olarak kullanı-yordu. Bu ev eşraftan Mehmet Ağa’nın 1896 yılında yaptırmış olduğu evdi. 9 Eylül 1922 sabahı saat 09.00’da Baş-komutan, Genelkurmay Başkanı Vekili Mareşal Fevzi Çakmak, Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa ve birkaç kurmay subay, 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’nın Adala’daki bu karargahında bir araya gelmişlerdi. İşte bu ev, bugün Adala’nın varları arasındadır.

Nasıl gidilir?Kara yolu ile: Adala, karayolu ile ulaşımı çok rahat olduğu kadar büyük şehir merkezlerine yakın olmasından dolayı ulaşım aracı temini kolaydır. İzmir-Ankara karayolu 90. kilometresin-deki Salihli’nin Ankara yönü çıkışından Adala yoluna dönüldükten 15 kilomet-re sonra Adala’ya ulaşırsınız. Kendi

aracınız yoksa; İzmir otobüs termina-linden Demirci otobüsleriyle 1 saat 45 dakikada Adala’ya ulaşabilirsiniz. Ayrıca Salihli’ye 20 dakikada bir sefer yapan otobüsler ile 1 saat 30 dakikada Salihli otobüs terminalinde olabilirsi-niz. Salihli otobüs terminalinden yine Adala’ya sefer yapan minibüslerle 15 dakikada beldeye rahatlıkla ulaşabilir-siniz.

The picnic area at Adala Bridge The bridge that was built in 1954 at the entrance of Adala has been turned into a public picnic site by the municipality. The coolness of the waters that flow from the legs of the bridge unites with the shadows of willow, plane and polar trees. This area, which is accompanied by bird and water sounds, is ideal for a relaxing getaway.

Attalos Stud FarmAt the farm located in İncirlidere quarter, you can enjoy nature walks and picnics or take riding lessons or go horseback riding. In the picnic area, which was established without harming the natural structure, you can provide everything you need for a picnic from the farm.

The house of Atatürk The enemy was completely beaten at Dumlupınar, Greek commander Trikopis was taken hostage and Greek armies were fleeing to Izmir. Atatürk has sent some of his army to Izmir and some of it to Çanakkale. The commander of the 2nd Army, General Harputlu Yakup Şevki Paşa was using the most beautiful two-storey house in Adala as his headquarters. On September 9, 1922, some of the top officers in the Turkish army had gathered at this house. And today, this house is one of the most important buildings in Adala.

How to get there?By land: Getting to Adala by land is very easy and finding a vehicle to get

26

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 29: manisa dergisi

to the area is fairly simple since it is close to many big cities. If you turn to Adala at the Ankara exit at Salihli, which is at kilometer 90 on the İzmir-Ankara highway, you will reach Adala in 15 kilometers. If you don’t have a car, you can get to Adala from the Izmir Bus Terminal via Demirci buses in 1 hour 45 minutes. In addition you can be in Salihli in 1 hour 30 minutes by buses that depart to the area every 20 minutes. The

minibuses that go to Adala from Salihli will take you there in just 15 minutes. By air: There are no airports in Adala but you can use the İzmir-Adnan Menderes Airport in the region.

What to eat?You can have a picnic at the recreational area near Adala Bridge and eat the restaurants nearby. We recommend the trout at the farms in Adala.

Havayolu ile: Adala’da havaalanı yoktur. Fakat beldeye yakın olan İzmir-Adnan Menderes Havalimanı’ndan yararlanabilirsiniz.

Ne yenir?Adala Köprüsü’nün yanında bulunan piknik alanında piknik yapabilir, resto-ranlarda yemek yiyebilirsiniz. Alabalık çiftliklerinin de bulunduğu bu beldede, alabalığın tadına bakmanız önerilir.

27M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 30: manisa dergisi

28

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 31: manisa dergisi

600 yıllık el sanatı:

Manisa BeziA 600 year old handicraft: the fabric of Manisa

Yaklaşık 600 yıl önce 8 bin nüfuslu olan Manisa’da, tam 3 bin tezgah-

ta dokunurmuş Manisa bezi. Yine çok eskilerde meslek sayılırmış. Manisa’dan İstanbul’a, saraylara bez gönderilirmiş. Osmanlı donanmasındaki gemilerin yelkenleri bile Manisa bezinden yapı-lırmış. Her evde ortalama iki tezgah bulunurmuş, anne ve babalar, çocuk-larına küçük yaştan itibaren, Manisa bezinin zor olan dokumasını öğretirmiş. Zamanla tarımın ağırlık kazanmasıyla tezgâhlar susmuş ve bu el sanatı unu-tulmaya yüz tutmuş.

Manisa bezinin tekrar canlandırılması ve kente kazandırılması için bir süredir yürütülen çalışmalar sonuç vermeye başladı. Manisa Türk Kadınlar Konseyi

In Manisa, which had a population of 8 thousand 600 years ago, the fabric

of Manisa was woven at exactly 3000 looms. It was considered a serious profession back in the day. Fabric used to be shipped to Istanbul to the palaces from Manisa. Even the sails of the ships in the Ottoman naval force were made from this fabric. There used to be two looms at each household; parents taught their children how to weave the fabric from an early age. With the rising popularity of agriculture, the looms fell silent and this handicraft was almost forgotten.

The efforts to reinvent this handicraft have started yielded excellent results. This handicraft, which has been

Osmanlı’da saraylara gönderilen, donanmanın yelkenlerinde kullanılan

Manisa Bezi, yıllardır susan tezgâhlarında, yeniden

hayata dönüyor.

Manisa fabric, which were sent to Ottoman palaces and used in the sails of the naval force, is coming alive after a

silent period.

29M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 32: manisa dergisi

Başkanı Mübeccel Kafkaslı ve hayır-severlerin desteğiyle üretilen proje kapsamında yeniden hayata döndürü-len bu el sanatı, şimdilerde Manisalıla-rın uğraşları arasına girdi. Halk Eğitim Merkezleri tarafından açılan kurslarla yüzlerce kadın, Manisa Bezi dokumaya başladı.

Manisa’nın bu kültürel değerine sahip çıkan Mübeccel Kafkaslı, kadın geli-şimine ve eğitimine önem verdiklerini belirterek, uzun bir tarihi geçmişi olan Manisa bezini güncel hale getirmek üzere 4 yıldan bu yana çalıştıklarını, bu arada büyük destek gördüklerini söylüyor. Kafkaslı, çalışmalarını şöyle anlatıyor:‘’Hem Manisa bezini tanıtmak hem

brought back to life with the support of the president of the Manisa Turkish Women Council Mübeccel Kafkaslı and charitable donors, is now a favorite pastime for the locals of Manisa. Thanks to the workshops that have opened in Public Education Centers, hundreds of women have started weaving the Manisa fabric.

Mübeccel Kafkaslı, who has attended to this cultural asset, points out that they put great importance on the development and education of women, says that they have been working on revitalizing this handicraft for the past 4 years and adds that they have received incredible support. Here is Kafkaslı on their efforts:‘’We have realized our project that

involved introducing and producing the fabric of Manisa and educate locals. We have established loom, opened workshops, educated students and aimed for our students to turn their handicrafts into revenues and we made it. We are happy and excited. In addition, we have established a cooperative to advertise the historical Manisa fabric; 50 of our students are working there. We produced beautiful works during the workshops. We made religious, non-synthetic clothes from the cotton in Manisa. We made silk cloths, tablecloths and other similar products for the country tea houses in the parks of Manisa. We also made silk shawls and scarves. We are working on increasing the number of our looms. We have

Kurslarda Manisa bezini dokumayı

öğrenen kadınlar, Hac ve umre

kıyafetlerinden, ipek işli örtülere kadar

geniş yelpazede üretim yapıyor.

Women who are taught to weave this fabric are producing a variety of products

that include religious dresses

and silk tablecloths

30

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 33: manisa dergisi

üretmek hem de kurs açarak, talebi karşılamak ve kursiyerleri yetiştirmek için başlattığımız projeyi hayata geçir-dik. Tezgâhlar kurduk, kurslar açtık, kursiyerler yetiştirdik ve bu kursiyerleri-mizin el ürünlerinin gelire dönüştürül-mesini hedefledik, bunu da başardık. Bu bakımdan çok heyecanlı ve mut-luyuz. Aynı zamanda Manisa tarihi bezini tanıtan bir kooperatif kurduk ve bunun için 50 kursiyerimiz çalışmakta. Kurslarda çok güzel ürünler yetiştir-dik. Manisa’nın pamuğundan, sen-tetik olmayan hac ve umre kıyafetleri dokuduk. İpek işli örtüler yaptık, masa örtüleri, yemek takımları, Manisa’nın parklarında bulunan çay bahçeleri-ne masa örtüleri ürettik. İpek şal ve fularlar yaptık ve böyle bir çalışmayla bugünlere kadar geldik. Özel dokuma

tezgâhlarının artması için çabalarımız devam ediyor ve her geçen gün iyiye gidiyor. Bir hedefimiz var, bu konuda Manisalı bin kadına bu tezgâhlarda Manisa bezi yapmasını öğretmek istiyo-ruz, bunun için çalışıyoruz”.

Geçmişten bugüne Manisa BeziYüzyıllar önce kentin kültürüne gi-ren Manisa bezinden, saraylara özel kumaş, iç ve dış giysi, gemilere yelken-ler üretilmiş. Bezin en önemli özelli-ği, Manisa’da üretilen pamuklardan yapılması. Manisa bezi, 4 farklı ağaç türünden oluşan tahta tezgâhlarda dokunmuş. Yarım asır öncesine kadar yaşamış, sonra tezgâhlar susmuş. Şimdi tekrar ortaya çıkan bu el sanatının, tu-ristik ürün olarak kullanılmasının yanın-da Avrupa’ya açılması da hedefleniyor.

a goal; we want to have 1000 local women who know how to weave this fabric,”

The fabric of Manisa: from past to present Special drapers, clothes and sails were made from Manisa fabric to be sent to palaces. The most important characteristic of the fabric is that it’s made from cotton picked in Manisa. The fabric was woven on looms that were made for 4 different types of trees. It was a popular profession up until the last half century, and then the looms fell silent. It is targeted that this handicraft, which has resurfaced, is used as a touristic product and sent to Europe.

Manisa Türk Kadınlar Konseyi Başkanı Mübeccel Kafkaslı ve hayırseverlerin desteğiyle üretilen proje kapsamında canlandırılan bu el

sanatı, şimdilerde Manisalıların uğraşları arasına girdi

This handicraft, which has been brought back to life with the support of the president of the Manisa Turkish Women Council Mübeccel Kafkaslı

and charitable donors, is now a favorite pastime for the locals of Manisa

31M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 34: manisa dergisi

Geceleri ışıl ışıl parlayan sokakları, yeşilin rengini bulabileceğiniz park ve bahçeleri, sıcak insan manzaraları ve konukseverliğiyle Turgutlu, Manisa’nın en eski ilçelerinden birisidir.

TurgutluEge’nin

yükselen yıldızı

32

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 35: manisa dergisi

Turgutlu, with its shining streets at night, parks and gardens that are greener than green and hospitable

locals, is one of the oldest boroughs in Manisa.

Tuğlası ve üzümüyle meşhur Turgut-lu, tarihteki ismi “Kasaba” adıyla

özdeşleşmiş, kendine has ruhu olan tarihi bir yerleşim yeridir. İnsanlara hem küçük bir kasaba havasının sıcak ilişkilerini hem de modern bir kentin tüm olanaklarını sunan Turgutlu, şirin bir Ege ilçesidir. Geceleri ışıl ışıl parla-yan sokakları, yeşilin her türlü rengini bulabileceğiniz park ve bahçeleri, sıcak insan manzaraları ve konukseverliğiyle Manisa’nın en eski ilçelerinden birisidir.

Turgutlu yöresinin Eskiçağı hakkındaki bilgiler oldukça azdır. Yörede yapılan yüzey araştırmalarındaki buluntular, bölgenin tarihini M.Ö. 5. ve 4. bin yıllarına kadar çıkarmaktadır. Yörenin M.Ö. 5 binli yıllarda iskân gördüğü, M.Ö. 3 binli yıllarda da yerleşme sayısının oldukça fazla olduğu anla-şılmaktadır. Manisa ve Turgutlu’nun bulunduğu bölge ile ilgili ilk kesin bil-giler (M.Ö. 1200-680 yılları arasında) Trako Frigleri ve Ludu Prensleri devriyle başlamaktadır. Daha sonra Lidyalılar, Persler ve Grek hâkimiyetinde kalan Turgutlu ve çevresi, M.Ö. 129 ve M.S. 395 yılları arasında Roma hakimiyetine girdi. 395’te başlayan Bizans egemen-liği sırasında Müslüman Arap akınına uğradı. Anadolu Selçuklu Devleti zama-nında el değiştiren yöre, 1313’de Sa-ruhan Bey’in Manisa’yı Bizanslılardan alması üzerine Türklerin egemenliğine

Turgutlu, which is famous for its bricks and grapes, is a unique historical

settlement. Turgutlu, which provides warm relationships of a small town and all the opportunities of a modern city, is a cute Aegean town. Turgutlu, with its shining streets at night, parks and gardens that are greener than green and hospitable locals, is one of the oldest boroughs in Manisa.

We have very little information about the ancient history of Turgutlu. The surface researches conducted in the area dates the town back to 5 and 4th centuries B.C. It is believed that the town was first settled in 5000 B.C. and its population grew immensely by 3000 B.C. Definitive data about Manisa and Turgutlu start with the Phrygians and Ludu Princes. Turgutlu and its vicinity which were ruled by Lydians, Persians and the Greeks after that, became a part of the Roman Empire between 129- 395 B.C. It was attacked by the Muslim Arabs in 395 during Byzantine rule. The region, which exchanged hands during the Anatolian Seljuk state, accepted Turkish rule after Saruhan Bey took the region from the Byzantine in 1313. The town was built by the Turgud Clan which has settled near Dalbahçe village during the reign of Sultan Murad II. According to historical documents, the fate of the village changed in the17th century after the

The rising star of the Aegean

33M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 36: manisa dergisi

girdi. Sultan 2. Murat devrinde Dal-bahçe Köyü dolayına yerleşen Turgud aşireti tarafından kuruldu. 16.yüzyılın başlarındaki tarihi kayıtlara göre, büyük bir köy olan Turgutlu’da 17’nci yüzyılın başlarında kurulan pazar, köyün kaderi-ni değiştirdi. O tarihten sonra “Kasaba”

olarak anılan Turgutlu, 19’uncu yüzyılın başlarında resmen ilçe oldu.

Tarımda öncü ilçeTurgutlu’da tarım ve toprak sanayisine dayalı ekonomik bir yapı mevcuttur. İl-çenin yüzde 54’ünde tarım yapılmakta-

building of a market. Turgutlu, which was then referred to as a town, became a borough at the start of the 19th century.

A pioneer in agriculture An economic structure based on agriculture and land industry exists in Turgutlu. Agriculture is carried out at 54% of the borough. Total agricultural land is 269, 760 square meters and total area that is suitable for irrigation is 234, 530 square meters. Poly-cultural agriculture is also practiced in Turgutlu thanks to the fruitful lands of the Gediz Basin and the positive effects of Mediterranean climate. Un-pitted grapes, cotton, tobacco, tomato, wheat, cherry, peach, plum and olive are the main products produced in town. Plateau viticulture is advanced because of the growing popularity of grapes. While cotton is the main source of income at the Gediz Basin, the most important product in the rural area is tobacco. In Turgutlu, where peach, cherry, plum and fig are produced, sultanas, sundried tomatoes, cherry and figs are exported. The canned goods factories in the borough concentrate on tomato, pepper and cucumber production. These canned goods are also exported. Pickle industry

Turgutlu, bulunduğu coğrafi konum itibariyle Ege Bölgesi’nin can damarı konumundadır.

Nüfusu açısından da Ege Bölgesi’nin en büyük ilçelerinden birisidir. Ekono-mik anlamda çok hızlı gelişen ve buna paralel olarak da yoğun göç alan kenti-mizin ekonomisi, tarıma dayalıdır. Tarım ürünleri içerisinde en önemli ekonomik girdiyi çekirdeksiz kuru üzüm sağlamak-tadır. Manisa’nın büyük bir alanında yetiştirilen Sultaniye üzümünün yıllık rekoltesi 300 bin ton civarında olup, bu üretimin ihracat değeri yaklaşık 500 milyon dolardır. Çekirdeksiz kuru üzüm dışında ilçemiz, tuğlası ile meşhurdur.

Turgutlu tuğlaları, Türkiye’nin her yerine gönderilir. Son yıllarda ülke genelinde çoğalan tuğla fabrikalarından dolayı 100 kadar olan fabrikalarımız 30’a düşmüştür. Turgutlu’da son dönemlerde çok hızlı bir şekilde büyüyen bir diğer iş kolu ise konserve ve turşu sanayisidir. İlçemizde bu yönde üretim yapan çok sayıda fabrika mevcuttur. Bu fabrikalar binlerce insanımıza iş imkânı sunmakta-dır. Turgutlu’da yerli ve yabancı turistleri çekebilecek en önemli alanlardan bir tanesi kaplıca turizmidir. İlçemizde bulunan Urganlı Kaplıcaları, ülkemizde nam salmıştır. Urganlı Kaplıcaları’nın birçok hastalığa iyi geldiği bilinir. Eski Turgutlu evleri, görsel anlamda dikkat çekici özelliklere sahiptir. Yöresel lezzet kısmında ekmek dolmamız meşhurdur.

Bölgenin can damarı: Turgutlu

M. Serhat OrhanTurgutlu Belediye Başkanı

34

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 37: manisa dergisi

dır. Toplam tarım alanı miktarı 269 bin 760 dekardır. Sulanabilir tarım arazisi ise 234 bin 530 dekar civarındadır. Turgutlu’da Gediz Havzası’nın verimli topraklarının bulunması ve Akdeniz ikliminin olumlu etkileri sayesinde po-likültür tarım da yapılmaktadır. Çekir-deksiz üzüm, pamuk, tütün, domates, buğday, kiraz, şeftali, erik ve zeytin, üretimi yapılan başlıca ürünlerdir. Son yıllarda sofralık üzüm üretimi önem kazandığından yayla bağcılığı gelişmiş-tir. Gediz Havzası’nda pamuk halkın geçim kaynağıyken, kırsalda ise tütün en önemli üründür. Meyvecilikte şeftali, kiraz, erik ve incir üretiminin gerçek-leştiği Turgutlu’da kiraz ve incirin yanı sıra kuru üzüm ve kurutma domates ihracatı yapılmaktadır. İlçede bulunan konserve fabrikaları domates, biber ve salatalık üretimini öne çıkartmıştır. Üretilen bu konserveler de ihraç edilen ürünler arasındadır. İlçede turşu sanayi de gelişmiştir.

Turgutlu ekonomisinde tuğla da ciddi bir yer tutmuştur. Ülkenin her yerine tuğlalar buradan gönderilmektedir. An-cak son yıllarda fabrika sayısında düşüş kaydedilmiştir.

is also advanced in the borough. Brick production is crucial for the economy of Turgutlu. Bricks are sent to all over the country from the borough but the number of brick factories has decreased in recent years.

Asartepe TumulusNo excavations have been realized in the tumuli around Turgutlu as of today. But surface researches have confirmed that Asartepe located to the north of Urganlı and next to River Gediz, was an important center in 2000’s B.C. A

M. Serhat Orhan Turgutlu Chief MagistrateTurgutlu, considering its geographical position, is the vital point of the Aegean Region. It is one of the largest boroughs in the region in terms of population. The economy of our borough, which is developing rapidly and receiving a lot of immigration, is based on agriculture. In terms of agriculture, the most important revenues come from sultanas. The annual harvest of the Sultaniye raisins that are produced on large areas in Manisa is about 300 thousand tons and the export value of these goods is approximately 500 million dollars. Besides sultanas, our borough is

famous for its bricks. The bricks of Turgutlu are sent to entire Turkey. Lately, the number of brick factories in the area has decreased to 30 from 100. Another growing industry in Turgutlu is the canned goods and pickle industry. There are many factories in our borough that produces canned goods and pickles and they provide work for a lot local people. One of the activities that can attract the attention of tourists in Turgutlu is spa tourism. The Urganlı Hot Springs in our borough is famous all over Turkey and have healing waters that are helpful in the treatment of many diseases. Old Turgutlu houses are beautiful. Our stuffed bread is a local delicacy.

The vital point of the region: Turgutlu

35M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 38: manisa dergisi

Asartepe HöyüğüTurgutlu civarındaki mevcut höyüklerde bugüne kadar henüz herhangi bir arke-olojik kazı yapılmamıştır. Ancak yüzey araştırmalarında, Urganlı’nın kuzeyin-de, Gediz Irmağı kenarında görkemli bir konuma sahip Asartepe’nin M.Ö. 2 binli yıllarda önemli bir merkez olduğu belirlenmiştir. Stratejik önemi nedeniyle höyüğe Geç Bizans döneminde bir kale ilave edilmiştir. Ovacık YaylasıTurgutlu’ya 31 kilometre kadar mesa-fedeki Ovacık Yaylası, Kuşlar Köyü yakı-nındadır. Ormanlık alan içinde geniş bir düzlüğün yer aldığı piknik alanında lokanta, içme suyu ve tuvalet mevcuttur.

Urganlı Kaplıcalarıİlçeye 17 kilometre uzaklıkta bulunan tesislere, İzmir-Ankara karayolundan sapılan Urganlı yolu üzerinden ulaşıl-maktadır. Turgutlu, Ahmetli ve Urganlı belediyeleri ile Turgutlu Ticaret ve Sana-yi Odasının da ortak olduğu TURKAP

fortress was added to the tumulus in the late Byzantine era because of its strategic location.

Ovacık PlateauThe Ovacık Plateau, which is 31 kilometers from Turgutlu, is near the village of Kuşlar. There is a restaurant, drinking water and toilets at the picnic area which is located within a forest.

Urganlı Hot Springs You can reach the facilities, which are 54 kilometers from Manisa and 17 kilometers from Turgutlu, by turning off at the Urganlı exit on the İzmir-Ankara Highway. The facility, which is run by TURKAP SA, jointly owned by the municipalities of Turgutlu, Ahmetli and Urganlı and the Turgutlu Chamber of Industry and Commerce, is considered

Yorgancı Ustası İsmail Yörük (55)Çocuk yaşlarda yorgancılığa başlayan ve bugün Turgutlu’daki son ustalardan birisi olan İsmail Yörük, teknolojiyle birlikte ortaya çıkan ürünlere olan talebin artmasıyla yün ve pamuktan yapılan yorganlara talebin azaldığını belirtiyor. Bir zamanlar gelinlik kızların çeyizlerinin olmazsa olmazı olan el yapımı yorganların yerini fabrika ürün-lerine bıraktığını söyleyen Yörük, çırak bulunmanın artık imkânsız hale geldiği bugünlerde yorgancılık mesleğinin

kaybolmaya yüz tuttuğunu belirtiyor. Zor ve zahmetli bir iş olmasına rağ-men ürünün ortaya çıkması ile birlikte mutlu olduğunu ifade eden Yörük, “Yorgancılık el emeği, bilgi ve beceri isteyen zahmetli ve çileli bir meslek-tir. Yıllarımı verdiğim mesleğin yok olmasına gönlüm razı değil’’ diyor. Yörük, ürettikleri yorganların, elyaf ve süngerlere oranla daha sağlıklı olduğunu, ama değerini bilenlerin azaldığını kaydediyor.

El yapımı yorganlar gözden düştü

36

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 39: manisa dergisi

A.Ş. tarafından işletilen, ikinci derecede önemli ve öncelikli kaplıca merkezle-rinden olan Urganlı Kaplıcaları’nın bi-karbonatlı, sodyumlu ve karbondioksitli sularından banyo olarak romatizma, kırık-çıkık, kireçlenme, siyatik, egzama, hemoroit, cilt ve kadın hastalıklarında yararlanılır. Suyun içilmesi, mide, böb-rek ve bağırsak hastalıklarına iyi gelir. Çeşitli kaynaklardan yüzeye ulaşan suların ph değeri 6.3-6.7, sıcaklıkları ise 50-78 º C arasında değişmektedir.

Ne yenilir?Bölge mutfağının hakim olduğu Turgutlu’nun en ünlü yemeği, ekmek dolmasıdır. Ayrıca tava köftesi ve sulu yemekleriyle nam salan Turgutlu’da her köşe başında hizmet veren lokanta ve restoranlarda dilediğiniz yemeği yiyebilirsiniz.

UlaşımManisa’ya 30, İzmir’e ise 45 kilometre mesafededir. İlçe merkezinin güne-yinden E–23 (İzmir-Ankara) karayolu, kuzeyinden ise İzmir-Uşak-Afyon demir-yolu geçmektedir. İlçenin ortasından ise E-93 karayolu geçer.

Quilt maker İsmail Yörük (55)İsmail Yörük, who has started making quilts since he was a kid and is one of the last masters of this craft in Turgutlu, says that there is less demand for quilts made from wool and cotton after other materials have emerged with modern technology. Yörük, who points out that handmade quilts which used to be an essential part of bride’s dowries were replaced by factory made products, adds that it is almost impossible to find an apprentice and that his craft

is facing extinction. Yörük, who says that he is happy when the final product comes to life albeit after a hard process, adds “Quilt making is hard profession that requires knowledge and craftsmanship. I am utterly sad that my profession, which I have worked hard at for many years, is facing extinction.’’ Yörük points out that the quilts they make are healthier compared to ones that are made with fiber and sponge but adds that not many people know the worth of these handmade products.

a B class and quality spa. If used for bathing, the bi-carbonated, sodium and carbon dioxide filled waters of the Urganlı Hot Springs are used as alternative treatment for rheumatism, breaks and fractures, calcification, sciatica, eczema, hemorrhoids, skin conditions and women’s diseases. When used as drinking water, it is known to heal stomach, kidney and intestinal diseases. The PH levels of the waters that make their way to the surface through various sources range between 6.3 - 6.7, and their temperature ranges between 50 - 78 degrees centigrade.

What to eat?The most famous dish in Turgutlu is stuffed bread. You can eat everything at the restaurants in the borough which is famous for its special meatballs and vegetable dishes.

How to get there?Turgutlu is 30 kilometers from Manisa and 45 kilometers from Izmir. The E-23 Highway passes from the south of the borough center and the İzmir-Uşak-Afyon Railway passes through the north. The E-93 Highway passes through the middle of the borough.

Handmade quilts are no longer popular

37M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 40: manisa dergisi

38

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 41: manisa dergisi

Tarihte gizli dinler arası

kardeşlik

Roma İmparatoru Augustus adı-na Ankara’da yapılmış tapınağı

incelemek üzere yola düştüğümde, tarifler beni Ulus’taki Hacı Bayram Veli Camisi’nin avlusuna kadar götürmüştü. Roma Dönemi’ne ait bir pagan tapına-ğının kalıntılarını ararken, Bir Ortaçağ İslam âlimi olduğunu öğrendiğim Hacı Bayram Veli adına yapılmış bir cami-ye ulaşmak, beni oldukça şaşırtmıştı. Çünkü Augustus Tapınağı’nın kuruldu-ğu alanda, ondan birkaç yüzyıl sonra bir başka ibadethane olan bu cami inşa edilmişti; hem de artık kullanıl-madığı için giderek harabeye dönü-şen Augustus Tapınağı’nı korurcasına cami, tapınağı bahçesi içine almıştı. Sırt sırta vermiş bu bin yıllık din kar-deşliğini anlamaya çalıştıkça Ortaçağ

When I set out to examine the temple in Ankara dedicated

to Roman Emperor Augustus, the directions had taken me all the way to the courtyard of Hacı Bayram Veli Mosque in Ulus. It was surprising for me to find a mosque while searching for the remains of a pagan temple because in the area that housed the Temple of Augustus, another religious building was erected a couple of hundred years later. What’s more, the mosque, as if protecting the temple, had takes the temple into its garden. As I was trying to understand this 100 year old religious friendship, I came across an even stronger bond in Middle Age Islam history. I dove into the historical depth of Islamic philosophy that was based on

The religious brotherhood hidden in history

Güçlü bir antik yerleşimin üzerine

uzanmıştır Alaşehir. Tam kalbinde sakladığı iki

anıt, yani St. Jean Kilisesi ve Yıldırım Beyazıt Cami

dünyaya dinler arası kardeşliğin dersini verir.

Alaşehirstretchesovera powerful antique settlement. The two

monuments it hides in its heart- St. Jean Church and YıldırımBeyazıtMosque,teaches the world about

interreligious brotherhood.

Yazı/Article: Umut Doğan Arkeolog-Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Archeologist-Manisa City and Culture Directorate, Fotoğraflar/Photographs: Süleyman Duman

39M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 42: manisa dergisi

İslam tarihindeki yoğun kardeşlik bağı ile karşılaştım. İbn Arabi ile Mevlana Celaleddin-i Rumi ile Hacı Bektaş-i Veli ile ve daha nice tasavvuf erbabı üstat ile hoşgörü ve kardeşlik felsefesine dayanan İslam anlayışının Anadolu top-raklarındaki tarihi derinliğine daldım. Anadolu toprağı, bereketiyle, doğasıy-la, iklimiyle her devirde bilime, felsefeye ve yaratıcılığa ışık tutmasının yanında İslam düşüncesinin özündeki hümaniz-min, kardeşlik ve insan sevgisinin de yeşerdiği, dünya kültürüne duyurulduğu bir coğrafya olmuştur.

Dinler arası kardeşlikBugünün modern dünyada bin bir türlü siyasal arbede arasında kurulma-ya sağlanan “dinler arası diyalogun” esasında Anadolu İslam geleneğinin en merkezine yerleşmiş bir ilke oldu-ğu gerçeği, onlarca İslam sufisinin cümlelerinde saklıdır. Tüm bu algı biçimi ile donanmış iken yolum bir gün Manisa’nın doğusundaki ilçelerinden

tolerance and brotherhood. Anatolia, in addition to shedding light on science, philosophy and creativity with all its fertility, nature and climate, has always been a geography where humanism, brotherhood and love of people had come to life and presented to world culture.

Brotherhood between religionsThe essence of dialogue between religions and that it was a basic philosophy adopted by traditional Anatolian Islam, is hidden in the words of many Muslim sufis. While I was immersed in this thought, when I came across a historical silhouette in Alaşehir, my faith in this geography was solidified. I came across two monuments in the middle of the borough that taught a lesson of brotherhood between religions to the entire world: St. Jean Church, which was built to honor Saint Aios Ioannes

Helenistik ve Roma döneminden kalan

bazı mimari kalıntıların da kullanılmasıyla 6. yüzyılda Erken Dönem Hıristiyan

Azizi Aios Ioannes adına kurulmuş olan

St. Jean Kilisesi’nin görkemini anlamak

için kubbe ayaklarının büyüklüğüne bakmak

yeterlidir.

It is enough to look at the grandeur of its dome columns to understand the

magnificence of St. Jean Church, a

religious structure that was built in honor of 6th century Christian

Saint Aios Ioannes.

40

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 43: manisa dergisi

biri olan Alaşehir’e düştüğünde, kentin orta yerinde karşıma çıkan bir tablo, bir tarihsel siluet, bu coğrafyaya olan inancımı bir daha güçlendirmiştir. Güç-lü bir antik yerleşimin üzerine uzanmış olan Alaşehir ilçesinin göbeğinde tüm dünyaya “dinler arası kardeşlik” dersi veren iki anıt çıktı karşıma: Erken Dö-nem Hıristiyan Azizi Aios Ioannes adına kurulmuş olan St. Jean Kilisesi ve onun hemen yanı başında duran, Osmanlı Dönemi yapısı Yıldırım Beyazıt Cami. Esasında, bu koyun koyuna girmiş iki ibadethane de Alaşehir’in yaklaşık beş bin yıl önceden gelen kent tarihinin küçük birer kalıntısıdır. Alaşehir’in mo-dern yerleşiminin doğu bölümünde yer alan ve içinde barındırdığı maden suyu rezervi ile yöre ticaretinde dünyaca ünlü bir marka oluşmasını sağlayan Sarıkız Deresi, Alaşehir’in en eski yerleşim alanının da bir anlamda yaşam kaynağı olmuştur. Sarıkız Deresi’nin hemen yanında yer alan Gavurtepe Höyük’te Prof. Dr. Recep Meriç Başkanlığında

and Yıldırım Beyazıt Mosque right next to it. In fact, these two structures are just two small relics from Alaşehir’s 5000 year old history. Sarıkız Stream, which is located to the north of Alaşehir’s modern settlement and has made the area an important brand with its mineral water reserve, has in a way been the life source of Alaşehir’s oldest settlement. The excavation carried out by Prof. Dr. Recep Meriç in the Gavurtepe tumulus next to Sarıkız Stream, has revealed that the history of the borough dates back to 3000 B.C., the early bronze age. The findings at the Gavurtepe Tumulus have proved that Alaşehir was a powerful city during the Hittite age, surrounded by walls.

The city of Philadelphia The new center of the settlement, which was rebuilt during the reign of Pergamum King Attalos II, was Toptepe and its northern slopes, 800 meters west of the Gavurtepe Tumulus.

41M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 44: manisa dergisi

yürütülmüş olan arkeolojik kazılar, kent tarihinin MÖ. 3000’li yıllara, yani Erken Tunç Çağları’na kadar indi-ğini kanıtlamıştır. Gavurtepe Höyük buluntuları burada Hititler Çağı’nda da güçlü, surlarla çevrelenmiş bir kent olduğunu kanıtlamıştır.

Philadelphia KentiPergamon Kralı II. Attalos döneminde önemli bir sıçrayış yaparak MÖ. 2. yüzyılda yeniden imar çalışmalarına başlayan yerleşimin yeni merkezi, Ga-vurtepe Höyüğü’nün yaklaşık 800 met-re batısındaki Toptepe ve kuzey etekleri olmuştur. Bu devirden itibaren bu antik kentin adı tarihi kayıtlarda Philadelp-hia (Filadelfiya) olarak geçmektedir. Philadelphia kenti, kuzeyinde yer alan ve Gediz Irmağı’nı besleyen Alaşehir Çayı’nın (Antik Kogemos) oluşturduğu ovaya hâkimdir. Toptepe denilen yüksekteki akropolüyle (yukarı kent) ovadan gelebilecek saldırıla-rı izleyebilen, ovaya doğru yayılan aşağı şehri ile de bu bereketli ovadan yararlanabilen antik şehir, Hellenistik Dönem’de kazandığı görkemini hem Roma İmparatorluğu Dönemi’nde hem de ondan sonraki Doğu Roma

(Bizans) devrinde artırarak sürdürmeyi başarmıştır.

St Jean KilisesiGünümüzde, yapılan her hafriyat çalışmasında kesin olarak bir arkeo-lojik bulguya rastlanan Alaşehir’de, toprak yüzeyinde kalabilmiş olan antik kalıntılar ne yazık ki, az sayıdadır. 1980’li yıllarda yapılan bilimsel kazı-larla Toptepe’nin kuzey yamaçlarında kalıntıları açığa çıkarılan antik tiyat-ro, stadion ve bir tapınak kalıntısı ile şehrin etrafını sardığı anlaşılan Doğu Roma (Bizans) Dönemi sur kalıntıları ve kent merkezinde kalan St Jean Kilisesi, görkemli bir İlkçağ yerleşim tarihi olan Alaşehir’in yüzeyde görülebilen az sayıdaki kalıntılarıdır. MS. 6. yüzyılda, Hellenistik ve Roma döneminden kalan bazı mimari kalıntıların da kullanılma-sıyla inşa edilmiş olan St. Jean Kilisesi, üç sıra dörtgen planlı fil ayakları üzeri-ne oturan tonozlu galerilere sahip, or-tada geniş ve iki yanında dar olan üç neften oluşan tipik bir bazilika planına sahiptir. Kilisenin, kullanıldığı dönem-deki görkemini anlamak için bugüne kalan kubbe ayaklarının büyüklüğüne bakmak yeterli olacaktır.

From that moment on, the name of the antique city is mentioned as Philadelphia in historical resources. The city of Philadelphia overlooks the plain that was formed by the Alaşehir Stream, which is located to the north of the city. This antique city, which could observe the attacks that could from the plain from the acropolis called Toptepe, has continued its importance and glamour that started in the Hellenistic age in the Roman era.

St Jean ChurchThere are sadly little antique relics that have survived to this date in Alaşehir. The antique theatre, stadium, the remains of a temple, city walls and St. Jean Church are the rare findings that have been unearthed during the digs in the 80’s. The church, which was constructed with some architectural remains from the Hellenistic and Roman periods in the 6th century, has a typical basilica plan and vaulted galleries that stand on rectangular planned giant elephant legs. It is enough to look at the grandeur of its dome columns to understand the magnificence of St. Jean Church.

42

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 45: manisa dergisi

İncil’in Apokalypsis bölümünde sözü edilen, Batı Anadolu’daki yedi Hıristiyan cemaatinden, yani yedi kiliseden birinin Philadelphia’da olduğunu, Hıristiyanlık tarihinin en önemli azizlerinden olan Paulus’a inananların ortak buluşma yerlerinden birinin de bu kent olduğunu bilmek, buradaki St. Jean Kilisesi’nin önemini daha da artırmaktadır. St. Jean Kilisesi’nden günümüze kalabilen kalıntılar, yapının birinci ve ikinci nefine ait dört adet tonoz ayağıdır. Bu ayaklar-dan bazılarının üzerinde, kendi döne-mi için tipik olan tuğla örgülü tonoz başlangıçları görülebilmektedir. St Jean Kilisesi’ne ait az sayıdaki bu kalıntı, günümüzde Kültür ve Turizm Bakanlığı-na bağlı bir ören yeri kimliği ile ziyarete açıktır.

Hıristiyan kültünün en önemli merkez-lerinden biri sayılan Alaşehir’deki St. Jean Kilisesi’nin kuzey ucuna, onun yapımından yaklaşık 900 yıl sonra, yani kilisenin kullanmadığı bir dönem-de adını Osmanlı padişahından alan Yıldırım Beyazıt Camisi’nin yerleşti-rilmesinde hiçbir sakınca görmeyen kültür, “yaratılanın, yaratandan ötürü sevildiği” Anadolu İslam anlayışının

güzel bir fotoğrafıdır adeta. Hıristiyan-lığın erken dönemlerindeki öneminden dolayı Alaşehir’in Antik Çağ’daki adı, Amerika’daki Filadelfiya’da olduğu gibi birçok dünya kentine de örnek olmuş-tur. İşte bu adın, yani Philadelphia’nın Hellence’deki karşılığını bildiğimizde Alaşehir’in orta yerinde baş başa vermiş olan bin yıllık kardeşlik daha da anlamlı oluyor sanırım: ‘’Philadelphia: Kardeş sevisi!’’

Knowing that one of the seven churches in Western Anatolia that was mentioned in the apocalypse section of the Bible was in Philadelphia and that this city was a meeting place for the followers of Saint Paul intensifies the importance of St. Jean Church. The ruins that have survived to this date from this church are 4 vaulted columns. There are brick braided vault beginnings on some of these columns. These ruins are open to the public for visitation.

The culture, which has seen no harm in constructing a mosque to honor Ottoman Emperor Yıldırım Beyazıt to the northern corner of St. Jean Church 900 years after the church was erected, is an example of Islamic tolerance. Alaşehir’s name during the antique age, Philadelphia, was an example for many other cities around the world, just like Philadelphia in the US. So, when we know the meaning of the Hellenistic equivalent of Philadelphia, this ten thousand year old friendship becomes even more meaningful: ‘’Philadelphia: Brotherly love!’’

Hıristiyanlığın erken dönemlerindeki öneminden dolayı Alaşehir’in Antik Çağ’daki adı, Hellence’de ‘’Kardeş Sevisi’’ anlamına gelen Philadelphia’dır. Bu isim, ilçenin orta yerinde baş başa vermiş bin yıllık kardeşliği, daha da anlamlı kılar.

ThenameofAlaşehirduringtheantiqueagewasPhiladelphia,whichmeans‘brotherlylove”.This name accentuates the 1000 year old brotherhood that was established in the middle of the borough.

43M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 46: manisa dergisi

Salihli looks to the future in thermal tourism

İşadamı Özcan Ünlü’ye göre, yeraltında bir termal deniz yatıyor ve bu denizin en iyi şekilde değerlendirilmesi gerekiyor.

AccordingtobusinessmanÖzcanÜnlü,athermalsealiesunderground and this sea needs to be put to good use.

Salihli’nin alternatif turizm açısın-dan hak ettiği yere gelebilmesi için

büyük çaba harcayan işadamı Özcan Ünlü, yeraltında yatan termal zenginliği ortaya çıkarmak ve çıtayı yükseltmek adına yıllardır çalışıyor. İlçenin şu anda jeotermal enerjiden elektrik üretimi için şantiye haline dönüştüğünü belirten Ünlü, Salihli’nin yatırımcıların gözdesi haline geldiğini ifade ediyor.

Meslek hayatına nasıl başladığınız-dan söz eder misiniz?ÜNLÜ: Kimya yüksek mühendisiyim. Üniversite yıllarında hocalarımızın yönlendirmesiyle iş hayatına girdim. 1965 yılında mezun oldum. Bu yön-lendirmeler nedir diye sorarsanız, bize dediler ki, ‘’Sizler bu fakir milletin üniversitelerinde, okullarında bu fakir milletin parası ile okudunuz. Şimdi bu millete bir borcunuz var, bunu para olarak ödeyemezsiniz. Bu topraklardaki hammaddeleri mamule dönüştürerek ya da üretim yaparak, üretim sırasında istihdam yaratarak ve katma değer üreterek borcunuzu ödeyeceksiniz.’’ Biz

Özcan Ünlü, who works very hard to put Salihli on the map of

alternative tourism, has been working to unearth the thermal richness underground and raise the bar for years. Ünlü, who says that the borough has now turned into a construction site for electricity production from geothermal energy, says that Salihli has become a hot spot for investors.

Can you tell us how you started your professional life? ÜNLÜ: I am a chemical engineer. I started working when I was in college with the direction of my teachers. I graduated in 1965. During college, our teachers said: ‘’you studied at these establishments with the money given by this poor nation. Now you need to pay them back. You can’t repay them with money. You will pay your debt by turning the raw materials in this country into products and creating employment.’’ We were raised with this philosophy so we focused on production in addition to other spiritual values. We thought Özcan Ünlü

Salihli termal turizmde geleceğe göz kırpıyor

44

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 47: manisa dergisi

bu felsefe ile yetiştik ve hayatımızın ma-nası, diğer manevi değerlerin yanında üretime odaklandık. Daha başka ne yapabiliriz diye düşündük, bu amaçla Salihli Güçlerbirliği Anonim Şirketi isim-li bir anonim şirket kurduk, 33 iş adamı olarak. Bu şirketin çalışmaları sırasında hangi alana yatırım yapalım diye sordu-ğumuzda birçok fikir çıktı ortaya ve o fikirler doğrultusunda yatırım hazırlık dosyaları, fizibilite raporları hazırladık, içinde madencilik var, hayvancılık var.

Bir de Salihli’nin jeotermal kaynaklar bakımından çok büyük zenginliklere sahip olduğunu biliyorduk. Jeotermal kaynaklardan yola çıkarak, elektrik enerjisi üretimi, termal turizm yatırım-ları ve termal seracılık yatırımları gibi konularda da ön fizibilite çalışma-ları yaptık. Bunların içinden (şunları yapamayız, bunları yaparız) diye ayrım yaptık ve termal turizm yatırım projesi öncelik kazandı. Ama Salihli’de iki tane çok eski yıllardan beri insanlara hizmet veren termal tesis vardı, daha doğrusu kaplıca vardı. Bu kaplıcalar hala hizmet

about what more we could do so we established a corporation by the name of Salihli Güçlerbirliği with 33 businessmen. When we were thinking about investment options we had various ideas so we established investment preparation files and feasibility reports that included mining and live animal stock.

We knew that Salihli was rich in geothermal resources. Keeping in mind these geothermal resources, we did preliminary feasibility works on subject like electricity production, thermal tourism investments and thermal green house investments. We had to choose one so we chose the thermal tourism investment. But there were already 2, very old thermal facilities in Salihli that were operational. These thermal baths were active but people wanted different things. So we set out to modernize the facilities to make an example for others. We also wanted to make Salihli a hot spot for thermal tourism. Some of our partners didn’t want to be

Kurşunlu Kaplıcası

45M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 48: manisa dergisi

vermekte ama zaman değişti, insanlar artık daha farklı istekleri yerine gelsin istediler. O zaman çağımıza uygun bir tesis yapmaya çalışalım ve bu diğer insanlara ve çalışanlarımıza örnek olsun, destek olsun istedik. Ve Salihli termal turizmi konusunda bir destinas-yon olsun istedik. Güçlerbirliği Şirketi bünyesinde ortak olan arkadaşlarımı-zın bir kısmı böyle bir yatırıma girmek istemedi. Hepsi işadamı olan 12 kişi bir araya geldik ve bir diğer şirketi kurduk, 2004 yılının Nisan ayında. Daha sonra yer ve arazi arayışlarına başladık. Şu anda otelin bulunduğu yerde Güçler-birliği Şirketinin bir miktar tapulu arazisi vardı. Fakat küçük bir alandı, buna bitişik araziler alarak 10 bin metreka-relik bir alan içinde bu oteli meydana getirdik. 69 termal apart daire, 54 oda olmak üzere bir otel bloğu bir de apart daire olmak üzere 123 anahtarı olan bir tesistir. Yatak kapasitesi ise 384’dür. SPA olanakları ile donatıldı. Yani göründüğünden çok daha kapsamlı bir tesis oluştu. Salihli’de biz alternatif turizm denilen kategoriye giriyoruz.

a part of such an investment. So 12 of us came together and established another company in April 2004. We started looking for a place. Güçlerbirliği Corporation had a land at the site where the hotel is now. It was small but we acquired neighboring lands and built this hotel on a 10 thousand square meter land. It has a total of 123 rooms, 69 of them apart-suites and 54 of them rooms. It has 384 beds. A SPA was built. So it’s a more expansive facility then what you are seeing. In Salihli, we are considered to be in the category of alternative tourism.

What is the place of Salihli in terms of thermal tourism, are its resources used sufficiently? Is there the need for other investors like you? ÜNLÜ:There are beautiful riches in and around Salihli. Because they haven’t been put to good use and investments haven’t continued, we haven’t made sufficient development in alternative tourism. We, as the Salihli Chamber of Commerce and Industry, are putting out

a magazine called Salihli Vision. On the April 2007 issue of the magazine, we made an illustration on the cover. It was called ‘’Salihli in 2012’’ This was our dream. We did an article on where Salihli should be in 2012 in terms of thermal tourism.

Actually, you set a target and it’s importanttorealizethistarget.Howfar have you come and what kind of works are being undertaken with regardstothisproject?ÜNLÜ: One of our partners in both our companies was the late Talat Zurnacı; he was also the president of the Chamber of Commerce. He had worked very hard for Salihli. I am on the board of the chamber and we have always worked on thermal tourism in Salihli. Other issues have also been taken into account but many seminars and meetings have been organized for thermal tourism. If thermal tourism and Salihli are mentioned in the same sentence, this is because of the efforts of our organization. If we were to give an example from recent times,

46

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 49: manisa dergisi

Salihli termal turizm açısından ne konumda, kaynaklar yeterince değer-lendirilebiliyor mu? Sizin gibi başka yatırımcılara ihtiyaç var mı?ÜNLÜ: Salihli ve çevresinde çok güzel zenginlikler var. İşlenmediği için bunlar ve turizm yatırımları peş peşe devam etmediği için çok bir ilerleme kaydede-medik alternatif turizm açısından. Biz Salihli Ticaret ve Sanayi Odası olarak, Salihli Vizyon adında bir dergi yayın-lıyoruz. 2007 yılının Nisan sayısında ön kapakta bir illüstrasyon çalışması yaptık. ‘’2012 yılında Salihli’’ diye bir çalışmaydı. Bu bizim hayalimizdi. Yani 2012 yılında Salihli termal turizmde nerede olmalı diye bir çalışma yaptık.

Aslında bir hedef çizilmiş o tarih-lerde, bu hedefi gerçekleştirmek çok önemli. Ne kadar yol kat edebildiniz, bu proje ile ilgili ne gibi çalışmaları-nız var?ÜNLÜ: Gerek Güçbirliği Şirketi’nde gerekse termal otelde bizim ortak-larımızdan biri Talat Zurnacı’dır, son iki dönemdir Ticaret ve Sanayi Odası

Başkanlığını yürütmekteydi, kendisi-ni rahmetle anıyoruz. Salihli için son derece büyük fedakârlıklarda bulun-muştur. Ben de odanın yönetim ku-rulunda bulunmaktayım ve odamızın ilişkilerinde Salihlimizin termal turizmi hiçbir zaman ihmal edilmemiştir. Diğer konuları da ihmal etmemiştir ama alter-natif turizm diye çırpınmıştır, çok fazla seminerler, toplantılar düzenlenmiştir, yayınlar çıkartılmıştır. Son yıllarda Salihli konuşuluyorsa hele hele termal turiz-mi açısından konuşuluyorsa odamızın katkılarıyla olmuştur. En yakın dönem için örnek vermek gerekirse Kasım 2010 yılında ilk kez TÜRSAB, Salihli’de otelimizde bir bilgilendirme toplantısı gerçekleştirmiştir. TÜRSAB Başkanı Ba-şaran Ulusoy, bölge başkanları, turizm acenteleri, kalabalık bir grup olarak kendilerine Salihli’deki turizm potansi-yeli anlatılmıştır. Ulusoy, (Biz TÜRSAB olarak Salihli ve çevresindeki değerleri çok ihmal etmişiz ve derhal gerekeni yapacağız. Bu kadar önemli bir potan-siyeli bugüne kadar nasıl görmemişiz) demiştir. Şu anda Salihlili hemşerileri-

TÜRSAB has organized a meeting on the subject in Salihli for the first time in December 2010. TÜRSAB President Başaran Ulusoy was told about the tourism potential in Salihli by local authorities, tourism agencies and other guests. Ulusoy promised us that they would do everything to realize this huge potential and actually apologized for neglecting the region. Right now, we are sharing and working towards the same goal with our local citizens. When you set out from Salihli to Izmir, you will see many touristic facilities on the road. Many of them were opened after our hotel. In other words, our hotel was a pioneer.

‘’A thermal electricity power station will be established in the near future’’

Do you think Salihli is at its rightful place in terms of thermal tourism? ÜNLÜ: Actually it is not and we’re fighting to change that. It wasn’t even mentioned 8 years ago. There is a huge

47M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 50: manisa dergisi

mizle de tam bir hedef birliği içinde ol-duğumuzu biz hissediyoruz. Salihli’den İzmir’e doğru yola çıkarsanız, sağda ve solda bir çok turistlik mekân göre-ceksiniz. Bunların hemen tamamı bizim otelimizden sonra açılmıştır. Yani bizim otelimiz önder ve lokomotif bir yatı-rım olmuştur. İnsanların yüzü turizme dönmüştür. Salihlili hemşirelerimize de faydalı olduğumuzu düşünüyoruz.

‘’Uzak olmayan gelecekte termal elektrik santrali kurulacak’’

Salihli termal turizmde şu anda hak ettiği yerde mi?ÜNLÜ: Asla hak ettiği yerde değil ve biz bunun savaşını veriyoruz. Yaklaşık 8 yıl önce lafı bile edilmiyordu. Salihli’de çok büyük bir jeotermal potansiyel var. Önce elektrik enerjisi üretilir, elektrik enerjisinden çıkan sıcak su çeşitli ısınma projelerinde, turizmde, konutların ısınma projelerinde, seracılıkta kullanılır ve eğer durum uygunsa karbondioksit

yapımında kullanılır. Termal kaynakları-mızın değerlendirilmesi söylemlerini ilk biz koyduk ortaya, kişisel ve kurumsal olarak. Oda olarak, şirketler olarak ilk biz ortaya çıkardık. Şu anda Salih-li, elektrik enerjisi üretebilmek için bir şantiye halindedir, sondaj kuleleriyle çevrilidir. Türkiye’nin dev firmaları, yabancı firmalar saha ruhsatı aldılar ve sondaj yapıyorlar. Binlerce metre aşağıya inildi ve çoğu firma suyu buldu. Kestelli Köyü’nde Türkiye’nin en sıcak termal suyu bulundu, 270 santigrat derecede.130 dereceler artık insanlar için doğal kabul edilmeye başlandı. Uzak olmayan bir gelecekte Salihli de termal elektrik santrali kurulacağını kimse bilmiyor. Yurt dışından birçok ilgili firmalar Salihli’ye nasıl yatırım yapabi-liriz diye arayış içindeler. Salihli Ticaret ve Sanayi Odası olarak işin takibini yapmaktayız. Termal seracılık yatırım-ları başladı ve çok güzel verim alındı. Ürünlerinin tamamını ihraç ediyorlar. Oda olarak “Termal Seracılık Organize Bölgesi” olma yolunda bakanlıktan da

geothermal potential in Salihli. You can produce electricity, the hot water you would gather from electric energy can be used in various heating projects, in green houses or if applicable, in carbon dioxide production. We were the first ones to mention the use of our thermal resources. Right now Salihli has turned into a construction site for electricity production; it is surrounded by wellbores. The big companies in Turkey and foreign firms have obtained field licenses and are drilling. They have gone down thousands of meters and most of them have found water. The hottest thermal water – 270 degrees centigrade has been found in the village of Kestelli. No one knows that a thermal electricity power station will be built in Salihli in the near future. Many foreign companies are looking to invest in Salihli. As the Salihli Chamber of Commerce and Industry, we are looking into these issues. Thermal green house investments have begun and are yielding excellent results. They are exporting

48

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 51: manisa dergisi

olumlu bir ışık alındı. Seracıları daha avantajlı yatırım imkânlarıyla tanıştırmak istiyoruz. Seracılıkta en önemli gider kalemlerinin başında ısıtma problemi yer alır. Isıtmayı ne kadar ucuz ve kolay elde ederseniz yatırımız o kadar iyi hale geliyor. Gideriniz azalıyor. Jeotermalle yapılan ısıtma hem istikrarlı hem de çevreci bir yöntem oluyor. Salihli’nin altında termal bir deniz yatıyor ve bu denizi en iyi şekilde değerlendirmek ge-rekiyor. Bu konuda katkılarımız olduğu için de çok mutluyuz. Bu enerji kaynağı insanlığın hizmetine sunulacak.

Yatırım anlamında neler yapıyorsu-nuz?ÜNLÜ: Biz oda olarak fiilen yatırımcılık yapamıyoruz tabii, görevimiz bu değil. Bir takım yatırımlara vesile olmak, bir takım yatırımların önünü açmak ya da yönlendirmek odanın görevleri arasın-dadır. Bu amaçla biz oda olarak daha rahat hareket edebilmek için bir anonim şirketi kurduk. Bu anonim şirketin yüzde 99’u tüzel kişiye, yüzde 1’i de sembolik

olarak 8-10 arkadaşımızın. Bu şirket üzerinden yararlı işler yapabiliyoruz. Mesela sondajlar yaptırdık. Sismik ve jeolojik araştırmalar yaptık. Bu da oldukça maliyetli bir konu, oda olarak bu para ile bu araştırmaları yapamıyo-ruz fakat şirket üzerinden yapabiliyoruz. 4800 dönümlük jeotermal sondaj ruhsatımız var, odanın tüzel kişiliğe ait bu ruhsat alanını incelettik ve önemli sıcak su kaynaklarının var olduğuna dair teknik raporlar çıktı. Birçok şirketle de görüşmelerimiz devam ediyor. İyi bir işbirliği içindeyiz.

En yakın takipçisi olarak Salihli’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?ÜNLÜ: Hayatta her şeyin başında önce iyi niyet gelir, onun peşinden sağlık, onun peşinden de diğerleri gelir. Allah önce iyi niyetli insanlarla karşılaştırsın. İyi niyet olmazsa her şey kötü gidebilir ve çok mutsuz, huzursuz olabilirsiniz. İyi niyetiniz var, sağlığınız da yerinde, iş yapma yeteneğiniz var ama mutsuz-sanız yani olaylara pozitif bakmazsanız

the majority of their products. We have received positive feedback from the Ministry on our project for establishing a Thermal Greenhouse Organized Region. We want to provide greenhouse owners with more advantageous investments. Heating is the main expense element in green housing. The cheaper you buy heating, the more valuable your investment becomes. Your expenses decline. Heating with geothermal energy is consistent and environmentally friendly. A thermal sea lies underground and this sea needs to be put to good use. We are happy to be contributing to this issue. This energy will be serviced to the people.

What are you doing in terms of investment? ÜNLÜ: As the chamber, we are not involved in actual investments, it is not our job. We are encouraging and helping clear the way for certain investments. We have established a corporation within the chamber to more

49M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 52: manisa dergisi

oda olmaz. Ben nasıl olur da kötü görüyorum derim. Salihli’nin geleceği-ni de kendi yatırımlarım gibi olumsuz görmüyorum. Termal turizmi açısından da, tarım açısından da, sanayi gelişimi açısından da, sosyal gelişimi açısından da umutluyum, gelişeceğine inanıyorum.

Salihli’deki jeotermal kaynakların başta elektrik enerjisi üretimi olmak üzere çeşitli yatırımcılar tarafından fark edilmesi ve keşfedilmiş olması ve bu keşfin devamında da olayın artık fiilen harekete geçmesi, yani binlerce sondajın peş peşe yapılması sonucunda binlerce yatırımcı Salihli’ye gelecektir. Salihli gündemde daha fazla yer teşkil edecektir. Bu termal zenginlik insanların daha çok dikkatini çekecektir. Yatırım-cılar mutlaka ilgileneceklerdir. Biz de bundan sonra yatırımcılara gerek kendi yaptığımız çalışmalar doğrultusunda gerekse bundan sonraki olasılıklardan bahsetmek suretiyle ilçeye yatırımı çoğaltmanın gayreti içinde olacağız. Bunun için umutluyum. Her şeye rağ-men geleceğe iyi bakıyoruz.

freely. 99% of this company belongs to a legal entity and 1% belongs symbolically to 8-10 friends. We are doing beneficial works through this company. For example, we commissioned drills. We did seismic and geological researches. This is a highly expensive subject so we do it through the company. We have a 4800000 square meter geothermal drill license. We have explored this area and found thermal resources. We are continuing our discussions with various firms.

HowdoyoufeelaboutthefutureofSalihli? ÜNLÜ:In life, everything starts with good faith, then health and then everything else. We wish to encounter people with good intentions. If the intentions are bad, all could go wrong and you could be very unhappy and restless. You also need a positive state of mind. I see a positive future for Salihli. I believe that it will develop in terms of thermal tourism, agriculture, industry and social life.

Thousands of investors will come to Salihli after the discovery of geothermal resources, which are already being explored by many companies. Salihli will be recognized more. This thermal richness will attract more people. The investors are bound to be interested. We will try to bring more investments to Salihli. I am hopeful despite everything.

50

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 53: manisa dergisi

51M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 54: manisa dergisi

Gizli Hazine:

Darkale Evleri

52

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 55: manisa dergisi

Kesin olarak lokalize edilmemiş olsa da antik yazarların bahsettiği ve

sikkeler üzerinde görülen Gharma-Gherme isminden, Soma dolaylarında antik bir yerleşim olduğu ve kurulu-şunun I.Ö.2. yüzyılın başlarına kadar gittiği bilinmektedir. Bu yerleşmenin Soma’nın güneyinde doğal set gibi yükselen Tuzlutepe’deki kale kalıntıları ile Asartepe’de ve Bagarasi mevkisinde yapı kalıntılarına rastlanılması nedeniyle bugünkü (Tarhala) Darkale Köyü ve civarına denk geldiği düşünülebilir. Eski yapısal özelliklerini muhafaza eden Darkale yerleşimi, bugün Soma ovasına hâkim doğal yükseltilerden Asarlı Tepe’nin Dibekderesi ile Çokluca Çayı arasında kalan yamacı üzerinde kurulmuş bir köydür. Çayı izleyen bir

Although the area hasn’t been localized for certain, we know from

various antique writers and coins that it was an antique settlement near Soma that dates back to the start of 2nd century B.C. From the fortress ruins at Tuzlutepe and structure remains found at Asartepe and Bagarasi, we can say that it was located somewhere around today’s Darkale village.

The Darkale settlement, which preserves its old structural characteristics, is a village situated between Dibekderesi and Çokluca Stream. Another characteristic of Darkale, which connects to Soma with a road that follows the stream, is that its nature is intact and is surrounded with greens.

A secret treasure:

The houses of Darkale

Hazırlayan/ Article: Evrim Faydalı-Şehir Plancısı / Urban PlannerFotoğraflar: Urungu Erdal Özer

Klasik Osmanlı mimarisine sahip Darkale Evleri, üç

boyutlu bir topografyaya ustalıkla yerleştirilmiştir.

The houses of Darkale, which have been built in the classic

Ottoman style, have been masterfully disposed on a three

dimensional topography.

53M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 56: manisa dergisi

Darkale’de sivil mimari yapılanma, coğrafi konum

ve iklimin verdiği imkânların yanında geleneksel anlayışa

göre şekillenmiştir. Dağ ve yayla evleri olarak

niteleyebileceğimiz konutların en büyük özelliği

bitişik nizam oluşlarıdır.

Civic architectural structuring in Darkale

has been shaped in accordance with traditional understandings in addition

to geographical location and weather conditions.

The most important characteristic of these

houses, which we can call chalets or plateau houses, is

thattheyareadjoining.

yol ile Soma’ya bağlanan Darkale’nin en dikkate değer özelliklerinden birisi, doğallığının bozulmaması ve yeşil bitki örtüsüne sahip olmasıdır.

Osmanlı döneminde kaza merkezi olan Darkale’de günümüze kadar gelen evlerin konumu, mimarisi ve sokak dolgusu da bu dönemin izlerini taşır. Geleneksel evler, üç ana sokak bo-yunca topografyaya göre dizilen konut dokusundan oluşur ve konutlar ovaya yönlenir. Köy meydanı ile bu dokuyu büyük bir kot farkı fiziksel olarak ayırır. Yani köy meydanında oturduğunuzda, yamaca yerleşmiş bu doku kolaylıkla izlenir. Evler, üç boyutlu bir topografya-ya ustalıkla yerleştirilmiştir ve her evin ova manzarasına yönlenmesine olanak verilmiştir.

Konutların yaşama mekânları, güneye yönlenmektedir. Sokak dokusu bu üç boyutlu arazi üzerinde organik olarak,

The location of the houses, architecture and street filling of Darkale, reflect the traces of the Ottoman period. Traditional houses are comprised of a housing structure that is aligned on three main streets in accordance with the topography and the houses gravitate towards the plain. An elevation difference physically separates the village square and this structure. In other words, when you sit at the village square, you can easily see this structure places on the slope. The houses have been masterfully disposed on a three dimensional topography and every house looks to the panorama of the plain.

The living quarters of the houses gravitate toward the south. The street structure has been shaped harmoniously with this three dimensional land. The narrow street structure that has developed organically is covered with stone.

54

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 57: manisa dergisi

araziye uyumlu bir biçimde şekillen-miştir. Dar ve organik gelişen sokak dokusu taş kaplıdır.

Geleneksel doku içerisinde Osmanlı konutları ve cami yapıları yer alır. Konut dokusu içerisinde tescilli durumda olan yapı sayısı çok azdır. Bunun nedeni de konutların süreç içerisinde özgünlükleri-ni yitirerek, günümüz kullanımları doğ-rultusunda dönüştürülmüş olmalarıdır.

Geleneksel konut mimarisiDarkale’de Osmanlı dönemine tarih-lenen sivil mimari yapılanma, coğrafi konum ve iklimin verdiği imkânlar yanında geleneksel anlayışa göre şekillenmiştir. Dağ ve yayla evleri olarak niteleyebileceğimiz buradaki konutlara yer, işçilik ve malzeme kısıtlılığı daha basit ama özgün ve tarihsel bir görü-nüm kazandırmıştır.

Darkale evlerinin en büyük özelliği, biti-şik nizam üretilmiş olmalarıdır. Konutlar çoğunlukta zemin + 1 kattır. Zemin kat evin temelini oluşturur, kapıdan girilen ilk yer hayat mekânıdır. Bazı evlerde ise ara kat mevcut olup hayat tabir edilen mekândan ara kata ahşap merdivenle çıkılır. İç avlunun zemini çoğunlukla taş kaplamalıdır. Bu yüzden taşlık veya avlu adını da almaktadır. İç avluda genellik-le ocak, ambar, ahır ve kiler bulunmak-tadır. Ahırların sokağa açılan kapıları da vardır.

Konutlar dış sofalı plan kurgusu ile ta-sarlanmışlardır. Evlerin çoğunda avluda konumlanan ve zeminden ayrılarak direkler üzerine oturtulan ahşap tek kollu bir merdivenle, sofa mekânına çıkılmaktadır. İç hacimler avludan ve sofadan gelen ışıkla iç açıcı bir görü-nümdedir. Kullanışlı iç mekân planla-masına sahip bulunan sofa, odalarla çevrilidir, sokağa bakan tarafı ise ahşap kafes panolarla kısmen kapatılmıştır. Kafeslerin tümü kemerli revak görü-nümündedir ve renkli bitki motifleriyle süslüdür. Bu renkli bitki motifleri bazı evlerin bitim silmelerinde de gözlem-lenmektedir. Evlerin en önemli öğeleri

Ottoman houses and mosques are a part of the traditional structure. There are very few registered structures within the housing structure and the reason for this is that many of the houses have lost their uniqueness and renovated to suit today’s needs.

Traditional house architecture Civic architectural structuring in Darkale has been shaped in accordance with

traditional understandings in addition to geographical location and weather conditions. The lacks of space, workmanship and materials have earned a simple but unique and historical visual to these houses which can be called chalets or plateau houses.

The most important characteristic of these houses is that they are adjoining. The houses mostly consist of one ground floor and an upper floor. The

55M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 58: manisa dergisi

odalarıdır. Çeşitli fonksiyonlarda kulla-nılma özelliğine sahip büyüklükte olan odalarda ahşap yüklükler, raflı dolaplar ve tabaklıklar bulunmaktadır.

Pencereler sade olmakla birlikte bire iki nispetinde ölçülü ahşap pervazlı giyotin detaylıdır. Dış cephe pencereleri ahşap kafesli, ahşap parmaklıklı olduğu gibi ahşap kapaklar korunma elamanı ola-rak kullanılmıştır. Sofa ve avluya bakan pencerelerde ahşap çift kanatlar kulla-nılmıştır. Sokak kapıları sade görünüşlü, çoğunlukla çift kanatlı ahşaptır. Kapılar taşlık tabir edilen iç avluya açılır.

Duvardan ayrılan ağaçlarKonutların taşıyıcı sistemi yığma taştır. Duvarların içinde hatıllar ve bunları bağlayan kuşakların uçları kesilmeden bırakılmıştır. Böylece duvar sathından ayrılan bu ağaçlar, mimariye farklı bir görünüm kazandırmıştır. Duvar ve sıva harcı olarak çorak denilen sadece

ground floor is the base of the house and it’s where life goes on. There are mezzanines in some house which are accessed though wooden stairs. The floor of the inner courtyard is mostly stone covered. This is where the oven, pantry, stable and storage area is found. The stables have doors that open up to the street.

The houses have been designed with the outer hall plan. In most of the houses, the hall is accessed through a single handed stairway built on poles in the courtyard. Inner volumes are illuminated with light that comes from the courtyard and the hall. The hall, which has a practical interior planning, is surrounded with rooms and the part that faces the street is partially covered with wooden caged panels. All the cages look like arched porticos and decorated with colorful plant motifs. These colorful decorations are sometimes visible in the

56

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 59: manisa dergisi

toprakla yapılmış çamur kullanılmıştır. Üst katlar ise ahşap karkas sistemle örgütlenmiş olup, karkas sistemin dolgu malzemesi çeşitlidir. Konutların içle-rindeki açık sofalar ve odalar ahşap kaplamadır ve badana ile sıvalıdır.

Evlerin çatı konstrüksiyonu, düz-beşik çatı karışımı görünümündedir. Beşik çatı, yeni ele alınmış çatı örtüsü olup, kiremit ile kaplıdır. Düz çatılarda eski köy evlerinin değişikliğe uğramamış şekli, toprak örtüdür. Toprak örtülerde çatı kirişleri duvarlar üzerine düzgün aralıklarla dizilmiştir ve bunların üzeri çalı veya sazlarla kaplanmış kalın ça-mur tabakası ile sıvanarak örtülmüştür.

Anıtsal nitelikli yapılarDarkale köyüne özellik veren en güzel ve önemli yapılardan biri olan Kırkoluk Cami, zemin artı tek katlı yığma bir yapıdır. Cami kısmen tonozların taşıyıcı ayakları üzerine oturur. Son cemaat

finishing moldings of some houses. The most important elements of the houses are the rooms. There are wooden wardrobes, cabinets and china cabinets in the multifunctional large rooms. The windows are simple but have wooden cornices with the guillotine detail. The outer windows have wooden cages or wooden fences and wooden covers have been used as protective detail. Wooden double leafs have been used on the windows that overlook the hall and courtyard. The entrance doors are simple looking and mostly double leafed and made from wood. The doors open up to the inner courtyard called ‘taşlık’.

Trees that come from the wall The carrier system of the houses is accumulated stone. The planks and the tips of the belts that connect them have been left uncut and the trees that

Konut dokusu içerisinde tescilli durumda olan yapı sayısı çok azdır. Bunun nedeni de konutların süreç içerisinde özgünlüklerini yitirerek, günümüz kullanımları doğrultusunda dönüştürülmüş olmalarıdır

There are very few registered structures within the housing structure and the reason for this is that many of the houses have lost their uniqueness and renovated to suit today’s needs.

57M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 60: manisa dergisi

mahallini ise iki ahşap ayak ve bir taş yığma ayak taşımaktadır. Birinci kat ca-minin ibadet mekânıdır ve son cemaat yerine sonradan betona dönüştürülmüş merdivenle çıkılmaktadır. Zemin katta tonoz üzerindeki boş hacimler depo olarak kullanılmaktadır. Zeminin sol tarafında özgünlüğünü muhafaza eden ve camiye de isim veren Kırkoluk Çeş-mesi bulunmaktadır. Caminin pencere üstleri ve son cemaat yerinin ahşap ayakları üstündeki kemerler, renkli çi-çek motifleri ile süslüdür. Bağdadi çıta-lar üzerine sıva yapılarak tespit edilmiş resimler bakımsız ve kısmen dökülmüş durumdadır. Tescilli cami, XVII. Yüzyıl Osmanlı mimarisi özelliklerini taşır.

Kırkoluk Camisi’nin yanında bulunan ve bugün çamaşırlık denilen eski yapı halen işlerliğini sürdürmektedir. Köy içi-ne doğru çeşitli eski eserlerle süslenmiş

yol, köyün en yüksek noktasına kadar devam etmekte ve buradaki Minareli Cami ile son bulmaktadır. Söz konusu cami XVI. yüzyıla tarihlenebilecek mina-resi ile özgünlüğünü devam ettirmek-tedir. Minarenin sekizgen kürsüsündeki devşirme malzeme, buradaki yerleş-menin İslami devirlerin çok öncesine kadar gittiğini gösteren en önemli kanıttır.

Diğer anıtsal yapılar Minareli Cami, Orta Cami ve okul yapısıdır. Minareli Cami, strüktürel sorunlar içerdiğin-den kullanılmamaktadır. Orta Cami, konuttan camiye çevrilmiş daha küçük boyutta bir örnektir. Alt katı köy odası olarak işlevlendirilmiştir. Okul yapısı ise, Cumhuriyet Dönemi mimarlık ese-ridir, yalın hatları ve önünde barındır-dığı bahçesi ile döneminin özelliklerini yansıtması bakımından önemlidir.

come barging from this surface adds an interesting characteristic to the design. A mud made from only soil is used as wall plastering. The upper floors have been braided by wooden carcass system and the filling material varies. The open halls within the houses and rooms are wood covered and plastered with whitewash.

The roof construction of the houses looks like a mix of flat and cradled roof. The cradled roof is a newly adopted style and is covered with tiles. In the original flat roofed houses, the roof is covered with soil. In soil covered roof, the beams are aligned with orderly intervals and these beams are covered with a thick layer or mud accompanied with shrubbery or wicker.

Monumental structuresKırkoluk Mosque, one of the most

Kırkoluk Cami

58

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 61: manisa dergisi

Boş açık hava müzesi olurE-G Mimarlık olarak Darkale Köyü için yaptığımız çalışmalar kapsamında 4 ya-pının restorasyon projelerini hazırladık. Bunlar 851, 852, 898 ve 976 parsel-lere ilişkindir. Bu projeler, İzmir 2 No’lu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünden onaylanmış, sosyal proje çalışma aşamasında bulunmak-tadır. Söz konusu projelerde sunulan önerilerin yanında sürdürülebilir bir döngü yaratılmasını hedefleyen sosyal bir yön de taşımaktadır.

Darkale, sağlıklaştırılan sokaklar, restore edilmiş yapılar arasında ve içinde yaşayan bir organizmaya dönüştürülemez ise fiziksel müdahale yapılmış mekândan öte bir kimliğe sahip olamaz. Yapılacak tüm fiziksel müdahalelerin, içinde yaşayabileceği sosyal ve ekonomik bir zemin meydana getirilmesi gerekmektedir. Mimari ve kültürel miras birbirinden ayrı tutulma-dan, yerli halkın kendi köyüne yabancı-laştırılmadan aktif olarak katılabileceği sosyal fonksiyonların da planlandığı bir ‘Koruma ve Kalkınma Projesi’ oluşturul-malıdır. Bina ve sokak bazında yapıla-cak tüm koruma müdahale yöntemleri mekânın sosyal ve ekonomik enerjisini beslemezse boş açık hava müzeleri oluşturmaktan öteye gidemez.

Bu sebeple, Darkale halkının mevcut ekonomik gelir kaynakları, yaşattığı ve yaşatamadığı kültürel mirasları, gele-nekleri, adetleri ve daha birçok öznel özelliği bir araya getirilip, üst ölçekle bağlantıları da düşünülerek, sürdü-

beautiful and important structures in Darkale, is a building that has a ground floor and an upper floor. The last congregation area is carried on two wooden footings and an accumulated stone footing. The first floor of the mosque is the religious service area and is accessed via a stairway that was later built with reinforced concrete.

The empty volumes on the vault on the ground floor are used for storage. The Kırkoluk Fountain is located on the left of the ground floor. The upper parts of the windows and the arches on the footings are decorated with colorful flower motifs. Plastered paintings on welts have been partially destroyed. The registered

mosque has the characteristics of 17th century Ottoman architecture. The old structure referred to as the laundry near the mosque is still in use. The road, decorated with old artifacts continues all the way to the highest point of the village and ends at Minareli Mosque. The mosque, with its 16th century minaret, stands still at its original state. The plying material used in the octagonal pulpit of the minaret suggests that settlement in the area dates back to pre-Islamic periods.

Other monumental structures are Minareli Mosque, Orta Mosque and the school structure. Minareli Mosque is not in use because of structural problems.

59M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 62: manisa dergisi

rülebilir kalkınma ve mekânsal stra-teji planı hazırlanması gerekmektedir. Darkale için hazırlanacak proje, birçok farklı organizasyondan maddi destek alabilecek değere sahiptir. Anadolu’da bulunan benzerleri gibi kültürel, mimari ve tarihi mirasımızın yaşayan tanıkların-dan olduğu gerçeğini gözardı etmeden, fiziksel ve sosyal bir çöküntü alanına dönüşmesini engellemek adına; biz mimarlar, şehir plancıları ve konuya du-yarlı sivil toplum örgütlerine çok ciddi görev düşmektedir.

Kaynakça:1) Soma-Darkale Kültür Mirasının Korunması ve Yerel Kalkınmanın Sağlanması İle İlgili Bilimsel Görüş (Rapor) Taslak; Öğr.Gör.Dr. Mine TANAÇ ZEREN, DEÜ Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü – Restorasyon Anabilim Dalı (2011)

Orta Mosque is a smaller example and was converted from a house into a mosque. The ground floor is used as a village room. The school structure, on the other hand, is a Republic period building and reflects the architectural characteristic of the period with its simple lines and front garden.

Could be an empty outdoor museum As E-G Architecture, we prepared the restoration projects of 4 structures in Darkale village that concern the parcels 851, 852, 898 and 976. These projects have been approved by the Izmir Cultural Preservation Board and are in the social project stage. These projects also include a social aspect for a sustainable cycle. If fixed streets and restored buildings cannot be turned into living organisms, Darkale can’t have an identity other than a common area that has been physically altered. All physical renovations need to result in an area that can be lived

in. A Protection and Development Plan were locals can participate actively should be drawn up without separating the architectural and cultural heritage. If all the protection actions don’t feed the social and economic energy of the area, the plan will only produce an empty outdoor museum.

For this reason, a sustainable development and regional strategy plan must be established by combining the existing income sources, cultural heritages and traditions of the villagers. The project for Darkale is valuable enough to attract financial support from various organizations. Taking into consideration that the area is a witness to our cultural, historical and architectural heritage, just like its many counterparts in Anatolia, we, as architects, urban planners and NGOs, must to everything in our power to stop the region from becoming a waste area.

60

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 63: manisa dergisi

61M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 64: manisa dergisi

Acılı bir annenin hüzünlü öyküsü

The sad story of a grieving mother

62

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 65: manisa dergisi

Acılı annenin öyküsü, nice şairlere, yazarlara, ressamlara ve yontuculara ilham kaynağı olur.

The sad story of the grieving mother has inspired many poets, writer, painters and sculptors.

“ Güzel saçlı Niobe’nin de yemek geldi aklına,Oysa on iki çocuğu ölmüştü sarayında,Altı kızı, ergen altı oğlu,Apollon öfkelenmişti Niobe’yeÖldürmüştü oğullarını gümüş yayıyla,Kızlarını da okçu Artemis öldürmüştü,Niobe güzel yanaklı Leto ile bir tutuyordu kendini diyordu,Leto iki çocuk doğurdu, bense bir düzineİki kişi Apollon’la Artemis, öldürdü hepsiniÖlüler yatıp kaldılar kanlar içindeKimsecikler yoktu onları gömecek,Herkesi taşa çevirmişti Kronosoğlu,Göklü tanrılar gömdü ölüleri onuncu günü,İşte o gün yemek geldi Niobe’nin aklına,Gözyaşı dökmekten yorgun düşmüştü.Bugün Sipylos kayalarında ıssız dorularında,Akheloos ırmağı kıyısında oynaşan su perilerininYatakları var derler ya, işte oralarda.Tanrı buyruğuyla taş olmuştur Niobe,Yüreğine sindirir durur acılarını.”*Hemoros İlyada, Türkçesi: Azra Erhat

A. Kadir, Can yayınları 1984

“Niobe, with her beautiful hair, thought of food,Although her twelve children had died in her palace,Six girls and six older boys, Apollo was angry with Niobe, He had killed her sons with his silver bow,And Artemis had killed her daughters with her arrow,She claimed that Niobe thought she was the equal of pretty cheeked Leto,Leto bore two children but I bore twelve, she said,Two people, Apollo and Artemis killed them all They dies, covered in blood There was no one to bury them, Everybody had turned to stone,The Gods of the sky buried them on the tenth day,That was the day Niobe thought of food, She was tired of weeping, Today, on the silent crests of Mount Sipylos, They say there are the beds of water ferries, Niobe was turned into stone by the will of the God, She keeps her pain hidden inside,”*From Homer’s Iliad

Fotoğraf - Photographs: Ceyda Adar

Yazı/Article: Ali Haydar Aksakal , Manisa Kültür Envanteri Manisa Cultural Inventory

63M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 66: manisa dergisi

Manisa kent merkezinde Karaköy semtindeki Çaybaşı’nda, Spil

Dağı’nın kente en yakın eteğinde bulu-nan Niobe Doğal Anıtı, yörede “Niobe Kayası” ve “Ağlayan Kaya” adlarıyla anılır. Niobe kayası, doğal aşınma sonucunda göz yerleri oyulmuş, yüzü kapkara kesilmiş, dalgalı saçları topra-ğa düşmüş, ağlayan bir kadını andırır.

Mitolojik kaynaklar Niobe’nin hikâyesini şöyle anlatır:Tantalos’un kızı, olimpiyatları başla-tan Pelops’un kardeşi olan Niobe, Manisa’da doğmuş, yine efsaneye göre tanrıça Leto ile birlikte çocuklukları bu yörede geçmiştir. Daha sonra Thebai Kralı Amphion ile evlenen Niobe’nin, yedisi kız, yedisi erkek toplam 14 çocuğu olur. Tanrı Zeus ile evlenen çocukluk arkadaşı Leto’nun ise Apollon ve Artemis adında iki çocuğu vardır.Leto, Thebai halkından, adına bir bayram düzenlenmesini ister, isteği de kabul edilir. Büyük bir şenlik olur, Leto adına kurbanlar kesilir. Niobe, bu kutsal günde Zeus adına yapılan mabede çocuklarıyla gider. Thebai Kenti’nde yaşayan insanlar, Tanrıça Leto’ya dua ederler. Kraliçe Niobe, gururu ve göz kamaştıran ihtişamıyla fark edilir. Leto için yaptıkları dua ve övgülerin doğru olmadığını, bir Titan kızı olan Leto’nun saygı duyulacak bir varlık olmadığını söyleyerek, konuşmasına devam eder:

“ Neden Leto’yu dualarınızla övüyor, bana saygı duymuyorsunuz? Benim babam Tanrı Zeus’un oğlu, onların sofrasına davet edilen ilk ölümlüydü. O bir kraldı, annem bir tanrıçaydı. Thebai ve Sipylus (Manisa Dağı) benim baba memleketimdir. Ben ne zaman baksam gücümün eserlerini orada görürüm. Ben tanrıça değil, Sipylos Dağı’ndan gelmiş bir kraliçeyim. Benim yedi oğlum, yedi kızım var. Bunun için gururlanıyorum. Beni Titan kızı Leto ile bir tutmayın. Ben gerçekten şanslı ve mutluyum. Bunu kimse inkâr edemez. Kendimi güçlü hissediyorum. Leto için yaptığınız dua ve merasimi terk edin.”Niobe, Thebai Kenti’nde yaşayan kadınların büyük saygı duydukları Tanrı Zeus’un eşi Tanrıça Leto’yu, iki çocuğu

The Niobe Natural Monuments, which is located on the outskirt

of Spil Mountain that is closest to the city center of Manisa, is known as “the Niobe Rock’ or “the wailing rock” by the locals. The rock, which was naturally carved by natural conditions, resembles a crying woman with wavy hair all the way down to the ground with no eyes.

HereishowmythologicalsourcesdescribethestoryofNiobe:Niobe, the daughter of Tantalus and the sister of Peleus, was born in Manisa and according to legend, spent her childhood in the area with the Goddess Leto. Niobe, who marries King Amphion, gives birth to 14 children-seven boys and seven girls. Her childhood friend Leto, who marries

64

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 67: manisa dergisi

olduğu için küçümser. Thebai halkı da Niobe’nin söylediklerine inanarak, kut-sal töreni yarıda bırakır ve mabedi terk eder. Tanrıça Leto bunları duyunca öfke-lenir. İkiz çocukları Apollon ve Artemis’i yanına çağırır ve Niobe’nin cezalandırıl-masını ister: “Niobe bir ölümlü, benim yerimi almaya çalışıyor.”

Apollon’un altın oklarından gelen ızdırapSanatın, güneşin, ateşin ve şiirin tan-rısı olan, tıbbı insanlara öğrettiği için hekimliğin tanrısı olarak da anılan, gümüş yayıyla okları en uzağa atabilen Apollon ile kardeşi Artemis, Niobe’ye hak ettiği cezayı vermek için harekete geçer. Niobe’nin oğulları bin 409 metre yüksekliğinde, Yunanistan’da bulunan Kitheron Dağı’nın sarp yamaçlarında avlanırken, Apollon onları kayalıklarda kıstırır ve altın oklarıyla öldürür.

Haber kentte duyulunca Niobe’nin kızları, kardeşlerinin öldürüldüğü dağa koşar. Hava kararır, gök gürülder, şim-şekler çakar ve bardaktan boşalırcasına yağmur yağar. Onlar da Artemis’in gü-müş oklarının kurbanı olurlar. Tam do-kuz gün kimse dağa çıkıp Niobe’nin öl-dürülen çocuklarına ulaşamaz, cenaze törenleri yapılamaz. Niobe çocuklarının başına gelen bu felaketten dolayı gün-lerce ağlar, tek yaşam belirtisi gözyaşla-

rıdır. Acısı öyle büyüktür ki, çocuklarının öldürüldüğü dağa çıkar, Tanrı Zeus’tan kendisinin de yok edilmesini ister. Kral Amphion da çocuklarının ölümüne çok üzülür ve intihar eder. Niobe, perişan bir halde, ağabeyi Pelops’nun yanına gider. Tüm yaşamı alt üst olmuştur. Çok sevdiği çocukları artık yanında değildir. Evlat acısıyla baba yurdu Manisa’ya döner, kimse onu teselli edemez, sürekli gözyaşı döker ve bir kaya gibi sessizleşir. İnsanlar “Niobe taşlaştı, Tanrı Zeus onu taşa çevirdi” demeye başlar. Sonunda tanrı Zeus, Niobe’nin haline acır ve ızdı-rabına son vermek için onu Spil Dağı eteklerinde taş haline getirir.

Eserlere konu olduNiobe’nin yaşadığı trajedi Yunan Edebiyatı’nın ve sanatının en önemli temalarından olmuştur. Hemoros, Ovi-dius, Sophokles ve Pausanias, Niobe’yi yazdıkları eserlerde yaşattılar. Sophok-les, Niobe hakkında bir oyun bile yazdı.

Niobe’den ilk söz eden Hemeros’tur. Pausanias ise şöyle yazmaktadır: “Sipylos Dağı’na gittiğimde Niobe olarak bilinen kayayı gördüm. Yakından bakılınca bu kaya ne bir kadına ne de bir ağlayan figüre benzemektir, ancak uzaktan bakıldığında bir insan, onun eğilmiş başı ile ağlayan bir kadın oldu-ğunu hayal eder. Niobe’nin taş haline

Zeus, has two: Apollo and Artemis. Leto asks the people of Theban to organize a festival in her name and they accept. A big celebration is organized and sacrifices are made to honor Leto. Niobe attends this holy festival with her children held at the temple built for Zeus. The people of Theban pray for the Goddess Leto. Niobe attracts the most attention with her beauty and pride. She claims that Leto is not a being that should be respected and says:

“Why would you honor Leto with your prayers and not respect me? My father was the first mortal to be invited to their court. He was a king and my mother was a Goddess. Theban and Sipylos are my homelands. I always see the works of my strength there; I am not a Goddess but a queen from Sipylos Mountain. I have seven sons and seven daughters. I am proud of this. Don’t think me the same with Leto, a Titan girl. I am really lucky and happy. No one can deny that. I feel strong. Stop praying for Leto and abandon this festival.”

Niobe looks down on Leto, the wife of Zeus, for having just two children.

65M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 68: manisa dergisi

gelişinin efsanesi çok eskidir: Sophokles onu biliyordu. Antigone kendi trajik sonunu Niobe’ninkine benzetir: “Ben bir zamanlar Frygyalı Tantalos’un kızı Niobe’nin Sipylos Dağı’ndaki hüzün-lü ölümünü duymuştum. Derler ki, kayalar püskürerek, Niobe’yi sarmaşık gibi çevrelemiştir ve şimdi o; ölümsüz arkadaşları yağmur ve karla yıpranmak-tadır. Onun ıslak kirpiklerinden akan gözyaşları hiç durmaksızın göğsüne damlamaktadır.”

Niobe gerçekte doğal bir kaya, fakat çok ikna edici bir şekilde kederli bir kadın biçimi almıştır ve böylece eski yazarlar tarafından sık sık bir heykel olarak kendisinden bahsedilmiştir. Bu aslında dünyanın en eski kayda geçmiş ve M.Ö. 8. yüzyılda Homer zamanı ka-dar eskiye dayanan ‘simulacrum’udur. (Postmodern felsefe terimi). İlyada’da, o der ki, Niobe, insanların su perileri-nin Achelous’un kenarında oynarken, kendilerini uykuya bıraktıklarını söylediği Sipylus’in tepelerinde bulunan kayalık uçurumların arasında durur. Orada, Niobe donuk bir şekilde Tanrıların ona verdiği yalnızlık içinde derin düşüncele-re dalmıştır.

Her nasılsa bu büyük asılı kaya kütlesi 3000 yıldan beri, en azından Homer’in zamanından bu yana, günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır.

Upon hearing the words of Niobe, the people of Theban leave the celebrations. When Leto hears about this, she gets very angry. She calls upon her twins- Apollo and Artemis and tells them to punish Niobe. She says: “Niobe is a mortal; she’s trying to take my place.”

The anguish that came from the golden arrows of Apollo

Apollo, known as the God of the sun, fire and poem and also the God of medicine and his twin sister Artemis, set about to punish Niobe. While the sons of Niobe are hunting on Cithaeron in Greece, Apollo ambushes them on the cliffs and kills them with his golden arrows.

When the news breaks out in town, the daughters of Niobe run to the mountain where their brothers are killed. It gets dark, lightning starts and a fierce rain begins. They fall under the silver arrows of Artemis. For nine days, no one can reach the mountain and find the corpses.

Niobe cries for days after the murder of her children; her tears are the only proof that she’s alive. Her pain is so great that she climbs the mountain and asks that Zeus kill her too. The king

commits suicide as he no longer can endure the pain. Niobe, devastated, goes to her brother Peleus. Her life is in ruins. Her beloved children are no longer with her. She returns to Manisa but is inconsolable; she cries all the time and after a while falls silent as a rock. People start believing that Zeus turned her into a stone. Finally Zeus takes pity on her and turns her into a stone on the outskirts of Sipylos.

A favorite theme for artworksThe tragedy suffered by Niobe has been one of the favorite subjects in Greek literature and art. Homer, Ovidius, Sophocles and Pausanias have kept Niobe alive through their work. Sophocles even wrote a play about her.

Homer was the first one to write about Niobe. Here is Pausanias: “When I went to Sipylos I saw the rock named after Niobe. When you look closely, the rock doesn’t resemble a crying figure but from a distance, it is like a bowing head of a human crying.” The legend of Niobe is very old: Sophocles knew that. Antigonus compares his tragic end to Niobe’s: “I had once heard about the tragic death of Niobe on Sipylos Mountain. They say that the spewing rocks had engulfed Niobe and now she is fraying because of her friends, rain and snow. The tears that roll down from her wet eyelashes continue to drop down on her chest.”

Niobe is in fact a natural rock but it honestly resembles a sad woman and because of that, many writers have mentioned it as being a statue. This is actually a simulacrum that dates back to 8th century B.C., the time of Homer. He mentions her in Iliad and says that she stands on the crests of Sipylos, between rocky cliffs. Niobe is in deep thought, solid as a stone, amidst the loneliness given to her by Gods.

This huge block of rock, surprisingly, still stands today after 3000 years…

66

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 69: manisa dergisi

67M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 70: manisa dergisi

Three villages that await tourism

Kültür, doğal çevre ve tarımla bütünleşen bir

turizm türüdür kırsal turizm. Yuntdağı’ndaki Türkmen,

Ortaköy ve Osmancalı da otantik yaşamları, geleneksel

ve folklorik özellikleriyle bu turizme aday üç köy.

Rural tourism is a kind of tourism that includes culture,

nature and agriculture. The villagesofTürkmen,OrtaköyandOsmancalıatYuntdağı

are three candidates for this type of tourism with

their authentic lifestyles and traditional and folkloric

aspects.

Dünyanın pek çok ülkesinde insanları tatil için kırsal alanlara

çekebilmek amacıyla yapılan bir turizm türü var; kırsal turizm. Her mevsim için uygun olan bu turizm çeşidi, kırsal kül-tür, doğal çevre ve tarımla bütünleşen, ayrıca diğer turizm türlerine çok kolay entegre olabilen özellikler içeriyor.

İçinde tarihi ve doğal güzellikleri barındıran, doğal tarım ve geleneksel yaşamın, el sanatlarının halen sürdüğü Manisa’nın Yuntdağı bölgesinde de bir süredir kırsal turizm potansiyelini be-lirlemek için çalışmalar devam ediyor. Potansiyel köylerin ortak özelliğini ise otantik yaşamlarını hala sürdürmeleri, yemek, giyim ve el işlerinde geleneksel ve folklorik özelliklerini korumaları oluş-turuyor.

Rural tourism is realized all over the world in order to bring people

to rural areas for their vacation. This type of tourism, which is suitable for all seasons, includes rustic culture, natural environment and agriculture and characteristics that can easily integrate with other types of touristic activities.

Works have been underway for a while to assess the potential of rural tourism in the Yuntdağı region of Manisa, which harbors history and natural beauties and where traditional lifestyles and handicrafts are still carried out. The common characteristic of these potential villages is that they still continue their authentic lifestyles and their traditional characteristics in terms of food, clothing and handicrafts.

Yazı/Article: Nedim Zurnacı TEMA Manisa Başkanı President of TEMA Manisa Fotoğraflar/Photographs: Zeynel Aydın

Turizmi bekleyen üç köy

Türkmen Köyü

68

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 71: manisa dergisi

The villages of Türkmen, Ortaköy and Osmancalı located at the Yuntdağı Rural Tourism Triangle are eager to be a part of this type of tourism. We can diversify tourism and increase revenues by advertising the authentic lifestyles and natural beauties of these villages after completing their infrastructural problems.

The waterfall at Türkmen Tobacco production has started in 1950 in the village of Türkmen but production slowed down after the government imposed a quota in 1990. The people of the village abandoned tobacco production in 2000 altogether and started working on alternative products. This change in agricultural production increased immigrations to big cities. There were 125 households in the

Yuntdağı Kırsal Turizm Üçgeni ola-rak adlandırılan bölgedeki Türkmen, Ortaköy ve Osmancalı da, bu turizm çeşidine girmek için istekli. Bu köylerin her birinin farklı özellikleri kullanılarak, tarımsal ve hayvansal üretimin yanı sıra otantik kırsal yaşamının ve doğal güzelliklerinin tanıtılması ve alt yapı desteğinin sağlanması sonucunda kırsal alanda ekonominin turizmle çeşitlendi-rilmesi sağlanabilir.

Türkmen’de şelale1950 yılında tütün üretimine başlanmış Türkmen köyünde. Ancak 1990’da devlet tarafından kota getirilince üretim gerilemeye başlamış. Köy halkı 2000 yılından itibaren bu üretimden tama-men vazgeçip, alternatif ürünlere yönel-miş. Tarımsal üretimdeki bu değişiklik,

köyden kente göçü artırmış, 1990’lı yıllarda 125 olan hane sayısı, 10 yıl sonra 75 haneye kadar gerilemiş. İl Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlü-ğü tarafından köyde yaşayan bir çiftçiye bağ fidanı, direk ve telleri verilerek başlatılan girişimle bağcılık tarımı yaygınlaşmaya başlamış. Bugün 400 dönümlük arazide Alfonse çeşidi üzüm bağları bulunuyor. Köyde küçükbaş hayvan yetiştiriciliği de yapılıyor.

Türkmen köyünün en dikkat çeken doğal güzelliği ise şelalesi. Bu noktada köyde atıl durumda bulunan ve 3 beto-narme binadan oluşan ilköğretim okulu ve çevresi, İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından Türkmen Şelalesi’ne gelen turistlerin dinlenebileceği bir sosyal tesi-se dönüştürülebilir. Okul bahçesindeki

Türkmen Köyü

Herbirininfarklıözelliklerivar.Buözelliklerkullanılarak,bölgedeturizm

çeşitlendirilebilir.

Each of them has different characteristics. Tourism

can be diversified in the region by using these unique

characteristics.

69M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 72: manisa dergisi

binalardan biri, köy müzesi olarak da düzenlenebilir, geleneksel kıyafetler ve tarım aletleri sergilenebilir.

Ayrıca, işletmesi köy muhtarlığınca ya da bir girişimci tarafından yapılacak olan tesiste, köyde yetiştirilen ürünlerin satın alınabileceği stantlar kurulabilir. Bu stantlarda köylüler, kendi üretimi olan tereyağı, peynir, yumurta, köy ekmeği gibi ürünleri, günübirlik veya hafta sonu turları için gelen turistlere pazarlayarak, ekonomilerine katkı sağ-layabilirler. Köye gelen turistlere çoban eşliğinde hayvan otlatma, süt sağımı gibi aktiviteler de gösterilebilir.

Türkmen köyünde, bağbozumu ve hayvan kırkım şenlikleri düzenlenerek, yöre halkının dikkati çekilebilir ve kırsal yaşamı tanımak, çeşitli tarım aktivitele-rine katılmak isteyenlere kır pansiyonu tarzında çalıştırmak üzere turist konak-lama alanları hazırlanabilir. Yöresel yemeklerin ön plana çıkarılması, el sa-natlarının turistik ürün haline getirilmesi ve tanıtım broşürlerinin hazırlanması, bölgeye olan ilgiyi artıracaktır. Ayrıca

köylülere turizm bilinci konusunda eği-tim verilmesi de gerekmektedir.

Ortaköy’de mesireMesire yerleriyle ünlü Ortaköy’ü, özel-likle Nisan, Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında sivil toplum kuruluşları, okul öğrencileri ve fabrikaların personeli piknik yapmak için tercih etmektedir. Köyün mesire alanlarının, yılda 15 bin kişi tarafından ziyaret edilmesi, kırsal turizmin geliştirilmesi için önemli bir çekicilik sağlamaktadır.

Ortaköy’de her yıl Yuntdağlılar Kültür ve Turizm Derneği tarafından şenlik düzenlenmektedir. Burası günübirlik kullanım amacıyla rekreasyon alanı olarak düzenlenerek, Ortaköy Muhtar-lığı tarafından işletmecilere kiralana-bilir. Bölgede turistlerin kalabilecekleri tesisler planlanmalıdır. Yuntdağı yaşam kültürünü tanıtmak amacıyla günübir-lik piknik alanına gelen ziyaretçilerin gezebileceği; yöresel kıyafetler, el sanatları, fotoğraflar, geçmişte kullanı-lan tarım aletlerinin sergilenebileceği bir etnografya müzesinin yapılması da

village in the 90’s and that number decreased to 75 ten years later.

Vineyard agriculture increased in the village after the government gave a farmer the necessary tools to begin production. Today, the village grows Alfonse type grapes on a 400,000 square meter area. Live stock breeding is also popular in the village.

The most alluring characteristic of the village is its waterfall. The elementary school building and its vicinity which includes 3 concrete structures that are not in use can be turned into touristic facilities. One of the buildings inside the school yard can be turned into a museum where traditional clothes and tools can be displayed.

In addition, locals can sell their products in the facility which can be built by the local authority or a private entrepreneur. Through the stands, villagers can sell products such as butter, cheese, eggs and bread to tourists and help their economy. Tourists could be given the opportunity to

Türkmen KöyüOrtaköy

70

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 73: manisa dergisi

çok anlamlı olacaktır. Ortaköylü çiftçiler tarafından 140 dekar arazide üretilen sebzeler, hafta sonları kurulacak pazar yeri için önemli bir avantajdır.

Osmancalı’da çilekOsmancalı köyü, öğrenciler için kırsal yaşamı yerinde tanıma, izleme ve uygu-lama alanı olabilecek özelliklere sahiptir. Çilek hasat dönemi olan Nisan, Mayıs, Haziran aylarında okullara yönelik çilek turları düzenlenebilir. Çilek bahçelerin-den ‘Kendin topla’ yaklaşımıyla toplanan çileklerin, yerinde satışı yapılabilir. Yerel çilek festivali düzenlenebilir.

Osmancalı - Ortaköy yol ayrımında bulunan saç levhadan yapılmış dolmuş durağının, bölgede “Osmancalı Çilek Durağı” şeklinde anılması için durak, çilek şeklinde tasarlanabilir. Mandırada üretilen peynir, yoğurt ve lor gibi süt ürün-lerinin imalatı konusunda teknik ve uygu-lamalı bilgiler verilebilir. Köyde bulunan koyun ve sığır çiftliklerinde hayvanların beslenmesi ve sağılması, köye gelen turistlere yaptırılarak, konuklara günlük kırsal hayata katılımları sağlanabilir.

graze the animals under the supervision of a shepherd or engage in cow milking.

Harvesting or animal clipping festival can be organized in the village to attract the attention of the locals and accommodation facilities could be established for tourists that want to get a taste of rustic life. Highlighting local dishes, turning handicrafts into souvenirs and preparing advertorial brochures would increase the attention for the region. In addition, locals should be educated in tourism awareness.

Excursion at OrtaköyOrtaköy is a popular picnic spot for NGOs, students and factory employees especially in April, May, June and July. The fact that the picnic areas in the village are visited by over 15 thousand people every year provides an important attraction for the development of rural tourism. A festival is being organized in Ortaköy by the Yuntdağlılar Culture and Tourism Association. This area could be rented out to managers as a recreational area for daily use by the local authority in the village. The construction of facilities must

be planned for the accommodation of tourists. It will also be very meaningful to construct an ethnography museum where traditional outfits, handicrafts, photographs and old agricultural tools are displayed. The vegetables grown by farmers could be sold on the weekends at a market.

Strawberry in OsmancalıThe village of Osmancalı could be an area where students can observe rural life. School trips could be organized to the village during strawberry harvest season which takes place in April, May and June. People could be encouraged to pick their own strawberries and sell them on site. A local strawberry festival could be organized.

The minibus stand at the Osmancalı – Ortaköy division could be rebuilt in the shape of a strawberry and renamed as the “Osmancalı Strawberry Stop”. Technical information can be provided for the production of cheese, yoghurt and other milk products. By letting tourists feed and milk the animals, tourists can engage in life at the village.

Osmancalı KöyüTürkmen Köyü

71M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 74: manisa dergisi

İlkçağ süresince yöreye sızmak isteyen orduların korkulu rüyası olan Stratonikeina kenti, stratejik konumuyla dikkat çeker

Manisa’dan İstanbul yönüne gider-ken, Akhisar’ın çıkışından itibaren

daha kuzeydeki Gelenbe sınırlarını geçinceye kadar yolun solunda, yani batı istikamette görülen yüksek bir dağ kütlesi sizi takip eder. Yukarı Bakırçay Ovası’nı oluşturan tüm hat boyunca kendinizi bu tepeden saklama şansınız hemen hiç yoktur. Sözü edilen bu yük-selti, Siledik Tepesi’dir.

Bu tepe, İlk Çağ süresince yöreye sız-mak isteyen orduların korkulu rüyasıdır adeta. Çünkü hem ovadan yaklaşık 150 metre yüksekte ve hem de tüm ovaya hakim olan Siledik Tepesi, olduk-ça stratejik bir noktada yer almaktadır. İster tarih öncesi ister antik çağlarda ve isterse modern çağlarda olsun, tari-hin her evresinde Kuzeybatı Anadolu ile Ege ve İç Batı Anadolu arasında uzanan yolların kesiştiği Yukarı Bakır-çay kavşağı, Siledik Tepesi’nin kont-rolü altındadır. Antik dönemde aynı adla kurulmuş birçok kentten biri olan Stratonikeia da, böylesine bir öneme

While travelling from Manisa to Istanbul, a high mountain strain

follows you starting from the Akhisar exit until the end of the Gelenbe border. You have no way of hiding yourself from this mountain along the route that makes up Bakırçay Plain. This is the Siledik Hill.

This hill was a nightmare for troops that wanted to infiltrate the area during the first age because it is 150 meters high from the plain and is located in a strategic point. The Upper Bakırçay Junction, which is the intersection point of the roads that connect Anatolia and the Aegean and Inner Western Anatolia, has been under the control of Siledik Hill throughout history.

Stratonicea, which is one of the cities that was established with that same name during the antique age, was located on the western slopes of the hill. Unfortunately, not much remains from this strategically important city. Those who are going to travel to Siledik

Bakırçay Ovası’nın ucunda bir kale:

Stratonikeia

Sur izleri

The city of Stratonicea, which was a nightmare for troops that wanted to infiltrate the area in the first age, attracts attention with its strategic location.

A fortress on the tip of Bakırçay Plain: Stratonicea

Yazı ve Fotoğraflar/Article and Photographs: Umut Doğan-Arkeolog/ArcheologistManisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü-Manisa City Culture and Tourism Directorate

72

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 75: manisa dergisi

sahip olan Siledik Tepe’nin batı yamaç-larında yer almaktadır. Bunca önemli noktayı kontrol eden bir antik kentten bugüne kalan nedir derseniz, ne yazık ki yüzeyde görülebilen çok az arkeo-lojik bulgu ve dağınık bazı epigrafik bilgiler bulursunuz. Bugün Stratonikeia Antik Kenti’ni görmeye gidenler, Siledik Tepe yamaçlarında kurulu olan Siledik Köyü’nün içindeki bazı duvar kalıntıları, köy içindeki bir tarladan girilen dar bir su kaynağı mağarası, tepenin güney eteklerindeki kayalık alanda oluştu-rulmuş iki adet sanduka biçimli kaya mezarı dışında çok da fazla bir kalın-tıya rastlayamayacaktır. Öte yandan Siledik Tepesi’nin batısında kalan ovalık alandaki Yağmurlu Köyü’ne ait mezarlık içinde de yüzlerce adet antik mermer bloğun mezar taşı olarak kullanıldığı dikkat çekmektedir. Belli ki, antik kentin yüzeyde görülebilen birçok mimari öğe-si, zaman içinde taşınarak mezarlıkta kullanılmıştır.

Yöre köylülerinin verdiği bilgiler doğ-ruysa, Kırkağaç İlçesi’ndeki eski Tekel deposu ve günümüzde Kırkağaç Meslek Yüksekokulu olarak kullanılan yerleşke-de duran görkemli mermer mimari ele-manlar da, Stratonikeia Kenti’nden bu-

raya taşınmıştır. Eğer Roma Dönemi’ne tarihlenebilecek bu mimari yapı elemanlarının Stratonikeia’ya ait olduğu bilgisi doğruysa Siledik Tepesi’ndeki antik kentin, görkemli bir Roma Çağı yaşadığı kolaylıkla söylenebilir. Roma İmparatoru Hadrianus’un Anadolu seferi sırasında Anadolu’da birçok kent gibi Stratonikeia kentinde de, kamu binaları inşa etmek, görkemli hazırlıklar yapmak gibi bir dizi özel bazı çalışma-larda bulunulduğu düşünülmelidir. Zira kentin adına, İmparator Hadrianus’tan itibaren basılan sikkelerinde Stratoni-keia ile beraber Hadrianopolis’in de eklendiğini görüyoruz. “Hadrianus’un

village to see the Stratonicea antique city will only find a couple of wall ruins, a narrow cave and two rock tombs. On the other hand, inside the cemetery in the neighboring village of Yağmurlu, you can see that hundreds of marble blocks were used as tomb stones. It is obvious that many architectural elements that are visible on the surface of the antique city were moved to cemeteries in time.

If the information provided by the locals of the village is correct, glamorous architectural elements that were used in the Tekel warehouse and Vocational High School in the borough of Kırkağaç were moved here from the antique city of Stratonicea and we can safely say that the city was at its most magnificent state during the Roman era. It is believed that Roman Emperor Hadrianus had commissioned many public buildings in the city during his expedition to Anatolia because we see the name Hadrianopolis added to Stratonicea on the coins minted in honor of the city. Hadrianopolis, which means ‘the city of Hadrianus’ was probably given as a name to the city under the authority of the emperor himself.

Stratonikeia, MÖ. 1400’lerden itibaren Geç

Antik çağlara kadar sürekli yerleşim görmüş ve zaman içerisinde yerini bugünkü

Siledik Köyü’ne bırakmıştır.

Stratonicea has been constantly inhabited from 1400’s B.C. until the late antique ages and has left its place to Siledik village

today.

Siledik Köyü

73M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 76: manisa dergisi

Kenti” anlamına gelen bu isim, olası-lıkla İmparatorun izni ya da en azından bilgisi dâhilinde bu kente verilmiştir.

Bir Roma imparatorunun bu kente, Stratonikeia Kenti’ne adını vermiş olması, hem önemli hem şaşırtıcıdır. Çünkü Roma Devleti, Anadolu’daki hâkimiyetinin henüz daha başındayken, Batı Anadolu’da Roma egemenliğine karşı ortaya çıkan büyük bir isyanın en önemli merkezlerinden biridir Stra-tonikeia Kenti. MÖ. 2. yüzyılın ikinci yarısı…Neredeyse tüm Batı Anadolu topraklarına hakim olan Hellenistik

Çağın büyük gücü Pergamon Krallı-ğı, resmi bir vasiyet bildirimi ile kendi egemenlik alanını, yani Batı Anadolu topraklarını Roma Devleti’ne bıraktığını açıklamıştır. Vasiyetin altındaki imza Pergamon Krallığı’nın son hükümdarı Kral III. Attalos’a aittir. Üvey karde-şi Pergamonlu Prens Aristonikos, III. Attalos’un ölüm döşeğinde bildirdiği bu vasiyetin, Roma gibi gelişme yolunda hızla ilerleyen bir emperyalist gücün Anadolu işgaline davetten başka bir anlama gelmeyeceğini düşünür ve bunu şiddetle reddeder. Ancak artık çok geçtir. Çünkü vasiyet uluslararası

It is both important and surprising that a Roman emperor has given his name to the city of Stratonicea because the city was the center of uprising against the Roman rule in Western Anatolia. In the second half of 2nd century B.C., the greatest power of the Hellenistic Age, the Pergamum Kingdom, declared that it was handing all of its lands in Western Anatolia to the Roman state. The signature under the testament belongs to the last king of Pergamum, Attalos the third. The king’s half brother Prince Aristonikos believes that this testament will result in the besiegement of Anatolia by the imperialist Romans and rejects it violently. But it’s too late because the testament is already delivered to the international tribunal and the Roman army is getting ready to settle in Anatolian lands with the help of allies.

The first known slave uprising in history Aristonikos, who was a devout student of Stoa philosopher Blosseius of Kyme (a city near Aliağa today), organizes an uprising encouraged by his teacher against imperialist forces. The first ones to rally around him are slaves which have been treated horribly under the former king. Slaves groups, which had nothing to lose but firmly believed in saving their lands, started a mutiny with the belief that Aristonikos would abolish slavery. This mutiny, which started in 133 B.C. and is known as the “Aristonikos Mutiny” in history, is the world’s first documented uprising; a mutiny that took place half a century before the slave mutiny of Spartacus.

The mutiny lasted for three years. The volunteers that have gathered around Aristonikos are so strong that allied troops have lost quite a few battles on Bakırçay Plain. After three years, the tired slave troops who were unable to resist to a strong army from Rome, suffers and important defeat in 130 B.C. Commander Aristonikos and a group of slaves retreat to the north and take refuge in the city of Stratonicea because

Siledik Tepesinden, Kırkağaç Köyü

Siledik Köyü’nde Eski Bir Sebil

74

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 77: manisa dergisi

arenaya bildirilmiştir ve Roma ordu-su, bölgedeki müttefik kent devletler yardımıyla Anadolu’daki topraklarına yerleşme hazırlıkları yürütmektedir.

Dünya tarihinde bilinen ilk köle ayaklanmasıKyme’li (Bugünkü Aliağa yakınlarında bir kent) Stoa filozofu Blosseius’un sıkı bir öğrencisi olan Aristonikos, hocasın-dan da aldığı feyizle ülkesine yönelik bu emperyalist işgal planına karşı bir ayaklanma örgütler. Etrafında ilk toplananlar, krallığın ağır yükü altında en çok ezilen köleler olur. Bir yanda “kaybedecek bir şeyleri kalmayan” ve diğer yanda ise her şeye rağmen vatan savunmasına inanan köleler. Batı Anadolu’nun birçok kentinden yola çıkan köle grupları, Aristonikos’un vaat ettiği “köleliğin olmadığı bir ülke” inan-cıyla ayaklanmayı başlatırlar. MÖ. 133 yılında başlayan ve tarihe “Aristonikos Ayaklanması” adıyla geçen bu isyan, dünya tarihinde bilinen ilk köle ayaklan-masıdır. Spartaküs’ün köle ayaklanma-sından tam yarım yüzyıl önce yaşanmış ilk köle isyanı… Aristonikos ayaklanması, üç yıl sür-müştür. Çoğunluğu kölelerden oluşan Aristonikos’un etrafındaki gönüllü-

ler o kadar güçlüdür ki, Pergamon Krallığı’ndan artakalan ordular ve Roma’yı destekleyen müttefiklerinden oluşan düzenli ordu, Bakırçay Ovası üzerinde birkaç kez bozguna uğratıl-mıştır. Üç yılın ardından, Roma’dan da gelen güçlü bir ordu takviyesi karşısında daha fazla direnemeyen yorgun köle ordusu, MÖ. 130 yılında önemli bir yenilgiye uğrar. Önder Aristonikos ile bir grup köle kuzeye doğru çekilir ve Bakırçay Ovası’nın kuzeyindeki Strato-nikeia Kenti’ne sığınır. Çünkü bu kentin akropolü, tüm ovayı kontrol eden, erişil-mezmiş gibi duran Siledik Tepesi’dir.

Anlaşılan zafer nidalarıyla saldıran Roma ordusu ve müttefikleri, Siledik Tepesi etrafında da saldırılarını şiddetle sürdürmüşlerdi. Nitekim Siledik Köyü sakinlerinin, tepenin doğu yamaçlarında sürekli olarak bulduklarını söyledik-leri bronz ok uçları, bu saldırıların izi olmalıdır. En sonunda, Stratonikeia Kenti de düşer ve erişilmez sanılan Siledik Tepe’de saklanan Aristonikos, Roma ordusu tarafından yakalanarak esir alınır ve Roma’ya götürülür. Böylece hem tarihin ilk köle isyanı kanlı bir şekilde bastırılmış, hem Roma Devleti’nin Anadolu’daki hakimiyeti baş-

the acropolis of this city is Siledik Hill, virtually impenetrable.

Roman armies and allies continued their attacks around Siledik Hill. In fact, the residents of Siledik village claim they have found bronze arrow heads and these must be left from those attacks. Finally, the city of Stratonicea falls and Aristonikos is captured and taken to Rome.

This was how the first slave mutiny in history was controlled and thus began the reign of the Roman state in Anatolia and the dark days of Stratonicea until the time of Emperor Hadrianus.

Even though there are not enough archeological data to talk about the history of the city, it is believed that Stratonicea was black listed by the Roman state after the mutiny and did not receive any investments. It is also believed that the city was pardoned in the 2nd century by Emperor Hadrianus and received support from the Empire. That is probably why the city was known as Hadrianopolis after the 2nd century.

Limited archeological data suggests

Siledik Tepe üzerindeki Tunç Çağı Kalesine ait tahkimat duvarı

Siledik Tepesi’nin yamaçlarında son yıllarda

yapılan bazı arkeolojik kazı ve araştırmalar, bu kentin

Hellenistik Dönem’den (MÖ. 3. yüzyıl) çok önce

kurulduğunu kanıtlamıştır.

Archeological digs and researches carries out at theslopesofSiledikHillinrecent years have proved

that the city was built long beforetheHellenisticAge

(3rd century B.C.)

75M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 78: manisa dergisi

lamış, hem de ayaklanmanın son kalesi olan Stratonikeia Kenti’nin İmparator Hadrianus Dönemi’ne kadar sürecek olan kara günleri başlamış olur.

Kent tarihi konusunda çok kesin konuşu-labilecek kadar arkeolojik bilgiye sahip olmamakla birlikte bazı bilim insanla-rının düşüncesi Stratonikeia Kenti’nin, Aristonikos ayaklanmasının ardından Roma Devleti’nin kara listesine alındığı ve yatırımlardan uzak kaldığı yönün-dedir. Bu nedenle kentin ancak MS. 2. yüzyılda İmparator Hadrianus tarafından bağışlandığı ve bundan sonra İmpara-torluk desteği alabildiği düşünülmek-tedir. Kentin MS. 2. yüzyıldan sonra İmparator Hadrianus’un adıyla anılan bir isim kazanması da (Hadrianopolis), bu gelişmenin bir sonucu olsa gerek.

Erken Hıristiyanlık dönemi kaynakların-da da adına rastlanan Stratonikeia’nın, Roma Dönemi sonlarından itibaren giderek zayıfladığı, eldeki az sayıdaki arkeolojik verinin bize gösterdiği bir kanıttır. Hellenistik ve Roma Dönemi içlerinde görkemli bir yamaç yerleşimi özelliği gösteren Stratonikeia ile ilgi-li olarak yakın zamana karşı yapılan birçok inceleme ve araştırma bu kentin, Batı Anadolu’da hızlı bir imar ve kent-leşme sürecinin yaşandığı Hellenistik Dönem başlarında kurulduğunu kabul etmektedir. Buna göre kentin ilk adı olan Stratonikeia da, Hellenistik Dönem’de yaşamış iki kraldan birinin eşi, ya

Seleukos Kralı I. Antiokhos’un karısı Stratonikos’un ya da Pergamon Kralı II. Eumenes’in eşi olan aynı adlı kraliçenin isminden kaynaklanmaktadır.

Kelime anlamı olarak ‘’Ordunun Zaferi’’ anlamına gelen Stratonikeia adının, sözü edilen kraliçelerle bir ilgisi olup olmadığı kesin olarak bilinmese de, Sile-dik Tepesi’nin yamaçlarında son yıllarda yapılan bazı arkeolojik kazı ve araştır-malar, bu kentin Hellenistik Dönem’den (MÖ. 3. yüzyıl) çok önce kurulduğunu kanıtlamıştır. Bu kazılar, Siledik Tepesi üzerinde MÖ. 1400/1300’lerde kurulan kale kentin, tepe üzerinde ve batı ya-maçlarında Arkaik Dönem’de de (MÖ. 7/6. yüzyıl) yaşadığını göstermiştir.

Son araştırmalar, Orta Anadolu’da Hititler’in egemen olduğu Orta ve Geç Tunç çağlarında Siledik Tepesi’nin en üst alanında korunaklı bir Batı Anadolu kalesi olduğunu kanıtlamıştır. Olasılıkla bu kale, Hitit tabletlerinde adına rastla-nan ve Gediz-Bakırçay ovaları üzerinde olduğu düşünülen Seha Nehri Ülkesi’nin (devleti) en kuzeydeki kale yerleşimle-rinden biriydi. Antik Dönem’de Lydia adıyla bilinen coğrafi bölgenin, Balıkesir yöresini kapsayan Mysia Bölgesi’ne sınır oluşturan hattın üzerindeki Stratonikeia/Hadrianopolis şehri, belli ki Orta Tunç çağlarından, yani MÖ. 1400’lerden itibaren Geç Antik çağlara kadar sürekli yerleşim görmüş ve zaman içerisinde ye-rini bugünkü Siledik Köyü’ne bırakmıştır.

that the city was weakened towards the end of the Roman rule. Many researches confirm that the city was built at the beginning of the Hellenistic Era. According to this, the first name of the city which was Stratonicea was the name of one of the wives of the kings that had lived during the Hellenistic Age- either the wife of Seleucus King Antioch I or Pergamum King Eumenes II.

Even though we don’t know for certain that the city got its name- which means the victory of the army- from one of these queens, it was discovered that the city was established long before the Hellenistic age according to excavations at Siledik Hill. These digs have shown us that the fortress that was built on Siledik Hill in 1200-1300 B.C. was also there during the Archaic Age.

Latest research has proved that there was a well protected Western Anatolian fortress during the Middle and late Bronze age at the upper part of the hill. Most probably this fortress was the fortress and settlement of the Seha River Country which was believed to have existed on the plains of Gediz-Bakırçay. This geographical region which was known as Lydia in the antique age and the city of Stratonicea/Hadrianopolis that included the region of Balıkesir was constantly inhabited from the 1400’s B.C. until the late antique ages and has left its place to Siledik village today.

Kaya mezarlarının olduğu kaya platformu Siledik Köyü içindeki tarihi su kaynağı mağarası

76

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 79: manisa dergisi

77M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

www.evrenselguvenlik.com.tr

‘’’Güvenli Bir Gelecek İçin...’’’

EVRENSEL

MANİSA2004

ÖZELGÜ

VENL

İK

Utku Mah. İzmir Cad. No: 3/1 MANİSA ( Garanti Bankası Karşısı)Tel: 0 236 231 73 49 -231 77 69 Gsm: 0 554 240 32 01 - 04

www.evrenselguvenlik.com.tr

Page 80: manisa dergisi

“Tarihin derinliklerindeki Manisa’’

“Manisa in the depths of history’’

Yazar Ali Haydar Aksakal’a göre, batı medeniyetinin çıktığı topraklardaki Manisa, tarih kokar. Kayıp medeniyet Atlantis de, dünyanın en eski kaya anıtı Kybele de, batılıların Havva Ana ile eşdeğer gördüğü Niobe de Manisa’dadır. Ama bu kent, turizmde hak ettiği yerde değildir.

AccordingtowriterAliHaydarAksakal,Manisa,inwhichwesterncivilizationsemerged,smellsofhistory.Atlantis,thelostcivilization,theworld’soldeststonemonumentCybeleandNiobe,consideredto be one with Eve, is in Manisa. But this city is far from its rightful place in terms of tourism.

Ali Haydar Aksakal, Manisa’nın kül-türel mirasına sahip çıkarak, tanıtım

konusunda öncü isimlerin başında geliyor. Dokuz kitap yazan ve Manisa Tarzanı’nın yakın arkadaşı olan Aksa-kal, ‘’Yaşadığım kente hizmet etmek benim için ibadettir’’ diyor.

Öncelikle biraz kendinizden bahse-der misiniz?AKSAKAL: Madde peşinde koşmadım. Her zaman prensiplerim ve ilkelerim vardı. Ülkeme ve yaşadığım kente hiz-met etmeyi ibadet olarak kabul ettim. 23 Nisan 1939 tarihinde Manisa’da doğdum. İlk, orta ve liseyi, Manisa’da tamamladım. 1964 yılında İzmir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldum. 1969 yılında Manisa’da baba mesleği manifaturacılığa başladım. Ti-careti sürdürürken spordan kopmadım, 1953 yılında Manisa Dağcılık Spor kulübüne üye olarak Manisa Tarzan’ı ile birlikte dağcılığa başladım. Ağrı,

Ali Haydar Aksakal is one of the pioneers in terms of the

advertisement of Manisa by taking care of its cultural legacy. Aksakal, who has written 9 books and is a personal friend of the Tarzan of Manisa says, ‘’Serving the city in which I live in is a religion to me.’’

First of all, can you tell us more about yourself? AKSAKAL: I have never pursued material benefits. I always had principles and ideals. Serving this city and my country is a religion for me. I was born on April 23, 1939 in Manisa. I went to high school in Manisa and graduated from the Izmir Economy University in 1964. I started selling textiles in Manisa in 1969. I continued my sports activities while working. In 1953, I started mountain climbing with the Tarzan of Manisa as a member of the Manisa Mountaineering Club. I climbed many mountains.Ali Haydar Aksakal

78

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 81: manisa dergisi

Bolkarlar, Demirkazık, Kızıltepe, Akdağ, Erciyes, Bozdağ ve Antalya Beydağları-na çıktım. Türkiye’nin ilk aletli jimnastik kulübünü, Manisa’da arkadaşlarımla birlikte kurdum. Kulüpte başkanlık, antrenörlük ve hakemlik yaptım. Ayrıca dağcılık ve tenis kulüplerinde başkanlık yaptım, basketbolda milli hakem, voley-bolda ise bölge hakemi olarak görev aldım. 1989 yılında kapanan Manisa Dağcılık Spor Kulübü’nü yeniden açtım. İdare binası, tenis sahası ve sosyal te-sisleriyle Manisa, güzel bir spor kulübü kazanmış oldu. Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu’nda 2 yıl başkan yardımcı-lığında bulundum. Ticareti terk ettikten sonra, Manisa’daki mahalli gazetelerde köşe yazıları yazdım. Manisa Arama Kurtarma Derneği’nin kuruluşunda görev aldım. Manisa’nın Bilinmeyen Değerleri, Gönül Penceresi’nden Ma-nisa, Şadırvan, Manisa ve Mesir, Batı Anadolu ve Tarihi Kentler, Tarzan ve Spil Dağı, Sardes, Yunus Emre ve Emre Köyü, Niobe ve Manisa’nın Gizemli Tarihi isimli kitapları yayımlandım. Sar-des ve Lidya Krallığı kitabının II. baskısı Manisa Belediyesi tarafından Manisa kültürüne kazandırıldı. “Rüyaların Şifresi Çözüldü” isimli çalışmalarım da yayına hazır hale getirildi.

Manisa sizin gözünüzde nasıl bir kent?AKSAKAL: Manisa tarihin derinliklerin-de kaybolmuş bir kent. 1850 yıl önce yaşamış, dünyanın ilk seyahatnamesini (Description of Greece) yazan Mani-salı yazar Pausanias, Tantalis Kenti’ni Akpınar bölgesinde Saloe Gölü içinde gördüğünü yazıyor. Beyaz başlı kartal ABD’nin, Anadolu kartalı Türk Hava Kuvvetlerinin simgesidir. Beyaz kartal, Atlantis, Lidya ve Roma Medeniyeti’nin gücünü, kuvvetini temsil ediyor. Beyaz kartal, dünyada yalnız Manisa Dağı’nın doruklarında uçuyor.

Batı medeniyetinin çıktığı topraklarda yaşıyoruz. Kayıp Medeniyet Atlantis’in Manisa’da olduğunu tüm dünya biliyor. Atlantis medeniyetini kuran Atlas’ın torunu, Manisalı Niobe’dir. Manisa Dağı, gizemlerle dolu, dağın üzerinde iki kent toprağın derinliklerin-de kaybolmuş. Tarihçilerin, arkeolog-ların, bilim adamlarının unuttukları bir coğrafya.

Anadolu’nun en eski Tanrıçası Kybele, binlerce yıldan beri Akpınar bölgesin-deki Kodinos kayalıklarının bulunduğu yerden, Manisa’ya bakıyor. Dünyanın

I established Turkey’s first artistic gymnastics club with my friends in Manisa. I was a president, trainer and a judge at the club. I also worked as a national referee in basketball and a regional referee in volleyball. I reopened the Manisa Mountaineering Club in 1989. Manisa had gained a beautiful sports club with a management building, tennis court and social club. I was the vice president of the Amateur Sports Clubs for 2 years. After I closed my business, I wrote articles in local newspapers in Manisa. I was the founding member of the Manisa Search and Rescue Foundation. I have published 9 books. The 2nd edition of the Sardes and Lydia Kingdom book was added to the culture of Manisa by the Municipality of Manisa. I have a book coming out called “The code for dreams has been unlocked”

HowdoyouviewManisa?AKSAKAL:Manisa is a city that has been lost in the depths of history. Pausanias of Manisa, who has written the first travel journey in the world 1850 years ago called Description of Greece claims that he saw the city of Tantalus in the Akpınar region, inside Lake Saloe. The

Kayacık Beldesi Özel Kütüphanesi

79M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 82: manisa dergisi

en eski tanrısal kaya anıtıdır. Mısır piramitlerinden de eski. Yıllardır, oraya yapılması düşünülen çıkış parkuru yapılmadı. Anıtın üst tarafında kutsal bir alan var. Orada, olimpiyatları başlatan ilk insan olarak tarihe adını yazdıran, olimpiyatların babası Mani-salı Pelops’un tahtı, sarnıçlar ve yıkılan evlerin izleri var.İstanbul’u fetheden, Büyük Komutan Fatih Sultan Mehmet, Manisa’da şeh-zadelik yaptı. Kütüphanesi ve Saray-ı Amire de, yoklar kervanında. Fatih’in ufak bir büstü, Çamlık Parkı’nda! Niobe, dünyanın en eski tanrısal kaya anıtlarından birisi. Dünyada saygıyla anılıyor. O dönemde yerel yöneticiler, yontu ustalarına Çaybaşı’nda bulu-nan bir kayayı el aletleriyle işleterek, Manisalıların Ağlayan Kaya dediği anıtı, gelecek kuşaklara bırakmışlar. Batı Dünyası, Niobe’yi Havva Ana ile eş değerde görüyor. Şair ve romantizm akımının önde gelen simalarından Lord George Gordon Byron ‘Ulusların Niobe’si diye tüm dünyaya sesleniyor. Niobe başka bir ülkede olsaydı, çevresi mimari eserler, çocuklarının heykelleri ve çeşmelerle dolardı.

Manisa’da kutsal mekanlar oldukça fazladırÜlkelerin ve kentlerin gelişmesinde

“Dinsel Turizm” önemlidir. Manisa’da-ki kutsal mekânlar oldukça fazladır. Manevi âlemde üçler, yediler ve kırklar meclisi bulunur. Bilge adamların en tepesinde kutup vardır. Dünyanın her-hangi bir yerinde, kimliğini gizleyerek yaşarlar. Tanrının yeryüzündeki en yakın kulu ve halifesidir, mezarlarının nerede olduğu bilinmez. Sultan II. Mahmut zamanının kutbu, Manisa’da yaşadı. Büyük Âlim Muhiddin Arabî, yüzlerce yıl önceden onun dünyaya geleceğini müj-delemiş. Padişah, onu elde etmek iste-yince maddi dünyadan ayrıldı. Mezar taşı Manisa Müzesi’nde 163 numarada kayıttadır. Mezarının yeri bellidir. Kutup Hekim Abbas’a bir Anıt Mezar yapılırsa, bu dünyada bir ilk olur. Hekim Abbas’ın kimliği tüm yerel yöneticilere bildirilmiş, gazetelerde hakkında köşe yazısı yazıl-mıştır. Kutsal kitap İncil’de bahsedilen yedi kiliseden üçü de Manisa bölgesin-dedir. Ulu Cami ve Muradiye Cami, bir anıt gibi kentin üzerinde yükselmek-tedir. Manisa, mesiri ve Tarzan’ı ile her zaman marka olmaya aday. Manisa çevresindeki kültür mirasımız da sayıla-mayacak kadar çoktur.

Kaç kitap yazdınız? ‘’Manisa’nın bi-linmeyen değerleri’’ adlı kitabınızdan bahseder misiniz?AKSAKAL: 1993 yılından beri do-

white headed eagle is the symbol of the United States and the Anatolian eagle is the symbol of the Turkish Air Forces. The white eagle represents the power of Atlantis, Lydia and Rome. The white eagle only flies over Mount Manisa.

We live on lands in which the western civilization originated. The whole world knows that Atlantis, the lost civilization, is in Manisa. The grandchild of Atlas, the founder of Atlantis is Niobe of Manisa. Mount Manisa is full of mysteries; the two cities on top of the mountain have vanished in the depths of the earth. It is a geography forgotten by historians and scientists.

Anatolia’s oldest Goddess Cybele has been looking at Manisa for centuries in the Akpınar region. It is the world’s oldest stone monument dedicated to a Goddess. It is even older than the pyramids in Egypt. The path leading up to it has not been finished yet. There is a holy ground on the upper side of the monument. The throne of Pelops, the founder of the Olympics, cisterns and traces of demolished houses are up there.

Fatih Sultan Mehmet, who conquered Istanbul, was educated in Manisa. His

Tantalos’un Mezarı Allianoi

80

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 83: manisa dergisi

kuz kitap yazdım. Sardes kitabı ikinci baskısını yaptı. ‘’Batı Anadolu ve Tarihi Kentler’’ isimli kitabım, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenmesi gereken kitaplar listesine alındı. Dr. Sait Türek tarafından ulusal kültürümüze kazandırıldı. ‘’Gönül Penceresinden Manisa’’ kitabımı yeniden fotoğrafla-yarak, baskıya hazırladım. ‘’Manisa’nın Bilinmeyen Değerleri’’, Manisa’nın kültür envanterinin başlangıcıdır. Tüm Manisa ilini araştırmamız ve inceleyerek dolaşmamız gerekiyor. Bu kitabın ikinci, üçüncü ciltleri mutlaka hazırlanmalıdır. Manisa ilinde bu potansiyel bulunmak-tadır.

Manisa’da marka haline gelen Manisa Tarzanı’nı bilen, tanıyan biri olarak ondan biraz bahseder misiniz? Manisa için ne ifade ediyor?AKSAKAL: Tarzan Manisa’da marka haline geldi. Hakkında kitaplar yazıldı. Tarzan Ahmet Bedevi ile ilk söyleşimi 1956 yılında, kulübesinin yanındaki kayalıklarda yaptım. Aradan 50 yıl geçti. 1993 yılında, kardeşim Bedriye Aksakal, Tarzan’ın hayatını anlatan bir kitap yayımladı. Tarzan kitabı, ülkemin tüm kütüphanelerinde yerini aldı. Bed-riye Aksakal, Tarzan’ın hayatını yeniden kaleme aldı, kitabın ikinci baskısı 2010 yılında gerçekleşti.

Tarzan ile beraber yıllarım geçti, onu çok yakından tanıdım. “Tarzan ve Manisa Dağı” isimli altıncı kitabım basıldı. Tarzan dağcıydı, yeşilin atası,

library and his palace have vanished. Only a small bust of him is situated in Çamlık Park! Niobe is one of the oldest stone monuments in the world. It is well respected around the world. Back in the day, the local authorities in Manisa, commissioned the construction of a monument called Ağlayan Kaya and left it for future generations. The western world regards Niobe as valuable as Eve. Lord George Gordon Byron has said: ‘The Niobe of the nations is calling out to the world. If Niobe was in another country, it would be surrounded by architectural artworks, statues of children and fountains.

There are many sacred places in Manisa Religious tourism is important in the development of countries and cities. There are many sacred places in Manisa. There are the threes, sevens and forties court in the spiritual world. The highest authority is above all holy people. They live in the world but they hide their identity. They are the caliphates of God on earth and the locations of their graves are unknown. The high authority of Sultan Mahmut II lived in Manisa. Famous scientist Muhiddin Arabî has prophesized his coming hundreds of years before, his birth. When the Sultan wanted to claim him, he left the material world. His tomb stone is recorded in the Museum of Manisa. His tomb has been located. If a monumental grave is constructed for

High authority Hekim Abbas, this will be a first in the world. The identity of Hekim Abbas was known by all local authorities and articles were written about him in the papers. 3 of the 7 churches mentioned in the Bible are in Manisa. Ulu Mosque and Muradiye Mosque rise above the city like monuments. Manisa, with its local delicacy called mesir and ve its Tarzan is a candidate for becoming a brand. The cultural heritages around Manisa are also too many to mention.

Howmanybookshaveyouwritten?Can you tell us more about your bookcalled‘’theunknownvaluesofManisa”? AKSAKAL: I have written 9 books since 1993. My Sardes book is in its 2nd edition. My book called ‘Western Anatolia and Historical Cities’’ made the list of books that have to be supported by the Ministry of Culture and Tourism. My book ‘’Manisa from the heart’’ was re photographed and is ready for publication. ‘’ ’The unknown values of Manisa’, is the beginning of Manisa’s cultural inventory. We need to research the whole city and tour it in detail. A second and third volume of this book must be published. Manisa has this kind of potential.

CanyoutalkabouttheTarzanof Manisa, a symbol of the city, as someone who knows him closely? What does he mean for Manisa? AKSAKAL: Tarzan has become a

Manisa Tarzanı Manisa Tarzanı ve Ali Haydar Aksakal19. Yüzyıl Manisa

81M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 84: manisa dergisi

belki de dünyanın ilk çevrecisi ve çevre dervişiydi. Hayatını doğaya adamıştı. Ağaçlar ve çiçekler onun çocuklarıydı. Yurt gezilerinde ve Manisa Dağı’nda Tarzan’la birlikteliğimde, onun ne değin sağlıklı bir insan olduğunu gördüm. Dağların doruklarında, onunla birlikte İstiklal Marşımızı söyledim. O dağların kralıydı. Türkiye’nin ilk dağcı şehidi Engin Kongar’dır, 8 Eylül 1958 yılında Aladağlar’a tırmanırken şehit oldu. Manisa Dağcılık Kulübü’nün yaptırdığı anıtının açılışına, 26 Temmuz 1959’da Tarzan da geldi. Yurt gezilerinde büyük ilgi ve sevgi gördü. Büyük Ağrı, Cilolar, Demir Kazık, Kızıltepe, Bolkarlar, Boz-dağ ve Manisa yöresindeki dağlar da Tarzan’a mesken oldu. 1959 yazında Tarzan ile beraber Niğde ve Konya’ya gittim. Niğde’de on binlerce kişi Tarzan’ı görmek için geldi. Ezilmekten korktuk ve Niğde Emniyet Müdürlüğüne sığındık.

Konya’da da aşırı izdiham oldu. Yaşa-dığı kente can ve su verdi. Şehzadeler kenti, “Yeşil Manisa” diye anılmaya başladı.

Manisa, turizm açısından hak ettiği yerde mi? Değilse neler yapılmalı? Sizin bir çalışmanız var mı?AKSAKAL: Manisa, turizm açısından hak ettiği yerde değildir. Yaşadığımız topraklar, buram buram tarih kokuyor.

brand in Manisa. Many books were written about him. I did my first interview with Tarzan -Ahmet Bedevi- in 1956 at the cliffs near his cabin. 50 years have passed since then. In 1993, my sister Bedriye Aksakal wrote a book about his life. The book is now in many libraries around the world. Bedriye Aksakal wrote a second book about Tarzan in 2010. I have spent many years with Tarzan and I got to know him very well. My book called “Tarzan and Mount Manisa” was published. Tarzan was a mountaineer; he was the father of the green, maybe the first environmentalist in the world. His life was dedicated to nature. The trees and flowers were his children. When I traveled with him, I saw how healthy a person he was. I sang our national anthem with him on the crests of mountains. He was the king of the mountains. Turkey’s first mountaineer martyr is Engin Kongar; he was killed on September 8, 1958 while climbing Aladağlar. Tarzan came to the opening of his statue erected by the Manisa Mountaineering on July 26, 1959. He was widely welcome during his trips around the country. Many mountains became his dwelling. I went to Niğde and Konya in 1959 with Tarzan. Thousands of people came to see him. We were afraid that we were going to be crushed so we took refuge in the Niğde Police Department. The same

thing happened in Konya. He gave life to the city he lived in. Manisa, the city of princes, became known as Green Manisa.

In terms of tourism, do you think Manisa is in its rightful place? If not, what needs to be done? Do you have anyprojectsofyourown?AKSAKAL:Manisa is not at its deserved place in tourism. Our lands smell of history. Tourism is an organization that needs to be executed seriously and professionally. If tour operators and tourism companies are included in the process, the advertisement and touristic activity of the city will escalate. If you want to succeed in the tourism sector, you must ready the area’s infrastructure, hotels, pensions, cafeterias, conference halls and transportation services. Antique cities must be restored. These works cannot be done with an amateur state of mind.

What needs to be done to increase awareness for Manisa’s touristic values? AKSAKAL: The most effective advertising is done through television. Every year, events that will attract attention in the media must be organized. People who make their living from tourism must be included and they must be educated. Unilateral organizations are doomed to fail.

Milet Tiyatrosu Karabel Hitit Anıtı

82

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 85: manisa dergisi

Turizm ciddi ve profesyonelce yapıl-ması gereken bir organizasyondur. İşin içine tur operatörleri ve turizm şirketleri dahil edilebilirse tanıtım ve ilin turizm hareketliliği büyük ivme kazanacaktır. Turizm sektöründe başarıya ulaşmak için, satmak istediğiniz ören yerlerinin alt yapısı, otelleri, pansiyonları, kafe-teryaları, konferans salonları, iletişim ve ulaşım hizmetleri mutlaka sağlanmalı-dır. Antik kentlerde restorasyona önem verilmelidir. Bu konuda çalışmalarımız, Türkiye’nin büyük tur operatörleriyle oldu. Bu işler, amatörce sağlayacağımız katkı ile olmaz.

Manisa’nın turistlik değerlerinin bili-nirliğini artırmak için neler yapılmalı?AKSAKAL: En etkili reklam, televizyon-larla yapılıyor. Her yıl yazılı ve görsel medyada günlerce ses getirecek organi-zasyonlar yapılmalıdır. Turizm sektöründe para kazananlar bu işin içine çekilmeli, turizmin faydası ve eğitimi onlara da anlatılmalıdır. Tek taraflı yapmaya çalıştı-ğınız organizasyonlar başarıya ulaşamaz.

Manisa’yı gelecekte nerede görmek istersiniz?AKSAKAL: Manisa gelecekte, tarihi kentler statüsünde önemli bir konuma gelmek istiyorsa, yerel ve resmi yöne-ticiler, bürokrasiden uzakta beraberce çalışmalıdır. Manisa kentinin tarihi, anıtları, sahip olduğu kültürel değerler,

gelecek kuşaklara çok iyi anlatılmalı ve gösterilmelidir.

Görmek için önce bilmek, tanımak ve araştırmak gerekiyor. Ulu Cami ve etrafı turistik bir yerleşim yeri haline getirilmeli, kentin panoramasını bozan binalar yıkıl-malıdır. Camilerin ve anıtların önündeki elektrik direkleri ve trafolar yerinden kaldırılmalıdır.

Cumhuriyet hükümetleri, 1923 yılından beri Manisa’ya bir ‘’Arkeoloji Müzesi’’ yapamamışlardır. 32.500 parça mimari eser depolarda ve çuvallarda sergile-neceği günü bekliyor. Mevcut müze, Muradiye Camisi’nin medresesi olarak kullanılıyordu. 1935 yılında Vali Murat Germen zamanında müzeye çevrildi. Bu kentin her şeyden önce Manisa Arkeoloji Müzesine ihtiyacı var. Batı medeniyeti-nin çıktığı topraklarda yaşıyoruz. Antik dönemlerde kalan eserleri tanıtamıyoruz. Müzemiz yıllardır kapalı.

Son olarak değinmek istediğiniz bir konu var mı?AKSAKAL: Gerçek her zaman acıdır. Manisa’da yaşayanlar boş gözlerle Ma-nisa Dağı’na (Sipylus) bakar, oradaki gerçekleri ve hakikati bilmezler. Ço-banlar daha iyi bilir. Söz, Pausanias’ın: “Sipylus Dağı’nda, Tantalos’un ve Tanrıça Plato’nun mezarını gördüm. Görmeğe değerdi.”

Where would you like to see Manisa in the future? AKSAKAL: If Manisa wants to be an important city in terms of historical cities, local and official authorities must work together. The history of the city, its monuments and the cultural values it possesses must be told and shown to future generations.

To see, you have to known and research first. Ulu Mosque and its surroundings must be turned into touristic settlements and the buildings that ruin the panorama of the city must be torn down. The utility poles and transformers in front of mosques and monuments must be taken down.

Republic governments have not built an archeology museum in Manisa since 1923. 32.500 pieces of architectural artworks are waiting in storage to be displayed. The current museum was used as the madrasah of the Muradiye Mosque. It was turned into a museum in 1935 by then governor Murat Germen. First of all, this city needs a new archeology museum. We live on lands in which the western civilization emerged but we don’t know the artworks from antique ages. Our museum has been closed for years.

Any last words?AKSAKAL:The truth always hurts. The people who live in Manisa look at Mount Manisa with empty eyes but they don’t know the truth behind it. The shepherds know it. The last words are from Pausanias: “I saw the tombs of Tantalus and Plato on Mount Sipylos. It was worth seeing.”

Adatepe Köyü Hasan Hüseyin Meral Sanat Müzesi

83M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 86: manisa dergisi

Süslediği yastıkları İtalya’ya satıyorEmekli olduktan sonra süsleme sanatına yoğunlaşan Fatma Kaya, tarihin ünlü kişileri ile Hz. İsa, Meryam Ana resimlerini işlediği yastıklara talebi karşılamakta zorlanıyor.

Fatma Kaya, who started concentrating on decorative arts after retirement, is having a hard time dealing with the mass demand for her pillows that she

decorated with pictures of Jesus and the Virgin Mary.

Manisa’da askerlik şubesinde sivil memurluk görevinden emekli olan

54 yaşındaki Fatma Kaya, 14 yıldır uğraştığı süsleme sanatına yoğunlaştı ve kısa sürede ülke sınırları dışına taştı. Ünlü isimlerin resimlerini yastıklara işleyen Kaya, süslediği yastıkları İtalya’ya satıyor.

Fatma Kaya, 1997 yılında emekliye ayrıl-dıktan sonra birkaç yıl bir şirkette yönetici yardımcısı olarak çalıştı. Bu arada cam işçiliği ve bezemesi üzerine küçük bir atölye açtı. Kendi deyimiyle o küçücük atölyede beş yıl insanları mutlu edecek objeler çıkarmaya çalıştı. Sonra anladı

54 year old Fatma Kaya, who has retired from her job at the Army Recruiting Office, has concentrated on decorative art – a passion of hers for the past 14 years- and is now famous all over the world. Kaya, who embroiders the faces of famous people on pillows, sells her products to Italy.

After retiring in 1997, Fatma Kaya worked as an assistant manager at various companies. In the meantime, she opened a small workshop on glass workmanship and decoration. In her own words, she tried to make objects

Decorated pillows go to Italy

84

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 87: manisa dergisi

ki, o beş yıl içinde çok güzel günleri oldu ama hala öğrenmesi gereken çok şey var. Bu konuda ufkunu açan da kadın girişimciliğini destekleme eğitimleri oldu.

Eğitimler sonrasında kendine özgüveni artan Fatma Kaya, işyerini de değiştirip daha büyük bir yere geçti. Resmi ku-rumlara başvurarak, tanınmasını sağladı ve gelen siparişler üzerine açılışlara özel plaketler yapmaya başladı. Bu arada Kadın Girişimciliğini Destekleme Projesi kapsamında İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse ile de tanıştı ve kentin geçmişini yansıtan ’Şehzadeler Serisi’ni tasarlamak üzere sipariş aldı. Böylelikle Manisa’nın marka kent faaliyetlerine katkıda bulundu.

Fatma Kaya’nın cama hayat veren elleri, otantik yastık üretimine de uyum sağladı. Mevlana, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Meryem Ana, Hz. İsa ve Hafsa Sultan’ın resimlerini işlediği yastıklar, önce İstanbul Kapalı Çarşı, ardından da İtalya’dan talep görünce firmaların yastık siparişlerine yetişmede zorlanır hale geldi.

Lale Kent El Sanatları Tasarım atölyesin-de çalışmalarını sürdüren Kaya, “Otan-tik yastıklar özellikle yurtdışı pazarında büyük ilgi gördü. Kapalı Çarşı ve çeşitli firmalardan fazla miktarda sipariş gel-meye başladı’’ diyor.

Küçüklüğünden beri süsleme sanatına karşı bir ilgisinin bulunduğunu ifade eden Kaya, hikâyesini şöyle anlatı-yor: ‘’Boncuklar, kurumuş güller, cam ve resim benim ilgi alanımdı. Emekli olduktan sonra yurtiçinde çeşitli kurslara katılarak, kendimi geliştirdim. Otantik yastık adını verdiğim yastıklar, özellikle yurtdışı pazarında büyük ilgi gördü. İstanbul’da Kapalı Çarşı ve ünlü firmalar bu yastıklardan fazla miktarda sipariş vermeye başladı. Şu anda evimin bir odasını atölye haline getirerek çalışma-larımı burada sürdürmekteyim. Yaptığım eserlerin beğenilip alınması beni çok mutlu ediyor. Yaşım ne olursa olsun keş-fedilmeyi bekliyorum.’’

that would make people happy for five years in her small shop. But she found out that she had much more to learn and what helped her along the way were educational programs geared towards women.

Fatma Kaya, who became more confident after her education, changed her location and opened a bigger shop. She registered with the local institutions and made a name for herself by producing special plaques for opening ceremonies. In the meantime, she met City Culture and Tourism Director Erdinç Karaköse through the Women Entrepreneurship Support Project and received an order to design the “Princes Series” that reflected the history of the city, thus contributing to the branding efforts of Manisa.

Fatma Kaya’s masterful hands that shaped glass started producing authentic pillows. The pillows, which she embroidered with the face of famous people such as Mevlana, Fatih Sultan

Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, the Virgin Mary and Jesus Christ, first attracted attention from the Covered Bazaar in Istanbul and Italy and now she is working hard to keep up the demand from various companies.

Kaya, who continues her works at the Lale Kent Handicrafts workshop, says, “The authentic pillows received a lot of attention from abroad. Now various firms are ordering big amounts’’

Kaya, who says that she was interested in decorative arts ever since she was a little girl, adds ‘’Beads, dried rose leaves, glass and painting were my primary interests. After I retired, I educated myself by attending workshops. The authentic pillow I make were quite a hit abroad. Many companies and shops at the Covered Bazaar are sending me big orders. I am currently working from my house where I turned a room into a workshop. I am very happy that my work is appreciated. No matter what my age is, I am waiting to be discovered!’’

85M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 88: manisa dergisi

Universiade oyunları için 136 dönüm arazi üzerine inşa

edilen Atatürk Olimpik Yüzme Havuzu, 7’den 70’e tüm

Manisalılara hizmet veriyor.

TheAtatürkOlympicSwimmingPool,whichwasbuilt on a 136000 square

meter area for the Universiade Games, now serves the people

of Manisa of all ages.

2005 Universiade Oyunları’nın Manisa ayağı için 136 dönüm arazi üzerine inşa edilen Atatürk Olimpik Yüzme Havuzu, yaşam kalitesini yükseltmek amacıyla spor yapmak isteyen bütün kent halkına hizmetini sürdürüyor.

Dev komplekste, olimpik, yarı olimpik, ısınma ve kule atlama havuzları bulu-nuyor. Tesise zamanla yapılan yenileme çalışmalarıyla 600 metrekare geniş-liğinde fitness salonu, plates salonu, sa-una, halı saha, çim saha, atletizm pisti ve 40 yatak kapasiteli sporcu kamp

The Atatürk Olympic Swimming Pool, which was built on a 136000 square

meter area for the 2005 Universiade Games, now serves the people of Manisa who want to improve their life quality through sports.

There are Olympic, semi Olympic, heated and tower jumping pools at the giant complex. A 600 square meter gym, a Pilates room, sauna, miniature football field, athleticism track and a 40 bed capacity sportsmen training camp has been added to the complex. The

Dev komplekste spor imkanı

Sports at the giant complex Sports at the giant complex

86

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 89: manisa dergisi

eğitim merkezi de kazandırılmış. Halen inşaatı devam eden kapalı yüzme havuzunun ise yılsonuna kadar hizmete açılması planlanıyor.

Manisa halkının yanında yerli ve yabancı turistlere de hizmet veren tesis alanında, uzman ve sertifikalı yaklaşık 20 çalıştırıcı ve cankurtaran görev yapı-yor. Yaz boyunca devam eden kurslarda yaklaşık 1000 öğrenci yüzme eğitimi aldı. Dalış meraklıları için scuba (tüplü dalış) eğitimleri verilen tesis içerisinde kurulmuş dalış eğitim merkezinde,

construction of the indoor pool is expected to be finished by the end of the year.

There are 20 expert and licensed trainers and life guards in duty at the facility which serves locals and foreign tourists. 1000 students took swimming lessons during the courses that lasted the entire summer season. In the diving training center, which provides training for scuba diving enthusiasts, groups of 20 are first given theoretical lessons and then led to the pools for applied training. At the end of the process, the

students are taken to sea for 2 dives and those who are successful are given their international certificates. The fitness center is open all year round for 7 days to serve the people of Manisa and its guests. Saunas, in addition to fitness consultancy and Pilates lessons, are available in the winter.

In addition, hiking and jogging courses, bicycle riding courses, picnic areas, open fitness areas and playgrounds are also available at the 11000 m2 recreational area.

87M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 90: manisa dergisi

aynı anda 20 kişilik kursiyer grubuna öncelikle teorik eğitimler veriliyor, sonra havuzlarda uygulama eğitime geçiliyor. Sürecin sonunda ise kursiyerler denize götürülerek, 2 deniz dalışı yapılıyor, başarılı olan kursiyerlere uluslararası sertifika veriliyor. Sağlıklı yaşam mer-kezinde ise tüm yıl boyunca haftanın 7 günü Manisalılara ve dışarıdan gelen misafirlere hizmet sunuluyor. Fitness danışmanlığı ve plates derslerinin yanın-da saunalar da kış aylarında kullanıma açık tutuluyor.

Bunların yanı sıra 11000 m2 alan üzerine kurulu rekreasyon alanında yü-rüyüş ve koşu parkurları, bisiklet binme parkurları, mesire dinlenme alanları, açık fitness alanı ve çocuklar için oyun parkurları da bulunuyor.

Komplekste üyelik sistemi bulunmakla beraber dışarıdan da dilediğiniz gibi hizmet alma imkanına sahipsiniz. Aylık yaklaşık 400 üye, sağlıklı yaşam merke-zinden yararlanıyor.

Tesis müdürü Levent Tokay, Atatürk Olimpik Yüzme Havuzu’nun 7’den 70’e tüm Manisalılara hizmet verdiğini belirterek, ‘’Yaşamımız içerisinde günlük aktivitelerimize nasıl ki zaman ayırıyor-

sak, spora da zaman ayırmamız gerekir. Spor hem fiziksel hem de ruhsal yönden sağlığımız için olmazsa olmaz bir un-surdur. Yaşam kalitemizi yükseltmek için lütfen spor yapalım’’ diyor.

Although the complex has a membership system, you can take advantage of the facility as a guest. The complex currently has 400 members.

Manager of the complex Levent Tokay says that the Atatürk Olympic Swimming Pool Complex serves all the citizens of Manisa and adds: ‘’We need to make time for sports in our daily lives. Sports are essential for physical and mental health. Please engage in sports to increase our life quality.’’

88

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 91: manisa dergisi

89M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 92: manisa dergisi

Osmanlı saray mutfağından serin bir tat:

Su MuhallebisiA cooling taste from the Ottoman palace kitchens:

Water pudding

Şimdilerde unutulmaya yüz tutsa da, bir zamanlar saray sofralarının vazgeçilmezi olan su muhallebisi, Manisa sokaklarında rağbet bekliyor

Bir zamanlar Osmanlı saray sofrala-rının vazgeçilmez tatlısı su muhal-

lebisi, şimdilerde unutulmaya yüz tutsa da, Manisa sokaklarında alıcı bekliyor. Osmanlı mirasını yaşatmaya çalışan Ali Ünsal, gül kokulu pembe şerbetiyle süslediği su muhallebisini, beyaz renkli

el arabasıyla sokak sokak gezdirerek, 18 yıldır Manisalılara bu tadı unuttur-mamak için çaba harcıyor.

Osmanlı saray mutfağından günümüze miras kalan tatlardan su muhallebisinin en büyük özelliği su, nişasta ve pirinç

Water pudding, which is almost forgotten today but used to be one

of the most popular desserts in Ottoman palaces, is waiting to be sampled on the streets of Manisa. Ali Ünsal, who says he’s trying to keep this Ottoman tradition alive, takes the dessert he has decorated

Water pudding, which used to be one of the most popular desserts in palaces, is waiting to be sampled on the streets of Manisa

90

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 93: manisa dergisi

unundan yapılması. Manisa’da evlerde yapılan bu tatlıyı pastanelerde ya da restoranlarda bulabilmeniz oldukça zor. Doğma büyüme Manisalı olan Ali Ünsal, hazırladığı bu geleneksel tatlıyı küçük el arabasıyla gezdiği kent sokak-larında sevenleriyle buluşturuyor. Ali Ünsal, su muhallebisiyle olan hikâyesini şöyle anlatıyor:

“Doğma büyüme Manisalıyım. Muhal-lebi işine 18 yıldır devam etmekteyim. Daha önceleri aşçılık serüvenim vardı. Emekli olduktan sonra bu nostaljik tatlıyı yapıp, Manisalılara ikram etmek istedim. Bu tatlının kökü Osmanlıya da-yanıyor. Osmanlı saraylarında yapılan bir tatlıymış zamanında. Manisa’da çok önceleri dedelerimiz yapardı su muhal-lebisini. Daha sonraları yapan kalmadı, biz iki üç arkadaş yaşatmaya çalıştık. Onlar da bırakınca ben tek kaldım ve bu geleneği yaşatmaya çalışıyorum.’’ Manisa’nın yerlilerinin su muhallebisini çok iyi bildiğini ve sevdiğini ifade eden Ali Ünsal, ‘’Ben de bırakırsam tarih ola-cak’’ sözleriyle kaygısını dile getiriyor.

with pink sherbet through the streets of Manisa on his white trolley.

The most important characteristic of the water pudding is that it is made from water, starch and rice flour. It will be hard for you to find this delicacy in pastry shops or restaurants because it is made mainly at homes. Ali Ünsal, who was born and raised in Manisa, brings this traditional dessert to people through a trolley. Here is how Ali Ünsal tells his story regarding the pudding:

“I was born and raised in Manisa. I have been doing this for the past 18 years. I used to be cook before. After I retired, I wanted to prepare this traditional dessert and present it to the people of Manisa. The roots of this dessert date back to the Ottomans. It was a dessert made in the palaces. Our great grandfathers used to make it. Then there was no one and me and a couple of friends wanted to keep it going. When they stopped to I was the only one left and I’m trying to keep this delicacy alive.’’ Ali Ünsal, who pointed out that the locals knew and

91M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 94: manisa dergisi

HazırlanışıSu muhallebisinin en büyük özelliği, suyla yapılması. Adını da buradan alıyor.

Kaynayan suya nişasta ve pirinç unu karışımı iyice yedirilerek, eritilir. Çır-pılarak 3 dakika pişirilir. Daha sonra ince bir tepsiye 1 parmak kalınlığında dökülür. Soğuduktan sonra üzerinin ka-buk bağlamaması için su dökülür ve 10 saat buzdolabında bekleme ve dinlen-me süresi başlar. Bu aşamaya kadar süt ve şeker konulmaz. Bekleyip soğuduk-tan sonra süt, pudra şekeri ve gül suyu ile tatlandırılarak servis yapılır. Ağızda tatlanan bir tatlı olma özelliği taşır.

Püf noktasıSu muhallebisinin soğutucuda bekle-me süresi çok önemli. Erken yenilmesi halinde sulu olur. Pişirirken de boza kı-vamı tutturulmalıdır, aksi halde sertleşir.

loved this dessert, said ‘’if I quit too, it’ll be forgotten, ‘’

RecipeThe most important characteristic of the pudding is that it’s made with water. This is where it gets its name. Starch and rice flour is dissolved in boiling water and cooked for 3 minutes, constantly whisking. The mixture is then poured on a thin tray. After it is cooled, water is poured on it to stop the forming of scabs and the mixture is cooled for at least 10 hours in the fridge. No milk and sugar is added until this step. After the dessert has cooled, milk, icing sugar and rose water is added for sweetness.

TipsWater pudding must be cooled properly. If it is taken out early, it will be watery. While cooking, you need to check the consistency; it shouldn’t be too hard.

Süt ve şeker kullanılmadan

yapılan muhallebi, soğutulduktan

sonra süt, pudra şekeri ve gül suyu ile tatlandırılıyor. En büyük özelliği, ağızda tatlanması.

The pudding, which is made without

milk and sugar, is sweetened by milk,

icing sugar and rose water after it is cooled.

The most important characteristic of

the pudding is that it sweetens in your

mouth.

92

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 95: manisa dergisi

93M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 96: manisa dergisi

SNS FUARCILIK LTD. ŞTİ.Şair Eşref Bulvarı No:81 K:4 D:5 Alsancak / İZMİRTel:+90 232 465 08 89Manisa Belediyesi Fuar Merkezi2. Anafartalar Mh. Halil Erdoğan cd. MANİSA Tel:+90 236 237 27 [email protected]@snsfuarcilik.com.trwww.dekorstand.comwww.snsfuarcilik.com.tr

DÖRTTEPE ŞARAPLARIKoldere Kasabası Saruhanlı / MANİSATel: +90 236 366 16 66Fax: +90 236 366 17 47www.yucelvineyards.com

YAVAŞLAR KUYUMCULUKManisaPelin Kuyumculuk - Yurt Kuyumculuk Saruhanlı / MANİSATel: +90 236 232 28 28Tel: +90 212 603 06 06www.yavaslar.com

MANİSA ZAFER DERSHANESİ Dumlupınar Cad. Utku Mah. No: 8 (Postahane Sokağı) MANİSATel: 0 236 232 12 26 0 236 232 12 27Faks: 0 236 232 25 65www.zaferdershaneleri.com.tr

MİNİ HOTEL1397 Sok. No:10 Kahramanlar/İZMİRTel: +90 232 441 58 84 +90 232 441 58 71Faks: +90 232 441 58 85

1 YILLIK ABONELİK 60 TL

AD,I SOYADI

Tarih: / / 20..........

ADIMA FATURA EDİNİZ

ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

ADRESİ

ŞEHİR

E-MAIL

ABONE TELEFON (0232) 463 75 40 ABONE FAX (0232) 421 92 24 E-MAİL [email protected]

Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz.

....... Yıllık abonelik bedeli olan ................................ TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 10260253 nolu RK Renkli Kalem Medya Yapım hesabına havale ettim.

VERGİ DAİRESİ VERGİ NO

ÜLKE POSTA KODU TELEFON FAX

KURUMU GÖREVİ

HAVA DURUMU

Manisa; makroklima Akdeniz iklim şartları altındadır. İlin kuzeydoğusu Akdeniz iklimi ile karasal iklimin geçiş noktasında yer alır. Yıllık sıcaklık ortalaması 16.8 °C olup en sıcak ay olan temmuz ortalaması 34.4 °C ve en soğuk ay olan ocak ayı ortalaması 3.0 °C’dir. Yıllık yağış ortalaması 740 milimetre ile yarı kurak bir karakter taşımaktadır.

WEATHER CONDITION

Manisa is under macroclimate Mediterranean climate conditions. Northern-east part of the province is on transition point of Mediterranean climate and continental climate. Annual temperature average is 16.8 °C and temperature average of the hottest month, July, is 34.4 °C and temperature average of the coldest month, January, is 3.0 °C. Annual precipitation average is 740 millimetres and the province has a semi-arid climate character.

MİNİ HOTEL

94

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 97: manisa dergisi

95M

anisa Turizm O

cak - Şubat ‘ 12

Page 98: manisa dergisi

BULMACA

96

Oca

k -

Şuba

t ‘ 1

2 M

anis

a Tu

rizm

Page 99: manisa dergisi
Page 100: manisa dergisi

Recommended