Upload
ihramcizade
View
188
Download
17
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EL SANATLARI EĞİTİMİ BÖLÜMÜ
GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI EĞİTİMİ BİLİM DALI
MUSTAFA DÜZGÜNMAN’IN EBRU SANATINA VE EĞİTİMİNE KATKISI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan Hatice SARI
Ankara - 2008
T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EL SANATLARI EĞİTİMİ BÖLÜMÜ
GELENEKSEL TÜRK EL SANATLARI EĞİTİMİ BİLİM DALI
MUSTAFA DÜZGÜNMAN’IN EBRU SANATINA VE EĞİTİMİNE KATKISI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan Hatice SARI
Danışman Yrd. Doç. Yılmaz ÖZCAN
Ankara – 2008
Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü’ne,
Hatice Sarı’ya ait Mustafa Düzgünman’ın Ebru sanatına ve Eğitimine Katkısı başlıklı
tezi 05.02.2008 tarihinde, jürimiz tarafından Geleneksel Türk El Sanatları Eğitimi
Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir
Adı Soyadı İmza Üye (Tez Danışmanı): Yrd.Doç. Yılmaz Özcan
Üye : Doç. Dr. Vildan Çetintaş
Üye : Doç. Dr. Yücel Gelişli
I
ÖNSÖZ
Bu araştırma Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Geleneksel Türk El
Sanatları Eğitimi Bilim Dalı, Yüksek lisans Tezi gereğince hazırlanmıştır.
Araştırma konusu olarak Klasik Türk Ebru Sanatını doruk noktasına ulaştıran
Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve eğitimine katkıları ele alınmıştır.
Ebru sanatçısı Mustafa Düzgünman bu sanatımızın yaşatılıp sevilmesinde,
gelecek nesiller aktarılmasında büyük hizmetlerde bulunarak, tüm özverisi ile
öğrenciler yetiştirmiştir. Bu durum Mustafa Düzgünman’ın Klasik Türk Ebru
Sanatındaki çalışmalarının araştırılması sonucunu doğurmuştur.
Bu çalışmamızın ebru sanatı ve onu en üst noktaya ulaştıran Mustafa
Düzgünman’la ilgilenenlere doyurucu bilgiler vereceğini ümit ediyoruz.
Çalışmalarımızın yönlendirilmesi konusunda değerli fikirleri ile bana
yardımcı olan danışmanım Yrd. Doç. Yılmaz Özcan’a, değerli hocam Vildan
Çetintaş’a, Mustafa Düzgünman ile ilgili görüş ve bilgilerinden yararlandığım başta
oğlu A. Haydar Düzgünman, öğrencileri Alparslan Babaoğlu, Fuat Başar, Aydın
Gülan, Serhan Aytan ve Sabri Mandıracı’ya teşekkür ederim.
Hatice SARI
II
ÖZET
MUSTAFA DÜZGÜNMAN’IN
EBRU SANATINA VE EĞİTİMİNE KATKISI
Sarı, Hatice
Yüksek Lisans, Geleneksel Türk El Sanatları Eğitimi Bilim Dalı
Tez Danışmanı : Yrd. Doç. Yılmaz ÖZCAN
Mayıs – 2007
Bu araştırmada ebru sanatının en büyük ustalarından biri olan Mustafa
Düzgünman’ın ebru sanatına ve eğitimine yaptığı katkılar tespit edilmeye
çalışılmıştır.
Mustafa Düzgünman’ın geleneksel Türk ebru sanatına ve eğitimine yaptığı
katkıları saptayarak belgelemek araştırmanın amacını oluşturmaktadır.
Araştırma monografik bir çalışma olup, betimleme yöntemi kullanılmıştır.
Gerekli kaynak taraması yapılmış ve görüşme tekniği uygulanmıştır. Mustafa
Düzgünman’ın yetiştirmiş olduğu öğrencilerinden ulaşılabilenlere görüşme
formundaki sorular yöneltilmiştir. Alınan cevaplar doğrultusunda sanatçının ebru
sanatına dair eserleri incelenerek, bu sanata ve eğitimine yaptığı katkılar ortaya
çıkarılmaya çalışılmıştır.
Araştırmanın çalışma evrenini Mustafa Düzgünman’ın hayatı ve çalışmaları,
örneklemini ise ürettiği çeşitli tarzlardaki eserleri oluşturmaktadır.
Ebru sanatına gönül vermiş ve bu konuda olağanüstü çalışmalara imza atmış
olan Mustafa Düzgünman 1920 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. 1940 yılından
başlayıp ölümüne kadar süren 50 yıllık bir ebruculuk hayatı olmuştur.
III
Ebru sanatı onunla bir dönüm noktası yaşamıştır. Çeşitli konularda yeniliğe
açık olduğu halde ebru konusunda klasik anlayışa bağlı kalan ve bu konudaki
modern uygulamalara iltifat etmeyen Düzgünman, hocası Necmettin Okyay’dan
devraldığı bu sanatı büyük gayretler sonucu zirveye taşımıştır.
Ebru sanatının zamanımıza kadar hiç bozulmadan gelmesinde, bu sanatın
yurdumuzda ve dünyada tanınmasında ve gelişmesinde büyük katkıları olmuştur.
Ayrıca birbirinden değerli sanatçılar yetiştirerek bu sanatın unutulmasını önlemiş ve
gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarılmasını sağlamıştır.
Araştırma sonunda ortaya çıkan sorunlara dayalı olarak yapılan önerilere yer
verilmiştir.
IV
ABSTRACT
CONTRIBUTION OF MUSTAFA DUZGUNMAN
TO THE EBRU ART AND ITS EDUCATION
Sarı, Hatice
Graduate, Education of Traditional Turkish Handicraft
Discipline
Thesis Advisor: Yrd. Doç. Yılmaz OZCAN
May-2007
In this research contributions of Mustafa Duzgunman who is one of the
biggest experts of ebru art, to the ebru art and its education was determined.
Determining and documenting the contributions of Mustafa Duzgunman to
the traditional Turkish Ebru ebru art and its education composes the aim of this
research.
Research is monographic and description method was used in it. Required
source scanning has been done and interview technique has been used. Questions in
an interview form have been asked to the students of Mustafa Duzgunman. In
accordance with the answers, artist’s performances about the art of ebru have been
analyzed and his contributions to this art and its education has been tried to
discovered.
Research’s working part is composed of Mustafa Duzgunman’s life and his
works and the sampling part is composed of his performances he produced in various
styles.
V
Mustafa Duzgunman who set his heart on ebru art and appended his signature
on fantastic performances, come into the world in Istanbul in 1920. He has 50 year
with ebru art starting from 1949 up to his death.
The art of ebru lived its turning point with him. Although he is open to
change in various subjects Duzgunman who stick to classical understanding about
ebru and does not like modern applications, make this art which he took over from
his teacher Necmettin Okyay, reach its peak levels with great efforts.
He has great contributions to the ebru art that it existed up to this time without
any deterioration, it is known in our country and in the world and he has
contributions to the development of this art. Also he prevented this art from being
forgotten and ensured it to be transferred to the future generations correctly by
bringing up precious artists.
At the end of the research, suggestions for the problems arise were placed.
VI
İÇİNDEKİLER
Sayfa ÖNSÖZ……………………………………………………………………………….I
ÖZET………………………………………………………………………………..II
ABSTRACT………………………………………………………………………..IV
İÇİNDEKİLER………………………………………………………………….....VI
FOTOĞRAFLAR LİSTESİ.……….…………………………………………....VIII
TABLOLAR LİSTESİ……………………………………………………………..IX
BÖLÜM I
I. GİRİŞ……………………………………………………………………………….1
1.1 Problem…………………………………………………………………………...2
1.2 Araştırmanın Amacı……………………………………………………………....2
1.2.1 Alt Problemler……...…………………………………………………………...2
1.3 Araştırmanın Önemi………………………………………………………………3
1.4 Araştırmanın Sayıltıları…………………………………………………………...3
1.5 Araştırmanın Sınırlılıkları………………………………………………………...3
1.6 Tanımlar………………………………………………………………………..…4
BÖLÜM II
II. YÖNTEM………………………………………………………………………….9
2.1 Araştırmanın Modeli……………………………………………………………...9
2.2 Evren ve Örneklem……………………………………………………………….9
2.3 Verilerin Toplanması……………………………………………………………..9
2.4 Verilerin Analizi………………………………………………………………...10
BÖLÜM III
III. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR…………………..12
3.1 EBRU SANATI İLE İLGİLİ BİLGİLER……………………………………….12
3.1.1 Ebrunun Tanımı……………………………………………………………….12
3.1.2 Ebrunun Tarihi Gelişimi………………………………………………………13
VII
3.1.3 Ebru Yapımında Kullanılan Malzemeler……………………………………...21
3.1.4 Ebrunun Yapılışı………………………………………………………………31
3.1.5 Ebru Çeşitleri………………………………………………………………….37
3.1.6 Ebrunun Günümüzdeki Durumu ……………………………………………...46
BÖLÜM IV
IV. BULGULAR VE YORUMLAR………………………………………………..53
4.1 EBRU SANATÇISI MUSTAFA DÜZGÜNMAN İLE İLGİLİ BİLGİLER…...53
4.1.1 Kaynaklardan Elde edilen Bilgiler…………………………………………….53
4.1.1.1 Mustafa Düzgünman’ın Özgeçmişi……….………………………………...53
4.1.1.2 Mustafa Düzgünman’ın Ebru Sanatı Hakkındaki Düşünceleri……………...64
4.1.1.3 Mustafa Düzgünman’ın Ebrularının Özellikleri…………………………….69
4.1.1.4 Mustafa Düzgünman’ın Ebruları……………………………………………73
4.1.1.5 Tablolar ve Değerlendirmeleri……………………………………………..118
4.1.1.6 Mustafa Düzgünman’ın Ebru Sanatına ve Eğitimine Yaptığı Katkılar……128
4.1.2 Görüşmeler Sonucunda Elde Edilen Bilgiler………………………………...131
4.1.2.1 Görüşme Yapılan Kişiler…………………………………………………..131
4.1.2.2 Görüşmelerden Elde Edilen Cevaplar……………………………………...132
4.1.2.3 Görüşmelerin Değerlendirilmesi……………………………………….......152
BÖLÜM V
V. SONUÇ VE ÖNERİLER……………………………………………………….157
5.1 Sonuçlar………………………………………………………………………..157
5.2 Öneriler………………………………………………………………………...161
KAYNAKÇA............................................................................................................163
EKLER…………………………............................................................................167
EK-1: Görüşme Soruları…………………………………………………………...168
EK-2: Kaynak Kişi Künyeleri……………………………………………………...169
EK-3: Bilgi Formu…………………………………………………………………171
VIII
FOTOĞRAFLAR LİSTESİ
Sayfa
Fotoğraf 1: Guy-ı Çevgan......................................................................................15
Fotoğraf 2: Hadiat-üs Süeda……………………………………………………..15
Fotoğraf 3: Maliki Deylemi Hattı………………………………………………..15
Fotoğraf 4: Mecmüat’ül acaib……………………………………………………15
Fotoğraf 5: Ebru yapımında kullanılan malzemeler……………………………...21
Fotoğraf 6: Kitre………………………………………………………………….24
Fotoğraf 7: Sığır ödü………………………………………………………….….25
Fotoğraf 8: Ebru teknesi………………………………………………………….26
Fotoğraf 9: Ebru fırçası…………………………………………………………..27
Fotoğraf 10: Taraklar……………………………………………………………...28
Fotoğraf 11: Biz takımı……………………………………………………………29
Fotoğraf 12: Deteseng taşı………………………………………………………...29
Fotoğraf 13: Ebru kurutma çıtası………………………………………………….30
Fotoğraf 14: Kürek………………………………………………………………...30
Fotoğraf 15: Boya kabı…………………………………………………………….31
Fotoğraf 16: Suda bekletilmiş kitre………………………………………………..34
Fotoğraf 17: Kitrenin süzülmesi…………………………………………………...34
Fotoğraf 18: Kitrenin tekneye süzülmesi………………………………………….34
Fotoğraf 19: Kitrenin üzerine gazete örtülmesi…………………………………...34
Fotoğraf 20: Boyanın hazırlanması………………………………………………..34
Fotoğraf 21: Boyanın kontrolü…………………………………………………….34
Fotoğraf 22: Boyanın atılması……………………………………………………..35
Fotoğraf 23: Gelgit ebru yapımı…………………………………………………...35
Fotoğraf 24: Şal ebru yapımı………………………………………………………35
Fotoğraf 25: Taraklı şal ebru yapımı………………………………………………35
Fotoğraf 26: Taraklı gelgit ebru yapımı…………………………………………...35
Fotoğraf 27: Taraklı gelgit ebru…………………………………………………...35
Fotoğraf 28: Kağıdın tekneye yatırılması…………………………………………36
Fotoğraf 29: Kağıdın sıyrılması…………………………………………………...36
IX
Fotoğraf 30: Tekneden çıkan ebru………………………………………………...36
Fotoğraf 31: Ebrunun çıtaya serilmesi…………………………………………….36
Fotoğraf 32: Tekneye gazete örtülmesi……………………………………………36
Fotoğraf 33: Gazetenin sıyrılarak artık boyaların alınması………………………..36
Fotoğraf 34: Battal ebru…………………………………………………………...37
Fotoğraf 35: Somaki ebru………………………………………………………….37
Fotoğraf 36: Neftli battal ebru……………………………………………………..38
Fotoğraf 37: Serpmeli battal ebru…………………………………………………38
Fotoğraf 38: Gelgit ebru…………………………………………………………...38
Fotoğraf 39: Şal ebrusu……………………………………………………………39
Fotoğraf 40: Taraklı ebru………………………………………………………….39
Fotoğraf 41: Hatip ebru (Menekşe)………………………………………………..40
Fotoğraf 42: Hatip ebru (Yıldızlı)…………………………………………………40
Fotoğraf 43: Hatip ebru (Mütenevvia)…………………………………………….40
Fotoğraf 44: Hatip ebru (Çarkıfelek)……………………………………………...40
Fotoğraf 45: Hatip ebru (Taraklı yürek)…………………………………………...40
Fotoğraf 46: Hatip ebru (Yürekli)…………………………………………………40
Fotoğraf 47: Çiçekli ebru………………………………………………………….41
Fotoğraf 48: Koltuk ebrusu………………………………………………………..42
Fotoğraf 49: Kumlu ebru…………………………………………………………..42
Fotoğraf 50: Kılçıklı ebru………………………………………………………….43
Fotoğraf 51: Bülbül yuvası ebru..............................................................................43
Fotoğraf 52: Hafif ebru……………………………………………………………44
Fotoğraf 53: Katıa’lı (Kalıplı) Yazılı ebru………………………………………...44
Fotoğraf 54: Akkaseli ebru………………………………………………………...45
Fotoğraf 55: Ebrulu minyatür……………………………………………………...45
Fotoğraf 56: Hattat Fuat ebrusu…………………………………………………...51
Fotoğraf 57: Çok renkli lale ebru………………………………………………….51
Fotoğraf 58: Hilye formlu ebru……………………………………………………51
Fotoğraf 59: Gelincik ebru………………………………………………………...51
Fotoğraf 60: Gravürlü ebru………………………………………………………..51
Fotoğraf 61: Resimli ebru…………………………………………………………51
X
Fotoğraf 62: Karakalem zeminli ebru……………………………………………..51
Fotoğraf 63: Mustafa Düzgünman………………………………………………...53
Fotoğraf 64: Mustafa Düzgünman atölyesinde çalışırken………………………...55
Fotoğraf 65: Mustafa Düzgünman’ın attar dükkanı……………………………….57
Fotoğraf 66: Mustafa Düzgünman Aziz Mahmud Hüdayi türbedarı iken………...58
Fotoğraf 67: Mustafa Düzgünman’ın kabri…………………………………..........63
Fotoğraf 68: Hatip ebru…………………………………………………………....70
Fotoğraf 69: Battal ebru…………………………………………………………...70
Fotoğraf 70: Battal ebru…………………………………………………………...73
Fotoğraf 71: Battal ebru…………………………………………………………...74
Fotoğraf 72: Battal ebru…………………………………………………………...75
Fotoğraf 73: Battal ebru…………………………………………………………...76
Fotoğraf 74: Battal ebru…………………………………………………………...77
Fotoğraf 75: Battal ebru…………………………………………………………...78
Fotoğraf 76: Battal ebru…………………………………………………………...79
Fotoğraf 77: Bülbül Yuvası ebru…………………………………………………..80
Fotoğraf 78: Bülbül Yuvası ebru ………………………………………….............81
Fotoğraf 79: Gelgit ebru…………………………………………….......................82
Fotoğraf 80: Gelgit ebru …………………………………………………………..83
Fotoğraf 81: Taraklı ebru………………………………………………………….84
Fotoğraf 82: Taraklı ebru …………………………………………………………85
Fotoğraf 83: Şal ebru ……………………………………………...........................86
Fotoğraf 84: Taraklı şal ebru ……………………………………………………...87
Fotoğraf 85: Hatip ebru (Menekşe)……………………………………………......88
Fotoğraf 86: Hatip ebru (Menekşe)………………………………………………..89
Fotoğraf 87: Hatip ebru (Çarkıfelek)……………………………………………...90
Fotoğraf 88: Hatip ebru (Çarkıfelek)……………………………………………...91
Fotoğraf 89: Hatip ebru (Yürekli)…………………………………………………92
Fotoğraf 90: Hatip ebru (Yürekli)…………………………………………………93
Fotoğraf 91: Hatip ebru (Mütenevvia)…………………………………………….94
Fotoğraf 92: Kumlu ebru ………………………………………………….............95
Fotoğraf 93: Akkaseli ebru ………………………………………………………..96
XI
Fotoğraf 94: Koltuk ebru …………………………………………….....................97
Fotoğraf 95: Koltuk ebru…………………………………………………………..98
Fotoğraf 96: Koltuk ebru…………………………………………………………..99
Fotoğraf 97: Demet papatya, karanfil, lale……………………………………….100
Fotoğraf 98: Papatya, lale, hatip kompozisyonu…………………………………101
Fotoğraf 99: Demet papatya ebru………………………………………………...102
Fotoğraf 100: Demet papatya ebru………………………………………………...103
Fotoğraf 101: Demet papatya, menekşe, lale, karanfil…………………………….104
Fotoğraf 102: Demet gül ebru……………………………………………………..105
Fotoğraf 103: Demet gül ebru …………………………………………………….106
Fotoğraf 104: Demet lale ebru…………………………………………………….107
Fotoğraf 105: Demet lale ebru…………………………………………………….108
Fotoğraf 106: Demet lale ebru…………………………………………………….109
Fotoğraf 107: Sümbül ebru………………………………………………………..110
Fotoğraf 108: Sümbül ebru ……………………………….....................................111
Fotoğraf 109: Gelincik ebru ………………………………………………………112
Fotoğraf 110: Gelincik ebru ………………………………………………………113
Fotoğraf 111: Demet menekşe ebru……………………………………………….114
Fotoğraf 112: Demet karanfil ebru ………………………………………………..115
Fotoğraf 113: Demet karanfil ebru ………………………………………………..116
Fotoğraf 114: Demet karanfil ebru ………………………………………………..117
XII
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa
Tablo 1: Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ana renkler………………….22
Tablo 2: Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ara renkler…………………..22
Tablo 3: Teknik Döküm Tablosu…………………………………………….119
Tablo 4: Teknik uygulama sayısı ve yüzdeleri………………………………120
Tablo 5: Renk Döküm Tablosu……………………………………………....122
Tablo 6: Renk uygulama sayısı ve yüzdeleri………………………………...123
Tablo 7: Malzeme Döküm Tablosu………………………………………….126
Tablo 8: Malzeme uygulama sayısı ve yüzdeleri……………………………127
1
BÖLÜM I
I. GİRİŞ
Ebru, yoğunlaştırılmış su üzerine suda erimeyen boyaların fırça yardımı ile
atılmasıyla meydana getirilen sanat türüdür. Bulut gibi görünümünden dolayı Farsça
“Ebri” sözünden gelmektedir. Mermer damarları gibi renkli, dalgalı ve hareli
şekilleri vardır. Zamanla “Ebri” kelimesi değişime uğrayarak Türkçe’ye “Ebru”
olarak yerleşmiştir (Göktaş, 1987, s.15).
Ebru işi ile uğraşan sanatkara ebrucu denilmektedir.
Ebru bir tür kağıt bezeme ve süsleme sanatıdır. Türk süsleme sanatları içinde
önemli bir yeri vardır. Kültürümüzün güzellik ve estetik anlayışı ile gelişerek
ölümsüzleşmiştir. Bu topraklarda 500 yıldır yapıldığı sanılan bu sanat kendine has
özellikleri ile “Türk Ebrusu” denilerek diğerlerinden ayrılmaktadır.
Ebru sanatçısı doğadaki bir takım güzellikleri, doğadaki görünümlerine
mümkün olduğunca sadık kalarak ve içlerinden gelen bir renk coşkusu ile su üzerine
işleyip oradan da kağıda aktarır.
Kağıt süsleme sanatı ebruculuğun ne zaman başladığına ilişkin kesin bir
belge yoktur. Eski kitapların ciltlerinde kapak ile kağıdı bağlayan “yan kağıdı”
olarak, murakka içindeki yazıların kenarlarında ve pervazlarında ebru kağıtları
bulunmuştur. Bu sanatının başlangıcına ilişkin en önemli çalışmayı Uğur Derman
yapmıştır. Türk Sanatında Ebru adlı kitabında rastladığı ilk ebruların 1554 ve 1586
tarihli olduğunu yazmıştır. Ebru sanatının İpek yoluyla Buhara’dan geldiği
düşünülmektedir. Bu sanatla ilgili ilk kaynak 1608 tarihli “Tertib-i Risale-i Ebru”
olup Uğur Derman tarafından yayınlanmıştır (Derman, 1977, s.7).
Ebru sanatı başlangıçta hat, tezhip ve cilt sanatlarına hizmet eden bir
yardımcı sanat olmasına karşın günümüzde tek başına bir sanat türü haline gelmiştir.
2
Ustaların büyük bir sabırla geliştirdikleri, çeşitli şekil ve denemelerle
yaratıcılıklarını kullanarak günümüze getirmeyi başardıkları ebru sanatında
geçmişten günümüze hizmet veren sanatçılar arasında Mustafa E. Düzgünman’ın
ayrı bir yeri vardır.
1.1 Problem
Bu araştırmada klasik Türk ebru sanatına gönül vermiş ve bu konuda
olağanüstü çalışmalara imza atmış olan, Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve
eğitimine ne gibi katkıları vardır? sorusuna cevap aranmıştır.
1.2 Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın temel amacı Cumhuriyet döneminin en değerli ebru sanatçısı
olan Mustafa Düzgünman’ın klasik Türk ebru sanatına ve eğitimine katkılarını
saptayarak belgelemek ve kaynak oluşturmaktır.
1.2.1 Alt Problemler
• Mustafa Düzgünman’ın kişilik özellikleri nedir?
• Mustafa Düzgünman’ın ebrularının özellikleri nelerdir?
• Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatı dair düşünceleri nelerdir?
• Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatındaki yeri ve önemi nedir?
• Mustafa Düzgünman hakkındaki genel düşünceler nelerdir?
3
1.3 Araştırmanın Önemi
Mustafa Düzgünman’ın klasik Türk ebrusunda önemli bir yeri vardır. Onun
yaptığı çalışmalarla ebru sanatı teknik ve estetik olarak en üst noktaya ulaşmıştır.
Yetiştirdiği öğrencileri ile bu sanatın doğru bir şekilde gelecek nesillere
aktarılmasına hizmet etmiştir.
Bu çalışma ebru sanatında çok sayıda eser vermiş ve öğrenci yetiştirmiş olan
Mustafa Düzgünman’ın bu sanata ve eğitimine katkılarını ortaya koyması
bakımından önem taşımaktadır.
1.4 Araştırmanın Sayıltıları
• Araştırmada kullanılacak kaynaklar yeterlidir.
• Veri toplamak amacı ile geliştirilen ve uygulanan görüşme soruları konuyu
açıklayıcı niteliktedir.
• Görüşme sorularının uygulandığı kişilerin doğru cevap verdikleri varsayılmıştır.
• Çalışma örneklemi olarak seçilecek eserler evreni temsil edecek özelliktedir.
• Ortaya konan sonuçların ve önerilerin Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve
eğitimine katkısının belirlenmesinde yardımcı olacağı varsayılmıştır.
1.5 Araştırmanın Sınırlılıkları
Araştırma :
• Mustafa Düzgünman’ın hayatı ve eserleri ile sınırlıdır.
• Mustafa Düzgünman’ın sanatçı ve eğitimci yönü ile sınırlıdır.
4
• Mustafa Düzgünman’ın ulaşılabilen öğrencileri ve yakınları ile sınırlıdır.
• Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve eğitimine katkıları ile sınırlıdır.
• Yerli kaynaklar ile sınırlıdır.
1.6 Tanımlar
Akkase: Kelime “Aks” kökünden gelmektedir. Eskiden hat sanatı
mahsullerinin meydana getirilmesinde kağıdın yazı yazılacak kısmının ayrı, etrafının
da ayrı renge boyanmasına verilen isimdir (Göktaş, 1987, s.11).
At kuyruğu kılı: Hatip, çiçek ve diğer ebruların şekillendirilmesinde
kullanılan kıl cinsidir (Göktaş, 1987, s.11).
Ayar: Ebru yapımına başlamadan önce kullanılacak olan boyaların kıvamına
getirilmesidir (Göktaş, 1987, s.11).
Battal ebru: Tekneye serpilen boyalara hiçbir müdahalede bulunulmadan
elde edilen bir ebru türüdür (Göktaş, 1987, s.11).
Battal adı verilen büyük boy kağıtlara yapıldığı için bu adı almıştır
(Özen, 1985, s.6).
Bozuk tekne: Tekne içinde bulunan kitrenin sulanarak bozulması sonunda
ebrunun yapılamayacak hale gelmesidir (Göktaş,1987, s.12).
Cüzi irade: Ebrucu tarafından boyaların usulüne göre hazırlanıp tekneye
atılmasıdır (Göktaş, 1987, s.12).
5
Çaharkuşe (Cihar-guşe): Harap olmuş kitap kaplarının dört köşesine
geçirilen meşin eklerdir (Özen, 1985, s.12).
Çıkma ebru: İstenilen mükemmeliyette olmayan veya bazı tarafları bozuk
olan ebrudur (Göktaş, 1987, s.13).
Çifte aharlı ebru: Ebrulu kağıdın üzerine önce suda kaynatılan koyu
muhallebi kıvamındaki şekersiz nişastanın ve kuruduktan sonra şapla sulandırılmış
yumurta akının sürülmesi ile elde edilen ebrudur (Göktaş, 1987, s.14).
Buna kısaltılarak “Çiftali”de denilmiştir (Özen, 1985, s.13).
Ebre: Ebru kelimesinin Çağatayca’dan geldiği söylenen asıl şekline verilen
addır (Göktaş, 1987, s.14).
Ebri: Ebru kelimesinin daha eski yazılış ve söyleniş şeklidir. Farsça ebri
olarak nitelendirilen ebru kağıtları, daha sonra dildeki vokal değişmesi ile ebru haline
gelmiştir (Göktaş, 1987, s.14).
Ebru: Sulu bir karışım üzerine fırça yardımı ile atılan boyaların şekillenmesi
ile meydana getirilen sanat türüdür (Göktaş, 1987, s.15).
Ebrulu kağıt: Üzerine boya ile somakiye benzer damarlar yapılmış kağıda
verilen ad. Eskiden bu kağıtlar kitap ve defterlere kap olarak geçirilmiştir.
(Özen, 1985, s.18)
Ebrucu: Ebru yapımını gerçekleştiren sanatkardır (Göktaş, 1987, s.16).
Ebru tutmak: Ebrucular tarafından ebru yapmak manasında kullanılan bir
tabirdir (Göktaş, 1987, s.20).
6
Fon ebrusu: Açık renklerle yapılır. Genellikle şal ve taraklı desenleri
kullanılır. Özellikle yazıya fon teşkil etmesi bakımından hattatlar tarafından tercih
edilir. Tekne temiz olduğu zaman yapılır (Göktaş, 1987, s.21).
Hafif ebru olarak da bilinmektedir (Özen, 1985, s.22).
Hatt-ı münkesir: Kırtıklanma. Boya ile kitrenin uygunsuzluğundan oluşan
ve yapılan ebrunun tekne üzerinde bozulmasına ebrucular tarafından verilen addır
(Göktaş, 1987, s.22).
Haraza suyu: Ebru teknesine atılan boyaların yayılmasını sağlayan ve
eskiden öd yerine kullanılan maddenin adıdır. Kesim hayvanlarının ödünde ve
şirdenindeki taşların suyudur (Göktaş, 1987, s.22).
İğne: Hava kabarcığını ortadan kaldırmak için kullanılan alettir.
(Göktaş, 1987, s.22)
İmam ebrusu: Necmettin ebrusu (Göktaş, 1987, s.22).
Hattat ve ebrucu olan Necmeddin Okyay’ın ilk defa yaptığı çiçekli ebrulara
verilen addır. Çiçekli ebrulara bu adın verilmesi Necmeddin Okyay’ın
öğrencilerinden olan Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver tarafından teklif edilmiş ve kabul
edilmiştir. Bunun yanı sıra Hacı Kamil Akdik de Necmeddin Efendi’nin Üsküdar
Yeni Camii imamı olması dolayısıyla bu tip ebrulara “ İmam Ebrusu” adının
verilmesini teklif etmişse de Necmeddin ebrusu tabiri benimsenmiştir.
(Göktaş, 1987, s.26)
Kalıntı: Teknede yapılan bir ebrunun kağıda alındıktan sonra boyalarının bir
kısmının teknede kalmasıdır (Göktaş, 1987, s.22).
Kaymak: Çalışma bittikten sonra teknenin üzerinin açık bırakılması
sonucunda kitrenin koyulaşmasıdır (Göktaş, 1987, s.23).
7
Kapak: Ebru yapımı bittikten sonra teknenin içine bir şey düşmesini önlemek
ve kitrenin bozulmaması için üzerine kapatılan kağıttır. Bu kapak genellikle son
yapılan ebrunun tekne üzerinde bırakılması ile olur. Kapak, diğer bir çalışmaya kadar
teknenin üzerinde kalır. Bundan dolayı kapaklara “Kapak Ebrusu” adı verilir
(Göktaş, 1987, s.22).
Koltuk: Murakkaların ilk satırını teşkil eden sülüs yazıdan sonra, nesih yazı
ile o satırdan kısa olarak yazılan satırların iki tarafında kalan boş kısımlar hakkında
kullanılan bir terimdir (Özen, 1985, s.39).
Külli irade: Ebrunun, maddi ve manevi olarak iki unsurun birleşmesinden
meydana geldiğine inanılmaktadır. Boyaların usulüne göre hazırlanıp tekneye
atılması insanın cüzi iradesidir. Onların imtizacı Tanrı’ya bağlı bir şeydir. Bu da külli
iradedir (Göktaş, 1987, s.25).
Mühre: Kuruyan ebruları üzerinde kalan kitre vasıtası ile parlatmaya yarayan
alettir. Mührelenen ebruların üzerindeki boyalarda bu suretle çıkmaz.
(Göktaş, 1987, s.25)
Mil: Teknenin önünde bulunan pirinçten yapılmış serçe parmağı
kalınlığındaki çubuktur. Tekneden çıkarılan ebruların üzerindeki kitre bu mile
sıyrılarak dışarıya çıkarılır (Göktaş, 1987, s.25).
Nakş Ber-ab: Ebru teknesinde hasıl olan, kalıcı olmayan desenlerdir
(Göktaş, 1987, s.26).
Neft: Terebentin adı verilen bir cins yağ ile ebru üzerinde benek şeklinde
boşluklar açmaya yarayan maddedir (Göktaş, 1987, s.26).
Taban: Çiçekli veya hatip ebrularının üzerinde bulunduğu tek renkten
meydana gelen zemine verilen ad (Göktaş, 1987, s.27).
8
Tarz-ı Kadim: Battal ebru. (Göktaş, 1987, s.29).
Tarz-ı Cedid: Klasik stilde olmayıp yeni modellerin ebruya uygulanması ile
elde edilen ebrulara verilen ad (Göktaş, 1987, s.29).
Tav: Kağıdı tekneye yatırdıktan sonra boyaların tam olarak kağıda geçmesi
durumudur (Göktaş, 1987, s.29).
Tütün yaprağı suyu: Eskiden öd yerine kullanılan maddedir.
(Göktaş, 1987, s.30)
Zemin: Hatip ve çiçekli ebruların altında bulunan açık renk fondur.
(Göktaş, 1987, s.31)
Zerefşanlı ebru: Ebrunun üzerine ezilmiş varak altın serperek yapılmış
şekline verilen addır (Göktaş, 1987, s.31).
Tahrirli ebru: Hatip ebrularının kenarına altınla kontür çekilmesiyle
oluşturulan ebru türüdür (Göktaş, 1987, s.28).
9
BÖLÜM II
II. YÖNTEM
2.1 Araştırmanın Modeli
Bu araştırma monografik bir çalışma olup, tarama modelinde betimsel bir
araştırmadır.
Ebru sanatı ve Mustafa Düzgünman ile ilgili tüm kaynaklar tespit edilerek,
taranmış; bulunan kaynaklardan bilgiler elde edilmiş, hayatı ve eserleri ile ilgili
açıklamalar yapılmıştır.
Mustafa Düzgünman’ın oğlu A. Haydar Düzgünman ve yetiştirmiş olduğu
öğrencilerine hazırlanan görüşme formlarındaki sorular yöneltilmiştir. Alınan
cevaplar doğrultusunda sanatçının ebru sanatına dair eserleri incelenerek, bu sanata
ve eğitimine getirdiği yenilikler ve yaptığı katkılar ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır.
2.2 Evren ve Örneklem
Bu araştırmanın çalışma evrenini Mustafa Düzgünman’ın hayatı ve
çalışmaları, örneklemini ise araştırmaya alınan sanatçıya ait 45 adet ebru örneği
oluşturmaktadır.
2.3 Verilerin Toplanması
Araştırmada Bilkent Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Türk Tarih Kurumu,
Türk Dil Kurumu Kütüphaneleri ve Milli Kütüphane’ye gidilerek literatür taraması
yapılmış, konu ile ilgili kitap, dergi, makale, ansiklopedi ve elektronik posta
kaynakları taranmıştır.
YÖK’te bulunan ebru sanatı ile ilgili tezler incelenmiştir.
10
Ayrıca Mustafa Düzgünman hakkında bilgi edinmek için oğlu A. Haydar
Düzgünman ve kendisinden ebru eğitimi almış olan öğrencileri ile görüşülmüştür.
Kimi zaman soru-cevap, kimi zaman sohbet niteliğinde olan görüşmelerde onların
Mustafa Düzgünman hakkındaki görüş ve düşünceleri tespit edilmiştir.
Bunun yanı sıra ebru sanatına getirdiği yenilikler eserlerini incelemekle
mümkün olacağından, sanatçının ulaşılabilen eserlerine araştırmada yer verilmiştir.
Galata Mevlevihanesi’nde Düzgünman Odası’nda bulunan ebruları ve ebru
yapımında kullandığı malzemeleri izin alınarak görülmüştür.
Geleneksel usullerle ebru yapan bir atölyeye gidilerek ebru yapımında
kullanılan malzemelerin hazırlanışı ve ebrunun yapım aşamaları izlenerek bilgi
alınmış ve fotoğraflandırılmıştır.
TRT 2 için çekilen ve Mustafa Düzgünman’ı konu alan Sanatımızdan
Portreler adlı belgesel filmden yararlanılmıştır.
Mustafa Düzgünman’ın sunulan eserleri, görüşmeler ve diğer kaynaklardan
ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilerek genel bir yargıya varılmış ve Klasik Türk
ebru sanatına ve eğitimine yaptığı katkıları ortaya çıkarılmıştır.
2.4 Verilerin Analizi
• Sanatçıya ait ebruların renk, teknik ve malzeme döküm tabloları hazırlanarak
sayısal değerleri belirlenmiştir. Bu sayısal değerlerin bilgisayar ortamında SPSS
programı kullanılarak yüzdeleri hesaplanmıştır. Böylece kullanılan teknik, renk ve
malzemelerin oranları belirlenmeye çalışılmıştır. Bu oranlar sonuç kısmında
belirtilmiştir.
• Sanatçının oğlu ve öğrencileri ile yapılan görüşmelerden elde edilen veriler
çözümlenerek yorumlanmıştır.
11
• Kaynaklardan elde edilen veriler çözümlenerek yorumlanmıştır.
• Görüşmelerden elde edilen veriler ile kaynaklardan elde edilen veriler
karşılaştırılarak yorumlanmıştır.
12
BÖLÜM III
III. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
3.1 EBRU SANATI İLE İLGİLİ BİLGİLER
3.1.1 Ebrunun Tanımı
Kağıt süsleme sanatlarımızın en değerlilerinden biri olan ebru, kitre veya
benzeri maddelerle yoğunluğu arttırılan su üzerine serpilen boyaların şekillenmesi ile
oluşturulan desenlerin kağıda alınması ile oluşturulan bir sanattır.
(Arıtan, 2002, s.328)
Günümüzün değerli ebru sanatçılarından biri olan Timuçin Tanarslan ise
ebrunun tanımını şöyle yapmıştır:
“Görmek isteyen bir gözle bakıldığında insana gökyüzünde ahenkli bir bulut kümesi,
bir mermer kesitindeki hareli billurlar veya bir damar, bazen suya susamış toprağın
yüzündeki çatlaklar manzumesi, bazen bir avuç kumda oluşuvermiş ahenkli bir
desen, bazen rengarenk bir çiçek bahçesi etkilerini aktarabilen ve sanatkara sonsuz
anlatım imkanları sağlayan, her devre uyan bir sanattır” (Tanarslan, 1988, s.13).
Ebru, doğadaki güzellikleri asıllarına sadık kalarak ve gönülden gelen bir
renk coşkusu ile su üzerine işleyip oradan kağıda aktarma sanatıdır.
(Tanarslan, 1988, s.13)
Ebru sözcüğünün aslı Farsça’dan gelmektedir. Renklerin kağıt üzerinde bulut
kümeleri halindeki görünümünden dolayı Farsça bulut bulutumsu anlamındaki “ebr”
adını almıştır. Bu sözcük zamanla değişikliğe uğrayarak “ebri” daha sonra “ebru”
halini almıştır (Sungur, 1994, s.54).
13
Şemseddin Sami Bey Kamus-ı Türki adlı büyük lügatinde kaş manasına gelen ebru
için ayrı bir madde açtıktan sonra “Ebru: Aslı: Farsça Ebri=bulut renginde ve daha
doğrusu, Çağatayca “Ebre” yani Roba(elbise) yüzü, kürk kabı). Hare gibi dalgalı ve
damarlı( kumaş, kağıt v.s.), cüz ve defter kabı yapmak için kullanılan renkli kağıt”
olarak izah etmiştir (Derman, 1977, s.8).
Şemsettin Sami Bey bu düşüncesi ile ebru kelimesinin geçen yüzyıl
sonlarında “ebre”yi unutturacak derecede dilimize yerleştiğine ve kelimenin, aslında
“ebre” olarak Çağatayca’dan geldiğine işaret ederek bu sanatın Türkistan’da Çağatay
Devri’ne (15.yy.) ait olduğu hususunu akıllara getirmiştir (Derman, 1977, s.8).
Ebru kelimesinin asıl olarak Ab-ru’dan geldiğini, bunun Farsça’da isim
tamlaması karşılığının “yüz suyu”, sıfat tamlaması karşılığının “su yüzü” demek
olduğunu, çünkü bu sanatın su yüzünde icra edildiğini savunanlar da vardır.
(Arıtan, 2002, s.329)
Eski ebru risalesi olan Tertib-i Risale-i Ebri’den de anlaşılacağı üzere
ebrunun “ab-ru”dan değil “ebri”den geldiği görülmektedir. Necmettin Okyay’ın da
bu kelimeyi ebri şeklinde kullandığı söylenmiştir (Derman, 1977, s.8).
Kağıt üzerinde mermerdekine benzer damarlar görüldüğü için, Avrupalılar
ebru kağıdına mermer kağıdı “papier marbre, marmor papier, marbled paper…”
demişlerdir. Araplar ise “varakü’l-mücezza” damarlı kağıt adını vermişlerdir.
(Ersoy, 1989, s.25)
3.1.2 Ebrunun Tarihi Gelişimi
Kağıt süsleme sanatlarımızın en önemlilerinden biri olan ebrunun ilk kez ne
zaman yapıldığına dair kesin bir bilgi yoktur. Şemseddin Sami Kamus-ı Türki adlı
eserinde ebrunun kaynağını XV.yy Türkistan’da Çağatay devri olarak göstermiştir.
(Ersoy, 1989, s.25).
14
Türkistan’da doğduğu belirtilen ebru, burada fazla bir gelişme göstermeden
İpek yolu ile Anadolu’ya ebri ismini alarak geçmiş ve burada en güzel örnekleri
verilmiştir. Yazı, Kıt’a, levha, minyatür kenarlarında ve ciltlerin ön ve arka kapak
içlerinde çok kullanılmıştır (Ersoy, 1989, s.25).
Türk ebrusunun tarihi gelişimi göz önüne alındığında 8. ve 9.yy. dan
başlayarak yapıldığı da tahmin edilmektedir (Çoktan, 1992, s.6).
Her ne kadar çok eski tarihli kitapların cilt kapaklarının içlerinde yan kağıdı
olarak ebru kullanılmışsa da bunlar cildin, kitabın yazım tarihinden daha sonraki bir
tarihte onarılması sırasında yapıştırılmış olabileceğinden, o kitapta kullanılan
ebrunun yapım tarihi konusunda bir fikir veremez. Bir ebrunun yapım tarihinin kesin
olarak söylenebilmesi için ancak ebru üzerine tarih atılarak yazı yazılmış olması delil
olarak kabul edilmektedir (Elhan, 1998, s.1).
Tarihlenebilen en eski ebrular, Topkapı Sarayı’nda bulunan Arifi’nin 1539
tarihli “Guy-ı Çevgan” adlı eserindeki ebrular, Heratlı Mir Ali’nin İstanbul
Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulunan 1539 tarihli iki kıtasının bulunduğu ebrular,
Uğur Derman koleksiyonunda bulunan Maliki Deylemi’ye ait bir kıt’anın yazıldığı
1554 tarihli ebrulardır (Arıtan, 2002, s.330).
Fuzuli’nin “Hadikat-üs Süeda” (Mutluluklar Bahçesi) adlı eserinin bir
kopyasında kullanılmış olan ebrular da bunlardan biridir. İlk üç ebrunun yapanı
bilinmemesine karşılık “Hadikat-üs Süeda”nın baş sayfasında “Hadikat-üs Süeda”
yazıldıktan sonra kırmızı mürekkeple “Ma Şebek Mehmet Ebrisi” ibaresi
eklenmiştir. Kitabın sayfaları arasında üç adet hafif ebru kullanılmış ve son sayfası
da “……katib-ül harf Ahmet bin Hasan yeniçeri-i korucuyan-ı dergah-ı ali fi beldet
(ül) Trablus Şam fi zeman defterdar Mehmet Efendi. Sene “1004” ibaresi
bulunmaktadır. Baş sayfadaki “Şebek Mehmet Ebrusu ile” anlamındaki bu ibareden
kitapta kullanılan ebruların, “Tertib-i Risale-i Ebri”de kendisinden Şebek diye
bahsedilen ebrucu tarafından yapıldığı ve bu ebrucunun adının Mehmet Efendi
15
olduğu, son sayfasındaki ibareden de kitabın (1595) yılında yazıldığı anlaşılmaktadır
(Yazan, 1986, s.42).
Fotoğraf 1: Guy-ı çevgan Fotoğraf 2: Hadikat-üs süeda
Fotoğraf 3: Maliki Deylemi Hattı Fotoğraf 4: Mecmüat’ül acaib
Kağıtçılık üzerine geniş bilgisi olan Mehmet Ali Kağıtçı’nın İsviçre’de çıkan
Palette dergisine yazdığı makalede 1447 tarihli yazı bulunan ebrulu bir kağıdı
Topkapı Sarayı’nda gördüğünü bildirmiştir. Fakat numarası verilmediği için tespit
edilememiştir (Barutçugil, 1999, s.24).
Albut Haemmark, 1977 yılında yayınladığı “Buntpapier” adlı eserinde,
ebrunun güzel bir Türk sanatı olduğunu, kağıda mermer gibi bir görünüm verdiği için
mermer kağıdı (papier marble, marbled paper) olarak isimlendirdiklerini ve bu sanatı
Batılıların bilmediğini yazmıştır (Ersoy, 1989, s.25).
1912’de Londra’da F.R. Martin tarafından Türk-İran-Hint Minyatürü ve
Panterler hakkında yazılan kitabın, 2. cildinde, 231 numaralı resim, ince taraklı ebru
üzerine yapılmış at, inek gibi hayvan şekilleri görülmüştür. Açıklamasında ise: (Ebru
16
üzerindeki hayvan motifleri. Sene 1550. Türk ekolü.) ibaresi görülmüştür. Bu vesika
ebrunun yaklaşık 4,5 yüzyıllık bir geçmişi olduğunu göstermektedir.
(Birol, 1969, s.3)
İranlılar, ebrunun kendilerinin eseri olduğunu iddia etmektedirler. XVI.yy.’ın
sonunda vefat eden Kadı Mir Ahmed Münşi-i Kumi, yazdığı Gülistan-ı Hüner adlı
eserinde ebrunun, Şah Tasmasb (1524-1576) devrinde Hint’te yaşayan İranlı
sanatkarlardan biri olan Mir Mehmet Tahir adında biri tarafından icat edildiğini ve
sonra ebrunun tüccarlar tarafından İran’a getirildiğini ve İran’dan bu sanatı Mevlana
Yahya Kazvini adlı birinin geliştirdiğini yazarsa da Türk araştırmacıların ortaya
koydukları delillerden anlaşıldığına göre, ebrunun tarihi Gülistan-ı Hüner’in verdiği
tarihten daha gerilere gitmektedir (Göktaş, 1984, s.5).
Ebru, 1600-1700 yılları arasında en parlak dönemini yaşamıştır. Bunda en
büyük etkenlerden biri, ebruyu Türkler aracılığı ile tanıyan ve ona “Türk kağıdı”,
“Türk mermer kağıdı” adlarını veren Avrupalıların istekleri olmuştur. O dönemde
Batı’ya pek çok ebru örneği ve birçok krala da hatıra defteri gönderilmiştir. O
yıllarda, ciltçiliğin ve süslemenin de rağbet görmesi ebrunun da gelişmesine destek
olmuştur (Sungur, 1994, s.55).
Bu dönemde Avrupalı ebru ile teorik ve uygulamalı olarak uğraşmaya
başlamıştır. Ebru yapımı hakkında Avrupa’da yayımlanan ve günümüze ulaşabilen
yazılar, Doğu’dan taşınan o zamanın ebru uygulamalarını bizlere aktardıkları için
değerli olmuştur. George Sandys ve Sir Thomas Herbert gibi gezginler notlarında
çok kısa olarak ebruya da yer vermişlerdir (Sönmez, 1988, s.28).
Avrupa’ya ebrulu kağıt Doğu’dan intikal etmiştir. XV.yy.da İtalya’ya giden
Türk mücellitleri, kendi tarz cilt sanatlarını yaymışlardır. Bu arada kağıt
ebrulamasını da öğreterek, ebruculuğu Avrupa’da moda haline getirmişlerdir.
(Binark, 1975, s.53)
17
Bu tarihlerden sonra matbaanın icadı, baskı kitapların ortaya çıkması, bu
sanatların azalmasına neden olmuştur (Sungur, 1994, s.55).
Cumhuriyet döneminde Sanayi-i Nefise Mektebi’nde ders olarak okutulmaya
başlanması, ebru sanatına tekrar önem kazandırmıştır (Sungur, 1994, s.55).
Ebru, İslam sanatları arasında önemli bir yer tutmuştur. 16. ve 17.yy. arasında
birçok tekkeler usta-çırak yöntemi ile öğrenci yetiştiren “sanat atölyeleri” haline
gelmiştir (Barutçugil, 1999, s.27).
Mükemmellik derecesindeki birçok eserin altında, “derviş terbiyesinin”
verdiği alçak gönüllülükle imza bile atılmamıştır. Bu yüzden birçok sanat eserinin
kime ait olduğu bilinmemektedir (Yazan, 1986, s.41).
Günümüze kadar gelebilen Osmanlı tekkelerinden “Özbekler Tekkesi” ebru
sanatı ve bu sanatın günümüze kadar ulaşması açısından önemlidir. Kurtuluş Savaşı
sırasında Kuvay-i Milliye vazifesi gören tekke, içinde birçok sanatın ve zanaatın
öğretildiği, uygulandığı bir okul görevi görmüştür. Bu dönemde tekke önemli bir
ebru okulu haline gelmiş ve Necmettin Okyay, Sami Efendi ve Abdülkadir Efendi
gibi büyük ustalar yetiştirmiştir (Barutçugil, 1999, s.28).
Ebru sanatı öğretmekle, okumakla, yazmakla anlatılmayan, en önemlisi bizzat
deneyime ve pratiğe dayalı olan, tüm klasik Osmanlı sanatlarında olduğu gibi usta-
çırak yöntemi ile öğrenci yetiştiren bir sanat dalı olduğundan, gerçek değerde ebru
yapabilmek, uzun yıllarını hatta ömrünü bu sanata adamış olan sanatkarlara nasip
olmuştur (Yazan, 1986, s.42).
İsimleri belirlenebilen başlıca ebru sanatçılarımızı göre şöyle sıralayabiliriz:
Şebek Mehmet Efendi:
Hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır. “Tertib-i Risale-i Ebri”de
kendisinden “rahimehullah” (Allah ona rahmet etsin) diye bahsedilmektedir. Buna
18
göre ölümünün bu risalenin yazım tarihi olan 1608 tarihinden önce olduğu, yine aynı
risalede geçen “Nüsha-i Şebek” sözünden de ebru hakkında bilmediğimiz bir risale
sahibi olduğu düşünülmektedir (Elhan, 1998, s.15).
Hatip Mehmet Efendi:
İstanbullu'dur. Ayasofya Camii hatibi olması nedeniyle “hatip” diye anılan
Mehmet Efendi'nin doğum tarihi bilinmemektedir. “Tuhfe-i Hattatin”de kendisinden
“pir-i mübarek” diye bahsedilmektedir. Nisan 1773’de vefat ettiğinde yaşının bir
hayli ilerde olduğu düşünülmektedir. “Eski Zühdi” diye de bilinen Zühdi İsmail
Ağa'dan sülüs-nesih yazılarını öğrenmiştir. Hatip ebrusunu ilk o yaptığı için onun adı
ile anılmaktadır. O zamana kadar kitrenin kıvamından dolayı soluk olan ebruların
renklerini kitresinin kıvamını artırarak canlılaştırmış olması sebebiyle ebruculuk
tarihimiz açısından önemli bir şahsiyettir. Ebruları zamanında yapılan işlerde daima
kullanılmış olup renklerinden ve üslubundan hemen tanınmaktadır. Hocapaşa'daki
evinde çıkan yangında eserlerini kurtarmak isterken kendisi de ebrularıyla birlikte
yanarak vefat etmiştir (Derman, 1977, s.31).
Şeyh Sadık Efendi:
Buhara'nın Vabakne şehrinde doğmuştur. Üsküdar Sultantepesi'ndeki
Özbekler Dergahı şeyhliğinde bulunan Sadık Efendi'nin hayatı hakkında fazla bilgi
bulunmamaktadır. Ebruculuğu Buhara'da iken öğrenmiş ve iki oğlu Edhem ve Salih
Efendiler'e öğretmiştir. 11 Temmuz 1846 tarihinde vefat etmiştir (Çoktan, 1992, s.8).
Hezarfen Ethem Efendi:
Geçen asrın ebrucularından en çok bilineni Üsküdar Özbekler Dergahı Şeyhi
İbrahim Ethem Efendi'dir. Türkiye'nin eski Washington Büyükelçisi merhum Münir
Ertegün'ün (1882-1944) de dedesi olan Ethem Efendi'nin fen ve sanat tarihimizde
müstesna bir yeri vardır. 1829 yılında Özbekler Tekkesi'nde doğmuştur. İlk tahsilini
Hacce Hesna Hatun Mahalle Mektebi'nde bitirdikten sonra Dergah'ta babasından,
amcasından ve Dergah'a gelen Buharalı alimlerden ders alarak yetişmiştir. Türk,
Arap, Fars ve Çağatay dillerine şiir yazacak derecede iyi bilen Ethem Efendi, ileri
yaşına rağmen Çarşambalı Arif Bey'den Ta'lik hattını öğrenerek icazet
19
almıştır. Doğramacılık, marangozluk, oymacılık, hakkaklık, mühürcülük,
dökmecilik, tornacılık, demircilik, tesviyecilik, makinecilik, matbaacılık,
dokumacılık ve mimarlık gibi fen ve sanatlarda kabiliyet ve özel çalışmaları sonucu
ihtisas sahibi olmuştur. 1869’da Mithat Paşa tarafından kurulan Sultanahmet Sanat
Enstitüsü Müdürlüğü'ne getirilmiş ve memleketimizde kurşun boruyu ilk defa burada
döktürmüştür. Ebruculuk, onun pek çok meziyetinden bir tanesidir. Bu yüzden
Hezarfen (bin sanat sahibi) lakabıyla anılmaktadır. Eserlerinde imza olarak Kami
mahlasını kullanmıştır. Bilhassa Hac zamanı gelen Özbek misafirlerle artan ziyaretçi
sayısından dolayı tekkenin artan giderlerini karşılayabilmek için yaptığı sanat eserleri
Bayezid'deki Kağıtçılar Çarşısı'nda pek beğenilerek aranır ve satın alınırmış. 8 Ocak
1904 tarihinde vefat etmiştir (Derman, 1977, s.32).
Onun dönemi ebrunun hemen hemen yeniden başlaması anlamına
gelmektedir. Özellikle yapılış usulünü ortaya çıkardığı ve sonradan bu sanatı ihya
edecek olan, Necmeddin Okyay ve Abdülkadir Efendi gibi talebeler yetiştirdiği için,
Ethem Efendi’nin bu alandaki hizmeti sonsuzdur (Birol, 1969, s.4).
Necmettin Okyay:
29 Ocak 1885’de İstanbul Üsküdar'da doğmuştur. Mürekkepçilik, aharcılık,
okçuluk, gülcülük, eski tarz mücellitlik, hattatlık gibi pek çok hünerinin yanı sıra
ebruculuğu da meslek edinen Hafız Necmeddin Okyay da, üstadı Ethem Efendi gibi
Hezarfen lakabıyla anılmıştır. Ebruyu Ethem Efendi'den öğrenmiştir. Medresetü'l
Hattati'nde ve Güzel Sanatlar Akademisi'nde tarz-ı kadim cilt ve ebru hocalığı
yapmıştır. Ravza-i Terakki Rüşdiyesi'ndeki hüsn-i hat hocası Hasan Tal'at Bey'den
Rik'a, divani ve celi divani icazetleri almıştır. Hacı Arif Efendi'den, sülüs-nesih
yazıyı, Sami Efendi'den ta'lik ve celi ta'lik yazıyı öğrenmiştir. Ebruyu oğulları Sami
ve Sacid Okyay ile yeğeni Mustafa Düzgünman'a öğretmiştir.
(Derman, 1977, s.40)
Kendisinden önce çok ilkel biçimde yapılan ve bugün tüm dünya
ebrucularının gıpta ile seyrettikleri çiçekli ebruları icat ederek ebruculuk tarihimizde
yeni bir tarz başlatmıştır. Kalıbını kesip Arap zamkı ile yapıştırmak ve ebruladıktan
20
sonra kalıbı sökmek suretiyle yaptığı yazılı ebrular ise ebruculuk tarihi açısından bir
ilktir. Kalıptan taşan zamkın bulunduğu yerlerin de boya almadığını görerek
mürekkep yerine doğrudan zamk kullanarak yazmak suretiyle yaptığı ebrular
arasında “Lafza-i Celal” en meşhurudur. 5 Ocak 1976'da vefat etmiştir.
(Derman, 1977, s.40)
Necmettin Efendi’nin ebrularının boyaları çıkmamıştır. Bunun sebebi ebru
yapımında “Ali Kurna” denilen iyi cins kağıt kullanması ve ebru kuruduktan sonra
üzerini iyice mührelemesidir (Birol, 1969, s.4).
Bekir Efendi:
Hayatı hakkında fazla bir bilgi bulunmamaktadır. Bayezid'de Kağıtçılar
Çarşısı'nda yapıp sattığı battal ebrularıyla tanınan Bekir Efendi, aynı zamanda eski
tarz is mürekkebi imalcilerindendir. Devrinde resmi dairelerde kullanılan defterlerin
üzerine geçirilen ve “ali kurna” tabir edilen sağlam Avrupa kağıdı ile yapılmış olan
ebrular Bekir Efendi tarafından yapılmıştır (Derman, 1977, s.48).
Zamanla siyah cilt bezi kullanılması ile alikurnadan vazgeçilmiştir.
(Cansever, 1996, s.56)
Sami Okyay:
Necmeddin Okyay'ın ortanca oğludur. 1910 yılında Üsküdar'da doğmuştur.
Ebruculuğu babasından öğrenmiş ve kısacık ömründe çığır açacak eserler vermiştir.
Aynı zamanda ince bir tezhip, hak (oyma), lake ve şemse tarzı cilt sanatçısı idi. Şark
tezyini sanatları okulunda hocalık yapmıştır (Elhan, 1998, s.17).
Sacid Okyay:
Necmeddin Okyay'ın küçük oğludur. 1915’de Üsküdar'da doğmuştur. 1936
yılından emekliye ayrıldığı 1973 yılına kadar Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde
eski tarz cilt ve ebru hocalığı yapmıştır. 19 Nisan 1999'da vefat etmiştir.
(Çoktan, 1992, s.9)
21
3.1.3 Ebru Yapımında Kullanılan Malzemeler
Ebruda sanatçının esas kullandığı malzemeler, kitreli su ve çeşitli boyalardır.
Ressamın tual üzerinde yaptığını ebru sanatçısı su yüzünde yapmak zorundadır. Ebru
yapmak isteyen, eskiden olduğu gibi bugünde teknesini, boyasını ve diğer
malzemelerini baştan sona kendisi hazırlamalıdır (Altun, 1981, s.27).
Fotoğraf 5: Ebru Yapımında Kullanılan Malzemeler
• Boyalar:
Geleneksel Türk ebrusunda yalnızca suda erimeyen, asit ve kazein içermeyen
ve ışıktan etkilenmeyen doğal boyalar kullanılmaktadır. Boyalar yaklaşık 50x50 cm
boyutlarında düz bir mermer üzerinde, destiseng (el taşı) ile ezilmek suretiyle
hazırlanır. Destiseng, üzerinde boya ezilen mermerle aynı cins mermerden olup,
aşağı yukarı 15cm. uzunluğunda, boyayı ezen yüzü 6-7cm. çapında bir yarım daire
ve üstünde de kullananın tutması için tutamak bulunan bir taştır. Yaklaşık bir avuç
dolusu boya, mermerin ortasına yerleştirilir ve onun da ortası çukurlaştırılarak buraya
su konur ve karıştırmak suretiyle boya çamur hale getirilir. Destiseng, çamur haldeki
boyanın üzerinde 8 çizer gibi dolaştırılarak boya ezilir. Dağılan boyalar bir spatula
yardımıyla tekrar ortaya toplanır. Boyanın ezilip ezilmediği ancak teknede anlaşılır.
Bir müddet tecrübeden sonra ebrucu, hangi boyayı ne kadar ezeceğini öğrenir. Yeteri
22
kadar sulandırıldığında ve doğru öd ayarı yapıldığında kumlanmadan açılan ve
kağıda akmadan tespit olabilen boya yeterince ezilmiş demektir
(http://www.geleneksel-ebru.com/).
Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ana renkler şunlardır:
Tablo 1 :Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ana renkler
Çamlıca toprağı Beyaz Siyah Sarı
Aşı Boyası Kahverengi Kırmızı Lahor Çividi Çamaşır Çividi
Çamlıca toprağı, Lahor Çividi ve Çamaşır Çividi dışında sözü edilen boyalar
nalburlardan, Lahor Çividi ve Çamaşır Çividi ise aktarlardan temin edilmektedir.
Bu renkler kullanılarak elde edilen ara renkler ise şunlardır:
Tablo 2:Geleneksel Türk ebrusunda kullanılan ara renkler
Aşı Boyası Lahor Çividi Koyu Kahverengi
Sarı Lahor Çividi Yeşil
Çamaşır Çividi Kırmızı Mor
Beyaz Siyah Gri
Beyaz
+
Lahor Çividi
=
Açık Mavi
Yukarıda sıralanan renkler, istenilen oranda birbirleriyle karıştırılarak her tür
renk elde edilebilir.
Çamlıca Toprağı: İstanbul'un Çamlıca Tepesi'nde bulunan kırmızı renkli
topraktır. Bir elek ile taşlarından ayıklanarak toplanır. Ezildiğinde tütün rengine
yakın bir renk verir. İsten elde edilen ve bundan dolayı çok hafif olan siyah boyaya
23
katılır. Islah etmek üzere akan boyalara ilave edildiği gibi serpmeli ebruların
serpme boyası olarak ya da yalnız başına kullanılır.
(http://www.geleneksel-ebru.com/)
Beyaz: Üstübeç. Yağsız olanı beyaz boya yapmak için, yağlı olanı (litopon
üstübeci) ise neftli boya hazırlamada kullanılır (http://www.geleneksel-ebru.com/).
Siyah: İsten yapılır. Çok hafif olduğu için tek başına kullanılmaz. Çamlıca
toprağı ile karıştırılır (http://www.geleneksel-ebru.com/).
Sarı: Oksit sarı (http://www.geleneksel-ebru.com/).
Aşı boyası: Oksit kırmızı . İnorganik bir pigmenttir.
(http://www.geleneksel-ebru.com/)
Kahverengi: Oksit kahverengi. Çeşitli tonları vardır. İnorganik bir pigmenttir.
Kırmızı: Suyla karışabilen pigment kırmızı. Organik bir pigmenttir. İnorganik
olanı içerdiği kadmiyumdan ötürü son derece zehirlidir.
(http://www.geleneksel-ebru.com/)
Lahor Çividi: Bebeklerin ağzında oluşan aft hastalığının tedavisi için
kullanılan ilacın hammaddesidir. Gevrek, taş gibidir. Bitkisel ve çok güçlü bir
boyadır. Dövülerek toz haline getirilir (http://www.geleneksel-ebru.com/).
Çamaşır Çividi: Beyaz çamaşırlar için ağartıcı olarak kullanılan mavi bir
tozdur (http://www.geleneksel-ebru.com/).
Boyalara eklenecek su ve ödün ayarı da şu şekilde yapılır: Kitrenin kıvamının
ayarı kontrol edilir. Boya ayarına ödü en az boyanın ayarıyla başlanır. Süt kıvamında
sulandırılan boyanın içerisine, fırça kavanozun kenarına sıyrılıp tekneye
serpildiğinde ebrucunun ustasından gördüğü miktar ölçüsünde açılana kadar öd ilave
24
edilir. Ödü fazla olan boyaların ayarları da ödü az olan boyaların üzerine serpmek
suretiyle yapılır. Çiçek ve hatip ebrusu yapımında kullanılacak olan boyaların
ayarları ise zemin ebrusunun üzerine damlatmak suretiyle yapılır.
(http://www.geleneksel-ebru.com/)
Toprak boyaların Türk ebrusuna verdiği en önemli özellik havdır. Avrupa
ebruları kimyasal boyalar nedeni ile ofset özelliği gösterirken, Türk ebruları toprak
boya nedeni ile hav özelliği taşır (Tanarslan, 1994, s.58).
• Kitre
Fotoğraf 6: Kitre
Ebru sanatının en önemli maddelerinden biridir. Boya serpilecek suya kıvam
ve yapışkanlık vermek için kullanılır. Boyaların su üstünde kalmasını sağlayan
bitkisel bir malzemedir. Beyaz, taze ve topraksız(fiyor) olanı tercih edilir. Kitre
Anadolu’da yetişen geven türü dikenli bitkilerin havayla temas ettiğinde kemikleşen
salgısıdır. Her bölgenin kitresi suya farklı bir kıvam verdiği için ne kadar suya ne
kadar kitre konulacağı hakkında kesin rakamlar verilemez. Her ebrucu sonbaharda
ebru yapmaya başlayacağı zaman bir sene yetecek kadar kitre alır ve birkaç tekne
açtıktan sonra teknesinin alacağı su miktarına ne kadar kitre koyacağının ölçüsünü
bulur. Bu ölçü, içinde kurşunkalem kalınlığında bir çubuk yürütülerek kitre
üzerinde bıraktığı izle bulunur. Doğru ayarda, kitre içinde çekilen çubuk dışarı
alınınca kitre üzerinde bıraktığı iz olduğu yerde kalmalı, ne çekiş istikametinde ileri
ne de lastik gibi geri gitmemelidir. İlk denemede ortalama 7 litre suya 45-50 gr. kitre
konularak birkaç gece şişmesi beklenir. Zaman zaman karıştırılarak kitrenin erimesi
hızlandırılır. 3-4 gün sonra sık dokulu bir torbadan geçirilerek içindeki erimemiş
kitre parçacıkları, çöp ve diğer yabancı maddelerden arındırılır ve tekneye boşaltılır.
25
Kıvamı kontrol edilir ve doğru kıvama gelene kadar su bardağı ile su ilave edilip
iyice karıştırılır. İlave edilen su miktarı ölçüsünce bir sonraki tekne için ıslatılan kitre
miktarı azaltılır ya da su miktarı artırılır (http://www.geleneksel-ebru.com/).
Kitre yerine hilbe (boy tohumu), sahlep, ayva çekirdeği, deniz kadayıfı ve
keten tohumu da kullanılabilir (Çoktan, 1992, s.16).
Kitrenin diğer bir adı da kesiradır. Plaka ve şeritler halinde bulunur. Ebru
yapımında plaka kitreler daha iyi sonuç vermektedir (Göktaş,1987, s.23).
Kitre kuru havadan olumsuz etkilendiği için suyu uçarak katılaşır. Bu nedenle
ortamın nemli olması gerekir (Tanarslan, 1994, s.58).
• Sığır Ödü
Fotoğraf 7: Sığır Ödü
Kitre üzerine serpilen boyaların batmadan yüzebilmeleri için boyalara bir
damlalık yardımıyla safra asitleri içeren sığır ödü katılır. Bozulmasını önlemek için
öd suyu önceden kaynatılarak saklanmalıdır. Sığır ödü yerine aynı amaçla koyun
ödü, kalkan balığı ödü, pitrik asit ve tütün yaprağı suyu ya da haraza suyu da
kullanılmaktadır. Öd suyundaki safra asitleri zamanla boyayı parçalamaya devam
ederek kağıt üzerinde tamamen pürüzsüz, kadife yumuşaklığı görünümü sağlar. Yağ
kullanılması ebruyu bozar; öd yerine sentetik olarak hazırlanan karışımlar aynı
güzelliği vermemektedir (Ay, 1994, s.57).
.
26
Kalkan balığı ödü kumlu ebru yapımında daha iyi sonuç vermiştir.
(Derman, 1977, s.11)
• Kağıt
Boyayı iyi emen, dayanıklı, aharsız ham kağıtlara yapılan ebrular daha
güzeldir. Eskiden “alikurna” denilen kağıt tercih edilmiştir (Yazır, 1982, s.162).
Türk ebruculuk geleneğinde kağıt terbiye edilmez ve tekneden sıyrılarak
çıkarılır (Cansever, 1996, s.164).
Kağıtlar mat olmalıdır. Parlak kağıtlar emme özelliği az olduğu için tercih
edilmemektedir. Kağıtlar daha önceden tekne boyutunda hazırlanmalıdır.
(Göktaş, 1987, s.22)
Boyanın kağıda daha iyi tutunmasını sağlamak için kağıt önceden %10 luk
dialüminyum trisülfat çözeltisi ile ıslatılmalıdır (Ay, 1994, s.57).
• Tekne
Fotoğraf 8: Ebru Teknesi
Tekne, içinde ebru yapılan kaptır. Çam, çinko ya da galvanizden olmalıdır.
Ahşap kullanılırsa su kaçırmaması için ziftle yapıştırılmalıdır. Dikdörtgen teknenin
derinliği 6cm. boyu ise kullanılacak kağıdın tabaka boyuna göre saptanmalıdır
(Cansever, 1996, s.150).
27
Teknede ideal ölçü 35 x 50cm. dir. Tekne kağıt suya yatırıldığı zaman
genişleyeceği için kağıt boyutundan bir miktar daha büyük olmalıdır.
(Çoktan, 1992, s.13)
Uzun kenarlarından ebrucuya yakın olanına, ebruyu tekneden sıyırırken
kağıdı çizmemesi için 2-3mm kalınlığında bir mil kaynattırılmalıdır.
Çinko ve galvaniz dışında diğer malzemelerden yapılan teknelerin bir kısmı
boyaların yayılmasını engellemektedir (Tanarslan, 1988, s.13).
Mustafa Düzgünman'ın ebru yapımında kullandığı malzemeleri ve bazı
ebruları Galata Mevlevihanesi'ndeki DÜZGÜNMAN odasında sergilenmektedir.
• Fırça
Fotoğraf 9: Ebru Fırçası
Boyaları tekneye serpmeye yarayan alettir. Türk ebrucusu fırçasını kendi
sarar. Ebru fırçası atın kuyruk kıllarının bir dala sarılması ile yapılır. Kılların
bağlanmasında oltaya iğne bağlarken kullanılan düğümsüz bağlama kullanılır. Fırça
kavanozda dura dura kıvrılır ve bu kıvrık şekil, fırçanın sarım şeklinden dolayı
ortasında oluşan boşlukla beraber Türk Battal deseninin ortaya çıkmasına sebep olur.
Bu nedenle yağlıboya ya da suluboya fırçaları Türk ebrusunda kullanılmaz. Fırça
sararken kılların daha iyi tespit olması için herhangi bir yapıştırıcı kullanılmaz,
çünkü fırça kavanozda boyayla birlikte bırakılır. Eğer tutkal kullanılırsa içindeki
kimyasallar boyaya karışır (http://www.geleneksel-ebru.com/).
28
Ebru fırçası 25-30cm. uzunluğunda ve serçe parmak kalınlığında olmalıdır
(Kuşoğlu, 1994, s.120).
Küflenmeye dayanıklı olması ve esnekliğinden dolayı gül dalı; daha kalın
telli olduğu için yaşlı at kuyruğu kılı alınıp naylon veya misina ile sarılan fırçalar
daha uygundur (Ay, 1994, s.57).
• Neft
Terebentin adı verilen bir cins yağ vasıtası ile ebru üzerinde benek şeklinde
boşluklar açmaya yarayan maddedir (Göktaş,1987, s.27).
Eskiden Eğriboz adasından gelen çam nefti kullanılmasına rağmen artık
bulunmamaktadır. Neftli ebru yapımında ancak tabii olanı kullanılır. Neft, ayrı bir
kaba ayrılan boyaya damla damla istenen sonuç alınıncaya kadar denenerek ilave
edilir. Neftli boyaya batırılan fırça iyice temizlenmeden normal boya kavanozuna
sokulmamalıdır (http://www.geleneksel-ebru.com/).
• Taraklar
Fotoğraf 10: Taraklar
Ebru yapımında boyalara desen vermek için tarak şeklinde bir alettir. Çeşitli
boy ve şekillerde olup ebrucu tarafından da yapılabilir. İnce uzun çıta üzerine eşit
aralıklarla paslanmaz çelik tellerin tarak dişleri gibi dizilmesi ile elde edilir. Tellerin
inceliği de isteğe bağlıdır (Elhan, 1998, s.5).
29
• Bizler
Fotoğraf 11: Biz Takımı
Tekneye boya damlatmak, yüzeyindeki boyaya şekil vermek ya da kitreyi
karıştırmak için muhtelif kalınlıklarda olan aletlere biz denilir. Bunların arasında,
aynı cins telden 15-20 tanesinin bir araya sarılmasıyla oluşturulan tel ise sümbül
yapımında kullanılır. Bizler, farklı kalınlıklarda tellerden ya da çivilerden imal
edilirler ve mutlaka paslanmaz malzemeden yapılmalıdırlar.
(http://www.geleneksel-ebru.com/)
• Su
Ebru yapımında kullanılan suyun özel içme suyu olması, kireç derecesi düşük
ve bekletilip süzülmüş olması gerekmektedir. Kaynatılmış ve bekletilmiş su da
kullanılabilir. Eskiden yağmur suyu kullanılmıştır. Suya, kireç düşüren calgon
katılmak sureti ile elde edilen kireci düşük su da kullanılabilir.
(Barutçugil, 1999, s.39)
• Desteseng Taşı
Fotoğraf 12: Desteseng Taşı
30
Ebruda kullanılacak olan boyaları ezmeye yarayan taştır. Bu taş genellikle
mermerden yapılır. Bunu yanında çakmaktaşından veya camdan da yapılabilir.
Destizenk ve el taşı olarak da bilinir (Elhan, 1997, s.48).
• Çıta
Fotoğraf 13: Ebru Kurutma Çıtası
Ebru teknesinden ıslak olarak çıkan ebruların kuruması için bırakıldıkları
tahta pervazlara verilen addır. Bu çıtalar üç, üç buçuk cm eninde iki metre
boyundadır. Beş çıta, aralarında beşer cm boşluklarla yan yana konulur. Ebrular
bunların üzerine serilir. Birinci sıra dolduğunda, ikisi kenarlara, biri ortaya üç takoz
aralığı sağlamak için yerleştirildikten sonra yine üst üste dizilmeye devam edilir
(Göktaş, 1987, s.13).
• Kürek
Fotoğraf 14: Kürek
Mermer üzerinde ezilen boyaları toplayıp ana kaplara koymaya yarayan
alettir (Elhan, 1998, s.5).
31
• Kap
Fotoğraf 15: Boya Kabı
Ebru yapımında boyaları koymaya mahsus muhafazalara verilen addır. Boya
kabının cam olması önemlidir. Metal ve plastik kaplar ödün ve boyanın çözündürme
ihtimaline karşın, boyayı ve ebruyu bozmaması için kullanılmaz.
(Göktaş, 1987, s.22)
3.1.4 Ebrunun Yapılışı
Ebru yapmak, fizik ve kimya bilimi yöntemleriyle açıklanabilen bir işlemdir
ve fiziksel bir takım parametrelerin etkisindedir. Bunların en önemlileri havanın
sıcaklığı ve nemidir. Teknik olarak her ne kadar her mevsimde ebru yapılabilse de
gerçek anlamda kaliteli ve ebrucuyu tatmin edecek ebrular ancak 18-20 derece
sıcaklık ve % 60 bağıl nemin altında yapılabilir (Arıtan, 2002, s.331).
Uygun ortam sağlandıktan sonra ebru yapımına geçilir. Daha önce
hazırlanmış olan kitre yavaşça tekneye boşaltılır. Kitrenin koyuluğu sahlep kıvamına
gelinceye kadar su ilave edilerek istenilen kıvama getirilir. Kitre boşaltılırken veya
su ilavesi yapılırken köpükler ve hava kabarcıkları oluşabilir. Bu durumda tekne
boyutunda kesilen kağıtlar 5-10 kez kitre üzerine bırakılır ve alınır. Kenarda toplanan
köpük ve hava kabarcıkları elle köşeye sıkıştırılıp dışarı alınır. Kitrenin
elektriklenmesini önlemek için 10-15 kağıt kitre üzerine atılır ve alınır. Tekne içine
boşaltılan kitrenin kaymak tutmaması için üzeri bir kağıtla kapatılır ve bir iki gün
dinlenmeye bırakılır. Böylece kitre oda sıcaklığına uyum sağlar (Elhan, 1998, s.6).
32
Kitre dinlendikten sonra tekne etrafında boyaların öd ayarı yapılmalıdır.
Önceden ezilmiş boyalardan az miktarda, fincan gibi küçük kaplara alınıp, su
yüzünde fazla yayılması isteniyorsa fazla öd, istenmiyorsa az öd ilave edilir. Daha
sonra bu boyaların kitre üzerinde ayarı yapılır. Kullanılacak renk sıralamasına göre
en alttaki rengin ödü en az olmalı ve üzerine atılacak her renge biraz daha öd ilave
edilmelidir (Arıtan, 2002, s.332).
Kullanılacak boya atılmadan önce her defasında içindeki fırça ile iyice
karıştırılır ve fırçadaki boyanın fazlasını iki parmakla hafifçe sıkarak veya fırçayı
kavanozun kenarına sıyırarak alınır. Fırçayı diğer elin işaret parmağının iç kısmına
vurarak boya kitreli suya serpilir. Serpme işi 15-20cm. mesafeden ve tekneye hemen
hemen paralel soldan başlayarak sağa doğru yapılır (Arıtan, 2002, s.332).
Serpme esnasında el hareketinin ritmik olmasına ve boyanın su yüzünde
homojen olarak dağılmasına dikkat edilmelidir.
Klasik ebruda renk versiyonu, genellikle koyu renkten açığa doğru
sıralanmaktadır (Arıtan, 2002, s.332).
Suya serpilen boyalar, içindeki ödün derecesine göre kitreli suyun üstünde
yayılmaya başlar ve renkler birbirinin arasına girer. Ödün bir vazifesi de, boyaların
birbirine karışmadan, ayrı ayrı renklerini koruyabilmelerini sağlamaktır. Ebru yapan
kişi, teknede oluşan şekillere bir noktadan sonra uymak zorundadır. Bunda kitreli
suyun yoğunluğu, kirlilik derecesi, boyaların öd ile karışma derecesi, havanın
sıcaklığı ve nemi önemli rol oynamaktadır (Derman, 1994, s.56).
Bütün ebru çeşitleri aynı teknede yapılır. Çiçekli ebru dışındaki ebruların
kitrenin kıvamına bağımlılığı fazla olmamasına rağmen çiçekli ebru yapabilmek için
kitrenin kıvamının buna göre ve kitrenin kıvam ayarı bahsinde açıklandığı gibi
yapılması doğrudur. Çiçekli ebru yapılan teknede hafif ebru dahil bütün ebru çeşitleri
yapılabilir. Kumlu ebru dışında bütün ebrulara, boyalar tekneye bir fırça yardımıyla
serpilerek başlanır (http://www.geleneksel-ebru.com/).
33
Ebru yapımında önce battal denilen ebru çeşidi ile başlanır. Çünkü battal
ebru, ebru sanatının temel formudur. Battal ebruya hakimiyet geliştikçe diğer
usullere geçmek mümkündür.
Ebrunun koyu ya da açık renk olması kitrenin kıvamına bağlıdır. Koyu renk
ebru isteniyorsa koyu kitre, açık renk ebru isteniyorsa sulu kitre tercih edilir.
(Derman, 1977, s.12).
Ebrunun tamamlandığı an, kağıt teknenin sağ veya sol yanından itibaren son
derece dikkatli bir şekilde tekneye yatırılır. Eğer hava kabarcığı kalmışsa bunlar iğne
ucu ile delinerek giderilir. Kağıt hafifçe sıvazlanır ve ebrucu teknenin geniş
kenarının kendine bakan tarafından sağ ve sol uçlarından tutarak tekne kenarından
itibaren kağıdı sıyırarak kaldırır ve kağıda yapışan fazla kitreyi akıtır. Ebru rafa
serilerek kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra mührelenir (Elhan, 1998, S.7).
Desenlerin kağıda geçmesi 10-15sn. yeterlidir (Cansever, 1996, S.56).
Kurutma işlemi uzun çıtalar üzerinde ve gölge bir yerde yapılmalıdır
(Ersoy, 1989, S.26).
Ebru alındıktan sonra yeni bir çalışmanın yapılması için önceki ebrudan kitre
yüzeyinde ve tekne kenarında kalan artık boyaların temizlenmelidir. Bu nedenle
tekneye yatırılan bir kağıt ebru alır gibi kaldırılır.
Ebrunun yapılmadığı veya küçük boşluklarda kitreli suyun yüzeyi bir kağıtla
örtülmelidir.
34
Ebrunun yapım aşamalarının resimlerle gösterilmesi:
Şekil 16:
Fotoğraf 16: Suda bekletilmiş kitre Fotoğraf 17: Kitrenin süzülmesi
Fotğraf 18: Kitrenin tekneye süzülmesi Fotoğraf 19: Kitrenin kaymak
tutmaması ve kirlenmemesi için
üzerine gazete örtülmesi
Fotoğraf 20: Boyanın hazırlanması Fotoğraf 21: Boyanın su üzerindeki
açılımının kontrol edilmesi
35
Fotoğraf 22: Boyanın atılması Fotoğraf 23: Gelgit ebru yapımı
Fotoğraf 24: Şal ebru yapımı Fotoğraf 25: Taraklı şal ebru yapımı
Fotoğraf 26: Taraklı gelgit ebru yapımı Fotoğraf 27: Taraklı gelgit ebru
36
Fotoğraf 28: Kağıdın tekneye yatırılması Fotoğraf 29: Kağıdın sıyrılması
Fotoğraf 30: Tekneden çıkan ebru Fotoğraf 31: Ebrunun çıtaya
serilmesi
Fotoğraf 32: Tekneye gazete örtülmesi Fotoğraf 33: Gazetenin sıyrılarak
artık boyaların alınması
37
3.1.5 Ebru Çeşitleri
• Battal Ebru
Fotoğraf 34: Battal Ebru (A.Babaoğlu)
Boyaların sadece fırça yardımıyla kitre üzerine serpilmesiyle oluşturulan ve
iğne ya da tarak gibi herhangi bir şeyle müdahale edilmeden yapılan mermer desenli
ebru çeşididir. Yapılan işlem bakımından en basit ebru olmasına rağmen sonuç
itibarıyla yapımı en zor ebrudur. Kumlu ebru dışında bütün ebruların yapımında ilk
işlem battal ebrudur. Ebrucunun bütün ustalığı yaptığı battal ebrulardan belli olur,
çünkü ard arda atılan boyaların öd ayarları doğru yapılmazsa ya kitre yüzeyinde
boyalar arasında kalan renksiz damarlar mermer damarından daha büyük olur ki buna
ebrucu dilinde “falso” denir ya da boyalar sıyrılırken akar ve birbirine karışır. Batılı
ebrucular, boyaların böyle akmasından kurtulmak ve işi kolaylaştırmak için kağıdı
ebrulamadan önce şapla terbiye ederek boyaların akmasını engellemeye çalışırlar
(http://www.geleneksel-ebru.com/).
• Somaki Ebru
Fotoğraf 35: Somaki Ebru (A.Babaoğlu)
Battal ebrunun en son atılan rengi fırça kavanozun içine sıkıldıktan sonra
serpilerek yapılır. Sık damarlı Somaki mermerine benzeyen bir ebrudur.
(Göktaş, 1987, S.27)
38
• Neftli Battal Ebru
Fotoğraf 36: Neftli Battal Ebru (A.Babaoğlu)
Battal ebrunun en son atılan rengi neftli bir boyadan seçilerek yapılır.
(Derman, 1994, S.56)
• Serpmeli Battal Ebru
Fotoğraf 37: Serpmeli Battal Ebru (A. Babaoğlu)
Battal ebru yapıldıktan sonra Çamlıca toprağı veya benzer bir açık renkli
boyanın, fırça kavanoza iyice sıkıldıktan sonra serpilmesiyle yapılır. Bu boyaların
ödü az olduğu için ebru üzerinde nokta nokta kalırlar (Derman, 1994, S.56).
• Gel Git Ebru
Fotoğraf 38: Gel Git Ebru (A.Babaoğlu)
Battal ebru yapıldıktan sonra kalınca bir bizle teknenin önce bir kenarına
sonra diğer kenarına paralel bir ileri bir geri karıştırılarak yapılır.
(Kuşoğlu, 1985, S.11).
39
Üzerine battalda olduğu gibi serpme de yapılabilir. Taramalı ebru olarak da
bilinir (Göktaş, 1987, S.20).
• Şal Ebrusu
Fotoğraf 39: Şal Ebrusu (S.Özçimi)
Anadolu’da kullanılan bele bağlanan şal desenlerini andırdığı için bu adı
aldığı söylenmektedir. Gelgit ebrusu yapıldıktan sonra kalın bir biz kullanılarak
sağdan sola açılmak suretiyle yapılır (Göktaş, 1987, S.27).
Üzerine serpme de yapılabilir.
• Taraklı Ebru
Fotoğraf 40: Taraklı Ebru (A.Babaoğlu)
Gelgit ebrusu yapıldıktan sonra taraklardan birisinin son yapılan gelgitin
yönüne dik yönde teknenin bir kenarından tarağın dişleri kitreye temas edecek kadar
sokulup diğer kenarına doğru çekilmesiyle yapılır. İstenirse ince bir bizle taraktan
sonra şal ebrusunda yapıldığı gibi boya serbest olarak da karıştırılabilir.
(Çoktan, 1992, S.329).
Bu tarz, daha çok Avrupa’da benimsenmiştir. Burada çok ince tarakla
yapılmış ebrulara rastlanmaktadır (Göktaş, 1987, S.28).
40
• Zemin Ebrusu
Aynı boyadan az ödlü, çok ödlü ve neftli olarak üç kavanoz boya hazırlanır.
Bunlar kullanılarak battal ebru yapılır. Neftli boya yerine Çamlıca toprağı gibi açık
renkli bir başka boya da serpilebilir (http://www.geleneksel-ebru.com/).
Hatip ve çiçekli ebruların altındaki açık renk fondur (Göktaş, 1987, s.31).
• Hatip Ebrusu
Fotoğraf 41: H.Menekşe (M.Düzgünman) Fotoğraf 42: H.Yıldızlı (S. Mandıracı)
Fotoğraf 43: H.Mütenevvia (M.Düzgünman) Fotoğraf 44: H.Çarkıfelek
(M.Düzgünman)
Fotoğraf 45: H.Taraklı Yürek (M.Düzgünman) Fotoğraf 46: H.Yürekli
(M. Düzgünman)
XVIII. yy.da Ayasofya Camii Hatibi Mehmet Efendi tarafından ilk kez
yapıldığı için onun adı ile anılmaktadır (Kuşoğlu, 1985, s.10).
41
Yapımı: Önce hafif bir renkle zemin ebrusu yapılır. Zemin ebrusunun
üzerine, 35x50 cm boyutlarında bir tekne için teknenin uzun kenarı boyunca beş, kısa
kenarı boyunca da dört sıra olacak şekilde eşit aralıklarla öd ayarı hatip ebrusuna
göre yapılmış bir renk damlatılır. Kitrenin üzerinde dört sıra halinde ve her sırada beş
olmak üzere hazırlanan renklerin ortalarına ikinci ve daha sonra üçüncü ve istenirse
daha fazla sayıda renk damlatılarak iç içe halkalar elde edilir. Bu halkalara bir iğne
yardımıyla şekil verilerek yürek, taraklı yürek, çark-ı felek, yıldız, mütenevvia ve
menekşe gibi hatip desenleri yapılmaktadır. Hatip ebruları, levha kenarlarında her bir
sırası yazının bir kenarına gelecek şekilde dış pervaz, koltuklu levhalarda koltuk
boşluklarında koltuk ebrusu ve yan kağıdı olarak kullanılır.
(http://www.geleneksel-ebru.com/)
Hatib-i mütenevviada kağıt üzerinde bütün ebru çeşitleri bulunur. Diğer hatip
ebrularında olduğu gibi bazen düzgün aralıklarla, bazen de kağıdın yanlamasına
olarak gelişi güzel yerleştirilmesi ile yapılır. Mustafa Düzgünman’ın yaptığı bazı
mütenevvia çeşitlerinin aralarında çiçekler de bulunur (Göktaş, 1987, s.21).
• Çiçekli Ebru (Necmettin Ebrusu)
Fotoğraf 47: Çiçekli Ebru (A.Babaoğlu)
Zemin ebrusu yapıldıktan sonra önce hazırlanan yeşil boyadan damlatılarak
oluşturulan yuvarlaklara, uygun kalınlıkta bir biz kullanılarak sap şekli verilir. Daha
sonra sapların uçlarına yapılacak çiçeğe uygun renk damlatılarak yine
uygun kalınlıkta iğne ve bizlerle bunlara çiçek şekli verilir. Yan kağıdı olarak
kullanılacak çiçekli ebrulara, cilt kapağı kaldırıldığında birisi kapak üzerinde birisi
de karşısında kullanılmak üzere birbirinin aynısı iki çiçek yapılır. Sümbül çiçeğini
yapmak için biraz değişik metot uygulanır. Sümbül çiçeği için özel hazırlanmış,
birçok uçları olan bir tel kullanılır. Bu tel istenilen renge batırılarak tekneye
42
yaklaştırılır. Boyalar, misket büyüklüğünde taneler halinde genişler. Daha sonra bu
taneler tel veya atkuyruğu kılı vasıtası ile sümbül çiçeğinin kıvrımları haline getirilir.
Necmettin Okyay tarafından 1918 yılından itibaren esaslı olarak yapılmaya
başlanmıştır. Lale, karanfil, menekşe, kasımpatı, papatya, sümbül, gül ve gelincik
çiçekli ebru çeşitleridir. Papatya hariç hepsi Necmettin Okyay tarafından
bulunmuştur. Onun yeğeni olan Mustafa Düzgünman, bu çiçeklere papatyayı ilave
etmiş ve diğer çiçek türlerini de ıslah ederek daha tabii bir hüviyet kazandırmıştır
(Göktaş, 1987, s.13).
• Koltuk Ebrusu
Fotoğraf 48: Koltuk Ebrusu (A.Babaoğlu)
Hüsn-ü hat levhaların koltuk tabir edilen boşluklarında kullanılmak üzere
küçük çiçekli ebrulardan yapılır (Arıtan, 2002, s.336).
Kağıt üzerinde aynı tür ve renkten çiçek olabileceği gibi farklı renk ve türden
de olabilir (Göktaş, 1987, s.24).
• Kumlu Ebru
Şekil 27: Kumlu Ebr
Fotoğraf 49: Kumlu Ebru (A.Babaoğlu)
Ebru teknesinin sonuna doğru, suyu ve ödü az olan Lahor çividinin (başka
boyalar da kullanılabilir), bir damlalık yardımıyla teknenin ortasına ya da bir
kenarından ama hep aynı noktaya ya da noktalara damlatılması suretiyle teknenin
43
yüzeyi doldurularak yapılır. Boya çatlar ve kumlu bir hal alır. Kumlu ebru tekneden
alınırken çok dikkat edilir çünkü çatlamalar elde edebilmek için fazla boya
damlatıldığından ve boyanın ödü zaten az olduğundan boya akabilir.
(Barutçugil, 1999, s.70)
Kağıt tekneye sürtünmeden alınır (Çoktan, 1992, s.33).
Kumlu ebru yapımında Sacid Okyay’ın buluşu ile sığır ödü yerine
kalkanbalığı ödü kullanmak daha iyi sonuç vermiştir (Derman, 1977, s.15).
• Kılçıklı Ebru
Fotoğraf 50: Kılçıklı Ebru (T. Taslacıoğlu)
Kumlu ebrunun yapımı esnasında meydana gelen noktaların irileşerek V
harfini adlandırır şekiller almasıyla oluşur (Cansever, 1996, s.152).
• Bülbül Yuvası Ebru
Fotoğraf 51: Bülbül Yuvası Ebru (S.Özçimi)
Küçük taneli battal ebru üzerine, bir iğne yardımıyla dıştan içe doğru spiraller
yapılır. Bu spiraller içten dışa doğru da olabilir. Taraklı ve gelgit desenlerinin üzerine
de bülbül yuvası yapılabilir. Bülbül yuvası bir biz yardımı ile tek tek ya da geniş
aralıklı kalın uçlu bir tarak ile hatta tüm tekneyi kaplayarak, özel bir taraf yardımı ile
bir seferde de yapılabilir. Bu tarakların diş aralıkları yapılmak istenen bülbül yuvası
44
deseni ve en az yarıçapı kadar tekne boyundan küçük olmalıdır ki spiral hareketi
rahatlıkla yapılsın (Barutçugil, 1999, s.69).
.
• Hafif Ebru ( Fon Ebrusu)
Fotoğraf 52: Hafif Ebru (M.Düzgünman)
Bu ebru genellikle hattatlar tarafından üzerine yazı yazmak amacı ile
kullanılır. Genellikle şal ve taraklı desenleri kullanılarak açık renklerle yapılır. Hafif
ebru tekne temiz olduğu zaman yapılır; çünkü hattatlar bu ebrulu kağıdı yazıya fon
olarak kullanırlar (Elhan, 1998, s.8).
Hafif ebrulu kağıtlar, yaklaşık 12x21 cm. büyüklüğünde kesilip aharlanarak
Ta’lik hattı ile kıtalar ve meşkler yazılmasında çok kullanılmıştır.
(Derman, 1977, s.15)
• Yazılı Ebru
Fotoğraf 53: Katıa’lı (Kalıplı) Yazılı Ebru (A.Babaoğlu)
Yazılı ebrunun mucidi Necmeddin Okyay'dır. Onun ta'lik Lafza-i Celal'i,
Türk ebru tarihindeki en ünlü yazılı ebrudur (Derman, 1977, s.21).
Yazılı ebru iki şekilde yapılır: İlkinde yazı bir kağıda yazılıp kenarlarından
kesilerek ebrulanacak kağıdın üzerine yapıştırılır. Kağıt ebrulandıktan sonra
yapıştırılan kağıt çıkarılır ve bu suretle kapatılan kısım ebrulanmamış olur. Böylece
45
yazı görünür. İkincisinde ise yazı arap zamkı ile yazılır ve kuruduktan sonra tekneye
batırılır. Böylece arap zamklı olan kısımlar ebrulanmaz ve yazı görünür.
(Yazır, 1982, s.162)
Bugün yazılı ebru türünde Necmeddin Okyay’ın izinden giden en önemli
sanatçılardan biri Feridun Özgören’dir (Schıck, 1988, s.21).
• Akkaseli Ebru
Fotoğraf 54: Akkaseli Ebru (S.Özçimi)
Kelime “Aks” kökünden gelmektedir (Göktaş, 1987, s.11).
Eskiden hat sanatı mahsullerinin meydana getirilmesinde kağıdın yazı
yazılacak kısmının ayrı, etrafının da ayrı renge boyanmasına verilen addır. Bir
kağıdın yazı yazılacak kısmının kendi rengi ile kalması istenildiğinde o bölüme arap
zamkı sürülür, bu kağıt ebru teknesine batırılınca zamklanan kısım ebruyu almaz.
Dolayısı ile kağıdın dış kısmı ebrulanmış olur (Çoktan, 1992, s.35).
• Ebrulu Minyatür
Fotoğraf 55: Ebrulu Minyatür (A.Babaoğlu)
46
Dünya ebru tarihinde örnekleri görülen ebrulu minyatürler de yazılı ebrular
gibi kalıp kullanılarak yapılır. Farklı renkte ebrulanacak her bölge için ayrı bir kalıp
hazırlanır. Yanda görülen minyatür, aynı kağıdı dokuz kere ebrulamak suretiyle
yapılmış, eller, yüz ve tahrirler minyatür sanatçısı Sn. Şehnaz Özcan tarafından
boyanmıştır (http://www.geleneksel-ebru.com/).
3.1.6 Ebrunun Günümüzdeki Durumu
Türk süsleme sanatları içinde özel bir yere sahip olan ebru günümüzde
uygulandığı yer, kullanım alanları ve uygulanan teknikler açısından geçmişe göre
farklılıklar göstermektedir.
Geleneksel Türk ebru sanatı başlangıçta hat ve cilt sanatlarının yardımcı bir
kolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Hafif renklerle yapılan ebru üzerine yazı
yazılmıştır. En çok kullanıldığı alan ise ciltçiliktir (Mandıracı, 1994, s.296).
Ebru kıt’a, levha ve murakkaların dış pervazlarında, yazı koltuklarında,
yazılarda fon olarak, çarküşe ciltlerinde, ebrulu şemse ciltlerde, ciltlerde yan kağıdı
olarak, mahfazalarda ve ferman kabı olarak kullanılmıştır (Derman, 1977, s.54).
Günümüzde de kağıt ebrunun ana malzeme olarak kullanılmaktadır. Kullanım
alanları da geçmişle hemen hemen aynı olup, yeni uygulama alanları da doğmuştur.
Günümüzde kağıt dışında çeşitli kumaş ve perde üzerine, deri üzerine, cam üzerine,
keçe üzerine, eşarp ve fular, kravat üzerine, çini ve seramik üzerine, kitap ve defter
kabı olarak, ahşap üzerine ve duvar kağıdı olarak da kullanılmaktadır.
Mustafa Düzgünman ebrunun kağıt dışında başka objeler üzerine
uygulanmasına karşı çıkarak “Her şeyden önce, ebru bir kağıt bezeme sanatıdır.
Soyut resim elde etmek uğruna ebru sanatımızı katletmenin bir anlamı yoktur. Hele
hele fayansa, tahtaya, cama ebru yapmakla bu sanat ileriye götürülmüş olmaz”
demiştir (http://www.turkislamsanatlari.com/).
47
Fuat Başar ise bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getirmiştir:
“Hattatlar, ciltçiler ve kompozisyon olarak duvarlarda kullanım alanları arttı. Son
zamanlarda perdelerde de denediler. Bütün bunlar piyasaları canlandırıyor tabi…ama
bütün bunlar ebru sanatçısını ihya etmez. Günümüzde değişik sahalarda
kullanılmaya çalışılıyor. Mesela: Ahşap, seramik, fayans ve ipek üzerine çalışma
yapılıyor. Ebrunun üzerine alındığı zemin değişince kullanılan boyaların da
mahiyetinin değişmesi icap ediyor. Bu da ebrunun özelliğini bozuyor”.
(http://www.turkislamsanatlari.com/)
Ebrunun her devre uyan modern bir görünüşü vardır. Kullanım alanlarını
genişletilmesi ebrunun yeniden popüler olmasını sağlamıştır. Ayrıca ebru ile ilgili bir
ticari piyasanın da oluştuğu gözlenmektedir. Günümüzde perde, cam, kravat, tabak,
fayans kaplamalar yapıldığı gibi, çeşitli çiçek desenleri içeren ve insanda üç boyutlu
intiba veren soyut resim denemelerine de rastlanmaktadır.
(http://www.turkislamsanatlari.com/)
Çağımızda ebru yardımcı sanat olmaktan çıkmış ve tek başına resim sanatı
gibi değerlendirilmeye başlanmıştır. Sayıları az da olsa bu sanatı icra eden genç
sanatçıların ebruları artık resim gibi duvarlara asılmaktadır. Necmettin Okyay,
Mustafa Düzgünman ve Niyazi Sayın gibi eski ustalar ebruyu tek başına çerçevelenir
hale getirmişlerdir. Genç nesle bu yolu açmışlardır.
(http://www.turkislamsanatlari.com/)
Genç kuşak sanatçılarımızdan Taşkın Savaş ebruyu cilt kapaklarının içinden
günümüz odalarının duvarlarına taşımıştır. Özenle hazırlanmış paspartuların içinde
ebrunun her türü, geleneksel sanatın günümüz mekanındaki süsleyici işlevine açık bir
örnek olmuştur. Kitap kapağında ve hat kenarında yaşatamadığımız bu sanatın,
duvarlarımızda soyut panolar olarak yaşatabileceğimize de iyi bir örnek vermiştir
(Altun, 1981, s.27).
48
Taşkın Savaş bu konudaki düşüncelerini şöyle belirtmiştir:
“Geçmişte Türk el sanatlarının en başta geleni olan hat sanatının yardımcı unsuru
olarak kullanılagelmiş olan ebruya, günümüzün sanat anlayışına -özellikle soyut
resim geleneğine- uygun bir biçimde yeni uygulama sahaları ve böylelikle asırlık bir
sanata çağımızda yaşam ve gelecek nesillere intikal imkanı sağlamak başlıca
arzumuzdur” diyerek belirtmiştir (Altun, 1981, s.28).
Eski sanatlardan günümüze en çok uyanı ebru sanatıdır. Soyut resim
anlayışına çok yaklaştığı için ebru bir tablo gibi çerçevelenerek duvarlara
asılmaktadır (Uzel, 1988, s.5).
Bir ara ilgisizlikten unutulmaya yüz tutan ebru, bugünlerde özellikle
hanımların ilgi gösterdiği bir sanat haline gelmiştir. Kullanım alanı genişletilmiş ve
tek başına bir sanat olarak kabul görmeye başlamıştır. Artık ebrulu camlar, kravatlar,
perdeler, kumaşlar yapıldığı gibi çeşitli çiçek desenleri, üç boyutlu intiba veren
tablolar ve soyut resimlerle daha ileri denemeler yapanların sayısı hızla artmıştır
(Uyar, 1992, s.18).
Süheyl Ünver’e göre “Türk tezhiplerini ve ebrularını yalnızca sevmek kafi
değildir. Onlardan evlerimizde karşımızda bulunduralım. Bunları hangi misafirleriniz
görse beğenir ve Türkün ince sanat zevkleriyle onlarında gözleri gıdalanır. Türk
tezhibini ve ebrusunu sevmek kendimizi sevmek demektir.” (Ünver, 1944, s.6).
Ebru her şeyden önce bir kağıt sanatıdır. Öncelikli kullanım alanları da
kağıtla yapılan ebrulardır. Ama, değişen şartlarla birlikte bugün, ebru artık kağıt dışı
alanlarda ve malzemelerde de uygulanmaktadır. Burada ebrucuya düşen görev, klasik
ebrunun özelliklerini bozmadan ve yozlaştırmadan yeni malzemelere uygulamaktır.
Bunu yaparken de, yaptığı işin ebru olduğunu hiç unutmamalı ve ortaya çıkaracağı
şeyin, teknedeki boyayı değil orada yaptığı ebruyu malzemesi üzerine almaya dikkat
etmeli, en önemlisi de bu malzemeler güzel bir ebru yapamayan insanların kaçtığı ve
sığındığı bir liman olmamalıdır (http://www.turkislamsanatlari.com/).
49
Günümüzdeki ebru uygulamaları klasik uygulamalar, neoklasik uygulamalar,
modern ve Batı etkisindeki uygulamalar ve köksüz, kötü uygulamalar olarak
sınıflandırılmaktadır (Arıtan, 2002, s.337).
• Klasik uygulamalar
Günümüz ebru ustalarından Alparslan Babaoğlu, Fuat Başar, Sabri
Mandıracı, Sadrettin Özçimi ve bu ekolden gelen genç ebrucular malzeme ve teknik
olarak klasik olan yoldan ayrılmadan geleneğe bağlı olarak ebru yapmakta ve bu
ekolü geliştirmeye çalışmaktadırlar (Arıtan, 2002, s.337).
• Neoklasik uygulamalar
Bu alanda ebru yapan sanatçılar Niyazi Sayın, Timuçin Tanarslan, Feridun
Özgören ve Salih Elhan’dır. Bu sanatçılar teknik olarak klasik ebruya bağlı olmakla
birlikte malzeme ve form olarak yenilikçi kabul edilen ebrular yapmaktadırlar
(Arıtan, 2002, s.337).
• Modern ve Batı etkisindeki uygulamalar
1980’den itibaren gelişen bir ekoldür. Teknik, malzeme ve form olarak hiçbir
şekilde geleneğe bağlı olmayan ve birçoğu Batı etkisindeki uygulamalardır. Bu tarz
çalışan ebrucuların çoğunun Amerikalı ebrucu Christopher Weimann’dan
etkilendikleri anlaşılmaktadır. Bu ebrucular Nedim Sönmez, Peyami Gürel, Ahmet
Çoktan, Hikmet Barutçugil ve Ahmet Saral’dır (Arıtan, 2002, s.337).
Nedim Sönmez geleneğe bağlı kalmadan ebruda resim geleneğini ilk
uygulayan Türk sanatçısıdır. Klasik ebru da yapmasına karşın ebru tekniği ile yaptığı
tablolarla dikkat çekmektedir (Arıtan, 2002, s.338).
Modern ebruculardan biri olan Ahmet Saral da ebru üzerinde hayvan figürleri
yapmaktadır (Arıtan, 2002, s.338).
50
Bu alanın önemli ustalarından biri olan Hikmet Barutçugil de kendi adını
verdiği Barut Ebrusu, Çift Ebru, ebru üzerine hat ve ebru üzerine minyatür tarzında
çalışmalar yapmaktadır (Arıtan, 2002, s.337).
Mavi kütlelerin ressamı ve heykeltıraşı olarak tanınan Ali İsmail Türemen
ebrunun raslantısallığını resmin düzeni ile buluşturan, teknenin oluşturduğu
desenlerin çizgilerine kendi sanat yaklaşımını ekleyen bu alanın önemli
sanatçılarından biridir. Ebruda gravür de yapmıştır (Cansever, 1996, s.168).
Modern ve Batı etkisindeki ebru çeşitleri ise şunlardır:
• Figürlü ebrular: İnsan ve hayvan figürleri taşıyan ebrulardır.
(Arıtan, 2002, s.336)
• İspanyol ebrusu: Ülkemizde yaygın olmayan ondüle görünümlü ebrulardır.
Akordeon ve dalgalı (Arıtan, 2002, s.336).
• Tavusi ebru (Fantezi taraklı ebru): Taraklı ebruların ikinci bir tarak yardımı
ile taranması sonucu ortaya çıkar (Arıtan, 2002, s.336).
• Buket ebrusu: Tavusi ebru üzerine, özel tarağı ve tarağın bir kenarında boşluk
bırakılarak yapılır (Arıtan, 2002, s.336).
• Çift ebru: Önceden herhangi bir tarzda ebrulanmış bir kağıt üzerine, ikinci
defa ebru yapılması ile elde edilir (Arıtan, 2002, s.336).
• Kaplan gözü ebru (Güneş ebru): Yanlışlıkla “Kedi Gözü” denilir. Zemin
atıldıktan sonra, içine özel bir kimyevi terkip konulan boyaların fırça ile atılması
şeklinde yapılır (Arıtan, 2002, s.336).
51
• Yahudi ebrusu: Matbaada basılan veya yarı mekanik makinelerle seri ve
standart olarak yapılan ebrulardır (Arıtan, 2002, s.336).
Fotoğraf 56: Hattat Fuat Ebrusu (F. Başar) Fotoğraf 57: Çok Renkli Lale
(A. Babaoğlu)
Fotoğraf 58: Hilye Formlu Ebru (F. Başar) Fotoğraf 59: Gelincik Ebru (F. Başar)
Fotoğraf 60: Gravürlü Ebru (A. Çoktan) Fotoğraf 61: Resimli Ebru (P. Gürel)
Fotoğraf 62:Karakalem Zeminli Ebru (F. Özgören)
52
• Köksüz ve yozlaşmış uygulamalar
Yukarıda sayılan, belli bir emek mahsulü olan, sanat değeri taşıyan, “modern
ebru” veya “çağdaş ebru” diye nitelendireceğimiz ebrular yanında bir de, hangi ekole
bağlı olduğu belli olmayan, malzemesi ve deseni ile hiçbir değer taşımayan çok kötü
uygulamalara da sıkça rastlanılmaktadır. Bu, daha çok ebruya merak sarıp,
kırtasiyecilerden hazır boyalar alıp, hiçbir ebru ustası ile münasebeti olmadan
kendiliğinden ortaya çıkan ebrucuların yaptığı ebrulardır (Arıtan, 2002, s.338).
53
BÖLÜM IV
IV. BULGULAR VE YORUMLAR
4.1 EBRU SANATÇISI MUSTAFA DÜZGÜNMAN İLE İLGİLİ BİLGİLER
4.1.1 Kaynaklardan Elde edilen Bilgiler
4.1.1.1 Mustafa Düzgünman’ın Özgeçmişi
Şekil 63: E. Mustafa Düzgünman
Klasik Türk ebru sanatının günümüze ulaşmasında büyük emeği geçen
Mustafa Düzgünman 9 Şubat 1920'de Üsküdar Sultantepe'de doğmuştur. Babası,
aynı semtteki Abdülbaki Efendi ve Aziz Mahmud Hüdayi Camilerinin imamlığını
yapan Saim Efendi'dir. Annesi ise Necmeddin Okyay’ın yeğeni Şükriye
Düzgünman’dır. İlk tahsilini tamamladıktan sonra babasının Üsküdar çarşısındaki
aktar dükkanında çalışmaya başlamıştır. Bu arada evde kendi kendine cilt yapmaya
başlayan Düzgünman’ı 1938 yılında, annesinin dayısı Hattat Necmeddin Okyay
hocalık yaptığı Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Türk Tezyini Sanatları
54
Bölümü'ne kaydettirmiştir. Burada Necmeddin Okyay'dan eski tarz cilt ve ebru
öğrenerek kısa zamanda kabiliyetiyle dikkati çekmiş, diğer kıymetli hocalardan da
faydalanmıştır. Ancak hayat şartları sebebiyle bir müddet sonra okuldan ayrılarak
tekrar baba mesleği olan aktarlığa dönmüştür. Vefatına kadar titizlikle sürdürdüğü bu
meslekte işinin ehli güvenilir bir esnaf olarak tanınmıştır (Derman, 1994, s.62).
Akademi'deki talebeliği yıllarında “şemse” denilen klasik cildin güzel
örneklerini imal eden Düzgünman, bir müddet sonra o sırada taliplisi çok az bulunan
bu sanatı da terk etmek zorunda kalmıştır. Özellikle 1957'den itibaren daha fazla
zaman ayırdığı ebruculukla meşguliyetini ise ölümüne kadar sürdürmüştür
(Derman, 1994, s.62).
1943 yılında Güzel Sanatlar Akademisi’nde açılmış olan yılsonu sergisinde
Mustafa Düzgünman’ın ebruları ve tarz-ı kadim tarzı ciltleri görenleri çok etkilemiş
ve büyük takdir toplamıştır. Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü hayranlığını ve
takdirlerini belirtmişlerdir (Özemre, 1996, s.30).
Çeşitli konularda yeniliğe açık olduğu halde ebru sanatında klasik anlayışa
sımsıkı bağlı kalan ve bu hususta modern uygulamalara iltifat etmeyen Düzgünman,
ebruculukta kendisini geçtiğini söyleyen hocası Necmeddin Okyay'ın bu sanata
kazandırdığı çiçekli ebru çeşitlerine papatyayı eklemiş, ayrıca diğer çiçek şekillerini
de ıslah etmiştir. 1940'ta başlayıp ölümüne kadar elli yıl süren ebruculuğu sırasında,
1967'den itibaren çeşitli sergiler açan ve bazı sergilere katılan Düzgünman, hem
eserleriyle hem de yetiştirdiği öğrencileriyle bu sanatın tanınmasına ve yayılmasına
hizmet ederek son otuzbeş yılın ebruculuğuna adeta damgasını vurmuş bir
sanatkardır (Derman, 1994, s.63).
Mustafa Düzgünman 1952 yılında Süheyla Hanım ile evlenmiş, 1953 yılında
Ali Haydar, 1962 yılında ise Yasemin adlı evlatları dünyaya gelmiştir.
(Özemre, 1996, s.97)
55
Türkiye’de ebruya olan ilginin artması ve Mustafa Düzgünman’ın sanatkar
olarak şöhret olması, Yapı ve Kredi Bankası’nın Müşaviri Nedim Tör’ün 1967’de
bankanın Galatasaray’daki Genel Müdürlük binasında Mustafa Düzgünman
ebrularının sergilendiği büyük bir sergi açması sonucu olmuştur. V. Nedim Tör
ebruyu nonfigüratif resmin öncüsü olarak kabul etmekte idi. Bu sergide Mustafa
Düzgünman’ın ağabeyi Ahmet Düzgünman ile Niyazi Sayın’ın yaptıkları tespihler de
sergilenmiş ve sergi bir ay boyunca İstanbul halkının yoğun ilgisini görmüştür. Bu
sergi Düzgünman’ın hayatında bir dönüm noktası olmuştur (Özemre, 1996, s.110).
Bu sergiden sonra yerli basında pek çok yazı ve mülakat yayınlanmıştır.
Ayrıca Batı’da da Aramco World Magazin’in 24. cildi 1973 yılı Mayıs-Haziran 3.
sayısında Robert Arndt “Ebru, the Cloud Art” başlığı altında 21 fotoğraf içeren bir
makale yayınlanmıştır (Eriş, 2007, s.55).
Fotoğraf 64: Mustafa Düzgünman atölyesinde çalışırken
Mustafa Düzgünman ebruyu tanıtmak için Yapı ve Kredi bankası için 1970
yılında 5 dakikalık bir film hazırlamıştır. Yeni doğan kızlara Ebru isminin konması o
tarihten sonra ortaya çıkmıştır (Özemre,1996, s.110).
56
Uğur Derman’ın 50 yıllık hizmetinden dolayı “Türk ebruculuğunu dirilten
adam” dediği Mustafa Düzgünman’ın ebrularına turistlerde ilgi göstermiştir. Artık
turistlerde ebru tiryakisi ve attar dükkanının müdavimi olmuşlardır. Bir kısmı
Düzgünman’ı evde, ebru teknesinin başında görmek üzere geliyor, bilgi alıyor ve
resim çekiyorlardı. Mustafa Düzgünman’ın ebruya hakimiyeti yalnız Türkiye’de
değil, bu konuda bütün dünya yayınlarına girmiştir. Ebru hakkında Amerika’da
yayınlanan battal boyda bir kitapta Düzgünman ve eserlerine birkaç sayfa ayrılmıştır.
Dış ülkelerden birçok teklif almıştır. Zamanla Kültür Bakanlığı ve ona bağlı
kuruluşlar da devamlı müşterisi olmuştur. Mustafa Düzgünman bu ata yadigarı sanat
tanınsın diye ebrularını çok ucuza satmıştır (Eriş, 2007, s.55).
7-13 Aralık 1987 tarihleri arasında Yıldız Sarayı Silahhane’de açılan
“Günümüz Türk Ebru Sanatçıları” sergisi sırasında ebruya katkılarından dolayı
Düzgünman’a Türk Kültürü’ne Hizmet Vakfı tarafından 1987 yılında bir plaket
verilmiştir (Derman, 1988, s.6).
Mustafa Düzgünman’ın manevi hayatı üzerinde Aziz Mahmut Hüdayi (1541-
1628) türbesinin türbedarı Hafız Eşref Ede Efendi’nin (1876-1954) etkisi büyük
olmuştur. Prof. Dr. Ahmet yüksel Özemre “Üsküdar’ın Üç Sırlısı” adlı kitabında
“Hangi tarikata mensup olduğu ve seyr-ü sülukunu kimin yanında tamamladığı
bilinmeyen, Hamzavi-Melami meşrepli, belki üveysi Ehl-i Beyt-i Resulullah aşığı,
son derece sırlı, az konuşan ama beyanı inci gibi hikmet dolu bir zat idi” diye
anlatmıştır (Eriş, 2007, s.56).
Mustafa Düzgünman gençliğinde ciğerlerinden büyük bir rahatsızlık
geçirmiştir. Uzun süre sanatoryumda yatmıştır. Bu dönem, onun hayatında koyu
sofuluktan uzaklaşıp tasavvufa yönelişinin başlangıcı olmuştur. Aziz Mahmud
Hüdayi Hazretlerinin divanını incelemiştir. Bu durum onun hayata bakışını ve değer
yargılarını olumlu yönde etkilemiştir (Özemre, 1996, s.53).
Eşref Ede’nin vefatından sonra Düzgünman karşılaştığı kimselerde daima
onun vasıflarını aramıştır. Dinde, siyasette, sanatta ve cemiyette çok idealist ve
57
tavizsiz bir hüviyet kazanmıştır. Ebru sanatında klasik üsluptan en küçük sapmaya
dahi tahammülü olmamıştır (Özemre, 1996, s.102).
Düzgünmanların attar dükkanı, irfan meclisi halinde olmuştur. Ahmet Yüksel
Özemre “Üsküdar’daki bu attar dükkanı; nice sohbetlerin, nice dostlukların nice
himmetlerin, nice hayırların, nice füyüzatın, nice manevi tohumların ve irşadların
sebebi ve mihveri olmuştu” diye anlatmaktadır (Eriş, 2007, s.56).
Atar dükkanı dönemin ünlü sanatkarlarının, ariflerinin ve sırlı sofilerinin
sohbet ve muhabbet etmek üzere uğradıkları bir yer olmuştur. Rufai Şeyhi Sarı
Hüsnü Efendi, Eşref Ede Efendi, Özbekler Tekkesi’nin son şeyhi Necmeddin Efendi,
Celveti-Bektaşi Şeyhi Yusuf Fahir Ataer, Sanat Tarihçisi Uğur Derman, Neyzen
Niyazi Sayın, Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu, Prof. Dr. Ali Alpaslan, Nezih Uzel,
Necmeddin Okyay, Sacid Okyay ve Abdülbaki Gölpınarlı bunlar arasında idi
(Özemre, 1996, s.23).
Fotoğraf 65: Mustafa Düzgünman’ın attar dükkanı
Mustafa Düzgünman, ebru sanatı dışında dini musikiyle de meşgul olmuş ve
tasavvuf zevkini, Hafız Eşref Ede'den almıştır. Muzıka-i Hümayun'da yetiştiği için
“Mızıkalı” lakabıyla anılan Hafız Muhittin Tanık, Üsküdar'daki Çarşamba Rifai
Dergahı şeyhi Hayrullah Tacettin Yalım ve Üsküdar Rifai Asitanesi şeyhi Hüsnü
Sarıer gibi kıymetli hocalardan istifade etmiştir (Özemre, 1996, s.31).
58
Sağlam bir klasik musıki ve makam bilgisi vardı. Nota bilmez, fakat
bestelerini düm tek usulü ile icra etmiştir (Eriş, 2007, s.49).
Aziz Mahmud Hüdayi Camii'nde uzun yıllar cuma günleri iç ezan ve teravih
namazı aralarında ilahi okuyuşuyla iyi bir icracı olarak da tanınan Düzgünman'ın, bir
kısmının güftesi de kendisine ait olmak üzere değişik makamlarda bestelediği yirmi
kadar ilahisi vardır. Onun bestekarlık tarafını gösteren ve son yılların dini musiki
repertuvarı açısından ayrı bir önem taşıyan bu ilahiler, vefatından önce yakın
arkadaşı neyzen Niyazi Sayın tarafından notaya alınarak tespit edilmiştir. Ayrıca
vaktiyle meşk ettiği dini eserleri son zamanlarında banda okuyarak tespit
edilmelerini sağlamıştır (Özemre, 1996, s.32).
Mustafa Düzgünman Hafız Eşref Ede’nin ölümünden sonra 1953'ten 1979'a
kadar yirmialtı yıl Aziz Mahmud Hüdayi Dergahı'nın türbedarlığını yapmıştır.
Fotoğraf 66: Mustafa Düzgünman Aziz Mahmud Hüdayi türbedarı iken
Kendisi neden türbedar olmak istediğini şöyle anlatmıştır:
“O muhitte yetiştim o mübarek zata zaten zahiren muhabbetim vardı. Ben de genç
yaşlardan itibaren tasavvuf merakı ve zevki başladığı zaman Mahmut Hüdayi’nin
divanında söylediği sözler beni etkilemiştir. Ancak anlamaya başladığımda hazretin
59
bir derya olduğunu ve söylediklerinde Kur’an’ın özü olduğunu idrak ettim, aşık
oldum ve bu da beni onun hizmetkarı yaptı. Bunu bir maddi karşılık için yapmadım.
Türbedar aylıkları 1953’te 40 lira idi. Fazla değerli bir para değildi. Hatta ben
aldığım maaşın üstüne koyarak türbenin ihtiyaçlarına sarf ederdim. Oranın tezyinatı
oldukça iyidir, bir müzeci gözü ile hizmet ettim çilemi doldurdum”. (TRT 2 için çekilen Sanatımızdan Portreler isimli belgesel film)
Mustafa Düzgünman bir şairdir. Halk ağzıyla koşma tarzında çeşitli
konularda ve çeşitli kişiler için yazdığı şiirleri bulunmaktadır. Bunlar arasında,
ebrunun tarihçesi, özellikleri ve mahiyetini anlattığı yirmi kıtalık “Ebruname” en
tanınmışıdır.
Ebrudaki görünen şu nukuşata iyi bak,
Şuunat-ı ilahidir sıfatından ayan Hak
Nakş-ı sun'un pertevinden Hubb-u Rahman aşikar,
Ruyetullah sırrıdır bu müsemmadır her varak.
Zan etme ki bu eşkalin halikıyız senle ben,
Gafil olup şirke dalma bir faildir iş gören,
Fırça, çanak, boya, tekne vasıtadır bilmiş ol,
Hep suver-i ilmiyyedir mezahirde görünen.
Türlü türlü şekillerle arz-ı didar eyleyen,
Kitab, levha, sair eşya zeyn-i envar eyleyen,
Şuh ve cazip hatlarıyla kalb-i insan zevkiyab,
Saltanat-ı ebrudur bu aşk-ı izhar eyleyen.
Onaltıncı yüzyılında Turan ebru mebdei,
Orda zahir olmuş amma burda bulmuş neş'eyi,
Yüce Türkler ülkesinde kemal bulmuş bu hüner,
Rabbim daim hıfz eylesin ebru yapan zümreyi.
60
Ebru demek ebir demek yani gökteki bulut,
Ab-ı ru da tutar mana su yüzüdür et şuhut,
Bir kelam-ı farisidir ebru insan kaşları,
Her tevcihe sezadır kim manası da pek velut.
Kadim ecdat yadigarı müzeyyen bir san'attır,
Tabiatten mülhem olan bu nakışlar mir'attir,
Sani-i Hak sun'undan hep kendi kendin seyreder
Nakış nakkaş şey-i vahit bir vahdeti hikmettir.
Bu meslekte çok ustalar emek verip yetişmiş,
Biz yetiştik zevaline hepsi Hakka göç etmiş,
Büyük üstat Özbek Şeyhi Ethem Kami Efendi,
Hezar-fen, pür marifet bu san'atta pir imiş.
Son zamanlar şems-i ebru gurub etmiş nagihan,
San'atkarı kalmamış hiç, ne de işten anlayan,
Bir er çıkmış Üsküdar'dan ihya etmiş bu zevki,
İsmi hattat Necmeddin'dir tek üstatdır bu zaman.
Üstadımız Necmi Molla çığır açmış bu işte,
Azimkardır, muktedirdir anlayışta sezişte,
Lale sünbül karanfille bezendirmiş ebruyu,
Talim etmiş taliplere zeval yok bu gidişte.
Destizenkte ezilir hep renkli cism-i boyalar,
Sarı zırnık inatçıdır ebrucuyu oyalar,
Zırnık, lahur, gül bahar, al ebruda hep esastır,
Bu dört renkle çok renk olur bu cümbüşte neler var.
Bu çeşitli boyaların cilvegahı teknedir,
Rahm-i mader gibi sanki reng-i vusla teşnedir,
61
Tekne içre kitre mahlul bekler sırr-ı fıtratı,
Bazen tutar bazen tutmaz bir acayip nesnedir.
Ayrı ayrı çanaklarda boyaların kıvamı,
Su, öd ile ayarlanır başlar işin devamı,
Kitreli su üzerine fırçalarla boyalar,
Serpilerek nakşedilir kağıda çıkar tamamı.
Tarif gerçi kolay amma tatbikatta güçlük var,
Tecrübesiz yapılırsa insan olur bi karar,
Görünüşe aldanıp da çok kolaymış deme sen,
Bir ihtisas işidir bu aşık olan er yapar.
Mütenevvi şekillidir ebruların sureti,
Battal, hatip, taramayla gör asar-ı kudreti,
Karanfille lale sünbül papatyayla menekşe,
Taraklı da tezyin eder bu elvan-ı kesreti.
Ebru yapan seyredende gam kasavet bulunmaz,
Gönülleri tenşit eder zevkle doyum olunmaz,
Yapan hayran, bakan hayran, alan, satan hep ayran,
Bu ebrudan zevk almayan ebrucuya yar olmaz.
Nazar kıldık kainata baktım mutlak ebruya,
Vech-i yari ayan gördüm salat ettim bu Ru'ya,
Kenz-i mahfi tezahürü aşk-ı Hüda nümayan
Ebru görüp Allah dedim irdim kalbi duyguya.
Bi hududu zevk-i elvan ebruculuk san'ati,
Erbabının nazarında çoktur onun kıymeti,
Her varakta sırr-ı cemal aşikardır zahida,
Bu ebrular, bu safalar hepsi aşkın hikmeti.
62
Ben ebruya aşık oldum düştüm onun peşine,
Leyla gibi nazlar etti yaramadı işime,
Bir aralık isyan ettim görmedim hiç iltifat,
İnsaf edip yüzün güldü işler açtı başıma.
Besmeleyle tezgah açıp ebru yapan kişiyiz,
Fırça ile su üstünde hüner satan kişiyiz,
Üstadımız Özbek Şeyhi hem Necmeddin hocadır,
Büyüklere boyun kesip Hakka tapan kişiyiz.
Ey Mustafa nakş-ı sevda sana neler öğretti,
Derununda duran nakkaş “Eynema”yı öğretti,
Bab-ı ebru rehnümadır vech- baki fehmine,
Arif olan bu ezharı bir noktadan seyretti. (Düzgünman, 1969:2)
Mustafa Düzgünman tespihten, tespihçilikten çok iyi anlardı. Bir tespihin
hangi ağaçtan ya da madenden yapılmış olduğunu ilk görüşte söyleyebilirdi. Tespih
ipinin bükülüşünden, balmumlanışından, imamenin altındaki ve üstündeki
düğümlerin atılışında taklit edilemeyecek yeteneğe sahipti. Bu merakını Neyzen
Niyazi Sayın’a da aşılamıştır. Bir müddet sonra Niyazi Sayın Türkiye’nin en usta
tespih yapımcısı olmuştur (Özemre, 1996, s.35).
Gençliğinden itibaren biriktirdiği çoğu nadide örneklerden oluşan güzel bir
tespih koleksiyonuna sahipti. Dönemin ünlü tespih ustaları olan Horoz Hasan Usta,
Tophaneli İsmet Usta, Halil Usta ve Galip Ustaların tespihleri koleksiyonunda yer
almıştır. Öd ağacı, üveydari, Antep zeytini, köknar, abanoz ağacı gibi ağaçlardan ve
sedef, fildişi boynuzu, akik ve yeşim gibi taşlardan yapılmış tespih numuneleri
bulunmakta idi (Yardım, 1985, s.13).
Mustafa Düzgünman’ın diğer bir ilgi alanı ise fotoğrafçılıktır. Eski tarz
körüklü fotoğraf makinasıyla 1000'e yakın hat örneğini emüsyonlu cama tespit etmiş,
bazıları “Kalem Güzeli” (Ankara,1981) ve “İslam Mirasında Hat Sanatı” ( İstanbul,
63
1993 ) adlı eserlerde yer alan bu fotoğraf camlarının asılları, daha sonra kendisi
tarafından Türk Petrol Vakfı'na hediye edilmiştir (http//:www.geleneksel-ebru.com/).
Kıymetli tespihler, yazı levhaları, kendi ebruları, şemse tarzında yaptığı kitap
kapları, kutu ve çerçevelerden oluşan koleksiyonu halen ailesinde bulunmaktadır.
Mustafa Düzgünman gençlik yıllarında ciğerlerinden ciddi rahatsızlık
geçirmiş ve uzun süre sanatoryumda yatmıştır. 1980’li yıllardan itibaren sağlığında
bozulmalar başlamış, bağırsaklarındaki gaz birikimi ıstırap verir hale gelmiştir.
Kızkardeşinin vefatı da sağlığını olumsuz etkilemiştir. 1989 yılında sürekli tedavi
görür hale gelmiştir. Çekilen röntgenler sonucunda bağırsaklarında bilye
büyüklüğünde tümörler tespit edilmiştir. Alman Hastanesi’nde ameliyata alınmıştır.
Ameliyatın başarılı olmasına rağmen tümörlerin kötü huylu çıkması ve vücudunun
her yerini sarması sonucu 12 Eylül 1990 Çarşamba günü vefat etmiştir. Kabri,
Karacaahmet Mezarlığı'ndadır (Eriş, 2007, s.56).
Fotoğraf 67: Mustafa Düzgünman’ın Kabri
Daha sonra öğrencileri mezar taşını, bir ebruyu resmeden seramik bir pano
olarak düzenlemiştir (Özemre, 1996, s.119).
64
Vefatından sonra teknesi, fırçaları, diğer ebru malzemeleri ve ebruları Galata
Mevlevihanesinde bulunan Divan Edebiyatı Müzesi’nde Düzgünman Odası’nda
sergilenmektedir.
Mustafa Düzgünman sadece ebruculuğu ile değil kişiliği ile de çevresi
üzerinde etkili olmuş ve takdir toplamıştır.
Sanatçı tasavvufi bir terbiyesi olduğu için son derece tahammüllü ve
dervişane bir karaktere sahipti. Sakin ve sabırlı fakat bir nokta aşılırsa tepkisini de
veren bir yapısı vardı. Ailesine ve etrafına karşı çok demokrat, hiç baskı yapmadan
sadece fikir söyler ve önerirdi. Ayrıca çok soğukkanlıydı. Bu özelliği kaderci
yapısından kaynaklanmıştır. Tüm ailesi ile arkadaşlık yapan bir insandı. Çocukları
çok seven ve çocukla çocuk olan bir babaydı. Eşine karşı hep çok saygılı olmuştur.
Kendisi çok demokrat bir insan olan Düzgünman çocuklarının da ebruyu öğrenmesi
için üzerlerinde baskı kurmamış seçimi onlara bırakmıştır. Dürüst ve adaletli,
nezaket sahibi bir insandı (Ali H. Düzgünman ile yüzyüze görüşme, Aralık 2007).
Mustafa Düzgünman gerek kişiliği ve gerekse sanatı ile otantik Türk sanat
bilgi ve zevkine en yakın kişidir (Uzel, 1985, s.38).
4.1.1.2 Mustafa Düzgünman’ın Ebru Sanatı Hakkındaki Düşünceleri
Klasik Türk ebru sanatının günümüze ulaşmasında büyük emeği ve gayreti
olan, bu konuda çok titiz davranan Mustafa Düzgünman aktarlık yaparak geçimini
sürdürürken annesinin dayısı Necmeddin Okyay’dan ebru ve cilt sanatını
öğrenmiştir. Güzel Sanatlar Akademisi’ne misafir öğrenci olarak devam eden
sanatçı, ebru ve cilt atölyelerinde üstün başarı göstererek bu akademiden tarz-ı kadim
cilt ve ebru sanatkarı olarak sanat hayatına katılmıştır.
Düzgünman’a göre ebru tabiattan alınmış fakat diğer Türk sanatları gibi
tabiatın üsluplaştırılması ile oluşan bir sanattır. Ebru sanatının adını teknenin içine
düşen boyaların yuvarlak yuvarlak bulutlar gibi açılmasından dolayı aldığını
65
söylemiştir. Önce ebri denilen, sonra da ebru ismini alan bu sanat kitaplarda,
murakkalarda, kıymetli yazıların etrafında ve levhalarda kullanılmıştır.
(TRT 2 için çekilen Sanatımızdan Portreler isimli belgesel film)
Düzgünman ebruyu başka bir yerde “Ebru kitreli su üzerinde renkli boyalarla
yapılan nakışlardır. Bir nevi işlemedir. Dest-i senk adı verilen el taşı ile ezilen
boyalar su ve ödle karıştırılır. Ebrucu kendi zevkine bu boyalarla işleme yapar.”
şeklinde tanımlamıştır (Bozgeyik, 1978, s.12).
Sanatçı ebrunun yapımını ise şu şekilde tarif etmiştir:
Malzeme olarak 35-50cm. ebatında 5cm. derinliğinde çinkodan yapılmış bir tekne,
mermerden yapılmış dest-i senk, at kuyruğundan özel olarak yapılan fırçalar, üç adet
çeşitli kalınlıkta ve 10cm. uzunluğunda sapa geçirilmiş teller, çeşitli büyüklükte
boya kapları, kitre, sığır ödü, ebru yapımına uygun toprak boyalar, birinci kalite
beyaz kağıt ve 25-40cm. ebatında selaşbur torba kullanılmalıdır. Kitre saf su içinde
hazırlandıktan sonra sıvı hale getirilip tekneye dökülür. Ezilen boyalar gerekli
oranda su ve öd ile karıştırılarak, fırçalarla teknede bulunan kitreli su üzerine atılır
ve tel millerle şekil verilir. Kağıt yavaşça oynatmadan yatırılır ve biraz toplandıktan
sonra çekip çıkarılır. Ebru çıtadan ızgaralara serilir ve kurutulmaz.
(Düzgünman, 1985, s.23)
Ebru çeşitlerini serpme battal, neftli battal, tarzı kadim battal, hatip ebru,
gelgit, şal, bülbül yuvası, kumlu ebru, fon ebrusu ve çiçekli ebrular şeklinde
sınıflandırmıştır. Ayrıca çiçekli ebrulara Necmeddin Hoca’nın icadı olduğu için
Necmeddin ebrusu denildiğini de belirtmiştir (Düzgünman, 1985, s.23).
Yaşadığı dönemde klasik Türk ebrusunun en iyi şekilde yapılmasına büyük
özen göstermiş, yenilik kabul edilen denemeleri hoş karşılamamıştır. Mustafa
Düzgünman ebru geleneğinin nasıl yaşatılacağı konusundaki düşüncelerini şöyle
açıklamıştır:
“Biz üstadımız Necmeddin Hoca’dan gördüğümüz terbiye iktizası, ebruya
başlamadan evvel ebru üstatlarına Fatiha okuruz. Ebru tükenmeyen bir hazinedir. Bu
66
kendi kendine, kendi içinde karakterini bozmadan zaten tekamül ediyor. Bunun
haricinde modernizasyon diye zaten bir şey olamaz; çünkü ecdad yadigarını tarihi,
orjinalliği ve tabiliği ile yaşatmak zorundayız. Niye modernizasyon olsun? Bu
nihayeti olmayan bir renk cümbüşü, güzelliği tükenmiyor ki yeniden bir şey icat
edilsin. Zamanımızda resme benzeyen bir ebru şekli sunuluyormuş. Bakıldığı zaman
bir yağlı boya tablosu görülüyor. Bu ebrunun dışına çıkıyor. Aslında onlarda ebru
yapıyorlar gibi ama, bakıldığı zaman manzara yağlı boya görüntüsü veriyor. Biz
buna pek Türk ebrusu diyemeyiz. Bu da bir sanattır ama Türk ebrusu denilemez.
Çağdaş ebru denilebilir. Yoksa sanatı takdir ederim. Bizim ebrumuz karakterini hiç
bozmamalıdır” (TRT 2 için çekilen Sanatımızdan Portreler isimli belgesel film).
A.Yüksel Özemre’ye göre Mustafa Düzgünman’ın sanatta taviz vermeyen,
son derece katı kuralları olan ve özellikle ebrunun kendisine kadar gelmiş
safhasından başka bir safhaya geçmeyen, bu safhalar dışında hiçbir şeye müsaade
etmeyen bir sanat anlayışı vardı. Onun yolunu bugün takip eden ve her biri bu alanda
üstat olan öğrencileri de aynı tutum içindedir (Eriş, 2007, s.146).
Sanatçı ebrunun yapısının bozulmadan uygulanması ve geliştirilmesinden
yana olmuştur (Turan, 1991, s.48).
Modern resimle ebru sanatı arasındaki münasebete karşı çıkarak ebrunun
başlı başına bir ekol olduğunu savunmuştur (Bozgeyik, 1978, s.13).
Düzgünman’a göre Allah insanları ve bazı mahlukları nasıl ki birbirinden
farklı yaratmışsa ebruda da şekillerin tekrarı yoktur. Birbirlerinin aynı gibi görünse
de dikkatli bakıldığı zaman farklılıklar görülecektir. Ebrunun şekil bakımından sonu
yoktur. İstenildiği kadar farklı şekiller elde edilebilir (Bozgeyik, 1978, s.13).
Ebru konusunda çok titiz ve hassas olan Düzgünman, ebru öğrenmek
isteyenleri kolay kolay yanına sokmaz, buna sebep olarak da sabır ve meşakkat
isteyen bu sanatı öğrenmek istedikleri halde kısa zamanda tamamen öğrenmeden
yarım bırakanları göstermiştir. Ebrunun görüldüğü kadar kolay olmadığını ve epey
bir zaman emek istediğini şu sözleri ile ifade etmiştir:
67
“Ebru yapma görüldüğü kadar kolay bir şey değildir. Evvela…Şöyle bir tarif
edilirse…Kitre alınacak. Taze ve beyaz kitre makbuldür. Sonra boya cesimli
boyalardan içinde yağ maddesi, kimyevi madde olmayan toprak boyalardan yapılır.
Boyalar ezildikten sonra bir miktar su ile biraz da sığır ödü; kıvamları ayarları
nispetinde karıştırılıp o kitreli mahlül üzerine fırçalarla atılır. Şimdi o fırçalarında bir
özelliği vardır. Her fırçadan ebru olmaz. Ebrucu fırçasını kendisi yapacaktır. Bir
ağaç dalıyla, at kuyruğundan yapılır. Ortası boş kalır. Biz bu tekneye tam hakim
değiliz, biz boyaları elimizle atıyoruz. Bu bir irade-i cüziye, fakat tekne irade-i
külliye gibidir. Biz küçük bir tebliği ile ona boyayı sallıyoruz ama tebliğde ne
olacağına tesirimiz yok…Ebruculuğun yeis verecek ters şeyleri de vardır. Boya
parçalanır, tutmaz akar, sıyırırken sıyrılır. Bunların kitre ile boya ayarı kıvamı çok
mühimdir. Bu iş yapımcıyı çok yorar. Onun için ebrudan kolay talebe yetişmiyor.
Görünüş bu sanatın yegane talihsizliği. Bakıldığı zaman “a çok kolaymış” deniyor.
Halbuki işin içine girince zor olduğu anlaşılıyor. Bir çok kimselere ben bunu
gösterdim. Öğretmek istedim. Fakat bırakıyorlar. Çünkü çok egzersiz yapmak lazım.
Yani çıraklık devri, çok uzun sürer. Bundan yılmayarak, neden bozuluyor demeden;
yani usta çırak gibi çalışmak lazım ki, orada muvaffak olunsun. Güzel ebrular
çıkmaya başladığında insan hayatının en mesut dakikalarını yaşıyor”.
(Horhor broşür/gazete, 1992, s.1)
Mustafa Düzgünman’ın bugün yetiştirdiği talebelerinden icazetli olan sadece
Alparslan Babaoğlu ve Fuat Başer’dir. A. Sabri Mandıracı’yı “hafidim” diyerek
şereflendirmiştir. Timuçin Tanarslan’ın bir ebrusunu beğendiği için de onun bir
ebrusunun köşesini katlayarak arkasına “Timuçin Tanarslan kardeşimiz artık ebrucu
sayılır” diye yazmıştır (Ali H. Düzgünman ile yüzyüze görüşme, Aralık 2007).
Mustafa Düzgünman bu sanatta kolay talebe yetişmemesinin bir sebebini de
aşağıdaki sözleri ile açıklamıştır:
“Geçim yolu değildir bu; yan zevk işidir. İmkanı varsa bununla uğraşılır. Hayat
meşgalesi başı dertte olan bununla uğraşamaz. Bu istikbal olamaz. Onun için talebe
yetişmez. Ama biz birçok kimselere merak edenlere gösterdik. Eh nasıl yapıldığı
biliniyor deyip sonra çok basit olarak yapmışlardır. Ama ebru, öyle bir, üç, beş
karıştırma ile iki yana git gel yapmakla olmaz. Ebruculuk yapılmış sayılmaz. Her
68
şubesini iyi yapmak lazım. Hatibini geliştirmek lazım. Taraklısı, hele battallar
arızasız yapılmış olması…Bunun için de uğraşmak lazım. Herkes uğraşmıyor. Bilen
çok, yapan az” (Horhor broşür/gazete, 1992, s.1).
Düzgünman bütün Türk süsleme sanatlarında olduğu gibi ebru sanatında da
usta çırak ilişkisine önem vermiştir. Bu sanatın geleceğine ilişkin umudunu ise şöyle
ifade etmiştir: “Ebru sanatını teslim ettiğimiz güçlü eller, artık bu sanatı ileriye
nakledebilecek bilgi ve beceriye sahiptir” (Özsayıner, 1994, s.110).
Yaşamı boyunca hiç yitirmediği çelebiliği ve alçakgönüllüğü ile, talebesi
Alparslan Babaoğlu için “bu çocuk beni geçecek” derken, ebru sanatını gelecek
kuşaklara iç huzuru ile emanet edebilmenin gururu ve mutluluğunu yaşamıştır
(Özsayıner, 1994, s.111).
Bu sanatın en iyi şekilde nasıl yapılacağını, püf noktalarını öğrenmenin
yolunun yavaş yavaş deneme yanılma yoluyla olacağını açıklamıştır. Akademide
ebru yapmaya başladıktan sonra artık öğrendiğini düşünerek evde de tekne kurup
yapmaya başlamıştır. Fakat sonuç akademide yaptıkları gibi olmamıştır. Ebru çıkıyor
ama renkler kayboluyor ve bir ahenksizlik vardır. Hocayı çağırmıştır. Hoca
kusurlarını gördükten sonra su ve öd ayarını yapmış ve Düzgünman’a da öğretmiştir.
İkinci teknede de olumsuz sonuçlar alan Düzgünman hocasını tekrar çağırmıştır. Bu
kez onun dediğinin aksine suyu az ödü az çamur gibi olmuştur. Buradan şu sonucu
çıkarmıştır: Akademide çalıştığı dönemlerde tekneye hocanın eli değmekte idi. Hoca
işin püf noktasını biliyordu ama bunu anlatamazdı. Düzgünman’a göre insan iyice
kendisi yapmaya başladığı zaman bu işin püf noktasını yavaş yavaş bilecek ve
bulacaktır. Yoksa hocanın eli değdikçe bu işin püf noktası anlaşılamayacaktır.
(TRT 2 için çekilen Sanatımızdan Portreler isimli belgesel film)
Mustafa Düzgünman bu sanatın geleceği hakkındaki düşüncelerini “Elimiz
ayağımız tuttukça bu sanat için elimizden geleni yaparız. Ama daha ileriyi düşünerek
takviye ve teşvik gereklidir. Mümkün mertebe öğrenmek isteyenlere teknemizi açık
tutmaya çalışıyoruz” sözleri ile belirtmiştir (Göktaş, 1986:29).
69
Düzgünman’a göre baskı kağıtların ortaya çıkması ile ebru eski önemini
yitirmiştir. Renkli ofset sanayinin ilerlemesi ile ebruculuk gerilemiştir. Eskiden
devairi resmiye mücellitler, hattatlar hepsi ebru kullanıyormuş ve Beyazıt’ta
ebrucular varmış. Avrupa baskı kağıtlarının Türkiye’ye girmesi ile ebrucular yavaş
yavaş dükkanlarını kapatmışlardır. Günümüzde artık eskisi gibi ne kitapta ne de yazı
da kullanılmaktadır. Daha çok duvarlarda tablo olarak asılmaktadır.
(Horhor broşür/gazete, 1992, s.4)
Ebrunun insan üzerindeki tesirini “Şüphesiz bütün güzel sanatlarda olduğu
gibi insan ruhuna tesiri oluyor. İnsana sükunet veriyor. Huzur veriyor. Dünya
meşgaleleri ile yorulan insan zihni dinleniyor.” sözleri ile belirtmiştir.
(Bozgeyik, 1978, s.14)
Düzgünman hat, ebru, minyatür ve tezhip gibi geleneksel sanatlarımızın yeni
nesillere tanıtılması için devlet kurumlarının ve basının üzerine düşen görevi
yeterince yerine getirmediğini belirtmiştir (Yardım, 1985, s.13).
Mustafa Düzgünman ebruculuk hayatı boyunca gerek televizyonda
yayınlanan mülakatlarında, gerekse sohbetleri sırasında bizim bir ebru geleneğimizin
olduğunu ve bunun korunması gerektiğini söylemiştir.
4.1.1.3 Mustafa Düzgünman’ın Ebrularının Özellikleri
Mustafa Düzgünman yılda iki kez sonbahar ve ilkbaharda olmak üzere ebru
yapmak için tekne kurmuş, yaklaşık altı bin ile sekiz bin arasında ebru yapmıştır.
Ebrunun bütün çeşitlerinde çok kıymetli eserler vermiştir.
Dostu Ahmet Yüksel Özemre’ye göre kendisi 1966 senesine kadar ustası
Necmeddin Okyay’dan öğrendiği sanatı daha da geliştirmiş ve ustasını da geçmiştir.
Kendine has ebrular geliştirmiştir. Üsküdar’ın ebru sanatındaki nirengi noktalarından
biri olmuştur (Eriş, 2007, s.144).
70
Diğer bir dostu Niyazi Sayın’a göre ise ebru ne demek bilen bir insandı, onun
gibi boyada hakimiyet kuran insan pek gösterilemezdi (Eriş, 2007, s.151).
Mustafa Düzgünman ebru yapımında klasik üsluba hep bağlı kalmış, ebruyu
modernleştirme adına yapılan dejenerasyonlara karşı çıkmıştır (Turan, 1991, s.47).
Yaşadığı dönemde klasik ebrunun en güzel örneklerini vermiştir. Sanatçı,
ebru sanatını öğrendiği biçimde bırakmamış, bu sanatın yapısını bozmadan, ebruda
varolan gelişmeye açık özelliğinden yararlanarak geliştirmiştir. Necmeddin Okyay’ın
bulduğu çiçekli ebrulara papatyayı eklemiştir. Onun ebruları sanatın doruk noktası
olmuştur (Turan, 1991, s.47).
Geçmişte hat ve cilt sanatlarına yardımcı bir sanat iken Düzgünman sayesinde
ebru tek başına bir sanat haline gelmiştir (Yardım, 1985, s.12).
Ebruya kompozisyon tarzını getirmiştir (Yardım, 1985, s.13).
Düzgünman’ın 1940-1950 yılları arasında yaptığı ebrularla son dönemlerinde
yaptıkları arasında büyük farklılıklar olduğu gözlenmiştir. Özellikle karanfil, sümbül,
lale gibi çiçekler daha natüralist üslupta yapılmıştır. Çiçekli ebrularına bakıldığında,
yaprak ve çiçeklerin en küçük ayrıntılarına kadar titizlilikle işlendiği görülmüştür. Bu
durum onun tabiatı ne kadar iyi gözlemlediğini ortaya koymaktadır.
(Özsayıner, 1994, s.111)
Fotoğraf 68: Hatip ebru Fotoğraf 69: Battal ebru
71
Yukarıdaki ebrular Mustafa Düzgünman’ın ilk dönem ebru örneklerindendir
(Özsayıner, 1994, s.111).
Mustafa Düzgünman’ın öğrencisi Aydın Gülan’a göre Hoca’nın ebru
hayatında birkaç dönem olmuştur. Özellikle imza döneminden önce, bir ebrunun
Hoca’nın eseri olup olmadığını renklerden, motiflerden tespit etmek mümkündür.
Dönemleri ayıran çeşitli özellikleri vardır. Necmettin Okyay’dan hemen sonraki
dönemde, onda özellikle Hezarfen Ethem Efendi’de görülen zemin döşerken aynı
rengin birbirine yakın farklı tonları ile zemin döşemesi, bu döşeme sureti ile de
ebrunun böyle bir ayrıntısına bakıldığında keyfine varılabilecek bir geri çekilme
dönemi vardır. Daha ziyade ebrunun yan kağıdı olarak ciharguşe ciltlerdeki cildin
üzerinde veya hat yazılarının etrafında pervaz olarak kullanılması, adeta yardımcı bir
sanat misyonunu ifa etmesinin de etkisi ile diğer sanatlara baskın çıkmama özelliği
taşımasından dolayı, derinden incelendiğinde görülebilecek renk ve döşeme anlayışı
vardır (Eriş, 2007, s.200).
Sonraki dönemde biraz daha bağımsız bir sanat dalı özelliği ile renklerde
canlılık ve renklerin birbiri ile uyumu aranmıştır. Hareketli renkler tercih edilmiş,
zemin döşemesinde anlayış değişikliği gibi unsurlar görülmüştür. Çiçeklilerde
Düzgünman’ın geliştirdiği bir ebru tarzı vardır. Daha önceleri denemeler olmakla
birlikte (Sacid Okyay vs.) sanatçının gelişimini tespit etmek mümkündür. İlk
başlayan çiçekli ebrularda hatip ebruda olduğu gibi, ufak döşenmiş, ufak çiçekler
veya büyük ebrunun tamamına hakim çiçekler vardır. Genel olarak ufak, kimi zaman
çiçeğe kök yapma gibi arayışlar, sanatçının ilk dönem çiçekli ebru arayışlarında
ortaya çıkmaktadır. Daha sonraki dönemlerde ise artık durmuş, oturmuş hattan ve
ciltten bağımsızlaşmış müstakil bir ebru sanatı anlayışı vardır. Tek başına, kapsayan
ve diğer sanat dalları ile çevrilen yeni bir ebru anlayışı burada olgunlaşmış olarak
görülmektedir. Bu durum renklere de yansımıştır. Renk zevkinde de zamanla
değişim olduğunu eserlerinde görmek mümkündür (Eriş, 2007, s.200).
Son dönemlerde ebrularına başkalarının sahip çıkarak kendileri yapmış gibi
göstermeleri, hatta sergilemeleri karşısında, eserlerine imza atmaya başlamıştır. Daha
72
önceleri imza atmamıştır. İmzası, onun estetik boyutunu yansıtan bir imza değildir.
Düzgünman’ın imzasız, ancak onun olduğunu adeta bağıran ebruları vardır. Hoca
istismara karşı imza tedbirini düşünmüştür. Ailesindeki ebrular yavaş yavaş ortaya
çıktığı zaman, dönemleri biraz daha netleşecektir. Hoca bazen çok güzel ebrularını
da nitelikli görmediği için çoğu zaman ortaya çıkarmamış, yok etmiştir. Bu anlayış
değişikliği yüzünden Hoca’nın son önem ebruları büyük sanat eseri olmakla birlikte,
sanki biraz daha moderndir (Eriş, 2007, s.200).
73
4.1.1.4 Mustafa Düzgünman’ın Ebruları
Bilgi Formu
Örnek No : 1
Fotoğraf No : 70
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Battal ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Açık mor, turkuaz mavisi, açık gri, lahor çividi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Koyu renk zemin üzerine mor, turkuaz mavisi ve açık gri
kullanılarak yapılan battal ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
74
Bilgi Formu
Örnek No : 2
Fotoğraf No : 71
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Battal ebru tekniği.
Kullanılan Renkler : Siyah, Ç. Toprağı, açık toprak yeşili, açık eflatun, mor
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Koyu renk zemin üzerine toprak yeşili, çamlıca toprağı,
eflatun ve mor renkleri kullanılarak yapılan battal ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
75
Bilgi Formu
Örnek No : 3
Fotoğraf No : 72
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Battal ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Lahor çividi, açık gri, açık mavi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Koyu renk zemin üzerine gri ve açık mavi renkleri atılarak
yapılan battal ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
76
Bilgi Formu
Örnek No : 4
Fotoğraf No : 73
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Battal ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Siyah, açık gri, kobalt mavisi, turkuaz mavisi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Siyah zemin üzerine kobalt mavisi, turkuaz mavisi atılarak
yapılan battal ebru. Üzerine gri ve siyah renklerle serpme
yapılmıştır.
Kaynak Kişi : Fuat Başar
77
Bilgi Formu
Örnek No : 5
Fotoğraf No : 74
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Battal ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Kırmızı, yeşil, çamaşır çividi, hardal sarısı, açık gri
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Çamaşır çividi ile yapılan zemin üzerine hardal sarısı,
kırmızı, açık gri ve yeşil renkleri atılarak yapılan battal
ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
78
Bilgi Formu
Örnek No : 6
Fotoğraf No : 75
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Battal ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Çamlıca toprağı, çamaşır çividi, aşı boyası, açık gri
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça,
Kompozisyon : Çamlıca toprağı ile yapılan zemin üzerine çamaşır çividi
ve aşı boyası atılarak yapılan battal ebru. Açık gri boya ile
serpme yapılmıştır.
Kaynak Kişi : Fuat Başar
79
Bilgi Formu
Örnek No : 7
Fotoğraf No : 76
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Battal ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Aşı boyası, toprak yeşili, açık gri, siyah, beyaz,
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Siyah, beyaz ve aşı boyası ile yapılan gelgit zemin üzerine
toprak yeşili ile battal ebru. Üzerine açık gri renk boya ile
serpme yapılmıştır.
Kaynak Kişi : Fuat Başar
80
Bilgi Formu
Örnek No : 8
Fotoğraf No : 77
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Bülbül Yuvası ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Siyah, mavi, ,açık kırmızı, sarı
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Siyah ile yapılan battal zemin üzerine kısa kenarda dört
sıra, uzun kenarda altı sıra yapılan bülbül yuvası ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
81
Bilgi Formu
Örnek No : 9
Fotoğraf No : 78
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Bülbül Yuvası ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Kırmızı, beyaz, sarı, turkuaz yeşili
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, saf su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine kısa kenarda dört sıra, uzun kenarda
altı sıra yapılan bülbül yuvası ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
82
Bilgi Formu
Örnek No : 10
Fotoğraf No : 79
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Gelgit ebru tekniği.
Kullanılan Renkler : Beyaz, kırmızı, sarı, turkuaz yeşili, açık kahverengi, siyah.
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça.
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan gelgit ebru. Beyaz ile serpme
yapılmıştır.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
83
Bilgi Formu
Örnek No : 11
Fotoğraf No : 80
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Gelgit ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Hardal sarısı, lahor çividi, kırmızı, gök mavisi, açık
kırmızı
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça.
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan gelgit ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
84
Bilgi Formu
Örnek No : 12
Fotoğraf No : 81
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Taraklı ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Kırmızı, siyah, gri, , açık gri, gök mavisi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça,
tarak
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan taraklı gelgit ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
85
Bilgi Formu
Örnek No : 13
Fotoğraf No : 82
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Taraklı ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Cadmium kırmızısı, hardal sarısı, açık mavi, siyah, beyaz,
kahverengi, mor
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça,
tarak
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan taraklı ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
86
Bilgi Formu
Örnek No : 14
Fotoğraf No : 83
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Serpmeli şal ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Hardal sarısı, aşı boyası, açık mavi, siyah, beyaz, açık
kahverengi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan şal ebru. Açık mavi boya ile
serpme yapılmıştır.
Kaynak Kişi : Sabri Mandıracı
87
Bilgi Formu
Örnek No : 15
Fotoğraf No : 84
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Taraklı şal ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Siyah, açık mavi, beyaz, gri, sarı
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça,
tarak
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan taraklı şal ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
88
Bilgi Formu
Örnek No : 16
Fotoğraf No : 85
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Hatip ebru tekniği (Menekşe)
Kullanılan Renkler : Aşı boyası, siyah, sarı, kırmızı, açık mavi, turkuaz mavisi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan hatip menekşe ebrular.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
89
Bilgi Formu
Örnek No : 17
Fotoğraf No : 86
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Hatip ebru tekniği (Menekşe)
Kullanılan Renkler : Koyu gri, gri, siyah, gök mavisi, turkuaz mavisi, beyaz
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan hatip menekşe ebrular.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
90
Bilgi Formu
Örnek No : 18
Fotoğraf No : 87
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Hatip ebru tekniği (Çarkıfelek)
Kullanılan Renkler : Aşı boyası, hardal sarısı, siyah, çamaşır çividi, açık gök
mavisi, açık toprak yeşili
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan hatip çarkıfelek ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
91
Bilgi Formu
Örnek No : 19
Fotoğraf No : 88
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Hatip ebru tekniği (Çarkıfelek)
Kullanılan Renkler : Çamaşır çividi, sarı, kırmızı, siyah, turkuaz mavisi,
kahverengi, açık kahverengi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan hatip çarkıfelek ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
92
Bilgi Formu
Örnek No : 20
Fotoğraf No : 89
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Hatip ebru tekniği (Yürekli)
Kullanılan Renkler : Koyu gri, gri, beyaz, turkuaz mavisi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan hatip yürekli ebrular
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
93
Bilgi Formu
Örnek No : 21
Fotoğraf No : 90
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Eserde biraz yıpranma vardır.
Kullanılan Teknikler : Hatip ebru tekniği (Yürekli)
Kullanılan Renkler : Aşı boyası, çamaşır çividi, yeşil, sarı, açık aşı boyası
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan taraklı hatip yürekli ebrular
Kaynak Kişi : Sabri Mandıracı
94
Bilgi Formu
Örnek No : 22
Fotoğraf No : 91
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Hatip ebru tekniği (Mütenevvia)
Kullanılan Renkler : Koyu gri, gri, kırmızı, açık mavi, siyah, sarı
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan hatip mütenevvia ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
95
Bilgi Formu
Örnek No : 23
Fotoğraf No : 92
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Kumlu ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Lahor çividi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Kirlenmiş kitreli su üzerine Lahor çividinin damlatılması
ile oluşan kumlu ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
96
Bilgi Formu
Örnek No : 24
Fotoğraf No : 93
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Akkase ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Lahor çividi, gri, çamlıca toprağı
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yazı yazılacak kısma arap zamkı
sürülerek yapılan akkaseli ebru
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
97
Bilgi Formu
Örnek No : 25
Fotoğraf No : 94
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Koltuk ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Turuncu, kırmızı, gri, açık gri, mor, sarı, koyu yeşil
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan küçük karanfil ebrular.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
98
Bilgi Formu
Örnek No : 26
Fotoğraf No : 95
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Koltuk ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Siyah, gri, koyu gri, kırmızı, permanent yeşili
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan küçük tekli ve demet lale
ebrular.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
99
Bilgi Formu
Örnek No : 27
Fotoğraf No : 96
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Koltuk ebru tekniği
Kullanılan Renkler : Siyah, koyu gri, gri, koyu yeşil, kırmızı,
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan küçük lale ebrular.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
100
Bilgi Formu
Örnek No : 28
Fotoğraf No : 97
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Demet papatya, karanfil, lale)
Kullanılan Renkler : Lahor çividi, beyaz, kırmızı, permanent yeşili, saman
rengi, gri
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet karanfil, papatya, lale.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
101
Bilgi Formu
Örnek No : 29
Fotoğraf No : 98
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Papatya, lale, hatip)
Kullanılan Renkler : Beyaz, kırmızı, koyu yeşil, çamlıca toprağı, kahverengi,
siyah, gök mavisi, gri, sarı
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine lale, papatya, hatip kompozisyonu.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
102
Bilgi Formu
Örnek No : 30
Fotoğraf No : 99
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Demet papatya)
Kullanılan Renkler : Kırmızı, sarı, beyaz, koyu yeşil, çamlıca toprağı, gri
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan demet papatya ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
103
Bilgi Formu
Örnek No : 31
Fotoğraf No : 100
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Demet papatya)
Kullanılan Renkler : Koyu yeşil, kahverengi, açık kahverengi, beyaz, çamlıca
toprağı, sarıya çalan kahverengi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine yapılan demet papatya ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
104
Bilgi Formu
Örnek No : 32
Fotoğraf No : 101
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Demet papatya, lale, menekşe,
karanfil)
Kullanılan Renkler : Beyaz, permanent yeşili, sarı, çamaşır çividi, kahverengi,
açık kahverengi, ultramarine mavi, açık mor
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine demet papatya, lale, karanfil, menekşe.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
105
Bilgi Formu
Örnek No : 33
Fotoğraf No : 102
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Demet gül)
Kullanılan Renkler : Kırmızı, sarı, koyu yeşil, beyaz, açık lahor çividi, açık gri
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet gül ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
106
Bilgi Formu
Örnek No : 34
Fotoğraf No : 103
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Demet gül)
Kullanılan Renkler : Kırmızı, sarı, yeşil, koyu yeşil, açık yeşil
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet gül ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
107
Bilgi Formu
Örnek No : 35
Fotoğraf No : 104
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Demet lale)
Kullanılan Renkler : Permanent yeşili, saman rengi, kırmızı, ultramarine
mavi, kahverengi, açık kahverengi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet lale ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
108
Bilgi Formu
Örnek No : 36
Fotoğraf No : 105
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Demet lale)
Kullanılan Renkler : Koyu permanent yeşili, sarı, beyaz, siyah, permanent mor,
gri
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet lale ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
109
Bilgi Formu
Örnek No : 37
Fotoğraf No : 106
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Demet lale)
Kullanılan Renkler : Koyu kahverengi, açık kahverengi, açık kırmızı,
açık gri, koyu permanent yeşili, sarı
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine demet lale ebru
Kaynak Kişi : Sabri Mandıracı
110
Bilgi Formu
Örnek No : 38
Fotoğraf No : 107
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Sümbül)
Kullanılan Renkler : Ultramarine yeşili, koyu kahverengi, açık kahverengi,
açık eflatun
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine sümbül ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
111
Bilgi Formu
Örnek No : 39
Fotoğraf No : 108
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Sümbül)
Kullanılan Renkler : Çamaşır çividi, ultramarine yeşili, permanent mor, açık
permanent mor
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet sümbül ebru
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
112
Bilgi Formu
Örnek No : 40
Fotoğraf No : 109
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Gelincik)
Kullanılan Renkler : Kırmızı, siyah, koyu yeşil, yeşil, açık gri
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet gelincik ebru.
Kaynak Kişi : Fuat Başar
113
Bilgi Formu
Örnek No : 41
Fotoğraf No : 110
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Gelincik)
Kullanılan Renkler : Açık yeşil, kırmızı,siyah, gri, açık gri, haki yeşil
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet gelincik ebru.
Kaynak Kişi : Fuat Başar
114
Bilgi Formu
Örnek No : 42
Fotoğraf No : 111
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (Menekşe)
Kullanılan Renkler : Sarı, çamaşır çividi, haki yeşil, mor, gri, koyu yeşil
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, saf su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet menekşe ebru.
Kaynak Kişi : Yılmaz Eneş
115
Bilgi Formu
Örnek No : 43
Fotoğraf No : 112
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (demet karanfil)
Kullanılan Renkler : Koyu yeşil, çamaşır çividi, kırmızı, beyaz, açık gri, pembe
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü,su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine demet karanfil ebru
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
116
Bilgi Formu
Örnek No : 44
Fotoğraf No : 113
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (demet karanfil)
Kullanılan Renkler : Açık lahor çividi, beyaz, kırmızı, koyu yeşil
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet karanfil ebru.
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
117
Bilgi Formu
Örnek No : 45
Fotoğraf No : 114
Örnek Türü : Ebrulu kağıt
İnceleme Tarihi : 10.10.2007
Eserin Tarihi : Yok
Eserin Boyutları : En: 35cm. Boy: 50cm.
Bugünkü Durumu : Yıpranmamış ve onarım görmemiştir.
Kullanılan Teknikler : Çiçekli ebru tekniği (demet karanfil)
Kullanılan Renkler : Kırmızı, sarı, eflatun, çamaşır çividi, koyu yeşil, gök
mavisi
Kullanılan Malzemeler : Tekne, kitre, sığır ödü, su, toprak boya, kağıt, biz, fırça
Kompozisyon : Battal ebru üzerine iki adet demet karanfil ebru
Kaynak Kişi : Alparslan Babaoğlu
118
4.1.1.5 Tablolar ve Değerlendirmeleri
119Tablo 3: Teknik Döküm Tablosu
Kullanılan Teknikler Kullanılan Örnekler B
atta
l
Bül
bül Y
.
Gel
git
Tara
klı
Şal
H.M
enekşe
H.Ç
arkı
fele
H.Y
ürek
li
H.M
üten
ev.
Kum
lu
Akk
ase
Kol
tuk
Lale
Papa
tya
Kar
anfil
Men
ekşe
Gül
Gel
inci
k
Süm
bül
Örnek 1 X Örnek 2 X Örnek 3 X Örnek 4 X Örnek 5 X Örnek 6 X Örnek 7 X Örnek 8 X Örnek 9 X Örnek 10 X Örnek 11 X Örnek 12 X Örnek 13 X Örnek 14 X Örnek 15 X X Örnek 16 X Örnek 17 X Örnek 18 X Örnek 19 X Örnek 20 X Örnek 21 X Örnek 22 X Örnek 23 X Örnek 24 X Örnek 25 X Örnek 26 X Örnek 27 X Örnek 28 X X X Örnek 29 X X X X Örnek 30 X Örnek 31 X Örnek 32 X X X X Örnek 33 X Örnek 34 X Örnek 35 X Örnek 36 X Örnek 37 X Örnek 38 X Örnek 39 X Örnek 40 X Örnek 41 X Örnek 42 X Örnek 43 X Örnek 44 X Örnek 45 X TOPLAM 7 2 2 3 2 2 3 2 1 1 1 3 6 5 6 2 2 2 2
120
Yılmaz Eneş, Alparslan Babaoğlu, Sabri Mandıracı ve Fuat Başar
koleksiyonundan alınan 45 ebrudan 7 ebruda battal, 2 ebruda bülbül yuvası, 2 ebruda
gelgit, 2 ebruda taraklı, 1 ebruda şal, 1 ebruda taraklı şal, 2 ebruda hatip menekşe, 2
ebruda hatip çarkıfelek, 2 ebruda hatip yürekli, 1 ebruda hatip mütenevvia, 1 ebruda
kumlu ebru, 1 ebruda akkase ebru, 3 ebruda koltuk ebru ve 18 ebruda çiçekli ebru
teknikleri uygulanmıştır. Çiçekli ebrulardan 2 ebruda papatya, 2 ebruda gelincik, 2
ebruda sümbül, 1 ebruda menekşe, 3 ebruda karanfil, 3 ebruda lale, 2 ebruda gül, 1
ebruda karanfil-lale-papatya, 1 ebruda menekşe-karanfil-lale-papatya ve 1 ebruda
lale-çarkıfelek-papatya tekniklerinden oluşan kompozisyonlar uygulanmıştır.
Teknik döküm tablosunda görüldüğü üzere bazı ebru örneklerinde birden
fazla teknik uygulanmıştır.
Tablo 4:Teknik uygulama sayısı ve yüzde leri
Uygulanan Teknikler n (Sayı) % (Yüzde)Battal ebru 7 12.9 Bülbül yuvası ebru 2 3.7 Gelgit ebru 2 3.7 Taraklı ebru 3 5.5 Şal ebru 2 3.7 H. Menekşe ebru 2 3.7 H. Çarkıfelek ebru 3 5.5 H. Yürekli ebru 2 3.7 H. Mütenevvia ebru 1 1.8 Kumlu ebru 1 1.8 Akkase ebru 1 1.8 Koltuk ebru 3 5.5 Lale ebru 6 11.3 Papatya ebru 5 9.3 Karanfil ebru 6 11.3 Menekşe ebru 2 3.7 Gül ebru 2 3.7 Gelincik ebru 2 3.7 Sümbül ebru 2 3.7 Toplam 54* 100.0 *n=54 Bazı ebru örneklerinde birden fazla teknik uygulandığı için “n” katlanmıştır.
Yüzde hesapları bu sayı (n=54) üzerinden yapılmıştır.
121
Buna göre araştırmaya alınan 45 ebru örneğinde 7 örnekte uygulanan battal
tekniğinin oranının %12.9, 2 örnekte uygulanan bülbül yuvası tekniğinin oranının
%3.7, 2 örnekte uygulanan gelgit tekniğinin oranının %3.7, 3 örnekte uygulanan
taraklı tekniğinin oranının %5.5, 2 örnekte uygulanan şal tekniğinin oranının %3.7,
2 örnekte uygulanan hatip menekşe tekniğinin oranının %3.7, 3 örnekte uygulanan
hatip çarkıfelek tekniğinin oranının %5.5, 2 örnekte uygulanan hatip yürekli
tekniğinin oranının %3.7, 1 örnekte uygulanan hatip mütenevvia tekniğinin oranının
%1.8, 1 örnekte uygulanan kumlu ebru tekniğinin oranının %1.8, 1 örnekte
uygulanan akkase tekniğinin oranının %1.8, 3 örnekte uygulanan koltuk ebru
tekniğinin oranının %5.5, 6 örnekte uygulanan lale tekniğinin oranının %11.3, 5
örnekte uygulanan papatya tekniğinin oranının %9.3, 6 örnekte uygulanan karanfil
tekniğinin oranının %11.3, 2 örnekte uygulanan menekşe tekniğinin oranının %3.7, 2
örnekte uygulanan gül tekniğinin oranının %3.7, 2 örnekte uygulanan gelincik
tekniğinin oranının %3.7 ve 2 örnekte uygulanan sümbül tekniğinin oranının %3.7
olduğu görülmüştür.
Sanatçının tüm ebru tarzlarında eserler verdiği görülmektedir.
122Tablo 5: Renk Döküm Tablosu
Kullanılan Renkler Kullanılan Örnekler
Sarı
Açı
k sa
rı H
arda
l sarısı
Sam
an re
ngi
Kah
vere
ngi
Açı
k ka
hve
Koy
u ka
hve
Sarıy
a ça
lan
kahv
ePe
mbe
Ef
latu
n A
çık
efla
un
Turu
ncu
Siya
h
Bey
az
Kırmızı
Açı
k kı
rmızı
Cad
. kırmızısı
G
ri
Açı
k gr
i
Koy
u gr
i Ç
amaşır
çiv.
Laho
r çiv
idi
Açı
k L
.Çiv
.
Ç.T
oprağı
Aşı
boy
ası
Açı
k aşı b
oy.
M
or
Açı
k m
or
Perm
. mor
A
çık
perm
. m
or
Yeş
il A
çık
yeşi
l K
oyu
yeşi
l
Ant
ik y
eşil
Hak
i yeş
il A
çık
topr
ak
yeşi
li
Ultr
. yeş
ili
Perm
anen
t yeşi
l
Mav
i
Açı
k m
avi
Turk
uaz
Ultr
amar
ine
mav
i C
obal
t mav
i
Açı
k l
iA
çık
gök
mav
isi
Gök
mav
isi
Örnek 1 X X X X Örnek 2 X X X X X Örnek 3 X X X Örnek 4 X X X X Örnek 5 X X X X X Örnek 6 Örnek 7 X X X Örnek 8 X X X X X Örnek 9 X X X X Örnek 10 X X X X Örnek 11 X X X X XÖrnek 12 X X X X X XÖrnek 13 X X X X X X X Örnek 14 X X X X X X Örnek 15 X X X X X Örnek 16 X X X X X X Örnek 17 X X X X X XÖrnek 18 X X X X X Örnek 19 X X X X X X X X Örnek 20 X X X X Örnek 21 X X X X X Örnek 22 X X X X X X Örnek 23 X Örnek 24 X X X Örnek 25 X X X X X Örnek 26 X X X X X Örnek 27 X X X X X Örnek 28 X X X X X X Örnek 29 X X X X X X X X XÖrnek 30 X X X X X X Örnek 31 X X X X X X Örnek 32 X X X X X X X X Örnek 33 X X X X X X Örnek 34 X X X X X Örnek 35 X X X X X X Örnek 36 X X X X X X Örnek 37 X X X X X X Örnek 38 X X X X Örnek 39 X X X X Örnek 40 X X X X Örnek 41 X X X X X X Örnek 42 X X X X X X X Örnek 43 X X X X X X Örnek 44 X X X X Örnek 45 X X X X X XTOPLAM 13 2 7 2 6 7 2 1 1 1 2 1 22 15 19 4 1 16 11 5 9 9 2 8 4 1 6 2 2 1 5 2 11 1 2 2 2 6 1 7 6 2 1 1 1 5
123
Tablo 6:Renk uygulama sayısı ve yüzdeleri
Kullanılan renkler n (Sayı) % (Yüzde) Sarı 13 5.5 Açık sarı 2 0.9 Hardal sarısı 7 3.0 Saman rengi 2 0.9 Kahverengi 6 2.5 Açık kahverengi 7 3.0 Koyu kahverengi 2 0.9 Sarıya çalan kahve 1 0.4 Pembe 1 0.4 Eflatun 1 0.4 Açık eflatun 2 0.9 Turuncu 1 0.4 Siyah 22 9.2 Beyaz 15 6.3 Kırmızı 19 8.0 Açık kırmızı 4 1.6 Cadmium kırmızısı 1 0.4 Gri 16 6.7 Açık gri 11 4.6 Koyu gri 5 2.1 Çamaşır çividi 9 3.8 Lahor çividi 9 3.8 Açık Lahor çividi 2 0.9 Çamlıca toprağı 8 3.4 Aşı boyası 4 1.6 Açık aşı boyası 1 0.4 Mor 6 2.5 Açık mor 2 0.9 Permanent mor 2 0.9 Açık permanent mor 1 0.4 Yeşil 5 2.1 Açık yeşil 2 0.9 Koyu yeşil 11 4.6 Antik yeşil 1 0.4 Haki yeşil 2 0.9 Açık toprak yeşili 2 0.9 Ultramarine yeşil 2 0.9 Permanent yeşil 6 2.5 Mavi 1 0.4 Açık mavi 7 3.0 Turkuaz mavi 6 2.5 Ultramarine mavi 2 0.9 Cobalt mavi 1 0.4 Açık ultramarine mavi 1 0.4 Açık gök mavisi 1 0.4 Gök mavisi 5 2.1 Toplam 237* 100.0
124
*n=237 Bir renk birden fazla ebru örneğinde kullanıldığı için “n” katlanmıştır.
Yüzde hesapları bu sayı (n=237) üzerinden yapılmıştır.
Buna göre araştırmaya alınan ebru örneklerinde sarı renk 13 ebruda
kullanılmış olup oranı %5.5, açık sarı 2 ebruda kullanılmış olup oranı %0.9, hardal
sarısı 7 ebruda kullanılmış olup oranı %3.0, saman rengi 2 ebruda kullanılmış olup
oranı %0.9, kahverengi 6 ebruda kullanılmış olup oranı %2.5, açık kahverengi 7
ebruda kullanılmış olup oranı %3.0, koyu kahverengi 2 ebruda kullanılmış olup oranı
%0.9, sarıya çalan kahverengi 1 ebruda kullanılmış olup oranı %0.4, pembe 1
ebruda kullanılmış olup oranı %0.4, eflatun 1 ebruda kullanılmış olup oranı %0.4,
açık eflatun 2 ebruda kullanılmış olup oranı %0.9, turuncu 1 ebruda kullanılmış olup
oranı %0.4, siyah 22 ebruda kullanılmış olup oranı %9.2, beyaz 15 ebruda
kullanılmış olup oranı %6.3, kırmızı 19 ebruda kullanılmış olup oranı %8.0, açık
kırmızı 4 ebruda kullanılmış olup oranı %1.6, cadmium kırmızısı 1 ebruda
kullanılmış olup oranı %0.4, gri 16 ebruda kullanılmış olup oranı %6.7, açık gri 11
ebruda kullanılmış olup oranı %4.6, koyu gri 5 ebruda kullanılmış olup oranı %2.1,
çamaşır çividi 9 ebruda kullanılmış olup oranı %3.8, Lahor çividi 9 ebruda
kullanılmış olup oranı %3.8, açık Lahor çividi 2 ebruda kullanılmış olup oranı %0.9,
Çamlıca toprağı 8 ebruda kullanılmış olup oranı %3.4, aşı boyası 4 ebruda
kullanılmış olup oranı %1.6, açık aşı boyası 1 ebruda kullanılmış olup oranı %0.4,
mor 6 ebruda kullanılmış olup oranı %2.5, açık mor 2 ebruda kullanılmış olup oranı
%0.9, permanent mor 2 ebruda kullanılmış olup oranı %0.9, açık permanent mor 1
ebruda kullanılmış olup oranı %0.4, yeşil 5 ebruda kullanılmış olup oranı %2.1, açık
yeşil 2 ebruda kullanılmış olup oranı %0.9, koyu yeşil 11 ebruda kullanılmış olup
oranı %4.6, antik yeşil 1 ebruda kullanılmış olup oranı %0.4, haki yeşil 2 ebruda
kullanılmış olup oranı %0.9, açık toprak yeşili 2 ebruda kullanılmış olup oranı %0.9,
ultramarine yeşil 2 ebruda kullanılmış olup oranı %0.9, permanent yeşil 6 ebruda
kullanılmış olup oranı %2.5, mavi 1 ebruda kullanılmış olup oranı %0.4, açık mavi 7
ebruda kullanılmış olup oranı %3.0, turkuaz mavi 6 ebruda kullanılmış olup oranı
%2.5, cobalt mavi ebruda kullanılmış olup oranı %0.4, ultramarine mavi 2 ebruda
kullanılmış olup oranı %0.9, açık ultramarine mavi 1 ebruda kullanılmış olup oranı
125
%0.4, gök mavisi 5 ebruda kullanılmış olup oranı %2.1 ve açık gök mavisi 1 ebruda
kullanılmış olup oranı % 0.4’tür.
Veriler incelendiğinde Mustafa Düzgünman’ın araştırmaya alınan ebru
örneklerinde tüm renklerin ve tonlarının kullanıldığı gözlenmiştir. Özellikle beyaz,
sarı, yeşil, mavi, gri, siyah, kırmızı, kahverengi ve tonları yoğun olarak
kullanılmıştır. Bunları daha az oranda kullanılan aşı boyası, Lahor çividi, çamaşır
çividi, Çamlıca toprağı, mor ve tonları ve çamaşır çividi takip etmiştir. Pembe,
eflatun ve turuncu renkleri ise çok az oranda kullanılmıştır.
126Tablo 7: Malzeme Döküm Tablosu
Kullanılan Malzemeler Kullanılan Örnekler To
prak
bo
ya
Kitr
e
Sığı
r ödü
Kağıt
Tekn
e
Fırç
a
Tara
k
Biz
Su
D.T
aşı
Çıta
Kür
ek
Kap
Süm
bül t
eli
Ara
p za
mkı
Örnek 1 X X X X X X X X X X X X Örnek 2 X X X X X X X X X X X X Örnek 3 X X X X X X X X X X X X Örnek 4 X X X X X X X X X X X X Örnek 5 X X X X X X X X X X X X Örnek 6 X X X X X X X X X X X X Örnek 7 X X X X X X X X X X X X Örnek 8 X X X X X X X X X X X X Örnek 9 X X X X X X X X X X X X Örnek 10 X X X X X X X X X X X X Örnek 11 X X X X X X X X X X X X Örnek 12 X X X X X X X X X X X X Örnek 13 X X X X X X X X X X X X X Örnek 14 X X X X X X X X X X X X Örnek 15 X X X X X X X X X X X X Örnek 16 X X X X X X X X X X X X Örnek 17 X X X X X X X X X X X X Örnek 18 X X X X X X X X X X X X Örnek 19 X X X X X X X X X X X X X Örnek 20 X X X X X X X X X X X X X Örnek 21 X X X X X X X X X X X X Örnek 22 X X X X X X X X X X X X X Örnek 23 X X X X X X X X X X X X Örnek 24 X X X X X X X X X X X X Örnek 25 X X X X X X X X X X X X Örnek 26 X X X X X X X X X X X X Örnek 27 X X X X X X X X X X X X Örnek 28 X X X X X X X X X X X X Örnek 29 X X X X X X X X X X X X Örnek 30 X X X X X X X X X X X X Örnek 31 X X X X X X X X X X X X Örnek 32 X X X X X X X X X X X X Örnek 33 X X X X X X X X X X X X Örnek 34 X X X X X X X X X X X X Örnek 35 X X X X X X X X X X X X Örnek 36 X X X X X X X X X X X X Örnek 37 X X X X X X X X X X X X X Örnek 38 X X X X X X X X X X X X X Örnek 39 X X X X X X X X X X X X Örnek 40 X X X X X X X X X X X X Örnek 41 X X X X X X X X X X X X Örnek 42 X X X X X X X X X X X X Örnek 43 X X X X X X X X X X X X Örnek 44 X X X X X X X X X X X X Örnek 45 X X X X X X X X X X X X TOPLAM 45 45 45 45 45 45 3 45 45 45 45 45 45 2 1
127
Tablo 8:Malzeme uygulama sayısı ve yüzdeleri
Kullanılan malzemeler n (Sayı) % (Yüzde) Toprak boya 45 8,24175824 Kitre 45 8,24175824 Sığır ödü 45 8,24175824 Kağıt 45 8,24175824 Tekne 45 8,24175824 Fırça 45 8,24175824 Tarak 3 0,54945055 Biz 45 8,24175824 Su 45 8,24175824 Desteseng taşı 45 8,24175824 Çıta 45 8,24175824 Kürek 45 8,24175824 Kap 45 8,24175824 Sümbül teli 2 0,36630037 Arap zamkı 1 0,18315018 Toplam 546* 100.0
*n=546 Bir teknik birden fazla ebru örneğinde kullanıldığı için “n” katlanmıştır.
Yüzde hesapları bu sayı (n=546) üzerinden yapılmıştır.
Araştırmaya alınan 45 ebru örneğinin tümünde toprak boya, kitre, sığır ödü,
kağıt, tekne, fırça, biz, su, desteseng taşı, kürek, kap ve çıta ortak malzeme olarak
kullanılmış olup oranı % 8,24175824’tür. Bunlarla birlikte 3 taraklı ebru örneğinde
tarak kullanılmış olup oranı %0,54945055 , 1 akkaseli ebru örneğinde arap zamkı
kullanılmış olup oranı %0,18315018, 2 sümbül ebru örneğinde de sümbül teli
kullanılmış olup oranı %0,36630037’dir.
128
4.1.1.6 Mustafa Düzgünman’ın Ebru Sanatına ve Eğitimine Yaptığı Katkılar
Ebru sanatçısı Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ve eğitimine katkıları
aşağıdaki maddelerde belirtilmeye çalışılmıştır:
• Mustafa Düzgünman Klasik Türk ebru sanatına hizmet etmiş en büyük ebru
sanatkarıdır. Sanatçı yetmiş yıl yaşamış, 1940 yılından başlayıp ölümü olan 1990
yılına kadar elli yıl boyunca ebru sanatına hizmet etmiştir.
• Yaşadığı dönemde Türk ebru sanatının günümüze kadar hiç bozulmadan
taşınmasına, bu sanatın yurdumuzda ve dünyada tanınmasına, gelişmesine büyük
katkılarda bulunmuştur. Ebru sanatı onunla bir dönüm noktası yaşamış, kemal
noktasına ulaşmıştır. Aynı zamanda Alparslan Babaoğlu, Fuat Başar, Sabri
Mandıracı, Serhan Aytan, Aydın Gülan gibi birbirinden değerli sanatçılar yetiştirerek
bu sanatın günümüze kadar hiç bozulmadan ulaşmasına vesile olmuş ve unutulmasını
önlemiştir. Ülkemizde tekrar sevilmesinde ve yaygınlaşmasında büyük emeği
geçmiştir.
• Türk ebrusunun en iyi şekilde yapılmasına büyük özen göstermiştir. Bu
konuda çok hassas ve titiz bir tutum içinde olan Düzgünman, ata yadigarı bu sanatta
yenilik adına yapılan dejenerasyonlara karşı çok katı bir tutum içinde olmuştur. Bu
konuda düşüncelerini şu sözleri ile belirtmiştir: “Bu öyle bir sanattır ki bozmaya
kıyılmaz; onun asaletine dokunulmaz. Ebrunun güzelliği, estetiği sınırsızdır. Bitip
tükenmesi mümkün değildir. Bu sanat bizim kimliğimizin ayrılmaz bir parçasıdır.
Buna dokunan vatana, millete, kültürümüze ihanet eder”. Bazılarının yağlı boya ile
yaptığı çalışmalara “Bunlar manzara yapıyorsa, hiç olmazsa dürüst olsunlar da ebru
tekniği ile resim yapıyoruz desinler, bu dürüstlüğü göstersinler” diyerek tepkisini
ortaya koymuştur. Onun yolunu bugün takip eden, her biri gerçek birer üstat olan
öğrencileri de aynı tutumu devam ettirmektedirler.
129
• Öğrencilerine ebrunun bir Türk sanatı olduğunu ve tarihini öğretmiştir. Bu
sanatın Allah ile direk ilişkili bir nimet olduğunu, anlayana büyük dersler içerdiğini
anlatmıştır. Ona göre Allah’a giden yollar birer araçtır, ebru da tasavvufda bir araçtır.
• Mustafa Düzgünman ebru sanatını öğrendiği biçimde bırakmamış bu sanatın
yapısını bozmadan, ebruda varolan gelişmeye açık özelliğinden yararlanarak
geliştirmiştir. Rastgele yapılan yenilik ve modernizasyon arayışlarını
onaylamamıştır. Necmettin Okyay’ın ebruya kazandırdığı çiçekli ebrulara
“papatyayı” eklemiştir. Papatya ve menekşe de güzel eserler vermiştir. Serpmelerde
çok başarılı olmuştur. Çiçekli ebruları onun sayesinde daha güzel, tabiattaki
görünümlerine daha yakın olmuştur. Ebruya kompozisyon tarzını getirmiştir.
• Mustafa Düzgünman’ın ebruda ilk defa uyguladığı bir şey de ebru üzerine
imza atmaktır. Hat sanatında olduğu halde ebru sanatında Düzgüman’a kadar ebruda
böyle bir uygulama görülmemiştir. Yapılan araştırmalarda 1983, 1984 ve 1985
yıllarına ait imzalı ebruları vardır. 1969 yılında çıkan bir dergide basılan ebrularda
imza görülmemesi Düzgünman’ın ebrularını bu tarihten sonra imzalamaya başlamış
olduğu düşündürmektedir. Ebrularını imzalama sebebi olarak son dönemlerde
başkalarının onun ebrularına sahip çıkarak kendilerininmiş gibi göstermeleri
olmuştur.
• Mustafa Düzgünman eski ebrucuların tam bir örneği olmuştur. Çelebiliği,
İstanbul efendiliği, tevazuu, Üsküdarlığı ve çok sanat sahibi oluşu ile rahmetli Şeyh
İbrahim Ethem Efendi’nin Hezar-u Fen “bin sanat sahibi” oluşu ve Necmettin Okyay
Hoca’nın hattatlığı, gülcülüğü, din adamlığı, hat uzmanlığı, ebruculuğu gibi geleneği
devam ettirmiş ve “çok sanat sahibi” ünvanına hak kazanmıştır. O ebruculuğunun
yanında klasik ciltçi, şair, besteci, fotoğrafçı, dini musikide icracı, eski tarz icranın
temsilcisi, tesbih koleksiyoncusu, din bilgini, köklü mutasavvuf, memleket sever,
Atatürk hayranı, yarım asırlık bir baharatçı, yarım asırlık türbedar, ebruyu halka
tanıtıp mal eden ve kızlara isim olarak verilmesini başlatan ve kendisini Necmettin
Okyay Hoca’nın çırağı olarak tanıtan insandır.
130
• Mustafa Düzgünman bir şairdir. Çeşitli konularda ve kişiler için yazdığı
şiirleri bulunmaktadır. Bunlar arasında ebrunun tarihçesini, özelliklerini ve
mahiyetini anlattığı yirmi kıtalık “Ebruname”si en tanınmışıdır.
• Uğur Derman’a göre elli yıllık hizmetinden dolayı “Türk ebru sanatını
dirilten adam”dır.
• Güzel ahlakı ile arkadaşlarına ve öğrencilerine hep örnek olmuştur.
• Mustafa Düzgünman hiçbir maddi karşılık beklemeden kendisini ebru
sanatına adamış, Türk ebruculuğunu devam ettirmek için birbirinden değerli eserler
yapmış, büyük emek ve fedakarlıklarda bulunmuştur. Hiçbir zaman ebrunun
ticaretini yapmamıştır. Herkes alabilsin, ebru yayılsın diye ebrularını hep düşük
rakamlara satmıştır. Neden ebrularını ucuza sattığını soranlara ise “Boyalar
topraktan, kağıda da para vermiyorum, bir masrafı yok, ucuz satıyorum ki fakir
fukara da alabilsin, ebru sadece zenginlerin duvarlarını süslemesin” diye cevap
vermiştir.
• Mustafa Düzgünman ebrunun son halkasıdır. Onun döneminde ebru yapan
sanatkarlar vardı ama onlar bu sanatın son dönemiydiler. Onlarla beraber
Düzgünman olmasaydı bu sanat sona erecekti. Onun gayreti ve fedakarlığı olmasaydı
Türk ebruculuğu da olmazdı. Mustafa Düzgünman eski nesil ile yeni nesil arasında
birleşme noktası olmuştur.
131
4.1.2 Görüşmeler Sonucunda Elde Edilen Bilgiler
4.1.2.1 Görüşme Yapılan Kişiler
• Serhan Aytan
• Sabri Mandıracı
• Fuat Başar
• Alparslan Babaoğlu
• Aydın Gülan
• Ali Haydar Düzgünman
132
4.1.2.2 Görüşmelerden Elde Edilen Cevaplar
SERHAN AYTAN
(Mustafa Düzgünman’ın öğrencisi ve ud sanatçısı)
(Nisan 2007’de görüşülmüştür)
1. Mustafa Düzgüman ile ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Rahmetli Ustam Mustafa Düzgünman ile eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, 1979
senesinde bir ahbabımızın beni atar dükkanına ebru yapımını öğrenmek üzere
götürmesi sebebi ile tanıştık. Benim ebru ile alakalı hiç ilgim ve bilgim yoktu. Böyle
bir sanatın varlığını da bilmiyordum. 16-20 yaşlarının verdiği malum sıkıntılı dönemi
yaşarken bir tanıdığımız, benim durumumu görünce beni Mustafa Hoca’nın evine
götürdü. Hoca ile tanıştım. Beni evine ebru yaparken seyretmem için davet etti.
Hoca’ya her hafta gidip gelmeye başladım. Ebru ilgimi çekmiş, hoşuma gitmişti.
Hocam çalışırken onun tekne hakimiyetinden etkilenmiştim. Mustafa Hoca ebru
teknesinin başında çalışırken hep sohbet ederdi. Bazen ebruyu anlatır, bazen de dini-
tasavvufi sohbetler açardı. Bu bendeki sıkıntıyı alıp götürmüştü. Bana ebru ile ilgili
bilgileri aktarırken manen terbiyemi de üstlenmişti.
2. Ebru eğitimini nerede aldınız?
Hocam ebrularını, Üsküdar Doğancılar’daki baba yadigarı apartmanlarının bodrum
katındaki ebru atölyesinde yapardı ve ebru derslerini daha doğrusu ebru eğitimini
orada verirdi. Orada çok hoş hatıralarımız oldu.
3. Ebru derslerini ne zamanlar yapıyordunuz?
Mustafa hoca ebru yapmaya genelde Pazar günleri sabah saatlerinde başlar öğle
vakitleri civarında, öğle yemeği üzeri saatlerine kadar devam ederdi. Zaman zaman
pazarları öğle vaktinden sonraları da gider ve kendisinden yararlanırdık. Hafta içi
Cumartesi günleri de dahil atar dükkanını işlettiği için ders verecek vakti olmazdı.
Ancak kendisi hafta içleri eve geldikten sonra da ebru yapmaya devam ederdi. Hafta
içleri ebru derslerine benim gidişim nadirdir. Ancak dükkanına sık sık gider,
sohbetlerinden yararlanmaya orada da devam ederdim.
133
4. Mustafa Düzgünman’dan ne kadar süre ebru eğitimi aldınız?
Ustam ile tanıştığımızdan günden itibaren, mübareğin 12 Eylül 1990 tarihinde
Hakk’a yürümesine kadar sürekli beraberdik.
5. Hala ebru yapıyor musunuz?
Evet. Bir süre çeşitli nedenlerden dolayı ebru yapımına ara vermek zorunda kaldık,
ancak tekrar bu yadigar için hazırlıklarımızı tamamladık.
6. Sizin gözünüzde Mustafa Düzgünman nasıl bir eğitimcidir?
Benim için mükemmel bir eğitmendi. Her konuda son derece açık ve net idi. Ebru
yaparken gerektiği zaman açıklamalarda bulunur bu suretle görerek ve bilerek
öğrenirdiniz. Hiç açık bırakmaz, hiçbir soruyu da yanıtsız koymazdı. Zaten sorular
genellikle kendisi ile beraberken kendi kendilerine çözülürlerdi. Daha da açıkçası
ustam söyledikleri ve öğrettiklerini kendisi yaşadığı ve uyguladığı için hem ebru hem
de yaşam konusunda öğrenememek mümkün değildi
7. Sizce öğrencilerine neler kazandırmıştır?
Bize göre ilim ve sanat insanlığın en önemli uğraşıdır. İnsanoğlunu ahlaken
yüceltebilecek en kuvvetli araçlardır ve emanetlerdir. Emanetlerdir diyoruz çünkü
bunlar Allah’ın kendisinindir. Bu emanetleri taşıyan insanlar toplumlarına daima en
çok hizmet eden olmuşlar, onları ahlaken ve maddeten yüceltmişlerdir. Ustam
rahmetli Mustafa Düzgünman da böyle insanlardandı. Öğrencilerine sanatı emanet
ettiği vechile onları en az bir meslek sahibi yaptı. Bununla beraber her zaman güzel
ahlakı yaşayarak anlattı, öğretmeye çalıştı. Bunlardan daha mühim kazanç da bize
göre yoktur. Bunlarla beraber çok iyi bildiği ve anladığı hat, tezhip, cilt, minyatür,
tesbih ve özellikle musiki gibi diğer Türk sanatlarını da anlatmış ve öğrencilerini
gerçek Türk sanat aydınları yapmak için gayret sarf etmiştir.
8. Kendisini diğer eğitimcilerden ayıran özellikleri nelerdir?
Bize göre en önemli özelliği güzel ahlakı idi. Sanatında eşsizdi. Mütevazi oluşu,
vericiliği, öğreticiliği, tarzı, tavrı, sohbeti, kısaca her şeyi ile farklı ve mükemmeldi.
Aynı zamanda çağının, klasik musikimizin dini kısmını çok iyi bilen birkaç
134
kişisinden bir idi. Kendisinden birçok ilahi dinlenmiş, notaya alınmış ve ebediyen
kalıcı olmaları sağlanmıştır. Çok iyi bir fotoğrafçıdır. Akademide tarzı kadim cilt
öğrenmişti ve çok iyi bir cilt ustası idi. Yalnız bir ebrucu değil, çok iyi bir sanatçı idi.
9. Öğrencileri ile ilişkisi nasıldı ?
Biz bir baba-oğul ilişkisi içinde idik. Zaten bana manevi oğlum derdi. Diğer
yetiştirdiği öğrencileri ile de bundan çok farklı olduklarını zannetmiyorum. Her
zaman verici ve yardımcı idi.
10. Sizce Mustafa Düzgünman nasıl bir insandı?
Mustafa Düzgünman ustam kamil bir insandı. Daha evvel de bahsettiğim gibi güzel
ahlaklı idi. Kendini bilen ariflerdendi. Sanatın gerçek faalini bilir, her fırsatta gerek
gerçek tevazuundan gerekse eğitiminin en önemli özelliği bakımından bunu sık sık
vurgulardı. Genlerinden gelen büyük bir sanatçı idi. İyi bir eş (rahmetli Süheyla
Teyze için) ve aile babası (Ali ve Yasemin Düzgünman’lar için), iyi bir kardeş
(Ahmet Düzgünman Amca için), iyi bir ağabey idi (Saime Teyze için).
Bir gün hocamın ebru icraatından sonra zaman zaman yaptığımız gibi Üsküdar
Doğancılar’dan tura çıktık. Bazı türbeleri ziyaret ettik, sohbet ettik, ayrılmak üzere
iken ben elini öpmek için bir harekette bulundum. Bu hareketim dizlerimin yere
değmesine kadar devam etti. Ancak elini öpmeye muvaffak olamadım. Bana “oğlum
eli öpülecek bir adam bulursan beraber gideriz” dedi. Bence bu hocamın nasıl bir
insan olduğunu anlatan en güzel örneklerden biridir. Buradaki gerçek tevazu ve
büyüklüğü bu hareketi ile bana en büyük derslerden birini vermiştir.
Bir gün yine ustamı ziyarete gitmiştim. Evi tam bir müze gibi, duvarlar hatlar,
ebrular, çevirmeler ile dolu. Meşhur kütüphanesinde Türk sanatları ile ilgili ne
ararsan mevcuttu. Bir şey dikkatimi çekmişti ve çok beğenmiştim. Bunu da ifade
etmişim herhalde. Sohbet etti dinledik, çaylar içildi. Destur alma vakti geldi, izin
istedim. “Bir dakika bekle” dedi içeriye gitti. Sonra bir paketle geldi. “Bunu evde
açarsın oğlum” dedi. Ben ne olduğunu anlamadan paketi aldım ve evden çıktım. Eve
geldiğimde merakla paketi açtığımda ne göreyim, hocamın evinde çok beğendiğim
135
ve bunu söylemek gafletinde bulunduğum şey değil mi? Mahçup olmuştum ama
hocam yine öğretmesi gerektiğini son derece latif bir şekilde vermişti.
Mustafa Düzgünman kelimelerle anlatılacak bir insan değildir. Onu anlamak için
beraber olmak, yaşamak gerekir. O yalnız bir ebrucu değil büyük bir sanatçıdır.
Sadece yurt çapında değil dünya çapındadır. Taklitçi değil modern ve yenilikçidir,
ancak köklerinden ayrılmadan. Çok iyi bir eğitimcidir. Gerek sohbetleri ile gerekse
sanatı ile birçok insan yetiştirmiştir. Bir diğer yönü ile ki, vaktinin en büyük kısmını
harcadığı ve maişetini temin ettiği alanlardır. İyi bir attar, dürüst bir esnaftı.
11. Mustafa Düzgünman’ı ebru sanatının önemli bir sanatçısı yapan nedir?
Kanımca, Mustafa Usta’yı ebru sanatının en önemli sanatçısı yapan özelliklerden
birincisi, ebru sanatının günümüze yegane taşıyıcısı olmasıdır. Eğer bugün Türk tarzı
ebru dediğimiz muhteşem sanat hala yaşıyorsa bunun tek müsebbibi Mustafa
Usta’mdır. Hoca hakkında zaman zaman bazı kendini bilmezler tarafından, “kimseye
bir şey göstermez, öğretmez” gibi iddialar ortaya atılmıştır. Ancak bahsettiğimiz gibi
Türk tarzı ebru sanatının bugünkü gibi unutulmamış, tam tersi çok yaygın bir duruma
gelmesinin ve birçok iyi ebrucular yetişmiş olmasının tek kaynağı Mustafa
Düzgünman ve onun yetiştirdikleridir.
Burada bir şey ilave etmek istiyorum ki bu çok önemlidir. Nisa suresi 54. ayetinde
“…emaneti mutlaka ehline veriniz” emri vardır. Bu ayet hükmünce hocam her işin,
emanetin ehline verilmesi gerektiğini sık sık söylerdi. Bu bir ilahi emirdir ve hocada
ebru işinde de böyle yapmıştır. Layık olana emaneti öğretmiş ve tevdi etmiştir.
Seçimlerinde de ne kadar isabetli olduğunu ebruculuğun bugünkü durumundan da
anlamaktayız.
Hocamızın bir diğer özelliği de, büyük bir sanatçı olmasından dolayı, Türk tarzı
ebruyu dejenere etmeden, gelenekten geldiği şekilde muhafaza etmiş, bu çerçeve
içinde geliştirmiştir. Günümüzde sanatın her kolunda bu dejenerasyonu
görebilmekteyiz. Soysuzca yapılan, yenilik zannedilen bozmalar, mesnetsiz ilaveler
her sanatta yaşanmaktadır. Bu da bize gerçek sanatın fonksiyonunu unutturur.
136
Burada bir şeyin altını çizmek lazım. Mustafa hoca yalnız ebrucu değildi. Öyle
olsaydı sanatı bu kadar iyi anlayamaz, bu çapa gelemez, yaptıkları bu kadar kalıcı ve
derin izler, eserler bırakamazdı. Hoca önce kamil ve arif bir insandı ve diğer
sanatlarla da meşguldü. Yukarıda bahsettiğim üzere müzisyendi, fotoğrafçıydı, ciltçi
idi. Onu sadece ebru olmaktan sanatçılığa terfi ettiren hasletler bunlardı ki o yüzden
hoca ölümsüzdür.
12. Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ne gibi katkı ve yenilikleri olmuştur?
Ustamın ebruya getirdiği en önemli yeniliklerin başında onu modernleştirmesi vardır.
Modernleştirmeden maksadım, hocanın renk anlayışı, ebrulardaki tarzıdır. Bu
özellikler kendi çağını yansıtır. Daha evvelki ebrucuların eserlerine baktığımızda
bunu rahatlıkla görebiliriz. Çiçekli ebrular onun sayesinde daha güzel, asıllarına daha
yakın, daha anlatımcıdır. Margarit çiçeğini ilk yapan da yine Mustafa
Düzgünman’dır. Serpmeler onunla zirveye çıkmıştır. Ebruculuğa en önemli katkısı
ise yetiştirdiği günümüzdeki ebru ustalarıdır ki böylece onun zamanında kaybolmaya
yüz tutmuş bu sanatımız yeniden neşv-i nüma bulmuştur.
Bununla beraber Mustafa hoca yaptığı ebruları çok ucuza satmıştır. Hatta bunun için
benimde defalarca şahit olduğum eleştiriler yapılmıştı. Ancak o bu eleştirileri
“Ebrumuz şu anda ortadan yok olmak üzere, bilen anlayan kalmadı. O yüzden
bunları herkes alabilsin, sadece zenginlerin duvarlarını süslemesin, herkes tarafından
bilinsin ve sevilsin” şeklinde mütevazi , sanatına paradan çok daha önem veren
gerçek sanatçılar gibi cevaplar verirdi. Bu anlayış da ebruculuk için büyük bir özveri
ve katkıdır.
13. Mustafa Düzgünman’ın ebrularının dönemlere ayırmak mümkün müdür,
mümkünse dönem özellikleri nedir?
Buna cevap vermek biraz zor. Bunun için hocanın birçok eski ve yeni tarihli
ebrularını gözden geçirmek ve biraz araştırma yapmak gerekiyor. Mustafa
Düzgünman klasik ebruculuktaki hemen bütün teknikleri başarı ile kullanmıştır.
Ancak çift zemin üzerine serpmeli ebrular onun son dönemde ebruya kazandırdığı
137
önemli bir tavırdır. Bu zeminlerin üzerine de çiçekleri oturtturmuştur. Çiçekli ebru
zaten daha önce de belirttiğim gibi Mustafa Usta ile kemale ermiştir.
138
SABRİ MANDIRACI
(Mustafa Düzgünman’ın öğrencisi ve felsefe öğretmeni)
(Nisan 2007’de görüşülmüştür)
1.Mustafa Düzgünman ile ne zaman ve nasıl tanıştınız?
1981 yılında İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci iken Süleymaniye Kütüphanesi’nde
cilt restorasyon bölümünde kurs görüyordum. Cilt ve yazı için ebru gerekiyordu. Bu
nedenle kendisinden ebru alıyordum. Bu arada kendi kendime ebru yapmaya
çalışıyordum. Benim ebru yaptığımı duymuş ve görmek istedi. Benim ebrularımı
görünce “Bu iş tek başına olmaz! Pazar sabahı saat 10’da gel! Ben bu aralar
çalışıyorum” diyerek beni atölyesine davet etti. Artık onun talebesi olmuştum.
Hocamın teknesinin başında geçen saatler hayatımın en güzel hatıralarıdır.
İstanbul’dan ayrıldıktan sonra onun ebruculuğunu ve sohbetlerini çok özledim.
2. Ebru eğitimini nerede aldınız?
Ebru çalışmalarını Üsküdar’da bulunan evinin bodrum katındaki atölyesinde
yapardık.
3. Ebru derslerini ne zamanlar yapıyordunuz?
Derslerin belli bir saati yoktu. Genelde Pazar sabah saat 10-14 arası ve akşamüzeri
saat 17-20 arası ebru yapıyorduk. Yılda iki kez tekne açardı. Sonbaharda başlayıp
Aralık ayına kadar, baharda başlayıp Haziran’a kadar ebru yapardı.
4. Mustafa Düzgünman’dan ne kadar süre ebru eğitimi aldınız?
Ben hala ders almaya çalışıyorum
5. Hala ebru yapıyor musunuz?
Arkadaşımın atölyesinde yapıyorum.
6. Sizin gözünüzde Mustafa Düzgünman nasıl bir eğitimcidir?
Mustafa Hoca geleneksel eğitimin son temsilcisidir. Onda hocaya ve ustaya saygı
esastır. Hep onların çığırından gitmiştir. Usta-çırak ilişkisine önem vermiştir. Ebru
139
konusunda çok hassas bir insandı. Temel ilkelerden ödün verilmesini istemezdi.
Ebruyu öğrenmek isteyen herkese öğretmek ister ama bu konuda çok seçici
davranırdı. Kendine özgü değerlendirme yöntemi vardı. Öğrenmek isteyen kişiyi
fark ettirmeden sınar, imtihan ederdi. Bu imtihanlar sonucunda geleneksel ilişkiyi
taşıyacağına inandığı öğrencilerine ebruyu en iyi şekilde öğretmek için elinden
geleni yapardı.
7. Sizce Öğrencilerine neler kazandırmıştır?
Mustafa Hoca’yı tanıdıktan sonra dünya görüşümde çok şey değişti. Önüme yeni bir
ufuk açmıştır. Daha önce dünyayı böyle görmezdim. Onu tanımak benim hayatımda
önemli bir kırılma noktası olmuştur. Kendisi çok güçlü bir klasik ebrucudur. Dünya
görüşü çok farklı bir insandır. Bugünkü ebruyu herkes Düzgünman’a borçludur. Ebru
ona göre hakikati bulmada bir vasıtadır.
8. Kendisini diğer eğitimcilerden ayıran özellikleri nelerdir?
Onu diğer sanatçılarla mukayese etmek zordur. Onu kendi hocaları ile mukayese
etmek gerekir. Ona göre sanat insanı Hakk’a ulaştırır. İnsan asıl gerçeğe sanat
yoluyla ulaşır. Titiz, verici, her şeyi her noktada kucaklayan, hassas, bazı temel
değerlerden ödün vermeyen, modern, çok toplumcu, toplumla çelişmeyen, dürüst bir
insandı.
9. Öğrencileri ile ilişkisi nasıldı?
Öğrencilerini çok severdi. Bildiği hiçbir şeyi onlardan esirgemez ve çok verici bir
insandı. Ailesi de çok vericidir. Yetiştireceği öğrencileri farkında olmadan imtihan
ederdi. Geleneğin verdiği bir sezgi vardı onda; istismar edecek kişiyi tanırdı. Ona
göre herkese her şey verilmezdi.
10. Sizce Mustafa Düzgünman nasıl bir insandı?
Dürüst, inanılmaz yardımsever, eli açık, verici, hassas, herkesi ve her şeyi hiçbir
karşılık beklemeksizin kucaklayan bir insandı. Bütüncül bir bakış açısı vardı. Bu
ödün vermek anlamında olmamalıdır. Herkes alabilsin diye ebrularını çok ucuza
140
satmıştır. Hiçbir zaman maddiyatı düşünmemiştir. Kültür aktarıcı bir misyonu vardı.
Toplumcuydu, insanları çok düşünürdü.
11. 12. Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ne gibi katkı ve yenilikleri olmuştur?
Ebru önceden gizemli bir sanat olarak görünüyordu. Onunla daha kolay yapılabilen
bir tekniğe bürünmüştür. Gizemi ortadan kalkmıştır. Çiçekli ebruyu bugüne
taşımıştır. Bugün bile onun yaptıkları aşılamamıştır. Ebruyu ileri bir düzeye taşımış,
teknik olarak canlandırmıştır. Düzgünman sayesinde ebru çok yol almıştır.
13. Mustafa Düzgünman’ın ebrularının dönemlere ayırmak mümkün müdür,
mümkünse dönem özellikleri nedir?
Hoca’nın ebrularını üç dönemde inceleyebiliriz. Başlangıç dönemi 1940-1960
arasıdır. Bu dönemde Necmeddin Okyay’ın etkisi görülmüştür. Çiçek zeminlerinde
Çamlıca toprağı ve Lahor çividi kullanılmıştır. Battallar da Ethem Efendi’nin etkisi
görülmüştür. Battallar kalın kalın atmış ve nefti çok kullanmıştır. Orta dönem 1960-
1980 başıdır. Rikkat Kunt’un getirdiği Avrupa boyalarla renk skalası zenginleşmiştir.
1980’de zemin çok sağlam, çok güçlü olmuştur. 1983 yılı en verimli olduğu
dönemdir. Aynı renk tonunu degrade olarak kullandığı zeminler çok güçlü olmuştur.
Bu dönemde Necmeddin Hoca’nın etkisinden çıkmış ve kendi tarzını oluşturmuştur.
Lale, papatya, menekşe gibi bütün çiçek şekillerini güçlendirmiştir. Zeminleri üç
renk yapmış ve Çamlıca toprağını tek kullanmıştır. Kızıl kahve kullanmıştır. Her
renkten çiçek zemini yapmıştır. Ebrularda serpme görülmektedir. Son dönem
yaklaşık on yıllık bir zamandır. Zeminlerde taramalı battallar (Mustafa Düzgünman
Battalı) vardır. Bu tarz batta ebruda tarama yapıp sonra battal yapmıştır. Böylece
zeminde hiç boşluk kalmamıştır.
141
FUAT BAŞAR
(Mustafa Düzgünman’ın öğrencisi, ebru ve hat sanatçısı)
(Nisan 2007’de görüşülmüştür)
1. Mustafa Düzgünman ile ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Benim ebru ile tanışmamda Uğur Derman Bey’in tesiri çok olmuştur.1970’li yıllarda
onun Akbank Yayınları arasında Ebru kitabı yayınlanmıştı. Bu eser, sanatın
tanınmasında ve yaygınlaşmasında çok faydası olduğu gibi benim gibi bugün ebru ile
uğraşan birçok kişiyi de teşvik eden ilk eser sayılmalıdır. 70’li yıllarda Mustafa
Düzgünman hocanın adını kitaptan duymuştum. Kendisi ile tanışmamıştım. O
dönemde ben Erzurum’daydım Hoca’nın adresini bilmiyordum. Hoca’ya yazı
örneklerimi göndermek ve yol yordam öğrenmek istiyordum. Mustafa Düzgünman
Hoca’nın adresini Uğur Bey bana gönderdi. Ona da haber vermiş. Hatta Uğur
Beyden bana şöyle bir haber geldi: “Düzgünman ebru yapar ama posta işiyle
uğraşmaz”. İstanbul’da bulunan arkadaşlarımdan hoca ile görüşmelerini ve ondan
ebru alarak bana getirmelerini isterdim. Bana mektupla yapacaklarımı yazar,
sorularıma cevap verirdi. 80 yılına kadar Erzurum’daydım. Kendi kendime
çalışıyordum. Malzeme sıkıntısı had safhada idi. İnsanlar ebru sanatına lazım olacak
malzemenin ismini bile bilmiyordu. Bir Düzgünman var o zaman. Öğrenci almakta
nazlı diyorlardı. 1980 yılında sanat aşkımı tıp öğrenimime tercih ederek İstanbul’a
geldim. Uğur Derman ve Süheyl Ünver benim için referans oldular. Aynı yıl Hamit
Aytaç Hoca’dan hat icazeti, aynı zamanda Mustafa Hoca’nın atölyesine devam
ederek kendisinden 1989 yılında ebru icazeti aldım. Hocalarımın vefatından sonra
kendi atölyemi kurdum.
2. Ebru eğitimini nerede aldınız?
Evinin bodrum katındaki atölyesine yıllarca devam ettik. Oraya Niyazi Sayın ve
A.Yüksel Özemre de uğrardı. Ebru ve tasavvuf üzerine sohbetler edilirdi.
3. Ebru derslerini ne zamanlar yapıyordunuz?
Hoca ile her hafta beraberdik.
142
4. Mustafa Düzgünman’dan ne kadar süre ebru eğitimi aldınız?
Kendisi ile İstanbul’a gelişimden itibaren 1989 yılına kadar çalıştık.
5. Hala ebru yapıyor musunuz?
Kendime ait atölyemde ebru ve hat çalışmalarıma devam ediyorum. Öğrenciler
yetiştiriyorum.
6. Sizin gözünüzde Mustafa Düzgünman nasıl bir eğitimcidir?
Mustafa Hoca ebrunun usta çırak münasebeti ile gelişebileceğine ve yükseleceğine
inanırdı. Ebruyu öğrenmek isteyenlerin bir hocadan istifade etmelerini ve bu işi tekne
başında öğrenmelerini isterdi. Kendisi için ebruyu kimseye göstermiyor denilirdi.
Halbuki bu konuda çok haklıydı. Ebru öğrenmek için gelenler yaparken gördüğünde
“Bu kadar basitmiymiş” deyip geçmeleri, hafife almaları Hoca’nın onuruna
dokunurdu. Arka planda neler yatıyor, sanat hangi aşamalardan geçiyor, bunun
farkında değillerdi. Bu nedenle hoca öğretme konusunda çok seçici davranırdı.
Onları yanına almadan önce imtihan eder, sabırlı olup olmadıklarına bakardı.
Hoca bizim sorularımıza teferruatlı cevap vermezdi. Üstün körü geçer, bizim
kavrayışımıza bırakırdı. Epey bir zaman devam ettik ona. Hoca da baktı ki, bu
öğrenciler hakikaten samimi. Ebru konusunda çok hassastı. En büyük korkusu
ebrunun bozulması idi. Uydurma ebrulara son derece sinirlenir, böyle bir teşebbüste
bulunanları yanına kabul etmezdi. Hatta bu tip bir çalışma yapan bir zatın icazet
talebini çok sert bir şekilde reddetmiştir. “Ecdadımızdan gelen güzellikleri kimsenin
bozmaya hakkı yok” derdi ve o güzelliklerin devamını isterdi. Son 3-4 talebesi olan
bizlerden bu konuda kesin söz almıştır.
7. Öğrencilerine neler kazandırmıştır?
Rahmetli hocamdan çok şey öğrendik. Sanatı paylaşılması gereken bir servet olarak
görür ve samimiyetine inandığı kişilere bildiği her şeyi öğretmek için çırpınırdı.
Düzgünman’a göre en zor sanat adam olma sanatıdır. Onun tasavvufi yönünden
yararlandık. Sanatın ahlakı ve kaidelerinden faydalandık. Bize sanatın maddi bir
kazanç olmadığını anlatmıştır.
143
8. Kendisini diğer eğitimcilerden ayıran özellikleri nelerdir?
Her şeyi ile çok farklı ve mükemmel bir insandı. Eski büyükleri görmüş, tasavvuf
deryalarında yetişmiş bir insandı. Rahmetli hocamın tasavvuf bilgisi çok derindi.
İstanbul kültürüne bihakkın vakıftı. Çok yönlü bir sanatkardı. Ebruculuğu yanında
mükemmel bir cilt ustasıydı. Tespihçilikten çok iyi anlardı. Fotoğrafçılığı da vardı.
9. Öğrencileri ile ilişkisi nasıldı?
Yaş farkından dolayı öğrencileri ile ilişkisi mesafeli olmasına karşın bizleri çok
severdi. Bizim en iyi şekilde yetişmemiz için çok çaba sarfetmiştir. Ailesi de kendisi
de çok verici insanlardı.
10. Sizce Mustafa Düzgünman nasıl bir insandı?
Dışarıdan çok sert, prensip sahibi, tasavvuf terbiyesi görmüş, geleneğe bağlı, taviz
vermeyen, yeri geldiğinde latife yapmayı bilen bir insandı.
Bir gün Alparslan Babaoğlu ile birlikte yaptığımız çalışmaları göstermek için
Mustafa Hoca’ya gittik. . Önce hanımına baktırırdı ebruları, “Hanım baksın, benim
ekspertörüm odur derdi. O beğendikten sonra sıkıysa ben beğenmeyeyim” derdi.
Hanımı Alparslan’ın ve benim ebrularıma baktı. “Ayol Mustafa dedi. Bu çocuklar
seni geçmişler”. Utandık, kıpkırmızı olduk. Kendi kendime hoca herhalde zılgıt
geçer diye düşündüm. Hoca diklendi biraz. “Hanım hanım bana bak! Ben elli yıllık
ebrucuyum! Elli senede iki eser verdim. O iki eserde bu çocuklar, artık ölsem de
gözüm arkada kalmayacak” dedi. Hoca’nın o sözü bize bir ömür boyu moral kaynağı
olmuştur.
11. 12. Mustafa Düzgünman’ı ebru sanatının önemli bir sanatçısı yapan nedir?
Mustafa Düzgünman’ı ebru sanatını en önemli bir sanatçısı yapan özelliği ebru
konusunda çok hassas olmasıdır. Döneminde Türk ebrusunu bozduğunu düşündüğü
uygulamalara şiddetle karşı çıkmıştır. Bu sanatın günümüze kadar özünden
kopmadan gelmesi için çok gayret göstermiştir. Sanatı milli bir emanet gibi görür,
ehline verilmesi gerektiğini düşünürdü. Ebru sanatına yaptığı en önemli katkı bu
144
sanatın gelecek kuşaklara aktarılmasında bir köprü görevi görmüştür. O dönemlerde
ebru yapan sadece Mustafa Düzgünman vardı. O’nda sanat Allah vergisi idi.
145
ALPARSLAN BABAOĞLU
(Mustafa Düzgünman’ın öğrencisi ve elektronik mühendisi)
(Ekim 2007’de görüşülmüştür)
1- Mustafa Düzgünman ile ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Kendisi ile 1985 yılında tanıştım. İlk kez bir ebruyu, bir arkadaşımın evinde 1953
yılında gördüm. Arkadaşım, bu ebrunun, Üsküdar’da oturan yaşlı bir bey tarafından
yapıldığını ve onu kaybedersek bu sanatında sona ereceğini söylemişti. Bana bir de
Uğur Derman’ın “Türk Sanatında Ebru” adlı kitabını gösterdi. Ben de bu sanat
kaybolmasın, ben bunu yaparım diyerek kitabı da alıp eve gittim. Kitaptaki tariflere
göre ebru malzemelerini hazırlattım ve kendi kendime ebru yapmaya başladım. O
sıralarda haftasonları Topkapı Sarayı’nda Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği tezhip-
minyatür kurslarına ve ebru çalışmalarımı tezhip hocam Cahide Keskiner’e
gösteriyordum. Bana Mustafa Hoca’nın çok aksi ve kimseye ebru öğretmeyen
istemeyen birisi olduğunu söylemişlerdi. Bir süre sonra Sultanahmet’te İstanbul
Sanatları Çarşısı açıldı ve bana da ebru için bir hücre verdiler. Açılış günü ebru
odasının duvarlarına Mustafa Düzgünman’ın ebrularını asmaya başladılar. Ben de
dükkana bakanlar ebruları benim yaptığımı zannedebilirler diye buna itiraz ettim.
Bunu üzerine Hoca’nın ebrularını kütüphaneye astılar. Daha sonra bu olay Hoca’nın
kulağına gitmiş ve bundan çok hoşlanmış. Daha önceleri Hoca’nın ebruları ile
kendileri yapmış gibi sergi açanlar olmuş ve bunun üzerine Hoca ebrularını
imzalamaya başlamış. Daha sonra beni attar dükkanına çağırmış. Attar dükkanına
gittiğimde beni pazar günü atölyesine davet etti ve böylece hala devam eden talebelik
sürecim başlamış oldu.
2- Ebru eğitimini nerede aldınız?
Ebru derslerini oturdukları apartmanın bodrum katında bulunan atölyede yapardık.
3- Ebru derslerini ne zamanlar yapıyordunuz?
Kendisi Pazar günleri saat 10-12 arasında misafir kabul ederdi. Sürekli ebru yapardı.
Hocanın teknesi hep ayarlıdır. Hoca misafirler geldikten sonra radyoyu açar ilahiler
146
dinlenir, bir yandan da ebru yapardı. Rahmetli eşi Süheyla Teyze çay ve kurabiye
getirirdi. Sohbetin konusu genellikle tasavvuf ve ebru olurdu.
4- Mustafa Düzgünman’dan ne kadar süre ebru eğitimi aldınız?
Hocam ile tanıştığım 1985 senesinden vefatına kadar ebru eğitimi aldım.
5- Hala ebru yapıyor musunuz?
Evet
6-8 Sizin gözünüzde Mustafa Düzgünman nasıl bir eğitimcidir?
Özel bir öğretme yöntemi yoktur. Öğretme yöntemi akademik değildi. Ona göre ebru
tarifle öğrenilmez, deneme yanılma yoluyla öğrenilirdi. Hızlı ebru yapardı. Teknede
ebru yaparken tarif etmezdi. Hanımı iyi bir tenkitçi idi. Kendisi yapmaz ama tenkit
ederdi.
7- Öğrencilerine neler kazandırmıştır?
Bizleri sadece ebruculuğu ile değil dünya görüşü ile de etkiledi. Tasavvufla da
ilgilendik. Hoca kendi görüşüne yakın insanlar ile görüşürdü. Kendisi aydın bir insan
idi, bağnazlık yoktu.
9. Öğrencileri ile ilişkisi nasıldı?
Hoca ile evine telefon açıp bir şey isteyecek kadar yakındık. Kendisi resmi, açıksözlü
ve laubaliliği sevmeyen bir insandı.
10. Sizce Mustafa Düzgünman nasıl bir insandı?
Daha önce de belirttiğim gibi açıksözlü, celalli, kalın sesli, hızlı konuşan, dürüst,
tasavvufla iç içe aydın bir insandı.
11. Mustafa Düzgünman’ı ebru sanatının önemli bir sanatçısı yapan nedir?
Ebrunun önemli olmadığı dönemde ebruyla uğraşmıştır. Kıtlık döneminde bile ebru
yapmış, ebruyu bırakmamıştır. Ondaki ebru sevgisi aşk derecesindedir. Kıtlık
döneminde her şeye ebru yapmıştır. Ama renkli kağıtlara ebru almaya kızardı. Ondan
147
ebrularını istemeye çekinirdik. Vefatından sonra eşinden ondan bir hatıra kalması
için 20-25 kadar özel, değişik ebrularını istedim.
12. Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ne gibi katkı ve yenilikleri olmuştur?
Mustafa Düzgünman ebru geleneğini Necmeddin Hoca’dan alıp öğrencilerine
aktarmıştır. Ebrunun yok olmasını engellemiş, geçmiş ile gelecek nesil arasında
köprü oluşturmuştur. Belki biz yine ebru yapacaktık ama abuk subuk olacaktı.
Kendisi ebru geleneğini hazmettirmiştir. Ebru geleneğinden kastedilen kullanım
yerine uygun ebru yapmak (hat ve cilt için), sanatçının hocayı geçtikten sonra yenilik
yapabileceğidir. Ona göre gelenek muhafaza edilmelidir. Hoca ebrunun dejenere
olmasından çok rahatsızlık duyardı. Hocanın ebrularının kendine has karakterleri
vardır. Kendisi her çeşit ebru yapardı. İnsanlar genelde çiçekli ebruları tercih ederdi.
Ebrularında en çok şu tekniği ya da rengi kullanırdı gibi bir sınırlandırma getirmek
doğru olmaz. Her renkten zemin yapmıştır.
13. Mustafa Düzgünman’ın ebrularının dönemlere ayırmak mümkün müdür,
mümkünse dönem özellikleri nedir?
30-40 yıllık bir süre içinde Hoca'nın ebrusu da tekamül etmiş doğal olarak. Ancak
bunu dönemler ayırmak doğru olmamakla birlikte bir konu Hoca'nın ebrusunu iki
döneme ayırabiliriz. Çiçek ve hatip zeminlerinde aynı renkle tarz-ı kadim battal ebru
kullandığı ebrular ve Mustafa Düzgünman ebrusu olarak da bilinen önce az ödlü
boyayı serpip onunla şal ebrusu yapıp üzerine çok ödlü ve sonra da neftli ya da
Çamlıca toprağı serperek zemin yaptığı ebrular. Bildiğim kadarıyla en verimli olduğu
dönem 1980 ile hastalığı başlayana yani 1989 yılı sonuna kadar olan dönemdir.
148
AYDIN GÜLAN
(Mustafa Düzgünman’ın öğrencisi ve hukuk profesörü)
(Ekim 2007’de görüşülmüştür)
1. Mustafa Düzgünman ile ne zaman ve nasıl tanıştınız?
Mustafa Düzgünman adıyla ilk defa 1981-1982 öğretim döneminde, hukuk fakültesi
1. sınıfında iken devam ettiğim Süleymaniye Kütüphanesi Kitap Hastanesi
bölümünde karşılaştım. Cilt hocam İslam Seçen, kitap yan kağıtlarında kullanılan
ebruyu göstermiş ve Düzgünman’dan bahsetmişti. Aslında ben de bir Üsküdarlı
olarak, Üsküdar’da bulunan aktar dükkanını biliyor ama sahipleriyle tanışmıyordum.
Cilt konusunda çalışırken zamanla ebru daha ilgimi çekmeye başladı ve ziyaret
ederek kendimi tanıtmaya ve ebru öğrenme talebinde bulunmaya karar verdim.
Gittim, meramımı anlattım, ellerini göster dedi, gösterdim, sen bu ellerle ebru
yapamazsın dedi, basımdan kaynar sular boşaldı, ama ertesi gün yine gittim, hiç
konuşmadan dükkanında oturdum, fiilen ısrar etmiş oldum. Kabul etti, böyle başladı.
Bir talibin sanata olan aşkını ölçmek için bu tip ufak engeller ve moral bozucu
konuşmalar yapıp, buna rağmen ısrar eder ise kabul etmek eski bir adet imiş.
Sonradan öğrendim. 1982 yılından 1989 yılına kadar her pazar evinin bodrumunda
buluştuk, çalıştık, sohbet ettik. 1989’da Fransa'ya gittim, ben orada iken vefat etti.
2. Ebru eğitimini nerede aldınız?
Ebru dersi demek doğru mu bilmem ama usta çırak ilişkisi evinin bodrum katında
sürüyordu.
3. Ebru derslerini ne zaman yapıyordunuz?
Yaz aylarında sıcak dolayısıyla kitre çabuk kokuşur diye yapmazdı. Bunun dışındaki
zamanda her pazar düzenli olarak çalışılırdı. Bir ders verir gibi olmak dışında o yapar
ben seyreder, yardım ederdim. Gündemi olan ders saatleri değil, çalışma ortamı
dolayısıyla sordukça yaptıkça öğrenmek seklinde bir ilişki vardı.
149
4. Mustafa Düzgünman’dan ne kadar süre ebru eğitimi aldınız?
Hal böyle olunca, ikinci soruda söylediğim üzere yedi sene boyunca birlikte çalışmış
olmak, ayni zamanda bu sure boyunca ders almış olmam anlamına da gelmektedir.
5. Hala ebru yapıyor musunuz?
Teorik olarak hala ebru ile ilgiliyim. İstanbul Hukuk Fakültesi’nde İdare Hukuku
doçentiyim. Mesleğimin ağırlığı sebebiyle ebruya vefasızlık yapıyorum.
6. Sizin gözünüzde Mustafa Düzgünman nasıl bir eğitimcidir?
Benim gözümde çok saygıdeğer, sağlam kişilikli, özgün bir insandı. Her yönü ile
örnek olmaya çalışırdı. Karşısındaki insani küçümsemez, hiç bir şekilde azarlamaz,
hatalarını yüzüne vurmazdı. Bu özellikleri sadece iyi bir eğitimci değil, iyi bir insan
ve örnek bir kişilik olarak değerlendirilmesini gerektirmektedir sanırım.
7. Öğrencilerine neler kazandırmıştır?
Bizlere iyi ebru yapmak yanında güzel ahlaklı olmayı da öğretmiştir.
8. Kendisini diğer eğitimcilerden ayıran özellikleri nelerdir?
Öğrencisine sadece bir sanat vermek değil, ayni zamanda bir ahlak eğitimi vermeyi
de esas almaktaydı sanırım
9. Öğrencileri ile ilişkisi nasıldı?
Benim devam ettiğim sürede bir başka öğrencisi olmadı. Öğrenci kabul etmezdi.
Biraz önce bahsettiğim sınavı geçen başka olmadı. Sadece son dönemde Alparslan
Babaoğlu ve Hattat Fuat Bey yaptıkları ebruları getirdiler ve onların beğenilmesi
suretiyle icazet aldılar. Benden önce bir subay öğrencisi (Sabri Mandıracı) ve
arkadası Niyazi Sayın da vardı. İlişki bir öğrenci hoca ilişkisinden çok, usta çırak
ilişkisi idi. Bu yüzden öğrencisinin ebru yapımına ait tüm malzeme gereksinimini de
o temin eder ve verirdi.
150
10. Sizce Mustafa Düzgünman nasıl bir insandı?
Kişilik olarak kendine özgü bir insandı. Kesinlikle çok kibar bir insandı. Hiç
sinirlendiğini, sesini yükselttiğini görmedim. Karısı biz çalışırken çay, biskuit
getirdiğinde onu övüşü, göklere çıkarışı, nezaketi, şükranını dile getirmesi benim çok
hoşuma giderdi. Düzenli bir insandı. Her gün programı belli idi. İşe gidiş saati,
yürüyerek gittiği yol, selam verdiği dükkanlar, işten çıkışı, pazar günü bodruma iniş
saati, misafir gelmesi, gitmesi her şey çok düzenli, çok ritmik idi. Özel bir tasavvuf
bilgisi ve tecrübesi vardı. Dini musiki konusunda özellikle ilahiler hususunda
uzmanlığı bulunmaktaydı. Tesbih kolleksiyonu vardı. Bir dönem Aziz Mahmut
Hüdai Hz. Türbesinde türbedarlık yapmış idi. Köklü bir Üsküdarlı ailenin ferdi idi.
11. Mustafa Düzgüman’ı ebru sanatının önemli bir sanatçısı yapan nedir?
Hocamı, önemli bir ebru sanatçısı yapan husus onun çalışma istikrarı ve sağladığı
üsluptur. Kendine özgü bir üslup geliştirmiştir. İmzası olmayan ebrulardan bile bilen
gözler Düzgünman ebrusunu ayırt eder. Bu istikrarlı bir biçimde bütün ömrünü
sanata vermiş ve iç dünyası da özgün ve zengin olan bir sanatçının, kendisi istese de
istemese de sanatına yansıyacak olan üslubunun doğal bir sonucudur. Hocam,
zevkleri gelişmiş, kültürlü, inançlı, zengin bir iç boyutu olan insandı. Ebru tekniğinde
zaman içinde oluşmuş ustalığı ile bu ustalığın üslup oluşturan estetik boyutu elbette
bu önemini ortaya çıkarmaktadır. Tasavvufla iç içe aydın bir insandı. Bağnazlık
yoktu.
12. Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ne gibi katkı ve yenilikleri olmuştur?
Ebru sanatına en önemli katkısı ona gelinceye kadar ancak kitap yan kağıtlarında ve
hatların çerçevesinde bir yardımcı sanat dalı olarak işlev bulan ebrunun ayrı bir sanat
dalı olarak kendisini göstermesi ve kabul ettirmesinde olmuştur. Düzgünman
sayesinde, özellikle çiçekli ebrularda getirdiği çeşitlilik ve güzellikle ebru artik
çerçevelenerek duvarlara asılan bir güzel sanatlar dalı işlevine kavuşmuştur.
Ebrularında kullandığı renkler ve bu renklerin tonu bakımından oturmuş bir yapısı
bulunmaktadır. Son on yılında İsviçre’den getirttiği bayrak kırmızısına önem verirdi.
Toprak boyaları kullanırdı. Necmettin Okyay'ın aynı rengin değişik tonları ile
151
oluşturmayı sevdiği kompozisyonlardan farklı olarak Düzgünman çarpıcı zıtlıkları
kullanmayı severdi.
152
4.1.2.3 Görüşmelerin Değerlendirilmesi
Mustafa Esat Düzgünman’ın başta oğlu Ali Haydar Düzgünman olmak üzere
öğrencilerinden Aydın Gülan, Alparslan Babaoğlu, Fuat Başar, Sabri Mandıracı ve
Serhan Aytan ile görüşme yapılmıştır. Ali Haydar Düzgünman ile yapılan görüşme
sohbet niteliğinde olup diğer öğrencilerine görüşme formunda hazırlanan sorular
yöneltilmiştir.
Görüşme yapılan öğrencilerinin hepsi üniversite mezunu olup İstanbul’da
yaşamaktadırlar. Bu kişilerden Alparslan Babaoğlu ve Fuat Başar diğerlerine göre
ebru sanatı ile daha yoğun uğraşmaktadır. Diğer öğrencileri ise işlerinin
yoğunluğundan dolayı bu sanata fazla zaman ayıramamaktadır.
Alınan cevaplar doğrultusunda varılan yargıları şöyle sıralayabiliriz:
Mustafa Düzgünman 1979 yılından sonra öğrenci yetiştirmeye başlamış ve
yukarıda isimlerini belirttiğimiz beş öğrencisini yetiştirerek Klasik Türk Ebrusu’nu
kendisinden sonra layığı ile sürdüreceklerine inanarak onlara teslim etmiştir. Onlarla
münasebeti ölümüne kadar devam etmiştir.
Mustafa Düzgünman geleneksel eğitimin son temsilcisidir. Usta çırak
ilişkisine çok önem vermiştir. Onun için hocaya ve ustaya saygı esas olup, hep
onların izinden gitmiştir. Ebru konusunda çok hassas olan sanatçı temel ilkelerden
ödün verilmesini istememiştir. Ebruyu öğrenmek isteyen herkese öğretmek istemiş
ama bu konuda seçici davranmıştır. Kendine özgü bir değerlendirme yöntemi
olmuştur. Öğrenmek isteyen kişiyi fark ettirmeden sınamış, geleneksel ilişkiyi
taşıyacağına inandıktan sonra ebruyu en iyi şekilde öğretmek için elinden geleni
yapmıştır. Her konuda son derece açık ve net olmuştur. Ebru yaparken gereken
durumlarda açıklamalarda bulunup, bu suretle öğrencilerinin görerek ve bilerek
öğrenmelerini istemiştir. Bazı durumlarda da teferruatlı cevaplar vermeyip onların
anlayışına bırakmıştır. Sanatçının özel bir öğretme yöntemi olmamıştır. Ona göre
ebru tarifle değil deneme yanılma yoluyla öğrenilmelidir. Çok saygıdeğer, sağlam
153
kişilikli, özgün bir insan olan Düzgünman her yönü ile öğrencilerine örnek olmaya
çalışmıştır. O derslerinde öğrenciye bir sanat vermek değil aynı zamanda bir ahlak
eğitimi vermeyi de esas almıştır.
Mustafa Düzgünman haftaiçi ve Cumartesi günleri attar dükkanında çalıştığı
için öğrencilerine Pazar günleri evinin bodrum katında bulunan atölyesinde ders
vermiştir. Ders saatlerinin bir programı olmayıp genellikle sabah 10.00-14.00 ve
akşamüzeri 17.00-20.00 olmuştur. Yılda iki kez tekne açan sanatçı Sonbahar’da
başlayıp Aralık ayına kadar, İlkbahar’da başlayıp Haziran ayına kadar ebru
yapmıştır. Her Pazar düzenli olarak çalışmıştır.
Öğrencilerine çok şey kazandırmıştır. Sadece ebruculuğu ile değil güzel
ahlakı ile de onlara örnek olmuştur. Düzgünman’a göre en zor sanat adam olma
sanatıdır. Sanatı paylaşılması gereken bir servet olarak görmüş ve samimiyetine
inandığı kişilere bildiği her şeyi öğretmek için gerekeni yapmıştır. Öğrencileri onu
tanıdıktan sonra dünya görüşlerinin değiştiğini, kendisinin onların önüne yepyeni
ufuklar açtığını söylemektedirler. Öğrencilerine ebru dışında diğer Türk sanatlarını
da anlatmış ve onların gerçek birer Türk sanat aydınları olmaları için gayret
sarfetmiştir. Onlara sanatın maddi bir kazanç olmadığını anlatmıştır.
Onu diğer eğitimcilerden ayıran özelliklerini belirlemek için kendi hocaları
ile mukayese etmek gerekmektedir. Onun en önemli özelliği güzel ahlakı olmuştur.
Sanatı eşsizdir. Ona göre sanat insanı hakka ulaştırır. İnsan asıl gerçeğe sanat yoluyla
ulaşır. Titiz, verici, her şeyi her noktada kucaklayan, hassas, bazı temel değerlerden
ödün vermeyen, modern, toplumla çelişmeyen, dürüst ve mütevazi bir sanatçı idi.
Eski büyükleri görmüş, tasavvuf içinde yetişmiş bir insandı. Fotoğrafçılık, cilt ve
müzik ile de uğraşmıştır. Çok yönlü bir sanatkardı. Çağının klasik musikinin dini
kısmını çok iyi bilen birkaç kişisinden biridir. Kendisinden çok ilahi dinlenmiş,
notaya alınmış ve ebediyen kalıcı olmaları sağlanmıştır.
Öğrencileri ile ilişkisi resmi olmasına karşın onları evlatları gibi görmüştür.
Onları çok sevmiş ve iyi yetişmeleri için elinden geleni yapmıştır. Ailesi de kendisi
154
de çok verici olmuştur. Bildiği hiçbir şeyi onlardan esirgememiştir. Yetiştireceği
öğrencileri farkında olmadan sınamıştır. Ona göre herkese her şey verilmezdi.
Öğrencilerine göre Düzgünman kişilik olarak her şeyden önce kibar, eşine
çok değer veren, düzenli, açıksözlü, celalli, hızlı konuşan, kalın sesli, dürüst,
samimiyetine inandığı herkese karşı çok yardımsever, eli açık, paylaşımcı, hassas,
herkesi ve her şeyi hiçbir karşılık beklemeksizin kucaklayan bir insandı. Bütüncül bir
bakış açısı vardı. Herkes alabilsin diye ebrularını çok ucuza satmış, hiçbir zaman
maddiyatı düşünmemiştir. Kültür aktarıcı bir misyonu olmuştur. Tasavvufla iç içe
aydın bir insan olan Düzgünman’da bağnazlık yoktu. Sanatın gerçek faalini bilir, her
fırsatta gerek gerçek tevazuundan gerekse eğitimin önemli özelliği bunu sık sık
vurgulardı.
Onu ebru sanatının en önemli sanatçısı yapan özelliği bu sanatı günümüze
yegane taşıyıcısı olmasıdır. Bugünkü geleneksel Türk ebru sanatının yaşamasında
onun çok emeği olmuştur. Hakkında zaman zaman kimseye bir şey göstermez,
öğretmez gibi iddialar ortaya atılmışsa da bunlar asılsızdır. Bunu en büyük delili
günümüzde onun izinden giden, yetiştirdiği öğrencileridir. O layık olana bu sanatı
öğretmiştir.
Düzgünman ebru geleneğini Necmeddin Hoca’dan devralıp öğrencilerine
aktarmıştır. Böylece ebrunun unutulmasını engelleyerek geçmiş ile gelecek arasında
bir bağ oluşturmuştur.
Ebru sanatını gelenekten geldiği şekilde korumuş, dejenere etmeden bu
çerçeve içinde geliştirmiştir. Ebru konusunda çok hassas olan sanatçı döneminde
Türk ebrusunu bozduğunu düşündüğü uygulamalara şiddetle karşı çıkmıştır. Bu
sanatın günümüze kadar özünden kopmadan gelmesi için çok gayret göstermiştir.
O tam bir ebru aşığıdır. Ebrunun önemli olmadığı ve kıtlık döneminde bile
ebru ile uğraşmıştır.
155
Ebru sanatına olan en önemli katkısı ona gelinceye kadar ancak kitap yan
kağıtlarında ve hatların çerçevesinde bir yardımcı sanat dalı olarak işlev bulan
ebrunun ayrı bir sanat dalı olarak kendisini göstermesi ve kabul ettirmesidir.
Düzgünman sayesinde, özellikle çiçekli ebrularda getirdiği çeşitlilik ve güzellikle
ebru artik çerçevelenerek duvarlara asılan bir güzel sanatlar dalı işlevine
kavuşmuştur.
Onun sayesinde ebru ileri bir düzeye taşınmış, teknik olarak canlanmıştır.
Günümüzde bile onun yaptıkları aşılamamıştır. Ebruya getirdiği yeniliklerin en
başında ebruyu renk ve tarz olarak modernleştirmesi vardır. Çiçekli ebrular onun
sayesinde daha güzel, asıllarına yakın ve daha anlatımcı olmuştur. Ebru önceleri
gizemli bir sanat olarak görünürken onun sayesinde gizemi ortadan kalkmış ve daha
kolay yapılabilen bir tekniğe bürünmüştür. Değerli sanatçılar yetiştirerek unutulmaya
yüz tutmuş bu sanatı günümüzde yeniden canlandırmıştır. Ebrularını çok ucuza
satarak bu sanatın yaygınlaşmasını için özveride bulunmuş ve ebruyu herkesin
bilmesini istemiştir.
Hoca’nın ebrularının kendine has özellikleri vardı. Her çeşit ebru yapmış ve
her rengi kullanmıştır. Ebrularında kullandığı renkler ve bu renklerin tonu
bakımından oturmuş bir yapısı bulunmaktadır. Son on yılında İsviçre’den getirttiği
bayrak kırmızısına önem vermiştir. Toprak boyaları kullanmıştır. Necmettin
Okyay'ın aynı rengin değişik tonları ile oluşturmayı sevdiği kompozisyonlardan
farklı olarak Düzgünman çarpıcı zıtlıkları kullanmayı sevmiştir.
Sanatçı kendine özgü bir üslup geliştirmiştir. İmzası olmayan ebrulardan bile
bilen gözler Düzgünman ebrusunu ayırt edebilmektedir. Bu istikrarlı bir biçimde
bütün ömrünü sanata vermiş ve iç dünyası da özgün ve zengin olan bir sanatçının,
kendisi istese de istemese de sanatına yansıyacak olan üslubunun doğal bir
sonucudur. Hoca, zevkleri gelişmiş, kültürlü, inançlı, zengin bir iç boyutu olan
insandı. Ebru tekniğinde zaman içinde oluşmuş ustalığı ile bu ustalığın üslup
oluşturan estetik boyutu elbette bu önemini ortaya çıkarmaktadır.
156
Hoca’nın ebruları üç döneme ayrılmaktadır. Başlangıç dönemi 1940-1960 yılları
arasıdır. Başlangıç dönemi olan 1940-1960 yılları arasında Necmeddin Okyay ve
Ethem Efendi’nin etkisi görülmüştür. 1960’tan sonra onların etkisinden çıkarak
kullandığı renkler ve teknikler bakımından kendi tarzını oluşturmuştur. Bu dönemde
yaptığı ebrular çok güçlü olmuş, papatya, menekşe ve lale gibi bütün çiçek şekillerini
güçlendirmiştir. Ebrularda başarılı serpmeler yapmıştır. Zeminler çok sağlam
olmuştur. Renk skalasını çok geliştirmiştir. Klasik Türk ebrusu onunla zirveye
ulaşmıştır.
157
BÖLÜM V
V. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu bölümde Mustafa Düzgünman’ın Türk ebru sanatına ve eğitimine
katkılarını ortaya koymayı amaçlayan araştırma bulgularından elde edilen sonuçlara
yer verilmiş ve önerilerde bulunulmuştur.
5.1 Sonuçlar
Ebru minyatür, tezhip, hat ve cilt gibi geleneksel sanatlarımızın en
önemlilerinden biridir. Diğer sanatlar gibi milletimizin duygularının, zevkinin ve
estetiğinin ifade araçlarından biri haline gelmiştir.
Bir dönem Batılılaşma çabalarının sonucu olarak, ebru da uzun yıllar diğer
milli sanatlarımız gibi mağdur edilmiş, unutulmaya yüz tutmuştur. Çok az sanatçı
tarafından bu sanat yaşatılmaya çalışılmıştır. Bu sanatlarımızın elinden tutup
günümüze getiren ve göz kamaştırıcı çalışmaları ile önce Batı’da, daha sonra da
bizde tanınıp takdir edilen sanatkarlarımız vardır. Bunlarda biri de Mustafa
Düzgünman’dır. Kendisinin izni ile Avrupa ve Amerika’da sergileri açılmış ve
ebruları sanat çevresinin büyük ilgisini çekmiştir.
Devletin yıllarca ihmal ettiği bu konuya el atması, Türk süsleme sanatlarına
önem vermeye başlaması, bu sanatların tekrar yaşatılmasına çalışılması sevindirici
bir gelişme olmuştur.
Günümüzde ülkemizde ebru sanatına olan ilgi geçmiş yıllara göre artmıştır.
Ebru sanatını öğreten kurslar açılmakta, bu uygulama ve eğitim çalışmaları çeşitli
kurumlarca desteklenmektedir. Ebru sanatçıları yurtiçi ve yurtdışında sergiler
açmaktadır. Yine yayın hayatında az da olsa bu sanat tanıtılmakta ve beğeni
kazanmaktadır.
158
Yüzyıllar boyunca hat ve cilt sanatlarının yardımcı bir kolu olarak yaşamış
olan ebru kitap kapaklarını ve yazı levhalarını süslemiştir. Kimi zaman birbirine
uygun düşen ebrulardan pano yapılmıştır. Günümüzde ise geçmişteki işlevini
kaybeden ebru, yardımcı sanat olmaktan çıkmış tek başına bir sanat dalı olmuştur.
Yapılan ebrular resim gibi çerçevelenerek duvarlarımızı süsler hale gelmiştir.
Türkiye’de ebru sanatının bugünlere ulaşması ve bugünkü durumu
düşünüldüğünde, bu sanatın günümüze aktarılmasını, tanınmasını sağlayan ve ebruyu
gelecek nesillere taşımak için öğrenciler yetiştiren Mustafa Düzgünman’ın ebru
sanatında ayrı bir yeri vardır.
Mustafa Düzgünman ile ilgili kaynaklar, yakınları ve öğrencilerinin görüş ve
ifadeleri ile sanatçının eserleri incelendiğinde görülmektedir ki; Mustafa Düzgünman
Türk ebru sanatına hizmet etmiş en büyük ustalardan biridir. Bu sanatın ülkemizde
tekrar sevilmesinde ve yaygınlaşmasında büyük emeği geçmiştir.
Kendisi Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük sanatkarlardan, ebru ve hat üstadı
olan Necmeddin Okyay’ın talebesi olmuştur.1940 yılından başlayıp ölümüne kadar
süren yarım asırlık bir ebruculuk geçmişi vardır. Bu dönemde yaptığı eserleri ve ebru
konusunda savunduğu görüşleri ile Türk ebrusunun zamanımıza kadar hiç
bozulmadan gelmesinde, bu sanatın yurdumuzda ve dünyada tanınmasında ve
gelişmesinde büyük katkısı olmuştur. Ebru sanatı Düzgünman’la bir dönüm yaşamış
ve kemal noktasına ulaşmıştır. Onun ebruları yurtiçi ve yurtdışında birçok
koleksiyonda yer almış, birçok yazma eseri ve yazı levhalarını süslemiştir.
Ebru konusunda çok hassas olan Düzgünman, yaşadığı dönemde Türk
ebrusunun en iyi şekilde yapılmasını arzu etmiş ve yenilik kabul edilen denemeleri
hoş karşılamamıştır. Klasik anlayışa sımsıkı bağlı kalmıştır. Sanatçı ebru sanatını
öğrendiği biçimde bırakmamış, bu sanatın yapısını bozmadan, ebruda varolan
gelişmeye açık özelliğinden yararlanarak geliştirmiştir. Ebruculukta kendisini
geçtiğini söyleyen hocası Necmettin Okyay’ın ebruya kazandırdığı çiçekli ebrulara
papatyayı eklemiştir. Çiçekli ebruları daha da ileri götürerek papatya, menekşe ve
159
serpmelerde güzel eserler vermiştir. Çiçekli ebrular onun sayesinde daha güzel, daha
anlatımcı ve asıllarına daha yakın olmuştur. Sadece çiçekli ebrularda değil, ebrunun
diğer dallarında da başarılı eserler vermiştir. Ebruya kompozisyon tarzını getirmiştir.
Bir eserde birden fazla ebru tekniği görülebilmektedir. Onunla modern Türk ebrusu
renk anlayışı ve tarz olarak yepyeni bir dinamizm kazanmıştır. Zeminler kendisinin
geliştirdiği ve Mustafa Düzgünman Battalı olarak biline tarz sayesinde çok sağlam
olmuştur. Çift zemin üzerine serpmeli ebrular onun son dönemde ebruya
kazandırdığı önemli bir tavırdır. Bu zemin üzerine çiçekleri oturtmuştur. Hocası
Necmeddin Okyay ile birlikte onun ebruları bu sanatın doruk noktası olmuştur. Bu
iki sanatçının yaşadığı dönemde klasik ebrunun en güzel örnekleri verilmiştir.
Ona gelinceye kadar hat ve cilt sanatlarına yardımcı sanat olan ebru onun
ebruya getirdiği tarz sayesinde başlı başına bir sanat dalı haline gelmiştir.
Bununla birlikte daha önceleri gizemli bir havaya bürünen ebru sanatı onun
sayesinde halk ile tanışmıştır. Gizemli havası ortadan kalkmıştır.
Tam bir ebru aşığı olan Düzgünman, kendisini ebru sanatına adamıştır. Türk
ebruculuğunu devam ettirmek için birbirinden değerli eserler yapmış, büyük emek ve
fedakarlıklarda bulunmuştur. Herkes ebrularını alabilsin, herkes ebruyu tanısın diye
ebrularını çok düşük rakamlara satmıştır.
Aynı zamanda birbirinden değerli sanatçılar yetiştirerek bu sanatın
unutulmasını önlemiştir. Onun öğrencileri olan Aydın Gülan, Alparslan Babaoğlu,
Serhan Aytan, Fuat Başar ve Sabri Mandıracı günümüzde klasik ebru sanatının
yaşatılması ve geliştirilmesinde, uygulama ve eğitim çalışmaları ile önemli görevler
üstlenmişlerdir.
Onun için ebru öğrenmek isteyenleri kolay kolay yanına sokmaz, öğretmek
istemez gibi asılsız düşünceler ortaya atılmıştır. Ama Türk ebrusunun günümüze
kadar bozulmadan ulaşmasının, yaygın bir duruma gelmesinin ve birçok iyi ebrucular
yetişmiş olmasının tek kaynağı Mustafa Düzgünman’dır. O ebru öğrenmek için
160
kendisine gelenleri önce kendi yöntemleri ile sınamış, sabır ve meşakkat isteyen bu
sanatı gerçekten yürütebileceklerine inandıktan sonra onların en iyi şekilde
yetişmeleri için elinden gelen çabayı göstermiştir. Bu konuda çok seçici olmuştur.
Günümüzde onun izinden giden öğrencileri de bu düşüncenin ne kadar asılsız
olduğunun ispatıdır.
Ebrunun son halkası olan Düzgünman eski nesil ile yeni nesil arasında bir
köprü görevi görmüştür. Ethem Efendi ve Necmeddin Okyay’dan devraldığı bu
sanatı günümüze aktarmıştır. Onun gayreti ve fedakarlığı olmasaydı Türk ebru sanatı
da yok olup gidecekti.
Mustafa Düzgünman ebruculuğu yanında klasik ciltçi, şair, besteci, dini
musikide icracı, fotoğrafçı, tesbih koleksiyoncusu, köklü mutasavvuf, yarım asırlık
baharatçı ve türbedar oluşundan dolayı ustaları gibi çok sanat sahibi (hezarfen)
ünvanına hak kazanmış bir insandır.
Kişilik olarak dürüst, yardımsever, herkesi ve her şeyi karşılık beklemeksizin
kucaklayan, insanları düşünen, mütevazi, kibar, eşine karşı çok saygılı, hassas, titiz,
modern, açıksözlü, toplumla çelişmeyen, bazı temel değerlerden ödün vermeyen bir
insan olan sanatçı bu özellikleri ile çevresine karşı hep örnek olmuştur.
Bu araştırmada sanatçının çeşitli tekniklerde yapılan 45 ebrusu incelenmek
üzere örnek olarak alınmıştır. Bu ebruların teknik, renk ve malzeme döküm tabloları
oluşturulmuştur. Bu ebrulardan 7’si battal, 2’si bülbül yuvası, 2’si taraklı, 2’si şal,
2’si gelgit, 1’i kumlu, 1’i akkaseli, 3’ü koltuk, 7’si hatip ve 18’i çiçekli ebru tekniği
ile yapılmıştır.
Toprak boya, kitre, sığır ödü, tekne, su, fırça, kağıt, biz, boya kabı ve ebruları
sermek için kullanılan çıta ortak malzeme olup, taraklı ebrularda bunlara ek olarak
tarak, çiçekli ebrulardan olan sümbül yapımında da sümbül teli kullanılmıştır.
161
Renk döküm tablosu incelendiğinde ise sanatçının bütün renkleri ve onların
çeşitli tonlarını kullandığı görülmüştür. Bu renkler sarı, kırmızı, yeşil, mavi, gri,
kahverengi, mor, siyah, beyaz, Lahor çividi, çamaşır çividi, Çamlıca toprağı, pembe,
turuncu, eflatun ve aşı boyasıdır. Bu örneklerde özellikle yeşil, kırmızı, siyah, gri,
beyaz, sarı ve mavinin tonlarının yoğun olarak kullanıldığı görülmüştür.
5.2 Öneriler
Üniversitelerin Geleneksel Türk El Sanatları, Geleneksel Türk Süsleme
sanatları bölümlerinde, Kültür Bakanlığı bünyesinde ve özel kurslarda Türk ebru
sanatı eğitimi verilmektedir. Ancak bu durum ebru sanatımızın ve sanatçılarımızın
tanıtılıp sevilmesi için yeterli değildir. Eğitim ortamları iyileştirilmeli, daha geniş
imkanlar sunulmalı ve ebru sanatımızın günümüze kadar değişmeden gelmesinde
büyük emeği geçen Mustafa Düzgünman’ın çalışmaları tanıtılmalıdır.
Devlet ve özel kurumların desteği ile yurtiçi ve yurtdışında Mustafa
Düzgünman’ın ebrularını tanıtan sergiler yapılmalıdır.
Kitle iletişim araçları sanatçının ebrularının tanıtımına daha geniş yer vermeli
ve daha etken rol oynamalıdır. Onun ebruları ile ilgili daha güncel programlar
yapılmalıdır. Bu programlar sadece devlet kanallarında ve belli zamanlarda değil
diğer özel kanallarda da yer almalıdır.
Sanatçının ebrularından kartpostallar hazırlanması, bilboardlarda eserlerinin
asılması, insanların yoğun olarak bulunduğu büyük alışveriş merkezlerinde
eserlerinin sergilenmesi, ders kitaplarının kaplarında ebru resimlerinin yer alması
daha geniş kitlelerce tanınmasında önemli rol oynayabilir.
Ayrıca sanatçının ebruculuğu ile ilgili daha geniş kapsamlı, daha güncel
kitap ve makale çalışmaları yapılmalıdır.
İnternet ortamında eserleri ve ebruculuğuna daha geniş yer verilmelidir.
162
Ebru müzesi kurularak Düzgünman ve diğer değerli ebru sanatçılarının bazı
kişilerin koleksiyonlarında bulunan değerli eserleri günışığına çıkarılarak bu müzede
sergilenmesi sağlanmalıdır.
Türk ebru sanatına gönül vermiş ve bir çok öğrenci yetiştirmiş olan Mustafa
Düzgünman’ın adının yaşatılması, ebrularının tanınıp sevilmesi ve gençleri bu sanata
teşvik etmek için adına anma programları ve yarışmalar düzenlenmeli ve iyi eserler
ödüllendirilmelidir
163
KAYNAKÇA
ALTUN, A. (1981). Günümüzde Ebru ve Bir Ebru Sanatçısı. Arkeoloji Sanat
Tarihi Dergisi. S.12-13. İstanbul.
ARITAN, A. S. (2002). Türk Ebru Sanatı. Türkler. S.12. Konya.
AY, M. (1994). Ebru ve Kimya. Bilim ve Teknik. S.316. Ankara.
BİNARK, İ. (1975). Eski Kitapçılık Sanatlarımız. Ankara: Ayyıldız Matbaası.
BARUTCUGİL, H. (1999). Renklerin Sonsuzluğu. İstanbul.
BİROL, İ. A. (1969). Ebru Sanatkarları. Yeşilay. S.425. İstanbul.
BİROL, İ. A. (1969). Ebru. Yeşilay. S.424. İstanbul.
BOZGEYİK, B. (1978). Ebru Ustası Mustafa Düzgünman. Köprü. S.18. İstanbul.
CANSEVER, M. (1996). Ebru sanatı. Art-Decor. S.44. İstanbul.
CANSEVER, M. (1996). Son Sözü Tekne Söyler. Art-Decor. S.44. İstanbul.
CANSEVER, M. (1996). Mavi Kütlelerin Sanatçısı A. İsmail Türemen. Art-Decor.
S.44. İstanbul.
ÇOKTAN, A. (1992). Türk Ebru Sanatı. İstanbul
DERMAN, U. (1977). Türk Sanatında Ebru. İstanbul: Ak Yayınları.
DERMAN, U. (1994). Ebrunun Yapılışı ve Çeşitleri. Bilim ve Teknik. S.316.
Ankara.
164
DERMAN, U. (1994). Mustafa Düzgünman. T.D.V. İslam Ansiklopedisi. C.10.
İstanbul.
DERMAN, U. (1988). Ebrunun Ustası Mustafa Düzgünman. Antika. S.36. İstanbul.
DÜZGÜNMAN, M. (1985). Ebru Nasıl Yapılır? Sanat Çevresi. S.84. İstanbul.
DÜZGÜNMAN, M. (1969). Ebruname . S.432. Yeşilay. İstanbul.
ELHAN, S. (1998). Türk Ebru Sanatı. Ankara: Murat Kitap ve Basım Yayınevi.
ELHAN, S. (1997). Ebru Sanatı. Türkiyemiz. S.80. İstanbul.
ERİŞ, M. N. (2007). Mustafa Esat Düzgünman ve Ebru. İstanbul.
ERSOY, A. (1989). Ebru Sanatı. İlgi. S.58. İstanbul.
GÖKTAŞ, U. (1987). Ebru Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Anadolu Sanat Yayınları.
GÖKTAŞ, U. (1986). Son Ebru Ustası: Mustafa Düzgünman. Türkiyemiz. S.49.
İstanbul.
GÖKTAŞ, U. (1984). Ebru Sanatımız. Sanat Dünyamız. S.30. İstanbul.
KUŞOĞLU, M. Z. (1985). Ebru Sanatımız. Mustafa Düzgünman’dan Ebrular. Bilim,
Birlik, Başarı. S.41. İstanbul.
KUŞOĞLU, M. Z. (1994). Dünkü Sanatımız, Kültürümüz. İstanbul.
MANDIRACI, S. (1994). Ebru Sanatının Günümüzdeki Konumu Nedir?
Geleceği Nasıl Daha İyi Olabilir? Kamu ve Özel Kuruluşlarla Orta Öğretimde,
165
Üniversitelerde El Sanatlarına Yaklaşım ve Sorunları Sempozyumu Bildirileri.
S.298. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
ÖZEMRE, A.Y. (1975). Üsküdar’da Bir Attar Dükkanı. İstanbul: Kubbealtı
Neşriyatı.
ÖZEN, M.E. (1985). Yazma Kitap Sanatları Sözlüğü. İstanbul: İstanbul
Üniversitesi Fen Fakültesi Basım Atölyesi.
ÖZSAYINER, Z. C. (1994). Ebruli Cümbüşün Büyük Ustası ve Öğretmeni: Mustafa
E. Düzgünman. Art-Decor. S. 20. İstanbul.
SABİH, A. (1990). Suya Renk Veren Adamın Öyküsü. Cumhuriyet. S.17. İstanbul.
SCHICK, I. C. (1988). Kalıpla Ebru Yapma Sanatı ve Yeni Bir Yazılı Ebru Ustası:
Feridun Özgören. Antika. S.36. İstanbul.
SÖNMEZ, N. (1988). Türk Kağıdı. Antika. S.36. İstanbul.
SUNGUR, N. (1994). Sanat ve Kimya Bir Arada: Ebru. Bilim ve Teknik. S.316.
Ankara.
TANARSLAN, T. (!994). Bilimsel Açıdan Ebru. Bilim ve Teknik. S.316.
TANARSLAN, T. (1988). Bir Ebrucu Gözüyle Ebru. Antika. S.36. İstanbul.
TURAN, O. ( 1991). Mustafa Düzgünman Bibliyografyası: Bir Deneme. Sanat
Tarihi Araştırmaları. S.10. İstanbul.
UZEL, N. (1988). Suda Nakışlar. Antika. S.36. İstanbul.
UZEL, N. (1985). Türk Süsleme Sanatları Sergisi. Antika. S.9. İstanbul.
166
UYAR,Y.(1992). Günümüzde Ebru ve Ustaları. Türkiyemiz. S.68. İstanbul: Akbank
Yayınları.
ÜNVER, S. (1944). Türk Tezyinatında Tezhip ve Ebru. Radyo. C.3. S.29. Ankara. YAZIR, M B. (1981). Medeniyet Aleminde Yazı ve İslam Medeniyetinde Kalem
Güzeli. Ankara.
YAZAN, I. (1986). Ebru Sanatı. Antika. S.14. İstanbul.
YARDIM, M.N. (1985). İnsan Sanattan Ayrı Olamaz. Doğuş. S.19 İstanbul.
………………(1992). Ebruda Doruk. Mustafa Düzgünman ve Çiçekleri. HorHor
Broşür/Gazete. İstanbul.
Babaoğlu, A. (15.01.2004)
(http://www.geleneksel-ebru.com/) (2006, Aralık 12)
Kutlu, S. – Sarıdere U. (25.11.2005)
(http://www.turkislamsanatlari.com/) (2007, Ocak 23)
TRT 2 için Hazırlanan “Sanatımızdan Portreler” İsimli Belgesel Film.
167
EKLER
EK-1 Görüşme Soruları
EK-2 Kaynak Kişi Künyeleri
EK-3 Bilgi Formu
.
.
168
EK-1
GÖRÜŞME SORULARI
1- Mustafa Düzgünman ile ne zaman ve nasıl tanıştınız? 2- Ebru eğitimini nerede aldınız? 3- Ebru derslerini ne zamanlar yapıyordunuz? 4- Mustafa Düzgünman’dan ne kadar süre ebru eğitimi aldınız? 5- Hala ebru yapıyor musunuz? 6- Sizin gözünüzde Mustafa Düzgünman nasıl bir eğitimcidir? 7- Öğrencilerine neler kazandırmıştır? 8. Kendisini diğer eğitimcilerden ayıran özellikleri nelerdir? 9. Öğrencileri ile ilişkisi nasıldı? 10. Sizce Mustafa Düzgünman nasıl bir insandı? 11. Mustafa Düzgünman’ı ebru sanatının önemli bir sanatçısı yapan nedir? 12. Mustafa Düzgünman’ın ebru sanatına ne gibi katkı ve yenilikleri olmuştur? 13. Mustafa Düzgünman’ın ebrularını dönemlere ayırmak mümkün müdür, mümkünse dönem özellikleri nedir?
169
EK-2
KAYNAK KİŞİ KÜNYELERİ
Adı Soyadı : Serhan Aytan
Doğum yeri ve Tarihi :İstanbul-1962
Öğrenim Durumu :Üniversite Mezunu
Mesleği :Ud Sanatçısı
Adresi :İstanbul
Adı Soyadı : Sabri Mandıracı
Doğum yeri ve Tarihi :Armutlu-1963
Öğrenim Durumu :Üniversite Mezunu
Mesleği :Felsefe Öğretmeni
Adresi :Ankara
Adı Soyadı : Fuat Başar
Doğum yeri ve Tarihi :Erzurum-1953
Öğrenim Durumu :Üniversiteden Terk
Mesleği :Hat ve Ebru Sanatçısı
Adresi :İstanbul
Adı Soyadı : Alparslan Babaoğlu
Doğum yeri ve Tarihi :Ankara-1957
Öğrenim Durumu :Üniversite Mezunu
Mesleği :Elektronik Mühendisi
Adresi :İstanbul
170
Adı Soyadı : Aydın Gülan
Doğum yeri ve Tarihi :1965
Öğrenim Durumu :Üniversite Mezunu
Mesleği :Hukuk Doçenti
Adresi :İstanbul
Adı Soyadı : Ali Haydar Düzgünman
Doğum yeri ve Tarihi :İstanbul -1953
Öğrenim Durumu :Üniversite Mezunu
Mesleği :Serbest Meslek
Adresi :İstanbul
171
EK-3
BİLGİ FORMU
Örnek No : Fotoğraf No : Örnek Türü : İnceleme Tarihi : Eserin Tarihi : Eserin Boyutları : Bugünkü Durumu : Kullanılan Teknikler : Kullanılan Renkler : Kullanılan Malzemeler : Kompozisyon : Kaynak Kişi :