Nutuk...inci gecesi kendi aralarında bu acıklı durumla ilgili görüşmeler yapmışlar; bir oldu...

Preview:

Citation preview

NUTUK

MustafaKemalATATÜRK

YAKAMOZYAYINCILIK

HAZIRLAYANMEHMETMURATSEZERYAYINYÖNETMENİE.HALUKDerinceSANATYÖNETMENİFARUKDERİNCEDAĞITIMSORUMLUSURAMAZANYORULMAZİNTERNETALIŞVERİŞwww.ideefixe.com.tr•www.yenisayfa.com.tr•www.kitapyurdu.com.tr•www.hepsiburada.com.trGürselMah.AlaybeySk.No:10/2Kağıthane/İst.Tel:02122227225Faks:02122227235E-posta:info@yakamozyayinlari.com

Samsun’aÇıktığımGünGenelDurumveGörünüş

1919 yılı Mayısının Ondokuzuncu GünüSamsun’a Çıktım. Ülkenin Genel Durumu veGörünüşü Şöyleydi: Osmanlı Devleti’nin içindebulunduğu grup, I.DünyaSavaşı‘nda yenilmiş,Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş, şartlarıağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış, BüyükSavaş’ın uzun yılları boyuncamillet yorgun vefakirbirdurumda.MilletivememleketiI.DünyaSavaşı‘na sürükleyenler, kendi hayatlarınıkurtarma kaygısına düşerek memlekettenkaçmışlar. Saltanat, Hilâfet makamında oturanVahdettinsoysuzlaşmış,şahsınıvebirdetahtınıkoruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirleraraştırmakta. Damat Ferit Paşa’nınbaşkanlığı‘ndaki hükûmet âciz, haysiyetsiz vekorkak. Yalnız, Padişahın iradesine boyuneğmekte ve onunla birlikte kendilerinikoruyabilecekleriherhangibirdurumarazı.

Ordununelindensilâhlarıvecephanesialınmışvealınmakta…

İtilâf Devletleri, Ateşkes Anlaşmasınınhükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birerbahane ile İtilâf donanmaları ve askerleriİstanbul’da, Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş,Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş,Antalya ve Konya’da İtalyan askerî birlikleri,Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleribulunuyor. Her tarafta yabancı subay vememurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet,konuşmamızabaşlangıçolarakaldığımıztarihtendört gün önce, 15 Mayıs 1919’da, İtilâfDevletleri’nin uygun bulması ileYunan ordusudaİzmir’eçıkartılıyor.

YerliAzınlıklarÖrgütleniyor

Bundan başka, memleketin her tarafındaHıristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığakendi özel emel ve maksatlarınıgerçekleştirmeye, devleti bir an önceçökertmeyeçalışıyorlar.

Sonradan elde edilen güvenilir bilgi vebelgelerle iyice anlaşılmıştır ki, İstanbul RumPatrikhane’sinde kurulan Mavri Mira Hey’eti,illerde çeteler kurmak ve idâre etmek, gösteritoplantıları ve propagandalar yaptırmaklameşgul.Yunan Kızılhaç’ı ve Resmî GöçmenlerKomisyonu, Mavri Mira Hey’eti-‘ninçalışmalarını kolaylaştırmakla görevli. MavriMira Hey’eti tarafından yönetilen Rumokullarının izci teşkilâtları, yirmi yaşındanyukarı gençleri de içine almak üzere her yerdekuruluşunutamamlıyor.

Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri MiraHey’eti ilebirlikte çalışıyor.Ermenihazırlığıdatıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon,Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde

örgütlenmişolanveİstanbul’dakimerkezebağlıbulunan Pontus Cemiyeti hiç bir engellekarşılaşmadankolaylıklavebaşarıylaçalışıyor.

BunlaraKarşıDüşünülenKurtuluşÇareleri

Durumun dehşet ve korkunçluğu karşısında,her yerde, her bölgede bir takım kimselertarafından kurtuluş çâreleri düşünülmeyebaşlanmıştı. Bu düşünce ile yapılan teşebbüslerbirtakım kuruluşları doğurdu. Örnek olarak,Edirne ve çevresinde Trakya-Paşaeli adıyla birdernekvardı.Doğuda,Erzurum’daveElâzığ‘dagenelmerkeziİstanbul’daolmaküzereVilâyât-ıŞarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Millîye Cemiyetikurulmuştu. Trabzon’da Muhafaza-i Hukukadında bir dernek bulunduğu gibi, İstanbul’dada Trabzon ve Havalisi Adem-i MerkeziyetCemiyeti vardı. Bu dernek merkeziningönderdiği temsilcilerle, Of ilçesinde ve Rizesancağındadaşubeleraçılmıştı.

İzmir’inişgaledileceğikonusundaMayısınonüçünden beri açıktan belirtiler görmüş olanİzmir’deki bazı genç vatanseverler, ayın 14/15inci gecesi kendi aralarında bu acıklı durumlailgili görüşmeler yapmışlar; bir oldu bittiyegeldiğine şüphe kalmayan Yunan işgalininilhakla sonuçlanmasına engel olma kararında

birleşerek, Redd-i İlhak ilkesini ortayaatmışlardır. Aynı gece, bu ilkeninyaygınlaştırılmasını sağlamak üzere İzmir’deYahudiMaşatlığı‘natoplanabilenhalktarafındanbir gösteri toplantısı yapılmışsa da, ertesi günsabahleyin Yunan askerlerinin rıhtımdagörülmesiyle, bu faaliyetten beklendiği ölçüdesonuçalınamamıştır.

MillîKuruluşlarınSiyasîAmaçveHedefleri

Bu derneklerin kuruluş amaçları ve siyasihedefleri hakkında kısaca bilgi vermek uygunolurgörüşündeyim.

Trakya-PaşaeliCemiyeti’ninilerigelenlerindenbazıları ile daha İstanbul’da iken görüşmüştüm.Bunlar, Osmanlı Devleti’nin çökeceğini çokkuvvetlibirihtimalolarakgörüyorlardı.Osmanlıvatanının parçalanma tehlikesi karşısında,Trakya’yı,mümkünolursa,bunaBatıTrakya’yıdaekleyerekvebirbütünolarak İslâmveTürktopluluğu halinde kurtarmayı düşünüyorlardı.Fakat, bu amacı gerçekleştirmek üzere o güniçin akıllarına gelen tek çare, İngiltere’nin, bumümkün olmazsa Fransa’nın yardımınısağlamaktı. Bu maksatla bazı yabancı devletadamları ile temaskurmavegörüşme imkânlarıda aramışlardı. Amaçlarının bir TrakyaCumhuriyetikurmakolduğuanlaşılıyordu.

Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı MillîyeCemiyeti’nin kuruluş amacı da (tüzüklerinin 2.maddesi), Doğu illerinde oturan bütün halkın

dinîvesiyasîhaklarınınserbestçekullanılmasınısağlayacak meşru yollara başvurmak, buillerdeki müslüman halkın tarihî ve millîhaklarını gerektiğinde medeniyet dünyasıkarşısında savunmak, Doğu illerinde yapılanzulüm ve cinayetlerin sebepleri ile bunlarıişleyenler ve sebep olanlar hakkında tarafsızsoruşturma yapılarak suçluların hızlıcacezalandırılmalarını istemek. Yerli halk ileazınlıklararasındakianlaşmazlığıngiderilmesineve eskiden olduğu gibi iyi ilişkilerinsağlamlaştırılmasına gayret etmek, savaşdurumunun Doğu illerinde yarattığı yıkım veyoksulluğa, hükûmet şartlarında faaliyetlerdebulunarak elden geldiğince çare aramaktanibaretti.

İstanbul’daki yönetim merkezinden verilmişolanbudirektifeuygunolarak,Erzurumşubesi,Doğu illerinde Türk’ün haklarını korumaklabirlikte, Ermeni göçü sırasında görülen kötüdavranışlarlahalkınhiçbir ilgisibulunmadığını,Ermeni mallarının Rus istilâsına kadarkorunduğunu, buna karşılık müslümanlara pek

gaddarca davranıldığını; hattâ verilen emreaykırı olarak, göçten alıkonan bazı Ermenilerinkoruyucularına karşı yaptıkları kötülükleri,güvenilir belgelerle medeniyet dünyasınaduyurmaya ve Doğu illerine dikilmiş olan hırsyüklü bakışları hükümsüz bırakacak çalışmalaryapmayakararveriyor(Erzurumşubesininbasılıbildirisi).

Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı MillîyeCemiyeti’ninErzurum şubesini ilk olarak kurankimseler, Doğu illerinde yapılan propagandalarile bunların hedeflerini, Türklük, Kürtlük,Ermenilik meselerini bilim, teknik ve tarihaçılarından inceleyip araştırdıktan sonra,ilerideki çalışmalarını şuüçnoktada topluyorlar(Erzurumşubesininbasılıraporu):

1.Kesinliklegöçetmemek,

2. Derhal ilmî, iktisadî ve dinî bakımlardanteşkilâtlanmak,

3. Saldırıya uğrayacak Doğu illerinin herköşesinisavunmadabirleşmek,

Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı MillîyeCemiyeti’nin İstanbul’daki yönetimmerkezinin,medenî ve ilmî yollara başvurarak amacaulaşabileceği konusunda fazla iyimser olduğuanlaşılıyor. Gerçekten de bu yolda çalışmalaryapmaktan geri durmuyor. Doğu illerindekimüslüman unsurların haklarını savunmak üzereLe Pays adında Fransızca bir gazete yayınlıyor.HâdisâtGazetesinin çıkarma hakkını alıyor. Biryandan da İstanbul’daki İtilâf Devletleritemsilcilerineve İtilâfDevletleriBaşbakanlarınahatırlatmayazılarıveriyor.Avrupa’yabirhey’etgöndermeteşebbüsündebulunuyor.

Bu açıklamalardan kolaylıkla anlaşılacağınısanırımki,Vilâyât-ıŞarkiyeMüdafaa-iHukuk-ıMillîye Cemiyeti’nin kuruluşuna yol açan asılsebep ve düşünce, Doğu illerinin Ermenistan’averilmesi ihtimali oluyor. Bu ihtimalingerçekleşmesinin de Doğu, illeri nüfusundaErmenilerin çoğunlukta gösterilmesine ve tarihîhaklar bakımından onlara öncelik tanınmasınaçalışanların, ilmî ve tarihî belgelerle dünyakamuoyunu aldatmayı başarmalarına ve bir de

müslüman halkın Ermenileri topluca öldürenbarbarlar olduğu iftirasının bir gerçekmiş gibikabulüne bağlı olduğu düşüncesi ağır basıyor.İştebundandolayıdırki,dernek,aynıgerekçeyedayanarakveaynıyollardanyürüyerek,tarihîvemillîhaklarısavunmayaçalışıyor.

Karadeniz sahilindeki bölgelerde de bir RumPontus hükûmeti kurulacağı korkusu vardı.Müslüman halkı Rumların boyunduruğu altındabırakmayıp onların yaşama ve var olmahaklarını koruma gayesiyle, bazı kimselerTrabzon’da da ayrıca bir dernek kurmuşlardı(Muhafaza-iHukuk).

Merkezi İstanbul’da olanTrabzon veHavalisiAdem-iMerkeziyetCemiyeti’ninamacıvesiyasîhedefi adından anlaşılmaktadır. Her haldemerkezdenayrılmakgayesinigüdüyor.

Memleketİçindeveİstanbul’da

MillîVarlığaDüşmanKuruluşlar

Kurulma yolundaki bu dernekler dışında,memleket içindedahabaşkabirtakımdernekvekuruluşlar da ortaya çıkmıştır. Bunlar arasındaDiyarbakır, Bitlis, Elâzığ illerinde, İstanbul’danidare edilen Kürt Tealî Cemiyeti vardı. Buderneğin amacı yabancı devletlerin korumasıaltındabirKürtdevletikurmaktı.

Konya ve dolaylarında İstanbul’dan yönetilenTealî-i İslam Cemiyeti’nin kurulmasınaçalışılıyordu.Memleketin her tarafında İtilâf veHürriyet,SulhveSelâmetCemiyetleridevardı.

İngilizMuhipleriCemiyeti

İstanbul’da çeşitli amaçlarla gizli ve açıkolmak üzere kurulmuş, parti veya dernek adıaltındabirtakımkuruluşlardavardı.

İstanbul’daönemlisayılabilecekkuruluşlardanbiri İngilizMuhipleri Cemiyeti idi. Bu isimden,İngilizlere dost olanların kurduğu bir dernekanlaşılmasın. Bence, bu derneği kuranlar kendişahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile,kendi çıkarlarının korunma çaresini LloydGeorgehükûmetiaracılığı ile İngilizkorumasınısağlamakta arayanlardır. Bu zavallıların, İngilizDevleti’ninOsmanlıDevleti’ni bir bütün olarakkorumak ve himaye etmek isteğinde olupolamayacağını bir defa olsun dikkate alıpalmadıkları,üzerindedüşünülmeyedeğer.

Bu derneğe girenlerin başında, OsmanlıPadişahı ve Halife-i Rûy-i Zemîn ünvanınıtaşıyanVahdeddin, Damat Ferit Paşa, DahiliyeNâzırı olan Ali Kemal, Âdil ve Mehmet AliBeyler ile Sait Molla bulunuyordu. DernekteRahip Frew (Fru) gibi İngiliz milletinden bazı

maceraheveslileridevardı.Yapılanişlemlerdenve gösterilen faaliyetlerden anlaşıldığına göre,derneğinbaşkanıRahipFrewidi.

Buderneğinikiyönüveikiayrıniteliğivardı.Biri, açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerleİngiliz himâyesini sağlama amacına yönelmişolan niteliği idi. Öteki de, gizli yönüydü. Asılfaaliyet bu gizli yöndeydi. Memleket içindeörgütlenerek isyan ve ihtilâl çıkarmak, millîşuuru felce uğratmak, yabancı müdahalesinikolaylaştırmak gibi haince faaliyetler, derneğinbugizlikolu tarafından idareedilmekte idi.SaitMolla’nın derneğin açıktan yaptığıçalışmalarında olduğu gibi gizli çalışmalarındadaondandahaçokroloynadığıgörülecektir.Budernek hakkında söylediklerim, sırası geldikçeyapacağım açıklamalar ve gereğindegöstereceğim belgelerle daha kolayanlaşılacaktır.

AmerikanMandasıİsteyenler

İstanbul’daerkeklikadınlıilerigelenbirkısımkimseler de gerçek kurtuluşun Amerikanmandasınısağlamaktaolduğugörüşündeidiler.

Bu görüşte olanlar, düşüncelerinde çokdirendiler. En doğru yolun kendi görüşlerininbenimsenmesindeolduğunuispataçokçalıştılar.Sırası gelince, bu konuda da bazı açıklamalaryapacağım.

OrdumuzunDurumu

Genel durumu ortaya koyabilmek için ordubirliklerininnerelerdevenedurumdaolduklarınıda açıklamak isterim. Anadolu’da başlıca ikiordumüfettişliğikurulmuştu.AteşkesAnlaşmasıilânediliredilmez,birliklerinsavaşçıerleriterhisedilmiş, silâh ve cephanesi elinden alınmış,savaşgücündenyoksunbirtakımkadrolarhalinegetirilmiştir.

Merkezi Konya’da bulunan İkinci OrduMüfettişliği’nebağlıbirliklerindurumuşöyleidi:

Bir tümeni (41.Tümen) Konya’da, bir tümenide (23. Tümen) Afyonkarahisarı‘nda bulunan12. Kolordu, karargâhıyla Konya’dabulunuyordu. İzmir’de esir olan 17.Kolordu’nun,Denizli’debulunan57.Tümenidebukolorduyabağlanmıştı.

Birtümeni(24.Tümen)Ankara’da,birtümenide (11.Tümen)Niğde’debulunan20.Kolordu,karargâhıylaAnkara’da idi. İzmit’te bulunan 1.Tümen, İstanbul’daki 25. kolordu’ya

bağlanmıştı. İstanbul’da da 10. KafkasTümenivardı.

Balıkesir veBursa bölgesinde bulunan 61. ve56. Tümenler, karargâhı Bandırma’da bulunanİstanbul’a bağlı 14. Kolordu’yu oluşturuyordu.Bu kolordunun komutanı, Meclis’in açılışınakadar,merhumYusufİzzetPaşaidi.

3. Ordu Müfettişliği ki, müfettişi ben idim;karargâhımla Samsun’a çıkmış bulunuyordum.Doğrudan doğruya emrim altında olmak üzereikikolorduvardı.Bunlardabiri,merkeziSivas’tabulunan 3. Kolordu’dur. Komutanı yanımagetirdiğim Albay Refet Bey’dir. Bu kolorduyabağlı bir tümenin (5. Kafkas Tümeni) merkeziAmasya’da,ötekininmerkezideSamsun’daydı.Diğeri, merkezi Erzurum’da bulunan 15.Kolordu idi. Komutanı Kâzım KarabekirPaşa’ydı. Bu kolordunun tümenlerinden birinin(9. Tümen) merkezi Erzurum’da, komutanıRüştü Bey; ötekinin (3. Tümen) merkeziTrabzon’da idi. KomutanıYarbayHâlit Bey’di.Hâlit Bey, İstanbul’a çağrılmış olduğundankomutadan çekilerek Bayburt’ta gizlenmiş,

tümen vekâletle idare ediliyor. Kolordu’nunöteki iki tümeninden12.Tümen,Hasankale’nindoğusunda sınırda, 11. Tümen Bayezıt’tabulunuyordu.

Diyarbakır bölgesinde bulunan 2 tümenli 13.Kolordu bağımsızdı. İstanbul’a bağlıbulunuyordu.Bir tümeni (2’nciTümen)Siirt’te,ötekitümeni(5.Tümen)Mardin’deidi.

MüfettişlikGörevininGenişYetkileri

Benim, bu iki kolorduya doğrudan doğruyaemirvekomutavermektendahaileribiryetkimvardıki,müfettişlikbölgesineyakınolanaskerîbirliklere de ilan yapabilecektim. Aynı şekildebölgemdebulunanvebölgemekomşuolanilleredeilandabulunabilecektim.

Bu yetkiye göre, Ankara’da bulunan 20’ncikolordu ve bunun bağlı bulunduğu müfettişlikile,Diyarbakır’dakikolorduilevehemenhemenAnadolu’nun bütün sivil yönetim âmirleriyleilişkiler kurabilecek ve yazışmalaryapabilecektim.

Bu geniş yetkinin, beni İstanbul’dan sürmekve uzaklaştırmak maksadıyla Anadolu’yagönderenler tarafından, bana nasıl verilmişolduğu garibinize gidebilir. Hemen ifadeetmeliyim ki, onlar bu yetkiyi bana bilerek veanlayarakvermediler.Nepahasınaolursaolsun,benim İstanbul’dan uzaklaşmamı isteyenlerinbuldukları gerekçe; “Samsun ve dolaylarındakiolayları yerinde görüp tedbir almak üzere

Samsun’a kadar gitmek” idi. Ben, bu görevinyerinegetirilmesinin,birmakamveyetki sahibiolmaya bağlı bulunduğunu ileri sürdüm.Bundahiçbir sakınca görmediler. O tarihteGenelkurmay’da bulunan ve benim maksadımıbir dereceye kadar sezmiş olan kimselerlegörüştüm. Bu duruma en uygun Müfettişlikgörevini buldular; yetki konusu ile ilgili emridebizzat kendim yazdırdım. Hattâ Harbiye Nâzırıolan Şakir Paşa, bu talimatı okuduktan sonra,imzalamaya çekinmiş; anlaşılır anlaşılmaz birbiçimdemührünübasmıştır.

GenelDurumunDarBirÇerçeveİçindenGörünüşü

Bu açıklamalardan sonra, genel durumu dahadar bir çerçeve içine alarak, kısaca ve hepbirliktegözdengeçirelim:

Düşman devletler, Osmanlı devlet vememleketine karşı maddî ve manevî saldırıyageçmişler,Onuyoketmeyevepaylaşmayakararvermişler. Padişah ve Halife olan zat, hayat verahatını kurtarabilecek çareden başka bir şeydüşünmüyor. Hükûmeti de aynı durumda.Farkında olmadığı halde, başsız kalmış olanmillet, karanlıklar ve belirsizlikler içinde olupbitecekleri beklemekte, felâketin dehşet veağırlığını kavramaya başlayanlar, bulunduklarıçevreye ve alabildikleri etkilere görekendilerincekurtuluş çaresi saydıkları tedbirlerebaşvurmakta… Ordu, ismi var cismi yok birdurumda. Komutanlar ve subaylar, 1. DünyaSavaşı‘nınbuncaçilevegüçlükleriyleyorgunvevatanın parçalanmakta olduğunu görmekleyüreklerikanağlıyor;gözleriönündederinleşenkaranlıkvefelâketuçurumukenarındabeyinleri

birçare,kurtuluşçaresiaramaklameşgul…

Burada pek önemli olan bir noktayı dabelirtmeli ve açıklamalıyım. Millet ve ordu,Padişah ve Halife’nin hâinliğinden haberdarolmadığı gibi, o makama ve o makamdabulunana karşı asırların kökleştirdiği din vegelenek bağları dolayısıyla da içten gelerekboyun eğmekte ve bağlı. Millet ve ordu biryandan kurtuluş çaresi düşünürken bir yandanda yüzyıllardır süregelen bu alışkanlıkdolayısıyla, kendinden önce, yüce hilâfet vesaltanat makamının kurtarılmasını vedokunulmazlığını düşünüyor. Halifesiz vepadişahsız kurtuluşun anlamını kavramayeteneğinde de değil… Bu inanca aykırı birdüşünce ve görüş ileri süreceklerin vay haline!Derhaldinsiz,vatansız,hainve istenmeyenkişiolur….

Diğerönemlibirnoktayıdabelirtmekgerekir.Kurtuluş çaresi ararken İngiltere, Fransa, İtalyagibibüyükdevletlerigücendirmemektemel ilkeolarak kabul edilmekte idi. Bu devletlerdenyalnızbiriilebilebaşaçıkılamıyacağıkuruntusu

hemen bütün kafalarda yer etmişti. OsmanlıDevleti’nin yanında, koskoca Almanya,Avusturya - Macaristan varken, hepsini birdenyenip yerlere seren İtilâf kuvvetleri karşısında,yeniden onlarla çatışmaya varabilecekdurumlara girmekten daha büyük mantıksızlıkveakılsızlıkolamazdı.

Buzihniyetteolanyalnızhalkdeğildi;özellikleseçkin ve aydın denen insanlar böyledüşünüyordu.

O halde, kurtuluş çaresi ararken iki şey sözkonusu olacaktı. Önce, İtilâfDevletleri’ne karşıdüşmanca tavır alınmayacak; sonra, Padişah veHalife’ye canla başla bağlı ve sadık kalmaktemelşartolacaktı.

DüşünülenKurtuluşÇareleri

ŞimdiEfendiler,uygungörürsenizsizebirsorusorayım:Budurumveşartlarkarşısındakurtuluşiçinnasılbirkararaklagelebilirdi?

Açıkladığım konulara ve yaptığım gözlemleregöreüçtürlükararortayaatılmıştır.

Birincisi,İngilizMandasınıistemek,

İkincisi,AmerikanMandasınıistemek,

Bu iki türlü karar sahipleri, OsmanlıDevleti’nin bir bütün halinde korunmasınıdüşünenlerdir. Osmanlı topraklarının çeşitlidevletler arasında bölüşülmesi yerine,İmparatorluğu tek bir devletin koruyuculuğualtındabulundurmayıtercihedenlerdir.

Üçüncü karar, bölgesel kurtuluş çarelerinebaşvurmaktır. Söz gelişi, bazı bölgelerkendilerinin Osmanlı Devleti’nden koparılacağıgörüşüne karşı ondan ayrılmama tedbirlerinebaşvuruyordu. Bazı bölgeler de, Osmanlı

Devleti’nin ortadan kaldırılacağını ve Osmanlıülkesininbölüşüleceğinioldubittikabulederek,kendibaşlarınıkurtarmayaçalışıyordu.

Bu üç türlü kararın gerekçesi, yaptığımaçıklamalardayeralmıştır.

BenimKararım

Efendiler, ben bu kararların hiçbirindeuygunluk görmedim. Çünkü, bu kararlarındayandığı bütün deliller ve mantıklaır çürüktü,temelsizdi. Gerçekte, içinde bulunduğumuz otarihte, Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş,ömrü tamamlanmıştı. Osmanlı memleketleritamamenparçalanmıştı.OrtadabiravuçTürk’ünbarındığı bir ata yurdu kalmıştı. Son meselebunun da bölüşümünü sağlamaya çalışmaktanibaretti. Osmanlı Devleti, onun bağımsızlığı,padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamıkalmamışbirtakımboşsözlerdenibaretti.

Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimdennegibibiryardımsağlanmakisteniyordu.

Ohaldeciddîvegerçekkararneolabilirdi?

Efendiler, bu durum karşısında bir tek kararvardı. O da millî egemenliğe dayanan, kayıtsızşartsız,bağımsızyenibirTürkdevletikurmak!

İşte, daha İstanbul’dan çıkmadan önce

düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolutopraklarına ayak basar basmaz uygulanmasınabaşladığımızkarar,bukararolmuştur.

YaBağımsızlıkYaÖlüm

Bu kararın dayandığı en güçlü düşünce vemantıkşuydu:

“Temelilke,Türkmilletininhaysiyetliveşereflibirmilletolarakyaşamasıdır.Builke,ancaktamistiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Nekadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun,bağımsızlıktanyoksunbirmillet,medenîinsanlıkdünyası karşısında uşak olmak konumundanyüksekbirdavranışalâyıkgörülemez.

Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığınıkabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu,güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şeydeğildir. Gerçekten de, bu seviyesizliğedüşmemiş olanların, isteyerek başlarına biryabancı efendi getirmelerine asla ihtimalverilemez.

Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu vekabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle birmillet esir yaşamaktansa yok olsundaha iyidir!…

Ohalde,yaistiklâlyaölüm!”

İşte, gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası buolacaktır.Biraniçin,bukararınuygulanmasındabaşarısızlığa uğranacağını farz edelim. Neolacaktı?Esirlik!

Peki efendim, öteki kararlara boyun eğmedurumundasonuçbununaynıdeğilmiydi?

Şufarklaki,geleceğiiçinölümügözealanbirmillet, insanlıkhaysiyetveşerefiningereğiolanbütün fedâkarlığı yapmakla ümit bulur ve hiçşüphesiz, esirlik zincirini kendi eliyle boynunageçiren miskin, haysiyetsiz bir millete kıyasladostvedüşmangözündekiyeribambaşkaolur.

Sonra,Osmanlıhânedanvesaltanatınındevamettirilmesine çalışmak, elbette Türk milletinekarşıenbüyükkötülüğüişlemekti.Çünkü,millether türlü fedakârlığı göze alarak bağımsızlığınıkazanmışolsada,saltanatsürüpgittiğitakdirde,bu istiklâle kazanılmış gözüyle bakılamazdı.Artık, vatan ve milletle hiçbir vicdan ve fikirbağlantısı kalmamış bir sürü delinin, devlet ve

milletinbağımsızlıkvehaysiyetininkoruyucusukonumunda bulundurulmasına nasıl gözyumulabilirdi.

Halifeliğindurumunagelince, ilimve tekniğinnurlara boğduğu gerçekmedeniyet dünyasında,gülünçsayılmaktanbaşkabiryanıkalmışmıydı?

Görülüyor ki, verdiğimiz kararınuygulanmasınısağlayabilmekiçinmilletinhenüzalışkın olmadığı bazı konulara dokunmakgerekiyordu. Ortaya atılmasında, kamuoyubakımından büyük sakıncalar doğuracağısanılan konuların dile getirilmesinde kaçınılmazbirzorunlulukvardı.

OsmanlıHükûmeti’ne,Osmanlı Padişahına veMüslümanların halifesine baş kaldırmak, bütünmilletiveorduyuayaklandırmakgerekiyordu.

UygulamayıSafhalaraAyırmakveBasamakBasamak

İlerleyerekHedefeVarmak

Türk ata yurduna ve Türk’ün bağımsızlığınasaldıranlar kimler olursa olsun, onlara bütünmilletçe silâhla karşı koymak ve onlarlaçarpışmakgerekiyordu.Buönemlikararınbütüngerek ve zorunluluklarını daha ilk günündeaçığa vurup ifade etmek, elbette uygunolamazdı. Uygulamayı birtakım safhalaraayırmak, olaylardan ve olayların akışındanyararlanarak ve basamak basamak ilerleyerekhedefeulaşmayaçalışmakgerekiyordu.Nitekimöyleolmuştur.Eğer,dokuzyıllıkfaaliyetimizveyaptıklarımız bir mantık zinciri ile gözdengeçirilirse, ilk günden bugüne kadar takipettiğimiz genel doğrultunun, ilk kararın çizdiğiyoldan ve yöneldiği hedeften asla sapmamışolduğukendiliğindenanlaşılır.

Burada, zihinlerde yer etmiş olma ihtimalibulunan bazı kararsızlık düğümlerininçözülmesinikolaylaştırmakiçin,birgerçeğihepbirlikte gözden geçirmeliyiz . Yapılan MillîMücadele, dıştan gelen saldırıya karşı vatanın

kurtuluşunutekhedefolarakkabulettiğinegöre,bu Millî Mücadele’nin, başarıya yaklaştıkça,safha safha bugünkü döneme kadar millîegemenlik rejiminin bütün ilke ve gerekleriniyerine getirmesi doğal ve kaçınılmaz bir tarihîakış idi. Bu kaçınılmaz tarihî akışı, gelenektengelen alışkanlığı ile hemen sezmiş olanhükümdar ailesi, ilk andan başlayarak MillîMücadele’nin amansız düşmanı kesildi. Bukaçınılmaz tarihî akışı daha başlangıçta ben degörmüş ve sezmiştim. Ancak, sonuna kadardevam etmiş olan bu sezgimizi başlangıçtabütün yönleri ile açığa vurup ifade etmedik.Gelecektekiihtimallerüzerindefazlakonuşmak,giriştiğimizgerçekvemaddîmücadeleyehayalîbir macera niteliği verebilirdi. Dış tehlikeninyakın etkilerini derinden duyanlar arasında,geleneklerine, düşünce yeteneklerine ve ruhyapılarına aykırı olan muhtemel değişmelerdenürkeceklerindirenmegüçleriniilkandahareketegeçirebilirdi.Başarı için pratik ve güvenilir yol,her safhayı zamanı geldikçe uygulamaktı.Milletingelişmesiniveyükselmesini sağlayacaktek yol buydu. Ben de bu yolda yürüdüm.

Ancak,bupratikvegüvenilirbaşarıyolu,yakınçalışma arkadaşlarım olarak tanınmışkimselerden bazıları ile aramızda zaman zamangörüşler,davranışlarveyayapılançalışmalardakiuygulamalar bakımından temel veya ikinciderecede bir takım anlaşmazlıkların,kırgınlıkların ve hattâ ayrılmaların da sebebi veaçıklayıcısıolmuştur.MillîMücadele’yeberaberbaşlayan arkadaşladan bazıları, millî hayatınbugünkü Cumhuriyete ve Cumhuriyetkanunlarınakadaruzanangelişmelerinde,kendifikirveruhyeteneklerininkavrayışsınırıbittikçebana karşı direnişe ve muhalefete geçmişlerdir.Bu noktalara, aydınlanmanız ve kamuoyununaydınlanmasına yardımcı olmak için, sırasıgeldikçebirerbirerişaretetmeyeçalışacağım.

MillîSır

Bu son sözlerimi özetlemek gerekirse,diyebilirim ki, ben milletin vicdanında vegeleceğinde hissettiğim büyük gelişmeyeteneğini, bir millî sır gibi vicdanımdataşıyarak, yavaş yavaş bütün bir toplumauygulatmakzorunluluğundaidim.

OrduileTemas

ŞimdiEfendiler;ilkişolmaküzere,bütünorduile temasa geçmek gerekiyordu. Erzurum’daki15. Kolordu komutanı‘na 21 Mayıs 1919’dayazdığımbirşifrelitelgrafta:

“Geneldurumumuzunalmaktaolduğutehlikelişekilden pek üzüldüğümü ve acı duyduğumu,millet ve memlekete borçlu olduğumuz bu sonvicdan görevini yakından, ortak bir çalışma ileyerinegetirmeminmümkünolacağıinancıilebuson memuriyeti kabul ettiğimi; bir an önceErzurum’a gitmek isteğinde bulunduğumu,ancak, Samsun ve dolaylarındaki güvenlikyetersizliğivekötübirsonauğramatehlikesiilekarşıkarşıyageldiğimden,buralardabirkaçgündaha kalmak zarureti doğduğunu bildirdiktensonra, beni şimdiden aydınlatmaya yarayacakkonularvarsabildirilmesini”ricaettim.

Gerçekten de, Samsun ve dolaylarında RumçetelerininMüslüman halka saldırması ve zatenyetkisiz bırakılmış olan bölge yöneticilerinin,yabancıların da işe karışmaları yüzünden hiçbir

tedbiralamamasıdurumugüçleştirmişti.

Tanıdığımız ve kendisinden önemli hizmetbeklediğimiz bir zatın Samsun’a mutasarrıfolarak tayinini sağlamak için teşebbüstebulunmakla birlikte, 3. Kolordu Komutanı‘nıgeçici olarak Canik mutasarrıflığına atadım.Bölgede elden gelen bütün tedbirlerinalınmasına, özellikle halkın gerçek durumüzerinde aydınlatılmasına ve orada bulunanyabancı birlik ve subaylardan çekinmeye vekorkmayagerekolmadığınınanlatılmasınaönemverildi ve hemen o bölgede millî teşkilâtkurulmasınagirişildi.

23 Mayıs 1919’da Ankara’da bulunan 20.Kolordu Komutanı‘na: “Samsun’a geldiğimi,kendisi ile daha sıkı ilişki kurmak istediğimi veİzmirdolaylarınadairdahakolaylıklaalabileceğibilgilerdenhaberdarolmakistediğimi”bildirdim.

Bu kolordunun durumu ile daha İstanbul’daiken ilgilenmiştim.GüneydenAnkara bölgesinetrenle taşınması söz konusu idi. Bu taşınmanınengellenmekte olduğunu anlamış

bulunduğumdan, İstanbul’dan hareket etmedenönce Genelkurmay Başkanı olan CevatPaşa’dan,kolordununtrenletaşınmasıgecikirse,karadan yürüyerek Ankara’ya gönderilmesinirica etmiştim. Bundan dolayı sözünü ettiğimşifreli telgrafımda; ‘20. Kolordu birliklerininbütün mevcudu ile Ankara’ya gelmeyi başarıpbaşaramayacağını” sordum. Canik sancağıhakkında bilgi verdikten sonra; “Bir iki günekadar Samsun’dan emrimdekilerle bir süre içinHavza’ya gideceğimi ve mutlaka Samsun’danhareketimden önce beni aydınlatacak bilgileribeklediğimi”yazdım.

20’nci Kolordu Komutanından, üç gün sonra26 Mayıs 1919’da aldığım cevapta “İzmir’dendüzenlibilgialamadıklarını,Manisa’nındaişgaledildiğini telgraf memurlarının haber verdiğini,kolordunun Ereğli’de bulunan birliklerininhepsini trenle göndermeyi başaramadıklarından,karadan yürüyüşe başladıklarını, ancak aradakiuzaklık dolayısıyla Ankara’ya ne zamanvaracaklarınınbelliolmadığını”bildiriyordu.

Kolordu Komutanı aynı telgrafında;

“Afyonkarahisar’da bulunan 23. Tümen’inmevcudununazlığındanveoradaellerinegeçenerleri bu tümene göndermekte olduklarından”söz ettikten sonra, “Kastamonu ve kayseridolaylarından, güvenlik bozucu bazı olaylarlailgilihaberlergelmeyebaşladığını”bildiriyorve“zamanzamanbilgivermeyedevamedeceğini”yazıyordu.

27 Mayıs 1919 tarihinde, Havza’dan, 20.Kolordu Komutanı‘ndan ve aynı zamanda bukolordunun bağlı bulunduğu Konya’daki OrduMüfettişliği’nden;“Afyonkarahisar’dakitümenindesteklenmesi için hangi kaynaklardanyararlanılmakta olduğunu ve kuvvetininarttırılmasına maddî imkân bulunupbulunmadığını, bugünkü şartlara vedurumumuza göre bu tümene nasıl bir görevverilmesinindüşünüldüğünü”sordum.

Kolordu Komutanı, 28 Mayıs 1919’dasorduğum konularla ilgili bilgi veriyor ve 23.Tümen “düşman işgali karşısında yeriniterketmeyecek ve saldırıya uğrarsa bölgehalkından alacağı yardımla kendi bulunduğu

yerisavunacaktır”diyordu.

OrduMüfettişi de, 30Mayıs 1919’da verdiğicevapta “23. Tümen, Karahisar’daki güvenliğikorumakla birlikte, her türlü işgâl olayına tümimkânları ile karşı koyacaktır” diyordu. Buaraçların hazırlanmakta olduğunu veKonya’da,orduya yardımcı olabilecek bir kuvvetinhazırlanmasına çalışıldığını, ancak bu kuvvetinbir adının ve ünvanının bulunmadığınıbildiriyordu.

Ben, müfettişliğe yazdığım telgrafta:“Konya’dabir vatanordusukurulmaktadır diyebazı haberler yayılmıştır, bunun içyüzü veteşkilâtı nedir” demiştim. Böyle bir soruyuyöneltmekten amacım, biraz da onlarıözendirmek ve harekete geçirmekti.Müfettişliğinverdiğisonbilgibununüzerinedir.

Kolordu Komutanı bu açıklama isteğime:“Konya’da vatan ordusunun kurulduğundanhaberdardeğilim”demişti.

20.Tolordu ve Konya’daki Ordu Müfettişliği

ile kurduğum etki sonunda edindiğimbilgilerden, dikkat ve uyanıklığı gerektirennoktaları 1 Haziran 1919’da Erzurum’daki 15.Kolordu, Samsun’daki 3. Kolordu veDiyarbakır’daki 13. Kolordu Komutanlarınabildirdim.

Trakya’da bulunan kuvvet ve komutadurumunu bilmiyordum. O bölge ile de temaskurmak gerekiyordu. Bu maksatla İstanbul’da,Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa’dan 16Haziran 1919’da özel şifre ile - Cevat Paşa ileİstanbul’danayrıldığımgüngizliveözelbirşifrekararlaştırmıştık-, Edirne’de KolorduKomutanı‘nın kim olduğunu ve Cafer TayyarBey’inneredebulunduğunusordum.CevatPaşa17 Haziran’da gönderdiği cevapla, “CaferTayyar Bey’in 1. Kolordu Komutanı olarakEdirne’debulunduğunu”öğrendim.

Amasya’dan 18 Haziran 1919 tarihinde,Edirne’de 1. Kolordu Komutanı Cafer TayyarBey’e şifre ile verdiğim direktifte başlıca şukonularıbelirttim:“Millîbağımsızlığımızıboğanve vatanımızın parçalanması tehlikelerini

hazırlayan İtilâf Devletleri’nin yaptıkları,İstanbul Hükûmetinin esir ve güçsüz durumusizcedebilinmektedir.

Milletin kaderini böyle bir hükûmetin elineteslimetmek,yıkılmayamahkûmolmaktır.

Trakya ve Anadolu’daki millî teşkilâtlarınbirleştirilmesivemilletinsesinibütüngürlüğüiledünyayaduyurabilmesiiçin,güvenlibiryerolanSivas’ta ortak ve güçlü bir hey’et kurulmasıkararlaştırılmıştır.

Trakya-PaşaeliCemiyeti,yetkisahibiolmamaküzereİstanbul’dabirhey’etbulundurabilir.

Ben İstanbul’da iken, Trakya Cemiyetiüyelerinden bazılarıyla görüşmüştüm. Şimdizaman geldi. Gereken kimselerle gizlicegörüşerek derhal teşkilâtı kurunuz ve benimyanıma da temsilci olarak değerli bir iki kişigönderiniz. Onlar gelinceye kadar Edirne ilininhaklarının savunucusu olmak üzere, teşkilâtüyelerinin beni vekil seçtiklerini belirten imzalıbir belgeyi kendi imzasıyla ve şifreli telgrafla

bildiriniz.

İstiklâlimizikazanıncayakadar,bütünmilletlebirlikte fedakârca çalışacağıma inancımüzerine yemin ettim. Artık benim içinAnadolu’dan hiçbir yere gitmemek kararıkesindir.”

Trakya’nın manevî gücünü yükseltmekamacıyla bu talimâta şu bilgileri de ekledim:“Anadoluhalkıbaştanaşağıbölünmezbirbütünhalinegetirildi.Kararlaristisnasız,bütünkomutahey’etleri ve arkadaşlarımızla birlikte alınıyor.Vali ve mutasarrıfların hemen hepsi bizimleberaberdir. Anadolu’daki millî teşkilât, ilçe vebucaklara kadar genişledi. İngiliz himâyesialtındabağımsızbirKürdistankurulmasıileilgilipropagandaortadankaldırıldıvetaraftarlarıyolagetirildi.KürtlerTürklerlebirleşti.

YunanOrdusununManisaveAydınÇevresininİşgâli

Bu tarihe kadar,YunanordusununManisa veAydın çevrelerini de işgal etmiş olduklarınıöğrendim. Fakat, İzmir’de ve Aydın’dabulunduklarınıbildiğimkuvvetlerinnedurumdaolduklarınadairdahahiçbiryerdenaçıkbirbilgielde edemiyordum. Doğrudan doğruya bukuvvetkomutanlarınadabazıemirleryazmıştım.Nihayet 29 Haziran’da, 56. Tümen KomutanıBekir Sami Bey’in iki gün önceki tarihli birşifrelitelgrafınıaldım.

56.Tümen’eİzmir’deHurremBeyadındabirikomuta ediyormuş. Bu zat ve İzmir’deki ikialayın kılıç artığı subaylarıyla birlikte hemenhepsiesirolmuşlar.YunanlılarbunlarıgemilerleMudanya’ya götürmüşler. Bekir Sami Bey, bukılıç artıklarının komutasını ele almak üzeregönderilmiş.

Bekir Sami Bey, 27 Haziran 1919 tarihlitelgrafında, 22 Haziran 1919 tarihli iki emrimi,ancak 27 Haziran’da Bursa’ya vardığında

alabildiğini söylüyor. Verdiği bilgi ve yaptığıaçıklamada; “Millî gayeleri gerçekleştirecekyeterli vasıtaları bulamadığımdan ve tümenimiyeniden düzenleyip yoluna koyabilirsem dahaiyi hizmetlerin yapılmasını mümküngördüğümden, 21 Haziran sabahı Kula’danBursa’ya doğru harekete mecbur oldum.Bununla birlikte ve birçok engele rağmen,millîbir mücadelenin memleketin kurtarılması içinkaçınılmaz olduğu düşüncesini her tarafayaymayı başardım” diyor. Düşündüklerime veyaptıklarıma sarsılmaz inancı olduğunubildiriyor. Bu konuda hemen görüşmelerebaşladığını, Çine’de bulunan 75. Tümen’e deemir vermemi, kendisine de emir vermektedevametmemiistiyordu.

MillîTeşkilâtKurulmasıveMilletinUyarılması

BirhaftakadarSamsun’dave25Mayıs’tan12Haziran’a kadar Havza’da kaldıktan sonraAmasya’ya gittim. Bu süre içinde bütün yurttamillî teşkilât kurulması gereğini bir genelge ilebütün komutanlara ve sivil idare âmirlerinebildirdim. Dikkate değer bir noktadır ki,İzmir’in, onun arkasından da Manisa veAydın’ın işgali ile yapılan saldırı ve zulümlerhakkında millet daha aydınlanmamış; millîvarlığa vurulan bu korkunç darbeye karşıaçıktan açığa herhangi bir tepki ve şikâyetgösterilmemişti. Milletin, bu haksız darbekarşısında sessiz ve hareketsiz kalması, elbettekendi lehineyorumlanamazdı.Onun içinmilletiuyarıphareketegetirmekgerekirdi.Bumaksatla28 Mayıs 1919 tarihinde valilere ve bağımsızmutasarrıflıklara, Erzurum’da 15. Kolordu veDiyarbakır’da 13. Kolordu Komutanlıklarına,Konya’da Ordu Müfettişliği’ne birer genelgegönderdim.

Mitingler,MillîGösteriler

Verdiğim emir üzerine, her yerde gösteritoplantılarıyapılmayabaşlandı.

Yalnız, sınırlı birkaç yerde bazı yersizkorkularla kararsızlığa düşüldüğü anlaşılmıştır.Örnek olarak, 15. Kolordu Komutanı‘nınTrabzon hakkında gönderdiği, 9 Haziran 1919tarihli şifreden: “Miting sırasında Rumlarınuygunsuzdavranışlardabulunabileceklerivehiçyoktan bir olay çıkabileceği düşüncesi ile,mitinge karar verilmişken bu kararınuygulanmadığı… Mitingi düzenleyen kuruluntoplantısında İstrati ve Polidis’in de hazırbulunduğu”anlaşılıyordu.

Trabzon, Karadeniz kıyısında ve önemli birmekez olduğundan, orada millî girişim vefaaliyetler konusunda gösterilen kararsızlık veYunanlılar aleyhinde millî gösteriler yapılmasıgörüşmelerinde İstrati ve Polidis Efendiler’i debulundurmak gibi, teşebbüsün ciddiyetsizliğinedelil sayılacak gevşeklikler, elbette İstanbul vedüşmanlariçinpekdeğerlisayılacakbelirtilerdir.

Verdiğim talimattaki esasları kötüyekullanacak kadar ustalık gösterenler de oldu.Söz gelişi, Sinop’a yeni atanan bir mutasarrıf,orada yapılan gösterileri kendisi yönetiyor vemiting kararlarını kendisi yazıp halka imzaettirdiğini söylüyor ve bize de bir örneğinigönderiyor.Buzatın,zavallıhalkagürültüpatırtıarasında imza ettirdiği uzun yazılar içinde şusatırlar gizleniyordu; “Türkler ilerleyipgelişemedi. Avrupa medeniyet esaslarını kabuledemedi ve benimseyemedi ise, bu da şimdiyekadariyibiryönetimekavuşamamışolmasındanileri gelmiştir. Türk milleti, ancak kendipadişahınınsaltanatvehâkimiyetialtındaolmakşartıyla,Avrupa’nın himâye ve kontrolu altındakurulacakbiryönetimşekliileyaşayabilir.”

Efendiler, Sinop halkı adına İtilâf Devletleritemsilcilerine verilen 3 Haziran 1919 tarihli bumuhtıranın altındaki imzalara göz gezdirirken,müftü vekili efendinin imzasından sonragördüğüm imza, bilginize sunduğum satırlarıyazanveyazdıranruhubanakeşfettirdi.Oimza,Hürriyetve İtilâfFırkası‘nın ikincibaşkanıolan

zatınimzasıidi.

İstanbul’aGeriÇağrılışım

8 Haziran 1919’da İstanbul’a Harbiye Nâzırıtarafından çağrıldığımı ve gizlice sorupsoruşturmam üzerine, kimler tarafından ne içinistendiğimi,devletadamlarımızdanbirininhaberverdiğini daha önce başka bir münasebetleyaptığım açıklamada ifade etmiştim. O zat,Genelkurmay Başkanlığı makamında oturanCevat Paşa idi. Bunun üzerine, İstanbul ileyapılmış olan yazışmaların bir kısmı herkesçeöğrenilmiştir. Bu yazışmalar, Erzurum’dagörevden ayrıldığım tarihe kadar değişikHarbiye Nâzırlarıyla ve doğrudan doğruyasarayladevametmiştir.

Anadolu’ya geçeli bir ay olmuştu. Bu süreiçindebütünordubirlikleriyletemasvebağlantısağlanmış; millet mümkün olduğu kadaraydınlatılarak dikkatli ve uyanık bir durumagetirilmiş, millî teşkilât kurma düşüncesiyayılmaya başlamıştı. Genel durumu artık birkomutan ile yürütüp yönetmeye devam imkânıkalmamıştı. Yapılan geri çağırma emrineuymamış ve onu yerine getirmemiş olmakla

birlikte,Millî teşkilâtvehazırlıklarınyönetiminedevam etmekte olduğuma göre, şahsen isyancıduruma geçmiş olduğuma şüphe edilemezdi.Bundan başka ve özellikle girişmeye kararverdiğim teşebbüs ve faaliyetlerin köklü veşiddetli olacağını tahmin etmek güç değildi. Ohalde yapılacak her şeyin mutlaka bütün birmilletin birlik ve dayanışmasını sağlayacak vetemsiledecekbirhey’etadınaolmasıgerekliidi.

Sivas’taGenelBirMillîKongreToplamaKararı

Bu sebeple, 18 Haziran 1919 tarihinde,Trakya’ya verdiğim direktifte işaret ettiğim birnoktanın uygulanma zamanı gelmişbulunuyordu. Hatırınızdadır ki, o nokta,Anadolu ve Rumeli’deki millî teşkilâtlarıbirleştirerekbirmerkezdentemsilveidareetmeküzere,Sivas’tagenelbirmillîkongretoplamaktı.BuamacıngerçekleştirilmesiiçinyaverimCevatAbbas Bey’e 21/22 Haziran 1919 gecesi,Amasya’da yazdırdığım genelgenin esasnoktalarışunlardı:

1. Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığıtehlikededir.

2. İstanbul hükûmeti üzerine aldığısorumluluğungereğiniyerinegetirememektedir.Budurummilletimiziyokolmuşgibigösteriyor.

3.Milletinbağımsızlığını,yinemilletin istekvekararıkurtaracaktır.

4. Milletin içinde bulunduğu durum veşartların gereğini yerine getirmek ve haklarınıgürsesledünyayaduyurmakiçinhertürlübaskıve kontroldan uzak milî bir hey’etin varlığıgereklidir.

5.Anadolu’nunherbakımdanengüvenli yeriolan Sivas’ta hemen millî bir kongrenintoplanmasıkararlaştırılmıştır.

6.Bunun için bütün illerin her sancağından,milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin,mümkün olan en kısa zamanda yetişmek üzereyolaçıkarılmasıgerekmektedir.

7.Her ihtimale karşı, bu mesele millî bir sırolarak tutulmalı ve temsilciler, gerek tiğindeyolculuklarını kendilerini tanıtmadanyapmalıdırlar.

8. Doğu illeri adına, 23 Temmuz’da,Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. O tarihekadar öteki illerin temsilcileri de Sivas’agelebilirlerse, Erzurum Kongresi’nin üyeleri deSivas genel kongresi’ne katılmak üzere hareket

ederler.”

Görüyorsunuz ki, bu yazdırdığım hususlar,zaten vermiş ve dört gün önce Trakya’ya ilânetmiş olduğum bir kararın, bir genelge ileAnadolu’yabildirilmesindenibarettir.Bukararın21/22 Haziran 1919 gecesi karanlık bir odadaalınmış korkunç ve esrarlı yeni bir kararolmadığı,zannımcakolaylıklatakdirbuyurulur.

Bu noktanın aydınlanması için, arzubuyurursanızküçükbiraçıklamadabulunayım.

Efendiler, o müsvedde işte bu kâğıtlardır(göstererek), dört maddeliktir. İçindekileribildirdim.Sonundabenim imzamvardır.Bir degörevidolayısıylaKurmayBaşkanımolanAlbayKâzımBey’in(şimdikiİzmirValisiKâzımPaşa),kurmay hey’etinden tebliğ işleriyle görevlimemurHüsrevBey’in (şimdi büyükelçi), askerîmakamlara şifreleyen yaverimMuzaffer Bey’inve sivil makamlara şifreleyen bir memurefendininimzalarıvardır.Bunlardanbaşkadahabazıimzalarvardır.

AdınıSaklayanBirTanıdığınAmasya’yaGelmesi

Bu imzaların bu müsveddeye konması iyi birşansvetesadüfeseridir.

Daha Havza’da bulunduğum sırada,Ankara’da bulunan 20. Kolordu Komutanı AliFuatPaşa’danbirşifrelitelgrafaldım.Butelgraf,aşağı yukarı: “Tanıdığımız bir şahıs bâzıarkadaşlarla birlikte İstanbul’dan burayagelmiştir. Nasıl hareket etmeleri gerektiğikonusunda ne emir buyuruyorsunuz?” şeklindeidi. Adeta bir bilmeceyi andıran bu telgraf,bendebüyükbirmerakvehayretuyandırdı.Sözkonusu edilen şahsı tanıyorum, benden nasılhareket edileceğini soruyor; Ankara’daarkadaşımolangüvenilirbirkomutanınyanında,telgraf da şifrelidir. O halde neden adını şifreliolarak bile yazdırmaktan çekiniyor? Bir haylidüşündüm, kavrar gibi oldum; tahminbuyuruluyor ki, bilmece çözmekle uğraşacakzamanım yoktu. Fakat Fuat Paşa’yı yakındangörmek, bölgeleri, çevreleri, düşünceleriüzerinde kendisiyle konuşmak, bence pek

istenilir bir şeydi. Bu bilmeceli telgraftan ilhamalarak kendisine şu ricada bulundum:“Ankara’dan ayrıldığınızı belli etmeyecektedbirleri aldıktan sonra, ad ve kıyafetdeğiştirerek birkaç gün için hemen yanımageliniz.İstanbul’dangelenarkadaşlarıdabirliktegetiriniz.”

Gerçekten de Fuat Paşa, dediğim gibiHavza’ya hareket eder. Ancak, bazı zorlayıcısebepler dolayısıyla, ben derhal Havza’danayrılıp,Amasya’ya gitmeğe mecbur olmuştum.Fuat Paşa, Havza yolunda durumu anlar veAmasya’ya yönelir. İşte, böylece 21/22Haziran’daAmasya’dayanımdabulunuyor.AdışifredebildirilmeyenzatdaRaufBey’di.

İstanbul’dan ayrılmak üzere, evimdenotomobile bineceğim sırada Rauf Bey yanımagelmişti.Bineceğimvapuruntakipedileceğinivebeni İstanbul’da iken tutuklamadıklarına göre,belki de Karadeniz’de batırılacağımı güvenilirbir yerden işitmiş, onu haber verdi. Benİstanbul’da kalıp tutuklanmaktansa, batıpboğulmayı tercih ettim ve hareket ettim.

Kendisine de eninde sonunda İstanbul’dançıkmak zorunda kalırsa, benim yanımagelmesinisöyledim.

Rauf Bey, gerçekten de İstanbul’dan çıkmakgereğini duymuş ve çıkmış… Ancak, benimyanıma gelmedi. Arkadaşı olan 56. TümenKomutanı Albay Bekir Sami Bey’in yanınagitmekveİzmircephesinedahayakınbiryerdeolmakla, daha etkili, daha yararlı olacağınızannederek Bandırma-Akhisar yoluyla Manisabölgesine gitmiş. Gittiği yerde halkınmaneviyatını bozuk, durumu tehlikeli vekorkunçbulmuş.DerhalisimdeğiştirerekoradanÖdemiş, Nazilli, Afyonkarahisar üzerindenAziziye, Sivrihisar yoluyla ve arabaylaAnkara’ya,FuatPaşa’nınyanınagelmişvebanahabergöndermiş.Pekgüzelama,adınısaklamakşeklindebeniüzmeninanlamıvarmıydı?

Öte yandan 3’ncü Kolordu Komutanım olupSamsunmutasarrıflığındabıraktığımRefetBey’iartık Sivas’a Kolordu merkezine göndermekistiyordum. Birkaç defa gelmesi için emirvermiştim. Bölgeyi teftişe çıkmış. Emirlerime

cevap bile alamıyordum. Nihayet o da, birrastlantıeseriolarakogüngelmişti.

RaufveRefetBeylerinkararsızlığı

Şimdi, imza meselesine gelelim: Benmüsveddenin yeni gelen arkadaşlar tarafındanda imzalanmasını istedim. O sırada Rauf veRefetBeylerbenimodamda,FuatPaşabaşkabirodadabulunuyorlardı.

RaufBey,misafirolduğundanbumüsveddeyeimza koymak için kendini ilgili ve yetkiligörmediğini nazikçe ifade etti. Bunun tarihî birhâtıra olduğunu ileri sürerek imza etmesinisöyledim. Bunun üzerine imzaladı. Refet Bey,imzadan çekindi ve böyle bir kongretoplanmasındaki amaç ve yararı anlayamadığınısöyledi.

İstanbul’dan beri yanımda getirdiğim buarkadaşın - tuttuğumuz yola göre - anlaşılmasıpekbasitolanbirkonuda,böylebirdüşünceveduygu içinde oluşu bana pek acı geldi. FuatPaşa’yı çağırttım. Paşa, amacımı anlayıncaderhal imza etti. Fuat Paşa’ya, Refet Bey’inçekinmesinin sebebini anlayamadığımısöyledim. Fuat Paşa, Refet Bey’den biraz ciddî

açıklamayapmasını istediktensonra,RefetBey,müsveddeyi eline alarak kendine göre bir işaretkoydu.Öylebirişaretkibunu,bumüsveddedebulmakoldukçagüçtür.

(Buyurun!Merakedeninceleyebilir.)

Efendiler, gereksiz gibi görülebilen buaçıklamalar, daha sonraki yıllara ve olaylara aitbazı karanlık noktaları aydınlatmaya yardımcıolurdüşüncesiyleyapılmıştır.

İstanbul’daBazıKimselereGönderdiğimMektup

Kongreye davet genelgesi sivil ve askerîmakamlara şifre olarak verildi. Bundan başkaİstanbul’da bulunan bazı kimselere degönderildi.Fakatbukimselereayrıcabirdebirergenel mektup yazdım. Kendilerine mektupyazdığımkimseler şunlardı:AbdurrahmanŞerefBey, Reşit Âkif Paşa,Ahmet İzzet Paşa, SeyyitBey,HalideEdipHanım,KaraVasıfBey, FeritBey, (NafiaNâzırı idi), Sulh ve Selâmet FırkasıBaşkanı Ferit Paşa (daha sonra Harbiye Nâzırıoldu),CâmiBey,AhmetRızaBey.

Bumektupta söylediğim noktaları özet olaraktekraredeceğim:

1. Yalnız mitingler ve gösteriler, büyükgayelerihiçbirvakitgerçekleştiremez.

2. Bunlar, ancak milletin bağrından fiilendoğanortakgücedayanırsakurtarıcıolur.

3.Zatenacıolandurumutehlikelişeklesokan

enetkilisebep,İstanbul’dakimuhalifakımlarvemillî dâvâyı yaralı bir şekilde yüzüstü bırakansiyasî ve gayri millî propagandalardır. Bununcezasını, vatanımız aleyhinde fazlasıylagörmekteyiz.

4.ArtıkİstanbulAnadolu’yahâkimdeğilbağlıolmakmecburiyetindedir.

5.Sizedüşenfedakârlıkpekbüyüktür.

AliKemalBey’inGenelgesi

25 Haziran’a kadar Amasya’da kaldım.Hatırlardadır ki, o tarihlerde Dahiliye Nâzırlığıgörevinde bulunan Ali Kemal Bey, benimgörevden alındığımı ve artık benimle hiç birresmî davranışa girişilmemesi gerektiğikonusundaşifreilebirgenelgeyayınlamıştı.

23 Haziran 1919 tarih ve 84 sayılı olan bugenelgemetni,dikkatedeğerbiranlayışıgösterirbelgeolduğuiçinaynenbilginizesunacağım.

Dahiliye Nâzırı Ali Kemal Bey’in 23.6.1919tarihlive84sayılışifresininçözülmüşörneğidir:

“Mustafa Kemal Paşa büyük birasker olmakla birlikte gününsiyasetini pek bilmediği için,olağanüstü sayılacak vatanseverlikvegayretinerağmen,yenigörevindeasla başarılı olamadı. İngilizOlağanüstü Temsilcisi’nin istek veısrarıyla görevden alındı; bundansonra yaptıkları ve yazdıkları ile de

bu kusurlarını daha çok açığavurdu. Reddi-i İlhak Cemiyetlerigibi,BalıkesirveAydındolaylarındaMüslüman halkı boş yerekırdırmaktan ve bu fırsattanyararlanarak halkı haracakesmekten başka iş görmeyenemirsiz,saygısızvekanunsuzolarakkurulan bazı hey’etler için ötedenberi çektiği telgraflarla siyasîhatâsını idarî yönden de artırdı.Kendisinin İstanbul’a getirilmesiHarbiye Nezareti ile ilgili bir iştir.Ancak, Dahiliye Nezareti’nin sizekesin emri, artık o zatın görevdenalınmışolduğunubilmek, kendisi ilehiçbir resmî işleme girişmemek,hükûmetişleriileilgilihiçbiristeğiniyerine getirmemektir. Bu genelgeyeuygun hareket etmekle ne gibisorumluluklarıngiderilmişolacağınıtakdir buyuracağınızdan eminim.Ayrıca, bu önemli ve tehlikeligünlerde memur, halk, her

Osmanlı‘ya düşen en büyük görev,barış konferansınca geleceğimizüzerinde karar verilirken ve beşyıldır yaptığımız deliliklerinhesapları görülürken, artık aklımızıbaşımıza devşirdiğimizi göstermek,akıllıca ve tedbirlice davranışlarıbenimsemek, parti, mezhep, ırkayrılıklarınıgözetmeksizinherferdinhayatını, malını, ırzını koruyarak,medenî dünyanın gözünde bumemleketi bir daha lekelememekdeğilmidir?”

AliKemalBeyvePadişah

Bu şifreli genelgeden, benim ancak Sivas’avardığım 27 Haziran 1919 tarihinde haberimoldu.Ali Kemal Bey, 23 Haziran tarihinde bugenelgesi ile düşmanlara ve Padişaha karşıönemli bir görevi yerine getirdikten sonra, 26Haziran 1919 tarihinde hükûmetten çekilmiştir.Ali Kemal Bey’in Sadrazamlığa verdiği resmiistifayazısındanbaşka,sarayadagidipPadişahakendi eliyle verdiği istifa yazısı örnekleri ilesözlü açıklamasını ve Padişahın ona verdiğicevabıçoksonraöğrendim.

Ali Kemal Bey, istifa yazılarında, özelliklebunun Padişaha ait olanında: “Osmanlıtopraklarının çeşitli yerlerinde başgösterenayaklanmavekarışıklıkbelirtileriüzerine,ihtilâlateşinin hemen çıktığı yerde, yayılmadanbastırılıp söndürülmesi ve yok edilmesi içintedbir almak, yalnız kendi makamınıilgilendirirken,Padişahıngösterdiğiyakınilgivegüveni çekemeyen bazı arkadaşlarının birçokyersiz sebepler ileri sürerek ihtilâlin daha dagenişlemesine yol açtıklarından” söz ettikten

sonra, “resmî görevinden çekilmekle birlikte,özel olarak hizmet ve sadakata devamedeceğini”, ekliyor ve sözlü olarak da, “resmîgörevinden ayrılmasını fırsat bilendüşmanlarının hücumundan ben kulunuzukoruyunuz”,isteğindebulunuyor.

Padişah,karşılıkolarak;“benibüsbütünyalnızbırakmayacağınıza güveniyorum. Bağlılığınız,bana büyük ümit ve teselliler vermiştir. Saray,herdakikasizeaçıktır.RefikBey’leişbirliğindenayrılmayınız”iltifatındabulunuyorlar.

Kendisine olan bağlılığından padişahın büyükümit ve teselliye kapıldığıAliKemal’i bakanlıkmakamında ve Padişah huzurunda gördüktensonra,birdeasılgerçekgörevibaşındagörelim!

Canınız sıkılmazsa, Sait Molla’nın RahipFrew’a yazdığı mektuplardan birini gözdengeçirelim:

“Ali Kemal Bey’e son felâketiüzerine üzüntünüzü bildirdiğinizisöyledim. Bu şahsı elde

bulundurmak gerekir. Bu fırsatıkaçırmayalım. Bir hediye sunulmasıiçinenuygunzamandır.”

“Ali Kemal Bey dün o zatlagörüşmüş.Basınişindebirazdikkatliolmak gerektiğini söylemiş. Dahaönce herhangi bir gidişten yanayöneltilmiş olan düşünce ve kalemerbabınıbudefaöncekineaykırıbirgayeye yöneltmek bizde kolaylıklamümkün olmaz. Bütün devletmemurları, Millî Mücadele’yişimdilik iyi görüyorlar demiş. AliKemalBey,talimatınızaharfiharfineuyarak Zeynelâbidin Partisi’yle deişbirliğiyapmayaçalışıyor.Kısacasıişlerbulandırılacak.”

Aynı mektubun altında bir de notvardır. Şimdi onu da okuyalım:“Birkaç defadır söylemek istediğimhalde unutuyorum. Mustafa KemalPaşa’ya ve taraftarlarına birazkendilerini destekliyormuş gibi

görünmeli ki, hiç bir şüpheyedüşmeden buraya gelebilsin. Bu işefevkalâde önem veriniz. Kendigazetelerimizle onudestekleyemeyiz.”

Bu belgeler hakkında sırası gelince daha çokbilgiveririm.Şimdilikbukadarıyeterlidir.

AliGalipBeySivas’ta

Ali Kemal Bey’in ancak Amasya’da ikenhaberim olduğunu arzettiğim genelgesi,memurların ve halkın kafasını gerçekten debulandırmış.Her yerde eksik olmayan olumsuzruhlu kimseler derhal aleyhimde propagandayavefaaliyetegeçmişler.

Bu yoldaki baltalayıcı gösteri ve hareketlerinenönemlisiSivas’tahazırlanmayabaşlanmış.

İzin verirseniz, bunu kısaca anlatayım:DahiliyeNâzırıAliKemalBey’in,bugenelgeileverdiği emrin tarihi olan 23 Haziran günü,Sivas’ta Ali Galip Bey adında biri, on kadaradamıyla hazır bulunuyormuş. Bu kimse,İstanbul’dan Elâzığ Valisi olarak gönderilmişolan KurmayAlbayAli Galip’tir. Sözde o ilinikinciderecedememurlarıolmaküzere,birtakıminsanları da İstanbul’dan seçmiş, birliktegötürüyor.

Ali Galip, yolu üzerinde bulunan Sivas’takalmış. Özel bir görevi olduğuna şüphe

etmemek gereken Ali Galip, orada derhalkuvvetli taraftarlar bulmuş. Görevini hakkıylayerine getirebilmek için tertip ve tedbirleralmayabaşlamış.

Dahiliye Nezareti’nin aleyhimdeki emri gelirgelmez, faaliyet başlamış, Sivas sokaklarındabenim “hain, âsî, zararlı bir adam olduğumadair”duvarlarasuçlayıcıifadeleryapıştırılmış.

Kendisidebirgün,Sivas’tavalibulunanReşitPaşa merhumun yanına giderek, DahiliyeNezareti’nin emrinden bahsettikten sonra,Sivas’agittiğimtakdirdehakkımdauygulayacağıişlemisormuş.

Reşit Paşa ne yapılabileceğini sormuş, AliGalip,“benseninyerindeolsam,derhalkollarınıbağlar ve tutuklarım. Senin de böyle yapmangerekir”demiş.

Reşit Paşa, bu işin bu kadar basit olacağınainanamamış. Konuşma hayli uzamış.Konuşmaya katılanlar çoğalmış… Öyle ki, birkısım halk verilecek kararı anlamak üzere

toplanmış…

Bugün, Haziranın 27. günüdür. Bakışlarımızı,yenidenbunoktayadönmeküzerebiraniçinbutablodanayıralımveAmasya’yaçevirelim.

Sivas’aHareket

Ayın 25. günü, Sivas’ta aleyhimde bazıyakışıksız olaylar çıkmaya başladığını haberaldım. 25/26 Haziran gecesi, yaverim CevatAbbasBey’içağırdımveyarınsabahkaranlıktaAmasya’dan güneye hareket edeceğiz, dedim.Bugidişin gizli tutularak hazırlık yapılması içinemirverdim.

Biryandanda,5.TümenKomutanıvekurmayhey’etimle, gizli olarak şu tedbiri kararlaştırdık:5.TümenKomutanı,tümenininseçkinsubayveerlerinden oluşmuş, oldukça kuvvetli bir atlıpiyade birliğini hemen o geceden başlayaraksür’atle kuracaktı. Ben, 26 Haziran sabahıkaranlıkta arkadaşlarımla birlikte otomobilleTokat’a hareket edecektim. Birlik kurulurkurulmaz,Tokat üzerinden Sivas’a doğru sevkedilecek ve benimle bağlantı kurmayaçalışacaktı. Hareketimiz, hiçbir yere telgraflabildirilmeyecek ve elden geldiği kadarAmasya’daaçıklanmayacaktır.

26 Haziran’da Amasya’dan yola çıktım.

Tokat’a varır varmaz telgrafhaneyi göz altınaaldırarak,benimgelişiminSivas’avehiçbiryerebildirilmemesini sağladım. 26/27 Hazirangecesini orada geçirdim, 27’de Sivas’a hareketettim.OtomobilleToka’tan,Sivas’aaşağıyukarıaltısaattir.

Sivas valisine, Tokat’tan Sivas’a hareketettiğimi bildirir açık bir telgraf yazdım. İmzada,“OrduMüfettişliği”ünvanınıkullandım.

Telgrafta, bile bile çıkış saatimikaydetmiştim.Fakat, bu telgrafın, yola çıkışımdan altı saatsonra çekilmesini ve o zamana kadar Sivas’ahiçbir şekilde bilgi verilmemesini sağlayacaktedbirlerialdırdım.

ŞimdiEfendiler,bakışlarımızıyenidenSivas’a,bıraktığımıztabloyaçevirelim:

Ali Galip Bey ile Reşit Paşa arasında, banakarşı uygulanacak işlemin tartışılmasısahnesinde…

Tartışmanın kızıştığı bir sırada, Reşit Paşa’nın

eline, benim Tokat’tan çekilen telgrafımıverirler. Reşit Paşa, hemen Ali Galip Bey’euzatır. “İşte kendisi geliyor, buyurun,tutuklayın!”der.ReşitPaşa, telgraftayazılıolanhareket saatini görünce hemen kendi saatiniçıkarır, bakar… “Efendim geliyor değil, gelmişolacaktır”diyeilâveeder.

Bunun üzerine Ali Galip, “Ben tutuklarımdedimse, benim il sınırlarım içinde olursatutuklarım, demek istedim” deyince toplantıhalinde bulunanları bir heyecan kaplar… Hepbirden, “haydi öyleyse karşılamaya gidelim”diyerektoplantıyasonverirler…

Ancak şehrin ileri gelenleri, halk ve askerleparlak bir karşılama töreni hazırlayabilmek içinbiraz zaman kazanmak gerektiğini; fakathesapça, benim Sivas şehri kapılarına kadaryaklaşmış olacağımı dikkate alarak, beni şehringirişine yakın olan Ziraat Nümune Çiftliği’ndebir süre dinlendirmenin yolunu aramışlar. ValiPaşa, karargâhımın sağlık başkanı olup, dahaönce teşkilât kurmak üzere Sivas’a göndermişolduğum Tali Bey’i çağırtarak, bu işin yerine

getirilmesini ondan rica etmiş ve gereklihazırlıkları yapar yapmaz kendisinin de bizekatılacağınısöylemiş…

Gerçekten de tam Nümune Çiftliğiyakınlarında, karşımıza çıkan bir otomobiliniçindenTaliBeygöründü.Otomobillerdenindik,çiftliğin avlusunda oturduk. Tali Bey, hikâyeettiğim durumu ayrıntılı olarak açıkladıktansonra, görevinin beni burada biraz oyalamakolduğunu söyleyince, hemen ayağa kalktım,“çabukotomobillereveSivas”a!”dedim.

Bunun sebebini anlatayım. O anda hatırımagelen şuydu: Karşılama töreni yapacağız diyeTali Bey’i aldatmış olabilirler ve gerçekte aksibir tertip yapmak için zaman kazanmakisteyebilirlerdi.Otomobillere binmek üzere ikenSivas tarafından başka bir otomobil yanımızayaklaştı.İçindeValiReşitPaşavardı.

Reşit Paşa, “Efendim birkaç dakika dahaistirahat buyuramaz mı?” diye söze başladı.“Yarım dakika bile istirahate ihtiyacım yoktur.Derhalyolaçıkacağızvesenbenimyanımagel”

dedim.

“Efendim,” dedi, sizin yanınıza Rauf Beybinsin,benarkadakiotomobilledegelirim.

“Hayır,hayır!”dedim.Sizburaya…

Bu basit tedbirin neden alındığını açıklamayagerekyoktur.

Sivas şehrine girerken, caddenin iki tarafıbüyük bir kalabalıkla dolmuş, askerî birliklertören düzenini almış bulunuyordu.Otomobillerdenindik.Yürüyerekaskerivehalkıselâmladım…

Bu manzara, Sivas’ın saygıdeğer halkının veSivas’ta bulunan kahraman subay veaskerlerimizin bana ne kadar bağlı ve sevgi iledoluolduğunugösterencanlıbirtanıkidi…

AliGalipileKarşılaşma

Bundan sonra, doğruca Kolordu Komutanlıkbinasına gittim ve hemen etrafındakiler ilebirlikte Ali Galip’i ve onun yardakçısıolduklarınıanladığımfesatçılarıgetirttim.Onlarane yaptığımı anlatarak, zaten yeterinceyorgunluk vermiş olduğuna şüphe etmediğimayrıntılarıuzatmakistemem.

Yalnız,birnoktayaişaretetmekleyetineceğim.

Efendiler, Ali Galip, karşılaştığı bu kötüdavranıştan sonra, bana bildirecek bazı gizlişeyleriolduğunusöyleyerek,geceyalnızolarakyanıma geldi. Kabul ettim. Davranışlarının dışgörünüşüne önem vermememizi rica ile, Elâzığvaliliğini kabul ederek gelmekten maksadının,benim yolumda hizmet etmek olduğunu veSivas’ta kalışının, benimle buluşup bendendirektif almak maksadına dayandığınıaçıklamaya ve bin türlü delillerle ispata çalıştı.Bizi sabaha kadar oyalamak suretiyle bunubaşardığınıdaitirafetmeliyim.

Erzurum’aHareket

Sivas’taki teşkilâta nasıl hareket edileceğikonusunda gerekenlere talimat verdikten sonra,hiçuyumadangeçen27/28gecesininsabahında,bir bayram günü, Sivas’tan Erzurum’a doğruyolaçıktık.

Bir haftalık yorucu bir otomobilyolculuğundan sonra 3 Temmuz 1919 günühalkın ve askerin içten gelen samimi gösterileriarasında, Erzurum’a varıldı. İstanbulHükûmetinden gelebilecek olumsuz emirleridenetlemek ve önlemek için haberleşme kanalıolan önemli merkezlerde tedbirler alınmaküzere, bütün komutanlara, 5 Temmuz 1919tarihindeemirverdim.

Komutan, vali veVilâyât-ı ŞarkiyeMüdafaa-iHukuk-ıMillîyeCemiyeti’ninErzurumşubesiyletemasageçildi.

Vali Münir Bey, İstanbul Hükûmeti’ncegörevden alınmıştı. Hareket etmeyip,Erzurum’da kalması için gönderdiğim haber

üzerine henüz Erzurum’da bulunuyordu. BitlisValiliği’nden ayrılıp İstanbul’a gitmek üzereErzurum’dan geçenMazhar Müfit Bey de aynışekildeErzurum’dabenibekliyordu.

MillîGayeİleOrtayaAtılmaKararı

Buikivalibeylerile15’nciKolorduKomutanıKâzımKarabekirPaşaveyanımdabulunanRaufBey, Eski İzmit Mutasarrıfı Süreyya Bey,karargâhımabağlıKurmayBaşkanıKâzımBey,Kurmay Hüsrev Bey ve Doktor Refik Beyarkadaşlarımla ciddî bir görüşme yapmayıuygun buldum. Kendilerine genel ve özeldurumu açıklayarak tutulması gerekli olan yoluanlattım. Bu münasebetle en elverişsizdurumları,genelveşahsîtehlikeleri;herihtimalekarşı göze alınması kaçınılmaz olan fedakârlığıdile getirdim. Bir de“millî gaye ile ortayaatılacakların bugün yok edilmesini düşünen,yalnız saray, hükûmet ve yabancılardır.Ancak,bütün memleketin aldatılmasını ve aleyhimizeçevrilmesini de ihtimalden uzak tutmamakgerekir. Millete önder olacakların, her nepahasına olursa olsun amaçtan dönmemeleri,memlekette barınabilecekleri son noktada, sonnefeslerini verinceye kadar, bu amaç uğrundafedakârlığa devam edeceklerine daha işinbaşındakararvermelerigerekir.Kalplerindebu

gücü duymayanların teşebbüse geçmemelerielbette daha isabetli olur. Çünkü, aksi haldehemkendilerinihemdemilletialdatmışolurlar.

Birdesözkonusugörev,resmîmakamveüniformayasığınarak,elaltındanyürütülebilecektürdendeğildir.Butarzbirdereceyekadarsürdürülebilir.Fakat,artık,odevirgeçmiştir.Açıkçaortayaçıkmakvemilletinhaklarıadınagürseslebağırmakvebütünmilletibuseseortaketmeklâzımdır.

Benim, görevden alındığıma ve her türlüsonuçla karşı karşıya bulunduğuma şüpheyoktur. Benimle açıktan açığa işbirliği etmek,aynı sonucu şimdiden kabullenmek demektir.Bundan başka, bu şartların istediği adamın,başka birçok bakımlardan da, mutlaka benimşahsım olabileceği gibi bir iddia söz konusudeğildir.Yalnız,bumemleketevlâdındanbirininortaya atılması kaçınılmaz olmuştur. Bendenbaşka bir arkadaş da düşünülebilir. Yeter ki, oarkadaş, bugünkü durumun kendisindenbeklediği şekilde harekete evet diyebilsin!”dedim.

Bu konuşma ve açıklamalardan sonra, gelişigüzel karar almak doğru olamayacağından, birsüre düşünmek ve özel görüşmeler yapabilmekiçin,görüşmeleresonverdiğimibildirdim.

Tekrar toplandığımızda, işin başında benimdevam etmemi kendilerinin bana yardımcı vedestek olacaklarını bildirdiler. Yalnız birarkadaş, Münir Bey, önemli mazeretidolayısıyla, bir süre için kendisinin aktifgörevdenaffınıricaetti.Ben,şeklenresmîgörevveaskerliktenayrıldıktansonrada,tıpkışimdiyekadar olduğu tarzda üst komutan imişim gibiemirlerimin yerine getirilmesinin başarı içintemelşartolduğunubelirttim.Bunoktatamamenbenimsenip kabul gördükten sonra, toplantıyasonverildi.

Efendiler, İstanbul’da Genel KurmayBaşkanlığı makamında, birbirinin yerini alanCevat ve Fevzi paşalardan, Barış HazırlığıKomisyonu’nda çalışan İsmet Bey’denbaşlayarak Erzurum’a gelinceye kadar, heryerde temas ve ilişkide bulunduğum komutan,subay, her türlü devlet adamı ve ileri gelen

kimselerle, burada, Erzurum’da yaptığım gibigörüşmeler ve anlaşmalar yapmıştım. Bundakiyarartakdirbuyurulur.

ErzurumKongresiHazırlıkları

Erzurum’a gelişimin ilk günlerinde, ErzurumKongresi’nin toplanmasını sağlamak üzere,gerekli tedbirlerin alınmasına önem verildi.Efendiler, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ıMillîyeCemiyeti’nin, 3Mart 1919 tarihinde birkurucu hey’et meydana getirmek üzereoluşturduğu Erzurum şubesi, Trabzon ile deanlaşarak 1919 yılıTemmuzunun onuncu günüErzurum’da bir Vilâyât-ı Şarkiye Kongresitoplamaya teşebbüsetti.BenimdahaAmasya’dabulunduğum tarihlerde, Haziran içinde, Doğuillerine temsilci göndermeleri için teklif vedavettedebulundu.İllerdentemsilcigetirtilmesiiçin o tarihten başlayarak, benim Erzurum’agelişime kadar ve ondan sonra da bu konudapekçokgayretsarfetti.

Ancak, o günlerin şartları içinde böyle birmaksadın gerçekleştirilmesindeki güçlüğünbüyüklüğü kolaylıkla takdir olunur. Kongrenintoplanma günü olan 23 Temmuz yaklaştığıhalde, illerden gönderilmesi gereken temsilcilerseçilip gönderilmiyorduHalbuki, bu kongrenin

toplanmasını sağlamak artık pek önemliolmuştu. Bu sebeple tarafımızdan da ciddîteşebbüslerde bulunmak gerekti. İllerin herbirine açık telgraflar gönderildiği gibi, biryandan da şifreli telgraflarla valilere,komutanlara gereken tebligatta bulunuldu.Sonunda,onüçgünlükbirgecikmeileyeterincetemsilcigetirtilerekkongreyi toplamakmümkünolabildi.

Efendiler, Millî Mücadele’ye ordumensuplarının desteğini sağlamak, askerî vemillî mücadeleyi biribiri ile uyumlu olarakyürütmek işi de son derece önemli idi.Trabzon’daki tümen vekâletle idare ediliyordu.Asıl komutanıHâlitBeyBayburt’ta gizlenmişti.Hâlit Bey’i gizlendiği yerden çıkartmak ikibakımdan gerekli idi. Biri ve en önemlisi,İstanbul’a çağrılmanın ve bir emre uymamanıngizlenmeyi gerektirecek nitelikte olmadığınımillete ve özellikle ordu mensuplarınagöstererek manevî gücü yükseltmek içindi.Diğeri de, sahilde önemli bir nokta olanTrabzon’a dışarıdan bir saldırı olduğu takdirde,

oradaki tümeninbaşında gözüpekbir komutanbulundurmakmaksadınadayanıyordu.

Bundan dolayı, Hâlit Bey’i Erzurum’agetirttim. Kendisine bizzat özel bir talimatverdikten sonra, gerektiğinde derhal tümenininbaşına geçmek üzere Maçka’da bulunması içinde emir verdim. Biz bu işlerle uğraşırken, biryandan da, İstanbul’da Harbiye Nezaretimakamında bulunan Ferit Paşa’nın vePadişah’ın,İstanbul’adönmemisağlamaküzere,birbiri ardınca çekilen aldatıcı telgraflarına datürlü karşılıklar vermekle vakit kaybınamecburoluyorduk.

Resmisıfatveyetkilerimibırakarak,milletinsevgi ve fedakârlığına güvenerek vicdanîgörevedevametmekararı

Harbiye Nezareti, İstanbul’a gel, diyor.Padişah,önce“havadeğişimial,Anadolu’dabiryerde otur, fakat bir işe karışma” diye başladı.Daha sonra, ikisi birlikte “mutlaka gelmelisin!”dediler. “Gelemem!” dedim. Sonunda, 8/9Temmuz 1919 gecesi, sarayla açılan bir telgraf

başı görüşmesi sırasında, birdenbire perdekapandıve8Haziran’dan8Temmuz’akadarbiraydır süre gelen oyun sona erdi. İstanbul odakikada, benim resmî görevime son vermişoldu.Bendeaynıdakikada,8-9Temmuz1919gecesi saat 22.50’de Harbiye Nezareti’ne, saat23.00’te Padişah’a resmî görevimle birlikteaskerlikten de ayrıldığımı bildiren telgraflarıçekmişoldum.

Durum, tarafımdan, ordulara ve milleteduyuruldu. Bu tarihten sonra resmî sıfat veyetkilerdensıyrılmışolarak,yalnızmilletinsevgive fedakârlığına güvenerek ve onun tükenmezfeyizvekudretkaynağındanilhamvegüçalarakvicdanîgörevimizedevamettik…

Biz, 8/9 Temmuz gecesi İstanbul ile telgrafbaşında konuşurken bunu başka dinleyenlerinve ilgilenenlerin de bulunduğunu tahmin etmekgüçdeğildir.

O tarihlerde ve ondan sonraki zamanlarda, enhafif deyimi ile saflıklarını uyanıklık vetedbirlilik gibi göstermeye çalışmış olanlar

hakkında bir fikir vermiş olmak için, müsaadebuyurursanız, şu belgeyi olduğu gibibilgilerinizesunmakisterim.

140/140

Konya9.7.1919

Saat:6.00

3.OrduMüfettişliğiBaşyaverliğine

TelgrafvePostaGenelMüdürüRefikHâlitBeyileKonyaValisiCemâlBey,6/7Temmuzgecesi,telgrafla makine başında konuştular.Konuşmanınşöylegeçtiğinihaberaldım.

- Mustafa Kemal Paşa Hazretleri için gerekliişlemyapıldı.İstanbul’agetirilecek.CemâlPaşaHazretleriiçindeyapılacakişlemhazırdır.

KonyaValiside:

-Teşekkürederim,dediler.

Uygun bir şekilde Paşa Hazretleri’ne arzetmeniziricaederim.

2.OrduMüfettişliğiŞifreMüdürü

Hasan

MersinliCemâlPaşa’nınİstanbul’aGitmesi

Gerçekten, Konya’da bulunan 2. OrduMüfettişi Cemâl Paşa’nın on gün için izinliolarak İstanbul’a gittiğini dört gün önceöğrenmişvehayretetmiştim.

CemâlPaşaile,Samsun’açıktığımgündenberimillî dâvâyı gerçekleştirmek için işbirliğiyapmak, askerîvemillî hazırlıklaragirişmekveteşkilât kurmak konularında haberleşmelerimizvardı.Kendisinden,ümitvericiolumlucevaplaralmıştım.

Benimle bu tarzda ilişki kurmuş olan birkomutanın, kendi kendine izin alıp İstanbul’agitmesi, akıllıca bir iş olmamak gerekirdi. Busebeple, 5 Temmuz 1919 tarihli şifre ile,Konya’da 12. Kolordu Komutanı SalâhattinBey’eşuikimaddeyiyazdım:

1- Cemâl Paşa’nın on gün için İstanbul’ahareketiningerçeksebebiniaçıkçaveçokaceleolarakbildirmenizi;

2-Zâtıâlînizinhiçbir sebepve şekildeoradakibirliklerin başından ayrılmanız doğru değildir.Bu konuda Fuat Paşa ile de haberleşerek enkötü ihtimale karşı tedbirler almanız gereklidir.Her gün durumunuz hakkında kısa bilgilervermeniziricaederim.

Aynı şifrenin örneğini aynı tarihteAnkara’dabulunan Fuat Paşa’ya da bildirdim. SalâhattinBey’in Konya’dan 6/7Temmuz tarihinde, yaniRefik Hâlit Bey’in KonyaValisi Cemâl Bey’letelgraf başında konuştuğu sırada, cevap olarakverdiğişifrelitelgrafta;“CemâlPaşa,İstanbul’dabazı kimselerle temas etmek ve ailesiylegörüşmek üzere on gün için ve kendi isteği ileizinliolarakİstanbul’agitmiştir”denilmekteidi.

CemâlPaşagitti,fakatgelemedi.KendisiniçokzamansonraAliRızaPaşakabinesindeHarbiyeNâzırıolarakgöreceğiz.

KomutayıEldenBırakmamaEmri

Maalesef,budurumuntanığıolanvekendisinebirliklerininbaşındanayrılmamasıtavsiyeedilenSalâhattin Bey’in de bir süre sonra İstanbul’agittiğiniöğrendik.CemâlPaşa’nıngösterdiğibukötü örnek üzerine, 7Temmuz 1919 tarihinde,şugenelbildiriyigönderdim:

1.Bağımsızlığımızı korumauğrunda kurulmuşve teşkilâtlanmış olan millî kuvvetlere hiçbirşekilde müdahale ve saldırıda bulunulamaz.Devlet ve milletin mukadderatında millî iradesöz sahibi ve hâkimdir. Ordu, bu millî iradeyebağlıveonunhizmetindedir.

2. Müfettiş ve komutanlar, herhangi birsebeple komutadan uzaklaştırıldıkları takdirde,yerlerini alacak kimseler, işbirliği yapılacakniteliklere sahip iseler, komutayı onlarabırakacaklar; ancak, kendileri de yetkibölgelerinde kalarak millî görevlerini yapmayadevam edeceklerdir. Aksi takdirde, yani birikinci İzmir olayına yol açabilecek kimselerintayini halinde, komuta asla bırakılmayacak,

bütün müfettiş ve komutanlarca kendilerinegüvenilemediği gerekçesi ile yapılan tayinreddedilecekvekabuledilmeyecektir.

3. Memleketimizi kolayca işgal edebilmekmaksadıylaİtilâfDevletleritarafındanyapılacakbaskılarla, hükûmet herhangi bir birliği, askerîve millî teşkilâtımızı dağıtma emri verirse, buemir kabul edilmeyecek ve yerinegetirilmeyecektir.

4.HedefvegayesimillîbağımsızlığıkurtarmakolanMüdafaa-iHukuk-ıMillîye veRedd-i İlhakCemiyetleri’nin ve teşebbüslerinin gerileme vebaşarısızlığına yol açacak herhangi bir etki vemüdahaleyiordukesinlikleönleyecektir.

5. Devlet ve milletin bağımsızlığını kurtarmagayesinde devletin bütün sivil memurları,Müdafaa-i Hukuk-ı Millîye ve Redd-i İlhakCemiyetleri’ninordugibiyasalyardımcılarıdır.

6.Vatanın herhangi bir bölgesine saldırıldığıtakdirde, bütün millet, haklarını savunmayahazır bulunduğundan, bu gibi olaylar

karşısında,işbirliğiiçinheryerbiribirinienkısazamanda haberdar ederek, savunmada hareketveişbirliğisağlanacaktır.

Bu bildiri, Anadolu ve Rumeli’de bulunanbütün ordu ve kolordu komutanlarıyla diğerilgilileregönderilmiştir.

RefetBey’in3.KolorduKomutanlığınıBırakması

Bu genel bildirimizden beş altı gün sonra,Kavak’tan,“3.KolorduKomutanıRefet”imzalı,13Temmuz 1919’da yazılmış bir şifreli telgrafaldım.Telgrafınmetniaynenşudur:

“İstanbul’dan bir İngiliz gemisiyle, HarbiyeDairesi Başkanı Albay Salâhattin Bey, benimgörevimidevralmaküzeregeldi.BenimdeaynıgemiiledönmemiNezaretemrediyor.SelâhattinBey, gayeye uygun olarak çalışacak. Geneldurumugözönündetutarakkomutayıkendisinedevretmeyi uygun buldum ve HarbiyeNezareti’ne görevden ayrıldığımı bildirdim.Ayrıcagenişbilgiveririm.Sivasyönünehareketediyorum. 5. Tümen Komutanı Arif BeyvasıtasıylaAmasya’yacevapveriniz.

Efendiler, itiraf etmeliyim ki, bu tutum vetavırdan pek memnun olmadım. Refet Bey’inbenimle olan işbirliği İstanbul’ca biliniyor. Buçalışmalarıbenimseyenbirkimse,onungörevinidevralmayahemdebirİngilizgemisiilegelince,

derhalverilmesidoğalolanhüküm,bukimseninİngiliz görüşüne hizmet edebileceği konusundakendisine güvenilmiş olmasıdır. Bu hüküm, birzandan ibaret olsa bile, Refet Bey’in komutayıdevirde acele etmemesi, hiç olmazsa bizim degörüşümüzüalmasıgerekirdi.

Güvenip,komutayıkendisinedevrettiğinegörede, hiç olmazsa bir süre ondan ayrılmayıp,durumumuzu ve görüşlerimizi ona iyicebenimsetinceye kadar birlikte çalışması vekendisiilearamızdabirbağlantıkurduktansonrauzaklaşmasıyerindeolurdu,düşüncesinde idim.Bununla birlikte, bir oldu bitti karşısındabırakılmış olduğuma göre, iki noktada tesellîaramaklayetinmeyemecburdum.Birincisi,RefetBey’in telgrafındaki “Selâhattin Bey gayeyeuygun olarak çalışacak” cümlesi, ikincisi de,Refet Bey’in hiç olmazsa İstanbul’a gitmemişolmasıidi.

Bu durum üzerine, “komutanların İstanbul’agitmek hususunda en küçük bir yanılmalarınınpek pahalıyamal olacağını ve programımızı eniyi şekilde uygulamaya devam edeceğimizi”

bütün komutanlara bildirmek suretiyle hemendikkatlerini çektim. Refet Bey’e de aynı tarihte(14 Temmuz 1919), “Selâhattin Bey’inkararlarımızı istenildiği şekilde uygulayacağı,buradaki arkadaşları fazlasıyla duygulandırmışveonlaragüçkazandırmıştı”cümlesidebulunanbirşifrelitelgrafçektirdim.

Selâhattin Bey’in kendisine de aynen şutelgrafıçektirdim:

14.7.1919

Amasya’da5’nciTümenKomutanlığına

Refet Bey’edir: Aşağıdaki telgrafı, uygungörürseniz Selâhattin Bey’e ulaştırınız vesonucunubildiriniz.

MustafaKemal

Selâhattin Beyefendi’ye: İstanbul’undüşmanlarca kuşatılmış çevresinden milletinkutsal bağrına gelmeniz ve fedakârarkadaşlarınızın azim ve vatanperverlik

meydanına sizin de şeref vermiş olmanız büyükbir sevinçle karşılandı. Kutsal amacımızıngerçekleştirilmesi uğrunda gösterilecek ortakgayrette Tanrı hepimizi zafere ulaştıracaktır.Gözlerinizdenöperim.

MustafaKemal

3.OrduMüfettişiKurmayBaşkanıAlbayKâzım

Selâhattin Bey hakkında ilk şüphe vekararsızlık, yine Selâhattin Bey’in “gayeyeuygun olarak çalışacağını” söylemesi üzerinekendisine güvenen ve hemen komutayı teslimedip Sivas’a doğru uzaklaşan Refet Beytarafındangösterilmişoldu.

Refet Bey’in Amasya’dan çektiği bir telgraf,yalnızSelâhattinBeyhakkındaki şüpheyi değil,daha birkaç nokta ile ilgili görüşleri de ortayakoyuyordu. Müsaade buyurursanız olduğu gibibilginizesunayım:

Acele

Güvenlikleilgili

719

Amasya,15.7.1919

Erzurum’da 15. Kolordu Komutanlığı‘na

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne:

Salâhattin Bey’i tanırsınız. Birdenbireürkmemesi gerekir. Önce Kâzım Paşa, tebrikdolayısıyla ve yumuşak ifadelerle kendisiylehaberleşmeye girişmelidir. Hâmit Bey’ingörevden alınması hakkında daha bir şey yok.Fakat yerinde bırakılması için teşebbüslerdebulunuldu. Görevden alınırsa buralardakalacağını pek sanmıyorum. Bununla birlikteetkilemeye çalışıyorum. Benim dönmem içinİngilizler’in hükûmete baskı yapacaklarışüphesizdir. Ben kendimi duruma göreayarlayarakburalardakalacağım.İngilizler’denve buradan geçen Amerikalılardan anladığımagöre, Kâzım Paşa’nın durumu da tehlikelidir.Her zaman ölçülü davranılmasını ve durumuniyiidareedilmesinitekrartavsiyeederim(Refet).

5.TümenKomutanıArif

Bu telgrafta adı geçen Hâmit Bey, SamsunMutasarrıfıidi.HâmitBey,Samsun’agelişimizinilk günlerinde, Refet Bey’in, aralarındaki eskihukuk ve dostluk dolayısıyla, ortak gaye

uğrunda, sonuna kadar bizimle birliktefedakârca çalışacak vasıfları taşıyan bir arkadaşolduğuna güvendiği için bana tavsiye ettiği vebenim Sadrazamlığa veGenelKurmayBaşkanıCevat Paşa’ya durumu bildirerek Samsun’agetirebildiğimizzatidi.

Böyle bir zat’ın, er geç görevden alınacağınaşüphe var mıydı? Fakat Refet Bey, “yerindebırakılması için gereken yerlere başvuruldu”diyor. Nerede? Kimlere gidilerek? Kimbaşvurmuştur? Sonra, “Görevden alınırsaburalarda kalacağını pek sanmıyorum. Bununlabirlikte etkilemeye çalışıyorum!” diyor.Nereye?İstanbul’a mı gidecek? Nasıl? Bu zatbugüne kadar bizimle birlikte çalışmıyormuydu?

Bu telgrafındaRefet Bey, kendisinin dönmesiiçin İngilizlerin hükûmete baskı yapacaklarınıkesin olarak kabul ediyor ve kendisini durumagöre ayarlayarak buralarda kalacağını söylüyor.Oysa durum belli ve yapılacak şeyi, benkendisine 7 Temmuz 1919 tarihli geneltalimatımla bildirdim (adı geçen talimatın 2.

maddesi).Ondanbaşkayapılacakşeyyoktu.

Refet Bey, İngilizlerden ve buradan geçenAmerikalılardananlamışki,“KâzımPaşa’nındadurumu tehlikelidir. “Bu ne demektir?Azim veiradelerini en çok korumaları gerekenarkadaşların, bize karşı herhalde rahmetokumayacak kimselerin sözlerinden tehlikekuruntusuna kapılmaları ve bunu inanaraksöylemelerinedemektir?

Refet Bey, telgrafının sonunda bana da dersveriyor, “Her zaman ölçülü davranılmasını” ve“durumun iyi idare edilmesini tekrar tavsiyeederim”diyor.

Buradaki “ölçülü” kelimesinden maksadın neolabileceğinin yorumunu anlayış sahiplerinebırakırım.

Bana iyi idareyi tavsiye eden zat, butavsiye’yi, benim verdiğim emir ve talimatıhakkıyla yerine getirip görevi başındanayrılmadan önce yapmış olsaydı, daha içtenhareketetmişolurdu,sanırım.

RefetBey’leHaberleşmeler

Efendiler, 3. Kolordu’dan, bu münasebetleRefet ve Selâhattin Bey’lerden yeniden sözetmekgerekiyor.İlgisişudur:

İngilizler Sivas’a bir tabur göndereceklerisöylentisini yaydılar. Her ihtimale karşı Sivas’agelen çeşitli yönlerde askerî tedbirler aldırmakgerekmişti.BumünasebetleAmasya’dabulunan5. Tümen Komutanlığı‘na 18 Temmuz 1919Tarihinde verdiğim bir emir metninde, daha osıradaAmasya’dabulunanRefetBey’eaitdeşucümleler vardı; “Durum hakkında Refet Bey’inönemledikkatiçekildi.BelkiRefetBeyböylebirdurumu dikkate alarak şimdilik Amasya’dakalmayıdaterciheder.”

5.TümenKomutanı‘nın 19Temmuz 1919’daverdiği cevapta, dikkate değer şu cümleler yeralıyordu:

“Selâhattin Bey halen Samsun’dadır. Şimdiyekadar kendisi ile temas edemediğim gibi hiçbirciddi ve önemli haberleşme de yapılmamış

olduğundan, adı geçen komutanın düşünce veinancınınnemerkezdeolduğunubilemiyorum.”

“Ankara - Refet Bey” gerektiğinde İngilizlerekarşı koyacak kadar cesaret gösteremeyeceğinihissettirmişti.”

Refet Bey, 18 Temmuz 1919’da Sivas’ahareketetti.

Bunun üzerine Refet Bey’e şu şifreyiverdirdim:

Şifre

Kişiyeözel

Sayı:115

19.7.1919

Amasya’da5.TümenKomutanlığı‘na,

Sivas’ta3.OrduSıhhiyeMüfettişi

AlbayİbrahimTaliBeyefendi’ye,

Refet Bey’e’dir. Salâhattin Bey’e telgrafımıverdinizmi?Buarkadaşımızınkesindurumununmutlaka tespit edilmesi ve kararsızlık yahut ikitaraflı idare gibi felâket doğuracak bir durumahiçbir şekilde tahammülve rızagösterilmemesibir vatan görevi olduğundan, bu hususta evetveyahayırşeklindekendisindensözalınmasıveona göre bir karar verilmesi zarurîdir. Sizinbıraktığınıznoktadanbaşlamakkendileriiçinenuygun programdır. Şimdiye kadar hemen birhafta geçtiği halde hiç bir kesin bilgialınamaması, İstanbul’dan gelen bir haberdekendisi hakkında sağlam bir kanaatgösterilmemesi ve hareketinden önce SadıkBey’le gizli bir görüşme yaptığından vedostluğundan söz edilerek şikâyet edilmesi butelgrafımınyazılmasınayolaçmıştır.Budurumuve sonuçlarını özellikle sizin takdir etmeniz veçözmeniz gerekir. Zira, herhangi bir halktopluluğunda söyleyeceği yanlış vemillî gayeyeaykırı bir tek sözün bile yaratacağı tepkiyi vebunun doğuracağı durumu şmdiden düşünmekyeterlidir(MustafaKemal).

3.OrduMüfettişliği

KurmayBaşkanı

AlbayKâzım

Yalnız bu telgrafımıza değil, çok şeye cevapolan Refet Bey’in şu telgrafını olduğu gibibilginizesunacağım:

Güvenlikleilgiliveçokacele

1828

Sivas,22.7.1919

Erzurum’da3.OrduMüfettişliği

VekiliKâzımKarabekirPaşaHazretleri’ne

1- Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne:TelgrafınızıSelâhattinBey’denayrıldıktansonraaldığım için kendisine veremedim. SelâhattinBey’i herkes gibi siz de çok iyi tanırsınız.Kararsız tabiatlı bir zattır. Bu bölgede ongünden fazla kalmamak niyetiyle gelmiş. Azkalsın, komutayı almadan geri kaçacaktı.Kendisine güven duygusu vererek ve

inandırarak vatanî görevini hatırlattım.Memleketini herhalde sever. Ancak, vakitsiz işgörmeye gelemez. Aşağı yukarı Vali ReşitPaşa’danbirazdahaiyi.13.Kolordu’dangeçensilâhlardanhaberiolduğugibi,bu işihalletmeküzereİstanbul’dadaçalışmışvebaşarılıolmuş.Buraya, Cevat Paşa tarafından seçilerekgönderilmiş. Bu bakımdan gayeye zararlıolamaz ve hiçbir halk topluluğunda gayeyeaykırı tekbir söz söylemez.Aksine,millîgayeyeuygun olarak fakat sessiz bir şekildeçalışacağına söz verdi. Sadık Bey’le ilişkisihakkında verilen bilgilere inanmıyorum. Zatenaldığımızhaberi iyicekontroletmedenvebelirlibir program yapmadan çalışmak, kuvvetlerinkaybınayolaçıyor.Doğu’nundurumuhakkındabana verdiğiniz bilgilerde, aldığınız abartılmışhaberlere kapılmamış olsaydınız, belki de bendurumu daha iyi idare eder ve komutayı terkemecbur kalmazdım. Tek başına karar verecekinsanların,gerçekdurumubilmelerigereğinisizde takdir buyurursunuz. O halde, SelâhattinBey’i boşu boşuna ürkütmek ve hayırdedirtmekleneçıkacak?Zatenokaçmayahazır.

Yerineacabakimgelecek?Emirlerinizinkısaveaçıkolmasınıricaederim.SelâhattinBey’leilgilitelgrafınızı lûtfenbirdahaokuyunuz.Fırtına ilebaşlayıp sessizlikle biten bu telgraftan kesinolarak ne demek istendiğini çıkaramadım.Bununla birlikte, birkaç güne kadar SalâhattinBey Samsun’dan dönüyor. Kendisiylegörüşeceğim. Şüphesiz kendisini uygun birtarzda ve amaca hizmet yolunda idare içingereklitedbirlerialıyorum.

2- Samsun’a çıkarılan taburun, buradakiHintli Müslümanları değiştirmekle birlikte, asılSivas’ta bulunduğunuzu zannettiklerizâtıâlilerine karşı bir gözdağı vermekmaksadıyla çıkarıldığını, İngilizlerle temasımdaanladım.Beniİstanbul’agitmeyerazıetmekiçin,Kavak’ta bulunduğum zaman bir İngilizbinbaşısı geldi. İngilizlere karşı gösterdiğimdirenmeyifırsatbilerekfakataslındazâtıâlileriniyıpratmak için beni görevden aldırdıklarınıaçıkça söyledi. Zâtıâlilerinin öteki dayanağı,KâzımKarabekirPaşaimiş.BubakımdanKâzımPaşa, ellerine, İngilizlerin ısrarına yol açacak

bir tutamak vermemelidir. Ferit Paşa’nın,istifanız üzerine Kâzım Paşa’yı komutan vekiliolarak tayin etmesi, İstanbul’dakilerden birkısmının kötü bir niyeti olmadığını gösteriyor.Ancak, İngilizlerin ısrarı karşısında bir şeyyapamazlar.KâzımPaşa’nın vekil olarak tayinideSelâhattinBey’inSadıkBeyhesabınaburayagelmediğinigösterir.

3- Benim İstanbul’a götürülmem içinİngilizlerin İstanbul Hükûmetine baskıyapmaları pek muhtemeldir. Çünkü, benimleİngilizlerin arasında resmî bir ilişki var. Bubaskıartarsa,SalâhattinBey’igüçbirdurumdabırakmamakiçinizimikaybettireceğim.

4-HâmitBey’indeğiştirileceğisöylentisidahagerçekleşmedi. onun, yerinde bırakılması içingerek Selâhattin Bey ve gerekse İngilizlerİstanbul Hükûmeti’ne başvurdular. Bu zatındeğiştirilmesi girişimi Dahiliye Nezareti ilekavga etmesinin sonucudur. Selâhattin Bey’inyerine,Konya’yaSedatBey’ingeldiğidedoğrudeğildir. Her ne kadar Hâmit Bey bütünkomutanların değiştirileceğini haber aldığını

yazıyorsadaKâzımPaşa’nınvekilolaraktayinibununaksinigösteriyor.

5- Sivas Kongresi ile ilgili olarakSadrazamlıktan doğruca illere gönderilen 20Temmuz 1919 tarihli telgrafı gördünüz mü?Karahisar’daki tümen komutanı bu kongreyetemsilci seçilmesi için buralara bildiriyayınlamış. Bu davranış tarzını uygun buluyormusunuz?Almanya ile yapılan barış anlaşmasıve Doğu’daki sessizlik, durumun gelişmesinibeklerken bizim de ihtiyatlı bulunmamızıgerektirmiyor mu? Şahsım için hiç bir endişemolmadığınıartıkanlamışsınızdır.Yalnız,kararsızve programsız hareketlerle gayeyi çıkmazasokacağız.Yaihtiyatlıolalımyahutdaişihemenaçığa vuralım. Ne var ki, ikisinden biriniyapalım. Sivas Kongresi’nden bugün için birfayda bekliyor musunuz? Bugünkü durumagöre, bu kongrenin Sivas’ta ve açıktan açığayapılmasını tehlikelibulmuyormusunuz?Güneyyönlerinden Sivas’a gelecek bir darbe özelliklebu il halkının kansızlığı yüzünden Anadolu’yuikiye ayırır ve pek tehlikeli olur. Bunun için bu

ilin son ana kadar tarafsızmış gibi görünmesi,son derece önemlidir. Bu kongrenin mutlakatoplanması gerekiyorsa, aldığımız haberleregöre, temsilciler de gelebilecekler ise, acababunun Doğu’da başka bir yerde toplanmasıdahauygundüşmezmi?

6- Sivas ve Amasya şehirlerinin halkı pekbayağı; ilçelerde, köylerde halk bunlarabakarak çok daha iyi. Bundan sonra,çalışmalarımıonagöreayarlayacağım.

7- İstanbul’dan aldığım haberde, buradakiMillî Mücadele’nin hiçbir parti veyahut birşahsın kendi özel emellerini gerçekleştirmekmaksadına dayanmayıp sırf milletin selâmet veistiklâlini kurtarmak gayesine dayandığıkonusunda, zâtıâlîleri tarafından bir bildiriyayınlayarak İngilizlerin yatıştırılması tavsiyeolunuyor. Buna gerek görüldüğü takdirde, benbunun zâtıâliniz tarafından bir bildiri şeklindedeğil, belki Erzurum Kongresi’nin kararlarınasokularak yayınlanmasının uygun olacağınızannediyorum.

8- Ajanslar Meclis-i Meb’usan seçimlerindenbahsediyorlar.Bu hususta ne düşünüyorsunuz?(Refet)

Bu telgrafa verdiğimiz cevabı da olduğu gibiaktarmaklayetineceğim:

Şifre

SubayEliyleÇekilmesi

Acele

171

23.7.1919

Sivas’ta3.KolorduKurmayBaşkanı

ZekiBey’e

RefetBeyefendi’ye:

1-Salâhattin Bey hakkındaki telgrafı bir defadaha okumak üzere aradım. Fakat,bulunamıyor.Hatırladığımagöre,buzatiçinsöz

konusu olan hususlar İstanbul’dan bildirilmişti.Heralınanhaberindoğruluğunuistenildiğigibikontrol edebilmek nadiren mümkündür.Doğu’nun durumu hakkında aldığımız bilgiler,abartmadanuzakolmamaklabirlikte,bizeyanlışbir adım attırmış değildir kanısındayım.Mukadderatımızda, yalnız Doğu’daki olaylarıngelişmesinebağlıkalınmaklayetinilmişdeğildir.Millî teşkilâtı genişlik ve canlılık kazandırarakkökleştirmek, kongrelerle millî dâvâyıbenimsetmek, ordunun millî teşkilâta destek veyardımını sağlamak, millî dâvânın kaybınameydan vermemek için, komuta ve silâhmeseleleri ile gereken kesin kararı vermehususlarında, şimdiye kadar yapıldığındanbaşka türlüvedaha ihtiyatlıdavranmak,acababugünküverimlisonucusağlayabilirmiydi?Herhalde şimdiki durum, herkesi sevindirecekderecededir.

2-Kâzım Paşa’nın komutan vekilliğine tayinipek yerinde olmuştur. Ellerine İngilizler’inısrarına yol açacak görünürde bir sebepvermemeyeçalışıyor.Ancak,silâhkonusundave

Trabzon’a asker çıkarılmasını önlemehususunda hoşgörülü davranamayacağımızâşikârdır. Halbuki, ileri sürülen bu sebeplerİngilizler’inhiçdehoşunagitmeyecektir.

3-İngilizler,benimİstanbul’agötürülmemiçinpek çok ısrar ettiler ve hükûmete ağır baskıyaptılar. Hükûmet ve Padişah ile makinebaşında günlerce devam eden görüşmelersırasında bu nokta açıkça bildirildi. Bukonuşmaların metinleri, görüştüğümüzde sizintarafınızdan da görülecektir. Yalnız şu var ki,meslekten ayrılınca ısrar son buldu. Bubakımdansiziniçindeistifadansonrabüyükbirısrarolacağınısanmıyorum.Bununlabirlikteveaksi halde, izinizi kaybettirmektense, SelâhattinBey’in güç duruma girmesini tercih ederim.Burada Halit Bey hakkında, hükûmet veİngilizlerKâzımPaşa’yaçokısrarettiler.KâzımPaşa, bir şey yapılamayacağını söylemektedirendiği içindir ki, bugün Hâlit Bey, resmenolmasabile,yinetümenininbaşındabulunuyor.

4-HâmitBey,sontelgrafıylahepimizdendahaçabuk hareket etme isteğini gösteriyor. Şimdilik

yumuşatıldı.

5- Sivas Kongresi ile ilgili telgrafı henüzgörmedim. Gerçekten de bazı yerlerde olumlubazı yerlerde olumsuz yönde aşırılıklargörülüyor. Şüphesiz duruma göre ve verimlihareketlerde bulunabilecek şekilde ihtiyatlıdavranma taraflısıyım. Herkesi ilgilendiren buaçık ve kesin program, bugün toplanmayabaşlayan Erzurum Kongresi görüşmelerindençıkacaktır.

Sivas Kongresi’nden pek çok yarar beklerim.Bugündeğil,SivasKongresiilkdefasözkonusuedildiği gün bile, her yönden ve özelliklegüneyden bir darbe gelebileceğini büyük birihtimal kapsamında gördüğümü ve bundandolayı da savunma tedbirleri alınması içinricada bulunduğunu hatırlarsınız. Bununlabirlikte, Erzurum Kongresi toplandıktan sonra,Sivas’a gelecek temsilcilerin sayısına veErzurum Kongresi’nin yapacağı etkilerdendoğacak duruma göre daha pratik ve güvenilirbirşekildedüşünülür.

6- Siz kardeşimin, çalışmaları düzenlemekonusundaki düşüncesi pek yerindedir. Ancak,şehirlileri de millî duygu ve etki altındatutmaktanuzakkalınmayacağınıümitederim.

7-Millî Mücadele’nin gaye ve hedefi kongretarafından yayınlanacak bildirilerle, tasavvurbuyurduğunuzşekildeduyurulacaktır.

8- Meclis-i Mebusan toplanmalıdır. Fakatİstanbul’da değil, Anadolu’da, Bu konukongrede görüşüldükten sonra teşebbüsegeçilecektir. Hepimiz gözlerinizden öperizkardeşim(MustafaKemal).

3.OrduMüfettişliği

KurmayBaşkanı

AlbayKâzım

ErzurumlularınYardımları

Efendiler, askerlikten ayrıldıktan sonra, bütünErzurumhalkınınveVilâyât-ıŞarkiyeMüdafaa-iHukuk-ıMilliyeCemiyeti’ninErzurumşubesininbana karşı pek açık olarak gösterdikleri güvenveyakınlığınbendebıraktığıunutulmazhâtırayıburadaaçıkçabelirtmeyigörevsayarım.

Cemiyetin Erzurum şubesinden aldığım 10Temmuz1919 tarihliyazıda,“Cemiyetinbaşınageçerek Yönetim Kurulu Başkanlığı‘nı kabuletmemiteklifediyorlarvebirlikteçalışmaküzereseçtikleribeşkişininadlarınıbildiriyorlardı.”

Bu beş kişi, Raif Efendi, emekli BinbaşıSüleyman Bey, emekli Binbaşı Kâzım Bey,AlbayrakGazetesiMüdürüNecati Bey,DursunBeyzâde Cevat Bey idi. Sözünü etiğim yazıdaRauf Bey’in de Yönetim Kurulu İkinciBaşkanlığı‘naseçildiğibildiriliyordu.

Butarihlerde,ErzurumŞubesiYönetimKuruluBaşkanı Raif Efendi, üyeler Hacı Hafız Efendi,SüleymanBey,MaksutBey,MesutBey,Necati

Bey,AhmetBey,KâzımBey ve sekreterCevatBeyidi.

Erzurum şubesi, İstanbul’daki Genel MerkezBaşkanlığı‘naulaştırmayaçalıştıklarıbirtelgrafla“Genel Merkez adına karar verme ve sözsöyleme yetkisinin bana verildiğinin telgraflabildirilmesini”dericaettiler.

Bundan başka, bizim Erzurum Kongresi’nekatılmamızı kolaylaştırmak için, KongreErzurum temsilcisi olarak seçilmiş bulunanemekliBinbaşıKâzımveDursunBeyzâdeCevatbeylertemsilciliktenistifaettiler.

ErzurumKongresi

Efendiler, yüksek malûmunuz olduğu üzere,Erzurum Kongresi 1919 yılı Temmuzunun 23.günü, pek gösterişsiz bir okul salonundatoplandı. İlk günü, beni başkanlığa seçtiler.Kongre üyelerini, durum ve bir dereceye kadarda tutulan yol hakkında aydınlatmak içinyaptığım konuşmada; tarihin ve olayların zoruile, doğrudan doğruya içine düştüğümüz kanlıve kara tehlikeleri göstermeyecek ve bundanirkilmeyecek hiçbir vatanseverin tasavvuredilemeyeceğine işaret ettim. AteşkesAntlaşması hükümlerine aykırı olarak yapılansaldırıveişgâllerdenbahsettim.

Tarihin,birmilletinvarlığınıvehakkınıhiçbirzaman inkâr edemeyeceğini, bu itibarlavatanımız, milletimiz aleyhinde verilenhükümlerin ergeç iflâsa mahkûm olduğunusöyledim.

Vatanvemilletinkutsalvarlıklarınıkurtarmakvekorumakhususundasonsözüsöyleyecekvebunun gereğini yerine getirecek gücün, bütün

vatanda bir elektrik ağı haline gelmiş olanmillîakımınkahramanlıkruhuolduğunuifadeettim.

Maneviyatın kuvvetlendirilmesine yardımcıolmak üzere de, yeryüzündeki bilinen bütünmilletlerin millî gayelerine ulaşmak için içindebulunduğumuz tarihteki- mücadeleleri ile ilgilimevcutbazıbilgileriözetledim.

Ve milletin mukaderatına hâkim bir millîiradenin, ancak Anadolu’dan doğabileceğinibelirttim. Millî iradeye dayanan bir MilletMeclisi’nin meydana getirilmesini ve gücünümillîiradedenalacakbirhükûmetinkurulmasını,kongre çalışmalarının ilk hedefi olarakgösterdim.

ErzurumKongresi’ninBildirisiveKararları

Efendiler, Erzurum Kongresi 14 gün sürdü.Çalışmalarının sonucu, tespit ettiği tüzük ve butüzükteki hükümleri ilân eden bildirimaddelerindenibarettir.

Bu tüzük ve bildiri metni, zaman ve ortamıngerektirdiği bazı önemsiz ve ikinci derecededüşünce ve görüşler atlanarak incelenirse,birtakımköklüvegenişçaplıilkelervekararlaravarmışoluruz.

Müsaade buyurursanız, bu ilkelerin vekararların bence, daha o zaman nelerden ibaretolduğunaişaretedeyim:

1-Millîsınırlariçindebulunanvatanparçalarıbir bütündür. Birbirinden ayrılamaz (Bildiri,madde6;Tüzükmadde3’ünaçıklaması:Tüzükve bildiri’nin 1. maddeleri lütfen okunupincelensin…)

2- Her türlü yabancı işgal ve müdahalesinekarşı ve Osmanlı Hükûmeti’nin dağılması

halinde,millet topyekûnkendisini savunacakvedirenecektir. (Tüzük madde 2 ve 3; Bildiri,madde3)

3-İstanbulHükûmetivatanıkorumaveistiklâlielde etme gücünü gösteremediği takdirde, bugayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükûmetkurulacaktır.Buhükûmetüyelerimillîkongredeseçilecektir. Kongre toplanmamışsa bu seçimiHeyet-i Temsiliye yapacaktır (Tüzük, madde 4;Bildiri,madde4).

4-Kuva-yıMillîye’yitekkuvvetolaraktanımakve millî iradeyi hâkim kılmak esastır (Bildiri,madde3).

5- Hıristiyan azınlıklara siyasî hâkimiyet vesosyal dengemizi bozacak imtiyazlar verilemez(Bildiri,madde4).

6-MandaveHimayekabulolunamaz (Bildiri,madde7).

7- Millî Meclis’in derhal toplanmasını vehükûmetin yaptığı işlerin Meclis tarafından

kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır(Bildiri,madde8).

Bu ilkeler ve bu kararlar çeşitli şekillerdeyorumlanmışsa da, gerçek niteliklerini hiçdeğiştirmeden uygulanma imkânıbulabilmişlerdir.

Efendiler, biz Kongre’de özetlediğim bukararları ve bu ilkeleri ortaya koymayaçalışırken, Sadrazam Ferit Paşa’da basında birtakım demeçler yayınlıyordu. Bu demeçlere,Sadrazam’ın milleti jurnalı dense yeridir. 23Temmuz 1919 tarihli basın, dünyaya şunu ilânediyordu: “Anadolu’da karışıklık çıktı. Kanun-ıEsasî‘ye aykırı olarak Meclis-i Meb’usan adıaltında toplantılar yapılıyor.Buhareketin askerîvesivilmemurlartarafındanönlenmesigerekir.”

BunakarşıgerekentedbirleralındıveMeclis-iMeb’usan’ıntoplantıyaçağrılmasıistendi.

Ağustos’unyedincigünü,Kongre,toplantısınasonverirkenüyelerine:

“Önemli kararlar alındığını, bütün dünyayamilletimizin varlık ve birliğinin gösterildiğini”söyledimve“tarih,bukongremiziendergörülenbüyükbireserolarakkaydedecektir”dedim.

Sözlerimde isabetsizlik olmadığını zaman veolayların ispatlamış olduğuna inanıyorum,Efendiler.

Erzurum Kongresi, tüzüğü gereğince birHey’et-iTemsiliyeseçmişti.

Dernekler Kanunu’na göre dilekçe yerinegeçmek üzere, Erzurum Valiliği’ne verilen 24Ağustos tarihli yazıda, Heyet-i Temsili’yeüyelerinin adları ve kimlikleri şu şekildegösterilmiştir:

Mustafa Kemal - Eski 3. Ordu Müfettişi,askerliktenayrılmış.

RaufBey-EskiBahriyeNâzırı

RaifEfendi-EskiErzurumMilletvekili.

İzzetBey-EskiTrabzonMilletvekili.

ServetBey-EskiTrabzonMilletvekili.

ŞeyhFevziEfendi-Erzincan’daNakşîŞeyhi.

BekirSamiBey-EskiBeyrutValisi

SadullahEfendi-EskiBitlisMilletvekili.

HacıMusaBey-MutkiAşiretBey’i

Efendiler, sırası gelmişken arz edeyim ki, bukimseler hiçbir vakit bir araya gelip birlikteçalışmış değillerdir. Bunlardan İzzet, Servet veHacı Musa Bey’ler ile Sadullah Efendi hiçgelmemişlerdir. Raif ve Şeyh Fevzi EfendilerSivasKongresi’nekatılmışlar fakatondansonrabiri Erzurum’a öteki Erzincan’a dönerek birdaha Hey’et-i Temsiliye’de bulunmamışlardır.RaufBeyveSivasKongresi’ndearamızakatılanBekirSamiBeyİstanbul’daMeclis-iMeb’usan’agidinceyekadar,bizimlebirliktebulunmuşlardır.

ErzurumKongresi’ndeGörülenKararsızlıklar

Efendiler, hâtıra olarak küçük bir noktaya daişaret etmek isterim. Benim bu ErzurumKongresi’ne üye olarak girip girmemekliğim,üzerinde düşünülmeye değer bulunduğu gibi,Kongre’ye katıldıktan sonra da başkan olupolmamaklığımkonusundakararsızlıkgösterenlerolmuştur. Bu kararsızlığı gösterenlerden birkısmınındüşünceleriniiyiniyetveiçtenliklerinevermekmümkünisede,diğerbazıkimselerinbuhususta tamamen samimiyetten uzak, aksinelanetlenmiş bir maksadın peşine düştüklerinedaha o zaman şüphem kalmamıştı. Söz gelişi,düşman casusu olup her nasılsaTrabzon ilindebiryerdenkendisinikongreyetemsilciseçtirerekgelen Ömer Fevzi Bey ve arkadaşları gibi. Buzatın hainliği, sonradan Trabzon’da ve oradankaçtıktan sonra da İstanbul’daki faaliyet vehareketleriiledoğrulanmıştır.

Kongre’ninbitimindenikiüçgünönce,başkabir tartışma da söz konusu olmaya başlamıştı.Bazı yakın arkadaşlarım benim Hey’et-i

Temsiliye’yegirerek,açıkçafaaliyetgöstermemisakıncalı buluyorlardı. Görüşleri şu noktalardaözetlenebilir: “Millî teşebbüs ve faaliyetlerinbütünanlamıylamillettendoğduğunu,gerçektenmillîolduğunugöstermeklâzımdır.Butakdirde,yapılacak teşebbüsler daha güçlü olur vekimsenin kötü yorumuna ve özellikleyabancıların olumsuz düşüncelerine fırsatvermez. Fakat, tanınmış ve hele İstanbulHükûmeti’neHilafetveSaltanatmakamınakarşıâsî duruma düşmüş, hücumların hedef noktasıhalinegelmişolanbenimgibibir adamınbütünbu millî teşebbüslerin başında bulunduğugörülürse,faaliyetinmillîgayeleredayanmaktançok, şahsi emellerin gerçekleştirilmesimaksadına dayandığı inancı uyanır. Bubakımdan Heyet-i Temsiliye’yi, illerin vebağımsız sancakların seçeceği kimseleroluşturmalıdır. Ancak, bu şekilde millî bir güçgösterilebilir.”

Bugörüşlerinnedereceyekadaryerindeolupolmadığınıaraştıracakdeğilim.Yalnızbenimdebugörüşlerekarşıolandüşüncelerimivebunları

dayandırdığım noktalardan bazılarını sayayım:Özellikle, ben mutlaka kongreye katılmalı veonu idare etmeliydim. Çünkü, zamangeçirmeksizin millî iradenin faaliyetegeçirilmesini vemilletin doğrudan doğruya fiilîve silâhlı olarak tedbirler almaya başlamasınısağlamak zaruretine inanıyordum. Bu esaslınoktaları, takdir ve tespit ettirebilmek için,kongrede aydınlatmak, yol göstermek ve bizzatidare etmek şekliyle çalışmamı zorunlugörüyordum. Nitekim öyle oldu. ErzurumKongresi’nin daha önce açıkladığım ilke vekararlarını, herhangi bir temsilciler hey’etininuygulama alanına sokturabileceğime henüzgüvencimolmadığınıitirafederim.

Nitekim, zamanveolaylar beni doğrulamıştır.Bundan başka, daha Amasya’da iken kararverilip de millete her türlü vasıta ile tebliğettirdiğim Sivas Genel Kongresi’nintoplanmasını sağlamak, bütün milleti vememleketi yalnız bir hey’etle temsil etmek,ayrıca yalnız Doğu illerini değil, vatanın herköşesini aynı dikkat ve duyarlıkla savunma ve

kurtarma çarelerini bulmaya çalışmakhususlarını herhangi bir hey’etingerçekleştirebileceğine inanmadığımı açıkçaifade etmek zorundayım. Çünkü, ben de böylebir kanaat var olsaydı, benim işbaşına geçtiğimgüne kadar teşebbüs ve faaliyette bulunanlarınçalışmalarının sonuçlarını bekler ve istifaetmemek yolunu tutardım. Hükûmet’e, Padişahve Halife’ye karşı isyan gereğini duymazdım.Aksine, ben de bazı iki yüzlü ve iki taraflıoynayanlar gibi görünüşte pek şatafatlı vegösterişli olan, o günün Ordu MüfettişliğigörevinivePadişahHazretleri’ninYaverisıfatınıtaşımakta devam ederdim. Gerçi, benim açıkçaortaya atılmamda ve bütün millî ve askerîhareketlerin başına geçmemde elbette sakıncavardı. Ancak, o sakınca, başarısızlık halindeherkesten önce ve herkesten çok benim, enbüyük ceza ve azaba uğratılmamdan başka birşey olabilecek miydi? Oysa, bütün vatanın vekoskoca bir milletin ölüm kalım dâvâsı sözkonusu olurken, vatanseverim diyenlerin kendisonlarınıdüşünmelerininyerivarmıydı?

İstanbulHükümeti’ninTutuklamaKararı

Efendiler, ben, bazı arkadaşlarca ileri sürülendüşünce ve kuruntulara uymuş olsaydım, ikibakımdan büyük sakıncalar ortaya çıkacaktı.Birincisi;düşüncelerimde,kararlarımdavebütünkişiliğimde yetersizlik ve güçsüzlük olduğunuitiraf etmek ki, bu husus, benim vicdanımınemrine uyarak yüklendiğim görev bakımındandüzeltilmesiimkânsızbiryanılmaolurdu.

Efendiler, tarih itiraz edilemez bir şekildeispatlamıştır ki, büyük dâvâlarda başarı içinsarsılmazbir yetenekvegüce sahipbir önderinvarlığı şarttır. Bütün devlet adamları ümitsizlikve beceriksizlik içinde… bütün milletin başsızolarak karanlıklar içinde kaldığı bir sırada, hervatanseverim diyen binbir çeşit insanın, binbirhareket vegörüş tarzı ortaya attığı veher şeyinallak bullak olduğu bir dönemde, danışmalaryolu ile, birçok hatırlı ve nüfuzlu kimselere belbağlamagereğine inanmakla, güvenli vekararlıbir şekilde ve özellikle hızla yol almak ve ensonunda çok çetin olan hedefe ulaşmakmümkün müdür? Tarihte, bu şekilde başarıya

ulaşmış bir toplum gösterilebilir mi? İkincisi,Efendiler; millet, memleket, siyaset ve orduyönetimi ile hiçbir ilgi ve ilişkileri bulunmamış,bualandabaşarılarıgörülmemişvedenenmemişolan gelişigüzel kimselerden, söz gelişiErzincanlı birNakşî Şeyhi veMutki’li bir aşiretreisi gibi zavallılardan da kurulması ihtimaldenuzakolmayanherhangibirtemsilcilerhey’etine,söz konusu durum ve görev emanet edilebilirmiydi? Edildiği takdirde, memleket ve milletikurtaracağız dediğimiz zaman, milleti vekendimizi aldatmış olmak gibi bir yanılgıyadüşmeyecekmiydik?

Bu nitelikteki bir hey’ete, perde arkasındanyardım edilebileceği söz konusu olsa bile, buşekilgüvenlibiryolsayılabilirmiydi?

Bu söylediklerimin, o günlerde değilse bile,artık bugün bütün dünyaca inkâr edilemeyecekgerçekler olarak kabul edildiğine asla şüpheyoktur. Bununla birlikte, ben burada busöylediklerimi geçmiş günlere ait bazı hâtıra vebelgeler ile bir kere daha belirtmeyi, geleceknesillerin siyasî ve sosyal ahlâk terbiyesi

açısındanbirgörevsayarım.

Budakikayakadarolduğugibi,bundansonrada üzerinde duracağım olaylar dolayısıyla, buhusus,kendiliğindenaydınlığakavuşacaktır.

Efendiler, Erzurum Kongresi’nin bitiminde,Ferit Paşa’dan sonra Harbiye Nezareti’ne yenigeldiği anlaşılan Nazım Paşa imzasıyla, 15.Kolordu Komutanlığı‘na 30 Temmuz 1919tarihlişöylebiremirgeldi:

“Mustafa Kemal Paşa ile Refet Bey’inhükûmetin kararlarına aykırı faaliyet vehareketlerinden dolayı hemen yakalanarakİstanbul’a gönderilmeleri Bâbıâli’ce uygungörülüp, o bölgedeki memurlara emirlerverildiğinden, Kolordu’ca gereken yardımdabulunulması ve sonucundan bilgi verilmesi ricaolunur.”

BuemreKolorduKomutanlığıtarafındanlâyıkolduğu şekilde cevap verildi. Bu cevabı ötekikomutanlara da verdirerek dikkatleriniçektirdim.

Kongre bildirisi,memleket içinde her yere veyabancı devlet temsilcilerine çeşitli vasıtalarlagönderildi. Tüzük de komutanlara ve ötekigüvenilir makamlara kısım kısım şifre ileverilerek, oralarda basılmasının ve çoğaltılıpdağıtılmasının sağlanmasına çalışıldı.Bu durumtabiatiyla günlerce devam etti. Bumünasebetle,Sivas’ta 3. Kolordu Komutanı SalâhattinBey’den aldığım 22 Ağustos 1919 tarihli birtelgrafta: “Tüzüğün ikinci ve dördüncümaddelerinin yayınlanmasını sakıncalı bulduğu,birkeredahaincelenmesigereği”bildiriliyordu.

İkincimadde:Topyekûn savunmavedirenmeesasınınkabuledildiği;

Dördüncü madde: Geçici bir idarekurulabileceğihususundakimaddelerdir.

KarakolCemiyeti

BizErzurum’dakongrekararlarınınhertarafçaanlaşılmasını ve topyekûn uygulanmasınısağlayıcı tedbirleri almaya çalışırken, bize“Karakol Cemiyeti’nin Teşkilât-ı UmumiyeNizamnamesi, (Genel Kuruluş Tüzüğü) veKarakol Cemiyeti’nin Vezaif-i UmumiyeTalimatnamesi (Genel GörevYönetmeliği) diyebasılı bir takım kâğıtların, bütün orduya,komutan,subay,herkesedağıtıldığıbildirildi.

Bu yönetmeliği okuyan bana en yakınkomutanlarbile,buteşebbüsünbendengeldiğinisanarak, birçok şüphe ve kararsızlıklaradüşmüşler.Benimbiryandankongrelerleaçıkçaortakmillî faaliyetlerde bulunurken, bir yandanda esrarengiz ve korkunç bir komite kurmayaçalıştığımzannınakapılmışlar.Gerçi,buörgütünve teşebbüslerin elebaşıları İstanbul’dabulunuyorlarmış; fakat teşebbüslerini benim advehesabımayapmaktaimişler.

KarakolCemiyeti’ningenelkuruluştüzüğü‘negöre,genelmerkezüyeleri,sayıları, toplantıyer

ve toplanış şekilleri, seçim usulleri vegörevlendirilmelerikesinliklegizlitutulur.

Bir de, en ufak bir sırrı açığa vuran, KarakolCemiyeti’ne bir tehlike getiren, hattâ tehlikeyeyol açabilecek bir şüphe uyandıran kimselerderhalidamedilir.

Genel Görev Yönetmeliği’nde de bir “millîordu’dan” söz ediliyor ve “bu ordununbaşkomutanı, büyük kurmay hey’eti, ordu,kolordu ve tümen komutanları ile kurmaylarıseçilmiş ve tayin edilmiş olup gizli tutulur.Bunlar görevlerini gizli olarak yaparlar”açıklamasıokunur.

Efendiler, derhal komutanları uyararak, butüzük ve yönetmelik hükümlerini aslauygulamamaları gerektiğini ve bu teşebbüsünkaynağınıaraştırmaktaolduğumubildirdim.

Sivas’a varışımdan sonra, oraya gelen KaraVasıfBey’den anladım ki, bu işi yapan kendisivebazıarkadaşlarıimiş.

Herhalde, bu hareket şekli doğru değildi.Herkesi idam ile tehdit ederek bilinmeyen birmerkezin, bilinmeyen bir başkomutanın,bilinmeyen birtakım komutanların emirlerineuymak mecburiyetinde bırakmaya kalkışmakçok tehlikeliydi. Gerçekten de, bütün ordumensuplarındabiribirlerinekarşıbirgüvensizlikve korku başladı. Söz gelişi, herhangi birkolordu komutanının, “benim komuta etmekteolduğum kolordunun acaba bilinmeyen gizlikomutanıkimdir?Bugizlikomutannevakitvenasıl komutayı ele alacak ve bana ne gibi birişlem uygulayacak” gibi haklı bir takımkuruntularakapılmasıihtimaldenuzakdeğildi.

Sivas’ta KaraVasıf Bey’e bu gizli merkezin,gizli başkomutanın ve gizli büyük kurmayhey’etinin kimler olduğunu sorduğum zaman,hepsi siz ve arkadaşlarınızdır, karşılığınıvermişti.Bubenibüsbütünşaşırtmıştı.Böylebirkarşılık elbette akla yatkın olamazdı. Çünkü,bana asla böyle bir örgütlenmeden kimse sözetmişveiznimidealmışdeğildi.

Bu derneğin, sonradan, özellikle İstanbul’da

yine aynı adla faaliyetini sürdürmeye çalıştığıanlaşıldıktan sonra, kuruluşunda ve bununlailgili olarak bize vermek zorunda kaldıklarıbilgilerde samimiyet bulunabileceği iddiaedilemez.

Avrupa’danBirşeyBaşaramadanDönenFeritPaşa’yaÇektiğimŞifre

İstanbul Hükûmetini millî teşebbüsleriengellemekten vazgeçirmek, başarıdasağlayacağı çabukluk ve kolaylık bakımındanönemli idi. Bu düşünce ile ve Ferit Paşa’nın,tabiatıyla hiç bir şey başaramadan, adetahakarete uğramış bir durumda İstanbul’adönüşündenyararlanarak,kendisine16Ağustos1919 tarihinde bir şifreli telgraf yazdım. Butelgraftabaşlıcaşucümlelervardır:

“Mösyö Clemenceau(Klemanso)‘nun, siz SadrazamHazretleri’nin yüksek şahsiyetlerineolan ayrıntılı cevabını, ben âcizlerison günlerde okuyunca İstanbul’anasılacıveüzüntüleriçindedönmüşolduğunuzutakdirediyorum.

Vatanımızı paylaşma ve yok etme düşüncesinibu kadar açık ve haysiyet kırıcı bir şekildeortaya koyan bu ifade karşısında titremeyecekduygulu bir insan düşünemiyorum. Tanrı‘ya

binlerce şükredelim ki, milletimiz, ruhundakikahramanlıkazmiyle,tarihboyuncasürüpgelenhayat ve varlığını, hiçbir zaman ne kaderinakışına ne de böyle cellâtça hükümlere kurbanetmeyecektir.

Şimdipekeminimki,SadrazamHazretleri’ninyüksek şahsiyetleri, bugünkü genel durumu,devletvemilletingerçekçıkarlarınıüçayöncekigözlerlegörmüyorlar.

Dokuz aydan beri iş başına gelenhükûmetlerin hep biribirinden daha çokyıpranması ve sonunda da ne yazık ki, artık işgöremez bir duruma düşmesi, milletin yüksekhaysiyeti karşısında doğrusu pek üzücü oluyor.Şurası bir gerçektir ki, vatan ve milletinmukadderatı adına, içeride ve dışarıda sesiniduyurmakve söz sahibiolabilmekmutlakamillîiradeyedayanmayışartkılar.

Hayat hakkı ve bağımsızlığı için çalışanmilletin amacındaki bu asalet ve ciddiyetekarşılık, İstanbul Hükûmeti, düşmancadavranmak yolunu tutuyor. Bu davranış tarzı,

elbette büyük bir üzüntü doğuruyor. Milleti,İstanbul Hükûmetine karşı istenmeyenhareketlere sürükleyebilecek niteliktedir. Çokaçık olarak arzedeyim ki, millet her türlüiradesini kullanabilecek güçtedir.Teşebbüslerininönünegeçebilecekhiçbirkuvvetyoktur.

İstanbul Hükûmeti’nin olumsuz teşebbüslerihiçbir yerde hiçbir kimse tarafındanuygulanamayacaktır. Millet, çizdiği programçerçevesinde pek kesin ve açık adımlarlahedefine doğru yürümektedir. İstanbulHükûmeti’nin şimdiye kadar süregelenengelleyici teşebbüslerinin hiçbir yerde hiçbiretki yapamamakta olmasıyla gerçek durumuntakdirbuyurulmuşolacağınaşüpheedilemez.

İngilizlerin gösterdikleri yolda bir kurtuluşçaresi aramak da boşunadır ve sonucu birhiçtir.Bununlabirlikte,İngilizlerdeensonundakuvvetinmillette olduğunu takdir ederek, hiçbirdayanağı olmayan ve millet adına hiçbirtaahhütte bulunamayan, bulunsa bile milletçekabul edilemeyecek olan bir hükûmetle sonuç

alınabilecek bir işe girişmenin mümkünolamıyacağınainanmışlardır……..

Bütün dilekler şu noktada birleşmiştir ki,hükûmet meşru olan millî akımı engellemeyeçalışmaktan vazgeçerek, Kuva-yı Millîye’yedayansınvebütünteşebbüslerindekendinemillîgayeyirehberedinsin.

Bunun için de millî varlığı ve millî iradeyitemsiledecekolanMeclis-iMeb’usan’ınenkısazamandatoplanmasınısağlasın!…………..”

SivasKongresiHazırlıkları

Efendiler, Sivas’ta toplanmasını sağlamayaçalıştığımız kongreye her taraftan temsilciseçtirmek ve onların Sivas’a gelmelerinisağlamaküzere,dahaAmasya’da ikenbaşlamışolan çalışma ve yazışmalar devam ediyordu.Bütün komutanlar ve birçok vatansever heryerde olağanüstü bir çaba harcıyorlardı.Ne varki, yine her tarafta olumsuz ve aleyhtepropagandalar ve özellikle İstanbulHükûmeti’nin engelleyici tedbirleri işigüçleştiriyordu.

Bazı yerlerden hem temsilci seçmiyorlar, hemde maneviyat kıracak ve herkesi ümitsizliğedüşürecek cevaplar veriyorlardı. Örnek olarak,20. Kolordu Komutanı adına, Kurmay BaşkanıÖmer Halis Bey’in İstanbul’dan gelen bilgileriiçine alan 9Ağustos 1919 tarihli şifresinde, şumaddelerdikkatedeğergörüldü:

1- İstanbul temsilci göndermiyor. Oradakiişleri uygun bulmakla birlikte, cesaretli birdurumagirmeyideistemiyor.

2- İstanbul’dan temsilci göndermekimkânsızdır. Gönderilmek istenen kimseler,orada verimli, başarılı iş göreceklerine eminolmadıklarındandolayı,boşunamasrafetmemekve yolculuk sıkıntılarına katlanmamak içinhareketetmiyorlar.

(Bilindiği üzere, bazı kimseleri özel birermektupladadavetetmiştik.)”

Biz, her yerden temsilci seçtirmek vegöndertmekte karşılaşılan güçlükleri yenmeyeçalışırken, öte yandan Kongre’nin toplanmasıiçinengüvenlibiryerolarakseçtiğimizSivas’tadabirtelâşveheyecanbaşladı.

Efendiler,burada,sırasıgelmişkenarzedeyimki, ben Sivas’ı gerçekten de her bakımdangüvenilir bir yer saymış olmakla birlikte, dahaAmasya’da iken Sivas’a gelen bütün yollarüzerinde uzaktan ve yakından her türlü askerîtedbirve tertiplerialdırmayıdadikkatliolmanıngereğisaymıştım.

SivasValisininEndişeleri

Sivas’ın heyecanı şöyle öğrenildi. 20Ağustosgünü öğleyin SivasValisi Reşit Paşa tarafındantelgrafbaşınadavetolunduğumzaman,Paşa’nınuzunbirtelgrafıveriliyordu.Otelgrafşudur:

Erzurum’daMustafaKemalPaşaHazretleri’ne

Önce rahatsız ettiğim için beni bağışlamanızıdiler ve zâtıdevletlerinin sağlığını sorarım.Neden rahatsız ettiğimi aşağıda belirtiyor veaçıklıyorum efendim.Görünüşte, Fransızlara aitkuruluşları teslim almak, gerçekte buralarındurumu konusunda incelemelerde bulunmaküzere, Cizvit papazlarıyla birlikte İstanbul’danönceki gün Sivas’a gelerek valilik makamınıziyaret eden Fransız subaylarının ziyaretleriniiade içindün sabahyanlarınagitmiştim.Ziyaretve görüşmenin sonunda orada hazır bulunanFransız Binbaşılarından Jandarma MüfettişiMösyö Brunot (Brüno), biraz özel görüşmekisteğinde bulunarak bendenizi başka bir odayaaldı.Söylediğisözleriolduğugibiaktarıyorum:

“Mustafa Kemal Paşa ile Kongre Hey’etininSivas’a gelerek burada da bir kongreyapacaklarını işittim.Bunu İstanbul’danFransızsubayları söylediler. Sizinle bu kadar samimigörüşüpşahsınızakarşıpekçoksaygıduyarkenbu konuyu benden saklamanıza çok üzüldüm”

dedi. Bendeniz de gereken cevabı vererekkendisini inandırmaya çalıştımsa da son sözolarak:“Eğer,MustafaKemalPaşaSivas’agelirveburadakongreyapmayakalkışırlarsa,beşongün içinde buraları, işgal etme kararınınverildiğini kesin olarak biliyorum.İnanmazsanız, gerçekleştiğinde görürsünüz. Ozaman vatanınızın felâketini hazırlayanlararasında siz de girmiş olursunuz” sözlerinisöyledi. Dahiliye Nezareti’nden aldığım şifrelitelgrafdabaşkaşekildeyazılmışolmaklabirlikteaynı kanaati verecek nitelikte idi. Yeni gelenFransız subaylarından biri de dün kolordukomutanı ile uzun uzadıya görüşerek, kongrehakkında komutan beyefendi’nin düşüncesinianlamaya çalıştığı gibi, bu sabah da MösyöBrunot bendenize gelerek, saat 15.00’te ötekiFransız subaylarıyla birlikte kongre hakkındagörüşüleceğini, ancak kendisinin aradakisamimiyet dolayısıyla daha önce ayrıcagörüşmek istediğini bildirdi. Bir sürekonuşulduktan sonra, sonuç olarak şunu daekledi: “Ben dünden beri bu mesele üzerindeçok düşündüm. Sonunda şuna karar verdim ki,

eğer Mustafa Kemal Paşa ile kongre hey’eti,Sivas kongresi’nde İtilâf Devletleri aleyhinekışkırtmalarda bulunmazlar ve onlar hakkındasaldırgan bir dil kullanmazlarsa, kongrenin,toplanmasındahiçbirsakıncayoktur.BizzatbenGeneralFranchetd’Esperey(FranşeDespere)‘yeyazar, Mustafa Kemal Paşa hakkındakitutuklama emrini geri aldırır ve kongrenintoplanmasına engel olunmaması için DahiliyeNezareti’nden size emir verdiririm. Ancak, şuşartla ki, siz de benden hiç bir şeyisaklamayacaksınız ve samimî dostluğumuzdandolayı birbirimize karşı daima açık bir dilkullanacağız. Yalnız, kongrenin toplanmatarihini öğrenmek gerekir” dedi. Bendeniz dekendisine, bu konuda bir şey bilmediğimi,öğrendiğimdekendisinebildireceğimivearadakidostluğadayanarakhiçbirşeyisaklamayacağımısöyledim.

Binbaşının işgal konusunda dünkükesin ifadesine rağmen, bugünküyumuşaklığının sebebini, bütünincelikleri gören yüksek dikkatinize

arzetmeyigörevbilirvebuhusustasözü uzatmayı gereksiz sayarım.Öyle anlaşılıyor ki, bunlarındüşüncesi, kongreyi Sivas’tatoplatmaya razı görünerek sayınkongre üyeleri ile sizi buradatoplamak ve el altındanhazırlıklarda bulunarak bütünarkadaşlarıelegeçirmektenveişgalolayını da bir oldu bitti halinegetirmekten ibarettir. Dün akşamDahiliye Nezareti’nden aldığımşifreli telgraf da, başka şekildeyazılmış olmakla birlikte, nitelikbakımından hemen hemen aynı idi.İşte bendeniz her gerçeği gizlitutulmak izni ile efendimize arzediyorum. Bundan sonra tutulacakyolun belirlenmesi size düşer.Entrikalı bir tehlikenin bu kadaryakın ve adeta elle tutulacakderecede görünürde olduğunu bilipdururken, durumdan zâtıâlîlerinihaberdar etmemeyi ve dolayısıyla

Sivas’ta kongre toplanmasındanvazgeçilmesini arz etmemeyivicdanımasığdıramadım.İştebununiçin zâtıdevletlerinden ve oradabulunan diğer sayın arkadaşlardanpek çok rica ederim ki, ikinci birkongrenin toplanmasına kesin birihtiyaç yoksa, vazgeçilsin. Varsa,dört yandan işgali pek kolay olanSivas’ıntoplantımerkeziolmasındanvazgeçilerek, işgal ihtimalipekuzakolan Erzurum’da veyahut uygungörülürse, Erzincan’da toplanmasıçarelerinin araştırılmasını,memleketin selâmeti adına isterim.Kolordu komutanı SelâhattinBeyefendi de bu husustakidüşüncelerini ayrıca Kâzım PaşaHazretleri aracılığıyla sizeyazacaklardır. Şimdi yanımdabulunaneskiSivasmilletvekiliRasimBey de, eski Erzurum MilletvekiliHoca Raif Efendi Hazretleri’ne buhusustaki bilgi ve görüşlerini

bildiren bir telgraf çekecektir.Elbette,okuduktansonra,HocaRaifEfendi Hazretleri’nin Ilıca’dandönüşünde kendilerine yollamaklütfunda bulunursunuz. İşte efendimdurum bu merkezdedir. Herkesçebilinenvatanseverliğinizekarşıfazlarahatsızlık vermekten çekinir,cevabınızda vereceğiniz emrinizibeklerimefendim.

İşteRasimBey’intelgrafı

Butelgrafaoradaverdiğimcevabıolduğugibiarz edeceğim. Ertesi gün Heyet-i Temsiliyeadına da aynı nitelikte uzun bir telgrafla, valiyatıştırılmaya ve inandırılmaya çalışıldı.AyrıcaKadı Hasbi Efendi’ye de dolaylı olarak birtelgraf çekildi. Kolordu Komutanı‘na dagerektiği gibi yazıldı.RasimBey’e de endişeyekapılmamasıiçinkendimyazdım.”

20/8/1919

Saat:13.00

SivasValisiReşitPaşaHazretleri’ne

Verdiğiniz bilgilere ve yüksek düşüncelerinizeözellikleteşekkürümüarzederim.MösyöBrunotve arkadaşlarının bir gözdağı vermek içinsöyledikleri sözleri tamamiyle blöf olaraksaydım. SivasKongresi’nin toplanması yeni birmesele değildir; aylarca öncesinden dünyacabilinen bir teşebbüstür. Gariptir ki, İstanbul’dabulunan yetkili Fransız siyaset adamlarının dabana gönderdikleri haberler,Anadolu’damillettarafından girişilmekte olan teşebbüslerin pekhaklı ve yasal olduğu, milletimizin isteklerikendilerine açıkça bildirildiği takdirde, bunlarımemnunlukla kabul ile gereğini yerinegetireceklerine dair şimdiden yazılı güvencevermeye hazır oldukları şeklindedir. MösyöBrunot’nun ikinci görüşmede ağız değiştirmesive yumuşaması, beni kazanma hedefinedayanabilir. Binbaşı Brunot’nun dediği gibi,Sivas’ın Fransızlar tarafından beş gün içindeişgali o kadar kolay bir şey değildir.

Zâtıdevletinizin hatırında olsa gerekir ki,İngilizler bu konudaki tehditlerinde daha ilerigiderek Batum’daki askerlerinin Samsun’açıkarılmasına karar verdiler. Hattâ, sözde beniyıldırmak için, bir tabur bile çıkardılar. Fakat,bu teşebbüse karşı, milletin sarsılmaz bir azim,iman ve ateşle karşı koyacağı gerçeğikendilerince anlaşıldıktan sonra, hemkararlarından vazgeçmeye hem de Samsun’açıkarmış oldukları askerleriyle birlikte oradabulunan taburu da alıp götürmeye mecburolmuşlardır. Sivas Kongresi’nde ele alınacakhususlar da, Erzurum Kongresi bildirisi’ndekimaddelerden kolaylıkla anlaşılacağına göre,İtilaf Devletleri aleyhine kışkırtmalardabulunmak gibi maksatlar asla söz konusudeğildir. Burada şunu da arz edeyim ki,bendenizneFransızların venedeherhangibiryabancı devletin yardımına düşecekşahsiyetlerden değilim. Benim için en büyükkorunma yeri ve yardım kaynağı milletiminbağrıdır.Kongrenin gereği zaman ve toplanmayeri hakkında söz sahibi olmak, bendenizinkişisel kanaatinin pek üstünde bir söz sahibi

olanmilletkararınabağlıbirdurumdur.Yalnız,tahmin buyurduğu gibi, Fransızların, kongreüyelerinin Sivas’ta toplanmasına taraftargörünerek, sonradan onları ele geçirmeimkanını bulabilmesi bizce pek uzakkuruntulardandır. Bütün bu arz ettiklerimiMösyö Brunot’ya aynen söylemenizde hiçbirsakınca görmüyorum. Bu münasebetle MösyöBrunot ve arkadaşlarına, milletimizi savunmakiçin, Erzurum Kongresi Bildirisi ile, bütündünyaya olduğu gibi kendilerinin İstanbul’dakisiyasî temsilcilerine de duyurulmuş olan temelkararları uygulamakta hiçbir şekildekararsızlığa düşmesine imkân bulunmadığıbildirilmiş olur. Mösyö Brunot bilmelidir ki,Fransızların Sivas’ı işgale karar vermeleri,kendilerine pek pahalıya mal olabilecek yenikuvvetlerle ve çok paralarla yeni bir savaşakarar vermelerine bağlıdır. Böyle bir kararın,Jandarma Binbaşısı Mösyö Brunot vearkadaşları arasında söz konusu edilse bile,Fransız milletince kabul edileceğine ihtimalverilemez.

Milletvekili Rasim Bey’in, Raif EfendiHazretleri’ne olan telgrafını okudum.Korkmanın yeri olmadığının kendisinebildirilmesiniricaederim.

Gerekbendenizevermişbulunduğunuzbilgivedüşünceleri gerek Rasim Bey’in telgrafınıHey’et-i Temsiliye’ye olduğu gibi sunacağım.Yalnız, Sivas Kongresi hakkındaki kesin kararancak Hey’et-i Temsiliye’nin görüşmelerisonunda belli olacaktır.Alınacak karar, yüksekşahsiyetinizeelbettebildirilecektir.Yalnız,bugüniçin izninizle isteğim, Brunot’nun tehditlerininhalk arasında yayılıp maneviyatın bozulmasınaengel olunmasıdır. Samimî saygılarımınkabulünü ve Selâhattin ve Refet Beyefendi’lereselâmımın bildirilmesini izninizle isterim.MuhteremPaşaHazretleri.

MustafaKemal

(VerilenCevapÜzerineReşitPaşa’dan AlınanİkinciTelgraftır)

“BendenizanlayabildiğimkadarınıEfendimize

bildirmekle, vicdanî görevimi yerine getirmişoluyorum.İstanbul’dakiFransızorduvesiyasetadamlarınıngörüşlerinivezâtıdevletlerinekarşıvermiş oldukları sözlerin ne dereceye kadargüvenilebilirolduğunukestirememektehaklıyım.Şüphe götürmez olan vatanseverliğinizaçısından, vatanın kurtuluşu söz konusuolduğuna göre, iyice düşünerek tutulmasıgerekli yolunbelirlenmesiEfendimize ve yüksekkongre hey’etinin orada bulunan sayınüyelerine düşer. Emirlerinizi yerinegetireceğimiziarz ilederinsaygılarımısunarım,efendim.

Reşit

Efendiler, Diyarbakır ve Bitlis dolaylarındakihalkı aydınlatmak amacıyla, oralarda ordukomutanı olarak bulunduğum sıralarda, birkısmınışahsen tanıdığımbirtakımilerigelenlereözel mektuplar yazdım. Van, Bayezıt veyakınlarında bulunan bazı aşiret beyleri ile deilişkivebağlantılarkurdum.

Erzurum’danAyrılmaGereği

Nihayet,Efendiler,Ağustosiçinde,heryerdenbir takım temsilcilerin Sivas’a doğru yolaçıktıklarıvekısmenSivas’agelmeyebaşladıklarıanlaşıldı. Sivas’a gelen temsilciler tarafındanbizim Sivas’a ne zaman hareket edecğimizsorulmayabaşlandı.

Artık Erzurum’dan ayrılmak gerekiyordu.Fakat, şimdiye kadar verdiğim bilgilerdenanlaşılmıştır ki, Sivas Kongresi, Doğu ve Batıilleri ile Trakya’nın yani bütün bir memleketinbirliğini sağlamak gayesini güdüyordu. Busebeple kongrede Doğu illerinin de temsilcileribulunmasıgerekirdi.BuillerdenSivasKongresiiçin temsilciler seçtirmeye kalkışmak ise,uygulanması bakımından değeri olmayan birdüşünceydi. Erzurum Kongresi’ni yapantemsilcilerin, Sivas’a gönderilmesinekalkışmanın da mümkün olamayacağıanlaşılıyordu.Zaten,Vilâyât-ıŞarkiyeMüdafaa-iHukuk Cemiyeti adına, kendi illerinden yetkialmışolanbutemsilcilerindahagenelbiramacayönelen yetkileri de yoktu. Bu bakımdan

Erzurum Kongresi’nin, Sivas Kongresi’neDoğu’daki seçim bölgeleri adına, bir temsilcihey’et gönderme yetkisini alamayacağı dabelliydi.

Yeniden temsilci seçtirmeye kalkışmak pratikbakımdan ne kadar geçersiz idiyse, birtakımteorik fikir çerçevesi içinde sıkışıpkalmakdaokadargeçersizidi.

En basit ve çıkar yol, Vilâyât-ı ŞarkiyeMüdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin TemsilHey’eti’niSivas’agötürüp,kongreyekatmaktanibarettir.

Üyelerden Mutki Aşiret Reisinin MutkiDağlarından çıkmaktan korktuğunu bilirdim.SiirtMilletvekiliSadullahBey’deortadayok.

Servet ve İzzet Beyler kongre biter bitmezbirermazeretleTrabzon’agitmişbulunuyorlar.

Erzurum’daRaufBeyveRaifEfendivar.RaifEfendideözürdiliyor.

Yolumuz üzerinde, Erzincan’da Şeyh FevziEfendi’yibulabileceğiz.

ServetveİzzetBeyleridavetettim,gelmediler.Raif Efendi’ye bizimle birlikte gelmesi için ricaettik,kabuletti.

Nihayet, Hey’et-i Temsiliye üyeleri olarakErzurum’dan üç kişi, Erzincan’dan bir kişi veSivas’ta bulduğum Bekir Sami Bey ile beş kişiolduk. Sivas Kongresi’ne katılan temsilcilerinellerindeki kartları inceleme gereği duyulduğuzaman,ben,oradaşöylebirbelgehazırladımvealtınaHey’etiTemsiliye’ninmührünübastım.

Hey’et-iTemsiliye’den:

MustafaKemalPaşa

RaufBey

UlemâdanRaifEfendi

ŞeyhFevziEfendi

BekirSamiBey

Yukarıda adları yazılı şahıslar,DoğuAnadoluadına Sivas Kongresi’nde bulunmak üzereErzurum Kongresi’nce görevlendirilmiştir.”(Mühür)

Efendiler, Erzurum’dan ayrıldığımız tarih 29Ağustos1919’dur.

SivasYolunda

Amasya’dan Erzurum’a gelirken, Sivas’taküçük bir hikâyeye konu olan olayhatırlarınızdadır. Gariptir ki, Erzurum’danSivas’a giderken de buna benzer küçük birdurumlakarşılaştık.

Erzincan’dan batıya hareket ettiğimiz gününsabahı, Erzincan Boğazı‘nın girişine gelirgelmez,bazıJandarmaerlerininvesubaylarının,heyecanlı ve telâşlı bir şekilde otomobillerimizidurdurduklarınıgördük.

Durumu açıkladılar: “Dersim Kürtleri boğazıtutmuşlardır.Tehlikevar.Geçilemez.”

Bir subay, merkeze kuvvet gönderilmesiniyazmış. O kuvvet gelince, hazırlık yapacak,hücum edecek ve eşkiyayı püskürterek yoluaçacakmış…

Pek iyi ama, bu eşkiyanın kuvveti nedir?Neresini nasıl tutmuş? Ne kadar kuvvet ve nevakitgelecek?

Bu sorunlar çözülünceye kadar, geriErzincan’a dönmek ve kimbilir nice günlerbeklemek gerekir. Bizim ise, işimiz pekaceleydi.BenErzurumileSivasarasındakiyolubelli bir zamanda geçip kararlaştırılan gündeSivas’ta bulunamazsak, şurada veya burada şuveya bu sebeple korkup kaldığım, Sivas’ta vebaşkayerlerdeduyulursapanikbaşlayabilir,işleraltüstolabilirdi.

Ohaldekarar?Tehlikeyigözealıpyoladevametmek.Başkaçaremizdeyoktu.Yalnızufakbirtedbiralmayıuygunbuldum.

Hafif makinalı tüfeklerle silâhlanmış olanfedâkâr arkadaşlarımızdan birkaçını - şimdi biralay komutanı olan Osman Bey ki,Tufan Beyadıyla tanınmıştır. Bunların başında idi - birotomobille kendi otomobilimizin önünegeçirdik. Sağdan soldan gelecek uzakmesafedeki ateşlere aldırış etmeyerek,otomobiller, yol üzerinde hızla ilerlemeyedevam edecekler.Vurulan, ölen olursa, onlarlameşgul olunmayacak…Tam yol üzerinde veyayakınında, yolu kapamış olan eşkiyaya

rastlanırsa hepimiz otomobillerden atlayacağızve bunlara hücum ederek yolu açacağız.Kalanlar tekrar kullanılabilir durumdakiotomobillere binerek ve hızla uzaklaşarak yoladevamedecekler…İşteverilenemirdebuydu…

Bu tedbiri ve bu tarzdaki hareketi yerinde veemniyetli görmeyenler bulunabilir. Gerçi butarihlerde Elâzığ Valisi Ali Galip Bey’inDersim’de dolaştığı, bazı propaganda vetertiplere giriştiği bilinmekte idiyse de,açıklayayım ki, ben önce boğazın gerçektentutulmuş olduğuna inanmadım. Bunu İstanbulHükûmeti’nehizmetedeceklerinitahminettiğimbazıkimseler tarafından,sırfbenigeridönmeyemecbur etmek için kurulmuş bir plân olarakkabulettim.İkincisi,eğerDersimKürtleriboğazıtutmuşlarsa, bunların alabilecekleri tertibatın,uzak tepelerden yola ateş etmekten ibaretkalmasıbenceçokmuhtemeldi.

Özetolarak,yürüdük,boğazıgeçtikve2Eylül1919 günü Sivas’a vardık. Halkın, şehrin çokuzaklarından başlayan büyük ve parlakgösterileriylekarşılandık.

3. Kolordu Komutanı olan Selâhattin Bey,Sivas’ta bulunuyordu. Vali Paşa ile birlikte,kongreye gelen temsilcilerin yerleştirilmesinde,Hey’et-i Temsiliye için lise binasının vekongrenin yapılacağı salonun hazırlanmasında,ayrıca her türlü tedbirin alınmasında, birkonukseverlik örneği verecek şekildemükemmelçalışmışlardır.

RefetBeyoradadeğildi.Neredebulunduğunuda kimse bilmiyordu. 7 Temmuz 1919 tarihligenelgemiz uyarınca, kendi bölgesi olan 3.Kolordu bölgesinden ayrılmaması gerekir veözellikle tam Sivas’ta kongre yapılacağıgünlerde, orada bulunması uygun düşerdi.Haberleşme sonunda kendisinin Ankara’daolduğu anlaşıldı.Ankara’da Kolordu KomutanıAli Fuat Paşa’ya, “derhal ve mutlaka Sivas’agönderilmesini” emrettim. 7 Eylül’de geldi veHey’et-i Temsiliye üyesi olarak tarafımdanKongreHey’etinetakdimedildi.

Efendiler,bizdenöncegelmişolan temsilciler,gelişimizi beklerken, aralarında toplantılaryapmışlarvehazırlıkolarakbazıtasarılarkaleme

almışlar.

Bizim gelişimizden sonra da bazı özeltoplantılarvegörüşmeleryapılmış.Budefabazıkararlar da verilmiş. İzin verirseniz, çokkarakteristik olduğu için bu noktayıaçıklayayım:

SivasKongresiAçılıyor

SivasKongresi, 1919 4 Eylül Perşembe günüsaat 14.00’te açıldı. Öğleden önce temsilcilerarasında bulunan ve öteden beri şahsentanıdığım Hüsrev Sami Bey yanıma gelerekşöylebirhabergetirdi: “Raufbeyvediğerbazıkimseler Bekir Sami Bey’in evinde özel birtoplantı yapmışlar ve beni başkan yapmamayakarar vermişler.” Arkadaşların, özellikle RaufBey’in böyle bir davranış içine girmesine aslaihtimal vermedim. Hüsrev Sami Bey’e itirafedeyim ki, biraz ciddi olarak, böyle anlamsızsözleri bana getirmemesi uyarısında bulundum.Verdiği haberin aslı olmak imkân ve ihtimalibulunmadığını, arkadaşlar arasında, yanlışanlaşılmalara yol açabilecek sözlersarfedilmesinindoğruolmadığınıdaekledim.

Efendiler, ben bu kongrede başkanlıkmeselesine önem vermiyordum. Başkanlığa,belki yaşlı bir zatın getirilmesinin uygunolacağını düşünüyordum. Bu maksatla, bazıarkadaşların da düşüncelerini yokladım. Buarada, kongre salonuna girmeden önce

koridorda Rauf Bey’e rastladım. “Kimi başkanyapalım?”dedim.RaufBey,âdetaheyecanlıbirsesle, zaten söylemeye hazırlanmış olduğu oandahalindenanlaşılanbir tavırlavekeskinbirdille: “Sen başkan olmamalısın” dedi. Derhal,Hüsrev Sami Bey’in verdiği haberindoğruluğuna inandım ve doğrusu üzüldüm.Gerçi, Erzurum Kongresi’nde de benimbaşkanlığımı sakıncalı görenler vardı. Fakatonların nasıl kimseler olduklarını belirtmiştim.Bu defa en yakın arkadaşlarımın aynı zihniyetiaçığa vurmaları beni düşündürdü. Rauf Bey’e:“Anladım, Bekir Sami Bey’in evinde aldığınızkararı bana bildiriyorsun” dedim ve cevabınıbeklemeden yanından uzaklaşarak kongresalonunagirdim.

Kongreninaçılmasındansonra ilksözalanbiryüksekzatın,kongretutanaklarınaaynengeçmişolanşukonuşmasınıdinledik:

“Efendim, şimdi tabiî başkanlık meselesi sözkonusu olacak. Bendeniz başkanlığın birer günveyahut birer hafta devam etmek üzere sıra ileyapılmasını ve üyelerin veya temsil edilen il ve

sancakadlarınınbaşharfleriesasalınarakalfabesırasınauyulmasınıteklifediyorum.”

Efendiler, garip bir tesadüftür ki, bu teklifsahibinin temsil ettiği ilin adı elif (A) ilebaşladığı gibi, kendi adının ilk harfi de (A) ilebaşlıyordu. Ben davet sahibi sıfatıyla birkonuşma yaparak kongreyi açtıktan sonra,geçici olarak başkanlık makamındabulunuyordum.

“Bunanedengerekduyuluyor,efendim?”diyesordum.

Teklif sahibi: “Bu şekilde işin içine şahsiyetkarışmamış olacağı gibi, eşitlik ilkesineuyulduğu için dışarıya karşı da olumlu bir etkiyapmışolur”dedi.

Efendiler, benvatanın, teklif sahibi ilebirliktebütün milletin ve hepimizin bir felâketçıkmazında bulunduğumuzu gözönünegetirerek, kurtuluş çaresi olduğuna inandığımteşebbüsleri, sonsuz güçlük ve engellererağmen, maddî, manevî bütün varlığımla bir

sonuca ulaştırmaya çalışırken, benim en yakınarkadaşlarım daha dün İstanbul’dan gelmiş vedoğal olarak işin içyüzünü bilmeyen, saygıduyduğum yaşlı bir zatın diliyle, banaşahsiyettensözediyorlar.

Buteklifioyakoydum.Çoğunluklareddettiler.Başkan seçimini gizli oyla yaptırdım. Üçolumsuzoyakarşı,benibaşkanseçtiler.

SivasKongresi’ninUğraştığıİşler

Sivas Kongresi’nin gündemini, ErzurumKongresi’nin tüzük ve bildiri metinleri ile,bizdenönceSivas’agelmişolanyirmibeşkadarüyeninhazırladığıbiruyarımetnioluşturacaktı.

İlkaçılışgünüolan4Eylül ile,beşinci,altıncıgünler yani üç gün, İttihatçı olmadığımızı ispatiçinyeminetmekgerektiğinden,yemin formülühazırlamakla, Padişah’a sunulacak bir yazı(arıza) yazmakla, kongrenin açılışı dolayısıylagelen telgraflara cevap vermekle ve özellikle,kongresiyasetleuğraşacakmıuğraşmayacakmıkonusununtartışması ilegeçti. İçindebulunulanmücadele ve yapılan işler siyasetten başka birşeydeğilken,busonkonuyutartışmak,hayretlekarşılanacakbirdurumdeğilmidir?

En sonunda, Kongre’nin dördüncü günü asılhedefegeldikveaynıgünde,ErzurumKongresiTüzüğü‘nün metnini görüşerek hemen birsonucabağladık.Çünkü,ErzurumKongresi’ninTüzüğü‘nde yapılması gereken değişikliklerizaten hazırlamış ve gereken kimseleri de

aydınlatmışbulunuyorduk.

Bununla birlikte, yapılan değişikliklersonradan bazı itirazlara, anlaşmazlıklara birçokyazışma ve tartışmalara yol açtığı için,değiştirilen noktaların önemli olanlarına işaretedeceğim:

1- Derneğin adı “Şarkî Anadolu Müdafaa-iHukuk Cemiyeti” idi. “Anadolu ve RumeliMüdafaa-iHukukCemiyeti”oldu.

2- “Hey’et-i Temsiliye, bütün DoğuAnadolu’yu temsil eder” yerine “Hey’et-iTemsiliye bütün vatanı temsil eder” dendi.Mevcutüyelerealtıkişidahaeklendi.

3-“Her türlü işgal vemüdahaleyi Rumluk veErmenilik kurma gayesine bağlısayacağımızdan, topyekûn savunma ve direnmeilkesikabuledilmiştir”yerine“Hertürlüişgalvemüdahalenin özellikle Rumluk ve Ermenilikkurma gayesine yönelmiş faaliyetin reddikonularında topyekûn savunma ve direnmeilkesikabuledilmiştir”denildi.

Bu iki cümlede anlam bakımından elbettebüyükfarkvardır.BirincisindeİtilâfDevletlerinekarşı düşmanca tavır alma ve direnmeden sözedilmiyor. İkincisinde bu husus açıklıkkazanıyor.

4- Tüzüğün dördüncü maddesinde yer alankonuoldukçatartışmalıgeçti.Maddeşuydu:

“Osmanlı Hükûmeti’nin yabancı devletlerinbaskısı karşısında, buraları (yani Doğu illerini)bırakmak ve ilgilenmemek zorunda kaldığıanlaşılırsa, alınacak idarî, siyasî, askerîtedbirlerin tayin ve tespiti” yani geçici bir idarekurmakonusu.

Sivas KongresiTüzüğü‘nün bumaddesindeki“buraları” yerine “yurdumuzun herhangi birparçasınıbırakmakveilgilenmemek…”şeklindedahagenişvegenelbirkayıtkondu.

AmerikanMandasıİçinPropagandalar

Bundan sonra, 8 Eylül toplantısında sözünüettiğimmuhtıra ele alındı.Bumuhtırada başlıcaAmerikanmandasıüzerindeduruluyordu.

O günlerde, İstanbul’dan gelen bazı kimselerAmerikalı Mister Brown (Bravn) adında birgazeteciyideSivas’agetirmişlerdi.

Bu konu üzerinde kongrede geçengörüşmelere yer vermeden önce, yüksektopluluğunuzu yeterince aydınlatabilmek için,bazı ön bilgiler arz edeyim.Bu bilgiler,Erzurum’dan beri başlayan bazıhaberleşmelerden daha iyi anlaşılacağı için,onlarıolduğugibisunacağım:

Güvenlikleilgili

veçokacele

Amasya,25/26.7.1919

Erzurum’da 3. Ordu Müfettişliği Kurmay

Başkanlığı‘na

1-Mustafa Kemal Paşa’ya özel: Bu gün 25Temmuz 1919 akşamı Bekir Sami BeyefendiAmasya’ya geldiler. Kendileri ile uzunca birsüre görüşmek şerefine eriştim. Mustafa KemalPaşa’ya ve Rauf Beyefendi’ye saygılarınısunarlar. Kendisi aşağıdaki düşüncelerini arzetmekliğimiricaetmiştir.

2-Bağımsızlık, elbette istenir ve tercih edilir.Ancak, tam bağımsızlık istediğimiz takdirde,vatanın birçok parçalara ayrılacağı kesin veşüphesizdir. Şu halde, ikiüç ili içine almaktanibaret olacak bağımsızlığa, vatanımızınbütünlüğünü garanti altına alacak yabancı birdevletin himayesi (mandaterlik) elbette tercihedilir. Osmanlı ülkesinin tamamını içine alanhaklılığımız ve dışarıdaki temsil hakkımızeskidenolduğugibidevametmekşartıyla,belirlisüre içinAmerikamandasını istemeyimilletimiziçin en yararlı bir çözüm şekli olarak kabulediyorum. Bu konuda Amerika temsilcisiylegörüştüm.Birkaçkişinindeğil,bütünbirmilletinsesiniAmerika’ya duyurmak gerektiğini söyledi

ve aşağıdaki şartlar çerçevesinde Wilson’a,Senato’ya ve Amerikan Kongresi’nebaşvurulmasınıteklifetti:

a)Adilbirhükûmetinkurulması,

b) Öğretim ve eğitimin yayılması vegenelleştirilmesi,

c)Dinvemezhephürriyetininsağlanması,

d)Gizlianlaşmalarınkaldırılması,

e)BütünOsmanlıülkesinisınırlarıiçinealacakşekilde, Amerikan Hükûmeti’nin bizi yönetimialtınaalmayıkabuletmesi.

3- Bundan başka kongremizin seçeceği birhey’eti,Amerika’yabir zırhlı ile göndermeyi detemsilciüzerinealmıştır.

4-BekirSamiBey,dahabirikigünburalardakalacağından,hertürlüemirvetalimatınbenimaracılığımla gönderilmesini, özellikle SivasKongresi’nin ne zaman toplanacağının ve

kendilerinin o güne kadar nerede beklemesininuygun olacağının bildirilmesini istirhameylemekteolduğu.

5’nciKafkasTümeni

KomutanVekiliArif

Erzurum

Şifre

Acelevekişiyeözel

196

Amasya5.TümenKomutanlığı‘na

1- Şimdi Amasya’da bulunan eski Vali BekirSami Beyefendi’ye özel: Zâtıâlilerinintelgrafından çok yararlandık. Toplanmışbulunan Vilâyât-ı Şarkiye Kongresi - (Doğuİlleri Kongresi), hemen her tarafta kendimemleketlerihalkıncaetkili,hatırı sayılırvesözsahibi olarak tanınmış kimselerden kurulmuşyetkili bir hey’et durumundadır. Bu kongrede,şimdiye kadar yapılan görüşmelerde, devlet vemilletin bağımsızlığının bölünmezliği ısrarlasavunulmaktadır. Bu bakımdan, bizce de dahaşartları ve niteliği belirsiz olan bir Amerikamandaterliğinden kongrede doğrudan doğruyasöz edilmesi pek sakıncalı olacağından,

zâtıâlilerinin İstanbul’da temasta bulunduğukimselerle yaptığı görüşmelere dayanarakaşağıdaki noktaların açıklanması ve bizlerihemen aydınlatmanızı özellikle rica ederiz.Bundan önce de doğrudan doğruyaİstanbul’dangelenbu konudaki bilgiler şüpheligörüldüğünden, aynı esaslar çerçevesindeaçıklama istendiği gibi, 21 Temmuz 1919tarihinde Sivas’ta Refet Bey vasıtasıylaİstanbul’dan alınan bilgilerde de yine şüphelinoktalar bulunduğundan, oradan da şartlarhakkındakestirmedenaçıklamaistenmiştir.

a)Tam bağımsızlık istendiği takdirde, vatanınbirçok parçalara ayrılacağı kesin veşüphesizdir, buyuruluyor. Bu görüşün kaynağınedir?

b)Vatanınbütünlüğündenmaksat,memleketinbütünlüğümü,yoksahâkimiyethaklarımıdır?

c) Osmanlı ülkesinin tamamını içine alanhaklılığımızvedışarıdakitemsiledilmehakkımızeskiden olduğu gibi devam etmek şartiylemandaterlikistemeyienyararlıbirçözümolarak

kabul buyuruyorsunuz. Ancak, temsilcinin ilerisürdüğünü bildirdiğiniz maddeler ile bu şekilbirbiri ile çelişmiş görünüyor. Çünkü,haklılığımız eskiden olduğu gibi devam ettiğitakdirde, hükûmet, yasama gücünün güveninesahip ve denetimine doğal bir hey’etten ibaretolur ki, artık bu hey’etin kuruluşundaAmerika’nın müdahalesi ve etkisi olamaz. Budurumda ya meşruluk devam edecektir veAmerika’dan âdil bir Hükûmetin kurulmasınıistemeye gerek yoktur. Yahut da, istendiğinegöre,haklılığındevamısözdenibaretkalır.

d) Öğretim ve eğitimin yayılmasından vegenelleştirilmesinden maksat nedir? İlk andahatırımıza gelen, memleketin her tarafındaAmerikan okullarının açılmasıdır. Çünkü dahaşimdiden yalnız Sivas’ta yirmi beş kadar okulaçmışlardır ki, yalnız bir tanesinde bin beşyüzkadar Ermeni öğrenci vardır. Bu durumkarşısındaOsmanlıveİslâmöğretimveeğitiminyayılmasıvegenelleştirilmesiilebufaaliyetnasılbağdaştırılacaktır.

e) Din ve mezhep hürriyetinin sağlanması

maddesi de önemlidir. Patrikhanelerin haklarıdevam ederken bunun farklı yanı ve anlamınedir?

f) Temsilcinin beşinci madde olarak sözünüettiği bütün Osmanlı ülkesinin sınırları nedemektir? Yani savaştan önceki sınırlarımızmıdır? Eğer bu deyim içinde Suriye ve Irak davarsa, Anadolu halkının Arabistan adınamandaterlikisteğinehakveyetkisiolabilirmi?

g)Bugünkühükûmetinpolitikasınedir?TevfikPaşa, neden Londra’ya gitti?Amerikalılar gibiİngiizlerin de ayrıca bir mandaterlik politikasıgüttükleri anlaşılıyor. Aralarındaki fark nedir?HükûmetAmerikanmandasıiçinnedüşünüyor?Yani buna eğilimli mi, yoksa isteksiz mi?Amerikalılarmandayıalmayanedereceyekadaryatkınveisteklidirler?

2- Sivas Kongresi’nin toplanması, ErzurumKongresi’ninsonucunabağlıdır.Bununlaayrıcauğraşılmaktadır. Yüksek şahsiyetlerinin bunubeklemek üzere ya Tokat’ta yahut Amasya’dabulunmalarıuygundur.Saygılarımızısunarız.

MustafaKemal

Güvenlikleilgili

Acele

93

Amasya,30.7.1919

3.OrduMüfettişliğiKurmayBaşkanlığı‘na

1-Mustafa Kemal Paşa’ya özel; Bekir SamiBey’denalınancevapaşağıdaarzolunur:

a)Tam bağımsızlık istendiği takdirde, vatanınbirçok bölgeye ayrılacağı ve birkaç mandayabağlı tutulacağımız Dörtler Komisyonu’nca(Paris Barış Konferansı Komisyonu)kararlaştırılmıştır. Bu bakımdan ve buna engelolmak için, Amerikan temsilcisi, bir mandaistemeninenuygunuolacağınısöylemiştir.

b)Yalnızgüvenlikhaklarısözkonusudur;yurtbütünlüğümüzünkorunmasıtemelilkedir.

c)Amerika’dan herhangi şekilde bir hükûmetistemeyeceğiz. Amerika’ya âdil bir hükûmetkuracağımız konusunda güvence vereceğiz.Anayasamızın hükümleri yürürlükte kalmak,Hânedan’ın her türlü hüküm sürme haklarınadokunulmamakvekorumak,eskidenolduğugibidışarıda temsilcilerimiz bulunmak şartıyla,Amerikan Hükûmeti’nin mutluluğumuza vegelişmemize yardımcı olmasını isteyeceğiz.İsteyeceğimizmandaşeklibudur.

d) Öğretim ve eğitimin yayılmasından vegenelleştirilmesinden amaç, Amerikanokullarının köylerimize kadar girmesine izinvermek değil, millî ve islâmi öğretim ve eğitimiyaymaya ve genelleştirmeye çalışacağımızkonusunda kendilerine söz vermekle birlikteyardımlarını istemektir. Mandaterliği AmerikanMisyonerlerine değil, Amerikan Hükûmetinevermekistiyoruz.

e) Din ve mezhep hürriyeti esasen dinî veislâmî ilkelerimizin gereğidir; Amerikankamuoyu bu gerçeği bilmediği için, kendilerinebu konuda güvence vermek istiyoruz.

Temsilcinin sözünü ettiği sınırlar, savaştanönceki sınırlarımızdır. Suriye ve diğermemleketlerüzerindebizimmandaterlik isteğineyetkimiz olup olmaması kongrece çözülecek birsorundur. Esasen, Suriye ve Irak’ta Amerikanhey’etleri halk oyuna başvurdular. Suriye veFilistin’de bağımsız bir Arap hükûmetikurulmasını istemekle birlikte, Amerikanmandasını ötekilerden daha üstün tuttuklarınıgösterdiler.

f)Bugünkühükûmetdahayenikurulduğundanpolitikası belli değildir. Ancak, daha öncekihükûmetlerin siyasetleri güçsüzlük ve İtilâfkuvvetlerinin her emrine boyun eğmekti. TevfikPaşa, Londra’ya giderek Ferit Paşa ile geridönmüştür.Amerika,ErmenistanHükûmetibelliolmadan yalnız oralarda dolaşan heyetlerininverdiğiraporlaragöre,büyükbirErmenistan’ınkurulmasına maddî olarak imkân bulunmadığıgörüşündedir. Manda konusundaki ayrıntılı birrapor,postailegönderilmeküzeredir.

g) Şimdilik tarafınızdan yapılacak tebligatıbeklemek üzere Tokat’ta bulunacağım.Amasya

ve Tokat ile ilçelerde gerekli tebliğlerdebulunmakta ve bunların iyi sonuçlar vereceğiniümit etmekteyim. Hepinize saygılarımı sunarım,efendim.

5.TümenKomutanı

Arif

Şifre

KişiyeÖzel,Erzurum,

1.8.1919

Amasya’da5.TümenKomutanlığı‘na

Bu telgrafın hemen Bekir Sami Beyefendi’yeulaştırılmasıvecevabınınaceleolarakalınmasıricaolunur.

BekirSamiBeyefendi’yeÖzel:

İlgi: 3.7.1919.Amerikan mandası hakkındakisonaçıklamalarınızıöğrendik.Buşartlaragöreaslında korkulacak bir şey olmamak lâzım.Bununla birlikte daha bir nokta hakkındakiyüksek görüşlerinizi de almak istiyoruz.Lehimizde bu kadar elverişli şartlar ilerisürülmesine yatkın bulunacak olan AmerikanHükûmeti, böyle bir mandaterliği kabul

etmesine, yani buna katlanmasına karşılık,Amerika adına ne gibi yarar ve çıkarlarsağlamış olacaktır? Bununla kendi hesaplarınaelde edecekleri sonuç nedir? Bu konudakiyüksek düşünce ve bilgilerinizle de biziaydınlatmanızıacelebekleriz,efendim.

MustafaKemal

Amasya,3.8.1919

3.OrduMüfettişliğiKurmayBaşkanlığı‘na

Bekir SamiBey’den alınan cevap aşağıda arzolunur:

Mustafa Kemal Paşa’ya Özel: Amerikalılarlaşimdiyekadaryapılangörüşmelertabiatıylahepözel bir şekilde olmuş ve sırf bir varsayımdanibaret kalmış olduğu için, mandaterliklerin heriki tarafa yükleyeceği şartlar üzerindedurulmamıştır. Mümkünse, hazırlıklarabaşlanarak Sivas Kongresi’nin bir an önceaçılmasıgereğiniözetolarakarzederim.

KurmayYarbay

Arif

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne

SaygıdeğerEfendim,

Memleketin siyasî durumu en son çizgisinegeldi. Kendimize bir yön çizebilmek için Türkmilletinin zarını atıp, olumlu bir durum almazamanıisegeçmeküzerebulunuyor.

Dışdurumİstanbul’daşöylegörünüyor:

Fransa, İtalya, İngiltere, Türkiye’ninmandaterlik meselesini Amerikan Senatosu’naresmen teklif etmiş olmakla birlikte, Senato’nunbu teklifi kabul etmemesi için bütün güçlerinikullanıyorlar.Bölüşümdenpaykaçırmak,elbetteişlerinegelmiyor.

Suriye’de aradığını bulamayan Fransa,zararını Türkiye’den kapatmak istiyor. İtalya,namuslu bir emperyalist olduğundan, savaşa,ancak Anadolu’nun bölüşülmesinde pay almakiçin girdiğini açıktan açığa söylüyor.İngiltere’ninoyunubirazdahaincedir.

İngiltere, Türk’ün birliğini, çağdaşlaşmasını,gerçek bir bağımsızlık kazanmasını, gelecektebile istemiyor. Yeni imkân ve görüşlerletamamen çağdaş ve kuvvetli bir Müslüman -Türk hükûmeti, başında Hilâfet de olursa,İngiltere’ninelindekimüslümanesirleriiçinkötübir örnek olur. İngiltere, Türkiye’yi bütünü ileele geçirebilse, kafasını kolunu koparır, birkaçyıldasadıkbirsömürgedurumunasokar.Buna,memleketimizdeenbaştaveözellikledinîsınıflarçoktan taraftardırlar. Fakat bunu, Fransa iledövüşmeden yapabilmek mümkünolamayacağından taraftar olamaz. Fakat,Türkiye’yi bütün olarak korumak gereğiduyulursa, yani bölüşmenin büyük askerîfedakârlıklarla yapılabileceğini anlarsa,Lâtinleri sokmamak için Amerikan görüşünütutar ve destekler. Nitekim, İngiliz siyasetçileriarasında zaten bu görüşe eğilimli olanlarvardır. Morisson (Morison) gibi ünlü kimselerAmerikan’ın Türkiye’de manda kurmasınıistiyorlar.

Başka bir çözüm yolu da, Türkiye’yi

Trakya’dan, İzmir’den, Adana’dan, belki deTrabzon’dan ve hele İstanbul’dan yoksunbıraktıktan sonra, eski “Kapitülasyon”ları veboğulmaya mahkûm iç sınırlarıyla başbaşabırakmak.

Biz İstanbul’da, kendimiz için, bütün eski veyeni Türkiye sınırlarını içine almak üzere birAmerikan mandasını “kötünün iyisi” olarakgörüyoruz.Dayandığımıznoktalarşunlardır:

1- Aramızda, hangi şartlar altında olursaolsun, Hristiyan azınlıklar kalacaktır. Bunlarhem Osmanlı vatandaşı olma haklarındanyararlanacaklar, hem de dışarıda bir Avrupadevletine dayanarak karışıklık çıkaracaklar,sürekli olarak müdahaleye yol açacaklar vezaten göstermelikten ibaret olanbağımsızlığımızdan azınlıklar adına her yıl birparçadahakaybedeceğiz.

Güçlü bir hükûmet ve çağdaş bir idarekurulabilmesi için, patrikhanenin siyasîimtiyazları, azınlıkların kuvvetli devletleraracılığıyla yaptıkları sürekli tehditler ortadan

kalkmalıdır. Küçük ve zayıf bir Türkiye bunubaşaramayacaktır.

2-Birbiriniyokeden,çıkarsağlama,hırsızlık,macera ve şöhret için yaşayanların hırsınıdoyuran bu hükûmet anlayışı yerine, milletinrefah ve kalkınmasını sağlayabilecek, halkı veköyleri, sağlığı ve zihniyeti ile çağdaş bir halkdurumuna getirebilecek bir hükûmet anlayış veuygulamasına ihtiyacımız var. Bunun içingerekli olan paraya uzmanlığa ve güce sahipdeğiliz. Siyasî dış borçlar, siyasî esaretiarttırıyor. Taraf tutma, cahillik ve çokkonuşmaktanbaşkaolumlubirsonuçverenyenibirhayatyaratamıyoruz.

Bugünkü hükûmet, adamlarını takdir etmesebile,halkı vehalkhükûmeti kurulmasını yararlıgören Filipin gibi vahşî bir memleketi, bugünkendi kendini idareye muktedir çağdaş birmakine haline koyan Amerika, bu konuda çokişimizegeliyor.Onbeş,yirmiyılsıkıntıçektiktensonra yenibirTürkiye’yi, her ferdi öğrenimi vezihniyetiyle gerçek bağımsızlığı kafasında vecebinde taşıyan bir Türkiye’yi ancak yeni

dünyanınkabiliyetiyaratabilir.

3- Yabancı devletlerin Türkiye üzerindekirekabetlerini ve kuvvetlerini memleketimizdenuzaklaştırabilecek bir yardımcıya ihtiyacımızvar.Bunuancak,AvrupadışındaveAvrupa’dandahagüçlübireldebulabiliriz.

4-Bugünküoldubittileriortadankaldırmakvedâvâmızıhızladünyayakarşısavunabilmekiçin,gerekligücesahipbirdevletinyardımınıistemeklâzımdır. Yayılma siyaseti güden Avrupa’nınbaşvurduğu binbir yol ve alçakça siyasetinekarşı böyle bir vekil olarak Amerika’yıkendimize kazanarak ortaya atabilirsek, DoğuMeselesi’nidegelecekiçinkendimizçözümlemişolacağız.

Bu sebeplerden dolayı, bir an önce istememizgereken Amerikan mandası da, elbettesakıncasız değildir. Haysiyetimizden epeycefedâkarlık etmek mecburiyetinde bulunuyoruz.Yalnız,bazılarınındüşündüğügibi,Amerikan’ınresmîsıfatında,dinîeğilimvetaraftutmayoktur.Hristiyanlara para verecek misyoner kadın

Amerika’sı, Amerika’nın yönetimmekanizmasında bir yer tutmaz. Amerika’nınyönetimmekanizması dinsiz vemillîyetsizdir.O,türlücinsvemezhepteninsanlarıçokuyumluvekaynaşmış olarak bir arada tutmanın yolunubiliyor.

Amerika, Doğu’da mandaterlik yapmak,Avrupa’dabaşınadertaçmakniyetindedeğildir.Fakat, onların onur meselesi yaptıkları şey,yöntemleri ve idealleri ile Avrupa’dan dahaüstün bir millet olmak iddiasıdır. Bir milletiçtenlikle Amerikan milletine başvurursa,Avrupa’ya, girdikleri memleket ve milletinyararınanasıl bir idare kurduklarını göstermekisterler.

Amerikan resmî yerlerinin önemli şahsiyetleriarasında çok lehimize bir hava oluştu.İstanbul’a Ermeni dostu olarak gelen birçokhatırı sayılı Amerikalı, Türk dostu ve Türkpropagandacısıolarakdöndüler.

Bu akımı temsil eden resmi ve resmi olmayanAmerikangörüşününaltındayatangizlidüşünce

şudur: Türkiye’yi parçalamamak, eski sınırlarıiçinde bir bütün halinde olduğu gibi korumakşartıyla genel ve tek bir mandaya bağlamak.Suriye,AmerikanKomisyonu orada iken, genelbir kongre toplayarak Amerika’yı istemiştir.Suriye’nin bu isteği Amerika’da çok iyikarşılanmıştır.

Amerika, bizim topraklarımız üzerindeErmenistan kurmaya niyetli görünmüyor. Eğermandayı alırlarsa, bütün milletleri eşit şartlaraltında bir memleket evlâdı olarak kabul edipalacaklarını,önemliçevrelerdenhaberaldım.

Ne var ki, Avrupa, mutlaka bir Ermenistanmeselesi ortaya çıkarmak -özellikle İngiltere-Ermenilere tavizler vermek istiyor. AmerikankamuoyundazulümgörmüşErmenileradınabiroyun oynamaya çalışıyor. Avrupa korkusu,bizim fikir adamlarını düşündürüyor. ReşatHikmet Bey gibi, Câmi Bey gibi, hattâ millîbirliğe şekil veren diplomatlarımızın, Ermenimeselesi için bir çözüm yolu tavsiyeleri var.Resmensizeyazılıyor.

Çok tehlikeli anlar geçiriyoruz.Anadolu’dakimücadeleyi dikkat ve sevgiyle izleyen birAmerika var. Hükûmet ve İngilizler, bununHristiyanlarıöldürmek,ittihatçılarıgetirmekiçinyapılan bir hareket olduğu düşüncesiniAmerika’ya elbirliği ile benimsetmeyeçalışıyorlar.

Her an, buMillîMücadele’yi durdurmak içinkuvvet gönderilmesi tasarlanıyor; bunun içinİngilizleri kandırmaya çalışıyorlar. MillîMücadele hızla ve olumlu isteklerle kendiniortayakoyarsaveHristiyandüşmanlığıgibibirrengi de olmazsa, Amerika’da hemen destekbulacağını yine çok önemli çevreler garantiediyorlar.

SivasKongresi toplanıncayakadar,AmerikanKomisyonunu alıkoymaya çalışıyoruz. Hattâ,kongreyeAmerikalı bir gazeteci göndermeyi debelkibaşarabileceğiz.

İşte bütün bunlar karşısında, dâvâmızda bizeyardımcı olabilmesi için, bu fırsat dakikalarınıkaybetmeden, bölüşülme ve çözülme korkusu

karşısında, kendimizi Amerika’ya başvurmayamecbur görüyoruz. Vâsıf Bey kardeşimizle buhusustabirleştiğimiznoktalarıkendisideayrıcayazacaktır.

Türkiye’yi azim ve irade sahibi geniş görüşlübir iki kişi belki kurtarabilir. Macera veboğuşma devri artık geçmiştir. Gelecek içinkalkınma ve birlik savaşı açmaya mecburuz.Sınırlarında bu kadar çok evlâdı ölen zavallımemleketimizindüşüncevemedeniyetsavaşındakaç tane şehidi var. Biz Türkiye’nin hayırlıevlâtlarından, yarının kurucuları olmalarınıistiyoruz. Sizin, Rauf Bey kardeşimizle birlikte,temelleri bile çöken zavallı memleketimiz içinuzakları görerek düşünüp çalışmanızıbekliyoruz.

Saygılarımı gönderir, başarınıza dua ederim.Millî dâvâda canıyla başıyla çalışanlararasında, sade bir Türk askerinin alçakgönüllülüğü ile, sizinle birlikte olduğumu ifadeederim.

10.8.1919

HalideEdip

13.8.1919

Afyonkarahisar

15.KolorduKomutanlığı‘na

Mustafa Kemal Paşa’ya özel: İstanbul’dakiçeşitli partilerin birleşerek Amerika Hey’etineverilmek üzere aldıkları kararlar aşağıdabelirtilir:

1-Ermenistan için Türkiye’nin doğu sınırlarıüzerinde Ermeniler’in işine yarayacak birtoprak parçası vermeye Doğu illerindekiTürklerin ve orada iş başında bulunanbüyüklerin, bu bölgenin gelecekteki refahını veserbestçe gelişmesini düşünerek razıolabilecekleri görüşünde olduklarını, yalnız bugörüşlerini oradaki Kürtlerle işbirliği yapmışolmaları ve Kürtlerin de Ermenilere toprakverme düşüncelerine kesinlikle karşıbulunmaları dolayısıyla açığa vurmak

istemediklerini ve hattâ açığa vursalar bile,oradakiTürkçoğunluğunun,aşağıdakişartlarınyerine getirileceği konusunda kendilerinegüvenceverilmedikçebudüşüncedeKürtler’denayrılmayacaklarınızannettiklerinitespitetmiştir.Şöyle ki: Birincisi, Türk ve Kürt çoğunluğununve aralarındaki diğer azınlıkların yaşadıklarıtoprakların bütünlüğü; ikincisi, Türkbağımsızlığının tam olarak tanınması ve fiilengaranti edilmesi; üçüncüsü, Türkiye’nin çağdaşmedeniyete ulaşabilmesi için serbestçegelişmesineengelolankayıtlarınkaldırılmasıylaWilson Prensiplerinde vadedildiği üzere,bağımsızlıklardanvehaklarındanengüvenlibirşekilde yararlanmasına imkân verilmesi;dördüncüsü, bu hususlarda ve TürkleringelişmelerininçabuklaştırılmasındaAmerika’nınbize yardımcı olacağını, Cemiyet-i Akvam’a(MilletlerCemiyeti)karşıüstlenmesi.

2-Boşaltılacak topraklardan çıkarılacak olanTürk ve Kürtlerin gönderildikleri yenitopraklarda derhal yerleştirilmeleri ve butopraklardanhemenyararlanmalarınısağlamak

içinAmerika’nınyardımetmesi.

3- O çevrede ve özellikle Erzincan ve Sivasarasında yoğun olarak bulunan Ermeniler’inyineErmenistansınırlarıiçinegönderilmelerininsağlanması.

4- Ermenistan adına ve hesabınagerçekleşmesini muhtemel gördüğümüz toprakverme durumu, bağımsız bir Ermenistan adınadeğil, ancak büyük ve medeni bir devletinmandası altında gelişecek çağdaş bir devletadına olacaktır. Çünkü, bugünkü Ermenistan’atoprak bırakmak, Türkiye’nin başına ikinci birMakedonya derdi açmak demek olduğu gibi,Kafkasyaiçindebirsıkıntıçıkarmakdemektir.

5- Bütün bunlar tartışılabilir bir “teklif”niteliğindedir. Ancak bunların kesin bir şekilalabilmesi, memleketteki hey’etlerle temaskurmayabağlıise,orayaAmerikanHey’etindenbiriningönderilmesişarttır.

6-VeensonolarakkonununkanunîvemeşrubirşeklesokulmasıiçinOsmanlıMillîMeclisi’ne

götürülmesidoğaldır.

12.KolorduKomutanı

Selâhattin

Şifre

KişiyeÖzel

339

Erzurum,21.8.1919

12.KolorduKomutanlığı‘na

20.KolorduKomutanlığı‘na

(Yalnız12.Kolordu).İlgi:13.8.1919.

İstanbul’da çeşitli partilerin AmerikanKomisyon’unaverilmeküzerealdıklarıkararlar,burada Hey’et-i Temsiliye’mizce son dereceüzüntü ve esefle karşılandı. Çünkü, birincimaddedeErmenistan’aDoğuillerimizdentoprakverilmesi söz konusu olmaktadır. Oysa, eziciçoğunluğu Türk ve Kürt olan bu illerden birkarış toprağın bile Ermeniler hesabına

yazılmasının, bugün için uygulamada mümkünolamayacağı şöyle dursun, unsurlar arasındakinefret ve öcalmaduygusunundehşet ve şiddeti,Osmanlı Ermenilerinin dönmeleri halinde bileiller içinde yoğun olarak yerleştirilmelerinitehlikeli göstermektedir. Bu bakımdan, suçluolmayan Osmanlı Ermenilerine gösterilecek enbüyük kolaylık, adaletli ve eşit şartlar altındavatanlarınadönmelerinikabuldenbaşkabirşeyolamayacaktır. Üçüncü maddede; Erzurum veSivas arasında yoğun bir Ermeni topluluğubulunduğu hayali, bilgisizlik ve vukufsuzluktanbaşka bir şey değildir: Harpten önce bile,buralarda oturanların büyük çokluğu, Türk,birazı Zaza denilen Kürtlerden ve pek azı daErmeniler’den ibaretti. Bugün artık varlığındansöz edilecek sayıdaErmeni yoktur.Ohalde, bugibi dernekler yetkilerini bilmeli ve bir işyapmak isterlerse, hiç olmazsa Harbiye veHariciye Nezaretleri’nin barış hazırlıklarıdolayısıyla yaptıkları resmî istatistik vegrafiklere olsun başvurmak zahmetindenkaçınmamalıdırlar. Bu telgrafın aynenİstanbul’agönderilmesiniricaederiz.

MustafaKemal

Güvenlikleİlgili

2013

Ankara,14.8.1919

3.OrduMüfettişliğiKurmayBaşkanlığı‘na

Mustafa Kemal Paşa’ya (Özel): İstanbul’agönderilmek üzere yazmış olduğunuz soncevaplarınız, yerine ulaştırılmış ve buna cevapolarakbasılıbirraporla,AhmetRızaBey,Ahmetİzzet, Cevat, ÇürüksuluMahmut Paşalar, ReşatHikmet, Câmi, Reşit Sadi Beyler, Esat Paşalargibi pek çok şahsiyetin düşüncelerine uygunolan Kara Vasıf ’ın yani Cengiz’in ve HalideEdip Hanım’ın görüşlerinin yer aldığı uzunmektuplargeldi.Bunlarısıra ileözetlenerekarzedileceği gibi, asılları da Sivas’agönderilecektir. Bunların hepsinde bir yardımaihtiyaç duyulduğu ve bu yardımın Amerikatarafındanyapılmasınınenazzararlıyololarakkabulveuygunbulunduğuşeklindebirgerekçe

ileri sürülmektedir. Basılı rapor, Câmi, Rauf,Ahmet, Reşit Hikmet, Reşit Sadi Bey’ler ileHalide Hanım, Kara Vasıf, Esat Paşa, bütünparti ve derneklerin düşünceleri yoklandıktansonra büyük çoğunluğun görüşüne göredüzenlenmiştir. Vakit varmış. Kongrede bir anönce iş görmek,Amerikalılar gitmeden tebligatyapılmak gerekirmiş. Amerikalıları oyalayarakhareketleri geciktirilmeye çalışılıyormuş.“Kongre hemen kesin bir karar verebilir mi?”sorusuyla Amerikalılar bu düşünceyibenimsediklerini hissettiriyorlarmış. Kongre’nintoplanmasınıçabuklaştırmanızricaolunur.

20.KolorduKomutanı

AliFuat

Bu telgrafta sözü edilen uzun mektuplargünlerce telleri işgâl eden şifrelerle verildi.Birbirineekliolanoşifrelerdenbirideşuydu:

Güvenlikleilgili

KişiyeÖzel

Ankara,17.8.1919

3. Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı KâzımBeyefendi’ye

Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne (özel):16.7.1919tarihve880sayılışifrenindokuzuncumaddesininekidir:

KaraVasıf ’ın10numaralımaddehakkındaekolarakverdiğibilgi:

1- Bir yardım şeklinde Amerika’ya taraftarolursak ve bunu Doğu illeri Kongresi, Millî

Kongre, bir istek gibi telgrafla hükûmetimizebildirirse, Wilson’un Amerikan Kongresi’nekarşı güzel bir dayanak noktası olacaktır.İstanbul’da pek çok aydın bu görüşten yanadırveböylebirşeyhazırlıyorlar.“EğerAnadolu’dayaparsa yararlı olur” diyorlar. Böyle olursa,Amerika’nın mandasından yararlanarak ötekialçak düşmanlarımemleketimizden çıkarmak vesonra yalnızca Amerikalılarla karşılaşmakmümkünolurveuğraşmakdakolayolur.BirdeAmerikalılar bizi şiddetle suçluyorlar. Yani,hükûmeti aşağılayıp milletimizi de horluyorlar.Temsilcilerine İstanbul’dan çıkışını, Paris’egidişini, muhtıraları………. sonra diyorlar ki,Avrupa’nın yapmaya cesaret edemediğini sizkabulediyorsunuz.Sözgelişi,AvrupabüyükbirErmenistan kurulmasını düşünmüyor. SizinSadrazam, Toros’tan sınır veriyor, Ermenistanistiyor. Oysa şimdiye kadar Amerikankomisyonlarından hiçbirisi bile, buna olabilirdemedi. Bütün raporlara göre, Anadolu’da,Türkiye’debirErmenistankurmakşöyledursun,muhtar ve bölgesel idareler bile, oluşturmakmümkündeğildir.Nüfuslarıyok, topraklarıyok.

Bu yönetim müthiş bir askerî kuvvetedayandırılmazsa olmaz. Ermenilerde bu kuvvetolamaz. Amerika bu lûtfu yapamaz. Ötekidevletler de buna tahammül edemez. Meğer ki,oralarızaptetsinlerve“….barış”yapsınlar.Buda mümkün değil. Rekabet bunu engeller. İşteİstanbul’un haberleri. Orada iyice düşünülsün:Epeyce zaman vardır. Amerikan KongresihemenhemenWilson’udinlemeküzeredir.

2- İstanbul’da büyük çapta temaslar var.Onun için Mustafa Kemal Paşa genel bir emirverir mi? Yoksa İstanbul’un karar veçalışmalarını benimser mi? Bu çalışmalarınamacı, milletin birliği, vatanın bütünlüğü,İstiklâl ve hâkimiyetin elde edilmesi! EğerMustafa Kemal Paşa buraya genel bir emirvermezsevekendisihemenoradanAmerikalılar,İngilizler ve diğer yabancılarla temasageçmezse,tabiîburadafaaliyetdevamedecektir.Belki, ters bir sonuç ortaya çıkabilir. Bunadikkati çekerim. Bu rolü, siyaseti çok daha iyiyürüten bir (tgtlkhn) Mustafa Kemal Paşa’nınmücadelesine ve kuvvetine dayanmak ise

(btlstn), onun sözleri, demeçleri, tavır vehareketleriyletutumvesözolarakyalanlamış.

3- Çolak Hüseyin Selâhattin iki yüzlüdavranışını sürdürüyor. Sadık Bey’in en gözdebendelerinden olan bu şahsın bir mevki sahibiolmamasıiçinneyapılacağıdüşünülüyor.

20.KolorduKomutanı

AliFuat

Kara Vasıf Bey’e bildirilmek üzere verilencevapşuydu:

Şifre

KişiyeÖzel

152

Erzurum,19.8.1919

20. Kolordu Komutanı Ali Fuat PaşaHazretleri’ne

İlgi:17.8.1919.

1-Sözü edilenAmerikanmandasınınnasıl biryardım sağlayacağının dikkatli bir incelemedengeçirilmesivemillîgayemizaçısındanbiryararıolup olmayacağının da hesaplanması pekönemlidir. İstanbul’da çalışan grubun gayesimilletin birliği, vatanın bütünlüğü, istiklâl ve

hâkimiyetin elde edilmesi noktasında toplanmışgösterildiğine göre,Amerikan mandasını kabuldurumundabugayekorunmuşolabilirmi?

2- Millî isteklere bağlı kalmayan ve onlarauygundüşmeyenkararlar,hiçbirzamanmilletçekabul edilemeyeceğinden, milletimizin vevatanımızın alınyazısını tayinde, millî vicdanatercüman olmaktan ibaret bulunan görevimizitamolarakyerinegetirebilmekiçin,millî isteğinodaklaşarak tek bir hedefe yönelmesinibeklemeden hiçbirmeselede yetkili görünmemizdoğru değildir. Bundan dolayıdır ki,tarafımızdan yabancılarla olan temas veilişkilerin,kongreninkararlarınauyularakmilletadına yapılmasını tercih etmekteyiz. Tanrı‘yaşükür, yurdumuzdaki millî akımın pek çokgelişmekte, kökleşmekte ve güçlenmekte oluşu,bizleri sürekli olarak bunoktayadoğru çekiyorvedavetediyor.

3- Şurası da gözönünde tutulmalıdır ki,memleketvemilletinalınyazısıüzerindeAmerikaveya herhangi bir devletle anlaşmaya yetkiliolabilecek bir Hükûmet, ancak millî hâkimiyet

ilkesini kabul ve millî bir meclisin varlığınıbenimseyerek ona dayanmayı gerekli sayan birhükûmettir. Bu takdirde, İstanbul Hükûmeti’nioluşturacak şahısların da mutlaka bu vasıflarıtaşımasıgerekir.

Burada bizce olduğu gibi oradakiçalışmalarınız da bu amacın sağlanmasınayönelmelidir.

4-Yakındakongrekararlarınıöğreneceksiniz.Gözlerinizdenöperiz.

MustafaKemal

Bir küçük bilgi daha vereyim. Sivas’a gelmişolan Gazeteci Mister Brown (Brovn) ile bizzatgörüşmeyi uygun gördüm. Karşısındakinikolaylıklaanlayançokzekibirgenç.

MandaMeselesininKongredeGörüşülmesi

Şimdi Efendiler, Kongredemanda konusundayapılmış olan görüşme ve tartışmaları eldengeldiğince, olduğu gibi yüksek kurulumuzaanlatmayaçalışacağım:

Birçok kimse söz aldı. Hiç kimseye sözvermedenöncebaşkanlıkkürsüsündenkayıtlaraaynen geçmiş olan şu kısa konuşmayı yaptım:Bu raporüzerindegörüşmeyebaşlamadanöncebazı noktalara dikkatinizi çekmek isterim.Raporda, söz gelişi Mister Brown’dan sözedilmekte ve elli bin kişilik bir işçi ordusunungetirileceğinisöylediğibildirilmektedir.

Efendiler, Mister Brown; “Ben hiçbir resmîsıfatla görüşmüyorum. Tamamiyle özel olarakgörüşüyorum” diyor ve hattâ Amerika’nınmandayı kabul edeceğini değil, belkietmeyeceğini söylüyor. Onun için sözleriAmerika adına değil, kendi adınadır.Mandanınneolduğunukendisidebilmiyor.“Mandasiznedersenizodur”,diyor.Burapordaönemliolarakmandameselesi vardır.Bukonudagörüşmeden

önceondakikaaraverelim(saat15.25).

Sonraki oturumda, İlk söz Vasıf Bey’indir.VasıfBey,öncemandanınneolduğukonusundauzunaçıklamalaryaptı.Sözübaşkalarınabıraktı.Yeniden söz aldı ve; “bir kere prensip olarakmandayı kabul edelim, şartları üzerinde dahasonragörüşürüz”dedi.

Üyelerden Macit Bey adında bir zat, genelkurulda asıl görüşülecek mesele, bundan sonrayalnız yaşayabilecek miyiz, yaşayamayacakmıyız? Mandayı nasıl yorumlayacak vemandaterle ne tarzda görüşeceğiz? Bizimandasına alacak devlet kim olacaktır? Asılmeselebudur, şeklindekonuştu.Ben,başkanlıkkürsüsünden; “Zannederim bu rapordan ikigörüş ortaya çıkıyor. Bunlardan birincisi,devletin içte ve dışta bağımsızlığındanvazgeçmemesi; ikincisi de, devlet ve milletinyabancı devletlerin zararlı baskıları karşısındabir yardım ve destek ihtiyacında bulunupbulunmamasıdır.Asıl kararsızlık doğuran noktabudur. İzin verilirse, bu noktayı etraflıcadüşünmek için Teklif Komisyonuna havale

edelim Sonra da yüksek huzurlarınıza arzedelim. Herhalde içeride ve dışarıdabağımsızlığımızı kaybetmek istemiyoruz”dedim.BununüzerinesözalanBekirSamiBey:“Yüklendiğimiz görev pek ağır ve önemlidir.Boş tartışmalara ayıracak hiçbir dakikamızyoktur. Bu raporumuzu görüşelim ve vakitgeçirmeden hemen bir karar alalım” dedi. Ben,başkanlık kürsüsünden “bu meseleyi komisyonbaşkanıolmakdolayısıylaaçıklayayım(benaynızamanda Teklif Komisyonu Başkanı idim). Burapor metni komisyonda okundu, üzerindebirçok konuşma ve tartışma yapıldı. Ancak,kesinkararverecek şekildebirgörüşbelirmedi.Dahaönce,GenelKurul’daokunmaksızınTeklifKomisyonu’na gönderilmişti. Bu sebeple birdefa da burada okunupGenelKurul’un görüşübelirdikten sonra yenidenTeklif Komisyonu’nagönderilerek kesin karar verilmesini istemiştik”dedim. İsmail Fazıl Paşamerhumda söz alarakşu konuşmayı yaptı: “Bekir Sami Bey’indüşüncesine katılırım; kaybedecek vaktimizyoktur. Aslında sorun da basitleşmiştir. Tambağımsızlık mı, yoksa manda mı kabul

edeceğiz? Alacağımız karar budur. Böylesineönemli, hattâ pek önemli olan bir meseleyiyeniden komisyona götürmek ve oradanyeniden Genel Kurul’a getirmekle vakitgeçirmeyelim. İş uzar. Zamanımız değerlidir.Buna, bugün yarın yahut öbür gün GenelKurul’da bir karar verelim. Komisyon’da vakitgeçirmeyelim.Çünkü,pekincebirkonudur.

BununarkasındanHâmiBeysözalarak,İsmailPaşa Hazretleri ile Bekir Sami Beyefendi’nindüşüncelerine katıldığını söyledikten sonra:“Herhaldebirdesteğemuhtacız,bununenbasitdelili de devlet gelirlerinin ancak borcumuzunfaizinikarşılayabilmesidir!”buyurdular.

Bundan sonra, Raif Efendi manda aleyhindekonuştu. İsmail Fazıl Paşa ona karşılık olacakşekilde uzun bir konuşma yaptı. Daha sonratekrar Bekir Sami Bey söz aldı ve dedi ki,“İsmail Fazıl Paşa Hazretleri’nin tamamıylakatıldığım konuşmasına yalnız bir şey ilâveedeceğim. Kırım Muharebesi’nden savaşıkazanmış olarak çıkıp da katıldığımız ParisKongresi’nde, müttefiklerimizin bize yüklemiş

oldukları bilinen şartlarla bu şimdi okunanrapordaki isteklerimiz karşılaştırılacak olursa,bunlardanhangisinindahaçokbağımsızlığıyokediciolduğuanlaşılırsanırım.”

Bekir Sami Bey’den sonra Hâmi Bey, HâmiBey’den sonra da Refet Bey (Refet Paşa)konuştular. Refet Bey’in konuşması aynenşöyleydi: “Manda’nın bağımsızlığı yoketmeyeceği gerçeği ortada iken, bazıarkadaşlarımız - bağımsız mı kalacağız yoksamandayımıkabuledeceğiz? -tarzındabir takımgörüşler ileri sürüyorlar. Onun için her şeydenönce mandanın ne olduğu anlaşılmalıdır.Bununla birlikte daha mandadan söz etmedenönce, düşünceleri gıcıklayan bu raporda budeyimin ne şekilde anlaşılmış olduğunu bilmekgerekir. Fazıl Paşa Hazretleri “bağımsızlığıkorumak şartıyla manda” buyuruyorlar. HâmiBeyefendi tarafından verilmiş olan rapor ikibölüme ayrılıyor. Bir gerekçe bölümü var,ondan sonra bir de mandanın ne olduğunuanlatan bölüm var. Manda meselesini buradakigörüş açılarından değerlendirebilmek için önce

bir noktayı anlamak isterim. Bu rapor metnigenel kurulda görüşülmeye sunulmuş mudur,sunulmamışmıdır?”

İsmailFazılPaşa: “Yanlış anlaşıldığı için bizüçümüz - Fazıl Paşa, Bekir Sami ve HâmiBey’ler - bu raporu geri çekiyoruz. Hiçverilmemiş saydık” dedi. (bu raporunmüsveddeside temizeçekilmişidekendilerindekalmıştır.)

Başkanlıktan; “Rapor geri alınmıştır” dedim.Raporungerialınmışolmasınarağmen,sözalanRefet Bey, kayıtlarda beş altı sayfa yer tutanözentili bir konuşma yaptı. Bu konuşmadan,kayıtlara dayanarak olduğu gibi aldığım bazıcümleler, konuşmanın maksadını açıklamayayetecektir,sanırım.

Refet Bey, diyordu ki: “Bizim Amerikamandasını tercih etmekten maksadımız, bütüntoplumları kendine tutsak eden kalpleri,vicdanları söndüren İngiliz mandasındankurtulmak ve sakin milletlerin vicdanlarınasaygılı olan Amerika’yı kabul etmektir. Yoksa

asılişparameselesideğildir.

……………………

Söz olarak, manda ile bağımsızlık birbirineengel olan şeyler değildir. Yalnız, eğer bizgerçektegüçlüolmayacakolursak,işteozamanmandanın altında eziliriz ve o zaman mandabizim için bağımsızlığımızı yok edici bir unsurolur. Bir de diyelim ki, biz dışarıda ve içeridetambirbağımsızlıkisteriz.Ancak,acabahemenkendibaşımızayapabilecekmiyiz,yapamayacakmıyız?Ondandaönceacababizikendibaşımızabırakacaklar mı, bırakmayacaklar mı? Bunudüşünelim. Şurası bir gerçektir ki, bugün biziİngiltere,Fransa,İtalyaveYunanistanaralarındabölüşmek istiyorlar;Ancak, eğer biz bugün budevletin kefilliği altında bir barış antlaşmasıyapacakolursak,ilerideuygunşartlaraltınagirergirmez hemen döner ve kendi yararımızısağlarız. Fakat, eğer olumsuz bir durum ortayaçıkacak olursa, acaba büsbütün faydasızolmayacakmıyız?

………………………

HerhaldebirAmerikankefilliğinikabuletmekzorundayız. Yirminci yüzyılda, beşyüz milyonlira borcu, yıkılmış bir memleketi, pek verimliolmayanbirtoprağıveancakonbeşmilyonlirageliri olan bir millet için, bir dış dayanakolmaksızın yaşamak imkânı olamaz. Eğerbundan sonra da bu durumumuzda kalır vedışarıdan bir destekle kalkınamayacak olursak,belkide ileride,Yunanistan’ınsaldırılarınakarşıbilekendimizisavunamayız…

Allahkorusun,eğerİzmirYunanistan’dakalsave aramızda bir savaş çıksa, düşmanımız,Yunanistan’dan vapurlarla asker getirebileceğihalde,acababizErzurum’danhangidemiryollarıile ulaştırmamızı sağlayabileceğiz. O halde,Amerikanmandasıher şeydenöncebirkefilveyardımcı bulmak için gereklidir”. Konuşmacı,sözlerini şu cümle ile bitirdi: “Eğer sunmuşolduğum bu açıklamalarla ilerideki görüşmeleriçinbirgirişyapabildimsenemutlu.”

Efendiler, bu parlak ve ustalıklı söylevin,dinleyenlerin düşünce ve görüşleri üzerindeyapabileceği yanıltıcı etkinin derecesini

kolaylıkla takdir buyurursunuz. Zihinlerin,bunun ardından gelebilecek aynı görüştekikonuşmacıların konuşmalarıyla büsbütünzehirlenmesine meydan vermemek vekendileriniözelolarakaydınlatıpyolgöstermeyefırsat bulabilmek için, derhal -on dakikadinlenelimefendim-diyerekoturumaaraverdim(Saat:17.30).

Efendiler, bu söylevin son cümleleri üzerindedikkatle durulmaya değer. Refet Beyefendi,Yunanlılar’ın İzmir’i işgalini geçici sayıyor vesavaş halinde olduğumuzu kabul etmiyor.Yunanlılar İzmir’de kalır da savaş durumunagirilirse başa çıkamayacağımız görüşündebulunuyor.

Bundan sonraki oturumda; Bursatemsilcilerinden Ahmet Nuri Bey, mandaaleyhinde uzun bir konuşma yaptı. Hâmi Bey,bunadahauzunbirkonuşmailecevapverdivegerçekten de pek uzun olan konuşmasınınsonlarına doğru, anlattıklarını şu bilgilerledoğruluyordu:

“Fakat, şimdi biraz da işin kesin bildiğim biryanından söz edeceğim. Konunun buaşamasında,ilgilikişiileşahsenbağlantıkurmuşolduğum için, sözlerim tahmini değildir; kesinbilgilere dayanıyor, İstanbul’dan hareketetmeden önce, eski Sadrazam İzzet PaşaHazretleri’ni ziyarete gitmiştim. Herhalde birmanda ihtiyacında olduğumuza kendileri deinanıyorlardı. Bendenizden de bu konudakidüşüncemi sordular, bendedüşündüklerimi arzettim. Birkaç gün sonra bendenizi çağırtıp şumeseleyi açıkladılar: Suriye ve Adanabölgesinde dolaştıktan sonra, İstanbul’a gelipsiyasî partilerin görüşlerini öğrenmeye çalışanAmerikan Araştırma Komisyonu üyeleri, İzzetPaşa’yıkonağındaziyaretederek,Anadolu’dakimillî teşkilâtın Türk miletini temsil ettiğiinancında olduklarını ve Paşayı da (yani İzzetPaşa’yı) bu işin öncüsü bildiklerini söylemişlerve; “eğer siz Erzurum ve Sivas KongrelerineAmerikan mandasını istettirecek olursanız,Amerika da Osmanlı mandasını kabuledecektir,” demişler, Paşa, bunu bendenizeaçıkladıktan sonra, bu milletin bir harbe daha

gücü kalmadığından ve herhalde böyle birçareye başvurmak zorunda kaldığımızdan sözetti ve sivas’a gittiğim zaman oradakilere budurumu anlatmaklığımı tavsiye buyurdu. İzzetPaşa’nın inancı da bu şekilde istenecek birmandanın yüzde doksan kabul ihtimalininbulunduğu ve yalnız bizim için birtakım şartlarileri sürmenin zarurî olduğu merkezindedir.Hattâ Paşa, Amerika için milletin isteğinedayanmayanbirmandayıkabuletmekmümkünolmadığından, Kongremiz tarafındangösterilecek isteğin Avrupa devletlerine karşıAmerika lehinde bir dayanak noktası olacağınıda söyledi. Bendeniz bu meseleyi İstanbul’danşifre ile Erzurum’da Rauf Bey’e bildirdim.“Manda’nınkendinden çok adınakarşı çıkanlarboşuna telâşlanıyorlar, kelimenin önemi yoktur.Önem, işingerçeğindeveniteliğindedir.Mandaaltına girdik demeyelim de isterlerse, varlığınıebedîolaraksürdürecekdevletoldukdiyelim.”

Bu son söze cevap verenler arasında, HüsrevSami Bey’in şu sözleri işitildi:“Fakat bizim buçalışmalardanbeklediğimizkendimizi savunmak

şekliyle, sonsuza dek varlığını koruyacak birmillet olduğumuzu ispat etmektir!” Hâmi Bey,buna düşüncesinde bir geriye dönüş sezgisiuyandıracak şekilde cevap verirken,KaraVasıfBey söz aldı ve o günkü toplantının sonunakadar konuştu. Vasıf Bey’in uzun sözlerininözetini, kayıtlara olduğu gibi geçmiş olan şucümlelerle yüksek dikkatlerinize sunuyorum:“Bütün devletler bizi tamamen bağımsızbırakacaklarını söyleseler bile, biz yine bir dışdesteğemuhtacız(VasıfBey,sözlerininbaşındamandaya “dışarıdan destek” adını verelimdemişti). Dört yüz ilâ beş yüz milyon liraborcumuz var. Bu parayı kimse kimseyebağışlamaz; bize bunu ödeyiniz diyecekler;halbukibizimgelirimizbununfaizinebileyeterlideğildir. O zaman güç bir durumda kalacağız;bu durumda bağımsız olarak yaşamaya malîdurumumuz elverişli değildir. Sonra, yanıbaşımızda, bizi bölüşmeyi emel edinmişhükûmetler var; onların ihtirasları karşısındamahvoluruz. Parasız, ordusuz ne yapabiliriz?Onlaruçaklahavadauçuyorlar,bizhenüzkağnıarabasından kurtulamıyoruz. Onlar zırhlı savaş

gemisi yapıyorlar, biz yelkenli bir gemiyapamıyoruz. Bu şartlar altında bugünbağımsızlığımızı kurtarsak bile yine gününbirindebizibölüşürler.”

VasıfBey,konuşmasınışusözlerlebitiriyordu:

“…. İstanbul’daki Amerikalılar: “Manda’dankorkmayınız.MilletlerCemiyetiTüzüğündeyerivardır,” diyorlar. İşte bütün bunlardan dolayıİngiltere’yi kendimize sürekli düşman,Amerika’yı da en az kötülük gelebilecek birdevlet olarak kabul ediyorum. Eğer uygunbulursanız, buradan İstanbul’daki temsilciye birmektupyazıp gizlice bir hey’et göndermek içinbirtorpidoisteyebiliriz.”

Eylül’ün dokuzunda salı günü yapılantoplantıda, manda meselesine dokunan RaufBey’in kayıtlara geçen konuşması aynenşöyledir: “Bu manda konusu üzerinde şimdiyekadar gerek basın ve gerekse başka çevrelertarafından birçok sözler söylendi.Gerçi yüksekkurulum dış destek prensibini kabul buyurmuşise de, bu desteği kimden isteyeceğimiz

açıklanmadı. Bunun Amerika olduğu dolaylıolarakanlatılıyorsada,bencedoğrudandoğruyabelirtilmesindebirsakıncaolamaz!”

ErzurumKongresihiçbirşekildemandakabulühakkındakararvermişdeğildir

Bu sözlerden anlaşılacağı üzere Rauf Bey’ingörüşüyle, gerek Sivas Kongresi Hey’etinin vegerek ErzurumKongresi Hey’eti’nin anlayışlarıarasında bir görüş ayrılığından doğan yanlışlıkolduğunaşüpheyoktur.RaufBey’ingörüşününyorumu niteliğinde olan bu sözlerin, gerekErzurumvegerekSivasKongreleribildirilerininyedinci maddesindeki yazılış şeklindenkaynaklandığına hükmedilebilir. Gerçekten debu maddenin yazılış şeklinde, belki demandacılıkta pek ileri giden ve sonu gelmemişpropagandalarıyla kamuoyunu bulandıranlarısusturmak ve belki bundan da çok, onlarıniddialarına cevap olacak bir özellik vardır.Maddemetni dikkatle okunur ve incelenirse nemanda ne de Amerika’nın mandaterliğiniistemekdüşüncesininyeralmadığıkendiliğindenortaya çıkar.Bu noktayı açıkça göstermek için,sözkonusumaddeyiaynenhatırlatmakisterim:

“Madde 7: Milletimiz çağdaş gayelerinbüyüklüğüne inanır; teknik, sınaî ve ekonomik

durumumuzu ve ihtiyacımızı takdir eder. Buitibarla devlet ve milletimizin hakimiyet vebağımsızlığıilevatanımızınbütünlüğükorunmakşartıyla altıncı madde de belirtilen sınırlariçinde, millîyetin gereklerine saygılı vememleketimizi ele geçirme emeli beslemeyenherhangi bir devletin teknik, sınaî ve ekonomikyardımınımemnunluklakarşılarız.Böyleadaletlive insanî şartları içine alan bir barışın bir anönce gerçekleşmesi, insanlığın güvenliği vedünyanın huzuru adına başta gelen millîgayemizdir.”

Efendiler, bu maddenin hangi noktasındamanda ve mandaterin Amerika olacağı görüşüvardır?Olsaolsa, “herhangibirdevletin teknik,sınaî ve ekonomik yardımını memnunluklakarşılarız” sözlerinden manda düşüncesiçıkaranlar olabilir. Ancak, mandanın anlam vegayesinin bu olmadığı bir gerçektir.Her zamanvebugünbile,buaçıklıkçerçevesindeyapılacakyardımları kıvançla karşılamaktayız vekarşılarız. Nitekim,Ankara - Ereğli ve Keller -Diyarbakırdemiryollarınınyapımı içinbir İsveç

firmasının; Kayseri - Sivas - Turhal hatlarınınyapımı için de bir Belçika firmasının teknik,sınaîveekonomikyardımınıseverekkabulettik.Söz gelişi, Ankara şehrinin ve diğer Anadoluşehirlerimizin bir an önce kurulupyapılmalarında olsun, öteki bütün kara vedemiryollarımızın, limanlarımızın yapımlarındaolsun, teklifte bulunacak yabancı sermayesahiplerinin yardımlarını severek kabul ederiz.Yeter ki,memleketimize sermaye getirecekleriniçeride ve dışarıda devlet ve milletimizinhakimiyet ve bağımsızlığı ile vatanımızınbütünlüğünü bozmaya yönelmiş gizli emelleriolmasın. Bu maddede yer alan, “Millîyetingereklerine saygılı ve memleketemizi elegeçirme emeli beslemeyen herhangi bir devlet”ifadesinden, Amerikan Devleti anlamınınçıkarılması da yersizdir. Çünkü, millîyetingereklerine saygılı dünya devletleri arasındayalnız Amerikalılar yoktur. Söz gelişi İsveçDevleti, Belçika Devleti aynı nitelikte devletlerdeğillermidir?Budevletlerdenherhangi birininmandaterliği de söz konusu olabilir mi? Bir deeğer dolaylı olarak Amerikan Devleti

kastedilmek istenseydi, “herhangi bir devletin”ifadesi yerine “bir devletin” kelimeleri veya hiçolmazsa sadece “devletin” kelimesi ileyetinilmesi gerekirdi. Bu bakımdan maddeninaçıkladığı şartlar çerçevesinde teknik, sınaî veekonomikyardımın iyikarşılanacağıhususununbütündevletleriçinsözkonusuaçıktır.

Efendiler, bu manda konusu üzerindekigörüşümün - bu görüş bundan önce yapılan veşu anda yüksek kurulunuzunda öğrenmişbulunduğu bunca yazışma ve tartışmalarımızlaortaya konmuştur - aylardan beri gece gündüzyanımda bulunan bir arkadaş tarafından hâlâanlaşılmamış olduğuna hükmedilebilir mi? OhaldeRaufBey,yaaslındabenimleaynıgörüştedeğildi veyahut aynı görüşte idi de, Sivas’ta,İstanbul’dan gelenlerle yaptığı konuşmadansonra görüş değiştirmiş oluyordu. Burasınıkestirmek bence güçtür. Şimdi biraz da RaufBey’idinleyelim.RaufBey,sözüneşöyledevamediyor:

“Ateşkes Anlaşması yapıldığı sıralarda,Almanlarınbarışanlaşmasınıimzaetmeyecekleri

sanılırken,İngilizbasınıbazısırlarıaçığavurdu.Bunun birinci bölümü, Almanya’nın barışanlaşmasını imza edeceği konusu idi. Bugerçekleşti. İkinci bölümü de Türkiye’ninbölüşüleceği konusu idi. Bu, çok şükürgerçekleşmedi.Bu bölümde,Konferansın aldığıkarar gereğince Kızılırmak’ın doğu tarafıErmenistan sayılarak Amerikan himayesineveriliyor. Belki Gürcistan ile Azerbaycan daAmerika’ya bırakılıyor, deniliyordu.Kızılırmak’ın batısındaki topraklar da, İzmir veİstanbul bunların dışında kalmak üzere, denizeçıkış yeri Antalya olarak Türkiye’yioluşturuyordu. Bu bölgenin kuzeyi, İtalyan veFransız,güneyideİngilizhimayeveyönetimineveriliyordu. İzmir’in işgali, bu açığa vurulansırların doğruluğunu ispata başladı. O halde,böylebirtehlikekarşısındamemleketimizekarşıen tarafsız durumda bulunan Amerika’nındesteğinikabulemecburuz.Benbugörüşteyim.”

RaufBey’indüşüncesinianlamakiçinbundansonradahaçokdevamedensözlerinidinlemeyebilmemgerekkaldımı?

Efendiler,pekuzunve tartışmalıolarakgeçenbu manda görüşmesi, taraftarlarını susturacakortalama bir çare bulunarak sona erdi. Hem debu çareyi teklif eden yine Rauf Bey oldu:“Amerika’da yıllardan beri aleyhimizdeyapılmakta olan olumsuz yöndekipropagandaların doğurduğu düşünce akımınıdüzeltmek için, her şeyden önce AmerikanKongresi’nden memleketimizi inceleyecek vegerçeği görecek bir hey’et davet etmek.” Buteklif oy birliği ile kabul edildi. Kongre,Başkanlık Divanı‘nın imzalarıyla bu yolda birmektup kaleme alındığını hatırlıyorsam da, bumektubun gönderilip gönderilmediğini pek iyihatırlamıyorum. Kaldı ki, ben bumektuba özelbirönemdevermişdeğildim.

Efendiler, sırası gelmişken kısaca şunubelirteyim: Belge olarak başvurduğum Kongretutanakları, Başkanlık Divan Kâtipliği’ndebulunan Afyonkarahisar temsilcisi Şükrü vemanda lehindeki konuşmalarını dinlediğimizHâmi Beyler tarafından tutulmuş ve HâmiBey’in yazısıyla, düzgün bir deftere, temize

çekilmiştir.

SivasKongresi’niBaltalamaTeşebbüsleri

Efendiler, Kongre 11 Eylül’de sona erdi. 12Eylül’deSivashalkınındahazırbulunduğuaçıkbir toplantı yapılarak bazı nutuklar söylendi.Kongre görüşmeleri sırasında, önemli olarakMeclis-iMeb’usanseçimlerininçabuklaştırılmasıve Meclis’in nerede toplanması gerektiğikonularınadokunuldu.Ancak,şimdiaçıklamayabaşlayacağımproblemler,Kongregörüşmelerinikısa kesmeyi gerektiriyordu. Bu son noktalarladaha sonra Hey’et-i Temsiliye meşgul oldu. 9Eylül 1919 günü, toplanmış olan bazı bilgilerKongre’ye şu şekilde açıklandı: “Eskişehir veAfyonkarahisar’daki İngiliz Kuvvetleri bir katdaha arttırıldı. General Miller, Konya’ya geldi.Konya Valisi Cemâl Bey ve Ankara ValisiMuhittinPaşakarşı koymaya çekiniyorlar.YeniKastamonuValisiAliRızaBey de, tıpkıCemâlBey türünden bir adammış. Pek sayınarkadaşların böyle durumlar karşısında şiddetlidavranma taraflısı olduklarını bildiğimden,hemen sert tedbirler alınmasını Fuat Paşa’danrica etmiştim. Fuat Paşa’da Kongre’nin

kendisine olan güvenine dayanarak, Kongreadına gereken bildiri ve girişimlerdebulunmuştur. Bu davranış tarzının yücekurulunuzca kabul edilmesini rica ediyor. FuatPaşa, valilere sert uyarılarda bulunuyor.Bölgelere yüksek rütbeli subaylardan millîkomutanlar tayin ediyor ve bu komutanlaramilletadınahertürlüyetkiverilmiştir”diyor.

Kongre teklifi kabul etti. Bundan sonra benaçıklamalaraşöyledevamettim:

“Buraya Galip Bey adında bir vali tayinedilmiş, geliyormuş. Ancak, bunun HarputValisi Galip Bey’mi, yoksa Trabzon ValisiMehmet Galip Bey mi olduğu anlaşılamadı.Fakatbizbaşkabirbilgieldeettik.MisterNowiladında bir İngiliz binbaşısı Bedirhanlılar’danKâmuran Celâdet ve Cemil Bey’lerle birlikte,yanında on beş kadar Kürt atlısı olduğu haldeMalatya’yagelmişveMutasarrıfBedirhanlıHalilBey tarafından karşılanmışlardır. Harput Valiside görünüşte bir posta hırsızının peşine düşmebahanesiyleotomobilleMalatya’yagelmiştir.Bumaksatla bunlara Adıyaman’daki müfreze de

verilmiştir. Maksatlarının Kürtleri, Kürdistankurulacağı vaadiyle aleyhimize çevirerek, bizekarşı suikast yapılmasına yöneltmek olduğuanlaşılmışvekarşıtedbirleredebaşvurulmuştur.Diyelim ki, valiyi ve diğerlerini tutuklatmakistiyoruz.MalatyaMutasarrıfıdaKürtaşiretleriniMalatya’ya çağırmıştır. Bu durum üzerine13’ncü Kolordu Bölgesinde faaliyete geçtik.Gereken tedbirler alınmıştır. Yarın akşamHarput’tan gönderilecek bir askerî birlikbozguncuları tepeleyecektir. Buradaki KolorduKomutanı da gereken tedbirleri almıştır.Malatya’ya ve öteki yerlere de gereken emirlerverilmiştir.”

Efendiler, Sivas Kongresi’nin hemen hemenbütün toplantı süresince, sinirlere gerginlikverecek nitelikte haberler almaktan gerikalmıyordum. Ancak, aldığım bütün bilgileriolduğu gibi Kongre hey’etine sunmaktayarardançoksakıncabuluyordum.Gördünüzki,şimdi açıkladığım üzere, gerçekten tehlikelisayılabilecek nitelikte olan Ali Galipmeselesinden de söz ederken dikkatli bir dil

kullanmayı tercih etmiştim. Bence, en önemlimesele, her türlü güçlük ve tehlikelere rağmen,Sivas Kongresi’nin sonuca ulaşan kararlarla,görüşmelerinibiranöncetamamlamışolmakvealınan bu kararları memlekette uygulamayagirişmekti. Bu isteğim yerine geldi. Bütünmemleketi içinealanmillî teşkilât tüzüğününvegenel kongre bildirisinin hemen bastırılarak heryere dağıtılması yoluna gidildi. Ancak,beklenenlerin dışında yeni olaylar karşısındakalındığından, Kongre sona erdiği halde,Kongre üyelerinin yeni gelişmeler kendinigösterilinceye kadar Sivas’ta kalmalarını uygungördüm ve gerekirse daha etkili olağanüstü birkongre toplamak için de hazırlık yaptım. AliGalip’in kaçması üzerine, kongre üyeleriniSivas’ta bekletmekten vazgeçildiği gibi, FeritPaşa Kabinesi’nin düşmesi üzerine olağanüstükongretoplanmasınadagerekgörülmedi.

AliGalipOlayı

Şimdi Efendiler, Millî Mücadele tarihimizdeönemli bir olay durumunda olan Ali Galipkonusuüzerindebirazaçıklamalıbilgivereyim:

Efendiler, dahaTemmuz başında,Erzurum’dabulunduğum sıralarda Celâdet ve KâmuranAliadlarında iki şahsın yabancılar tarafından, bolpara ile İstanbul’dan Doğuya gönderileceği,bunların yıkıcı propaganda ve aleyhtekışkırtıcılıkyapmaklagörevlendirildikleri;birikigün içinde hareket etmiş ve edecek olduklarıhaberi alındı. Bu haber üzerinde, bunlarındağdağaya meydan verilmeden gözetlenerekyakalanmaları gereğini 3 Temmuz tarihindeDiyarbakır’da 13.KolorduKomutanı‘na, ayrıcaKurmay Başkanı Halit Bey’e ve CanikMutasarrıfı‘nabildirdim.

20 Ağustos’ta 13’ncü Kolordu Komutanı‘naverdiğim emirde, adı geçen kimselerinİstanbul’dan hareket ettiklerinin bildirildiğini vealınacak tedbirler arasında, özellikle Mardinistasyonununsıkıbirkontrolaltındatutulmasının

uygunolacağınıyazdım.

Sivas Kongresi’nin ikinci günü, yani 6 Eylültarihinde, “Bedirhanlı ailesinden Celâdet veKâmuranileDiyarbakırlıCemilPaşazadeEkremadlarında üç şahsın, yanlarında, vaktiyleDiyarbakırilindealeyhimizdepropagandayapanbir yabancı subay bulunduğu halde silâhlıKürtlerinkoruyuculuğundaElbistanveAkçadağüzerinden Malatya’ya geldikleri, oradaMutasarrıf ve Belediye Başkanı tarafındankarşılandıkları”, 13. Kolordu’nun yazısındananlaşılıyor. 15. Kolordu Komutanı KâzımKarabekir Paşa’nın 3. Kolordu Komutanlığı‘nabununla ilgili olarak gönderdiği 6 Eylül 1919tarih ve 529 sayılı şifresinde verilen bilgide:“yabancı subayın, Türk, Kürt ve Ermeninüfusunu incelemek üzere, İstanbulHükûmeti’nin izniyle dolaştığını söyledikleri;Malatya’da bulunan süvari alayınınmevcudunun azlığı yüzünden bunlarıtutuklamaya cesaret edemediği bununla birliktehemen tutuklanmaları için İstanbul’abaşvurulduğu,13.Kolordu’danbildirilmiştir.Bu

adamların ne maksatla hangi görevle, nerelerigezecekleri konusunda bildiklerini HarputValisi’nden sordum”, denilmekte idi. HarputValisi Ali Galip Bey’dir. Bu adamların nemaksatlageldiklerini,3Temmuztarihindenberibilmekteyiz. Beş on silâhlı Kürd’e karşı birsüvari alayının mevcudu az görülmüş,tutuklanmalarına cesaret edilmemiş; asıl hayretverici olan özellik, bunların tutuklanması içinİstanbul’abaşvurulmuşolduğuhaberidir.

Buküçükveönemsizgibigörünennoktaları,ozamanki durum değerlendirmesinde, dikkatedeğer anlayış ve zihniyet farklarınınbulunduğunu göstermesi bakımındankaydediyorum.

Diyarbakır’da, 13. Kolordu Komutanı‘nıntutumu şüpheli görüldüğünden, doğrudandoğruya bu kolordunun Kurmay Başkanı‘na 3.KolorduKomutanı‘nın imzasıyla, 1 Eylül 1919tarihinde yazılan (kişiye özel) şifrede, ValiGalip, Malatya Mutasarrıfı Halil, Kâmuran,Celâdet ve Ekrem Bey’lerle beraber İngilizbinbaşısının mutlaka yakalanıp Sivas’a

gönderilmeleri için Elâzığ‘da bulunan 15.AlayKomutanıİlyasBey’inkendikomutasındaaltmışkadar atlı ve katırlı askerden oluşan birmüfrezenin en geç 9 Eylül’de Harput’tanMalatya’ya hareketi ile ilgili olarak ve işinkestirmeden bitirilmesi bakımından doğrudandoğruya tebligat yapıldığı bildirildi vemüfrezenin hemen hareketinin sağlanması ricaedildi.

8 Eylül’de, Sivas’tan da bir otomobille bazısubaylarıngönderileceğibilgisiverildi.

Diyarbakır’dan,KurmayBaşkanı‘nın7/8Eylül1919 tarihiyle bana gönderdiği şifrede şöyledeniyordu:

“Tutuklama ile ilgili isteği öğrendim. Buhususta Komutan Bey’in emir vereceğini hiçsanmıyorum. Çünkü askerî özelliklerinibiliyorum. Tarafımdan yapılacak tebligatı ise,yerine getirmekten çekinirler. Bu konudaİstanbul’la haberleşmekteyiz. Bu duruma görene yapılması gerekeceğinin tayini yüksekkararınıza bağlıdır. Şifre kaleminin 357

sayısıylaarzedilmiştir.

13.KolorduKurmayBaşkanı

Hâlit

Elâzığ‘dakiAlayKomutanı İlyasBey’den 13.Kolordu Komutanı‘nın emrine cevap olarakgelen 8 Eylül tarihli telgrafta da; “Kolordu’danaldığımemirüzerinehareketimgeribırakılmıştır.Kolordunun izni olmadan, buradan hareketetmekliğim uygun düşmeyeceğinden, hareketemrinin Kolordu’dan bildirilmesine lûtfenyardımcıolunuz”,denilmekteidi.

Hâlit Bey’e hemen verdiğim cevap, aynenşuydu:

7/8.9.1919

Bilinenşahıslarınalçaklıklarıortayaçıkmıştır.İstanbul Hükûmeti… bu alçaklığa ortaktır.Oradanemirvermek,vakitgeçirmemekgerekir.Komutanın kararsızlığa düşeceğine ihtimalveriyorsanız, zâtıâliniz, tarafımızdan Elâzığ veMalatya’daki alay komutanlarına yapılmış olantebliğatımızınuygulamasınıbildiriniz.Gerçektenlüzumvarsa,komutayıuygungördüğünüztümen

komutanlarından biri üzerine alsın! Ağırdanalma zamanı geçmiştir. Yapılanlarla ilgilicevabınızıbekliyoruz,kardeşin.

MustafaKemal

Alay Komutanı İlyas Bey’e de aynı tarihtebizzat şu emri verdim:“Malûm şahıslarınhainlikleri ortaya çıkmıştır. İstanbul’dakimerkezîhükûmetdebunlarınhainliğineortaktır.Kolordunuzkomutanıbukonuda izin istemiş vecevap alamamış olabilir. Bu bakımdan bumeselenin çözüme bağlanmasını zâtıâlinizdenbeklerim.

Cevabınızı bekliyorum, efendim. Malatya’dabu işi hallettikten sonra, gerekirse Sivas’ta bizekatılırsınız.MustafaKemal”,şifredışındakiimzada3.KolorduKurmayBaşkanıZekiBey’indi.

Malatya’da bulunan 12. Süvari AlayıKomutanı‘nı da 7/8 Eylül gecesi bizzat telgrafbaşına çağırmış ve görüşmekte idim. AlayKomutanı Cemâl Bey’den durumu ve kuvvetihakkında bilgi aldım. Gelenlerin yanlarındaki

silâhlı Kürtlerle beraber “on beş yirmi kişikadar” olduğunu, alayın damerkezde “ancakokadar kuvveti” bulunduğunu söyledi. Ben bukuvveti yeterli gördüm. Hattâ, Süvari ve topçualayınınyalnızsubaylarıyeterliolabilirdi.Nevarki, özel durumu ve maneviyatını anlamakistiyordum.

Bununüzerinetelgrafkonuşmasışöylegeçti:

“Ben: Vali Galip Bey, İngiliz binbaşısı,Kâmuran, Celâdet ve Ekrem Bey’lerin hepbirlikteustalıklıbir tertiplebugeceyakalanarakSivas’a gönderilmeleri zarurîdir. Durumunuzbunu yapmaya elverişlimidir? Size buradan veHarput’danyardımyetiştirilecektir.

CemâlBey:Valiyideberabermi?

Ben:Özellikle,evet.

Cemâl Bey: Arz ettiğim üzere durum vekuvvetim buna elverişli değildir. Kâmuran,Celâdet ve Ekrem Bey’lerin yakalanmalarıhakkında13.KolorduKomutanı ile haberleşme

yapıldı.Sonunda,durumunnezaketidolayısıyla,şimdilik tutuklanmalarının uygun olamayacağıhakkındaemirdeçıkmıştır”dedi.

Artık, bu zatın daha çok üzerine varılamazdı.“Kendilerine hissettirmeden sıkı bir şekilde gözhapsinde bulundurunuz. Kolordunuzdan emirgelecektir. Hareket ederlerse, ne tarafa doğrugittiklerini ve hangi araç ile hareket ettiklerinihemenbildiriniz”,talimatınıvermekleyetindim.

8Eylülgünü,CemâlBey’denşifreile;“bilinenşahısların hâlâ orada olup olmadıklarını ve gözhapsinde tutmak için alınan tedbirleringüvenirlik derecesini” sordum ve kendisine;“gündeikidefaraporvermesini”emrettim.

Hâlit Bey’e yazdığım telgrafa ertesi günü (8Eylül 1919) aldığım cevapta, Elâzığ‘daki AlayKomutanı İlyas Bey’e emir verildiği bildiriliyorvebuemrinbirkopyasıveriliyordu.

Kolordu Komutanı Cevdet Bey’de, İlyasBey’in52katırlı askerve ikimakineli tüfekle9Eylülsabahıhareketettiğinive10Eylülakşamı

Malatya’da bulunacağını bildirdi, 9Eylül tarihlibir şifresinde; “karşı koyma hareketlerininyoğun olduğu bir çevrede daha fazla faaliyetgöstermemek hususunda kendisini mazurgöreceğimi”desöylüyordu.

9 Eylül’de, İlyas Bey müfrezesinden başka,Aziziye’den iki süvari bölüğü, Siverek’tenMalatya’daki alaya bağlı bir bölük deMalatya’yagönderildi.

Vali Ali Galip’in ve Bedirhanlılar ile CemilPaşazâde’nin yaptıkları propagandanın etkisinikaldırmak için, Elâzığ ve Dersim bölgesi ileilişkisiolduğunubildiğimveKemah’tabulunanHâlet Bey’e (eski milletvekili), 9 Eylül’deElâzığ‘a hareket etmesini ve Haydar Bey’lebağlantı kurmasını yazdım.Ayın sonuna doğruorayavardı.

Van valisi bulunan Haydar Bey’de Elâzığvaliliği görevine başlamak üzere Erzurum’danyola çıkarılmıştır. Haydar Bey, 15. Kolordu’yabağlı olup, Mamahatun’da bulunan bir süvarialayı iledebağlantıkurarak,gereğindebualayı

Malatya’yadoğruhareketegeçirecekti.

Otomobille bazı subayların da Malatya’yagönderileceğikonusundabirkayıtvardı.

Gerçektende, arkadaşlarımızdanRecepZühtüBey görünüşte 3. Kolordu yaveri sıfatıyla vebenden aldığı özel talimatla, yanında başkalarıda olduğu halde, 9 Eylül’de otomobilleMalatya’ya hareket etti. Maalesef bindiğiotomobil, yolların bozuk ve çamurlu olmasıyüzündenKangal’dakırılmışve tamzamanındaMalatya’yayetişememişti.Kangal’dansonrakâharabavekâhhayvanla, gecegündüzyol alarakSivas’tan hareketinin dördüncü günü öğledensonra, Malatya’ya varabilmişti. Recep ZühtüBey’in verdiği raporlar, durumunaydınlanmasındaçokyararlıolmuştu.

Efendiler, 10 Eylül günü geç vakit şu telgrafıaldık:

Malatya,10.9.1919

Kişiyeözel

Hiçdurmayacaktır

Sivas’ta 3. Kolordu Komutanlığı‘na, MustafaKemalPaşaHazretleri’neözel:

1- 10.9.1919 saat 14.00’de olaysız olarakMalatya’yavarılmıştır.

2- Bilinen şahısların hepsinin de maalesefKâhta’ya doğru kaçtıkları, etraflı bilginin dahasonrasunulacağıarzolunur.

15.AlayKomutanı

İlyas

Aynı gün ve fakat, İlyas Bey’in telgrafındansonradaşutelgrafıalıyoruz:

Malatya’dan,10.9.1919

Çokacele

Sivas’ta 3. Kolordu Komutanlığı‘na MustafaKemalPaşaHazretleri’ne:

1- Harput Valisi ile Malatya Mutasarrıfı,İngiliz binbaşısı ve yardakçıları olan bellikimseler, 15. Alay’ın Elâzığ‘dan hareketini vekendilerinintutuklanacaklarınıhaberalıralmaz,bu sabah erkenden kaçmışlardır. BunlarınKâhta’daki Bedir Ağa’nın yanına gittikleri veoradan alacakları Kürtler’le burayı basmayageleceklerisöyleniyor.

2- Herhangi bir kötülüğe yeltendikleritakdirde, bunlar ve BedirAğa aşireti hakkındakovuşturma yapılması için Kolordu’dan emir

alınmıştır, izlerinde gidilmektedir, sonuç ayrıcaarzedilecektir.

3- 15.Alay Komutanı‘nın emrindeki kuvvetle,bu gün saat 14.00’teMalatya’ya geldikleri arzolunur.

12.SüvariAlayKomutanı

BinbaşıCemâl

Aynı tarihte yazılmış olan bu iki telgrafyanyana getirilerek incelenirse, dikkate değerbazı noktaların göze çarpmamasına imkânyoktur.

Süvari Alay Komutanı Cemâl Bey,tarafımızdan aldığı talimat üzerine bilinenşahıslarısıkıvegüvenlibirşekildegözhapsindebulunduracakvegündeikidefaraporverecekti.

Adı geçen kimseler, 10 Eylül günü sabaherkendenkaçtıklarıhalde,CemâlBeybubilgiyiancak, İlyas Bey müfrezesinin gelişinden veİlyasBey’inraporundansonrabildiriyor.CemalBey, kaçakların, İlyas Bey müfrezesininElâzığ‘danhareketinihaberaldıklarınısöylüyor.Oysa, telgrafhane Cemâl Bey’in gözetimialtındaydı.

Sonra, kaçaklarınKürtleri toplayıpMalatya’yıbasacaklarının söylendiğini de ekliyor. Bunoktalar,SüvariAlayKomutanıhakkındaşüphe

vekararsızlıkuyandırmaktadır.

Daha sonra alınan bilgilerden anlaşıldı ki,AliGalip ve arkadaşlarına 9 Eylül akşamı habergetirilmiş.AliGalip geceyi uyumadan hükûmetdairesinde geçirmiştir. 10 Eylül’de, yanlarındagötürmek üzere altı bin lira sayıp bir kenarakoyuyorlar ve kasaya konmak üzere de şusenediyazıyorlar:

“Mustafa Kemal Paşa ve adamlarının ortadankaldırılması masraflarını karşılamak üzere,bununla ilgili emre uyularak altı bin liraalınmıştır. 10 Eylül 1919 Halil Rahmi, AliGalip.”

İlyas Bey müfrezesinin Malatya’yayaklaşmakta olduğunun anlaşıldığı bir sırada,Süvari Alay Komutanı, subaylara Mutasarrıfınevini hedef gösteriyor. Mutasarrıfın evinisarıyorlar. Telefon tellerini kesiyorlar ve evibasıyorlar. Bu hareketin başladığını sezen HalilBey’in ailesi hükûmet dairesine haber veriyor.Hükûmette, para almakla meşgul olan vali,mutasarrıf ve arkadaşları, durumdan haberdar

olur olmaz, korku ve telâşla herşeyi unutupayırdıklarıparayıveyazdıklarısenedideolduğugibi bırakıyorlar; yanlarındaki adamları ilebirliktehazırbulunanatlarınabinerekkaçıyorlar.

Süvari Alay Komutanı‘nın ve Topçu AlayKomutanı‘nın, valinin geceyi hükûmetdairesinde geçirmekte olduğunu bilmediklerikabul edilemez. Mutasarrıftan çok valininyakalanmasının önemli olduğu da açıktı. Ohalde, belli kişilerin kaçmasına göz yumulduğubir gerçektir. En basit bir yorumla, bellikimselerin,yanlarındakibeşonsilâhlı jandarmaveKürtleçatışmaktanbüyükfenalıkçıkabileceğikuruntusuMalatya’dakileridolaylıyoldantedbiralmaya yöneltmiş ve onlara bu şahıslarıürküterek kaçırma yolunu benimsetmiştir,denebilir.

10 Eylül’de İlyas Bey’e verdiğim talimattabelirttiğimbaşlıcanoktalar:

1-Kaçaklarınhızlayakalanmaları;

2- Kürtlük akımına asla elverişli bir ortam

bırakılmaması,

3- Malatya’da, mutasarrıflığı JandarmaKomutanı Tevfik Bey’in üzerine alması; uygun,namuslu ve vatansever bir zatın da Harput’dahemenvalilikmakamınagetirilmesi,

4- Malatya ve Harput’taki hükûmetkuvvetlerini tamamen ele alarak vatan vemilletaleyhinehiçbirhareketemeydanverilmemesi,

5- Kaçaklara uyanların amansızca vemerhametsizceyokedileceğininilânıvenamusluhalkıngerçekdurumdanhaberdaredilmesi,

6- Millî varlığımızı tehlikeye sokacak olanyabancılarınaskerlerinedekarşıkonulacağınınbelirtilmesi ve gerekli düzen ve tedbirlerinalındığının”bildirilmesindenibarettir.

Efendiler, kaçakların, yakındaki veyaçevredeki aşiretlerden bir takım Kürtleritoplayabileceklerini, hattâ Maraş‘ta bulunanyabancı kuvvetlerdenbile yararlanabileceklerinikesin gibi kabul etmek lâzım geliyordu. Onun

içindealınmışolan tedbirlerivebu işeayrılmışolan kuvvetleri güçlendirmek gerekiyordu. Bumaksatla Sivas’tan, Malatya’ya 9 Eylül akşamıbir katırlı müfreze daha gönderildiği gibi, 3.Kolordueldengeldiğikadarkuvvetlerinigüneyeindirecek,13.Kolordutakipişiniyüklenecekvehainlere kıpırdayacak bir fırsat vermemek içinpeketkiliolmakgerektiğinden,Mamahatun’dakisüvari alayı da Harput yönüne doğru hareketettirilecekti.

Bu hususta 3., 13, ve 15. KolorduKomutanlarına gerektiği şekilde tebligat yapıldıveisteklerbildirildi.

Efendiler, verdiğimiz direktifler çerçevesindekaçakları takip ettirirken, bir yandan da elimizegeçen bazı belgeleri gözden geçirelim. Bubelgelerin, söz konusu olayı, Ali Galip’inteşebbüsünü ve İstanbul Hükûmeti’ninbayağılığını, her türlü açıklamadan dahamükemmel bir şekilde ortaya koyacağınızannettiğimden, onların olduğu gibi gözdengeçirilmesininyersizolmadığıgörüşündeyim.

Önce, Dahiliye Nâzırı Âdil Bey’le, HarbiyeNâzırı Süleyman Şefik Paşa’nın ortakimzalarıyla,ElâzığvalisiAliGalipBey’everilen3Eylül1919tarihlitalimatıbirlikteokuyalım.

Bundan sonra, Dahiliye Nâzırı‘nıngönderilecek kuvvet ve sarf edilecek paramiktarı ile ilgili olarak Bâbıâlî‘den çektiğitelgrafınıgörürüz:

906

İstanbul

Kendisitarafındançözülecektir

ElâzığValisiGalipBeyefendi’ye

İlgi:2Eylül1919,sayı:2.

Bildirilmiştir. Padişah’ın, hakkındaki yücebuyruğu bu gün çıkacaktır. Bu bakımdankesinlik kazanmıştır. Talimat şudur: Bildiğinizüzere, Erzurum’da, Kongre adı altında birkaçkişi toplanarak birtakım kararlar aldılar. Ne

toplananların, ne de aldıkları kararların birdeğeri ve önemi vardır. Ancak, bu durumlarülkeçapındabirtakımdedikodularayolaçıyor.Avrupa’ya da pek abartılarak yansıtılıyor.Bundandolayıda,kötüetkileryaratıyor.Ortadaönem verilmeye değer hiçbir kuvvet ve hiçbirolaybulunmadığıhalde,sırfbuabartmavekötüetkilerden endişeye düşen İngilizler’in, yakındaSamsun’a epeyce bir kuvvet çıkaracaklarıtahminediliyor.Hükûmetinheryereolduğugibisize de gönderdiği, bilinen genelgeye aykırıhareketler devam ederse, çıkarılacak yabancıkuvvetlerin Sivas’ı ve oradan daha dailerleyerek birçok yerleri işgal etmeleriihtimalden uzak değildir. Bu da, memleketinçıkarlarına elbette aykırıdır. Erzurum’datoplanan şahısların yakında Sivas’ta birleşerekyine bir kongre toplamak istedikleri, olaylarlailgilihaberleşmelerdenanlaşılıyor.Böylebeşonkişinin orada toplanmasından hiçbir şeyçıkmayacağıhükûmetçebilinmektedir.Nevarki,bunları Avrupa’ya anlatmak mümkün değildir.İşte bunun içindir ki, onların oradatoplanmasına meydan vermemek gerekiyor.

Bunu sağlayabilmek için, herşeyden önce,Sivas’ta hükûmetin tam olarak güveninikazanmış ve memleketin iyiliğine olan tebligatı,olduğu gibi yerine getirmeye azimli bir valibulundurmak gerekmektedir. Yüksek şahsınızıonun için oraya gönderiyoruz. Gerçi, Sivas’takongre toplamak isteyen birkaç kişiye engelolmak o kadar güç bir şey değilse de, yüksekdereceli sivil memurlarla, komutanların,subayların ve askerlerden bazılarının dabunlarla aynı düşüncede olmaları dolayısıyla,hükûmetinaldığıtedbirleriellerindengeldiğinceboşa çıkarmaya ve bilinen şahısları güçleriyettiğikadarkorumayaçalışacaklarıgözönündebulundurularak güvenilir bir iki yüz kişininyanınızda bulunması başarı sağlamabakımından uygun görülmektedir. Bundandolayı, daha önce yazdığım gibi oralardakiKürtlerden güvenilir yüz elli kadar atlıyıyanınıza alarak, oradan niçin gidildiğini hiçkimseye sezdirmeden, Sivas’a hiç kimseninbeklemediği bir zamanda vararak, vali vekomutanlığı hemen ele alacak ve sayıları azolmakla birlikte oradaki jandarma ve askeri iyi

kullanarak toplantıya meydan vermemişolacağınız ve orada bulunanlar varsa hemenyakalayıp, göz altında İstanbul’agönderebileceğinizaçıktır.Böylece,kazanılacakhükûmet nüfuz ve otoritesi, içeride macerapeşinde koşanları yıldırarak bir daha bu gibikötühareketlerinmeydanagelmesiniönleyeceğigibi, dışarıda da pek iyi bir etki yapacak,yabancılarınaskerçıkararakoralarıişgaletmekkonusundaki tasarılarından vazgeçmeleri içinhükûmetçe yapılacak müracaat ve teşebbüsleresağlambirdayanakoluşturacaktır.Zaten,Sivashalkının bazı tanınmış kimselerindenaraştırılarak elde edilen doğru bilgilere göre,halk bu politikacıların kışkırtmalarından, paratoplamak için yaptıkları baskılardan pek nefretetmiş.Buhareketlerinönlenmesi için,hükûmeteher türlü yardıma hazırdır. Orada derhaljandarmaya yazılacak, istenildiği kadar askerbulunacağı,bunlaranüfuzlukimselertarafındanözel olarak yardım edileceği haberverilmektedir. Bu şekilde, yeteri kadar vehükûmete kuvvetle bağlı jandarma birliğikurulduktan sonra, birlikte götüreceğiniz

süvarileri hoşnut ederek yerlerine göndeririz.İşte, alınacak tedbirlerbundan ibarettir.Bununkolaylıklavebaşarıylauygulanması,sadecesonderece gizli hareket etmeye bağlıdır. Sivas’atayininizden, hattâ o taraflara gideceğinizdenkendi aileniz içinde en çok güvendiğiniz bir tekkimseye bile bahsetmeyiniz. Sivas’a girinceyekadar, maksadınızı yanınızdakilere bilesezdirmeyiniz. Bu başarının temel şartıdır. Buitibarla, şimdilik ailenizi herhalde oradabırakarak, etraftaki aşiretleri teftiş için beş ongün kalacağınızı ailenize ve çevrenizdekiyakınlarınıza anlatarak, hemen yola çıkıp birgün öncesinden Sivas’a ansızın girmeye gayretetmelisiniz. Oraya vardığınızda, aşağıdakitelgrafı gereken kimselere gönderip, valilik vekomutanlığıelealarakhemenişebaşlamalısınız.Bir yandan da makine başında durumuBakanlığa bildirmelisiniz. Böylece, oradakişartlar belli olur olmaz, size yine makinebaşında tarafımdan gereğine uygun tebligatyapılacaktır. Bu şekilde işe başladıktan sonra,ne vakit uygun görürseniz ailenizi ve eşyanızıSivas’a getirtebilirsiniz. Yalnız şimdi orada

bulunan Reşit Paşa’nın valilik görevindenalındığı,yerinebirbaşkasınıngönderileceğihernasılsaduyularak,kendisitarafındanBakanlığabaşvurulmuş olduğundan ve adları bilinenkimselerin yakında Sivas’ta toplanmakistedikleri alınan haberlerden anlaşıldığından,boşuna bir dakika geçirilmeksizin bir an öncehareketle, oraya vaktinden önce ulaşmaya,gayretetmeniz,işingereğiolarakpekönemlivezaruridir. Bu durum karşısında, ne zamanhareket edeceğinizin ve ne kadar zamandaorayavarabileceğinizinbildirilmesigerekiyor.

Sivas’tailgilileregöstereceğiniztelgrafşudur:

Zâtıâlilerinin Sivas ve komutanlığına tayinleriMeclis-i Vükelâ (Bakanlar Kurulu) kararıylaPadişah Hazretleri’nin yüce buyruklarınasunulmuş ve gereği şerefle onaylanmışolduğundan, hemen hareketle, bu telgrafıSivas’taki sivil ve askerî memurlardangerekenlere gösterip, vali ve komutanlığıüzerinize alarak göreve başlamanız ve durumuhemenbildirmeniztebliğolunur.3.9.1919

Dahiliye Nâzırı ÂdilHarbiye Nâzırı

SüleymanŞefik

Ali Galip Bey bu telgrafa karşılık olarak,Malatya’dansondefaşutelgrafıveriyor:

Çok Acele ve gizli / Kendisi tarafındançözülecektir

DahiliyeNezareti’ne

Buayın14.günüyeterincekuvvetleeşkiyanınpeşine düşüp ve yakalanması için Malatya’danhareket edecek şekilde gerekli tedbirleralınmıştır. Tanrı‘nın yardımı ile çarpışmadanbaşarılı sonuç alınacağına güven buyurulsun.Yalnız yazıların cevapları ve gereklerigeciktirilmemelidir.

9.9.1919

ElâzığValisi

Bu telgraftan, 9-10 Eylül gecesini hükûmetdairesinde heyecanlar içinde ve sabaha kadaruykusuz olarak geçiren Ali Galip’in 9 Eylül1919 günü, henüz kahramanlığının üzerinde veTanrı‘nın yardımı ile çarpışmada başarıdan pekümitliolduğuanlaşılıyor.

Efendiler, bu olaydan ve bu belgelerdenhaberdar edilen sivil âmirlerdenDahiliyeNâzırıÂdil Bey’e, Komutanlardan da Harbiye NâzırıSüleyman Şefik Paşa’ya güvensizlik bildirentelgraflarçekilmesininuygunolacağıdüşünüldü.Halkındikkatiçekildi.

Sivas Valisi Reşit Paşa’nın telgrafına cevapveren Âdil Bey’in şu sözleri ne kadar garip veşaşırtıcıdır. Âdil Bey sözünü ettiğim telgrafı şucümlelerde bitiriyordu: “…. Elbette HalifeHazretleri’nin yüce buyruklarına uyma gereğinitakdiredersiniz!”

Efendiler, bir tesadüf eseri olarak bugörüşme

sırasında ben de telgrafhanede bulunuyordum.Bir aralık dayanamadım. Şu telgrafı yazıpçekilmeküzerememuraverdim.

DahiliyeNâzırıAdilBey’e

Milletin, Padişah’ına maruzatta bulunmasınaengel oluyorsunuz. Alçaklar, caniler!Düşmanlarla millete karşı haince tertipleregirişiyorsunuz. Milletin güç ve iradesini kabuletmekten âciz olduğunuza şüphe etmiyordum.Ancak, vatan vemillete karşı haince ve son birçırpınışla alçakça harekette bulunacağınızainanmak istemiyordum. Aklınızı başınızatoplayın. Galip Bey ve yardakçıları gibiaptalların verdikleri ahmakçasına ve asılsızsözlerekapılarakveMisterNowilgibimilletimizve vatanımız için zararlı olan yabancılaravicdanınızı satarak yaptığınız alçaklıkların,milletçe sorulacak hesabını göz önündebulundurunuz. Güvendiğiniz şahısların vekuvvetin sonunu öğrendiğiniz zaman, kendisonunuzla karşılaştırmayı unutmayınız. (10/11Eylül1919)

MustafaKemal

Bütün komutanlar da gerektiği şekildemüracaattabulundular.

12 Eylül’e kadar aldığımız raporlardan,kaçakların, 10-11 Eylül gecesini Raka’dageçirdikleri, 11-12 Eylül gecesini de Raka’nınyarım saat yakınındaki bir köyde, bir aşiretreisinin yanında geçireceklerinin anlaşıldığıbildiriliyordu.Bubilgi, 20., 15. ve13.KolorduKomutanları‘nabildirildi.

11Eylülve11-12Eylül’deMalatyaile telgrafbaşındayapılanhaberleşmeler,dahaMalatya’da,kesin emir ve talimat almış olan şahıslarınzihinlerinin daha henüz bir karışıklık içindebulunduğunugöstereceknitelikteidi.

Elâzığ‘dan gelen Alay Komutanı İlyas Bey,“Mutasarrıf Bey’in gönderdiği özel bir adamtarafından Vali Ali Galip ve Mutasarrıf HalilBey’lerin bazı şartlarla yerlerine dönmekistedikleri” bildirilmiş. “Memleketin selâmetiadına bunların bu şekildeki tekliflerini kabul

etmenin uygun olup olmadığı konusundakiemrinizi beklemekte olduğumuz arz olunur”demekteydi(11Eylül)

Bunun arkasından İlyas Bey, 11/12 Eylülgecesi yine telgraf başına gelen Süvari AlayKomutanı Cemâl, Mutasarrıf Vekili Tevfik,Topçu Alay Komutanı Münir, JandarmaYüzbaşısı Faruk, Baytar Binbaşısı Mehmet veElâzığ‘dan gelen Alay Komutanı İlyas Beyleradınaşunlarıyazdırdı:

Malatya’dan İlyas Bey, güvenilir bir kimseolan Jandarma Yüzbaşısı Faruk Bey’den birazöncealınanbilgileraşağıdaverildiğigibidir;

Faruk Bey, Kâhta ve çevresinde takipte,Malatya’ya beş saat uzaklıktaki Raka köyündeKürtlerin toplandıklarını, şimdi Mutasarrıf ilearkadaşlarının orada bulunduklarını, Siverek’ekadar uzanan bölgedeki aşiretlerin birbiriardınca buraya gelmekte olduklarını; Dersimaşiretlerine varıncaya kadar Kürtlük adınaçağırıldıklarını, Mutasarrıf ’ın plânına uyularakönce Malatya’ya saldırıp tamamıyla

yağmaladıktan sonra, bütün kuvvetleri ileSivas’a doğru yürüyeceklerini, Malatya’dabulunan Türkleri öldüreceklerini vesüreceklerini, Dersimlilerin de aynı zamandaHarput’a yürüyeceklerini bildiriyor. Çünkü,MutasarrıfınMalatya’dangitmesiKürtlükadınakendilerine karşı büyük bir aşağılama vehakaret olarak sayılıyormuş. Vali böyle biryağmayavekatliamataraftarverazıolmadığını,ancak, Mutasarrıfın düşüncesine de engelolamayacağını bildirmiştir. Malatya’yaçarpışarak girdikleri zaman Kürt bayrağıçekileceğiniveyanlarındaki İngilizbinbaşısıdaUrfa’da bulunan İngiliz tümeninin hareketehazır olduğunu bildirmişse de, Hacı BedirAğa’nın bunu kabul etmediği ve aşiretlerin,Malatya’nın Kürdistan sayılıp Malatya’da Kürtbayrağı çekilmesinde direndikleri, dün akşamMalatya’yadönmekisteyenvaliyibırakmadıklarıabartılmadanarzolunur.

Şartlarıaşağıdadır:

1-Valininyerinedönmesi,

2- Mutasarrıfın eskiden olduğu gibi yerindekalması,

3-Elâzığ‘dangelenaskeringerigönderilmesi,

4- Vali, yüz silâhlı Kürtle Malatya’ya girdiğizaman huzurun sağlanması ve Sivas’a doğruyürümesi,

5- Aşiretlerden alınan yedi tüfekle birtabancanıngeriverilmesi,

İlyasBey’eşunuyazdım:

11.12.1919

Malatya’daİlyasBeyefendi’ye

1- Verdiğiniz bilgiler hey’etimizce dikkatealındı. Zatıâlinize şartlar ileri sürenlerkimlerdir?Böylebirilişkiyegirişmekasladoğrudeğildir. Hainlikleri ortaya çıkan vali,mutasarrıf ve yardıkçılarının yakalanmaları,kışkırtmaya çalıştıkları bazı gafil kimselerin deuyarılması söz konusudur. Bunun için bütün

şiddeti ile karşı koymak gerekir. 13., 15. ve 3.Kolordu Komutanları şu dakikada telgrafbaşında, alınacak ortak tedbirikararlaştırmaktadırlar.Eldeedilebilenkuvvetlerher taraftan harekete geçirilmiştir. Oradaalınması gereken tedbirlerin zâtıâliniztarafından sükûnet ve ciddiyetle alınmışbulunduğuna güvenimiz tamdır, O bölgedebulunan bütün telgrafhanelerin tutulması veMutasarrıf Vekili Tevfik Bey kardeşimizin dehükûmetingüçveotoritesinienüstünbirşekildegöstermesidikkatealınmalıdır.

2-ŞuandaAnadolu’nunbütünmerkezlerindenZâtışâhâne’ye, yapılan hainlik bildirilmektedir.Oradadaaynışekildehareketedilmelidir.

3- İngiliz binbaşısının sözleri blöftür. Kürtlerbirleşip toplanabilseler bile, asker kuvvetikarşısında ne dereceye kadar başarıgösterebileceklerinitakdirbuyurursunuz.

4-BedirAğa’yı,KevenAşiretinin reislerini vebu haince hareketlere karşı olan diğer beyleritarafınızaçekmeyeçalışmanızuygunolur.

5-Adıyaman’dan hareket eden süvari bölüğüile, Siverek ve Diyarbakır’dan hareket edenbirer taburla bağlantınız var mı? Nerelerevardılar?

TelgrafhanedebulunanKongreHey’etiadına,

MustafaKemal

Gerçi, kongre toplantı halinde değildi vetelgrafhanede bulunmuyordu. Fakat maneviyatıkuvvetlendirmek için, Kongre Hey’eti ile ilgiligöstermeyi uygun buldum ve imza olarak,yalnız “Kongre Hey’eti” diye aynı nitelikteayrıcabirtelgrafdayazdım.

Bu telgrafıma ek olarak, Urfa’da, Antep’te,Maraş‘ta bulunan ve sayıları pek az yabancıkuvvetlerini bildirerek “size bir yabancıtümenindenbahsedenlerinsözlerivatanvemillethainlerinin yalanını aktararak maneviyatınızıkırmakalçaklığından…“dırdedim.

İlyas Bey, telgrafıma verdiği cevapta; “birsaldırı halinde, şiddetle karşı konulması kesinolarakkararlaştırılmıştır”dediktensonra;“eldekikuvvet,Malatya’yıuzunbirsüreKürtsaldırısınakarşı savunmaya yeterli değildir. Bunun içinelden gelen hızla yardımcı kuvvetlergönderilmesine emir buyurulması bir kere dahaizninizleistenir”dedi.

İlyas Bey’e, gereğinde bir şey bildirebilsindiye, telgrafhanede bir subay bırakarak, önemliolanişininbaşınadönmesiniricaettim.

İlyas Bey tarafından 12 Eylül’de çekilen birtelgrafı,subaylarınızvememurlarınıziçinçeşitlibakımlardan yararlı olacağı düşüncesiyle,olduğugibibilginizesunacağım:

Malatya,12.9.1919

Sivas’ta3.KolorduKomutanlığı‘na

Halep’teki İngiliz ordusuna bağlı albayrütbesindeMösyöP.Peel(Pîl)adındabirİngilizsubayı, bugün 12.9.1919 tarihinde öğle üzeriMalatya, Harput ve Diyarbakır bölgelerinde,bölgenin ileri gelenleri, sivil ve askerîmemurlarlagörüşmekteolduğunu,kaçakMisterNowil’ingöreviileilgilibirşeybilmediğinivebukonuda İngiliz Hükûmeti’nin kesinlikle bilgisiolmadığını ve böyle bir propagandacı subayınburalarda gezmesini kabul edemeyeceğini veaşiretler içerisinde derhal buraya getirilmesiiçin kendisine emir verileceğini söyledi. Eğer

haince bir amaçla buralarda dolaştığı kanısınavarırsa, tutuklu olarak Halep’e göndereceğiniekledi. ValiGalipBey’i de kendisiyle görüşmeküzere, hayatının korunması hususunda,kendisine güvence vererek buraya davet etmeisteğinde bulundu. Bu hususta, üst makamdanadı geçenin buraya gelebilmesi için emiralmadan gelmesinin mümkün olamayacağını,bunun için ilgili makamlara başvuracağımı dasöyledim. Bu izin emrinin hızla bildirilmesi içinaracı olmamı rica etti. Kendisi, “yüksek siyasîgüvenilir” adıyla anılırmış. İstanbul Hükûmetionu tanırmış. Burada iki gün kaldıktan sonraHarput’a gidecekmiş. Giriş belgesi yoktur.Kendisine,saygıdeğerbirmisafirolduğuveözelbir saygı gösterileceği söylenmiştir. Valiyiburaya getirtmesine ve bu kişinin Harput’adoğru seyahat etmesine izin verelim mi?Bildirilmesi. Sivas’tan iki subayın şimdi geldiğibildirilir.

15.AlayKomutanı

İlyas

Butelgraftasözkonusuedilenkonulardanasılhareket edileceğini gösteren görüşlerimiz, şuşekildekısacabildirildi:

Tel

Sivas,12.9.1919

Çokacele

Malatya’da15.AlayKomutanlığı‘na

İlgi:12.9.1919.

1-Kimolursaolsun,girişbelgesiolmayanbiryabancı subayın Osmanlı ülkesinde işi yoktur.Kendisine büyük bir nezaketle, fakat askerce,kesin bir tutumla durumu bildiriniz ve geldiğiyere hemen dönmesini isteyiniz. Memlekettençıkıncaya kadar da ileri gelen kimseler vememurlarla hiçbir siyasi temasa gelmemesi içinyanınayetenekli,uyanıkbirsubaykatınız.

2- Kaçak valinin vatan hainliği ilesuçlandığını, ele geçince yakalanarak kanununadaletlipençesine teslimedileceğini,bukonudabaşka bir şey yapma imkânı olmadığını ayrıcaanlatırsınız,efendim.

MustafaKemal

Efendiler,alınantertipvetedbirlerveözelliklegösterilen sertlik ve şiddet sayesinde,Ali GalipveHalil Beylerin ayartmaya çalıştıkları aşiretlerdağılmış, ümitsizliğe düşen Ali Galip, önceUrfa’ya oradan da Halep’e kaçmıştır. MisterNowildegözaltındarahatçaElbistanüzerindengitmiştir. Ötekiler de, birer yolunu bularakkaçmışlardır.Busafhalarıdahaçokaçıklamaktabir yarar görmüyorum. Bu konudasöylediklerime ek olarak yayınlanacakbelgelerinokunmasından,bugünvegelecekiçindersolabileceknoktalarçıkarılacağınıumarım.

HainlerleİşbirliğiYapanFeritPaşaKabinesi’neHücum

Efendiler, bilginize sunduğum belgelerigördükten sonra, zannederim Ali Galiptarafından yapılan faaliyetin Padişah’ın ve FeritPaşa Hükûmeti’nin ortak bir faaliyeti olduğunaşüphe ve tereddüt edenler kalmaz.Bu hainliğinortak elebaşılarına karşı nasıl bir durum almakgerektiği bellidir. Ancak, buna karşı yapılacakfaaliyette,eldengeldiğinceaçıktanaçığahareketetmekten vazgeçmek ve o günün gereğindenolmaklabirliktefaaliyetgücünüçeşitlihedeflereyöneltmekten sakınarak, bir noktada toplamakihtiyatlı bir davranış olurdu. Biz de hücumahedefolarakyalnızFeritPaşaKabinesi’ni tespitettik ve bu Ferit Paşa Kabinesi’nin Padişah’ıolaylardan haberdar etmeyip aldatmakta olduğutezinituttuk.Padişah,durumuöğrenecekolursa,kendisini aldatanlara layık oldukları işlemiuygulayacağına güvenimiz olduğunu ilerisürdük. Hükûmetin ortaya çıkmış olan cinayetiüzerine, kendisine güven duyulmaması doğalolduğundan, gerçeklerin yalnız ve ancak

doğrudan doğruya Padişah’a arz edilmesi iledurumun düzeltilebileceğini, faaliyetlerimiz içinhareket noktası olarak kabul ettik. Budüşünceyle, Eylül’ün 11. günü, Padişah’açekilmek üzere telgraf hazırlandı. Bu telgrafta,tahmin buyuracağınız üzere, zamanın gereğiolan birçok basmakalıp sözler içinde:“Hükûmetin silâh zoruyla kongreyi basmayoluna giderek Müslümanlar arasında kandökülmesine sebep olacağı, Kürtleriayaklandırmak şekliyle vatanı parçalatmakplânınıparakarşılığındayüklenmişolduklarınınbelgelerle açığa çıktığı, hükûmetin bu işlerdeâletolarakkullandığıadamlarınperişanedilerekkaçmaya mecbur edildiği, yakalandıklarıtakdirde kanunun pençesine teslim edilecekleri,bu cinayetleri hazırlayan Dahiliye ve HarbiyeNâzırları vasıtasıyla da, emredip uygulatanİstanbul Hükûmeti’ne milletin güvenininkalmamış olduğu bildirildikten sonra, namuslukimselerin oluşturduğu yeni bir hükûmetinkurulması, bu casus şebekesi hakkında hızlakanunî soruşturma yapılarak suçlularıncezalandırılması isteniyor; âdil bir hükûmet

kuruluncayakadar, İstanbulHükûmeti ilehiçbirhaberleşme ve ilişkide bulunmamaya kararvermiş olan milletten, ordununayrılamayacağını, olayın içyüzünü bilen ve oçevrede bulunan biz kolordu komutanları arzamecburolduk”deniyordu.

İşte bu telgraf örneğinin bütün kolordularcaİstanbul’a çekilmesinin uygun olacağıdüşünüldü. 11 Eylül günü telgraf başındakolordukomutanlarınaşutalimatıverdim:

“Şimdibirörnekvereceğiz.Buörneğin3.,15.,20., 13 ve 12. Kolordu Komutanları‘nın ortakimzalarıyla çekilmesini uygun görüyoruz.Okuduktan sonra diğer komutanlarla aynızamandaçekmekiçinbekleyiniz.”

KopyeSadrazamlıkYüksekKatına

“Şimdi doğrudan doğruya kutsalBaşkomutanımız, şanlı Halife’miz Efendimiz’eönemli bir arzda bulunmak mecburiyetindeyiz.Engellenmemesini rica eder, aksi takdirdebundan doğacak ağır sonuçlarınsorumluluğunun yalnızca yüksek şahsınıza aitolacağınıarzederiz.12.Kor.,13.Kor.,20.Kor.,15.Kor.,3.Kor.”

Yapılacak önemli maruzat, yukarıda bildirmişolduğum üzere, padişaha çekilen telgraftayazılanlardanibaretti.

Eylülün 11. günü ve özellikle 12/13 gecesi,her tarafta, kolordu komutanları telgrafmerkezlerine gelerek kararlaştırıldığı şekildeİstanbul’la haberleşmeye çalışıyorlardı. Fakat,Sadrazam ortadan kaybolmuş gibiydi. Cevapvermiyordu.Bizde,telgrafbaşında,Sadrazamıntelgrafları alıp vermesi için baskıdabulunuyorduk. İstanbul merkezindeki telgrafmemurlarıileyapılanuzunçekişmelerdensonra,birtelgrafmemuruşubilgiyiverdi:

“Sadrazam Paşa’ya yazılanlar telefonlasöylendi. Alınan cevapta: Telgraf metniSadrazam Paşa Hazretleri’ne arz olundu.Bildireceklerimaruzatları,gereğincetelgraflaarzolunmalıdır. Gelen telgraflar da şekline uygunolarak Padişah’a takdim edilir, buyurduklarınıMüdürBeysöylüyor,efendim.”

Bunun üzerine, gece yarısından sonra saat4.00’te Sivas telgrafhanesine çekilmek üzere şutelgrafgönderildi:

11/12.9.1919

SadrazamFeritPaşa’ya

Vatan vemilletin haklarını, kutsal varlıklarınıayakaltınaalarak,PadişahHazretleri’ninyücepadişahlık şeref ve haysiyetlerini çiğneyerek,gafilce birtakım hareket ve faaliyetlerdebulunduğunuz ortaya çıkmıştır. Milletin,Padişahımızdan başka hiçbirinize güvenikalmamıştır. Bu sebeple, durum ve dilekleriniancak Padişah Hazretleri’ne bildirmekzorundadır. Hükûmetiniz, yasal olmayan

hareketlerinin ağır sonuçlarından korkarak,milletilePadişaharasınaartıkengelçekiyor.Bukonudaki direnmeniz daha bir saat sürerse,millet kendisini her türlü hareket vefaaliyetlerindeserbestsaymaktahaklıbulacaktırve bütün vatanın yasal olmayan hükûmetinizlekesin olarak ilgi ve bağlantısını kesecektir. Busonuyarımızdır.Bundansonramilletin tutacağıyol burada bulunan yabancı subaylararacılığıyla, İtilâf Devletleri temsilcilerine deayrıntılıolarakbildirilecektir.

GenelKongreHey’eti

SivasTelgrafMüdürlüğü‘nedeaynızamanda,telefonlaşuemirverildi:

“Kongremizden seçilen bir hey’etletelgrafhaneye gönderilecek bir telgrafımızındoğrudandoğruyaMâbeyn-iHümâyûn’a(SarayGenel Sekreterliği) çekilmesine İstanbul’caengel olunduğu bildiriliyor. Bir saat içindetelgrafın çekilmesine izin verilmediği takdirde,İstanbul’la bütün Anadolu telgrafhaberleşmelerini kesmeye mecbur olacağımızı

üstünüzebildiriniz.”

GenelKongreHey’eti

Kolordu Komutanlarına da aşağıdaki genelduyuruyapıldı:

Sivas,11-12/9/1919

20.KolorduKomutanlığı‘na

15.KolorduKomutanlığı‘na

134.KolorduKomutanlığı‘na

3.KolorduKomutanlığı‘na

Kongre’nin Padişahlık yüce katına olanmaruzatına İstanbul’da TelgrafBaşmüdürlüğü‘nceengelolunmuştur.Birsaatlikbir sürede Saray’a yol verilmezse, bütünAnadolu’nun İstanbul’la haberleşmesininkestirileceği cevapolarakadı geçenmüdürlüğebildirilmiştir. Kongrenin bu doğal isteğineolumlu cevap alınmadığı takdirde, bildirilme

anından başlayarak Ankara, Kastamonu,Diyarbakır telgraf merkezleriyle Sinop’takitelgraf haberleşmelerinin durdurulması, yanikongreileilgilihabervebildirilerdışındahiçbirtelgrafın İstanbul’a geçirilmemesi veİstanbul’dandakabuledilmemesi;BatıAnadoluile haberleşmemize engel olmayacaksa, GeyveBoğazı yönündeki hattın da tutulması veyageçici olarak kesilmesi ve yapılan işlerinsonuçlarınınbildirilmesiricaolunur.

Bu talimatın yerinegetirilmesine engel olacaktelgrafmemurları, bulundukları yerlerdederhalDivan-ı Harb’e verilerek haklarında en ağırceza uygulanacaktır. İşbu bildiri gereğininyerinegetirilmesi20.,15’nci,13.ve3.KolorduKomutanlarından rica edilmiştir. Alındığınınbildirilmesi.

Sivas’taGenelKongreHey’eti

Bu telgrafla verilen talimat daha sonrakitelgraflarladatamamlanmıştır.

11-12Eylülgecesiyapılmışolangeneltebliğe

ekolarakşuricadabulunuldu:

Bu gece sonuç elde edilinceye kadar bütünkomutanlarla sivil idare âmirlerinin ve ilgilihey’etlerin telgrafhaneden ayrılmamaları ricaolunur.

GenelKongreHey’eti

Telgrafhaneleredeşuuyarıdabulunuldu:

Ektir: Bu tebligat gereğinin yerine getirildiğihaberiKongreHey’eti’nce öğrenildikten sonra,yine aramızda haberleşmeye devamedileceğinden telgrafhanelerde adambulundurulmasıricaolunur.

KongreHey’eti

İstanbul’dakiHükûmetleİlişkiyiKesmeKararı

İstanbul’unkendilerinetanınanbirsaatliksüreiçinde, Sara’ya telgraf bağlantısı vermeyeceğianlaşılıyordu. Bu sebeple, 12 Eylül 1919 günübütünkomutanlaraşugenelduyuruyapıldı:

Örneği aşağıya çıkarılmış olan telgraf, GenelKongre Hey’eti tarafından bir saate kadarSadrazamaçekilmişolacaktır.Buitibarla,sizdehemen bu esas ve nitelikte birer telgraf çekinizvehemenbildiriniz,efendim.

GenelKongreHey’eti

Saat beşte Sadrazam’a, “bilgi için” diyegönderilenveaynızamandabütünkomutanlaraveillereyapılanbildirişundanibarettir:

1- Hükûmet, milletin sevgili Padişahına olanmaruzat ve bağlantısını kesmekte ve ortayaçıkan haince hareketlerine devamdadirendiğinden, millet de yasal bir hükûmet işbaşına geçinceye kadar, İstanbul Hükûmeti ile

olan yönetim ilişkilerini ve İstanbul ile yapılanher türlü posta, telgraf, haberleşme veulaştırmalarını kesmeye karar verilmiştir.Bölgelerindeki sivil memurlar, askerîkomutanlarla, işbirliği yaparak bu konuyusağlayacak ve sonucu Sivas’taki Genel KongreHey’etinebildirilecektir.

2-Butebligatbütünkomutanlaravesivilidareâmirlerinegönderilmiştir.

GenelKongreHey’eti

12.9.1919

MilletvekillerininSeçimiİleMeşgulOlunmayaBaşlanması

Efendiler,ayın12.günüİstanbulHükûmetiilegenel olarak haberleşme ve bağlantı kesildi.Bunlarındışındakalanbazıyerlervebuyerlerleolantartışmalarımızıayrıcaaçıklayacağım.Fakatizin verirseniz, bundan önce daha önemlisayılması gereken bir konu üzerinde bilgisunayım.Yüksek kurulunuzca da bilinmektedirki, Ferit Paşa Hükûmeti milletvekillerininseçimleri için görünüşte bir emir vermişti.Ancak, içindebulunduğumuz tarihekadar,yaniAnadolu’nun İstanbul’la bağlantısını kestiği 12Eylül gününe kadar, bu emir uygulanmamıştı.Son durum üzerine, en önemli meselenin,milletvekillerininseçiminibiranönceyaptırmakolacağını takdirbuyurursunuz.Bubakımdan13Eylülde derhal bu konu üzerine de eğilindi.Uzun açıklamalar yapmaktansa, bildirdiğimtarihte verilen ilk genel talimatı, olduğu gibibilgilerinize sunmayı daha yararlı buluyorum.Tebligatşudur:

13.9.1919

Tel.

Balıkesir’de 14. Kolordu, Konya’da 12.Kolordu.,

Diyarbakır’da 13. Kolordu, Erzurum’da 15.Kolordu.,

Ankara’da,20.kolordu,Bursa’da17.Tümen.

Çine’de58.Tümen,Bandırmada61.Tümen.

Komutanlıklarına ve 61.Tümen AracılığıylaEdirne’de

I’nci Kolordu, Niğde’de 11. TümenKomutanlıklarına,

İllere,BağımsızSancaklara,Belediyelere.

(Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti MerkezKurullarına)

İstanbulHükûmeti’nintuttuğuvetakipetmekteolduğu gericilik yoluna ve yaşamakta

olduğumuz günlerin büyük korku vetehlikelerine karşı haklarımızı savunmak vevarlığımızı korumak için Millî Meclis’inseçilmesini ve toplanmasını sağlamak veçabuklaştırmakbugününenönemligörevidir.

İstanbul Hükûmeti, milleti aldatarakmilletvekillerinin seçimini aylarca ertelemişolduğu gibi, son zamanda vermiş olduğu seçimemrini de türlü sebeplerle savsaklamakta vegeciktirmektedir. Ferit Paşa’nın, Toros’unötesindeki illerimizden vazgeçtiği BarışKonferansı‘na vermiş olduğu notadananlaşılmış,Aydın iliüzerindeYunanlılar’lasınırtespitine kalkışması, oradaki işgali oldu bittihalinde bir ilhak olarak kabul etmiş olduğunadelil sayılmış ve memleketin işgal edilen başkabölgeleri için de bunlara benzer gafilce vehaince siyasetiyle memleket ve milletiparçalayacağı kesinlikle anlaşılmıştır. MillîMeclis’in toplanmasından önce barışanlaşmasına imza koyarak milleti bir oldu bittikarşısında bulundurmak niyetinde olduğuanlaşılmıştır.Buitibarla,GenelKongre,orduyu

vemilletiuyanıkolmayadavetederekaşağıdakikonuların en kısa zamanda yerinegetirilmesini,milletin hayatî konusu olarak kabul eder vebildirir:

İlk olarak- Seçim hazırlıklarının yürürlüktekikanunda yer alan en kısa zamanda yapılıptamamlanması için Belediyeler ile Müdafaa-iHukuk Cemiyetleri yoğun bir faaliyet içinegirmelidir.

İkinci olarak- sancaklardan çıkarılacakmilletvekilisayısıoralarınnüfusdurumunagörehemen tespit edilerek Hey’et-i Temsiliye’ceşimdiden bildirilmelidir. Adaylar konusu dahasonrakihaberleşmelerdeelealınacaktır.

Üçüncü olarak- Seçim hazırlakları yapılırkengerek seçimler sırasında gecikmeye yol açacakengellerin şimdiden düşünülerek ortadankaldırılması ve hiçbir gecikmeye meydanverilmeyerek seçimlerin en kısa zamandasonuçlandırılması.

Bu kararı, bölgenizdeki bütün Belediye ve

Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’ne bildirerek,gereğinin hemen yerine getirilmesine yardımcıolmanızricaolunur.

Hey’et-iTemsiliye

“Memleketi, başvurulacak biryerden yoksun bırakmamak içinFerit Paşa Hükûmeti inadındadevam ediyordu. Bilindiği gibi budurum hükûmet düşünceye kadarsüregeldi. Memleketi günlercebaşvurulacak bir yerden yoksunbırakmak elbette büyük sakıncalardoğururdu. Bundan dolayı, öncefikir sormak üzere, sonra da bazıitirazlara aldırmadan emir şeklindebildirdiğimiz kararları Eylül’ün13/14. gecesi şu şekilde tespit etmişvekalemealmıştık.

Kongrece alınması düşünülentedbirleri gösteren suret aşağıdaarzedilmiştir: bu konudaki yüksekgörüş ve düşünceleriniz alındıktan

sonra, genel kurulca görüşülerekuygulamaya konacaktır. 15.9.1919günü öğleye kadar cevabınızıbekliyoruz,efendim.

Millî dâvâyı haince bir saptırma veyorumla olduğundan başka türlügöstererek millî teşebbüs vefaaliyetlerimizi yasallık dışı ilâneden, milletin Saltanat ve Hilâfetmakamına karşı duyduğu sonsuzbağlılığını bütün haklı ve kanunîaraçlarla ispata çalıştığımız halde,padişahilemilletarasındabirengelperdesi oluşturan ve halkı birbirialeyhinde silâhlandırıp öldürmeyesürükleyerek bunun kışkırtılacağınıyapan İstanbul Hükûmeti ileilişkilerini kesmek mecburiyetindekalan Genel Kongre Hey’eti,aşağıdaki kararları zâtıâlilerinebildirmeyigörevsayar.

1- Padişah Hazretleri’nin yüce adına veyürürlükteki kanunlar çerçevesinde devlet işleri

eskiden olduğu gibi yürütülmeye devamedilecektir. Irk ve mezhep ayrılığı gözetilmedenhalkın canı, malı, namusu ve her türlü haklarıgüvencealtındabulundurulacaktır.

2- Devlet memurlarının, kendilerine verilmişolan görevleri milletin meşru dâvâsına uygunbir şekilde yürütmeleri doğaldır.Aksi takdirde,görevdenkaçınanlarınmazeretleribiristifagibiişlemgörerek,yerlerineuygungörülenkimselervekilolarakgetirilecektir.

3-Görev sırasında Millî Dâvâ ve akıma tersdüşen davranışları görülecek ve tespit edilecekmemurlar, din ve milletin selâmeti adınakesinlikleveşiddetlecezalandırılacaktır.

4-İstifaetmişmemurlardanvehalktanherkimolursa olsun, millî kararlar aleyhinde kışkırtıcıve bozguncu hareket ve telkinlerde bulunanlardaşiddetlecezalandırılacaktır.

5-Memleketvemilletinselâmetvesaadeti,hakveadalet, ülkedegüvenvehuzurun sağlanmasıile mümkündür. Bu konuda gereken her türlü

tedbirinalınması kolordukomutanlıklarıyla valivebağımsızmutasarrıflardanbeklenmektedir.

6- Millet isteklerinin, Zâtışâhâne’ye arzı veduyurulması başarılıp da milletin güven vedesteğini kazanmış meşru bir hükûmetkuruluncaya kadar, haberleşme merkezi,Sivas’taGenelKongreTemsilHey’etiolacaktır.

7- Bu kararlar, bütün millî teşkilâtmerkezlerinegönderilecekveilânedilecektir.

MustafaKemal

YapılanİtirazveEleştiriler

Efendiler, bilginize sunduğumuz bu sonbildirimizüzerine,kısmenhafif fakatkısmendeoldukça şiddetli itirazlara, direnmelere, hattâkarşı faaliyetlere ve tehditlere uğradık. Karşıkoymalar ve eleştiriler yalnız son bildirimizhükümlerine de bağlı kalmadı. Bu bildiridolayısıyla daha başka noktalara da sıçradı. Bukonuda yüksek topluluğunuza açık bir fikirvermiş olmak için yapılmış olan yazışmalardanbazılarınıkısacabilginizesunmamaizninizi ricaederim.

Erzincan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti MerkezHey’etinin 14 Eylül 1919 tarihli telgrafında:“Kararların uygulanmasından önce, İstanbulHükûmeti’ne kırk sekiz saatlik bir süreverilmesinin uygun olacağı bütün üyelercekararlaştırılmıştır”, şeklinde zararsız bir görüşilerisürülüyordu.

Diyarbakır’dan13.KolorduKomutanıCevdetBey, 14 Eylül 1919 tarihli uzun şifresinde:“Hükûmet merkeziyle büsbütün ilgi kesilerek,

yazışmalarKongreTemsilHey’eti ile yapılacakolursa, muhalifler, siyasî bir maksat peşindeolanlar, bu hareketiHilâfete karşı isyan edilmişgöstererek, kamuoyunu yanıltacaklardır.” Budurumdevam ederse,memur ve askermaaşlarıile yiyecek harcamaları için kaynak ve tedbirdüşünüldü mü? “İstanbul Hükûmeti, İngiliznüfuzu altındadır. Her türlü ısrar ve gayreterağmen başka türlü hareket edebilecek birhükûmet kurulmasına imkân yoktur. İngilizlerlesavaşa girişmeye taraftar mısınız? Girişildiğitakdirde başarı sağlanacağından ne dereceyekadareminsiniz?Böylebirayakdiremehareketivatanın çıkarlarına uygun düşer mi?” şeklindebirtakımdüşüncevesorularıiçinealıyordu.

Erzurum Hey’et-i Merkeziyesi’nin 15 Eylül1919tarihlitelgrafında:

“Yönetmeliğimizin altıncı maddesinin (yaniHey’et-i Temsiliye’nin başvurma yeri olarakkabul edilmesi ile ilgili madde) tüzüğümüzleuygunluğunun sağlanması için merkezhey’etlerinden olur alınması gerekir”denilmekteidi.

Malatya’dan Komutan İlyas Bey’in 15 Eylül1919 tarihli telgrafında: “Elâzığ ili halkının,kongrenin maksat ve emelinden haberdaredilerek hiç olmazsa bir dereceaydınlatılmalarınakadarbuhususunertelenmesiuygun görülürse katıldığımı arz ederim”düşüncesiilerisürülüyordu.

İçinde bulunduğumuz Sivas’ın Müdafaa-iHukuk Cemiyeti Merkez Hey’eti de uzun birraporunda: “Bildirilen maddelerin bütünündenmemlekette geçici bir yönetim ilân edileceğianlaşılmaktadır” şeklinde başladıktan sonra,“bunun, cemiyet tüzüğünün ne özel maddesinene de öteki maddelerine dayandırılma imkânıgörülemediği noktasında” dikkatimiz çekiliyorve, “Padişah’a arz olunacak hususlarıulaştırabilecek yolları büyük bir sükûnet vesamimiyetleve tatlıbirşekildearamayı” tavsiyeediyordu.

Hey’et-i Temsiliye üyelerimizden olduğuhalde,birçokdavetve ricalarımıza rağmenbizekatılmayan, Sivas Kongresi’nde bulunmamakiçin mazeretler uyduran Servet Bey’in

“Esselâmü aleyküm” dindarca hitabı ilebaşlayan, 15 Eylül 1919 tarihindeTrabzon’dançektiği açık telgrafında: “Sivas KongresiBildirisi’ni ve arkasından da duyurunuzu aldık.Cevap olarak bildirdiğimiz düşünceler KâzımPaşa Hazretleri’nce görülmek istenmiş vegörülmüştür”… “Önce Sivas Kongresi’nin,genel kongre şekline girmiş ve bir Hey’et-iTemsiliye meydana getirmiş olduğu anlaşılıyorki, bu husus kararlarımıza aykırıdır”… “SivasKongresi, Hey’et-i Temsiliye’miz arasına üyeseçmeye yetkili olamayacaktır. “İstanbulHükûmeti ile haberleşmenin kesilmesi bir oldubitti haline geldi”… “Hey’et-iTemsiliye’nin birbaşvurmayeriolmasıhususukamuoyuüzerindepek kötü etkiler yapacaktır. Bundan kesinliklevazgeçilmelidir”… “Sivas Kongresi, ErzurumKongresi’nin tüzüğünü değiştirmeye yetkilideğildir. Bu kongre, Doğu İlleri Hey’et-iTemsiliye’sine uymaya mecbur olacaktı.Erzurum kararları üzerinde zihinlerin genel birsarsıntı devresi geçirdiği bugünlerde, onundışındaki hükümlere şüpheli gözlerlebakılacağından şüpheniz olmasın”… “Erzurum

Kongresi kararlarına uymayan işlerekatılamayacağız”protestosuilesonbuluyordu.

15. Kolordu Komutanı Kâzım KarabekirPaşa’nın15Eylül1919 tarihliyazısında: “SivasKongresi’nin sorusuna cevap olarak Trabzonhey’etinden Servet, İzzet ve Zeki Bey’lerinvermek istedikleri karşılığı okudum. Pekyakındantanıdığımbuşahıslarakarşıduyduğumgüven ve saygı sonsuzdur. Kendileriningörüşlerine yön veren temel düşünceyi anlıyorve benimsiyorum” dedikten sonra ayrıntılarüzerindeki görüşlerini bildiriyor ve özellikle,“Erzurum Kongresi, Doğu Anadolu illeriadınadır.SivasKongresi isebütünmilleti temsiledenbirkongredir.Bukongre’nindeayrıcabirtemsil hey’eti bulunması tabiîdir. Ancak, SivasGenel Kongresi Hey’et-i Temsiliyesi DoğuAnadolu İlleri Hey’et-i Temsiliyesi’ni ortadankaldırmış olmuyor. Bu Hey’et-i Temsiliyetabiatiyle her an vardır. Yalnız, bu Hey’et-iTemsiliye’den olup da bugün Sivas KongresiHey’et-iTemsiliye’sinegirmişbulunanlarvarsa,bunların Doğu Anadolu İlleri Hey’et-i

Temsiliyesi’nden istifa etmelerini istemekdoğruolabilir. Sivas Kongresi, bütün milletinçıkarlarını, Doğu Anadolu İlleri hey’et-iTemsiliye’siiseyalnızcaDoğuAnadoluİllerininhak ve çıkarlarını korur”… “Hey’et-iTemsiliye’nin başvurma yeri oluşu ve yetkidurumu, konunun en önemli noktasınıoluşturmaktadır. Bu konuda şimdiden aceleedilmemesi hususunda sizinle tam bir görüşbirliği içindeyim. Hey’et-iTemsiliye’ce yapılantekliflerin birden beşe kadar olan maddelerinegelince, bunların değil sorulmasını, bir bildirihalinde veya bir istek şeklinde bileyayınlanmasını yersiz bulurum” görüşündebulunuyordu.

Trabzon’da Servet Bey’e cevap olarakyazdığımız telgrafla, Kâzım Karabekir Paşa’yaverdiğimiz karşılıktan da söz edeyim. ServetBey’eyazılantelgrafşuydu:

Trabzon’daServetBeyefendi’ye,

Trabzon Merkez Hey’etindenbeklenen görüşe daha cevap

gelmedi. Bu husus, ayrıca KâzımPaşaHazretleri’ndendesorulmuştu.Görüşlerin birleştirilmesine nedenlüzum görüldüğü tabiatıylaanlaşılamamıştır. Sıra ile belirtilengörüşlerimizincevabınıaşağıdayineaynısırailebildiriyorum:

Önce, Sivas Kongresi’nin genel birkongre olacağı herkes tarafındanbiliniyordu.Bununsizcebaşkatürlükabul edilmekte olduğunu ilk defaşimdiyinesizdenişitiyorum.Hey’et-iTemsiliye konusuna gelince, buhey’et, aslında ErzurumKongresi’nin seçtiği ve kabul ettiğibir hey’ettir. Şu sırada bendenizlebirlikte Rauf bey, Bekir Sami Bey,Raif Efendi ve Şeyh Hacı FevziEfendiSivas’tahazırbulunmaktadır.Daha dört üyemiz eksik olmaklabirlikte, çoğunluk göreviniyapmaktadırlar. Bu noktanın dasizce açık olarak bilineceğine

şüphemiz yoktur. Çünkü, durumunönemidolayısıyla,dahaErzurum’daiken sizi de davet etmiş ve diğerarkadaşların birlikte götürüleceğibildirilmişti. Tüzüğümüzün sekizincimaddesi uyarınca, Sivas GenelKongresi’nin bazı üyelerle Hey’et-iTemsiliye’mizi güçlendirebileceğibirlikte görüşülmüş, bunda birsakınca bulunmamış, aksine millîbirliği temsil bakımından gerekli desayılmıştı.SivasGenelKongresi’ndebundanbaşkabirşeyyapılmamıştır.İstanbulHükûmetiilehaberleşmeninkesilmesi, temel kararlarımızındördüncümaddesinin dışındadeğil,içinde ve hattâ o maddenin içinegiremeyecek akıl almaz haincesebeplere dayanır bir niteliktedir.Esasen bu oldu bittiyi yapan bizdeğil İstanbul Hükûmeti’dir. Şifrelitelgrafımızın gereğinin yerinegetirilmesi bir zarurettir. Bundanvazgeçmeye hiçbir şekilde imkân

kalmamıştır. Biz işe başlarken,olumlu oyunuzu almak üzere sizebaşvurmayı da bir görev saydık.Uygunbulupbulmamaksizce takdiredilecek bir husustur. Yalnız, şunuda belirteyim ki, bugünAnadolu veRumeli’nin birlikte hareketemecburolduğubiryönlenişte,azınlığındeğilçoğunluğun tuttuğu yolubenimsemeye ve azınlıkları bu yolaçevirmeye kesin bir mecburiyetvardır. Başvurma yeri ve yetkikonusunda daha akla yatkın birgörüşünüz varsa, lûtfen bildiriniz.Tutulması kaçınılmaz olan bugünküyol dikkatle incelenirse, görülür ki,tüzüğümüze ve ErzurumKongresi’nin temel kararlarına tıpatıp uygundur. Bunun dışına çıkılmışbir nokta göremiyorum. Bu durumagöre, zâtıâlilerinizin, kendinizikatmak istemediğiniz tüzük vebilinen kararlar dışında kalanişlerin açıklanmasını rica ederim.

Bugünkaçınılmasımümkünolmayanbir hareket varsa, o da İstanbulHükûmeti’nin millet ve memleketinkaderini alçakça İngilizler’inisteğine bırakması ve kendiçıkarlarına kurban etmesidir. Bunakarşı, buraca alınan karardanbaşka bir karar alınmasına imkânvarsa,lûtfenbildiriniz.

MustafaKemal

KâzımKarabekirPaşa’nınTavsiyeleri

Kâzım Karabekir Paşa’dan 17 Eylül 1919tarihinde de, kişiye özel bir şifre aldım. Pekiçtenlikle ve kardeşçe bir dille yazılmış olan buşifre bir iki uyarıyı içine alıyordu. KâzımKarabekir Paşa: “Paşam, diyor, Sivas’tan gelentebligatvegenelgeler,bazenHey’et-iTemsiliyeadınabazandoğrudansizinadınızadır.10Eylül1919 tarihinde, İstanbul’dakihükûmetehitaben,kendi adınıza duyuru ve uyarılarınız olmuştur.şuna inanınız ve güveniniz ki, bu şekilde sizinimzanızla yapılan tebligat, sizi çok büyük birsaygı ile sevenlercebile,büyükbir samimiyetleve iyi niyetle eleştiriliyor… Bunun ne kadaretkili olacağını ve tepkiye yol açacağını takdirbuyurursunuz”… “Bu bakımdan Hey’et-iTemsiliyeveKongrekararlarının,daimaimzasızve sadece Hey’et-i Temsiliye diyeyayınlanmasını rica ederim.” Telgraf şucümlelerle son buluyordu: “Yüksekşahsiyetinizin herhalde ortada tek başınagörülmemesi memleketin yararı bakımındangereklidir. Oy birliği ile (bu noktada oyları

alınan şahıslarınveyahey’etinkimler olduğunudaha bugüne kadar öğrenebilmiş değilim) arzolunan bu ricalarımın iyi karşılanacağındaneminim,ellerinizdenöperim.”

KâzımKarabekirPaşa’yıgerçektenkararsızlıkve eleştiriye sürüklediğini gördüğümüznoktaları, mümkün olan açıklıkla bir mantıksüzgecinden geçirerek aydınlatma gereğiortadadır. O günlerdeki duygu vedüşüncelerimden kaynaklanan görüşlerimi,kendimi bugünün etkilerine kaptırmaktançekinerek belirtmek için, o tarihte verdiğimcevabıolduğugibibildirmeyitercihederim:

19.9.1919

15. Kolordu Komutanı Kâzım PaşaHazretleri’ne

C:

SaygıdeğerKardeşim,

Derin bir samimiyete dayandığına

asla şüphe etmediğim görüşleriniziaçık ve kardeşçe bir dille bildirmişolmanız, kardeşlik bağlarımızınsağlamlaşmasına ve yürekten birsevinç duygusunun doğmasınavesile olmuştur. Zihninizde belirensakıncaları çok iyi anlıyorum. 10Eylül tarihinde hükûmete kendiadımla gönderilmiş bir tebliğimyoktur. Yalnız, telgrafhanedebulunduğum bir sırada, tesadüfenDahiliye Nâzırı Adil Bey’le makinebaşında karşı karşıya geliverdik.Onun Sivas Valisi Reşit Paşa’yaverdiği anlamsız cevaplara karşı,bendeniz sırf şahsî olmak üzere,onun şahsına karşı bildiğiniz birazsertçe uyarılarda bulundum. Buhemenhemenbirkarşılıklıkonuşmaşeklinde geçmiştir. Bundan başkagerekhükûmete,gerekPadişah’avegerek yabancılara karşı yapılanmüracaatlarda hep “KongreHey’eti” veya “Hey’et-i Temsiliye”

ifadesiimzayerinegeçmiştir.Yalnız,AmerikanSenatosu’nayazılan, sizinde bildiğiniz bir mektuba kongrekararıylabeşkişiimzakoymuşturki,bunlar arasında bendenizin deimzası vardır. İçeride yapılan açıkyazışmalara gelince, bunda da“Hey’et-i Temsiliye” ibaresini imzayerine kullanmakta idik. Ancak,bunun bazı çevrelerde kötü etkiyaratığı ve güvensizliğe yol açtığıgörüldü. Gerçekten de böyle genelbir ibarenin, içinealdığışahıslarvekuvvet gizli kalıyordu. Ortadasorumlu kimdir? Bazı yerlerdenözellikle Kastamonu, Ankara,Malatya, Niğde, Canik gibiyerlerdendoğrudandoğruyaşahsenmakine başına çağrılmayabaşlandım. Neredeyse, Hey’et-iTemsiliye adı altında gizlenenşahıslarla birlikte olup olmadığımkonusunda bir kararsızlık belirtisisezildi. Hattâ, Trabzon’dan Servet

Bey de Hey’et-i Temsiliye imzasınıtaşıyan tebligatı kötüye yorarak vesözü edilen hey’etin nitelik veniceliği konusunda birçok yanlışdüşüncelere kapıldıktan sonra,bendenizi şahsen makine başınaçağırdı.Görüşüldüktensonra,bütünbu tartışmaların, imzanın “Hey’et-iTemsiliye” olarak ve belirsiz birşahsiyetifadeederşekildekonulmuşolmasından ileri geldiğini söyledi.İştebunlardandolayıdırki,bu imzameselesi sizin kardeşçebildirmenizden önce Hey’et-iTemsiliye’de görüşme konusuolmuştu.Hey’et-iTemsiliye’nin,gizlibir komitenin yürütme kuruluolmayıp, hükûmetin resmî izninialmış, kanunî resmî bir derneğintemsilcilerinden oluşmuş bulunmasıdolayısıyla, ilgili kanun uyarıncakararlarınvetebliğlerinsorumlubirşahıs tarafından imzalanması usulüzarurî görülmüştü. Hey’et-i

Temsiliye’nin tebliğlerine veyayınlarına genel ve belirsiz bir advererek düşeceği kanun dışıdurumdandoğacaksakıncalar,millîakıma karşı gelenlerin esasenyapmakta oldukları zararlıpropagandalara imza bulmayüzünden doğacak sakıncalardandahatehlikeligörüldüvesonuçtaoybirliği ile imza koyma usulü kararaltınaalındı.Bukarararağmen,budefa yaptığınız kardeşçe uyarıüzerine, konunun bir kere dahagörüşülmesini Hey’et-i Temsiliye’yeteklifettim.Dahaönceilerisürülmüşolan düşünce ve görüşlerdolayısıyla, aynı şekilde, yazılanşeylerin Hey’et-i Temsiliye’ninkararına dayandığı belirtilerekyazılmasına oy birliği ile kararverdiler. Şahsımla ilgili olduğu içinbu görüşmede tarafsız kalmayıuygun buldum. Prensip olarak, birkişinin imza etmesi kabul edildikten

sonra, benim yerime başka birininimza atması söz konusu oldu. Bunoktada hey’etin ileri sürdüğüsakıncalar şunlardır: Bütün dünyabenim bu işin içinde bulunduğumubilir.Bugünbirbaşkasınınimzasıylatebligata başlanınca ve benim adımortadan kalkınca ya aramızda birgeçimsizlik ve ayrılık olduğusanılacak yahut da benim ortayaçıkmaktançekiniryasalolmayanbirdurumda olduğuma, dolayısıyla dayapılanlarınyasalolmadığı zannınadüşülecektir. Bunu bir yanabırakalım, herkesçe inanılacak vegüvenilecek bir arkadaşımız kendiimzası ile ortaya çıktığı takdirde,bugün benim için söz konusu olansakıncalar yarın o arkadaşımız içinde söz konusu olacaktır. O halde,onun da çekilip yerine birbaşkasının imza atmaya başlamasıgibi sonuç olarak bizim içingüçsüzlük belirtisi olacak bir sıra

takip etme gereği doğacaktır.Bilmem bu yolu ne dereceye kadardoğru bulursunuz? Gerçekten debendenizin şahsı, özellikle işinbaşlangıcında bir saldırı hedefiolarak görülmüştü. Ancak, hemiçeriden hemde dışarıdan beklenensaldırılar yapılmış, Tanrıya şükürhepsidemaksadımızauygunolaraksonuçlanmıştır. İstanbul Hükûmetive kötülüğümüzü isteyenler, herfaaliyetlerinde yenilmişlerdir.Yabancılara gelince; Amerikalılar,Fransızlar ve İngilizlerle pek ciddîtemaslar yapılmış; bunların Sivas’akadar gelen yetkili memurlarılehimizde olmuşlar, bizimle iyiilişkilere girişmişlerdir. Bizim deiçinde bulunduğumuz Kuva-yıMillîye’nin, bir iki kişininkışkırtmasından doğmuş bir hareketolmayıptamanlamıylamillîniteliktegenel bir hareket olduğunu bize debilgi vererek bağlı bulundukları

makamlara rapor halindebildirmişlerdir. Bir de,memleketimizde, bilinen ahlâksızlıkgereğibazı kirli vicdanlı insanların,bu gibi hareketlerde az çok önayakolanlar hakkında çıkardıklarıdedikodunun önüne geçmekmümkün değildir. Bu duygusaldavranış hermillette de aynıdır. Butürlü sakıncalara karşı buradadüşünülen tek çare, bizim sarsılmazbir dayanışma ve içtenlikle yücegayemize doğru yürümekte bir anolsun kararsızlıkgöstermemekliğimizdir. Bendenizin,kamu yararı ile ilgili iş vehareketlerimizde şahsî görüşlerimledeğil, bütün saygıdeğerarkadaşlarımın vicdan ve gönülbirliği ile hareketi tercih ettiğim, sizkardeşimce de bilinmektedir.Bununla birlikte bu hususta sizkardeşimin hatırına gelebilecekdaha başka düşünceleri de

bildirmenizi bekler, üstün saygı vesamimiyetle gözlerinizden öperim,kardeşim.

MustafaKemal

Efendiler, İstanbulHükûmeti ile haberleşmeyikestiğimiz12Eylül1919 tarihindensonra,FeritPaşa Kabinesi’nin düştüğü tarihe kadar geçensüreiçindekideğişiktarihlerde,tekrarPadişah’a,yabancı devlet temsilcilerine, İstanbulBelediyesi’ne ve bütün basına çeşitli uyarımetinlerivebildirileryazıldı.

PadişahınBildirisi

20 Eylül 1919 tarihli, Sadrazam Damat FeritPaşaimzalıbirgenelduyuruilePadişah’ındabirbildirisinin yayınlandığını hatırlayacaksınız. Bubildirinin dikkate değer noktalarını tekrarhatırlatmak isterim. Bu noktaları sıra ile işaretedeceğim:

1- Hükûmetin güttüğü siyaset sonunda,İzmir’de meydana gelen facialar, Avrupadevletlerininvemedenîmilletlerindikkatiniçektivebizekarşısevgiuyandırdı.

2- Bir özel Hey’et, yerinde tarafsız olaraksoruşturmaya başladı. Hakkımız medenîdünyanıngözleriönüneserilmektedir.

3- Millî birliğimizi bozacak hiçbir karar veteklifolmadı.

4- Bazı kimseler tarafından halk ile hükûmetarasında sözdebiranlaşmazlık varmışgibi ilânediliyor.

5-Budurum,kanunşartlarıiçindebiranönceyapılmasını istediğimiz seçimleri de geribıraktırıyor ve barışın yaklaşmakta bulunduğubir sırada, varlığı zarurî olan Meclis-iMebusân’ıntoplanmasınıdageciktirecektir.

6- Bugün vatandaşlarımdan beklediğim,hükûmetinemirlerinetamamıylauymaktır.

7- Büyük devletlerin hak verici duyguları,AvrupaveAmerikankamuoyununölçüseverliği,yakında, durumumuzu ve haysiyetimizikoruyacak bir kavuşma ümidimikuvvetlendirmektedir.”

Yüksek kurulunuzca da bilinmektedir ki, bubildirinin yayınlanması ve dağıtılması, bizim,memleketle İstanbul Hükûmeti arasındakihaberleşmeveilişkilerikestiğimizvebunoktadaısraretmektebulunduğumuzgünlerdeolmuştur.Herhalde verdiğimiz talimat ve genel emirlereuyulduğu takdirde, bu bildirinin hiç bir yerdenalınmaması ve millete de okutturulmamasıgerekirdi. Oysa, şimdi arz edeceğim birtelgraftan, karar ve tebliğlerimize aykırı ve

görüşümüze büsbütün ters düşen bu bildirininbazıyerlerdenalındığıanlaşıldı.

TrabzonMevkiKomutanı‘na

Yüce Padişah Hazretleri’ninmilletine karşı yayınlamak lûtfundabulundukları bildirinin derhalmemurlara ve şehir halkınaduyurulması gerekir. Ta ki,işbaşındaki hain hükûmetin, melekhuylu Padişahımız Efendimiz’i nekadar küstahça bir cesaretle hâlâaldatmakta olduklarınıanlamayanlar kaldıysa, iyiceöğrensinler.Milletvememleketi içinmübarek yüreklerinin ne kadarbüyük bir sevgi ve koruyuculukladoluolduğunugösterenbubildiride,en açık bir biçimde göze çarpannokta, kabinenin haince hareketihakkında Hilâfet makamına millettarafından bildirilenşikâyetnamenin, hâlâ PadişahHazretleri’nin bilgisine ulaşmamış

bulunmasıdır. Çünkü, millete vevatana karşı doğrudan doğruyakabine üyeleri tarafından yöneltilenihanet hançerini görüp bilmişolsalardı,buhainleribirdakikabileyerlerinde tutmayacaklarınamübarekbildiridekiifadeiçtenliğienbüyük tanıktır. Bu hainler, bugerçeği bildikleri için, HalifemizEfendimiz’i doğrudan doğruyamilletle karşı karşıya getirmiyorlar.Bu durumda, millete düşen görev,şanlı Padişahına olan sonsuz sevgive bağlılığını birbiri ardıncatekrarlayarak göstermekle birlikte,bütünmilletin ve ordunun, ayrılmazbirbütünhalinde,milletvarlığınıvememleketi kurtarmaya çalıştıklarını,ancak bu hain kabinenin, milletinbağlılık belirten bu haklı hareketiniPadişahımız Efendimiz’dengizleyerek büsbütün ters bir şekildegöstermiş oldukları gerçeğini, dünkarar verildiği üzere, Hilâfet

makamına aracı kullanmadanbildirmek ve duyurmaktır. Erzurumhalkının bu yolda yazacaklarıtelgraförneğiorayabildirilecektir.

21.9.1919

5.KolorduKomutanı

KâzımKarabekir

Kâzım Karabekir Paşa, bu telgrafını şöyle birnotlabizedebildiriyordu:

Bu konuda yüksek düşüncelerinizvar mı? Bu kutsal bildiri, milletin,Padişahına karşı gerçeğibildirmesineyenidenfırsatvermiştir.Erzurum halkı, kabinenin bütüncinayetlerini tekrar etmek suretiyle,yeniden huzura maruzattabulunacaktır. Bunun kopyesini yaçekilmek üzere yahut da bilgi içinsayınhey’etinizetakdimedeceğim.

KâzımKarabekir

Makine başında buna cevap olarakbildirdiğimizgörüşşuydu:

FeritPaşaKabinesi’nincaniceişvehareketleri ile ilgili belgelerin,aldatıcı bildirinin Bâbıâli’de

hazırlanmakta olduğunu daha öncehaber almış olduğu yüksekmalûmlarıdır. Böyle olsa bile, butebligat ile padişahın bildirisinibiribiri ile karşılaştırarakmuhakemeye dayanan bir sonuçelde etmek ve gerçek durumukavramak pekmümkün değildir. Bubakımdan ve biz, aslında böyle biraldatıcı bildirinin Bâbıâli’dehazırlanmakta olduğunu daha öncehaber almış olduğumuzdan, bununmilletin zihnini bulandırmasınıönlemek için İstanbul’danalınmamasını uygun bulmuştuk.Zaten İstanbul ile resmîhaberleşmenin kesilmiş bulunmasıdolayısıyla, doğrudan doğruyaSaray’dandeğil,yineFeritPaşa’nınnotu ile Bâbıâli’den verilen bubildirininSivas,Ankara,Kastamonuve öteki merkezlerde olduğu gibihiçbir yerden alınmamış olduğunusanıyorduk. Bu bildiriyi almak için

dahaöncemilletinpadişahadurumuve gerçeği anlatmasına izinverilmesi gerekirdi. Bu sebeplebildirinin yayılıp herkeseduyurulmasına aracılık etmeyiyararlı bulmuyoruz. Ne var ki, bubildiri Trabzon, Erzurum ve Sivasgibi merkezlerde ilgililer tarafındanokunmuş bulunduğuna göre,düşündüğümüz gibi her merkezdenİstanbul’a bir telgraf çekilmesiuygunolur.

MustafaKemal

Padişah’ın bu bildirisinin, kamuoyundayaratacağınaşüpheolmayanolumsuzetkininbirdereceyekadarolsunönünegeçebilmekiçinbubildiride yer alan düşünceleri yalanlamaya veçürütmeye yarayacak şekilde Padişah’a bircevap yazmayı ve bunu memlekete yayıpduyurmayı tek çıkar yol olarak düşündük veöyleyaptık.

HalitBey’inTrabzonveÇevresindeMillîTeşkilâtKurmakÜzereGörevlendirilmesi

Efendiler, Trabzon’da bir iki kişinin, pekvatansever ve saygıdeğer Trabzon halkınınhiçbir ilgisi bulunmadığı halde, onlar adına,oradaki millî varlığı kendi şahıslarında temsilekalkıştıkları ve bu yüzden millî faaliyet vekararların gerektiği şekilde uygulanıp yerinegetirelemediği kanaatına vardım. Trabzon’davali bulunan Galip Bey adında bir zatın daolumsuz akım yaratmakta rol oynadığınıanladım. Bunun üzerine, Trabzon yakınındaTorul’da bulunan ve daha tümenine komutayabaşlamamış olan Hâlit Bey’in Trabzonçevresinde millî teşkilât kurmak üzeregörevlendirilmesiuygunbulunduvebudüşünceKolordu Komutanı‘na bildirildi. 20 Eylül 1919tarihinde alınan cevapta:“İngilizlere karşıgizlenmekte olan Hâlit Bey’in, yaradılışıdolayısıylaortayaçıkarabileceğidurumların,bunazik zamanda belki düzeltilmesi mümkünolamaz” yolunda bazı düşüncelerden sonra“HâlitBeyhaberimolmadanmaruzattabulunsa

bileyerinegetirilmemesi”bildiriliyordu.

Kâzım Karabekir Paşa’nın bu telgrafınaverdiğimiz karşılıkta: İngiliz engelinin bizlercesözkonusu olamayacağını, şiddetli ve kesinhareketin sakıncalı görüldüğüne göre,Trabzon’da durumun düzeltilmesi neye ve negibi bir tedbire bağlı ise, onun doğrudandoğruya kendisi tarafından alınmasını, 22Eylül1919tarihlibirşifrelitelgraflaricaettik.

Bizim, 15. Kolordu Komutanı ile buhaberleşmeleri yaptığımız tarihlerde, Torul’danYarbayHâlitBeydedoğrudandoğruyabizimlehaberleşmeye başladı. Kendisini cevapsızbırakmamak ve durumu aydınlatmak üzerekarşılıkverdik.

15. Kolordu Komutanı‘nın bir bakıma bizim22 Eylül 1919 tarihli telgrafımıza cevapoluşturan, 27 Eylül 1919 tarihli bir şifrelitelgrafını aldık. Bunda, halkı, önce aydınlatmave doğru yola çekme görevini yaptıktan; karşıgelenler görülürse, onları da layık olduklarıdavranışauğratmaktanibaretolanvepekbüyük

tecrübelerle elde edilen prensibini aynenTrabzon çevresinde uyguladığını belirttikten, 9.TümenKomutanıRüştüBey’ikurmayhey’etiilebirlikte, 3. Tümen Komutanlığı vekilliği ileTrabzon’a gönderdiğini, Hâlit Bey’i Trabzoniçin uygun bulmadığını bildirdikten sonra,“İngilizlerle ilgili görüşe gelince, bana kalırsa,elden geldiği sürece açıktan ve belirli birdüşmanlıktan kaçınmayı tercih ederim” kanaatıileri sürülüyordu.Bunaverdiğim29Eylül1919tarihliözelcevabımdaşunlarıyazdım:“Trabzonilinde halkın ne düşündüğü konusunda buracada aydınlanılmıştır. Trabzon merkezi dışında,bütün ilçe ve sancakları ile haberleşilmektedir.Merkezdeki gergin durum da valinin tutuklanıpuzaklaştırılmasından sonra ortadan kalkmıştır(Emrim üzerine valiyi tutuklayarak gözaltındaErzurum’a gönderen Hâlit Bey’dir)”. RüştüBey’in 3. Tümen Komutanlığı Vekilliği ileTrabzon’da gönderilişinde hatırıma gelennoktalarıbildireceğim.

Önce, valiyi tutuklayan Hâlit Bey’dir. BirkaçgünsonraRüştüBey’inbuşekildegönderilmesi,

Hâlit Bey’in hareketini oradaki kötü niyetlilerekarşıeleştirmekgibiolabilir.

İkincisi, Hâlit Bey, nazik durumlardatümeninin başına geçmeyi beklerken, bugüngeçirmekte olduğumuz ciddî ve tarihî anlarda,başka bir şahsın yerine geldiğini görmektenüzüntü duyabilir. Bu tutumdan vazgeçilmesinirica ederim. Bununla birlikte kolordunuzunaskerîişlerinekarışmakistemem.

Kâzım Karabekir Paşa’nın verdiği 2 Ekim1919 tarihli uzun cevapta, bu işlemin HâlitBey’in başvurusu üzerine yapıldığını vekendisinin, durumu iyice anlatmak içinErzurum’a davet edildiğini bildirdi. Halbuki, 1Ekim 1919 tarihinde 3’ncüTümen emir subayıÜsteğmen Tarık imzasıyla, Başyaverim CevâtAbbas Bey’e gelen özel bir şifrenin soncümlelerişöyleydi:

“Son günlerde Komutan Bey, 3. Tümen’inbugünkü komuta durumunun değiştirilmesinikolordudan istedi.Eğerkolordubu teklifikabuletmez ve yerine getirmezse, emir almadan

komutayı ele alacağını ve daha önce alınankararuyarıncakolordudanayrılarakdoğrudandoğruyakongreninemrindeolacağınıbildiririm.PaşaHazretleri’ni gerektiği şekilde aydınlatınızefendim”

Bu tarihten on beş gün sonraydı. KâzımKarabekir Paşa’dan 17 Ekim 1919 tarihli şutelgrafıaldım:

“Kendi bölgemde millî isteğingerçekleştirilmesi ve yerine getirilebilmesi içinson noktaya kadar askerlikten ve komutazincirinin gereklerine uymaktan ayrılmamayı,geleceğin disiplini bakımından da son derecegerekli görüyorum. Cesaretlilikle ilerigörüşlülüğün bağdaştırılamadığı yerlerde veişlerde, sonuç pek parlak da olsa, bunun tezelden tersine döndüğü ve yararsız kaldığıörnekleriyle görülmüştür. Özellikle, İngiliz,Fransız temsilcilerinin bulunduğu Trabzonçevresinde, komuta zincirine değer verilmesine,pek uyanık ve ileri görüşlü davranılmasınabüyükbirihtiyaçduyulmaktadır.

Maalesef,verdiğimaçıktalimatarağmen,HâlitBey’in kendi kendine ve askerî kıyafetiyle valiyitutuklayarak gösterdiği tuhaflık dillere destanolmuştur. (Halit Bey’i bu işe yöneltenin kimolduğunu bildirmiştim). Seçimler konusunda dabu şekilde faaliyet gösterirse kendisi içinİngilizlerce bir çıkış daha yapılması ve güç birduruma düşülmesi kaçınılmaz olur (Seçimlerkonusunun çabuklaştırılması ve millî isteğeuygun bir sonuca bağlanabilmesi için HâlitBey’e ve gereken daha birçok kişiye yardım vegayrettebulunmalarıözelliklericaedilmişti.

Bir de, İngilizler tarafından yapılacak çıkışınkaçınılmaz ne gibi bir durum yaratabileceğini,kendi durumumu göz önüne getirerek bir türlüanlayamamış olduğumu itiraf edeyim. Bununiçin adı geçen kimse ile haberleşmeyapılmayarak, yüksek arzularınızın yerinegetirilmesinde bendenizin aracılığını istirhamederim.Adı geçenin, kişiliği her türlü iddianınötesinde ise herhangi bir bölgeden milletvekiliseçilmesi hakkındaki yüksek düşüncelerinizinbildirilmesiarzolunur.”

Butelgrafa,19Ekim1919tarihindesadeceşucevabıverdim:

“HâlitBey’inmilletvekiliolmakveyaolmamakkonusundaki eğilimlerini bilemediğimden buhusustagörüşbildiremeyeceğimefendim.”

Efendiler, Ferit Paşa Kabinesi’nin düşmesinekadar geçen günler içinde karşılaştığımızsorunlar çeşitlidir. Engeller ve güçlükler azdeğildi.Bunlarınhepsinisaymakveaçıklamayakalkışmak yüksek topluluğunuzu çok yorabilir.Bu sebeple, bu safhayı tamamlayacağınısandığım bazı noktalara yalnız dokunmaklayetineceğim.

Ali Galip’in tavsiyesi üzerine, İstanbulHükûmeti’nce Dersim Mutasarrıflığı‘na tayinedildiği anlaşılan ve Sivas’a gelen Osman NuriBey,8Eylül’deSivas’taalıkonuldu.

Millî akıma karşı haince hareketlerdebulunduğu ortaya çıkanAnkaraValisiMuhittinPaşa, belli bir maksatla geziye çıkmıştı. 13Eylül’de Çorum’da bulunuyordu. Muhittin

Paşa’nın yakalanıp, korumalı olarak Sivas’agönderilmesi için Ankara’da KolorduKomutanı‘na ve Samsun’da 5’nci KafkasTümeni Komutanı‘na emir verildi. MuhittinPaşa, tutuklu olarak Sivas’a getirilmiştir.Kendisiyle bizzat görüştüm. Gereken öğüt veuyarılardan sonra, yaşına hürmeten Samsunüzerinden İstanbul’a gönderdim. ÇorumMutasarrıfı Samih Fethi Bey de üç dört günsonraözelolarakSivas’adavetolundu.

Millî Mücadele’ye karşı geldikleri anlaşılanNiğde Mutasarrıfı, Muhasebecisi veKomiserinin, korumalı olarak Sivas’agönderilmeleriiçin16Eylül’deNiğde’deTümenKomutanlığı‘naemirverildi.

KastamonuValisininİstanbulHükûmeti’nceDeğiştirilmesiveBundanÇıkanOlay

Efendiler,Kastamonu’davalibulunanİbrahimBey,benordumüfettişi iken,kurmaybaşkanımolan Albay Kâzım Bey’in şahsen tanıdığı birkimseydi. Bu sebeple kendisine her türlü sırlarbildirilmişti. Aramızda şifreli haberleşmeleryapılıyordu. Kendisi İstanbul Hükûmetitarafından İstanbul’a davet edildi. Bu daveti,yerine getirmemesi gerekirken, anlaşılmazgerekçe ve düşüncelerle - İstanbul’datutuklanmak için - Kastamonu’dan ayrılmıştı.İstanbul, İbrahim Bey’in yerine bir başkasınıKastamonu’ya vali olarak atamıştı. Bu kişi,Eylül’de İnebolu’ya varmış bulunuyordu.Kendisinin tutuklanmasını oradaki ilgililereemrettik. Bu konuda ilgi çekici küçük geçti.İzninizle biraz etraflıca anlatayım: Kastamonubölgesinde ve Kastamonu il merkezindegevşeklik ve zayıflık belirtileri görülmeyebaşlayınca, Kastamonu’ya güvenilir ve güçsahibi bir subayın gönderilmesini Ankara’dabulunan Ali Fuat Paşa’dan rica etmiştim. Fuat

Paşa,KastamonuBölgeKomutanısıfatıylaorayaAlbay Osman Bey’i göndermişti. Osman Bey,tam 16 Eylül günüKastamonu’ya varmıştı. Bizde kendisinden yeni gelen vali için verdiğimizemrin uygulanmasını bekliyorduk. Bildirdiğimemri verdikten sonra, uygulama ve yürütmehakkındatelgrafbaşındabilgibekliyorduk.Geceolmuştu. Kastamonu’dan benimle konuşarakistediğim bilgiyi verecek bir kimseyibulamıyordum. Nihayet, 16/17 Eylül gecesi,KastamonuvedolaylarıKomutanıAlbayOsmanBey,Kastamonu telgrafhanesinegeldiveaynenşutelgrafıverdi:

“Bugün Kastamonu’ya geldim. İstanbulHükûmeti’ninadamları,valivekiliveJandarmaKomutanı‘nın oyunu ile evimde tutuklandım.Vatanseverlik örneği subaylarımızınyardımlarıyla şimdi kurtuldum. Ben de valivekilini ve JandarmaAlay Komutanı‘nı birliktetutuklattım. Telgrafhaneyi işgal ettim. Buradakidurumönemlidir.Kongredenistirhamediyorum,buraya, aldığı bütün kararları ile ilgili bilgivererek sayın Kastamonu halkını aydınlatsın.

Yeni valinin İnebolu’ya indiği haber alındı.Hakkında nasıl bir işlem yapılacaktır? Burada,valivekilivebaşkalarınıntayinikonusundamillîkongrenin bana yetki vermesini ve buistirhamımla ilgili cevabı şu anda makinebaşındabeklemekteolduğumuarzederim.”

OsmanBey ilemakinebaşındaki görüşmemizşuşekildedevametti.Kendisindensordum:

“Şimdi orada duruma hâkim misiniz? Nekadar kuvvetiniz vardır? Orada, il ilerigelenlerinden güvenilir kim vardır? Yeni tayinedilip İnebolu’ya geldiği haber alınan valininadınedir?”

OsmanBey’incevabışuydu:“Hâlenilehâkimdurumdayım. Her halde, kongrenin banayardımcı olması ve beni aydınlatması gerekir.Atanan valinin Konya valiliğinden emekli, çokeski bir zat olduğu söyleniyor.AdıAli Rıza’dır.Kuvvetim, iki yüz elli kişilik bir tabur ve dörttüfekli, bir ağır makineli bölüğünden ibarettir.Daha halk ile görüşülememiştir. İl ilerigelenlerindenDefterdarFeritBeyvardır.”

OsmanBey’e Şu emri verdim:“Şimdi siz valivekilliğinikendiüzerinizealınız.Bütünaskerîvesivil kuvvetleri elinizde tutmaya tam olarakyetkilisiniz: Gelmekte olan valiyi hementutuklatacak çabuklukta tedbirler alınız.Yaptıklarımıza, açıktan açığa karşı koyanlarakarşı kararsızlığa düşmeden silâh kullandırınız.İl defterdarı, benim Diyarbakır’dan tanıdığımFerit Bey ise, size yardım etmesi gerekir. BoluMutasarrıfına, aldığınız durumu ve yetkiyihemenşimdibildirerekonundaİstanbul’akarşıaynı şekilde hareket etmesini tarafımızdansöyleyiniz. Sinop Mutasarrıfı Mazhar TevfikBey’edebenimtarafımdanaynıtalimatıveriniz.Yanınızdahangişifreanahtarıvardır?”

Osman Bey’in cevabı:“Vali vekilliğiniDefterdarFerit Bey’e vereceğim, kendi üzerimealamayacağım. Bildiğiniz Ferit Bey’dir. Sinopmutasarrıfı bildiğinizdir; kendisi görevdenalınmıştır. Vekilliği Jandarma Tabur KomutanıRemziBey’dedir.MazharTevfikBey’inSinop’taolduğu bildiriliyor. Şifre anahtarı tutuklu alaykomutanındadır; istendi, alacağım cevaba göre

bildiririm,efendim.”

“Yanınızda başka şifre anahtarı var mıdır?Ferit Bey, şimdi nerededir? Durum hakkındabilgisivarmıdır?”diyesordum.

“Durumdan bilgisi yoktur, şimdi çağrıldı,gelecektir. Ben hiç şifre anahtarı almadım;çünkü tutuklanacağımı bilmiyordum, makamşifresi ile yazarım ümidinde idim” cevabınıverdi.

“Oradakijandarmataburkomutanıkimdir;nekadar jandarma kuvveti vardır; emriniz altınagirdimi?”sorusunuyazdırdım.Bunadaverdiğicevapta: “Jandarma Komutanı Emin Bey,yanımda ve benimle işbirliği yapmıştır.Merkezde, jandarma sayısı otuz beş kadardır.PolisMüdürüHalilBey’de yanımda ve benimleişbirliği etmiştir. Polis sayısı kırktır. PiyadeTabur Komutanı Şerif Bey biraz budalaolduğundan şimdilik tutuklanmıştır. JandarmaTabur Komutanı Emin Bey, yüzbaşıdır.DefterdarFeritBeygeldi,yanımdadır.”

“Emin Bey’i biraz anlatır mısınız” sorusuna;“1902 (318) çıkışlı, Üsküp’lü Emin, tanırsınız,Ayrıcaellerinizdenöpüyorlar.”

Bunun üzerine şu satırları yazdırdım:“EminEfendi’yi tanırım, teşekkür ederim. Ferit Bey’edurumu anlattınız mı? Önemli hususlar makamşifresiyle bildirilebilir. Sinop Mutasarrıf vekiliolanJandarmaKomutanıgüvenilirbulunmadığıtakdirde, yerine sizce uygun görülecek birininvekilliğe getirilmesi için gerekli olan tedbirlerdüşünülmelidir. Yardıma ihtiyaç duyuyormusunuz?”OsmanBey:”Kuvveteihtiyaçduyupduymadığımı daha sonra arz edeceğim;Jandarma Tabur Komutanı yeni geldiği içindurumu anlaşılamamıştır, efendim” cevabınıverdi.OsmanBey’e başka bir söyleyeceği olupolmadığını ve Ferit Bey’le durumdeğerlendirmesi yapıp yapmadıklarını sorupanladıktansonra,şutelgrafıyazdırdım:

OsmanBey’eveFeritBeyefendi’ye

Alınacak tedbirler ve yapılacak işlerinizdebaşarılar dilerim. Bize durumunuzdan ve

gelmekte olan valinin tutuklandığından habervermenizibekleriz.

MustafaKemal

Kastamonudaİstanbul’aKarşıHareketeGeçiyor

Ferit Bey vali vekili; Albay Osman Bey,Kastamonu ve dolayları komutanı olarakfaaliyete geçtiktenbir iki gün sonra, kendilerinitekrartelgrafbaşınaçağırarakbilgiistemiştim.

İstanbul’da gereken makamlara, istenildiğişekilde ve halkın imzası ile telgraflar çekildiği,bütün illere ve sancaklara da bu telgraflarınduyurulduğu bildirilmekle birlikte, birtakımsorular da soruluyordu. Söz gelişi Halkdiyormuşki:

1- Öteki illerin kamuoyu bizimle birliktedeğillermidir?

2- Bu olağan dışı durum ne zamana kadarsürecektir?

3-Kabinenin direnmesine karşı ne gibi tedbirbuyuruldu?LûtfenbiziaydınlatınızPaşam!

Halk adına yöneltilen bu soruların vali vekili

vekomutanbeylerindezihinleriniişgaletmekteolduğunu hesaba katarak ona göre cevapvermek, yorgunluğuna değerdi. Bunun içinSivas-Kastamonutelinisaatlerceişgaledenuzunbilgi verildi ve açıklamalar yapıldı. Buaçıklamalarışöyleceözetleyebilirim:

1-Millî kaynaşma, vatanın her köşesinde veateşli bir şekilde vardır. Bütün illerin en ufakköylerine varıncaya kadar halk, en ufakbirliğine kadar da bütün ordularımız tam birduyarlık içinde ve tam bir birlik halinde,bildirilen kararları uygulamakta veyürütmektedirler. Halkın ikinci ve üçüncüsorusunacevapolmaküzerede:

2- Ne zaman Kastamonu halkı bu durumuolağandışıbulupendişeyedüşmekzayıflığındankurtularak, amacımıza ulaşıncaya kadardayanmakta kararsızlık göstermezse, işte ozaman bu olağandışı durum kendiliğindenortadan kalkacaktır. Kabinenin direnmesitabiidir.Bunakarşıbaşkabirtedbiregirişmedenönce, ilk tedbirimizi hakkıyla ve her yerdekesinlikle uygulama çarelerini düşünelim. Söz

gelişi, Bolu’nun durumu hakkında neyapılmıştır? Bolu kesimine kadar olan bütünyerlerin İstanbul ile resmî haberleşmelerininkesildiğindeneminmiyiz?Bununla ilgiliolarak,beklemekte olduğumuz bilgiler dahagelmemiştir. İşte, bu dediğim tedbir İstanbul’akadar yaygınlaştırıldığı takdirde, kabinenindirenmeye gücü kalmayacağını sanırım.Bununla birlikte, bundan sonra da pek cahilceve pek ahmakça bir inadı devam ettirmekisterlerse, herhalde daha etkin tedbirleruygulanmasınaimkânvardır.

Bundan sonra vali ve komutanın verdiğibilgilerden şunlar anlaşıldı; İnebolu’danİstanbul’a geri gönderilen yeni vali,Zonguldak’ta, Dahiliye Nâzırı‘ndan şöyle biremiralmış:

“Bolu ve çevresi serbesttir. Zonguldak’açıkınız. İlin gereken yerleri ile haberleşiniz veson gelecek emre kadar orada bekleyiniz.”Gerçekten yeni vali Zonguldak’ta kalmış veetrafagözdağıvermeyebaşlamış.

Ferit ve Osman Beyler, ZonguldakMutasarrıfına, yeni valinin tutuklanıp karadanKastamonu’ya gönderilmesini emretmişler.Mutasarrıf bunu yapmamış. Bununla birlikte,durumuöğrenenyenivalioradabarınamayarak,İstanbul’adönmüş

AliFuatPaşaBatıAnadoluKuva-yıMillîyeKomutanı

Bir münasebetle bildirmiştim ki, 20. KolorduKomutanı Ali Fuat Paşa, kongre adına bazıkararlar alıp, hazırlıklar yapmıştı. Ali FuatPaşa’ya kongrece “Batı Anadolu Kuva-yıMillîye Komutanı” ünvanı verildi. Paşa,Eskişehir ve dolaylarını millî bir bölge olarakkabul edip komutanlığına Süvari Yarbayı AtıfBey’i; Afyonkarahisar dolaylarını da millî birbölge olarak kabul edip Komutanlığı‘na23.Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey’i tayinetmişti. Bu tümen ile,Anadolu’ya geldiğimizindahailkgünlerindetemaskurupilgilenildiğini,ogünlere ait açıklamalarım arasında belirtmiştim.İstanbulHükûmeti, Fuat Paşa’nın yerineHamdiPaşa’yıtayinetmişvegöndermişti.HamdiPaşa,Eskişehir’e kadar geldi. Orada kendisine, 16Eylül’deİstanbul’adönmesigerektiğibildirildi.

İngilizler, Eskişehir Bölgesi Kuva-yı MillîyeKomutanı Atıf Bey’i tutuklayıp İstanbul’agönderdiler.Kuva-yıMillîyeKomutanı olan birşahsın, kendisini kolaylıkla düşman eline

düşürmeyecek tedbirleri almış olması gerekirdi.Bu konudaki gaflet ve tedbirsizlik kendisinikurtarmak için uzun zaman birbiri ardıncateşebbüslerdebulunmamızıgerektirdi.Bildiğinizüzere, o tarihlerdeEskişehir’de İngilizBirliklerivardı.FuatPaşa, toplayabildiğimillîkuvvetlerlebirlikte Eskişehir’e yakın Cemşit’e gitmişti.Eskişehir’iuzaktançevirtti.Eskişehir’debulunanİtilâf Kuvvetleri Komutanı General Solly Flood(Soli Flud)‘un Fuat Paşa’ya gönderdiği birmektupta kullanılan ifadeler ve Kuva-yıMillîye’yi tanıtma şekli, millî komutanlarımızınve Kuva-yı Millîye’mizin yüksek şeref vehaysiyetlerine karşı bir saldırı sayıldığından veadı geçen generalin hak ve yetkisi dışındagörüldüğünden,bukonuda İstanbul’dabulunanİtilâfDevletleriSiyasî temsilcilerininbirmuhtırailedikkatleriçekilmişti.25Eylül1919 tarihindeGeneralSollyFlood’unFuatPaşa’yagönderdiği,bir kurmay binbaşı ile Eskişehir İngiliz kontrolsubayından oluşan bir hey’et, İngilizlerin, içişlerimize ve Millî Mücadele’mize aslakarışmayacakları konusunda söz verdiler. Busıralarda, İngilizler, Merzifonda bulunan

kuvvetlerinin geri çekilmesine memnun olup,olmayacağımızı öğrenmek istemişlerdi. Elbettepekmemnunolacağımızıbildirmiştik.Gerçektende oradaki kuvvetlerini bütün ağırlıkları ilebirlikte önce Samsun’a çektiler, daha sonraoradan da İstanbul’a götürdüler. Eskişehir’ehâkim olduktan sonra, Fuat Paşa’yı Bilecik veBursayörelerinegöndermeyidüşünüyorduk.

KonyaValisiCemâlBeyİstanbul’aKaçıyorveKonyaHalkıdaİstanbul’uTanımıyor

Efendiler,Konya’daValibulunanCemâlBey,Ferit Paşa Kabinesi’nin Anadolu’da önemli birdayanaknoktasıdurumunageldi.OrduMüfettişiolan Cemâl Paşa’nın İstanbul’a gidipdönmemesi, orada bulunan Kolordu KomutanıSelâhattin Bey’in kararsızlık içindeki tutum vedavranışları ve sonunda da haber vermedenİstanbul’a çekip gitmesi, Konya ve dolaylarınıVali Cemâl Bey’in hükmü altında bırakmıştı.Oraya, maksadı iyice kavramış bir kimseningönderilmesi gerekiyordu. Sivas’ta ikenyanımızda bulunan Refet Bey’in gönderilmesiuygun bulundu. Refet Bey hareket etti.Konya’da, Hey’et-i Temsiliye tarafındangönderilen bir komutanın gelmekte olduğuhaber alınınca, vatan sevgisi ile dolu kimselercanlanmıştı.Ancak, öte yandan daVali CemâlBey,hapishanedenekadarkanlıkatilvetutukluvarsa hepsini çıkarıp silâhlandırarak kendisinebir kuvvet yapmak istemişti. Konya’nın sayınhalkı, bu alçakça harekete karşı ayaklanarak

vatanseverliğin gerektirdiği şeyin yapılmasınakararvermiş;bununfarkınavaranCemâlBey’de26 Eylül’de İstanbul’a kaçmıştır. Halk,Belediye’de toplanarak Hoca Vehbi Efendi’yivalivekilliğinegetirmişti.

RefetBey’inYerindeOlmayanBazıTeklifleri

Efendiler, dikkate değer bir noktadır. Şu andahatırıma geldi.Yüksek kurulunuza bildirmedengeçemeyeceğim.Sivas -Konyayoluüzerindekibir telgraf merkezinden Refet Bey’in özel birtelgrafınıaldım.RefetBey,butelgrafındaKonyave dolaylarında başarı sağlanabilmesi için,kendisine İkinci Ordu Müfettişliği ünvan veyetkisinin verilmesi gereğini bildiriyordu. RefetBey, birçok zaman sonra Ankara’dabulunduğum sırada, Bolu ve dolaylarındakiâsilerin tepelenmesi ile görevlendirildiği zamanbile, orada bir şifre ile ve halk üzerinde önemlietkisibulunacağıgerekçesiile,bendenkendisinePaşaünvanınınverilmesiniistemişti.OzamanlarRefetBey’ingerekbirincigerekikinciistekleriniyerine getirecek resmî bir konum ve yetkidebulunmadığımı açıklamaya gerek yoktu.Özellikle Refet Bey’in bunu çok iyi bilmişolmasından şüphe edilebilir mi? Refet Bey, buisteklerini yerine getirtmek için, dolaylı yoldanbenim İstanbul Hükûmeti’ne aracılık etmemi

istiyordu da denemezdi. Çünkü dünyacabilinmekte idi ki, ben ordu müfettişliğinden veaskerliktenistifaetmişolmabiryana,Padişahveİstanbul Hükûmeti tarafından da kovulmuş veidama mahkum edilmiş bulunuyordum.Çalışmalarım bir kongrenin seçmiş olduğu birhey’et içinde,yanibirHey’et-iTemsiliye içindeve onun adına idi. Millî amaca hizmet içinçalışmak ve özellikle bu konuda başarıyaulaşmak için resmî bir ünvan ve yetki şartı varidiyse, o şart zaten benim kendimde yoktu.İçindebulunduğumdurumveşartlarınnelerdenibaret olduğu anlaşıldıktan sonra, başarıyaulaşabilmek için, benden resmî formalitelerebağlıünvanveyetkibeklenemeyeceğidoğalidi.Esasen, biz Refet Bey’i Konya’ya gönderirken,kendisine, amaca uygun bütün iş ve faaliyetleriçin tam ve geniş bir yetki vermiştik. Bununkullanılması ve yerini bulabilmesi, onungöstereceğişahsîgüçvekudretebağlıidi.

Efendiler, her tarafı faaliyet göstermeye vemillî teşkilâtlar kurmak için yönetmeyeçalışırken, İstanbul Hükûmeti’nin emeline

hizmetedenbazı sivil idareâmirlerinden, sözdemanevî birer gözdağı olabilecek telgraflar daalıyorduk. Söz gelişi, Urfa MutasarrıfıAli Rızaadında biri tarafından, yaptıklarımızın İtilâfDevletleri’ne karşı bir saldırı gibi sayıldığı, buyüzden bütün Osmanlı ülkesinin İtilâfDevletleri’nce askerî işgal altına alınarak TürkHükûmeti’ne son verileceği, temas sonucu eldeettiği bilgilere dayanılarak belirtiliyor ve kabineile uzlaşma önerisinde bulunuluyordu. Butelgrafın mutasarrıfa yabancılar tarafından dikteettirildiğine şüphe yoktu.Buna elbette gerektiğişekildekarşılıkverildi.

GeneralHarborHey’etiveGeneral’eVerdiğimCevap

Efendiler, hatırlarınızda olsa gerektir ki,memleketimizde ve Kafkasya’da incelemeleryapmak üzere Amerikan Hükûmeti GeneralHarbord’un başkanlığında bir hey’etgöndermişti. Bu hey’et Sivas’a geldi. 22 Eylül1919 günü General Harbord ile uzun uzadıyagörüştük.General’e,MillîMücadele’ninmaksatve gayesi, millî teşkilât ve birliğin ortaya çıkışsebebi, müslüman olmayan azınlıklara karşıgösterilen duygular, yabancılarınmemleketimizdeki yıkıcı propaganda veeylemleriüzerindeayrıntılıvebelgeleredayananaçıklamalarda bulundum. General’in bazı garipsoruları ile de karşılaştım. Söz gelişi: “Millet,tasarlanıp yapılabilecek her türlü girişim vefedakârlığa başvurduktan sonra, da başarısağlanamazsa ne yapacaksın?” gibi. Yanlışhatırlamıyorsam, verdiğim cevapta demiştim ki:“Bir millet varlığını ve istiklalini kurtarabilmekiçin düşünülebilen her türlü teşebbüs vefedakarlığı yaptıktan sonra başarıya ulaşır. Ya

başaramazsa demek, o milletin ölmüş olduğuhükmüne varmak demektir. Öyle ise, milletyaşadıkça ve fedakarca teşebbüslerine devamettikçebaşarısızlıkdasözkonusuolamaz.”

Generalin bu sorusunun altında yatan asılmaksadınneolabileceğiniaraştırmakistemedim.Ancak, verdiğim cevabın kendisince takdirlekarşılandığını bugün yeri gelmişken belirtmekisterim.

AbdülkerimPaşa’nınAracılıkları

Efendiler, Eylül’ün 25. günü akşamı,Ankara’da bulunan Kolordu Komutan VekiliMahmut Bey’den aldığım bir şifreli telgraftaşunlar bildiriliyordu: “Bu gece İstanbultelgrafhanesinden Fuat Paşa’yı telgraf başınaistediler.DahiliyeNezareti’nin vilâyet şifresi ilebir şifre yazdırdılar. Bunun özeti: vatanınkurtulması yalnız Padişah’ın bildirisindeki endoğru yol göstermelere uygun hareket etmeklekolaylaşacaktır. Millî Mücadele, medeniyetdünyasına iğrenç gayeler gibi aksettirildi.Hükûmet ile millet arasındaki ayrılıkyabancıların işe karışmasına yol açacaktır.Konferans,bizimhakkımızdakararverirken,buanlaşmazlık iyilik ve kurtuluş belirtisiolmayacaktır. Sonuç olarak, hareketin liderleriile görüşmek üzere, yüksek şahsiyetlerle,bildirilecek yerde buluşma bir oldu bitti şeklinesokularak, vaktin darlığı dolayısıyla hemencevap beklenmektedir. Görüş ayrılıklarınasaygılı davranılacağını, şahsa ve şerefedokunulmayacağını abartmalı bir şekilde

ekliyor. Telgrafı yazan zat, GenelkurmayTuğgenerallerinden Abdülkerim Paşa’dır. Butelgrafa Ticaret ve Ziraat Nâzırı Hâdi Paşaaracılığıyla ve aynı şifre ile cevapbeklemektedir. Adı geçenin, böyle bir hileyebaşvurarak, başvurunun bizden geldiğini, ilânetmeveyaymagayesigüttüğüanlaşılıyor.

Efendiler, İstanbulHükûmeti ile haberleşmeyikesmemizinonbeşincigünündeyiz.Millîkararakarşı muhalefet durumuna geçen bazı yerler,ister istemezmillîakımauymayamecburedildi.İstanbul’a her gün bütün memleketten,hükûmetin düşürülmesi isteği ile ilgili telgraflaryağdırılmaya başladı. İtilâf Devletleri’nin,Anadolu’da dolaşan subay ve memurları, heryerde açıktan açığa, Millî Mücadele’ye karşıtarafsız olduklarını vememleketin iç durumunakarışmadıklarını söylemeye başladılar. Budurum karşısında, Padişah ve Ferit Paşa’nın,artık Millî Mücadele liderleri ile uzlaşmaktanbaşka çıkar yol kalmadığını hesaba katarak,fakat,herhaldekonumlarınıdakorumakşartıyla,bir uzlaşma yolu olabilecek imkânlar

araştırmaya başladıkları kanısına varmak yanlışolmazinancındayım.

Efendiler,adıgeçenrahmetliAbdülkerimPaşa,benim çok eski bir arkadaşımdı. Pek namuslu,gayretli,temizkalplibirvatanseverdi.Selânik’te,ben yüzbaşı o binbaşı olarak aynı bürodaçalışmış, yıllarca özel arkadaşlık etmiştik.Rahmetlinin tavır ve durumundan bir tarikatabağlı olduğu anlaşılıyordu. Bazı tekkeleredevam ettiği de görülmüştür. Ancak, herhangibir şeyhe bağlılığını bilen yoktur. Çünkü,kendisini inançları ve vicdanîdeğerlendirmelerinde taşıdığı manevî derecebakımından “hazret-i evvel, büyük hazret”olarak kabul eder, kendi dostluk çevresi içindeyer alanlara, kendisince, karşısındakindegördüğü yeteneğe uygun “hazret, kutup” gibimakamlar verirdi. Bana, “Kutbu’l-akdâb”(Kutuplar Kutbu) derdi. Şimdi açıklayacağımgörüşmemizdedebunoktalaratesadüfedeceğiz.KerimPaşa,çoksamimivezamanındakendisinebüyükşöhretkazandıranyüksekbirsözsöylemegücü ile konuşur ve öyle yazardı. Kendisinde,

inandırma güç ve kudreti olduğu da sanılır veöyle kabul edilirdi. Bizim, Selânik’tebulunduğumuz sıralarda, orada OrduKomutanlığı ve Ordu Müfettişliği ile bulunmuşolan Hâdi Paşa, Kerim Paşa’yı açıkladığımözellikleri ile, dostlar arasında sayılır ve sevilirbirkimseolaraktanımıştı.

Efendiler, 27/28 Eylül 1919 gecesi, geceyarısınabirsaatkalatelgrafbaşında,KerimPaşaile karşı karşıya geldik. İki taraf biribirini şusözlerletanıdı:

“Sivas- Mustafa Kemal Paşa telgrafbaşındadır. Kerim Paşa’ya söyleyiniz,buyursunlardiyorlar.

İstanbul- Yüksek şahsiyetleri, Mustafa KemalPaşaHazretlerimisiniz,ruhum?

Ben- Evet, sayın Kerim Paşa Hazretleri,”dediktensonra:

“Kerim Paşa- “Sivas’ta Mustafa Kemal PaşaHazretleri’ne” adresini yazdırdı ve “Paşa’ya

söyleyiniz anlar; Hazret-i Evvel karşınızdadır”sözlerini bir çeşit parola gibi ilâve etti. KerimPaşa: “Zâtıâlîlerinin afiyetleri iyidir inşallahkardeşim”diyebaşladı.

Kerim Paşa’nın İstanbul Hükûmeti tarafındankalbinin temizliğinden ve ahlâkınıngüzelliğinden yararlanılarak nasıl aldatıldığınıanlamak için, sözlerinin başlangıcını kendisineolduğu gibi tekrarlatacağım. Rahmetli KerimPaşaşöyledevametti:

“Vatanın iyiliği için büyükvatansever kardeşimle ve sayıntemsilci kardeşlerimle görüşmekisterim. Ayağınız toprağınaulaştırılmak üzere Ali Fuat Paşaaracılığıyla bir telgrafgöndermiştim. İşte, zâtıâlînizin elineulaşanotelgraftakiesaslarüzerindeinşallah sevindirici bir çözümbuluruz. Memleketin geçirmekteolduğu nazik ve pek önemli karışıkdevreyi Allah’ın lûtfu ile kolaycaaydınlığa çıkartırız. Bunun için de

Allah’ınkeremivenurdanyaratılmışkurtarıcıemellerinizingönülmürşîdiile, bu konuda önemli şeylerkonuşarak, vatan için olandileklerimizi birleştirelim değil mi?Pek anlayışlı ve tedbirli kardeşim!Ne buyurursunuz, ruhum? Yerebatasıca kötülük yapmalarına engelolalım, onları ümitlerininpusularında kötürüm ve cansızolarakbırakalım.Yalnızhükûmetilemilletin sırf vatanın kurtuluşu ileilgili hizmetlerini ve işlerinibirleştirelim. Çünkü ortak ve yücegaye aslında hep birdir. Vatandüşüncesiyle gösterilen bunca asiltepkilerin, medeniyet dünyasıkarşısında aziz topraklarımızınkorunması ile ilgili en büyükvatanseverlik olduğunu bir keredaha belirtmek üzere içindebulunduğumuz durumungüçlüklerini yok edelim ve buna birçare bulmak içinde bu aziz

kardeşinizilegörüşmeyebaşlayalım,bekliyorum kardeşim. Buteşebbüsüm hakkında, hükûmetingeniş ölçüde iyiniyet gösterdiğiniilâveederim,ruhum!”

Efendiler, Kerim Paşa ile 27/28 Eylül, geceyarısından önce saat 23.00’te başlayan bugörüşmemiz,sabahsaat07.30’akadartamsekizbuçuksaatsürdü.Üçananoktayaayrılabilenbugörüşmemiz, yazıda esercedit denilen büyüktabaka kâğıtlardan yirmi beş sayfayı doldurdu.Bunların hepsini burada okuyarak sabrınızıkötüyekullanmaktankorkarım.RahmetliKerimPaşa’nın, sağlam görüşlere ve kendi inancınaters düşmesine rağmen-maalesef güçlü birmantığa da dayanmayan bu tatlı sözlerinin vetantanalı cümlelerinin okunup dinlenebilmesiiçin yayınlayacağım belgeler arasında bukonuşmayadaolduğugibiyervereceğim.

Yalnız,bugörüşmede,herikitarafıngüttüklerihedef ve dayandıkları temel noktalar hakkında,özellikle sonucu bakımından kısa bir fikirverebilmek için, izin verirseniz, bu noktaların

herbirinebirparçadokunacağım.

Kerim Paşa’nın bilginize sunduğum ilktelgrafınakarşılıkverirkenbirazdaonuntarzveüslûbunauymuşolduğumgörülecektir.

Cevabımda,bendeböylebaşladım:

“Kerim Paşa Hazretleri’ne “kütbü‘l-akdâb”, deyiniz, anlar” diyebaşladıktan sonra “şimdi cevapveriyorum”dedim.

“Pek sayın ve temiz kalpli kardeşimAbdülkerim Paşa Hazretleri’ne.Tanrı‘ya şükürler olsun, sağlığımyerindedir. Büyük ve soylumilletimizin yasal haklarınınbilincine varmış, onu korumaya vesavunmaya bütün varlığı ilegirişilmiş olduğunu görmekle pekmutluyum… Karşılıklı görüşbelirtmek hususunda gösterilenisteğeiçtengelerekteşekkürederiz…

FuatPaşaaracılığıileçekilmişolantelgrafın içindekileri öğrenmişbulunuyoruz….

Dayanak noktası olarak kabulbuyurulan bildiride ileri sürülenhususların, Ferit Paşa vearkadaşlarına karşı yöneltilmiş birhaykırışveçıkışmaolduğuazıcıkbirdüşünmeveincelemeileanlaşılacakaçıklaktadır. Padişah’ın kalbiniderin üzüntülere boğan durum vedavranışlar, milletimiz tarafındandeğil, Ferit Paşa, Dahiliye NazırıAdil Bey, Harbiye Nâzırı SüleymanŞefik Paşa ve bunların çalışmaarkadaşları olan Harput Valisi AliGalip Bey, Kastamonu Valisi AliRızaBeyveKonyaValisiCemâlBeytarafından işlenen kötülüklerleortayakonmuştur.

Malatya’daki ihanet teşebbüsü,Çorum’daki haince tertip,Konya’daki kanlı teşebbüs eğer

içyüzleri ile bilginize ulaşmışdeğilse, zâtıâlilerinizi bir çözümbaşlangıcı olarak düşündüğünüznoktadaki isabetsizlikten dolayımazurgörürüz.

Yabancıların görüşlerinin lehimizedöndüğü tamamıyla doğrudur.Ancak, bu dönüş, hiçbir vakit FeritPaşaHükûmetinin güttüğü siyasetinsonucu değildir. Bu sonuç,milletimizin varlığını göstermek veispat etmek için kendi kendinegirişmiş olduğu kararlıteşebbüsünün eseridir. İşte bukonudaZâtışâhâne’yialdatıyorlar.

Kurtuluş çaresi ve yaşama ilkesi veancak Kuva-yı Millîye’ninönderliğinin benimsenmesinde vemillî iradenin hâkim olmasındadır.Bu sağlam ve yasal temelden enküçük bir sapma, Allah korusun,devlet, millet ve vatanımız için pekacıbiryıkımgetirir…..

Milletimizin soylu mücadelesinikötüye yormaktan ve etrafa öyletanıtmaktan geri durmayan kötüniyetli aşağılık kimselerin çokolduğu bir gerçektir. Ancak, asılderin bir esefle karşılanacak olanhusus, bu kötülükten başka bir şeydüşünmeyenlerin başında,sonsuzluğa kadar yaşayacak olandevletimizin Sadrazamı Ferit Paşaile bakanlık konumlarını tutan ÂdilBey, Süleyman Paşa gibi, devletadamlarınınyeralmışbulunmasıdır.

Memleketimize takım takımbolşeviklerin girdiğini ve MillîMücadele’nin bir bolşevikmücadelesi olduğunu resmî olarakilânedenveyayanbutalihsizlerdir.

Asil ve temiz Millî Mücadele’mizin,İttihatçılarınsonçırpınışlarıvekanlıhareketleri olduğunu ve onlarınparasıyla yürütüldüğünü resmen veaçıktan açığa bütün dünyaya ve

yabancı gazetecilere söyleyen bugafillerdir.

Anadolu’da karışıklık olduğunubasın yoluyla resmen ilân eden veAteşkes Anlaşması‘nın özelmaddesine göre aziz vatanımızıdüşman işgaline uğratmak isteyenbucahillerdir.

Malatya’nın Müslüman halkı ile,Sivas’ınMüslümanhalkınıbiribirleriile boğazlaşmaya sürüklemekisteyenler bu zavallılardır. MillîMücadele’nin önüne geçeceğimdiye, Sivas’ın ve millî duyarlığıngörüldüğü her yerin yabancılartarafından işgalini isteyen buhainlerdir. Bununla birlikte, bizimenyücegayemiz,tıpkısizkardeşimindüşündükleri gibi, kötü niyetlilerinbu güzel memlekete yönelttikleriiftiraları ve açıktan açığayürüttükleri lanetli hareketlerikırmak ve onları kendi ümitlerinin

pusularında körkötürüm ve cansızdüşürmek, devlet ile milletinfaaliyetini sırf vatanın kurtuluşu ileilgili noktada birleştirmektir. YüceTanrı‘yaşükürlerolsun,bugayeningerçekleştirilmesinde, artıkmilletimiz her türlü kötü niyetbelirtilerini kırmış bütünkahramanlığı ile dönüşü olmayankesinadımlarınıatmıştır.Yabancılarbile,milletinyaygıngücünüvekesinkararını, buna karşılık İstanbulHükûmeti’nin ne kadar soysuz vemilletle ilgisi bulunmayan âciz birhey’et olduğunu iyice anlamıştır.Merzifon’uboşalttılar. Samsun’u daboşaltmaya başladılar. İç işlerimizeveMillîMücadele’mizekarşıtarafsızkalacaklarını söylüyorlar. İşte millîfaaliyetlerimizin, bağımsızlığımızıgüvence altına alma yolunda eldeetmeyibaşardığıilksonuçbudur.

Millî akım, İstanbul’da, Kanun-ı

Esasî hükümlerine uyulmasınısağlamaklasonucaulaşacaktır.

Şimdikihükûmetin,genişölçüde,biriyiniyete sahip olduğunu sanmanındoğru olmadığını arz etmeme izinvermeniziricaederim.

Ben daha Erzurum’da iken FeritPaşa’ya gerçeği ve durumuaçıklayarak, milletin kuvvet veiradesinekarşıçıkacakhiçbirkuvvetkalmadığını yazmış; kendisini, karşıkoymaveengellemeyolundadevametmemesi gereği ile uyarmıştım. Bugafil kişi, buna cevap vermediğigibi, millî akımın birkaç kişininkörüklemesinin eseri olduğunu ilânetti. Çıkar hırsı ile, bilgisizlik gafletve körlüğü ile iki tarafı da idareederek konumlarınıkoruyabilecekleri şeklinde boş birzan içinde bulunan birkaç valininaldatıcı raporlarını, benim tertemizvevatanseverceuyarılarımdandaha

üstün tuttu. Bugün, her türlükötülük, hainlik, beceriksizlik vezavallılık durumunda kaldıktan vemillet de bütün olup bitenleriniçyüzünü tam bir açıklıklakavradıktan sonra, bize düşengörev, hemen millî dâvâyıbenimseyecek yeni bir kabinenin işbaşınagelmesinisağlamaktır.

Eğer şimdiki kabinenin şahısları vehayatları bakımından herhangi birçekincelerivarsa,bugüniçinbugibişeylerle uğraşma seviyesizliğindenpek yüksek olan milletimiz adınakendilerine istedikleri söz vegüvenceyi vermeyi de milletimizinçıkarı açısından gerekli sayarız.Ancak, tuttukları yanlış yolda inatladirenmeye devam edecek olurlarsa,bundan doğacak sonuçlarınsorumluluğu kendilerine aitolacaktır.

İşte yapılan bu iyi niyetli faaliyet

dolayısıyla, durumu bir defa dahave son olarak, asil yüksekşahsiyetleri gibi kalbi, gerçekten devatan ve millet sevgisi, Padişahamuhabbetvebağlılıkladoluolanvekardeşlik hatıralarını daima saygıile taşımakta olduğum, siz kardeşimAbdülkerim Paşa Hazretleri ile debildirmişolmak,bizim içinher türlüvicdan huzurunun daha dasağlamlaşmasınavesileolmuştur.”

Efendiler, buraya kadar söylediklerim bir tekmaddeninözetidir.

Bundansonragelenmaddede:

“MillîMücadele bütün genişliği ile İstanbul’adoğru ilerlemektedir. Ferit Paşa ve arkadaşlarıbunu bilmektedir. Zâtıâlileri de bu bilgileriisteyipaydınlanınız”dediktensonra,ogünlerdeyapılmış olan başarılı hareketlerin raporlarınıözetleyerek açıkladım ve:“Artık bütün buhareketleri durdurmak yalnız ve ancak bir tekşeye bağlıdır. O da kabine başkanlığının millî

dâvâyı bütün anlamıyla benimseyecek bir zataverilmesi ve o zatın da bu millî dâvâyıkavrayarak ona göre tedbir almayagirişmesidir”dedim.

“Bütün bu söylenenler karşısında sizkardeşimin de bir düşünceleri varsa lûtfenbildirmenizi rica ederim” cümlesinden sonra,“Anadolu veRumeliMüdafaa-iHukukCemiyetiHey’et-iTemsiliyesiadınaMustafaKemal” diyeimzamıkoydum.

Bundan sonra Kerim Paşa:“Önce,zâtıâlileriyle birlikte olan sayın zevatın hepsineselâm ve saygılarımızı arz etmek ve duyurmaklütfunda bulunmanızı rica ederim” girişi ilegörüşmemizin ikinci noktasına geçtiler. KerimPaşadevametti:

“Başladığımkısakonuşmanınbütünsafhalarını zâtıâliniz anlattınız. İşinçözüme götürülmesi bakımından ikiyerde isabet gösterilmediğinisöyleyerek mazur görüleceğimibelirttiniz.Gerçi,bütündurumlarve

çeşitli bölgelerdeki olaylarbilinmedikçe, bir konuda hakemliketmek güç ise de, memleketle ilgilibir işin çözümebağlanmasındabizeışık tutan, tertemiz vatan endişesiolduğundan,dayanağımızsağlamveaçıktır. Vatanın alın yazısına kararverileceği şu sıralarda, tek vücutolarak birleşmiş bir millet vehükûmetin göreceği işi göz önündebulundurarak, bunun kolaylıkla birçözüme ulaşması dileğimi bildirmekisterdim.

Padişahın hareket noktası olarakaldığıma işaret buyurduğunuzbildirisini anlamakta bendenizinyanılmış olmasımümkündür.Yalnız,izin veriniz de, asıl işlerinçözümünde en büyük dayanaksayılan bu yüksek bildiridekitoplayıcı yönleri açıklayarak,Padişah’ın sözlerinin neleri içinealmış olduğunu belirteyim. Ben

zannediyorumki,Padişahımız…”

Ben, derhal Kerim Paşa’nın devam etmesinefırsatvermedenşunuyazdırdım:

“KerimPaşaHazretleri,gereğindenfazla açıklama yapmak, her ikimizide asıl gayeden uzaklaştırılabilir.Bir de Padişah’ın bildirisininyorumları ile fazla uğraşmanınyararıyoktur.Ricaederimasılkonuüzerindegörüşelim.”

KerimPaşacevapverdi:

“Asıl konu üzerinde görüşeceğiz, İzinverirsenizdevamedelimefendim.”

Ben;“Ricaederimensonsözveteklifüzerindeanlaşalım,” dedim. Kerim Paşa “Evet, orayageleceğizefendim.”

FeritPaşaKabinesiÇekilmelidir

Söze ben devam ettim ve:“Kerim Paşa

Hazretleri, haklı çalışmalarımızı ve millîtepkilerimizin artık daha fazla kötüyeyorulmasına ve düzeltilmeye muhtaçgörülmesine; hele bu düzeltme ve değiştirmeleriçinde, suçluluğu ve hainliği ortaya çıkmış birkabine üyelerinin meşru olmayansavunmalarının esas alındığını görmeyetahammülümüz yoktur. Biz, son durumuaçıklayarak milletin kesin isteğini arzettik.Bilmem tekrarı gerekli midir? Zâtıâlilerisonuçlandırılması gerekli bu millî isteğe karşı,Ferit Paşa Kabinesi’nin, devletin en yükseksadrazamlık konumunu hâlâ kirletmesinearacılık etmek istiyorsanız, bu gayretiniz hiçbiryararlı sonuç veremeyeceği gibi, siz kardeşimizhakkındaki eski kardeşlik duygularımızın dasarsılmasınayolaçacağındanendişeederim.

Şimdi, Ferit Paşa, bir an bile kaybetmedenkonumunu bir namuslu kimseye bırakacaksa vebuna siz de inanıyorsanız, çözüm bekleyenhiçbir güçlük kalmamışdemektir.Aksi takdirde,aracılığınız, kalbinizin kırılmasından veboşuboşuna yorgunluktan başka bir sonuç

vermeyecektir.

Ferit Paşa, konumunu korumaya devamederse, kendisinin çok acı bir sonlakarşılaşmasınayolaçacaktır.Ensonveenkesinsöz şudur: Maksadımız bu sarsılmaz gerçeğiPadişah’ın bilgisine sunmaktır. Siz, ancak busoylu görevi yerine getirerek bugün vatan vemilletin yüksek kişiliğinizden beklediği dinî vemillîgöreviyapmışolursunuz.”

Kerim Paşa; “Sözü uzatmamak elbette asılmaksattır” diye başlayarak, sözü gereğindenfazla uzattı. Bu uzun sözler şu cümle ile sonbuldu:“Buradavataniçinyaptığımşuteşebbüselbette Allah ve millet katında bütün asaletiylebezenmişolarakkalırveişingerçeksahibiolanher şeye kadir ulu Tanrı, millet ve vatanınkurtuluşunu sağlayacak esasları oradabulunanlaraböylecebağlayarak tamamlar.UluTanrı güçlükleri çözücüdür. Değerligözlerinizdenöperim.”

Yeniden cevap verme sırası bana geceyarısından sonra saat 4.30’da geldi. Kerim

Paşa’nın dokunduğu noktaları karşılıksızbırakamazdım. Ben de uzun düşünceler ilerisürdüm ve sonunda:“Ohalde, dedim, bizim vesizin gibi onur sahibi ve vatansever kimselerinyapacakları teşebbüsün gayesi ne olmakgerekir?Yönetiminherdakikasındanmilletiçin,gelecekteki kaderimiz için yeni bir yıkım yoluhazırlamaktan başka bir sonuç beklenmeyenFerit Paşa ile milletin arasını bulmakimkansızlığı ileuğraşmakmı,yoksabiranöncebu yasal olmayan kabinenin yerine millet vememleketin ihtiyaçlarına cevap verebileceknitelikte yeni bir hey’etin devlet işlerini üzerinealması gereğini Padişah’a bildirmek üzere yolaramakmıdır?Lütfedipbuikinoktadanbiriiçinevetveyahayırşeklindecevapverirseniz,Tanrıve millet katında bütün asaletiyle değerlikalacağına şüphe olmayan bu asilteşebbüsünüzün bizlerle ilgili yönünütamamlamışolursunuz.”

KerimPaşa,yazdığımızkısacevabayineuzunbir cevap verdi. Fakat bu uzun sözler arasında,bazı cümlelerle, bize padişahın aldatılmış

olmayıpherşeyibildiğinianlatıyordu.

Kerim Paşa’nın bazı cümlelerinde şu sözlervard ı:“Yüce padişahlık katı kesin karar veçözümmakamıolup,yasalbirdevlettebuyüksekmakam, bütün millet fertlerinin yöneleceğiyüksek yerdir. Anadolu’nun bütün dileklerininHalife Hazretleri’ne duyurulduğu hakkındabendenize bilgi vermişlerdir. O halde, milletişlerinin yöneleceği ve dileklerinin kabuledileceği yüksek bir makam olan PadişahımızEfendimizherşeyibilmektedir.

Kerim Paşa, kendisine has cümlelerle devamettiğigörüşlerineşöylecesonvedi:

“UluTanrı,niceyükseksebepleryaratarakvetelkin ederek bu çözülmesi güç düğümübütünüyle çözecektir. Elbette ki, Tanrı‘nınbuyruğu güzeldir ve yakındır. Tanrı‘nın elibütünellerdenüstündür.Geleceğimiz,Tanrı‘nınlütfu ile milletçe lâyık olduğumuz yücelikteuğurluvehayırlı olacaktır. İşteKerim’in inancıbudurazizruhum.”

BudefaEfendiler, geceyarısından sonra, saat6.10’a gelmiş olmasına rağmen, üçüncüsafhanınaçılmasınabensebepoldum.

Merhum Kerim Paşa’nın pek hoşlandığınıbildiğim bir ifadeyle “BüyükHazret” diye sözebaşladım:

Ümmetinvemilletinyüceyüksekyeriolduğu içindir ki,milletindileklerinibildirme yolunu bulmateşebbüsündengeridurmadık.

Yalnız, zâtıâlinizi büyük biryanlışlıktan kurtarmak maksadıylaarz edelim ki, Anadolu’nun bütündileklerinin Halife’ye duyurulduğuhususundaki sözlere, milletin dahakesin bir güveni yoktur. Çünkü,millet bilmektedir ki, Padişah,hainlikleri ortaya çıkmış birkaçkişiyimilletetercihbuyurmazlar.”

Kerim Paşa’nın dokunmuş olduğunoktalaracevapverirkenşunlarıda

söyledim: Pek güzel ve yakın olanTanrı emrinin yerine gelmesi ile,talihsiz ve zulme uğramış soylumilletimizin kurtuluşa ve huzurakavuşmasınıYüceTanrı‘nındenizlerkadarenginolankoruyuculuğundanümitledilerveufuklarıhepinatçıbirdumanla sarılı olan İstanbul’dakibazı kimselerin gerçeği görmemekiçinaşağılıkçadirenenduygularınıneriyipkaybolmasınıbekleriz.Milletinsoylu ruhu da işte böylesineduygularladoludur.

Yalnız tekrarlamama müsaadenizirica ederim ki, evet veya hayırşeklinde karşılık verilmesiniistediğimiz sorular maalesefkarşılıksız bırakılmıştır. Azizim,Allah’ınelibütünellerdenüstündür.Ancak bununla birlikte güçlükleriyenmeye ve problemleri çözmeyegirişenlerin kesinleşmiş bir hedefiolmak gerekti… Millet, Tanrının

buyruğunu yerine getirecektir vebuyurduğunuz gibi milletçe eldeedeceklerimiz hayırlı ve uğurluolacaktır. Lûtufkâr dualarınızıneksik edilmemesini rica ederim.Gayret bizden, yardım ve kolaylıkölümsüzTanrı‘dandır.”

MustafaKemal

ArtıkKerimPaşa’nınyorulduğuanlaşılıyordu.“Sonikisözüm,ruhum”diyerek“millîdâvâ‘nınilkeleriniüstüntutmakvekorumakşartıylaiçtengelen dileklerin sayılıp döküldüğünü veTanrı‘nın eli.. yüce âyetinin, Tanrı tarafındanhayırla kabul buyurulması için kullanılmışolduğunu söyledikten sonra “Allaha ısmarladıkyinegörüşeceğiz…”diyerekçekilmekistedi.

Bırakmadık!

Son sözü biz söylemek istedik ve dedik ki:“Kardeşimizin hatırında kalsın diye son bircümlebildiriyorum:

“Millet güçlü, her şeyi kavramış vetuttuğu yolda kesin kararlıdır. MillîMücadele hızlı bir gelişmeseyrindedir. Yüce ve ŞevketliPadişahımız Efendimiz’inlûtuflarının ve sevgililerinin birbelirtisi olmak üzere kararvermelerinin ve soruna çözümgetirmelerininzamanıdır.”

Efendiler, bundan sonra Ferit Paşa Kabinesiancaküçgündayanabilmiştir.

Kendisi ile görüşemediğim dostum RahmetliKerimPaşa’nınbazıkimseleresöylediğinegöre,bu görüşmemizi olduğu gibi Padişah’agöstermeyi başarmış ve bunun üzerine direnmegücükırılmış.

Kerim Paşa’nın Kara Vasıf Bey’e yazmışolduğu 8 Kasım 1919 tarihli mektubunda dabunaişaretedilmiştir.

Rahmetlininbumektubunda şu satırlar vardır:“EskiSadrazam,ensonyapılangörüşme,bunun

yol açtığı sürekli etki ve ciddî tartışmalarsonunda, çekilmek gerektiğine inanarak vebütün direnme gücü kaybolarak istifasınısundu…İştesessizsedasız,vataniçinçalışanvetek başına bendenizin tertemiz gayreti ilebaşarılanbüyükolaybudur….

Dikkate almak gerekir ki, bu yazıları benyazmıştım. Eski Sadrazam ile PadişahımızEfendimiz Hazretleri, bütün bu görüşmelerinsonuçlarını öğrendikten sonra, dayandıklarısağlam temeller karşısında kararlarınıvermişlerdir… Yapılan teşebbüsün ve yazılanyazıların ne dereceye kadar önemli noktalarıiçinealdığıvenasılbirdürüstvicdanvekeskingörüşle, yaşanan gerçeklerin kâğıda geçirildiği,elbette Tanrı katında ve milletin tarihîdeğerlendirmesinde asaletle bezenmiş bir değerolarakkalacaktır…”

Trabzon’danGelenTeklif

RahmetliKerimPaşa’nınFuatPaşa’yayazdığıilk telgrafında, İstanbul’daki yüksek konumluşahısların mücadele liderleriyle belli bir yerdebuluşup konuşmalarından söz edildiğinigörmüştük. Bunun benzeri, fakat aksine yaniAnadolu’dan İstanbul’agitmeyolundabir teklifde, bundan daha önce Trabzon’dan çıkmıştı.İzinverirseniz,bunubirazaçıklayayım:TrabzonValisi Galip Bey, 18/19 Eylül tarihlerinde teftişgöreviyleArdasa’yagidip,valiilegörüşmesisözkonusu idi. Bu konu üzerinde 19 Eylül’detelgraf başında Kazım Karabekir Paşa ilegörüştük.Sebebi,Trabzon’danaldığım18Eylültarihli bir telgraftı. Kendisine olduğu gibiverdiğim bu telgrafta: “Millî çıkarları bozan altımaddeyi kabul etmiyoruz (bu altı maddeİstanbul ile ilişki kesme konusundaki emirdir)Arzedeceklerimizin Zâtışâhâne’ye ulaştırılmasıda oraya gönderilecek bir hey’etle sağlanabilirkanısındayız” denilmekte idi. Kâzım KarabekirPaşa, makine başında Trabzon Valisi ilegörüşmüş, özetini bildirdi. Vali, soru tarzında

birtakımgörüşleriilerisürmüştü.KarabekirPaşa,uygun karşılıklar vermiş, Vali en sonunda“İstanbul’a bir heyet gönderilerek durumunPadişah’a arzını ve bu hey’etle birliktekendisinin gitmesini teklif etmiş ise de, artıkbizim çeşitli yollarla konuyu arza bir çaredüşünmüş olmamız dolayısıyla, budüşüncesinden vazgeçmiştir. Böyle bir hey’etingitmesi ve buna sarayın durumunu iyi bilenGümüşhane temsilcisi Zeki Bey’in de katılmasıteklifedilmektedir”denilmekteidi.

Gariptir ki, iki gün sonra, yani 21 Eylül1919’da, Torul’daki Yarbay Halit Bey’ingönderdiği bir şifrede bu hey’et meselesindensöz ediliyordu. Fazlasıyla kuşkuya düşenPadişah’ı yabancıların ve Ferit Paşa’nınkucağına atmamak için, İstanbul’a gizlice birhey’et gönderilmesinin uygun olacağı, eğer buhey’eteServetveZekiBeylerdetemsilciolarakalınırsa kendilerinin sevinerek kabul edecekleri,ZekiBey’inağzındanbildiriliyordu.HalitBey’e22 Eylül’de verdiğim cevapta Zeki ve ServetBeyler’in de içinde bulunacağı bir hey’etin

İstanbul’a gönderilmesinin uygun olmadığınıbildirdim. 24/25 Eylül tarihinde Hâlit Bey’denaldığımbir telgrafta, “Trabzon’dakimuhalefetinbaşı durumunda olan Trabzon Valisi GalipBey’i,kolordununveErzurumValisinindavetinikabul edip Erzurum’a gitmediğinden,mecburiyet karşısında ve silâhlı koruma ile bugece (24/25 Eylül) Erzurum’a gönderdim”deniliyordu.

Efendiler, garip bir tesadüf değil midir ki,rahmetli Kerim Paşa’nın, ilk aracılık telgrafı,Trabzon valisinin tutuklandığı gecenin ertesigünü,Trabzon’davali,ZekiveServetBey’lerle,bunların aldatması üzerine bazı kimselerinİstanbul ile ilişki kesme konusundakifaaliyetlerinin ve İstanbul’a bir gizli hey’etolarak gitme plânlarının başarısızlığauğratılmasının gerçekleştiği bir günde, yani 25Eylülgünüçekiliyorvebizi ancak,27/28Eylülgecesi aramak gereği duyuluyor. Yazışmalarınşeklinden anlaşıldığına göre, Erzurum’a gidenVali Galip Bey, Kâzım Karabekir Paşa’ya,yeniden İstanbul’a bir hey’et aracılığı ile

başvurmaktansözetmiştir.Bununlailgiliolarak,Paşa’nın 27 Eylül tarihli bir “olur” istemetelgrafını alıyoruz. Buna, 28 Eylül’de karşılıkolarak çekilen telgrafta, Kerim Paşa ile yapılangörüşmemin özeti verildikten sonra, “sözkonusu müracaatın gerekli görülüpgörülmediğininbildirilmesiniricaederiz.Gerekligörüldüğü takdirde, Trabzon valisinin, MillîMücadele’mizekarşıgelmekonusundaDahiliyeNâzırıAdil Bey’den hiçbir farkı olmadığından,kendisinin asil Millî Mücadele’mize hiçbirşekilde karışmasına izin verilmemesi” karşılığıveriliyor,KâzımKarabekirPaşa’nın30Eylül’deverdiği karşılıkta: “Trabzon valisinin bu gibiişlere karıştırılmaması konusundaki”düşüncemizin yerinde olduğu kabul edildiktensonra, “Trabzon’un durumunda çoktandırbeklenendüzelmegerçekleşti”deniliyordu.

Efendiler, son olarak sunduğum bilgilerle birgerçek üzerinde daha düşünceleri aydınlatmakisterim.TrabzonValisiGalipBey ile ZekiBey,saray ve Ferit Paşa ile ilişki içinde idiler. Birhey’et halinde İstanbul’a gitmekten maksatları,

millî gayeye hizmet değil, orada gerekenleriaydınlatarak ve bazı tedbirler tavsiye ederek,yeni talimat almak gibi bir amaca dayandığınabence şüphe yoktur. Nitekim, Zeki Bey dahasonra İstanbul’a gidince, arkasından gerektiğikadar para ve cephane göndermeye sözverilerek ve özel bir talimat ile Trabzon veGümüşhanedolaylarındaörgütlerkurmaküzeregönderilmiştir. Kendisini İnebolu’da tutuklatıpAnkara’yagetirtmiştim.Bana,busöylediklerininhepsini itiraf etti. Yalnız, sözde İstanbul’ualdattığını, alacağı para ve silâhları bize teslimetmek niyetinde bulunduğunu söyledi. Buna, ogün ve hattâ bugün bile inanacak saf kimselerbulunabilir mi? Bununla birlikte, ben bu kişiyi,Erzurum Kongresi’ndeki ilişkinin hatırasınasaygı duyarak, yalnız gerekli uyarı venasihatlarda bulunmakla yetinmiş ve serbestbırakmıştım.

İlkBozkırOlayıveİzmitMutasarrıfınınKarşıKoyması

Efendiler, İstanbul Hükûmeti tarafındankolordu komutanı olarak Konya’ya gönderilenSait Paşa’yı 30 Eylül’de İstanbul’a gerigönderdik. Konya Valisi kaçak Cemâl Bey’inkaçışından önce tertiplediği ilk BozkırOlayınınönüne geçmek için, 20. Kolordu ve Niğde’de11.Tümenaracılığıylavebunlarınyardımlarıylagerekli tedbirler alınarak, İstanbul’un çıkmasınıbeklediği olayları önledik. Ereğli, Bolu,Adapazarı, İzmit dolaylarında kurulmasınaçalışılan Kuva-yıMillîyeTeşkilâtı, Eylül ayınınsongünlerindebüyükbirhassasiyetgöstermeyebaşladı.OçevrelerdekiKuva-yıMillîyeliderleri,kabinenindirenmesihalinde İstanbul’ahareketehazır bulunduklarını bildiriyorlardı.Bu konuyu,28 Eylül’de, bütün memlekete ve doğal olarakİstanbul’a da bir genelgeyle bildirdik. Ancak,İzmit şehrinde, 2 Ekim günü olumsuzdenebilecekyenibirdurumkarşısındakaldık.Otarihte, İzmit Mutasarrıfı, Suat Bey adında birzattı. Kendisini telgraf başına çağırdık. Son

günlerde yapılan bildirilerin hepsinin alınıp,gereklerinin yerine getirilip getirilmediğinisordum. Mutasarrıf Bey, yaptığı açıklamadadiyordu ki:“Yapılan tebliğleri aldım.Anlaşmazlık ve karışıklık olmaması için halkıserbest bırakarak dinlemeyi en doğru hareketsaydım. Olumsuz söylentiler vardır. Hey’et-iTemsiliye’den açıklama istemek ve özellikleamacın İttihat Hükûmeti’ni önceki şekliyleyeniden diriltmek olup olmadığını kesin olarakanlamak kararındadırlar. Bendeniz, en tarafsızbir kimse olarak huzur ve güvenliği korumagörevini yüklenmiş bulunuyorum. Her kim veherne içinolursaolsun, sonucubilinmeyenbirmaceraya başkalarını sürüklemeyi doğrubulmam.Tedbirliveihtiyatlıhareketetmeyanlısıolduğumu bütün tecrübelerime dayanarak arzederim.”

Verdiğimcevapaynenşuidi:

Sivas,2.10.1919

SuatBey’e

C - İzmit’te en küçük bir anlaşmazlık vekarışıklığa meydan vermemek asıl görevimizolduğu gibi, tarafımızdan da özellikle ricaedilmiş bir konudur. Millî teşkilât vemücadelemizinhaklı amacını veniteliğini gerekzâtıâlinize gerek İzmit’teki birçok kimseye vebütün dünyaya karşı yazmış ve yazmaktabulunduğumuzbildiriveaçıklamalarla,enkincidüşmanlarımıza bile anlatmış olduğumuzaşüphemiz kalmamıştır. Artık, ayak takımınındedikodusundan öteye bir değeri olmayansöylentilerin, karar verme konusunda etkiliolabileceğineimkânvermiyoruz.Bundanbaşka,eğer halkın açıklanmasını istediği noktalar varidiyse, bunlar neden derhal bize sorulup,çözümekavuşturulmamışbulunuyor.Siz,tarafsızolarak kalmayı tercih buyuruyorsunuz. Oysa,tuttuğunuzyolkesinlikle tarafsızlıkyoluolamaz.Çünkü, siz milletin haklı mücadelesine karşıtarafsızlık iddiasında bulunduğunuz haldehaincedavranışlarıilekanundışıveaslındayokhükmünde olan Ferit Paşa Kabinesi’ninmemurluğunu yapmakla meşgulsünüz.İttihatçılığın diriltilmesi ile uğraşacak kısır

görüşlülerden olmadığımı siz pek güzelanlayabilirsiniz. Size en temiz duygularla vefakatbütün kesinliği ile şunubildiririmki, artıkFerit PaşaKabinesi’ne güven duymuyor iseniz,bunu Dahiliye Nezareti’ne resmenbildirmelisiniz. Eğer milletin hüküm veisteklerine aykırı olarakFerit PaşaKabinesi’negüveninizvarsa,İzmit’insayınhalkınıhaklıolanmillî mücadelesinde serbest bırakmak üzerederhalyeriniziterkileİstanbul’ahareketediniz.Bu iki noktadan herhangi birine uymamanızhalinde, yüksek şahsınızın karşılaşabileceğidurumunsebepvesorumlusununyinesizolmuşbulunacağını pek samimî olarak bildirmeyivicdanîbirgörevsayarım.

Hey’et-iTemsiliyeAdına

MustafaKemal

FeritPaşa’nınİstifası

Efendiler, ben,Asım Bey’e bu son cümleleriyazdırırken (2 Ekim 1919, saat 15.40’ta) arayaimzasız şöyle bir telgraf girdi: “PaşaHazretleri,İstanbul’dakiyakınarkadaşlar söylediler.Bütünakşam gazeteleri yazıyormuş. Ferit Paşa sağlıkdurumu dolayısıyla istifa etmiş. Kabineyikurmak üzere, Tevfik Paşa görevlendirilmiş,Daha sabahtan söyleniyordu. Fakatdoğrulanmamıştı,şimdidoğrulandıefendim.”

Bu telgrafı kim veriyor? Anlayınız, dedim,sormaya zaman kalmadan telgraf şu şekildedevametti.

“Biz, Ankara telgrafçıları, PaşaHazretleri’nin huzurunda derinsaygı ile eğiliriz ve vatanımızınbaşına bir belâ kâbusu olan bukabinenin devrilmesi için milletinbaşına geçerek kazandığı başarıyıkutlarız.Lûtfensöyleyiniz.”

Telgraf haberleşmesi kesildi. Gerçekten de, 2

Ekimde Ferit Paşa Kabinesi düşmüşbulunuyordu.AncakyenikabineyikuranTevfikPaşadeğilAyan’danBirinciFerikAliRızaPaşaidi.

Efendiler, sırası gelmişken arz edeyim. Bütüntelgrafçılarımızın, teşebbüslerimiz ve MillîMücadelemiz için yaptıkları fedakârcahizmetlerinin millî tarihimizde önemli bir yerivardır. Kendilerine bugün açıkça teşekküretmeyibirborçsayarım.

AliRızaPaşaKabinesi

Efendiler, Ferit Paşa Kabinesi’nin düştüğünüve Ali Rıza Paşa’nın kabine kurmak üzeregörevlendirildiğini 2/3 Ekim 1919 tarihindeyazdığımbirgenelgeilebütünmilletebildirdim.Bu genelgenin bir örneğini de bilgi için yeniSadrazamaverdim.

2Ekimgünü,yenikabinebaşkanıylabağlantıkurmaya çalıştık. Ertesi günü Meclis-iVükelâ‘nın (Bakanlar Kurulu) oturumundaHey’et-i Temsiliye ile görüşeceklerine sözverilmişti.

Bildirdiğimbugenelgedekibellibaşlınoktalarşunlardı:

1) Yeni kabine, Erzurum ve SivasKongreleri’nde belirlenen ve tespit edilen millîteşkilât ve gayelere saygılı olduğu takdirde,kuva-yımillîyeonayardımcıolacaktır.

2) Yeni kabine, Meclis-i Millî‘nintoplanmasıyla fiili denetleme görevine

başlanıncaya kadar, milletin kaderi ile ilgiliherhangibirsözegirmeyecektir.

3) Barış Konferansı‘na tayin edilecektemsilciler, millî dâvâyı gerçekten kavramış vemilletin güvenini kazanmış bilgili ve yeteneklikimselerdenseçilecektir.

Bildiride, bu saydığım ilkelerin, yeni kabinetarafından kabul edilmesinin teklif edileceğiaçıklandıktan sonra, “bu konuda başkacagörüşleri varsa, yarın öğleye kadar hemenbildirilmesi”isteğindebulunuldu.

3Ekim1919günü,SadrazamAliRızaPaşa’yayazdığım telgrafta, “millet, şimdiye kadarişbaşına geçenlerinAnayasa’ya vemillî gayeyeaykırı hareketlerinden üzüntü duydu. Bundandolayı yasal olan haklarını tanıtmak vemukadderatını ehliyetli ve güvenilir ellerdegörmekhususundakesinkararınıverdi.Gerekensağlam faaliyetleri yaptı. Düzenli bir teşkilâtıbulunanKuvayıMillîye,milletin kesin iradesinitamolarak göstermeve ispat etme gücünü eldeetti.

Millet,Padişahıngüvenve itimadınıkazanmışolan yüksek şahsiyetiniz ile, saygı değerarkadaşlarınızı zor durumda bırakmak istemez.Aksine, yardımcı olmaya bütün içtenliği ilehazırdır.Ancak, Hükûmet içinde, Ferit Paşa ilebirlikte çalışmış nâzırların bulunması, yüksekhey’etinizingörüşleriylemillîgayeninbiribiriilene dereceye kadar bağdaştığını, büyük bir açıkkalplilikle anlamak mecburiyetini doğurmuştur.Millete tam bir güven gelmedikçe, atılmış olankurtuluş adımının durdurulması ve yarımtedbirlerle yetinilmesi uygun görülmemektedir.Bu bakımdan, şu hususların sizce kabul edilipedilmeyeceğini kesin ve açık olarak anlamakisteriz” dedik ve genelge dolayısıyla belirttiğimüç esası saydık. Daha sonra, “bu temelnoktalarda uyuşma bulunduğu anlaşıldıktansonra, olağan dışı durumun giderilmesi içinikinci derecede bazı hususları da” sunacağımızıbildirdik.

Ali Rıza Paşa, bu gün, Saray’a yemin etmeküzere gideceklerinden, telgrafımıza yarın cevapverileceğibildirildi.

AliRızaPaşaKabinesindeSezilenKararsızlık

Biz, bazı tavırlardan, Ali Rıza PaşaKabinesi’nde bir çekingenlik, bu kabineyioluşturanşahıslarındakafalarındabirbulanıklıksezergibiolduk.Onuniçinbazıtedbirleralmayıuygungördük.

Aynı günde bir genelge yazdık. Bunda,“hükûmet ile millet arasında görüş ve gayebirliğinin sağlandığı bir tebliğ ile bildirilinceyekadar eskiden olduğu gibi resmî haberleşmeninkesilmiş bir durumda bulundurulması” gereğinibildirdik.

Bundan başka, her taraftan gelen teklif vegörüşleri birleştirerek, bütün kolordukomutanlarına ve Millî Mücadele’ye yardımcıolan valilere de, 3 Ekim günü bazı gizlitebliğlerde bulunduk. Yeni kabine ile ilktemasımıza ait olan bu belgeleri, olduğu gibiyüksek kurulunuzun gözleri önüne sermeyi,bundan sonraki haberleşme ve ilişkilerinkolaylıkla anlaşılabilmesi bakımından uygun

görüyorum.İzinverirmisiniz?

Sivas,3.10.1919

Şifre

Bütün Kolordu Komutanlarına ve MillîMücadele’ye Yardımcı olan Vali ve ValiVekillerine

Aşağıdaki telgrafın Harbiye ve DahiliyeNâzırlarına çekilerek sonucun bildirilmesi ricaolunur:

Dahiliye Nazırı‘nın haince hareketlerine âletolarak halkı fiilî olarak silâhlandırmaya vebiribirini öldürtmeye kalkışan Konya ValisiCemâl, Elâzığ Valisi Ali Galip ve MalatyaMutasarrıfı Halil Bey’lerin tutuklanarak harpdivanına verilmeleri, Trabzon ValisiGalip, eskiKastamonu Valileri İbrahim veAli Rıza Bey’lerileAnkaraValisiMuhittinPaşa’nınherhangibirgörevegetirilmemeleri;milletinkanunîhaklarınıçiğnemediklerinden, millî dâvâ ve mücadeleyeyardımlarından dolayı görevinden alınan Sivas

Valisi Reşit Paşa’nın eski görevine getirilmesi,eskiBitlisValisiMazharMüfitveeskiVanValisiHaydarBey’lerinderhalboşilleretayinedilerekgörevlendirilmeleriistenmektedir.

AnadoluveRumeliMüdafaa-iHukukCemiyeti

Hey’et-iTemsiliyesiadına

MustafaKemal

Sivas,3.10.1919

Şifre

Bütün Vali ve Kolordu Komutanları ileBağımsızMutasarrıflıklara

Aşağıdaki örneğe uygun olarak Sadrazam’abaşvurulması ve sonucun bildirilmesi ricaolunur:

Müslüman halkı silâhlandırmaya ve biribiriniöldürtmeye kalkışan ve orduyu içten yıkaraksonunda vatanı savunmasız bırakmak için emirveren, ordunun sırlarını, şifreleri çalmak içinfiili tertiplere girişmek suretiyle açığa vuran veAnayasa hükümleri gereğince dokunulmazlığıbulunan milletin özel haberleşmelerine engelolan eski nâzırlardanAliKemalBey, SüleymanŞefik Paşa, Dahiliye Nâzırı Adil Bey’in, MilletMeclisi açılınca, Yüce Divan’a verilmek üzerehiçbir yere kaçmalarına meydan verilmemesini

veTelgrafGenelMüdürüRefikHalitBey’inaynısebeplerlederhaltutuklanarakilgilimahkemeyeverilmesinikanunundokunulmazlığıvekutsallığıadınaistemekteyiz.

AnadoluveRumeliMüdafaa-iHukukCemiyeti

Hey’et-iTemsiliyesiadına

MustafaKemal

HarbiyeNezareti’negeçenCemâlPaşa,elbetteorduya resmî bir bildiri yapacaktı. İşte ona ilkcevap olmak üzere kolordulara şu telgrafınverilmesinitavsiyeettik:

Şifre

3.,20.,12.,15.,13.

KolorduKomutanlıklarına,

20.KolorduKomutanıFuatPaşa’ya(ayrıca)

Konya’daRefetBey’e(ayrıca)

Harbiye Nâzırı Cemâl Paşa’nın ilk tebliğinekarşılık olmak üzere aşağıdaki telgrafın gizliolarak kendisine çekilmesi ve sonucunbildirilmesiricaolunur.

“Zâtıdevletlerinin, haklı Millî Mücadele’ninbaşlangıcındanberibüyükbirkanaatveinançlabaşında bulunduğunuzu bilmekteyiz. HarbiyeNezareti’ne getirilmeniz sevinçle karşılanmıştır.Zâtıdevletlerinin başarıya ulaşması için bütünordu ve bütün Kuva-yı Millîye yardımcıolacaktır. Başarınızı tam olarak sağlayabilmebakımından aşağıdaki hususlarınmümkün olanenkısazamandayerinegetirilmesiniricaederiz:

a) Cevat Paşa yahut eski 1. Ordu MüfettişiFevzi Paşa Genelkurmay Başkanlığı‘na

atanmalıdır.

b)GalatalıAlbayŞevketBeyyahutYusufİzzetPaşa İstanbul’daki Kolordu Komutanlığı veİstanbul Merkez Komutanlığı‘na atanmalıdır.Yusuf İzzet Paşa, İstanbulMerkez Komutanı veGalatalı Şevket Bey 25. Kolordu Komutanışeklindedeolabilir.

c) Albay İsmet Bey’in Harbiye NezaretiMüsteşarlığı‘na,

d) Tümen Komutanı Yarbay Kemal Bey’inEmniyetGenelMüdürlüğü‘ne atanmasına aracıolunmalıdır.

e) Ordu üzerinde kötü etki yapmış olan,Harbiye Nezareti’ni işgörmez ve değersiz birdurumadüşürenveMeclis-iMillî‘dengeçmedeneski rütbeleri ile göreve alınıp kendilerine sırfsiyasî düşünceleri dolayısıyla iş verilmişbulunan emeklilerin derhal görevlerine sonverilerek, önemli ve hassas makamlarıngüvenilirellereteslimigerekir.

f)3. Kolordu Eski KomutanıAlbay Refet Beysebepsizolarakistifayamecburedildiğinden,buişlemin düzeltilerek, kendisinin bugünbulunduğu Konya’da 12. KolorduKomutanlığı‘na atanması, Fuat Paşa ile ilgiliişlemin de düzeltilerek kendisinin 20. KolorduKomutanlığı‘ndabırakılması.

g)Fuat Paşa’nın yerine atanan Hamdi Paşave 12’nci Kolorduya atanan Sait Paşa derhalasılgörevlerinedöndürülmelidirler.

h) İlk fırsatta müfettişliklerin yenidenkurularak,DoğuAnadolu’dakikolorduların13.KolordudadahilolduğuhaldeKâzımKarabekirPaşa’ya, Batı Anadolu’daki kolordularınİstanbul ve Edirne de dahil olduğu halde AliFuatPaşa’yaverilmesiveşimdilikikimüfettişlikileyetinilmesiuygungörülmüştür.

Hey’et-iTemsiliyeAdına

MustafaKemal

AliRızaKabinesiMillîTeşkilâtveGayeleriSoruyor

Efendiler, yeni Sadrazamdan beklediğimizcevapnihayetgeldi,şudur:

Başbakanlık,4.10.1919

ÇokAcele

Sivas’ta Müdafaa-i Hukuk CemiyetiDelegelerine

İlgi:2ve3Ekim1919

Erzurum ve Sivas Kongrelerinde, tayin vetespitedildiği,telgraflarındabildirilenteşkilâtvegayelerin neden ibaret olduğu VekillerHey’etince bilinmediğinden, durumun gereğiincelenmek üzere her şeyden önce söz konusukongrelerinkararlarınınaceleolarakbildirilmesiistenmektedir,efendim.

SadrazamAliRıza

Başbakanlık,4.10.1919

Sadrazam Paşa ve saygıdeğer arkadaşlarının -içlerinde biraz sonra görüleceği üzere, Kuva-yıMillîye’nin temsilcisi olarak kabineye geldiğinisöyleyenCemâlPaşa’nındabulunmuşolmasınarağmen - hükûmeti kurmuş oldukları günekadar, millî gayelerin neden ibaret olduğunubilmediklerini söylemeleri, şaşılacak bir şeydeğilmidir?

Bundandahadaçokdikkatiçekennokta,millîgayelere uyup uymamak konusunda kararverebilmekiçin,önceliklekongrelerinkararlarınıistemiş olmalarıdır. Oysa, bu kadar dağdağayave uygulanması öncesindeki Ferit Paşa’nındüşmesine yol açan kongrelerin kararlarınıbilmemeleridüşünülebilirmiydi?

Maksatlarının zaman kazanmak ve bize karşıhiçbir söze girmeksizin yeni ve şeytancatedbirlerle milleti aldatarak, kendini göstermişolandayanışmavebağlılığıgevşetmekolduğunaaslaşüpheetmedim.Ancak,eğeraradakibağlar

koparılacaksa ben de her şeyden önce onlarınbütün içyüzlerini milletin gözü önüne serecekbir davranışı tercih ettim. Bu yüzden,Sadrazam’ın ve saygıdeğer arkadaşlarınınisteğini yerine getirdim. 4 Ekim 1919 tarihlitelgrafla, kongrenin bildirisini olduğu gibi,tüzüğünde yalnız teşkilâtla ilgili ana noktalarınıözet olarak bildirdim Hiçbir yerden hükûmetleresmî yazışmalara girişilmemesi için yenidengeneltebliğleryapıldı.

Efendiler,aynıgündeşöylebirtelgrafaldım:

C:

Başkanlığım altında kurulmuş olanyüce kabine,milletin isteğine uygunolarak,vatanınsaadetveselâmetinisağlamak için sarsılmaz birkararlılıkla çalışma konusunda tambir görüş birliğine varmışbulunmaktadır. Osmanlıtopluluğunda birliğin sağlanması,millî bağımsızlığın korunması, yüceHilâfet ve Saltanat makamının

dokunulmazlığı, Anayasa hükümlerigereğince, hiç şüphe yok ki, bütünbir milletin iradesine dayanılarakgerçekleştirilebilecektir. AteşkesAnlaşması‘nın yapıldığı tarihtekisınırlar içinde kalan bütünOsmanlıtopraklarının ve şehirlerinin, buanlaşmanınkendisinetemeldayanakyaptığıWilsonPrensiplerigereğincedoğrudan doğruya Osmanlısaltanatının idaresi altındabırakılması ve bu sınırlar içindekalıp da nüfusunun büyükçoğunluğu müslüman olan vatanbirliğininparçalanmasınıönleyerek,bu topraklar üzerindeki tarihî vedinîvecoğrafihaklarımızaveadaletanlayışına uygun bir kararalınmasınınsağlanmasıdabugünkühükûmetin vazgeçilmez birgayesidir. Meclis-i Millîtoplanıncaya kadar milletin kaderiüzerinde hiçbir kesin ve resmî sözegirilmemesi, Barış Konferansı‘na

gönderilecek delegelerin millîdâvâyı kavramış, güvenilir, ileriyigören ve yetenekli kimselerdenseçilmesi doğaldır.Memleketimizdeki meşrutiyet idaresigereğince millî hakimiyet geçerliolduğundan, görevini hakkıylakavramış olan bugünkü hükûmet,milletin kararını almadanmemleketin alınyazısı hakkındakarar veremeyeceği için, seçimlerinbir an önce yapılması konusundaher türlü teşebbüsleri yapmakta,Meclis-i Meb’usan’ın toplanmasınıçabuklaştırma bakımından gerekenkolaylıkları göstermeyeçalışmaktadır. Ancak, hükûmetinpolitikasındahâkimolanilke,kanunhükümlerine bütünüyle uyarak aksidurumları anlamak ve ortadankaldırmaktan ibarettir. Olağan dışıve kanunsuz durumlarınsüregelmesi, Osmanlı Devleti’ninhükûmet merkezi ile Anadolu’yu

birbirinden ayırarak birçok kötüsonuçlar doğuracağından, Allahkorusun, devletmerkezinin varlığınıtehlikeye düşürecek ve memleketinöteki bölgelerinin de işgal altınaalınması sonucunu vererek vatanınbirliğini bozacaktır. Bu bakımdanbugünkühükûmet,tarafınızdanişgalolunanresmîdairelerinboşaltılması,hükûmet işlerinin aksatılmasına sonverilmesi,enküçükbireksikliğebileuğratılmaması şart olan hükûmetotoritesine saygı gösterilmesi,yabancılarla siyasî ilişkileregirişilmemesi ve milletvekiliseçimlerinde halkın hürriyetine aslakarışılmaması hususlarınatarafınızdansözverilmesiniistiyor.”

Saygıdeğer Efendiler, dikkat buyurulursa, butelgrafta ne adres vardır ne de imza… Gerçi,Sadrazamlık makamından yazıldığıanlaşılıyordu. Fakat, başka bir şey dahaanlaşılıyordu ki, bu satırları yazan şahıs veya

şahıslar bir defa Hey’et-i Temsili’yeyi tanımakveonunlaimzalıresmîyazışmavegörüşmelerdebulunmakistemiyorlardı.

Bir de, bizim kongrelerde tespit ettiğimizkararları ve kendilerine teklif ettiğimiz üçnoktanın göz önünde bulundurulmasını, yenikabinenin Sadrazamı ve vekilleri, doğalbuluyorlar. Bu kararların ve ilkeleringerçekleştirilmesine zaten gayret etmekteolduklarınısöylüyorlar.

Ancak, Sadrazam, “hükûmetin politikasındakiana ilke, kanun hükümleridir. Görevi, aksidurumların önlenmesinden ve ortadankaldırılmasındanibarettir”şeklindekibirgiriştensonra bizim tavır ve hareketlerimizin olağandışıve kanunsuz olduğunu dolaylı yoldanbelirtmeye çalışarak bunun devamı halinde,merkez ileAnadolu’nun biribirinden kopmaklasonuçlanacağınıvebunundoğuracağıtehlikelerisayarak, sonunda baklayı ağzından çıkarıyor:“Tarafınızdan işgal edilen resmî dairelerinboşaltılması,hükûmetişlerininaksatılmasınasonverilmesi, hükûmet otoritesine saygı

gösterilmesi, yabancılarla siyasî ilişkileregirişilmemesi, milletvekillerinin seçimindehalkın hürriyetine asla müdahale edilmemesihususlarına tarafımızdan söz verilmesiniistemek” şekliyle, bizim varlığımıza vefaaliyetimize sonvermekmaksadındaolduğunubelirtiyor.

Efendiler, belki unuturum, ayrıntılıaçıklamalara girişmeden önce söylemeliyim ki,tarafımızdan işgal edilmiş resmidaireler yoktur.Yalnız Sivas ili, okulların tatilde bulunmasıdolayısıyla, Hey’et-iTemsiliye’yi lisede misafiretmişti.Sözkonusuedilmek istenen resmîdairebu olacaktı. Yeni kabine, her türlü faaliyetinebaşlangıç olmak üzere Hey’et-i Temsiliye’yiburadankovarak,halkıngözündeonunnüfuzvehaysiyetinikırmakistiyordu.

Efendiler,kimdenkimeyazıldığıbelirtilmemişolanbutelgrafüzerine,SivasTelgrafMerkeziileİstanbul Telgraf Merkezi arasında aynen şuhaberleşmeyapıldı:

İstanbulMerkezMüdürlüğü‘ne

SadaretMerkezindenyazılantelgraf,başlıkveimzası bulunmadığı için Anadolu ve RumeliMüdafaa-i Hukuk Cemiyeti Hey’eti Temsiliyesitarafından kabul edilmedi. Telgraf kopyesimerkezimizce alıkonmuştur. Gerekenlere bilgiverilmesiricaolunur.

İmza

KongreMerkezi

“Bize,üzerindeSadrazamPaşaHazretleri’nincevabıdır, başlığıyla Âmetçi Bey (BâbıâliGenelEvrakMüdürü)verdi;kopyasıtelgrafhanededir.SizPaşaHazretleri’neböyleveriniz.”

“Hey’et-iTemsiliye’yedenilmemektevekimdengeldiği bilinmemektedir. Bu yüzden, başlık veimzaolmadığıiçinkabuletmiyorlar.”

“Ohalde,şimdidağıldı.Kabine’debukonudabir şey yazarlarsa durum elbette aydınlanırefendim.”

“Bu cevabı verdikten sonra dağıldılar. Artıkbizebirşeygelmez.Fakat,SadrazamPaşabelkievinden yazar. Bizim bu merkezin işi kabinetoplantısıbitincesonbulur,kapanırazizim.”

“Siz,dediğimiziÂmetçiBey’esöyleyin.”

“ÂmetçiBeydegitti.Yalnızım.”

“Telefonlasöyleyiniz.”

“Bizde şehir telefonuyok.Bununlabirlikte siztelgrafı öylece saklayınız da sabahleyin resmenbirşeyyazdıralımefendim.”

“SadrazamPaşa’yatelefonedin.”

“Kardeşim, Sadrazam Paşa’ya anlatamayızki…”

Bâbıâlî,4.10.1919

Olağanüstü

SivasKongreMerkeziMüdürlüğü‘ne

Erenköyü‘nde oturan Sadrazam PaşaHazretleri telefonla arandığı ve saat yirmi biriyirmi beş geçtiği halde bulunamadı. Buhaberleşmeçaresizolarakyarınarzedilecektir,efendim.

BâbıâliMüdürü

HüseyinHüsnü

İstanbul,4.10.1919

Olağanüstü

KongreMerkezi’ne

C:BâbıâlîMüdürlüğü‘ndendebildirildiğigibi,şimdi yirmi biri yirmi beş geçeye kadartelefondan arandıkları halde, Sadrazam PaşaHazretleri’nin konaklarından cevap alınamadı.Biraz sonra yine arayacağım. Cevap alırsamderhal bildiririm. Alamazsam sabahı beklemekzarurîolacaktır,efendim.

İstanbulTelgrafMüdürü

Tevfik

Efendiler, ertesi günü, yani 5 Ekim 1919tarihinde, Hey’eti Temsiliye’ye çekilen imzasıztelgrafın, cevap olarak Sadrazam tarafındanyazıldığı söylendi. Bunu doğrulayan resmî veimzalı bir yazı olmamakla birlikte biz böyleküçük bir nokta üzerinde daha fazla durmayıyararlı ve gerekli görmedik. Sadrazam Paşa’yacevap yazmayı uygun bulduk. 5 Ekim’deyazdığımız uzun karşılığın ana noktalarınıözetleyelim:

“Tekliflerimizin hepsinin benimsenip kabuledilmiş olduğu anlaşıldı” dedikten sonra,tarafımızdan söz verilmesi istenen noktalarüzerindeaçıklamalaryaptıkve şunları söyledik:“OlağandışıvekanunsuzdurumlarıyaratanFeritPaşaKabinesiidi.FeritPaşaKabinesitarafındangirişilmiş olan yasal olmayan iş ve hareketleridoğuran sebeplerin ortadan kaldırılması içintarafınızdan kesin tedbirler alındığı takdirde,kendiliğindenyokolur.”

“Cemiyetimizin, (Anadolu ve RumeliMüdafaa-i Hukuk Cemiyeti) bugünkü kabineyesöz verip yardımlarda bulunabilmesi için önce,hükûmetin millî teşkilâtımızı olumlukarşıladığını açık ve kesin bir dille ifade etmesigerekir. Aksi takdirde, karşılıklı güven vesamimiyetinvarlığışüphelikalacakvebiribiriilezıtlaşandavranışveteşebbüslerinortayaçıkmasıihtimalibulunacaktır.”

Ali Rıza Paşa’nın imzasız telgrafında:”memleketimizdeki meşrutiyet idaresi gereğince,millî hâkimiyetin geçerli olduğu” noktasına da:Gerçekten öyle ise de, dağıtılmasındanbaşlayarak Meclis-i Mebusan’ın dört ay içindetoplanması Anayasa’mızın açık hükümlerindeniken, bugüne kadar seçmen kütükleri biledüzenlenmemiştir. Bu davranış Ferit PaşaKabinesi’nin açıktan açığa meşrutiyete birdarbesi ve Anayasa’ya kesin bir tecavüzüdemektir;cezakanununilgilimaddesinegörebircinayet sayılarak işleyenler hakkında kanunhükümlerinin tam olarak uygulanması, millîhâkimiyetikabuledecekvekanunhükümlerinin

yerinegetirilmesinikendisiiçinkanunîbirgörevsayacak her yasal hükûmetin ilk kutsalgörevidir” karşılığında bulunduk. Ondan sonraşuteklifleriilerisürdük:

1-Memlekette sakinlik ve güven olduğunu vemillî dâvânın tamamiyle haklı ve yasalbulunduğunu resmî bir bildiri ile ilân ederek,milletin tümünün birliğine hükûmetin dekatıldığınıgösteriniz.

2- Düşmüş olan hükûmetin haincehareketlerine âlet olmuş bulunan bir takımyüksek dereceli memurlar vardır. Onları ilgilibulundukları mahkemeye veriniz. MillîMücadele’ye karşı çıkan bazı valiler hakkındadevlet hizmetinde kulanılmamaları için gerekenişlemiyapınız.MillîMücadele’yehizmetettikleriiçin görevden alınmış olanları görevlerine iadeediniz.

3-RütbeleriningeriverilmesiMeclis-iMillî‘ninonayındangeçmemişbulunanvetekçalıştırılmanedeni, birtakım siyasî düşüncelerden ibaretbulunan emeklileri, derhal eski durumlarına

döndürünüz. Önemli askerî mevkileri yetenekliellereteslimediniz.

4-Eski bakanlardanAliKemal veÂdilBeylerile Süleyman Şefik Paşa’nın Meclis-i Millî‘ninaçılışında Yüce Divan’a verilmek üzere, hiçbiryere kaçmalarına meydan verilmemesini, Postave Telgraf Genel Müdürü Refik Halit Bey’inderhaltutuklanarakilgilibulunduğumahkemeyeteslimini, kanunun dokunulmazlığı ve millîhaklarınkutsallığıadınaisteriz.

5- Millî Mücadeleye katılmış veya MillîMücadele’yi desteklemiş olanlar aleyhinebaşlanmış olan kovuşturma ve baskılara sonveriniz.

6-Basınıyabancısansüründenkurtarınız.

İşte Efendiler, özet olarak saydığım bunoktalarla ilgili görüş ve tekliflerden sonra,telgrafımızı şöylebitirdik:“Arzedilennoktalarave ileri sürülen teklifleremillet için yeterli, açıkve uygun bir cevap verileceği zamana kadar,millî gayelerin gerçekleşmesi için milletçe

alınmış olan fiilî tedbirlere, eskisi gibi devamzorunda kalınacağını, bütün illerden, bağımsızsancaklardan ve onlara bağlı yerlerdenaldığımızkararlarüzerine tambirkesinliklearzederiz.

İmza:AnadoluveRumeliMüdafaa-iHukuk

CemiyetiHey’et-iTemsiliyesiadına,MustafaKemal

Efendiler,İstanbulilehaberleşmebiterbitmez,derhal şu genelge ile durumu memleketebildirdim:

5.10.1919

“Genelge

İstanbulBelediyesi’ne,Basına

Sadrazam Paşa Hazretleri, Erzurum ve SivasKongreleri’ndeki temel kararları ve millîteşkilâtın gayelerini doğal bulmakla birlite,düşüncelerinde açıklanması gereken bazınoktalar görüldüğünden, hükûmetle milletingerçek anlamda uzlaşmalarını sağlamakamacıyla ve bütün merkezlerin görüşlerininözünedayanılarakverilencevapveilerisürülenteklifler aynen aşağıdaki genelge ile duyurulur.Gelecek cevap ve ona göre alınacak kararlarderhalduyurulacaktır.

AnadoluveRumeliMüdafaa-iHukukCemiyeti

Hey’et-iTemsiliye’siadına

MustafaKemal

YunusNadiBey’eArabuluculukYaptırılıyor

Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin iktidarmevkiinegeçtiğininbeşincigününegeldik.Hâlâanlaşamıyoruz. Memleketin İstanbul ile olanresmî haberleşme ve ilişkileri hâlâ kesilmişolarak sürüp gidiyor. SadrazamPaşaHazretleri,tekliflerimize cevap vermiyor ve hiçbir vakitvermemiş olduğunu göreceksiniz. Kabinedenhiçkimsebizimlegörüşmekistemiyor.

Bugün, yani 6 Ekim 1919 günü,YunusNadiBey arkadaşımız, Harbiye Nâzırı olan CemâlPaşa’yı, daveti üzerine makamında ziyaretegitmiş. Cemâl Paşa, Yunus Nadi Bey’edurumdan özellikle hükûmetle Hey’et-iTemsiliye arasında daha bir anlaşmaolmadığından söz etmiş ve anlaşıldığına göre,bizihaksızgöstermiş;kendilerininherşeyikabulveuygulamayahazırbulundularınıanlatmış.Herhalde anlaşmazlık çıkaran ve bunda direnentarafın Hey’et-i Temsiliye olduğunu söylemiş.Öyle anlaşılıyor ki,YunusNadi Bey’in bizimleolan kişisel dostluğuna dayanarak, tarafları

uzlaştırmak için arabuluculuk yapmasını teklifetmişolacak.

YunusNadiBey,buaracılıkteklifinisevinerekkabuletmiş.Yalnız,YunusNadiBey’in,CemâlPaşa’nın verdiği bilgileri sağlam ve gerçekolarak kabullendiği ve durumu ona göredeğerlendirdiği, şimdi sözünü edeceğimtelgrafınınifadesindenanlaşılmaktaydı.

Yunus Nadi Bey’le telgraf başında yapılmışolan bu görüşmemiz, yeni kabine ile bizi,görünüşte de olsa, uzlaşmaya yöneltmebakımından önemlidir. Bu sebeple, izinverirsenizbirazaçıklayacağım.

Harbiye Nâzırı Paşa’nın beni telgraf başınadavet ettiğini haber verdiler. Zaten dairemizdebulunanmakinebaşınagittim.

İstanbul- “Harbiye telgrafhanesi, Yunus NadiBey zâtıdevletinizle görüşmek istiyor efendim”,denildikten sonra; “Harbiye telgrafhanesindemakine başında hazırım” dendi. “Hazır olankimdir?”dedim.

Telgrafçı-“YunusNadiBeyveyanındaNâzırPaşa’nınyâveriCevatRıfatBeyvardırefendim.Nâzır Paşa’yı istediler mi, yoksa…”açıklamasındabulundu.

“Kendileriyle şimdi görüşürüz. Yalnız, benitelgrafadavetettiklerizamanNâzırPaşaistiyor”demişlerdi.”DavetedenNâzırPaşamıdır,yoksazâtıâlîlerimi?”

YunusNadi Bey - “Nâzır Paşa’nın izniyle veyaveri aracılığıyla, Harbiye merkezindenzâtıdevletlerini aradık. Bu yüzden yanlışanlaşıldıefendim,”dedi.

Ben“Teşekkürederim.Buyurun”,dedim.

Bunun üzerine Yunus Nadi Bey’in sözlerialınmaya başlandı. Yunus Nadi Bey,düşüncelerine şöyle bir giriş yaptı: “Millîiradenin, millet hâkimiyetini etkili kılmasınınolumlu bir sonucu olarak meydana gelendeğişiklik üzerine, burada kurulan hükûmetle,millî teşkilât arasında uyumlu bir birliğinsağlanmasının gecikmeyeceğine hükmetmiştim.

Yaptığım soruşturmadan sonra, daha bir ikinoktada anlaşmazlık bulunduğunu anladım. Buuyumun kurulmasındaki gecikme içte ve dıştaiyiolmayacağı için,bazıkonularıbildirmeyibirgörevsaydım.”

Ondan sonra, şimdi özetleyeceğim noktalarlailgili bilgi ve düşüncelerini, ilk konu olarakbelirttiler:

1- Ferit Paşa Kabinesi’nde bulunmuş olanbazı şahısların, bu kabinede yer aldıkları içinkötü gözle görülmelerinin doğru olmadığını,Abuk Paşa (Ahmet Abuk Paşa)‘nın Ferit PaşaKabinesi’nindüşmesinderoloynadığını;

2- Rıza Paşa Hükûmeti’nin bir geçiş devresihükûmetiolduğunu,süresininMeclis-iMeb’usanseçimininsonunakadardevamedebileceğini;

3- Bugünkü hükûmetin, millî gaye veisteklerininhepsiniyerindebulmaveolumlubirsonuca ulaşmasına da çalışma konusunda enufak şüpheye yer vermemekte olduğunubelirttilerve;

4- Özellikle, Cemâl ve Abuk Paşa gibikimselerin, hükûmette millî dâvâ‘nın birertemsilcisi ve kefili gibi kabul edilmelerindekararsızlığayeryoktur,hükmünüverdiler.

İkinci konu olarak da Yunus Nadi Bey,şahıslarla ilgili noktaya dokundular. Bundabizimletamamenaynıduygudaolmaklabirlikte,“biraz ılımlıolmatavsiyesinecesaretedeceğim”dedivegörüşünü,millîbarışınınuyandırdığı iyietkilerin, bazılarında intikamcılıklayorumlanarak lekelenmekten korunmanınönemliolduğuşeklindebelirtti.

Yunus Nadi Bey, “bugünkü hükûmet üyeleriile yaptığım temaslardan, hükûmetin, millîteşkilâtın isteklerinin yerine getirilmesindekararlı olduğu anlaşılıyor” dedikten sonra şubilgiyiverdi:

“Harbiye Nâzırı Cemâl Paşa, bu günyayınlanacak bildiride bu noktanın aslındayeterince açıklanmış olduğunu; ancak, bildiri,hükûmetin ağzından, resmî bir dille yazılmışolduğuna göre, her yön dikkate alınarak araya

sıkıştırılmış göstermelik birkaç kelimeye önemverilmemesigerektiğinisöyledi.”

Yunus Nadi Bey, yeni Sadrazam ilehükûmetinin - her türlü yanlış anlaşılmayıgidermek için - millî teşkilâtın ileri gelenleriningöstereceğibirhey’etledoğrudandoğruyatemaskurma konusundaki samimî isteğini bildirdiktensonra,bütündüşüncelerinişucümleileözetledi:“Bugün bendenizin en gerekli saydığım husus,bunalımın sona ermesi ve karmakarışık birdurumdasürüpgitmemesindenibarettir”

Efendiler Yunus Nadi Bey, verdiğim bilgilerve yaptığım açıklamalardan gerçek durumuanladı. Bizimle haberleşmenin devamına gerekgörmedi. Aksine, yeni hükûmeti ve özellikleCemâl Paşa’yı uyarmaya çalışmış… Gerçekten,açıklayacağım üzere, görünüşte de olsa, biranlaşmadurumuvemanzarasıortayaçıktı.

Efendiler, 6 Ekim 1919 günü de geçti. Bizeldeki tedbirlerin önemle ve dikkatleyürütülmesigereğinibirgenelgeileemrettik.

CemâlPaşa,KabineAdınaMillîİradeyeAykırıHareketlerdenKaçınılacağınaSözVeriyor.

Efendiler,YunusNadiBey’lehaberleşmemizinertesi günü, nihayet Sadrazamdan cevap değil,fakatCemâlPaşa’danşutelgrafıaldık:

7.10.1919

Harbiye

Saat12.07.

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne

Şimdiyekadaryapılanhaberleşmelerinözeti:

1- Kabine, sizinle aynı düşüncededir, millîiradenin hâkimiyetini kabul eder.Ancak, bir öçalma kabinesi olmaktan çekinir. Suçlularıncezalandırılmasını kanunî yollarla yerinegetirmeyideuygunbuluyor.

2- Zarara uğramış valilerin uğradıkları

haksızlıklara son verip durumlarını düzeltmeyi,yeterli olanlarını seçip özellikle atamayı,ordunun şeref ve disiplinini de geri vermeyitamamenüstlenir.

3- Devlet, dışarıya karşı şeref ve haysiyetiniyeniden kazanabilmek için millî iradeye veHey’et-iTemsiliye’yedayanacaktır.

4-Hey’et-i Temsiliye’nin bir temsilcisi olarak,bütün içtenliğimle ve saygılı bir duygu ile arzediyorumki, kabine,Hey’et-iTemsiliye’ninhemdışa hem de içe karşı, hâkim oluyor anlamınıvermeksizin kendisine yardımcı durumdakalmasını ister ve bu büyük gücün yararınıtakdir eder. Herşeyden önce, telgraflarınkarşılıklı olarak ve serbestçe çekilmesini,yerindebırakılacak veya yeniden tayin edilecekvali ve komutanların hareket edebilmesini,özellikle,kabuledilenyeniMilletvekilleriSeçimiKanunu’nun her yere dağıtılarakduyurulabilmesinipekyararlıgörür.

5- Millî iradeye aykırı davranışlardankaçınılacağına söz verirsem, geriye yalnız,

ayrıntılarınınşekilvezamanıkalırki,bunundapekkolayolabileceğineinancımvardır.Vatanınkurtarılmasını hedef alan gayeningerçekleşmesine,hemenelbirliğiileçalışabilmekiçin, ayrıntılar üzerinde ısrar edilmemesini,zâtıdevletlerinin yardımlarını bekler (amhsny),pekricaeder,saygıdeğerarkadaşlarınhepsinedesaygılarımısunarım.

HarbiyeNâzırıCemâl

Bu telgrafa hemen olumlu ve samimî olan şucevabımızıverdik:

Şifre

7.10.1919

Sivas

HarbiyeNâzırıCemâlPaşaHazretleri’ne

İlgi: Zâtıdevletlerinin telgrafta belirttiklerihususlaramaddemadde,sıraylaaşağıdakicevapverilir:

1- Kabinenin bizimle tam bir birlik veberaberlik içinde, millî iradenin hakimiyetiilkesini kabul buyurmasına, millet adınateşekkürlerimizi sunarız. Kabinenin, Hey’et-iTemsiliye’nin ve bütün millî teşkilâtımızın öçalıcılıkla lekelenmesi, bizce de son derecedesakınılacak ve çekinilecek bir konudur. Bunoktada ve suçluların kanunî yollarlacezalandırılmaları gereğinde de, Kabine ile birgörüşbirliğiiçindeyiz.

2- İkinci maddede yazılanlar için de özellikleteşekkür ederiz. Bundan önce belirtilmiş olankonularda, bu noktanın üzerinde durulmasınınsebebişuydu:

Millî Dâvâya ve Millî Mücadele’ye karşıtutumlarından dolayı, millet tarafındanreddedilen bazı vali ve komutanlar, şekle uymadüşüncesi ile, geçici bir süre için de olsa,görevlerine geri döndürüldükleri takdirde,gittikleri yerlerde kabullerine imkângörülmediğinden, hükûmet otoritesine karşısaygısızlıkdoğabilirendişesiidi.

3- Üçüncü madde, özellikle şükranlakarşılanmaya değer, inşallah birlik veberaberlik içinde, vatan vemilletimizin kurtuluşvemutluluğunusağlamamızkısmetolur.

4-Tambir içtenlikle vebüyükbir güvence ilebildiririz ki, Kabinenin gösterdiği ciddiyet vesamimiyetekarşılık,Hey’et-iTemsiliyeneiçeriyenededışarıyakarşıhiçbirvakitbirhâkimolmadurumualmayacak,aksinetambirgörüşbirliğiile kabul buyurulan esaslar çerçevesinde,hükûmetin güç ve otoritesini artırıpsağlamlaştırmayı vatan vemilletin selâmeti içingörev sayacaktır. Bu konuda asla şüphe vetereddüt buyurulmamasını arz ve rica ederiz.Özelliklezâtıdevletlerinin,tüzüğümüzünsekizincimaddesi gereğince, doğrudan doğruyaHey’et-iTemsiliye’miz üyesi sıfatıyla Kabinede temsiliolarak bulunmaları her iki tarafın da işlerindeve kararlarında anlaşmaya varmalarıbakımından bir güvence sağlayacağı içinsevindiricidir.

Artık Kabine ile Millî Teşkilâtımız arasında,hernoktadagörüşbirliğiveuzlaşmayavarıldığı

anlaşıldığına göre, elbette, haberleşmekonusundaki kayıtlar da kaldırılacaktır.Ancak,Hey’et-i Temsiliye, bütün Anadolu veRumeli’deki teşkilât merkezleri ile bağlantısınıdevam ettirmek zorunda olduğundan, özeltelgraflar şeklinde yapılmakta olan telgrafhaberleşmelerimizin eskiden olduğu gibidevamına izin verilmesini özellikle isteriz.Burada şunu da arz edelim ki, hükûmet,emirlerini tebliğe başladığı dakikada, hiçbirtarafta herhangi bir engelle karşılaşmamak veen küçük bir otorite sarsılmasına uğramamakgerektiğinden, bu hususun sağlanması veHey’et-i Temsiliye tarafından gerekenleregerekli tebligatın yapılabilmesi için, kırk sekizsaat kadar zaman bırakılmasını rica ederiz.Hey’et-iTemsiliyetarafındanyapılacaktebligataesas olmak ve millete güven vermek üzereyayınlanmasını rica ettiğimiz kabine bildirisiningizli olarak yayınlanmadan önce, bir örneğininhey’etimize verilmesini özellikle isteriz. Çünkübu bildiride, bir kelimenin bile milletçe yanlışanlamaların devamına yol açabileceğini veHey’et-iTemsiliye’yidemilletekarşıpekgüçbir

durumdabırakabileceğinibütünsamimiyetimizlebildiririz.

Hey’et-i Temsiliye tarafından Zâtışâhâne’yetakdim edilecek bir teşekkür yazısı ile milleteyapılacak tebliğ örneğini gerekli yerleregöndermeden önce, zâtı devletlerine şimdi arzedeceğizvebunlarınmetininedairkabineceilerisürülecek düşünceler saygıyla dikkatealınacaktır.

Yeni Milletvekilleri Seçimi Kanunu üzerindekigörüşümüzü daha sonra arz etmek üzere, sözkonusu kanunun görüşle hazırlanmış olduğunulûtfenbildirmeniziricaederiz.

5- Temel noktalarda tam bir uzlaşmadoğduktan sonra, zâtıdevletleriyle saygıdeğerarkadaşlarınızın samimiyetlerinden şüpheedilmeyeceğinden, konunun ayrıntıları üzerindekendiliğinden görüş birliğine varılabileceğidoğaldır. Bendenizin ve bütün çalışmaarkadaşlarımın, en büyük saygı vesamimiyetlerimizle, zâtıdevletinizin ve içindebulunduğunuz kabinenin başarıya ulaşmasına

ve bu sayede vatanın kurtarılmasını hedef alangayenin bir an önce gerçekleşmesine bütünvarlığımızlaçalışacağımızaemniyetbuyurmanızıarzveburadahazırolanbütünarkadaşlarımın,selâmvesaygılarınısunarım.

MustafaKemal

Cemâl Paşa, bu telgrafımıza o gece cevapverdi.Bunda“bildirininhemenyayınlanmasınınzarurî olduğu, ancak, gerekli noktalara dikkatedildiğini” bildiriyordu. Biz de aynı gece,nezaketgereğiolmaküzerecevapverdik.

Fakat Efendiler, hükûmetin, bildirisiniyayınlamadan önce bize göstermek istemediğianlaşılınca, biz de millete olan bildirimizihükûmete danışmadan yayınladık; Padişah’aolantelgrafıdaaynışekildeçektik.

Efendiler, 7 Ekim 1919 tarihini taşıyanbildirimiz; milleti, tutulan yolun isabetli vebaşarılı olduğu,buyoldamillî birliğikoruyarakbugüne kadar olduğu gibi devam edilmesikonusunda,dolayısıylaaydınlatmaya,uyarmaya

ve milletin manevî gücünü kuvvetlendirmeyeyardımcıolmakmaksatlarınıdilegetirmekteidi.

KâzımKarabekirPaşa’nın,BenimHükûmetinİşlerineKarışmamKonusundakiDüşüncesi

Efendiler, içinde bulunduğumuz günlere aitolaylara ve konulara dokunmuşken, buradaküçükbirnoktayıdahaaçıklamamaizniniziricaedeceğim.

KâzımKarabekirPaşa’dangelen8Ekim1919tarihli bir telgrafta, şöyle bir görüş ilerisürülüyordu:

“Hey’et-i Temsiliye’den yüksekşahsiyetleri ile, Rauf Beyefendi’ninve bu gibi önemli şahsiyetlerin,milletvekiliolduktansonradahiçbirşekilde hükûmete karışmayarakMeclis’teki grubun başında daimasöz sahibi olarak bulunulmasını,kabinenin şekli ve kuruluş tarzı,üyelerinindeğervekişiliğineolursaolsun Meclis-i Millî içinde hepdenetleyicibirkonumdakalınmasınıbaşarının önemli şartı ve

uygulanması zarurî bir kararsayarım.”

“Bir dâvânın ve bir grubun enyüksek ve güçlü tanınmışşahsiyetleri,kendiyetkiçerçeveleriniaşıp da hükûmet işine karışınca,Meclis-i Millî daima zayıf kalmış veakımlar karşısında ya sürüklenmişyahutdaparçalanmıştır.”

“Vatan ve milletin bir bütün olarakkurtuluşunun şiddetle söz konusuolduğu bu devrede, arz ettiğim buhususlar üzerinde kesin bir kararavarmanızı derin saygılarımlaistirhamederim.”

Efendiler, gerçekten de Erzurum’dabulunduğumzamanlarda,KâzımKarabekirPaşakarşılıklı olarak yaptığımız konuşmalarda dabunabenzergörüşlerilerisürmüştür.Benimilerisürdüğüm görüşler de aşağı yukarı şöyleydi:“Herşeydenönce,memlekette,milletin varlık veiradesini ortaya koymak ve bunu sarsılmaz bir

şekilde Millî Meclis’te temsil etmek gerekir. Buda, memlekette millî bir ülkü etrafında kuvvetlibir teşkilât kurmak ve Meclis’te bu teşkil’atadayalı bir gurup bulundurmakla mümkündür.En güçlü şahsiyetlerin gayesi bu olmalıdır.Oysa, şimdiyekadargörüldüğüüzere,asılolanbu noktaya önem verilmeksizin, kendilerindeazçokliyakatgörenler,hemenhükûmetegeçmekheves ve hırsına kapılıyorlar. Bu gibi insanlar,Meclis’te kendilerine dayanak olarak millîteşkilâta bağlı güçlü bir grup oluşturamayınca,gerideyalnızSaltanatveHilâfetmakamıkalıyor.Bu yüzden millî meclisler, millî şeref ve gücütemsiledemiyor.Millî isteklerortayakonamıyorve gerekleri yerine getirilemiyor. Bu bakımdanbizim için başta gelen en önemli ilke, öncememlekette millî teşkilâtı kurmak, sonra da buteşkilâttan kuvvet alan bir grubun başında,Meclis’te çalışmak olmalıdır.Hükûmet kurmayaveya kurulacak herhangi bir hükûmete girmeyekalkışmaktayararyoktur.Çünkü,buniteliktebirhükûmet, vatana ve millete hiçbir esaslı hizmetveremeden hemen düşmeye yahut da Padişahadayanarak Meclis’e karşı ve dolayısıyla da

millete karşı düşen bir durum almaya mecburolacaktır. Böyle olunca da, birincisindeistikrarsızlık gibi büyük bir sakınca sürüpgidecek; ikincisinde de millî hakimiyetin yavaşyavaş yok derecesine getirilmesine hizmetedilmiş olacaktır.” Nitekim sizlerce bilindiği vefiilî olarak da görüldüğü üzere biz memleketteönce millî teşkilât kurduk. Sonra Meclis’itopladık.ÖnceMeclisHükûmetikurduk.OndansonradaCumhuriyetHükûmeti’niteşkilettik.

Bundan başka fırsat düştükçe kabineyegirilmeyeceği, yüksek makam ve memuriyetlerkabul edilmeyeceği ve aslında büyük ve millîgayeden başka hiçbir maksadın peşindeolmadığımız ve faaliyetimizin en büyükkısmının şimdiye kadar olduğu gibi, bundansonra da Kuva-yı Millîye’nin bir denge unsuruolarak kalmasına çalışmaktan ibaret bulunduğunoktalarındamilletekarşıdemeçvebildirilerimizvardı. Kâzım Karabekir Paşa, telgrafındaErzurum’daki görüşlerimi ve bu görüşe bağlıolarak yayınlanan bildirilerimizi hatırlataraktakdirleriniifadeettiktensonra;“ancak,bugüzel

azim ve kararın, şimdiye kadar bizde yapılmışdenemeleri ve bunların verdiği sonuçlarıgözönünde bulundurularak daha geniş çaplıolmasınıdüşündüğümüdeözelliklearzederim”diyorlardı.

Efendiler,KâzımKarabekirPaşa’nınbugörüşve teklifi, telgraflarının sonunda söylediklerigibi,vatanvemilletinkurtuluşununsözkonusuolduğu bir devirde ve benim de açıkladığımüzere, dahamemlekette hiçbir teşkilâta vemillîgücegüvenirülküsahibibirgrupvarlığını ispatedememişken, her ne şekilde olursa olsunhükûmet kurmaya veya kurulacak hükûmetegirmeye heves etmek, elbette doğru olmazdı.Böylebirdavranışımemleketvemilletyararınahizmet gayesinden çok, şahsî hırs ve menfaateyahut da hiç olmazsa bilgisizliğe vermekte,kanaatimceaslaisabetsizlikyoktur.

Ancak, Efendiler, Karabekir Paşa’nın dediğigibi kabinenin ne şekilde ve nasıl kurulacağı,üyelerinin değer ve kişiliği ne olursa olsun,Meclis’te şekil bulmuş siyasî bir grubun önplânda gelen şahsiyetlerinin Meclis içinde

sürekli olarak söz sahibi ve denetleyici birkonumda kalması, en önemli başarı şartı veuygulanmasızarurîbirkararsayılamaz.

Gerçekten de, millî hakimiyet ilkesine bağlıolarak idare edilen medenî devletlerde, kabuledilmiş olan ve fiilen yürürlükte olan kural,milletin genel eğilimlerini en yüksek düzeydetemsil eden ve bu eğilimlerin bağlı bulunduğuyararları en yüksek kudret ve yetki ilegerçekleştirilebilecek siyasî grubun, devletişlerini üzerine alması vebunun sorumluluğunuen yüksek liderinin omuzlarına yüklemesiilkesindenibarettir.

Zatenbuşartlarıtaşımayanbirhükûmet,görevyapamaz. Hükûmetin, kuvvetli grup üyeleriarasından ve fakat birinci derecedeolmayanlarındanzayıfbirhükûmetkurmak,onupartininbirinciderecedekiliderlerinindirektifvetavsiyeleriyle yürütmeye kalkışmak düşüncesi,elbette doğru değildir. Bunun feci sonuçlarıözellikle Osmanlı Devleti’nin son günlerindegörülmüştür.

İttihat ve Terakki liderlerinin elinde oyuncakolansadrazamlardanveonlarınhükûmetlerindenmillete gelen zararlar sayılamayacak kadar çokdeğilmidir?

Mecliste, hâkim olan partinin, hükûmetinkurulmasını, muhalif ve azınlıkta bulunan birpartiyebırakmasıiseaslasözkonusuolamaz.

Kural ve yöntemlere göre, milletinçoğunluğunu temsil eden, programı belli olanparti, hükûmeti kurma sorumluluğunu üzerinealır, memlekette kendi gaye ve ilkeleriniuygular.

KâzımKarabekirPaşa’nınKendisideHükümetİşlerineKarışmakİstiyor

Zaten herkesçe bilinen ve o yolda hareketedilmekteolanbirgerçeği,buradaaçıklamaktanmaksadım, vatanseverlik, ahlâk üstünlüğü,olgunlukvebunabenzerbirtakımseçkinvasıflargereği imiş gibi gösterilmek istenen safsatalarakarşı,milletin ve gelecek kuşakların dikkatli veuyanık bulunmalarını sağlamaktır. Budüşüncelerine vesile teşkil etmiş olan KâzımKarabekir Paşa’nın da bu noktada, genelliklebenimle aynı düşünce ve görüşte bulunduğunaasla şüphem yoktur. Çünkü, Kâzım KarabekirPaşa’nın maksadı, elbette, yalnız benim veyaHey’et-iTemsiliye’debulunanbazıarkadaşlarınhükûmet kurmamasını veyahut hükûmetegirmemesini hedef almak değildi. KâzımKarabekir Paşa, bu konuyla ilgili telgrafında,RaufBey’invebenimadımısöylerken“bugibiön plândaki şahsiyetler” demiş olduğuna vekendisiniaynısaftagördüğüdoğalbulunduğunagöre, elbette kendilerinin de prensiplerinindışında kalamayacağı belli idi. Oysa, Kâzım

Karabekir Paşa, hâtıramda yanılmıyorsam,milletvekili olarak,Meclis’te çalıştığı sırada, birdurumun gereği olarak yeni bir kabinekurulması söz konusu oldu. Ben, bu husustagörüşmek üzere Fethi Bey, Fevzi Paşa, FuatPaşa,KâzımPaşa,AliBey,CelâlBey,İhsanBeyve Hükümetteki arkadaşlarla daha başka ononbeş arkadaşı ve bu arada Kâzım KarabekirPaşa’yı Çankaya’ya davet etmiştim. KâzımKarabekirPaşa,banagelmedenönce,Meclis’te,otarihtePartiGenelSekreteriolanRecepBey’inyanına giderek, kendisini davet ettiğimi vebüyük bir ihtimalle hükûmet başkanlığını teklifedeceğimi söyledikten sonra, şimdiden,kendisinin durum hakkında aydınlanmasınayardım edecek bilgileri varsa bildirilmesinisöylemiştir.

Kâzım Paşa’nın Çankaya’da, toplantı vegörüşme sırasındaki tutumu da, orada hazırbulunanlar tarafından anlamlı görülmüştü.Kâzım Karabekir Paşa, görüşme sırasında, “buşekildedemilletehizmettençekinmediğini”pekhaklıveyerindeolarakifadeetmişti.Görüşmeler

bir noktaya saplandı. Hükûmet başkanı FethiBey mi, Karabekir Paşa mı olsun? Bu noktaüzerinde tartışılırken Kâzım Karabekir Paşa,bana 8 Ekim 1919 tarihinde tavsiye ettiği gibi,“kabinenin şekli ve kuruluş tarzı, üyelerinindeğervekişiliklerineolursaolsun,MillîMeclisiçinde daima söz sahibi ve denetleyici olarakkalmayı,uygulanmasızarurîbirkararsaydığını”söylemedi.Aksine, durumu, hükûmet kurmayayetkili kılınmasını bekler nitelikte görülüyordu.Oysa, daha vatan ve milletin tam olarakkurtuluşununsözkonusuolduğudevrinkorkunçvekaranlıkbirsafhasınıdahayaşıyorduk.

Görüşmeyi sonucabağlamadım.Araverdiğimbir sırada, Fevzi Paşa Hazretleri’ni bahçeyegötürdüm. Kendisinin, Fethi Bey ve KâzımKarabekir Paşalardan birini hükûmetbaşkanlığına seçmekte hakem olmasını ricaettim. Fakat ikisini de aynı zamanda çağırıp,“konunun şahsî ve basit bir konu olmadığını,sorumluluğun vatanla ilgili ve büyük olduğunubelirttikten sonra, açıktan açığa kendilerine, bugörevi hangisinin daha iyi yapabileceklerini,

vicdanlarına başvurarak bizzat söylemeleriisteğindebulunacaktı”.

Yeniden toplandık. “Hükûmeti ya Fethi Beyyahut da Karabekir Paşa kuracaktır.Görüşmelerin sonucundan bunu anlıyorum.Konunun çözüme bağlanmasında, Fevzi PaşaHazretleri’ni hakem yapalım” dedim. Kabuledildi.Mareşal,FethiBey’iveKarabekirPaşa’yıaldı.Bahçeyeçıktılar.Belirttiğimşekildehareketedilmiş. Fethi Bey, “ben daha iyi yaparım”demiş.MareşaldabukanıdabulunmuşveFethiBey seçilmiştir. Böylece, Karabekir Paşa’nınhükûmeti kurmakla görevlendirilmesineyardımcıolmasıfırsatıortadankalkmışbulundu.

PadişahKöleliğiyleEldeEdilenİktidarMakamı,İktidarsızlıkÖrneğidir

Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi’ylebaşladığımıztemasnoktasınagelelim:

Arz etmiştim ki hükûmet, bize bildirisiniyayınlanmadan önce vermediği için, biz demillete yapacağımız bildiriyi, hükûmetingörüşünü almaya gerek duymadanyayınlamıştık.

Bunun üzerine hükûmet, Cemâl Paşavasıtasıyla, daha dört maddenin çeşitli yollarlayayınlanmasını gerekli bulmakta olduğunu, 9Ekim’debildirdi.Bumaddelerşunlardı:

1-İttihatçılarlabirilişkininbulunmadığı,

2- Osmanlı Devleti’nin Birinci DünyaSavaşı‘na karışmasının doğru olmadığı, bunasebep olanlar aleyhinde adları da açıklanarakbazı yayınlar yapılması ve haklarında kanunîkovuşturmaaçılarakcezalandırılmaları,

3- Bütün savaş suçlularının kanunî cezadankurtulamayacakları,

4-Seçimlerinserbestçeyapılacağı.

Cemâl Paşa, bu maddeleri saydıktan sonra,bunların açık bir şekilde belirtilerekyayınlanmasının, içeride ve dışarıda birtakımyanlışanlamalarınönünegeçeceğiniilerisürerekve memleketin yüksek çıkarlarının bir gereğiolarak, özellikle olumlu karşılanmasını ricaediyordu.

Efendiler,AliRızaPaşaKabinesi’ninnekadarcılız düştüğünü ve gerçeği kavramaktaki görüşkıtlığını anlamak için bu maddeler sanki birerölçüdür. Devletin, içine düştüğü felâketuçurumun derinlik ve dehşetini görmekten âcizolan zavallılar, elbette ciddî ve gerçek çareyigörmemek için gözlerini yumarlar. Çünkü, ociddî ve gerçek çare kendilerini daha çokdehşetedüşürür.

Akıl ve kavrayışlarındaki kısırlık, tabiat veahlâklarındaki zayıflık ve soysuzlaşma gereği

böyledirler.

Çoktandır, köle olduğuna şüphe kalmamışolmasıgerekenPadişahveHalife’ninköleliğiileeldeedebilecekiktidarmakamının,iktidarsızlığaörnekolmasıtabiideğilmiydi?

FeritPaşa’nınyerinegelenAliRızaPaşailebirkısmı bundan önceki kabinede görev almışbulunanyeni çalışmaarkadaşları, FeritPaşa’nınbırakmış olduğu noktadan başlayarak, onunsonuçlandıramadığı düşman emellerini takip vesonuçlandırmaya çalışmaktan başka zaten neyapabilecekti?

Bu, bizce, açık olarak biliniyordu. Fakat,tahminvetakdirbuyurulacakbirçokdüşüncevesebeplerle, hazımlı ve sabırlı davranmaktanbaşkaçıkaryolyoktu.

DamatŞerifPaşa,MilletiZehirliyor

Efendiler, yeni kabine içinde yer alan veHey’et-iTemsiliye’mizin elçisi durumunda olanCemâl Paşa ile yapılan ve yapılmakta olanhaberleşmelerimiz,yücetopluluğunuzaDahiliyeNezareti makamını tutan Damat Mehmet ŞerifPaşa’dansözetmemigeciktirdi.

Biz, yeni kabine ile uzlaşma yolu ararken,Şerif Paşa, çoktan milleti zehirlemeye başlamışbulunuyordu.Nezaretegeçtiğinibildiren2Ekimtarihli genelgesinin metni hatırlanırsa orada şucümlelererastlanır:

“Vatandaşların tam bir uyum ve birlik içindebulunmaları, devletin gerçek çıkarlarının birgereği olduğu halde, bir süredir memlekettebozgunculuk ve bölücülük belirtileriningörülmesi, güçlüklerin bir kat daha artmasınayolaçacağından,pekçoküzüntüvericidir.

“…. Başarı… Hükûmet’in gösterdiği yoldagitmekle ve memleket çıkarlarını ilgilendirenkonularda zararlı davranışlardan kaçınmakla

elde edileceğinden, hemen merkezlere vemerkezebağlıolanyerlerebuyoldatavsiyelerdebulununuz.

Efendiler, Damat Ferit Paşa’dan daha akıllıolduğusöylenenDamatŞeritPaşa,pekacemiceişe başlamış oluyor. O tarihlerde İstanbul’da,bizi“âsî,anarşist”,“simplesoldat-basitasker-”sayanbazı romancılargibi,DamatPaşadabizi;ancak ahmakları aldatabilecek kendi kısaaklınca,gafilveanlayışsızsanıyordugaliba!..

Oysa, biz Nâzır Paşa’nın alçakça niyetinihemenanlamışvedahauyanıkbirdurumalmışbulunuyorduk. Şerif Paşa, bizim tutum vegidişimizi,FeritPaşaKabinesi’ni düşürmek içinmilletçe yapılan teşebbüsleri, memlekettebozgunculuk ve bölücülük belirtileri olarakgösteriyorvepekçokesefediyor.

Bir de, Efendiler, Hükûmet’inDahiliyeNâzırıMehmet Şerif imzasıyla yayınlananduyurusunun birkaç noktasına hep birlikte gözgezdirelim.

“Bugünkü kabine tam bir uyum içindedir.”Çok doğrudur. Bu durum bütün çıplaklığı ilekendinigösterecektir.

“Temel konularda görüş birliği içindir. Hiçbirpartiye bağlı değildir. Çeşitli siyasî gruplarınhiçbirine de eğilimi yoktur. Hepsinden manevîdestekbekliyor.”

Bucümlelerdençıkananlamaçıktır.Hükûmet,millî teşkilât ve onu idare eden Hey’et-iTemsiliye ile beraber değildir. Hattâ, ona karşıbir eğilimi bile yoktur. İtilâf ve HürriyetPartisi’nden, Muhipler Cemiyeti’nden1, KızılHançerliler’den, Nigehbancılar’dan ve mevcutöteki derneklerden ne kadar destek bekliyorsa,bizden de ancak o kadar… Cemâl Paşavasıtasıyla bizi oyalama ve aldatma gayesiyleçekilentelgraflardayazılanlarhepyalandır.

Sonra Efendiler, şu cümleyi okuyalım:“Memleket kaderinin milletin vekilleri aracılığıilebelirlenmesibaşlıcaemelimizdir.”

Bundançıkananlamdaşudur:Sivas’tabirkaç

kişi toplanmış, millet adına söz söylüyor.Milletinkaderiileilgileniyor.Hey’et-iTemsiliyediye bir de ünvan takınarak, üstlerine vazifeolmadığı halde, millet ve memleketin işlerinekarışıyorlar. Bunların sözüne dinlemeyiniz.Çünkübunlarmilletinvekillerideğildir!

Hükûmet, bu bildiride barış konusundakigörüşünü de şöyle açıklıyor: “WilsonPrensiplerindenhakkıylayararlanılarak,OsmanlıDevleti’nin bir bütün halinde ve Padişah’ınetrafında toplanmış, bağımsız bir devlet olarakyaşamasını sağlayıcı hiçbir teşebbüsten geridurulmayacaktır.”

Yeni kabine, bu görüşlerinde başarıyaulaşacaklarını belirtmek üzere şu delili ilerisürüyor: “Zaten büyük devletlerin adaletduyguları ile, gerçekten gittikçe açıklıkkazanmakta olan Avrupa ve Amerikankamuoyununölçülüdavranmaisteğibukonudakonudagüvenvericiolmaktadır.”

Efendiler, bütün bu düşünceler, Ferit PaşaKabinesi’nin Padişah ağzından yayınladığı

bildiri de yazılanların harfi harfine aynı değilmidir?

Bu türlü bildiriler yayınlamaktan maksat,milletialdatmakvemiskinliğesürüklemekdeğilmidir?

Hangi adaletten söz ediliyor? Hangi ölçülüdavranma isteğinden dem vuruluyor? Bunlarınasılları var mıydı? Memleketin hükûmetmerkezinden başlayarak yabancılar tarafındanheryerdeyapılagelenlergerçektenbununaksiniispatedecekfiilîveapaçıkdelillerdeğilmiydi?

Gerçekte, Wilson Prensipleriyle birliktesahneden çekilmiş ve Osmanlı ülkesine aittoprakların Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta,İzmir’de,Adana’daveheryerdeişgalineseyircibulunmuyormuydu?

Bukadarkesinyıkılışbelirtilerikarşısındaaklı,kavrayışı, vicdanı olan adamların kendikendilerini aldatmalarına ihtimal verilir mi? Bugibiadamlar,aslındakendilerinialdatacakkadarbudalaolurlarsa,onlarınmemleketkaderinielde

tutmalarına, aklı eren ve korkunç gerçeğigörenler katlanabilirler mi? Eğer bu adamlar,gerçeğibiliyorlarvekendilerinialdatmıyorlarsa,milleti kandırarak bir koyun sürüsü halindedüşmanın pençesine teslim etmek için canlabaşlaçalışmalarınaneanlamverilebilir?

Bütün bu noktalar gözönünde bulundurularakverilcekhükmükamuoyunabırakırım.

TekKusurumuz

Efendiler, hükûmetin bildirisinin,anlamsızlığına ve taşıdığı düşüncelerinsakatlığınarağmen,bizHey’et-iTemsiliyeadınaaynı tarihte, 7 Ekim günü, yeni kabineyidestekleme kararı veriyoruz. Yeni hükûmet ilemillî dâvâ arasında tam bir uzlaşma meydanageldiğini millete müjdeliyoruz. Her yerdehükûmet işlerine asla karışılmamasınısağlayarak, hükûmetin kuvvetini arttıracak veişlerinikolaylaştıracaktedbirleralıyoruz.İçerideve dışarıda tam bir birlik olduğunu fiilen isbatedecek bir durum alıyoruz. Özet olarak;memleketin kurtuluşunu sağlayabilmek için,dürüstlük ve içtenlikle düşünenlerin, akıl vevicdanbakımındanyapmayamecburoldukları-akla gelebilecek- herşeyi yapmaya çalışıyoruz.Milletvekillerinin bir an önce seçilmesinisağlamak için teşvik ve tavsiyelerdebulunuyoruz.Yalnız bir şey yapmıyoruz. MillîTeşkilâtıdağıtmıyoruz.Tekkabahatimizbudur.

Damat Ferit Paşa’dan sonra, diğer bir DamatPaşa’nın etrafında, sadrazam diye, nâzır diye

toplanmış birtakım kuşbeyinlileri, alçak birPadişahın alçakça düşüncelerini kolaylıklauygulayabilsin diye serbest bırakmayacağımızıhissettiriyoruz.

Temsilcimiz Cemâl Paşa, kabine hakkındabizim olumlu kanaatımızı alabilmek vegüvenimizi kazanabilmek için her çareyebaşvurmaktan geri durmuyor. Ahmet İzzetPaşa’ya da kabineyi övdürerek varlığımızınsilinmesigereğinedairöğütlerverdiriyordu.

AhmetİzzetPaşa’nınÖğütleri

Gerçekten de, Ahmet İzzet Paşa’nın şifreiçinde kalan imzasıyla, Cemâl Paşa’dan 7/8Ekim1919tarihlişöylebirtelgrafalmıştık:

10.1919

Harbiye,7/8.

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne

YeniKabinede, çoğunlukla olan eski ve yakınarkadaşlarımı ziyaret ederek durumun nemerkezde olduğu konusunda bir sohbetgörüşmesi yapmış idim. Öğrendiğim bazıdurumlar üzerine, millet ve memleketin hayatîçıkarlarını düşünerek ve aramızda öteden berisüregelen dostça ilişkilere askerlikten gelenkardeşçe duygulara güvenerek, aşağıdakidüşüncelerihemenbelirtmekistiyorum:

Birkaç aydan beri, memleketin uğradığı istilâveyokolmatehlikesininönünegeçilebilmekiçinşimdiye kadar, Kuva-yı Millîye’nin ve Millî

mücadele’nin yaptığı yararlı etkiler herkesçekabuledilmiştir.

Yalnız, bu hizmetin sonuçlarını alabilmenin,bundan sonra bilgi ve görüş sahibi kanunî biryönetiminkurulmasınabağlıolduğuda,gerçeğigörenlercekabuledilmektedir.Artıkhükûmetvemilletin ikilikten ayrılarak bir birlik manzarasıgöstermesine, âciz görüşüme göre tezeldenzaruretvardır.Kabineyioluşturanşahıslarıniyiniyetli ve tutarlı düşüncelerine herkesin güveniolduğuinancındayım.Hiçbirkabineningörevinisürekli olarak yapmasına imkân bırakmayacakiç meselelerin, dış siyaset üzerindeki korkunçetkileri bir açıklamayı gerektirmeyecek kadarbelirgindir. Milletvekillerinin bir an önceseçilmesi ve Meclis’in toplanması için OsmanlıHükûmeti’nce âcil tedbirler alınmaktadır.Vatanın kurtarılması uğrunda gösterdiklerikahramanca azim ve niyetlerinin, hükûmetüyelerincenasılkarşılandığı,bugünkübildiridenanlaşılacağından, samimiyetle bir görüşbirliğinevarılacağınagüvenimtamdır.

Ancak, bu sabah bendenizin yanına gelen,

durumu bilen ve güvenilir bir kişi, Kütahya veBilecik taraflarında istenmeyen bazı nahoşolayların çıktığını söylemiştir. Bizi, anlaşmazlıkve çözülmeye sürüklemek için dışarıdan veiçeriden birçok teşvik ve kışkırtmalar olacağınıtahminvekabuletmektabiîdir.Öteyandan,dünnâzırlardan birinin gösterdiği, Kastamonu valivekilinden gelmiş bir telgrafla da, bazımemurların tayini ve cezalandırılması gibiişlerde İstanbul Hükûmeti’ne sanki emredilmekisteniyordu.Bugibidurumlardevletibukerteyeindirmiş olan ve sizce de ne derecedekötülendiği bildiri ve yetki tanıma belgelerindememnuniyetle görülen kötü idareyi aynen taklitetmek olacağından, böyle kimselere bu türlüdavranma fırsatının verilmemesini, herkesçebilinen zekâ ve anlayışınızdan beklerim. Özetolarak,artıkmemlekettebirliğinsağlanmasınıvetemelkanunlarçerçevesindehükûmetlebağlantıkurulmasını içtenlikle tavsiye ve rica ederim(Ahmetİzzet).

HarbiyeNâzırıCemâl

Bu telgrafa, elden geldiği kadar hiçbir kişisel

duyguvedüşüncemizibellietmemeyeçalışarak,yumuşak ve hattâ inandırıcı bir karşılık vermekuygungörüldü.Cevapşudur:

Sivas,7.8.10/1919

Şifre:

İlgi:7.8.10/1919

HarbiyeNâzırıCemâlPaşaHazretleri’ne

AhmetİzzetPaşaHazretleri’ne

Yüksekdüşüncelerinizdeğerineyaraşırönemledikkate alındı. Millî Mücadele’nin etkileri ileilgili olumlu kanaata teşekkür edilir. Bugünekadar olduğu gibi bundan sonra da, yapılanmillî hizmetlerin tutarlı ölçülerle devamettirileceğine, kanuni bir yönetimin tam olarakkurulmasına bütün varlığımızla çalışılacağınagüven buyurulmasını rica ederim. Çünkümücadelemiz, kanunî bir devrenin açılmasınıhedef almaktadır. Tanrı‘ya şükürler olsun,hükûmetilemillet,tambirgörüşbirliğinevarmış

olduklarından, bundan sonra da devamedeceğinden emin bulunduğumuz karşılıklısamimiyet ve olgunluk derecesine ulaşmış olanbirlik, kendini, millet ve memleket çıkarlarınıgarantiedecekşekildeortayaçıkaracaktır.

Kötü uygulama ve siyaseti herkesçe bilinenFeritPaşaKabinesi’nemilletinuymaması,gayeve hareketlerine katılmamış olması, dışpolitikamız üzerinde hiçbir tehlikeli etkiuyandırmamış; aksine, Ferit Paşa Kabinesi’ninsebep olduğu bütün kötü etkileri ortadankaldırarak şükranla karşıladığımız bugünküelverişlisiyasîdurumumuzusağlamıştır.

Milletin güvenini kazanmış olan bugünkükabineyle anlaşmış bulunmanın, içtekidurumumuzudışsiyasetüzerindepekyararlıveetkili kılacağına şüphe yoktur. Olağanüstüdurumlarda, bazı yerlerde istenmeyen bazıolayların çıkmış olması, kaçınılması imkânsızzarurî ve olağan şeylerdir. Özellikle Kütahya,Bilecik ve Eskişehir gibi yerlerdeki suçsuz,haksızlığa uğramış halkın karşılaştığı baskı vekötülükler, lütfen ve biraz da insaflıca

düşünülürse, şikâyet konusu olarak görülenolaylarınnekadarhaklıolduğubiranüzerindedurmakla anlaşılır. Buralardaki acıklı ve içsızlatıcı duruma da, eski hükûmetin miskincedavranışının sebep olduğu düşünülünce, buolaylardan Millî Mücadele’yi sorumlu tutmayakalkışmak haksızlık olur inancındayım.Kastamonu Vali Vekili’nin, zâtıdevletleri’ncesözü edilen telgrafından dolayı kendisini deanlayışlakarşılamanızıricaedeceğim.

Çünkü, bu biçim başvuru, yalnızKastamonu’dandeğil,dahabaşkayerlerdendeyapılmıştı.Yenikabineninkararsızgibigörünenbaşlangıçtaki tutumu bir iki gün daha devametseydi, bu türlü başvurular memleketin herköşesinden yağacaktı. Bundan böyle, bu gibihareketlere asla meydan verilmemesi içingerekenhertürlütedbiralınacak,gereklietkileryapılacak ve zâtıdevletlerinin tavsiyelerineuyularaktamanlaşmanıngerçekleşmesivetemelkanunlarçerçevesindeHükûmetleyakınişbirliğisağlanması için samimî olarak çabaharcanacaktır. Saygı ve hürmet ile ellerinizden

öperimefendim.

MustafaKemal

AliRızaPaşaCumhuriyetkurulacağınıkeşfediyor

Efendiler, Ahmet İzzet Paşa’nın yazdığınasihatnamenin ve buna verdiğimiz cevabıngözden geçirilmesi bir hatıramı canlandırdı.Milletçebilinmesive tarihegeçmesi içinonudasöylemişolayım:

Ali Rıza Paşa, bir gün Ahmet İzzet Paşa’yıziyaret eder. Sohbet sırasında, aleyhimde olurolmaz, bazı şeyler söyler ve bu dedikodularaönemli bir keşfini de ekler: “Cumhuriyetkuracaklar, Cumhuriyet!” diye bağırır.Doğrusunu isterseniz efendiler, Makedonya’da,Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı OrdularıBaşkomutanı Ali Rıza Paşa’nın, arslanlardanoluşmuş bulunan koskoca Türk Ordularınıbozguna uğratıp yok ettirdikten ve verimliMakedonya topraklarını düşmana terkedipbağışladıktan sonra; devletin en kritik anında,Vahdettin’in emellerine hizmet için gerekenvasıfları kazanmış olduğunave bu ünlü ordularbaşkomutanınınbudefadakendineenbecerikliyardımcı olarak, Eski GenelKurmay Başkanı‘nı

Harbiye Nezareti’ne getirmeyi düşüneceğineolağan gözüyle bakılabilirdi. Fakat, MillîMücadele’nin Cumhuriyeti hedef aldığını bukadar çabuk ve kolaylıkla sezipkavrayabileceğine hayran olmamak mümkündeğildir.

Efendiler, bana bu bilgiyi veren, bu hikâyeyibizzat İzzet Paşa’nın ağzından işiten ve şimdiiçinizdebulunanveçokdeğerlibirarkadaştır.

SalihPaşa,Hey’et-iTemsiliyeİleGörüşmekİçinGeliyor

Efendiler,CemâlPaşa,9Ekim1919tarihlibirşifre ile, Hey’et-i Temsiliye ile yakındangörüşmek üzere Bahriye Nâzırı Salih Paşa’nınyola çıkmasının uygun görülmekte olduğunubildirdi.Fakat,SalihPaşa,biraz rahatsızolduğuiçin, görüşme yerinin mümkün olduğu kadaryakın olması ve İstanbul’dan deniz yoluylahareketinin yerinde olacağının düşünüldüğübelirtildikten sonra, Hey’et-i Temsiliye’denkimlerle ve nerede görüşüleceğinintasarlandığınısordu.

10 Ekimde verdiğimiz cevapta, görüşme yeriolarakAmasya’yı tespit ettik. Görüşmek üzere,Hey’et-iTemsiliye’denbenimlebirlikteRaufveBekirSamiBey’lergidecekti.Bunudabildirdik.

SalihPaşa’nın İstanbul’danhangi günhareketedeceğinin ve Amasya’ya ne zamangelebileceğiningünve saatinindebildirilmesiniricaettik.

Efendiler, memleketin her tarafında millîteşkilâtın genişletilmesi ve köklendirilmesiçalışmalarına devam ediyorduk.Aynı zamandamilletvekili seçimlerinin yapılmasını sağlamayave çabuklaştırmaya çalışıyorduk. Bu konudakigörüşlerimizi gerekenlere de bildirerek, bazıkimseleritavsiyebileediyorduk.Ancak,cemiyetadına aday göstermemeyi prensip olarak kabuletmemekle birlikte, milletvekili olmak içinbaşvuranların Anadolu ve Rumeli Müdafaa-iHukuk Cemiyeti’nin ilkelerini ve kararlarınıbenimsemiş kimselerden olmasını yürektenistiyor ve bu gibi kimselerin, cemiyet adınakendiliklerindenadaylıklarınıkoymalarıgereğinideilânediyorduk.

Millî dâvâya hizmet eden memurların birersebep uydurularak nakledilmesi ve yerlerinindeğiştirilmesi, millî dâvâya karşı olduklar içinmillet tarafından kovulan memurların damemurluk sıfatlarının korunmaya devamedilmesi yüzünden, bazı yerlerden, yeni kabineile uyuşmanın ne demek olduğununanlaşılamadığı yolunda sitem ve şikâyetler

gelmeye başladı.Bu hususu, 11EkimdeCemâlPaşa’ya yazarak, kabinenin dikkatini çekmekistedik.

AskerîNigehbanCemiyeti

Bir de Efendiler, bilirsiniz ki, İstanbul’daAskerî Nigehban Cemiyeti diye bir bozguncugrubu türemişti. O zaman ki bilgilere göre, bugrubun başında bulunanlar, Kiraz Hamdi Paşa,hırsızlıktan dolayı ordudan kovulmuş KurmayAlbay Refik Bey, eski Halaskâr Grubu’ndanBinbaşı Kemal Bey, eski Bandırma SevkiyatBaşkanıTopçuBinbaşılarındanHakkıEfendivedaha bu dernekle ilişkisini kesip kesmediğibilinmeyenveordudanatılmışbulunanKurmayBinbaşı Nevres Bey gibi çeşitli yolsuzluklarıyüzünden ordudan atılmış, yahut da emekliedilmiş bulunan kimselerle, ahlâksızlıkları iletanınmışazsayıdakikimselerdenibaretti.

İşte bu dernek, İkdam Gazetesinin 23 Eylül1919 tarih ve 8123 sayılı örneğinde bir bildiriyayınlamıştı.Dernek,bubildirisiyle,kendilerinevatan ve milletin bekçisi süsünü vermekistiyordu. Cevat Paşa’nın Harbiye Nâzırlığızamanında, bu dernek hakkında kovuşturmayabaşlanmıştı. Değişikliklerden dolayı arkasıkesildi.

Böyle bir derneğin varlığı ve faaliyeti ordumensuplarının sinirlerini geriyordu. Hey’et-iTemsiliye’yebaşvurularbaşlamıştı.

12Ekim1919tarihinde,HarbiyeNâzırıCemâlPaşa’dan, kendi başarısı bakımından, bu fesatyuvasının kökünden sökülüp atılmasını vemensuplarının şiddetle cezalandırılmalarını vebu yoldaki işlemlerin orduya bildirilmesini ricaettim.

CemâlPaşa’dan14Ekim’dealdığım“bukesinolarak kararlaştırılmıştır” şeklindeki kısa vekesindillitelgrafı15Ekim’debütünorduyaözelolarakduyurdum.

Fakat, Cemâl Paşa’nın bu kesin kararınınhiçbirzamanuygulandığınıhatırlayamıyorum.

İşgaliSuçlamayanBirSiyaset

Efendiler, hatırlayacaksınız, İngilizlerMerzifon’u ve arkasından da Samsun’uboşaltmışlardı. Bu münasebetle ve Ferit PaşaKabinesi’nin düşmesi üzerine, Sivas halkı feneralayı düzenledi ve gösterilerde bulundu.Birtakım söylevler verildi. Bu sırada halk da,“kahrolsun işgal” diye bağırdı. Sivas’tayayınlanan İrade-i Millîye Gazetesi1, bu olayıolduğu gibi yazdı. Dahiliye Nâzırı Damat ŞerifPaşa,bugazeteninhaberlerinedayanarak,Sivasiline yaptığı bir bildiride “kahrolsun işgal”şeklindeki yazılar, hükûmetin bugünküsiyasetineuygundeğildirdiyordu.

Bunedemektir,Efendiler?Hükûmetişgalisuçsaymayan bir politika mı güdüyordu? Yoksa,“kahrolsun işgal” dedikçe,memleketi daha çokişgale mi yol açılacaktı? İşgal ve saldırıkarşısında, milletin sessizlik ve sükûnet içindekalması, işgalden tepkilenmiş görünmemesi miaklavepolitikayauygundu?

Böyle sakat ve hayvanca bir düşünce, çöküş

ve yokoluş uçurumuna kadar tekmelenmiş birdevleti kurtarabilecek siyasete temel olabilirmiydi?

İşte bumünasebetle, 12Ekim 1919 tarihinde,Harbiye Nâzırı Cemâl Paşa’ya yazdığım birtelgrafta: “Vatanın bir kısmının boşaltıldığınıgörenmilletin,buşekilde,hattâdahadabelirginbir şekilde, duygularını açığa vurmuş olmasınıpekuygunveyerindegördüğümüzüvemilletingerçek duygularına dayanarak hükûmetin buhaksız işgalleri siyasî bir dille resmenreddetmesini, bugüne kadar AteşkesAnlaşması‘na aykırı olarak yapılmışmüdahaleleri protesto ederek, yapılanlarındüzeltilmesini isteyeceğini beklemekteyiz”dedikten sonra, “bu vesileyle, hükûmetingütmekte olduğu politikada Hey’et-iTemsiliye’ce henüz bilinmeyen noktalar varsa,aydınlatılmasını”ricaettim.

TemsilcimizveHarbiyeNâzırıCemâlPaşa’nıncevabı pek ilgi çekicidir. 18 Ekim 1919 tarihliolan bu cevapta şu cümlelerin taşıdığı anlamdikkatedeğer:“Millîdâvâçerçevesiiçindeişleri

yürütmesorumluluğunuyüklenmişolanİstanbulHükûmeti, tutumunda ve işlerinde siyasîmecburiyetlerikollamak,yabancılarakarşıdahakonukseverce ve yumuşakça hareket etmekzorunda”dır.

SüngüleriniMilletinKalbineSaplayanYabancılarıMisafirSayanBirHarbiyeNâzırı

Efendiler Rıza Paşa Kabinesi ve o kabinedeHarbiye Nâzırı olan zat, aziz vatanımızı işgaleden, süngülerini milletin canevine saplayandüşmanlarımisafir kabul ediyor ve onlara karşıkonukseverce ve yumuşakça harekette birzaruretgörüyor.Bunegörüştür,bunekafadır?Millîdâvâbumuydu?

HarbiyeNazırı,“özelliklemillî teşebbüslerininyanlış yorumlanması yolunda girişilenfaaliyetlerindahagüçtendüşmediğişusıralarda,işaret ettiğim dikkatli davranışların yersizolmadığıkabulbuyurulur”, inancındaolduğunusöyleyerek,millî teşebbüslerden zarar görülmüşolduğunuanlatmaya,buyüzdenmeydanagelenkötülüğü tamir için tedbirlerinin yersizolmadığını bize de kabul ettirmek ustalığınıgöstermeyeçalışıyor.

HarbiyeNâzırı,telgrafınışucümleilebitiriyor:“Olgunluğunu, eserleri ile ispatlamış olan yüce

milletin güvenini kazanmış bulunan bugünkühükûmetin, işlerinde serbest kaldıkça, dışarıyakarşı sözünü daha çok dinleteceği açık birgerçek olduğuna göre, saygıdeğer Hey’et-iTemsiliye’denhükûmetinyaptığıişleridahaçokdesteklemeleriniricaederim.”

Efendiler, Cemâl Paşa, gerçekten önemlinoktalara dokunuyor: Önce, milletinolgunluğunu ispat ettiğini söyleyerek, bizimmilletadınaönedüşüpyolgöstermemizeihtiyaçolmadığını dolaylı bir şekilde hissettirerek, bizimillet nazarında gereksiz bir takımmüdahaleciler sayıyor. İkinci olarak, bizimhükûmetiserbestbırakmadığımızıvebuyüzdendışarıya karşı sözünü dinletmeye engelolduğumuzusöylüyor.

Efendiler,yücemilletimizinolgunluğunu ispateden eserler, Erzurum, Sivas Kongreleri ile bukongrede aldığı kararlar, bu kararlarınuygulanmasına çalışmak şekliyle birlik vedayanışma yaratılmaya başlanması ve SivasKongresi’ni yapanları yok etmeye kalkışanDamat Ferit Paşa Kabinesi’ni düşürmek gibi

işler,davranışlarveuyanıklıktı.

Bu kadarla yetinmek, bütün bu hareket vefaaliyetlerde olduğu gibi bundan sonra damilleteönderliketmekgibivicdanîbirgörevdenvazgeçerek hükûmeti serbest bırakabilmek,ancakbirşartlamümkünolabilirdi.Oda,serbestkalmaya lâyık olduğu anlaşılacak, MilletMeclisi’ne dayalı millî bir kabinenin memleketve millet mukadderatını gerektiği şekildeüstlendiğine inanmaktı. Milletin, “kahrolsunişgal!”şeklindekiprotestosunuboğmayaçalışan,duygu ve kavrayıştan yoksun hayvancainsanlardankuruluveiçindehainlerbulunanbirhey’etin ahmakça, bilgisizce ve miskincehareketlerine seyirci kalmak, akıl ve anlayışsahibi vatansever kimselerden beklenebilirmiydi?!..

Bir de Efendiler, Cemâl Paşa: “Milletingüvenini kazanmış bulunan bugünkü hükûmet”sözüyle pek büyük ve apaçık bir yalanabaşvuruyordu. Milletin hükûmete güven duyupduymadığı daha belli değildi. Bu söz ancak vehiç olmazsa, kabine Millet Meclisi huzurunda

güven oyu aldıktan sonra söylenebilirdi. Oysa,daha Millet Meclisi’nin üyeleri bile seçilmişdeğidi.

Harbiye Nâzırı bu sözü söylediği dakikada,yalnız bir tek kişinin güvenini kazanmışbulunuyordu. O da devlet başkanlığı makamınıkirletmekteolanhainVahdettinidi.

Hey’et-iTemsiliye’nin kendileri ile uyuşmayaihtiyaç duymuş olmasını, millet adına güvenesahipolmakmışgibikabuletmekistiyordu.Eğermaksatları bu idiyse,milletin kendilerine güvenaracı olan bu hey’eti aradan çıkarma gereğineredendoğuyordu?

MillîTeşkilâtGenişliyorveGüçleniyor

Efendiler, Ferit Paşa Hükûmeti’nin düşmesi,memlekette kararsızlık içinde bulunan bazıyerlerin de duyguları vemaneviyatları üzerindeolumlu etki yaptı. Her tarafta sivil ve askerîidarecilerbaştaolmaküzere,teşkilâtahızverildi.

Ali Fuat Paşa, batıdaki illerin hemen hepsi ile

ilgilendi.Eskişehir,BilecikvearkasındanBursabölgelerinde bizzat dolaşmak ve gerekenkimselerlehaberleşmekşekliyleçalışıyordu.

Balıkesir’de bulunan Albay Kâzım Bey(Meclis Başkanı Kâzım Paşa), o bölgenin millîteşkilât ve askerî hazırlıklarıyla ilgileniyor veuğraşıyordu.

Bursa’da bulunanAlbay Bekir Sami Bey1, 8Ekim’de, Ferit Paşa’nın adamı olan valiyiİstanbul’a göndererek, Kongre’nin kararlarınıuygulatmaya başlatmış ve bir merkez hey’etioluşturmuştu.

Millî teşkilât ile uğraşıldığı kadar, milletvekiliseçimiiledebüyükbirilgiyleuğraşılıyordu.

Memleketteki bütünmillî kuruluşların aynı adaltında,Hey’et-iTemsiliye’yebağlıolmasıilkesiizleniyordu.Eskişehir,Kütahya,Afyonkarahisarbölgelerinde teşkilâtın kuvvetlendirilmesi için,Aydın, Konya, Bursa, Balıkesir Bölgelerindebağlantı kolaylığı sağlayıcı tedbirler alınıyordu.Batı Cepheleri üzerinde Harbiye Nezareti’ne

bilgi veriliyor, hükûmetçe ne gibi işler vetedbirler düşünüldüğü de sorularak hükûmetinilgisiçekilmeyeçalışılıyordu.

Efeler tarafından idare edilen AydınCephesindekikuvvetlerebirkomutangöndermekonusu düşünülmeye başlandı. İşgal altındakiyerlerde gizli millî teşkilât kurulması için 14Ekim’de Ali Fuat Paşa’ya veAfyonkarahisar’daki23.TümenKomutanıÖmerLütfü Bey’e yazıldı.Bununla birlikte, butarihlerde, daha bazı yerlerden amacın iyiceanlaşılamadığı görülüyordu. Örnek olarak,Redd-i İlhak Cemiyetleri’nin kendi adlarınatebliğleryayınladıklarıoluyordu.10Ekim1919tarihinde Redd-i İlhak Cemiyeti Başkanı‘nınimzası ile gönderilen bir yazıda, 20 Ekim’debüyük bir kongrenin toplanacağı, bu kongreyeikitemsilcigönderilmesiillerdenisteniyorvebirtakımtedbirleralınmasıbildiriliyordu.

Öbür taraftan, Karakol Cemiyeti’nin deİstanbul’danbaşkaBursayöresindedefaaliyettebulunduğuanlaşıldı.

Bu dağınıklığın önüne geçmek için gerekentedbirler alındı. Özellikle, Ali Fuat Paşa’ya,Balıkesir’de Kâzım Paşa’ya, Bursa’da BekirSami Bey’e, Bursa Merkez Hey’etine gerektiğişekildeyazıldı.

İtilâf ve Hürriyet Cemiyeti de düşmanlarlabirlikte Anadolu’da millî dâvâya karşıörgütlenmek üzere yetmiş beş kişi göndermiş.Buhaberalındı.Kolordularındikkatiçekildi.

İstanbul’da gizli çalışmaya karar verildi.Teşkilâtın genişletilmesi için Trakya’ya CaferTayyarBeyaracılığıylatalimatverildi.

Meclis-iMeb’usan’ınToplanacağıYer

Efendiler, bir yandan milletvekillerininseçilmesine çalışırken, bir yandan da Meclis-iMeb’usan’ın nerede toplanabileceği düşüncesikafamızı kurcalıyordu. Hatırlayacaksınız ki,Erzurum’danRefetPaşa’nınbukonuileilgilibirtelgrafına cevap verirken “Meclis toplanmalı,fakat İstanbul’da değil, Anadolu’da” demiştim.Çünkü ben, Meclis’in İstanbul’da toplanmasıkadar mantıksız ve maksatsız bir davranışdüşünemiyordum. Ancak, bu hususta yetkiliolanları ve kamuoyunu bu gerçeğeinandırmadıkça, düşüncemizin gerçekleşmesimümkün değildi. İstanbul’da toplanmanınsakıncalarını olduğu gibi, gözler önüne sermekgerekiyordu. Bu maksatla ve millî dâvâyıRumlaraveyabancılara,Hıristiyanlarakarşıymışgibi göstermek için,Ali Kemal veMehmetAliBey’lerin gayretleriyle Ermeni Patrikhânesi’ndeyapılan toplantılar ve Hürriyet ve İtilâfPartisi’nin teşebbüsleri üzerine, Harbiye Nâzırıaracılığıyla, İstanbul Hükûmeti’nin dikkatiniçektik.

13Ekim1919tarihinde,Meclis-iMeb’usan’ınaçılışındansonraMüdafaa-iHukukCemiyeti’ninnasıl bir siyasî durum alması gerektiğigörüşünde bulunduğunu, Cemâl Paşaaracılığıyla hükûmetten öğrenmeye çalışırken,Meclis-iMeb’usan’ın İstanbul’da toplanmasındane gibi siyasî bir güvence elde edileceğinindüşünüldüğünüdesorduk.Aynıtarihte,Meclis-iMeb’usan’ın İstanbul’da korkusuzcatoplanmasını sağlamak için hangi güvenlik vekorunma tedbirlerinin alınması düşünüldüğünüve ne yapılmak gerektiğini, İstanbul’dateşkilâtımızın merkez hey’etinde bulunan veÇanakkale Müstahkem Mevki Komutanı olanAlbayŞevketBey’densorduk.

AmasyaGörüşmesi

Efendiler, hatırınızdadır ki, Bahriye NâzırıSalih Paşa ile Amasya’da bir görüşmekararlaştırılmıştı. Nâzır Paşa ile, hükûmetin dışpolitikası,içidaresiveordunungeleceğiileilgilikonular üzerinde görüşülme ihtimali vardı. Bunedenle, kolordu komutanlarının düşünce vegörüşlerini önceden bilmek, bence pek yararlıidi.

Salih Paşa ile, Amasya’da, 20 Ekimdebaşlayan görüşmelerimiz, 22 Ekim’de sonbuldu. Üç gün süren görüşmelerin sonunda,ikişer örnek olmak üzere beş ayrı protokoldüzenlendi. Salih Paşa’da kalanlar bizimtarafımızdan, bizde kalanlar Salih Paşatarafından imza edildi. İki protokol, gizlisayılarakimzaedilmedi.

Amasya görüşmesi sonunda alınan kararlar,kolordularadabildirildi.

Efendiler, bu münasebetle, bir noktayıbelirtmekisterim.Bizcetemelalınanhusus,millî

teşkilâtın ve Hey’et-i Temsiliye’nin İstanbulHükûmeti tarafından resmen tanınmış bir siyasîvarlık olduğunun, görüşmelerimizin resmî birnitelik taşıdığının ve sonuçlarına mutlakauyulması gerektiğinin taraflarca resmen sözverilmişbulunduğunutasdikettirmekti.

Bundandolayı,görüşmelerin sonuçlarını içinealankayıtlarınprotokololduğunukabulettirmekveİstanbulHükûmeti’nintemsilcisiolanBahriyeNâzırınaimzaettirmekönemliydi.

21Ekim1919tarihliprotokolmetni,denebilirki, hemen bütünüyle Salih Paşa’nın teklifleriolup, kabulünde sakınca görülmeyen birtakımmaddelerdenibarettir.

22 Ekim 1919 tarihli ikinci protokol, uzunsüren tartışmalı bir görüşmenin kayıt şeklindekiözetidir.

Bu görüşmede, her iki tarafın, Hilâfet veSaltanat konusundaki karşılıklı güvenceleri ileilgili geniş açıklamaları içine alan bir giriştensonra, SivasKongresi’nin 11 Eylül 1919 tarihli

bildirisindeki maddelerin görüşülmesinebaşlandı:

1-Bildirininbirincimaddesinde,tasarlananvekabul edilen sınırların en düşük düzeyde biristek olmak üzere elde edilmesinin sağlanmasıgereğiortaklaşakabuledildi.

Görünüşte, Kürtlere bağımsızlık kazandırmakamacıyla yapılmakta olan bozguncupropagandaların önüne geçme hususu uygunbulundu. Bugün için düşman işgali altındabulunan bölgelerdenÇukurova’yı,Arabistan ileTürkiye arasında bir tampon devlet yapmaküzere anavatandan ayırma isteğindebulunulduğundan söz edildi. Anadolu’nun, enkoyu Türk çevresi, en bereketli, ve zengin birbölgesi olan bu parçasının hiçbir şekildeayrılmasına razı olunmayacağı;Aydın ilinin deaynı kesinlikle (ve öncelikle) vatantopraklarından kopmasının mümkün olmadığıilkesigenelliklekabuledildi.

Trakya konusuna gelince: Burada da,görünüşte bağımsız bir hükûmet, gerçekte bir

sömürge devlet kurulması, böyle olduğutakdirde de Doğu Trakya’dan Midye-Enezçizgisine kadar olan bölgeyi bizden ayırmaisteğinin söz konusu olabileceği ihtimali gözönünde bulunduruldu. Ancak, Edirne’nin veMeriç sınırının bağımsız bir İslâm Hükûmetinekatılmak için bile olsa, hiçbir şekildebırakılmasınarızagösterilmemesiilkesiortaklaşakabul edildi. Bununla birlikte, bütün bumaddede söz konusu edilen hususlar hakkındaMeclis’in vereceği en son karara elbetteuyulacaktır,dendi.

2- Bildirinin dördüncü maddesindeki,azınlıklara siyasî hakimiyet ve sosyal dengemizibozacak nitelikte imtiyazlar verilmesinin kabuledilmeyeceği konusundaki madde üzerindeönemle duruldu. Bu kaydın, bağımsızlığımızıfiilen sağlamak için, elde edilmesi zarurî biristek olarak düşünülmesi ve bundan yapılacaken küçük bir fedakârlığın bağımsızlığımızıderindenzedeleyeceğiönesürüldü.Bumaddedesöz konusu olan ve azınlıklara fazla haklarverilmemesine yönelmiş olan gaye, ulaşılması

gerekli bir hedef olarak kabul edilmiştir.Bununla birlikte, gerek bu konuda, gerekyaşama hakkımızın savunulması konusundakiöteki isteklerimizle ilgili konularda - birincimaddenin sonunda olduğu gibi burada da -MillîMeclis’inoyvekararlarınıngeçerliolacağıkaydıkonuldu.

3- Bildirinin yedinci maddesi gereğince,bağımsızlığımız tam olarak korunmak şartıyla,teknik, sanayi ve ekonomi alanlarındakiihtiyaçlarımızın nasıl giderilebileceği konusutartışıldı. Memleketimize pek çok sermayedökecek olan bir devlet olursa, bunun malîişlerimiz üzerinde gerektirebileceği bir kontrolhakkının genişlik derecesikestirilemeyeceğinden, bu hususunbağımsızlığımıza ve gerçek millî çıkarlarımızazarar vermeyecek biçimde, uzmanlarca esaslıbirşekildedüşünülereksınırlandırıldıktansonraMillî Meclis’çe uygun bulunacak şeklin kabulügörüşüldü.

4- 11 Eylül 1919 tarihli Sivas Kongresikararlarının öteki maddeleri de, Meclis-i

Meb’usan’ın kabulüne sunulmak şartıyla uygungörüldü.

5-Bundan sonra, Sivas Kongresi’nin 4 Eylül1919tarihlikararlarınınteşkilâtbölümüileilgili11. maddesinde yer alan Anadolu ve RumeliMüdafaa-iHukukCemiyeti’nindurumu,bundansonrakiçalışmaşeklivealanıüzerindeduruldu.

Bumaddede,millî iradeyi hâkimkılacakolanMeclis-i Millî‘nin yasama ve denetlemehaklarına güvenlik ve serbestlikle sahipolduktan, bu güvenlik Meclis-i Millî‘ce dedoğrulandıktansonra,Cemiyetinşeklininkongrekararıilebelirleneceğiaçıklanmıştır.Buradasözkonusu olan kongrenin, şimdiye kadar yapılanErzurum ve Sivas Kongreleri gibi İstanbuldışında ayrı bir kongre halinde olması şartdeğildir,dendi.

Cemiyetin programını kabul edenmilletvekilleri, Cemiyetin tüzüğünde gösterilentemsilciler gibi kabul edilerek, bunlarınyapacakları özel toplantı, kongre yerinegeçebilir. Bundan sonra, Meclis-i Millî‘nin

İstanbul’da tam bir güvenlik içinde, serbestolarak görev yapabilmesi şarttır, dendi. Bununbugünkü şartlara göre ne dereceye kadarsağlanabileceği etraflı şekilde düşünüldü.İstanbul’un düşman işgâli altında bulunmasıdolayısıyla,milletvekillerininyasamagörevlerinihakkıyla yerine getirmelerine pek elverişliolamayacağıdüşüncesiortayaatıldı. 1870-1871savaşında Fransızların Bordeaux (Bordo)‘da vedaha sonra Alanların Weimar (Vaymar)‘dayaptıkları gibi, barış anlaşması yapılıncayakadar, geçici olarak, Meclis-i Millî‘ninAnadolu’da,saltanathükûmetininkabuledeceğigüvenilir başka bir yerde toplanması uygungörüldü.

Meclis-i Millî‘nin toplanmasından sonra,çalışma şartları bakımından ne dereceye kadargüvenlik ve gizlilik içinde bulunacağı belliolacağından, tam bir güvenlik görüldüğütakdirde, Cemiyet, Hey’et-i Temsiliye’ninfaaliyetine son vererek teşkilâtının çalışmahedefini, yukarıda bildirdiğim üzere, kongreyerini tutacak olan özel bir toplantıda

kararlaştırılacağıbelirtildi.

Milletvekilleri seçiminde, tam bir serbestlikbulunması gerektiği hükûmetçe emredilmişolduğundan, seçimler yapılırken Cemiyet,Hey’et-i Temsiliyesi’nce müdahale edilmekteolduğubelirtildi.

Milletvekili adayları arasında, İttihat veTerakki üyesi ve orduda lekeli şahıslarbulunduğu takdirde, bunların milletvekiliseçilmesine meydan verilmemesi için, Hey’et-iTemsiliye’ce yol gösterme amacıyla ve uygunşekilde bazı yönlendirmeler yapılmasınınyerinde olacağı hesaba katıldı. Hey’et-iTemsiliye’nin bu konudaki yardım şekli de,ayrıcabirformülhalindeüçüncüprotokololaraktespitedildi.

Gizli sayıldığı için imza altına alınmayandördüncüprotokolşuydu:

1-Bazı komutanların ordudan atılması ve birkısım subayların Divan-ı Harb’e verilmeleri ileilgili olarakçıkarılanPadişahemirleri ilediğer

emirlerindüzeltilmesi.

2- Malta’ya sürülmüş olanların, ilgilibulundukları kendi mahkemelerimizdekovuşturma yapılmak üzere İstanbul’agetirtilmeleriçarelerininaraştırılması.

3- Ermeni zulmü ile ilgili görülenlerin demahkemeye verilmesi (Millî Meclis’ebırakılacaktır).

4- İzmir’in boşaltılmasının İstanbul Hükûmetitarafından yeniden protesto edilmesi vegerekirse gizli talimatla halka gösteritoplantılarıyaptırılması.

5- Jandarma Genel Komutanı, MerkezKomutanı, Polis Müdürü ve İçişleriMüsteşarı‘nın değiştirilmeleri (Harbiye veDahiliyeNezaretlerince).

6- İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin (kapı kapıdolaşıp) halka kâğıt mühürletmelerine engelolunması.

7-Yabancıparasıylasatınalınmışderneklerinfaaliyetlerine ve bu gibi gazetelerin zararlıyayınlarına son verilmesi (özellikle subay vememurların bu gibi derneklere girmelerininkesinlikleyasaklanması).

8-AydınKuva-yıMillîye’sinin güçlendirilmesive beslenmelerinin kolaylıkla sağlanması (buhusus Harbiye Nezareti’nce düzenlenir.Donanma Cemiyeti’nin 400.000 lirasındangerektiğikadarı,hükûmet tarafındanbumaksatiçinayrılabilir).

9- Millî Mücadele’ye katılmış memurlarıngenel bir yatışma ve güvenlik sağlanıncayakadaryerlerindenalınmamalarıvemillîdâvâyaaykırı hareketlerinden dolayı millet tarafındanişten el çektirilmiş memurların yeni görevleretayinlerinden önce durumun özel olarakgörüşülmesi.

10-Batı Trakya göçmenlerinin taşınmalarınınsağlanması.

11-Âcimî Sadun Paşa ve adamlarının uygun

şekildedesteklenmesi.”

İmzasız beşinci protokol da, BarışKonferansı‘na gidebilecek kimselerin adlarınıiçine alıyordu. Bununla birlikte, Hükûmet bukonuda, ana ilkelere uymak şartıyla serbestbulunacaktı.

Delegeler

TevfikPaşaHazretleri-Başkan

AhmetİzzetPaşaHazretleri-Askerîtemsilci

HariciyeNâzırı-Siyasîtemsilci

ReşatHikmetBey-Siyasîtemsilci

UzmanlarHeyeti

HamitBey-Maliye

AlbayİsmetBey-Askerlik

ReşitBey-Siyasîişler

MühendisMuhtarBey-Bayındırlıkİşleri

AlbayAliRızaBey-DenizAlbayı

RefetBey-İstatistik

EmirîEfendi-Tarih

MünirBey-HukukMüşaviri

Uzmanbirşahıs-Ticaretİşleri

Uzman bir şahıs - Çeşitli mezheplerinimtiyazlarınıbilen

YazıHey’eti

ReşitSaffetBey-MaliyeBakanlığıeski

ÖzelKalem-Müdürü

ŞevkiBey

SalihBey

OrhanBey

HüseyinBey-RobertKolejiTürkçeÖğretmeni

Efendiler, bu görüşmelerimizde tespit edilenesaslar arasında, en önemli noktanın Meclis-iMillî‘nin toplanma yeri ile ilgili olduğununyüksekdikkatleriniziçekmişolacağınısanırım.

Meclis’in, İstanbul’da toplanmasının doğruolmadığıkonusundakieskigörüşvekanaatimiziSalih Paşa’ya kabul ve tasdik ettirdik. AncakPaşa, kendisi bu görüşe katılmakla birlikte, bukatılışın şahsına ait olup kabine adına şimdidensözveremeyeceğikaydınıdaeklemişti.Kendisi,kabine üyelerini bu görüşe inandırmak vekatılmalarını sağlamak için elinden geleniyapacağına söz vermiş, başaramadığı takdirde,Kabineden çekilmekten başka yapacak bir şeyolmadığınısöylemiştir.

SalihPaşa,bukonudabaşarısağlayamamıştır.

Meclis-iMeb’usan’ın toplanmayeri konusunatekrar dönmek üzere, Amasya görüşmesi ileilgiliaçıklamalarımasonveriyorum.

Sivas’taBanaKarşıYapılanBirTeşebbüs:ŞeyhRecepOlayı

Yalnız, Efendiler, biz Amasya’ya gelmeküzere,Sivas’tanayrılırayrılmaz,Sivas’tapekdehoşa gitmeyen bir olay geçmiştir. Bu olayhakkındakısacabilgisunayım:

Amasya’ya vardıktan sonra, İtilâf veHürriyet’çilerin yabancılarla birleşerek birtakımhainceişleregiriştikleriyolundabilgileralmıştık.Bunu derhal bir genelge ile her yerebildirmiştim. Sivas’ta, Padişah’a, aleyhimdetelgraf çekilme gibi bir teşebbüs bulunduğunuhaber aldım, fakat inanmadım.Elbette,Hey’et-iTemsiliye’deki arkadaşlarımızın, karargâhımızabağlışahısların,valinindahabaşkalarınındikkatveuyanıklığıbunaengeldirdedim.

Oysa, Şeyh Recep ve arkadaşlarındanAhmetKemal ile Celâl adlarında üç kişi, bir gecetelgrafhanede kendilerine bağlı bir telgrafçıvasıtasıylaistedikleritelgraflarıçekmişler.

Efendiler,bizbütünmemleketiçindoğruyolu

göstermek ve halkı aydınlatmakla uğraşıyoruz.Fakatdüşmanlarımızdabizekarşı,heryerdevehattâ içinde bulunduğumuz Sivas şehrinde bile,alçakça niyetlerini gerçekleştirebilecek aşağılıkaraçlarbulmaktabaşarılıolabiliyorlar.

Bütünuyarılarımızarağmen,benoradanayrılırayrılmaz, Sivas’taki şahısların dalgınlığı, heryerde ne kadar çok ilgi gevşekliklerinin ve gözyummaların, doğurmuş olduğuna güzel birörnekoluşturuyor.

Efendiler, düşmanlar,ŞeyhRecep’egerçektenönemli bir rol oynatmış bulunuyorlardı. Sırasıgelincearzedeceğimbelgelerden,SaitMolla’nınRahip Frew’a yazdığı 24 Ekim tarihli birmektubunda,Molla,Papaza “Sivasolayını nasılbuldunuz? Biraz düzensiz ama yavaş yavaşdüzelecek”diyordu.

Bütün bu milletin birlik ve dayanışmasındanve millî teşkilâtın memleketin her köşesindeyayıldığından bahseden, milletin ortak isteğineuyarak, askerî ve millî teşkilâta dayanarakKabineyi düşüren, yeni kabine ile karşı karşıya

geçen bir hey’etin başkanı aleyhinde -tam yenikabine temsilcisiyle görüşmelere girişeceği birsırada ve bu maksatla Sivas’tan ayrıldığınınhemen ertesi günü - bütün Sivas halkı adınaayaklanma çıktığını gösterir bir telgrafın,telgrafhane tehdit edilerek çektirilebilmesielbetteanlamlıidi.

BizzatiçindebulunduğuSivashalkı,böylebirhey’etin aleyhinde olunca, bütün milletin, aynıduygu ve düşüncede olmayacağını ispat etmekgerçektengüçtür.Ohalde,temsilyeteneğiböyleolanbirhey’etlebaşkanınındayandığıgücündeçürük olacağı yargısına varmak neden doğruolmasın!

Sivas’tan yükseltilen bu sesin düşmanlar içinne kadar kuvvetli ve önemli olduğu takdirbuyurulur.

Efendiler,SalihPaşa’yaaittelgrafı,Amasya’yageldiğinde kendisine verdirdim. Ancak, ŞeyhRecep ve arkadaşlarının hükûmetçecezalandırılmalarını istedim. Sivas’taki Hey’et-iTemsiliye üyelerine de telgraf başında 19

Ekim’deşunlarısordum:

1- Şeyh Recep, Ahmet Kemal ve Celâlimzalarıyla Saray Genel Sekreterliği’ne çekilentelgrafıgördünüzmü?

2-Telgrafhânedenöbetçisubayıyokmu?

3- Hepiniz orada olduğunuz halde böyle birküstahlık nasıl yapılabilir ? Kaldı ki, buçılgınlarınteşebbüslerihepinizcebiliniyor.SalihPaşa’yaveNaciBey’eyazılmışüçimzalıtelgrafhazırladıklarını biz buradan işitmiştik. Sizinbundanhaberinizyokmuydu?

4-YabancılarlabirlikteİtilâfveHürriyetçilerinbirtakım haince hareketlere giriştiklerikonusunda dün bir genelgeyle yapılan tebligatalınmadımı?

5-Baskıyapılanvekendilerinegözdağıverilentelgraf memurlarının, hemen gereken kimseleri,Vali Paşa’yı ve diğer ilgilileri haberdaretmemelerininvenöbetçisubayınınbundagafletgöstermesininsebebinedir?

6- Başmüdür Bey’in bilgi vermesi üzerinealınmışolantedbirlernelerdir?

MustafaKemal

Valiliğin, konuyu askerî makamlarabıraktığınınanlaşılmasıüzerineKolorduKurmayBaşkanıZekiBey’edeşunuyazdım:

“Söz konusu olan olaya karışmış olanlarıntutuklanıp cezalandırılmaları için valilikçe eldebulunan imkânlar kullanılmış yahut yetersizgörülmüşdemi,işkolorduyaatılıyor?Yoksa,buküstahça hareketlere karşı da valilikçe tedbiralınmasında kararsızlık mı gösteriliyor? Budurum anlaşıldıktan sonra, konunun çözümüdahakolayveesaslıolur.”

MustafaKemal

Daha sonra Sivas’ta bulunanlara şu emriverdim:

1- Telgrafhâne tamamen kontrol altınaalınacaktır. Bir subay komutasında bir manga

asker yerleştirilecektir. Bundan önce olduğugibi, telgrafhaneyi işgal ve memurlara baskıyaparakmilletinhaklıbirliğialeyhindezihinleribulandırıcı ve güvenlik bozucu faaliyetlerdebulunacakhainlerkesinlikleengellenecektir.Bugibi güvenlik bozucu hareketlerde kanunîsınırları aşan ve askere saldıranlara karşı,duraklamadan her nerede olursa olsun silâhkullanılacaktır.

2- Küstahça hareketlere yeltenenleri yolagetirme açısından, Kurmay Başkanı‘nın ilerisürdüğü sebeplere dayanılarak, kaçmalarınafırsat verilmeksizin derhal gereği yapılacak vesonucubirikisaatekadarbildirilecektir.Ancak,bu konuda karar vermek için orada bulunankimselerden hiçbirisinin faaliyete geçmeyip deneyapılacağınınbizdensorulmayakalkışılması,gerçektenesefedilecekbirdurumdur.Bukarar,birtaburuSivas’tabulunan5.TümenKomutanıCemil Cahit Bey tarafından tabur komutanınaemredilmiştir. Oraca bu kararın sür’atleuygulanmasınahiçolmazsayardımbuyurulmasıistirhamolunur.

3- Sivas’ta disiplinin sağlanabilmesi için,uyanıklıkla, bütün ilgililerle kesin ve şiddetlitedbirleralınmasıgereğiniricaederim.

MustafaKemal

Özet olarak, Osman Tufan ve Recep ZühtüBeyler’e,şudirektifiverdim:

“Millî Mücadele aleyhinde küstahlık edenleriçin yapılacak işlemler ilgililere bildirilmiştir.Durumu tâkip ederek gereğinin tam olarakyapılıp yapılmadığını ve göz yumulduğutakdirde bizzat müdahale ederek, bilinenşahısların tutuklanması ve yardakçılarınınzararsız duruma getirilmesi istenmektedir. Bukonuda, lüzumgörülürse,herkimekarşıolursaolsun gereğini yapmakta çekingenliğedüşülmemelidir.

MustafaKemal

20 Ekim’de Vali Reşit Paşa, konuyu uzunuzadıya anlattıktan sonra, “olayın genişlemesiihtimali varken önüne geçilmiş ve gösterilen

hızlı ve şiddetli müdahaleden dolayı, bundansonra benzer durumların ortaya çıkmayacağınınanlaşılmış”olduğunuyazıyordu.

Efendiler,İstanbulHükûmeti’ninŞeyhRecep’ive arkadaşlarını cezalandırmış olduğuna elbetteihtimal vermediniz. “Sivaslı Şeyh Şemseddin’intorunlarından” diye imza atan bumiskin ve âdîşeyhin,bundansonradadüşmanlarınelindeâletolarakgirişeceğialçaklıklararastlayacağız.

AdapazarıDolaylarındaKışkırtmalar

Efendiler,dahaAmasya’daikenkarşılaştığımızdurum, yalnız, Şeyh Recep Olayı ile kalmadı.Adapazarıdolaylarındadabunabenzerbirolaygörüldü. İzin verirseniz onu da kısaca bilginizesunayım:

Adapazarı İlçesinin Akyazı taraflarındatüreyen Talustan Bey, İstanbul’dan para vedirektifle gelerek, süvari olacaklara 30, piyadeyazılacaklara 15 lira vaadeden Bekir Bey veSapanca’nınAvşarköyündenBeslân adındabirtahsildar birleşiyorlar. Bu adamlar başlarınatopladıkları atlı, yaya birtakım kimselerleAdapazarıKasabasınıbasmayakararveriyorlar.TahirBeyadındakiAdapazarıKaymakamıbunuhaberalıyor.TahirBey,İzmit’tengönderilenbirbinbaşı ilekendi topladığıyirmibeşkadaratlıyıalarak, Kasabayı basmaya gelenlere karşıhareket ediyor. Lâtife denilen bir köydekarşılaşıyorlar. Bu başıbozuk grubahareketlerinin sebebi sorulmuş… Verdiklericevap şuymuş: “Padişah Hazretleri’nin hayatta,yüce Hilâfet makamlarında olup olmadığını

öğrenmek için Adapazarı‘na makine başınagelmek istiyoruz. Mustafa Kemal Paşa’yıPadişahyerinekoyamayız….”

Tahir Bey’in makina başında, İzmitMutasarrıfı‘na verdiği bilgide, “adı geçenlerinİstanbul’da önemli kimselerle ilişkide olduğunuvehattâPadişah’ındabuhareketlerindenhaberlibulunduğunu söyledikleri” kaydediliyordu.Resmî olarak verilen bilgide: “Bekir’in, oradatoplanan kimselere, bu iş için İstanbul’da birhaftasürekoydular,beşgüngeçti.İkigünümüzkaldı. İşi çabucak bitirelim” dediği debildiriliyordu.

İzmit’teki Tümen Komutanı, Adapazarıüzerine bir müfreze gönderecekti. Ali FuatPaşa’da, Düzce üzerine bir miktar kuvvet sevkedecekti.

23 Ekim tarihinde, İzmit’teki TümenKomutanı‘na, Bekir’in İtilâf ve Hürriyet’çilerleyabancı düşmanlar tarafından gönderildiği vebozguncu hareketlerinin önlenmesi gerektiğibildirildi.

Adapazarı Kaymakamı Tahir Bey’e de, 23Ekim’de doğrudan doğruya “Bekir vearkadaşları için uygulanacak sert ve hızlıtedbirlerde asla gevşek davranılmamasını,zararlarının önlenmesini ve sonucunbildirilmesini”emrettim.

Efendiler,23Ekimtarihlibirşifreile,Bekirveyardakçılarının, yaptıkları işler ve kimliklerihakkında elde ettiğimizbilgileri,HarbiyeNâzırıCemâl Paşa’ya bildirdik ve,“SaltanatHükûmeti’nce, bu gibi bozguncu eylem vehareketlere karşı, zamanında etkin tedbirleralınmadığı ve konu millî teşkilâta dokunduğutakdirde, en şiddetli tedbirlere başvurmakzorundakalacağımızıbildiririz”dedik.

İzmit’ten giden ve olay yerinde desteklenenmillî ve askerî bir müfreze,“pek çok sayıdatoplanmış ve toplanmakta olan fesatçılarıdağıtmış, tahsildar Beslân ve kardeşi HasanÇavuş‘u ele geçirmiş, asıl özel direktif ve paraile bir hafta önce İstanbul’dan gelmiş olanBekir, kaçmış.” Bu Bekir, subaylıktan kovulmaveManyaslıdır,Bundan sonra vermeyemecbur

olduğumuz emirlerle, İzmit’te kışkırtıcı vetertipçi olanlardan, İngiliz İbrahim diye tanınanbiri ve diğer birtakımları hakkında kovuşturmabaşladı.

“Bekir’in, olay yerinde alınan tedbirlersonunda teşebbüsün boşa çıktığını ve kaçtığını,ancak, İstanbul’a dönerek, orada yenidenlanetlice teşebbüslerde bulunmasının kuvvetlemuhtemel olduğunu, hakkında özel kovuşturmayapılmasını”, Amasya’dan 26 Ekim 1919tarihindeHarbiyeNâzırıCemâlPaşa’yayazdım.

27 Ekim 1919 tarihinde Bolu MutasarrıfıHaydar Bey’den gelen telgrafta:“Bekir’inemrinde iki subay, kırk silâhlı adam olduğuhalde Abaza köylerinde, halkı, bugünkühükûmet adına, Millî Mücadele aleyhinekışkırtarak birçok para sarfettiği ve Nezaret’eyazdığı yazılarının kabul edilmediği”bildiriliyordu.

Efendiler, bu gibi konularda, Hükûmetiuyarma ve görevini yapmaya davetten ibaretolan başvurumuz, elbette Hükûmetin işine

karışmagibisayılmaz,inancındayım.

İstanbul’da, Hükûmetin gözü önündetertiplenen, içteki ve dıştaki düşmanlarınPadişah’ın bilgi ve rızası ile olduğuna şüpheetmediğimiz faaliyetlerinin, fiilen başarıyaulaşacağı dakikaya kadar beklemek ve“elbettehükûmet tedbir alır, engel olur” diyerek safçabirboyuneğmeyekapılmakyerindeolamazdı.

Efendiler, Amasya’da görüşmelerebaşladığımız 20 Ekim günü, alınan bilgilerinözeti şuydu: İstanbul’da, Hürriyet ve İtilâfPartisi,Askerî Nigehban Cemiyeti ve MuhiplerCemiyeti bir blok kurdular. Bu blokla, AliKemal ve Sait Molla gibi kimseler, azınlıklarısürekli olarak Kuva-yı Millîye aleyhinekışkırtmaya başladılar. Rum ve Ermenipatrikleri, Kuva-yı Millîye aleyhine, İtilâfDevletleri temsilcilerine başvurdular. ErmeniPatriği Zaven Efendi, Neologos Gazetesindeyayınladığı bir mektupla, son Millî Mücadelehareketinden dolayı Ermenilerin göç etmekteolduklarınıilânetti.

İdam edilmiş bulunan Kâzım’ın kardeşiHikmetadındabiri,İstanbul’danaldığıdirektifleAdapazarı çevresinde başına birtakım silâhlıadamlar toplamayabaşladı.BuHikmet’in adınaönemli bir belgede de rastlayacağız.Adapazarıyakınlarında,Değirmendere’dedeparaileadamtoplanmayabaşlandı.Çetehalindetoplananların,Geyve Hükûmet Binasını basmaya kararverdikleri haber alındı. Karacabey’de de bunabenzer ufak tefek hareketler görüldü. Bursa’da,Gümülcineli İsmail’in topladığı çetelerin,Kuva-yı Millîye aleyhindeki hareketleri duyulmayabaşladı. Nigehbancılardan tutuklu bulunanlarınhepsi,birgündehapistençıkarıldı.

DüşmanlartarafındanKuva-yıMillîyealeyhinekurulan çetelerin çatışmaya geçmeleri, karşıblokun açıktan açığa hareketi, İstanbul PolisMüdürünün aleyhte faaliyeti, Ali Rıza PaşaKabinesi’nde bizim aleyhimizde nâzırlarınbulunması,bazıteşkilâtmerkezlerimizi,özellikleİstanbul merkezimizi ümitsizliğe düşürmeyebaşlamıştı.

Hükûmetin, bir maksat ve karar sahibi

olduğunu gösterecek hiçbir harekettebulunmaması ve yalnız Dahiliye Nâzırı ŞerifPaşa’nın olumsuz ve aralıksız faaliyetini doğrubulan davranışı, gerçekten düşünülecek veendişeedilecekbirdurumusergiliyordu.

İstanbul’daKuvayıMillîye’yeKarşıKışkırtmalar

Bu konuda, ilk defa, duyarlık gösteren veharekete geçme önceliği taşıyan Ankara oldu.AnkaraValiVekiliYahyaGalipBey’inSivas’açektiği 15 Ekim 1919 tarihli bir şifresini,rahmetli Hayati Bey’in imzasıyla diğer bir şifreiçinde 22 Ekim’de Amasya’da aldım.O şifreaynenşöyledir:

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne

PaşaHazretleri;bizkendikaderimizineböylemilletin kaderinden habersiz hükûmete ne derastgele gönderilecek valilere bırakamayız.Birçokdefazâtıâlîlerinebildirdiğimizdüşüncelerdikkate alınmadığından, İstanbul Hükûmeti,Ferit Paşa Kabinesi’nin atayıp dagönderemediği eski Bitlis Valisi Ziya Paşa’yıburaya, ve bütün görevlerinde hayatı boyuncahiçbir varlık gösterememiş olan Suphi Bey’i deKonya’ya vali atamak şeklinde ilk adımınıatmaya başladı. İşte, bu gibi durumlardolayısıyla, Meclis-i Meb’usan kurulmadan

önce, hiçbir göreve dışarıdan kimseningetirilmemesini geçenlerde arz etmiştik.Mademki şimdiki Hükûmet, buraya yeniden valigöndermeye kalkışmıştır, şu halde, buradakiMİllî Mücadele’nin söndürülmesi isteniyordemektir. Nasıl ki, zâtıâlîleri askerliktenayrılarak milletin bir ferdi olarak çalışmayakarar verdiniz, bendeniz de burada çekilerekaynı şekilde milletimin bana vermiş olduğugörevi yapmaya karar verdim. Vali gelinceyekadar vekâleti kime bırakacağımı lütfenbildiriniz,efendim.

15Ekim1919

AnkaraValiVekili

YahyaGalip

Birgünsonrada,23EkimdeCemalPaşa’nın,21Ekim1919tarihlişutelgrafınıaldım:

Amasya’da Mustafa Kemal PaşaHazretleri’ne

Ankara’danBelediyeBaşkanıveMüftüEfendi;dışarıdan gelecek valiyi kabul etmeyeceklerini;Ankara’ya, Ankara’dan vali atanması gereğinikendi yetkilerine dayanarak ileri sürüyorlar.Böylece, her taraftan ayrı ayrı isteklerin ilerisürülmesi, hükûmeti güç duruma sokmaktadır.Kötü niyetliler ve azınlıklar bu gibi durumlarıtürlü türlü yorumluyor. (…) Hükûmetindestekleneceğine söz verilmesi üzerine, bu gibihususların önlenmesi gereğini rica ederim.Atanması, Padişah’ın onayından geçen valininyola çıkması gerektiğini elbette kabulbuyurursunuz.

HarbiyeNâzırıCemâl

Ankara’yı yatıştırarak, hükûmet otoritesinikırmamak için telgraf başında birçok uyarılardabulundum. Ancak, Ankara’nın haklı olduğunuteslim etmemek mümkün değildi. Sonunda,Cemâl Paşa aracılığıyla hükûmete yazdığımtelgraftan söz ederek, alınacak cevaba kadardurumun iyi idare edilmesini Ankara’dakiKolorduKomutanvekiliMahmutBey’eyazdım.

Bu noktada, sırası gelmişken bir gerçeğibilginizesunmakuygunolur.Hey’et-iTemsiliyeolan bizler, Hükûmetin durumunu ve nasıl birhükûmet olduğunu pekâlâ anlamıştık.Hükûmetüyelerinden bazılarının hükûmette bulunmaktanpişmanlıkduyduklarınıveçekilmekiçinbahanearadıklarınıdaanlıyorduk.Bundanbaşka,dışveiç düşmanların ve Padişah’ın el birliği ile, AliRıza Paşa Kabinesi yerine, kendi görüşleriniaçıktan açığa ve hızlıca uygulayacak diğer birkabineyiiktidaragetirmeyekararlıolduklarındandahabersizdeğildik.Bunun içindir ki,AliRızaPaşaKabinesi’ni,enazzararlısısayıyorduk.Birde Ferit Paşa’nın düşmesinden sonra, yenikabine ile anlaşmak için geçen dört beş gün

içinde, bazı taraflardan elden geldiği kadarçabuk anlaşma hususunda alınmış olantavsiyeler de, bizce göz önünde tutulmasıgereken anlam ve nitelikte idi. Bu bakımdan,amaca güvenli bir şekilde de ulaşıncaya kadar,gerekirse,birazda fedakârlıkyapmakzaruretiniduyuyorduk.

Mahmut Bey’e yazdığım şifrede kapalı birşekildebunoktalardabelirtilmişti.

Cemâl Paşa’ya verdiğim cevabı olduğu gibibilginizesunacağım:

Şifre

Amasya,24.10.1919

Özel,Acele

İlgi:21.10.1919tarihve419sayılışifre:

HarbiyeNâzırıCemâlPaşaHazretleri’ne

Ankara’dan vali hakkında yapılmış olan

başvuru ve isteğin aşağıdaki sebeplerden ilerigeldiğianlaşılmıştır:

Şöyle ki: İstanbul’dan alınan güvenilirhaberlerde İngilizler ile İngiliz MuhiplerCemiyeti’nin, İtilâf ve Hürriyet veNigehbancıların,Hristiyanazınlıklarileişbirliğiyaptıkları, Anadolu’ya birçok bozgunculargöndererekmillî teşkilâtı sakatlama ve İstanbulHükûmeti’ni dağıtma teşebbüslerindebulundukları, bu bozguncuların, Adapazarı veBursa’dan yola çıktıkları bildirildiği gibi, songünlerde Adapazarı‘nda da bazı olaylarıngörülmesi endişe yaratmıştır. Konya’yagönderilen Vali Suphi Bey’in, İngiliz MuhiplerCemiyeti’nin İstanbul Yönetim Kuruluüyelerinden olduğunu Konya’da Refet Bey’esöylemiş olduğu haberinin yayılmış olması,uyanan şüpheyi daha da artırmıştır.Ankara iligibi millî teşkilât ve mücadelemizin en önemlimerkezlerinden olan bir bölgede, dahadurumlaraçıklıkkazanıpda tambir sükûnetvegüvenliksağlanamadan,buradakiönemliişlerinbaşına, hiçbir tecrübesi bulunmayan âciz bir

valinin getirilmesi tereddüt uyandırmıştır.Ankara’da bulunan vali vekili ve komutan ileHey’et-i Temsiliye arasında yapılanhaberleşmelerüzerineşimdikihükûmetin,herneşekilde olursa olsun emirlerine ve yaptıklarınauymak doğal görülmüş ve o yolda hareketedilmişisede,doğrudandoğruyahalkınkendisi,düşündükleri tehlikeye karşı verilen güvenceyiyeterli görmeyerek, tam bir güvenlik ortamıdoğuncaya kadar, kendilerince millî dâvâyabağlılığıdenenmişbulunanvalivekiliningörevedevamını gerekli sayarak doğrudan doğruyahükûmetebaşvurmuşlardır.Zâtıdevletlerininsonyazıları üzerine Ankara’da gereken kimselerleyeniden görüşülmüş, hattâ sakıncaları bulunsabile, sırf hükûmet otoritesini sarsmamak içinZiyaPaşa’nın iyikarşılanmasınınsağlanmasınaçalışılmıştır.Ancak, karşılaştığı tehlikelerden vefesatlıkların ağır bastığı gidişattan son dereceürkmüş olan halkı, bunu kabule inandırmakmümkünolamamıştır.

Dahiliye Nâzırı Paşa Hazretleri’nin, içindebulunduğumuz durumun önem ve ciddiyetini,

düşmanlarımızın durmadan ne kadar şeytancaçalışmakta olduklarını takdir buyurduklarışüphesiz bulunduğuna göre,Nezaretmakamınayeni geçmiş olmaları yüzünden, çalıştırılmayalâyıkolanmemurlarıtanımaktamazurolduklarıgibi,ÂdilBey’inbilemüsteşarlığınıyapmışolanKeşif Bey’in hâlâ müsteşarlık yapmakta olduğugöz önünde bulundurulunca, özellikle yüksekdereceli memurların atanmasında ne dereceyekadaruzakgörüşlüdavranılmasınıngerekeceğikendiliğinden anlaşılır. Bu bakımdan ZiyaPaşa’nın şimdilik gönderilmemesininsağlanmasınayüksekyardımlarıvesonucunbiremirlebildirilmesiarzveistirhamolunur.

MustafaKemal

Efendiler,AliFuatPaşa, 28Ekim1919 tarihlibir şifresiyle, İstanbul’daki teşkilâtımızın, adımagönderdikleri bir telgrafı bildirdi. Bu telgraftaverilenbilgilerönemliydi.

Çerkez Bekir’in yarattığı, o bilinen olay,Adapazarı ve çevresinde Kuva-yı Millîye’yekarşı isyan başlangıcı sayılmış. Bundan nasıl

yararlanılacağıkonusunda, “Padişah,FeritPaşa,Âdil Bey ve Sait Molla ileAli Kemal Bey’denkurulu” bir hey’et, bir takım tasarlamalar dabulunmuşlar.

Bu telgrafta, yukarıda adı geçen Hikmethakkındadabilgiveriliyordu.BuHikmet,ikiayönce Amasya’dan Adapazarı‘na gelmiş. Oçevrede öteden beri kendisine ve ailesine karşıolanlarınmillîteşkilâtagirdiğinianlamış.HikmetBey, Amasya’dan geldiğini, beni tanıdığını vemillî teşkilâtı kurmaya yalnız kendisinin yetkiliolduğunu ileri sürerek, Sivas’la haberleşmeyekalkışmak ister. Karşı taraf engel olur. Hikmet,karşı teşkilât kurar. Bunu sezen Sait Molla,Hikmet’i elde edecek çareyi bulur. KendisiniHristiyanlarakarşıbirisyaniçinayartır.

Efendiler, Hikmet ile ve düşmanlarımızınHristiyanlar aleyhindeki tertipleri ile ilgili olanbilgiler, daha sonra dokunacağımız bazıdurumların kolaylıkla anlaşılmasına yarayacağıiçin, bunların gereksiz sayılmamasını ricaederim.

Efendiler, bu bilgiler üzerine Cemâl Paşa’yayazdığım telgrafa Yüce Meclisimizin dedikkatiniçekmekisterim:

Sivas,31.10.1919

Şifre

HarbiyeNâzırıCemâlPaşaHazretleri’ne

Adapazarı dolaylarında, Hükûmet ve MillîTeşkilât aleyhinde geçen olay, yüksekşahıslarınca bilinmektedir. Bu olay, millîbirlikteki kararlı tutum, İstanbul Hükûmeti’ninyerinde ve kesin tedbirleri sayesinde bastırılmışise de, daha oralarda bozgunculuk tohumutükenmiş değildir. Milletin birliği karşısındabunların tamamen ezilip yok olacağına şüpheyoktur. Ancak, bu bozgunculuk hareketlerindeDamat Ferit Paşa’nın eski Dahiliye Nâzırı Âdilve ondan önceki Ali Kemal Bey’lerle SaitMolla’nın destekçi ve hazırlayıcı olduklarıanlaşılmıştır. Adları bildirilen bu zatlar, kendivatan hainliklerinin yanında, çok büyük vetehlikeli bir hatâ daha işlemişlerdir. O da,

lanetlice işlerinden sanki kutsal PadişahHazretleri’nin de bilgisi bulunduğunu çevreyeyaymak gibi büyük bir alçaklıktır. Kabineninsaygıdeğer hey’etinden büyük bir samimiyetlerica ederiz; şimdi vakit geçirmeden durumuuygun bir şekilde Padişah Hazretleri’nintertemiz huzuruna arz etsinler. Milletin veteşkilâtın bu gibi uydurmalara elbette değervermeyeceği açık bir gerçektir. Bozguncuların,yalanlarla millî birliği lekelemek istedikleriniileri sürerek, Saltanat Hükûmeti’nce, olayıngeçtiği bölgede resmen yalanlamak şekliyle,herhangi bir yanlış anlaşılmaya meydanverilmemesi ve bu zararlı şahıslar hakkındagerekli incelemelerin yapılarak kovuşturmayageçilmesi hayatî bir konu sayılmaktadır,efendim.

Hey’et-iTemsili’yeadına

MustafaKemal

AliRızaPaşaKabinesi’niİktidardaTutmaKararı

Efendiler,Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin sizlercede bilinen kuruluş tarzına rağmen yerindekalmasının ve elden geldiği kadardesteklenmesinin neden gerekli görüldüğünübirazcıkbelirtmiştim.

Amasya’danSivas’adöndüktensonra,Hey’et-iTemsiliye ve orada bulunanöteki arkadaşlarlayaptığımız toplantıda, Amasya Görüşmesi vediğerkonularüzerindearkadaşlarauzunuzadıyabilgi verdim. Bu toplantıda, Hey’et-iTemsiliye’ce alınan kararlara ait kayıtların 29Ekim 1919 günü yapılan görüşmeyle ilgilisafhasında aynen kayda geçmiş olan şu kararıtespitettik:

“Başta Sadrazam Ali Rıza Paşaolmak üzere hepsinin âciz, Padişahgözünde bir konum tutmak isteyenkimseleroldukları,birkısmınınMillîMücadele’nin yanında bir kısmınındakarşısındabulundukları,bununla

birlikte, Zâtışâhane, ilk fırsattabunları düşürerek, yerinde baskıcıyönetimi sürdürecek bir hey’etgetirmekisteyeceğinden,MillîMecliskurulup da yasama görevinebaşlayıncaya kadar, Hey’et-iTemsiliye’nin bu kabineyidesteklemesinin vatan ve millet içinhayırlıbirişolduğukabuledildi.”

Gerçekten de bu kararımızı uyguladık. Bunudoğrulayanbirdurumuyerigelmişkenbilginizesunayım: İstanbul’daki teşkilâtımız, güvenilirkaynaklaradayanarakbildirdiğibazıbilgileri,31Ekim 1919 tarihinde bize gönderdi. O bilgilerşöyleydi:

“İkigündenberiKirazHamdiPaşa,Mabeyn’egidiyor,ikiüçsaathuzurda(Padişah’ınyanında)kalıyor ve şu karar alınıyor:Mareşal Zeki Paşabaşkanlığındabirkabinekurulacak,HamdiPaşaHarbiye Nâzırı, Prens Sabahattin Bey HariciyeNâzırı olacak; Tevfik Hamdi Bey Dahiliye,Eşref, Mahir Sait ve daha başkaları ötekinezaretlerialacaklardır.BunlardanSabahattinve

Mahir Sait’e daha teklif yapılmamıştır.Zâtışâhane, Ali Rıza Paşa’ya, uygun birzamanda, belki bu günlerde istifa teklifedecektir. Bu konuda daha önce faaliyetindensöz edilenbir blok, bir gizli dernekvardır.”Bubilgiler üzerine, Cemâl Paşa’ya 2 Kasım1919’da,Sadrazam’ahiçbirsebepvebahaneilekonumunu bırakmamasına kesin olarak ihtiyaçduyulduğunun bildirilmesi, istifa gerçekleştiğitakdirde, bütün memleketin İstanbul ilekesinlikle ilgisini keseceği bildirildi. Rumeli veAnadolu’da bulunan bütün komutanlara da, budurumlaveCemâlPaşa’yayazılantelgraflailgilibilgiverildi.Ayrıca,ilişkidebulunulanMüdafaa-i Hukuk Merkez Hey’etlerinin de durumdanhaberdaredilmesigereğibildirildi.

BarışAnlaşması‘naKadarİstanbul’aAyakBasmamamızveMilletvekiliOlmamamızTavsiyesi

İstanbul teşkilâtımızdan 13 Ekim 1919tarihinde açıklanma istenmek üzere, çekilentelgrafımıza verdikleri 20 Ekim 1919 tarihlicevapta, “milletvekillerinin İstanbul’datoplanmasında bir sakınca ve tehlikebulunmadığı, İtilâf Devletleri’nin herhangi birdavranışının medeniyet dünyasına karşı kötüetki yapacağının imkân dahilinde görüldüğü”sözlerine; yalnız “yasama gücü, şimdikiyetkisinin genişletilmesine teşebbüs ederseZâtışâhâne’nin Meclis’i kapatmaya kalkışmasıve muhaliflerin tehlikeli durum almaları, İtilâfDevletleri’nin de bundan yararlanarak zâtıdevletleri gibi yüksek şahsiyetlere saldırmacesaretini göstermeleri muhtemeldir” sözleriekleniyordu. Bu telgrafın sonunda da, “bizimbarış anlaşması yapılıncaya kadar, İstanbul’aayak basmamaklığımız ve milletvekiliolmamaklığımız”tavsiyeolunuyordu.

İstanbul’daki teşkilât merkezimizden Kara

VasıfBey’ingizli,ŞevketBey’inaçık imzasıylaaldığımız 30 Ekim 1919 tarihli şifrede,teşkilâtımızda bulunanların görüşleri, dahabirçok kimsenin görüşleri ile destekleniyordu.Bu şifrenin birinci maddesi şöyle başlıyordu:“Ahmet İzzet Paşa, Sadrazam, Harbiye Nâzırı,Genelkurmay Başkanı, Nafia Nâzırı veprogramlara gerçekten bağlı olan ve hizmeteden, bağlılığı ile birlikte önemli bir kuvveti debulunanGözDoktoruEsatPaşaile,ayrıcaRaufAhmetBeyvediğerzatlarlagerekkendiistekleriüzerine gerek ilişkimiz dolayısıyla görüştüm.Bütün düşüncelerin birleştiği noktalaraşağıdadır:”

Bundan sonra, bütün düşüncelerin birleştiğinoktalarözetleniyordu:

1- Meclis-i Meb’usan’ın İstanbul’datoplanması zarurîdir. Yalnız, biz İstanbul’agitmemeliyiz. Sadrazam Paşa, meclisinİstanbul’da vicdan huzuru içinde, kararlaralabileceğini yabancılardan söz alarak vaadetti.Fakat, yalnız bizim için güvence sağlamakmümkünolamayacağından,milletvekiliolurlarsa

izinli olarak veyahut milletvekili olmadan dahayüksekte ve milletin sevgilisi olarak kalmalarıuygunolur”deniliyordu.

Birinci maddenin (b) fıkrasında: “Zatenhükûmet, yapılacak anlaşmada, nisbî temsili,azınlıkların hakları bakımından kabulemecburdur.ŞuhaldeMillîMeclis’in,azınlıklarında yeniden seçime katılmaları için dağılıpyeniden seçileceği bazı çevrelerce kesin olarakümit edilmektedir” şeklinde yeni bir bilgiveriliyordu.

Birincimaddenin(c)fıkrasındada:“Hükûmetgerçekte iyi niyetlidir. Ancak isteksizlikiçindedir”güvencesiokunuyordu.

İkinci madde de: “Elden geldiği kadarsosyalist, birkaç temiz Hürriyet ve İtilâfçı v.b.çıkarmak” gibi bizim anlayamayacağımızçapraşık ve karışık bir anlayışın belirtisinerastlıyorduk.Ondansonra:

3. maddeyi: “Hükûmeti güç durumlaradüşürmemek.”

4.maddeyide:“Bizezararıdokunacakları,herşekildeinandırarakeldeetmekistiyorum.Herkesdebanabunutavsiyeediyor.Örnekolarak,RefiCevat,Sosyalistlergibi”görüşleriiçinealıyordu.

1 ve 4 Ekim 1919 tarihlerinde, İstanbul’dakiteşkilâtımıza uzun düşünce ve yorumların yeraldığı cevaplar verdik. Bu cevaplarımızda, özetolarak: “Milletvekillerinin İstanbul’datoplanması her bakımdan tehlikeli vesakıncalıdır” dedik ve açıklamasını yaptık.Cemâl Paşa aracılığıyla hükûmete bildirdiğimizgörüşleri özetledik. “Bizim için var olantehlikenin bütün milletvekilleri için söz konusuolduğunu”, ispata çalıştık. “Bizim seyircidurumunda kalmamız mutlaka arzubuyuruluyorsa, gerekçeleriyle birlikte”bildirilmesiniistedik.

Yalnız,KaraVasıfBey’eçekilentelgrafta:

“Ahmet İzzet Paşa Hazretleri,aslında Millî Mücadele’ninİstanbul’dakatliamayolaçabileceğizannında idi. Sözlerinin ciddiye

alınması, öncelikle bu kanaatlerinindeğişip değişmediğini bilmeklemümkündür. Harbiye Nâzırı CemâlPaşaHazretleri’negelince:Onundakararsız olduğunubilmez değilsiniz.Abuk Paşa’da aynı zihniyet vepsikoloji içindedir. Göz DoktoruEsat Paşa hakkında kesin birdüşüncemyoktur.Yalnız,bazılarıbuzatı son derece dar görüşlü, pekfazla şan ve şöhret düşkünü olarakgösteriyorlar.Sözünkısası, iradevedüşüncelerinde kararlılık ve isabetolmayan ve İstanbul’da düşmanbaskısı altında düşünen resmî veözel şahısların tavsiyeleriincelenmeye değer” dedikten ve sözkonusu olan toplantı yeri hakkındayeniden, gelebilecek tehlike vesakıncaları saydıktan sonra, “asılgarip karşılanacak olan nokta, bizi,yani adları bilinen iki üç kişiyikorumakta güçsüzlüğe düşenHükûmetin, öteki milletvekillerini

nasılkoruyacağımeselesidir.

Bizde yavaş yavaş yer etmeyebaşlayan görüş ve kanaat, ne yazıkki yabancılar değil, aksine belkionlardan çok, şimdiki Hükûmetüyeleri ile diğer şahıslardanbazılarının bizi tehlikeli saymaktaolmalarıdır”dedik.

Bundan sonra yer alan fıkralardan birinde:“Nisbî temsili kabul etme zarureti karşısındaMeclis’in dağıtılmasını şimdiden düşünen birçevrede, Meclis-i Meb’usan’ın toplanmamasıgereğidoğalgörülmelidir”,kanaatinibelirttik.

Bir fıkrada da: Hükûmetin istekli olmadığısözünden bir şey anlayamadığımıza işaretederek, “maksadı bizi güç zamanlarda yalnızbırakmakmıdır?” sorusundan sonra, onların birdüşüncelerine karşılık olarak da “muhalifleriniktidara geçmesinden korkmak yarar sağlamaz.Bundandolayıpolitikavetutumdeğiştirilemez”,dedik.

Efendiler, bu yazışmalardan ve buyazışmalarda ileri sürülen düşüncelerdenkolaylıkla anlaşılmaktaydı ki, bizimİstanbul’daki teşkilâtımızın ileri gelenleri,Hükûmet adamlarının, şununbunungörüşlerinetutsak olmuşlar ve artık onlara sözcülüketmektenöteyebirgörevyapmıyorlardı.

İşte, diğer bir şifre telgraf ki, 6 Kasım 1919tarihindeyazılıyor,ancakşifreninmetnindeKaraVasıf Bey’in görüş ve üslûbu hâkim oluyor veHarbiyeNâzırıCemâlPaşa imzasıylageliyordu.Buşifredeyine toplanmayerindensözedilerek,özellikle:“Öncesiyasîsakıncalarvar,sonraidarîsakıncalar var, daha sonra toplanma imkânıyoktur… Zaruret duyguya hâkim olmalıdır…Uygun karşılığınızı acele olarak kabineyebildiriniz” sözleriyle baskı yapılıyor ve JaponRıza Bey’le birlikte pek yakında iyi haberlerlesizin yanınızda olacağım” müjdesi veriliyordu.“Sulh ve Selâmet’i iyice kazandık demektir.Millî Türk de bizim. Millî Ahrâr’ı (çeşitli partiadları) yıkıyoruz. Millî Kongre yola gelecek”cümleleriyledeiyihaberlerinnelere,negibiboş

şeylere ait olduğunu belirtmekte aceleediliyordu.

Kara Vasıf Bey’e 7 Kasım 1919’da hemenSivas’agelmesiniyazdım.

Kara Vasıf Bey’in yine aynı konu ile ilgiliolarak gönderdiği, 19 Kasım 1919 tarihlişifresinde uzun düşüncelere dayandırdığımuhakemevemantığınışucümledeözetliyordu:

“Kuva-yıMillîye ile aynı görüşte olanMeclis,Padişah’akarşıdüşmanlıkilânederse,Anadolukimin arkasından gider?!… Kuva-yı Milliye’yemibağlıolsun?!…

Meclisi Anadolu’da toplamak düşüncesindenvazgeçmek,birvatanborcudur…”

KomutanlarınGörüşleriniAlmak

Efendiler, çok önemli olan bu Meclis’intoplanacağı yer konusunda kendi başına kararverip, bu kararı da millete ve seçilenmilletvekillerine uygulatmak, pek tehlikeliolurdu.Busebeple,büyükbirdikkatveinceliklebütün kişisel veya genel duygu ve düşüncelerigözden geçirmek, gerçek eğilimi anlayarakuygulanabilecek kararı bulmak zorunluluğu ilekarşıkarşıyaidim.

Gördüğünüz gibi, bir yandan İstanbul’un ilerigelenleriyle haberleşirken, bir yandan da çeşitliyollarla kamuoyunu yokluyordum. Vereceğimkararın uygulanmasını sağlamak için ordunungörüşünü almak da pek önemliydi. Bu yüzdendaha Ekim’in 29., 15., 20., 12. ve 3. KolorduKomutanları‘nı Sivas’ta bir toplantıya davetettim.

Diyarbakır’daki Kolordu Komutanı‘na,Edirne’deki Kolordu Komutanı Cafer TayyarBey’e, Bursa’da Yusuf İzzet Paşa’yaBalıkesir’de Kâzım Paşa’ya, Bursa’da Bekir

Sami Bey’e de “kendilerini, aradaki yolunuzaklığı ve özel durumları dolayısıyla davetetmediğimi, alınan kararları bildireceğimi”yazdım.

Efendiler, davet edilen komutanlardanSelâhattin Bey zaten Sivas’ta idi. KâzımKarabekir Paşa Erzurum’dan, Ali Fuat PaşaAnkara’dan ve Konya’daki KolorduKomutanı‘nıncepheileilgiliönemliişleribizzatdüzene sokması gerektiğinden, kendisine vekilolarakKonya’dandaKurmayBaşkanıŞemsettinBey gelerek Sivas’ta toplandılar. Hey’et-iTemsiliye’den olan veya bu hey’etten olmayıpda toplantıda bulunmaları yararlı görülenşahısların ve komutanların katılmasıyla, 16Kasım 1919 günü görüşmelere başladık.Toplantı gündemimiz şu üç noktadan ibaretolacaktı:

1-Meclis-iMeb’usan’ıntoplanmayeri,

2- Meclis’in toplanmasından sonra Hey’et-iTemsiliye’nin ve millî teşkilâtın alacağı şekil veçalışmayöntemi,

3- Paris Barış Konferansı‘nın bizim içinolumlu veya olumsuz bir karar vermesi halindetutulacakyol.

DörtAykırıGörüşveAldığımızKarar

Efendiler, bu tarihe kadar Cemiyetimizinmerkezhey’etlerindenistediğimizbilgileregelencevaplardörtgörüşetrafındatoplanıyordu:

1- Birinci görüşe göre, Meclis-i Meb’usan’ınİstanbuldışındatoplanmasıuygungörülüyordu.

2- Başında Erzurum, Trabzon, Balıkesir vebütünKaresi, Saruhan hey’etlerinin bulunduğuikinci görüşe göre İstanbul’da… İstanbul’dakidevlet adamları ile ileri gelenlerden hemenhepsinin bu görüşte olduğunu biliyoruz.Padişah’ınisteği,hükûmetinısrarıdabuydu.

3-Trakya-Paşaeli’nden gelen üçüncü görüşegöre,İstanbulyakınlarında..

4- Bir kısım merkez hey’etleri de SalihPaşa’nın kişisel görüşüne dayanarak,Hükûmetin “olur” demesi halinde, İstanbuldışındatoplanmaktabirsakıncagörmüyorlardı.

Efendiler, İstanbul Hükûmeti ile

yardakçılarının kamuoyunu ne kadar bulandırıpkarıştırmış olduğunu, milletin ortaya koyduğubu farklı görüşlerden kolaylıkla anlamakmümkündür.

Artıkbununüzerinedirenmeninkötüsonuçlarvereceğiyargısınavarmakdagüçdeğildir.

Şimdi, 16 Kasım 1919’dan 29 Kasım 1919tarihine kadar, günlerce süren görüşme vetartışmalardançıkansonuçlarıvealınankararlarıolduğugibiyüksekbilgilerinizesunuyorum:

1- Millî Meclis’in İstanbul’da toplanmasınınsakınca ve tehlikelerine rağmen, SaltanatHükûmeti İstanbul dışında toplanmayı kabuletmediği ve memleketi bir bunalımasürüklemekten sakınıldığı için, Meclis’inİstanbul’da toplanması zorunluluğu kabuledildi. Ancak aşağıdaki tedbirlerin alınmasıgerektiğidekararabağlandı:

a) Bütün milletvekillerinin durum hakkındaaydınlatılaraktekertekergörüşlerininalınması,

b) Millî Meclis, İstanbul’da toplanacağınagöre, milletvekillerinin İstanbul’a gitmedenönce, Trabzon, Samsun, İnebolu, Eskişehir veEdirne gibi yerlerde kısım kısım toplanarak,gerek İstanbul’da gerek İstanbul dışındagereken güvenlik tedbirlerini ve programımızınesaslarını savunacak kuvvetli bir grupoluşturmayollarıüzerindegörüşmeleri,

c) Cemiyetin teşkilâtını hızla genişletmek vegüçlendirmek için, kolordu komutanlarının,bölge komutanları ve askere alma teşkilâtıbaşkanları aracılığıyla vakit kaybetmeden fiilîyardımdabulunmaları,

d) Bütün sivil idare yöneticilerinin, herihtimalekarşı,millîteşkilâtabağlıkalacaklarınadair söz alınması ve kendilerinin eldekiimkânlarıylaCemiyetinteşkilâtınıkurmayahızlagirişmelerininistenmesi,

2-MillîMeclis İstanbul’da toplandıktan sora,milletvekillerinin, tam bir güvenlik ve serbestlikiçindeyaşamagörevleriniyapmaktaolduklarınıaçıklayacakları güne kadar, Hey’et-i Temsiliye,

şimdiyekadarolduğugibiyineİstanbuldışındakalarak millî görevine devam edecektir.Ancak,bütünsancaklardanvemilletvekiliolankimselerarasından seçilmek üzere birer, illerden vebağımsız sancaklardan ikişer şahsın, tüzüğünsekizinci maddesi gereğince Hey’et-i Temsiliyeüyesi olarak Eskişehir yakınında toplantıyaçağrılıp, durumun açıklanması ve Meclis-iMeb’usan’daki tutumun kararlaştırılmasıüzerinde görüşülecektir. Bu sebeple Hey’et-iTemsiliye de oraya gidecektir. Bu toplantıdansonra,Hey’et-i Temsiliye de uygun şekilde yeniüyelerle desteklendikten sonra, ötekimilletvekilleri de İstanbul’a Millî Meclis’egideceklerdir. Hey’et-i Temsiliye göreve devamettiği sürece, millî teşkilâtın şekli ve çalışmayöntemitüzükteyazıldığışekildeolacaktır.

Meclis’i Meb’usan, tam bir güvenlik içindebulunduğunu açıkladığı zaman, Hey’et-iTemsiliye tüzükteki yetkisine dayanarak, genelkongreyi toplantıya çağırıp on birinci maddeuyarınca da Cemiyetin ileride alacağı şeklinbelirlenmesini,kongreninkararınabırakacaktır.

Kongrenin nerede ve nasıl toplanacağı ozamankidurumveşartlaragöreayarlanacaktır.Kongrenin toplantıya çağrıldığı zaman iletoplanması arasında geçecek süre içinde,Hey’et-iTemsiliye,İstanbulHükûmetiveMeclis-iMeb’usan Başkanlığı ile kesin bir zorunlulukgörmedikçeresmîilişkilerdebulunmaz.

3-Paris Barış Konferansı, bizim için olumsuzbir karar verdiği ve bu kararHükûmet veMillîMeclis’çe kabul edilip onaylandığı takdirde,elverişli en kestirme yoldan Millî İradeyebaşvurularak, tüzükteaçıklanmışolanesaslarıngerçekleştirilmesineçalışılacaktır.

MustafaKemal

Rüstem,MazharMüfit,AliFuat (20.KolorduK.)

Hüsrev,HüseyinRauf,KâzımKarabekir (15.KolorduK.)

HakkıBehiç,HüseyinSelâhattinİbrahim(13.KolorduK.)

Vâsıf,12.KolorduKurmayBaşkanıŞemsettin

MilletvekillerineVerilenDirektif

Efendiler, bu kararlar gereğince,milletvekillerini aydınlatmak için verdiğimizbilgi ve direktifleri olduğu gibi bilginizesunacağım:

Seçilen milletvekillerine verilen bilgi vedirektiflerşunlardır:

Madde 1- İstanbul’un, İtilâfDevletleri’nin ve özellikle İngilizkara kuvvetlerinin işgali altında vedeniz kuvvetlerince kuşatılmışolduğu, güvenlik kuvvetlerinin deyabancılar elinde ve karmakarışıkdurumda bulunduğu bilinmektedir.Bundan başka, Rumların kendiaralarından İstanbul milletvekiliadıyla kırk kişi seçtikleri veAtina’dan gelmiş Yunan lider vekomutanlarının yönetimi altındaolmak üzere, gizli polis ve ihtilâlciörgütlerkurarak,devletimizezamanıgelince isyan edecekleri

anlaşılmıştır. Maalesef, Hükûmetin,İstanbul’da serbest olmadığını itirafetmek mecburiyeti vardır. İşte busebeplerle, Millî Meclis’in toplanmayerinitartışmakgibibirkonuortayaçıkmış bulunuyor. Millî Meclis,İstanbul’da toplandığı takdirde,milletvekillerinin yapacakları vatangörevi dikkate alınırsa, tehlikeyeuğramalarından cidden korkulur.Gerçekten de, İtilâf Devletleri’ninAteşkes Anlaşması hükümlerinibozarak barış anlaşmasınıbeklemeye gerek duymadan,vatanımızın önemli bölgelerini işgaletmek ve Hristiyan azınlıklarahaklarımızıçiğneme fırsatınıvermekşekliyle yapılan haksızuygulamalarınıeleştiripreddedecek,toprak bütünlüğümüzü vebağımsızlığımızın dokunulmazlığınıyılmadan isteyecek ve savunacakolan Meclis-i Meb’usan’ındağıtılması ve üyelerinin

tutuklanması veya sürgün edilmesi,uzak bir ihtimal değildir. Tıpkı,Kars’ta toplanan Millî İslâmŞûrası‘naİngilizlerinyaptıklarıgibi.Seçimlere katılmamış olanHristiyanazınlıkların, onlara uyan İngilizMuhipleri ve NigehbanCemiyetileri’nin, bu konudadüşmanların gayelerine hizmetederek her türlü kötülüğüyapabileceklerideaklagelebilir.Bubakımdan, Millî Meclis’inİstanbul’da toplanması, Meclistenbeklenen ciddî ve tarihi görevinyerine getirilmesini imkânsızkılacağından ve Millî Meclis dedevlet ve milletin bağımsızlığınıntemsilcisi olduğundan, onavurulacak darbe ilebağımsızlığımızın da zedeleneceğinibelirtmeye gerek yoktur. Kabineadına,Amasya’daHeyet-i Temsiliyeile görüşmelerde bulunan BahriyeNâzırı SalihPaşaHazretleri bile bu

gerçekleri göz önünde tutarak MillîMeclis’in İstanbul’un dışındagüvenli bir yerde toplanmasıgereğinevicdanıilededüşüncesiilede kanaat getirmiş ve bu hususuuygun bulduğunu imzası iledoğrulamıştır. Millî Meclis’indüşman baskısından uzakta ve tambir güvenlik içinde bulunan biryerde toplanması halinde,İstanbul’da toplandığı takdirdeaklagelebilecek bütün sakıncalarortadankalkmışolacağıgibi,Hilâfetve Saltanatın tehlikede olduğunudünyakamuoyunaveözellikleİslâmâleminefiilenduyurmuşolacak,millîvarlıkvebağımsızlığımızınaleyhindealınması muhtemel bir kararkarşısında vatana ve millete karşıolangörevleriniyerinegetirebilecekve İtilâf Devletleri karşısında,Meclis’inmilletinkaderine tamamenhâkim bulunduğu daha açık birşekilde ortaya konabilecektir.

Meclis’in İstanbul dışındatoplanması halinde akla gelebilecekolansakıncalaraşağıdadır:

Millet düşmanları, İstanbul’ungözden çıkarıldığı yolunda zararlıbir propagandaya fırsat bulacaktır.Hükûmet, İstanbul’da olduğu gibi,Meclisilekolaycatemasvebağlantıkuramayacaktır. Meclis’in açılıştöreni, Zâtışâhâne’yi yolculukzahmeti ile karşı karşıyabırakmamak için, vekil tayinbuyuracakları bir kişi aracılığıylayapılabilecektir. İşte bu sakıncalardolayısıyla, şimdiki Hükûmet, MillîMeclis’inİstanbuldışındaaçılmasınıkabul etmemiştir. Hükûmetin buolumsuzkararıyüzündensözkonusuaşağıdaki sakıncalar daeklenmektedir:

MillîMeclis’inkanunauygunolaraktoplanması, Meclis-i Meb’usan ileÂyânMeclisi’ninaynıyerdeveaynı

zamanda bulunmasına bağlıolduğundan, Hükûmetin İstanbuldışında, uygun göreceği bir yerdetoplanmaya razı olması yüzündenÂyân Meclisi ve Hükûmet, İstanbuldışındakitoplantıyakatılmayacakveZâtışâhâneye şekline uygun olarakMeclis’iaçtırmayacaktır.

Budurumkarşısında,MillîMeclis’inİstanbul dışında toplanmasına,kanun bakımından imkân kalmadığıiçin, yukarıda bildirilen sıkıntılararağmen, İstanbul’da toplanması birzorunlulukşeklinegirmişbulunuyor.Sayın milletvekilleri İstanbul’agitmekten çekinerek, İstanbuldışında kendiliklerindentoplandıkları takdirde, böyle birtoplanma elbette Millî Meclis’inherkesçe bilinen yasama gücünütemsil edemez. Belki, milletinvarlığını, gayelerini, bağımsızlığınıtemsil edecek, onun hakkında

verilecek hükümleri eleştirecek veyine millete dayanarakreddedebilecek bir millî kongreşeklinde olabilir. Bu takdirde, MillîMeclis de elbette İstanbul’datoplanmamaya mahkûm olur. Böylebir davranışın, hükûmetin karşıçıkmasına, zorlayıcı tedbirleralmasına ve sonunda millet ileİstanbul Hükûmeti arasındaki hertürlü ilişkinin kesilmesine yolaçacağıdadüşünülebilir.

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-iHukuk Cemiyeti, yukarıda dilegetirilen bütün hususları gözdengeçirip tartıştıktan sonra, MillîMeclis’in İstanbul’da toplanmazorunluluğuna karşı, durumu bütünmilletvekillerine bildirerek, herbirinin düşünce ve görüşlerinialmayı görev saymıştır. Bundanbaşka, sayın milletvekillerininİstanbul’da Millî Meclis’e girmeden

önce, kolayca bir arayagelebilecekleri bazı yerlerdetoplanıpaşağıdakihususlarıHey’et-i Temsiliye’ye bildirmeleri gerekligörülmüştür. Görüşülecek hususlarşunlardır:

a) Meclis’in İstanbul’da toplanmasızorunluluğuna karşı, İstanbul veİstanbul dışında olmak üzere bütünyurtta alınması gerekli tedbirler,yapılmasıgereklihazırlıklar;

b) Meclis-i Meb’usan’da vatanınbütünlüğünü, devlet ve milletinbağımsızlığını kurtarmaktan ibaretolan amacı korumak ve savunmakiçin birleşmiş, azimli bir kadrokurmaçarelerinindüşünülmesi;

Milletvekillerinin yukarıdakihususları görüşmek içintoplanmaları uygun görülen yerlerşunlardır:

Trabzon, Samsun, İnebolu,Eskişehir,Bursa,Bandırma,Edirne.

Madde 2- Birinci maddeyi, olduğugibi, bölgelerinizde bulunanmilletvekillerine bildirerek, önce, enkısa zamanda onların kişiselgörüşlerini almak ve bunları vakitkaybetmeden bir yandan Hey’et-iTemsiliye’ye bildirmek, bir yandanda bölgelerinizdeki MerkezHey’etlerine ulaştırarak bu konudafaaliyetgöstermelerinisağlamak.

İkinci olarak, bölgelerinizdekimilletvekillerinin birinci maddedegösterilen yerlerde huzur ve güveniçinde toplanmalarını sağlayarak,görüşme sonuçlarının Hey’et-iTemsiliye’ye bildirilmesi içingerekentedbirlerinalınmasıistenir.

Sizlerin seçim bölgelerindenmilletvekili olup da şimdiİstanbul’da bulunanların kendi

seçim bölgelerindeki teşkilâtıtarafından, İstanbul’a yakıntoplanma yerlerinden birine davetettirilmesigerekir.”

Ekim1919’daÖnemliİçOlaylar

Efendiler, 1919 yılı Ekimine ait olup dadokunmak istediğim bazı olayları da, birkaçkelimeileözetlememeizniniziricaederim.

İşgalaltındabulunanİzmirİlindekimüslümanhalk, zulüm görüyor ve öldürülüyordu. Bununiçin, Hükûmetten, İtilâf Devletleri’nintemsilcileri katında etkileyici teşebbüslerdebulunmasını rica ettik. Yunanlıların zulüm vezorbalıkları devam ederse, aynı şekilde karşıkoymak mecburiyetinde kalınacağını bildirdik.İzmir’deki fecî olaylar üzerine İstanbul’da birgösteri toplantısı yapılmak istenmişti. Bununengellendiği haber alınınca, Cemâl Paşa’nındikkatiniçektik.

Anzavur, Bandırma çevrelerinde haince vecanavarca hareketlere başlamıştı. Verdiğizararları önlemek için ve Karabiga, Bandırmataraflarına çıkan Nigehban Cemiyeti’ne bağlısubaylar hakkında,Balıkesir’de,KâzımPaşa’yavediğerilgililereyazdık.OtuzkadarNigehbancısubayın da bir yabancı işgaline zemin

hazırlamak için, Hrıstiyanlara karşı hareketetmeküzere,TrabzonveSamsun’açıkacaklarınıhaber aldık. Derhal 15. Kolordunun ve CanikMutasarrıfı‘nındikkatleriniçektik.

Yüksek topluluğunuzca bilinmektedir ki,başlangıçta, Maraş, Urfa, ve Antep’te İngilizbirliklerivardı.Bubirlikler,Fransız askerleri iledeğiştirildi.Buyüzden,işgaliyenidenönlemeyeçalıştık. İşgalden sonra da önce siyasî dahasonrafiilîteşebbüsleregeçtik.

Bozkır’da yeniden önemli sayılabilecek birayaklanma oldu. Onun bastırılması için çeşitlitedbirlerebaşvurduk.

Maraş veAntep’te KılıçAli Bey’i, ÇukurovaBölgesinedeTopçuBinbaşısıKemalveYüzbaşıOsman Tufan Bey’leri göndererek ciddîteşkilâtlanmayavefaaliyetleregeçtik.

Efendiler, bu arada hatırıma gelen bir noktayıda bildirmiş bulunayım: Sivas Kongresi’ndensonra, Hey’et-i Temsiliye, sorumluluğu kendiüzerine alarak, kongrelerin tüzük ve bildirileri

dışındaveSivasKongresiTüzüğü‘ne ek olmaküzere, “Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti KuruluşTüzüğüne Ektir” başlıklı, “yalnız üyeleri içingizlidir” kayıtlı, silâhlı millî teşkilâtlar için gizlibir yönerge düzenlendi. Düşmanla çatışılanyerlerde bu yönergeye göre, silâhlı müfrezelervebirliklerkuruldu.

AliRızaPaşaKabinesiGörüşündeDireniyor

Efendiler, 2 Kasım’da, Harbiye Nâzırı CemâlPaşa’dan aldığım bir şifreli telgrafta: “Zaten azolmayan dedikodulara biri daha eklendi. ZiyaPaşa’nın Ankara’ya kadar gitmemesi, desteklûtfedilenHükûmetinotoritesinikırmaktanbaşkabir anlama gelemez. Bu konuda Hükûmet,görüşünde ısrarlıdır” denilmekte ve bununcevabının acele beklenmekte olduğubildirilmekteydi. Ziya Paşa’nın gönderilmemesiile ilgili ricamıza Hükûmet yakınlıkgöstermemişti. Ziya Paşa’yı görevlendirmiş vegöndermişti.ZiyaPaşa,Eskişehir’ekadargelmişveoradanizinalarakgeridönmüştü.

Cemâl Paşa, aynı telgrafında “BozkırOlayından dolayı basına verilen bildirinintarzını, hükûmet aramızdaki uzlaşmaya aykırıgörmektedir”diyordu.Oysa,böylebirbildirimizyoktu.

DahiliyeNâzırı‘nınMemleketİçineGönderdiğiÖğütçüler

DahiliyeNâzırı,memleketebirtakımhey’etlergöndermeyekalkıştı.Bunlardanbiri deHarbiyeNezareti Eski Müsteşarı Ahmet Fevzi Paşaadında bir zatın başkanlığında, TemyizMahkemesi üyelerinden İlhami ve Fetva EminiHasanEfendilerdenkurulmuştu.

Hey’et-iTemsiliye’mizintemsilcisiolanCemâlPaşa, bize bunu bildirmemişti. 5 Kasım 1919tarihlibirşifreile,kendisindenbuhey’etinniçingönderildğini sorduk ve, “özellikle FetvaEminiile Kâmil Paşa Kabinesi zamanında polismüdürüolankimselerinböylebirhey’ettenedenbulunduklarının”anlaşılamadığınıbelirttik.

Efendiler, Fuat Paşa’nın, Ankara’dakolordusunun başında bulunmasını gerektirensebepler ortaya çıkmaya başladı. Bu sebeplerinönemlisi, memleket içinde halkın zehirlenmeyebaşlanmasıydı. İç ve dış düşmanlarla işbirliğiyapanlar, Ali Rıza Paşa Kabinesi zamanındaFerit Paşa zamanındakinden çok daha fazla

başarılıolmayabaşlamışlardı.

RefetPaşa,SalihliveAydınCephelerineKomutanOlarakGönderiliyor

Kâzım Paşa, Balıkesir bölgesinde cephekurmaya ve duruma hâkim olmaya çalışıyordu.Salihli ve Aydın Cepheleri’ndeki sevk veidarenin askerî bir düzene sokulmasıgerekiyordu.Buraya,azçoktanınmışbiraskeringitmesi lâzımdı. Elimizde yararlanabileceğimizkomutan olarak Konya’da bulunan Refet Paşavardı. Konya’daki kolordunun başına FahrettinBey (Müfettiş Fahrettin Paşa Hazretleri) geçmişbulunuyordu. Bundan dolayı, Aydın Kuva-yıMillîyeKomutanlığı‘nıyürütmeküzerecepheyehareketini Refet Paşa’ya,Ankara’ya dönmesinideAliFuatPaşa’nınkendisineyazmıştık.

Refet Paşa’nın Nazilli’ye vardığı anlaşıldıktansonra da Genel Kurmay Başkanlığı‘na gelmişolan Cevat Paşa’dan, geçen savaşta tecrübegörmüş; genç kurmaylardan seçilecek dört beşsubayın, Nazilli’ye Refet Paşa’nın yanınagönderilmesini rica ettim. Bu durumu RefetPaşa’yadabildirdim.

RefetPaşaDemirciEfe’ninEmrineGiriyor.

Efendiler,Nazilli’yegidenRefetPaşa,DemirciMehmet Efe’den komutayı almaya gerek vebunda bir yarar görmemiş, kimbilir ve belki dekomuta kendisine teslim edilmemiş. DemirciEfe’nin emrinde kurmay gibi görev yapmayıdaha yararlı ve uygun bulmuş…. Refet Paşabunu bize bildirdi. Bölge şartlarını yakındangörmüşbirkişininkararınıdeğiştirmekçokdefagüçtür. Çünkü, gerçekten Refet Paşa’nıngördüğüvetercihettiğigibi,Efe’ninkomutasınıdevamettirmekteveonayardımcıolmaktayararvardı, yahut da Refet Paşa o cepheninkomutasınıherhangibirsebepleelealamıyordu.Her iki ihtimale göre de, mutlaka komutayı al,diyeemirvermekanlamsızolurdu.

Asıl gariplik bundan sonra görüldü. Bir süresonra, Refet Paşa, Nazilli’de gözden kayboldu.Birkaç gün sonra, Balıkesir’de olduğunu, birtakım yabancı subaylarla ilişkiye giripgirmemesinibizdensormasıdolayısıylaanladık.

22Aralık 1919 tarihinde verdiğimiz cevapta:

“Millî teşkilâta bağlı bulunanların, özellikleHey’et-i Temsiliye üyesi olarak tanınmışolmaları dolayısıyla, kendisinin yabancılarlahiçbir şekilde ilişki kurmasını istemediğimizibildirdik. Refet Paşa, yine ortadan kayboldu.Nihayetbirgün,Bursa’danRefetimzalıkısabirtelgraf aldık: “İstanbul üzerinden, Bursa’yageldim.”

Bu telgrafın ne demek olduğunu bir türlüanlamıyordum. Refet Paşa’nın İstanbul ile neilişkisivardı?birde“Nazilli-Balıkesir ,Bursa”yolu İstanbul’dan mı geçer? Bu bilmeceyi birtürlüçözemedim.Sonundameseleanlaşıldı.

Refet Paşa, Nazilli’den ayrıldıktan veBalıkesir’de Kâzım Paşa’ya uğradıktan sonra,Bandırma’ya inmiş; oradan da bir Fransıztorpidosuyla İstanbul’a gitmiş; orada bazıarkadaşlarıyla görüşmüş; daha sonra daBursa’yadönmüş…

Efendiler, bu bilmeceyi hâlâ çözemiyorum.Benibundaanlayışlakarşılayacağınızıumarım.

Refet Bey’in yerine bir İngiliz gemisi ileSamsun’agelenSelâhattinBey’ingönderildiğini,aynı gemi ile Refet Bey’in İstanbul’adönmesinin istendiğini ve bunun üzerinegitmeyip istifa ettiğini, İstanbul hükûmeti’ninbenimle birlikte kendisinin de yakalanarakİstanbul’a gönderilmemiz için her tarafa emirverdiğini biliyorsunuz. Bu kadar çokbilinmeyeni çözememek, cebir bilenlerce pekbağışlanmazsa da, benim bu noktada aczedüştüğümü itiraf ederim. Gerçi, Ferit PaşaKabinesiyerineAliRızaPaşaKabinesigeçmişti.Fakat, yeni kabinenin haber alma ve yürütmearaçlarınınöncekininaynıolduğunubiliyoruz.

Efendiler, Refet Paşa’nın bu hafif hareketi,Aydın ve Salihli Cephelerinde, düzenli birordunun teşkilinekadar, ciddî bir sevkve idarekurulamamasınasebepoldu.

DahiliyeNâzırı‘nınŞüpheUyandıranDavranışları

Efendiler, bu garip hikâyeden sonra, olaylarıyeniden bıraktığımız noktadan izlemeyebaşlayalım:

Cemâl Paşa, bizim 5 Kasım 1919 tarihlişifremizin bir noktasını anlayamamış. Bâbıâlimerkezindençektiğikısabirşifre ile, şuşekildebir açıklama istiyordu: “Dahiliye Nâzırı‘nınşüphe çekebilecek şekildeki davranışlarınadikkatinizi çekmeyi gerekli görürüz”,cümlesindenamacınneolduğuanlaşılamadı.Bunoktanın acele olarak ve açıklanarakbildirilmesi.

Bu kısa şifreye verdiğimiz cevap birazuzundur. Sıkılmazsanız olduğu gibi bilginizesunayım:

Sivas,12.11.1919

Şifre

HarbiyeNâzırıCemâlPaşaHazretleri’ne

İlgi:8.11.1919tarih8084sayı:

Dahiliye Nâzırı Paşa Hazretleri’nin şüpheuyandıran iş ve davranışlarından akla gelenleraşağıdabilginizesunulur:

1- Ankara gibi bazı illerde, sivil idareâmirlerini telgraf başına çağırarak, MillîMücadele sırasında Ferit Paşa Kabinesialeyhinde faaliyete girişenlerin durumlarını,Hükûmeti neden suçladıklarını, bütün bunlarınkanuna ne dereceye kadar uygun olduğunutehditedercesinesoruşturma;

2-Uzun süredirhasta iken tifodanölenTokatMutasarrıfı‘nın ölüm sebebinin, esrarlı bir olaysayılarak,Sivasilindenşifreilesorulması…

3- Adliye Nâzırı ile birlikte, BalıkesirCephesindengelenMillîHey’et ile yapılan gizligörüşme sırasında, Adliye Nâzırı‘nın MillîMücadele liderleri aleyhinde harekete geçilipgeçilemeyeceğini, kendisinin yanında söz

konusuedebilmesi;

4- Nezaret’e geçildiği zaman, ilkvatanperverce iş olmak üzere, vatan hainliğikesin delilleriyle ortaya çıkmış bulunan eskiDahiliye Nâzırı Âdil Bey’in düşünce vehareketlerinde kendisine sır ortaklığı edenDahiliye Müsteşarı Keşfi Bey’in, görevindenatılmasıgerekirken,hâlâyerindebırakılmasıveonun aracılığıyla sivil memurlar arasındadeğişiklikleryapılması.

Tabiîdir ki, bu müsteşarın tayin ettireceğimemurlar pek haklı olarak milletin güveninikazanamaz. Söz gelişi, Millî Mücadele’ninbaşlangıcından sonuna kadar karşı bir tutumtakınmış ve sonunda halk tarafından işten elçektirilmiş ve hastalığı dolayısıyla da o zamantutuklanması ve uzaklaştırılması yolunagidilmemişolaneskiKayseriMutasarrıfıAliUlviBey,yöneticiliközelliklerindenbüsbütünyoksunve güçsüz takımından olmasına rağmenBurdur’atayinbuyurulmuştur.

Yine yetersizliğinden ve Canik Sancağı için

uygungörülmediğinden,kendi isteği ilevaktiyleİstanbul’agönderilenEthemBey’deMenteşe’yeatanmıştır. Aydın Mutasarrıflığına da eskidenNiğde Mutasarrıfı iken Sıvas’a getirilen CavitBeyatanmıştır.

Bütün bunlara rağmen, eski Konya valisivatan haini Cemâl Bey’in adamı olan AntalyaMutasarrıfı,arkaarkayayaptığımızbaşvurularave halkın feryatlarına karşılık, hâlâ yerindeoturuyor.

5- Özlük İşleri Müdürlüğü gibi en önemligörev,birErmenielindebulunduruluyor.

6- Basın Yayın Müdürlüğü‘nde ve Ajans’ındurumundabirdeğişiklikgörülmemektedir.

7-Memleketingeleceğinigarantiyealacak tekkuvvetin millî birlik olduğu ve bunu da ancakmillî teşkilâtın devam ettirebileceğibilinmektedir. Bu birlik ve teşkilâtın, vatanıparçalanmaktan kurtarmak, devlet ve milletinbağımsızlığını korumaktan ibaret olan kutsalgayesini bozmaya çalışanlar da, İstanbul’daki

bozgunculardır. Bunların zararlarınınönlenmesi, ancak kuvvetli ve ciddî bir disiplinebağlıdır. Bunun da başlıca çaresi, polismüdürünü namuslu, milliyetçi, yetenekli,teşebbüs gücü taşıyan kimselerden seçmek veatamaktır.

Oysa, zâtıâlîlerince de bilinmektedir ki,bugünkü Emniyet Genel Müdürü, düşürülmüşolan vatan haini eski kabinenin ve ona bağlıolanların biricik koruyucusudur. SaitMolla’nınMister Frew’a yazmış olduğu mektuplardananlaşıldığına göre de bu kişi, muhaliflere yanimillet düşmanı olanlara bugün kucak açmakta,sığınaklık etmektedir. Amasya’da Salih PaşaHazretleri de bunu doğrulamışlardır. Halbuki,Dahiliye Nâzırı, memleket ve milletinmukadderatını böyle bir şahsın elindebırakmakta bir sakınca tasavvur etmiyor, belkiyarar görüyor demektir. Jandarma KomutanıKemal Paşa’nın ise, gerek millî dâvâ ve gereksizler için zararlı bir şahıs olduğu bir gerçekiken, hâlâ makamında kalması da DahiliyeNezareti’niniyiniyetinemiverilmelidir?

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

AliRızaPaşaKabinesiMillîTeşkilâtıDüşmanTeşkilâtla,BizideAliKemalveSaitMollaİleBirTutuyor

Efendiler, Harbiye Nâzırı‘nın 9 Kasım 1919tarihlibirtelgrafıvardı.Otelgrafıniçindekilerdeilgi çekicidir. Cemâl Paşa bu telgrafında,Kabinenin düşüncesini şu noktalar üzerindeyoğunlaştırıyordu:

1-Seçimleringüvenlikleyapılabilmesi,

2- Meclis-i meb’usan’ın İstanbul’datoplanması,

3- Millî Teşkilât adına hükûmet işlerinekarışılmaması için, hükûmetin tarafınızabaşlangıçtanberiyaptığıbildirilerkesindir.

4-Birçok telgrafınızda ileri sürülen isteklerinde aynı nitelikte, yani müdahale niteliğindeolduğuaçıktır.

5- Hükûmet, kendi bildirisinde tespit ve ilânettiği tarafsızlıktan ayrılmayacaktır. Bu

bakımdan millî teşkilât aleyhinde bulunanlarıbaskı altında tutma ve cezalandırma yolunagidemez.”Telgrafınsonundadaşutehditvardı:“Şimdiki durum bir süre daha devam edecekolursa,kabinekesinlikleçekilecektir.

Saygıdeğer Efendiler, bu maddelerin ifadeettiklerianlamlar,aslındabütüngerçekleriortayakoymuş bulunuyordu. Kabine, Millî Teşkilâtaleyhinde bulunanların memleket ve milletedüşman olduklarını kabul etmiyordu. Millîteşkilât ile bizi bir tutuyordu. Adapazarı,Karacabey, Bozkır, Anzavur olaylarını suçolaraksaymıyordu.

Cemâl Paşa’ya verdiğimiz karşılıkta, bunoktaları açıkladıktan sonra, Hükûmetin duyguve eğilimini açık olarak söyletmek maksadıylaşu cümleyi de ekledik: “Bildirdiklerinizdenanladığımıza göre, İstanbul Hükûmeti, millîteşkilâtın varlığını belki de gereksiz görüyor.Gerçektendurumbumerkezdevemillî teşkilâtaihtiyaç olmaksızın memleketi kurtaracak birgüce sahip bulunuluyor ise, ona göregerekenlerin yapılmak üzere açıkça

bildirilmesini,aradakihertürlüyanlışanlamanıngiderilmesiiçinarzveistirhamederiz.”

DahiliyeNâzırıDamatFeritPaşaSürekliOlarakMillîBirliğiBozmakla,

TemsilcimizOlanHarbiyeNâzırıCemâlPaşadaHükûmetinYaptıklarınıSavunmaklaMeşgul

Efendiler, Cemâl Paşa’nın özel olarak Sivas’agönderildiği 10 Kasım 1919 tarihli ve kendi elyazısıylaolanbirmektubunuda18günsonra-yani28Kasım1919tarihinde-almıştım.CemâlPaşa bumektubunda, yapılan yazışmalarda sözkonusuolansorunlarımaddemaddeözetliyorveherbirihakkındaaçıklamalaryapıyordu.

Hele,Meclis-iMeb’usan’ınİstanbul’danbaşkabir yerde toplanmasından söz ederken, “Bukonuda Padişah’ın rıza göstermeyeceği iyiceanlaşılmıştır. İşgal kuvvetlerinin Meclis-iMeb’usan’a saldırmalarının, belki OsmanlıDevleti için iyi sonuçlar verebileceğini,Amerikalılar hissettirdiler ve hattâ açıkça dabelirttiler”diyordu.

Cemâl Paşa, “Kuva-yıMillîye ruhu taşımayanmemurların kodamanları, işgal ordularına âdetasırtlarınıdayamışdurumdadırlar”şeklinde,sanki

bilinmeyen bir bilgi verdikten ve bu bilgiyi,“eski kabine üyelerinin çoğu sırtını dayamıştır”bilgisiiletamamladıktansonra,“sözgelişi,PolisMüdürü‘nün değiştirilmesinde bu durum bütünaçıklığı ile ortaya çıktı” diye bir de örnekveriyor.

Cemâl Paşa, Kabine birçok işler yapmayıdüşünmüş ise de, “köklü bir faaliyet içindayandığıkuvvetin ciddiyetinehâlâ inanamadı”cümlesi ile bizi suçladıktan sonra, kanaatinişöyle dile getiriyordu: “Dahiliye Nâzırı bukuvvete - yani Kuva-yı Millîye’ye ihtiyaçgösterenlerin başındadır, desem abartılmışolmaz.”

Cemâl Paşa’nın mektubuna imza koyduktansonra,yinekendiimzasıileeklediğibirözetteşucümle yer alıyordu: “Muhalifler ve yabancılarMeclis’in açılmasına engel olmaya kararvermişlerdir. Hey’et-i Temsiliye de buengellemeye toplanmayeri çekişmesiyle devamederseişimizAllah’akalıyordemektir.”

Efendiler,bumektuptayazılanlardavebundan

önce gelen yazılarla bundan sonra devamedecek olan düşüncelerde hâkim olan mantık,yorumlama ve görüş sağlamlığı hakkında sözsöylemeyeceğim.Yalnız,bumektuba28Kasım1919tarihindeverdiğimizetraflıcevabınbir tekcümlesini olduğu gibi aktarmakla yetineceğim.O cümle şudur: “Saltanat Hükûmeti’nin köklübir teşebbüs içindayandığıkuvvetinciddiyetinegüvenemediğini gösteren maddeleri gerçekçibulmuyoruz.”

Efendiler, Dahiliye Nâzırı Damat Ferit Paşa,durup düşünmeden sürekli olarak millî birliğibozacak, milleti her gün biribiri ardıncayayılmakta olan saldırılar karşısında sessiz vehareketsiz tutacak tedbirler almaktan gerikalmıyordu. Diğer Nezaretleri de aynı prensipdoğrultusunda harekete teşvik ettiğigörülüyordu. Söz gelişi, Eskişehir’de HamdiEfendi adında bir kadı vardı. Kuva-yıMillîye’nin aleyhinde olduğu için oradaduramamış,birdahadönmemeküzereİstanbul’agitmişvebuKadıEfendiyenikabinetarafındantekrar Eskişehir’e gönderilmiş. Durum

açıklanarak, adı geçen kadının değiştirilmesigereği,Mutasarrıf tarafındanAdliyeNezareti’neyazılmış, cevap verilmemiş. Mutasarrıf veEskişehir BölgeKomutanı, bu durumuHey’et-iTemsiliye’ye bildirmekle birlikte, “eğerNezaretbuyazıyıdikkatealmayacakolursa,buKadı‘nınkovulması zaruridir. Zâtıdevletlerinin görüş veemirleri istirham olunur” deniliyordu. Biz degörüşümüzü bekleyenlere şu karşılığı vermekzorunda kaldık: “Millî dâvâya bağlı olacağınasöz veren bu ilke çerçevesinde millî teşkilât’ınher türlü yardımını sağlamış olan SaltanatHükûmeti’ne adı geçen kadı‘nın değiştirilmesikabul ettirilemezse, sonunda kovulmasının birzorunlulukhalinegeleceğiaçıktır.”Şüphesiz,budurumdabulunanİstanbulmemurlarıazdeğildi.

Harbiye Nâzırı Cemâl Paşa’nın, buna benzerbirtakım işlerden söz eden ve kabineningörüşünü bildiren 24 Kasım 1919 tarihli birşifresininilkcümlesişuydu:

“Devletiniçişlerivesiyasîpolitikasıkesinlikleortaklık kabul etmez.” Bu telgrafa 27 Kasım1919 tarihinde verdiğimiz ayrıntılı cevapta, biz

de şöyle dedik: “Devletin içişleri ve siyasîpolitikasının kesinlikle ortaklık kabul etmediğibir gerçek olmakla birlikte, benzeri görülmemişolan bugünkü durum karşısında, vatan vemilletin geleceğini güvence altına alacak olanmillî teşkilâtı, bilerek veya bilmeyerekzayıflatacak ve millî birliği bozacak hiçbirdavranışamilletinrazıolamayacağıdapekhaklıvedoğaldır.”Butelgrafınsoncümlesişöyleydi:“hey’etimiz, imzasını taşıyan sözlerinetamamıyla bağlıdır… Şu kadar ki, sözlerdekarşılıklı olmak gerekir. Oysa, Hükûmet, SalihPaşa’nın imzasını taşıyan sözlerin ve notlarındaha hiçbirini yerine getirmemiş ve eğer varsa,engelleyicisebeplerbilebildirilmemiştir.”

Efendiler, şimdi vereceğim kısa bilgiler ve bubilgileri doğrulamak üzere göstereceğimbelgeler, Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin bizisuçlamakta ne kadar haksız ve hükûmetişlerinde, en hafif anlamıyla ne kadar kayıtsızolduğunu yüksek kurulunuzun gözleri önüneserecektirzannederim.

Efendiler, İstanbul’daki gizli dernekler ve bu

derneklere öncülük eden ve Harbiye NâzırıCemâl Paşa’nın mektubunda da itiraf edildiğiüzere, sırtlarını yabancılara dayamış olanbirtakım şahıslar, bol para ve Ali Rıza PaşaKabinesi’nin gösterdiği alabildiğine hoşgörmeveuyuşukluksayesinde,memleketibaştanbaşaateşe vermek için olanca güç ve gayretleriyleçalışıyorlardı. Bu konudaki bilgiler ve eldeedilen belgeler de, hükûmetin anlaması vebilgileridışındabırakılmışdeğildi. İstanbul’dakiteşkilâtımızvealdığımıztedbirlersayesindeeldeedilmiş bir kısım belgeler olduğu gibi CemâlPaşa’nın ve Sadrazam Paşa’nın ellerine teslimedilmişti. Bu belgeler, o tarihte yabancıtemsilcilere de verilmiş ve bu yolla İtilâfDevletleri hükûmetlerinin çoğu tarafındanöğrenilmiş ve o tarihlerde özetleri bütünkomutanlara ve öteki ilgililere duyurulmuşolduğuna göre, artık olayın tarihe karışmışolduğu bugünde, yüce kurulunuzca vemilletçebilinmesindebirsakıncagörmüyorum.

SaitMollaNasılÇalışıyordu?

Millî Mücadele sırasında uğradığımız açık vegizli güçlükler üzerinde köklü bir fikirverebilecek ve gelecek kuşaklara ibret ve dersolacak nitelikteki sözkonusu belgeleri, olduğugibibilgilerinizesunmayıuygunbuluyorum.Bubelgeler, İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin sözdebaşkanıolarak tanınmışbulunanSaitMolla’nın,Mister Frew adındaki Papaza gönderdiğimektuplarınkopyalarıdır.

Efendiler bu mektupların kopyalarınınalındığını hisseden Sait Molla’nın, Türkçeİstanbul Gazetesinin 8 Kasım 1919 tarihlisayısında bumektuplardan söz ederek uzun vesert bir dille kaleme alınmış bir yalanlamayayınlamış olmasına rağmen, gerçekler, inkâredilemez. Bu mektupların kopyaları, SaitMolla’nın evinden ve mektuplarınmüsveddelerinin yazılı bulunduğu bir defterdenaynen alınmıştır. Bu durum bir yana,mektupların içindekiler, memlekette kendinigösteren durumlar ve olaylarla ve ayrıca, neoldukları ortaya çıkan bazı şahıslarla tam bir

uygunluk göstermektedir. Şimdi izin verirsenizbumektuplarıtarihsırasıylasunayım:

BirinciMektup

AzizDostum,

Verilen iki bin lirayı Adapazarı‘nda HikmetBey’egönderdim.Oradakiişlerimizpekyolundagidiyor. Birkaç gün sonra verimli sonuçlarınıelde edeceğiz. Şimdi aldığım şu bilgileri, şupusulamlaaceleolaraksizemüjdelemekistedim.Yarın sabah kendim gelip detaylı bilgivereceğim.

Kuva-yı Millîye taraftarlarının Fransa’yabüyük bir eğilim gösterdiklerini ve GeneralFranchet d’Esperey’nin Sivas’a gönderdiğisubayların, Mustafa Kemal Paşa ile görüşerekİngiliz Hükûmeti aleyhinde bazı kararlaraldıklarını Ankara’daki “N.B.D. 285/3”adamımız bize özel olarak bir kurye ilegönderdiği mektupta bildiriyor. “D.B.K. 91/3”hernekadarderneğimizüyesiisede,bende,buzatın Fransızlara casusluk ettiği ve sizin buörgütebaşkanlık ettiğinizi etrafa yaymışolduğukanaatı uyanmıştır. Bu konu üzerinde dezâtıâlilerinin görüşlerine ve yüksek güvenlerine

aykırıolaraksöyleyeceklerimle,şimdiyekadarokişiye güvenmekle yapmış olduğunuz hatâyıortayakoymuşolacağım.DünsabahÂdilBey’lebirlikte Damat Ferit Paşa Hazretleri’ni ziyaretettim. Biraz daha sabretmeleri ve beklemelerigereğinitarafınızdankendilerinebildirdim.PaşaHazretleri, cevap olarak size teşekkür etmeklebirlikte, Kuva-yı Millîye’nin Anadolu’datamamenköksaldığını,bunakarşıbirhareketlebaşındaki lanetlilerin tepelendirilmedikçe,kendilerinin iktidar konumunagelemeyeceklerini, Zatışâhâne’nin de kabulünesunulan anlaşma hükümlerinin konferanstasavunulmasına imkân olmadığını, Kuva-yıMillîye’nin güvenliği bozduğunu ileri sürerek,işin çabuklaştırılmasına çalışmamızı ve İngilizbasınının Kuva-yı Millîye aleyhinde yayınyapmasınınsağlanmasını,torpidoileözelolarakgönderilen “E.B.K. 19/2”ye telsiz telgrafla düngörüştüğümüz konular üzerinde talimatverilmesini rica ediyor. Bu gece 23.00’te ÂdilBey sizi (K)da görecek ve Ferit Paşa’nın özelbazı ricalarını daha bildirecektir. Ondan sonradaZâtışâhâneileMister“T.R.”görüşebilecektir.

Refik Bey’e artık güvenmeyiniz. Sadık Bey debizimleçalışabilecektir.Saygılarımısunarım.

11.10.1919

Sait

Not: Karacabey ve Bozkır’dan henüz birhaberalmadık.

İkinciMektup

12 tarihiyle Ankara’daki “N.B.D. 285/3”tarafından gönderilen mektupta, Sivas Hey’et-iTemsiliyesi’nden ve Em.Kur.Alb. Vasıf Bey’in,d’Esperey ile temas etmek üzere gönderileceğivebirkaçgünekadaryolaçıkacağıbildiriliyor.Hikmet Bey paraları almış. biraz daha paraistiyor.Öncekigünsiziziyaretegeldiğimdetakipedildiğimi söylememiştim. Dönüşümde biri sarıbıyıklı diğeri kumral ve köse iki şahsın sokakbaşında beni beklediklerini gördüm. Geceolduğu içinepeycekorktum.Yalnızbiribirlerineyavaşça “bu Sait Molla imiş, artık gidelim”dediklerini işittim. Bu fazla temas benim içinhayırlı olmayacak. Fuat Paşa Türbesiyakınlarındaki görüştüğümüz evi tutabilirsenizbuluşabiliriz. Nâzım Paşa, Cemiyetimizdenhaberdar olmuş. Bana çok gücendi. İzninizle“N.B.S. 495/1” düzenine kendilerini kattım. Evişi yoluna konuncaya kadar teması bu kişiyapacaktır. Karacabey’de “N.B.D. 289/3“‘egönderilen bin iki yüz lira alınmıştır. Yolaçıkacaklardır. Ferit Paşa, Bâbıâli’ye verilecek

notayı herdakikabeklemektedir.Zâtışâhânebudurumdan pek üzgündür. Teselli ettirmeniz vedaima kendisine ümit verici demeçlerverdirmeniz çıkarlarımız gereğidir. BizimPadişahların her şeye karşı zayıf olduklarınıunutmayınız. Seyit Abdülkadir Efendi, o konuüzerinde pek tuhaf sözler söyledi. Sözde,arkadaşları “vatanseverliğe sığmaz”diyorlarmış. Artık siz gereğini yapınız. PolisMüdürü Nurettin Bey’in değiştirileceğisöyleniyor. Hepimizin koruyucusu olan bu kişihakkındagerekenkimselerindikkatiniçektiriniz.Saygılarımısunarım.

Not: Ali Kemal Bey o kişiyle görüşmüş.Konuşmayı idare edemediğinden karşısındakimaksadını anlamış ve hattâ kendisine esaslı birhakaretle, “biz sizin İngilizler hesabınaçalıştığınızıanladık”demiş.

ÜçüncüMektup

Yapılan propagandaları Göz Doktoru EsatPaşakoluveözellikleÇürüksuluMahmutPaşa,resmî bilgilere dayanarak durmadanyalanlattırıyorvehalkınheyecanınıyatıştırmayaçalışıyorlar.Buadamlarabaşvurulduğundahiçcevap verilmemesini, dün kararlaştırılan kişiye,Zâtışâhânevasıtasıylaemirvermeniziricaeder,saygılarımısunarım.

19.10.1919

Sait

DördüncüMektup

AzizÜstad

Muhipler (İngiliz Muhipler Cemiyeti üyeleri)arasında Farmason örgütü itirazlara sebepoluyor. İttihatçıların tuttuğu yoldangidilmesindençekiniliyor.Buprogramı,örgütünidaresine tam bir imanla yetiştirilmiş gençlerinalınmasıyla uygulayabileceğiz. Benimkıyafetimin engel olması yüzünden, eskidostunuz “K.B. V.4/35” kararlaştırılmış olanesaslar çerçevesinde işe başlayacaktır. Ankarave Kayseri’den yine haber yok. Saygılarımısunarımüstâdım.

19.10.1919

Sait

BeşinciMektup

Üstâd,

Kasideci-zâdeZiyaMolladünAdamBlock’ahaber göndermiş, eski dostu olduğunagüvenerekbenimbaşındabulunduğumMuhiplerCemiyeti’nin gördüğü korumanın, İngilizler’inkarakter yapısı ile bağdaştırılamadığını vebunun kamuoyunda kötü etkiler yaptığını, bubakımdan cemiyeti namuslu kimselerin temsiletmesi gerekeceğini dolaylı olarak bildirmiş vebenim aleyhimde pek çirkin şeyler ilâve etmiş.Bukişininbanakarşışahsîdüşmanlığıolduğunuhatırlatmak isterim. Ziya Molla’nın damadınınkardeşi eskiden benim karımdı. Kendisiniboşadığım için bana böyle bir düşmanlıkyöneltildi. Durumun,Adam Block Hazretleri’nebildirilmesini ve Ziya Molla’nın şimdi İngilizyanlısı olmayıp, Millî Mücadele’yibenimseyenlerin bir propaganda aracı veMustafa Kemal Paşa ile aralarında ilişkibulunduğunuvebenisuçlamaklakendiiçyüzünügöstermekte olduğunu yüksek dikkatlerinizesunmakisterim.

21.10.1919

Sait

Not: Bir sakınca yoksa Adam BlockHazretleri’nesizeolanhizmetimibildiriniz.

AltıncıMektup

SayınÜstâd,

Ankara’dan“N.B.D.295/3”tenkuryeilegelen20 Ekim 1919 tarihli mektupta, “K.D.S. 93/1”,talimatımızgereğinceoradabırakılarak,kendisiKayseri’yehareketetmiştir.TalimatınonaylıbirkopyesinideGalipBey’egönderdiğinibildiriyor.Önceki ödenek harcandığı için yeniden ödenekistiyor. Gizli örgütün yayıldığını, başındakibozgunculardan yakasını kurtaranMuhiplerimizin, şimdilik köylerde kalmakşartıylaelaltındanişebaşladıklarınımüjdeliyorve zâtıâlilerinin son plânlarının iyi sonuçvereceğinibildiriyor.“M.K.B.”düzgünTürkçesisayesinde önemli roller çeviriyormuş. Helehocalığınadiyecekyokdiyor.Talimatın“XVV.”plânı tamamen hazırlanmış. Aramıza yeniyabancılar girmemiş ise, durum sezilmeden,hedeffiileneldeedilmişolacaktır.Yeniödeneğingönderilmesini beklemek üzere kurye “4R”buradaalıkonulmuştur.

23/24.10.1919

Sait

Not: Ahmet Rıza Bey’in İtalyan mandası ileilgili demecini mektubun sonuna ekledim.Kendisinin Fransa’ya geçmesi bizce tehlikeliolur.Bunuengelleyiniz.

YedinciMektup

Üstâdım,

Ali Kemal Bey dün o kişiyle görüşmüş. Basınkonusunda biraz ağır olmak gerektiğinisöylemiş. Bir kere, bir görüşe inandırılmış olandüşünce ve kalem erbabını, o görüşe zıt biramaca yöneltmek, bizde kolaylıkla mümkünolmaz.Bütünresmîmemurlar,MillîMücadele’yişimdilik iyi görüyor demiş. Ali Kemal Bey,talimatınızaharfiharfineuyacak.ZeynelAbidinPartisi’yledeişbirliğiyapmayaçalışıyor.

Sözünkısası, işlerbulandırılacak.BugünlerdeFransız ve Amerikan çevrelerinde benim adımçok geçiyormuş. Bunun hikmetini hâlâanlayamadım.MillîMücadeletaraftarlarının,buhükûmetin siyasî memurları üzerinde yaptıklarıetkininsonucuolarak,hayatımınkorunmasısizeemanetedilmiştir.Benkendikendime,buümitlecesaret veriyorum. Hikmet ile bizzat görüştüm.Bu sefer kendisini kaypakça gördüm. Bununlabirlikte kesin olarak söz verdi. “Ben merdim.Sözümden dönmem” dedi. Sivas olayını nasıl

buldunuz? Biraz düzensiz ama yavaş yavaşdüzelecek.Kadıköylüdeişiüzerinealıyor.Fakato yere batası İttihatçı basın, bazan bizim işlereengel oluyor. Bunların yazılarına dikkat etmekgerekir.Paşamızhâlâsinirli.“Nevakitolacak?”diyor. Ev sorununun hâlâ çözülmemişbulunması, temas ve ilişkilerimizi güçleştiriyor.“N.B.S. 495/1” Konya’ya önem verilmesinitavsiye ediyor. Size kendisininağızdananlattığıkonuüzerindedikkatiniçekmemiricaediyor.AliKemalBey’in son felâketi üzerineüzüntülerinizibildirdiğinizi söyledim. Bu kişiyi eldebulundurmak gerekir. Bu fırsatı kaçırmayalım.Bir hediye sunmak için en uygun zamandır. 19Ekim tarihlimektubumualmadığınıza üzgünüm.Aracı olan şahsı biraz sıkıştırınız. Tehlikedensakınmak benim için pek önemlidir. Yeni birparola gönderiniz. Hikmet’e ve Kadıköy’lüyenumaralarını vereceğim. Saygılarımı sunarımüstâdım.

24.10.1919

Sait

Not:Birkaç defadır söylemek istediğim haldeunutuyorum. Mustafa Kemal Paşa’ya vetaraftarlarınabirazuygungörünmeliki,kendisitam bir güvenle buraya gelebilsin. Bu işe çokönem veriniz. Kendi gazetelerimizle taraftarlıkedemeyiz.”

Sekizincimektup

Azizüstâd,

Seçimleri geciktirmek ve geri bıraktırmak içingerek Mustafa Sabri ve gerek Hamdi ve VasfiEfendi’lerle talimatımız çerçevesinde uzunuzadıya görüştüm. Rızalarını aldım. Seçimbölgelerinde propagandalar başladı. Gerekenşahısları elde edecekler. Bol para dağıtmakşekliyle oyları dağılmaya uğratacaklardır.Zâtışâhâne’nin bu hususta aydınlatılması çokgereklidir. Hedefe sizin yüksek görüş vetedbirlerinizle ulaşacağımızı temin ederim,üstâd.

26.10.1919

Sait

DokuzuncuMektup

9.R”kuryegeldi.Keskin’dekiteşkilâtbitmiştir.Arkadaşlara propaganda için talimat verdim.Başarılarımızın ilk meyvelerini yakındatoplayacağımızdaneminim,üstâdım.

27/28.10.1919

Sait

OnuncuMektup

AzizÜstâd,

Sarayda, yeni kabine kurulması ile ilgilihazırlık ve plânların yer aldığı haberi etrafayayılmıştır. Bu işin hızlandırılmasıkaçınılmazdır. Anadolu’daki örgütümüzün bazıplânlarıKuva-yıMillîye’ce anlaşılmış.ÖzellikleAnkara ve Kayseri’de aleyhimizde çalışmalarbaşlamıştır.KürtCemiyeti,sözverdiğihaldebirvarlıkgösteremedi.Çetelerimizdenbirkısmıyokediliyor. Ne olursa olsun tasarlanan kabinemutlakaiktidaragetirilmelidir.AliRızaPaşa’nın,plânlarımızı önleyici tedbirler alacağını datahminediyorum.Bozkır’agidecekadamlarımıztanınmış kimseler oldukları için fazlasıylakorkuyorlar. Konya’da, “K.B. 81/1”e, sizinaracılığınızla, olayın kızıştırılması için tebligatyapılarak propaganda hey’etlerinin bu konudafaaliyete davet edilmesi gerek ve zaruretini arzeder,saygılarımısunarım.

29/30.10.1919

Sait

Not: Benim bir mektubumdan Hikmet’ebahsedilmiş. Bu mektupta yazılanları neredenöğrenmişler? Hikmet’le kendim görüştüm.Bunun doğru olduğunu Hikmet’ten şaşkınlıkiçinde dinledim. Casus benim çevremde midir;yoksasizinçevrenizdemi?”

OnBirinciMektup

AzizÜstâdım,

Kürt Tealî Cemiyeti’ndeki yakın dostlarımızlagörüştüm.Yenigeldiklerinden,birkaçgünsonraverilen talimat çerçevesinde hazırlıkyapacaklarını, yalnız Kürt aşiretlerininbulunduğu Doğu illerine gönderilecekarkadaşlar için büyük bir ödeneğe ihtiyaçolduğunu söylediler. “D.B.R. 3/141”den gelenmektupta gösterdiler. Urfa, Antep, Maraş‘taFransızlar aleyhine gereğinden fazlakışkırtmalar yaptıkları ve kolordu komutanınıntakip ettiği yumuşak politikaya rağmen, halkıkandırdıkları yazılıdır. Kabinenin başkanlığınaZekiPaşa’nıngetirilmemesiileilgiligörüşdoğrudeğildir.BukişiKürtlerüzerindehâkimdir.EskiErmeni meselesi unutulmuştur. Sizin ilerisürdüğünüz görüş, herhalde bugün içinmevsimsizdir. Bunu, gereğinde, başka türlügöstermekmümkündür.Üstâtçayardımlarınıherdakika beklemekteyiz. Karşıdaki olayıdiğerlerine de yaymaya çalışıyoruz. Bendeniz,saygılarımısunarım.

4.11.1919

Sait

OnİkinciMektup

AzizÜstâdım,

Ahmet Rıza’nınTan, (LeTemps) muhabirineverdiği demeç her halde dikkatinizi çekmiştir.Emir Faysal’a Fransızlar’la anlaşma imzalamayıtavsiye etmesindeki anlamın taşıdığı siyasîincelik, efendimizin gözünden kaçmamalıdır.Kuva-yı Millîye liderleri, sonradan sonrayaFransa’ya dikkate değer şekilde bir yaklaşmaeğilimi gösterdikleri gibi, Irak’ta çıkardıklarıkarışıklık bir yana, öte yandan Suriye’dekihâkimiyetinize de darbe vurmak istiyorlar. Bukuvvetin devamında gösterilecek ilgisizlik vekusur, İslâm dünyasının İngiltere aleyhindekiolağanüstü ayaklanmasına yol açacaktır.Üzerinde özenle durulmuş olan bu noktayıbüyük bir değer vererek görmek ve yüksekseviyedeki siyasî şahsiyetlerinize göstermekzorunludur. İleri sürdüğüm bu görüşle, ilmîdeğerinize karşı bir saygısızlıkta bulunduğumyargısınavarmayınız.Çünkü,Türkiyeüzerinde,sizdenbaşkabirkuvvetinnüfuzveegemenliğinidevam ettirmesi, siyasî gayemize aykırıdır.

Fransa, İtalya ve özellikle Amerika’nın, gerekdevlet adamları ve gerek basınıyla bu kuvvetekarşı gösterdikleri çeşitli eğilimler, siyasî veaskerî üstünlüğünüzle rekabete girişildiğininaçık bir delilidir.Ahmet Rıza gibi, Clemenceau(Klemanso)‘nun, Pichon (Pişon)‘un ve çeşitlipolitikacıların eskiden beri süregelen yakındostluklarını kazanmış olan şahsiyetlerinFransa’da önemli bir rol oynayacağından vekamuoyunu tam anlamıyla istedikleri yöneçekebileceklerinden emin olunuz. Bu kişininİsviçre’yegeçeceğinedair bilgi alındığınagöre,oradan bir fırsatını bulup Fransa’ya geçmekemelinde olduğuna inanabilirsiniz. Balıkesiryakınlarındaki kuvvetlerimiz bozularak kaçmışve “A.R.” de gizlenmiştir. Yeni kuvvetlerhazırlanıyor. Beş bin liradan aşağı olmamaküzere ödenek istiyor. Karaman’dan “D.B.S.40/5”ten gelen mektupta, şimdilik beklemekzorunda olduklarını ve Kayseri’den “K.B.R.87/4”ten gelen mektupta da, yakında hareketegeçeceklerini bildiriyor. Ziya Efendi’de “H.K.”,“C.H.” bölgesinde örgütlenme tamamlanmışolduğundan yalnız ödenekle oraya hareket

etmek mecburiyetinde olduğunu söylüyor.İsterseniz durum hakkında bizzat geniş bilgiverecektir. Sıkı bir şekilde takip edildiğimizi,plân ve hazırlıklarımızdan Sivas’ın düzenliolarak haber aldığını arz edebilirim. MehmetAli’ye güvenmeyiniz. Ağzı sıkı değildir.Herhalde boşboğazlık ediyor. Dış plânlama veteşkilâtta, bendenizden başkasını kullanmasanızdahaisabetlihareketedersiniz.AliKemalBey’inlisteye alınması zorunludur. Bu kadar sırrımızıtaşıyanbuzatıgücendirirsek,plânlarımızolduğugibi düşmanların eline geçer. Bu zatı sıkçakollayınız.Saygılarımısunarımüstâdım.

05.11.1919

Sait

Not: Kemal yakalanmış, ona bağlı olmasıdolayısıyla “K.B.R. 15/1”)in örgütle ilişkiderecesi ortaya çıkmış demektir. Bu zatıkorumakzorunludur.”

MisterFrew’aYazdığımMektup

Efendiler,bugenişörgütlenmeyeengelolmakveyaratılan tehlikelidurumlarasonvermekiçinelimizden gelen her çareye başvurduk. Şimdiyekadar dile getirdiğim ve bundan sonra sırasıgeldikçe de hatırlatmaya çalışacağım, bildiğinizisyanları, ihtilâlleri, resmî düşman kuvvetlerinintecavüzlerini bastırmak ve yok etmek için çokuğraştık.Ali Rıza Paşa Kabinesi, gözüne batanKuva-yı Millîye’yi batırmaya ve bunun içinbizimle didişmeye çalışmaktan başka, biryardımdabulunmadığıgibi,ondansonra iktidarkonumuna gelen sayın arkadaşları da onunyolunda gitmekten ve sonunda felâkettenfelakete ve rezaletten rezalete sürüklenmektenbaşkabirhizmetgörmediler.

Efendiler, bütün bu gizli hazırlıkkaynaklarının, Rahip Frew’un kafasındatoplandığı ve oradan, din kardeşlerimiz olacakhainlerin kafalarına akıtılarak eylem halinedönüştüğü tahminedildiğinden,RahipFrew’un,birsüreolsun,buişlerdenuzakkalmasınısağlardüşüncesiyle, bizzat kendisine bir mektup

yazdım. Mektubun iyi anlaşabilmesi için, şubilgiyi de ilâve edeyim ki, benMister Frew ileİstanbul’dabirikidefagörüşmüşvetartışmıştım.Frew’aFransızcaolarakgönderdiğimmektubunTürkçesişudur:

MisterFrew’a

Sizinle, Mösyö Marten’in aracılığıylayaptığımızgörüşmelerinhâtırasınımemnuniyetlesaklamaktayım. Yıllarca memleketimizde vemilletimiz arasında yaşamış olan sizin,hakkımızda en doğru düşünce ve kanaatlarıtaşıyacağınızı beklerdim. Oysa, ne yazık ki,İstanbul çevresinde sizinle bağlantı kuran bazıgafil ve çıkar düşkünü kimselerin, sizi yanlışyönlere sürüklediklerini pek büyük bir esefleanlıyorum. Bunlar arasında Sait Molla ilehazırlanıp uygulamasına başladığınız, güvenilirkaynaklardan haber alınan plânın, İngilizmilletinin gerçekten suçlanmasını gerektirecekbir nitelikte olduğunu bildirmeme izninizi ricaederim. Milletimiz, Sait Molla’nın değil, fakatgerçek vatanseverlerimizin gözüyle görüldüğütakdirde, böyle plânların artık memleketimizde

vemilletimizüzerindeuygulamaalanıkalmadığıyargısına kolaylıkla varılabilir. Nitekim, dahabugünün olaylarının arasında yer alanAdapazarı ve Karacabey hâdiselerininbaşarısızlığa uğramış olması, sözümüzüdoğrulamaya yeterlidir. Ancak buna ne gerekvardı? İngiliz subayı Nowill’in, Diyarbakırbölgesinde, Müslüman Kürt halkını kışkırtmakiçin pek çok çalıştıktan sonra, Malatya’da eskiElâzığValisiGalipveMalatyaMutasarrıfıHalilBey’lerle Sivas aleyhine yaratmaya çalıştığıolay, sonuç olarak bütün medeniyet dünyasınakarşıutançvericideğilmiydi?

Size bütün ciddiyet ve samimiyetimle arzederim ki, İngiliz milleti, milletimizin kendisinekarşı gösterdiği dostluk ve güvene değervermiyorsa, bundaki yanılgı pek derindir. Aksitakdirde ise, kullandığınız yöntemler pek sakatolup sonuca ve başarıya ulaştıracak niteliktedeğildir. Sait Molla aracılığıyla Adapazarı‘nagönderilenikibinliranın,yakındaolumlusonuçgetireceği şeklinde verilen sözün asılsızlığını,olaylar size ispat etmiş olacağından fazla söze

gerek görmem.Özellikle, sizinle bağlantı kuransahtekârlartarafındanortakçalışmalarınızdavemeselelerinizde Osmanlı Padişah’ının da rolüvarmış gibi gösterilmesi pek tehlikelidir. Sizpekâla takdir edersiniz ki, Zâtışâhâne sorumsuzve tarafsız olup, millî irade ve hâkimiyetimiziilgilendirengerçeklerideğiştirmezvebozmazlar.Memleketimizde bulunan İngiliz siyasîmemurlarının, şüphesiz İngiliz milletinin eğitimveçıkarlarınaaykırıolarak, vatanvemilletimizaleyhinde, insanlık ve medeniyet dışı ölçülerleyapılagelmekte olan faaliyetlerini, elimizdekibelgelerle İngiliz milletinin gözleri önüneserersek, sonuç, dünyaca takdire değergörülmez sanırım. Ancak, bu konuda garipliğidolayısıyla şunu da bildirmekmecburiyetindeyim ki, siz bir din adamı olarak,siyaset oyunlarında vehele kanlı çarpışmalarlasonuçlanacak işlerde rol oynamak sevdasınakapılmamalıydınız. Sizinle yaptığımgörüşmelerde sizi bu türlü bir politika adamıolarak değil, insanlığa hizmet eden, adaletiseven, faziletlibir insangibigörmüştüm.Bundane kadar aldandığımı, son aldığım güvenilir

bilgilerin doğrulamakta olduğunu bildirmekleşerefduyarım.

MustafaKemal

AliRızaPaşaKabinesiDüşmanİftiraveSafsatalarına

GerçeklerDiyeİnanıyor

Efendiler,İstanbul’daHükûmetingözüönündeve bilgisi altında yapılmış ve yapılmakta olanalçakça faaliyetlerin bütün memlekettekiuğursuz sonuçlarını açıkça ortaya koyanolayların asıl kaynak ve sebeplerini, İstanbulHükûmetinin Hey’et-i Temsiliye’den daha iyibildiğindenhâlâşüpheedilebilirmi?

Efendiler, olaylar hakkında derinlemesinebilgiye sahip olan Hükûmet üyelerinin,düşmanların sırf aldatmak ve bozgunculukmaksadıyla ortaya attıkları iftira ve söylentileregerçek sözü ile bakıp, yine onların tavsiyeleriniçare ve tedbir olarak uygulamayakalkışacaklarınaihtimalverilebilirmi?

Bu sorulara cevap vermek için, yücetopluluğunuzun, zihinlerini yormaktançekinerek, sözü, Ali Rıza Paşa Kabinesi’nindüşüncesine tercüman olan Harbiye NâzırıCemâlPaşa’yabırakmayıtercihederim.

Efendiler,itirafederimki,benCemâlPaşa’nınbu konuda verdiği şifreli telgrafın anlamınıkavramakta güçlük çektim ve hayrete düştüm.Kendilerinden telgraflarının tekrarını istedim.Nâzır Paşa, 9 Aralık 1919 günü arka arkaya,olduğu gibi bilginize sunacağım şu telgraflarıçektiler:

09.12.1919

Sivas’ta3.KolorduKomutanlığı‘na

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne:

Tekrarıistenentelgrafaşağıdasunulmuştur:

Hükûmetin Barış Konferansı‘na davet edilmekonusunda isteklerde bulunduğu bilinmektedir.Barış Anlaşması‘ndan iyi sonuç alınabilmesi,ancak gidecek delegelerimizin hem milletimizingüvenini kazanmış kimseler olması, hem dememleket içinde otoriteye sahip bir hükûmetitemsiledebilmesinebağlıdır.Yabancıtemsilcilertarafındanmemleketiçindegüvenlikvehuzurunkurulması ve yerleşmesi ısrarla tavsiye

olunuyor. Anadolu’da bir katliamauğrayacaklarıendişesiylekorkuvedehşetiçindeolanHristiyanhalkın,bölükbölük işgalaltındabulunan yerlere sığınmakta oldukları etkili vedikkati çeken bir dille söyleniyor. Gerçi, işgalaltındaki yerlere ve özellikle Adana bölgesinegidenler,obölgedekiErmeninüfusunuarttırmakamacıyla, gitmekte iseler de, Anadolu’dagüvenlik ve huzurun bozulmuş olduğu ilerisürülerek, Hükûmet tarafından yapılan red veyalanlamanınetkisiniazaltıyor.Çünkü,Hey’et-iTemsiliye tarafından verilen teminata rağmen,illerde bazı kimselerin kendilerine hoşgörünmeyen görevlileri kendiliklerindengörevden almak, değiştirmek, hükûmet işleriniişlenmezliğe uğratmak, zorla yardım ve vergitoplamak gibi hareket ve müdahalelerinintamamıyla önü alınamadığından, daha yabancıçevrelerde de endişe devam etmektedir.Devletimizin kara ve denizdeki bugünküdurumunda, geleceğimiz hakkında kararlaralacak olan devletlere karşı, tehdit edici birtutuma girmesi her halde zararlıdır. Bundanbaşka, temsilcilere Hey’et-i Temsiliye adına

telgraflarçekilmesininmemlekette ikihükûmetinvarlığınıgösterdiği,Fransatemsilcisitarafındanaçıkça söylenmiştir. Hele bunlardan herhangibirine karşı aşağılayıcı sözler sarfedilmesi,yaratılıştan sahip olduğumuz ahlâk temizliği,sağduyu ve uzak görüşlülükle bağdaştırılamaz.Tehlike ve felâket anlarında ağırbaşlılık vesakinliği korumanın millî niteliklerimizdenolduğuunutulmamalı,umutsuzlukvebezginliğinakla getireceği aşırı ve tehlikeli beklenti vedüşüncelere, vatanın yüksek çıkarları fedaolunmamalıdır. Haklarımızı, bugünküdurumumuzda ancak siyaset, uyanıklık vezamanın gereklerine göre akıllıca hareketlesavunabiliriz. Bu düşünceler, zâtıâlilerine karşıbilineni tekrarlamak oluyorsa da, arkadaşlarave şubelere de vatanseverce tavsiyelerdebulunmak mutlak bir gerekliliktir. Toplanmasıyaklaşmış olan Meclis-i Mebusan’ımızın, azizvatanımızın kurtuluş ve selâmeti için alınacakisabetli tedbirleri bularak bu yüce gayeningerçekleşmesine bütün gücü ile çalışacağıbeklenmektedir.

Kabinenindüşüncesinibildiririm.

HarbiyeNâzırı

Cemâl

Efendiler,dinlediğinizbutelgraftayazılanlarınaçıklamasını yaparak yüce topluluğunuzuyormayıgereksizsayarım.

ÇürüksuluMahmutPaşa’nınDemeci

Efendiler, İstanbul’da, vatanın kurtarılması ileilgili en önemli işlerle uğraşan, saygıdeğer veaklı başında olarak tanınmış kimselerin, odevirde, İstanbul’un zehirli havasını solumasıyüzünden, zihniyet ve düşüncelerinde ne kadarolumsuz sapmalar meydana gelmiş olduğunaörnek olmak üzere, daha Sivas’ta ikenkarşılaştığım küçük bir olayı izninizle bilginizesunmak isterim. Belki de sayın üyeler arasındahatırlayanlar vardır. Ayan üyelerindenÇürüksulu Mahmut Paşa, “Bosphore” Gazetesiyazarlarından birine, siyasî durumumuzla ilgilibir demeç vermişti. Mahmut Paşa’nın otarihlerde, Barış Hazırlıkları Komisyonu üyesiolduğunu da hatırlarsınız. Paşa’nın 31 Ekim1919 tarihli Tasvir-i Efkâr Gazetesindeyayınlanan demecini, 17 gün sonra Sivas’taokudum. “Ermenilerin aşırı isteklerine hakvermemekle birlikte, sınırlarda bazıdüzeltmelerin yapılmasına razı oluruz” ifadesidikkatimi çekti. Doğu Anadolu’da Ermenistanlehine toprak tavizlerinde bulunulacağına söz

verme anlamı taşıyan bu cümlenin, BarışKomisyonu üyesi olan bir devlet adamıtarafındansöylenmişolması,gerçektenüzerindedüşünülmeye ve hayretle karşılanmaya değerdi.Busebeple,17Kasım1919tarihinde,ÇürüksuluMahmut Paşa Hazretleri’ne yazmayı yararlısaydığımbirtelgrafta,demecindekiişaretettiğimcümleden dolayı, “DoğuAnadolu halkının pekhaklı olarak, son derece üzgün ve kırgınolduğunu belirttikten sonra, Erzurum ve SivasKongreleri’nin kararları gereğince, milletinErmenistan’a bir karış toprak terketmeyeceğinive hattâ, eğer hükûmet, böyle acı birmecburiyete boyun eğerse, milletin kendihaklarını bizzat savunmayakararlı olduğunuvebunun bütün dünyaya ilân edilmişbulunduğunu”, yazdım ve bu millî azim vekararın herkesten önce, Barış HazırlıklarıKomisyonu’nun sayın üyelerince bilinmesi veonagörehareketedilmesigereğinibildirdim.

MillîTeşkilâtınYenidenDüzenlenmesi

Efendiler,millî teşkilâtınbirdüzenesokulmasıönemliydi. Bunun için özel tedbirler alındı.Seçimler dolayısıyla ortaya çıkan bazı görüşayrılıklarınıngiderilmesiiçinçarelerarandı.

Maraş‘taki bazı Çerkez vatandaşlar sözdeMaraş’ınbütünÇerkezleriadına,Cebel-iBereketGuvernörünün Maraş‘a gönderilmesini,Antep’tekiFransızaskerîkomutanındantelgraflaistemişlerdi. Buna izin veren MaraşMutasarrıfına üzüntülerimiz duyuruldu. Adıgeçenguvernörgeldiği takdirde,Maraşeşrafveileri gelenlerinin karşılamamaları bildirildi.İstanbulHükûmeti’nindedikkatiçekildi.

BoluBölgesindegüvensizlikgittikçeartıyordu.İzmit’te Asım Bey’den sonra, 1. Tümenkomutanı olan Rüştü Bey’e bu konuda direktifverildi.

Efendiler, 20 Kasım 1919 tarihinde,İstanbul’daki teşkilâtımızdan, Kara Vasıf veAlbay ŞevketBey imzalarıyla gelen bir şifrede:

“GebzeKaymakamınınMillîMücadele’ye karşıolduğu, bu Kaymakamın, birçok korkunçolaylara cesaret eden Yahya Kaptan’ınkötülüklerini örtbas etmeye ve daha başkaşeylere başlayarak Kuva-yı Millîye’ye lekesürmeye çalıştığı” bildiriliyor ve Kaymakamınyerinindeğiştirilmesisözkonusuediliyordu.

Biz de bu görüşe samimiyetle katılarakcevabımızda, konunun Cemâl Bey aracılığıylaçözümegötürülmesinibildirdik.

Efendiler, bu Yahya Kaptan konusu, inkılâptarihimizin önemli safhalarından birinde yeraldığı ve pek anlamlı olduğu için biraz genişçebilgivermeyiuygungörüyorum.

Şimdiye kadar verilen bilgilerden anlaşılmışolacağınahiçşüpheyokturki,birarayagelerekanlaşmış bulunan ortak iç ve dış düşmanlarınuygulamayaçalıştıklarıplânınönemlibirnoktasıda, memleket içinde güvensizlik olduğunu veHristiyanazınlıklarasaldırılardabulunulduğunu,elle tutulur, gözle görülür delil ve olaylarladünya kamuoyuna ispat etmek, bu olayların

Kuva-yı Millîye tarafından yapıldığınainandırmaktı. Bu gizli ve iğrenç maksadıngerçekleşmesi için de, bilindiği gibi, birtakımçeteler kurarak, bunları özellikleHristiyanhalkıüzerine saldırtmak ve bu çetelerin işleyeceklericinayetleri, millî teşkilâta yüklemek yolunututuyorlardı. Bu teşebbüsler az çokmemleketinher tarafında filiz vermeye başlamakla birlikte,en önemli gelişme ve faaliyet, İstanbul’ayakınlığıdolayısıylaBiga,Balıkesirveözellikleİzmit, Adapazarı ve Bolu bölgelerinde görülürvedikkatçekicibirdurumgösteriyordu.

Biz,buhaincefakat-itirafolunmalıdırki-çokustacafaaliyetekarşıolağanüstütedbiralmakvefaaliyete geçmek zorunda kaldık. Çünkü,İstanbul Hükûmeti, düşmanın bütün buoyunlarını gerçekten Kuva-yı Millîye’ninüzerine yüklüyor ve yok edilmeleri için serttedbirler alacak yerde, durmadan Hey’et-iTemsiliye’yi suçlayarak ve baskı yaparak, bufaciaları yaratan düşman çetelerinin faaliyetineson vermeyi bizden istiyordu. Ne yazık ki,Hükûmet,budüşüncevekanısını, İstanbul’daki

teşkilâtımızın başında bulunanlara da iyideniyiyeaşılamayıvetelkinibaşarabilmişti.

Efendiler,bizimözellikleİstanbul’ayakınolanİzmit Bölgesinde uygulamayı düşündüğümüztedbir,oradasilâhlımillîmüfrezelerkurmakveobölgede, kendilerine güvenilir komutan vesubaylarımızın,bumillîmüfrezelereyapacaklarıyardım ve desteklerle, hain çetelerin peşinedüşerek kötülüklerine ve varlıklarına sonvermekti.

YahyaKaptanKonusu

İşte bu maksatla oluşturabildiğimiz millîmüfrezelerin en önemlisi ve kuvvetlisi, YahyaKaptan diye tanınmış olan Fedâkâr birvatanseverinmüfrezesiidi.

MerhumYahyaileilkilişkimizşöyleoldu:

BirgünTelgrafçılar,SivasTelgrafMerkezi’neşubilgiyiveriyorlardı:

“Çok acele bir telgrafı durdurdular, yaniİstanbul’dadurdurulmuştur.Telgrafmetniaşağıyukarışöyledir:

Sivas’taMustafaKemalPaşaHazretleri’ne

Dün İzmit’ten tavsiye edilen Yahya benim.Yarın akşam Kuşçalı telgrafhanesinde emrinizibekliyorum.”

Kuşçalı, Üsküdar ile Gebze arasında birköydür. Gerçekten de Yahya Kaptan, banaİzmit’teteşkilâtımıztarafındantavsiyeedilmişti.

4Ekim1919tarihindeKuşçalımerkezindenşutelgrafıaldım:

Sivas’taMustafaKemalPaşaHazretleri’ne

Önemliveçokacele

Bendeniz, size iki gün önce İzmit’ten tavsiyeedilenYahya’yım,Emrinizüzere,telgrafbaşındaemirlerinizialmayageldim.EngeçyarınakşamakadarKuşçalıtelgrafhanesindeyim.

Yahya

Anlaşıldığına göre, Yahya Kaptan,İstanbul’dantelgrafınınçekilmediğinianlayınca,kendisi daha Kuşçalı‘ya gelmeden, bu telgrafıKuşçalımerkezinegöndererekçektirmiş.

Bendeşuemriverdim.

4.10.1919

İzmit Merkezi Aracılığıyla KuşçalıTelgrafhanesi’nde

YahyaEfendi’ye

Bulunduğunuz bölgede güçlü bir teşkilâtkurunuz. Adapazarı Kaymakamı Tahir Beyaracılığıyla,bizimlebağlantısağlayınız.Şimdilikhazırbulununuz.

AnadoluveRumeliMüdafaa-iHukukCemiyetiReisi

MustafaKemal

Efendiler, Yahya Kaptan, aldığı bu emirüzerine, teşkilât kurdu ve aylarca İstanbul ileilişkisi bulunan çevrelerde hain çetelerinfaaliyetlerineengeloldu.

Sonunda, İstanbul Hükûmeti tarafındanöldürtüldü. Gerçi,Yahya Kaptan’ın faaliyeti vefeci bir şekilde şehit edilmesi, bundan sonrakiaylarıilgilendirirbirolayisede,burada,olaydansözedilmişken,konuyabirdahadönmemekiçinşimdiaçıklanmasıyerindeolursanırım.

24Kasım1919 tarihindeKartalMerkezi’ndenşutelgrafıaldım:

Köy içinde suçsuz adam öldürme, NahiyeMüdürünüherkesinönündedövmeveköylerdekiyağma olaylarından dolayı Yahya Kaptan’ıhükûmete teslim mecburiyeti doğmuştur.Dahiliye Nezareti bu konuyu titizlikle takipediyor. Hükûmetin güç durumda kalmaması,Yahya Kaptan’ın teslimini gerektiriyor.

Zâtıdevletlerinin emirlerini makine başındabekliyorum,efendim.

KartalAnadoluveRumeliMüdafaa-iHukukHey’et-i

TemsiliyeBaşkanıBinbaşı

AhmetNecati

Askerlerin ve devlet memurlarının, açıktanaçığa bizim millî teşkilât şubelerimizinbaşkanlıklarını almaları usulden değildi. Bir debizimteşkilâttüzüğümüzübilmesigerekenşubebaşkanlarının, Hey’et-iTemsiliye’nin yalnız birtek hey’et olduğunu her yerde birer Hey’et-iTemsiliye bulunamayacağını bilmesi gerekirdi.Bu telgraf üzerine, İzmit’teki TümenKomutanı‘naşutelgrafıyazdım.

Şifre

Sivas,25.11.1919

Acele

İzmit’te1.TümenKomutanı

RüştüBeyefendi’ye

Kartal Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanıünvanı ile Ahmet Necati Bey tarafından

gönderilen bir telgrafta: Öldürme, BucakMüdürünü dövme ve köylerdeki yağmaolayından dolayı Yahya Kaptan’ın hükûmeteteslimi mecburiyetinin doğduğu ve DahiliyeNâzırı‘nın da bu konuyu titizlikle takip ettiğibildirilmektedir.

Başından beri Millî Mücadele’de büyükyararlıklar göstermiş olan bu kişinin,memleketimizin zor günlerinde hükûmete teslimiasla uygun görülmemekte olduğundan, işinhükûmetin otoritesini de dikkate almak şekliyle,Yahya Kaptan’ın şu aralık kanunîkovuşturmadan kurtarılması şeklinde çözümebağlanması, Kartal’da Necati Bey’e gerekendirektifin verilmesi ve sonucun bildirilmesiönemlericaolunur.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

26 Kasım 1919 tarihinde Hereke Merkezindeşutelgrafıaldım:

Millet adına istirham ediyorum; bugünlerdeBinbaşı Necati Bey’in yolsuzlukları, Kuva-yıMillîye’yi lekelemektedir. Hemen soruşturmaaçılmasınaemirbuyurulmasınıricaederim.

GebzeİlçesiMilisKomutanı

Yahya

İzmit’teki Tümen Komutanı‘ndan aldığımcevapaynenşudur:

İzmit,29.11.1919

Sivas’ta3.KolorduKomutanlığı‘na

İlgi:25.11.1919

Heyet’i Temsiliye Başkanlığı‘na: Şimdiyekadar yaptığım soruşturmaya göre YahyaKaptan’ın adam öldürme, Bucak Müdürünüdövme gibi suçlar işlemediği, yalnız BinbaşıNecati denilen kişinin kendi kişisel çıkarlarınıyürütebilmek için Yahya Kaptan’ın vücudunuortadan kaldırma gayesini güttüğü ve bukonuda zâtıâlinize telgrafla başvuru dabulundukları zaman Yahya’yı da aldatarakyanlarına getirip öldürme plânı kurdukları veYahya’nın durumu sezerek kendisini kurtarmışolduğu anlaşılmıştır. Soruşturmayı gerektiğişekildederinleştiriyorum.Sonucubildiririm.

1.TümenKomutanı

Rüştü

Tümen Komutanı Rüştü Bey’in birkaç günsonraverdiğitamamlayıcıbilgişuydu:

İzmit,05.12.1919

Sivas’ta3.KolorduKomutanlığı‘na

Hey’et-iTemsiliye’ye:

BinbaşıNecatiBey’in,MaltepeAtışOkulu’ndagörevli memur olmasına rağmen, Müdafaa-iHukuk Cemiyeti Başkanı sıfatını takınarak,Kuva-yıMillîye adına başına topladığıArnavutKüçük Aslan çetesiyle ortalığı soydurmaktaolduğu ve Gebze Jandarma Yüzbaşısı NailEfendi’nin de bununla işbirliği yaptığıhususunda, bende şüphe kalmamıştır. Sonzamanlarda,hükûmetinbaşınadertaçanDarıcaRum bekçilerinin öldürülmesi ve Stelianosadında bir zenginin dağa kaldırılarak paraistenmesi gibi eylemlerin adı geçen çetevasıtasıyla yaptırılması ve bütün bu

yapılanların, böyle bayağılıklara yanaşmayanYahya Kaptan’a yükletilerek, kendisi hakkındagerek oraya gerek hükûmete asılsız ihbarlardabulunması, herhalde bunların, millî teşkilâtperdesialtındahalkınveHükûmetinbaşınadertaçarakkendikeselerinidoldurmaktanbaşkabirhedef beslemedikleri ve belki de daha başkasiyasi bir hedeflerinin bulunduğu yargısınıdoğuruyor.Şimdiyekadarpeknamusluhareketetmiş ve etmekte olan Yahya Kaptan’ın bu gibieylemlere katılmaması ve yukarıda adı geçençetenin kendi koruma bölgesinde hiçbirrezaletine meydan vermemesi dolayısıyla, onunvücudunu resmî veya resmi olmayan yoldanortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Dün YahyaKaptan yanıma gelerek hayatının tehlikedeolduğunu, bu yüzden adamlarının silâh vecephanelerinigetiripteslimederekkendisinindeburadan uzaklaşacağını bana resmen söyledi.Kendisine gereken öğütleri vererek ve dahahizmet edecek önemli zamanlar bulunduğunuanlatarak,tekraryerinegönderdim.Herşeyiiyibilmesi gereken Gebze İlçesi Kaymakamındandurumu resmen sorunca, aldığım cevap da

tamamen yukarıda arz ettiğim şekilde, yaniNecati ve Nail Efendi’lerin aleyhinde, YahyaKaptan’ın lehindedir. Necati Efendi’ninİstanbul’da nere ile haberleştiğini bilemiyorisem de, bir yerden arasıra para aldığısöyleniyor. Bunların varlığı ve cana kastetmişolmaları dolayısıyla, YahyaKaptan bu bölgededurmak istemiyor. Bu bakımdan zaten vazifelibirsubayolanNecatiEfendi’ninbaşkabiryere,Nail Efendi’nin de daha başka bir yeregönderilmesinin zorunlu olduğunahükmediyorum. Oraları İstanbul ilehaberleşmekte olduklarından, tabiî bendenizcebir şey yapılamamaktadır. Gereğinin oracayerinegetirilmesibildirilir.

1.TümenKomutanı

Rüştü

RüştüBey’inverdiğibilgilerdenuzunuzadıyabahsederek, durumu 8 Aralk 1919 tarihinde,HarbiyeNâzırıCemâlPaşa’yayazdım.

Aynı tarihte,durumveCemâlPaşa’yayapılanbaşvuru açıklanarak, işin takibi, İstanbul’dakibaşkanlarınadabildirildi.

Ondokuz gün sonra, yani 27 Aralık 1919tarihli ve şifreli, şifrenin altında Vasıf dışındaAlbayŞevketBey’inimzalarınıtaşıyanuzunbirtelgrafla,şubilgiveriliyordu:

“….Güvensizlik ve huzur yokluğunun başlıcasorumluları Yahya Kaptan ile arkadaşı KaraArslan ve Alemdağ’ında dolaşan SadıkÇeteleri”dir.”

Yahya Kaptan’ın birtakım şımarıklarındanbahsettikten sonra, “…. Bizi, artık bu haydutuzarar veremeyecek bir duruma getirmeyeteşebbüsettirmişti.”

“ÖtedenberiaralarıiyiolmayanKüçükAslanÇetesinin itibarda olması (?) kendisini çeşitliyollardasuçlarınıörtbasetmeyeyöneltmiştir.”

“YüzbaşıNail,Yahya’nınaleyhindedir.NecatiBey’e gelince, düşmüş olan eski hükûmetzamanında(!)Kartalilçesincebaşkanseçilerek,Kuva-yı Millîye adına merkezle ilgisini kesmiş(?..) Millî teşkilâtı kuvvetlendirmiş… YeniköyRumlarının etraftaki sarkıntılıkları üzerine,Küçük Aslan Çetesini dolaştırmaya başlamış…Tarafınızdanparadaverilmiştir.

“Yahya Kaptan her şeyi sonuçsuz bırakmakmanevrasınabaşvurmaktadır(?!)”.

“Binbaşı Necati, biraz idaresiz ise de cezayıhaketmişdeğildir.”

“Gebze Kaymakamının… bir an önce başkabir yere alınarak Rum ve Ermeni entrikalarınasonverdirilmesi…”

Efendiler, bu bilgiler arasında, benimbilmediğim noktalar da vardı. Sözgelişi, Küçük

Aslan Çetesinden ve onun itibarlı olduğundanhabersizdim. Bu Çeteye Necati Bey aracılığıylaparaverdiğimikesinliklehatırlayamıyordum.

Yahya Kaptan’ın, verdiğimiz direktifgereğince,düşmançeteleriniyoketmeyevehiçolmazsa, onların, Hristiyan halka saldırarakdüşmanınmaksadını gerçekleştirmeye yönelmişolan bütün teşebbüslerini başarısız kılmayaçalıştığınıpekâlâbiliyorduk.

Gebze Kaymakamının iç yüzü, şimdiekleyeceğim belgelerle anlaşılabilecektir,sanırım.

4 Ocak 1920 tarihinde, Tümen KomutanıRüştüBey’e,VasıfBey’inverdiğibilgiyiolduğugibi,özetleyerek,bubilgilerinkendisinceverilenbilgilerle çeliştiğini bildirdim. Bu bakımdandurumun güvenilir ve inanılır kimselervasıtasıyla bir kere daha soruşturulupincelettirilmesini ve kendi düşüncesiyle birlikteaçıkolarakbildirilmesiniricaettim.

Efendiler, bu konuda, gerçeğin ortaya

çıkmasınayarayanbelgelerüzerindebilgisahibiolmanızı istediğim için, Rüştü Bey’in cevabınıolduğugibibilginizesunmamaizinveriniz:

Düzce,7/8.1.1920

20.KolorduKomutanlığı‘na

İlgi:4.1.1920tarihlişifre:

Hey’et-iTemsiliyeBaşkanlığı‘na,

Yahya Kaptan’la ilgili türlü suçlamalarüzerine, birkaç defa, Yüzbaşı Ali Aguş Efendiaracılığıyla yaptırdığım soruşturma, onunlehinde çıktı. Bununla birlikte kendisi cahilolduğundan, hizmet ediyorum zannı ile bazışeyleryapmışolabilir.BüyükveKüçükAslan’larzateneşkiyadır.Ancak,millî teşkilâtınaleyhindebirgörüşesahipolduğuşüphesizolanveYahyahakkındaherkestençokşikâyetçiolmasıgerekenGebze Kaymakamına bu konuda yazdığımyazılara almış olduğum 1.12.1919 tarih ve 17sayılı cevabın örneği aşağıda olduğu gibiverilmiştir.

Bendeniz,butelgraftakibilgilerekısmenolsuninanmak zorunda kaldım ve aynı inançla buyazıları İstanbul’a, bizzat Şevket Bey’e degösterdim. Bendenizin bilemediği bazısebeplerle, İstanbul’ca hakkında bir uygulamayapılmasına gerek duyulduğu takdirde, elbettebirşeydenemeyeceğibildirilir.

Örnek

İlgi:30.11.919tarihve

53sayılıyüksekemirleri

Kartal Müdafaa-i Hukuk Cemiyet BaşkanıBinbaşıNecati Bey’in, adamöldürme veBucakMüdürünü dövme ile ilgili ihbarları, şahıs vezaman belirtilmediği için gerçek olarak kabuledilemez. Çünkü, dövüldüğü bildirilen BucakMüdürü Burhaneddin Bey, Yahya Kaptantarafından dövülmediğini ve tecavüzeuğramadığını yazılı olarak bildirdiği gibi, bukonuda bendenizin makamına herhangi birşikâyettedebulunmamıştır.

Adam öldürme konusuna gelince, YahyaKaptan hakkında Hükûmete ve Adliyeye hiçbiryerden böyle bir cinayetle ilgili başvuru veşikâyet olmadığı gibi, aleyhinde, yakalanmasıiçinbirbildiribileyoktur.Eğerbununla,DarıcaRumlarından iki Rum’un öldürülmesi veKartal’ın Paşa köyünden StelianosÇorbacı‘nındağakaldırılarak fidye istenmesi kastediliyorsa,bu cinayetlerin Küçük Aslan Çetesi tarafındanişlendiği kanaati yaygın ve doğrudur. Bu Çete,Yahya Kaptan’a öteden beri düşmanolduğundan ve esasen Yüzbaşı Nail Efenditarafından kanat gerilip korunurken, sayısı onsekiz kişiye ulaşan bu çetenin, şimdi BinbaşıNecati Bey’in emrine verildiği ve hattâkendilerine ellişer lira maaş bağlanmaktaolduğu haber alınmıştır. Bu çetenin köylerisoymaktangeridurmadığıbilinmektedir.BinbaşıNecati Bey’in, Yüzbaşı Nail Bey’in eski okularkadaşı olduğu, kendisiyle bir buçuk ay önceAydınlı Köyünde, Küçük Aslan Çetesiüyelerinden Ali Kaptan’ın dağa kaldırdığıÇorbacı‘dan alınan parayla yaptığı meşhurdüğününde görüştüğü bilinmektedir. Daha

sonra Binbaşı Necati Bey, birçok defa YüzbaşıNail Bey’in evine gelerekmisafir olmuştur.Herikisi de aynı düşüncede oldukları için, YüzbaşıNail Bey öteden beri Yahya Kaptan’ınaleyhindedir. Yahya Kaptan teşkilâtı kurduğusırada, Yüzbaşı Nail Bey, onu bulunduğumkazanın sınırları dışına çıkarmaya veuzaklaştırmayaçalıştığıgibi,KüçükAslanÇetesitarafından işlendiği söylenen ve doğruluğunaşüphe olmayan yukarıdaki iki cinayet olayının,Kuva-yı Millîye’yi kirletmek ve Yahya Bey’ilekelemek düşünce ve maksadını taşıdığıhissedilmiştir. Oysa, bu cinayetler, Aslançetesinin faaliyet ve hareket alanı içindeişlenmiştir. Hattâ, Yüzbaşı Nail Bey’in,kovuşturma yapmak üzere gönderilecek olanİstanbul Muhafız Alayı‘na mensup SüvariMüfrezesiKomutanıHakkıBey’i,artıkgelmesinelüzum kalmadığı gerekçesi ile haberleşmesırasında İstanbul’a naklettirip işi takipsizbıraktırmış olduğu da bir gerçektir. Eğer sözüedilen adam öldürme olayı bundan başka birolayise,durumunaçıklığakavuşmasıiçin,şahısvezamanbelirtilerekbildirilmesigerekir.Darıca

Rum bekçilerinin öldürüldüğü gün cinayetinçarşıda serbest gezen Küçük Aslan çetesitarafındanişlendiğihaberininyayılmasıüzerine,Yüzbaşı Nail Bey, korkusundan başka bir yeregönderilmesini istemiş ve kesinlikle buradaoturmayacağını söylemiştir. Ancak, alay vetaburkomutanlarıileBinbaşıNecatiBeyburayagelerek ve Yahya Kaptan hakkında bir işlemyapılması için temsilci Sırrı Bey’e yazıyazdıracaklarına söz ve güvence vererek, NailBey’in burada kalmasını istemişlerdir. BununüzerineYüzbaşı,25Kasım1919salıgünü,gidipgelenNecatiBey’ialdatarakonagerçeğeaykırısuçlamalar yaptırdığı gibi, bir yandan telefonlaYahya Kaptan’ı merkeze davet ettirirken biryandan da Küçük Aslan Çetesini kendi evindehazır bulundurarak yakalamayı tasarlamıştır.Ancak, her nedense, bu işi gerçekleştirmeyecesaret edemeyerek faaliyetlerinden vazgeçtiğiiçin, Necati Bey de, Kartal’a dönmek zorundakalmıştır. İştebundandolayıdırki,YüzbaşıNailBey, gerek Necati Bey ve gerek kendine âletettiği Küçük Aslan Çetesi aracılığıyla, YahyaKaptan aleyhinde suçlama ve tertiplere

başvurmaktanbirangerikalmamaktadır.YahyaKaptan, kendisine karşı çıkan ve düşman olanKüçükAslanÇetesigibiköyleriyağmalamayaveHristiyanları öldürüp yok etmeye izinvermemiştir. Kendi emrinde bulunan BüyükAslanBeyÇetesitarafındanbazıuygunsuzluklaryapıldığında, derhal bunları önleme vecezalandırma yoluna giderek, millî bir amaçolan vatanın geleceği ve kurtuluşu için disiplinve güvenliğin korunmasına hizmet etmektedir.DahaöncedeBüyükAslanBeyÇetesininamandilemesineve sığınmasınayardımdabulunarak,Hükûmetçe affedilmesini sağlamak şeklindeyaptığı hizmetler takdire değer, aleyhindekisuçlamalarınYüzbaşınınşahsîemellerineboyuneğmemiş olmasından, Küçük Aslan Çetesitarafından işlenip Yahya Kaptan’ın üstüneyıkılmak istenen cinayet olaylarının eksikolmamasından ve bunlara cesaret edenlerinkorunması dolayısıyla, üzelerek Yüzbaşıyaşiddetli uyarılarda bulunmasından ileri geldiğiarzolunur.

(GebzeKaymakamıNurettin)

1.TümenveBoluBölgesiKomutanı

Rüştü

Efendiler, bu bilgilerin alınmasından önceşöyle bir haber verdiler: “Tavşancıl’da YahyaKaptan’ınetrafısarıldı.Bunuyapanİstanbul’dangelenbiraskerîbirliktir.”

Bu haber üzerine, İzmit’teki TümenKomutanlığı‘ndan,7Aralık1920tarihlişifreile,makine başında durumu sorduk. Eğer bu haberdoğru ise, “İstanbul’dan geldiği bildirilen birlikkomutanına, Yahya Kaptan’ın bizim adamımızolduğunu, eğer bir kusur ve kabahati varsa,tarafımızdan gereğinin yapılmasının tabiibulunduğunu, Yahya Kaptan’ın sarılmasına vetutuklanmasına hiçbir şekilde razı olmadığımızıbildiriniz”dedik.

Efendiler, 7 Ocak 1920’de yazılıp, 8 Ocak’tacevapaldığımızikitelgrafvardır.Bunlardanbiriİzmit’ten, “1. Tümen Komutanı Vekili”imzasıylaFevziBey’dendir.Şunlaryazılıdır:“bugeceikibinkişilikbirkuvvetTavşancıl’açıkarakKuva-yı Millîye Komutanı Yahya Bey’i

çevirmişlerdir. Yapılacak işlemin bildirilmesibildirilir.”

Diğer telgraf, Düzce’de bulunan asıl TümenKomutanı‘ndangeliyordu.RüştüBey,merkezdebulunan vekilinden aldığı aynı bilgileriveriyordu.

TümenKomutanVekili FevziBey’in, 7Ocak1920 tarihli açıklama bekleyen telgrafımızaverdiği7/8Ocak1920 tarihlicevabında,YahyaKaptan’ın daha ele geçmediği, Kuva-yıMillîyeile gelen müfreze arasında bir çatışmaihtimalinin bulunduğu ve gelen müfrezekomutanına emrimizi bildireceği haberveriliyordu.

Efendiler, o tarihte milletvekili olarakİstanbul’dabulunanyaverimCevatBey’den,10Ocak1920tarihindeşöylebirtelgrafgeldi:

Harbiye,10.1.1920

20.KolorduKomutanlığı‘na

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne:

6.1.1920gecesisabahakarşıGenelJandarmaKomutan Yardımcısı Hilmi Bey ve ÜsküdarJandarma Komutanı Nazmi Bey komutasındadört subay, elli jandarma ve Yüzbaşı NahitEfendi komutasında, İstanbul MuhafızAlay’ından doksan er, Bandırma Vapurununışıkları söndürülerek Hereke’ye götürülmüş vesabahleyin erkenden Hereke’ye çıkan müfrezederhal Tavşancıl’ı kuşatmış ve birçok evbasılmıştır. Gelen Hey’et, köy ihtiyar heyetinitoplayarak, vatan haini olan Yahya’yı teslimetmez veya nerede olduğunu söylemezlerse,Tavşancıl’ı insanlarıyla birlikte yakacaklarınıbildirirler. İhtiyar hey’eti, Yahya Kaptan’ın ikigünden beri köylerinde olmadığını ve neredebulunduğunu bilmediklerini ısrarla söyledi.Yahya, sağ olarak ele geçemeyecektir. FakatYahya’nın yok edilmesinden sonra MarmaraBölgesine sahip ve hâkim olan ve her günİngilizler ve Fransızlar tarafındansilâhlandırılan Rumların ve İstanbul’dakirezillerin pek büyük bir başarıya ulaşacakları

bellidir. Kuva-yı Millîye adını taşımakta olanYahya’nın ortadan kaldırılması, İzmit,Adapazarı ve İstanbul dolaylarında,düşmanlarımızhesabınabirçok fesat çetelerininde doğmasına yol açacaktır. Bundan dolayı,Cemâl Paşa Hazretleri’nin, işe el koymasıyla,Yahya’nın da ad değiştirerek daha önce arzettiğimşekildeserbestbırakılmasınınsağlanmasıiçin gerekenlere emir buyurulması istirhamolunur.(Cevat).

HarbiyeNâzırı

Cemâl

Bu telgrafın,HarbiyeşifresiyleveCemâlPaşaimzasıyla kapatılmış olmasına rağmen, içinde“Cemâl Paşa’nın işe el koymasıyla Yahya’nınkurtarılması”çaresininbulunmasıcümlesidikkatçekicidir. Demek ki, Cemâl Paşa, Cevat Bey’intelgrafını, okumaya gerek duymadan, kendişifresi ve imzası ile çekilmesine müsaadeetmiştir. Çünkü, bir defaYahya’yı takip ettirenCemâl Paşa’dır. Bundan başka serbestbırakılması için kendi yardımlarının kendisitarafından emrolunmasını, kendi bilgisidahilindeelbetteyazdırmazlardı.

İzmit’tenTümen KomutanıVekili’nden gelen9 ve 10 Aralık 1920 tarihli iki telgrafla“duyulduğuna göre iki çarpışmadan sonraYahya Kaptan’ın ölü olarak ele geçirildiği”bildirildi.

11 Ocak 1920’de, Tümen KomutanVekili’nden, İstanbul’dan gelen müfrezekomutanına, benim adıma tebligatta bulunup

bulunmadığını sordum. Üç gün sonra 14 Ocak1920 tarihli raporundaTümenKomutanıVekilişu bilgiyi verdi.: “Bizzat yaptığımsoruşturmadan… çarpışma olmadığı ve yalnız,Yahya Kaptan’ın teslim olduktan sonra, köydışında kesici bir âletle öldürüldüğüanlaşılmıştır. Kafatasının olmaması bunudoğrulamaktadır.”

Efendiler, bu uğursuz haber üzerine,İstanbul’daki teşkilâtımıza, 20 Ocak 1920tarihinde, Albay Şevket Bey vasıtasıyla şutelgrafıyazdık:

Yahya Kaptan’ın öldürülmesinin sebepleri ileteslim olduktan sonra kasten şehit edildiğianlaşıldığından, öldürülmesine kimlerin elininve etkisinin bulunduğunun, İstanbul’danbaşvuran pek çok fedakâr arkadaşa açıklamayapılmak üzere acele bildirilmesi rica olunur,efendim.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

Eski bir yazımıza karşılık olmak üzere,İstanbul’dan 20 Ocak 1920’de yazılıp bir günsonraelimizegeçentelgrafşuydu:

Beşiktaş,20.1.1920

Ankara’da20.KolorduKomutanlığı‘na

MustafaKemalPaşaHazretleri’neÖzel:

İlgi:17.1.1920.

1- Olay yerinde bulunan güvenilir bir kişininifadesine göre, Yahya Kaptan yakalanıp köydışında bulunan karakola götürülürken,çevreden on kadar eşkiyanın karakol üzerineateş etmesi üzerine kaçmaya çalışmış ve busırada öldürülmüştür. Bununla birlikte, iyi birsoruşturma yapılması için Hükûmetebaşvuruldu.

2-YahyaKaptan’ınKuva-yıMillîyeadınapek

çok kötülükler yaptığı söylentisi ağızdan ağızayayıldığı gibi, özel bir resmî yoldan yapılansoruşturma da bunu doğruladığı için,Hükûmetkovuşturmaya karar vermişti. Ancak,Hey’etimizce kendisinin geçici bir süre içingizlenerek Kuva-yı Millîye işlerine karışmamasıve kötülüğe cesaret etmemesi, yanında bulunankaçak er ve jandarmaları geri göndermesişartıyla kovuşturma yapılmaması istenmiş veilgililerkatındateşebbüslerdebulunulduğugibi,Gebze’ye özel olarak bir memur dagönderilmişti. Bu sırada Hükûmet , birdenbiregizlice asker göndermiş; yalnız YahyaKaptan’ıele geçirmek istediğini ilân etmiş ve arz edilendurummeydanagelmiştir,efendim(Vasıf).

ÇanakkaleMüstahkem

MevkîKomutanıŞevket

Efendiler, “Köy dışındaki karakolagötürülürken çevreden ateş edilmiş (?).Kaçmaya çalışmış, bu sırada öldürülmüş (?!).”Busözlerin,bugibisuiskastlerdebirformülgibikullanıldığını anlamamak için, çok safdil olmaklâzımdır.

Yahya Kaptan’ı ortadan kaldırmak için,birlikteçalıştıklarıvekararverdiklerihükûmetin,gizlice, birdenbire bir oldu bittiye getirivermişolduğu yolundaki sözler de dikkate değer.İstanbul’da, Jandarmadan, İstanbul MuhafızAlay’ından subay ve asker görevlendiriliyor…İstanbul’dadurumahâkimolduklarınıiddiaedenteşkilâtbaşkanlarımızbunuöğrenemiyorlar.

Kara Vasıf Bey’in bu telgrafına verdiğimizcevaptaşuhusususorduk:

Ankara,22.1.1920

Şifre

İstanbul’da Çanakkale Müstahkem MevkîKomutanı

ŞevketBey’e,

Yahya Kaptan’ın öldürülmesi olayını ciddîolarak takip eden ve özellikle İstanbul’dahesabınıisteyenpekçokkimsevardır.Gerçeğinanlaşılabilmesi için, yaygın söylenti derecesinevardığı bildirilen kötülüklerin nelerden ibaretolduğununbildirilmesiricaolunur.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

Efendiler,buaçıklamaisteğimizegelencevabıda, sabrınıza sığınarak olduğu gibi, bilginizesunacağım:

Beşiktaş,24.1.1920

Ankara’da20.KolorduKomutanlığı‘na,

MustafaKemalPaşaHazretleri’neÖzel:

İlgi:20.1.1920

1- Yahya Kaptan’ın teslim olduktan sonraöldürüldüğünü işittik. Soruşturma yapıyoruz.Sonucubildireceğiz.

2- Öldürülmesinin sebebi, hiç kimseyidinlememesi, Kuva-yı Millîye adına açıktanaçığa zulüm ve eşkiyalık yapması, eşkiyayıöteden beri gizlemesi veya gösterilen yeregitmesiiçinverilenemirleridinlememesiüzerineHükûmetin, kendisine köylerden ve çevreden

başvuranların ısrarına dayanamayarak,kendiliğinden ve hattâ hey’etimizin haberiolmadanteşebbüsegeçmesidir,efendim(Vası).

ÇanakkaleMüstahkem

MevkîKomutanı

AlbayŞevket

Saygıdeğer Efendiler, telgrafın ikincimaddesindeki, Yahya Kaptan’ın hiç kimseyidinlememesinin, öldürülmesine sebep olarakgösterilmesi asla doğru olamaz. Merhum şehit,benidinliyordu,bendenemiralıyordu.Verdiğimemregörehareket ediyordu.Başkabirmakamaveya şahıslara bağlı olduğunu, onlardan emiralmasıgerektiğinikendisineemretmemiştim.Busebeple, İstanbul’dan her önüne gelenden,Dahiliye Nâzırından, Jandarma Komutanı hâinKemal Paşa’dan verilen emirleri dinlememesizaten bizim istediğimiz şeydi. Kuva-yı Millîyeadına eşkiyalık ve zulüm yapanın da kendisiolmayıp, Küçük Aslan Çetesi gibi, haince birmaksatla kuruldukları belgelere dayanılarakanlaşılmış bulunan çeteler idi. Yahya’nınbunların eşkiyalıklarını önlemeye çalıştığı da,sözlerine güvenilmesi gereken kimselerinsoruşturmalarıylakesinleşmişbirdurumdur.

Gebze Müdafaa-i Hukuk Hey’eti Başkanı ileGebze Kaymakamı Fevzi Bey’in ortak

imzalarıyla, bu üzücü olayın meydanagelişinden önce makine başında yapılmış birbaşvuruyudabelirtmedengeçemeyeceğim:

Gebze Kuva-yı Millîye Komutanı Yahya Beyhakkında bazı kimselerin yaptıkları iftiralarüzerine, en sonunda salı gecesi İstanbul’dankomutanlar ve yüksek rütbeli subaylarkomutasında gelen iki bin kişilik kadar birkuvvetle, kendisinin Tavşancıl’da kuşatıldığı vekuşatmanın hâlâ devam etmekte olduğu şimdihalktan aldığım bilgilerden anlaşılmıştır. Böylevatanı içinçalışanbirkimseyekarşı yapılanbuişlemin pek haksız olduğu yüksekkomutanlığınızca bilinmektedir. Yahya Bey’inkurtarılması için ne gibi bir uygulamayapılacağının emir buyurulmasını makinebaşındabekliyoruz.

Kaymakam-Müdafaa-iHukukHey’etiBşk.

FevziHacıAli

Efendiler,otarihlerde,İzmitBölgesindeKuva-yı Millîye teşkilâtı ile uğraşan Milletvekili SırrıBey’in de bu konuda verdiği bilgileri olduğugibisunmamaizniniziricaederim:

İzmit,11.1.1920

20.KolorduKomutanlığı‘na

1- Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne özel:Haberleşmesi dört gün önce yapılmış olanYahya Kaptan konusu, nihayet, haber almışolacağınız üzere, kendisinin şehit edilmesiylesonuçlandı.

2- Yahya Kaptan’ın, İstanbul girişindeteşkilâtlanmışbirdurumdabulunması,herhaldeKuva-yı Millîye’ye karşı cephe almış bulunankimseleri yıldırdığından, kendisinin ortadankaldırılmasınınplânlandığınaşüpheyoktur.

3- Yahya Kaptan’ın bu maksatla öldürülmüş

olması, olayı sınırlı kalma niteliğindençıkarmakta ve Hey’et-i Temsiliye’ce üzerindedüşünülmesinigereklikılmaktadır.

4- İzmit Sancağı, eşkiya yüzünden tedirginiken, yerinden kımıldamayan ve komutasıaltındaki hiçbir birliğe emir vermeyen,yanındaki hapishaneden on beş yirmi kişininbirdenkaçmasınıbasitgünlükolaylardansayanAlay Komutanı Hikmet Bey, Yahya’nınöldürülmesini önemli bir mesele saymıştır.Yanına aldığı jandarma kuvvetleriyle, bizzatyola çıkmış ve sonundaKuva-yıMillîye’ye ağırbir darbe vurmak suretiyle maksadına erişmişbulunuyor.Devamıvar(MilletvekiliSırrı).

1.TümenKomutanıVekili

Fevzi

VicdaniGörevlerimdenBiri

Efendiler, Yahya Kaptan’ın öldürüldüğüneşüphe kalmamıştı. Bu gerçek bilindikten sonra,onu öldürmüş olan hükûmetin, kanunîkovuşturmaya başlamış olması, cinayetiişleyenlerinmeydanaçıkamayacağınadelildeğilmiydi? Fakat Efendiler; zaman, her şeyin, hergerçeğin, tarih önünde samimî olarakincelenmesineimkânhazırlar.

Saygıdeğer Efendiler, Hükûmeti veİstanbul’daki teşkilâtımızın başkanlarını böyleçirkin bir cinayetin işlenmesinde vasıta olmayayönelten sebep ve etkenlerin incelenmesinin,gerçekten ders verici sonuçlar getireceğineinandığım içindir ki, ilk bakışta önemsiz gibigörülebilecek bir olayı delillere ve belgeleredayandırarak açıkladım. Bu açıklamamla,milletin gözünde, gerçeği açıkça ortayakoyabilecek bir ortamın doğmasına yardımedebildiysem, vicdanî görevlerimden biriniyapmış olduğuma inanacak ve gönül huzuruduyacağım.

Efendiler, bu olayı incelerken iki noktayıgözönünde bulundurmak yararlı olur. Onoktalarda:

Birincisi:SaitMolla’nınüyesibulunduğugizliörgüt ve Gebze, Kartal Bölgelerinde bu örgütebağlı şahsî çetelerin oynadığı rol ile, bu rolübizim adamlarımıza yüklemekte ve vatansevergeçinen kimseleri aldatıp kandırmada gösterilenustalıkvebaşarı.

İkincisi: İstanbul teşkilâtımızın başkanlarıdırki, bunlar, bizim yani Hey’et-i Temsiliye’ninemrinde ve onun verdiği direktif ve bilgileregöre hareketle yükümlü bulunuyorlardı.Bunların,buyükümlülüğüancaksamimiolarakyerine getirdikleri takdirde, asıl hedefe doğruyanılmadan yürümenin mümkün olabileceğinide kabul etmeleri gerekirdi. Oysa, bu kimseler,kendiakılvetedbirlerini,Hey’et-iTemsiliye’ninuyarılarına rağmen yüksek görmekten geridurmamışlar ve hareket serbestliklerine engelolunmasını bir haysiyet meselesi yaparaksinirlenmişler ve bu sakat duygunun etkisiyle,aldatılmayakadarvarmışlardır.

1919SonbaharındaKarşılaştığımızDiğerBazıOlaylar

Efendiler,YahyaKaptanmeselesine20Kasım1919 tarihindeki olaylar dolayısıyla dokunduk.Zaman ve mesafe bakımından birçok atlamalaryaparakbuolayıçeşitliyönleriileaçıklamakvetamamlamak zorunda kaldık. Şimdi izinverirseniz, tekrar bıraktığımız tarihe dönerek,olaylarıizleyelim:

Ankara-Eskişehir demiryolunun işletilmesineİtilâf Devletleri’nce engel olunmuştu. Bu yolunişletilmesi için, İtilâf devletleri temsilcilerinin,şiddetleprotestoedilmesi,21Ekim1919AnkaraMerkezHey’eti’nebildirildi.

AdanaTeşkilâtı kurucularının, Niğde’ye veyaKayseri’ye gelerek ve bizimle temas kurarakçalışmalarınadevametmelerisağlandı.

Aydın Cephesinde durum günden günetehlikeli ve ciddî bir hal almakta olduğundan,Salih Paşa ile Amasya’da kararlaştırdığımızüzere, Donanma Cemiyeti’nin dört yüz bin

lirasının bu cephenin ihtiyaçlarına ayrılmasınıHarbiye Nâzırına yazdık. Bu cephedekimücahitlere silâh, cephane verilmesini vecephenin makineli tüfek ve topçu birlikleriyledesteklenmesini, Konya’daki 12. KolorduKomutanı‘ndanricaettik.

Efendiler; Fransızlar, Bandırma - Somademiryolunu denetlemek bahanesiyle,Bandırma’ya bir müfreze çıkarmışlardı.Bunların, güvenlik durumu mükemmel olanBandırma’ya asker gönderme haklarınınolmadığı açıktı.Bunoktaya,24Kasım1919’da14. Kolordu ve 56.Tümen Komutanları‘nındikkatleriniçektik.

Yabancısubaylar,Aydıncephesindedolaşarakpropaganda yapıyorlar ve durumu anlıyorlardı.Bu gibi subayların cephede birliklerle temasetmelerine kesinlikle izin verilmemesi, resmîbaşvurularını Hükûmete yapmaları, eğer Kuva-yı Millîye’ye bir söyleyecekleri olursa, merkezhey’etimiz aracılığıyla bize başvurmalarıgerektiğinin kendilerine duyurulması,propaganda yapanları olursa, korumalı olarak

bölgeden çıkarılmaları ve kesin bir mecburiyetdoğarsa, cephede görülecek İtilâf askerlerinekarşıdasilâhkullanılmasıcepheyebildirildi.

Efendiler, biz İzmir halkının da doğrudandoğruya seçimlere katılmasını sağlamakistiyorduk. Bunun için, maksadımızı çeşitliyollarla duyuruyorduk. Ne var ki, Yunanlılartabiatıylaengelliyorlardı.

29 Kasım 1919 tarihinde, bu durumu İtilâfDevletleri temsilcileri ve tarafsız elçiliklerkatındaprotesto ettikvebunu, İzmirTelgraf vePostaBaşmüdürübulunanEthemBey’eyazarak,İzmirhalkınadaduyurmakistedik.

Efendiler,belkidebirçoklarınızınhatırındadır.İşgalyıllarında,Adana’daFerdaadında,Kuva-yıMillîye aleyhinde yabancı bir gazeteyayınlanıyordu. Bu gazete, sırf Anadolu’dakikamuoyunu yanıltmak ve bulandırmakmaksadıyla yazılmış sütunlar ve bizimaleyhimizdeuydurulmuş saçmalıklarla doluydu.Şüphesiz, bu gazetenin Anadolu içinesokulmasınaengelolduk.

Fakat, bu gazetenin memlekette okunmasınıelbetteyararlıbulan,AliRızaPaşaKabinesi’ninDahiliye Nâzırı ve Cemâl Paşa’nın, defalarcatemize çıkardığı Damat Şerif Paşa, FerdaGazetesidenilenbuzehirlipaçavranınserbestçedağıtılmasına engel olunmaması için emirlerverilmişti. Bu sebeple, Şerif Paşa’nın arkadaşıCemâl Paşa’nın, 3 Aralık 1919’da dikkatiniçekmeyigereklibulduk.

Ankara’yaGeliş

Efendiler, Meclis-i Meb’usan’ın İstanbul’datoplanmasına engel olmamak zarureti üzerine,İstanbul’da toplanacak meclis’te, “vatanınbütünlüğünü, devlet ve milletin bağımsızlığınıelde etmekten ibaret olan hedefi korumak vesavunmak için anlaşmış, kesin kararlı bir grupoluşturmayı” tek çare olarak düşündük. Bununsağlanması için, bildiğiniz gibi, 18Kasım 1919tarihli talimat ve genelgede, milletvekillerininbelirli yerlerde grup grup toplanarak üzerindegörüşecekleri önemli noktalardan biri olmaküzerebukonuyayervermiştik.

Aynı tarihte, düşündük ki, bu grubuoluşturabilmek için her sancakta birermilletvekiliniEskişehir’edavetedelim.Eskişehirüzerinden trenle İstanbul’a gidecekmilletvekillerini de, davet edeceğimizmilletvekilleri ile birleştirelim ve kendimiz deEskişehir’e giderek yapılacak genel birtoplantıda enine boyuna görüşmelerdebulunalım. Bu arada, milletvekillerininİstanbul’daki güvenlikleri ile ilgili tedbirleri de

söz konusu etmek istiyorduk. Ancak, bundansonra vereceğim bilgilerden anlaşılacağı üzere,bu toplantıyıAnkara’da kalarak yapmayı tercihettik.Sivas’tabiraykadardahakaldıktansonra,Ankara’yahareketettik.

Ankara’yagelişimizi,27Aralık1919tarihlişuaçıktebliğileheryereduyurduk:

Sivas’tan Kayseri yoluyla Ankara’ya hareketeden Hey’et-i Temsiliye, bütün yol boyunca,Ankara’da,büyükmilletimizinçoksıcakveiçtengelen vatanseverlik gösterileri arasında, bugünşehre geldi. Milletimizin gösterdiği bu birlik vekararlılık örneği, memleketimizin geleceğinegüven konusundaki inançları sarsılmaz birşekildegüçlendiriciniteliktedir.

Şimdilik, Hey’et-i Temsiliye’nin merkeziAnkara’dadır.Saygılarımızısunarız,efendim.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

2 Ocak 1920 tarihinde, Cemiyet MerkezHey’etlerine, Hacıbektaş‘ta Çelebi CemâlettinEfendi’ye,Mutki’deHacıMusaBey’eayrıcabirbildiridebulunduk.

Bu tebliğimizin metni ve yazılış biçimişöyleydi:

…. yolculuğumuz sırasındaki gözlem veincelemelerimiz, bizlere, gerçek koruyucu olanUlu Tanrı‘nın ilâhî lûtfuyla görünen millîbirliğimizin dayanmış olduğu millî teşkilâtın,kökleşmiş, millet ve memleketin geleceğinikurtarmakiçingerçektengüvenilirbirkuvvetvekudret haline gelmiş olduğunu, şükürler olsungösterdi.

Dış durum ve bu millî birlik ve kararlılıksayesinde ve Erzurum - Sivas Kongreleriesasları çevresinde, vatanın ve milletinçıkarlarınaelverişlibirşeklegirmiştir.

Kutsal birliğimize, kararlılık ve imanımızadayanarak, haklı isteklerimizin elde edileceğigünekadar,büyükbirdirençleçalışılmasıvebubildirimizingenelgehalindeköylülerevarıncayakadarbütünmilleteduyurulmasıricaolunur.

AnadoluveRumeliMüdafaa-iHukukCemiyeti

Hey’et-iTemsiliye’siadına

MustafaKemal

KâzımKarabekirPaşaHey’et-i

Temsiliye’ninAnkara’yaGitmesineTaraftarDeğildi.

Efendiler, Hey’et-i Temsiliye’nin merkezininAnkara’ya taşınmasıdüşüncesioldukçaeskiydi.Bu düşünce ilk defa söz konusu olduğusıralarda,KâzımKarabekirPaşa’dangelmişolanbirtelgrafıburadaolduğugibiaktaracağım:

Erzurum,3.10.1919

Şifre

3.KolorduKomutanlığı‘na

Hey’et-iTemsiliye’ye:Kuva-yıMillîye’yitemsileden yüksek hey’etin, değil Ankara’ya, hattâSivas’ın batısına geçmemesi görüşündeyim.Çünkü, Doğu illerinin Kuva-yı Millîyesi demekolan bu hey’etin bütün bütün uzaklaşması,dolayısıyla bu illerin teşkilâtsız kalmasına yolaçacaktır. Şimdiye kadar pek haklı ve mantıklıolarak yöneltilmekte olan Millî Mücadele’nin,ötedenberi her zamanher teşebbüsümüzü kötü

görmek ve göstermek isteyen düşmanlarımızakarşı da eskiden olduğu gibi bir yerdenyöneltilmesi için, Hey’et-i Temsiliye’ninSivas’tan batıya geçmemesi görüşündebulunduğumuarzederim.

15.KolorduKomutanı

KâzımKarabekir

Böyle bir telgrafın asılsız olduğu yargısınavarmak istedim. Fakat, ne çare ki, şifre telgrafErzurum’dan Sivas’taki 3. Kolordu’yaçekilmiştir. Çözülen şifrenin altında; “Açıldı.Fethi 4/5 Ekim” ilgiliye yazı ve imzası olduğuhalde3.Kolordu’danbizegönderilmiştir.

Efendiler, Kâzım Karabekir Paşa, davetimizüzerine Sivas’a geldikten ve bizimlegörüşmelerde bulunduktan sonra, şüphesiz butelgrafla daha önce bildirdiği düşünce vegörüşününyerindeolmadığınıanlamışolacaktır.Ancak,budüşüncevegörüşündeki isabetsizliğianlamak için, mutlaka yüz yüze gelipgörüşmeye hiç de ihtiyaç olmayacağı açıkçabellidir. Bu düşünce ve görüşün dayandırılmışolduğu sebeplere şöylece bir göz atmak bile,onlarınyanlışlığınıanlamayayetersanırım.

Bir defa, Hey’et-i Temsiliye’nin yalnız Doğuillerininmillî gücünü oluşturmadığı veya temsiletmediğivebelkibütünmemleketin-Anadoluve

Rumeli’nin -Millî güçlerini temsil ettiği çoktanbilinmiş olmak gerekirdi. Kaldı ki, bu noktaüzerinde,günlercesüren telgrafbaşı tartışmalarıolmuştu.Birde.Hey’et-iTemsiliye’ninSivas’tanAnkara’ya taşınması, Doğu illerindeteşkilâtsızlık doğuracak bir sebep olamazdı.Hey’et-i Temsiliye’nin Doğu illerine Sivas’tantelgraflaverdiğiemirlerivetalimatı,aynışekildeAnkara’danverebileceğineşüpheyoktu.

Buna karşılık, Hey’et-i Temsiliye’nin Doğuillerinden çok Batı illerine ve İstanbul’a yakınbulunmasını gerektiren ve haklı gösterenmantıklı sebepler elbette çoktu. Önce, Batı veGüney-Batı illerimizden doğrudan doğruyadüşmanelinegeçmişolanlarvardı.Buillerimiziişgal eden düşman karşısında sağlam savunmacepheleri kurmak ve onlarınkuvvetlendirilmesini sağlamak gerekirdi. Oysa,Doğu illerimizde böyle acıklı bir durum yoktu.Kesin olarak yakın bir fiilî tehlike dedoğabileceğe benzemiyordu. Uzak bir ihtimalegöre,diyelimki,doğudanErmenilerindoğrudandoğruya bir saldırıya geçecekleri kabul

olunsaydı bile, onunkarşısındaKuva-yıMillîyeile desteklenmesi kararlaştırılmış olan 15.Kolordu, kendilerinin komutası altında hazırbulunuyordu. Ne var ki, İzmir Cephelerindeçeşitli komuta yöntemleri, değişik niteliktekuvvetler ve türlü türlü olumsuz kaynaklardangelen değişik yapıda türlü zararlı etkiler vardı.Adana’nın işgaline karşı daha cephekurulamamıştı.

GenelDurumuYönetmeSorumluluğunuÜzerineAlanlar

EnÖnemliHedefeveEnYakınTehlikeyeEldenGeldiği

KadarYakınBulunmalıdırlar

Bu bakımdan, uyulacak yol ve yöntem şudurki, genel durumu yönetip, yürütmesorumluluğunu üzerine alanlar, en önemlihedefeveenyakıntehlikeyeeldengeldiğikadaryakın yerde bulunmalıdırlar. Yeter ki, buyakınlık genel durumu gözden kaybettirecekderecede olmasın!Ankara, bu şartları kendindetoplayan bir noktaydı. Herhalde cephelerleilgileneceğizdiyeBalıkesir’e,Nazilli’yeveyahutAfyonkarahisar’a gitmiyorduk. Fakat, cephelereve İstanbul’a demiryolu ile bağlı bulunan vegenel durumu yönetme bakımından Sivas’tanhiçbirfarkıolmayanAnkara’yagelecektik.

Meclis-i Meb’usan’ın İstanbul’dan toplanmasızorunlu görüldükten sonra ise, Ankara’yagelmenin ne kadar yerinde ve yararlı sayılmaklâzımgeldiğiniaçıklamayıgereksizbulurum.

Efendiler, Hey’et-i Temsiliye’nin Ankara’yataşınmaması için sebepleri ileri sürülürken, buarada, hele öteden beri, her zaman her

teşebbüsümüzü kötü görmek ve göstermekisteyen düşmanlardan söz edilmiş olmasınahiçbir anlam veremedim. Gerçekten, kendisinindediği gibi, düşmanlar bizim hangidavranışımızı,hangifaaliytimiziiyigörmüşlerdirveyagörebilirlerki,onagörehareketedelim!

Eğer bu düşünce ve görüşe yol açan:“İstanbul’da, millî dâvâya inanan bir Ali RızâPaşa Hükûmeti vardır. Meclis’i Meb’usan daorada toplanarak millet ve memleketinmukadderatını denetlemeye başladıktan sonra,Hey’et-iTemsiliye’ninbatıcepheleriyle,Meclis-iMeb’usanileilgiveilişkisinenelüzumkalır?Butakdirde, Hey’et-i Temsiliye’nin yalnız Doğuİllerinin teşkilâtı ile ilgilenmesi ve yetinmesidaha yerinde ve daha yararlı olmaz mı?”şeklindeki bir düşünce ve görüş idiyse, birdereceye kadar üzerinde durulabilir. Fakat,böyle olunca da, genel durumu olayların içyüzünü ve gerçek şartları görüş ve anlayışbakımından, Hey’et-i Temsiliye ile KâzımKarabekir Paşa arasında doldurulması imkânsızbirhendekolduğunukabuletmekgerekir.

Hey’et-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelmesinidüşmanlarkötügörecektir,noktasındadahaçokdurularak, belki ileri sürülmüş olan düşünce vegörüşün çıkış kaynağı daha iyi kavranabilirsede, bizim şimdilik buna ayıracak fazlazamanımızyoktur.

YeniMilletvekilleriİleAnkara’daGörüşmeTeşebbüsü

Efendiler, daha önce söylediğim gibi, bir ikigünlük bir toplantı ve görüşme isteği ile,milletvekillerini davet için ilk yazdığımıztelgrafta-kibutelgrafınörneğinibasılmışolarakyazılı evrak halinde postayla göndermiştik-maksat açıklandıktan sonra “Hey’et-iTemsiliye’nin bulunacağı bir yerdetoplanılacaktır; toplantı tarihi, gönderilecekmilletvekillerinin adları ve adresleri belliolduktansonrahaberleşilerekkararlaştırılacaktır.Hey’et-iTemsiliyekısabirsüresonraİstanbul’ayakınbiryeregidecektir”,denmişti.

Ankara’ya varışımızda, Ankara-Eskişehirdemiryolu işlemeye başlamış olduğundan,önceki bildirimize 29 Aralık 1919 tarihindeyaptığımız bir ek ile,milletvekilleriyle görüşmeyeri olarak Ankara’yı gösterdik ve bunu birgenelgeilebildirdik.Bugenelgeninbirmaddeside, öteki milletvekillerinden mümkün olduğukadar çok kimsenin görüşmelere katılmasınınfazlasıylaistenmekteolduğuyolundaydı.

Efendiler, sonucunun pek yararlı olacağınıumduğumuz bu hayırlı ve vatansevercefaaliyetin bile İstanbul Hükûmeti tarafındanönüne çıkıldığını bildirsem, hayret etmezsinizsanırım.

Bayburt’taBirYalancıPeygamber

Saygıdeğer Efendiler, İstanbul’undokunduğumuz ve açıklamasını yaptığımız cansıkıcı durumu ile uğraşırken, memleketin doğuucuda, bir yalancı peygamberin yarattığıoldukça önemli ve kanlı bir olay geçiriyordu.Bununla ilgili olarak 15. KolorduKomutanlığı‘ndan birçok raporlar geliyordu.Bayburt’a dört saat uzaklıkta Hart Karyesi(Karye: İhtiyar heyeti olmayan köy) vardır. Bukaryede oturan Eşref adında bir şeyh, şiîliktelkinlerinde bulunuyormuş. Bundan üzüntüyekapılanBayburtMüftüsüvedinadamları,Şeyhigetirerek sorguya çekmek için kurdukları birhey’etiHart’agöndermişlervemahallîhükûmetadına şeyhi davet etmişler… Şeyh, bu daveteuymamış…Yerel hükûmet 50 kişilik bir birlikgöndermiş. Buna büsbütün öfkelenen Şeyh,müritleriyle birlikte birliğe saldırmış; silâhlarınıve cephanesini almış; er ve subaylarını esir,bazılarını da şehit etmiş…. Bunun üzerine,çevredekibazıbirliklerBayburt’agönderilmeklebirlikte, işin kan dökülmeksizin barış yolu ile

çözüme bağlanması tercih edilmiş…Şeyhe, dinadamları ve yüksek rütbeli subaylardan kurulubirkaç hey’et gönderilmiş… Hükûmete boyuneğmesi için öğütler verilmiş… Böylece, boşuboşuna on altı gün kaybedilmiş. En son gidenErzurum Kadısı başkanlığındaki hey’etin ricasıdaŞeyhEşrefüzerindeetkiliolamamış.Aksine,Şeyh bunlara: “Hepiniz kâfirsiniz! Kimseyitanımamveboyun eğmem.Savaşacağım.Allahbana, buyruğumu kullarıma duyurmaklagörevlisin” dedi, yolunda bir ültimatomvermeklebirlikte,biryandandaköylere“Sahib-iŞeriat” ve “Mehdî-i Muntazar” imzalarıylabirtakımbildirilergöndererekhalkıkandırmışvekendisine katılmalarını sağlayarakbaşkaldırmış…Bununüzerine,bizzatBayburt’agelip 9. Tümen’in komutasını ele alan YarbayHâlit Bey, 25 Aralık 1919 günü, yeterincekuvvetle Hart’a hareket eder. Şeyh başınatopladığı âsilerle karşı koymaya kararverdiğinden,topçuvepiyadebirliklerininşeyhleçatışması ve çarpışması gerekir. Bu sırada,şeyhin müritlerinden birtakımları da Hart’ayardım etmek üzere, çevre köylerde toplanırlar.

Nihayet,YarbayHâlitBey’indoğrudandoğruyaBayburt’tanbanagönderdiği1Ocak1920tarihlişifresinde bildirdiği gibi, “Hart olayı, yalancıpeygamberle oğullarının ve kendisine bağlıadamlarındanbazılarınınöldürülmesiveHart’ınteslimalınmasıylasonuçlanmıştır.”

HarbiyeNâzırıCemâlPaşaGençKomutanları

BaşındanUzaklaştırmakİstiyor

Efendiler, Harbiye Nezareti ile Hey’et-iTemsiliye arasında bir türlü çözümebağlanamamışbirkonuvardı.

Nâzır Paşa, İstanbul’da bulunan generallerikolorduların ve albay rütbesindeki komutanlarıtümenlerin başına geçirmek istiyordu. ÖtekikomutanvesubaylarıdaAnadolu’dakibirlikleregöndereceğindensözediyordu.Buisteğibirilkeolarakilerisürmüşveuygulamasınıda;HarbiyeNezareti eski Müsteşarı Ahmet Fevzi Paşa’yı,Ankara’daAliFuatPaşa’nınyerine20.KolorduKomutanlığı‘na, Nurettin Paşa’yı da Konya’daAlbay Fahrettin Bey’in yerine 12. KolorduKomutanlığı‘naatamakşeklindebiroldubittiyegetirmekistemişti.

Bu sisteme uyulup uygulandığı takdirde,Birinci Dünya Savaşı‘nda yetişmiş kolordu vetümen komutanlıklarına yükselmiş ne kadargenç general ve komutan varsa, şüphesizbunlarınhepsidebugörevlerdenuzaklaştırılmış

olacaklardı. Çünkü, İstanbul’da toplanmışbulunan eski general ve komutanlar, özellik verütbe bakımından, büyük ordu birliklerininbaşında bulunan genç komutanlardan öndegeliyorlardı.

Biz asla bu prensipten yan olamazdık.Özellikle, içinde bulunduğumuz şartlarunutularak girişilen böyle sakat işlere, elbetteolurdiyemezdik.Bundandolayı,CemâlPaşa’yaher zaman görüşümüzü ve atanan yeni kolordukomutanlarının gönderilmemeleri gereğinibildiriyorduk.

HarbiyeNazırıCemâlPaşa:DediklerimYapılmazsa

GörevdenÇekilirimveMilletMeclisi’ninAçılması

GerçekleşmeyecekBirHayâlOlur

Cemâl Paşa, Ocak ayı başlarında, o tarihteHarbiyeNezareti başyaveri bulunanSalihBey’i- 8. Kolordu Komutanı Salih Paşa’dır -kendisinin iki mektubu, bu mektuplara ekliolarak,İtilâfDevletleriolağanüstütemsilcilerinin24 Aralık 1919 tarihli ortak bir notası ve bunotaya Hükûmetin verdiği cevap örneği ilebirlikte Ankara’ya gönderdi. Cemâl Paşa, bumektuplarında da komuta değişikliği vegörevden alma düzenlemeleriyle ilgiliprensibinden, komutanlığa atadığıAhmet Fevzive Nurettin Paşa’ların görevleri başınagitmelerini sağlama gereğinden söz ediyor veözellikle: “Ordunun önemli komutamevkilerinde, son Millî Mücadele’ye açıkçakatılmış olan kimselerin bizzat ve resmenbulunmaları, dışarıya ve özellikle yabancılarakarşı, orduda siyasetin hâkim olduğugörünümünü verir ve bu da herhalde kötü etkiyapar; Nezaret doğrudan doğruya bu etkilerinfiili baskısı ile karşı karşıyadır” diyordu.

Görevinden çekileceğini yine tekrarlıyor ve budefa, bu durumda artık Millet Meclisi’nintoplanmasının gerçekleşmeyecek bir hayalolacağınıhaberveriyordu.

Efendiler, bu konu ile ilgili olarak verdiğimcevapları şöylece özetleyebilirim:“Görüşlerimizde isabet bulunduğu yolundakiinancımızı tekrarlarız. Ferit Paşa’nın kötüyönetiminin mirası olan Aydın Cephesinin vebölgesinin ve oralardaki Kuva-yı Millîye’ninşimdikivegelecektekidurumunu,büyükbirilgivedikkatealıyoruz.Gelecekiçinümitvericibirdurumunyaratılmasınıdüşünüyoruz.

Ali Fuat Paşa’nın Devlet ve Millet gözünde,hertürlüeleştirinindışındabulunduğuinancınınkorunması ana şarttır. Millî Mücadele sırasındaherneşekildeolursaolsunileriatılmışolanların,görevlerindenuzaklaştırılmalarıvedurumlarınındeğiştirilmesi, fedakârlılarının suç sayıldığışeklinde yorumlanır. Bu durum, bizim sonunakadardeğişmeyecekolangörüşümüzegöre,aslauygunsayılamaz.”

Hükûmetçesözkonusuolansiyasî sakıncalarıortadan kaldırmak için yapılacak her şeyyapılmıştır.

Ahmet Fevzi Paşa, bizimle işbirliği yapabilmeyeteneğinesahipdeğildir.AhmetFevziPaşa’nınözel görevle gezip dolaşırken, gittiği yerlerdesöylediği mantıksız sözleri bildirmiştik. Bunukendisinden beklemem diye buyurmuştunuz.Ahmet Fevzi Paşa’nın arkadaşlara yazdığı özelbir şifreli telgrafta: “Ordu, bugünkü anarşikdurumunda kaldıkça memleket için felâketkaçınılmazdır” diyor. Bu kişi, ordunun millîteşkilâtı desteklemesini anarşi olarak kabulediyor. Oysa, bilmek gerekir ki, ordu, millîteşkilât kadrosunun dışında değil, belki onunruhunuvetemelinioluşturmaktadır.”

İtilâfDevletleriTemsilcilerininAliRıza

PaşaKabinesi’neVerdikleriOrtakNota

Efendiler, şimdi Başyaver Salih Bey aracılığıile gönderildiğini bilginize sunduğum İtilâfDevletleri olağanüstü temsilcilerinin Ali RızaPaşa Kabinesi’ne verdikleri ortak notadan dabirazsözedeyim:

Fransa, Büyük Britanya ve İtalya olağanüstükomiserleri, Karadeniz Ordusu ve BaşkomutanıSir George Milne (Sör Corç Miln) ile OsmanlıHarbiye Nâzırı arasında geçen birtakımyazışmalara Osmanlı Hükûmeti’nin dikkatiniçektikten sonra, “bu yazışmalardan açıkçaanlaşılıyor ki, Harbiye Nâzırı Cemâl Paşa,Karadeniz Ordusu Başkomutanı‘nın, ParisKonferansı kararlarına uyarak verdiği talimatıuygulayacak yerde, yüksek göreviningerektirdiği sorumluluktan kaçınarak, birtakımkabulü imkânsız özürler ve sebepler ilerisürmüştür.

Olağanüstü komiserler, Harbiye Nâzırı‘nıntakındığı tavrın yol açacağı tehlikeli sonuçlar

üzerine,Osmanlıdevleti’nindikkatini çekmeklebirlikte, Karadeniz Ordusu Başkomutanıtarafından bildirilen Konferans kararlarınınuygulanması için ne gibi tedbirler almayıdüşündüğünüöğrenmekister.

Olağanüstü komiserler, “olayı öğrenen İtilâfDevletleriYüksekMeclisi’niaydınlatmaküzere,YüksekMeclis adına verilen emirlerin,HarbiyeNâzırı tarafından yerine getirilmemiş olmasını,OsmanlıHükûmeti’ninnasılkarşıladığınıhemenbildirmesiniister”,diyorlar.

Efendiler, Osmanlı Hükûmeti, bu notayaverdiği cevapta: “İzmir’in işgalinin nasılbaşladığını;karmakomisyonunnasılsoruşturmayaptığını ve soruşturmaya kadar geçen zamaniçinde,Yunan yırtıcılığı karşısında halkın nasılcanvenamusunukorumakaygısınadüştüğünü;Hükûmetle Ordunun daima araştırmakomisyonunun adalet ve insafına güvendiğini;yalnız, akan kanları, hiç değilse şimdilikdindirmek için, Osmanlı Harbiye Nezareti’nin,General Milne cenablarına, 23 Ağustos 1919tarihli bir yazı ile teklifte bulunmuş olduğunu

bildiriyor.Buteklifin,YunanbirlikleriyleKuva-yı Millîye arasına Osmanlı birliklerininyerleştirilmesinden ibaret olduğunu; ancak buteklifinkabuledilmediğini”ifadeediyor.

Sonra; “İşgal bölgesininYunan birliklerindenbaşka, İtilâf birlikleri tarafından da işgaliteklifiyleilgili,20ve27Ağustos1919tarihliikiyazıya ve bunların da karşılıksız kaldığına”işaretolunuyor.

İtilâfDevletleri’ninKaradenizBaşkomutanı,

OsmanlıDevleti’ninHarbiyeNâzırı‘na

DoğrudanDoğruyaTalimatveEmirVermektedir

Şimdi Efendiler, bu üç belge metnini gözönünde bulundurarak hep birlikte kısa biryorumlamayapalım:

Komiserlerin notasından anlıyoruz ki, İtilâfDevletleri’nin Karadeniz Başkomutanı Mr.George Milne, Osmanlı Devleti’nin HarbiyeNâzırı‘na, Cemâl Paşa’ya doğrudan doğruyakendi emri altındaymış gibi talimat ve emirlervermektedir. Cemâl Paşa, şimdiye kadar bizebunubildirmedi.

Ve yine anlıyoruz ki, Osmanlı Devleti’ninHarbiyeNâzırı, aldığı talimat ve emirleri yerinegetirememekten ve kabulü imkansız özürler vesebepler ileri sürmüş olmaktan dolayısuçlanıyor.

Harbiye Nâzırı‘nın aldığı emirlerin neolduğunu kestiriyor ve ne için yapamamaktaolduğunudaanlıyoruz.Çünkü,Kuva-yıMillîye

engeldir… Kuva-yı Millîye, Harbiye Nazırı‘nınve Hükûmetin, Başkomutan Mr. GeorgeMilne’inemirlerineve talimatınauyarakverdiğiveya vereceği emirlere boyun eğmiyor… İştekomiserler, Paris Konferansı adına, bunu kabuledebilecek nitelikte bir özür ve sebepsaymıyorlar. Demek istiyorlar ki, hükûmetiseniz,HarbiyeNâzırıiseniz,memlekete,millete,orduya hâkim olmalısınız! Hakim iseniz, ilerisürülen özürler ve sebepler kabul edilebilecekgibideğildir.

Efendiler, Ali Rıza Paşa Kabinesi, 2 Ekim1919’da iş başına geçti. Ondan önce Ferit PaşaKabinesi vardı. Buna göre, Kuva-yı Millîye ileYunan birlikleri arasında, Osmanlı birliklerininyerleştirilmesiyle ilgili, 23 Ağustos 1919tarihindekiteklifiyapanFeritPaşaKabinesidir.

Ali Rıza Paşa Kabinesi, daha bir teklif ilerisürmüş değildir. Ancak, buna rağmen,Başkomutan Milne, 3 Kasım 1919 tarihindedüşmanlarıngireceğibölgeninsınırınıçiziyorvebu sınıra kadar Yunanlılar’ın girmelerininsağlanmasını Cemâl Paşa’ya emrediyor. İşte

Cemâl Paşa’nın yerine getiremediği emir buoluyor.Teşekküredeğerbirdurumdurki,gerekkendisi gerek içindebulunduğukabine, nihayetiş başına geçtikten bir ay sonra, Kuva-yımillîye’ye karşı güçsüz olduklarını yabancıkomiserleresöyleyebilmişlerdir.

Efendiler, bu belgelerden anlaşılması gerekenenönemliveenanlamlınokta,bencekabineninortak notaya vermiş olduğu karşılıkta,komiserlerin,ilerisürdüklerinoktalarabüyükbiralçak gönüllülük ve incelikle cevap verilirken,birhususunasladikkatealınmamışolmasıdır.Oda, Efendiler; Mr. George Milne’in OsmanlıDevleti’ninHarbiyeNâzırı‘nadoğrudandoğruyaemir ve talimat vermekte oluşudur. Bu durum,ne millî teşkilât’a karşı onur meseleleri çıkaranHarbiye Nâzırı‘nın ne de Osmanlı Devleti’ninbağımsızlığını korumak sorumluluğunuyüklenmiş olan kabinenin şeref ve haysiyetinedokunmuyor. Bu durumun, kendilerininhaysiyetini ve devletin bağımsızlığını çoktanzedelemişolduğunufarketmek istemiyorlar.Hiçolmazsa, protesto etmiyorlar. Hiç olmazsa,

bağımsızlığımıza darbe vuran bu saldırı vetecavüze aracılık edemeyiz diye, bağırıpçağırmaya cesaret edemiyorlar… Cesaretedemiyorlar Efendiler, çünkü korkuyorlar.Nitekim korktukları başlarına geldi. Bunuyakında göreceğiz. Korkmamak için, insanhaysiyetini ve milî gururun saldırıyauğrayamayacağı çevre ve şartlar içindebulunmak gerekir. Buna değer vermeyenlerin,aslında bir insan için, bir millet için, hiçbirsaldırıya uğratılmaksızın korunabilmesi, enbüyük namus borcu olan kutsal kavramlarüzerinde,çoktansaygısızveduygusuzolduklarıyargısınahakkazandırmaktadır.

İnsafveMerhametDilenmekleMilletİşleri,

DevletİşleriGörülemez

İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri,devletişlerigörülemez.Milletinvedevletinşerefvebağımsızlığıkorunamaz.

“İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir ilkeyoktur. Türk milleti Türkiye’nin gelecektekiçocukları, bunu bir an akıllarındançıkarmamalıdırlar.”

Efendiler, Cemâl Paşa’ya komuta değişikliğiile ilgili noktalarda verdiğimiz cevabı bilginizesunmuştum. İzin verirseniz, o cevabın baştarafını oluşturan diğer noktalar üzerindekigörüşlerimizideözetleyeyim:

Temel noktalar üzerindeki görüşlerimizşunlardı:

1- İtilâf Devletleri’nin her biri, bütünTürkiye’den en büyük çıkarlarını sağlamakpeşindedirler. Bu da, Türkiye’de güvenilir birdayanak noktasının elde edilmesini gerekli

kılmaktır. Yabancıların, açıktan açığa aleyhtegörünmelerinin ve hoşnutsuz olmalarınınsebebini, kabinenin tarafsız tutumundaaramalıdırlar.

2- Kabine, bildiri yayınlamakta aceleetmemelidir. Bildiri, kabine durumunusağlamlaştırdıktan sonra yayınlanmalıdır.Kabinenin güçlü olması, her bakımdanKuva-yıMillîye’ye dayandığı inancını verecek birdavranış tarzını benimsemesine ve bunu bütündünyayagöstermesinebağlıdır.

Meclis toplandıktan ve orada kuvvetli bir“Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu” meydanageldikten sonra, bildiriye sıra gelebilir. Bildiri,herhalde,BarışKonferansı‘nagidecekdelegeleryola çıkmadan önce, fakat gruplar görüşbirliğine varılarak düzenlenmelidir. Çünkü,böyle olmazsa hiçbir önem ve değeriolmayacaktır. Bir de işe, kabul edilecekyenilikleriduyurmaklabaşlamakdoğrudeğildir.Aksine, bildiride milletin bağımsızlığından veülkenin bütünlüğünden başlamak ve ancakbunun sağlanması şartına bağlı olmak üzere,

hükûmet işlerinin ana çizgilerini tespit etmekyerindeolur.

Bu bildiriye temel olacak önemli noktalarSivasGenelKongresi’ninbildirivetüzüklerindeyer almıştır. Orada, gelecekteki sınırlar, devletve milletin bağımsızlığı, azınlıkların hakları,yabancı himayesinin milletçe nasıl karşılandığıgibi hususlar açıklanmıştır. Böyle bir bildirişimdiden hazırlanır ve Meclis’in açılışındaçoğunluk grubuyla görüşüldükten sonra ilânedilir.Uygunolanıbudur.

3-DahiliyeNâzırınınçekilmesiylekabinedebirbunalım doğmasına sebep görülmemektedir.Böyle bir düşünceden, Dahiliye Nâzırı‘nıSadrazam olarak kabul ettiğiniz anlamı çıkar.Bir kabinede bunalım ancak hükûmetbaşkanının çekilmesiyle çıkabilir. KabineninDahiliye Nâzırı Şerif Paşa’ya, onun da FeritPaşa’yabağlıolduğuanlaşılıyor.

Meclis açıldıktan sonra, Dahiliye ve HariciyeNâzırlarının kesin olarak değiştirilecekleriyolundaki işareti anlayamadık. Bu nâzırlar

şimdidenböylebirsözverdilermi?

DüşmanlarınMeclisi açtırmak istemeyecekleridoğaldır. Yalnız Padişah’ın Meclis’i dağıtmaihtimali de düşünülebilir mi? Eğer böyle birihtimal varsa, o halde meclisi, İstanbul’dadağıtmak ve milleti meclissiz bırakmak için mitopluyoruz? Bu bakımdan, Padişah’ın bukonudakigörüşlerininhey’etimizcekesinolarakşimdiden bilinmesi gerekir ki, milletvekilleriniİstanbuldışındagüvenlibiryerdetoplamakiçinteşebbüslerde bulunalım. Aksi halde, Meclisİstanbul’da toplanmak yüzünden yukarıdabelirtilen durumlara düşerse, bununsorumluluğu İstanbul’da toplanmasını ısrarlaisteyenlereaitolacaktır.

4- Milletvekillerinin görüşmelerde bulunmaküzereAnkara’yagelmeleriyararlıdır.”

AnkaraHalkıİleYakındanTanışmakİçin

VerdiğimKonferans

Efendiler, beni gerçekten, samimî, parlak vegüven verici duygularla karşılamış olan sayınAnkara halkı ile daha yakından tanışmak veonlarla görüşmek, bir görev hükmünde idi.Onun için, görüşmek üzere davet ettiğimizmilletvekillerinin gelmelerini beklediğimizgünlerde, toplanmış olan sayınAnkaralılara birkonferansvermiştim.

Bukonferansıntemelnoktalarıüzerindekısacakonuşayım:

Wilson Prensipleri: Bu prensiplerin 14maddesinden Türkiye ile ilgili olanları vardı.Zaten,yenilmişveAteşkesAnlaşmasıimzalamışOsmanlıDevleti,buprensipleringönülokşayıcıvegözaldatıcımanzarasıylabirsüreoyalandı.

30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan MondrosMütarekesi’nin maddeleri ve bu maddelerarasındaözellikleyedincisi,beyniyakanateştenbirzehirdi.Yalnızbumadde,vatanıngerikalan

kısmını düşmanların işgal ve istilâsına hazırbulundurmayayeterdi.

İstanbul’da biribiri ardınca gelen ve âcizkimselerden kurulmuş olan kabineler, şerefsiz,haysiyetsizveaşağılıkgörünüşleriyle,suçsuzveTanrı‘ya bel bağlamış olan milletin sembolüolarak tanındı; değer vermeye lâyıkgörülmemeye başlandı. Bu yüzden, dünyanınmedenî devletleri medeniyetin gerekleriniunutacak kadar saygısız oldular. Öteden beriTürkmilletialeyhindebütündünyadayapılanenmantıksız propagandalar, her zamankinden çokkulakvermeyedeğerbulundu.

Dokuz aydan beri başlayan millî uyanış vefaaliyet,durumuvegörünüşüdeğiştirdivedaha,çok değiştirecektir. Millet kurulmuş olan birliğikorur ve bağımsızlığı için fedakârlıktançekinmezse başarı muhakkaktır. Erzurum veSivas Kongrelerinde alınmış olan kararlar,milletin gerçekleştireceği amaçların temelinioluşturur.

Ferit Paşa Kabinesi’ni düşürenmillettir. Fakat

Ali Rıza Paşa Kabinesi’ni iktidar konumunagetirmiş olma sorumluluğu millete ait değildir.Bununlabirlikteanlaşmadurumundayız.

Ankara’yaGelenMilletvekilleriyleYaptığımTemaslar

Efendiler, şimdi Ankara’ya gelenmilletvekilleriyle yapılan temas ve görüşmeleregelelim:

Milletvekilleri,aynıgündeveyagünlerdetopluolarak bulunamadılar. Teker teker veya küçükgruplar halinde gelip gittiler. Bu kişilerin veyahey’etlerin hepsine, ayrı ayrı ve hemen hemenaynı temel noktaları günlerce üst üstetekrarlamakzorundakaldık.

Herşeyden önce, mânevi gücün, kalp vevicdan gücünün yüksek tutulması şarttır. Bunubilirsiniz.Bizdebugücüarttırmaküzere:

Önce içteki ve dıştaki durumun güven veferahlık verici nitelikte gelişen noktalarını veyönlerini araştırarak açıklamaya ve ispataçalıştık. Sonra, belirli bir amaç etrafında bilinçlive azimli olarak birleşmenin, sarsılmaz bir güçolduğugerçeğini,yorulmaksızıntekrarettik.

Bir toplumun yaşamasının ve mutluluğunun,ancak gayelerinde ve gayeleriningarçekleştirilmesinde tam bir birlik halindebulunmasınabağlıolduğunuaçıkladık.“Vatanınkurtuluşu, bağımsızlığın kazanılması” hedefineyönelmiş bulunan millî birliğimizin, köklü vedüzenli bir teşkilâtın varlığına ve teşkilâtı iyiyürütüp yönetebilecek yetenekli kafaların veenerjilerin,birtekbeyinvebirtekenerjihalindebirleşmiş ve kaynaşmış olmasına bağlıbulunduğunu söyledik. Bu münasebetle,İstanbul’daaçılacakMeclis-iMeb’usan’dagüçlüve dayanışmalı bir grubun kurulmasızorunluluğunuortayakoyduk.

Millet, tarihin ancak devletlerin yıkılış veçöküş gibi bunalımlı zamanlarında kaydettiğiçok önemli ve tehlikeli anları yaşıyordu. Böyleanlarda, talih ve kaderini doğrudan doğruyakendi eline almakta gaflet gösteren milletlerin,geleceklerikaranlıkvefelâketlerledoludur.

Türk milleti, bu gerçeği anlamaya başlamıştı.Bu kavrayış sonucuydu ki, kurtuluş ümidivaadeden her samimî işarete koşmaktaydı.

Ancak, bir toplumun uzun yüzyıllarınuyuşturucu yönetim ve terbiyesinin etkisindenbir günde, bir yılda kurtulup serbestkalabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğrudeğildir.

Bu sebeple, durumu ve gerçeği bilenler,ellerinden geldiği kadar bağlı bulunduklarımillete ışık tutup yol göstererek, ona kurtuluşhedefine yürümekte önderlik etmeyi en büyükinsanlıkgörevibilmelidirler.

TürkMilletininEnBelirginİstekveİnancı:Kurtuluş

Türkmilletinin kalbinden, vicdanından doğanve ilham alan en köklü en belirgin istek veinancıbelliolmuştu:Kurtuluş!…

Bu kurtuluş feryadı, Türk vatanının bütünufuklarında yankılanmaktaydı. Milletten başkabir açıklama beklemeye gerek yoktu.Artık buisteği dile getirmek kolaydı. Nitekim, ErzurumveSivasKongrelerindemillî istekaçıkçaortayakonmuşvedilegetirilmişti.

Bu kongrelerde alınan kararlara bağlıolduklarını bildirdikleri için, milletçe vekilseçilen kimseler, herşeyden önce, bu kararlarabağlışahıslardanoluşanvebukararlarıilânedendernekle ilişkili bulunduklarını gösterir adtaşıyanbirgrupkuracaklardı:“Müdafaa-iHukukCemiyetiGrubu.”İştebugrup,millîteşkilâtavedolayısıylamilletedayanarak,herneredeolursaolsun, milletin kutsal gayelerini cesaretle dilegetirecekvesavunacaktı.

Misak-ıMillîHazırlanıyor

Efendiler,milletinemelvegayelerinin,kısabirprogramın temelini oluşturacak şekilde toplucaifadesidegörüşüldü.Misak-ıMillîadıverilenbuprogramın ilk karalamaları da bir fikir vermekmaksadıyla kaleme alındı. İstanbul Meclisi’ndebuilkelergerçektentoplubirşekildeyazılmışvetespitolunmuştur.

Efendiler,görüştüğümüzher şahısveyabütünşahıslar, bizimle düşünce ve görüş birliğiyaparakayrılmışlardı.FakatİstanbulMeclisi’nde“Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu” diye birgrubun kurulduğunu işitmedik. Niçin?! Evet,niçin?Bunabugüncevapisterim!

Çünkü, Efendiler, bu grubu kurmayı vicdanborcu, millet borcu bilmek durum vekabiliyetindebulunanefendiler inançsız idiler…korkakidiler…cahilidiler…

İnançsızidiler;çünkü,millîdâvânınciddiliğinevekesinliğinevebudâvânındayanağıolanmillîteşkilâtınsağlamlığınainanmıyorlardı.

Korkak idiler; çünkü, millî teşkilâttan olmayıtehlikeligörüyorlardı.

Cahil idiler; çünkü, tek kurtuluş dayanağınınmillet olduğunu ve olacağını takdiredemiyorlardı. Padişah’a dalkavukluk ederek,yabancılara hoş görünerek, yumuşak ve nazikdavranarak büyük gayeleringerçekleştirilebileceğigafletinigösteriyorlardı.

MillîÜlküveMillîTeşkilâtınKısaBirZamanda

SağladığıŞerefveVarlığıKüçümseyenler

Bundan başka, Efendiler, nankör ve bencilidiler… Millî ülkü ve millî teşkilâtın kısa birzamanda sağladığı şeref ve varlığıküçümsüyorlardı. Ortaya çıkmış olan durum vevarlığınkolaycaeldeedilmişolduğuzannınaveanlamsız korkusuna kapılmakla, çirkingururlarınıtatminsevdasınadüşüyorlardı…

Erzurum’da, Sivas’ta söylenmiş ve tespitedilmiş bir adı, olduğu gibi kabul etmek,küçüklük olmazmıydı?!O addan daha anlamlıbiradmıyoktu?!

Evet, işittik Efendiler; varmış: “Fellâh-ıVatanGurubu”.1

Efendiler, geçmişe ait safhaları ve olaylarıburada anlatabileceğim çerçeve içinde, gerçeğeuygun olarak tespit etmek kararındayım. Busebeple, tam üzerinde durduğumuz noktaylailgili bir konuyu da büyük bir samimiyetlebilgilerinizesunacağım.

Ankara’daToplanmaDüşüncesi

Ben,Meclis-iMebusan’ınİstanbul’dasaldırıyauğrayacağını, dağılacağını, kesin olarakbekliyordum. Böyle bir durum karşısındaalınacak tedbiri kararlaştırmıştım. Hazırlığımızve gerekli düzenlemelerimiz de başlamıştı:Ankara’datoplanmak…

İşte bu görevi yaparken, milletçe yanlışanlaşılmaya yol açmamak için, tedbir olarak dabir şey düşünmüştüm: Meclis-i MebusanBaşkanlığına seçilmek. Bundan beklediğim,dağıtılan milletvekillerini, Meclis-i MebusanBaşkanı sıfat ve yetkisiyle yeniden davetetmekti. Gerçi bu tedbir, ancak görünüşükurtarmak için geçici olarak işe yarayabilirdi.Fakat,böylebunalımlızamanlarda,yararıgeçicide olsa, her türlü tedbirin alınmış olması,herhaldegereksizsayılamazdı…

Gerçekte İstanbul’a gitmeyecektim. Fakatbunu açığa vurmaksızın, zaman kazanacak vedurum bir süre için uzakta bulunuyormuşumgibi ayarlanarak, Meclis Başkan vekilleri

aracılığıylaidareolunacaktı.

Bu tedbirin uygulanması, elbette Meclis’egiden ve gerçek durumu kavramış olmasıgereken arkadaşların yardım ve gayretleri ilemümkünolabilecekti.

Efendiler,bukonuyugerekenkimselereaçtım.Düşünce ve görüşlerimi uygun buldular. Buyolda çalışacaklarına söz ve güvence vererekİstanbul’agittiler.

Ancak, pek az belki bir veya iki arkadaştanbaşkasının, bu düşüncenin sözünü bileetmedikleriniöğrendim.

Bu konuda hâkim olan düşünce ve mantıkşuymuş: Bunca milletvekilleri içinde MeclisBaşkanı olabilecek değerde bir adam bile yokmudur ki, Meclis’te bulunmayan birmilletvekilini kendi yokken başkan seçeceğiz…Meclisioluşturansayınüyeleribukadaryetersizgöstermek, yabancılar üzerinde kötü etkiyapmazmı?

Bir başka mantık da, Meclis Başkanlığı‘na,Kuva-yı Millîye Başkanı‘nı seçmek, daha ilkgünden,Meclisüzerineşüphevesaldırıyıçekmefırsatıvermektir.Budaakılkârıolamaz.

Böyle düşünen ve mantık yürütenlerin, banapek de uzak insanlar olmadığını görenler,susmayıtercihetmişler…

Efendiler, itiraf etmeliyim ki, bu tedbirinalınmamışolması,meclisdağıldıktansonrabeniküçük bir güçlükle karşılaştırmıştır. Bu noktayıdasırasıgelincebilginizesunacağım.

HarbiyeNâzırıCemâlPaşa’nınİştenUzaklaştırılması

TeklifiKarşısındaAliRızaPaşaKabinesi

Efendiler, Meclis-i Mebusan 12 Ocak 1920tarihinde açılmıştı.Aşağı yukarı on gün sonra,Harbiye Nâzırı‘nın 21 Ocak 1920 tarihlitelgrafını aldım. Olduğu gibi bilginizesunuyorum:

Geciktirilmesisorumluluğugerektirir

21.1.1920

Harbiye

Ankara’da20.Kolordu

Komutanlığı‘na

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne

İngilizler, Hükûmete verdikleri bir notada,benimle Cevat Paşa Hazretleri’nin görevdençekilmemizi istediler. Kabinece şiddetli bir redcevabı verildiyse de, durum Kabinenin yerinde

kalmasını ve yalnız benimle Cevat Paşa’nınçekilmemizi gerektirdi. Harbiye Nezareti’neSalih Paşa vekâlet edecektir. Kabineyi güçduruma sokacak bir davranıştabulunulmamasını rica ederim. Aksi halde,durum, tasavvur buyurduğunuzdan dahatehlikeliolur.

HarbiyeNâzırı

Cemâl

Butelgraf22Ocak’taelimizegeçmişti.Hementelgrafbaşında,saat11.30’daşutelgrafıyazdım:

HarbiyeNâzırıCemâlHazretleri’ne

1-Verilennotayıolduğugibilûtfedermisiniz?

2- Yapılan teklifi yerine getirmekte aceleetmeyiniz. Notayı inceledikten sonragörüşlerimizibildireceğim.

MustafaKemal

Cemâl Paşa’nın, imzasını gizleyerek verdiğikarşılıkşuydu:

ÇokAcele

Kadıköy

22.11.1920

Ankara’da20.KolorduKomutanlığı‘na

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne:

Nota’nınkısaltılmışşekliaşağıdadır:

1- Özel olarak seçilmiş subayların Kuva-yıMillîyekurmaylıklarınagönderilmeleri,

2- 14. Kolordu’dan bir kısım erleri ayırıpterhis etmek suretiyle Kuva-yı Millîyekurmaylıklarınagönderilmeleri,

3- Top kaması ve diğer malzemelerinkaçırılması,

4- Zonguldak’tan İstanbul’a gelen taburungerigönderilmesinigeciktirmek,

5- Afyonkarahisar’dan Alaşehir’e alaynakletmek,

6-Bursa’danBandırma’yabiralaynakletmek,

7-Buişlerde,HarbiyeNâzırı ileGenelkurmayBaşkanı‘nın şahsen rolleri olduğu anlaşılmıştır.

Kırk sekiz saat içinde bu iki şahsıngörevlerindenuzaklaştırılması.

Dikkat buyurulursa, Aydın Cephesi meselesi,bu notada söz konusu bile değildir. Bu notayacevap olarak: “Bir, iki, üçüncü maddeleriyalandır. Dördüncü maddenin konusu benimzamanımda değildir. Ben, başvuruları üzerinegerigönderdim.Beşincimaddeileilgilikonuda,tümenkomutanınıdeğiştirdim.AltıncımaddedekiAhmet Anzavur konusu da güvenlikle ilgilidir.Bu konuda yazışmalarımız vardır. Şimdi dedosyalar incelenirse anlaşılır” denildi. Kabuletmediler. Bunun üzerine üç şık üzerindeduruldu: Notaya birinci cevaptan sonra cevapvermemek ve hükümlerine kulak asmamak,kabinenin toptan görevden çekilmesi, benimgörevden çekilmem. Birinci şık uygulanacakolursa, burada bir rezalet çıkmasındankorkulurdu. İkinci şıkkın kabulü durumunda,zaten istediklerinin olacağı ve Ferit Paşa’nın,Kabinenin başına geleceği düşünüldü. Bubakımdan, benim görevden çekilmem veNezaret’invekâletle idareedilmesi tercihedildi.

Her halde, kararınızın önce bana bildirilmesinirica eder, sizlere üstün saygılarımı sunarımefendim(FerikCemâl).

CemâlPaşa,bunotada,Aydıncephesinin sözkonusu edilmediğini işaret etmekle bilmem nedemek istiyor? Şüphe yok ki, söz konusu olanAydın cephesidir, ona yardımdır ve Kuva-yıMillîye’dir. Yalnız, Cemâl Paşa dolaylı yoldanbütün bunlara Hey’et-i Temsiliye’nin sebepolduğunuanlatmaksevdasındadır.

Cemâl Paşa’ya, bu telgrafına karşılık, olarakverdiğimcevapta,şuemriverdim:

22.1.1920

HarbiyeNâzırıCemâlPaşaHazretleri’ne

Görevdençekilmekşekliyleİngilizlerinisteğineuymanız,öyletehlikelibirdurumyaratırki,sizingörevden çekilmemekle ortaya çıkacağınıdüşündüğünüz tehlikedendahaağırdır.Bundanbaşka, Hey’et-i Temsiliye’nin bir temsilcisidurumunda olan zatıdevletlerinin, haberi

olmaksızın ve onun görüşüne uymayarakçekilmenizkabuledilemez.İngilizlerin,sizizorlagörevden ayırmaları ihtimali bile bizce hesabakatılmış ve hemen tedbirleri alınmıştır. Buduruma göre önce notayı olduğu gibi bildirinizsonra durum hakkında bilgi vererek kararımızıbeklemeniz ve sarsılmaz bir dayanıklılıklagörevinizbaşındakalmanızkesinisteğimizdir.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

Cemâl Paşa, son telgrafımıza, 23/24 Ocak’taverdiği karşılıkta, çekilmesinin zorunluolduğundanveMillîMeclis’innasılbirdavranışiçinde olacağını beklemek gereğinden sözediyordu.

Efendiler, aynı gün öğle vakti, Ankara,Erzurum,Sivas,Diyarbakır,Bandırma,Balıkesir,Konya, Edirne, İstanbul ve Bursa’da bulunankomutanlara, durum ve görüşümüz bildirilerekdikkatleriçekildivedüşüncelerisoruldu.

İstanbul’daki 10. Kafkas Tümeni KomutanıKemalettin Sami Bey’e de (Berlin BüyükelçisiKemalettin Sami Paşa’dır), ayrıca şu emriverdim:

22.1.1920

10.KafkasTümeniKomutanlığı‘na

HemenRaufBey’ibularak,durumubirlikteve

güvenlik tedbiri alarak takip etmenizi ricaederiz. İngilizlerin isteğini yerine getirmekkesinlikledoğruolmaz.Buraca,obakımdanâciltedbirler alındı. İstanbul’daki telgrafhaberleşmelerinigüvenaltınaalmanızgerekir.

Efendiler,RaufBey,Bekir Sami,CamiBey vebütün milletvekillerine de Kafkas TümeniKomutanı Kemal, Müstahkem Mevki KomutanıŞevket ve Harbiye Nezareti Başyaveri SalihBeyleraracılığıylaveşifrelitelgraflaşubildiridebulundum:

22.1.1920

İngilizler, Harbiye Nâzırı Cemâl Paşa ileGenelkurmayBaşkanıCevatPaşa’nıngörevdençekilmesini istemişlerdir. Bu faaliyet, devletinbağımsızlığını ortadan kaldırmaya yönelmişkesin bir harekettir.O halde, bu faaliyete karşımilletin göstereceği tepki ve girişeceğihareketler, bağımsızlığın korunması içinyapılacakkutsalbirmücadeleniteliğindedir.Bumücadelenin ilk basamağında görev, miletinvekillerinindir. Milletvekilleri, kabine üyelerinin

durumlarına müdahale ve etkide bulunmakşeklinde, devletin siyasî bağımsızlığı aleyhine,İngilizleringirişmişolduklarıtecavüzleri,içeriyevedışarıyakarşıkesinliklevehemenreddetmekzorundadırlar. Bunun nasıl yapılacağınıkararlaştırarak buraya bildiriniz. Fakat şunoktalarınmutlakayerinegetirilmesigerekir:

Önce Meclis’in dağıtılması ile ilgili olarak,Meclis’te ansızınbir iradeninokunması ihtimaliile karşı karşıya kalınmamalıdır. Eğer buihtimalin gerçekleşmesi kesin olarakönlenemezse,milletvekillerininçalışmalarınıözeltoplantılar halinde devam ettirmeleri deyeterlidir. İkincisi, devletin siyasî bağımsızlığıaleyhine kesin bir müdahalede bulunulduğunu,Barış Konferansı‘na,Avrupa milletlerine, İslâmdünyasına ve memleketin her bir yanına ilânetmek gerekir. İngilizler’in tecavüzü gerialınmadığı takdirde, Meclis’in görevi,Anadolu’yageçmekvemilletinidaresiniüzerinealmaktır. Bu hareket, bütün milletin gücünükendi varlığında toplamış olan Kuva-yı Millîyetarafından her bakımdan desteklenecektir.

Gereklitedbirlerşimdidenalınmıştır.

Hey’et-iTemsiliyeAdınaMustafaKemal

Bu bildirinin örneği, olduğu gibi bütünkomutanlarabildirildi.

Efendiler, Ayrıca Rauf Bey’e de 23 Ocak1920’de, 10. Kafkas Tümeni Komutanıaracılığıyla yazdığım şifrede, “HarbiyeNâzırı‘nın görevden çekilmesi bir oldu bittiolmakla birlikte, işin önemi devam etmektedir”dedim. İtilâf Devletleri’nin temsilcileri,Hükûmeti istedikleri gibi kurma yolunu tutmuşoluyorlardı.Yarın,Meclis’ingüvenoyuvereceğibir hükûmete karşı da aynı şekildedavranmalarına, böyle bir örnekle yol açılmışbulunuyordu. Hükûmet’in, millete ve basınabilgi vermeksizin ve toptan çekilme yolunagitmeksizin buna boyun eğmesi, milletinbağımsızlığını tehlikeye düşürüyordu. Olayıkapatmamak, Hükûmeti Meclis-i Meb’usan’damilletin bağımsızlığını koruyamadığı gerekçesiile açıkça düşürmek gerekirdi. İşte, bütünbunlarıRaufBey’eyazdım.

AynıTarihte,10.KafkasTümeniKomutanıileRaufBey’eşuortaktalimatıvermiştim:

Hükûmetin, İtilâf Devletleri temsilcilerinintekliflerini kabul etmemekte direnerek, BarışKonferansı‘nı, İtilâf Devletleri’nin Kuva-yıMillîye’dendolayıTürkHükûmetinidüşürmeyekarar verdiğini, bütün dünyaya karşı ilânamecbur etmesi gerekir. Kabinenin, öncekikabinelerde olduğu gibi millî bağımsızlıktansessizce fedakârlık etmesi, kendi yetkisibakımından güçsüzlüğünü anlayış ve kavrayışbakımından da asla güven verici olmadığını birdaha açıkça göstermiştir. Bu kadar çetinsorunları, karakter ve düşünce yapısıbakımından bu derece güçsüz olan kimselerleçözüme götürmeye çalışmak artık mümkündeğildir. Bu bakımdan, kabinenin son durumdolayısıyla düşürülmesi gerekir. Bütün milletingüvenine lâyık bir kabinenin iktidara gelmesiyolundaçalışınız.

AnadoludaBulunanYabancıSubaylarınTutuklanmasıKararı

Efendiler, yabancıların İstanbul’da saldırılarınıarttırarak bakan veya milletvekillerindenbazılarını tutuklamaları ihtimaline karşı,Anadolu’da bulunan yabancı subaylarıntutuklanmalarına karar verdim. Bu kararımı vebuna göre tedbirler alınması gereğini, 22 Ocak1920 tarihinde, Ankara, Konya, Sivas veErzurum’daki kolordu komutanlarına, “kişiyeözel”olarakşifreileemrettim.

Efendiler, milletvekillerine yazdığım telgrafa,Vasıf, Rauf, Bekir Sami Beyler’in ortakimzasıylacevapgeldi.Bucevapta:Meclis,resmîolarakçalışmalarabaşlayıncasözkonusumeselebakımındankabineninişbaşındakalmasıgerekir.Siz bir teşebbüste bulunmayınız ve müdahaleetmeyiniz. Emirlerinizi bize bildiriniz.Görüşlerinizin her makam önünde gereği gibisavunulacağınagüveniniz”,denilmekteydi.

Ben, ne Hükûmet’e ne de Meclis’e bir şeyyazmamaya karar vermiş ve işi artık sayın

milletvekiliarkadaşlarımızabırakmıştım.

Efendiler,İstanbul’dakişahıslarınhareketlerinihangi tavsiyelere göre ayarladıklarınıbelirtebilmekiçinşukısabilgiyiarzedeyim:

Filân siyasî temsilci, çok namuslu ve doğrusözlü veTürk dostuymuş. Bu zat, çok içten vedokunaklı bir dille demiş ki, “Eğer HarbiyeNâzırı ile Cevat Paşa çekilmeseydiler, HarbiyeNezareti işgal edilecekti. Kuva-yı Millîye’ningösterdiği suskunlukvekararlı tutum,bazılarınıçıldırtıyor.Fakataceleetmeyin,ezilirsiniz.Banagüvenin.Hakaret varsa, yapanlar utansın.Belkidaha başka delilikler olacaktır. Fakat siz, sakındeliliketmeyin.”

İstanbul’daki şahıslar, “biz bu sözlerinsamimiyetle söylendiğinden şüphe etmiyoruz”diyorlardı.

Meclis-iMeb’usanBaşkanıSeçilmemSakıncalıGörülüyor

Efendiler, milletvekilleri, İstanbul’datoplandıktan bir hafta sonra, Başkanlık DivanıvedolayısıylaMeclisBaşkanlığı seçimi ile ilgiligörüşmelere başlamışlar. Bir yerde işaretetmiştimki, benMeclisBaşkanı seçilmeyi, bazıyararlarından dolayı lüzumlu bir tedbir saymışve gereken kimselere bu konudakidüşüncelerimi de bildirmiştim. İşte belirttiğimgibi, bu konu üzerinde görüşülmeye başlandığıgünlerde, 28 Ocak 1920 ve 1 Şubat 1920tarihlerinde, Rauf Bey tarafından gönderilenyazılarda birtakım görüşlerden sonra, “biz pekbüyük bir sakınca doğuracak olan bu konuyuilerisürmektenvazgeçiyoruz”denmekteve;“….özel gizli bir toplantıda yeniden söz konusuedildi.ŞerefBey,seçilmenizinyararlarınıanlattı.Seçimsırasındaoylarındağılacağıyenidenkesinolarak hissedildiğinden, sizin milletin başında,MillîMeclis’inkoruyucusuolarakkalmayızatentercih buyurduğunuz tarafımızdan söylendi.Yüksek şahsiyetiniz hakkında alkışlarla içten

gösterilerin yapıldığı görüldü. Genel toplantıda,Reşat Hikmet Bey Meclis Başkanı; HüseyinKâzım Bey birinci ve Hoca Abdülâziz MecdiEfendi ikinci başkan vekili seçildiler”, haberiverilmekteydi.

Efendiler, benim başkanlığımı ortaya atandemekki, yalnızŞerefBeyoluyor,Gizli olarakyapıldığı bildirilen toplantıda, öteki şahıslartarafından benim başkanlığa seçilmemin nemaksatlasözkonusuedildiği,üstükapalıolarakbile söylenmiyor. Önce, ciddî gerekçeleredayanarak benim başkanlığımı ilerisürmeliydiler. Ondan sonra da oyların dağılıpdağılmayacağını incelemeliydiler. Yalnız, ŞerefBey’in konuşması üzerine oyların hangi tarafakayacağıkonusunda,birkararavarmakta isabetolmayabilirdi.

Efendiler, Harbiye Nâzırının ve GenelkurmayBaşkanı‘nın zorla düşürüldüğünü biliyoruz.Meclis Başkanlığı‘na seçilen merhum ReşatHikmetBey’in, bir uydurma sebeple yabancılartarafından tutuklandığını haber almıştık.İstanbul’da bulunan Hey’et-i Temsiliye

üyelerinin tutuklanmalarının düşünüldüğü,RaufBey’in 28 Ocak 1920 tarihli yazısındabildiriliyordu.Bu durumlardan,Kuva-yıMillîyealeyhtarlığının, Meclis’in dağıtılma ihtimalininve dolayısıyla milletçe savunmaya geçmezamanının daha da yaklaştığı meydanda idi.Fakatbugerçeğisezebilenazdı.

Efendiler, Reşat Hikmet Bey’in kurtarılmasıiçindeAnkara’dançalışmakgerekiyordu.

Rauf Bey’in, Meclis’in durumunu anlatan 27Ocak1920tarihlişifrelitelgrafında,endişevericibazı cümleler vardı. Söz gelişi, kabinebaşlangıçta çekilmeyi düşünmüş, fakatçekilmemiştir.Meclis’inbugünküdurumubuişiçözümebağlamayaelverişlideğildir.

HükûmetiMutlakaDüşürmekveKesinMücadele

DurumunaGeçmekGereği

Efendiler,AliRıza PaşaKabinesi çekilmemiş,Meclisde, bir problem çıkarmaktan sakınarak,onudüşürmekyolunagidememişvebazıüyelerideğiştirilmiş olan Ali Rıza Paşa Kabinesi’negüvenoyuvermiştir.

Ali Rıza Paşa Kabinesi’ninMeclis huzurundaokuduğu Hükûmet programını bilmem hatırlarmısınız.Buprogramda:

Sadrazam Paşa, yaptığı en önemli görevisözlerine başlangıç olarak alıyor; İstanbulHükûmeti ile Anadolu arasında haberleşmeninkesilmesine kadar varan anlaşmazlığıngiderilmesini başardığını, bundan böyle millîiradenin yüce Meclis’te görüneceğini, artıkmeşrutiyet ilkelerine tam olarak uyulabilmesiiçinbirengeldüşünmediğinisöylüyordu.

Efendiler, bu sözlerle, Hey’et-i Temsiliye’ninmillî irade adına hareket etmesine, meşrutiyetilkelerineuygunhareketlereengelolmasınaartık

yer olmadığı gibi bir anlam sezdirilmekisteniyor.Daha dün,MillîMeclis’in İstanbul’datoplandığı bir sırada, millî iradeye de,milletlerarası kurallara da aykırı olarak, bizzatkendilerininvekendileriylebirlikteMeclis’invemilletin ne kadar ağır bir saldırıya uğradığınıaçıklama gereğini duymayan Sadrazam, hâlâHey’et-iTemsiliye’yi jurnal etmekle durumunukurtarmaya çalışıyor ve bizim sayınmilletvekiliarkadaşlarımız da bu sözleri büyük birsessizlikledinleyebiliyorlar.

Hükûmet, siyasî topluluklara karşıtarafsızlıktan ayrılmadığını ve ayrılmayacağınıbir kere daha belirttikten sonra, bugüne kadarelde ettiği başarıların derecesinin takdiriniMeclis’ebırakıyor.

Sadrazam, devlet idaresinin düzeltilmeyemuhtaç olduğunu söyleyerek, OsmanlıDevleti’nin, her yabancı devlet baskısıkarşısındakaldıkçabaşvurduğueskipolitikasınıyeniden canlandırarak, dünyaya yenidüzeltmeler yapılacağı sözünü veriyor:“Yabancıların haklarını genişleteceğiz.

Azınlıkların haklarını korumak için nisbî temsilyönetimini uygulayacağız. Adalet, maliye,bayındırlık ve güvenlik işlerinde ve hattâ sivilyönetimde yabancılara yeteri kadar kontrolyetkisi vereceğiz”, diyerek düşündükleridüzeltmelerinesaslarınısayıyor.

Sadrazam Paşa, dışişlerinden bahsederken de,“AteşkesAnlaşmasıhükümlerindenayrılmamak,hükûmetçe gerekli görülmektedir” sözündebulunurken, “İzmir’in işgalinden dolayımeydana gelen kaynaşma ve karışıklığa sonverecekolan,ancakbarıştır”demekleyetiniyor;kararlılık ve ileri görüşlülüğün güçlükleriyeneceğine tam bir inancı bulunduğunusöyleyerek,programınıbitiriyor

AldatıcıSözVermeler,Ağırİftiralar

Efendiler, İstanbul’dan gönderilen 19 Şubat1920 tarihli yazıda, “İngiliz DışişleriBakanlığı‘ndan İstanbul’daki siyasîtemsilciliğine gelen ve siyasî temsilciliktarafından da resmen hükûmete yapılan sözlütebligatta, padişahlık başkentinin OsmanlıDevleti’ndebırakıldığıbildirilmiş;fakatbununlabirlikte, Ermeni katliamının durdurulması veYunanlılar’la bütün İtilâf Devletleri’ninkuvvetlerine karşı olan tutumumuzundeğiştirilmesi istenmiş; aksi takdirde, barışşartlarının değiştirilmesinin muhtemelbulunduğu da ayrıca ifade edilmiştir”,denilmekte ve bazı hususlar, özellikle “şikâyeteyol açacak en küçük olaylara bile meydanbırakılmaması”tavsiyeedilmekteydi.

Efendiler, bu sözlü vaadin arkasındaki anlamve maksat ne olabilirdi? Yunanlıların,Fransızların ve daha başkalarının işgali altındabulunanvatantopraklarındanbaşka,İstanbul’undaalınmasıkararlaştırılmıştı.Ancak,ilerisürülenşarta uyulursa, İstanbul’u almaktan vazgeçeriz

mi, denilmek isteniyordu?Yoksa,Yunanlıların,Fransızların,İtalyanlarınişgallerizatengeçicidir,İtilâfDevletleri, yalnız İstanbul’u alacaktı, fakatteklif ettikleri şarta uyarsak, onu dabırakacaklardır,anlamımıçıkarılıyordu?

Veyahutda,Efendiler,İtilâfDevletleriKuva-yıMillîye’ninişgalbölgelerinde,işgalkuvvetlerinekarşı kurduğu cepheleri bozdurmaya ve açtığısavaşları, giriştiği hareketleri durdurmaya,İstanbul Hükûmeti’nin gücünün yetmeyeceğiniçok iyi anladıklarından, Yunanlılar da dahilolmak üzere, İtilâf Devletlerine karşı yapılansaldırının önlenememiş ve aslı olmayan Ermenikatliamına son verilmemiş olduğu bahanesiyle,İstanbul’udamıişgaletmekniyetindeydiler?

Daha sonraki olaylar, bu son tahminin doğruolduğunu göstermiştir sanırım. Ne var ki,İstanbul Hükûmeti’nin İngiliz temsilciliğininteklifinden böyle bir anlam çıkarmayayanaşmamış, aksine ümide kapılmış olduğugörülüyordu.

Efendiler, yapılmış olan teklifin ne derece

yersiz olduğu hususunda bir fikir verebilmekiçin, biz de o günlerle ilgili bazı durumlarıhatırlayalım. Şüphe edilmemek gerekirdi ki,Ermeni katliamı konusunda, sözler gerçeğeuygun değildi. Aksine, güney bölgelerinde,yabancı kuvvetler tarafından silâhlandırılanErmeniler, gördükleri koruyuculuktan cesaretalarak bulundukları yerlerdeki Müslümanlarasaldırmakta idiler. İntikam düşüncesiyle hertarafta insafsızbir şekildeöldürmeveyoketmesiyaseti gütmekte idiler.Maraş‘taki feci olay buyüzden çıkmıştı.Yabancı kuvvetleri ile birleşenErmeniler, topvemakineli tüfeklerleMaraşgibieski bir Müslüman şehrini yerle bir etmişlerdi.Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocuklarıişkenceyle öldürmüşlerdi. Tarihte bir benzerigörülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi.Müslümanlar yalnız namuslarını ve canlarınıkorumak için karşı koymuş ve kendilerinisavunmuşlardı. Yirmi gün süren Maraşkatliamında, Müslümanlarla birlikte şehirdekalan Amerikalı‘ların, bu olay hakkındaİstanbul’daki temsilcilerine çektikleri telgraf, bufaciayıyaratanları,yalanlanamayacakbirşekilde

ortayakoymaktaidi.

Adana ili içindeki Müslümanlar, tepedentırnağa kadar silâhlandırılmış olan Ermenilerinsüngülerinin baskısı altında her dakikaöldürülmek tehlikesi ile karşı karşıyabulunuyorlardı.Canlarının ve bağımsızlıklarınınkorunmasından başka bir şey istemeyenMüslümanlarakarşıuygulananbuzulümveyoketme politikası, medenî insanlığın dikkatiniçekecekveonlarıinsafagetireceknitelikteiken,aksinin yapıldığını iddia ederek ondanvazgeçilmesini isteme gibi bir teklif nasıl ciddîolarakkabuledilebilirdi?

İzmir ve Aydın dolaylarında durum bunabenzer ve belki daha da acıklı değil miydi?Yunanlılar,hergünkuvvetvearaçlarınıartırıyorve saldırı hazırlıklarını tamamlıyorlardı. Biryandan da oraya buraya saldırmaktan geridurmuyorlardı. O günlerde İzmir’e yeniden birpiyadealayıiletamdonanımlıbirsüvarialayıveyirmi dört adet yük otomobiliyle çok sayıdanakliye arabası, altı tane top, bir çok savaşmalzemesi çıkarıldığı, cephelere bol miktarda

cephane gönderilmekte olduğu anlaşılmıştı.Gerçek şu idi ki, milletimiz, sebepsiz olarakhiçbiryerdehiçbiryabancıyasaldırmışdeğildi.

Bu durum karşısında, Efendiler, vatanımızınişgal edilmiş yerlerinden düşmanlarınınçekildiklerini görmeden veya hiç olmazsaçekileceklerine tam bir güven duymadan,aldatıcı sözlere gereğinden fazla değer vermekakıl kârı mıydı? Memleket kaderinin tekdayanaknoktasıolarakkalmışbulunanKuva-yıMillîye’yidağıtmagayesigüdenbugibiteklifveteşebbüsleri anlamakta güçlük var mıydı?Geleceğin şüphe ve belirsizliği uğruna, millîdâvâdanhemenvazgeçmekdoğruolurmuydu?Yalnız İstanbul’un değil, Boğazlar’ın, İzmir’in,Adana bölgesinin, kısacası millî sınırlarımıziçindeki bütün vatan topraklarınınegemenliğimiz altında kalması millî gayemizdeğilmiydi?Budurumagöre,yalnızİstanbul’unOsmanlı Devleti’ne bırakılacağı vaadikarşısında, Osmanlı Devleti’nin Sadrazamı AliRıza Paşa memnun olsa da, Türk milletininmemnun olacağı ve bununla yetinerek susup

oturmayı tercih edeceği nasıl düşünülebilirdi?Vahdettin’in Sadrazamı, Kuva-yı Millîye’yidağıtmayı hedef alan bütün teşebbüslerin tarihîsorumluluğunudüşünmekistemiyormuydu?

Efendiler, yabancıların teklifine ve onugerçekleştirmeye kalkışan hükûmetin istek veemrine,milletçedeKuva-yıMillîyecedeboyuneğilmeyeceğişüphesizdi.

Şifre

21.12.1920

HarbiyeNezaretiBaşyaveriSalihBey’e

RaufBey’e

İlgi:20.2.1920tarihlişifre:

Hükûmetin Millî Meclisteki gruba karşıgözdağı verici bir tavır takınmasının, grubun,dayanışmahalindebir siyasîgüçolarakgelişipvarlığınıgösterememesinden ilerigeldiğiaçıkçaanlaşılmaktadır. Her şeyden önce, grubun bu

bakımdan bilinçli bir denetim gücü halinegetirilmesi gerektiği belli oluyor. Hükûmetinsonradan gönül almakmaksadıyla sizleri davetetmesi,bugünkügüçsüzlüğünüanlamasındanvegüçkazanıncayakadaroyalayıpvakitkazanmakdüşüncesinden kaynaklanmaktadır. Hükûmetekarşı kesin bir durum alma zamanı gelmiştir.Sadrazama ve Dahiliye Nâzırı‘na açıkçasöylemek gerekir ki, Kuva-yı Millîye, sonuçalınıncayakadarçalışmalarınısürdürecektir.

Memleketi işgal eden ve milletimizi tam birkölelik derecesine düşürmek isteyendüşmanlarımız, Kuva-yı Millîye’nin faaliyetiniistememektekendilerinihaklıbulabilirler.Fakat,devletvemiletinkurtarılmasınaçalışanbirmillîkuvvete, kendi Hükûmetimiz tarafından hücumvesaldırıyageçilmesigörülmemişbirşeydir.

İtilâf Devletleri’nin, İstanbul’un Osmanlıhâkimiyetinde bırakılması ile ilgili görüşü nekadar sevinçle karşılanmış ise, İzmir veAdanacephelerinde savaştan vazgeçilmesikonusundaki istekleri de o kadar hayretlekarşılanmıştır. Harbiye Nâzırı‘na, İzmir ve

Adana’nın da Osmanlıların elinde kalmasısağlanıncaya kadar silâhlarınbırakılamayacağı, Ermeniler’e karşı bizimtarafımızdan bir saldırının yapılmadığı,Fransızlar tarafından silâhlandırılan vekışkırtılan Ermeniler’le aramızda bazı olaylarçıkmışsa, bunun sorumluluğunun Ermenimillîyetçilerine ve onları kışkırtanlara aitolacağıbildirilmiştir.

Hükûmetin, Maraş ve Urfa’nın ileriyegeçilmemesi yolundaki teklifine karşı, milletegüven vermek ve Kuva-yı Millîye’yidurdurabilmek için, Fransızların Adana’yıderhal boşaltmaya başlamaları istenmelidir.Aksi takdirde, Kuva-yı Millîye’yi, memleketikurtarmamücadelesindenalıkoymanınmümkünolamayacağını, bu ateşin Halep ve Suriye’yesıçramak üzere bulunduğunu; Fransızların,Adanavedolaylarınınboşaltılmasındanekadarçabukdavranırlarsa,okadarkârlıçıkacaklarınıkendilerine açıkça anlatmalıdır. Anadolubasınınınkullandığısertdilinhafifletilmesi,İtilâfDevletleri’nin zulüm ve saldırılarına son

vermeleriyle mümkündür. Bunca haksızlıklara,zulümlere, hattâ katliamlara karşı bağırıpçağıran suçsuz bir milleti susturmak zulmünükimse bizden istememelidir. Aslında, dünyanınher yerinde basın, bu türlü sıkı kayıtlardankurtulmuş olup hür ve serbesttir. Akbaşcephanesinden bir kısmının İngilizlere geriverilmesi için hiçbir yardımda bulunmamanızıisterdik. Boş bir fişek kovanının bile İngilizleregeri verilmemesi daha yerinde olur,düşüncesindeyiz.

Hükûmet, İtilâfDevletleri’nekarşıböyle sahteyaranma hareketlerinde bulunarak merhametuyandırmayı başarabileceği ve iki yüzlüdavranışların, barış şartlarının değişmesinietkileyeceği zannını besliyorsa, kendileriningafletineacırız.Kısacası,barışımızınsözkonusuolduğu şu çetin günlerde, Kuva-yı Millîye’yizayıf gösterecek her hareketin, milletimizinkaderi üzerinde uğursuz bir etki yapacağışüphesiz olduğundan, Meclis’teki arkadaşlaradüşendenetlemegörevininhertürlüfedakârlığakatlanarak yerine getirilmesini özellikle rica

ederiz.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

Kuva-yıMillîye’ninMücadeleyeDevamKonusunda

KamuoyununYoklanması

Efendiler, bugünlerde duyulan ihtiyaç üzerineRauf Bey’e, aynı tarihte şu telgrafı da yazdım.Bu ihtiyaç, Hey’et-i Temsiliye’nin ve Kuva-yıMillîye’nin mücadeleye devamı konusundakamuoyunu yoklamaktı. Rauf Bey’e yazdığımbu telgrafı, Erzurum’daki Kâzım KarabekirPaşa’yadaçektirmiştim.

ÇokAcelevegünlüdür

21.2.1920

RaufBey’eözel

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i HukukCemiyeti’nin durumunu değiştirmeye yetkiliolacak kongrenin toplanması, tüzüğününsonuncu maddesi gereğince, Meclis-iMeb’usan’ın yasama görevini tam bir güvenlikveserbestlikiçindeyerinegetirdiğininMeclis’çeaçıklanmasına bağlıdır. Hey’et-i Temsiliye’ningenel teşkilâtının başında, barış yapılıncaya

kadar eski şeklini koruması gereği, bütünarkadaşlarımızın onayı ve ısrarı üzerine kabuledilmiştir. Oysa, Hükûmet tarafından âdetateşvik edilen muhalif gazetelerin hücumları,Ayân Meclisi’nin açık saldırıları, hükûmetintutum ve işleri ve özellikle Sadrazam Paşa’nınbildirisi, Meclis-i Meb’usanda Kuva-yıMillîye’nin kanun dışı olduğunu alkışlattıransöylevler, kamuoyunu millî teşkilât aleyhineçevirmekte ve Hey’et-i Temsiliye’mizi güç birdurumasokmaktadır.

Bir yandan Padişah’ın isteğine uyarakZeynelabidin, Hoca Sabri, Sait Molla gibikimselerin, sırf Kuvayı Millîye’yi yok etmemaksadıyla her tarafta kurmaya çalıştıklarıTeâl-i İslâm Cemiyeti adı altındaki kuruluşlar,millî teşkilâta doğrudan doğruya saldırılarabaşlamışlardır.Sözgelişi,NiğdeveNevşehir’de,buayınondokuzuncugünü,“Meclis-iMeb’usanaçıldı.Millî teşkilâtıPadişahımız istemiyor”gibisözlerle, halkı açık toplantı ve gösterileresürüklemişlerdir.Bu durumSadrazamPaşa’nınbildirisini alan bazı memurlar tarafından da

teşvik edilmiştir. Bu olayın Konya’ya ve dahabaşka yerlere de yayılması uzak bir ihtimaldeğildir.Bubakımdan:

1- Hükûmetin Kuva-yı Millîye’nin devamınataraftar olup olmadığını kesin olarakbildirmesinikendisindenistemekgerekir.

2- Felâh-ı Vatan Grubu’nun, söz konusuedilen tam bir güvenlik ve serbestliğe sahipolduğunu, bu bakımdan, Kuva-yı Millîye’yidağıtmak lüzumuna inanıp inanmadığınıbildirmesi gerekir. Eğer bu kuvvetin devamınalüzumgörüyorsa,onagöreHükûmetindikkatiniçekmekle birlikte, bunu Meclis’tede gerektiğişekilde savunmalıdır. Bu konunun, grupçagörüşülmesivetartışılmasıdüşüncesindeyiz.

3-Vatanın çıkarları açısından, millî teşkilâtınve Kuva-yı Millîye’nin ortadan kaldırılmasıtercih edildiği takdirde, İzmir, Maraş ve ötekicephelerde bulunan düşman kuvvetlerine karşıda Hükûmetçe gerekli tedbirlerin alınmasınısağlamabağlamaksözkonusudur.

Yukarıda bildirilen düşüncelerin büyük birönem ve ciddiyetle dikkate alınıp, gereğininyerine getirilmesini, bizi şahsen de güçdurumdankurtarmak için, sonucunbiranöncebildirilmesini rica ederiz. İstanbul’daki bazıarkadaşların, bunca emeklerle meydanagetirilmişolanmillîbirliğeveKuva-yıMillîye’yevurulan darbelere karşı kesin tedbir almakonusunda, sonuna kadar gayret ve ciddiyetgöstermekten çok, dışarıdaki uzak kuvvetlerdenbüyükümitlerekapılaraktesellibulduklarızannıuyanıyor. Biz, elimizdeki kuvveti iyikoruyamadığımız takdirde, dış kuvvetlerin debizedeğervermeyeceklerinihatırlatmakisteriz.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

KâzımKarabekir Paşa, bu telgrafa verdiği 23Şubat 1920 tarihli cevabında, “İstanbul’da,Meclis-i Millî‘de beliren akıma karşı, Hey’et-iTemsiliye’nin ve Kuva’yı Millîye’nin ters vehükmedici bir tavır almasını hiç de uygunbulmuyorum.Yalnız, Hey’eti Temsiliye’nin buişin içinden ağırbaşlılıkla çekilmesini, işinsorumluluğunu ve durumun takdirini, Meclis-iMillî‘nin namusuna ve vatanseverliğinebırakmayı sürdürmelerine, “Kuva-yıMillîye’ninve Hey’et-i Temsiliye’nin varlığınısürdürmelerineMeclis-iMillî taraftar olmazsa…Kongrelerin aldığı kararlar gereğince, tam birgüvenlik içinde yasama ve denetleme yetkisinesahipvehâkimolduğundan,Hey’et-iTemsiliye,kararların uygulanmasını Meclis-i Millî‘yebırakarakdağılır, faaliyetinesonverdiğiniyazarve bir de teşekkür eder.” “Fakat, Meclis-iMillî‘nin, böyle bir sorumluluğu yüklenerek,durumunun ve geleceğinin güvenilir olduğuyolunda bir karar alarak bunu duyuracağı pek

şüphelidir.RaufBeyefendibuteklifiyaparvebukararları aldırır da, Hey’et-i Temsiliye’ninişbaşındançekilmesigereğinibildirirse,ozamanHey’et-i Temsiliye bunu isteyerek kabul eder.Basına ve millete ilân ederek faaliyettenuzaklaşır. Şerefli ve onurlu yerini de haklı birşekilde korumuş olur. Şüphesiz ki, bir yıldanberi milletin ısrarı ile kurulmuş olan AydınCephesi, ne dağılıp kendi kaderiniYunanlılarıneline teslim eder ve ne de Hükûmet bunlarıdağıtabilir. O mücahitler, kendiliklerinden veeskiden olduğu gibi savaşa devam ederler.Fakat, bu durum o cepheye bağlı kalır vekolordu komutanları kendi bölgelerinde bunudurum ve maksada göre iyi bir şekildeyürütürler. Ondan sonra da gelecekteki durumve faaliyetlerimizde olayların akışına ayakuydurulur…İştebenimâcizgörüşümünbundanibaretolduğubildirilir”diyor.

OlaylarınAkışınaAyakUyduramazdık

Efendiler, İstanbul’un fiilî olarak işgalindenaşağı yukarı yirmi gün önce ortaya konulan bugörüşvedüşünce incelemeyedeğer.Benyalnızbirnoktayaişaretetmekleyetineceğim.Onokta,olayların akışına ayak uydurma şeklinde birkaderciliği benimsemektir. Biz elbette, işiböylesine bir kaderciliğe bırakamazdık.Aksine,olayların akışının ne olabileceğini öncedenkestirip tesbit ederek, karşı tedbirleri düşünmekveânında,birkararsızlığadüşmedenuygulamaktaraftarı idik. İşte bundan dolayıdır ki, dahaöncesindenkamuoyunuyoklamayabaşlamıştık.

Efendiler,MilletvekiliMazharMüfitBey’inbirmektubuna verdiğim cevabı olduğu gibibilginize sunarsam, Kâzım Karabekir Paşa’nıngörüşlerine verilmesi gereken cevap dakendiliğinden anlaşılmış olur. Mazhar MüfitBey’in mektubunda yazdıklarını tekraretmeyeceğim. Onu gerekirse kendileriyayınlarlar.

AkbaşCephaneliğiveKöprülüHamdiBey

Efendiler, Rauf Bey’e yazdığımız son şifrede,Akbaş Cephaneliği’ndeki cephanenin birkısmının İngilizlere verilmesine yardım ettikleriyolunda bir eleştiri vardı. Bu meseleyi birazaçıklayayım. Rumeli sahilinde, Geliboluyakınlarında,Akbaş denilen yerde, bir cephanedeposu vardı. Orada Fransızların eli altında bolmiktarda silâh ve cephane bulunuyordu.Hükûmet, İtilâf Devletleri’ne tamamıyla boyuneğmiş görünmeyi yararlarına uygunsaydığından,sözünüettiğimcephaneliktekisilâhve cephanenin bir kısmını İtilâf Devletleri’nevermeyivaadetmiş.OnlardaWrangelOrdusunagöndereceklermiş. Rusya’ya nakli için bir Rusvapuru da Gelibolu’ya gelmiş. Hükûmet dahaönce, İstanbul’daki teşkilât başkanlarımızın izinveyardımlarınısağlamış…

HalbukiEfendiler,KöprülüHamdiBeyadındakahraman bir arkadaşımız, Kuva-yıMillîye’denbirmüfrezeile,26/27Ocak1920gecesi,sallarlaRumelisahilinegeçti.Akbaşcephaneliklerinielegeçirdi.DepobekçileriolanFransızlarıtutukladı

vehaberleşmehatlarını kesti. Silâhlarınhepsini,cephanenin bir kısmını ve muhafız Fransızaskerlerini de göz altında Lapseki’ye nakletti.SilâhlarıvecephaneyiAnadolu’yagönderdiktensonra, Fransız erlerini iade etti. AkbaşDeposunda sekiz bin Rus Tüfeği, kırk Rusmakineli tüfeği, yirmi bin sandık cephanebulunduğutahminediliyordu.

Bu olay üzerine, İngilizler, Bandırma’ya ikiyüz kişilik bir kuvvet çıkardılar. İtilâfkuvvetlerinin, millî savaş bölgeleriningerilerinde İtilâf Devletleri askerlerinin debulundukları yerlerdeki depolarda bulunansilâhların ve cephanenin başka yere nakli,kullanılamaz duruma getirilmeleri veya bu gibiyerlerin işgal edilmeleri ihtimaline karşı,komutanlara verdiğimiz emirde, bazı tedbirlertavsiye etmekle birlikte, bütün komutanlarınbüyük bir kararlılık ve kesinlikle hareketetmelerigereğinibildirdik.

Anzavur’unMillîCephelerimiziArkadanVurmaTeşebbüsü

Efendiler, hemen aynı günlerde Anzavur,Balıkesir ve Biga dolaylarında, oldukça önemlive tehlikeli durumlar yaratmayı başarmıştı.Balıkesir’de,millîcephelerimiziarkadanvurmakistiyordu. Başına bir yığın adam toplamıştı.Karşısına gönderilen millî kuvvetlerle, Biga’dakanlı bir çarpışma yapıldı.Anzavur galip geldi.Kuvvetlerimizi dağıttı. Toplarımızı ve makinelitüfeklerimizi ele geçirdi. Erlerimizi vesubaylarımızıesirveşehitetti.AkbaşKahramanıHamdi Bey’de bu şehitler arasındaydı. Bundansonra, Ahmet Anzavur, kendi adına verdiğiAhmediye Cemiyeti adı altında alçaklıklarınıgittikçearttırdı.

Efendiler, 3 Mart 1920 tarihinde, içindefevkâlade önemli haberler bulunan bir şifrealdım. Bu şifre, İstanbul’dan İsmet Paşa’dangeliyordu.BenAnkara’yageldiktensonra,İsmetPaşa, Ankara’ya yanıma gelmişti. Birlikteçalışıyorduk. Fakat Cemâl Paşa’dan sonraHarbiyeNâzırlığı‘naFevziPaşaHazretlerigeldi.

PaşaHazretleri’ninözel istekleriüzerineveçokönemlibirişiçinİsmetPaşa’yıbutarihtenbirkaçgünönceİstanbul’agöndermiştim.

Önemli saydığımız nokta şuydu: Yunanlılarsaldırıya hazırlanıyorlardı. Buna karşı, aklayakın olan tedbir, bütün kuvvetleri seferberederek düzenli bir savaşa girmekti. ÖzellikleFevzi Paşa Hazretleri, bu gerek ve zorunluluğutakdiretmekteydi.

İşte,buhazırlığıyapmaküzereİsmetPaşa’nınİstanbul’da bulunması ve hattâ GenelkurmayBaşkanlığı‘na resmen tayin edilerek işebaşlaması çok yararlı olacaktı. Bu maksatla,İstanbul’agitmesinigereklibulmuştum.

AliRızaPaşaKabinesi’ninİstifası

Efendiler, yüksek şahıslarınızca bilinmektedirki, İngiliz temsilcisi,Yunanlılar da dahil olmaküzere bütün İtilâf kuvvetlerine karşımücadelenin durdurulmasını Hükûmete teklifetmişti. Bu teklifin gereği yerine getirilirse,İstanbul’u Osmanlı Devleti’ne bırakacaklarıyolunda yaldızlı bir vaatte de bulunmuşlardı.Fakat İstanbul’da bu teklif yapılırken, Şubat’ın18, 19 ve 20. günlerinde,Yunanlılar’ın İzmir’eyenikuvvet,taşıtaraçları,çokmiktardacephanegetirdiğinivebunlarıcepheleregöndererekyenibir saldırıya hazırlandığını biliyorduk. Bubilgilerimizi, Hükûmetin işlerine karışmayınızyaygarasına kulak asmadan, İstanbulHükûmetine de ulaştırarak dikkatini çekmektengerikalmadık.

“Yunanlılar karşısında bulunan Kuva-yıMillîye’yiüçkilometregerialdırmak!…”

Ali Rıza Paşa Kabinesi’nin buna gücününyetmeyeceği belliydi. Fakat, maksat onundüşürülmesiydi. Sadrazam, ister istemez bu

teklifinyerinegetirilemeyeceğinibildirmiş.

3Mart1920günüYunanlılarsaldırıyageçtiler.GölcükYaylasıylaBozdoğan’ıişgâlettiler.

İşte bu olay üzerine, Ali Rıza Paşa’nın,düşünebildiği tek çare, makamında daha fazlakalmaktan vazgeçerek, hemen istifa edip busorumluiştenyakayısıyırmakolmuştur.Çünkü,MillîMücadele’yi durdurma konusunda yapılanteklifi yerine getirmeye çalışmış fakatbaşaramamış olanAli Rıza Paşa’nın, bu defakiteklifi de, yerine getireceğim diye söz verip debaşaramadığı takdirde, İtilâf Devletleri’nce desorumlu tutulması ihtimali de hatıra gelmezmiydi?

Padişah, işin gidiş ve durumuna göre birisiniSadrazamlığaseçeceğim,diyor.

RaufveKaraVasıfBeyler,3Mart1920tarihlişifrelerde, bu istifa haberini verirlerken, Felâh-ıVatan Grubu başkanının ve Meclis başkanvekillerinin Saray’a gönderildiğini debildiriyorlardı. Bu başkanlar, Padişah’ın

huzuruna kabul olunmamışlar. Başkâtip veBaşmâbeyinci ilegörüşmeleri istekbuyurulmuş.Grup başkanı, millî teşkilâtın Padişah’abağlılığını bildirmiş. Sözü Hükûmetinçekilmesinegetirmiş.Padişah,Başkatip aracılığıile şu isteği bildirmiş, “Bütün milletvekillerineselâm.İşleringidişvedurumundakiağırlığıbendeonlarkadarbiliyorum.Gidişatınvedurumungereğine göre birisini Sadrazamlığa seçeceğim.Onun yetkisine el uzatarak arkadaşlarınıseçmesine karışamam. Ancak, ona çoğunlukgrubuylaanlaşmasınıtavsiyeedeceğim.”

BeniHükûmetİşlerineKarışmaktanMenetmekİsteyenler

BendenEtkiliTedbirlerBekliyorlar

Başkanlar hey’eti teşekkür edip ayrılmışlar.Verilmekteolanbilgilerarasındaşunlardavardı:“Milletvekilleri, telâştalar. Fakat istenildiğişekilde bir kabine kurulacağına güveniyorlar.Yabancıların, Hürriyet ve İtilâfçıların veNigehbancılar’ın düzenledikleri gericilikhareketlerinde başarılı olabilmeleri için, FeritPaşa’yı veya yakınlarından birini iktidarkonumuna getirmeleri demuhtemeldir.Meclis’ielbette dağıtacaklardır. Padişah katında etkiliolacak tedbirlerin, oradan alınması… arzolunur.”

Efendiler, garip değil midir ki, bugün buistekte bulunanlar, daha birkaç hafta önce“Meclis resmen açılmış olduğuna göre, bundansonraki emirlerinizin bize bildirilmesini vegörüşlerinizin her makamın önünde gerektiğigibi savunulacağına güven buyurulmasını”,diyen kimselerdir. Birkaç hafta önce, İstanbulHükûmeti ile birlik olarak, beni Hükûmetişlerine karışmaktan uzak tutmak isteyen

kimseler,bugün,İstanbul’dahiçbirşeyyapmayagüçleri yetmediğini itiraf ederek, buradan,Hey’et-i Temsiliye’den etkili tedbirlerbekliyorlar.

Biz bu isteği de yerine getireceğiz. Fakat bukimselerin istekleri olduğu için değil, bunuvatanınçıkarlarıemrettiğiiçin…

Trakya’daCaferTayyarBey’inTuttuğuYanlışYol

Efendiler, İstanbul bunalımı üzerine yaptığımaçıklamalar epeyce uzadı. İstanbul’da zatenöteden beri süregelmekte olan durumdan, dahabirçokşeyinortayaçıktığınaşahitolacağız.

İzin verirseniz, tekrar İstanbul’a dönmeküzere,birazdaEdirnetaraflarındakidurumagözatalım. Şimdiye kadar yaptığım genelaçıklamalarsırasında,yerigeldikçeTrakya’yıdateşkilât ve tasarılarımızın hiçbir vakit dışındatutmadığımızıanlattığımısanırım.Edirneileolanilişki ve haberleşmelerimiz, memleketin heryeriyleolduğugibidevamettirilmekteydi.

Yapılan haberleşmelerimizdeki dikkate değerbazınoktalarıyüksektopluluğunuzaaçıklayarakbildirmekuygunolur:

1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey, 31Aralık 1919 tarihli pek etraflı bir raporunda,TrakyaveözellikleBatıTrakya’daYunanlılarınyaptıkları işleri ve giriştikleri faaliyetleri pek

güzel açıklıyordu. Bu olağanüstü çalışmalarakarşı kendisinin gerektiği gibi tertibatalamadığındanşikâyetediyordu.

“Kolordusunun bu durumda ve ileride ortayaçıkabilecekolaylarkarşısında,göreviniyapmayaimkân verecek bir durum almasına GeneralMilne’inizinvermediğinin,haberleşmesonundaanlaşıldığını”haberveriyordu.

General Milne’in tertibat almamıza izinvermeyeceğine elbette şüphe yoktu. Bu açıkgerçeğiyazışmayoluylaanlatmayabilmemnasılbirdüşüncevemantıklakalkışılmıştı?

Cafer Tayyar Bey’e 3 Ocak 1920 tarihindeverdiğim talimatta, gönderdiğimiz gizliyönetmeliğe uyularak silâhlı birliklerkurulmasını yeniden hatırlattım. “Askerîdurumun değiştirilmesi ile elde edilmeyenyararların bu şekilde elde edilmesi gerekir”dedim.

Harbiye Nâzırı Cemâl Paşa’ya da yine aynıtarihte durumdan bahsederek, Yunanlıların

Doğu Trakya’da olsun, hazırlıklarına engelolmasınıyazdım.

Trakya Paşaeli Cemiyeti’nin gönderdiğiraporlarda,gerektiğigibiteşkilâtkurulamamaktaolduğunaişaretediliyorvebazıyüksekderecelimemurlardanşikâyetediliyordu.

Efendiler, Edirne’den gelen yazılardan veraporlardan, bence, yanlış bir görüş takipedildiği anlaşılıyordu. Bu yanlış tutumudüzeltmek için, öteden beri belirtilengörüşlerimizi, 3 Şubat 1920 tarihinde CaferTayyar Paşa’ya ve İstanbul’da Rauf Bey’e birkezdahabildirdim.

Tekrarettiğimgörüşşuydu:

“Doğu ve Batı Trakya’nın millî bir bütünolarakdüşünülmesiveifadesidoğrubirpolitikadeğildir. Doğu Trakya, itiraz ve tartışma kabuletmez şekilde yurdumuzun bir parçasıdır. BatıTrakya ise, bir antlaşma ile daha önceterkedilmişolanbirbölgedir.

Olsa olsa, Doğu Trakya, Batı Trakya’nınkurtarılmasına çalışanların bir hareket merkeziolabilir.

Doğu ve Batı Trakya’nın birliği üzerindeısrarladirenmek,DoğuTrakyaüzerindedebazıiddialarınilerisürülmesineyolaçabilir.

Bulgarların da Adalar Denizi’nde ekonomikbir çıkış kapısı istemeleri, üzerinde ayrıcadüşünülmeye değer. Bulgaristan içinde bubakımdangayretsarfedilmelidir.”

Cafer Tayyar Paşa’da, memurlardan ilerigelenlerden ve halktan şikâyet ediyordu. 7/8Mart1920tarihlibirşifresinde,“bizdehalk,herişi hükûmetten beklemekte; sivil idareâmirlerinin ilgisiz tutumları yüzünden millîteşkilât yüksek emirlerinize uygun olarakkurulamamaktadır. İl sınırları içinde sık sıkyapmakta olduğum kontrollerde, özellikleköylülerle sıkı ilişki kurmaktayım… Fakat, herköye gitmek mümkün olamıyor”, “Teşkilâtınköklü ve yaygın olması hepimizin ortak isteğiolup,bunundailerisürülensakıncalarınortadan

kaldırılmasına çalışmakla gerçekleştirilebileceğibilgilerinizesunulur”diyordu.

KarakolCemiyetiİstanbul’daTeşkilâtını

GenişletmeyeÇalışıyor

Efendiler başka bir münasebetle KarakolCemiyeti’ndenveonunçalışmalarınıyasaklamakonusundaki faaliyetlerimizden bahsetmiştim.Bu cemiyetin İstanbul’da hâlâ teşkilâtınıgenişletmeye çalıştığı anlaşılıyordu. Yenidenşöylebiruyarıdabulunmakgerekti:

Yazıile

12.3.1920

ÇanakkaleMüstahkemMevkiKomutanı

AlbayŞevketBeyefendi’ye

İstanbul’da bulunan teşkilâtımızın gayeyehizmet konusunda yetersiz olduğuanlaşılmaktadır. Çeşitli zamanlarda ve özelliklebugünlerde Ankara’ya gelen ve durumu bilenbazı kimselerin verdiği bilgilere göre, bundakibaşarısızlıksebebi,AnadoluveRumeliMüdafaa-i Hukuk Cemiyeti Teşkilâtı adı altında Karakol

Cemiyeti tüzüğünün uygulanmayaçalışılmasındanilerigelmektedir.

Karakol Cemiyeti’nin tüzüğü, birçok kimseyiteşkilâtla ilişki kurmaktan ürkütmüştür. Busebeple,Müdafaa-iHukukTeşkilâtıTüzüğü‘nünesaslarınagöreteşkilâtlanmak,özellikleİstanbuliçinyeterlidir.Çünkü,İstanbul’daasılgücüfikirakımlarını birleştirmedearamalıdır. İstanbul’dafiilîhareketlerveözelteşebbüsleriçinkurulacaksilâhlı teşkilâtta bile, Müdafaa-i Hukuk Tüzüğüekinin uygulanması gerekir. İstanbul MerkezHey’etinin ve ona bağlı şubelerdeki yönetimkurullarının ortaya çıkmasında bir sakıncagörülüyorsa,bukurullaragirecekolankimselerşahıslarını gizli tutabilirler. Bu esaslarçerçevesinde kurulmuş ve kurulacak olanteşkilâtın ve bunların merkez hey’etleri ileyönetim kurullarını oluşturan kimselerinadlarınıngüvenilirbirvasıta ilegönderilmesineyüksek lûtuf ve yardımları özellikle istirhamolunurefendim.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

İstanbul’dakiKuva-yıMillîyeBaşkanlarının

TutuklanmasıHakkındaLondra’danGelenEmir

Şimdi, isterseniz yeniden İstanbul’a dönelim.11Mart1920 tarihlibir telgrafta,RaufBey1 şubilgileri veriyordu: 10Mart 1920günüöğledensonra, İtilâf Devletleri’nin temsilcileritoplanmışlar.Londra’dangelenveİstanbul’dakiKuva-yı Millîye başkanlarının tutuklanmasıemrini içine alan bir meseleyi görüşmüşler veemriyerinegetirmeyekararvermişler.Bubilgi,güvenilir bir kimseye sağlam bir kaynaktangizliceverilmişvebugibikimselerinbiranönceİstanbul’danuzaklaşmalarıgereğibildirilmiş.Budurumuçeşitliihtimalleregöredeğerlendirdiktensonra, işin sonuna kadar İstanbul’da kalarak,namus görevini yerine getirmeye kararvermişler.SadrazamSalihPaşa,budurumabilebile yol açmaktaymış. Onun için Kabineyidüşürmeye çalışacaklarmış. Başaracaklarına dagüveniyorlarmış.

RaufBey’intelgrafınaşucevabıvermiştim:

Kabineyegüvensizlikoyuvererek,sizlerinbirhücuma geçmeniz o kadar kuvvetli bir sebebedayandırılamayacaktır. Grubun dayanışma vedirenme derecesi ile işbirliği yapmakonusundaki kesin tutumu üzerinde açık birdüşüncevekanaatevarmadıkça,SalihPaşa’nın,GurupYönetimKurulu’ylagörüşmedenhareketetmesini, bir şartlılık meselesi yapmahususundaki kararınızhakkındahiçbir fikir ilerisüremem. İngilizlerin tutuklama kararına karşı,Meclis’in, cesaretle sonuna kadar görevinedevamı pek yararlı ve parlaktır.Ancak, sizinlebirlikte, kendileri, ileriki faaliyet veçalışmalarımıziçinçokgerekliolanarkadaşlarınsonunda bize katılmalarını sağlayacak çarelerindüşünülmüş ve bulunmuş olması şarttır. Aksitakdirde, gurubun birlik halinde ve kararlılıkiçinde hareketini düzenleyebilecek kimselerinşimdiden görevlendirilmesi ve sizlerin hemenburaya gelmeniz gerekir. Buraya gelecekkimseler arasında, memleketi temsil edebilmeniteliğini taşıyanlarla, gerektiğinde hükûmetkurabilecek ve yönetebilecek değerde olanlarınbulunması önemlidir. İtilâf Devletleri’nin

zorlayıcı tedbirlere başvuracaklarına şüpheyoktur…v.b..

Efendiler, Rauf Bey’i ve öteki şahısları tamzamanında çağırmış olduğumuz, olaylarla hemdeüçdörtgüngeçmedenbelli oldu.Ancak,neyazık ki bu davetimiz, gereken önem veciddiyetledikkate alınacakdeğerdegörülemedi.Rauf Bey ve Vasıf Bey gibi kimseler, ensonunda büyük bir uysallıkla Malta’ya gittiler.Budurumubiliyorsunuz.

Son dakikaya kadar Anadolu’ya geçmek veAnkara’ya gelmek fırsat ve tedbirlerinin bazıarkadaşlar tarafından hazırlandığı ve sağlandığıbana anlatılmıştır. Eğer böyle idiyse, bukimselerin Ankara’ya gelmeye razı olmayıpİngilizlere teslim olmayı ve Malta’ya gitmeyitercih etmelerindeki sebep ve özür, ciddenincelenmeye değer. Gerçekten, Türkiye’nindurumunun ve geleceğinin şüpheli, karanlık,tehlikeli görüldüğü varsayımına göre, bukaranlık tehlike içine atılacakların, korkunç vemüthiş bir sonlakarşılaşmakuruntusunun etkisiileensonunda,birsürekalmaküzere,düşmana

teslim olmayı daha uygun bulacakları gözdenuzak tutulamaz. Bununla birlikte, ben buradaböyle ağır bir yargıya varmaktan çekinirim. Budüşünceyledir ki, bu şahısları Maltazindanlarından kurtarmak için her fırsattanyararlanarak mümkün olan teşebbüslerdebulunmaktangeridurmadım.

İstanbul’unİşgali

Efendiler, İstanbul’da 10. TümenKomutanından, Ankara’da 20. KolorduKomutanlığı‘na9Mart 1920 tarihve456 sayılışifre olarak 14 Mart 1920 günü bir yazı geldi.Çözülmüşüşuydu:

“Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne Özel:İngilizlertarafındanTürkOcağıBinasınınişgaliüzerine,MillîTalimveTerbiyeBinasınataşınanOcağın, bu yeni taşındığı bina, dün öğle vaktiİngilizler tarafından yeniden işgal edilmiştir,efendim.9Mart1920(âdi).”

Efendiler, 1920 senesi Martı‘nın 16. günüöğleden önce, saat 10.00’da makine başındaşöylebirtelgrafgeldi:

16.3.1920

İstanbul

Ankara’daMustafaKemalPaşaHazretleri’ne

Bu sabah, Şehzadebaşı‘ndaki MuzıkaKarakolu’nu İngilizler basıp oradaki askerlerleçarpışarak, sonunda şimdi İstanbul’u işgalaltınaalıyorlar.Bilgilerinizesunulur.

ManastırlıHamdi

Benbu telgrafın altınakurşunkalemle, “aceleolarak kolordulara benim imzamla, M. Kemal”işaretini koyduktan sonra, telgrafı verendenaçıklama istemeye başladım. Manastırlı HamdiEfendibirbiriardıncabilgivermeyedevametti.

Bizim en çok güvendiğimiz bir arkadaşımızvar ki, yalnız o değil, herkes, yani gelenlersöylüyor. Şimdi de Harbiye’nin işgalini haberaldık. Hattâ, Beyoğlu Telgrafhanesinin önündeİngilizaskerlerininbulunduğunuögrendik,fakatTelgrafhaneyi işgal edip etmeyecekleribilinmiyor.

Bu sırada Efendiler, HarbiyeTelgrafhanesinden memur Ali, bilgi vermeyebaşladı:

“Sabahleyin İngilizler basarak altı kişiyi şehitettiler.Onbeşkadardayaralıvar.Şimdiİngilizaskerleri dolaşıyor. Şimdi, işte İngiliz askerleriNezaret’e giriyorlar. İşte içeri giriyorlar.Nizamiye kapısına. Teli kes! İngilizlerburadadır.”

ManastırlıHamdiEfendi,biziyenidenbuldu:

PaşaHazretleri

Harbiye Telgrafhanesini de İngiliz askerleriişgal edip teli kestikleri gibi bir yandanTophane’yi işgal ediyorlar, bir yandan dazırhlılardanaskerçıkarılıyor.Durumağırlaşıyorefendim. Sabahki çarpışmada 6 şehit 15yaralımız var. Paşa Hazretleri, yüksekemirlerinizibekliyorum.

16Mart1920.

Hamdi

HamdiEfendidevametti:

“Sabahleyin bizim asker uykuda iken, İngilizdenizaskerlerikarakolagelipgiriyor.Askerimizuykudan şaşkınlık içinde kalkınca çarpışmayabaşlanıyor. Sonunda bizden 6 kişi şehit oluyor,15 kişi yaralanıyor. Bunun üzerine, zatenlanetliklerini tasarlamışlar ki, hemen zırhlılarırıhtıma yanaştırıp bir yandan Beyoğlu tarafınıve Tophane’yi bir yandan da HarbiyeNezareti’ni işgal etmişlerdir. Şimdi artık, neTophane’yi ne de Harbiye Telgrafhanesinibulmak imkânı olmuyor. Şimdi aldığım haberegöre işgal Derince’ye kadar yayılıyormuş,efendim.

İşte Beyoğlu Telgrafhanesi de yok. Orayı daişgal ettiler galiba,Allah korusun, burayı işgaletmesinler. İşte Beyoğlu telgraf memurları,müdürlerigeldiler.Kovmuşlar.

Bir saate kadar burası da işgal olunacaktır.

Şimdihaberaldım,efendim.”

RahmetliHayatiBey, benim ilk haber telgrafıüzerine yaptığım işarete uygun olarak, verilenbilgileri özetlemiş; Rumeli ve Anadolu’dakibütün komutanların adresine telgrafçektiriyordu. Bir an önce İstanbul üzerindenEdirne’yeçektirilmesinisöylemiştim.

HamdiEfendi:

“Yüksek emirleriniz yerine getiriliyor.Edirne’ye yazıyorum ve bütün merkezleri hazırettirdik.”

HamdiEfendi’den:

“Milletvekilleri ile ilgili bir haber aldınız mı?Meclis Telgrafhanesi cevap veriyor mu?” diyesordum.HamdiEfendi:

“Evet veriyor. 14. Kolordu Komutanı hazır.Paşaistiyordu,verelimmi?”

Efendiler, bundan sonra artık Hamdi

Efendi’nin sözünü işitemedik. İstanbulmerkezi’nin de işgal edilmiş olduğunahükmettik.

ManastırlıHamdiEfendi

Bu vatansever ve cesur Manastırlı HamdiEfendi olmasaydı, İstanbul felâketinden haberalmak için kimbilir, ne kadar çok beklemekzorunda kalacaktık. İstanbul’da bulunan bakan,milletvekili, komutan ve teşkilâtımızdan birkimsenin çıkıp da bize vaktinde haber vermeyidüşünememiş olduğu anlaşılıyor. Demek ki,hepsini heyecan ve korku bürümüştü. Bir ucuAnkara’da bulunan telin, İstanbul’da bulunanucuna yanaşamayacak kadar şaşkın bir durumagelmiş olduklarına hükmetmek, bilmem ki,doğruolurmu?TelgrafmemuruHamdiEfendi,daha sonra Ankara’ya gelerek karargâhımıztelgraf memurluğunu yapmıştır. Kendisineborçluolduğumuzteşekkürüburadaaçıkçaifadeetmeyimillîvevatanîgörevlerimdensayarım.

Efendiler, bu durum üzerine, meydanagelebilecek bir felâketin önüne geçmek için şuemriverdim:

BütünValiveMutasarrıflara

Sivas’ta 3. Kolordu, Bandırma’da 14.Kolordu, Ankara’da 20. Kolordu Erzurum’da15. Kolordu, Konya’da 12. Kolordu,Diyarbakır’da13.KolorduKomutanlıklarına,

İzmir Cephesinde Refet Beyefendi’ye,Balıkesir’de 61. Tümen Komutanlığı‘na, bütünMüdafaa-i Hukuk Merkez Hey’etlerine veYönetimKurullarına,

Ankara,16.3.1920

Telgraf,Acele

Bugünkü duruma göre, milletimiz, medeniyetdünyasının insanca duygularla doluvicdanlarına vebütün İslâmdünyasınınmanevîbirliğinegüvenmeklebirlikte,dostolsundüşmanolsun, bütün resmî dış dünya ile geçici olarakbirsüreiçinilişkikuramayacaktır.

Bugünlerde, yurdumuzdaki Hristiyan halkakarşı göstereceğimiz insanca davranışın değeripek büyük olduğu gibi, hiçbir yabancıhükûmetinaçıktanveyadolaylıyoldanyardımını

görmeyen Hristiyan halkın tam bir huzur vesakinlik içinde yaşamaya devam etmeleri,ırkımızın yaratılıştan bezenmiş olduğu medenîyeteneğine kesin bir delil olacaktır. Yurtçıkarları aleyhinde çalıştıkları görülenler ile,memleketin huzur ve güvenliğini bozanlarhakkında, din ve millîyet ayrımı yapılmaksızın,kanun hükümlerinin eşit olarak ve şiddetleuygulanmasını; bulundukları yerlerdekimahallîidarelere bağlılık gösteren ve vatandaşlıkgörevlerini yapmakta kusur göstermeyenlerhakkındaise,yumuşakveşefkatlidavranılmasınıözellikle ister, bu hususların bütün ilgililerehemenbildirilmesinivebütünyurttaşlarauygunaraçlarladuyurulmasınıricaederiz,efendim.

Müdafaa-iHukukHey’et-iTemsiliyesiadına

MustafaKemal

İtilâfKuvvetleri’ninTelgraflaMemlekete

YapmakİstedikleriResmîTebliğ

Efendiler, İtilâf Kuvvetleri, İstanbul telgrafmerkezlerini işgal ettikten sonra, memleketetelgrafla bir resmî bildiride bulunmak istediler.Tarafımızdan yapılan uyarı ve hatırlatmalarüzerine, bazımerkezler dışında bu resmî bildirialınmadı. Alanlar ve cevap verenlerden bellibaşlıları şunlardır: İzmit Mutasarrıfı Suat Bey,KonyaValisiSuphiBey.

ResmîBildiri

Beşbuçuk yıl önce, Osmanlı Devleti’ninkaderini her nasılsa elde etmiş olan İttihat veTerakkîCemiyeti’ninliderleri,Almantelkinlerinekapılarak Osmanlı Devlet veMilletini I. DünyaSavaşına soktular. Bu haksız ve uğursuzsiyasetin sonucu bilinmektedir. Osmanlı Devletve Milleti, bir türlü felâket geçirdikten sonra,öyle bir yenilgiye uğradı ki, İttihat ve TerakkîCemiyeti’ninliderleribile,birAteşkesAnlaşmasıyaparak kaçmaktan başka çare bulamadılar.Anlaşmanın yapılmasından sonra, İtilâf

Devletleri’ne bir görev düştü. Bu görev eskiOsmanlı İmparatorluğu’nun bütün halkının, ırkve mezhep ayrılığı gözetilmeksizin gelecektekimutluluklarını,gelişmelerini,sosyalveekonomikhayatlarını güven altına alan bir barışıntemellerini atmaktan ibaretti. Barış Konferansı,bu görevi yerine getirmekle uğraşırken, kaçmışolanİttihatveTerakkîilerigelenlerinintaraftarıolanbazıkimseler,“MillîTeşkilât”takmaadıilebir teşkilât kurarak ve Padişah ile İstanbulHükûmeti’nin emirlerini hiçe sayarak, savaşınacı sonuçlarıyla büsbütün tükenmiş olan halkıaskerlik için toplamak,çeşitliunsurlararasındabozgunculukçıkarmak,millîyardımbahanesiylehalkı soymak gibi işleri yapmaya yeltendiler veböylecebarışdeğil,sankiyenibirsavaşdevriniaçmaya çalıştılar. Bu teşebbüs ve kışkırtmalararağmen, Barış Konferansı görevine devam ettive nihayet İstanbul’un Türk idaresindekalmasına karar verdi. Bu karar Osmanlılarınkalplerini ferahlatacaktır.Ancak,bukararlarınıBâbıâli’ye bildirdikleri zaman, uygulamanın negibişartlarabağlıolduğunudahatırlattılar.Buşartlar, Osmanlı vilâyetlerinde bulunan

Hristiyanların hayatlarını tehlikeye sokmamak,bugün İtilâf Devletleri ile müttefiklerinin askerîkuvvetleri aleyhinde yapılmakta olan süreklihücumlara son vermekti. İstanbulHükûmeti, buuyarıya karşı bir dereceye kadar iyiniyetgöstermiş ise de, “Millî Teşkilât” takma adı ilehareket eden kimseler, ne yazık ki, destek vekışkırtmalarından vazgeçmek istemediler.Aksine, Hükûmetin kendileri ile işbirliğiyapmasınısağlamayaçalıştılar.Herkesinsonsuzbirhasretlebeklediğibarışiçinbüyükbirtehlikedemek olan bu duruma karşı, İtilâf Devletleri,yakında karara bağlanacak barış hükümlerininuygulanmasını sağlamak üzere, gereklitedbirleri düşünmeye mecbur oldular. Bununiçin bir tek çare buldular. Bu da, İstanbul’ugeçici olarak işgal etmekti. Bu karar bugünyürürlüğe girmiş olduğundan, kamuoyunuaydınlatmak için aşağıdaki noktalarınaçıklanmasıgerekir:

1-İşgâlgeçicidir.

2- İtilâf Devletleri’nin niyeti, saltanatmakamının etkisini kırmak değil, aksine,

Osmanlı idaresindekalacakolanmemleketlerdeoetkiyigüçlendirmekvesağlamlaştırmaktır.

3- İtilâf Devletleri’nin niyeti, yine Türkleriİstanbul’dan yoksun etmemektir. Fakat Allahkorusun, taşrada genel bir karışıklık veyakatliam gibi olaylar ortaya çıkarsa, bu karardeğiştirilebilir.

4- Bu nazik dönemde, ister Müslüman istermüslüman olmayanlar olsun, herkesin görevi,kendi işine gücüne bakmak, güvenliğinsağlanmasına yardımcı olmak, OsmanlıDevleti’nin yıkıntısından yeni bir Türkiye’ninkurulması için, var olan son bir ümidi,çılgınlıklarıyla mahvetmek isteyenlerin aldatıcısözlerine kapılmamak ve halâ saltanat merkeziolarak kalan İstanbul’dan verilecek emirlereuymaktır.

Yukarıda sayılan kışkırtmalara katılanşahısların bazıları, İstanbul’dayakalanmışlardır. Onlar elbette kendiyaptıklarından ve sonra da, o yaptıklarınınsonucu olarak ortaya çıkabilecek olaylardan

sorumlututulacaklardır.

İşgâlKuvvetleri

Bu tebliğ dolayısıyla, derhal şu genelgeyiyayınladım:

16.3.1920

Bütün Vali ve Komutanlara ve Müdafaa-iHukukHey’etlerine

İtilâf Devletleri tarafından silâhlı çarpışmasonunda, İstanbul’un işgali zorlagerçekleştirilmiştir. Bu suikastten yararlanarakhainlik düşünen birçok kimsenin milletialdatmaya kalkışmaları muhtemeldir. Nitekim,resmîbildiriler şeklinde imzasız bazı bildirilerinyayınlanmak istendiğini öğreniyoruz. Yanlışhareketlere yer verilmemek ve gerçek durumaters düşen heyecanlar yaratılmamakbakımından, bu gibi bildirilere asla değerverilmemesi gerekir. Gerçek durumu izleyenAnadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti,milletiaydınlatacaktır.

MustafaKemal

YabancıDevletlereYaptığımProtesto

Efendiler, aynı günde çeşitli vasıtalarla şuprotestoyugönderdim:

16.3.1920

Protesto İstanbul’da İngiliz, Fransız, İtalyanSiyasîTemsilcilerine,

AmerikanSiyasîTemsilcisine,

Bütün Tarafsız Devletler DışişleriBakanlıklarına,

Fransa, İngiltere, İtalyan Millet Meclislerineverilmeküzere

Antalya’daİtalyanTemsilciliğine

Millî Bağımsızlığımızı temsil eden Meclis-iMeb’usan da dahil olmak üzere, İstanbul’dabütün resmî daireler, İtilâfDevletleri’nin askerîkuvvetleri tarafından resmen ve zorla işgaledilmiş ve millî dâvâ uğrunda çalışan birçok

vatanseverkimsenindetutuklanmasınateşebbüsedilmiştir.Osmanlımilletininsiyasîhakimiyetvehürriyetine indirilenbusondarbe,nepahasınaolursa olsun hayatını ve varlığını savunmayaazmetmiş olan biz Osmanlılardan çok, yirminciyüzyıl medeniyet ve insanlığının kutsal saydığıbütün esaslara, Hürriyet, Millîyet, Vatanduyguları gibi bugünkü insan toplumlarınıntemelinde yatan bütün ilkelere ve insanlığın builkeleri meydana getiren ortak vicdanınaindirilmişdemektir.

Biz, haklarımızı ve bağımsızlığımızı savunmakiçin giriştiğimiz mücadelenin kutsallığına vehiçbir kuvvetin bir milleti yaşama hakkındanyoksun edemeycceğine inanıyoruz. Tarihinbugüne kadar kaydetmediği bir suikast olan veWilson Prensiplerine dayanan bir AteşkesAnlaşması‘nın milleti savunma imkânlarındanyoksunbırakmışolmasındandoğanbirhileyededayanmış olması bakımından, ilgili milletlerinşeref ve haysiyetleriyle de bağdaşmayan buhareketin ne demek olduğunun takdirini, resmîAvrupa ve Amerika’nın değil, bilim, kültür ve

medeniyetAvrupa veAmerika’sının” vicdanınabırakmakla yetinir ve bu olaydan doğacakbüyük tarihî sorumluluğa, son olarak bir kezdaha dünyanın dikkatini çekeriz. Dâvâmızınhaklılık ve kutsallığı, bu güç zamanlardaTanrı‘dansonraenbüyükyardımcımızdır.

AnadoluveRumeli

Müdafaa-iHukukHey’et-i

Temsiliyesiadına

MustafaKemal

Aynı günün gecesi şu talimatı bir genelgeyleyayınladım:

16.3.1920

Şifre

BütünValiveKomutanlara

İstanbul’un ve resmî dairelerin, özellikleMeclis-iMeb’usan’ın,İtilâfDevletleritarafındanve zorla işgal edilmiş olduğunu, ayrıca, buhareketin, ateşkes anlaşması ile milleti silâhsızbıraktıktansonrayapıldığınıdilegetirerek,İtilâfDevletleri temsilcilerine, bütün tarafsızdevletlerin dışişleri bakanlıklarıyla, İtilâfDevletleri’nin Millet Meclisi Başkanlıklarınaprotesto telgrafları çekilmek üzere mitingleryapılması gerekli görülmektedir. Protestotelgraflarında özellikle, yapılan saldırınınOsmanlı hâkimiyetinden çok, yirmi asırlık birmedeniyet ve insanlığın eseri olan Hürriyet,

Millîyet ve Yurtseverlik prensiplerine bir darbeolacağı, Osmanlı milletinin varlık vebağımsızlığının savunma konusundaki kararlılıkve imanınabuolayınhiçbiretkiyapamayacağı,yalnız, medenî milletlerin bu saldırıyı kabuletmekle, büyük bir tarihî sorumluluk altınagirmiş olacakları belirtilmelidir. Tarafsızdevletlerin Dışişleri Bakanlıklarıyla, MilletMeclisi Başkanlıklarına çekilecek telgraflar,İstanbul’da ait oldukları makamlara verilmeklebirlikte,Antalya’daİtalyantemsilcisiaracılığıylada verilmelidir. Protesto telgraflarının birerörneğinindeburayagönderilmesiniricaederiz.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

Şifre

16.3.1920

AlbayRefetBey’e

Son olaylar dolayısıyla, her tarafta yapılangösteri toplantıları sonunda çekilecek protestotelgraflarının birer örneklerinin de İtilâfDevletleri’nin toplantı halinde bulunan MilletMeclisleri Başkanlıklarına ve tarafsızdevletlerinde Dışişleri Bakanlıklarınagönderilmesini yararlı buluyoruz. Bu konudaAntalya’daki İtalyan temsilcisinin de yardımınısağlamanızıricaederiz.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

MilleteYayınladığımBildiri

Efendiler, aynı günde millete de şu bildiriyiyayınladım:

Bildiri

Bütünkomutanlara,valivemutasarrıflara,

Müdafaa-iHukukCemiyetlerine,

BelediyeBaşkanlıklarınaveBasınDerneğine

İtilâf Devletleri’nin şimdiye kadarmemleketimizi paylaşmaya yol bulmak içinbaşvurdukları çeşitli tedbirler bilinmektedir.Önce, Ferit Paşa ile anlaşarak ve milletisavunmasız bırakarak yabancı idaresine esiretmek ve memleketin birçok önemli yerlerinigalip devletlerin sömürgeleri arasına katmakdüşünülmüştü. Kuva-yı Millîye’nin, bütün birmilletin desteği ile bağımsızlığı savunmakonusunda gösterdiği azim ve kararlılık, budüşünceyi altüst etti. İkincisi, Kuva-yıMillîye’yialdatmakveonun izni ileDoğu’dabirüstünlük

sağlama siyaseti gütmek için Hey’et-iTemsiliye’ye başvuruldu. Hey’et, milletinbağımsızlığı ve vatanın bütünlüğü garantiedilmedikçe ve özellikle işgal bölgelerininboşaltılmasına teşebbüs edilmedikçe, herhangibir görüşmeye yanaşmadı. Üçüncüsü, Kuva-yıMillîye ile işbirliği yapan hükûmetlerinçalışmalarına karışmak şekliyle millî birliğisarsmak, haince muhalefetleri desteklemek vecesaretlerini artırmak yolu benimsendi. Ne varki, millî birliğin yarattığı kuvvet ve dayanışmakarşısında bu saldırılar da eridi. Dördüncüsü,vatanın kaderi ile ilgili kaygı verici kararlaralındığından söz edilerek, kamuoyuna baskıyapılmaya başlandı. Namusunu ve yurdunusavunma uğrunda her fedakârlığı göze almışolanOsmanlıMilletininazimveiradesiönünde,bu gözdağının da bir yararı olmadı. Nihayetbugün, İstanbul’u zorla işgal etmek şekliyle,Osmanlı Devleti’nin yedi yüz yıllık hayat vehakimiyetine son verildi. Yani, bugün Türkmilleti,medenîkabiliyetinin,yaşamavebağımsızkalma hakkının ve bütün bir geleceğininsavunulmasına çağrıldı. İnsanlık dünyasının

takdirlerini kazanmak ve İslam dünyasınınkurtuluş emellerini gerçekleştirmek, HilafetmakamınınyabancıetkilerdenkurtarılmasınaveMillîbağımsızlığın şanlıgeçmişimizeyaraşırbirimanla savunulup kazanılmasına bağlıdır.Vatanımızı ve bağımsızlığımızı kurtarmak içingiriştiğimiz kutsalmücadeledeTanrı‘nınyardımvekoruyuculuğubizimledir.

AnadoluveRumeliMüdafaa-iHukukCemiyetiHey’et-i

TemsiliyesiadınaMustafaKemal

Efendiler, aynı zamanda bütün İslamdünyasına da seslenilerek, yapılan saldırı, birbildiride detaylı bir şekilde anlatılarak çeşitliaraçlarlailanedildi.

Efendiler, olay üzerinde fazla bilgi almayıbeklemeksizin, telgrafçı, Manastırlı HamdiEfendi’nin verdiği bilgilerden ve işgalkuvvetlerinin bu bilgileri doğrulayanbildirisinden, durumun içyüzünü anlayarakgerekli bulduğum ve derhal alınmasındazorunlulukgördüğümtedbirleri,açıklandığıgibihemen işgal günü aldım ve uyguladım.İstanbul’un işgalşeklive tutuklamalarhakkındaçeşitli kaynaklardan biribirini tutmaz abartılmışbilgiler gelmeye başladı. Biz de çeşitli yollarlaaraştırma ve soruşturmalarımıza devam ettik.Yasama görevinin yerine getirilmesine imkangöremeyerek dağılan milletvekillerinin ve bazışahısların İstanbul’dan kaçarak Ankara’yagelmekte oldukları anlaşıldı. Yolculuklarınıkolaylaştırmak için, geçecekleri yerlerdeki

ilgilileregerekenemirleriverdim.

OlağanüstüYetkilerTaşıyanBirMeclisin

Ankara’daToplanmasıKararı

Efendiler, 16 Mart’ta İstanbul işgâl ediliredilmez,hemenaldığımtedbirlerarasında,dahabirtakımları vardır ki, onları Büyük MilletMeclisi’nin ilk açılışında anlattığım için buradayeniden açıklamadım. Örnek olarak, Eskişehirve Afyonkarahisar’daki yabancı birliklerinsilâhlarının alınması veya oradanuzaklaştırılmaları, Geyve ve Ulukışlayakınlarındaki yıkımı ve Anadolu’da bulunanyabancı subayların tutuklanması gibi tedbirlerleilgili ayrıntıları, Büyük Millet Meclisi’nin ilktutanaklarında okumuşsunuzdur. Bu tedbirlerarasındaenönemlisi;olağanüstüyetkilertaşıyanbir meclisin Ankara’da toplanmasını sağlamakonusundakimillîvevatanîgörevimizeaitkararvebukararınuygulanmasıdır.

Efendiler, bu konudaki kararımızı ve bukararın nasıl uygulanacağını gösteren birbildiriyi, 19 Mart 1920’de, yani İstanbul’unişgâlindenüçgünsonrayayınladım.

Efendiler, bu konu üzerinde, iki gün kadarkomutanlarla makine başında görüşerekdüşüncelerini aldım. Ben ilk yazdığımkaralamada da; “Kurucu Meclis” deyiminikullanmıştım.Maksadımda,toplanacakmeclisinilk anda “rejim” değiştirme yetkisine sahipolmasını sağlamaktı. Fakat bu deyiminkullanılmasındaki maksadı gereğinceaçıklayamadığım veya açıklamak istemediğimiçin, halkın alışkın olmadığı bir deyimdirgerekçesiyle, Erzurum ve Sivas’tan uyarıldım.Bunun üzerine “olağanüstü yetkiye sahip birmeclis”deyiminikullanmaklayetindim.

Valiliklere, Bağımsız Sancaklara ve KolorduKomutanları‘na

İtilaf devletleri tarafından devlet merkezininbile resmen işgali, devletin yasama, yargı veyürütmeden ibaret olan millî güçlerini işlemezduruma sokmuş ve bu durum karşısında görevyapmaya imkan bulamadığı Hükûmete resmenbildirerek, Meclis-i Meb’usan dağılmıştır. Şuhalde, devlet merkezinin korunmasını, milletinbağımsızlığını ve devletin kurtarılmasını

sağlayacak tedbirleri düşünmek ve uygulamaküzere, millet tarafından olağanüstü yetkilertaşıyan bir meclisin, Ankara’da toplantıyaçağrılması ve dağılmış olan milletvekillerindenAnkara’ya gelebileceklerin de bu meclisekatılmaları zorunlu görülmüştür. Bu bakımdanaşağıda verilen talimat gereğince seçimlerinyapılması, yüksek ve derin vatanseverlikanlayışındanbeklenir:

1-Memleketişleriniidareetmekvedenetlemeküzere,Ankara’daolağanüstüyetkileresahipbirmeclistoplanacaktır.

2- Bu meclise üye olarak seçilecek kimseler,milletvekilleri ile ilgili yasa hükümlerinebağlıdırlar.

3-Seçimlerdesancaklaresasalınacaktır.

4-Hersancaktanbeşüyeseçilecektir.

5- Seçim her sancakta, o sancağın kendiilçelerinden çağıracağı ikinci seçmenlerle,sancak merkezinden seçilecek ikinci

seçmenlerden, sancak idare ve belediyemeclisleriyle Müdafaa-i Hukuk yönetimkurullarından; illerde, il merkez kurullarıyla, ilyönetim kurullarından, il merkezindeki belediyemeclisinden, il merkezi ile merkez ilçesi vemerkeze bağlı ilçelerin ikinci seçmenlerindenoluşturulmuşbirkurultarafındanaynıgündeveaynıoturumdayapılır.

6-Bu meclis üyeliğine, her parti, topluluk vedernek tarafından aday gösterilmesi mümkünolduğugibi,herferdindebukutsalmücadeleyefiilen katılması için bağımsız olarak adaylığınıistediğiyerdenkoymahakkıvardır.

7- Seçimlere her bölgenin en büyük sivilyöneticisi başkanlık edecek ve seçimgüvenliğindensorumluolacaktır.

8-Seçim, gizli oyla ve salt çoğunluk esasınagöre yapılacak; oylar, kurulun kendi içindenseçeceği iki kişi tarafından ve kurul önündesayılacaktır.

9- Seçim sonunda, bütün kurul üyelerinin

imzalayacakları veya kendi mühürleri ilemühürleyecekleri, üç örnek tutanakdüzenlenecek; bir tanesi yerinde alıkonularaköteki iki örnekten biri seçilen şahsa verilecek,diğeriMeclis’egönderilecektir.

10- Üyelerin alacakları ödenek daha sonraMeclis’çe kararlaştırılacaktır. Ancak, gelişyollukları seçim kurullarının zorunlu masraflarolarak uygun görecekleri miktar üzerindenmahallîidarelercekarşılanacaktır.

11- Seçimler en geç on beş gün içinde,Ankara’da çoğunlukla toplanmayı sağlayacakşekildetamamlanarak,üyelerhareketedecekvesonuç üyelerin adlarıyla birlikte derhalbildirilecektir.

12-Telgrafınalındığısaatbildirilecektir.

Dağıtım:Kolordukomutanlarına,valiliklerevebağımsızsancaklaratebliğedilmiştir.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

Efendiler, bir hafta içinde, çeşitli yerlerdenAnkara’ya gelmekte olan milletvekilleriyle,telgrafla haberleşilerek bizzat temasa geçildi.Kendilerine, üzüntülerinin giderilmesine,maneviyatlarının yükseltilmesine yarayacakbilgiler verildi. İstanbul’da artık dâvâmızıyürütecek kimse kalmamıştı. Aylarca ve çeşitliyol ve yöntemlerle yaptığımız uyarmalararağmen, bizim dediğimiz şekilde teşkilâtkurmayıp Karakol Cemiyeti’nin kurulmasınaçalışanların başları Malta’ya gitmiş,İstanbul’daki üyelerinin hayat vefaaliyetlerinden eser kalmamıştı. Orada yenidenteşkilâtkurabilmekiçinçokzahmetliçalışmalarave o günkü durumumuza göre imkanlarımızınüstündeparaharcamayamecburoldum.

CelâlettinArifBeyMeclis-iMeb’usan

Başkanlığı‘nıBırakmıyor

Celâlettin Arif Bey, bildirimizi incelediktensonra, içindekilerin düşündüğü esaslaragenellikle uygun olduğunu söylemekle birlikte,bu esasları destekler nitelikle bir bildiri yazıpilan etmiyor. Bunu Ankara’ya geldikten vegörüşmeleryaptıktansonrayabırakıyor.

Efendiler, Celalettin Arif Bey, Ankara’yageldikten sonra, kendisiyle ve diğer bazıhukukçularla bu konu üzerinde uzun sürengörüşmeler ve tartışmalar yapıldı. Fakataldanmıyorsam,CelalettinArifBey,hiçbirvakitbenimBüyükMilletMeclisi’ninnitelikveyetkisihakkındaki görüşüme katılmamıştır. O, daimatoplanmış olan hey’etin esas görevini, İstanbulMeclisiMeb’usan’ınıntoplanmasınısağlamaktanibaret olarak görmüş ve kendisini de daimaİstanbul’daki Meclis-i Meb’usan’ın Başkanısaymıştır.

SeçimlerSırasındaBazıYerlerdekiBüyükHükûmet

MemurlarınınÇıkardıklarıGüçlükler

Saygıdeğer Efendiler, 19 Mart 1920 tarihlitalimat gereğince memleketin her tarafındaseçimlerhızlaveciddiyetleyapılmayabaşlandı.Yalnız bazı yerlerde kararsızlık ve direnmelergörüldü. Bunlardan bazıları uzunca bir süre bukararsızlıkvedirenmelerindeısrarettiler.Ancaksonunda, bütün seçim bölgelerininmilletvekilleri, BüyükMilletMeclisi’nde, bütünmilletin ve memleketin temsilcisi olarak hazırbulundular.Kararsızlıkvedirenmegösterenbazıyerlerşunlardı:

Dersim, Malatya, Elâzığ, Konya, Diyarbakır,Trabzon… Efendiler, gerçek durumu belirtmişolmakiçin,şunudaaçıklamalıyımki,kararsızlıkve direniş gösteren bu seçim bölgelerinin halkıdeğildir. Belki o tarihte, o bölgelerde bulunansivil idare âmirleridir. Halk gerçeği anlaranlamaz, derhal milletin ortak isteğinekatılmaktaaslakararsızlıkgöstermemiştir.

Şimdi Efendiler, yeniden inkılâbın doğal

sonuçlarından sayılan olaylardan bazılarınatemasedelim:

Samsun’dakiSubaylarArasındaSözde

PadişahTaraftarlığıVarmış

3. Kolordu Komutanı Selâhattin Bey’denaldığım 29 Mart 1920 tarihli bir şifrede,“Samsun’da bulunan 15. Tümen’inmaneviyatının bozuk olduğundan ve sözde,subaylar arasında Padişah taraftarlığıbulunduğundan söz ediliyordu. “Subaylar,Padişah aleyhinde verilecek emirleri yerinegetirmeyeceklerini komutanlarına bildirmişler.Baskı yapılırsa, görevlerini terketmeleri ihtimalivarmış. İstanbul’dan gelen yolculardan vegazetelerden,işgâlinikincigünü,elkonmuşolanbinaların hepsinin boşaltıldığı, Salih Paşa’nınyerinde olduğu, Ayân Meclisi’nin görevinedevamettiğivesonCumaSelâmlığında,Harbiyeve Bahriye Nâzıları da hazır bulunarak, gereklitörenin eskiden olduğu gibi yapıldığıanlaşılmış…”. “Şudurumagöre, İstanbul’dabirhükûmetvarken, buhükûmetinhaberi olmadanyapılan işler nedir?” diyorlarmış. Subayların budüşünce ve davranışlarını bildiren 15. TümenKomutanı şu görüşleri ileri sürüyordu: “Burada

bir subayı hapsetmenin olağanüstü bir durumyaratması düşünülemez. Ancak, bundanyararlanarak Anadolu üzerine yürümek gibiolaylar meydana gelecektir. İzmir Cephesinde,Kuva-yıMillîye’yenasılhizmetgördürüldüğünübilemiyorum. Zannederim, bunlar para ileçalıştırılmaktaymış. Bir savaş çıktığında, bütünhalka maaş verilemeyeceği meydandaolduğundan, Kuva-yı Millîye adı altındakimevcut kuvvetten orada da hiçbir kuvvetkalmayacağına eminim. Ordu birliklerinegelince, şimdiden firar olayları başlamıştır.Parasızlık böyle devam ettikçe ve İstanbul’damerkezî hükûmet bulundukça subaylardan bileşüphe ederim.” Bundan başka, 3. KolorduKomutanı Selâhattin Bey, vermiş olduğumuztalimat gereğince, Amasya’ya gelen KontrolMemuru Forbes adındaki yüzbaşıyı tutuklamış.Samsun’a bir İngiliz temsilcisi yüzbaşı gelmiş.Selâhattin Bey’e Forbes’in bir dakika bilegeçirilmeden Samsun’a gönderilmesini yazmış;aksi takdirde, Selâhattin Bey’in sorumluolacağını ilave etmiş. Bu konudaki düşüncemisoranSelâhattinBey’evereceğicevaphakkında

şu tavsiyede bulundum: “Forbes’i tutuklayanben değilim; hükûmet merkezleri, AteşkesAnlaşması‘nainsanlığaaykırıolarakişgâledilenmillettir. Bu bakımdan serbest bırakılmasını daancakmilletyapabilir.”Bunarağmen,buForbesmemleketten çıkarılmakla yetinilmiş,tutuklanmamıştı.

TürkiyeBüyükMilletMeclisiToplanıyor

Efendiler,butürlüolaylarabundansonradahageniş çapta rastlayacağız. Büyük MilletMeclisi’nin toplanmasını ve açılmasınısağlamaya çalıştığımız günlerde, bizi en çokuğraştıran, Düzce, Hendek, Gerede gibi Bolubölgesindeki yerlerden başlayıp, Nallıhan,Beypazarı üzerlerinden Ankara’ya yaklaşacakkadar genişleyen gericilik ve isyan dalgalarıolmuştur. Ben bir taraftan bu dalgalarındurdurulmasına çalışırken, bir taraftan daAnkara’da toplanmakta olan ve genel durumudaha iyice bilmeyen milletvekillerini dehşetedüşürecek olaylar karşısında bırakmamak veböyle durumların ortaya çıkmasıyla, Meclis’intoplanamamasıgibiuğursuz ihtimalleriönlemekçarelerinidüşünüyordum.Bunun için,Meclis’inaçılmasında acele ediyordum. Nihayet,gelebilmiş olan miletvekilleriyle yetinerek,Meclis’in, Nisanın 23. Cuma günü açılmasınakarar verdik. Bu karar üzerine, 21 Nisan 1920tarihinde bütün memlekete yaptığım bildirimetnini, o günün duygu ve düşüncelerine ne

kadar uymak zorunda kalındığını gösteren birbelge olmak bakımından aynen bilgilerinizesunmayıyerindebuluyorum.

Telgraf:ÇokAcele

Ankara’yaaceleyazıgönderilmesi

Ankara,21.4.1920

Kolordulara (14. Kolordu KomutanVekilliği’ne),

61.TümenKomutanlığı‘na,

RefetBeyefendi’ye,

BütünValiliklere,

BağımsızSancaklara,

Müdafaa-iHukukMerkezHey’etlerine,

BelediyeBaşkanlıklarına

1-Tanrının lûtfuylaNisan’ın 23. Cuma günü,

Cuma Namazından sonra, Ankara’da BüyükMilletMeclisiaçılacaktır.

2- Vatanın bağımsızlığı, yüce Hilâfet veSaltanatMakamınınkurtarılmasıgibienönemlive hayati görevleri yapacak olan Büyük MilletMeclisi’ninaçılışgününüCuma’yarastlatmakla,ogününkutsallığındanyararlanılacakvebütünsayınmilletvekilleriyleHacıBayramVeliCâmi-îŞerifi’ndeCumaNamazı kılınarakKur’an’ın venamazın nurlarından da feyz alınacaktır.Namazdansonra,Sakal-ıŞerifveSancak-ıŞerifalınarakMeclisin toplanacağı yere gidilecektir.Meclise girmeden önce bir dua okunarakkurbanlar kesilecektir. Bu merasimde Cami-iŞeriften başlayarak Meclis Binasına kadarKolordu Komutanlığın’ca askerî birliklerle özeltörendüzenialınacaktır.

3-Açılışgünününkutsallığınıbelirtmekiçinbugünden başlayarak vilâyet merkezinde, ValiBeyefendi Hazretleri’nin düzenleyeceği şekilde,hatim indirilmeye ve Buhari-i Şerif okunmayabaşlanacakveHatm-iŞerif ’insonkısımlarıuğurgetirsin diye, Cuma Günü namazdan sonra

Meclis’in toplanacağı yerin önündetamamlanacaktır.

4-Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesindebu günden itibaren aynı şekildeHatm-i Şeriflerindirilmesine ve Buhari-i Şerif okunmasınabaşlanarak, Cuma günü ezandan önceminarelerde salâ verilecek, hutbe okunurken,Halifemiz, Padişahımız EfendimizHazretleri’ninmübarek adları anılırken, Padişah Efendimiz’inYüce varlıklarının, şanlı ülkesinin ve bütünhalkının bir an önce kurtulmaları ve saaddetekavuşmalarıiçinayrıcaduaokunacakveCumanamazının kılınmasından sonra da hatimtamamlanarak yüceHilâfet veSaltanatMakamıile bütün vatan topraklarının kurtuluşu içingirişilen Millî Mücadele’nin önemini vekutsallığını, milletin her bir ferdinin, kendivekillerinden meydana gelmiş olan bu BüyükMillet Meclisi’nin vereceği vatani görevleriyapmaya mecbur olduğunu anlatan vaazlarverilecektir. Daha sonra, Halife vePadişah’ımızın, din ve devletimizin, vatan vemilletin kurtuluşu, selâmeti ve bağımsızlığı için

dua edilecektir. Bu dinî ve vatanî törenyapıldıktan ve çıkıldıktan sonra, Osmanlıvilâyetlerinin her tarafında,HükûmetKonağınagelinerek Meclis’in açılmasından dolayı resmîtebrikler yapılacaktır. Her tarafta cumanamazından önce uygun şekilde Mevlid-i Şerifokunacaktır.

5-Bubildirininhemenyayınlanarakhertarafaulaştırılabilmesi, için her araca başvurulacak,hızlaenuzakköylere,enküçükaskerîbirliklere,memleketin bütün teşkilât ve kuruluşlarınaulaştırılması sağlanacaktır. Ayrıca büyüklevhalarhalindehertarafaasılacakvemümkünolan yerlerde bastırılıp çoğaltılarak parasızdağıtılacaktır.

6-YüceTanrı‘dantambirbaşarıyaulaştırmasıniyazolunur.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

22Nisan1920 tarihindede şuküçükbildiriyiyayınladım:

Telgraf

Dakikageciktirilmeyecektir.

22.4.1920

Bütün Valiliklere, Müstakil Sancaklara,Kolordulara,

Nazilli’deAlbayRefetBeyefendi’ye,

Bursa’da 20. Kolordu Komutanı Ali FuatPaşaHazretlerine,

Bursa’da 56. Tümen Komutanı Albay BekirSamiBeyefendi’ye,

Balıkesir’de 61. Tümen Komutanı AlbayKâzımBeyefendi’ye

Tanrı‘nın lûtfuylaNisanın23’ncüCumagünüBüyük Millet Meclisi açılarak çalışmayabaşlayacağından o günden itibaren askerî vesivil bütün makamlarla bütün milletin tekmerkezinin Büyük Millet Meclisi olacağıbilgilerinizesunulur.

Hey’et-iTemsiliyeadına

MustafaKemal

SaygıdeğerEfendiler,

Şimdiye kadar, bilginize sunmuş olduğumhususlar, şahsım ve Hey’et-i Temsiliye adınaüzerinde durduğum olayların açıklanmasıylailgiliydi.Bundansonrasöyleyeceklerim,TürkiyeBüyük Millet Meclisi’nin açılışından veHükûmetin kuruluşundan bugüne kadarmeydana gelmiş olan olayları ve değişiklikleriiçine alacaktır. Burada söyleyeceklerim, aslındaherkes tarafındanaçıkçabilinenveyakolaylıklabilinmesi mümkün olan olayların aşamaları ileilgilidir. Gerçekte, Meclis tutanaklarında,Bakanlıkların dosyalarında, basınkolleksiyonlarında bu olay ve hâdiselerinbelgeleri kayıtlı ve saklı bulunmaktadır. Bubakımdan ben, bütün bu olayların genel akışınıişaret ve tespit etmekle yetineceğim. Amacım,inkılâbımızın incelenmesinde tarihe yardımcıolmaktır.Bütünbuolayvehâdiselerinakışında,Türkiye BüyükMillet Meclisi ve Hükûmeti’ninBaşkanı, Başkomutanı ve Cumhurbaşkanı

sıfatlarını taşımış olmaktan çok, teşkilâtımızıngenel başkanı olarak kendimi bu görevi yerinegetirmeyemecbursayarım.

TürkMilleti’ninTakipEtmesiGerekenSiyasiİlke:

MillîSiyaset

Efendiler, Meclis’in ilk günlerde, Meclis’e,içinde bulunduğumuz durum ve şartlarıaçıklayarak, takip edilmesini ve uygulanmasınıyerinde bulduğum görüşlerimi bildirdim. Bugörüşlerinbaşlıcası,Türkiye’nin,Türkmilletinintakipetmesigerekensiyasîilkeileilgiliydi.

Bilindiği gibi, Osmanlılar zamanında, çeşitlisiyasîilkelertakipedilmişveedilmekteydi.Ben,bu siyasî ilkelerin hiçbirinin, yeni Türkiye’ninsiyasî şekillenmesinde ilke olarak kabuledilemeyeceğine inanmıştım. Bunu Meclis’eanlatmaya çalıştım. Bu nokta üzerinde dahasonra da çalışmaya devam edilmiştir. Bukonuylailgiliolarak,ötedenberisöyledikleriminana noktalarını, burada hep birlikte hatırlamayıyararlıbulurum.

Efendiler,bilirsinizki,hayatdemek,mücadeleve kavga demektir. Hayatta başarı kazanmak,mutlakamücadeledebaşarıkazanmayabağlıdır.Buda,maddîvemanevîgüçvekudretedayanır

bir özelliktir. Bir de, insanların uğraştığı bütünmeseleler,karşılaştığıbütüntehlikeler,eldeettiğibaşarılar, toplumca yapılan genel birmücadelenin dalgaları içinden doğagelmiştir.Doğulu kavimlerin Batılı kavimlere saldırı vehücumu, tarihin bellibaşlı bir safhasıdır. Doğumilletleriarasında,Türklerinbaştageldiğiveengüçlüsü olduğu bilinmektedir. Gerçekten deTürkler, İslâmlıktan önce ve İslamlıktan sonraAvrupa içerisine girmişler, saldırılar, istilâlaryapmışlardır. Batı‘ya saldıran ve İspanya’yı elegeçirerek Fransa sınırlarına kadar uzananAraplar’da vardır. Fakat Efendiler, her saldırıyadaima bir karşı saldırı düşünmek gerekir. Karşısaldırı ihtimalini düşünmeden ve ona karşıgüvenilir bir tedbir bulmadan saldırıyageçenlerinsonu,yenilmek,bozgunauğramakveyokolmaktır.

Batı‘nın Araplara yaptığı karşı saldırı,Endülüs’teacıve ibretalınmayadeğerbir tarihîfelâketle başladı. Fakat orada bitmedi.Kovalama,KuzeyAfrika’yakadarsürüpgitti.

Attilâ‘nın Fransa ve Batı Roma topraklarına

kadar yayılmış olan İmparatorluğunuhatırladıktan sonra, bakışlarımızı, SelçukluDevleti’nin yıkıntıları üzerinde kurulmuş olanOsmanlı Devleti’nin, İstanbul’da Doğu Romaİmparatorluğu’nun taç ve tahtına sahip olduğudevirlere çevirelim. Osmanlı HükümdarlarıarasındaAlmanya’yı,BatıRoma’yıelegeçirerekçok büyük bir imparatorluk kurma çabasındabulunmuşolanı vardı.Yinebuhükümdarlardanbiri, bütün İslâm dünyasını bir merkezebağlayarak yönetmeyi düşündü. Bu amaçlaSuriye’yi ve Mısır’ı zaptetti. “Halife” ünvanınıtakındı. Diğer bir sultan da, hem Avrupa’yızaptetmek, hem de İslâm dünyasını hüküm veidaresi altına almak gayesini güttü. Batı‘nınsürekli karşı saldırısı, İslâm dünyasınınhoşnutsuzluk ve isyanı ve bu şekilde bütündünyayı ele geçirme düşünce ve emellerininaynı sınırlar içine aldığı çeşitli unsurlarınuyuşmazlıkları, sonunda benzerleri gibi,Osmanlı İmparatorluğunu’da tarihin sinesinegömdü.

Efendiler, dış siyasetten en çok ilgili

bulunduğu ve dayandığı temel, devletin içteşkilâtıdır. Dış siyasetin, iç teşkilâtla uyarlıolmasıgerekir.Batı‘daveDoğu’da,başkabaşkakaraktere, kültüre ve ülküye sahip biri birindenfarklı unsurları tek sınır içinde toplayan birdevletin iç teşkilâtı, elbette temelsiz ve çürükolur. O halde, dış siyaseti de köklü ve sağlamolamaz. Böyle bir devletin iç teşkilâtı, özelliklemillîolmaktanuzakolduğugibi,siyasîilkesidemillî olamaz. Buna göre, Osmanlı Devleti’ninsiyasetimillîdeğil,belirsizbulanıkvekararsızdı.

Çeşitlimilletleri, ortak ve genel bir ad altındatoplamak ve bu çeşitli unsurlardan oluşankitleleri eşit haklar altında bulundurarak güçlübir devlet kurmak, parlak ve çekici bir siyasigörüştür. Fakat aldatıcıdır. Hattâ, hiçbir sınırtanımayarak, dünyadaki bütünTürkleri bile birdevlet halinde birleştirmek, varılması imkânsızbir hedeftir. Bu, yüzyılların ve yüzyıllarcayaşamakta olan insanların çok acı, çok kanlıolaylarlameydanakoyduğubirgerçektir.

Panislâmizm ve Panturanizm siyasetininbaşarıya ulaştığına ve dünyayı uygulama alanı

yapabildiğine, tarihte tesadüf edilememektedir.Irk ayrılığı gözetmeksizin, bütün insanlığı içinealan tek bir dünya devleti kurma hırslarınınsonuçları da tarihe yazılmıştır. İstilâcı olmakhevesleri konumuzun dışındadır. İnsanlara hertürlü kişisel duygu ve bağlılıklarını unutturup,onları tam bir kardeşlik ve eşitlik içindebirleştirerek, insancılbirdevletkurma teorisinindekendinegöreşartlarıvardır.

Bizim,kendisindeaçıklıkveuygulamaimkânıgördüğümüz siyasî ilke, millî siyasettir.Dünyanın bugünkü genel şartları, yüzyıllarınakıllarda ve karakterlerde yerleştirdiği gerçeklerkarşısında hayalci olmak kadar büyük yanılgıolamaz. Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın,mantığınifadesiböyledir.

Milletimizin, güçlü, mutlu ve dengeliyaşayabilmesi için, devletin bütünüyle millî birsiyasetizlemesi,busiyasetiniçteşkilâtımızatamolarak uyması ve ona dayanması gerekir. Millîsiyaset dediğim zaman kastettiğim anlam ve özşudur:Millî sınırlarımız içinde,her şeydenöncekendi kuvvetimize dayanmakla varlığımızı

koruyarak, millet ve memleketin gerçek saadetve refahına çalışmak… Genellikle milleti uzunemeller peşinde yorarak zarara sokmamak…Medeni dünyadan, medenî insanî ve karşılıklıdostlukbeklemektedir.

HükûmetinKurulması

Efendiler, Meclis’e teklif ettiğim önemli birkonu da hükûmetin kurulması konusuydu. Bumeselenin ve bununla ilgili bir tekliftebulunmanın, o devir için ne kadar nazikolduğunutakdirbuyurursunuz.

Gerçek, Osmanlı saltanatının ve hilâfetinyıkılmışveortadankalkmışolduğunudüşünerekyeni temellere dayanan, yeni bir devletkurmaktan ibaretti. Fakat durumu olduğu gibidile getirmek, amacın büsbütün kaybedilmesineyol açabilirdi. Çünkü, halkın düşünce veeğilimleri, daha Padişah ve Halife’nin mazurdurumda bulunduğu yolundaydı. Hattâ,Meclis’teilkanda,hilâfetvesaltanatmakamıylailişki kurmak ve İstanbul Hükûmetiyle uzlaşmaaramakakımıbaşgöstermişti.

İstanbul’dakişartların,HalifevePadişahileneaçıkça ne de özel ve gizli olarak görüşmeyeelverişli olmadığını açıklamaya çalıştım. Böylebir ilişkiyle ne anlamak istediğimizi sordum.Eğer “milletin bağımsızlığını kazanmak ve

vatanın bütünlüğünü sağlamak için çalışmaktaolduğunu haber vermek için ise, buna gerekyoktur. Çünkü, Padişah veHalife olan zatın dabundan başka bir şey düşünmesine veistemesine imkân var mıdır? Bunun aksiniağzından işitsem inanmam;mutlaka zorlama vebaskı altında söyletildiğini kabul ederim”,dedim. Aleyhimizde çıkarılmış olan fetvanınuydurmaolduğunu, İstanbulHükûmeti’ninemirve bildirilerinin yoruma muhtaç bulunduğunusöyleyerek, bazı zayıf kalpli ve kıt düşüncelikimselerin göstermek istedikleri dikkati gereklibulmadığımızıbelirttim.

MillîHâkimiyetTemelineDayananHalkHükûmeti:

Cumhuriyet

Şunu bildirmek istiyorum ki, hükûmetinkurulmasıileilgilibirteklifilerisürmedenönce,duygu ve düşünceleri gözönünde bulundurmakzorunluluğu vardı. Bu zorunluluğa uymaklabirlikte, asıl maksadı saklı tutan teklifimi birönergehalinde sundum.Kısabir tartışma ile vebazıitirazlararağmenkabuledildi.

Buönergeyibugüngözdengeçirecekolursak,orada esaslı ilkelerin tespit ve ifade edilmişolduğunugörürüz.

İzin verirseniz, bu ilkeleri burada birer birerbelirtereksayacağım:

1-Hükûmetinkurulmasızorunludur.

2-Geçici olarak bir hükûmet başkanı seçmekveya Padişah’a bir vekil tanımak mümkündeğildir.

3- Meclis’te yoğunlaşan millî iradenin,

doğrudan doğruya vatanın kaderine el koymuşolduğunu kabul etmek temel ilkedir. TürkiyeBüyük Millet Meclisi’nin üstünde bir kuvvetyoktur.

4- Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama veyürütmeyetkilerinikendisindetoplar.

Meclis’ten seçilecek ve vekil olarakgörevlendirilecek bir hey’et, hükûmet işlerinebakar. Meclis başkanı, bu hey’etin debaşkanıdır.

Not:Padişah ve halife, baskı ve zorlamadankurtulduğu zaman, Meclis’in düzenleyeceğikanunîesaslarçerçevesindedurumunualır.

Efendiler, bu ilkelere dayanan bir hükûmetinniteliği kolaylıkla anlaşılabilir. Böyle birhükûmet,millîhakimiyettemelinedayananhalkhükûmetidir.Cumhuriyettir.

Böyle bir hükûmetin kurulmasında, ana ilke,kuvvetler birliği teorisidir. Zaman geçtikçe builkelerin taşıdığı kavramlar anlaşılmaya başladı.

İşte o zaman tartışmalar ve olaylar birbirinikovaladı.

TürkiyeBüyükMilletMeclisi,BaşkanlığınaBeniSeçti.

Saygıdeğer Efendiler, açık ve gizlioturumlarda, bir iki gün süren konuşma veaçıklamalardan ve işaret ettiğim ilkeleri içinealan teklifi yaptıktan sonra, yüce Meclis benibaşkanlığa seçmekle bana karşı genel güveninigösterdi.

Buradaufakbirnoktayıdaaçıklamalıyım:

Hatırlarsınız ki, oluşmaya başlayan millîbirliği, milletin coşmasına ve uyanmasınabağlamaktan çok, kişisel uğraş eserisayıyorlardı. Bu arada benim faaliyetlerdebulunmamın engellenmesini önemligörüyorlardı. Beni, millete ve hükûmetereddettirmekten ve lânetletmekten yararumuyorlardı. Yapılan propaganda da: “Benreddedildiğim ve lânetlendiğim takdirde, milletve devlet aleyhinde, hiçbir harekettebulunulmayacak… Bütün kötülüklerin sebebibenimşahsımdır.Biradamiçin,birmilletinpekçok tehlikeleri göze alması akla sığmaz”

şeklindeydi. Hükûmet ve düşmanlar, benimşahsımı,milletekarşıbirsilâhgibikullanıyordu.Bu sebeple, 24 Nisan 1920 günü, gizli biroturumda, Meclis’e bu durumu açıkladım.Başkanlık seçiminde, bunun da bir sakıncaolarak dikkate alınmasını ve yalnız millet vememleketin selâmeti düşünülerek oy vekararlarınınisabetleverilmesiniricaettim.

BakanlarKurulu’nunKurulması

Efendiler, Büyük Millet Meclisi, Bakanlar’ınseçimi ile ilgili, 2 Mayıs 1920 tarihli kanunla,Genelkurmayİşlerinideyürütmeküzere,BüyükMillet Meclisi’nde, 11 bakanlı bir BakanlarKurulumeydanagetirdi.

Görülüyor ki, Meclis’in açılış tarihi olan 23Nisan’dan beri bir hafta kadar zaman geçmişbulunuyor. Bu süre içinde memleket ve milletişleriveözellikleyıkıcıakımvefaaliyetlerekarşıtedbir alma hususu elbette bir an bilegecikemezdivegecikmemiştir.Yalnız,BakanlarKurulu’nunseçimiileilgilikanunçıktığızaman,Meclis’çebakanlığaseçilenkimselerdenbazıları,dahaöncefiilîolarakgörevebaşlamışlarvebanayardım ediyorlardı. Bu arada İsmet PaşaHazretleri de Genelkurmay işlerini üstlenmişbulunuyordu.

Efendiler, bu münasebetle bir noktayıbelirtmeyi gerekli buluyorum: O günlerde,mevcut arkadaşların hangi işlerdegörevlendirileceklerinin uygun olacağı

düşününülürken, Genelkurmay Başkanlığı içinİsmet Paşa’yı tercih etmiştim. Ankara’dabulunan Refet Paşa, beni özel olarak görerekbilgi vermemi istedi. Anlamak istediği,Genelkurmay Başkanlığı‘nın en yüksek askerîmakam olup olmadığı noktasıydı. Benden, sözkonusu makamın en yüksek askerî makamolduğu ve ondan daha yüksek makamınMilletMeclisi olacağı cevabını alınca, buna itiraz etti.İsmet Paşa’nın başkomutanlık demek olan budurumuna razı olamayacağını söyledi. Görevinçok önemli ve nazik olduğunu, benim bütünarkadaşlar hakkındaki bilgi ve tarafsızlığımagüvenmenin uygun olacağını söyledim.Kendisinin böyle bir iddiada bulunmasınınyakışıkalmadığınıdailâveettim.

Efendiler, daha sonra Batı CephesiKarargâhı‘nda görüştüğüm Fuat Paşa’da, İsmetPaşa’nın Genelkurmay Başkanlığı‘na kesinliklekarşı çıktı. Fuat Paşa’yı da, duruma en uygunolan çözüm yolunun kabulündeki zorunluluğainandırmaya çalıştım. Refet ve Fuat Paşa’larınkendilerine ait bazı düşüncelerine ekledikleri

itiraz şuydu: Kendileri daha önce Anadolu’dabenimle birlikte çalışmışlar. Fakat İsmet Paşasonradan katılmış. Oysa, bundan öncekikonuşmalarımda, sırası ve yeri geldiği içinbildirmiştim ki, İsmet Paşa, benim İstanbul’danayrılmamdan önce benimle işbirliği yapmıştı.Daha sonra Anadolu’ya gelmiş ve birlikteçalışmıştık. Fakat, Fevzi Paşa Hazretleri’ninHarbiye Nazırlığı‘na gelmesi üzerine bazıönemli düşüncelerle ve özel görevle tekrarİstanbul’agönderilmişti.Bubakımdan,düşünceve işbirliğinde görev üstünlüğü sözkonusuolamazdı.

Genelkurmay işlerinin ilk defa İsmet Paşa’yaverilmesinde isabetsizlik olsaydı, bu konudaFevziPaşaHazretleri’nindebeniuyarmalarıbirvatan görevi olurdu. Oysa, Paşa Hazretleri,aksine bu görevlendirmeyi pek yerinde bulmuşve kendileri, teklif edilen Millî SavunmaBakanlığı‘nı çok samimî bir duyguyla derhalkabul buyurmuştur. İsmet Paşa’nın, gerekGenelkurmay Başkanlığı‘nda, gerek dahasonraki Cephe Komutanlığı‘nda gösterdiği

liyakat ve üstün gayret ve kendisine görevvermektedoğruhareketettiğimifiilîolarakispatetmişbulunduğuiçin,milletekarşı,orduyakarşıvetarihekarşıtambiriçhuzuruiçindeyim.

Hıyanet-iVataniyeKanunuveİstiklâlMahkemelerinin

Kurulması

Efendiler, Meclis, 29 Nisan 1920 tarihindeHıyanet-i Vataniye Kanunu’nu ve sonrakiaylarda İstiklâl Mahkemeleri Kanunlarını daçıkarmakla, inkılâbın doğal gereklerini yerinegetirmişoldu.

Efendiler, İstanbul’un işgalinden sonrabaşlayan birtakım yıkıcı akımlara, olaylara,isyanlara dokunmuştuk. Bunlar hızlamemleketinhertarafındanbiribiriardıncaortayaçıktıvesürüpgitti.

İstanbul’da Damat Ferit Paşa, derhal yenideniktidar konumuna getirildi. Damat Ferit PaşaKabinesi, İstanbul’daki bütün yıkıcı ve hainkuruluşlarınmeydana getirdiği blok, bu blokunAnadolu içindeki bütün isyan teşkilâtı, bütündüşmanlar ve Yunan ordusu elbirliği ilealeyhimizde faaliyete geçtiler. Bu ortak saldırıpolitikasının talimatı da, Padişah ve Halife’nin,düşmanuçaklarıdadahilolduğuhalde,hertürlüaraçla memlekete yağdırdığı, “Padişah’a Karşı

Ayaklanma”fetvasıydı.

Bugenel,çeşitlivehaincesaldırılarakarşıbizde daha Meclis açılmadan önce,Afyonkarahisarı‘nda, Eskişehir’de ve bütündemiryoluboyundabulunandüşmanbirlikleriniAnadolu’dançıkarmak,Geyve,Lefke,Carablusköprülerini yıkmak ve Meclis toplanırtoplanmaz, Anadoludaki din adamlarınınşekliylealmaksuretiylekarşıtedbirleregiriştik.

İçİsyanlar

Efendiler, 1919 yılı içinde, millîfaaliyetlerimize karşı başlayan iç isyanlar, hızlamemleketinhertarafınayayıldı.

Bandırma, Gönen, Susurluk, Kirmastı,Karacabey, Biga ve dolaylarında; İzmit,Adapazarı, Düzce, Hendek, Bolu, Gerede,Nallıhan, Beypazarı dolayarında; Bozkır’da;Konya, Ilgın, Kadınhan, Karaman, Çivril,Seydişehir, Beyşehir, Koçhisar dolaylarında;Yozgat, Yenihan, Boğazlıyan, Zile, Erbaa,Çorum dolaylarında; İmranlı, Refahiye, Zara,Hafik ve Viranşehir dolaylarında alevlenenkarışıklık ateşleri, bütün memleketi yakıyor,hainlik, cehalet, kin ve bağnazlık dumanlarıbütün vatan göklerini yoğun karanlıklar içindebırakıyordu. İsyan dalgaları, Ankara’damerkezimizin duvarlarına kadar çarptı.Karargâhımızla şehir arasındaki telefon vetelgraf hatlarını kesmeye kadar varankudurmuşçasına istekler karşısında kaldık. BatıAnadolu’nun, İzmir’den, sonra, yeniden önemlibölgeleri de, Yunan ordusunun saldırılarıyla

çiğnenmeyebaşlandı.

Dikkatle üzerinde durulmaya değer birhusustur ki, sekiz ay önce millet, Hey’et-iTemsiliye etrafında toplanarak, Damat FeritHükûmeti ile ilişki ve haberleşmelerini kesmişiken, Ali Galip’in faaliyeti gibi tek tükolaylardan başka, böyle genel bir ayaklanmaolmamıştı. Bu seferki yaygın ve genelayaklanmalar, sekiz ay süresinde, memleketiçinde çok hazırlık yapıldığını gösteriyordu.Damat Ferit Hükûmeti’nden sonrakihükûmetlerle, millî şuurun korunması vegüçlendirilmesiiçinyaptığımızmücadelelerinnekadar haklı sebeplere dayandığı, acı bir şekildebirdahaanlaşılmışoluyordu.MillîMücadele’yekuvvet vermek için cephelerle ve ordu ileilgilenme bakımından, İstanbul’dakihükûmetlerin gösterdiği başka türlü ihtimallerinacısonuçlarıdaayrıcagörülecektir.

AnzavurveDüzceİsyanları

Efendiler, önce iç isyanlar hakkında açık birfikir verebilmek için, izin verirseniz, bu isyanolaylarına yeri geldikçe dokunmak üzere,anlatılansafhalarıözetolarakbildireyim:

21 Eylül 1919 tarihinde, Balıkesir’in kuzeybölgesinde başlayan birinciAnzavur İsyanı, 16şubat 1920’de yine aynı bölgede ikinci defabaşgösterdi.Bu iki isyan,askerîbirliklerimizvemillî müfrezelerimizle bastırıldı. 13 Nisan 1920tarihlerinde Beypazarı‘na kadar yayıldı. Busırada Anzavur, 11 Mayıs 1920’de top vemakinelitüfeklerledonatılmışbeşyüzkişilikbirkuvvetle, üçüncü defa olarak Adapazarı veGeyve dolaylarında zayıf birmillîmüfrezemizesaldırmak şekliyle yine ortaya çıktı. Anzavur,gönderdiğimiz millî müfrezelerimize, düzenliordubirliklerimizedurmadansaldırdı.20Mayıs1920 tarihinde, Geyve Boğazı yakınlarındayenildivekaçmakzorundakaldı.

Düzce dolaylarındaki isyan olayı önemliydi.AbazaveÇerkesler’denmeydanagelendörtbin

kişilik büyük bir kalabalık, Düzce’yi basarakhapishaneleri boşalttılar ve çarpışma ile oradakisüvarimüfrezemizinsilâhlarınıaldılar.Hükûmetmemurlarınıvesubaylarıhapsettiler.

Her taraftan, âsiler üzerine kuvvet gönderdik.Bu arada, Geyve’de bulunan 24. Tümen de,Komutanı Yarbay Mahmut Bey başta olduğuhalde, Düzce’ye hareket etti. Mahmut Bey,Meclis’in açıldığı gün, yani 23 Nisan 1920’de,Hendek’ten Düzce’ye geçerken, Hendek deisyan etti. Adapazarı da âsîler tarafından eldeedildi.MahmutBey,25Nisan1920’de,Hendek-Düzceyoluüzerindeâsilertarafındanaldatılarakpusuyadüşürülmüşve ilkateşteşehitedilmiştir.Kurmay Başkanı Sami Bey, yaveri ve dahabirkaç subay da aynı zamanda şehit düştüler.Bunun üzerine, 24. Tümen savaşmadan âsilertarafındantamamıylaesiredildi.Bütüntüfekleri,toplarıalındı.Ağırlıklarıyağmaedildi.Busıradaİzmit Mutasarrıfı Çerkes İbrahim, İstanbul’danAdapazarı‘na geldi. Halka, Padişah’ın selâmınıbildirdiveyüzelliliramaaşlagönüllütoplamayabaşladı.Toplanan âsî kuvvetler bütün o yöreye

hâkim olduktan sonra, Geyve Boğazı‘ndakikuvvetlerimizetaarruzabaşladılar.

Bizim bu isyan alanına gönderdiğimizkuvvetlerşunlardı:

1- Salihli ve Balıkesir Kuva-yı Millîye’sininoluşturduğuÇerkesEthemBeyMüfrezesi;

2-İkitaburdüzenliordubirliği,dörtdağtopu,beş makineli tüfek ve üç yüz efe süvarisindenkurulmuşBinbaşıNâzımBeyMüfrezesi;

3- İki tabur piyade, sekiz makineli tüfek ikisahra ve iki dağ topundan kurulu, YarbayArifBeyMüfrezesi;

4- Üç yüz kişilik millî kuvvet ve iki makinelitüfek ve iki hayvan topundan ibaret, BinbaşıİbrahimBey(Çolak)Müfrezesi.

Komutan olarak da Ali Fuat Paşa, GeyveBoğazı yakınlarından Adapazarı‘na uzanankesimde, Refet Paşa’da Ankara’dan Beypazarıyoluyla Bolu’ya uzanan kesimde

görevlendirildiler.

HilâfetOrdusu

Efendiler, İzmit’te de Süleyman Şefik Paşakomutasında, Hilâfet Ordusu adını taşıyan birhainkuvvetyığınakyapıyordu.Bununbirkısımkuvveti de, Bolu yakınlarında Kurmay BinbaşıHayriBeykomutasındaâsîleridesteklemişti.Bukuvvetlebirlikteİstanbul’dangönderilmişbirçoksubaydavardı.

Hilâfet Ordusu’nun Süleyman Şefik Paşa’dansonra, bellibaşlı komutanları, SüvariTümgenerali Suphi Paşa ve TopçuYarbaylarından Senaî Bey’di. İstanbul’da daözel olarak kurulmuş bir kurmay topluluğuvardı. Bu kurulun başlıca komutanları da,Kurmay Albay Refik ve Kurmay YarbayHayrettinBeylerdi.

Suphi Paşa ile ilgili küçük bir hâtıramıanlatayım: Suphi Paşa’yı Selânik’ten tanırdım.Ben yüzbaşı (kolağası) iken, o daha o zamantümgeneral ve süvari tümeni komutanı idi.Aradaki rütbe farkına rağmen, çok yakınarkadaşlığımız vardı. Meşrutiyet’in ilânında, ilk

defa İştip dolaylarındaCumalı adında bir yerdesüvari manevraları yaptırmıştı. Diğer bazıkurmaylar arasında beni de tatbikat vemanevrada bulunmak üzere davet etmişti.Kendisi Almanya’da yetişmiş çok usta birbiniciydi. Fakat askerlik sanatını anlamış birkomutan değildi. Manevranın sonunda, ben,yetkim ve rütbem elvermediği halde, Paşa’yıbütün subayların önünde acı bir şekildeeleştirmiştim. Daha sonra, “Cumalı Ordugâhı”adlı küçük bir eser de yazmıştım. Suphi Paşa,gerekaçıkçayaptığımbueleştirilerdenvegerekyayınanan bu eserimden dolayı pek üzüldü.Kendisinin itirafına göre, maneviyatı kırıldı.Fakat, şahsen bana gücenmedi.Arkadaşlığımızdevam etti. İşte Hilâfet Ordusu’na bulduklarıkomutan bu Suphi Paşa’dır. Paşa, sonradanAnkara’yageldi.Geziyeçıkıyordum.İstasyondabüyük bir kalabalık içinde biribirimizlekarşılaştık.Kendisineilksorumşuoldu:“Paşamniçin Hilâfet Ordusu Komutanlığı‘nı kabulettin?” Suphi Paşa, bir an bile duraklamadan:“Sizeyenilmekiçin”,cevabınıverdi.

Bucevabı ileanlatmak istiyorduki,bugöreviözel bir maksatla kabul etmişti. Suphi Paşa,böyle bir duygu içinde bulunabilir. Fakat,gerçekte komutayı üstüne aldığı zamankuvvetlerizatenyenilmişbulunuyordu.

Bolu, Düzce, Adapazarı ve İzmitdolaylarındakibuisyan,budefa4Haziran1920tarihine kadar üç aydan fazla sürdü. Fakat,bundansonra,29Temmuz’dayenidenbirisyanoldu. Ancak, bundan sonra da, bu bölgedetamamen sakin kalınmış değildir. Bununlabirlikte, sonuç olarak âsîler tamamıyla bozgunauğratılmış ve elebaşları, Türkiye Büyük MilletMeclisi’ninkanunlarına teslimedilmiştir.HilâfetOrdusu’nunBoluyakınlarındabulunankısmıdabozguna uğratıldı. Komutanı Binbaşı Hayri vesubayları Yüzbaşı Ali, Üsteğmen Şerafettin,Üsteğmen Hayrettin, Makineli Tüfek SubayıMehmetHayri,TaburKâtibiHasanLütfi,Cerrahİbrahim Ethem Efendiler’e de öteki âsîelebaşılarına yapılan işlem uygulandı. HilâfetOrdusuda,İzmit’tenİstanbul’akaçmayamecburedildi.

Yenihan,YozgatveBoğazlıyanİsyanları

Efendiler, memleketin kuzeybatı bölgesindeâsîlerle uğraşırken, memleketin ortasındaYenihan,YozgatveBoğazlıyandolaylarındadaisyan başlıyor. Bu isyan hareketleri dehatırlanmayadeğer.

14 Mayıs 1920 tarihinde Postacı Nâzım veÇerkez Kara Mustafa adında birtakım adamlar,otuz kırk kişi ile Yenihan’a bağlı KamanKöyünde isyan ettiler.Bu hareket gittikçe artanbir şiddetle genişledi.Âsîler, 27/28Mayıs 1920gecesi Çamlıbel’de bulunan bir müfrezemizibasarak esir ettiler. 28Mayıs 1920’de diğer birkısımâsilerde,Tokatyakınındayürüyüşhalindebulunanbirtaburumuzahücumederekdağıttılarve bir kısmını esir ettiler. Cesaretlerini arttıranâsîler, 6/7 Haziran 1920 gecesi Zile’yi işgalettiler. Oralardaki askerlerimiz, Zile Kalesineçekilerek kendilerini savundular.Askerin erzakve cephanesi tükendikten üç gün sonra âsilereteslimoldular.Asiler,23/24Haziran1920’dedeBoğazlıyan’abaskınyaptılar.Oradabulunanbirmüfrezemizi dağıttılar. Amasya’da bulunan

Cemil Cahit Bey’in komutasındaki 5. KafkasTümeni,âsileraleyhinehareketegeçirildi.Antepbölgesinde bulunan KılıçAli Bey de, bir millîmüfrezeilebubölgeyegönderildi.Erzurum’danAnkara’ya gelmekte olan bir Erzurum MillîMüfrezesi de, o bölgede bırakıldı. 1920 yılıTemmuzu’nunortalarınakadar,buâsilerintakipve tepelenmeleriyle uğraşıldı. Yenihan İsyanı,Orta Anadolu’nun öteki bölgelerindekibozguncuları da harekete geçirdi.Çapanoğullarından Celâl, Edip, Salih ve HâlitBey’ler; Aynacıoğulları ve Deli Ömer Çetelerigibi birtakım eşkiyayı başlarına toplayarak, 13Haziran’da Yozgat civarında Köhne bucakmerkezini,14Haziran’dadaYozgatşehriniişgalederek büyük bir bölgeye hâkim oldular.MerkeziSivas’taolan3.Kolordukuvvetleriveobölgede bıraktığımız millî kuvvetler yeterlideğildi.Eskişehir’dekiEthemBeyMüfrezesi ileBolu dolaylarındaki İbrahim Bey Müfrezesi deYozgatbölgesinegönderildiler.

Yozgat ve dolaylarıda âsîler yok edildiktensonra, oraya gönderilen müfrezelere öteki

bölgelerde görev verildi. Fakat bu yörelerdegenelliklegüvenlikkurulamadı.

7 Eylül 1920’de Küçük Ağa, Deli Hacı,Aynacıoğulları denilen birtakım serseriler Zileyakınlarında,KaraNâzım, ÇopurYusuf adındabirtakımadamlardaErbaayakınlarındayenidenfaaliyete geçtiler. Bunlardan Aynacıoğulları üçyüz atlı kadar toplayabilmişlerdi. Bu durumkarşısında, İkinci Kuvve-i Seyyare adını alanİbrahim Bey Müfrezesi, tekrar bulunduğuEskişehirbölgesindenYozgat’agiderek,oradakimillî müfrezeler ve jandarma kuvvetleriylebirlikte, Maden, Laca, Karamağra, Mecidözübölgelerinde, çeşitli gruplar halinde, karışıklıkçıkaran ve eşkiyalık eden âsileri takip ederekortadan kaldırıldı. İbrahimBey, âsîlerin ortadankaldırılmasınıancaküçaydanfazlabirzamandabaşarabildi.

GüneySınırlarımızdaGeçenOlaylar

Efendiler, bu tarihlerde güney bölgelerimizdede bizi ciddi bir şekilde uğraştıran önemliisyanlarçıktı:

MillîAşireti’nin beyleri olanMahmut, İsmail,Halil Bahur, Abdurrahman Beyler güneyde,düşmanlarla gizlice ilişki ve bağlantı kurduktansonra,Siirt’tenDersimdolaylarınakadaruzananbütün aşiretlerin beyleri sıfatını takınarakbölgeyibaskıaltınaalmakdâvâsınakalkıştılar.

Fransızlar, 1920 yılı Haziranının başlarında,Urfa’yı ikinci defa ele geçirmek için hareketettikleri zaman,MilliAşireti deSiverek’edoğruilerledi, buna karşı o bölgede bulunan 5.Tümenimiz görevlendirildi. Bu tümen obölgedeki millî kuvvetlerimizle de desteklendi.19Haziran1920 tarihinde,birliklerimizin takibialtında, güneydoğu yönünde düşman bölgesinekaçmaya mecbur edildi. Bu aşiret, bir süredüşman bölgesinde hazırlandıktan sonra, 24Ağustos 1920’de üç bin atlı ve develi ve binkadardapiyadedenoluşanbirkuvvetleyeniden

bizim topraklarımıza geçti. Viranşehiryakınlarına geldi. Âsiler, aman dilemekmaksadıyla geldiklerini söyleyerek o bölgedekikomutanlarımızı aldatıp, tedbir almakta ihmaledüşürdüler. Bu sırada, o yakınlarda dağınıkhalde bulunanmüfrezelerimize saldırarak onlarıyendiler ve 26 Ağustos 1920’de Viranşehir’iişgalettiler.Haberleşmelerimizevebağlantımızaengelolmaküzerede,obölgedekibütüntelgrafhatlarınıkestiler.

Ancak, on beş gün sonra, 5. Tümen’inSiverek, Urfa, Resulayin ve Diyarbakır’dabulunan birliklerinden gönderilen kuvvetlerlebize bağlı aşiret kuvvetleri âsileriyenebilmişlerdir. Takip edilen Milli, yenidengüneye,çölekaçtı.

Efendiler, güneyde Milli Aşireti’nin isyanınıbastırmaya çalışırken, Afyonkarahisarbölgesinde Çopur Musa adında bir adam da,başına topladığı kuvvetle askerleri ordudankaçmak için ayartıyor ve millete askeregitmemeyi telkin ediyor. Çopur Musa, 21Haziran 1920 tarihide Çivril’i bastı. Gönderilen

kuvvetler karşısında kaçtı ve Yunan ordusunakatıldı.

Konyaİsyanı

Efendiler, Çopur Musa olayından önce birayaklanma olayı da Konya’da oldu. 5 Mayıs1920 tarihinde, Konya’da bir bozgun derneğikeşfedildi. Bu dernek üyelerinin ileri gelenleritutuklanmaya başlandı. Birgün sonra,tutuklanmakta olan bu ileri gelenler, halkı dakışkırtarak Konya içinde silâhlı bir toplantıyapmaya giriştiler. Bir kısım halk da silâhlıolarakdışarıdangelerekhepbirlikteisyanettiler.Konya’da bulunan komutan, elindekikuvvetlerle cesurca hareket ederek âsîleridağıtmayı ve önayak olanları tutuklayıp takipetmeyibaşardı.

SavaşCephelerininDurumu

Efendiler, Meclis’in açıldığı, ilk günlerde,çeşitlicephelerinnedurumdaolduklarınıdahepbirliktebirdefadahahatırlayalım:

1-İzmir,YunanCephesi:

Yüksek kurulunuzca da bilinmektedir ki,Yunanlılar İzmir’e çıktıkları zaman, orada 17.Kolordu Komutanı olarak merkeziyle birlikteNadirPaşabulunuyordu.Kuvvetolarak,YarbayHurremBeykomutasında56.Tümen’inikialayıvardı.Bukuvvet,özellikle,kolordukomutanınınemriyle, düşmana karşı koydurulmaksızın,büyük hakaretler altında, Yunanlılara teslimedilmiştir. Bu tümenin bir alayı (172. alay)Ayvalık’ta bulunuyordu. KomutanıYarbayAliBey(AfyonkarahisarMilletvekiliAlbayAliBey)idi.

Yunan ordusu işgâl alanını genişletirken,Ayvalık’a da asker çıkardı.Ali Bey, buYunankuvvetinekarşı28Mayıs1919’dasavaşagirişti.Bu tarihe kadar,Yunan birlikleri hiç bir yerde

ateşlekarşılıkgörmemişti.Aksine,bazı şehirvekasabalar halkı korkutulmuş, İstanbulHükûmeti’nin emirlerine uyarak idare âmirleribaşta olmak üzere, Yunan birliklerini özelkurullarla karşılaşmışlardı. Ali Bey’in Ayvalıkbölgesindesavaşcephesikurmasıüzerine,yavaşyavaş Soma’da, Akhisar’da, Salihli’de millîcepheleroluşmayabaşlamıştı.

1919 yılının 5Haziranında başlayarak,AlbayKâzım Bey (Meclis Başkanı Kâzım PaşaHazretleri), Balıkesir’deki 61. Tümen’inkomutasını, vekâleten üzerine almıştı. DahasonraAyvalık, Soma,Akhisar kesimlerini içinealan Kuzey Cephesi Komutanlığı‘nı yaptı. FuatPaşa’nın Batı Cephesi Komutanlığı‘na tayinedilmesinden sonra, Kâzım Bey’e, KuzeyKolordusu Komutanlığı makam ve yetkisiverildi.Aydın dolaylarında, İzmir’in işgalindensonra, asker ve halktan bazı vatanseverler,Yunanlılara karşı savunma, halkıcesaretlendirme ve silâhlı millî teşkilât kurmagayretleriyle çalışıyorlardı. Bu arada İzmir’denadvekıyafetdeğiştirerekobölgeyegitmişolan

Celâl Bey (İzmir Milletvekili Celal Bey)‘ingayret ve fedakârlığı anılmaya değer. 15/16Haziran 1919 gecesi, Ali Bey’in Ayvalık’tangönderdiği kuvvetler, Bergama’daki Yunanİşgalkuvvetlerinibirbaskınlaperişanetmişlerdi.Bubaskına, kısmen,Balıkesir veBandırma’dangönderilen kuvvetler de katılmıştı. Bu olayüzerine, Yunanlılar, dağınık ve zayıfmüfrezelerini geri çekip toplamak gereğiniduydular. Bu arada Nazilli’yi de boşalttılar. Busebeple, Aydın’da hazırlıkta bulunurken,çevreden toplanan halk kuvvetleri, bunlarısıkıştırmayabaşladı.Yunanlılar’lahalkarasındaşiddetlibirçarpışmaoldu.Sonunda,Yunanlılar,Aydın’ıdaboşaltıpçekildiler.

Böylece, 1919 yılının Haziran ayı ortalarındaAydınCephesidekuruldu.Bubölgedebulunan57. Tümen’in Komutanı Albay Mehmet ŞefikBey veTümenTopçuKomutanıBinbaşıHakkıBey’di. Alay komutanlarından Binbaşı HacıŞükrüBey,millî kuvvetlerin başındaYürükAliEfe ve Demirci Mehmet Efe vardı. Sonunda,Demirci Mehmet Efe duruma hâkim olarak

Aydın Cephesi Komutanlığı‘nı kendi üzerinealdı. Daha önce dolayısıyla bildirmiştim ki,sonradan oraya gönderdiğim Albay Refet Bey(Refet Paşa) bile, Demirci Mehmet Efe’ninkomutanlığınıkabuletmiştir.

Efendiler,İzmir’inçeşitlicephelerindekurulanve yavaş yavaş subaylar ve askerî birliklerledesteklenmeye çalışılan millî cephelerinbeslenmeleri, daha çok, doğrudan doğruya obölgeler halkı tarafından sağlanıyordu. Bununiçindegeribölgelerdemillî teşkilâtkurulmuştu.Bu görevin, halktan hükûmete geçişi, BüyükMilletMeclisiHükûmeti’ninkuruluşundansonrasağlanabilmiştir.

2.GüneydeFransızCephesi:

a)FransızbirliklerinekarşıdoğrudandoğruyaAdana bölgesinde; Mersin, Tarsus, Islahiyebölgelerinde ve Silifke dolaylarında millîkuvvetler kurulmuş ve çok cesurca işegirişmişlerdi.Adana’nındoğubölgesinde,TufanBeyadıylahareketedenYüzbaşıOsmanBey’inkahramanlıkları kayda değer. Millî müfrezeler,

Mersin, Tarsus, Adana şehirlerinin girişlerinekadar sokulup hâkim oldular. Pozantı‘daFransızları kuşatarak geri çekilmeye mecburettiler.

b)Maraş‘ta,Antep’te,Urfa’daönemlisavaşveçarpışmalar oldu. Sonunda işgal kuvvetleriburadan çekilmeye mecbur edildiler. Bubaşarıların kazanılmasında büyük rolleri olanKılıçAli veAli Saip Bey’lerin adlarını anmayıbirgörevsayarım.

Fransızişgalbölgelerindevecephelerindemillîkuvvetler, hergün daha esaslı bir şekildeteşkilâtlanıyorlardı. Millî kuvvetler, ordubirlikleri ilededesteklenmeyebaşlanmıştı. İşgalkuvvetleri,her taraftasıkıveşiddetlibir şekildezorlanıyordu.

Efendiler, bu durum üzerine Fransızlar, 1920Mayısındanbaşlayarakbizimleilişkivegörüşmeimkânları aradılar. Önce Ankara’ya,İstanbul’dan bir binbaşı ile bir sivil geldi. Buşahıslar, İstanbul’dan önce Beyrut’a gitmişler.Eski Van Milletvekili Haydar Bey bunlara

aracılık ediyordu. Bu buluşma vegörüşmerimizdenelle tutulurbirsonuççıkmadı.Fakat,Mayıs sonlarınadoğru,SuriyeFevkalâdeKomiseri adına hareket eden Mösyö DuquestadındabirzatınbaşkanlığındabirFransızkuruluAnkara’ya geldi. Bu kurulla yirmi günlük birateşkesanlaşmasıyaptık.Bugeçicianlaşma ile,biz Adana bölgesinin boşaltılmasına birbaşlangıçhazırlamahedefinigüdüyorduk.

Efendiler,buFransızkuruluylayaptığımyirmigünlük ateşkes anlaşması, Büyük MilletMeclisi’ndebazılarının itirazlarınauğradı.Oysa,benim bu anlaşmayı kabul etmekle sağlamakistediğimyararlarşunlardı:

Önce, Adana bölge ve cephelerinde bulunanve kısmen askerle de desteklenen MillîKuvvetleri, sakince yeniden düzenlemekistiyordum. Millî kuvvetlerin bu çarpışmaaralığında dağılabileceklerini de dikkate alarak,ateşkes bildirisi yanında bazı tedbirlerinalınmasını da emrettim. Bundan başka,Efendiler, önemli saydığım siyasî biryararlanmayı da hesaba katıyordum. Büyük

Millet Meclisi ve Hükûmeti ile ilişki veişlemlerde bulunmakta idiler. Bu bakımdan,Fransızların İstanbul Hükûmeti’ni bir tarafabırakıp Ankara’da bizimle görüşmeleri veherhangi bir konuda uyuşmaları, o gün içinsağlanmasıyararlıönemlisiyasîbirnoktaidi.Buateşkes görüşmesinde, millî sınırlarımız içindeolupdaFransızlar tarafındanişgalaltınaalınmışbulunan bölgelerin tamamıyla boşaltılmasınıaçıkvekesinbirdilleistedim.Fransızdelegeleri,bu konuda yetki almak üzere Paris’e gitmekmecburiyetini ileri sürdüler. Yirmi günlükateşkes anlaşması, bir bakıma daha esaslı biranlaşma yapmak için yetki almaya zamanbırakmak gibi kabul edildi. Efendiler, bugörüşme ve konuşmalarımızdan bende uyananizlenim, Fransızlar’ın Adana ve dolaylarınıboşaltacakları merkezinde idi. Bu düşünce veinancımı, Meclis’e ifade etmiştim. GerçiFransızlar, ateşkes süresi sona ermedenZonguldak’ı işgal etmek şekliyle, anlaşmanınyalnızAdanabölgesineaitolduğunugöstermekistemişlerse de, biz bu hareketin ateşkesihükümsüz bıraktığı sonucuna vardık.

Fransızlarlaanlaşmamızbirsüregecikti.

İstanbulAnkaraİleTemasArıyorveBuTeması

NurettinPaşaSağlamayaÇalışıyor

Saygıdeğer Efendiler, 9 Mayıs 1920 günüMeclis’in gizli oturumunda açıklama yaparkenve Fransız memurları ile kurulları tarafındanbizimle ilişki ve bağlantı kurma yollarıarandığını bildirirken, milletvekillerinden biri(yanlış hatırlamıyorsam Çorum Milletvekilirahmetli Fuat Bey), “Birkaç günden beri güyaİstanbul, bizimle anlaşmak istiyormuş, bukonuda bilgi verir misiniz?” diye bir soruyöneltti.

Gerçekten, o tarihten dört beş gün önce,İstanbul’da Leon adında biri, Çanakkaleüzerindenbiziaramıştı.Ankara’yıbulduktanvebizimburadabulunduğumuzuanladıktan sonra,dediler ki: “Söyleyeceğimiz şeyler pekönemlidir. Onun için haberleşmeyi geceyebırakalım. Ordu merkezleri de aradançekilsinler.” O gece görüşmediler. Fakat bir ikigece sonra yeniden aradılar. Bu defa karşımızaçıkan kimse eski İzmir Valisi Nurettin Paşaimzasıyla bir telgraf yazdırdı. Bu telgrafın

içindekiler şöyleydi: “Ben, iki arkadaşımlabirlikte, İstanbul’un sizinle anlaşmasına aracılıketmeyi vatan için yararlı bir görev sayarım.Buradaki hükûmet ve İngilizler buna razıoldular. Sizin de olumlu cevabınızı bekleriz.”Nurettin Paşa, telgrafını Hey’et-i TemsiliyeBaşkanlığı‘na yazıyordu.Türkiye BüyükMilletMeclisi’nin ve Hükûmeti’nin kuruluşundan,çalışmaya başladığından ve Büyük MilletMeclisi’nin varlığını ve yasallığını doğrulayanHiyanet-i Vataniye Kanunu’ndan habersizgörünüyor. Nurettin Paşa’nın telgrafını, MillîSavunma Bakanı olan Fevzi Paşa Hazretleri’negönderdim. Fevzi Paşa, Nurettin Paşa’ya cevapverdi. Bu cevabında dedi ki: “TelgrafınızıHey’et-iTemsiliyeBaşkanlığı‘naçekmekledahagerçek durumdan haberdar olmadığımızanlaşılıyor.” Ve durumu açıkladıktan sonra“İstanbul’da hangi makam, Ankara’da hangimakamla görüşmek istiyor?” dedi. Bu telgrafaimzasız olarak gelen cevapta: “Telgrafı yazankimseler şimdi burada değillerdir. Bunu bırakıpgittiler. Yarın saat 10.00’da size bilgi veririz.”deniliyordu. Bundan sonra Nurettin Paşa ikinci

defa olarak yine aradı. Bu defa, “Telgrafhaberleşmeleriyleanlaşmaimkânıolmadığından,siz yetkili bir hey’eti İstanbul’a gönderin,görüşelimveanlaşalım”diyordu.

Efendiler, biz de cevap olarak dedik ki: “Pekdoğrudur,gerçektentelgraflaanlaşmakmümkündeğildir. Fakat siz Mudanya’ya geliniz ve nevakit gelebileceğinizi de bildiriniz. Bizimtarafımızdan da orada yetkili kimseler hazırbulunur. Bursa’ya da gereken talimat verildi.”Ondan sonra bir daha arayan olmadı. HocaMüfit Efendi (Kırşehir): “Acaba gerçektenNurettin Paşa’mıydı?” diye sordu. Ben de:“Evet, gerçekten Nurettin Paşa’ydı”, karşılığınıverdim.

Efendiler,İstanbulHükûmeti’ninNurettinPaşaaracılığıyla yaptığı bu başvurunun,Anzavur’unBalıkesir bölgesinde yenilgiye uğratıldığı veBolu’dabaşarıkazanmayabaşladığımızgünlererastladığınıdabelirtmeliyim.

NurettinPaşaAnkara’da

Efendiler, Nurettin Paşa’dan bir daha telgrafalmadık.Fakat,kendisiDiyarbakır’lıKâzımPaşaile birlikte, 1920 yılınınHaziran ayı ortalarındaAnkara’yageldi.Bizimleişbirliğietmedenönce,bazı konularda görüşümüzü anlamak istediğinisöyledi.

Birincisi, Hilâfet ve saltanat makamıüzerindekidüşüncevegörüşümüz;

İkincisi,bolşeviklikkonusundakigörüşümüz;

Üçüncüsü, İtilâf Devletleri’ne, karşı, özellikleİngilizlere karşı da, savaşa karar veripvermediğimizkonularıydı.

Görüşme,ZiraatOkulu’ndakimerkezimizinbirodasında, geceyapıldı.Bugörüşmede,NurettinPaşa ile birlikte gelen Kâzım Paşa’dan başkaFevziveİsmetPaşa’lardahazırbulunuyorlardı.Nurettin Paşa, birinci, ikinci sorulara aldığıcevaplarıpekdoyurucubulmadı.Fakat,özellikleüçüncü sorunun cevabı, uzun ve hararetli

tartışmalara yol açtı. Çünkü biz demiştik ki,gayemiz millî sınırlarımız içinde toprakbütünlüğümüzü ve milletin bağımsızlığını tamolarak sağlamaktır. Buna engel olmak üzerekarşımıza çıkacak kuvvet, kim ve ne olursaolsun, mutlaka çarpışır ve başarı kazanırız. Bukonudaki karar ve inancımız kesindir. İşteNurettinPaşa,bir türlübuna inanamıyorve razıolamıyordu. Nihayet kendisine dedik ki: “Bukonudagörüşmeyikabuletmekle,yenigörüşlerevarmak ve kararlar almak söz konusu değildir.Sen, bugüne kadar milletin iyice belirmiş vekesinleşmişolan inançlarınauyacaksın”.Ondansonra, kendisine verebileceğimiz uygun birgörev üzerinde duruldu. Kendisinin, Konyavalisi sivil görevi ve Konya yöresi komutanıünvanıyla, Yunan Cephesinin güneyindekibölgeninkomutanıolmasınıuygungördük.AsılBatı Cephesi için, komutan olarak 18 Haziran1920’deAliFuatPaşa’yıgörevlendirdik.

Efendiler, o günlerde Yunan Cephesi’ndedüşmanın bazı hazırlıklar yaptığıhissedildiğinden, cephede duyarlılık arttı. Bu

yüzdenNurettin Paşa’nın görevi kesinleşmedenve kendisini görev yerine göndermeden, aceleolarak Batı Cephesi’ne hareketim gerekti.Nurettin Paşa’nın görevlendirme işleminintamamlanmasını Genel Kurmay Başkanıbulunan İsmet Paşa’ya bıraktım. Gerçektendüşman, bütün cephe üzerinde saldırıyageçmişti. Bizim birliklerimiz geri çekiliyordu.Nurettin Paşa, cephedeki elverişsiz durumuanlayınca İsmetPaşa’yagörevkabul edebilmekiçin birtakım şartların, hükûmetçe karar altınaalınması gereğinden söz etmiş. O şartlara göre,hükûmet memleketin yönetiminde ve önemlikonularında esaslı ve kesin karar almadanönceNurettin Paşa’nın düşünce ve onayını almakzorundakalacaktır.Çünkü,BüyükMilletMeclisiHükûmeti’nde yer alan üyeler, Tevfik Paşa vebenzerlerigibiolgunyaştavetecrübelikimselerolmayıp,gençbirtakımkimselermiş.İsmetPaşa,pek yadırgadığı bu zihniyet ve teklifi, derhalşifreylebanabildirdi.BendeNurettinPaşa’nın,kendisine görev teklif ettiğim zamansöylemediği bu düşünceyi, genel durumdabunalım başgöstermesi üzerine ortaya atmış

olmasını anlamlı buldum ve İsmet Paşa’yaverdiğim cevapta, kendisine görevverilmemesini emrettim. Nurettin Paşa’nın,Yunan saldırısı başladıktan iki gün sonra banagönderdiğibiryazıdayazdıklarınıdikkatedeğerbulmuştum. Arzu buyurursanız, bu yazıyıyüksekkurulunuzaolduğugibiokuyayım:

Ankaraİstasyonu,24.6.1920

BüyükMilletMeclisiYüksekBaşkanlığı‘na

EfendimHazretleri,

Atanmış olduğum komutanlıktan ve valiliktenuzaklaştırılma şekli ile görevden alınmadurumumunbildirilişşeklinihakaretsaydım.Birdevlet adamı tarafından ileri sürülen vatanlailgili bir düşünce ve görüşün tartışılmasınadeğil, dinlenilmesine bile değer ve önemverilmemesini ve ilgili Büyük Millet Meclisi’ninve Hükûmeti’nin oylarını alıncaya kadar bilebeklenmeyerek ve tahammül edilmeyerekveyahut belki de buna gerek görülmeyerek ikiveya üç kişi gibi pek az üyenin düşünce ve

istekleriyle bu yolda işlem yapılmasında birsakınca görülmemesini ve bundan dolayı damemleketin, eğer yanılmıyorsam böyle biranlayışla yönetilmesini millet ve memleket içintehlikeli saymaktaolduğumunarzına,Başkanlıkyüksekmakamınınizinleriniricaederim.

Bugünkü şartlar içinde, görev kabulünüsakıncalı bulduğum ve işbirliğini yararlıgöremediğim için, memleketim olan Bursa’daoturmak üzere, ilk trenle Ankara’danayrılacağımı bilginize sunar, veda ederim,efendimHazretleri.

Nurettinİbrahim

Efendiler,benimbuyazıyaverdiğimcevapdaaynenşuydu:

25.6.1920

TümgeneralNurettinPaşa’ya

İlgi: 24 Haziran 1920 tarihli yüksektezkereleri,

Sözkonusuedilenkomutanlıkvevalilikgörevi,dahaMillîSavunmaveİçişleriBakanlıkları‘ncaresmen zâtıalilerine verilmemiş ve tebliğedilmemişti. Bu bakımdan ne atanmanız ne deayrılmanız söz konusu değildir. Yalnız,zâtıâlinize görev verilmesi düşünülmüş, bukonudadüşüncevekararınızsorulmuştu.Atamadurumu daha kesinleşmemiş olduğu bir sırada,Genelkurmay aracılığıyla öğrenilen düşünce vekanaatınızdaki kararsızlıklar üzerine,Hükûmetçe,atanmanızdanvazgeçilmesinekararverildi. Böyle bir kararı vermek için, zanbuyurduğunuz gibi, durum Büyük MilletMeclisi’ninGenel Kurulu’na sunulması,mevcutve yürürlükteki kanunların gereklerindendeğildir. Bursa’ya giderek orada oturmanızagelince, bağlı bulunduğunuz askerlik mesleğidolayısıyla,bukonudaMillîSavunmaBakanlığıyüksek katına usulünce başvurmanız gereğitebliğolunur,efendim.

BüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemal

Nurettin Paşa, Bursa’ya değil Taşköprü‘yegitmiş ve uzun zaman orada kalmıştır. Bundansonra da kendisine, yeniden birkaç durumdolayısıyla dokunacağız. O durumları da yerigeldikçegerektiğikadaraçıklayacağım.

TürkiyeBüyükMilletMeclisiHükûmeti’ninDışişleri

KonularındaVerdiğiİlkKarar:

Moskova’yaBirToplulukGönderilmesi

Efendiler, kurulan Türkiye Büyük MilletMeclisi Hükûmeti’nin, dışişleri konularındaverdiği ilk karar, Moskova’ya bir toplulukgönderilmesi olmuştur. Kurul, Dışişleri BakanıBekir Sami Bey’in başkanlığında idi. İktisatVekiliYusuf Kemal Bey üye bulunuyordu. 11Mayıs 1920’de Ankara’dan hareket edenkurulun asıl görevi, Rusya ile ilişki kurmaktı.Rusya’nın, hükûmetimizle yapacağı anlaşmanınbazı hükümleri, 24 Ağustos 1920’de parafeedilmişolmaklabirlikte, durumungereği olarakuzlaşmaya bağlanamayan bazı noktalardandolayı gecikmiştir. Moskova Antlaşması diyeanılan diplomatik belgenin imzası, ancak 16Mart1921’demümkünolabilmiştir.

SaygıdeğerEfendiler,memleketiçindeyeryerkendini gösteren iç isyanları takip etmektegecikmeyen ilk genel Yunan saldırısı,bakışlarımızıyenidenbatıyaçevirecektir.

Yunanlılar’ınİlkGenelSaldırısı

Yunanlılar, 22 Haziran 1920’de Milne (Miln)hattındangenelsaldırıyageçtiler.Kuvvetlerialtıtümene çıkmış bulunuyordu. Üç tümenle ikikoldan,Akhisar - Soma yönünden; iki tümenleSalihli yönünden; bir tümenle de AydınCephesinden saldırdılar. Düşmanın kuzey kolu,30 Haziran 1920’de Balıkesir’e girdi vesüvarileri 2 Temmuz 1920’de Kirmastı veKaracabey’i işgal etti. Bu düşman karşısındabulunan 61. ve 56. Tümenlerimiz, UlubatKöprüsünü tahrip ederek Bursa’ya doğruçekildi.Düşman takibe devam ederek,Bursa’yıda işgal etti ve ileri hatlarını Dünboz-Aksuhattına kadar sürdü. Bunun karşısındakikuvvetlerimiz fazla sarsıldı. Eskişehir’e kadarçekildi. Bu savaşlar sırasında İngilizler, 25Haziran 1920’de Mudanya’ya ve 2 Temmuz1920’de de Bandırma’ya birer müfrezeçıkardılar.

Salihli yönünde doğuya ilerleyen iki Yunantümeni de, 24HazirandaAlaşehir’e girdi.Dahasonra ilerleyerek 29Ağustos’ta Uşak’ı zaptetti.

veDumlupınarsırtlarıelimizdekalmaküzere,bubölgeye kadar ilerledi. Bu düşman karşısındabulunan 23.Tümen veMillî kuvvetlerimiz çokkayıpverdivezayıfladı.Aydın’danilerleyenbirYunankoluda,Nazilli’yekadargeldi.

Buharekâtsırasında,tümenlerimizinkurubirerkadro halinde olduklarını, harp malzemelerininbulunmadığını ve henüz desteklenmelerine deimkânolmadığınıbilirsiniz.

Efendiler,bizzatEskişehir’eveoradanda ileribölgelere gittim. Gerek orada gerek başkabölgelerde bulunan kuvvetlerimizin düzenesokulmasını emrettim. Yeniden, düşmankarşısında düzenli komutaya bağlı cephelerkurulmasınısağladım.

YunanTaarruzuKarşısındaMillîCephelerin

BozulmasıÜzerineMeclis’teŞiddetli

HücumveEleştiriler

Efendiler, Yunan saldırısı ve millî cephelerinbozulması,Meclis’tebüyükbirsıkıntıya,şiddetlihücum ve eleştirilere yol açtı. Büyük MilletMeclisi’nin 13 Temmuz 1920 günü, 41.toplantısında kusurlarından veidaresizliklerindendolayı,BursaKomutanıBekirSami ve Valisi Hâcim Muhittin Beylerin veAlaşehirKomutanıÂşirBey’inneharpdivanınaverilmediklerinden dolayı, GenelkurmayBaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığı hakkındagensoruönergeleriokundu.

Bu önergenin sahibi, AfyonkarahisarMilletvekili Mehmet Şükrü Bey’di. SinopMilletvekili Hakkı Hâmi Bey’in de derhalcezalandırma konusundaki ısrarı, “bravo”sesleriyle karşılanıyordu. Önerge sahibi olanMehmet Şükrü Bey’in, “Biz sorumlututulduklarını görmek istiyoruz!” feryadıüzerine, gensoru kabul ediliyor. Soruşturmagünü olarak tespit edilen 14Ağustos 1920’de,Genel Kurmay Başkanı cevap verdi. Fakat bir

türlü inandırmak ve yatıştırmak mümkünolamıyordu. Karahisar Milletvekili Şükrü Bey“Anket” (soruşturma) istiyor. Diğer birmilletvekili, bazı subay ve komutanlarıncezalandırılmalarının doğal olduğundan sözederek birçok örnekler sıralıyor. Başka birmilletvekili, asker geri çekilirken bir komutanınotuzaltıdeveeşyagötürmüşolduğunusöylüyor.BaşkabirmilletvekilideYunanordusununkısabir zaman içinde Akhisar’dan Marmarasahillerine varıncaya kadar, bütün şehir veköyleri yıldırım hızıyla istilâ ettiğinden sözederek, “Bursa felâketi dolayısıyla uğramışolduğumuz korkunç zarar, dünyanın gözünde,Anadolu’da savunma denilen şeyin bir gözkorkuluğu olduğuna genel bir kanaatuyandırmıştır” diyor ve bu büyük bozgununsorumlularınıncezalandırılmalarınıistiyordu.

Efendiler, uzun ve ateşli olarak devam edentartışmalara benim de karışmam gerekti. Ortayaçıkanbu çokacı durumda,Meclis’inüzüntüveilgisini takdir ettikten sonra, düşünce veduyguları yatıştırmak maksadıyla konuşma ve

açıklamalar yaptım. Benim sözlerime karşı dayapılan ufak tefek hücumlara cevap verdiktensonra,genelaçıklamalaryeterligörüldü.

Efendiler, ayrıntılarını Meclis tutanaklarındaokuduğunuz bu ateşli görüşmelerden önce, 26Temmuz1920günü,degizlibiroturumdabunabenzer bir görüşme olmuştu. Orada da uzunaçıklamalaryapmayamecburolmuştum.Çünkü,üzüntü ve ızdırap sonucu yapılmakta olaneleştiri ve tekliflerde bu yenilgiyi doğurangerçeksebepler sankiunutulmuşgibiydi.Bütünfelâketin sebebi olmak üzere, daha kurulalı veüzerine görev yükleneli iki ay bile geçmemişolanBakanlarKurulu’nusorumlututmakgayesigüdülüyordu. Bir yılı aşkın bir zamandan beri,Yunanordusununİzmirbölgesindeyerleşmişvedurmadan hazırlanmakta bulunmuş olduğu,buna karşılık İstanbul Hükûmeti’nin ordumuzusürekli olarak felce uğratacak şartlarhazırlamakla meşgul olduğu ve milletinkendiliğindenkurabildiğimillîkuvvetleridağıtıpyok ettirmeye çalışmaktan başka bir şeyyapmadığı asla düşünülmüyordu. Eğer, bu bir

yıliçindeYunankuvvetlerikarşısında,azçokbirvarlık gösterilmiş idiyse, bunun da beş onfedakârın kendiliğinden gösterilmiş bulunanazim ve gayretlerinin ürünü olduğunu insaflagörmek istemiyorlardı. Askerî harekâtı, gerçekdurumukavrayarakveaskerliğingereklerinigözönünde tutarak düşünen ve inceleyen yoktu.Söylenilen sözler, ya vatanseverlik duygusununsürüklediği coşkunlukla veyahut aşırı duyarlıksonucu olarak ağlayıp sızlama ve bağırıpçağırmak halinde dile getiriliyordu. Sözsöyleyenler içinde, ender olmakla birlikte millîinancı ve vatana bağlılığı şüpheli olanlar bilevardı.

Sözkonusu ettiğimiz bugizli oturumda, uzunaçıklamalarım sırasında özellikle demiştim ki:“Felâket başa gelmeden önce, onu önleme veona karşı savunma çarelerini düşünmekgerekir.” Geldikten sonra üzülmenin yararıyoktur. Yunan saldırısı yapılmadan önce,yapılacağı kuvvetli bir ihtimalle biliniyordu.Eğer bunu önleyecek çare ve tedbirlerbulunamamışsa, bunun sorumluluğu Türkiye

Büyük Millet Meclisi’ne ve onun Hükûmeti’neaitolamaz.BüyükMilletMeclisi’ninsorumlulukkonumuna geldikten sonra almaya başladığıtedbirler, bir yıl öncesinden beri İstanbulHükûmetleritarafından,bütünmilletlebirlikteveciddiyetle alınmaya başlanmak gerekti. Bazıkuvvetlerin cepheden alınıp iç isyanlarınbastırılmasına memur edilmesi, Yunankuvvetleri karşısında bulundurulmasındakiyarardan daha önemli ve zorunlu idi. Yine deöyledir. Gerçi, Bursa’da bırakılması zorunluolan, bir tümen, Adapazarı isyan bölgesinegönderilen iki tümen, Hendek’te dağılan birtümen ve bütün bu düzenli ordu kuvvetlerineyardım eden Millî müfrezeler, cephedebulundurulabilseydiler,belkidedüşmansaldırısıbukadargelişemezdi.Fakat,memleketinhuzuruve milletin kurtuluş gayesi noktasında birleşipdayanışma sağlanamadıkça, bir dış düşmanınistilâ adımlarını durdurmaya çalışmak nemümkündür, ne de bundan köklü bir yarar vesonuç alınabilir. Ancak, memleket ve milletçedediğim durum korunabilirse, düşmanınherhangi bir zamandaki başarısı ve bunun

sonucu olarak fazla toprak elegeçirmiş olması,geçiciolmakniteliğindenkurtulamaz.Birlikteveamaçta azimli olan ve ısrar edenmillet, gururluve saldırgan her düşmanı eninde sonunda bugurur ve saldırganlığından pişman kılabilir.Onun için iç isyanları bastırmak, elbetteYunansaldırısını durdurmaktan daha önemlidir. Zaten,cepheden iç isyanlara karşı kuvvet ayrılmamışolsaydı, sonucun başka türlü olabileceğinifarzetmek güçtür. Söz gelişi, düşman, kuzeycephesine üç tümenle saldırdı. Bizim oradacepheye yetebilecek kuvvetimiz yoktu. “Filannoktada, filan derede, filan köydeki kuvvetimizyahut da oradaki subay veya komutanımız,düşmanıngeçmesineizinvermeseydi,bufelâketbaşımızagelmezdi”şeklindebağırıpçağırmanınanlamıyoktur.Tarihteyarılmamışveyarılmayancepheyoktur.Özellikle,sözkonusuolancephe,savunmaya ayrılan kuvvetle orantılı dar bircephe olmayıp da, böyle yüzlerce kilometregenişliğinde ise, bu cephenin şurasında veburasında bulunan zayıf bir kuvvetin, sonunakadar savunmasını kabul etmek, bütündüşünceve muhakemeleri yanılgıya sürükler. Cepheler

delinebilir, buna karşı tedbir, delinen kısmıderhal kapamaktan ibaretti. Bu ise, cepheüzerindekikuvvetlerdenbaşka,geride,yedekte,kuvvetli destekler bulundurmakla mümkündür.Oysa,Yunanordusukarşısındakimillîcephemizbu durumda ve bu kuvvettemiydi? Bütün BatıAnadolu illerimizde, Ankara ve dolaylarında,daha doğrusu bütün memlekette, kuvvetdenilecekbiraskerîbirlikbırakılmışmıydı?

CiddiBirAskeriTeşkilâtKurabilmekveBundaBaşarı

SağlayabilmekİçinZamanŞarttır

Savaş hatlarına yakın köyler halkınınyapabileceği savunmadan, hayalî sonuçlarbeklemek akıllıca bir bekleyiş olamaz.Memleketin bütün kuvvet kaynaklarındanyararlanma şartlarına ve yetkilerine sahipolduktan sonra bile, ciddî bir askerî teşkilâtkurabilmekvebundanbaşarısağlayabilmekiçinzaman şarttır. Bursa’da Bekir Sami Bey’inemrine verilen kuvvetin esası, İzmir’de tüfekattırılmaksızın Yunanlılara teslim edilen veYunan gemileriyle Mudanya’ya çıkarılan ikialaykadrosudeğilmiydi?Bukuvvetinmoralinidüzeltmek için İstanbul Hükûmetleri herhangibir tedbir almışlar mıydı? İstanbul Hükûmetlerideğil miydi ki, Yunan saldırısından önce,Balıkesir’de savunmaya çalışan kuvvetlerimizinarkalarında Anzavur’u saldırttı? Yine İstanbulHükûmeti, Halife ve Padişah değil miydi ki,Yunan Cephesi’nde kullanılacak oldukçakuvvetlibirtümeni,24.Tümeni,Hendek-Düzceyolunda, Hilâfet Ordusu ve âsîlerin grupları

tarafından aldatılarak dağıttırmış vekomutanlarınışehitettirmişti.

Memleketin alınyazısının sorumluluğunu yeniüzerinealmışolanHükûmet,bu tarihteki şartlariçindeacabaseferberlikyapabilmeyidüşünübilirmiydi? Memleketin neredeyse baştan başaHalife’nin fetvası hükmünü yerine getirmeyesürüklenip zorlandığı bir sırada, milleti askereçağırmak doğru ve mümkün görülebilir miydi?Bundan başka, bütün milleti silâh altınaçağırmadan önce, silâh sayısının, eldeki silâhıkullanılır durumda tutabilmek için cephane vepara miktarları ile kaynakların düşünülmesizorunlu değil miydi? Durumu incelerken vetedbir düşünürken, acı da olsa gerçeğigörmektenbiranolsunuzakkalmamakgerekir.Kendimizivebirbirimizialdatmakiçinlüzumvemecburiyet yoktur. Biz durumun ve cephelerinihtiyacındanhabersizdeğiliz.Hertaraftanadımasayısız telgraflar gelmektedir: “Büyük çaptadüzenli kuvvetler gönderiniz”, “şu kadarcephane gönderiniz”, “bunlar gelmezse buradayeniliriz” denilmekte, tehlike ve ateş içinde

bulunmanınverdiğiheyecandolayısıyla,durumacıbirdilleanlatılmaktadır.Bizimgörevimizvedurumumuz, onların üzüntü ve heyecanınakatılarak halkın maneviyatını kırmak değildir.Aksine, acılara direnme gücü, sebat ve ümitverecekşekildehareketetmektir.

Bundan sonra, elbette durumlar değişecek,bütün memleket ve millete gerçekten ümit vegüven verecek tedbirler uygulanacaktır. Artıkbuna engel kalmamıştır. Hükûmet bir kısımdoğumlularıdasilâhaltınaalabilecektir.

Yeşilordu

SaygıdeğerEfendiler,

Bazı bulanık meselelerin, kolaylıklaaydınlanmasınayardımcıolacağınısandığımiçinyüksek kurulunuza, bir “Yeşilordu”dan sözedeceğim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin veHükûmeti’nin kuruluşundan sonra, Ankara’da“Yeşilordu” adı altında bir dernek kuruldu. Buderneğin ilk kurucuları, pek yakın ve bilinenarkadaşlardı.Kuruluşamacınıaçıklamakiçin,içisyanları ve bu isyanlara karşı gönderilen ordukuvvetlerinin vemillîmüfrezelerin gösterdikleribazı durum ve manzaraları hatırlamak gerekir.Âsilerin, ordunun erlerine Halife’ninfetvasından, Padişah’ın askerliği affettiğinden,Ankara’daki hükûmetin yasal olmadığındanbahsederek, onları kolaylıkla kandırdıklarıdefalarca görüldü. Gerçekten de, birçok yerde,bazıorduerleriâsilerleçarpışacakyerde,aksinesilâhlarını bırakarak köylerine, memleketlerinesavuşuyorlardı. Millî müfrezelerin inkılâbın

gayesini daha kolay anladıkları ve âsilerinaldatmacalarına kapılmadıkları anlaşılmıştı. Busebeple, Osmanlı Ordusunun artıklarıdenebilecek olan, o tarihlerdeki yorgun, bezginve yeni inkılâp ülküsüne göre yetiştirilememişbirliklerle, inkılâbı başarma konusundakigüçlükler hissedilir bir derecedeydi. Orduyuyeni bir düşünceyle şuurlu bir durumagetirmenin, o günlerin şartları içinde pek güçolacağı sanılıyordu. Bu bakımdan aranılanvasıfları taşıyan, şuurlukimselerden seçilmiş veinkılâp için güvenilir bir teşkilât kurmadüşüncesi,bazıkimselerinkafasındayeretmeyebaşlamıştı. Biribirini kovalayan, kanlı vetehlikeli durumlar gösteren iç karışıklıklarkarşısında, bu belirttiğim düşünce ve eğilimkuvvetlendi. Nihayet, bazı kimseler, böyle birkuruluşmeydanagetirmeküzere fiilen faaliyetegeçtiler. Ben, bir yandan ordumuzucanlandırmak ve güçlendirmek için çarelerararken, bir yandan da her türlü sakıncalarınarağmen, her yerde, ister istemez kurulmuş olanmillîmüfrezelerden yararlanmaya çalışıyordum.Fakat, ciddi bir disiplin, kayıtsız şartsız ve

tereddütsüz bağlılık isteyen önemli askerlikgörevlerinin, ancak düzenli bir ordu ile yerinegetirebileceğigerçeğiniunutmayaelbette imkânyoktu. Millî müfrezelerden yararlanma zamankazanma amacına dayanabilirdi. Şüphesiz,kullanılmaları zorunlu olan millî müfrezelerin,seçkinveşuurlukimselerdenkurulabilmesiarzuedilirdi.

Yeşilordu Teşkilâtının ilk kurucuları arasındabulunan yakın arkadaşlar, sırf bana yardımamacıyla ve beni ayrıca yormamakdüşüncesiyle, kendileri faaliyete geçerekçalışmayıuygungörmüşler.Bana,yalnız,yararlıbir iş yapacaklarını söyleyerek, kısaca bufaaliyetlerinden söz etmişlerdi. Ben, gerçektenpek meşgul olduğum için, arkadaşların bufaaliyetleri ile uzunca bir süre ilgilenemedim.YeşilorduTeşkilâtı, bir bakıma gizli bir teşkilâtolarak kurulmuş ve oldukça genişlemiş. GenelSekreteri Hakkı Behiç Bey ve Ankara’dakiyönetim kurulu önemli ve esaslı çalışmalaryapmışlar.Basılı tüzükleri vegörevlimemurlarıher tarafa gönderilmiş. Yalnız, bir noktayı da

işaret etmeliyim ki, Yeşilordu Teşkilâtı ilemeşgul olanlar, benim adıma teşkilâtıgenişletmeye ve güçlendirmeye çalışanlarçoğalmış. Faaliyete geçmiş olan teşkilât,yalnızcamillîmüfrezeler oluşturmak gibi sınırlıbir alandan çıkmış ve çok genel bir amaca dayönelmiş.

Teşkilâtın kurucuları arasına, milletvekili olanÇerkesReşitBeyveAnkaraüzerindenYozgat’agidip gelirken olacak,ÇerkesEthem ve kardeşiTevfik Bey’ler girmişler. Bundan başka Ethemve Tevfik Bey müfrezelerinin bütün adamlarıYeşilordu’nunâdetatemelinioluşturmuşlar

ÇerkezEthemveKardeşlerininİlkDefaDikkatiÇekmeye

BaşlayanBazıTavırveDavranışları

Efendiler,bugiriştensonra,ÇerkesEthemBeyve kardeşlerinin, ilk defa dikkati çekmeyebaşlayan bazı tavır ve davranışları hakkındayüksek kurulunuzu aydınlatmak isterim.ÇerkesEthem Bey, millî bir müfreze ile önceAnzavur’un takibinde ve sonra da Düzceİsyanında,başarılıbazıhizmetleryapmışolduğuiçin,Yozgat’agitmeküzereAnkara’yaçağrıldığızaman, hemen herkesten iltifat ve takdirlergördü. Şüphesiz, kendisini abartmalı bir tarzdabeğenenler ve övenler de bulunmuştur. EthemBey ve kardeşlerinin daha sonraki davranışları,gördükleri övücü davranışta gururlandıkları vebazı hayallere kapıldıklarını gösteriyor. EthemBey ve kardeşlerinden Tevfik Bey, Yozgat’a,isyanı bastırmakla meşgul oldukları sırada,kendilerine yakın uzak ne kadar askerî vemillîkomutanlarımız varsa, bunların rütbe vemevkiilerine değer vermeksizin, hepsine birerbirer aşağılayıcı ve saldırgan davranışlardabulunmakta hiçbir sakınca görmemeye başladı.

Ethem Bey’in şahsını, niteliğini ve değerinitanımayan komutanların çoğu memleketin ateşiçinde bulunduğunu veEthemBey’in abartmalıolarak işittikleri hizmetini düşünerek, mümkünolduğu kadar kendisiyle fazla çekişmedenkaçınmışlardı.

Bundan cesaret alan Ethem ve kardeşiTevfikBey’ler,TürkOrdusundadeğerlihiçbirsubayvekomutanbulunmadığıvekendilerininherkestenüstün birer kahraman oldukları zannınakapılmışlar ve bu zanlarını açıktan açığapervasızca herkese söylemekten çekinmemeyebaşlamışlardı. Doğrudan doğruya valilere veherkese emirler veriyorlar ve emirlerinin yerinegetirilmemesi halinde idam edileceklerigözdağını da ekliyorlardı. Ethem Bey, Ankarave Ankara’daki Hükûmet üzerinde bile otoritekurma denemesinde bulunmuştur. Sözde,Yozgat İsyanı, Yozgat’ın bağlı bulunduğuAnkara valisinin kötü idaresinden çıkmış;bundan dolayı isyana sebep olanlar içinuyguladığı cezayı, ki o ceza asılarak idamdı,Ankara valisi için de, olay yerinde doğrudan

doğruya kendisi uygulamaya karar vermişti.Yozgat’ta gönderilmesini istediğiAnkara valisi,Millî Mücadele’de fevkalâde hizmet etmiş,yararlık göstermiş ve göstermekte olan YahyaGalip Bey’di. Yahya Galip Bey’in hizmetiözellikle bizce takdir edilmiş pek gerekli veyararlıbirkişiolduğubiliniyordu.İşteböylebirkişiyi,kendieline,idamsehpasınavermeyebizimecbur etmekle en büyük otorite ve etkiyikazanabileceğini düşünmüştü. Elbette YahyaGalipBey’iveremezdikvevermedik.Ethemvekardeşleri bu konu üzerinde fazla ısraredemediler. Fakat Yozgat’ta, özelliklemilletvekillerine:“Ankara’yadönüşümdeBüyükMillet Meclisi Başkanı‘nı Meclis önündeasacağım” yollu boşboğazlıkları duyulmuştur.Yozgat milletvekili Süleyman Sırrı Bey’de buboşboğazlığı işitenlerdendir. Biz, bütün duyupöğrendiklerimize rağmen bu “kardeşleri” daimayararlanabileceğimiz bir durumda bulundurmakyolunu tercihettik.Bu sebeplekendilerini idareettik. Yozgat’tan sonra Ankara üzerindenKütahyabölgesinegönderdik.Bukonuyatekrardönmek üzere, sözü asıl konumuz olan

Yeşilordu’yagetireceğim.

Bilginize sunmuştum ki, her yerde,YeşilorduTeşkilâtını benim adıma kuruyorlardı. Şahsentanıdığım kimselerden birinin, Erzurum’luNâzım Nazmi Bey’in, görevli bulunduğuMalatya’dangönderdiğibirmektupta,YeşilorduTeşkilâtının beni sevindirecek biçimdegenişletilmesine çalışıldığı bildiriliyordu. Buhaberden uyanarak, bu gizli dernek hakkındaaraştırmalar yaptım. Bu derneğin nitelikbakımından zararlı bir şekil aldığı görüşünevardım. Hemen kapatılması gerektiğinidüşündüm. Bu konuda tanıdığım arkadaşlarıaydınlattım. Görüşümü söyledim. Onlar dagereğini yerine getirdiler. Fakat,Genel SekreterolanHakkıBehiçBey, derneğin kapatılması ileilgili teklifimin yerine getirilmesinin mümkünolmadığını söyledi. Ben kapattırırım, dedim.Bunun da imkânsız olduğunu, çünkü, durumuntahmindendahabüyükvedahagüçlüolduğunuve bu derneği kurmuş olanların sonuna kadarmaksatlarından ayrılmayacakları hususundabirbirlerine söz vermiş olduklarını kendine has

bir tavırla söyledi. Olaylar gösterdi ki, biz bugizli derneğin faaliyetine son vermeyeçalıştığımız halde, tam olarak başaramadık.Reşit, Ethem ve Tevfik kardeşler başta olmaküzere, dernek ileri gelenlerinden bir kısmı budefa faaliyetlerine yıkıcı yönde ve bize karşıolarak devam etmişlerdir. Eskişehir’deçıkarttıkları “Yeni Dünya” Gazetesi ile de,düşünce ve amaçlarını saldırgan bir şekildeyayınlatıyorlardı.

CelâlettinArif,HüseyinAvniBeylerin

Erzurum’aGidişiveOradaOrtayaAttıklarıMeseleler

Saygıdeğer Efendiler, takibini düşündüğümsıraya göre, yüksek topluluğunuzu biraz DoğuCephemizlemeşgul edeceğim.Ancak, üzerindeduracağım durumdan evvel ki bir safha vardırki,önceonuaçıklamakgerekiyor.

BirinciBüyükMilletMeclisi’ndeİkinciBaşkanolanErzurumMilletvekiliCelâlettinArifBey15Ağustos1920tarihlibirdilekçeyleMeclis’tenikiay süreyle izin aldı. İleri sürdüğü özür, zihinyorgunluğundanilerigelensüreklibaşağrısıidi.Aynı zamanda, çoktan beri görmediği seçimbölgesindedeincelemeleryapmakistiyordu.

Celâlettin Arif Bey, Erzurummilletvekillerinden Hüseyin Avni Bey’in,kendisiyle birlikte gönderilmesini benden özelolarakricaetti.HüseyinAvniBey’inMeclis’tenizin isteyebilmesi içinbelirli birmazeretiyoktu.Ben, kendisini özel bir görevle gönderecektim.Buhususu,18Ağustos1920’deMeclis’ten rica

ettim.Kabuledildi.

Celâlettin Arif ve Hüseyin Avni Bey’lerin,Erzurum’a varışlarından sonra, Celâlettin ArifBey’den10,15/16ve16Eylül1920tarihlerindeüç şifreli telgraf aldım. Bu telgraflara göre,Erzurum halkında gerginlik ve kaynaşmavarmış… Fakat, Celâlettin Arif Bey’inAnkara’dan Erzurum’a hareketini haber alınca,halk beklemeyi tercih etmiş… Kaynaşmanınsebebi de, ordu ambarları, tüfek ve cephanekaybıvesütdağıtımıylailgiliymiş.

Celâlettin Arif Bey, bazı memurlarındeğiştirilmesi ve cezalandırılması gibi işlerdeçabukluk istiyordu. Söz konusu, memurlarındeğiştirilme ve cezalandırılmalarında, ErzurumVali Vekilliği’nde bulunan Albay Kâzım Bey(İzmir Valisi Kâzım Paşa) başta bulunuyordu.Celâlettin Arif Bey, halkla görüşülerek, eskiAdanaValisi Nâzım Bey’in Erzurum valiliğineatanmasınakararverildiğinden,Trabzonyoluylatebligat yapılmasındanveNâzımBeygelinceyekadar halk oylamasına başvurulurak bir valivekiliseçilmesindensözettiktensonra,verilecek

olumlucevaplahalkıngittikçeartankaynaşmasıhemen yatıştırılmazsa, tehlikeli sonuçlardoğacağından korkulmakta olduğunubildiriyordu. Sonuncu telgrafında: “Ankara,şikâyeti dikkate almadığından, meseleAnkara’ya güvenin sarsılması şeklinedönüşebilecektir”denilmekteydi.

Efendiler, doğudaki kolordumuzda dehşetlibozulma ve yolsuzluklar varmış… Bozulmanınderecesi o kadar artmış ki, halkın vatanseverlikduygusuna dokunmuş… şiddetle kaynaşmasınayol açmış… Fakat, bu kadar genel veyatıştırılması mümkün olamayan kaynaşmayıErzurum’da ne vali vekili ne kolordu komutanıanlamış!…Hiçbir görevli, hiçbir ilgili böyle birkaynaşmanın farkına varamamış, Hükûmetihaberdar eden hiçbir kimse bulunmamış…Bununla birlikte halk, Celâlettin Arif Bey’inzihin yorgunluğundan dolayı izinli, HüseyinAvni Bey’in de benim tarafımdangörevlendirilerek Erzurum’a hareket ettiklerinihaberaldıklarından,gerginlikvekaynaşmalarınıfrenlemişler… Milletvekili Beylerin oraya

varmalarıylabirlikteaçığavuruyorlar.

Doğrusu Efendiler, ben bu bilgilere aslainanamadım. Celâlettin Arif ve Hüseyin AvniBey’lerin birer bahane bularak Erzurum’agitmelerini anlamlı buldum ve hayret ettim.Hele, halkın genel oyuna başvurarak valiatanmasıyla ilgili teklifin, hukuk profesörlüğüyapmış, kanun adamı olarak tanınmış, Meclis-iMeb’usan Başkanlığı‘ndan Türkiye BüyükMillet Meclisi İkinci Başkanlığı‘na gelmiş,Celâlettin Arif Bey’den geldiğini görmekhayretimibüsbütünarttırdı.

Erzurum’daki Büyük Millet Meclisi İkinciBaşkanı‘na, 16/17 Eylül 1920 tarihinde:“Telgraflarının Bakanlar Kurulu’ndaokunduğunu,bukonudaCepheKomutanlığı ilehaberleşme yapılmakta olduğunu” bildirdim.DoğuCephesiKomutanlığı‘ndanda,ArifBey’intelgraflarını özetledikten sonra, bilgi istedim vegörüşünüsordum.

CelâlettinArifBey’inGenişYetkiyleDoğuİlleriValiliğine

Atanmasıİsteniyor

Doğu Cephesi Komutanı Kâzım KarabekirPaşa’nın da, 14 Eylül 1920’de benimtelgrafımdan önce yazılmış şifreli bir telgrafını19Eylül’de aldım.Bu telgrafta: “CelâlettinArifBey’inRize,Trabzon,Erzurum,Erzincan,Van,Bayazıt illerini ve Yüce Meclis’çe uygungörülecek başka bölgeleri de içine almak üzereDoğu İlleri veValiliği’ne arz ve teklif ederim”denildikten sonra, şu düşünceler ekleniyordu:“Bu teklifin kabul edilip uygulanması halinde,askerîve sivilher ikigörevingerekenönemvetitizlikle yapılmasından sağlanacak yarardışında, yeri gelince, önemli işleri görüşmekvegereğini hızla yerine getirmek için milletvekiliolarak bir kişi daha bulunmuş olur. Yukarıdabildirilen hususun Büyük Millet Meclisi’ncelâyık olduğu önemle dikkate alınarak kabuledilip onaylayacağını umar, bu konuda yüksekşahsiyetlerinin yardım ve himmetlerini istirhamederim. Durum, ana çizgileriyle Celâlettin ArifBeyefendi ile görüşülmüş ve kendilerince de

uygun bulunmuş ise de, bu konudaki kararınMilletMeclisi’nin uygun bulmasına ve onayınabağlıolduğutabiîdir.”

Efendiler, ordudaki yolsuzluktan, halktakikaynaşmadan, Erzurum’a halkın oyu ile valiseçiminden ve acele olarak olumlu cevapverilmezse, Ankara’ya karşı güvensizlikdoğacağından söz eden Celâlettin Arif Bey,ordunun komutanı ile görüşüyor ve kendisinigeniş yetkiyle Doğu İlleri Valiliği’ne teklifettiriyor. Ordu Komutanı da, Celâlettin ArifBey’in, sonuç olarak kendi aleyhindekişikâyetlerinden habersiz görünüyor. Durumu,özel amaçla düzenlenmiş bir oyun ve aynızamanda bir gaflet manzarası gibi kabuletmemekmümkündeğildi.

Kâzım Karabekir Paşa’nın 16/17 Eylül tarihlitelgrafıma, 18 Eylül’de verdiği cevapta:“Celâlettin Arif Bey’in bildirdikleri, birkaçkişinin, Vali Vekili Albay Kâzım Bey’i sırfErzurum’dan uzaklaştırmak için yaptıklarıdedikoduya dayanmaktadır. Halktaki kaynaşmave halkın oyları ile vali seçimi hususları, ne

yazık ki, Celâlettin Arif Bey’in yanlış bir yoltutmalarından başka bir şey değildir sanırım.Küçüklerinden büyüklerine bütün Doğu’nunpek çok saygı ve güvenini kazanan bendenize,söz konusu şikâyetlerin yapılmaması, işçevirmek isteyenlerin başarılı olamayacaklarınıbilmelerisonucudur…

CelâlettinArifBey,AlbayKâzımBey’in,ValiVekilliğinden ve Kolordu KomutanlığıVekilliğinden alınarak Erzurum’danuzaklaştırılmasını bendenize teklif etti. ValiVekilliği’nden alınmasının İçişleriBakanlığı‘nınemriyle ve Vali Vekilliğini kendilerinin yaniCelâlettin Arif Bey’in üzerine almasıylamümkünolabileceğinibildirdim

Celâlettin Arif Bey’in, Erzurum’daki resmiolmayan durumunun, etkisini kırabileceğinizannederim. Başladıkları işin sakinlikle vebaşarıyla sona erdirilmesi için derhal ErzurumVali Vekilliğini üzerine alması şarttır. Uygungörülürse,dahasonraDoğuİlleriMüfettişliği’neveya valiliğine atanır. Herhalde bahisbuyurdukları kaynaşma ve gerginliğin kendi

gelişleri üzerine şimdilik yatıştığını kabuletmiyorum.Böylebirsözü,kendisinepekönemverildiğini gören bir kimsenin cesaretli ifadeleridiyekabulediyorum…”

CelâlettinArifBeyKendiKendine

ErzurumValiVekiliOluyor

Kâzım Karabekir Paşa’nın 14 ve 18 Eylültarihli telgraflarına, 20 Eylül’de verdiğimcevapta, “Büyük Millet Meclisi üyeliği ilememurluk görevinin bir şahıs üzerinde aynızamandabulunamayacağı”ileilgili5Eylül1920tarihlikanununilgilimaddesiniaynenyazdıktansonra, “Celâlettin Arif Bey’in ErzurumValiliği’ne atanması mümkün değildir.Milletvekilliğinden ayrıldığı takdirde, sözkonusu ile Vali olarak getirilmesi Hükûmeteteklifedilebilir”dedim.

Oysa,Efendiler,KâzımKarabekirPaşa’nınsontelgraf tarihi olan 18 Eylül günü, bizim 20Eylül’debildirdiğimiz,kanununhükmüneaykırıolandurumErzurum’daalınmışimiş…

Bu kanuna aykırı durumdan, aynı zamandayeniTürkiye’ninAdalet Bakanı olan CelâlettinArif Bey’in, 18 Eylül’de yazılıp 21 Eylül’dealdığımtelgrafıilehaberimoldu.KendikendineErzurum Vali Vekili olan, Adalet Bakanı‘nın

telgrafıaynenşöyledir:

Erzurum

18.9.1920

Ankara’da,BüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne

Kâzım Paşa Hazretleri’ne gönderilen şerefvericiveyüksektelgraflarınızüzerine,arzedilenmeseleler üzerinde kendisiyle enine boyunagörüştük. Paşa, durumun dehşetini anlamakistemiyorlar ve beraberinde bulunan kimselerher bakımdan himaye ediliyor. Kamuoyundakikaynaşmanın bir an önce yatıştırılması içinsilâh, askeri malzeme ve diğer malzemelerle,Kilise’de çıkan yolsuzluk söylentilerini iyiceinceleyebilmekvebuişlereyeltenenlerikanununpençesineteslimedebilmekiçin,halkınsaygısınıkazanmış olan9. TümenKomutanıHâlitBey’ingörevlendirilmesini istirham ederim. Orduhesaplarının denetlenmesi de gerektiğinden,derhal bir maliye müfettişinin gönderilmesi

yüksek kararlarınıza sunulur. Kâzım Paşa’danşimdi aldığım bir yazıda, daha önce valivekilliğinden kayıtsız şartsız çekilmeye kararveren Albay Kâzım Bey, o kararındanvazgeçerek vekilliği bendenize veya İçişleriBakanlığı‘ndan tayin edilecek bir vekiledevredeceğini yazılı olarak bildirilmiştir.Kendisinin vekilliğinin devamı da sakıncalı vetehlikeli görülmüş olduğundan, şu bir iki güniçinde durumun nezaketi dolayısıyla vememlekette çıkabilecek bu karışıklığa meydanverilmemek üzere, İçişlerinden gelecek emribekleyerek vekilliği kendi üzerime almakmecburiyetinde kaldım. Erzurum halkınca,vekilliği arzu edilen arkadaşlardan HüseyinAvni Bey’in vali vekilliğine atanması istirhamolunur. İleri sürdüğüm bu teklifler sayesindekamuoyu yatıştırılabileceğinden, gereğininyerine getirilmesi zâtıdevletlerinin kararınabağlıdır.

İkinciAdaletBakanıCelâlettinArif

Efendiler,BüyükMilletMeclisiİkinciBaşkanıve Adalet Bakanı Celâlettin Arif Bey’in bu

tutumu ve telgrafları bizim için anlaşılmaz birbilmece halini aldı. Durum çok önemli venazikti. Bu önem ve nezaketin sebebi, bence,Celâlettin Arif Bey’in ve işbirliği yaptığıarkadaşlarının gerçekleştirmeyi hayal ettiklerigizli niyetler ve bu maksatla aldıkları tavırveyahut yaptıklarını zannettikleri oldubittideğildi. Hayatının önemli bir kısmını savaşmeydanlarında geçirmiş, ihtilâller ve inkılâplariçinde yoğrulmuş insanlar için, bu gibi ufaktefek beklenmedik olayların karşı tedbirlerinibulupuygulamaktakararsızlıkgösterileceğinivegecikileceğini sananların aldanacaklarına şüpheyoktur.

DoğuCephesi’ndeErmenistan’da

TaarruzKararıVerdiğimizSırada

Gerçekten durum çok önemli ve çok nazikti.Çünkü, o günlerde Doğu Cephesi’ndeErmeniler’ekarşı artık saldırıyakarar vermiştik.Bunun için hazırlanmakta ve tedbirleralmaktaydık Doğu Cephesi Komutanı‘na dagereken emirler ve talimat verilmişti. Doğu’da,ileri sürülen ordunun arkasından, Hükûmet’inAdalet Bakanı, sözde ordunun hırsızlığını,mensuplarının yolsuzluk yaptıklarını ortayakoymak için, kanuna aykırı olarak o ilin valivekilikimliğinebürünmeyibirçarevetekçıkaryololarakbuluyor.

Erzurum’dan cephedeki merkezine gitmişbulunan Cephe Komutanı, nihayet 22 Eylültarihindediyorki:

Celâlettin Arif Beyefendi’nin Doğuİlleri Genel Valiliği’ne atanmasıiçin, zâtıdevletlerine daha önceyapmış olduğum teklif, bendenizehissettirilmişvetarafımdaniçtenlikle

karşılanmış bir düşünceninsonucuydu. Celâlettin Arif Bey’in,Erzurum’la ilgili faaliyet vebaşvuruları ile gerçekler su yüzüneçıkmış olduğundan, kendisininGenel Valiliğe atanmasındakiteklifimden elbette vazgeçmişolduğumbilgilerinizesunulur.

DoğuCephesiKomutanıKâzımKarabekir

CelâlettinArifBey’inÜltimatomu

ErzurumValiVekilliğini üzerine alan BüyükMillet Meclisi İkinci Başkanı‘ndan da aynıtarihli, yani 22 Eylül 1920 tarihli bir telgrafaldım. Bu telgrafta deniliyordu ki: “Silâh vecephaneler, yiyecek ve terkedilmiş mallardayapılmış olan yolsuzluklar, kanuna aykırı vesınırsız vergi toplama, kanunsuz baskı vezorbalıkhalkınduygularınıbüsbütün incitmiş…Erzurum halkının güvensiz ve ümitsiz birduruma düşerek, artık kendi elleriyle idareedilme gereğini tek kurtuluş çaresi saydığı birzamanda buraya geldik. Karabekir Paşa’nın dahareketimemleketçıkarlarınauygundeğildi.Busebeple, açıktan açığa yapılan kötülük veyolsuzluklara hemen son vermek ve yapanlarıcezalandırma gereğinde halk topluca ısrar etti.Güvenilir tedbirlerin hemen alınması isteği veValiVekilliğinibizzatkabuletmekliğim,Paşadadahil olduğu halde halk tarafından istirhamedildi. Vekilliği Hüseyin Avni Bey’e vermekgereğini yazmıştım. Erzurum halkının

kendilerinden sayarak güven gösterdikleriHüseyin Avni Bey’in yirmi dört saate kadargörevlendirildiğinin bildirilmesi… CelâlettinArif”.

Saygıdeğer Efendiler, halkın kendi eliylekendini idare etmesi ilkesini ortaya koyanbizdik. Fakat bununla, asla her ilin veya herbölgeninayrıayrıbireryönetimbirliğikurmasınıkastetmedik. Maksadımızı, Büyük MilletMeclisi’ninilkgünlerindeaçıkçaifadeettik.

Meclis’in de kabul ettiği maksat ve gayemiz,millî iradenin kendini gösterdiği tek yer olanMillet Meclisi’nin bütün vatanın kaderini elinealdığışeklindeifadeedildi.

Bu Meclis’in başkanlarından biri olan veHükûmet’tebakanhemdeAdaletBakanıolarakyer alan bir kişinin, orduda veya herhangi biryerde kanuna aykırı bir hareketi ortayaçıkartmak ve sorumlularını kanunun pençesineteslim etmek için başvuracağı yol, birtakımbeyinsizlere uyarak, çok yakından tanıdığım,gerçekten vatansever Erzurumlu

hemşehrilerimin asla razı olamayacaklarıisyankârbirdurumalmakmıolacaktı?

Hüseyin Avni Bey’in 24 saate kadar ValiVekilliğine tayinini istiyor. Bu ültimatomunanlamıvarmıydı?

Celâlettin Arif Bey, bu teklifini KâzımKarabekir Paşa’ya da yapmış… KâzımKarabekir Paşa, ona demiş ki, “Hüseyin AvniBey, yedek teğmen olarak sahnelerde subaylarıeğlendiren…Hiçbir resmî görevde bulunmamışsıradan bir adamdır. Bunu vali vekili yapmakHükûmet’ioyuncaketmeyiistemekolur.”

Efendiler,CelâlettinArifBey’inültimatomunaverdiğimcevapaynenşöyleydi:

Şifre

Geciktirilemez

Sayı:388

Ankara,23.9.1920

Erzurum’daAdaletBakanı

CelâlettinArifBeyefendi’ye

İlgi:22.9.1920tarihlişifre

İlk telgrafınızı önemle dikkate almış ve bukonuda Doğu Cephesi Komutanlığı ilehaberleşilmekte olduğunu yazmıştım.Adı geçenkomutanlıkça gereğinin yerine getirileceği pekdoğalidi.Bunarağmen,biribiriardıncayapılankanunsuz ve isabetsiz teklif ve teşebbüslerinizHükûmet tarafından hayretle karşılanmıştır.İçişleri ve Millî Savunma Bakanlıklarınca ilgilimakamlara gerekli tebligatta bulunulmuştur.Zâtıâlîlerinin Hükûmet’in lüzum gördüğüaçıklamaları yapmak ve gerekirse Meclishuzurunda da açıklamalarda bulunmak üzereAnkara’yahemendönmenizgerekmektedir.

BüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemal

Efendiler, Kâzım Karabekir Paşa, 22 Eylül1920tarihlibirşifresinde,şubilgileriveriyordu:

Şimdi anlıyorum ki, CelâlettinArif Bey, dahaAnkara’da iken, kendisiyle bazı külâh yapmakisteyenler, güzel bir program yapmışlardır. Sözgelişi, Hüseyin Avni Bey, Erzurum valisiolacak..CelâlettinArifBeyDoğuİllerininGenelValisiolacak…

Celâlettin Arif Bey, ya oyuncu olarakoynatılıyor veyahut daha karar vermedim, pekzekidir, kendisi bir iş yapmak istiyor. Çünkü,Hâlit Bey’i bendenize sormadan yazması veHüseyinAvniBeyüzerindedirenmesibaşkabiranlam taşımıyor. Hâlit Bey’in Albay KâzımBey’le arası pek iyi olmadığından, kendisineKâzım Bey aleyhinde bir karar verdirebilir.HüseyinAvni Bey de vali adı altında güzel biroyuncak olur. Hüseyin Avni Bey’in valivekilliğine teklif edildiğini işitenler ümitsizliğedüşüyorlar ve öğreniyorlar. Özet olarak

belirteyimki,ErzurumMilletvekiliNecatiBey’inkardeşi olup son zamanlarda Millî EğitimMüdürlüğü‘ne getirilen Mithat Bey, halkın,bolşevikliği, iş beceremeyenlerin konumkapmasışeklindeanladığınızannediyor.Buzat,çıkarına düşkün olduğundan çoğunluktarafından pek sevilmez. Halk hükûmeti kurmakonusunda bendenizi uygun bulamadığından,Celâlettin Arif ve Hüseyin Avni Bey’lerlehaberleşilerek işin daha önceden hazırlandığınıvekararlaştırıldığınısanıyorum.”

Efendiler, Celâlettin Arif Bey’i Ankara’yadavet eden 23 Eylül tarihli telgrafım, 24 Eylültarihliçoksertbirtelgraflakarşılandı.ButelgrafMeclis Başkanlığı‘na hitaben yazılmıştı.“Bakanlar Kurulu’nda ve Büyük MilletMeclisi’nde okunacaktır” notunu da taşıyordu.Benim telgrafımdaki iki kelimeyi, “kanunsuz”ve“isabetsiz”kelimelerinialarak,CelâlettinArifBey,Erzurum’daki teşebbüs ve tekliflerini birerbirer bu iki kelime ile tartıyordu. “Bu mukanunsuzdur?”, “Bu mu isabetsizdir?”, diyerekkendinisavunuyordu.Yaptığı işlerinneolduğu,

dolayısıyla verilen bilgilerden anlaşıldığı içinhangisinin kanunsuz olmadığını ve hangisininisabetsiz bulunmadığını takdir etmek güçolmayacaktır.CelâlettinArifBey,“kanunsuzveisabetsiz teklifin benden gelmeyeceğineBakanlar kurulu’nun inanmasını beklerdim”dedikten sonra: “Aranızda iddialarımı takdiredecek arkadaşların bulunacağına inanıyorum”sözleriyle, kendisini takdir edebilmenin, ancakkendisinin eşi ve arkadaşı olmak durumundabulunmakla mümkün olabileceğini ortayakoyuyordu. Celâlettin Arif Bey, seçimbölgesinde incelemelerde bulunmaksızınAnkara’yadönemeyeceğinidebildiriyordu.

KahramanErzurumHalkınınBanaAçtığıDostKucağını

KötüyeKullanabileceğineAslaİhtimalVeremedim.

Efendiler, ben de İstanbul’a dönemeyeceğimi,İstanbulHükûmeti’neErzurum’danbildirmiştim.Eğer davet yeri ve davet sahibi aynı olsaydı,insanın neredeyse, garip bir nazire yapıldığınahükmedeceğigelebilirdi.Fakat,şartlarbüsbütünbaşkaolduğunagöre,İstanbul’undavetinekarşıbana, vefa ve fedakârlık kucağını açmış olankahraman Erzurum halkının, bu samimiyetkucağını kötüye kullanabileceğine asla ihtimalvermedim.

Hattâ Efendiler, 28 Eylül 1920 tarihinde,Erzurum halk temsilcileri adıyla, memur vehalktan aldığım elli imzalı telgraf bile, buinancımı sarsmadı. Gerçi, telgraf çok kaba veisyankârdı.Fakat,imzalarınçoğu,CelâlettinArifBey’in vali vekilliği ettiği vilâyet memurlarınaaitti. Özellikle İstinaf Mahkemesi üyelerindenolupCelâlettinArifBeytarafındanPolisMüdürüvekilliğine tayin edilen kişinin imzası, butelgrafın nasıl çirkin bir zihniyetin ürünü

olabileceğine delil sayılamaz mıydı? Butelgrafın, Maarif Müdürü Mithat Bey’in evindetoplanan birtakım kimseler tarafındanhazırlandığınıanlamakdagecikmedik.

Efendiler, Celâlettin Arif Bey, tekliflerini biryandanErzurumMerkezHey’etiBaşkanıTevfikimzasıyla, “Celâlettin Arif Beyefendi’ninbildirdiği şekilde işlem yapılmasını kesinlikleisteriz” diye destekletirken, bir yandan da,Ankara ile şifreli haberleşmelerde bulunularak,sözdebirtakımişleryapılmakvefaaliyetinnasılbiretkiyarattığıanlaşılmakisteniyordu.

ÇokAcele

Erzurum,25.9.1920

MillîEğitimBakanlığı‘na

Ankara

RızaNurveNecatiBey’lereözel:

Ermenileri yola getirmek maksadıyla

Haziran’da seferberlik ilân edilerek üç yüz beş(1305/1889) doğumlulara kadar silâh altınaçağrılmış,dokuzbinisavaşgörmüşveonüçbinisavaşgörmemişolmaküzeretoplamyirmiikibinaskerle, subay ailesinin beslenmeleri hemenhemen Erzurum ili halkına yükletilerek şuzamanda savaş vergileri toplanmak şekliyle birbuçukmilyonliralıkyiyecek,hayvanvearaçlarıalınmıştır. Halk, maksadın yüceliğini takdirederek bu kadar fedâkarlık ettikten sonra,Çiçerin’in bilinen mektubunun askerî harekâtısonuçsuzbırakması,Ermenilerinbundancesaretalarak Müslüman halka zulümler yaparken,ordunun Ermeni Bolşevik birleşmesini ilerisürerek cesaretsizlik göstermesi ve Kızıllar ileistenildiği derecede anlaşılması, bunlarınyanında Celâlettin Arif Bey’in yazdığıyolsuzluklarameydanverilmesipekkötübiretkiyapmış, halkı ayaklanmaya ve densizliğesürüklemiştir. Kâzım Paşa’da Doğu’daki işleriidare edebilme gücü olmadığından, buradakisiyasî ve askerî durumu Ermenilere karşıkoyabilecekşekildeiyiidareedebilecekdirayetleve aynı zamanda olağanüstü yetkiye sahip bir

hey’etin varlığı şarttır. Şimdiye kadar değerlizamanlar,Ankara’da dosyası bulunan gereksizyazışmalarla geçmiş, belki de birçok fırsatlarkaybolmuştur.Öte yandan,Erzurum’unmevsimbakımından güç zamanları geldi. Ordununkorunması zorunluluğu olduğu halde, elbise vebesleme konusunda pek çok sıkıntıçekilmektedir. Askerî ve sivil memurlar dörtaydan beri maaş alamamaktadırlar. Askerîgiderler için yeni vergiler koymayıdüşünüyorlarsa da, halkın gücünü bilmiyorlar.Durumları asla elverişli değildir. İstanbulHükûmeti pek kayıtsız. Yakın iller, özellikleHarput ili büsbütün kayıtsız, hiç ilgigöstermemektedir. Bu gibi konulardaHükûmetten, gerekirse benim adımaMeclis’inizden de gensoru önergesi vererekaraştırma isteyiniz ve ordunun ihtiyaçlarınıoraca kesinlikle sağlandıktan sonra geliniz.Doğu İlleri ile ilgili haberlere pek inanmadım.İmza:HüseyinAvni.

MaarifMüdürü

Mithat

Görülüyorki,CelâlettinArifBey’in,Hükûmetüyeleri arasındaki iddialarını takdir edeceğinisandığı vemakamının şifresinden yararlanmayakalkıştığı zat da, kendisinin sırdaşı olmakistememiş ve Meclis Başkanlığı‘nı haberdaretmiştir.

Efendiler, kırk elli kişinin, bütün Erzurumhalkı adına telgraf çekmek şekliyle oynanmakistenenoyununiçyüzü,yineErzurumhalkındangelen ve halkın Büyük Millet MeclisiHükûmeti’ne karşı bağlılık ve fedâkarlıkduygusuyla dolu olduğunu gösteren telgraflaanlaşıldı.

Celâlettin Arif Bey, Ermenistan seferinde, ensonunda BüyükMillet Meclisi ordusunun zaferkazandığını gözleriyle gördükten sonra, yanigeri dönmesi için yapılan tebligatı aldıktan tamkırk yedi gün sonra, Erzurum’dan ayrılmayakarar vermek mecburiyetinde kalmıştır. Bunarağmen, hareketini Meclis’e şu telgrafla

müjdeliyordu:

Erzurum,27.11.1920

BüyükMilletMeclisiBaşkanlığı‘na

BüyükMillet Meclisi İkinci Başkanı veAdaletBakanı Celâlettin Arif Beyefendi’nin,milletvekilimiz Hüseyin Avni Bey’le birlikte,dünkü gün, kışın şiddetine rağmen, Erzurumhalkının büyük ve parlak uğurlama töreniyleAnkara’ya hareket ettiklerini bildirir, buvesileyle Meclis’e karşı sonsuz saygılarımızısunarız.

Müdafaa-iHukukMerkezHey’et-i

BaşkanıTevfik

Hüseyin Avni ve Celâlettin Arif Bey’lerinErzurum’dan döndükten sonra, Meclis’tekimuhalif tutumları ve Kâzım Karabekir Paşa’yakarşı yaptıkları hücum ve eleştirilerle Meclis’içokişgalettiklerigörülmüştür.

DoğuCephemizdeErmenilerleSavaşBaşlıyor

Saygıdeğer Efendiler, doğu sınırlarımızdaacele olan işimiz, Celâlettin Arif Bey’in,Erzurum’un inkılâp tarihinde bıraktığı izi dahafazlaelealıp incelemeyeelverişlideğildir.Arzubuyurursanız o günlerin doğu sınırlarımızdakiciddîişlerinegeçelim:

Yüksek kurulunuzca da bilinmektedir ki,Mondros Ateşkes Anlaşması‘ndan beri,Ermeniler,gerekErmenistaniçinde,gereksınırayakın yerlerde, Türkleri toplu olaraköldürmekten bir an geri durmuyorlardı. 1920yılının Sonbaharında Ermenilerce yapılanzulümler dayanılmaz bir sınıra geldi veErmenistan seferine karar verdik. 9 Haziran1920 tarihinde, Doğu bölgesinde geçiciseferberlik ilân ettik. 15. Kolordu KomutanıKâzım Karabekir Paşa’yı Doğu CephesiKomutanı yaptık. 1920Haziranında, Ermeniler,Oltu’da kurulan, mahallîTürk yönetimine karşıhareketle, o bölgeyi ele geçirdiler. DışişleriBakanlığı‘mıztarafındanErmenilere,7Temmuz

1920’de bir ültimatom verildi. Ermeniler, aynışekilde hareketlerine devam ettiler. Sonunda,seferberlikten üç buçuk dört ay kadar sonra,ErmenilerinKötek,Bardizbölgelerindetoplanankuvvetlerimizesaldırısıilesavaşabaşlandı.

Ermeniler, 24 Eylül 1920 sabahı BardizCephesindenbaskınşeklindeyaptıklarıgenelbirsaldırı ile başarıya ulaştılar. Efendiler; DoğuCephesi’ninbucansıkıcıbilgilerverenraporunuokurken, CelâlettinArif Bey’in de, Ermenilerinsaldırı günü olan 24 Eylül’de yazılmış,bildiğimiz ültimatomunu alıyordum. Ermenilergeripüskürtülüp,girdikleribölgelerdenatıldılar.Ordumuz, 28 Eylül sabahı ileri harekete geçti.Aynı günde, Erzurum’un elli imzası daAnkara’yasaldırıyageçiyor.Nekötürastlantı!…Sanki, bu Efendiler, Ermenilerle aleyhimizdehareketesözleşmişgibi!…

Ordu, 29 Eylül’de Sarıkamış‘a girdi, 30Eylül’de Merdenek işgal edildi. Fakat bazısebeplervedüşüncelerle28Ekim1920 tarihinekadarbiray,Sarıkamış-Lâloğluhattındakaldı.

Bu sebeplerden birinin de, Erzurum’dabulunan Celâlettin Arif Bey ve arkadaşlarınınyarattıkları durum olduğunu tahminbuyurursunuz. Gerçekten de, Kâzım KarabekirPaşa’nın 29 eylül 1920 tarihinde Sarıkamış‘tançekilen telgrafında:“30Eylül’decepheyigezip,gereken talimatı verdikten sonra Erzurum’agiderek, orada geçen olayın sonuçlandırılacağıbildirilir,”deniliyordu.

Kâzım Karabekir Paşa, 30 Eylül 1920tarihinde, Sarıkamış‘tan Celâlettin Arif Bey’eyazdığı bir şifrede: “Erzurum halkı adına kırkelliimzaileçekilenaçıktelgraf,dışdüşmanlarınmilyonlar harcayarak elde edemeyeceği birbelgedir. Olayın kendisinden daha önemli vetehlikeli olan bu açık telgrafı dış düşmanlarıntehlikevetehdidindendahayıkıcıvedoğuracağıağır sonuçları cephe durumundan daha önemligördüğümden yarın Erzurum’a geleceğimibildiririm”diyordu.

Celâlettin Arif Bey, 5/6 Ekim 1920 tarihlitelgrafıyla, özellikle, “vatansever ordu içindedeğerli ve halkın güvenini kazanmış pek çok

subay ve üstsubay bulunduğundan, yolsuzlukşikâyetleri,elbetteordunundayanmagücünüvedisiplin esaslarını etkileyecek kadarbüyümemiştir”şeklindebilgiveriyordu.

OrdularımızınÜstsubayveSubayları

HakkındaBilinenBirGerçek

Yıllarca vatanın çeşitli savaş alanlarındakomuta ettiğim ordularımızın üstsubay vesubayları ile ilgili, zaten bildiğim bir gerçeği,yüz sekseninci defa da olsa işitmiş olmaktanelbettepekmemnunolmuştum.

Efendiler, savaş alanında verilecek emribekleyen Doğu Ordumuz, 28 Ekim 1920 günüKars üzerine harekete başladı. Düşman,direnmeksizin Kars’ı terketti. Kars 30 Ekim’detarafımızdan işgal edildi. 7 Kasım tarihindebirliklerimiz,Arpaçayı‘nakadarolanbölgeyiveGümrü‘yüelegeçirdi.

Ermeniler, 6 Kasım’da ateşkes ve barış içinbaşvurmuşlardır. Biz de ateşkes anlaşmasınınmaddelerini, Dışişleri Bakanlığı araçlarıyla, 8Kasımda Ermeni ordusuna bildirdik. 26Kasım’dabaşlayanbarışgörüşmeleri,2Ocak’tasonbulduve2/3OcakgecesiGümrüAntlaşmasıimzalandı.

MillîHükûmetinYaptığıİlkAntlaşma:

GümrüAntlaşması

Efendiler, Gümrü Antlaşması, MillîHükûmet’inyaptığıilkantlaşmadır.Buantlaşmaile, düşmanlarımızın hayallerinde ta HarşitVadisinekadaruzananTürkülkelerinikendisinebağışlamış oldukları Ermenistan, OsmanlıDevleti’nin 1877 seferiyle kaybetmiş olduğuyerleri,bize,MillîHükûmet’eterkederekaradançıkarılmıştır. Doğudaki durumlarda önemlideğişiklikler olması yüzünden, bu antlaşmayerine daha sonra yapılan 16Mart 1921 tarihliMoskova ve 13 Kasım 1921 tarihli KarsAntlaşmalarıgeçerliolmuştur.

Efendiler, o bölgenin genel durumu vesınırlarımız bakımından temas halindebulunduğumuzGürcistanileolanilişkilerimizvearamızdageçenolaylarhakkındadakısacabilgivereyim:

1920 yılının Temmuzunda, Batum, İngilizlertarafından boşaltılınca, Gürcüler hemen işgalettiler. Bu durum Brest - Litowsk ve Trabzon

Antlaşmalarına aykırı olduğundan, 25Temmuz1920’detarafımızdanprotestoedilmişti.

8 Şubat 1921’de Ankara’da itimatnamesinisunmuş olan Gürcü elçisiyle de, Türkiye-Gürcistanantlaşması içingörüşmelerbaşlamıştı.Nihayet,23Şubat1921’deverdiğimizkesinbirültimatomüzerineArdahan,ArtvinveBatum’unbize bırakılmasına razı olundu. Batum’un işgalibutarihtenonbeşgünsonragerçekleşmiştir.Buyerlere, Türkiye’ye katılmayı sabırsızlıklabekleyenhalkınalkışlarıiçindegirildi.

Daha sonra, Moskova Antlaşması gereğinceBatum boşaltıldı; fakat işgal etmiş olduğumuzöteki yerlerin anavatan sınırları içinde kalmasıpekiştirildi.

Trakya’dakiDurum

Efendiler, içinde bulunduğumuz tarihlerdeTrakya’nın durumuna da hep birlikte gözgezdirelim:

Doğu Trakya’da, Anadolu ve RumeliMüdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ninTrakya- PaşaeliMerkez Hey’eti bir kongre yaptı. Bu kongre,Trakya’nın idaresini, Trakya-Paşaeli MerkezHey’etine verdi. Trakya’da Kolordu Komutanıolarak bulunan Cafer Tayyar (Cafer TayyarPaşa), bu Merkez Hey’etinde olmakla birlikte,Edirne milletvekili olarak da Meclis’imize üyeseçilmiştir.TrakyaMerkezHey’etineveKolorduKomutanı‘na verdiğimiz talimat, Trakya’nınkaderinin bütün memleketin kaderiyle birlikteçözülebileceği esasına dayanıyordu. Askerîharekât bakımından da verdiğimiz direktifşuydu:

Üstün kuvvetlerin saldırısına uğranılırsasonuna kadar direnilecek veTrakya tamamıylaele geçirilse ve işgal edilmiş olsa bile, teklifedilecek herhangi bir çözüm şekli tek başına

kabul edilmeyecektir. Zaten, Trakya’dakikomutanın da kararının böyle olduğu ifadeedilmekteydi. Fakat son zamanlarda, KomutanCaferTayyarBey,yabancılarınverdiğigüvenceüzerine,yapılandaveteuyarakİstanbul’agitmiş,bize durumu ancak dönüşünden sonrabildirmişti.Anlaşıldığınagöre,DoğuTrakya’nınyalnız başına varlığını koruyamayacağı, ancakBatı Trakya ile birleşerek bir yabancı devletinidaresisayesindeyaşayabileceğiyolundafikirlertelkin edilmiş…Herhaldemanevî gücü kıracakbirtakımpropagandalaryapılmış…

Cafer Tayyar Bey İstanbul’da iken Tümenkomutanlarından Muhittin Bey İstanbul’danKolordu Komutanlığı‘na atanmış, CaferTayyarBey’inTrakya’yadönmesineizinverilmiş.CaferTayyar Bey, İstanbul çevreleriyle görüştüktensonra, Muhittin Bey’in teklifine rağmen, artıkkolordunun komutanlığını üzerine almamış,Muhittin Bey’in üzerinde bırakmış. BöyleceTrakya’nın kaderi, İstanbul siyasî çevrelerininetkisineterkedilmiş…

Efendiler,BüyükMilletMeclisiaçıldığızaman,

Trakya’da 1. Kolordu’nun savaş düzenişöyleydi:

KolorduMerkeziEdirne’de;

60. Tümen: Keşan, Edirne, Uzunköprüdolaylarında;

55.Tümen:Tekirdağbölgesinde;

49.Tümen:Kırklarelibölgesinde.

Yunan ordusu, Anadolu’da, Batı Cephesindeyaptığı genel saldırıda başarı sağladıktan sonra,20 Temmuz 1920’de Tekirdağ‘a bir tümençıkardı. Tekirdağ bölgesinde pek dağınık birdurumdabulunan55.Tümen, toplanmayavakitbulamadan, Yunan Tümeni Edirne’ye doğruyürümeyebaşladı.

Batı Trakya’dan Meriç‘i geçerek saldırmakisteyen Yunan kuvvetleri, o bölgedeki 60.Tümen’e komuta eden Cemil Bey’in (İçişleriBakanı Cemil Bey’dir) ve 15 Haziran’dakuvvetleriyle Edirne’ye gelmiş bulunan ve

Edirne-Karaağaç istasyonu arasında ciddisavaşlar vermiş olan ŞükrüNaili Bey’in (ŞükrüNaili Paşa) dikkat ve direnmeleri sayesindedurdurulduveilerlemeleriönlendi.

Trakya’dakiKolordumuzunAskerliğinGereklerinive

VatanseverlikNamusunuYerineGetirememesinin

TekSorumlusuCaferTayyarPaşa’dır

Edirne’ye doğru serbestçe ilerlemekte olandüşman tümenine karşı, bütün 1. Kolordukuvvetlerini toplayıp tedbir alacak KolorduKomutanı Muhittin Bey’in ne yaptığınıbilmiyorum.Yalnız, elde ettiğim bilgilere göre,Cafer Tayyar Bey, kendi kuvvetleri ile temaskuramadan, Havza yakınlarında atla dolaşırkendüşman tarafından esir edilmiştir. Ondan sonrasevk ve idareden yoksun kalan 1. Kolordumuztamamıyla dağıldı. Birliklerinin bir kısmı esiroldu, bir kısmı da Bulgaristan’a sığındı. Sonuçolarak, Trakya’nın tamamı Yunanlıların elinegeçti. Ne yazık ki, 1. Kolordu Komutanınca,milletin istediği ve beklediği ileri görüşlülüğün,uyanıklık ve fedakârlığın gösterildiğine şahitolamadık.

Efendiler, Trakya’nın özel ve güç durum veşartlar içinde bulunduğuna şüphe yoktu. Fakat,buözellikvegüçlük,hiçbir zamanTrakya’dakikolordunun askerliğin gereklerini yerinegetirmesine ve vatanperverlik namusunu

göstermesine engel olamazdı. Eğer, buyapılamamış ise millet ve tarih karşısındabulunan tek sorumlusu Cafer Tayyar Paşa’dır.Tarihte bütün bir vatanı, çok üstün düşmankuvvetleri karşısında, son bir avuç toprağınakadar karış karış kahramanca ve namuslucasavunmuşveyinevarlığınıkoruyabilmişordulargörülmüştür. Türk ordusu o cevherde birordudur.Yeter ki, ona komuta edenler, komutaedebilmevasıflarınasahipolabilsinler.

Efendiler, komutanlar askerliğin görev vegereklerini düşünür ve uygularken, beyinlerinisiyasî görüşlerin etkisi altında bulundurmaktankaçınmalıdırlar. Siyasetin gereklerini düşünenbaşkagörevlilerbulunduğunuunutmamalıdırlar.

Komutanların, emirleri altına verilen milletevlâdını, memleket araçlarını, düşmana veölüme doğru sürerken, düşündükleri tek nokta,milletin kendilerinden beklediği vatan göreviniateşle, süngüyle ve ölümle yerine getirereksonuç almaktır.Askerî görev, ancak bu anlayışve inançlayerinegetirilebilir.Lâfla,politika ile,düşmanın aldatıcı vaadlerine kulak vermekle

askerlik görevi yapılamaz. Omuzlarında veözellikle kafalarında askerlik sorumluluğunuyüklenecek kadar kuvvet bulunmayanların fecisonuçlarlakarşılaşmalarıkaçınılmazdır.

Efendiler, birkomutanınesirolmasıdamazurgörülebilir. O zaman ki, askerliğin görev vegereklerini yerine getirip uygulamakta, elindekikuvveti sonunakadar, son süngüve sonnefesekadar kullandıktan sonra, kanını akıtmakfırsatınıbulamaksızındüşmanelinedüşerse…

Efendiler, bütün ordusu, üstün düşmankarşısında yenilip de kendiliğinden geriçekilirken,kılıcınıçekiptekbaşınaatını,düşmanbaşkomutanının çadırına doğru sürerek ölümarayanTürkkomutanlarıgörülmüştür.

Bir Türk komutanının, ordusunukullanmaksızın, herhangi bir kötü rastlantı vekötüşanseseribileolsa,düşmanaesirdüşmesinibizmazurgörsekde,tarihbunuaslaaffetmezveaffetmemelidir. Türk İnkılâp tarihinin geleceknesillerehitapveuyarısıiştebudur.

İkinciKonyaİsyanı

Saygıdeğer Efendiler, Anadolu ortasındaçıkarılan iç isyanların,Yunanordusukarşısındabulunan kuvvetlerimiz ve yaptığımızdüzenlemeler üzerindeki kötü etkileri,düşmanlarca umulan sonuçları vermedi.Savunma kuvvetlerimiz üzerinde doğrudandoğruya tesirini göstererek, cephemizi yıkmahedefine yönelmiş bulunan harekâtla birlikte,cepheye yakın bölgelerde de halkıayaklandırmak,düşmanlarınönemverdikleribirmesele idi. İstanbul, bu konuda öteden beriçalışmaktaydı. Zeynelâbidin Partisi’nin Konyave dolaylarında çıkmasına aracı olduğu isyanhareketleri, nihayet 1920yılıEkimi’ninbaşındapatlakverdi.

Delibaş adındabir eşkiya,beşyüzkadar askerkaçağını topladı. 2/3 Ekim 1920 gecesiÇumra’yı bastı. 3 Ekim sabahı da Konya’yagirdiveidareyielegeçirdi.KonyavalisibulunanHaydarBeyveKomutanAvniBey(MilletvekiliAvni Paşa’dır) Konya’da bulunan az sayıdakiaskervejandarmaile,Alâettintepesinde,âsilere

karşı anılmaya değer bir kahramanlıklasavunmada bulundular. Fakat asilerin çokluğuvehertaraftansaldırmalarıkarşısındaâsilereesirdüştüler.

AynıgünlerdeBeyşehirveAkşehirilçelerindede, görevli olarak dolaşan askeri hey’etlerimizoralarda âsiler tarafından görev yapmaktanalıkondular. Ilgın ilçesinin Çekil Köyüyakınlarında toplanan üç yüz kadar âsî de,nasihat için giden kurula ateş etti. Konya’nıngüneyinde Karaman ilçesinde de âsilertoplanmayabaşladı.Sultaniyeâsîlerelinedüştü.

Efendiler, bu ayaklanmalara karşı,Afyonkarahisar’dan ve Kütahya’dansevkettiğimiz Derviş Bey (Kolordu KomutanıDerviş Paşa) komutasındaki kuvvetler,Konya’nın kuzeyindeki Meydan İstasyonuyakınlarında âsîlerle karşılaştı. Ankara’dan dabir süvari alayı ve bir dağ topu ile, o zamanİçişleri Bakanı olan Refet Bey komutasındasevkedilen kuvvet, Meydan İstasyonundanilerleyen Derviş Bey kuvvetiyle birleşti.AdanaCephesinden de, bir kuvvet Karaman’a doğru

yolaçıkarıldı.

Konyaüzerinehareketedenkuvvetler,âsîlerleyaptıkları birkaç çatışmadan sonra, 6 Ekim1920’de Konya’yı âsîlerden kurtardı. Oradankaçan âsîler Koçhisar, Akseki, Bozkır veManavgat’adoğrugittiler.

Diğer bir kısım âsîler de, Afyonkarahisar’laKonya arasındaki Kadınhan ve Ilgın’ı işgalettiler.BubölgeyedeBatıCephesi’ndenYarbayOsmanBeyKomutasındabirkuvvetgönderildi.OsmanBeyMüfrezesiIlgın,Kadınhan,ÇekilveYalvaç‘taki isyânları bastırdı. Güneyden gelenkuvvetimizKaraman’ıkurtardı.

İsyan bölgesinde âsileri tepelemeyi başarankuvvetlerimiz Bozkır, Seydişehir ve Beyşehir’ide isyancılardan temizledi. Her tarafta, âsilerindöküntülerinden bir kısmı bize katıldılar. Birkısmı da, Antalya ve Mersin yönlerine doğrukaçtılar. Delibaş, Mersin bölgesinde Fransızlarasığındı.

Saygıdeğer efendiler, Yeşilordu Teşkilâtından

sözederken açıklamıştım ki, düşmana karşıoluşturulacakkuvvetler konusunda iki zıt görüşçarpışmaya başlamıştı. Bizim benimsediğimizdüzenli ordu kurma görüşüne karşı çıkılarak“milis” diyebileceğimiz bir çeşit teşkilât kurmagörüşüne ağırlık kazandırılmak isteniyordu.Reşit, Ethem ve Tevfik kardeşler, Kütahyayakınlarında, Kuva-yı Seyyare adı altında veelleri altında bulunan kuvvete dayanarak bugörüşün başını çekiyorlar ve ateşli bir şekildeçalışıyorlardı.

“OrdudanFaydaYoktur”Sözlerive

BatıCephesiKomutanı‘nınTaarruzTeklifi

BatıCephesi’nde, ordudave halk arasında buyaygın görüş etrafında yapılan propaganda okadar güçlü ve etkili bir duruma geldi ki,“ordu’dan fayda yoktur, dağılsın! HepimizKuva-yı Millîye olalım…” sözleri her taraftakulaklarıdoldurmayabaşladı.

Batı Cephesi birlikleri arasında, Kuva-yıMillîye halinde, bir bölge ve bir cepheye sahipbulunan Ethem Bey Müfrezesinin adamları,âdeta müstesna, ordu erlerinden daha üstün,imtiyazlı ve gıpta edilecek durumda sayılmayabaşladı. Ethem Bey ve kardeşleri de, herkesüzerinde bir çeşit otorite ve üstünlük kurmayabaşladılar…

İştebusıralardaidiki,BatıCephesiKomutanı,Genel Kurmay Başkanlığı‘na, Ethem veTevfikkardeşlerin etkisiyle olduğu sanılan bir tekliftebulundu: “Yunan ordusunun Gediz yakınındabulunanbağımsızbirtümeninesaldırmak!..”

BatıCephesiKomutanı,düşmankuvvetlerininuzun bir cephe üzerinde dağılmış olarakbulunduğu, Gediz yakınındaki kuvvetinin zayıfvetekbaşınabırakıldığınıilerisürerken,düşmanmoralininbozukolduğunudakabulediyordu.

O tarihlerde,Yunan ordusu üç tümenleBursabölgesinde; bir tümenleAydın dolaylarında; birtümenle Uşak’ta ve bir tümenle Gediz’debulunuyordu.

GedizSaldırısı

BatıCephesiKomutanı,ikipiyadetümeniniveEthem Bey’in Kuva-yı Seyyaresi’ni Gediz’dekiYunan tümeni üzerine harekete geçirebilecekti.Bu hareketten parlak bir sonuç almayıumuyordu.

Genelkurmay Başkanlığı, Batı CephesiKomutanlığı‘nın bu teklifini kabul etmedi.Çünkü düşman ordusu genel durumu itibariylebizim ordumuzdan daha kuvvetli idi. Biz, dahaordumuzu kurmuş ve düzene sokabilmişdeğildik.Cephanemiktarı da, ağırdan almamızıgerektiriyordu. Bütün cephe kuvvetlerimizebaşvurarak ve azçok üstün bir kuvvettoplayarak, Gediz’de düşmana karşı hızla birbaşarıkazanmakbelkimümkünolabilirdi.Fakatkuvvetlerimizvehazırlığımız,böylebirbaşarıyıgenel ve sonuç aldırıcı bir başarıya götürmeyeelverişli değildi. O halde, bütün işe yarayankuvvetlerimizi, sınırlı ve geçici bir başarı eldeetmek içinkullanmışveyıpratmışolacaktık.Butakdirde, düşman bütün kuvvetleri ile bir karşısaldırıya geçerse, her tarafta yenilgi kaçınılmaz

olurdu. Bundan dolayı da, cephenin veHükûmet’inşimdilikorduteşkilâtınıgenişletmekve sayısını arttırarak cepheyi kuvvetlendirmeyeçalışmak gerekiyordu. Memleketin ölüm kalımmeselesi demek olanBatı Cephesi’nde, özel vesınırlı düşüncelere kapılmak doğrubulunmuyordu.

Genelkurmay Başkanı bu Gediz saldırısınınyapılmamasında ısrar etti. Batı CephesiKomutanlığıile,haberleşmeyoluylaanlaşamadı.BizzatAnkara’dan, Eskişehir’deki Batı CephesiMerkezi’ne gitti. Genelkurmay Başkanı İsmetPaşa ile Batı Cephesi Komutanı Ali FuatPaşa’nınbugörüşmeleri sonunda,AliFuatPaşadurumu yerinde bir daha inceledikten sonrakarar vermek üzere hareketi ertelemiştir. Fakat,birkaç gün sonra, Cephe Komutanlığı‘ncagönderilen rapordan, saldırıya karar verildiğianlaşılmıştır.

Efendiler, o günlerde bu saldırı lehinde, hertarafta ve Meclis’te müthiş bir propagandayapılıyordu.

“Düşman Gediz’de tek başınadır. Biz onuoradayokederiz.Parlakbirdurumortayaçıkar.Zaten Yunan Ordusu kaçmaya hazırdır”sözleriyle, Gediz saldırısının gerekli olduğu,neredeyse genel bir kanaat haline getirilmekisteniyordu.

Sonunda, Batı Cephesi Komutanı 61. ve 11.Tümenler ve Kuvve-i Seyyareler’le 24 Ekim1920’deGediz’dekidüşmanasaldırdı.

Efendiler, dalgalı, disiplinsiz, emir vekomutasız bazı hareketlerden sonra, bildiğinizüzere,Gediz’deyenildik.

Yunan Ordusu, bu harekete cevap olmaküzere, 25 Ekim 1920 günü Bursa Cephesindensaldırıyageçti.Yenişehir’iveİnegöl’üişgaletti.Uşak’tan,Dumlupınar sırtları ilerisinde bulunanbirliklerimizesaldırdı.Birliklerimiz,Dumlupınarsırtlarınakadarçekildi.

Böylece Efendiler, cephenin her tarafındayenidengenelbiryenilgiyeuğradık.

Batı Cephesi Komutanı‘nın saldırıyageçmesinden dört gün sonra BakanlarKurulu’ndaşutelgrafıokundu:

27/28.10.1920

Çandarhisar

GenelkurmayBaşkanlığı‘na

1-Birliklerin savaş kayıplarını hızla düzeltmeihtiyacındayız. Gediz Savaşı, üçyüz savaşçıdankurulu birliğin, bir taburun savaş göreviniyapmasına yeterli olmadığını gösterdiğinden,tabur mevcutlarını dörderyüz savaşçıyaçıkarmak mecburiyetindeyiz. Bu savaşlardolayısıyla, bütün depo birlikleri bile cepheyesürüldüğünden yetişmiş, silâhlı ve teçhizatlı binikmalerininözellikleAnkara’dakibirliklerinden,bu mümkün değilse en yakın bir yerden aceleolarakgönderilmesini,

2- Askerî manevralar ve savaşlar,giydirilebilen erlerin bile elbiselerini,ayakkabılarını parçalamış, dünden beri kar

yağan dağlarda asker çıplak ve yalınayakkalmıştır. “Cephe Komutanlığı Vekilliği”emrinde hiçbir şey olmadığından, özelliklekaput, ayakkabı, pamuklu elbise, yelek, kuşak;kısacası hava şartlarından korunmak için neverilmekgerekiyorsa,onbeşbinhesabıylaaceleolarakgönderilmesiniarzvericaederim.

3-Millî Savunma Bakanlığı‘na, GenelkurmayBaşkanlığı‘na ve bilgi edinilmesi için CepheKomutanlığıVekilliği’neyazılmıştır.

BatıCephesiKomutanı

AliFuat

Efendiler, Batı Cephesi Komutanı Ali FuatPaşa’nın, daha Gediz Savaşının yapılmaktaolduğu bir sırada okuduğumuz bu telgrafındayazılmış olanlarla, bunlarda sezilen anlam vezihniyetinpekdikkatedeğergörülmesidoğaldır,sanırım. Askeri durumu, kuvvetimizin miktarı,hazırlığımızın derecesi, bütün memlekette herbakımdan muhtaç olduğumuz kaynakların güçveyeteneği,elbettebutelgraftarihindenüçgünönceBatıCephesiKomutanlığı‘nca biliniyordu.Herşeytamamolupda,bunlarGedizSavaşı‘nınyapıldığı üçbeş gün içinde mi mahvolmuştu?Bilinmekte olan bütün gerçeklere rağmen, BatıCephesi, Genelkurmay başkanlığı tarafındanmısaldırıyazorlanmıştı?

Söz konusu telgraf, Bakanlar Kurulu’ndaokunduktansonraaltınaşunotyazılmıştı:

Bakanlar Kurulu’nca okundu. İleri sürülensebepler ve olaylar akla yatkın bulunmadı.Gerekli yardımın yapılacağı tabiidir. 3.

Alay’danbeklenenkuvvetgönderilecektir.

İsmet

ÇerkesEthemveKardeşlerininÇıkardığıDedikodular

Efendiler, her başarısızlığın sonunda birtakımdedikoduların ortaya çıkması beklenmelidir.GedizSavaşındansonradageneldurumfecibirgörünüş arz edince, her tarafta dedikodular,haklıvehaksızeleştirilerbaşladı.

BazılarıveheleKuva-ıSeyyareciler,Ethemvekardeşleri, bütün suçu cephe komutanına vedüzenli ordu tümenlerine atarak, kendileriningüç durumda bırakılmış oldukları yolundapropaganda yaptırıyorlar ve, “ordu komutanıkendi hatâlarını kapatmak için kusuru bizeyükletiyor”diyorlardı.

Ordu’da, Kuva-yı Seyyare’nin hiçbir işyapmadığını, yapma gücünde olmadığını,savaşta verilen emirlere uymadığını, daimatehlikeden uzak bulunduğunu iddia ve ispatediyordu.

Efendiler, açıklamalara tekrar bıraktığımnoktadandevametmeküzere,buradaküçükbir

olayı dile getirmeme izninizi rica edeceğim.Bilindiği üzere, Büyük Millet Meclisi’ninkuruluşu sırasında ortaya konan esaslara göre,“İcra Hey’eti” adı verilen Hükûmet’in üyeleri,doğrudandoğruyaveayrıayrıMeclistarafındanseçiliyordu. Bu usül, 4 Kasım 1920 tarihinekadar uygulandı.Bununla ilgili kanun, ancak 4Kasım1920’de:“Bakanlar,BüyükMilletMeclisiBaşkanı‘nın Meclis üyelerinden göstereceğiadaylar arasından salt çoğunlukla seçilir”şeklindedeğiştirildi.

Meclis’teGörülenAykırıEğilimlerveNâzımBey’in

İçişleriBakanlığı‘naSeçilmesiKarşısında

BenimsediğimTutum

İşte bildirmek istediğim husus, bakanlarınseçimi ile ilgili kanunun değiştirilmesinigerektirensebeplerdenbiridir.

Efendiler, 4 Eylül 1920 tarihinde, TokatMilletvekili bulunan Nâzım Bey, 89 oya karşı,98 oyla, Meclis’çe İçişleri Bakanlığı‘na seçildi.Nâzım Bey, dakika kaybetmeksizin büyük biraceleyle Bakanlık makamına girip daha sonraBakanlarKuruluBaşkanı da olmam dolayısıylabeniziyaretegeldi.

Ben, Nâzım Bey’i kabul etmedim. YüceMeclis’in güvenini kazanarak seçilmiş olan birbakanı kabul etmemekle yaptığım davranışınözelliği ve nezaketini elbette takdir ediyordum.Fakat memleketin büyük yararı, beni bu yoldaharekete mecbur tutuyordu. Elbette, buhareketimin sebebini açıklayıp isbatedeceğimden ve açıklayacağım noktanın yüceMeclisçe’deönemligörüleceğindenemindim.

Efendiler, Meclis üyeleri arasından, aykırıbirtakım prensiplere eğilim gösterenler ortayaçıkmayabaşlamıştı.Bunlardanbiri olmaküzereNâzım Bey ve arkadaşları en çok dikkatimiçekmişti.NâzımBey’in,kendisindendahaSivasKongresi sıralarında aldığım safsatalarla dolubazı mektuplarından, ne zihniyet ve karakterdebir kimse olabileceğini anlamıştım.NâzımBey,milletvekili olarak Ankara’ya geldikten sonra,hergünyeniyenisiyasîfaaliyetlergösteriyordu.Oluşmaya başlayan her siyasî grupla temasfırsatınıkaçırmıyordu.

NâzımBey,bizzatveyadolaylıolarakyabancıçevrelerden bazıları ile temas yolunu bulmuş;onlardandestekgörmüşveyardımimkânlarıdasağlamıştı.

Bu zatın, Halk İştirakıyyun Fırkası (HalkKomünist Partisi) diye ciddi olmayan ve sırfkendisine çıkar sağlamak üzere bir parti kurmafaaliyetine geçerek, millîyetçiliğe aykırı faaliyetsevdasında bulunduğunu mutlakaduymuşsunuzdur.

Bukişinin,yabancıçevrelerecasuslukettiğinedeaslaşüpheetmiyordum.Nitekim,dahasonraİstiklâl Mahkemesi birçok gerçeği ortayakoymuştu.

İşte Efendiler, bu Nâzım Bey, kendisinin vearkadaşlarının yaptığı sürekli propagandasayesinde ve bize muhalefete hazırlananların,milletin yüksek yararlarını unutarak yaptıklarıyardımlarla İçişleri Bakanlığı‘na geçirilmişti.BöyleceNâzımBey,Hükûmet’inbütün iç idaremakinesininbaşında,memleketvemilletedeğil,fakat,paralıuşağıolduğukimselerinistekleriningerçekleşmesine en büyük hizmeti yapabilecekdurumagelebilmişti.

Elbette Efendiler, buna asla razı olamazdım.Onun için İçişleri Bakanı Nâzım Bey’i kabuletmedim ve istifaya mecbur ettim. Lüzumgörüldüğüzamanda,Meclis’tekigizlioturumda,hakkındakibilgivegörüşlerimiaçıkçasöyledim.

MilletvekilleriniSeçerkenÇokDikkatliveTitizOlmalıdır

Saygıdeğer Efendiler, pek iyi bilirsiniz ki,sultanlarla,halifelerleidareedilmişveedilmekteolanmemleketlerde,vataniçinenbüyüktehlike,sultanların ve halifelerin düşmanlar tarafındansatın alınmalarıdır. Bu, çok defa kolaylıklasağlanabilmiştir. Meclislerle idare edilenmemleketlerde ise, en tehlikeli durum, bazımilletvekillerinin yabancılar adına çalınmış vesatın alınmış olmalarıdır Millet Meclislerinekadar girme yolunu bulabilen vatansızlara herzaman rastlanabileceğine, tarihin bu konudakiörnekleriylehükmetmekzorunludur.Bununiçinmillet, kendi vekillerini, seçerken, çok dikkatlive titiz olmalıdır. Milletin hatâ yapmaktankorunması için tek çıkar yol, düşünce vefaaliyetleriyle milletin güvenini kazanmış olansiyasî bir partinin seçimde millete kılavuzluketmesidir. Genellikle bütün vatandaşların,adaylıklarını ortaya atan her şahıs hakkındakarar vermeye yardımcı olacak doğru bilgilereve isabetli oya sahipbulunacağınıkabul etmek,

görüş olarak var sayılsa, bile, bunun tam birgerçek olmadığı tecrübelerin tecrübeleriyle veinkâredilemezbiraçıklıklaortayaçıkmıştır.

Efendiler, bıraktığımız noktaya, yani BatıCephesi’ne dönüyorum. Gediz Savaşı‘ndan,onunmaddîvemanevîcansıkıcısonuçlarındansonra, Fuat Paşa’nın cephe üzerindekikomutanlık etki ve otoritesi sarsılmış gibigörünüyordu. Kendisini komutadan çekmeyizorunlusaymayabaşladım.Tambusıradaidiki,Fuat Paşa Ankara’ya gelip görüşmek üzere 5Kasım1920tarihlibirşifreileizinistedi.Cevapolarak,6Kasım’daAnkara’yagelmesininuygunolacağını bildirdim. Fuat Paşa aleyhindekidedikodu ve Kuva-yı Seyyare’nin varlığınınordudaki disiplinsizliğe yol açan kötü etkileri okadar hissedilmeye başlamıştı ki, 7 Kasımtarihinde Ali Fuat Paşa’ya hemen Ankara’yagelmesiniemretmeyigereklibuldum.

AliFuatPaşa’nınMoskovaBüyükelçiliği’neAtanmasıve

CepheninİkiyeAyrılmasıKararı

Efendiler, artık Ali Fuat Paşa’nın BatıCephesine komuta edemeyeceğine inanmıştım.OgünlerdeMoskova’yadabirelçilik topluluğugöndermemiz gerekiyordu. O halde, Fuat Paşabüyükelçi olarak Moskova’ya gidebilirdi. BatıCephesi de çok ciddi ve dikkatli bir çalışmabeklediğinden,bucephekomutanlığınıda,zatengenel askerî harekâtı yürütmekte olanGenelkurmay Başkanı İsmet Paşa’ya ek görevolarak vermek en hızlı ve uygun bir tedbirolacaktı. Bir yandan da, gerek iç isyanlara vedirenmelerekarşıgereksavaşharekâtıaçısındankuvvetli bir süvari teşkilâtına duyulan ihtiyaçaçıktı.SırfbuteşkilâtıkurabilmekiçindeİçişleriBakanı olanRefetBey’e (Refet Paşa) ek olarakbu görevi de vererek, kendisini Konya vedolaylarına göndermeyi uygun buluyordum.Çünkü Refet Paşa, zaman zaman çeşitlisebeplerle Konya’ya, Denizli’ye gitmiş, BatıCephesi’nin güney kesimi ile ilgilenmiş ve okesimle ilgisi bulunan bölgeleri tanımış

bulunuyordu. O halde konuyu şöyleçözebilirdim: Cepheyi ikiye ayırmak; önemlikesimleri içine alan alanı Batı Cephesi diyeadlandırarakİsmetPaşa’nınkomutasınavermek;güney kesimini de Konya ve dolaylarınagöndereceğim Refet Paşa’ya vererek, her ikicepheyibirdendoğrudandoğruyaGenelkurmayBaşkanlığımakamınabağlamak…

GenelkurmayBaşkanlığı‘nada,MillîSavunmaBakanı olan Fevzi Paşa vekâlet edebilirdi. FuatPaşa zamanında bir de cepheden Sivas’a kadaruzanan “Geri Bölgesi” vardı. Fuat Paşa, bubölgeyi idare edebilmek için de bir “CepheKomutanlığıVekâleti”makamıkurmayamecburolmuştu. Bunun doğal ve pratik olmadığımeydandaydı.Bubakımdan,yenidüzenlemede,bu geri bölgesini de yol alanı olarak cepheyebıraktıktan sonra, Millî Savunma Bakanlığı‘nabağlamakdoğal idi. İsmetPaşa’nınbir süre içinGenelkurmay Başkanlığı‘ndan ayrılmaması,ordunun düzenlenme ve hazırlanmasında hızsağlanması için yararlı görüldüğü gibi, RefetBey’indeİçişleriBakanlığısıfatınıgeçiciolarak

devam ettirmesi, özellikle kendi bölgesindegüvenliğin sağlanması, halktan hayvan vemalzeme toplamak şekliyle meydana getirmeyemecbur olduğu süvari teşkilâtını bir an öncekurabilmekiçingerekliydi.

HızlaDüzenliOrduveBüyükSüvariBirlikleriKurmave

DüzensizTeşkilâtFikirveSiyasetiniYıkmaKararı

Efendiler, 8 Kasım 1920’de, Fuat PaşaAnkara’ya geldi. Karşılamak için bizzatistasyonda bulunuyordum. Paşa’yı omuzundabir filinta olduğu halde Kuva-yı Millîyekıyafetinde gördüm. Batı Cephesi Komutanı‘nabu kıyafeti benimseten düşünce ve zihniyetakımının,bütünBatıCephesiüzerindenekadaretkiliolduğunuanlamakiçinartıktereddüdeyerkalmamıştı. Onun için Fuat Paşa’ya, kısa birgörüşmeden sonra, alabileceği yeni görevisöyledim.Memnuniyetlekabuletti.Aynıgününgecesi, İsmet veRefet Paşaları da davet ederekyeni durumu ve görevlerini kararlaştırdık.Kendilerine verdiğim kesin direktif: “Hızladüzenli ordu ve süvari birlikleri meydanagetirmekten” ibaretti. Böylece, 1920 yılıKasımının sekizinci günü, “düzensiz teşkilâtfikir ve siyasetini yıkma kararı” faaliyet veuygulamaalanınakonulmuşoldu.

Görünüşte Bizim İçin Yumuşak Sanılan Bir

Politikaİle,

BiziİçtenYıkmaTeşebbüsü

Saygıdeğer Efendiler, burada bir an durarakbakışlarımızı İstanbul’a çevirelim. Damat FeritPaşa Hükûmeti’nin her türlü düşmanla ortakolan, “silâhla sonuç alma plânı” uygulamadabaşarıkazanamamıştı. İç isyanlarakarşıkoydukvedirendik.Yunansaldırısıensonundabirhattadurdu.Yunanlılarınondansonrakihareketleridesınırlıalanlariçindekaldı.İçisyanlaraveYunancephesine karşı ciddî tedbirler almaktaolduğumuz görülüyordu. İçeriden ve dışarıdangelen silâhlı hücumların, özellikle Ankara’dakiMillîHükûmet’isarsamayacağıanlaşılıyordu.Buitibarla, İstanbul’un silâhlı saldırı politikası iflâsetmiş bulunuyordu. Bunu değiştirip, yenidenuzlaşma politikasına döner gibi görünerek, biziiçerden yıkma politikası gütmenin daha yararlıolacağına inandıklarına hükmedilebilirdi. Tıpkı1919 Eylülünde Damat Ferit Paşa’nın birinciçekilmesindensonra,AliRızaPaşaKabinesi’ningelmesiyle olduğu gibi, görünüşte bizim içinyumuşaksanılanbirpolitikaile,biziiçtenyıkmafaaliyetiyenilenecekti.

Bundan sonraki mücadelelerimizde, İstanbularacılığıyla yapılan iç ve dış faaliyetler, bizigüçsüzlüğe düşürecek telkinler ve Yunanordusuyla olduğu kadar, fakat anlaşılması veanlatılması daha güç şartlar içinde, içeridebozguncularakarşıuğraştığımızdagörülecektir.

İstanbul’da Hükûmetin başına Tevfik Paşagetirildi.KabinedeDahiliyeNâzırıolarakAhmetİzzet ve Bahriye Nâzırı olarak Salih Paşalarbulunuyordu. Tevfik Paşa Kabinesi, derhalbizimletemasveilişkikurmakistedi.Bugöreviesas itibariyle Ahmet İzzet Paşa üzerine aldı.Saray kurmay kurulunda bulunan bir subay,Ahmet İzzet Paşa tarafından bazı notlarlaAnkara’ya gönderildi. Bu notlarda, eskisinebakarak daha elverişli şartlarla, söz gelişi,İzmir’de Osmanlı hakimiyeti altındaYunanlılartarafındanözelbiryönetimkurulmasınınkabulügibi şartlarla, bir barış yapma ümidindebulundukları ve her şeyden önce, İstanbulHükûmeti ile bir uzlaşmaya varmanın önemliolduğubildiriliyordu.

Ahmet İzzet Paşa’ya ve Tevfik Paşa

Kabinesi’ne durumu bildirmek ve kendileriniaydınlatmakamacıyla,gerekenbilgivegörüşleridetaylı olarak yazdırıp, Ankara’ya gelen özelmemura verdik ve kendisini 8 Kasım 1920tarihindeİnebolu’yadoğruyolaçıkardık.

İstanbul’daİktidarKonumunaGetirilen

TevfikPaşaKabinesiAnkaraİleTemasİmkânıArıyor

Efendiler, İstanbul’da 23/24 Kasım 1920tarihindeyazılan ve İstanbul’a varmış olan özelmemurunimzasıylaİnebolu’yagönderilenve27Kasım’daoradanAnkara’yaçekilenbirtelgrafta,şubilgilerveriliyordu:

“Bugün23.11.1920’deİzzetPaşa’nınyanındabulunduğum sırada, Hariciye Nâzırı, son siyasîdurumla ilgili olarak aşağıdaki açıklamalarıyapmıştır:

“Yeni gelen İngiliz elçisi, Ermenistan,Gürcistanvebirsüresonra,İzmir’eilgiliönemlikonularda Osmanlı Hükûmeti lehine birçözümün bulunacağını söylemiş. Bu elverişlidurumdan yararlanarak memleketin geleceğininsağlanabilmesi için büyük bir güçle çalışılarakfırsat kaçırılmamalıdır. Eğer, Ankara, zamankazanmak isteğindeyse bile, bir ilişki kurularakileridekikararlarbirliktealınmalıdır”

dediktensonra,şusatırlarekleniyor:

“Açıklamalaraekolarak,İzzetPaşa,kendisinetarafımızdangönderilenözetteki,“şimdiyekadaryapılan, mücadelelerin bugün verdiği vesağladığı imkânlardan yararlanmakgörevimizdir”, cümlesine dayanarak; eğerAnadolu gönderilecek kurulu kabul etmezse,doğrudan doğruya benimle ilişki kurarakmaksadımızı kendimiz kararlaştırmalıyız. Bunuda kabul etmedikleri takdirde, söz konusucümledeki görüşten vazgeçildiğianlaşılacağından, artık Kabinede kalmayarakistifa edeceğini ve istersek İstanbul’u dikkatealmayarak kendisinin deAnadolu’ya geleceğinisöylemiş.”

Efendiler, aynı telgrafta, İstanbul basınında,İzzetPaşa’yaaitolduğubildirilenşudemecindeyayınlandığıyazılıydı:

“Hükûmetin Anadolu’ya özel bir memurgöndermekten maksadı, Ankara’dakilerle birtemas kurulup kurulamayacağını anlatmakiçindi. Oradan dönen memur, bu ilişkinin

kurulabileceğini anlattı ve haberleşme deyapılabildi. Elbette gereğinin yapılmasınaçalışacağız.”

Böyle bir demecin Anadolu’nun görüşüneuygun düşmeyeceği ve yalanlanması gerektiğiileri sürülmüş ise de, Kabine bunu kabuletmemiş.BununlabirlikteİzzetPaşa,Tercüman-ıHakikatGazetesineşudemecidevermiş:

“Memleketin yüksek çıkarları, şimdilik bukonuda basının susmasını gerektirmektedir. Bubakımdanbirikigündahademeçveremiyoruz.”

Efendiler,TevfikPaşa,AhmetİzzetPaşa,SalihPaşa, zamanın büyük adamları gibitanınmışlardı. Millet bunları akıllı, tedbirli veuzak görüşlü olarak biliyordu. Bu sebepleDamatFeritPaşaçekilipyerine,ilerigelenleribuşahıslar olan bir kabine iş başına gelince,herkeste türlü türlü ümitler uyandı.Tevfik PaşaKabinesi ilk anda Ankara ile ilişki kurmakisteyince,kamuoyunda, iyiniyetine inanmamakiçin bir sebep görülemedi. Herkes Tevfik Paşakabinesi’nin iktidaragelmesinihayırlı saydı.Bu

kabinenin memleket ve milletin yüksekçıkarlarını gözetecek çare ve yolları bulmadaniktidara gelmiş olduğunu kabul etmek veettirmek gerçekten güçtü.Kaldı ki, kendileri deİstanbul çevrelerinde ve basında kullandıklarıdille, kamuoyunu doğrulayacak bir tavırtakınmışbulunuyorlardı.

BilecikGörüşmeşiKararlaştırılıyor

Biz, gerçek durumun herkesin sandığı vedüşündüğü gibi olmadığına tamamen inanmışbulunuyorduk. Ancak, İstanbul’un kurtuluşçaresi olarak ileri sürdüğü uzlaşma ve görüşmetekliflerini, kamuoyunu inandırmaya yarayacakşartları hazırlamadan reddetmeyi uygunbulmadık. Onun için, özellikle İzzet ve SalihPaşaların da içinde bulunacağı bir kurullaBilecik’tegörüşmeyeuygunbulduk.Buzatlarlagörüştükten sonra, halkın, bütün inanış vegörüşlerdeki yanlışlığı anlayacağına şüphemyoktu.Birde,herneolursaolsun,kamuoyuncayukarıdaişaretettiğimvasıflarıiletanınmışolanbu zatların, İstanbul’da hükûmet kurmalarınınmillî gaye için ne kadar zararlı olduğumeydandaydı.Bubakımdan,görüşmeden sonrada, kendilerinin İstanbul’a dönmelerine izinvermeme gereği bence normaldi. İşte budüşüncelerledir ki, İzzet Paşa kuruluylaBilecik’te görüşme kararlaştırıldı. Görüşme, 2Aralıktadeğilfakat5Aralık’taoldu.

Efendiler, bu görüşmeyi beklerken, o güne

kadar cephede veAnkara’da geçen olayları dakısacabilginizesunayım:

“Efendiler,hatırlarsınızki, İzzetPaşa’nınözelmemurunun İnebolu üzerinden İstanbul’ahareket ettirildiği 8 Kasım 1920 günü, FuatPaşa’nın Moskova Büyükelçiliğinde, İsmet veRefet Paşa’ların da Batı Cephesi’ndegörevlendirilmeleri kararlaştırılmıştı. İsmetPaşa, ertesi gün cepheye hareket etti. 10Kasım’dagörevebaşladı.”

O zamanlar Ethem Bey’in yakın arkadaşıbulunan bir kişinin, Eskişehir’den 13 kasım1920 tarihli bir şifreli telgrafını aldım. Butelgraftadeniliyorduki:

“Ethem Bey’in, Fuat Paşa Hazretleri’ninyanında Rusya’ya gideceği söylentisi cephedevegeridekihalkarasındakötüyeyorulmaktadır.Bugibikimselerin çevrenizdenuzaklaştırılması,zâtıdevletlerinizin diktatörlük ilân edeceğizannınıuyandırmıştır.

Efendiler,EthemvekardeşlerininTürkiye’den

uzaklaştırılmaları, gerçekten Türkiye’nin de,kendilerinin de yarar ve selâmeti bakımındanyerindeydi. Bu sebeple, Fuat Paşa’ya, kendileriistedikleritakdirde,bunlarıdabirliktealıpuygunşekilde görevlendirilebileceklerini söylemiştim.Ethem Bey’in arkadaşı tarafından yazılan butelgraftaki ifadelerin, yalnız arkadaşınındüşüncesi olduğuvegerçeğeuygunbulunduğuelbettekabuledilemezdi.Çünkü,necepheninnede halkın, Ethem Bey’in Rusya’ya gönderilipgönderilmeyeceği konusu ile ilgisi yoktu.Özellikle: “ben diktatör olmak istiyorum; fakatEthem ve benzerleri engeldir. Onun için bugibileri uzaklaştırıyorum”, zannından sözedilmesibüsbütündikkatimiçekti.

EthemveTevfikKardeşlerinMuhalefeteGeçmesi

İsmet Paşa’nın cephede çalışmayabaşlamasından sonra, Ethem Bey, rahatsızlığınıileri sürerek Ankara’ya geldi ve burada uzunsüreoturdu.Onunyokluğunda,kardeşiYüzbaşıTevfik Bey, Ethem Bey’e vekâleten Kuva-yıSeyyare’ninbaşındakomutanlıkediyordu.

Durumu gerektiği gibi, aydınlatabilmek için,bir olaylar zincirinin bazı ana noktalarına işaretetmek uygun olur. Kuvva-yı SeyyareKomutanlığı, Karacaşehir’de, kendisine bağlıolmaküzere,gizliceKarakeçiliadındabirbirlikkurmuştu. Bu kuruluş hakkında Batı CephesiKomutanlığı‘nınbilgisiyoktu.Böylebirbirliğinvarlığı 17 Kasım 1920’de rastlantı sonucuöğrenildi. Cephe Komutanlığı‘nın, bu birliğinvarlığı hakkında bilgi istemesi ve birliğinkontrole hazırlanması emri Ethem Beytarafından yerine getirilmedi. CepheKomutanlığı‘nca, sivil işlere ve geri hizmetlerekarışılmaması için verilen genel emre aykırıolarak, Kuva-yı Seyyare Komutanlığı, Kütahya

bölgesinde, her şeyde gösterdiği müdahale vezorbalığınıdahadaarttırdı.

Cephe Komutanı, Ethem Bey Kuva-yıSeyyare’sinin, öteki gezici kuvvetlerdenayrılması için “Birinci Kuva-yı Seyyare” diyeadlandırılmasını emrettiği halde, Ethem Bey vekardeşi, bunu dikkate almak şöyle dursun, buemre rağmen kendi kendine “Genel Kuvva-yıSeyyareveKütahyaÇevresiKomutanı”şeklindebirkomutanlıkdurumuortayaçıkardı.

Görülüyor ki, EthemBey ve kardeşi, emirlerialtındakibirlikleriteftişettirmiyorlar,verilmemişyetki ve ünvanları kendi kendilerinetakınıyorlardı.

“Bütün Kuvva-yı Seyyare Komutan VekiliTevfik” imzasıyla 21 Kasım 1920’de CepheKomutanlığı‘na gelen bir raporda, “13. düşmantümeninin, Emîrfakıhlı, İlyasbey, Çardak,Umurbey üzerinden gelmekte olduğu” ve,“kendi bölgesinde bulunan Gördeslilerindüşman askerini çağırdıkları” yolunda bilgivardı. Oysa, gerçekte, ne düşman tümeni

ilerliyordu ve ne de Türk halkı düşmanıçağırmıştı. Bu bilgilerin özel maksatlarlaverildiği anlaşılacaktır. Müslüman halkındüşmanı çağırması yalnız bir tek sebepleaçıklanabilirdi ki, o da tarafımızdan zulüm veeziyet göreceklerine inanmalarıdır. İşte, CepheKomutanı, durumu bu noktadan ele alarakverdiğigenelemirdedemiştiki:

“Savaşın doğurduğu bunalım sırasındakikızgınlıkların etkisiyle zorlayıcı sert tedbirleralınmasına kesinlikle engel olmak gerekir.Hainliklerinederecekesinlikleanlaşılmışolursaolsun,hiçbirköyaslayakılmayacak,halktanhiçkimse hiçbir birlik tarafından hiçbir suçla idamedilmeyecektir. Casuslukları ve daha başkasuçları ortaya çıkmış kimselerin, göz altındaİstiklâlMahkemeleri’negönderilmelerigerekir.”

Umum Kuvva-yı Seyyare Komutan VekiliTevfikBey,buemredekarşıçıktı.

Efendiler, düşman, kuvvetlerini toplubulundurmak maksadıyla aldığı tertibatyüzünden, Kuvva-yı Seyyare bölgesindeki bazı

yerleri boşaltmıştı. Buralarda sivil idarekuruluncaya kadar, halkın güven içinde idaresiiçin, hemen teşkilât kurulmasına lüzum vardı.Bu sebeple, Jandarma hizmetinde bulunmuş veiyi halli tanınmış kimselerden seçilen yüz ellimevcutlu bir Sahra Jandarma Bölüğüoluşturalarak, “Simav ve Bölgesi Komutanlığı”adı altında bir komutanlık kuruldu. Bukomutanlık, sınırları belli bir bölge içindegüvenlikişlerinebakacaktı.YarbayİbrahimBeyadında bir kişinin görevlendirildiği bukomutanlığa, yönetim ve güvenlik bakımındanbu bölgedeki askerlik şubeleri de bağlanacaktı.Ordu birliklerinin ve Kuvva-yı Seyyare’ninkomutanları yalnız askerî harekâttan sorumluolacaklardı.Bu bölge komutanlığının kurulmasıdolayısıyla,obölgehalkına,CepheKomutanlığıtarafından yazılan bildiride: “Sizin her türlüdertlerinizi dinlemek, adaletli bir yönetimkurmak maksadıyla, Simav’da bir BölgeKomutanlığı kuruyorum”, cümlesi vardı. Bucümleyi, Kuvva-yı Seyyare Komutanlığıtarafındankötüyeyorulacağınıgöreceğiniz için,özelliklekaydediyorum.

Düşmandan kurtarılan bu kasabalar halkı,kurtuluş tarihinden başlayarak iki ay süreyleaskerlik hizmetinden serbest tutulmuşlardı.Genel Kuvva-yı Seyyare Komutanı VekiliTevfik Bey, birtakım düşünce ve sebeplerle bubölgekomutanlığınadaitirazetti.

Tevfik Bey, 23 Ekim 1920 tarihli birraporunda: “Bir düşman tümeninin saldırısıüzerine, kuvvetlerini Gönen Köyü kuzeyindekisırtlara çektiğini” bildiriyor ve, “sol kanadımdabulunan Cumburdu kesimini güvenlik altınaalınız”diyor.

Düşmanın ciddî bir saldırısı olmamıştır.Kuvva-yı SeyyareKomutanlığı‘nınmaksadının,ordu birliklerini cepheye sürdürüp, kendikuvvetlerinigeridetoplamakolduğuanlaşılmıştı.Cephe Komutanı İsmet Paşa, Tevfik Bey’inverdiği bilgileri ciddiye alarak, gerekenleregerektiği gibi emirler vermiş olmakla birlikte,kendisindende,“saldırıyageçendüşmanınaşağıyukarı kaç top kullanmakta olduğunu” ve“Kuruköy’denyolboyuncaÇamköy’edoğrubirdüşmanharekâtınınyapılıpyapılmadığını”sordu

ve Cumburdu Vadisinin İslâmköy’e doğrugüvenlik altına alınmasının Güney Cephesi’neaitolduğunubildirdi.

Tevfik Bey, 24 Kasım 1920 tarihinde CepheKomutanlığı‘na yazdığı telgrafta, iğneleyicibirtakım sözlerden sonra, “bendeniz, kuzey vegüney cephelerinin her ikisinin de Hükûmetinemrinde olduğunu sanıyorum. Madem kideğildir, idaresizlik yüzünden, boş yere buradavatan evlâtlarını kırdıramayacağım. Yirmi dörtsaate kadar sol kanadımız kuvvetli bir şekildekorunmadığı takdirde, Kuvva-yı Seyyare’yiEfendiköprüsü civarına çekeceğim. Bu konudasorumluluğun kime ait olduğunu Hükûmetbulsun, efendim” diyordu. Batı CephesiKomutanı İsmet Paşa, Kuvva-yı SeyyareKomutanına cevap verdi ve dedi ki: “12.Kolordu, sol kanadımızdan kırk kilometreuzaktadır. Bundan başka, geri çekilmiş olandüşmanı, keskin saldırılarla ve zorla yerindenatmak görevi birliklerimize verilmiştir. Bubakımdan Kuvva-yı Seyyare, düşmanı takipeden bağımsız bir süvari tümeni durumundadır.

Düşmanın üstün kuvvetle saldırılarına karşıyalnız başına tedbirler alır; düşman, ölçülü veciddî bir hareket yapıldıkça, buna karşı kesinsavaştankaçınır.Bugörevlersüvaritümenlerineverilir. Güney Cephesi’nde kuvvetli süvaribirliği olmadığından, sizin cephenizi süvarikuvvetleri ile genişletmek mümkün değildir.GüneyCephesiKuvva-yıSeyyarelerleyalnızdışkanadından temas ve bağlantı sağlayabilir. Buda lâzımdır. Kısacası, cephemiz iyi idareedilmektedir…v.b.”

Efendiler, Batı Cephesi Komutanlığı elbetteordunun kuvvet durumu ve miktarı ile ilgilibütçesini düzenlemek istiyordu. Bu maksatla,22/23Kasım1920’debütüncephebirliklerindenkuvvetlerinin mevcudu ile ilgili düzenli birerliste istedi. Cephe birliklerinin hepsinden cevapgeldi. Kuvva-yı Seyyare istenilen mevcutlistesini göndermedi. Bu konuda cephedenistenen açıklamaya gelen cevapta, Tevfik Beydiyorduki; “Kuvva-yıSeyyarenebir tümennede düzenli bir kuvvet haline getirilemez… Buserserilerin başına ne bir subay ne de askerî

memuru koymak mümkün olmadığı gibi kabulettirilmesi de mümkün değildir. Çünkü, subaygördüler mi, Azrail görmüşçesine isyanediyorlar. Bizim birliklerimiz Pehlivan Ağa,Ahmet Onbaşı, Sarı Mehmet, Halil Efe, Topalİsmail gibi adamlar tarafından idareedilmektedir. Bölük eminleri de yazdığınıokuyamaz ve okuduğunu yazamazadamlardandır. “Sen yapamıyorsun” diyebunlarındeğiştirilmesiimkanıdayoktur.Kuvva-yı Seyyare’nin şimdiye kadar olduğu gibigelişigüzelidareedilmesizorunludur…Aslında,Kuvva-yıSeyyare,disiplinvedüzenesokulmakşöyle dursun, böyle bir düşüncenin doğmaktaolduğunu sezdiği anda dağılır. Rica ederim, buyazdığımşeyleribirşeyeyormayınız…”

Tevfik,CepheKomutanınıTanımıyor

Efendiler, tam bu günlerde düşmanın, BursaCephesi ilerisinde, İznik yakınlarında birfaaliyeti hissedildi. Cephe Komutanı bizzatoraya giderek, yakından tedbirler almayamecbur oldu. Onun için, 28 Kasım 1920tarihinde Kuvva-yı Seyyare Komutanı TevfikBey’e cevap verirken: “Bu gün Bilecik’egidiyorum.Dönüşte sizinleneredekarşı karşıyaoturup görüşmek mümkün olur?” sorusunusormuştu. Cephe Komutanına cevapverilmemişti.CepheKomutanı, İznik durumunakarşıtedbirvedüzenalmaklameşgulbulunduğusırada, Kuvva-yı Seyyare Komutanlığı‘ndansavaş raporları gelmeye başlamış. Sebebisorulmuş:

“Raporlar gerektiği zaman Ankara’da BüyükMillet Meclisi Başkanlığı‘na yazılmıştır. İmza:“YüzbaşıTahsin”telgrafıalınmış.

Efendiler,bircephekomutanı için, cephesininbir kısmında geçen olaylardan bilgi alamamaknekadargüçbirdurumdur.Böylebirbelirsizlik

içinde kalmak, bütün cephenin idaresini yanlışyola sürükleyebilir. Düzeltilmesi imkânsıztehlikelidurumlarayolaçabilir.CepheKomutanıİsmet Paşa, 29 Kasım 1920 tarihinde, durumuAnkara’dabulunanKuvva-yıSeyyareKomutanıEthem Bey’e yazarak, raporlar için vekilininuyarılmasınıbildiriyor.

İsmetPaşa,29Kasım1920’de,bizeşutelgrafıgönderdi:

Ankara’da Büyük Millet MeclisiBaşkanlığı‘na

Ankara’daGenelkurmayBaşkanlığı‘na

1-Kuvva-yı SeyyareKomutanlığı, 27.11.1920akşamından beri Cephe Komutanlığı‘na raporvermemektedir.

2-Bugün Ethem Bey’den, vekilini uyarmasınırica ettim. Düşmandan geri alınan yerlerinidaresi için Simav Bölgesi Komutanlığıdolayısıyla, Tevfik Bey’in üzüntü duyduğunubildirenEthemBey’denbugünbirtelgrafalmış

ve cevap vermiştim. Durumda dikkati çekecekölçüdebirolağanüstülükvarsada,genişbilgimyoktur. Oraca alınan bilgilerin gönderilme siniricaederim.”

Efendiler, Batı Cephesi Komutanlığı ileKuvva-yı Seyyare Komutanlığı arasında geçenyazışmaları ve ortaya çıkan durumu nasılöğrendiğimi,izinverirsenizaçıklayayım:

Kuvva-yıSeyyareKomutanVekiliTevfikBeytarafındanİsmetPaşa’yayazılan,askerkaçaklarıile casusların İstiklâl Mahkemesi’ne karşıolduğunu ve Kuvva-yı Seyyare’nin solkanadınınyirmidörtsaatekadar12.Kolordu’cagüvenlik altına alınmayacak olursa, kuvvetiniEfendiköprüsü‘ne çekeceğini bildiren telgraflarıbana,Ankara’dabulunanEthemBeyverdi.Bendoğal olarak bu telgrafları anlamlı buldum.Kuvva-yı Seyyare’nin durumunda tedbiralınmasını gerektiren dikkate değer bir durumgördüm. Onun için, İsmet Paşa’ya çektiğim vebutelgraflarıEthemBeyaracılığıylaöğrendiğimibildirdiğim, 25 Kasım 1920 tarihli telgrafta,“TevfikBey’in önem verdiğim bu başvurusuna

karşı ne şekilde cevap verildiğinin ve ne gibitedbirler alınmış olduğunun bu gecebildirilmesiniricaederim”demiştim.

İsmetPaşa,aradageçenyazışmayıolduğugibibildirdi.

Efendiler, bir taraftan da, 28 Kasım 1920tarihinden başlayarak, Kuvva-yı Seyyare’ninsabah ve akşam raporları, “Genel Kuvva-yıSeyyare Komutan Vekili Mehmet Tevfik”imzasıyla, doğrudan doğruya bana bildirilmeyebaşladı.TevfikBey’eşuşifrelitelgrafıyazdım:

Ankara

29/30.11.1920

1. Kuvva-yı Seyyare Komutan Vekili TevfikBeyefendi’ye

İki üç günden beri, doğrudan doğruya banagöndermekte olduğunuz raporların sonmaddesinde,BatıCephesiOrduKomutanlığı‘naverilmiş olduğu kaydının bulunmadığı dikkatimi

çekti. Bir yanlışlık mıdır, yoksa bir sebebe midayanmaktadır? Bu konuda bilgi verilmesiniricaederim.

TürkiyeBüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemal

ButelgrafımaTevfikBey’dencevapalmadım.Fakat, Ankara’da bulunan Ethem Bey’denrahmetliHayatiBey’eşöylebiryazıgönderildi:

30.11.1920

HayatiBeyKardeşime

Tevfik Bey’le İsmet Beyefendi arasındakianlaşmazlığın sebepleriyle, bu konuda herikisiyle yaptığımız yazışmaları olduğu gibitakdim ediyorum. Lütfen, Paşa Hazretleri’negösterilip okunarak yanlış bir anlayışameydanverilmemesiniricaederim,efendim.

Kuvva-yıSeyyareveKütahyaBölgesiKomutanı

Ethem

Efendiler, bu yazıya ilişik olan telgraflardadikkatiçekennoktalarşunlardı:

Tevfik Bey, kardeşine diyor ki: “SimavBölgesi Komutanlığı‘na kesinlikle ihtiyaçyoktur. Bu bölge komutanının Eskişehir’edönmesi için şimdi emir verdim.” Tevfik Bey,İsmet Paşa’nın halka yönelik yayınladığıbildirisinideşöyleyorumluyordu:

“Bu bildiri, bulunduğumuz yerlerde bizimadaletsiz,emniyetsizvenamussuzcasınahareketettiğimizi ilân ediyor…Kuvva-yı Seyyare, bunukesinlikle kabul etmez. Bu konularaydınlanıncaya kadar, Kuvva-yı Seyyare, BatıCephesiKomutanlığı‘nıtanımayacaktır.”

Bunun üzerine, Ethem Bey, İsmet Paşa’yayazdığı telgrafta, kardeşinin üzüntüsünden sözettiktensonra,bu işlerinkendisinindönüşündensonrayabırakılmasını ricaediyor.Kardeşinede,durumuBatıCephesiKomutanlığı‘nayazdığını,

ancak kendisinin de ölçülü ve nezaketlidavranması ve karşılık vermesi gerektiğinibildiriyor.TevfikBey,28Kasım1920’deEthemBey’eyazdığıkarşılıktelgrafında:

“Namusumuzla oynayan Batı CephesiKomutanı‘nı bundan böyle âmir olaraktanımayacağımı ve Simav’a gönderdiğikomutanına, bugün yanındakilerle birlikteEskişehir’e dönmesi için emir verdiğimi…yazmıştım” dedikten sonra, “Bu hususta başkabir şey düşünemem ve düşünebilmek imkânı dayoktur,efendim”diyordu.

Tevfik Bey’in kardeşine çektiği ve yine aynıtarihlibirtelgrafındada:

“… En ufak bir şey hissedersem bu yenikurulan komutanlığın bütün mensuplarınıgözaltındaBatıOrdusu’na geri vereceğim.BatıOrdusu Komutanı İsmet Bey’in bu cephekomutanlığını idare edemeyeceğini anlıyorum”denilmekteidi.

Efendiler, bundan sonra, Kuvva-yı

Seyyare’nin savaş raporları, Ankara’da EthemBey’e geliyor ve Ethem Bey tarafından BatıCephesi’negönderiliyormuş.

Bundan başka, Kuvva-yı SeyyareKomutanlığı, Batı Cephesi haberleşmelerinesansür koymuş. Telgraf ve telefon hatlarınınKuvva-yı Seyyare Komutanlığı‘nınhaberleşmeleriyle meşgul olduğundan sözedilerek, cephe ile haberleşmeler açık ve resmişekilde yasaklanmış. Aynı zamanda, Kuvva-yıSeyyare’nin Eskişehir dolaylarına saldıracağısöylentisiyayılmıştır.

EthemveTevfikKardeşlerleKendileriGibiDüşünen

BazıArkadaşlarınınMillîHükûmeteİsyanı

Saygıdeğer Efendiler, bu durumu hep birlikteincelemeye yardım edecek kadar bilgisunduğumu sanıyorum. Kolaylıkla anlaşılmaktaidi ki, Ethem ve Tevfik kardeşlerle, kendilerigibi düşünen bazı arkadaşları, Mllî Hükûmetekarşı isyana karar vermişlerdi. Bu kararlarınınuygulanması için Tevfik Bey cephede bahaneararken ve kuvvetlerini cepheyi terk ederektoplarken, Ethem Bey, milletvekili olan kardeşiReşitBey ve daha birtakımları da siyasî yoldançalışıyorlardı. İsyan plânında başarılı olabilmekiçin, herşeyden önce, buna engel sayılan BatıCephesi’ndeki ordunun başında bulunankomutanın itibar ve makamından düşürülerekorduya hâkim olunması gerekiyordu. Ondansonra da, Meclis kamuoyunu tamamıyla kendilehlerine çevirerek komutan, bakan veyahükûmet düşürmekte kolaylık sağlamak önemlibir noktaydı. İşte bu maksatlarla çalışmaktaolduklarına bizde şüphe kalmamıştı. EthemBey’in İsmet Paşa’ya ve kardeşi Tevfik Bey’e

yazdığıtelgraflardakullandığıyumuşakvenazikbazı kelimelerin, biraz daha zaman kazanmakmaksadına dayandığına ve bu meseleyi İsmetPaşa ile Tevfik Bey arasındaki anlaşmazlıktandoğanbirüzüntüdolayısıyla,ensonundaTevfikBey’in öfkesine hâkim olmayarak biraz ilerigitmesinden ibaret gösterip, kendilerinin pekyumuşak başlı ve alçak gönüllü olduklarını birzaman için daha göstermeye çalıştıklarınahükmetmemekmümkündeğildi.Bizde,durumuolduğu gibi ciddî saydık. Siyasî ve askerîtedbirlerimizionagöreuygulamayabaşladık.

Efendiler, bildirmeliyim ki, gerek cephedegerekAnkara’da her bakımdan ihtiyaç duyulantedbirleri aldırmıştım. Ethem ve kardeşlerininisyanından asla çekinmiyordum. İsyan ettikleritakdirde, yola getirilip cezalandırılacaklarınaşüphem yoktu. Onun için, pek serin ve genişhareket ediyordum. Mümkün olduğu kadarkendilerini uyarıyla yola getirmeye ve saygılıolmaya çalışmayı, bunu başaramadığımtakdirde, kamuoyunda daha çok açıklıkkazanacak olan saldırganca faaliyet ve

hareketlerinin gerektirdiğini yapmayı tercihediyordum. Bu düşünceyle, 2 Aralık 1920tarihinde, Ankara’da bulunan Ethem ve ReşitBey’lerle diğer bazı kimseleri de yanıma alarakbizzat Eskişehir’e gitmeye ve orada İsmet Paşaile de birleşerek yüzyüze konuşmaya veanlaşmaya karar vermiştim. Ethem Bey’in bugeziye benimle gitmekten çekineceğini tahminediyordum.Halbuki,EthemBey’idebirliktealıpgötürmek bence pek gerekliydi. Bunun içinistekli olsun olmasın, Ethem Bey’i de birliktegötürmek veyahut ısrarı halinde ona göre birtutumu benimsemek üzere gereken tedbirlerinalınmasınıdaemretmiştim.

Gerçekten de ertesi günü, Ethem Bey,hastalığını ileri sürerek birlikte seyahatedemeyeceğini bildirdi. Doktor Adnan Bey deEthem Bey’in rahatsızlığının seyahate engelolduğunu söyledi. Israr ettim. Nihayet 3 Ekim1920 akşamı özel bir trenle Eskişehir’e hareketettik. Ethem ve kardeşi Reşit Beylerden başkayanımızda bulunan arkadaşlardan başlıcalarışunlardı:

Kâzım Paşa, Celâl Bey, Kılıç Ali Bey, EyüpSabriBey,HakkıBehiçBey,HacıŞükrüBey.

4 Aralık, 1920 sabahı erkenden, henüz benuykudayken tren Eskişehir’e vardı. Daha önceİsmet Paşa’nın henüz Bilecik’te bulunduğuanlaşılmış olduğundan Eskişehir’de durmayıpBilecik İstasyonu’na gitmeye karar vermiştik.Eskişehir’de uyandığım zaman, trenin niçindurduğunuveyolunadevametmediğinisordum.Yaverlerim, arkadaşların sabah kahvaltısıyapmaküzereistasyonunkarşısındakilokantayagittikleriniveşimdigelmeküzerebulunduklarınısöyledi. Çabuk gelmeleri için habergönderilmesini istedim. Birkaç dakika sonra“hazırız” denildi. “Bütün arkadaşlar geldi mi?”dedim. Bunun üzerine yapılan araştırmadananlaşıldı ki, herkes hazırdı ama EthemBey, birarkadaşıyla birlikte ortada yoktu.Derhal EthemBey’in kaçırıldığına hükmettim. Fakat bunukimseye söylemedim.Yalnız, “o halde” dedim.“Ethem Bey olmaksızın bizim Bilecik’egitmemizde bir fayda yoktur. İsmet Paşa’yı daburayaçağırırız.”

İsmetPaşa’da, telgrafbaşındayapılanözelbirgörüşmedensonra,Eskişehir’ehareketetti.Dahaönce, yalnız ve özel olarak görüşmemiz gerekliolduğundanbendebir iki istasyon ilerigiderekbuluştuk. Birlikte 4 Aralık 1920 akşamıEskişehir’e geldik.Orada bekleyen arkadaşlarlahep birlikte bir lokantada yemek yedik. EthemBey yoktu. Nerede olduğunu kardeşindensordum. Rahatsız, yatıyor dedi. O gece İsmetPaşa’nın merkezinde Kazım Paşa, Celâl Bey,HakkıBehiçBey’dehazırolduğuhalde,ReşitveEthem Bey’lerle konuşacaktık. Onun için ReşitBey, Ethem Bey’in hasta olduğunu söylerken,görüşmek üzere merkeze gelebileceğini deeklemişti.Yemektensonramerkezegittik.FakatEthem Bey gelmemişti. Reşit Bey’e ne vakitgeleceğini sordum. Verdiği cevapta şuydu:“Ethem Bey şu dakikada kuvvetlerininbaşındadır!”

Buhabererağmen,sakinolmayıvegörüşmeyitercihettik.

Şunoktayıdabelirtmeliyimki,benEskişehir’eresmî bir sıfatla gitmemiştim. Orada hazır

bulunan bazı arkadaşların yanında, İsmet Paşaileolangörüşmevekonuşmalarımızı,tarafsızbirarkadaş sıfatıyla yaptığımı söylemiştim. İsmetPaşa, durumu, aralarında geçen haberleşmeleri,Kuvva-yıSeyyareKomutanVekiliolarakTevfikBey’in aldığı inatçı tavrı anlattı. Reşit Bey,kardeşlerivekendiadınacevapveriyordu.ReşitBey, pek kaba ve saldırganca konuşmayabaşladı. Kardeşlerinin birer kahramanolduklarını, hiç kimsenin emri altınagirmeyeceklerini, bunu böylece kabul etmeyeherkesin mecbur olduğunu çekinmedensöylüyor; ordu, disiplin, komuta ve hükûmetkavramlarıyla, bunların gereklerine dair ilerisürülen görüşlere kulak bile vermiyordu. Onunüzerine, ben dedim ki: “Bu dakikaya kadarsizinle eski bir arkadaşınız sıfatıyla ve sizinlehinizde bir sonuç almak için samimî birduyguyla görüşüyordum. Bu dakikatan itibarenarkadaşlık ve yakınlığım son bulmuştur. ŞimdikarşınızdaTürkiyeBüyükMilletMeclisi’nin veHükûmeti’nin Başkanı bulunmaktadır. DevletBaşkanı olarak, Batı Cephesi Komutanı‘nadurumun gereğini yerine getirmek üzere

yetkisini kullanmasını emrediyorum.” Hemenİsmet Paşa’da dedi ki: “Emrimde bulunankomutanlardan herhangi biri bana karşı gelmişolabilir. Ben onu yola getirmeye vecezalandırmaya güç yettirebilirim. Bu konudadahakimseyekarşıgüçsüzlüğümüitirafetmişvehiçkimseninbanaaitolanbugörevinkolaylıklayerine getirilmesi için yardımını rica etmişdeğilim. Ben, durumun gerektirdiği işleriyaparım.”

TarafımdanveİsmetPaşatarafındanalınanbuciddî tavır üzerine, avazı çıktığı kadarbağırırcasına konuşan Reşit Bey, derhal şimdi;ileri gitmekte acele edilmemesini, kendisikardeşlerinin yanına giderse bir uzlaşma çaresibulabileceğini söyledi. Bundan bir sonuççıkmayacağı, maksadın kardeşlerine durumuanlatmak ve zaman kazanmak olduğumeydandaydı. Buna rağmen Reşit Bey’in buteklifini kabul ettik.Ertesi günü, İsmetPaşa’nınhazırlatacağı özel bir trenle Kütahya’yakardeşlerinin yanına gitmesi uygun görüldü.Kâzım Paşa’nın daReşit Bey’le birlikte gitmesi

yerindebulundu.Hareketettiler.

BilecikGörüşmesi

Saygıdeğer Efendiler, izninizle bu hikâyeyişimdilik burada bırakacağım.Aynı günde, yani5Aralık1920’deBilecikİstasyonundabekleyenAhmet İzzet Paşa kuruluna temas edeceğim:Hatırınızdadır ki, İzzet Paşa’nın istek ve teklifiüzerine, kendileriyle Bilecik’te görüşülmesinekararverilmişti.Kurul,ayındördündenberibeniBilecikİstasyonundabekliyordu.Bukurul,İzzetveSalihPaşalarlaelçilerdenCevat,ZiraatNâzırıHüseyin Kâzım, Hukuk Müşaviri MünirBeylerden ve Hoca Fatih Efendi’denkurulmuştu. Bilecik İstasyon binasının birodasında birleştik. İsmet Paşa’da beraberdi.Görüşme şöyle geçti: Ben, ilk söz olarak,“Türkiye Büyük Millet Meclisi ve HükûmetiBaşkanı” diye kendimi tanıttıktan sonra:“Kimlerle müşerref oluyorum?” sorusunuyönelttim. Salih Paşa, benim maksadımıkavrayamadığı için,kendisininBahriyeve İzzetPaşa’nındaDahiliyeNâzırıolduğunusöylemeyeçalışırken, ben derhal, İstanbul’da bir hükûmetve kendilerini o hükûmetin üyeleri olarak

tanımadığımı; eğer İstanbul’daki bir hükûmetinbakanları olarak görüşmek istiyorlarsa,kendileriyle görüşmekte mazur olduğumubildirdim. Ondan sonra kimlik ve yetki sözkonusuedilmedengörüşülmesiuygunbulundu.

Konuşmanın bazı aşamalarında, Ankara’danbizimle birlikte gelen bazı milletvekiliarkadaşları da bulundurdum. Birkaç saat sürenkonuşmadan gelen kimselerin esaslı hiçbir bilgiveanlayışasahipolmadıklarıanlaşıldı.Sonunda,kendilerine İstanbul’a dönmelerine izinvermeyeceğimi ve beraberce Ankara’yagideceğimizibildirdim.

İzzetveSalihPaşalarAnkara’da

Zaten,beklemekteolantrenlehareketedildi.6Aralık 1920’deAnkara’ya geldik. İstanbul’dangelenkurulu, itirazlarınarağmenalıkoymuştum.Fakat, bunu ilân etmeyi yararlı bulmadım.Çünkü, İzzet ve Salih Paşalarla diğerlerindenmillîhükûmet işlerindeyararlanarak,değerlerinikorumak istedim. Bumaksatla,Ankara’ya gelirgelmez basına verdiğim resmî bildiride, adıgeçen kimselerin Büyük Millet MeclisiHükûmeti’yle görüşme yapmak bahanesiyleİstanbul’dan çıktıklarını, memleketin iyilik veselâmeti için daha yararlı ve daha etkili birşekilde çalışmak üzere bize katıldıklarını ilânettirdim.

EthemveKardeşleriZamanKazanmakİçinBizi

YanıltmayaÇalışıyorlardı

Gerçekte mesele çözülmemişti. Yapacağımaçıklamalardan anlaşılacaktır ki, Ethem Bey vekardeşlerizamankazanmakiçinbiziyanıltmayaçalışıyorlardı. Maksatları, mümkün olabildiğikadar yeniden kuvvet toplamak; Düzce’debulunanSarıEfekuvvetleriyleLefke’debulunanGökbayrakTaburununkendileriylebirlikteisyanetmesini sağlamak; bir yandan da cephekomutanlarını değiştirmek, ordudaki subay veerlerin kendilerine karşı koymamaları içinpropagandaya fırsat bulmaktı. Gerçekten de,Simav ve Bölgesi Komutanı, Simav’a gitmeküzere Kütahya’dan geçerken, Ethem veTevfikBey’ler tarafından durdurulup, kendi emirlerialtındavegösterecekleriyerdehizmetettirilmeküzere Kütahya’da kalması emredilmiştir. Buemirlerinin onaylanması gereğini de, 10Aralık1920’de Cephe Komutanlığı‘ndan istemişlerdir.Görülüyor ki, her şey yoluna girdi denildiğihalde, başlangıçtaki itaatsizlik durumu aynendevametmekteydi.

Efendiler, burada ufak bir noktaya dikkatiniziçekeyim. Ethem Bey, cephede ve kuvvetininbaşında olduğu halde, Tevfik Bey yine vekilolarak yazışma ve işlemler yapıyordu. Bir tekkuvvetüzerindeaynıyetkideikiayrıkomutan…

CepheKomutanı,13Aralık’ta,sorulansoruvealınan cevap örneklerini, bilgi için banagöndermişti. Hükûmetçe, anahtarı olmayanşifrelerle özel şifreler kullanılması genellikleyasaklanmıştı. Halbuki, Ethem Bey’in özelmemurlarıvemilletvekilerindenbazıarkadaşları,bu yasağa uymadan şifre haberleşmelerinedevam etmekte idiler. Pek tabiî bunlara engelolundu. Bunun üzerine, Ethem Bey, İsmetPaşa’ya yaptığı 13/14 Aralık 1920 tarihli birbaşvurusunda: “Bazı ihtiyaçlar ve benzerieksikler için Ankara ve Eskişehir Kuvva-yıSeyyarebağlantısubaylarınaçekilen telgraflarındurdurulmakta olduğu anlaşılmıştır.Haberleşmelerimizinyasaklanmasıveyagüçlüğeuğratılması şeklindeki işlemlere lütfen sonverilmesini rica ederim” diyordu. Halbuki,bağlantı subaylarının açık haberleşmeleri

yasaklanmamıştı. Yasaklanan, özel şifrelihaberleşmeydi. Ethem Bey’in sözünü ettiğiAnkara ve Eskişehir’deki subayların hiçbirhaberleşmeleri yasaklanmış ve bu subaylartarafındandaEthemBey’eşikayettebulunulmuşdeğildi. O günlerde, Eskişehir’e çektirilmeyenbir özel şifre vardı. Fakat o, komutan vemilletvekili diye imza atan Ethem Bey’in birarkadaşının şifresi idi. Onun için İsmet Paşa,Ethem Bey’e verdiği cevapta bunu kendisinehaber verenin kim olduğunun bildirilmesiniistemişti.

ÇerkezEthem,HükûmetinKanunlarınıTanımıyor

Efendiler, başlıbaşına dikkati çeken birdavranışı da burada belirteyim. Bu tarihlerdeKütahya’da,MutasarrıfVekiliKadıAhmetAsımEfendiadındabirkişibulunuyordu.Kütahya’daMevki Komutanı ünvanıyla Ethem BeytarafındantayinedilmişAbdullahBeyadındadabirivardı.Bukomutan,kaçakaskerailelerindenbazılarını sürgün edilmek üzere KütahyaMutasarrıf Vekili Ahmet Asım Efendi’yegönderir. MutasarrıfVekili, sürgün işlemlerininson çıkarılan kanun gereğince, İstiklalMahkemesi’ne ait olduğunu bildirerek, evrakıkomutanlığa geri gönderir. Bunun üzerine,MevkiKomutanı,MutasarrıfVekili’nigecevaktimakamına getirtmeye kalkar. MutasarrıfVekili,gece meşgul olduğundan sabahleyingörüşebileceğini bildirir. Komutanın gönderdiğierler, MutasarrıfVekili’nin evinin kadınlara aitodasının kapısını kırmak sekliyle zorla içerigirerler ve kendisini hakaret edici sözlersöyleyerek alıp götürürler. Sorguya çektikten

sonra, aynı gece silahlı bir müfrezeyle on dörtsaat uzaklıkta bulunan Kuvva-yı SeyyareKomutanı‘nın huzuruna getirirler. Ondan sonrada Kütahya’dan çıkararak uzaklaştırırlar. Kadıolmak ve MutasarrıfVekili bulunmak şekliyle,çeşitli bakanlıkların büyük bir memurudurumundaolanbirkimseninuğradığıbusaldırıve karşılaştığı ağır davranış, şüphesiz doğrudandoğruyaHükûmeteyöneltilmişbulunuyordu.Buolay üzerine, Meclis’te, Hükûmete gensoruaçıldı. İlgili Bakanlıklar, CepheKomutanlığı‘ndan suçluların Harp Divanı‘naverilmelerini istediler. Cephe Komutanı‘nın,Kuvva-yı Seyyare Komutanlığı‘nca soruşturmayapılıp, sonucunun bildirilmesini isteyentelgrafına, 19Aralık 1920’de “Genel Kuvva-yıSeyyare ve Kütahya Havalisi Komutan VekiliMehmet Tevfik” imzasıyla gelen cevapta:“Abdullah Bey her ne yapmışsa tarafımdanverilenkesinemirüzerineyapmıştırveyapmayada mecburdu. Bu konunun gerekçesi, ilgiliBakanlıklara sunulmuştur. Kendisinin geridönmesi için kesin emir verildiği, zâtıaliniztarafından bildiriliyor. Döndüğü takdirde…

mutlakaidamedeceğim..”deniliyordu.

Efendiler, milletin vekillerinin emriylegörevine iade edilmek istenen bir memurunidam edileceğinin bildirilmesi, elbette Anayasave kanun hükümleriyle bağdaştırılamaz. 13Aralık 1920 günü Ethem Bey, Ankara’dakikardeşi Reşit Bey’le, makina başında açıktelgraflarla uzun uzadıya görüştü.Bugörüşmelerin özeti şuydu: Ethem Bey; “Bukonunun mutlaka Meclis’te görüşülmesinisağlayınız. Sarı Efe denilen Edip’in kendimüfrezesiyleGökbayrakTaburunakatılmasıiçinhaber gönderiniz. Meclis aracılığıylakomutanlarıçektiriniz.Mecliskararıylaolmadığıtakdirde, bir yolunu bulup bunu hemensağlayınız” diyor; “patlatacağı bombalarıdaİngilizlerin işiteceğinivebununpatlamasınındapek yakın olduğunu söylüyor. Reşit Bey’inverdiği cevaplar arasında da dikkati çeken şusözler yer alıyordu: “Kuvva-yı Seyyare’nin,düşmana karşı savunma yapmamasını, bunutümenlere bırakmasını ve Edip’le bizzathaberleşmesini, buna engel olunduğu takdirde

CepheKomutanı‘ylayenidenilgisinikesmesini”söylüyordu.

Reşit Bey, bu haberleşmelerle ilgili telgraflarıolduğu gibi bana gönderdi. Kendisi yanımagelmedi.Zaten,Eskişehir’denKütahya’ya gidipdöndükten sonra yanıma gelmemişti. Kendisiniyanıma çağırttım. Ne istediklerini sordum…“Cephekomutanlarınıdeğiştiriniz”dedi.“Yerinekoyacak adamlarımız yoktur” dedim. “Benitayinediniz,bendahaiyiyaparım”dedi.“Cephekomutanlarınıdeğiştirmekönemlibirmeseledir.Genel durumumuzu zayıflatır. Böyle bir teklifikabul etmekkolaydeğildir.Uygundadüşmez”cevabınıverdim.

Aynı gün, yani 13 Aralık 1920’de EthemBey’e yazdığım bir telgrafta, Reşit Bey’lemakina başında yapılan haberleşmeleriokuduğumu söyledikten sonra, bu konununresmen Meclis’e getirilmesinin vegörüşülmesinin uygun olmadığını, Edip’inyerindenoynatılmasınındadoğrubulunmadığınıbildirdim. Aynı tarihte, Ethem Bey verdiğicevapta; konunun ciddî olduğunu söyleyerek,

komutanlaraleyhinesözlersarfediyordu.

Efendiler, Ethem ve kardeşleri cephedebulunan komutanları beğenmiyorlar, onlarınemirlerine uymuyorlar. Bakanlıkları veHükûmeti tanımıyorlar.Yalnız, sözdebana itaatediyorlar ve Meclis’i de kendi isteklerine göreharekete geçireceklerini umuyorlar. Bana veMeclis’ekarşıhoşgörünerek,büyükbirgayretlehazırlıklarınıtamamlamayaçalışıyorlardı.EthemBey, 18/19Aralık tarihli bir telgrafıyla da, yineEdip’in müfrezesiyle kendisine katılmasınınsağlanmasını benden rica ediyordu. İsteğinihaklıgöstermekiçindediyorduki:

“Anadolu’dakiisyanhareketlerininbastırılmasısırasında, durum gereği, Biga dolaylarındabıraktığım ve sonradan geçici olarak Düzce’yegönderilenBirinciKuvva-yıSeyyare’yebağlıvebüyük bir kısmı İzmir ve dolaylarıgönüllülerinden oluşan 250 süvari, 200 piyade,bir dağ topçu takımı, iki makineli tüfek, 30kişilik karargâh süvari erlerinden kurulu EdipBeyMüfrezesinden, İzmir sınırına yaklaşmamızdolayısıyla daha çok yararlanılacağı doğaldır.

Bununla birlikte, sürekli başvuru yapılmaktaolduğundan ve Edip Bey tarafından, o bölgedegüvenliğin tam olarak sağlandığıbildirildiğinden, bu bölgenin uygun görülecekbaşka bir birliğe teslim edilerek, Edip Bey’inmüfrezesinin savaş araçlarıyla birlikteKuvva-yıSeyyare’ye katılması hususunun ilgilimakamlaraemirvegönderilmesiricaederim.”

Efendiler, bu telgrafta ileri sürülendüşüncelere,entecrübesizveenbasitdüşüncelibirinin bile inanabileceği kabul edilebilir mi?Kütahya’dabulunanbirkişi,bana,İzmirsınırınayaklaşmaktansözediyor,Düzcevedolaylarındadurumun güvenilir olduğunu benden daha iyihaber alıyor. Edip Bey Müfrezesinin kuvvetiniayrıntılı olarak saydıktan sonra, bu Müfrezeninsavaş araçlarıyla birlikte kendisine katılmasıricasının bence kabul edilebilir bulunacağınızannediyor.

Bu telgraf üzerine, 19 Aralık 1920’de,Düzce’de bulunan Müfreze Komutanı EdipBey’e özel olarak bizzat yazdığım telgrafta,Ethem Bey’in isteğinden ve bunun kendisince

istendiğinin bildirildiğinden bahsederek,müfrezenin o bölgede kalmasına kesin olarakihtiyaçbuluduğunudabelirttim.

Edip, 19/20 Aralık 1920’de verdiği cevapta,müfrezesinin o bölgede kalmasının zorunluolduğunubildirdi.Buna,müfrezesininKuvva-yıSeyyare’deki kimseler gibi aynı ödenekleçalıştırılmalarının sağlanması istirhamını eklemefırsatınıdakaçırmamıştı.

Efendiler, Ethem ve arkadaşları, Ankarayakınında Haymana’da da ayrıca bir kuvvettoplamaya teşebbüs ettiler. Hırsızlık suçundanAnkara’da tutuklu iken sonradan serbestbırakılan Van göçmenlerinden Musa BeyzâdeAbbas adında biri, elinde bir belge ve beş onkişiyle birlikte Haymana bölgesinde adamtoplamaya başladı. Bu adam 19 Aralık’tayakalanabilmişveAnkaraİstiklâlMahkemesi’neverilmişti. Bunu yakalamak ve adamlarınıdağıtmak için çabucak özel bir düzen almaklâzım geliyordu. Bu maksatla, Haymana’yaşimdi milletvekili bulunan Recep Zühtü Beykomutasında özel bir kuvvet gönderilmişti.

Recep Zühtü Bey, Abbas’ı üç arkadaşıylabirlikte yakaladıktan sonra, büyük bir saldırıyauğrayacağını pek muhtemel gördüğünden,tutukluları,yolunudeğiştirerekPolatlıüzerindentrenleAnkara’yagetirmeyemecburolmuştu.

DemirciEfedeHareketeGeçiyor

Efendiler, Demirci Efe, Ethem Bey’lehaberleştikten sonra özel bir tavır takındı. Busezilir sezilmez, Güney Cephesinde bulunanRefet Bey süvarileri, derhal üzerine gönderildi.15/16 Aralık 1920’de, Dinar yakınındakiİğdecik köyünde, bir gece baskınıyla, Efe’ninkuvvetleri dağıtılmış… Kendisi beş on kişiylekaçmış. Efe, çok sonra bize sığınarakaffedilmiştir.

Efendiler, Reşit Bey, 20/21 Aralık gecesievinde dört kişiye, ordu birlikleriyle Kuvva-yıSeyyare arasında bir çatışma çıktığı takdirde,subaylarımızla erlerimizi yanıltma göreviveriyordu. Bu dört kişi şunlardı: Yeni DünyaGazetesindenHayri,ArifOruç‘unkızkardeşininoğlu Nizamettin, Meşarel Fuat Paşa’nın oğluHidayetvearkadaşıŞükrüBey’ler…Bunlar,21Aralık’ta trenle Eskişehir’e hareket ettiler.YanlarındaEthemBey’in yazıcısı olan birisi devardı.Bunların içindenbiri, treninhareketindenönce,gizliceistasyondakikaldığımbinayagelip,bana durumu bildirdi. Bu kişi, propagandayı

düzenlemek ve yönetmekle görevliymiş.Başkanları Hidayet Beymiş. Para harcamayetkisideondaymış.Durumuihbareden,yalnızolarak Kütahya’ya gidecek, Ethem Bey’dentalimat aldıktan sonra Eskişehir’e dönecekti.DiğerleriEskişehir’debekleyeceklerdi.

Benbukişiye:“BizEthemBeyvekardeşlerinekarşı sevgi duyuyoruz. Onlar boş yere telâşadüşüyorlar. Bu teşebbüslerinden üzüntüduydum. Fakat Ethem Bey’in ordudabozgunculuk çıkarmak için vereceği talimatıbilmek isterim” dedimve arkadaşlarıyla birliktekendilerinihareketlerindeserbestbıraktım.

Eskişehir’de İsmet Paşa’ya, AfyonKarahisar’da Fahrettin Paşa’ya bilgi verdim vebuadamlarıntakipedilmelerigereğinibildirdim.

Haber veren, haberlerinin doğru olduğunu,sonradandavranışlarıylaispatetmiştir.

Efendiler, Kâzım Paşa, Reşit Bey’le beraberKütahya’daEthemveTevfikBey’lerlekonuşmave görüşmelerde bulunduğu zaman, Ethem

Bey’in sözlerinden, bana önemli olan noktalarışöyleözetlemişti:

1- Ankara’daki Hükûmet gayeyigerçekleştirecek durumda ve güçte değildir. BuHükûmete karşı uyuşuk davranmamız doğruolmaz.

2- Silâhla karşı koymamızın anlamını kötüyeyoracaklardır. Fakat sonunda başarırsamherkesbanahakverecektir.

3- Refet Bey’le aramızda bir gurur meselesigeçmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Refet Bey’initibarına değer vererek bizimkini kırıyor.Herhalde,RefetBey’iönümekatarakAnkara’yakadarkovalamakisterim.Ölürsemdebutakipteöleyim.

4-Biz çoktan bu işi yapardık. Fakat Reşit ‘inAnkara’da Meclis’teki durumu bizi aldatmıştır.Meclis’inneönemivenehükmüvardır?

Reşit,Ordu’yuYanıltmayaÇalışıyor

Kâzım Paşa2, bu görüşleri dinledikten sonra,“Türkiye’ninBatıCephesi’ndenbaşkadoğu’da,güneyde,merkezdedeordularıvardır.

Buordularınbaşındave içindeçokdeğerlivepekgüçlükomutanlarvesubaylarvardır,bütünbunlarla birlikte bir millet vardır” diyerek,kendilerini yatıştırmaya ve ölçülü bir durumagetirmeyeçalışmıştır.

Efendiler,ReşitBey,Meclis’te ateşli telkin vefaaliyetlerde bulunuyordu. Bir gün, Meclis’tekırk elli kadar milletvekili toplanmış. Bunlarıncephedeki durumla ilgili bazı şüpheleri varmış.BakanlarKurulu’nudavetederekbunuanlamakistiyorlarmış.Bolumilletvekili bulunan rahmetliYusuf İzzet Paşa, bu durumu ve toplananmilletvekillerinin isteğini bana bir mektuplabildirdi.Ben,toplantıhâlindekiBakanlarKuruluile beraberdim. Hükûmet üyeleri, “bu şekildetoplanan milletvekillerinin herhangi bir konudasoru sormak için Hükûmeti davet etmesi şekleuygundeğildir,kabuledemeyiz”dediler.Benbu

kararı, yine Yusuf İzzet Paşa aracılığıylabildirmekle birlikte, kişisel görüşüm olarakşunlarıdaekledim:“Sizmilletvekilisiniz,bendebaşkanınızım. Herhangi bir konuda benimlegörüşmek isterseniz, memnuniyetle kabulederim.” Benim cevabımı, Yusuf İzzet Paşa,toplantı halinde bulunanlara bildirdiği vakit,ReşitBeyayağakalkarak:

“Efendiler! bu cevap, göğsünüzü kapayın!”demektir.Yüksek malûmunuzdur ki, askerleringöğüslerinin kapalı bulunması disiplingereğidir.”

ReşitBey’in,“Başkanbiziaskerîdisiplinaltınaalmakistiyor”demekistediğianlaşılıyor.

Sözkonusutoplantıyıdüzenleyenlerhiçşüpheyokki,ReşitBeyilebazıarkadaşlarıydı.

ReşitBey,sözüAnkara’dabulunanİzzetPaşakurulu ile yaptığı ilişki ve görüşmelere degetirerek, “Paşalar İzmir’i, İstanbul’u kurtararakbarış yapabileceğini söylemek üzere geldiklerihalde, tutuklanmışlardır.” şeklinde bir hava da

yaratmıştı.

22Aralık 1920 günü, Reşit Bey’le bakan vemilletvekillerinden on beş kadar arkadaşıHükûmetteki odama davet ettim. Bu arkadaşlararasında Celâl Bey, Kâzım Paşa, Eyüp SabriBey,AdnanBey,VehbiBey,HasanFehmiBey,İhsan Bey, KılıçAli Bey,Yusuf İzzet ve EmirPaşa’lar vardı. Fevzi Paşa Hazretleri de hazırbulundu.Bukurula,bukonununbütüngelişmeaşamalarını, gerekli belgeleri de göstermekşekliyle, açık bir şekilde anlattım. Reşit Bey,söylediklerimin hiçbirini inkâr etmedi. Düşmansaldırılarına karşı tek kuvvetin Ethem Bey’inkuvveti olduğunu ve bizim kurduğumuztümenlerin çil yavrusu gibi dağılacaklarınısöyleyerek, mutlaka Ethem Bey kuvvetininarttırılmasına ve desteklenmesine ihtiyaçolduğunu bildirdi. Cevap olarak dedim ki:“Ethem Bey’in kendi komutası altındakullanabileceği kuvvetin sayısı en çok bin ikiyüz, iki bin kişiden ibaret olabilir. Bu sayıartırılacak olursa, disiplinsizlik dolayısıyladağılıp felâkete yol açar.Herhalde,memleketin

kaderinin şahsa bağlı kuvvetlere değil, ancakBüyük Millet Meclisi’nin kanunlarına bağlıdüzenli birliklere emanet edilmesi gerekir.Kuvva-yı Seyyare, belirli bir kadro halinde,verilen emirlere tamamen uymak ve boyuneğmekşartıylayararlıolabilir.”

Reşit Bey, açıklanan gerçekleri kabullenmişgibigörünenbirtavırtakındı.Bununüzerinesonbir faaliyet olmak üzere, Reşit Bey’in bazıarkadaşlarlabirliktekardeşlerininyanınagiderekuyarılardabulunmasıkabuledildi.

Bundan sonra, nasihat vermek için gidecekolan kurula, meselenin çözüme bağlanabilmesiiçin, şimdiyekadar yaptığım faaliyetlere de sonvereceğini bildirdim. Kurul, Kuvva-yıSeyyare’ye, Hükûmet’in son ve kesin istekleriolmaküzereşuhususlarıbildirecekti:

1-Kuvva-yı Seyyare, diğer birlikler gibi emirve komutaya tam olarak uyacak ve kanun dışıhertürlütaşkınlıklardankaçınacaktır.

2- Kuvva-yı Seyyare, kuvvetini arttırmak için

kendiliğinden hiçbir yerde, hiçbir şekilde adamtoplamayacak ve bu maksatla gönderdiğiadamların faaliyetine derhal son verecektir.Asker ihtiyacı, öteki birliklerde olduğu gibi,yapılacak başvuru üzerine CepheKomutanlığı‘ncasağlanacaktır.

3- Kuvva-yı Seyyare, kaçaklarını yakalatmakiçindoğrudandoğruyaadamlargörevlendirilipgöndermeyecek; kaçaklar, diğer birliklerinkigibi Cephe Komutanlığı‘nca takip ettirilecek veyakalattırılacaktır.

4-Kuvva-yı Seyyare mensuplarının ailelerinebakmak üzere bazı yerlerde bulundurduğubağlantı subaylarının kim oldukları Hükûmetçebilinecek ve bu bağlantı subaylarının ellerindebulunanşifreninbirörneğidebizeverilecektir.

ÇerkezEthem’eBirUyarıKuruluGönderiliyor

Buşartlaryerinegetirildiği takdirde,Kuvva-yıSeyyare, şimdiye kadar olduğu gibi belirli birkadrodahilindeyinegörevinedevamedecektir.ReşitBey’leberaberCelâl,KılıçAli,EyüpSabrive Vehbi Bey’ler, 23 Aralık öğle vaktiAnkara’dan hareket ettiler ve 24 Aralık’taöğledensonrasaat16,45’teKütahya’yavardılar.

Efendiler, Ethem ve Tevfik Bey’lerin CepheKomutanının bilgi ve onayı olmaksızın,bölgelerinde bulunan ordu birliklerini cepheyedağıtarak, Kuvva-yı Seyyare’nin ağırlıksızerlerini Gediz’de ve Pehlivan Ağa MüfrezesiniKütahya’da toplamış olduğunu haber aldım.Bunun üzerine 25/26 Aralık 1920’de,Kütahya’dabulunanCelalBeyvearkadaşlarınayazdığım açık bir telgrafta: “Bu hareketbiçiminin taşıdığı maksat ve anlamın neolduğunukesinliklebilmekisterim.Bukonudakigörüşünüzün bildirilmesini makine başındabekliyorum” dedim. Bu telgrafın bir örneğiniİsmet, Refet ve Fahrettin Paşalara, şifre ile

bildirerekdikkatleriniçektim.Kurul,ortak imzaile şu kısa cevabı verdi: “Rahat olunuz, kötüyeyorumlanacak herhangi bir davranış yoktur.Tevfik Bey yarın gelecek, hep birliktegörüşeceğiz.Sonucuetraflıolaraksunarız.”Benbu cevaptan, giden arkadaşların ya durumdanhaberdar edilmeyerek aldatılmakta olduklarınıveyahut da tutuklanıp istenildiği gibi yazıyazmayamecburedildiklerinehükmettim.Onuniçin, gerçek durumu anlamamış ve kısatelgraflarıyla verdikleri güvenceye inanmışgörünmek istedim. Bu sebeple, cevap olarak:“Tevfik Bey ile de görüşmelerinden sonra,memleket ve milletin yüksek çıkarlarınısağlayacak esaslar üzerinde anlaşacaklarınaşüphem olmadığını, bana gelen haberleridedikodu sayarak, Hükûmet’çe hiçbir tedbiralınmasına gerek bulunmadığı yolundakiinancımı Hükûmet üyelerine anlatmayıbaşaracağımı, ancak aramızdaki samimiyetizedeleyendurumunbiranönceortadankalkmışbulunduğu haberini beklediğimi, beni gönülkırıklığınauğratmamalarını”yazdım.

Kurulun 26/27Aralık 1920’de, ortak imza ileçektikleri etraflı ve açık telgraflarındaki önemlinoktalarşunlardı:

1-Güvenliktedbirlerialındığınaşüpheyoktur.Bu tedbirlerin hepsi kendilerini savunmakiçindir. Kendilerine karşı çıkarılan ve yığılankuvvetler ve yeni kurulan karakollar eskiyerlerine çekildiği takdirde, bu tedbirlerden devazgeçeceklerdir.

2- Düşmanca hareketle karşılaşmadıkça,memleketin gelecekteki selâmeti için vezâtıdevletlerininkişiliğinekarşıbesledikleriiçtenbağlılık dolayısıyla her türlü fiilî harekettenkaçınacaklarına en büyük yeminlerle sözvermişlerdir.

3- Kuvva-yı Seyyare’nin Konya ve Alaca’dabulunan askerleriyle, Teğmen Sadrettin EfendikomutasındaKonya’dangelmekteikenFahrettinPaşa tarafından tutuklanan seksen neferin veKuvva-yı Seyyare müfreze komutanlarındanKürt İsmail Ağa ile, Kalecik’teki akrabasındancihada katılmak üzere askerlik yaşı dışındaki

kimselerden toplananların Kuvva-yı Seyyare’yekatılmalarınaengelolunmaması,

4- Kuvva-yı Seyyare’ye para verilmesi içinKütahyaMutasarrıflığı‘naemirverilmesi,

5- Karşılıklı güven ve itimadın gerçektenkurulması vedevamettirilmesi içinFahrettin veRefetBey’lerincephedenuzaklaştırılmaları.

Bu noktalardan çıkan anlam nedir efendiler?Orayagidenarkadaşlarımızınhepsininbirdenbuanlamı anlayamayacaklarına ihtimal verilebilirmiydi? O halde, biraz önce işaret ettiğim gibi,Kütahya’ya giden kurul, gerçektentutuklanmıştı. Bu yazılan şeyler kendilerineyazdırılıyor. Bunun böyle olacağını kurulgitmeden önce biliyordum. Bu yüzdendir ki,ReşitBey,KâzımPaşa’yıbirliktegötürmek içinısrar ettiği halde, görüşmeler sırasında rastlantısonucu solumda oturan Kâzım Paşa’yagitmemesigerektiğinisezdirmiştim.

Çünkü, Kâzım Paşa’yı geçici olarak değil,sonuna kadar tutuklayarak, imzasını

kullanmaktanfazlasıylayararlanabilirlerdi.

AsiEthemveKardeşlerineKarşıFiilîHarekâta

GeçilmesiniEmrettim

Efendiler,Kütahya’ya,BakanlarKurulukararıve kurulun geri dönmesi gereğini bildirdiktensonra, cephe komutanlarına da âsî Ethem vekardeşlerine karşı fiilî harekâta geçmeleriniemrettim.

Efendiler,askeriharekâtıçapulculuktan,devletkurup yönetmeyi, şunun bunun mâsumçocuklarını fidye dilenmek için dağlarakaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden,şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün birTürkvatanını bezdiren ve Türk milletinin BüyükMeclisi’ni kendileriyle uğraştıran utanmaz,haddinibilmez,küstahveherhangibirdüşmanınboğazı tokluğuna casusluğunu, uşaklığınıyapacak kadar aşağılık ve seviyesiz yaratılıştaolan bu kardeşleri, ellerindeki bütün kuvvetlerve dayandıkları düşmanlarla birlikte yolagetirmek ve ortadan kaldırmak şekliyle, inkılâptarihimizde, etkili bir ders örneği vermekzorunlu görüldü. Onun için şöyle bir hazırlıkyapmıştık:

Bursa’dabulunanYunankuvvetlerinekarşıbirpiyade tümeni bırakılarak, iki piyade tümeni ilebir süvari tugayınaEskişehir’ingüneybatısındaveKütahya doğrultusunda yığınak yaptırılmıştı.Uşak’ta bulunan Yunan kuvvetlerine karşı da,cephede yalnız bir tabur bırakılarak, iki piyadetümeni ile yedi süvari alayına, Dumlupınaryakınlarında ve yine Kütahya doğrultusundayığınakyaptırılmıştı.

Kuvvetlerimiz, hareket emrini alır almaz,derhalKütahya’dabulunanâsîEthemkuvvetleriüzerineyürüyüşegeçtiler. 29Aralık1920günüKütahya’yıişgalettiler.ÜçgünsonradaBatıveGüney Cepheleri’nden hareket eden bütünkuvvetlerimiz, Kütahya’nın 30-40 kilometreilerisindeveGedizyönündebirhattabirleştiler.Âsî Ethem, kuvvetlerini hiçbir yerdedurdurmaya ve direnişe geçirmeye cesaretedemedenGedizüzerineçekilmişti.

Efendiler, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ninşuurlu ordusu, kendisini, Büyük Millet MeclisiveHükûmeti’niküçükgörecekkadarbeyinsizlik

ve budalaca gurur gösteren bu âsilere hakettikleri yola getirme tokadını vurmak için,önüne geçilmez bir hiddet ve şiddetle hareketediyordu. Nefes almaksızın kaçan âsî Ethem,“İstanbul’da Sadrazamlık Yüksek Katına” diyeşutelgrafıveriyordu:

Ankara’da tutuklanan sayın arkadaşlarınızınİstanbul’a geri gönderilmeleri için, AnkaraMeclis Başkanlığı‘na çektiğim protesto yazısıaşağıda bilgilerinize sunulmuştur. Şimdi, MilletMeclisi’nin kararıyla saldırıya uğramışbulunuyorum. Kuvvetim savunmaya hattâ karşısaldırıya bile yeterli olmakla birlikte, karşımdave yanlarımda Yunanlılar bulunduğundan,tutulacak yol konusunda Yunan komutanlığı ileanlaşmaya varılmış ise de, zâtıdevletlerininonayını almayı da her bakımdan lüzumlubuldum. Gereğinin yapılması, haberleşmelerinve Zâtıdevletlerinin emirlerinin alınmasınınsağlanması için, Gediz telgraf hattının onarımıvedüzeltilmesi,yüksekemirlerinizesunulur.

UmumKuvva-yıSeyyareveKütahyaBölgesi

EskiKomutanıveŞimdikiUmumKuvva-yı

MillîyeKomutanıEthem

Efendiler, bu telgrafta sözü geçen ve protestoyazısıdenilensaçmasapanbirtelgraf,gerçektende Meclis Başkanlığı‘na çekilmiş ve gizli biroturumda Meclis’e okunmuştu. Bu telgraftakullanılan kelime ve deyimler o kadar kaba veedepsizcedir ki, bir defa okunduktan sonra birkere daha okunmasına ve dinlenmesinetahammüledilememişti.Bukadarbayağı,saçmasapan bir yazıyı huzurunuzda da sunmayıgerekli bulmuyorum. Bu abuk sabuk yazı ilemilletvekillerinin şahıslarına hakaret edilerek,MillîMeclis’inyasallığınasaldırılarak,İzzetPaşakurulunun İstanbul’a dönmekte serbestbırakılmasıisteniyordu.

Efendiler, kuvvetlerimiz Kütahya’ya girerken,ben de Meclis’te bazı milletvekilleri tarafındansorguya çekilmiş bulunuyordum. Âsî Ethem’inüzerine yürümemize, ona saldırmamıza ve onutakip etmemize karşı çıkılıyordu. Fuat Paşa,Ethem ve kardeşini çekip çevirebildiği içindeğiştirilmemesi yerinde olurmuş. Bütün

anlaşmazlıkların sebebi, yeni tayin ettiğimkomutanların tecrübesizlikleri ve durumungereğine uygun tutum ve davranışlardabulunmamaları imiş… Orduda ciddiyet vedisiplin aramanın zamanı mı imiş; ya Allahkorusun Ethem Bey orduyu dağıtırsa neyapacakmışım? Bu kadar önemli bir olaya kimvenasılkararvermiş?Böylebirkarar,Meclis’ehabervermedennasılalınırmış?gibi,birçoksoruveeleştirilerdensonra,“herhaldeEthemBeyvekardeşlerivurulmamalıdır”istekleriilerisürüldü.29 Aralık gününün bütün oturumlarını ve 30Aralık gününün birkaç gizli oturumunuaçıklamalaryapmaklageçirdim.Durumunbütünaşamalarını belgeleriyle, delilleriyle vegerçekleriyle açıklamaya çalıştım. Bütün buaçıklamalarıma rağmen, tartışma bir türlü sonbulmuyordu.Her şey bir yana, yalnızMeclis’inyasallığına saldırma maksadı güden telgraf,sahiplerini Hıyanet-i Vataniye Kanunu’naçarptırmaya yeterliyken, bu âsîlerin aylardanberi devam edegelen isyancı tutumları ve MillîHükûmeti yıkmak ve kendi akıllarınca başkatürlü bir hükûmet kurmak düşüncelerini

uygulamaya yeltenmeleri dikkate alınmakistenmiyordu. Aksine, bunların ortadankaldırılmaktan ve cezalandırılmaktankurtulmalarına çalışılmak isteniyor gibiydi.Bunun sebebini kısaca açıklayayım Efendiler;milletvekillerinden bazıları, durumun kişisel veduygusal kırgınlıklarından doğduğunainanmışlardı. Gerçekten de, bu yolda sonsuzpropaganda yapılmış ve kamuoyu yanıltılmakistenmişti. Bir de, kuvvetli ve aşırı telkinleraltında, Ethem kuvvetlerinin çok ve yenilmesigüçolduğusanılarak,bunlarınorduileçatışmasıhalinde,ordununçilyavrusugibidağılacağını,ozaman da durumun gerçekten feci olabileceğinidüşünüyorlar ve böyle silâhlı bir çatışmayaengelolmayıuygunbuluyorlardı.

Efendiler, bu düşünceleri isabetli görüp onagöre hareket etmenin sonucu, emir erliğindengelen ve aslında daha yüksek bir düşünceyeteneğine sahip bulunmayan Ethem’in,koskocaTürkvatanındadiktatörlüğünükabulveonaylamak olacağını anlamamak mümkünmüydü?

Meclis’in heyecan ve kararsızlığını giderecekinandırıcı bir konuşma yaparak, gizlioturumlardaki görüşmeleri, çarpışmanın fiilîsonuçlarınıbeklemeküzerekapattık.

EthemveKardeşleriKuvvetleriyleBirlikteDüşman

SaflarındaMüstahakOlduklarıYeriAldılar

Efendiler, Ethem kuvvetlerinin peşine düşenbirliklerimiz, 5 Ocak 1921 günü Gediz’i işgalederek, o civarda toplandılar. Ethem vekardeşleri de, kuvvetleri ile birlikte düşmansaflarında lâyık oldukları yeri aldılar. Artık,Ethem olayı diye bir şey kalmamıştı.Ordumuzun içinde bulunan düşman kovularakkendi cephesine gönderilmişti. Bundan sonra,karşımızda yalnız bir tek düşman cephesini vebu cephe ile ilgili olayları göreceğiz.Gerçektende bir gün sonra, 6 Ocak 1921’de Yunanordusunun tamamı bütün cephe üzerinde hernoktadansaldırıyageçti.

Efendiler, o günkü askerî durumu basit birşekildeaçıklamakiçinşöylediyeceğim:

BirinciİnönüZaferi

İznik’ten, Gediz üzerinden Uşak’a kadar birhat çekildiğini düşününüz, bu hattın, Gediz’inkuzeyinde kalan parçası iki yüz kilometredir.Gediz’denUşak’aolanparçasıdaotuzkilometrekadardır. Düşman, üç tümenle bu hattın kuzeyucundan Eskişehir üzerine yürüdü. BizimGediz’de bulunan önemli kuvvetlerimizEskişehir üzerinden bu düşman tümenlerinikarşılamaya mecburdu. Karşıladı ve yendi.İnkılâbımızın tarihine, Birinci İnönü Zaferi’nikaydetti.

Güney Cephesi’ne ait olan kuvvetler, eskiyerlerine Dumlupınar’a gönderildiler.Kütahya’da yalnız 61. Tümen, iki alay kadarkuvvetiyle İzzettin Bey (OrduMüfettişi İzzettinPaşa’dır)komutasındabırakılmıştı.

Efendiler, 8 Ocak 1921 Cumartesi günü,Meclis’in açık oturumunda durumuanlatıyordum.Artık, herkes gerçeği görmüş veanlamıştı. Ethem ve kardeşlerinin lehinde veyumuşakhareketedilmesigörüşündeolanlar,bu

defa aleyhlerinde ve pek coşkun idiler. Benkonuşurken,“Ethem,TevfikveReşitBey’lerin”diyerek konuşmama itiraz edildi. Yükselen birses: “Paşa Hazretleri, artık “Bey” demeyiniz,“Hâin”deyiniz”,uyarısındabulundu.“EthemveTevfik hainleri diyeceğim, fakat daha BüyükMillet Meclisi üyesi sıfatını taşıyan Reşit Beyiçindeaynısözükullanmakmecburiyetindeyim.Yüce kurulunuza olan saygım dolayısıyla bunusöyleyemem. Önce, Reşit Bey’in Büyük MilletMeclisi üyeliğinin kaldırılmasına oy vermeniziricaederim”dedim.

DüşmanlaİşbirliğiYapanManisaMilletvekiliReşitBey’in

MilletvekilliğininKaldırılmasıKararı

Başkan, “Millet ve memleketin yüksekçıkarları aleyhine silâh kullanarak düşmanlarlaişbirliği yapan Manisa milletvekili Reşit Bey’inmilletvekilliğininkaldırılmasınıkabulbuyuranlarelkaldırsın!”dedi.Ellerkalktı,kabulolundu.

EthemveKardeşleriCanlarınıRefetPaşa’yaBorçludurlar

Yunanordusunungiriştiğibusaldırıda,Ethemvekardeşleride,kendilerinedüşengöreviyerinegetirmekten geri dumadılar.Tekrar Kütahya’yayönelerek, orada bulunan zayıf tümenimizesaldırmaya başladılar. İzzettin Paşa’nın sağlamkarakteri, bilgili komutası ve emrindeki Türksubay ve erlerinin yüksek kahramanlıklarıEthem ve kardeşleriyle saldıran hain kuvvetleriyenerekgeriçekilmeyemecburetti.Eğer,kendişahısları da dahil olmak üzere toptan yokedilmekten kurtulabilmişler ise, bunu da hiçsevmedikleri Refet Paşa’ya borçlu olduklarınısöylemeliyim.Bunoktayıaçıklayıvereyim:

Refet Paşa, iki süvari tümeniyle,Dumlupınar’dan on kilometre kadar doğusundaKüçükköy’de bulunuyordu. Kütahya’dabulunan 61. Tümen’e batıdan saldıran Ethemkuvvetleriniderhalyenmekveyoketmeküzerehareketi emrolundu. Refet Paşa, kendisüvarileriyle Ethem kuvvetlerinin yan vearkasına gidecekti. Bulunduğu yerden kuzeye,

Kütahya’ya bakılacak olursa, bu görevin doğalbir yürüyüşle ve pek etkili bir şekildeyapılabileceği meydandaydı. Halbuki RefetPaşa, gereken yere gitmemiş. Bunun terstarafına, Kütahya’nın batısına değil, doğusunaAlayunt’a gitmiş. Süvari kuvetleri, 12 Ocak1921 günü öğleye doğru Alayunt bölgesineulaştı.

Refet Paşa, İzzettin Paşa ile görüşmek üzereKütahya’ya gitti. İzzettin Paşa, süvaritümenlerininKütahyagüneyinden,YelliceDağıbatısından, tamamen süvariden oluşan Ethemkuvetlerinin gerilerine gönderilmesini teklifetmiş.

RefetPaşa, iki tarafın savaşdurumuhakkındatambirbilgisiolmadığınıilerisürerek,böylebirhareketeyanaşmamış…RefetPaşa,İzzettinPaşakuvvetleri, doğuya, Porsuk Suyu gerisineçekilme durumu ile karşılaşırsa, süvarileriyleKütahya ovasından âsîlerin yan ve gerilerinesaldırıyı düşünüyormuş. Atlı âsîlerinhayvanlarından inip, piyade tümenimizkarşısında yaya olarak savaştığı en zayıf

durumundabile,üzerineyürümektekararsızlığadüşen komutanın, piyade tümenimiz yenilmişolarakgeriçekilirkenatlarıüzerindebulunacak,manevî güçleri yükselmiş âsîlerin, hangi yanınave nasıl saldırmayı düşündüğü, gerçekten herasker için üzerinde durup düşünülecek birmeseledir. Böyle bir şey olamaz! Bu düşmansüvarisi, geri çekilmeye mecbur ettiği piyadeyibırakıpRefetPaşasüvarileriüzerineatılmayacakmıydı?

Efendiler, savaş alanına, top ve tüfek sesinegelen kuvvetin bir tek tüfek atmadan,savaşmakta olan kendinden üstün bir kuvvetinyenilmesini beklemesi, ondan sonra işgörebileceğini sanması, yalnız asker olanlarındeğil,ensadegörüşlüinsanlarınbileaklayatkınbulacağı bir düşünce değildir. Görev vefedakârlık, savaşan birliklerin yenilmeden,çekilmeden başarısını sağlamaya çalışmaklayerinegetirilir.

Arkadaşı savaşırken ve yardımamuhtaç iken,seyirci kalmış olan komutanlar, arkadaşınınyenilgisine şahit olabilirlerse de tarihin amansız

eleştirivesuçlamalarındanaslakurtulamazlar.

İzzettin Paşa, 11 Ocak 1921 öğlesinden 13Ocakgeceyarısınakadardevamedenşiddetlivekritikçarpışmalarsırasında,süvarigruplarınındasaldırıya katılması zamanının geldiğini,Genelkurmay Başkanlığı‘na bildirmişti. RefetPaşa,GüneyCephesindengetirtmekteolduğu8.Tümen yetişebildiği takdirde, 14 Ocak’tasaldırıyageçmekniyetindeolduğunubirliklerinebildiriyordu. İzzettin Paşa, 11, 12, 13 Ocakgünlerinde yalnız başına düşmanla savaştıktansonra, akşam gün batarken yaptığı bir karşısaldırıyla âsîleri yenerek kaçmaya mecbur etti.RefetPaşa, savaşaseyirciolmakşekliylebüyükbirfırsatıkaçırdı;Ethem’invekuvvetleriningeriçekilmesine elverişli bir durum yarattı. 14. günemri altında bulunan bütün süvari kuvvetleriniSüvariTümen Komutanları‘ndan Derviş Bey’in(Kolordu Komutanı Derviş Paşa’dır) emrinevererek, onu Ethem’in izlenmesi ilegörevlendirdi. Derviş Paşa, Afşar’da özellikleGediz’de,Ethemkuvvetleriningerilerinedoğru,geceleri de yürümek şekliyle indirdiği korkunç

darbelerle Ethem, Tevfik ve Reşit kardeşlerisersem etti. Kuvvetlerinin toplanmasına zamanbırakmadı. Derviş Bey, Ethem ve kardeşlerini,14 Ocak’tan 22 Ocağa kadar dokuz gün nefesaldırmaksızındurmadantakipetmiştir.Sonunda,bütün Ethem kuvvetleri esir edilmiş; yalnızEthem,TevfikveReşitkardeşleryinebirgörevalmak üzere düşman ordugâhınakaçabilmişlerdir.

İzzetveSalihPaşalarAnkara’danMemnunGörünmüyorlar,

İllePayitahtaGitmekİstiyorlardı

Saygıdeğer Efendiler, Ankara’da bulunanİstanbul’lu misafirlerimize, bir buçuk aylıkmisafirlikleri sırasında çok şeyler göstermekfırsatına sahip olduğumuzu sanıyorum. ÂsîEthem ve kardeşlerinin kuvvetleri ortadankaldırıldı. Yunanlıları İnönü‘de üç gündeyendik. Büyük Millet Meclisi’nin ferahlayacağıvememnunolacağıyeni bir devir açıldı.Fakat,İzzet ve Salih Paşalar, bunların hiçbirindenmemnun görünmüyorlar, doğduğu yerinözlemine tutulmuş gibi de, payitahta gitmekistiyorlardı. İstanbul’daki arkadaşlarının da çokmeraktaolduklarıanlaşılıyordu.

SadrazamTevfikPaşaBenimleTemasKuruyor

Efendiler, bu tarihten bir hafta kadar sonraKocaeli Komutanlığı‘ndan şöyle bir telgrafaldım:

Geyveİstasyonu

26.1.1921

BüyükMilletMeclisiBaşkanlığı‘na

Memleketin yüksek yararları ile ilgili önemlibir konu üzerinde, Sadrazam Paşa’nınzâtıdevletleriyle makine başında görüşmekistedikleri, İstanbul Telgraf Genel Müdürü‘nün26.1.1921 günü saat 16.30’da yazdırdığıtelgrafla bildirilmektedir. Bu konudaki emirleriarzvericaolunur.

Kocaeli Komutanlığı‘na aynı gün makinebaşındaverdiğimcevaptadedimki:

“İstanbul Geyve ile doğrudan doğruya nasıl

haberleşebilir? İstanbul’daTevfikPaşa ileveyaherhangi biriyle haberleşip ilişkikurabilmekliğim Bakanlar Kurulu’nun ve belkide Meclis’in kararına bağlı olduğundan, bukonuda şimdiden bir şey diyemem. Tevfik Paşaile telgraf memurunun bile açıktan açığahaberleşmedebulunması, yabancıların gözündeİstanbul’a karşı olan durumumuzusarsacağından, doğru olmaz. Ancak, TevfikPaşa’nınbenimşahsımadeğilde,TürkiyeBüyükMilletMeclisiHükûmeti’nebirbaşvurusuvarsa,bu başvurunun kabulü doğaldır. Bu noktanınözel olarak ve aynı yolla kendisineduyurulmasındabirsakıncayoktur.”

İstanbul’danAdapazarı‘natelgrafveoradandaGeyve’ye askerî makamların kontrolu altındabulunan telefon hattı vardı. Tevfik Paşa’nınbenimle kapalı olarak görüşmek istemesiüzerine,İstanbulteliAnkara’yabağlandı.

TevfikPaşa’danaçıkolarakşutelgrafıaldım:

İstanbul

27.1.1921

TürkiyeBüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne

25OcaktarihindeParis’tetoplanankonferanstarafından alınan kararlar gereğince, DoğuMeselesinin çözümünü görüşmek üzere, 21Şubat’taLondra’daİtilâfDevletleridelegeleriyleOsmanlı ve Yunan Hükûmetleri delegelerindenoluşan bir konferans toplantıya çağırılacaktır.Yürürlükteki antlaşmada, daha sonraki olaylardolayısıyla zorunlu değişiklikler yapılacaktır.Osmanlı Hükûmeti’ne gönderilecek davet için,Mustafa Kemal Paşa’nın veya Ankara’cakendilerine gerekli yetki verilmiş olandelegelerin, Osmanlı delegeler kurulu arasındabulunması şart koşulmuştur. Bu kararlar, İtilâfDevletleri’nin İstanbul temsilcileri tarafındanbildirildi. Görevlendireceğiniz delegelerin,buradan seçeceğimiz kimselerle birleşerek yolaçıkmaları için karar ve cevabınızı bekliyorum.Nazik bir zamanda bulunmamız dolayısıyla, bugibi önemli bazı durumların bildirilmesi için,

hattın açık bulundurulmasını rica ederim.Makine başında hemen cevap vermekmümkünse, telgraf başında beklemekteyim. Birdeşifrevarefendim.

Tevfik

Şifreninçözülmüşşeklideşuydu:

İstanbul

27.1.1921

Saat:20.00

MustafaKemalPaşaHazretleri’ne

Londra Konfrensı‘nda güçlü konuşabilmekiçin Yunanlıların bir kolorduyu İzmir’egöndermekte, Trakya’daki kuvvetlerini deAnadolu’ya kaydırmakta olduğu ve on günekadar bir saldırı hareketine başlayacakları,inanılırkaynaklardanhaberalınmıştır.

Tevfik

TevfikPaşa’yaVerdiğimResmîveÖzelCevaplar

Efendiler, Tevfik Paşa’ya cevap olarakçektiğimtelgrafşuydu:

Tel

Ankara28.1.1921

İstanbul’daTevfikPaşaHazretleri’ne

İlgi:27.1.1921.

Millî iradeye dayanarak Türkiye’nin kaderinielindetutanyasalvebağımsıztekhâkimkuvvet,Ankara’da sürekli olarak toplanan TürkiyeBüyükMilletMeclisi’dir. Türkiye ile ilgili bütünmeselelerin çözümünde ve her türlü dışilişkilerde başvurulacak tek yer, yalnız buMeclis’in hükûmetidir. İstanbul’daki herhangibirkurulun,hiçbirbakımdanyasalvehukukîbirdurumu yoktur. Bundan dolayı, böyle birkurulun kendine hükûmet adını vermiş olması,milletinhayatıileilgilikonularda,dışarıyakarşı

kendini muhatap göstermesi uygun görülemez.Kurulunuza düşen vatan ve vicdan görevi,derhal gerçeğe ve duruma uyarak, millet vememleketimiz adına yasal yetkiye sahiphükûmetin Ankara’da olduğunun İtilâfDevletleri’nce anlaşılmış olduğu şüphesizbulunduğu halde, adı geçen devletlerin bugörüşlerini açıkça belirtmekte gecikmeleri,İstanbul’da aracı bir kurulun varlığınınkendileri için yararlı olabileceğini sanmaktanilerigelmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, Barışve güvenliği büyük bir ciddiyet ve samimiyetlearzu ettiğini ve yalnız millî haklarınıntanınmasını istemekten ibaret olunan şartlarınıdefalarca ilân etmiş, bu hakların onaylanmasıhalinde,teklifedilecekgörüşmelerikabulehazırolduğunu bildirmiştir. İtilâf Devletleri,Londra’da toplayacakları konferansta, DoğuMeselesini hak ve adalet ölçüleri çerçevesindeçözmeye karar vermişlerse, davetlerini TürkiyeBüyük Millet Meclisi Hükûmeti’ne doğrudandoğruya yapmalıdırlar. Yukardaki şartlara

uygun olarak yapılacak davetin, TürkiyeBüyükMillet Meclisi Hükûmeti tarafından iyikarşılanacağınıtekrarbildiririz.Saat00.30.

TürkiyeBüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemal

SaygıdeğerEfendiler,aslındamaddîvemanevîbakımdan hükmü kalmamış ve fakat, varlığınıdevam ettirmesi de çok zararlı olan İstanbulHükûmeti’niortadankaldırmakönemliydi.Bunaengel olanların başında Padişah ve Halifebulunuyordu. Bu bakımdan, durumun açıklıkkazanması için yapılacak, ilk iş, bu makamaTürkiyeBüyükMilletMeclisi’niveHükûmeti’nitanıtmakolmalıydı.Zaten, elimizdeolmayanveilişkimizbulunmayanbumakama, henüzbaşkabirişlemuygulayabilecekmaddîbirgücümüzdeyoktu.

TevfikPaşaveArkadaşlarıAnadolu’yu

İstanbulHükûmeti’neBağlamayaÇalışıyorlar

TevfikPaşa,Kabinesinitoplamış,cevapverdi.Bunudaolduğugibibilginizesunacağım:

İstanbul

29.1.1921

Ankara’daMustafaKemalPaşaHazretleri’ne

İlgi:28Ocak1921tarihliüçayrıtelgrafları.

Bugünkü Hükûmet, İstanbul ile Anadolu’nunbirleşmesindeki çıkarlara öteden beri değerverdiğinden, bu maksatla iş başına gelmiş veşimdiyekadarbuuğurdaçalışmıştır.

Milletin hâkimiyet haklarını korumak içinharcadığınız emeklerin ve verdiğinizkurbanların, karşısında bulunduğumuz elverişlidurumu yarattığına, onda büyük ölçüde, etkisiolduğuna inanıyoruz. Bu sebeple, millete bir

yarar sağlayacak olan tekliflerinizi kabulehazırız. Bu bakımdan, bildirdiğiniz hususlarlailgiligörüşlerimiziaşağıdaaçıklıyorum:

Konferansa dolaylı olarak çağrılmanızdoğaldır.Çünkü,İtilâfDevletleri’nintemsilcileriburadadır.Bubakımdan,durumun, İstanbul’dabulunanve sizinle işbirliği yapmayaçalışanbirhükûmet aracılığıyla bildirilmesi pek doğalgörülmelidir. Şimdiye kadar Anadolu’yutanımaya bile lüzum görmeyen AvrupaHükûmetlerinin, özellikleAnadolu delegelerininkonferansta bulunmasını şart koşmaları,sevindiricidir.Bubakımdan,birşekilmeselesinetakılarak, bu mutlu değişikliktenyararlanmamak,milletekarşıüzerinizealdığınızgörev ile asla bağdaşmaz. Zaten aramızdabirleştiğimiz ilânedildikten sonra,delegelerimizayrıayrıdeğil,tekvücutdemekolur.Delegeler,kararlaştırılan esaslar çerçevesindekonuşacaklarına göre, bu konuda bir sakıncadüşünülemez. Bundan dolayı, devlet ve milletekarşı yüklendiğimiz görev, bu tarihî anda, bizeuzatılan elden yararlanmamızı kesinlikle

emretmektedir. Bundan kaçınmanın, Yunaniddiaları karşısında savunmasız kalınmasına vememleketimizin daha uzun zaman harpfelâketlerine sahne olmasına yol açacağıdüşünülmelidir. Aslında, isteklerimizi konferanshuzurunda öne sürmek ve hakkımızıAvrupa’daduyurmak, konferansın sonuçsuz kaldığı kabuledilmiş olsa bile, yine zarar getirmez.Zâtıâlilerinin ve arkadaşlarınızınvatanseverlikleri, bu fırsatın kaçırılmayacağınıngüvencesidir. Şimdiye kadar eski hükûmetlercealınmış ve her iki taraf için kötü sonuç vermişolan kararların kaldırılması doğal olduğundan,aramızda artık ayrılık ve gayrılık kalmamıştır.Ancak, İstanbul işgal altında bulunduğundan,buradahükûmet işlerininbüsbütünve tamamenİtilâf Devletleri’nin eline geçmesine ve böyleceantlaşmadaki İstanbul’la ilgili maddelerinyürürlüğe konmasına yol açacaktır. Ayrıca,harphalindebulunduğumuzYunanaskerlerininşusırada İstanbulvedolaylarındabulunuşudabu teklifleri, uygulanamaz bir durumagetirmiştir. Kabinemizin iş başında kalmadüşüncesiyle bu görüşlerin bir ilgisi

bulunmadığı konusunda güvence vermeyi bilegereksiz bulurum. Esasen, bugün bir an önceçözülmesigerekenasılsorun,vaktiyaklaşmaktabulunan konferansa delegelerimiziyetiştirmekten ibarettir. Biz, konferanstabulunmadığımız takdirde, Yunanlılarkatılacaklarından,yokluğumuzdahükümgiymekve dolayısıyla dâvâmızı kaybetmek tehlikesi ilekarşılaşacağımız için, bu konuda tarafımızdansorumluluk kabul edilemeyeceğini bildirir;toplantı gününden önce konferansta bulunmakçıkarımız gereği olacağından degelelerinizinaceleburayagönderilmesiniricaederim.

SadrazamTevfik

Saygıdeğer Efendiler, Tevfik Paşa veHükûmeti, İstanbul ve Anadolu’nun birleşmesiiçin çalışmışolduğunu söylüyor.Doğrudur.Bizde aynı şey için çalışmakta idik. Şu farkla ki,TevfikPaşavearkadaşları,Anadolu’yu,eskidenolduğugibiİstanbul’abağlamakvetutsaketmekistiyordu. Hem de, düşman kuvvetlerinin işgalialtında bulunan İstanbul’a… Tevfik Paşa vearkadaşları Anadolu’yu İstanbul Hükûmeti’ne

bağlamaya çalışıyor. Öyle bir hükûmete ki,dünyada varlığına göz yumuluyorsa düşmanemellerinin gerçekleşmesini kolaylaştırmayayardımcı olacak nitelikte kabul edildiği içindi.Tevfik Paşa ve arkadaşlarına göre, elverişli birdurumun doğmuş olmasında Anadolumücadelesinin çok büyük etkisi vardı.Ama budurumuyaratanyalnızAnadolu’nunmücadelesideğildir. İhtimal ki bu ihtiyar diplomat, bukerameti, kendisinin iktidar konumunagelmesindehayâlediyordu.

TevfikPaşa’yaŞuŞekildeCevapVerdim.

Ankara

30.1.1921

İstanbul’daTevfikPaşaHazretleri’ne

27.1.1921 ve 28.1.1921 tarihlerinde yazdığımüç telgrafla yüksek kişiliklerine, gereken vebenimsenip uygulanması zorunlu olan bütünhususları açıklık ve kesinlikle bildirmişolduğuma inanıyorum. Buna rağmen, 29 Ocak

1921 tarihli telgrafınızda durumun dahagereken anlayış ve isabetledeğerlendirilmemekte olduğunu gördüm.Durumun önemi ve zamanın nezaketidolayısıyla, yüksek kişilikleri ile birlikte sayınarkadaşlarınızın ve özellikle Zâtışâhâne’nin herbakımdan bir kez daha aydınlatılmalarınayardımcıolmanızbirgörevhükmünegiriyor.

Düşünce ve değerlendirmelerinizden doğrusonuçlar alınmasını kolaylaştırmak maksadıylaTürkiye Büyük Millet Meclisi’nce kabul veuygulanmakta olan Teşkilât-ı EsasiyeKanunu’nun temel maddelerini aşağıda olduğugibibildiriyorum:

Teşkilât-ıEsasiyeKanunuTemelMaddeler

1- Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.Yönetim şekli, halkın kaderini bizzat ve fiilîolarakyönetmesiilkesinedayanır.

2-Yürütme kuvveti ve yasama yetkisi, milletintek ve gerçek temsilcisi olan Büyük MilletMeclisi’ndebelirirvetoplanır.

3- Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisitarafından idare edilir ve hükûmeti “TürkiyeBüyükMilletMeclisiHükûmeti”adınıtaşır.

4-BüyükMilletMeclisi, illerhalkıncaseçilmişüyelerdenoluşur.

5-BüyükMilletMeclisi’ninseçimi ikiyıldabiryapılır.Seçilenüyelerinüyeliksüresiikiyıldırveyeniden seçilmekmümkündür.EskiMeclis, yeniMeclis toplanıncaya kadar göreve devam eder.Yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmediğitakdirde, görev süresi yalnız bir yıl uzatılabilir.BüyükMilletMeclisi üyelerinden herbiri, yalnızkendini seçen ilin ayrıca vekili olmayıp aynızamandabütünmilletinvekilidir.

6- Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurulu,Kasımbaşında,davetsiztoplanır.

7- Şeriat hükümlerinin uygulanması, bütünkanunların yürürlüğe konması, değiştirilmesi,yürürlükten kaldırılması, anlatlaşma ve barışimzalanması ve vatan savunmasıyla ilgili savaşilânı gibi temel haklar, BüyükMillet Meclisi’ne

aittir. Kanun ve tüzüklerin düzenlenmesinde,halk için en yararlı ve zamanın ihtiyacına enelverişli fıkıh ve hukuk hükümleriyle, örf veâdetler ve olagelenişler esas olarak alınır.BakanlarKurulu’nungörevvesorumluluğuözelkanunlabelirtilir.

8- Büyük Millet Meclisi, hükûmeti oluşturanbakanlıkları, özel kanun gereğince seçtiğibakanlar aracılığıyla yönetir. Meclis, yürütmeileilgiliişlerdebakanlaragörevverir;gerekirsebunlarıdeğiştirir.

9- Büyük Millet Meclisi Genel Kurulutarafından seçilen başkan, bir seçim dönemisüresince Büyük Millet Meclisi Başkanıdır. Busıfatla Meclis adına imza atmaya ve BakanlarKurulu kararlarını onaylamaya yetkilidir.Bakanlar Kurulu üyeleri içlerinden birinikendilerine başkan seçer. Ancak Büyük MilletMeclisiBaşkanı,BakanlarKurulu’nundadoğalbaşkanıdır.

10-Teşkilât-ıEsasiye’ninbumaddelereaykırıdüşmeyenhükümlerieskisigibiyürürlüktedir.

Bizce, yukarıda saydığım temel maddelereaykırı hareket etme imkân ve yetkisininbulunmadığı yüksek şahsiyetlerinin dikkatlerineönemlebildiririm.MeclisBaşkanlığıilebaşlayanhaberleşmenizin, gerektirdiği işlemlerinyürütülmesi Bakanlar Kurulu’na bırakılmıştır,efendim.

TürkiyeBüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemal

İlkTeşkilât-ıEsasiyeKanunumuzunTarihçesi

Saygıdeğer Efendiler, bu telgrafımda temelmaddeleri bildirilmiş olan Teşkilât-ı EsasiyeKanunu1, bu tarihten henüz on gün önce, yani20Ocak1921’deMeclis’tençıkmıştı.Bukanun,Meclis’invemillîhükûmetindurumveyetkisini,şekil ve niteliğini tespit ve ifade eden ilkkanundur.Meclis, 23 Nisan 1920’de açıldığınagöre,buanakanununMeclis’tençıkarılabilmesiiçin dokuz ay kadar bir zamanın geçmesizorunlu olmuştu. Bu zorunluluğun neredendoğduğuhakkındabirfikirverebilmekiçin,izinverirsenizkısabiraçıklamadabulunayım:

Bilindiğiüzere,Meclis’inaçılmasındanhemensonra, pek gerekli esasları içine alan bir önergevermiştim.MeclisveonunBakanlarKurulu,buesasları ilk günden yürürlüğe koymuş veuygulamayabaşlamıştı.Biryandanda,kurulmuşolanTemelHaklarKomisyonu,buönergemetniesasalmaküzere,birkanuntasarısıhazırlamayabaşladı.Nihayetdörtaylıkbirsüresonunda,buKomisyon, “Büyük Millet Meclisi”nin Kuruluş

ve İşleyişi ile İlgili KanunMaddeleri ” başlıklısekiz maddelik bir tasarıyı Meclis’e getirdi. 18Ağustos 1920 tarihinde çok acele görüşülmesikararıyla gündeme alınan bu kanunmaddelerininuzuncabirgerekçesivardır.

Komisyon tutanağının, Büyük MilletMeclisi’nin tarifini yapan satırları arasında şucümleler yazılıydı: “Halife ve Padişah’ıntutukluluğu ve diğer olayların da bunaeklenmesi ile ortaya çıkan güçlük karşısında,kurulan Meclis’imizin sonsuz olarak bugünküşekli ile devam etmesini kabul etmek, aşırı veözel durumlara doğal bir şekil vermek olur.Halbuki, olağandışı durumların süreklilikkazanamayacağı bir kuraldır. Buna göre,çiğnenenHilâfet veSaltanat hakkı ile,millet vevatanın bağımsızlığı yeniden kazanılıncaya vekabul ettirilinceye kadar bu durumun devamı,ancak, ana hedef olan bu kutsal gayeleringerçekleşmesiyle Meclis’in doğal bir durumagirmesi uygun görülmüştür. Onun için, ikincimaddenin birinci fıkrası “amacıngerçekleşmesine kadar” şartına bağlanmıştır.

Gerçekten de, Meclis’in ne zamana kadartoplanmakta devam edeceği konusunda belirlibirsürevesınırkonmamıştı.

Bu sebepler ve bu görüş dolayısıyla, daha1920 Ağustosunda Türkiye Büyük MilletMeclisi’nin durum ve niteliği bakımındandevamlı olmadığı inancının hâkim olduğuanlaşılıyor.

Kanun maddelerinin birincisi de, “BüyükMillet Meclisi, yasama ve yürütme güçlerinikendinde toplar, devlet idaresini doğrudandoğruyave tekbaşınaele almıştır” şeklindeydi.Bu madde ile Meclis’e verilen yetkinin bile,gerekçeye göre, geçici olması lâzım geleceğidoğaldı. Niteliği bakımından geçici olan birkuruluşun yetkisi de, var olduğu sürecemevcuttur.

TemelHaklarKomisyonu’nungörüşvekararıMeclis’te olduğu gibi benimsendi. HattâMeclisüyelerinden birçoğu, maksadın açıklanmasında,Komisyonun ifadelerini eksik bularak, buifadelere açıklık getirilmesi teklifinde

bulundular.Dediler ki, birincimaddenin başına“Hilâfet ve Saltanat ile vatan ve milletinbağımsızlığı kurtarılıncaya kadar…” şeklindeaçıklık verecek kısmı eklemek gerekir. İkincimaddedeki “amacın gerçekleşmesine kadar”ifadesi yerine de, aynı açıklığın verilmesigerektiği ileri sürüldü. Bu konu haylitartışmalarayol açtı.Bazımilletvekilleri, yalnız,“Hilâfet” kelimesini koyalım. “Saltanat”ı daiçinealır,dediler.

Bazı hoca efendiler, buna razı olmadılar.“Hilâfet manevi bir görevdir”, görüşünü ilerisürdüler. “Hilafet’te ruhbanlık yoktur” itirazınahoca efendiler: “Saltanat, yalnız hükmettiğimemleketleri içine alır. Hilâfet ise, bütündünyadaki müslümanları kapsar”, diye cevapverdiler.

Bu tartışmalar günler ve günlerce devam etti.Çatışan görüşlerden biri açıktı: “Halife vePadişah vardır ve var olacaktır. O var olunca,bugünküdurum,şekilveyetkigeçicidir.Hilâfetve Saltanat makamı otoriteyi ele alıp faaliyetegeçme fırsatını bulunca, siyasî teşkilâtla ilgili

esasların ne olduğu bellidir, bilinmektedir. Obakımdan, yeni bir şey düşünmek sözkonusudeğildir. Hilâfet ve Saltanat makamı yenidenişler duruma gelinceye kadar, Ankara’yatoplanmış olan birtakım insanlar, geçicitedbirlerleçalışacaklardır.”

HilâfetveSaltanatKonularıÜzerinde

TürkiyeBüyükMilletMeclisi’ndeYaptığımAçıklamalar

Buna karşı olan görüşte açıklık yoktu.“Saltanat,milletegeçmiştir,saltanatkalmamıştır;Hilâfet de saltanat demektir, o halde onun davarlığının bir anlamı yoktur” şeklinde, açık vekesinkonuşulamıyordu.Otuzyedigünsonra,25Eylül’de, bir gizli oturumda, Meclis’e bazıaçıklamalar yapmayı yararlı saydım. Ortayaatılan duygu ve düşüncelere gerekli cevaplarıverdikten sonra, başlıca şu görüşleri ilerisürmüştüm:

“Türk Milletinin ve onun tektemsilcisi bulunan Yüce Meclis’in,vatanın ve milletin bağımsızlığını,hayatını kurtarmaya çalışırken,hilâfet ve saltanatla, Halife veSultanla bu kadar çok meşgulolması sakıncalıdır. Şimdilikbunlardan hiç söz etmemek yüksekçıkarlarımızgereğidir.Eğermaksat,bugünkü Halife ve Padişah’a

bağlılık ve sadakattanayrılmadığınısöylemek ve belirtmekse, bu kişihâindir.Düşmanlarınvatanvemilletaleyhinde kullandıkları birmaşadır.Buna halife ve padişah deyince,millet onun emirlerine uyarakdüşmanınemelleriniyerinegetirmekmecburiyetinde kalır. Hain veyahutmakamının güç ve yetkilerinikullanması yasaklanmış olan kişi,zaten padişah ve halife olamaz. Ohalde, “onu tahttan indirip yerinederhal diğerini seçeriz” demekistiyorsanız, buna da bugünündurum ve şartları elverişli değildir.Çünkü, tahttan indirilmesi gerekenkişi, milletin yanında değil,düşmanların elindedir. Onunvarlığını yok sayarak bir diğerinebağlanmakdüşünülüyorsa,bugünkühalife ve sultan haklarındanvazgeçmeyerek İstanbul’dakikabinesiyle, bugün olduğu gibimakamındaoturupfaaliyetinidevam

ettireceğine göre, Millet ve yüceMeclis, asıl gayesini unutup dahalifelerdâvâsıylamıuğraşacaktır?Ali ile Muaviye devrini miyaşayacağız? Özet olarak, bu konugeniş, nazik ve önemlidir. Çözümü,bugününişlerindendeğildir.

Meseleyikökündençözmeyegirişecekolursak,bugün içinden çıkamayız. Bunun da zamanıgelecektir.

Bugünkoyacağımız kanunî esaslar varlığımızıve bağımsızlığımızı kurtaracak olan Millet veMeclisi’niveMillîHükûmetigüçlendirmeyihedefalmış bir anlam ve yetkiyi içine almalı ve ifadeetmelidir.”

Efendiler,buaçıklamalarımdanbirhaftaönce,ben de Meclis’e bir tasarı vermiştim. 13 Eylül1921 tarihli olup, siyasî, sosyal, idarî, askerîgörüşleri özetleyen ve idarî teşkilât ile ilgilikararları içinealanbu tasarı,Meclis’in18Eylül1921 tarihli toplantısında okundu. İşte, butarihten daha dört ay geciktikten sonra,

yürürlüğegirenilkTeşkilât’ıEsasiyeKanunubutasarıdançıkmıştır.

LondraKonferansı‘naKatılacakOlanDelegeler,

DoğrudanDoğruyaMillîİradeyiTemsilEden

BüyükMilletMeclisi’nceSeçilmelidir.

Şimdi, arzu buyurursanız, İstanbul ilehaberleşmeyedevamedelim:

Tevfik Paşa, 27 Ocak tarihli bir telgrafı iletekrar etti. Bakanlar Kurulu Başkanlığı‘ndan şucevapverildi:

30.1.1921

Ankara

İstanbul’daTevfikPaşaHazretleri’ne

İtilâf Devletleri politikasında Türkiye lehinegörülen son gelişmeler, milletin fedakârcakararının eseridir. Türkiye Büyük MilletMeclisi’nin Sevres Antlaşması‘nı tümüylereddetmesi üzerine ortaya çıkan şu durumdan,millî çıkarlarımıza en elverişli sonuçların eldeedilmesi, Londra Konferansı‘na katılacakdelegelelerin doğrudan doğruya millî iradeyitemsiledenBüyükMilletMeclisi’nceseçilmişve

gönderilmiş olmasıyla mümkündür. UğursuzSevres Antlaşması‘nı imzalamış bir kurulunmirasçısı durumunda olan kurulunuzdelegelerinin, vatan ve millet için yararlı olansonuçlarıeldeedebilmelerimümkündeğildir.Bubakımdan,vatanınyüksekçıkarlarınıdüşünerekbu barış görüşmelerinde, Büyük Millet Meclisidelegelerini millî birliği tam olarak gösterecekbir şekilde serbest bırakmaklığınız gerekir.Bundandolayı,birtaraftanöncekitebligatımızlailgili görüşmeleri takip ve yürütmekle birlikte,biryandandaaşağıdakikararlarıderhalkabulederekyerinegetirmenizricaolunur:

1- Londra Konferansı‘na katılacak Türkiyekurulu, yalnız Türkiye Büyük Millet Meclisitarafındanseçilecekvegönderilecektir.

2- Bu delegeler kuruluile birlikte gitmesinigerekli gördüğünüz bazı uzman danışmanlarlagerekli evrak ve belgeler, tarafınızdanhazırlanacak ve kurula katılmak üzere yolaçıkarılacaktır.

3- Bizim tarafımızdan gönderilecek delegeler

hey’etinin, bütün Türkiye’yi temsil edecek tekkurul olduğunu da İtilâf Devletlerinebildireceksiniz.

4- Vaktin darlığı dolayısıyla kesin ve sonolarak alınan bu kararların kabul edilmemesihalinde, vatan ve milletin selâmeti adınadoğacaktarihisorumluluktamamenkurulunuzaaitolacaktır.

BakanlarKuruluBaşkanıFevzi

Delege gönderilmesi konusunda, bizim ilerisürdüğümüz görüşleri, yazılarımızdabelirttiğimizşekildeTevfikPaşa,İtilâfDevletleritemsilcilerine bildirmişse de, bir telgrafın sonfıkrasıyla, aldığı cevabı mı bildiriyordu? Bu daaçıkdeğildir.

8.2.1921

İstanbul

Ankara’daMustafaKemalPaşaHazretleri’ne

FransızkamuoyunuincitmemekiçinKilikya’dasaldırıdankaçınılması,hayırseverliğindenşüpheedilmeyen bazı Fransız devlet adamlarınıntavsiyesi üzerine, Paris delegemiz tarafındanbüyükbirönemlebildirilmiştir.

SadrazamTevfik

OsmanlıDevletAdamlarınınBelirginÖzellikleri

Efendiler, bu gibi tavsiyeleri, İstanbulhükûmetlerinden çok dinlemiştik. Bizimsaldırıdan kaçınmamızı tavsiye edenhayırseverin karşısındaki kimse, işittiğini birgramofon gibi bize ulaştırırken, bu hayırsevere,bize saldırıdan kaçınılmasını, gerekenleretavsiye edip etmediğini sormuş mudur acaba?Aldığı cevap, olumsuz idiyse, onunhayırseverliğine nereden karar vermişti?Vatanımızı işgal edenlerin kamuoyunugücendirmemeyi tavsiye edenlere, vatanı işgaledilen milleti niçin incittiklerini ve incitmektedevam ettiklerini sormamak, neden buOsmanlıdevletadamlarınınbelirginözellikleriolmuştu?

Kısacası, Saygıdeğer Efendiler, görülüyor ki,TevfikPaşavearkadaşlarıyla, temelde,düşünceve görüşlerde anlaşmak mümkün olamıyordu.Nihayet,konuMeclis’egetirildi.

Meclis’e iki teklifte bulundum. Birisimemleketin durumunu ve milletin gayesini

İstanbul’a açıkça bildirmek; ikincisi, ayrıcadavet yapıldığında, Londra’ya bağımsız birkurul göndermekti. Her iki teklifim de kabuledildi.

Efendiler, Meclis’in görüş ve kararını TevfikPaşa’yabildirentelgrafaynenşöyleydi:

TevfikPaşa’nınTeklifleriKarşısında

BüyükMilletMeclisi’ninKararı

Londra Konferansı‘na davet dolayısıyla,Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı MustafaKemal Paşa Hazretleri, Bakanlar kuruluBaşkanı Fevzi Paşa Hazretleri ile İstanbul’daTevfik Paşa Hazretleri arasındaki telgrafhaberleşmeleri, Genel Kurul’da okunmakşekliyle Meclis’e bilgi verildi. Tevfik PaşaHazretleri tarafından ileri sürülen görüşler,memleketin bugünkü durumu üzerindekendilerininaçıkbirgörüşevarmaktanpekuzakolduklarını,bizeüzüntüylegösterdi. İstanbul’daAteşkes Anlaşmasından beri, iki türlü hükûmetbiribirini takip etmiştir. Biri Damat Ferit’inbaşkanlığıaltında,çeşitlikimselerinkatılmasıylakurulan hükûmetler ki, her ne pahasına olursaolsun, İtilâf Devletlerine karşı kesin olarakboyun eğme düşüncesini temsil etmiş vememleketin kendi hâkimiyet haklarını devamettirmek için yaptığı sürekli fedakârlıkları,düşmanlarla birlikte çalışmak şekliyle sonuçsuzbırakmayı özel bir politika haline getirmişti. Bu

düşüncenin peşine takılanlar, memleketinkötülük ve hainliğe elverişli ne kadar nankörevlâdı varsa, hepsini kışkırtarak vesilâhlandırarak, millî savunmaya kendileriniadayan vatanseverler aleyhine hiç durmadankullandılar.İslâmşeriatıadınayayınlanansahtefetvaların, mirîmiran (Beylerbeyi) ünvanı ileödüllendirilen Anzavurlarla, vatanınbağımsızlığı ve savunması aleyhine etrafagönderdiği maddî ve manevi zehir ve bozgunkuvvetlerine karşıAnadolu aylarca çarpışmayamecbur oldu. Onlar, düşmanlar hesabınacephelerimizi kaç defa arkadan vurdular.Müslümanlığınilkasrındanberişerefvehakdinadına cihat eden milletimiz, tarihimizin ilkgünlerinden beri, devlet vememleket ne zamantehlikeye düşmüşse, kanını bol bol akıtmaktangeri durmayan milletimiz bu defa büyükvatandan arta kalan son parçada, son kaleyeçekilmişensonsavunmasınıyaparken,hükûmetadını alan kurullar, düşmanlar hesabına,düşman safları arasında kendi milletlerialeyhine çalışıyorlardı. Bizans’ın songünlerinde, Fatih’in teslim davetine karşı,

“Allah’ın bana bir emaneti olan bu memleketi,ancakAllah’a teslim ederim”diyen, sonBizansimparatoru’nuntahtınamirasçıbirhanedandangelenbugünkühalife ve sultanın hükûmeti, esirolmamakisteyenmilleti,kendieliylebağlayarakdüşmanlarateslimetmeyeçalışıyordu.Bubirinciaşama, o hükûmetlerin ve onlarla birlikteolanların bozguna uğramasıyla son buldu.İkinci türlü hükûmet, Tevfik Paşa’nın başkanlıkettikleri kuruldur. Bunlar, gaye bakımındanAnadolu savunmasına taraftar olduklarınısöylemekle birlikte, uygulama bakımından,memleketin samimî olarak elde etmek istediğibarışa asla affedilmeyecek bir gaflet ve inatlaengelolmaktadevamediyor.SaltanatŞûrâsındaİtilâf Devletleri’nin uzattığı esaret belgesiniayağa kalkarak ve saygı göstererek kabul veimza eden devlet adamları ve Ayan üyeleri,bütün memlekette hiçbir hak ve yetkiyi temsiletmeyen geçersiz bir kuvvet durumundadır.Anadolu ve İstanbul, bağımsızlık ile esaretin,hürriyet ile mahkûmiyetin birbirine zıt ve tersdüştüğüikiayrıparçahalindekalmıştır.

Biz, memleketin esir edilmiş, iradesinikaybetmiş,parçasınıhürvebağımsızolankısmakatmak istiyoruz. İstanbul’un devlet adamları,bütünü oluşturan ve bütün bir düşmanlıkdünyasına karşı kendini şeref ve sağlamlıklasavunan hür kısmı, esir ve mahkûm durumdakiküçük parçaya bağlamak ve katmak istiyorlar.Bütün Anadolu’yu, hürriyet ve bağımsızlığınaaşık bütün memleket çocuklarını ve bugünküzulüm görmüş İslâm dünyasının ruhunu temsiledenBüyükMilletMeclisi, İstanbul’unhasta vehürriyetten yoksun bir kuruluna boyun eğmeyi,hiçbirzamankabuledemez.

Meclisimiz tarafından kabul ve ilân edilen vebütün memlekette uyulan Teşkilât-ı EsasiyeKanunumuzgereğince,egemenlikkayıtsızşartsızmilletindir.Milletinyasamaveyürütmegücüise,onun gerçek ve tek temsilcisi olanBüyükMilletMeclisi’nde toplanır.Bu temel ilkelerkarşısındadelegelelerimizin İstanbul’a giderek oradanseçilecek bir kurula katılmasına ve oranınvereceğibiryetkibelgesiiledünyayakarşımillîdâvâmızı savunmayı üzerine almasına imkân

yoktur. Eğer isterseniz, fiilî ve haklı olarakmutlak bağımsızlığı bulunan, bütün idarîteşkilâtı ile memleketi yöneten, ordularıyladoğuda vebatıdadüşmanları ezerekmemleketebarışın yollarını açan Meclisimizin delegelerkurulunu,memleketi temsil edebilecek tek kurulolarak tanırsınız. Yoksa, biz kendi kurulumuzukendimiz göndermek kararını zaten almışbulunuyoruz.Bizce istenilen vegerekli görülen,bukararımızaverilecekcevabın,birtakımsözlerdeğil,fiilîdavranışlarolmasıdır.”

LondraKonferansı‘naKatılmamız

Efendiler, Dışişleri Bakanı olan Bekir SamiBey’in başkanlığı altında ayrıca vemüstakil birdelege hey’eti kuruldu. Hey’et, LondraKonferansı‘na özel olarak davet edildiğimiztakdirde katılmak üzere ve bu arada geçecekzamandan da yararlanmakmaksadıyla,AntalyaüzerindenRoma’yahareketettirildi.

Hey’etimiz,İtalyaDışişleriBakanıKontSforzavasıtasıyla, konferansa resmen davet edildiklerikendilerine bildirildikten sonra Londra’yagitmiştir.

Londra Konferansı, 27 Şubat 1921’den 12Mart 1921’e kadar devam etti. Hiçbir olumlusonuçvermedi.

İtilâf Devletleri İzmir ve Trakya’daki nüfusdurumu ile ilgili olarak, kendileri tarafındanyapılacak bir araştırmanın sonucunu kabuledeceğimiz yolunda bizden söz almak istediler.Delege kurulumuz önce bunu kabul etmişti.Fakat, Ankara’dan yapılan uyarı üzerine,

sonradan, araştırmanın yapılmasını Yunanİdaresinin buradan çekilmesine bağlamakteklifinde bulundu. İtilâf Devletleri’nin, SevresAntlaşması‘nın diğer hükümlerinin tarafımızdansamimiyetle ve itirazsız olarak uygulanmasınısağlamakistediğianlaşılmıştı.Delegekurulumuzbununla ilgili tekliflere de red niteliğindecevaplar vermişti.Yunan delegeleri araştırmayıhiç kabul etmemişlerdi. Bunun üzerine İtilâfDevletleri, Türk ve Yunan delege kurullarınabazı teklifleri içine alan bir proje vererek,hükûmetlerinden, bu projeler için alacaklarıcevapların, Konferans’a bildirilmesiniistemişlerdi.

Bizim delege kurulumuza verilen projede,Sevres Antlaşması hükümlerinde yapılacakdeğişikliklerleilgilişunoktalarvardı:

“Bize bırakılan jandarma ve özel birliklerinsayısını bir parça arttırmak. Memleketimizdekalacak yabancı subayların sayısını birazazaltmak. Boğazlar bölgesini biraz ufaltmak.Bütçemiz üzerine konmuş bulunan sınırlamalarıbiraz hafifletmek. Bayındırlık işleri ile ilgili

imtiyaz verme hakkımız üzerine konmuşsınırlamaları da biraz hafifletmek. Bundanbaşka, adlî kapitülasyonlar, yabancı postaları,Kürdistan… ile ilgili olarak Sevres tasarısındadeğişiklikler yapılmasını ümit ettirecek bazıbelirsizvaatler…

Bu teklifler projesinde,Ermenistan sınırlarınıntespiti işi Birleşmiş Milletler’in göndereceği birkomisyonubırakılmaktaidi.Sözdeİzmirilibizegeri verilecekti. Fakat İzmir şehrinde birYunankuvveti bulundurulacak, İzmir ilinin güvenlikişleri, İtilâf Devletleri subayları tarafından idareedilecek, bu ildeki jandarma kuvveti, nüfusoranınagöreçeşitliunsurlardankurulacak,şehreBirleşmişMilletler tarafından bir Hıristiyan valitayin edilecek, İzmir ili Türkiye’ye gelirininçoğalmasıylaartacakbiryıllıkvergiödeyecekti.

İzmir ili için teklif edilenbu çözüm şekli, beşyıl sonra, taraflardan birinin isteği üzerineBirleşmişMilletler’cedeğiştirilebilecekti.”

DelegelerDahaYoldaİkenBaşlayanYunanSaldırısı

Efendiler, İtilâf Devletleri, delege kurulumuzaracılığıyla yaptıkları tekliflerin cevabını almayıbeklemeden, daha delegelerimiz yolda iken,Yunanlılar bütün ordusuyla ve bütüncephelerimizekarşısaldırıyageçtiler.

Görüyorsunuz ki, Efendiler, Yunan taarruzukonferans ve barış hikâyesini bize zorunluolarak terk ettiriyor. Şimdi izin verirseniz, sizebusaldırıyıvesonucunubildireyim:

YunanordusununBursavedoğusundaönemlibir grubu, Uşak ve doğusunda diğer bir grubuvardı. Bizim de kuvvetlerimiz, Eskişehir’inkuzey-batısında Dumlupınar’da ve doğusundaolmaküzereikigruphalindeydi.Bundanbaşka,Yunanlılarınİzmit’tebirtümenleri,bizimdeonakarşılık Kocaeli Gurubu bulunuyordu.Yunanlıların Menderes boyundaki birliklerinekarşı da birliklerimiz vardı. Yunan ordusununBursa ve Uşak gurupları, 23 Mart 1921 günüileri harekâta geçtiler. İsmet Paşa komutasında

bulunanBatıCephesibirlikleri,bildirdiğimgibi,Eskişehir’in kuzey-batısında yığınak yapmıştı.Karar,savaşı İnönümevzilerindekabuletmekti.Ona göre tedbir alınıyor ve hazırlıklaryapılıyordu. Düşman, 26 Mart akşamı, İsmetPaşa’nın işgal ettirdiği mevzilerin sağ kanadıilerisine yanaştı. Ertesi günü bütün cephedekarşılaşmalar oldu. Düşman 28’de sağkanadımıza saldırıya geçti. 29’da her ikikanattan saldırdı. Düşman, yer yer önemlibaşarılar elde ediyordu. 30 Mart günü şiddetlisavaşlarla geçti. Bu savaşların da sonucudüşmanlehineoldu.

İkinciİnönüZaferiveİsmetPaşa’nın

Metristepe’deGördüğüDurum

Bundan sonra sıra bize geliyordu. İsmetPaşa,31 Mart günü karşı saldırıya geçti ve düşmanıyenerek,31Mart-1Nisangecesigeriçekilmeyemecbur etti. Böylece, inkılâp tarihimizin birsayfası,ikinciİnönüzaferiyleyazılmışoldu.

Efendiler, düşman çekilirken, Batı CephesiKomutanıile1Nisangünüyapılanyazışmalar,ogünün duygularını tespit eden belgelerdir. Oduyguları yeniden canlandırmak için, izinverirseniz, o günkü yazışmalardan bazıtelgraflarıolduğugibiokuyacağım:

1.4.1921

Metristepe

Saat 18.30’da Metristepe’den gördüğümdurum: Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beridayanan ve artçı olması muhtemel olan birdüşmanmüfrezesi, sağkanat grubunun saldırısıile düzensiz olarak çekiliyor. Yakından takip

ediliyor. Hamidiye yönünde karşılaşma vefaaliyet yok. Bozöyük yanıyor. Düşman,binlerce ölüsüyle doldurduğu savaş meydanınısilâhlarımızaterketmiştir.

BatıCephesiKomutanı

İsmet

1.4.1921

Ankara

İnönü Savaş Meydanında Metristepe’de BatıCephesiKomutanıve

GenelKurmayBaşkanıİsmetPaşa’ya

Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü MeydanMuharebeleri’nde üzerinize yüklendiğiniz görevkadarağırbirgörevyüklenmiş komutanlarpekazdır.Milletimizinbağımsızlıkvevarlığı,dahiceidareniz altında görevlerini şerefle yapankomuta ve silâh arkadaşlarınızın kalbine vevatanseverliğine büyük bir güvenledayanıyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil,milletin makûs talihini de yendiniz. İstilâaltındaki talihsiz topraklarımızla birlikte bütünvatan,bugünenücraköşelerinekadarzaferinizikutluyor. Düşmanın istilâ hırsı, azminizin vevatanseverliğinizin yalçın kayalarına başınıçarparakparamparçaoldu.

Adınızı tarihin şeref abidelerine yazan vebütün millete size karşı sonsuz bir minnet veşükran duygusu uyandıran büyük gazâ vezaferinizi tebrik ederken, üstünde durduğunuztepeninsizebinlercedüşmanölüleriyledolubirşeref meydanı seyrettirdiği kadar, miletimiz vekendiniz için yükseliş parıltılarıyla dolu birgeleceğin ufkuna da baktığını ve hâkimolduğunusöylemekisterim.

BüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemal

BüyükMilletMeclisiBaşkanıMustafaKemalHazretleri’ne,

Zulüm ve zorbalık dünyasının en zalimcehücumlarına karşı yalnız ve şaşkın kalanmilletimizin,maddî vemanevi bütün yetenek vekuvvetlerini ruhundaki ateşle toplayan veharekete getiren Büyük Millet Meclisi’ninBaşkanıMustafaKemalPaşa!

Kahramanaskerlerimizvesubaylarımızadına,askerlerimizle avcı hatlarında omuz omuzavuruşan tümen ve kolordu komutanları adınatakdir ve tebriklerinize büyük bir iftiharlateşekkürlerimiarzederim.

BatıCephesiKomutanı

İsmet

GüneyCephesi’ndekiHarekât

SaygıdeğerEfendiler, İnönüMuharebealanınıikincidefayenilerekterkedenveBursa’yadoğrueski mevzilerine çekilen düşmanın takibinde,piyade ve süvari tümenlerimizin gösterdiklerianılmaya değer yararlıkları anlatamayacağım.Yalnız, genel askeri durumu tam olarakaçıklayabilmek için, izin verirseniz, GüneyCephemize giren bölgede yapılan harekâtıözetleyeyim:

Güney Cephesi Komutanı Refet Paşa’nınemrinde bulunan üç piyade tümeni,Dumlupınar’da hazırlanmış bir mevzidebulunuyordu. Bundan başka, bir süvari tümenive bir de süvari tugayı vardı. Bu mevziin solkanadında bulunuyordu. Güney CephesiKomutanınınaldığıgörev,düşmanıbumevzidedurdurmaktı. Uşak doğusundakimevzilerimizdenhareketedenüçpiyade tümenive bir kısım süvari Dumlupınar mevzilerinesaldırdı. 26 Mart’ta birliklerimiz, mevzileriniterke mecbur oldu. Güney Cephesi Komutanı,bundan sonra kuvvetlerini esaslı bir hatta

durdurmayı ve yeniden düzen almayıbaşaramadığı için, kuvvetler ikiye ayrıldı. 8. ve23.PiyadeTümenleriile2.SüvariTümeni’ndenmeydana gelen kısmı, kendi emri altında,Altıntaş‘a doğru çekildi. 57. PiyadeTümeni ile4. Süvari Tugayı‘ndan meydana gelen ötekikısım Fahrettin Paşa’nın emri altındaydı.Düşman bütün kuvvetiyle Fahrettin Paşakuvvetlerine yönelerek doğuya yürüdü. RefetPaşa kuvvetlerine karşı, Dumlupınar’da yalnızbirpiyadealayıbıraktı.RefetPaşa,sonradan23.Tümeni Altıntaş üzerinden güneye, FahrettinPaşa emrine verdi.Altıntaş yönünde, düşmanınhiçbir hareketi olmadığı anlaşılınca, Refet Paşa,yanındabulunankuvvetlerlekuzeyegetirtildi.

Doğuya doğru ilerleyen düşmana karşı,FahrettinPaşakuvvetleriçeşitliyerlerdesavaşlarvererek Afyon’un doğusuna çekildi. Düşman,Afyonkarahisar’ı işgal ettikten sonra, Çay-Bolvadin hattına kadar ilerledi ve orada durdu.Budüşmankarşısında,FahrettinPaşa,57.ve23.Tümenlerle birlikte, Güneyden Adanabölgesinden gelen 41. Tümeni’de alarak, bir

karşıhatoluşturdu.

YunanOrdusununGenelTaarruzPlânında

PekGözeÇarpanBirYanılma

Efendiler, askerî strateji konusunda fazladüşünce ileri sürmekten kaçınma taraftarıolmakla birlikte, Yunan ordusunun bu defakigenelsaldırıplânındagözeçarpanbiryanılmayaişaretetmekisterim.

Yunan ordusunun Uşak grubunun,Dumlupınar’dan sonra, Eskişehir’e doğruyürümesi gerekirdi.Afyon üzerindenKonya’yadoğru yönelmesi, kuvvetlerini asıl kesin sonuçalacağı alandan uzaklaştırarak, işe yaramaz vetehlikeli bir durumda bırakmıştır. İnönü‘dekibaşarı bizim tarafa kaldıktan sonra, bukuvvetlerin, kendilerini tehlikeden kurtarmakiçin bir an önce hızla geri çekilmelerinisağlamaktan başka bir şey düşünmeyeceklerineşüphe yoktu. İnönü‘de zafer kazanankuvvetlerimiz, Eskişehir, Altıntaş üzerindenDumlupınar’a yönelerek bu mesafenin önemlibir kısmında demiryolundan fazlasıylayararlanma imkânı bulunduğuna göre,Afyonkarahisar’ın doğusunda bulunan Yunan

gurubugeriçekilmehattınıkesebilirveböylece,pek büyük bir ihtimalle o grubu büyük birfelâkete uğratabilirdi. Nitekim, bu düşünceninuygulanmasınageçmektebirangecikilmemiştir.İlkserbestkalantümenlerderhalGüneyCephesiKomutanı Refet Paşa’nın emrine verilerekhareketegeçirilmiştir.

İnönü Meydan Savaşı‘ndan alınan sonuçüzerine,Yunan ordusunun Uşak grubu, derhalgeriçekilmeyebaşladı.RefetPaşa7Nisan1921tarihinde komutamerkeziyleÇöğürler’de, 4. ve11. Tümenler Altıntaş bölgesinde, 5. KafkasTümeni ve kuvvetli bir alay durumunda olanMeclisMuhafızTaburu Çöğürler güneyinde, 1.ve 2. Süvari Tümenleri Kütahya bölgesindebulunuyorlardı. Fahrettin Paşa, Çay veAfyon’dan çekilen düşmanı kovalayıpsıkıştırırken,RefetPaşadadüşmanınAslıhanlarcivarında bulunan bir alayına, bu saydığımızkuvvetlerle, yani, üç piyade tümeni ve birtaburla taarruz etti. Bir taraftan da kuzeydendaha iki tümen, 24. ve 8. Tümenler güneyedoğru gönderildi. Aslıhanlar’daki Yunan alayı,

Refet Paşa’nın saldırısını durdurdu ve çokzaman kazandı. Bu süre içinde geriden gelenbirliklerle iki tümene kadar desteklendi. Bukuvvetler Afyon’dan çekilen kuvvetlerinkendilerinekatılmalarınısağladı.

12 Nisan 1921 günü, Refet Paşa’nın emrindekuzeyden güneye ve doğudan batıya saldırankuvvetlerintoplamışöyleydi:

Kuzeyden gelen 4,5, 11, 8, ve 24 doğudanilerleyen 57, 23 ve 41. Tümenler ki, toplamolarak sekiz piyade tümeni ve bir piyadetaburu… 1. ve 2. Süvari Tümenleri çok uzakmesafelerden dolaştırılarak ve ancak düşmanyenildiği takdirde etkili olabilecek; fakat ogünkü savaşta hiç de işe yaramayan düşmangerisindeki Banaz hedefine gönderilmişti. RefetPaşa’nın komutası altına verilen kuvvetler,saldırılarında başarı kazanamadılar, aksine fazlacan kaybı oldu. Düşman, Dumlupınarmevzilerinehâkimolarakyerleştiveoradakaldı.Refet Paşa kuvvetleri de Dumlupınar’ın onkilometre kuzeydoğusunda olmak üzere,Aydemir, Çalköy, Selkisaray hattına çekilip

durdu. Aslıhanlar Muharebesi diye anılan buçarpışmalarbuşekildesonaerdi.

RefetPaşaKendisiYenildiğiHaldeDüşman

YenilmişSayıyordu

Efendiler, savaş sırasında, savaş hatlarındakibazı kısımların ileri geri dalgalanışı ve özellikleAfyondoğusundabulunandüşmantümenlerininDumlupınar’ın ilerisinde bıraktıkları biralaylarının yenilip safdışı edilememesiyüzünden, düşman kuvvetleri Dumlupınar’akadar çekilme imkânını bulabilmiştir. Bundansonra, Yunan kuvvetlerinin, sağlam bir savaşhattı tutmak üzere geri yürüyüşleri, RefetPaşa’nın savaşının sonucu hakkında yanlış biryargıda bulunmasına yol açtı. Gerçekten deRefet Paşa, kendisi yenildiği halde, düşmanınyenilip geri çekildiğini, sandı ve bunu beş günsüren Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde,düşmana son darbenin vurulabildiğini bildirentelgrafıylabizedehaberverdi.Bizde,pektabiîmemnun olarak büyük takdir ve tebriklerdebulunduk. Fakat, durumu iyice anlamak içintelgraf başında kendisine sorduğum sorularaaldığım cevaplardan, durumun bildirildiği gibiolmadığışüphesinedüştük.Sonundaanlaşıldıki,

düşman kendi maksadına ve genel durumunauygun olarak,Dumlupınar’da savunması kolay,hâkim ve sağlam bir mevzi alıyordu. Aksine,Refet Paşa’nın ise, biraz geride, bütünkuvvetleriyle Aydemir, Çalköy, Selkisarayhattınıtutmasıgerekti.

Efendiler, durum sakinleşmeye başladıktansonra, Refet Paşa’nın komuta ettiği orduda,kendisine karşı güvenin kalmadığı anlaşıldı.Durumu yerinde incelemek üzere, Ankara’danFevzi Paşa Hazretleri, Batı Cephesi’nden deİsmetPaşa,birliktebizzatRefetPaşa’nınkomutamerkezine gittiler. Refet Paşa’nın komutadurumunun bir süre daha devamı tercihedilmekteolduğundan,konuyuonagörebirhalçaresinebağladılar.Fakat,zamangeçmeden,budurumun devam ettirilmesinin mümkün vedoğru olmadığı düşüncesi belirdi. Bu sebeple,ben bizzat Fevzi ve İsmetPaşaları alarak,RefetPaşa’nın yanına gittim. Durumu yakındaninceledim ve konuyu derhal şöyle bir çözümebağladım. Refet Paşa’nın komutası altındabulunan Güney Cephesini, Batı Cephesine

bağlayarak İsmet Paşa’nın komutasına verdim.Kendisine de, Ankara’da bir görev verilmeküzereorayadönmesigerektiğinibildirdim.

RefetPaşa,TürkOrdusunaBaşkomutanOlmakİstiyordu

Refet Paşa,Ankara’ya döndüğü zaman şöylebir çözümyoludüşünmüştüm. İsmetPaşa, artıkGenel Kurmay Başkanlığı‘ndan istifa ederek,kendisini tamamıyla, genişletilmiş olan BatıCephesiKomutanlığı‘naverecek.MillîSavunmaBakanı bulunan Fevzi PaşaHazretleride,vekâletle yürütmekte olduğuGenelkurmay Başkanlığı‘nı asil olarak üzerinealacak. Ondan boşalacak Millî SavunmaBakanlığıgörevinideRefetPaşayapacak.

RefetPaşa,aslındayineaskerîbirgörevalmakistiyordu.Fakatbenimbulduğumçözümyolunubeğenmedi.Diyorduki: “MillîSavunmaBakanıbulunan Fevzi Paşa’nın görevinden çekilmesinigerektiren bir durum yoktur. İsmet Paşa’nınGenelkurmay Başkanlığı‘ndan ayrılmasınızorunlubuluyor vebanadabu aralık bir görevvermeyi düşünüyorsanız, çözüm şeklinin onagöredüzenlenmesimümkündür.”

Ben, her nasılsa,Refet Paşa’nın düşüncesinde

gizli olan maksadı birdenbire kavrayamadım.Çünkü, biraz sonra anlar gibi olduğum görüşasla hatırıma gelmemişti. Anlayamadığımnoktayı açıklatmak için kendisine sordum vededim ki: “Yani siz mi Genelkurmay Başkanıolmak istiyorsunuz?” Gerçi açık bir cevapvermedi ama, ben, maksadın tamamen bundanibaret olduğunu kabul ettim. Bunun üzerine şugörüşü ileri sürdüm: “Genelkurmay Başkanlığı,bizim teşkilâtımıza göre, bugün fiilî olarakBaşkomutanlık makamıdır. Siz, daha TürkordusunaBaşkomutanolacakvasıflarıkazanmışdeğilsiniz.Bunuhatırınızdançıkarınız!”

Refet Paşa, verdiği cevapta dedi ki: “Öyleyseben de Millî Savunma Bakanlığı‘nı kabuletmem.” “O, sizin bileceğiniz iştir” dedim vebıraktım.Gerçektenkabuletmediveizinalarak,Kastamonu ormanlarında, Ecevit denilen yerdebirsüredinlenmeyeçekildi.RefetPaşa’nınMillîSavunma Bakanlığı‘na getirilişi, bundan sonraortayaçıkanbaşkabirdurumüzerineolmuştur.

LondraKonferansı‘ndanDönenDışişleriBakanı

BekirSamiBey’inİmzaladığıSözleşmeler

SaygıdeğerEfendiler, İkinci İnönüZaferindensonra, Londra’ya gitmiş olan delegelerkurulumuz geri döndü. Konferansın olumlu birsonucavarmamışolduğunubiliyorsunuz.Fakat,delegeler kurulu Başkanı ve Dışişleri BakanıBekirSamiBey1,kendiliğindenİngiltere,Fransave İtalya diplomatlarıyla ilişki ve görüşmelerdebulunarak, herbiriyle ayrı ayrı birtakımsözleşmelerimzalamışbulunuyordu.BekirSamiBey’in İngiltere ile imzaladığı bir sözleşmegereğince, elimizde bulunan bütün İngilizesirlerinigeriverecektik.Bunakarşılık,İngilizlerdebize,kendiellerindebulunanesirlerimiziiadeedeceklerdi. Yalnız, Türk esirleri arasındaErmenilere ve İngiliz esirlerine zulüm veyakötülük yapmış olduğu iddia edilenler serbestbırakılmayacaktı.

Hükûmetimiz, elbette böyle bir sözleşmeyikabul edip onaylayamazdı. Çünkü, böyle birsözleşmeyi onaylamak demek, Türk uyrukluolanların,Türkiye içindeki hareketleri üzerinde,

yabancı bir hükûmetin bir çeşit yargı hakkınıonaylamakolurdu.

Bu sözleşmeyi kabul etmemekle birlikte,İngilizler, bazı Türk esirlerini serbestbıraktıklarından, biz de karşılık olarak elimizdebulunan İngiliz esirlerinden bir kısmını serbestbıraktık.

Daha sonra, 23 Ekim 1921 tarihinde, Kızılayİkinci Başkanı Hamit Bey’le İstanbul’dakiİngiliz Komiseri arasında yapılan anlaşmaüzerine,Malta’dabulunanbütünTürktutuklularıileelimizdebulunanbütün İngiliz tutuklularınınkarşılıklı olarak serbest bırakılmasıkararlaştırılmışvebukararuygulanmıştır.

Efendiler, Bekir Sami Bey, resmî görüşmelerve konuşmalar dışında, sırf kişisel olarak daLloyd George ile bir görüşme yapmış…Aralarında söylenen sözler steno ile yazılmış…Bu zabıt, imza da edilmiş… Fakat, ben BekirSami Bey’in elinde bulunan sayfa hakkındabana bilgi verildiğini hatırlamıyorum. SonzamanlardaDışişleriBakanlığıaracılığıylaBekir

Sami Bey’den bu sayfayı istettim ise de,Bakanlığagönderdiğibirmektupta,ozamanbusayfa tercümelerinin bana gösterildiğini, gerekaslının gerek tercümelerinin, DışişleriBakanlığı‘ndan ayrılırken ilgili dosyadabırakıldığını bildirmiştir. Dosyalarda bu belgebulunamamıştır. Dışişleri Bakanlığı‘nda da hiçkimsenin bu belge metni hakkında bilgisiyoktur. Ben de belirttiğim gibi, hiçbir vakithaberdaredildiğimihatırlamıyorum.

Efendiler, Bekir Sami Bey ile FransızBaşbakanı Mösyö Briand arasında da, 11 Mart1921 tarihli bir sözleşme imza edilmiştir. Busözleşmeye göre, Fransa ile Millî Hükûmetarasındakidüşmanlığa sonverilecek.Fransızlar,silâhlıçetelere,bizdemücahitlerimizesilâhlarınıbıraktıracağız… Zabıta kuvvetlerimize,Fransızlar subayları alınacak… Fransıztarafından kurulacak zabıta kuvvetleri olduğugibi kalacak… Fransa’nın boşaltacağı yerlerle,Elâzığ, Diyarbakır ve Sivas illerinin ekonomikgelişmesi için yapılacak faaliyetlerde üstünlükhakkı ve Ergani Madenlerini işletme hakkı da

Fransızlar’averilecek…v.b.

Hükûmetimizce, bu sözleşmenin de kabuledilmemesinin sebeplerini sıralamaya gerekyoktursanırım.

Bekir Sami Bey, İtalya Dışişleri BakanıbulunanKontSforzailede12Mart1921’debirsözleşme imzalamış…. Bu sözleşme gereğince,İtalya’nın konferans sırasında, İzmir veTrakya’nın bize verilmesi konusundakiisteklerimizi desteklemesine karşılık, biz deİtalyan Devleti’ne Antalya, Burdur, Muğla,Isparta sancaklarıyla Afyonkarahisar, Kütahya,Aydın ve Konya sancaklarını sonradan tayinedilecek kısımlarında ekonomik faaliyetler içinüstünlük hakkı tanıyacaktık. Bundan başka, bubölgelerde,TürkhükûmetiveyaTürksermayesitarafındanyapılamayacakolanekonomik işlerinİtalyan sermayesine verilmesi ve EreğliMadenlerinin bir İtalyan-Türk şirketine devrikabuledilmekteidi.

Elbettebusözleşmede,hükûmetimizcereddenbaşkabirişlemgöremezdi.

Efendiler, İtilâfDevletleri’nin Londra’ya barışyapmak için gönderdiğimiz DelegelerKurulumuz Başkanı Bekir Sami Bey’e imzaettirdikleri sözleşmelerdeki maddelerin, SevresProjesinden sonra aralarında imzaladıkları ÜçlüAnlaşma (Accord Tripartite) adı verilen veAnadolu’yu nüfuz bölgelerine ayıran biranlaşmayı millî hükûmetimize başka adlaraltında kabul ettirme maksadına dayandığıaçıktır. İtilâf Devletleri’nin politikacıları, bumaksatlarını, Bekir Sami Bey’e kabul ettirmeyide başarmışlardır. Bekir Sami Bey’i, Londra’daKonferans görüşmelerinden çok, teker tekeryapılan konuşmalarla oyalamaya çalıştıklarıanlaşılıyor. Millî Hükûmet’in bağlı bulunduğuprensiplerle, bu prensiplere bağlı bir DışişleriBakanı‘nın tuttuğu yol arasındaki uyuşmazlığıaçıklamakmaalesefmümkündeğildir.

Bekir Sami Bey, ikinci defa Avrupa’dabulunduğu sırada, banabazı hususları bildirdiğigibi, dönüşünde de bir rapor vermişti. Gerekbildirmiş olduğu hususlarda, gerek raporundayeralanbazıdüşünceler,neyazıkki,BekirSami

Bey’in, Türk milletinin gerçekleştirmeyeçalıştığımız amaç ve ülküsünü tam olarakkavramış ve o çerçeve içinde hareket etmekteolduğundan şüphe ettirmeyecek ve tereddüdedüşürmeyecekniteliktedeğildi.

BekirSamiBey,Avrupatemaslarının,üzerindebıraktığı etki ve anlayışlara göre görüş ilerisürüyordu.

12Ağustos 1921 tarihli bir şifreli telgrafında,bizim politikamızı eleştirdikten sonra, diyorduki: “Daha fırsat elde iken, akıllıca bir siyasettakip etmek, memleketi sürüklendiği büyük birçıkmazdankurtarabilir.Olaylarbirbütünolarakincelenerek, memleketi selâmete çıkaracak birtutumubenimsemek şartttır.Aksi takdirde, tarihve millet karşısında hiçbirimiz sorumluluktankurtulamayız.

Milletinmutluluğu veMüslümanlığın selâmetiadınaisabetlibirtutumunbenimsenmesinivebiranöncebildirilmesiniricaederim.”

BekirSamiBeyNeOlursaOlsunBarışYapmakİstiyordu

BekirSamiBey,hernepahasınaolursaolsunbarışyapmataraflısıydı.Bugörüşünü,24Aralık1921günlüraporundaşöyeaçıklıyordu:

“.. Savaşın sürüp gitmesinin, bumemleketi, bu milletin varlığınıtehlikeye koyacak kadar yıkıp yokedeceğini ve katlanılan bütünfedakârlıklarınboşagitmişolacağınıkesinlikle düşünmekteyim. Savaşındevam ettirilmesinin dış ve içdüşmanlarımızın ekmeğine yağsüreceğine, korktuğumuz belâ vefelâketleri memleketin başınakendiliğinden çekeceğine bütünvarlığımla inanıyorum.Zâtıdevletlerinin üzerine düşengörev,dünyadahemenhiçbirsiyasetadamının omuzlarına yüklenmeyenen ağır bir yüktür. Tarihte, beş altıasırdadeğil,belkionbeşasırdabirkimseye ancak kısmet olabilen bir

görevi üstlenmiş bulunuyorsunuz.Her türlü aşırılıktan sakınarak,bugününyararlarıuğrunageleceğingerçek yararlarını feda etmeyerek,Türklük ile beraber bütün İslâmdünyasının geleceğini güven altınaalmak için, pek yakın bir zamandafazlasıyla gerçekleştirilebilecek millîve islâmi gayeyi kurtarmak vegüçlendirmek için, hattâ geçiciolarak fedakârlığa bile katlanmaksayesinde, zâtıdevletlerinin dünyatarihinde ölümsüz bir isimkazanması veMüslümanlık binasınayeni bir şekil veren şahsiyet olmasımümkündür. Aksi halde, TürkMilletinin ve bütün Müslümanlıkdünyasının esaret ve aşağılığamahkûm olacağı bendenizceşüphesizdir.Adınızı,kıyametgününekadarbütünMüslümankuşaklariçinkâinatın övüncü olan YücePeygamber Efendimiz’den sonra enkutsalbiradveyadigârolmaküzere

arkanızda bırakmak şerefini vefırsatını kaybetmemenizi,vatanseverlikveMüslümanlıkgereğiolarak bildirmeyi bir kutsal görevsayarım,EfendimHazretleri.”

Bekir Sami Bey, bütün bu düşüncelerle, özetolarak, esaretten ve aşağılıktan kurtulmak için,kendisinin Londra’ya yaptığı sözleşmelerçerçevesinde Millî Mücadele’ye son vermeyiteklifediyordu.

Efendiler, Bekir Sami Bey’in bu düşünceleribendeolumlubiretkiyaratmamıştı.İlerisürdüğüdüşünceler ve bunların dayandığı mantık,kendisiyle görüşme ve tartışmanın bile gereksizveyararsızolduğukanaatiniuyandırmıştı.

Meclis’teBelirmeyeBaşlayanSiyasiGruplar

Efendiler, yüce kurulunuzu biraz da BüyükMillet Meclisi içinde kendini gösterendurumlarla temasa getirmek istiyorum.Biliyorsunuz ki, Büyük Millet Meclisi’nemilletçe üye seçilirken, Anadolu ve RumeliMüdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yönetimkurulları da ikinci seçmenler arasındabulundular. Buna göre, denilebilir ki, BüyükMillet Meclisi, bütünüyle, aynı zamandaAnadolu ve Rumeli Müdafaa-i HukukCemiyeti’nin siyasî bir grubu niteliğinde idi.Gerçekten de, başlangıçta bu yolda hareketedilmişti.Cemiyet’intemelilkeleri,MeclisGenelKurulu’nun da temel ilkeleri durumundaydı.Biliyorsunuzki,ErzurumveSivasKongresi’ndetespit edilen ilkeler, İstanbul’daki son Meclis-iMeb’usan’ca da kabul edilip desteklenerek,Misak-ıMillîadıaltındaözetlenmişti.Builkeler,BirinciBüyükMilletMeclisitarafındandakabuledilerek, o çerçeve içinde memleketinbütünlüğünü ve milletin bağımsızlığını

sağlayacak barış ve güvenliğin elde edilmesineçalışılıyordu. Fakat zaman geçtikçe, Meclis’teortaklaşa bir çalışmanın sağlanıpdüzenlenmesinde güçlükler belirleme başladı.Enbasitkonulardaoylardağılıyor.Meclis’tenişçıkamıyordu.Bazıkimseler,budurumabirçareolmak üzere 1920 yılının ortalarında birtakımgruplar meydana getirme faaliyetine geçtiler.Bütün bu faaliyetler, meclis görüşmelerinindüzenli olarak yürütülmesini sağlama vegörüşülen konular üzerinde oyları dağıtmadanolumluişçıkarmagayesinigüdüyordu.

Yeri geldiğinde arz etmiştim ki, ilkAnayasamıza kaynaklık eden, 13 Eylül 1920tarihli bir programı Meclis’e sunmuştum. Buprogramın Meclis’te 18 Eylül’de okunankısmındanbaşka,bunaesasolmaküzere,BüyükMillet Meclisi’nin temel niteliğini ve yönetimşekli ile ilgili görüşleri tespit eden veMeclis’inaçılışındansonra,okunupkabuledilenönergemide bu kısımla birlikte, “halkçılık programı” adıaltında bastırmış ve yayınlatmıştım. Belirttiğingruplar, benim bu programımdan ilham alarak,

bir takım ünvanlar takınmaya ve programlartespit etmeye başladılar. Bir fikir vermiş olmakiçin bu gruplardan belli başlılarıın adlarınısayayım:

a)Tesanüt(Dayanışma)Gurubu

b)İstiklâlGurubu

c) Müdafaa-i Hukuk Zümresi (Müdafaa-iHukukTopluluğu)

d)HalkZümresi(HalkTopluluğu)

e)IslahatGurubu

Bu gruplardan başka, isimsiz olarak özelmaksatlıbazıküçükgruplarındafaaliyethalindeolduklarıanlaşılıyordu.

Efendiler, bu isimlerini saydığım guruplardanher biri, Meclis görüşmelerinde disiplinisağlamak ve oyları birleştirmek maksadıylakurulmuş oldukları halde, varlıkları aksinigösteriyordu.

Gerçekten de, sayıları çok, üyeleri sınırlı olanbuguruplarbiribirleriyleyarışmayakalkışmışlarve biribirlerini dinlememek yüzündenMeclis’teneredeysebirkargaşadoğurmayabaşlamışlardı.Hele, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu Meclis’tençıktıktan sonra, yani Ocak 1921 sonlarında,Meclis üyelerinin ve ortaya çıkan gurupların,genellikleherkonudatoplantıyakatılmalarınıvebirlikte çalışmalarını sağlamanın, bir kat dahagüçleşmeye başladığı görülüyordu. Çünkü,Misak-ı Millî‘nin tespit ettiği ilkelerde, kayıtsızşartsız düşünce ve gaye birliği yer aldığı halde,Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun ortaya koyduğugörüşlerde tam bir birlik sağlanmışgörünmüyordu. Mevcut gurupları birleştirmekveyahut mevcut guruplardan birinidestekleyerekişgörmekiçin,dolaylıolarakçokçalıştım.Ancak,buyolla eldeedilen sonuçlarınuzunömürlüolamadıklarıgörüldü.İşedoğrudandoğruya benim el atmam zorunlu olmayabaşladı.Nihayet,AnadoluveRumeliMüdafaa-iHukuk Gurubu adıyla bir grup kurulmasınakararverdim.Bugurupiçinyaptığımprogramınbaşına bir ana madde koydum. Bu maddenin

özü iki noktadan ibaretti. Birinci nokta şuydu:Gurup, Misak-ı Millî ilkeleri çerçevesindememleketin bütünlüğünü ve milletinbağımsızlığını sağlayacak barış ve güvenliğinelde edilmesi için, milletin bütün maddî vemanevi kuvvetlerini gereken hedeflereyönelterekkullanacak,memleketinresmîveözelbütün kuruluş ve tesislerinin bu ana gayeyehizmetetmelerineçalışacaktır.

AnadoluveRumeliMüdafaa-iHukukGurubu’nunKurulması

İkinci nokta: Gurup, devlet ve milletinteşkilâtını, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nunkoyduğuilkelerçerçevesinde,sırasıylaşimdidentespitevehazırlamayaçalışacaktır.

Efendiler,bütünguruplarıveMeclisüyelerininçoğunu davet ederek, bu iki esas üzerindebirleşmelerini sağladım. İşaret ettiğim bu anamadde ve bundan sonra Gurup’un içtüzüğü ileilgili olan maddeler, 10 Mayıs 1921 günüyapılan toplantıda kabul edildi. Gurap GenelKurulu’nca seçildiğim için, gurubunbaşkanlığınıdaüzerimealmıştım.

Efendiler,memleketiçindeAnadoluveRumeliMüdafaa-i Hukuk Cemiyeti var olduğu gibi,onun, aynı ad altında Meclis’te de bir siyasîgurubu kurulmuş oldu. İstanbul’daki Meclis-iMeb’usan’ın yapmaktan çekindiği iş, ancakonların dağılmasından 14 ay sonra Ankara’dayapılmış oldu. Bu gurup, Birinci Büyük MilletMeclisi’nin devam ettiği sürece, Hükûmetin

görev yapmasına yardımcı olabilmiştir. Fakat,gurup tüzüğündeki ana maddenin ifade ettiğiikinci noktayı anlamlı bulanlar oldu. Bu gibilerduygularını açıklamamakla birlikte, bu noktadatoplanan anlam ve gayenin gerçekleşmemesiiçin derhal faaliyete geçmekte gecikmediler.Olumsuzfaaliyetdiyevasıflandırabileceğimizbutürlüfaaliyetler,ikişekildeortayaçıkmaktaydı.

Birincisi, Gurub’un içinde düşüncelerikarıştırmavegörüşülecekkonularda aleyhtebirdurumyaratmaşeklindeoluyordu.

HocaRaifEfendi,“Muhafaza-iMukaddesatCemiyeti”Kuruyor

İkincisi, memleket içinde ve yine teşkilâtımıziçindeydi. Bu noktayı açıklayan en belirginörnek, Erzurum milletvekili Hoca RaifEfendi’nin ve bazı arkadaşlarının, gurubunkurulmasından önce ve Teşkilâtı EsasiyeKanunu’nun çıkmasından hemen sonragiriştiklerifaaliyettir.Arzuederseniz,bukonudabirazbilgivereyim:

Hoca Raif Efendi ve arkadaşları,Anadolu veRumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ErzurumMerkez Hey’eti’nin adını değiştirdiler.Muhafaza-i Mukaddesat Cemiyeti dediler.Mevcutcemiyet ilkelerininbaşınada,HilâfetveSaltanat makamının ve devlet şeklinin olduğugibi bırakılmasını sağlayıcı birtakım eklemeleryapmışlar ve bu faaliyetlerini öteki illere,özellikle doğu illerine de birtakım bildirilergöndererek yaymaya kalkmışlardı. Ben budurumu öğrenir öğrenmez, Doğu CephesiKomutanı Kâzım Karabekir Paşa’nın dikkatiniçektim. Hoca Raif Efendi’yi ve arkadaşlarını

uyararak bu türlü faaliyetlerden vazgeçirmesiniricaettim.

Sarıkamış‘tabulunanKâzımKarabekirPaşaileErzurum’da bulunanHocaRaifEfendi arasındabazıyazışmalarolduktansonraRaifHoca,bizzatPaşa’nın komuta merkezine gitmiş, orada“Muhafaza-i Mukaddesat” adınınkullanılmasındakisebepleriaçıklarkendemişki:“Maksat, halifelik ve padişahlık haklarınıkorumak, memleketin ve İslâm dünyasınınbugünkü ve gelecekteki hayatı için büyükuyuşmazlık ve sakıncalar doğuracak olan,Cumhuriyet idaresindenkesinliklesakınmaktır.”Hoca, “Büyük Millet Meclisi’nde kurulanMüdafaa-iHukukGurubu’nunhilâfetvesaltanatidaresini cumhuriyete dönüştürme maksadıgüttüğü hissedilmektedir”, görüşündebulunduktansonra,bugibifaaliyetleritanımaktamazurolduklarınıbildirmiş.

KâzımKarabekirPaşa,DevletŞeklindeTarihi

DeğişikliklerYapılacağıZamanAskeriveSivilDevlet

AdamlarınınGereğiGibiGörüşleriAlınmalıdır”Diyor

KazımKarabekirPaşa’nınbubilgileriveren11Temmuz 1921 tarihli şifreli telgrafında, kendiside ileri sürdüğü görüşler arasında diyordu ki;“Hükûmet şekli ile ilgili esasları, Büyük MilletMeclisi’nce kabul edilen Teşkilât-ı EsasiyeKanunu’nun tespit etmiş olduğu görülüyor.Halbuki bendeniz, bu kanun hükümlerinin olsaolsa bir parti programı halinde kalmasını,uygulamada ortaya çıkacağını tahmin ettiğimgüçlüklere karşı daha yararlı buluyorum. Bugörüşümü, bölgenin çok yakındantanıyabildiğim duygu ve düşüncelerine görekısaca açıklamak isterim. Meclis’te Teşkilât-ıEsasiye Kanunu’nu desteklemek üzere kurulanguruba girmiş olanların çoğu, yeni bir rejimdeğişikliğinde memleket kaderinde söz sahibiolmak hevesinde görünenlerdir. Halk arasında,ancak küçük bir gurup yeni nitelikte teşkilâtfikirlerini benimser. Milletvekillerinin Teşkilât-ıEsasiye Kanunu’na taraftarlıkları ancak kişisel

görüşlerinden gelebilir. Devlet şeklinin bubüyük ve tarihi değişiklik faaliyetlerinde,memleketin geleceğinden hep birlikte sorumluolanaskerîvesivildevletadamlarıyla,Müdafaa-i Hukuk merkezlerinden gereği gibi görüşalınması ve durumun olağanüstü bir Meclis’teincelendikten sonra karara bağlanması gerekir,düşüncesindeyim.”

Efendiler, kesin zaferden sonra İkinci BüyükMillet Meclisi Cumhuriyet’i ilan ettiği zamanbile, Kâzım Karabekir Paşa, İstanbulgazetelerine verdiği demeçte, öteden berisüregelen duygularını ve şikâyetlerini,“Cumhuriyet ilânını bize sormadılar” şeklindeözetlemekteydi.

Kâzım Karabekir Paşa, bu görüşleriyle,Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin millettarafından olağanüstü yetkiler verilerekgönderilmiş üyelerden kurulu, olağanüstü birmeclisolduğunuunutmuşgibigörünüyor.Böylebirmeclisin koyduğu kanuna hem deTeşkilât-ıEsasiye Kanunu’na karşı bulunduğunu imâediyor. Daha garibi, devlet teşkilâtının

değişmesinde etkili olacak kararlar alabilmekiçin, askerî ve sivil devlet adamlarının veMüdafaa-i Hukuk Merkezlerinin görüşlerininalınması gerektiği inancında bulunduğunusöylüyor.

KâzımKarabekirPaşa,benimMüdafa-iHukukGurubuyla olan ilgime de karşı çıkarak:“Bendeniz zâtıdevletlerinin bu gibi siyasîpartilere girmemesini özellikle uygunbulmaktayım” dedikten sonra, benim tarafsızolarakkalmamıtavsiyeediyor.

Kâzım Karabekir Paşa’nın bu telgrafına, 20Temmuz 1921’de cevap verdim. Biraz uzuncaolan bu cevabın, bazı hususları aydınlatmayayarayacak olan noktalarını belirtmekleyetineceğim. Cevabımda demiştim ki:“Müdafaa-i Hukuk Gurubu, memleketinbağımsızlığını tamolarak sağlamakgibikısavekesin bir maksatla kurulmuştur. Teşkilât-ıEsasiye Kanunu’nun uygulanma durumu da,gayesi içindedir. Teşkilât-ı Esasiye Kanunu,bütün idare sistemini veTürkiye Hükûmeti’ninhukukî durumunu gösteren ayrıntılı ve tam bir

kanun olmayıp, memleketin mülkî ve idarîteşkilâtında zamanın şartlarının gerektirdiğihalkçılık ilkesini ifade eden bir kanundanibarettir.Bukanunda,cumhuriyetiifadeedenbirşey yoktur. Raif Efendi’nin, saltanat şeklinincumhuriyetçiliğe dönüştürülmek istendiğiyolundakidüşüncesi,kuruntudur.”

“Meclis’teki Gurup merkezinde kendilerineönemli işlerverilenkimselerarasında,kişiliklerive geçmişteki davranışlarıyla,eleştirilebileceklerin bulunduğu yolundaki iddiaise,dahaaçıkbirifadeiledoğrulanmayamuhtaçbir durumdadır. Her işi, bütün idarî yeteneklerive kişisel faziletleri ile mükemmel yetişmişadamlara vermek, pek değerli ve tatlı bir dilekolmakla birlikte, kendi toplumumuz için değil,dünyanın en ileri gitmiş milletleri için bile, herçevre,herbölge,vehermesleksahibitarafındansaygıya değer görülecek bu kadar çok adambulmak imkânsızdır. Hayalî ve gerçek dışıdüşünce ve iddialarla, memleketin kendisinedayanabileceği tek kuvveti ve teşkilâtıyıpratacak engellemelere başvurmak, eğer

cahilcebirçılgınlıkdeğilse,herhaldebirhainlikolarak kabul edilmelidir. Zâtıdevletlerince debilinirki,ilerlemeyolundagirişilecekherönemlifaaliyetin, kendine göre önemli sakıncalarıvardır. Bu sakıncaların en alt düzeyeindirilebilmesi için,alınacak tedbirveyapılacakgirişimlerdekusuretmemekgerekir.”

Bundan sonra Efendiler, Teşkilât-ı EsasiyeKanunu yapılırken, sivil ve askerî devletadamlarıyla Müdafaa-i Hukuk Merkezlerinindüşüncelerini almak konusundaki görüşümü deşöyle açıkladım: “Zatıdevletlerince de bilindiğiüzere, bir hükûmet şeklinde yaşıyoruz ve onunbütün şartlarına uymak zorundayız. Kanunun,Meclis komisyonlarından sonra, GenelKurul’daki tartışmalarıyla ortaya çıkacak şekliüzerinde, uzaktan alınacak düşüncelerle etkiyapılamayacağıelbettekabulbuyurulur.”

Kâzım Karabekir Paşa, Teşkilât-ı EsasiyeKanunu’nun yapılmasında niçin aceleedildiğinin, bunun uygulanmasından doğacakgüçlüklerin nasıl giderileceğinin, hilâfet vesaltanat konusundaki görüşümüzün ne

olduğunun açıklanmasını da istemişti. Bunoktalarla ilgili cevaplarımda demiştim ki:“Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun yapılmasındaacelecilik sayılan tutumun sebebi, bütündünyada ve memleketimizde belirmiş olanhalkçılık akımını, sağlam bir şekilde tespitederek, bu konuda başka türlü karışmalara yervermemek; aynı zamanda yüzyıllardan beriyetersiz kimseler elinde boyuna kötüyekullanılan millet haklarını korumak için, buhakların asıl sahibi olan millete de söz hakkıtanımakvebuyüksekdüşünceningelişmesiiçinbugünküolağanüstüşartlardanyararlanmaktır.

Kanunun ne dereceye kadaruygulanabileceğini ölçmek için de, bu işleuğraşmaya fırsat bulacakların azim ve iradeyeteneğinihesabakatmakgerekir.

Ortada hilâfet ve saltanat meselesi diyebaşlıbaşına birmesele yoktur. Söz konusu olanPadişahın haklarıdır. Onun belirlenmesi vesınırlandırılması için son birkaç yüzyılıntecrübeleri ve devlet kavramındaki millethaklarının gerçek anlamı gözönünde

bulundurulmalıdır. Bu konuda şimdilik tespitedilmişkesinbirkuralımızyoktur.”

Kâzım Karabekir Paşa’nın, gurup başkanıolmayıp tarafsız kalmaklığım konusundakiteklifine verdiğim cevapta da, şu düşünceleriileri sürmüştüm: “İstanbul’daki Meclis-iMeb’usan gibi bir meclisin başkanı değilim.Böylebileolsa,birpartiyebağlıolmakdoğaldır.Halbuki, Büyük Millet Meclisi’nin yürütmeyetkisidebulunduğundan,birbakıma,hükûmetniteliğindeki bir meclisin başkanıbulunmaktayım.Yürütmeyetkisidebulunanbirbaşkan için, çoğunluk partisinden olmak pekgereklidir.Bunagöre,genişbirprogramlaortayaatılmış siyasî bir partinin başkanı da olabilirim.Bütün kimliğimle karışmış bulunduğumCemiyet’ten ayrılmaklığım mümkün olmadığıgibi, o cemiyetten doğmuş olan gurup içindebulunaklığım da zorunludur. Aslında gurup,hemen hemen Meclis Genel Kurulu’na yakınbüyük bir çoğunluğu içine almaktadır. Dışarıdakalanlar, Erzurum milletvekillerinden CelâlettinArif Bey ve Hüseyin Avni Efendi ile benzeri

davranışlarında serbest kalmak isteyen birkaçkişidenibarettir…”

İzzetveSalihPaşa’larınİstanbul’daSiyasîGörev

AlmayacaklarınaSözVermeleriÜzerine

İstanbul’aDönmelerineİzinVerildi.

Efendiler, Ankara’da bulunan İzzet ve SalihPaşa’lar bir türlü Ankara’ya ısınamadılar.İstanbul’da ailelerinin yanına gitmelerine izinvermemiz için, doğrudan doğruya veya dolaylıyoldan boyuna rica ediyorlar ve İstanbul’adönüşlerinde, siyasî hiçbir görevalmayacaklarına söz veriyorlardı. 1921 yılınınMartayıbaşlarında,İsmetPaşa’nınbazıişleriçinAnkara’ya gelmiş bulunduğu bir sırada, Paşalarricalarınıyenilediler.Birgün, İsmetPaşa’nındakatıldığı Bakanlar Kurulu toplantı halindeyken,Ahmet İzzet Paşa daireye gelerek habergöndermiş ve İsmet Paşa kendisiylegörüşmüştür. İzzet Paşa, bizim teklifimizüzerine, İstanbul’da görev almayacağına, uzunuzadıya açıklamalarla söz vererek, İstanbul’daailesininyanınagönderilmesiiçinizinricaetmiş;Salih Paşa’nın da aynı şekilde söz vererekserbest bırakılması ricasında bulunduğunueklemiş.

İsmet Paşa, bu açıklamayı ve bu ricayı

Bakanlar Kurulu’na getirdi. Zaten varlıklarınınmillî işlerimizde yararlı olmadığı, aksineAnkara’da bir yük, bir ağırlık olarakbulundukları, üstelik bazı olumsuz akımlara dasebep oldukları anlaşılmış bulunduğundan,Bakanlar Kurulu, bu paşaların İstanbul’adönmelerinde bir sakınca görmedi. Fakat ben,Ahmet İzzet Paşa ve arkadaşının verdiklerisözde ciddiyet ve samimiyet olmadığını,İstanbul’a döndükten sonra, mutlaka İstanbulHükûmeti’ndegörevalarakbizitedirginetmektedevam edecekleri kanaatinde olduğumusöyledim. “Namusları üzerine söz veriyorlar”dendi. Bu sözlerini yazılı ve imzalı olarakverirlerse izin verebileceğini söyledim. İsmetPaşa bu teklifimi yanımızdaki odada bekleyenİzzetPaşa’yabildirdi.İzzetPaşa,derhalbirkağıtkalem alarak kabineden çekileceklerini, bir sözbelgesi olarak yazmış ve imzalamış, eğeryanılmıyorsamSalihPaşa’yadaimzalatmıştır.

Ben, bu kısa söz belgesini yeterli görmedim.Paşa’nın sözle anlattığı anlam ve genişliktedeğildi. Hemen bunun bir aldatmaca olduğuna

arkadaşların dikkatini çekerek, “İsmet Paşa’yaağızdananlattıklarınıyazarakimzaetsin”dedim.İzzetPaşa’nınağızdanbukadaraçıklamayapıpsöz verdikten sonra, başka maksatla bir sözyazmış olacağı tahmin edilmedi ve bu kısasözün yeterli görülmesi istendi. İşte, İzzet veSalih Paşalar böyle aldatmaca bir belge ileİstanbul’agitmeninyolunubulmuşlardır.

İzzetveSalihPaşalarSözlerindeDurmadılar

Gerçektende,İzzetveSalihPaşa’larİstanbul’avarırvarmazistifaettiler.Fakat,pekkısabirsüresonra, aynı kabinede diğer bakanlıklaragetirildiler ve bunu bize telgrafla bildirdiler.İstanbul Hükûmeti’nin Hariciye Nâzırlığı‘nıüzerine almış olan İzzet Paşa, millet vememleketeyönelmişbüyükbirkötülüğünönünegeçmek için, hükûmete geldiğini söyleyerek,bizedebirtakımöğütlerveriyordu.

AhmetİzzetPaşaTürkMilletineHizmetEtmeyi,

Vahdettin’inHizmetindeOlmayaTercihEdemedi

Efendiler,AhmetİzzetPaşa,ekmeğivenimetiile yetiştiği Türk Milletinin içinde kalarak, onaen acı ve kara günlerinde hizmet etmeyi,Vahdettin’in hizmetinde olmaya tercihedememişti. Dürrîzade Esseyit Abdullah’ınfetvasına bağlı kalıp, Sultanın emri dışınaçıkmakla suçlanmaktan ve şeriatın hışmınauğramaktançekindi.Ahmet İzzetPaşa’nındahabaşka marifetleri de olmuştur. Onları dabildireyim:

Savaşbütünhızıyladevamederkenvemilletinmaddîvemanevîkuvvetlerinidüşmankarşısınatoplamayaçalıştığımızgünlerde,Türkmilletininbüyükkuvvetleriellerineverilmişolankimselerede, yazdığı özel mektuplarla ümitsizlik vebezginlik verecek karamsarlıklarını aşılamaktadevam ediyordu. Benim, “düşman ordusunumutlakayeneceğiz,vatanımutlakakurtaracağız”sözlerimlealayederek, İkinci İnönü‘ndensonrayeniden doğuya Sakarya’ya doğru yürümekte

olan Yunan ordusunun hareketini bir gözdağıgibi kullanarak akıl ve anlayış dersi vermektengerikalmıyordu.

Efendiler, ne gariptir ki, kendisini devaynasında gören bu kafanın, tuttuğum yolunfelâket doğuracağını bildiren bir mektubu,Sakarya’da düşmana karşı saldırarak onu geriçekilmeye mecbur ettiğimiz gün, görev gereğibana gösterilmişti. Bu mektup bizi şaşkınlıkiçindebırakmıştı.

Ahmet İzzet Paşa, Yunan ordusununSakarya’dan ve en sonunda İzmirKörfezi’ndençekildiğinigördüktenveLozanBarışAntlaşmasımetnini okuduktan sonra, acaba bana yazdığı 6Temmuz1921tarihlitelgrafındakişucümleyi:

“İddia buyurduğunuz gibi gaflet içindebulunduğumu itiraf şöyle dursun, şimdiki gibisiyasî olayları kırk kılı yararcasınadeğerlendirmiş olduğumu görmekte, kendime,düşünce ve görüşlerime güvenim artmıştır”,cümlesiniyenidenmırıldanmışmıdır?

Ben,bunadaihtimalveririm!

Efendiler, İzzet ve Salih Paşalar aylarcaAnkara’da oturdular. Millî ilkelerimizi kabuletmekşartıylakendilerinemillîhizmetvegörevvermeyehazırdık.Yanaşmadılar.BirdefaolsunMillet Meclisi’nin kapısından içeri ayakatmadılar.Fakat,herhaldeTürkiyeBüyükMilletMeclisi’nin ve Hükûmeti’nin İstanbul’a karşıbelirmiş olan tutumunu pekâlâ biliyorlardı. Bukanunlara ve bilinen duruma rağmen,İstanbul’dayeniden işbaşınageçipmillîvarlığınve Millî Mücadele’nin değerini ve etkisini yoketmeye, düşmanların elinde oyuncak olanVahdettin’in hâkimiyetini sağlamaya, bütünvarlıklarıyla çalışmalarına verilecek gerçekanlamınneolduğunubensöylemeyeceğim!OnuTürk Milletine ve Türk Milletinin bugünkü veyarınkikuşaklarınabırakırım.

AzizMilletimeTavsiyem

Efendiler,sırasıgelmişken,azizmilletimeşunutavsiye ederim ki, bağrında yetiştirerek başınınüstüne kadar çıkaracağı adamların kanındaki,vicdanındaki öz cevheri çok iyi tahlil etmekdikkatindenbirangerikalmasın!

SakaryaMeydanSavaşı

SaygıdeğerEfendiler,olaylarıSakaryaMeydanSavaşına getirmek istiyorum. Fakat, bunun içinizin verirseniz, ufak bir giriş yapacağım. İkinciİnönüSavaşındansonra,üçaykadarbirzamangeçti.Ondan sonra 10Temmuz1921 tarihinde,Yunan ordusu yeniden cephemize genelsaldırıya girişti. Bu tarihten önceki günlerdetaraflarındurumuşöyleydi:

Bizim ordumuz, başlıca Eskişehir veEskişehir’inkuzey-batısındakiİnönümevzileriile Kütahya - Altıntaş dolaylarında yığınakyapmıştı. Afyonkarahisar dolaylarında ikitümenimiz vardı. Geyve ve Menderesdolaylarındadabirertümenimizbulunuyordu.

Yunan Ordusu da, Bursa’da bir Uşakdoğusunda iki kolordusunu toplu olarakbulunduruyordu. Menderes’te de bir tümenivardı.

Yunanlıların bu saldırısı ile başlayan veKütahya - Eskişehir Savaşları adıyla anılan bir

sıra savaşlar vardır. Bunlar, on beş günsürmüştür.Ordumuz, 25Temmuz 1921 akşamıbüyük kısmıyla Sakarya’nın doğusunaçekilmişti.Ordumuzunçekilmesinizorunlukılansebeplerinbaşlıcasınaişaretedeyim:

İkinci İnönü Savaşından sonra, genelseferberlik yapmış olan Yunan ordusu, insan,tüfek, makineli tüfek ve top sayısı bakımındanordumuzdan önemli derecede üstündü.Temmuz’da, Yunan ordusu saldırıya geçtiğizaman, millî hükûmetin durumu ve MillîMücadele’nin gelişmesi, bizimgenel seferberlikilân ederek, milletin bütün kaynak veimkânlarını, başkabir şeydüşünmedendüşmankarşısında toplamaya daha elverişli ve yeterligörülmemişti. İki ordu arasındaki kuvvet, araçve şartlar bakımından kendini gösterenölçüsüzlüğün elle tutulur başlıca sebebi budur.Bunun sonucu olarak, biz, daha tümenlerimizintaşıt araçlarını bile tamamlayamadığımızdan,bunlarınhareketgüçleriyoktu.Yunanmilletininbütün kuvvetiyle yaptığı bu saldırı karşısında,bizim askerlik bakımından asıl görevimiz,Millî

Mücadele’nin başından beri yürütegeldiğimizgörevidiki,oda,herYunansaldırısıkarşısındakaldıkça, bu saldırıyı, direnerek ve uygunhareketleryaparakdurdurupetkisizbırakmakveyeni orduyu kurmak için zaman kazanmakşeklinde özetlenebilir. Son düşman saldırısıkarşısında da, bu aslî görevi bu gözden uzaktutmamak şarttı. Bu düşünceyle, 18 Temmuz1921 tarihinde, İsmet Paşa’nın Eskişehir’ingüney-batısında, Karacahisar’da bulunankomuta merkezine giderek, durumu yakındaninceledikten sonra, İsmet Paşa’ya genel olarakşu direktifi vermiştim: “Orduyu, Eskişehir’inkuzey ve güneyinde topladıktan sonra, düşmanordusuyla aramızda büyük bir açıklık bırakmakgerekir ki, orduyu derleyip toparlamak vegüçlendirmek mümkün olabilsin. Bunun içinSakarya’nın doğusuna kadar çekilmekyerindedir.Düşman hiç durmadan takip ederse,hareket üssünden uzaklaşacak ve yenidenulaştırma hatları kurmaya mecbur olacak;herhalde beklemediği birçok güçlüklerlekarşılaşacak;bunakarşılıkbizimordumuztoplubulunacak ve daha elverişli şartlara sahip

olacaktır. bu şekildeki çekilişimizin en büyüksakıncası, Eskişehir gibi önemli yerlerimizi vebirçok topraklarımızı düşmana bırakmaktandolayı kamuoyunda doğabilecek manevîsarsıntıdır. Fakat kısa zamanda eldeedebileceğimizbaşarılısonuçlarla,busakıncalarkendiliğinden ortadan kalkacaktır. Askerliğingereğini, kararsızlığa düşmeden uygulayalım.Başkatürdensakıncalarakarşıkoyabiliriz.”

OrdununBaşınaGeçmemiİsteyenler

Efendiler,gerçektende tahminettiğimmanevîsakıncalar hemen kendini gösterdi. İlk duyarlıkMeclis’te belirdi.Özelliklemuhalifler, kötümsersöylevlerle feryada başladılar.: “Ordu nereyegidiyor; millet nereye götürülüyor? Bu gidişinelbette bir sorumlusu vardır; o nerededir? Onugöremiyoruz. Bugünkü acıklı ve korkunçdurumun asıl sorumlusunu ordunun başındagörmekisterdik”diyorlardı.Buşekildekonuşankimselerindolaylıyoldankastettiklerişahsınbenolduğumaşüpheyoktu.

En sonunda, Mersin Milletvekili SelâhattinBey, kürsüden, benim adımı söyleyerek:“Ordunun başına geçsin!” dedi. Bu teklifekatılanlarçoğaldı.Bunakarşıolanlardavardı.

Efendiler, bu görüş ayrılıklarının sebepleriüzerinde biraz açıklamada bulunmak uygunolur. Bir defa, benim doğrudan doğruyaordununbaşınageçmem teklifindebulunanlarındüşünce ve maksatlarını ikiye ayırmakmümkündür. Benim ve benimle birlikte

birçoklarının o zaman anladığımıza göre,birtakım kimseler artık ordunun büsbütünyenildiğine, durumun iadesine imkânkalmadığına, bundan dolayı da dâvânın,güttüğümüzmillîdâvânınkaybedildiğiyargısınavarmışlardı. Bu sebeplerle duydukları öfke vehıncın acısını benden almak istiyorlardı.İstiyorlardı ki, kendi zanlarına göre bozgunauğramış ve bozgunu devam edecek olanordunun başında benim de şahsiyetim bozgunauğrasın! Diğer birtakım kimseler, diyebilirim kiçoğunluk, bana karşı duydukları güvendolayısıyla, samimî olarak ordunun başınageçmemiarzuediyorlardı.

Şimdilik komutanlığı fiilî olarak üzerimealmamısakıncalıgörenlerindedüşünesişuydu:

Ordunun bundan sonraki herhangi bir savaştabaşarı kazanamayıp yeniden geri çekilmesi,uzak bir ihtimal değildir. Bu durumlarda, ben,fiilen ordunun başında bulunursam, genel fikregöre son ümidin de yitirilmiş olduğu gibi birinanç doğabilir. Oysa, genel durum, daha sontedbir, son çare ve son kuvvetlerin feda

edimesini gerektirecek bir nitelikte değildir.Bundan dolayı, kamuoyunda son ümidinkorunabilmesi içinbenimaskerîharekâtışahsenyürütmezamanımgelmemiştir.

BaşkomutanlığıKabulEdiyorum

Ben, görüşmeler ve tartışmalarla otaya çıkanbugörüşleri,gerektiğikadargözönünde tutuyorve inceliyordum. Son görüşü savunanlar,mantığa dayanan kuvvetli sebepler ilerisürüyorlardı. Samimiyetsiz isteklerdebulunanların yaygaraları, başkomutanlığıüzerimealmamıiçtenlikleteklifedenlerde,derinve kaygı verici etkiler yapmaya başladı. Benimfiilen başkomutanlığı üzerime almam, bütünMeclis’tesonçarevesontedbirolarakgörüldü.

Meclis’inbugörüşüçabucakMeclisdışındadayayıldı. Benim ses çıkarmayışım ve komutayıfiilen üzerime almaya yanaşmayışım, adetafelâketin kesin ve yakın olduğu düşünce veinancını yaygın bir duruma getirdi.Bunu, anlaranlamazderhalkürsüyeçıktım.

Efendiler, bu anlattığım durum, 4 Ağustos1921 günü bir gizli oturumda geçiyordu.Üyelerin bana karşı gösterdikleri yakınlık vegüvene teşekkür ettikten sonra, Başkanlıkmakamınaşöylebirönergeverdim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi YüceBaşkanlığı‘na

Meclisin pek sayın üyelerinin genel olarakbelirenistekvetalepleriüzerine,Başkomutanlığıkabul ediyorum. Bu görevi şahsen üzerimealmaktan doğacak yararları azamî çabukluklaelde edebilmek, ordunun maddî ve manevîgücünü en kısa zamanda artırıp en yüksekseviyeye çıkarmak, sevk ve idaresini bir katdahakuvvetlendirmekiçin,TürkiyeBüyükMilletMeclisi’nin sahip olduğu yetkileri, fiilenkullanmak şartıyla üzerime alıyorum. Ömrümboyunca, millî hakimiyetin en sadık bir kuluolduğumu millete bir defa daha gösterebilmekiçin, bu yetkinin üç ay gibi kısa bir süreylesınırlandırılmasınıayrıcaricaederim.

TürkiyeBüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemal

BaşkomutanlığımaYapılanİtirazlar

Efendiler, bu önergem, doğruluktan yanaymışgibi görünerek tekliflerde bulunanların gizlidüşünceleriniaçığavurmalarınayolaçtı.Derhalitirazlar başladı. “Bir defa, Başkomutanlıkünvanını veremeyiz” dediler. “O, BüyükMilletMeclisi’nin manevî şahsiyeti içindedir.BaşkomutanVekilidenilmelidir.”

İkinciolarak, “Meclis’inyetkilerinikullanmakgibi bir imtiyazın verilmesi asla söz konusuolamaz”düşüncesiniilerisürdüler.

Ben, padişah ve halifeler tarafındanverilegelmiş eski bir ünvanı takınamayacağımı;yerine getireceğim görev, fiilen başkomutanlıkolduğuna göre, bu ünvanı olduğu gibivermekten kaçınmanın yersizliğini ileri sürerekgörüşümde direndim. Durum, Meclis’indeğerlendirdiği ve belirttiği gibi olağanüstüolduğunagöre,benimdealacağımkararlarınveyapacağım işlerin olağanüstü olmasıgerekeceğine şüphe yoktu. Düşünce vekararlarımı çabuk ve sert bir şekilde yürütmek

ve uygulamak zorunlu vardı. Hükûmetten veMeclis’ten izin istemekle doğacak gecikmeleredurum elverişli olmayabilirdi. Bütün memleketive memleketin bütün kaynaklarını ilgilendirenemir ve bildirilerim için, her işin ilgilibakanındanveyaBakanlarKurulu’ndanolurveizinalmak,benimyapacağımBaşkomutanlıktanbeklenen yararları sağlayamazdı. Onun içinkayıtsız ve şartsız emir verebilmeliydim.Bununiçin de, BüyükMilletMeclisi’nin yetkisi benimkişiliğimde belirmeliydi. Bunu, başarı içinzorunlugörüyordum.Onuniçinbunoktadaısrarettim.

Selâhattin Bey, Hulûsi Bey gibi birtakımmilletvekilleri, Meclis’in, kendi yetkisini birbaşkasına vermekle işleyemez durumageleceğinden,millettenaldığıvekâletibaşkasınadevretme hakkı bulunmadığını ve aslındaorduyakomuta edecekbir kimseyeMeclis’e aityetkilerin verilmesinin söz konusuolamayacağını, buna gerek de olmadığınıbelirttiler. Meclis’in yetkisini kullanabilecek birkimseye, milletvekillerinin şahsen

güvenemeyecekleri ihtimalden söz edenler deoldu.

Ben, bu düşüncelerin hiçbirine karşıçıkmadım. Hepsini doğru bulduğumu belirttim.Meclis’in bu noktayı çok dikkatle ve önemledüşünüp incelemesini söyledim. Yalnız,şahıslarından korkanların, telâşlarına yerolmadığını söyledim. 4Ağustos’ta bu konu birkarara bağlanamadı. Görüşme, 5Ağustos 1921günü de devam etti. Bugün bazımilletvekillerindeki kararsızlığın iki noktadatoplandığı anlaşıldı. Birincisi: Meclis’invarlığının herhangi bir şekilde iş göremezduruma getirilmesi; ikincisi de üyelerdenherhangi biri için keyfi ve kanunsuz işlemyapılması…

Bu şüphe ve kararsızlıkları giderecek şekildekonuştuktan ve açıklamalar yaptıktan sonra,yapılacak kanuna da bu hususlarla ilgilibağlayıcı hükümler konmasının yerindeolduğunubelirttimvevermişolduğumönergeyibuna göre bazı maddeler haline getirerek birtasarı şeklinde Meclis’e sundum. İşte bu tasarı

maddeleriüzerindeyapılangörüşmelersonunda,bana Başkomutanlık ünvanının verilmesiyleilgili, 5 Ağustos 1921 tarihli kanun çıktı. Bukanunun ikinci maddesine göre bana verilmişolanyetkişuydu:

“Başkomutan, ordunun maddî ve manevîgücünübüyükölçüdeartırmak,sevkveidaresinibirkatdahasağlamlaştırmakiçinTürkiyeBüyükMilletMeclisi’nin bununla ilgili yetkisiniMeclisadınafiilenkullanabilir.”

Bu maddeye göre, benim vereceğim emirlerkanunolacaktı.

Efendiler, bu ünvanın verilişinden dolayı,“Meclis’in bana karşı gösterdiği güvene lâyıkolduğumuazzamandaispatlamayıbaşaracağım”dedikten sonra, Meclis’ten bazı ricalardabulundum. Örnek olarak, Millî SavunmaBakanlığı ve Genel Kurmay Başkanlığıgörevlerini yapmakta olan Fevzi PaşaHazretleri’nin yalnız Genelkurmay’ın işleri ileuğraşabilmesi için, İçişleri Bakanlığı görevindebulunan Refet Paşa’nın Millî Savunma

Bakanlığı‘na getirilmesi ve onun yerine birbaşkasınınseçilmesigibi…

Özellikle, Meclis’in ve Bakanlar Kurulu’nuniçeriye ve dışarıya karşı sakinlik içinde ve çokgüçlübirdurumvegörünüştekalmasınınönemliolduğunu, ufak tefek sebeplerle BakanlarKurulu’nu sarsmanın doğru olmadığınıbildirdim. Kanun teklifi, o gün açık oturumdaokundu. Öncelikle görüşüldü ve ad okunarakoylandı.Oybirliğiylekabuledildi.

Bumünasebetleyaptığımkısabirkonuşmanınbir iki cümlesini, tekrar etmeme izin vermeniziricaederim.Ocümlelerşunlardı:

“Efendiler, zavallı milletimizi esir etmekisteyen düşmanları mutlaka yeneceğimize olangüven ve inancım bir dakika olsunsarsılmamıştır. Şu dakikada, bu kesin inancımıyüksek topluluğunuza karşı, bütünmillete karşıbütündünyayakarşıilânederim.”

BaşkomutanlığıFiilîOlarakÜzerimeAldım

Saygıdeğer Efendiler, Başkomutanlığı fiilîolarak üzerime aldıktan sonra birkaç günAnkara’daçalıştım.

GenelkurmayBaşkanlığı‘nınveMillîSavunmaBakanlığı‘nın bütün kadrosu ile Başkomutanlıkkomuta merkezini kurdum. Bu iki makamınortak çalışmalarını Başkomutanlıkta uyumlu birşekilde birleştirmek; bundan başka orduyuilgilendiren ve Başkomutanlık yoluyla çözümügerekenötekibakanlıklaraaitişleriyürütebilmekiçindeyanımdaküçükbirbürokurdum.

Ankara’daki çalışmalarım, yalnız ordununinsan ve taşıt araçları bakımından gücününarttırılması, yiyecek ve giyeceğinin sağlanıpdüzene konmasıyla ilgili tedbirler almak vehazırlıklaryapmaklageçti.

MillîVergilerEmri

Bu sözünü ettiğim hususları gerçekleştirmekiçin iki gün içinde, 7,8 Ağustos 1921tarihlerinde, Tekâlif-i Millîye Emri (MillîVergiler Emri) adı altında yaptığım genelbildirilerinherbiri içinkısacabilgivereyim.Birsavaşın kazanılmasında en küçük şeylerin biledikkate alınması gerektiğini gösterebilmek içinbunlarıbilginizesunmayıyararlıbulurum:

“1 Sayılı” emrimle her ilçede bir Tekâlif-iMillîye Komisyonu kurdurdum. Bukomisyonlarca toplanan malzemenin, ordununçeşitlibölümlerinedağıtımşeklinidüzenledim.

“2Sayılı”emrimegöre,vatanınherailesibirerkat çamaşır, birer çift çorap ve çarık hazırlayıpTekâlif-iMillîyeKomisyonu’nateslimedecekti.

“3 Sayılı” emrimle, tüccarın ve halkın elindebulunan çamaşırlık bez, Amerikan, patiska,pamuk, yıkanmış ve yıkanmamış yün ve tiftik,erkek elbisesi dikmeye yarayan her türlü kışlıkveyazlıkkumaş,kalınbez,kösele,vaketa,taban

astarlığı, sarı ve siyahmeşin, sahtiyan, dikilmişvedikilmemişçarık,potin,demirkunduraçivisi,tel çivi, kundura ve saraç ipliği nallık demir veyapılmış nal, mıh, yem torbası, yular, belleme,kolan, kaşağı, gebre, semer ve urganstoklarından yüzde kırkına, bedeli sonradanödenmeküzereelkoydum.

“4sayılı”emrimle,eldekibuğday,saman,un,arpa,fasulye,bulgur,nohut,mercimek,kasaplıkhayvan, şeker, gaz, pirinç, sabun, yağ, tuzzeytinyağı, çay, mum stoklarından yine yüzdekırkına, bedeli sonradan ödenmek üzere elkoydum.

“5 sayılı” emrimle, ordu ihtiyacı için alınantaşıt araçları dışında, halkın elinde kalan taşıtaraçlarıyla, yüz kilometrelik bir uzaklığa kadar,aydabirdefaolmaküzere,parasızaskerîulaşımyapılmasınımecburtuttum.

“6 sayılı” emrimle, ordunun giyimine vebeslenmesine yarayan bütün sahipsizmallara elkoydum.

“7 sayılı” emrimle, halkın elinde bulunansavaşta işe yarar bütün silâh ve cephane’nin üçgüniçindetesliminiistedim.

“8 sayılı” emirle, benzin, vakum, gres,makine, don, saatçi ve taban yağları, vazelin,otomobil ve kamyon lastiği, solisyon, buji,soğuk tutkal, Fransız tutkalı, telefon makinesi,kablo, pil, çıplak tel, yalıtkan maddeler vebunlar türünden malzeme ve asit sülfürükstoklarınınyüzdekırkınaelkoydum.

“9 sayılı” emirle demirci, marangoz,dökümcü, tesviyeci, saraç, arabacı esnafları veimalâthaneleriyle,buesnafveimâlathanelerinişçıkarabilmegüçlerivekasatura,kılıç,mızrak,veeyer yapabilecek ustaların adlarıyla birliktesayılarınıvedurumlarınıtesbitettirdim.

“10sayılı” emirle, halkın elinde bulunan dörttekerlekli yaylı araba, dört tekerlekli at veöküzarabalarıyla, kağnı arabalarının bütün takım vehayvalarıyla birlikte binek ve topçekerhayvanlarının katır, ve yük hayvanlarının deveveeşeksayısınınyüzdeyirmisineelkoydurdum.

Efendiler, emirlerimin ve tebliğlerimin yerinegetirilmesi için kurduğum İstiklâlMahkemeleri’ni Kastamonu, Samsun, Konya,Eskişehir bölgelerine gönderdim.Ankara’da dabirmahkemebulundurdum.

CepheKomutaMerkezineHareket

Ondan sonra Efendiler, 12 Ağustos 1921günü, Genelkurmay Başkanı Fevzi PaşaHazretleri’yle birlikte Polatlı‘ya cephe komutamerkezinegittim.

Düşmanordusununcephemizeyüklenereksolkanadımızdan kuşatacağı yargısına varmıştık.Bu görüşe dayanarak, tam bir cesaretle gereklitedbirleri aldırdım ve yapılacak hazırlıklarıyaptırdım. Olaylar görüşümüzü doğruladı.Düşman ordusu, 23 Ağustos 1921’de ciddîolarak cephemize doğru ilerlemeye başladı vesaldırıya geçti. Birçok kanlı, bunalımlı safhalarve dalgalar oldu. Düşman ordusunun üstüngurupları, savunmahattımızınbirçokparçalarınıkırdılar. Bu ilerleyen düşman birliklerininkarşısınakuvvetlerimiziyetiştirdik.

Meydan savaşı yüz kilometrelik cepheüzerinde oluyordu. Sol kanadımız, Ankara’nınelli kilometre güneyine kadar çekilmişti.Ordumuzun yönü batıya iken güneye döndü.Arkası Ankara’ya iken kuzeye çevrildi.

Cephenin önü değiştirilmiş oldu. Bunda hiçbirsakınca görmedik Savunma hatlarımız kısımkısımkırılıyordu.Fakatkırılanherkısmınyerineenyakınbiryerdehemenyenibirsavunmahattıkuruluyordu. Savunma hattına çok ümitbağlamak ve onun kırılmasıyla, ordununbüyüklüğü ölçüsünde çok gerilere çekilmekgerektiği teorisini çürütmek için memleketsavunmasını başka türlü ifade etmeyi ve buifademdedirenerek şiddet göstermeyi yararlı veetkilibuldum.Dedimki:

SavunmaHattıYokturSavunmaSathıVardır

“Savunma hattı yoktur savunmaalanıvardır.Oalanbütünvatandır.Vatanın her karış toprağıvatandaşın kanıyla ıslanmadıkçaterk olunamaz. Onun için küçükbüyük her birlik bulunduğumevziden atılabilir. Fakat, küçükbüyük her birlik, ilk durabildiğinoktada yeniden düşmana cephekurup savaşa devam eder.Yanındakibirliğinçekilmeyemecburolduğunu gören birlikler onabağlıolamaz. Bulunduğu mevzidesonuna kadar dayanmaya ve karşıkoymayamecburdur.”

İşteordumuzunherferdi,busistemiçindeheradımda en büyük fedâkarlığını göstererek vedüşmanın üstün kuvvetlerini yıpratıp yokederek, sonunda onu, saldırısına devam güç vekudretindenyoksunbirdurumagetirdi.

Savaş durumunun bu safhasını sezer sezmezhemenözelliklesağkanadımızlaSakaryaIrmağıdoğusunda düşman ordusunun sol kanadına vedaha sonra cephenin önemli yerlerinde karşısaldırıya geçtik. Yunan ordusu yenildi ve geriçekilmeye mecbur oldu. 13 Eylül 1921 günüSakarya Irmağının doğusunda düşmanordusundan eser kalmadı. Böylece, 23Ağustosgününden 13Eylül gününe karar, bu günler dedahil olmak üzere, yirmi iki gün yirmi iki gecearalıksız devam eden büyük ve kanlı SakaryaMeydan Savaşı yeni Türk devletinin tarihine,dünya tarihinde pek az rastlanan büyük birmeydansavaşıörneğikaydetti.

Saygıdeğer Efendiler, Başkomutanlık görevinifiilenüzerinealdığımzaman,Meclis’evemilletemutlakabaşaracağımızyolundakikesininancımıarz ve ilân etmekle ve bu inancımı varlığımınbütün haysiyetini ortaya atarakgerçekleştirmekle, ilk manevî görevimi yapmışolduğumu sanırım.Ondan sonra, önemlimaddîgörevlerim de vardı. Onlardan biri, savaş vemuharebe karşısında millete aldırmaya mecbur

olduğumdurumidi.

BütünTürkMilletiniCephedeBulunanOrduKadarDuyguDüşünce

veHareketBakımındanSavaşlaİlgilendirmeliydim

Bildiğimizgibi savaşvemuharebedemek; ikimilletin, yalnız iki ordunun değil, iki milletinbütün varlıklarıyla, bütün maddî ve manevîkuvvetleriyle,biribiriylekarşıkarşıyagelmesivebiribiriylevuruşmasıdemektir.Bununiçindirki,bütün Türk Milletini cephede bulunan ordukadar,duyguvedüşüncevehareketbakımındansavaşla ilgilendirmeliydim. Yalnız düşmankarşısında bulunanlar değil, köyünde, evinde,tarlasında bulunan herkes, milletin her ferdisilâhla vuruşan savaşçı gibi kendini görevlisayarak bütün varlığını yalnız mücadeleyeverecekti. Bütün maddî ve manevî varlığınıvatan savunmasına vermekte ağır davranan vetitizlik göstermeyen milletler, savaş vemuharebeyi gerçekten göze almış vebaşarabileceklerineinanmışsayılmazlar.

Gelecektekiharplerintekbaşarışartıdaençokbu belirttiğim noktaya bağlı olacaktır.Avrupa’nın askerlik bakımından ileri durumda

olanbüyükmilletleri, daha şimdidenbu tutumukanun haline getirmeye başlamışlardır. Biz,Başkomutanı olduğumuz zaman, Meclis’ten birvatanı savunma kanunu istemedik. Fakat,Meclis’ten aldığımız yetkiye dayanarak, buamacı kanun niteliğindeki belirli emirlerlesağlamayaçalıştık.Millet,bundansonra,bugünekadar olan tecrübeleri de dikkatle gözdengeçirerek aziz vatana saldırıyı imkânsız kılansebepveşartlarıdahaaçıkvedahakesinolaraktespiteder.

BüyükMilletMeclisi’nceBana“Mareşal”Rütbesiyle

“Gazi”ÜnvanınınVerilmesi

Efendiler, diğer bir görevim de, ordu içinde,savaş safları arasında bizzat savaşa katılmak vesavaşı bizzat yönetmekti. Bunu da gücümünyettiğiölçüde,hattâbirkazasonucusolkaburgakemiklerimdenbirininkırılmışolmasınarağmen,bütün varlığımla, en iyi şekilde yapmayaçalıştığımı sanırım. Sakarya Savaşı‘nın sonunakadar askerî bir rütbem yoktu. Ondan sonra,Büyük Millet Meclisi’nce bana, “Mareşal”rütbesiyle, “Gazi” ünvanı verildi. OsmanlıDevleti’nin rütbesinin, yine o devlet tarafındangerialınmışolduğunubiliyorsunuz.

FransızHükûmetiİleYapılanGörüşmelerve

AnkaraAnlaşması

Efendiler, Sakarya Zaferinden sonra, Batı ileyaptığımız olumlu ve verimli temas vegörüşmeler Ankara Anlaşması ilesonuçlanmıştır. Bu anlaşma, Ankara’da, 20Ekim 1921’de imza edilmiştir. Bu konuda özethalindebirbilgivermekiçin,kısabiraçıklamadabulunayım:

Bekir Sami Bey’in başkanlığı‘ndaki delegelerkurulunungittiğiLondraKonferansı‘ndansonra,bildiğiniz üzere, İkinci İnönü ZaferiylesonuçlananYunansaldırısıgeripüskürtülmüştü.Bir zaman için, askerî durum sakinleşti. Rusyaile, Moskova Anlaşması imzalanmış veDoğudaki durumumuz açıklık kazanmıştı. İtilâfDevletleri’nden de millî ilkelerimize saygılıolabileceklerle anlaşmanın yararlı olacağıdüşünülmekteydi. Adana, Antep ve dolaylarınıyabancı işgalinden kurtarmak, bizce önemligörülmekteydi.

Çeşitli sebeplerle, Suriye’den başka, bu adı

geçen illeri, işgalleri altında bulunduranFransızlarında, bizimle anlaşma eğilimindeoldukları anlaşılıyordu. Gerçi, Bekir SamiBey’in, Mösyö Briand (Briyan)‘la yaptığı fakatmillîolmayananlaşmareddedilmişidiysede,neFransızlar ne de biz, çarpışmaları sürdürmeyeistekli değildik. Bu yüzden, her iki tarafbiribiriyle görüşme yollarını aramaya başladı.Fransız Hükûmeti, eski bakanlardan MösyöFranklin Bouillon (Franklen Buyon)‘u önceresmi olmayarak Ankara’ya göndermişti. 9Haziran1921 tarihindeAnkara’yagelenMösyöFranklin Bouillon ile Dışişleri Bakanı YusufKemal Bey ve Fevzi Paşa Hazretleri’nin dekatılmasıyla, bizzat iki hafta süren görüşmeleryaptım.

Biribirimizi tanımakla geçen özel birbuluşmadan sonra, 13 Haziran 1921 Pazartesigünü, Ankara İstasyonundaki bana ait dairedeyaptığımız ilk toplantıda, görüşmelerimizinhareket noktasını belirtmek gerektiğinden sözederek konuşmaya başladık. Ben, bizim içinhareket noktasınınMisak-ıMillî‘de tespit edilen

ilkelerolduğunuortayaattım.

Mösyö Franklin Bouillon, ilkeler üzerindekitartışmanın güçlüklerini ileri sürerek, SevresAntlaşması‘nın bir oldubitti olarak ortadabulunduğunu söyledikten sonra, Londra’daBekir Sami Bey’le Mösyö Briand’ın yaptıklarıanlaşmayı temel almanın ve bu anlaşmanınMisak-ı Millî‘ye aykırı olan noktaları üzerindetartışmanın yerinde olacağı görüşünü savundu.Bu teklifinde haklı olduğunu göstermek için,Londra’ya giden delegelerimizin Misak-ıMillî‘densözetmediklerini,Misak-ımillî‘ninveMillî Mücadele’nin değil, Avrupa’da dahaİstanbul’da bile değeri anlaşılmamış olduğunusöyledi.

Ben verdiğim cevaplarda dedim ki: “EskiOsmanlı İmparatorluğu’ndan yeni bir TürkDevleti doğmuştur. Bunu tanımak gerekir. BuyeniTürkiye,herbağımsızdevletgibihaklarınıtanıtacaktır.SevresAntlaşması,Türkmilleti içinöylesine uğursuz bir idam kararnâmesidir ki,onunbir dost ağzından çıkmamasını dileriz.Bukonuşmamız sırasındabile,SevresAntlaşmasını

ağzıma almak istemem. Sevres Antlaşması‘nıkafasından çıkarmayan milletlerle güventemeline dayanan ilişkilere girişemeyiz. Bizegöreböylebirantlaşmayoktur.Londra’yagidendelege kurulumuzun başkanı eğer bundanbahsetmemişse, verdiğimiz talimat ve yetkiçerçevesinde hareket etmemiş demektir. Yanlışişgörmüştür.BuyanlışlıkyüzündenAvrupaveözellikle Fransız kamuoyunda ters etkilerdoğduğu görülüyor. Bekir Sami Bey’in gittiğiyoldan hareket edersek, biz de aynı yanlışlığıyapmış oluruz. Avrupa’nın Misak-ı Millî‘denhaberdar olmamasına imkân yoktur. AvrupaMisak-ı Millî deyimini öğrenmemiş olabilir.Fakat, yıllardan beri kan döktüğümüzü görenAvrupavebütündünya, şukanlımücadelelerinneden ileri geldiğini elbette düşünmektedir.İstanbul’un Misak-ı Millî‘den ve MillîMücadele’den haberi olmadığı yolundaki sözlerdoğrudeğildir.İstanbulhalkı,bütünTürkmilletigibi, Millî Mücadele’yi bilmektedir ve ondanyanadır. Bu mücadeleyi bilmezlikten gelen veona karşı görünen kimselerle bunlarınyardakçılarıazdırvemilletçedetanınmaktadır.”

Franklin Bouillon, Bekir Sami Bey’inkendisineverilen talimatveyetkidışınaçıkarakhareketetmişolduğuyolundakisözlerimüzerinededilerki,“bunuaçıklayabilirmiyim?”sözlerimiistediği yerlere bildirip anlatabileceğinisöyledim.MösyöFranklinBouillon,BekirSamiBey’leyapılananlaşmadanayrılmamakiçinözürileri sürerken, Bekir Sami Bey’in bir Misak-ıMillî olduğundan ve onun sınırları dışınaçıkamayacağından söz etmediğini, eğer bundansözetmişolsaydı,ozamanonagöre,görüşülüpgerektiği şekilde hareket edilebileceğini; ancak,şimdi durumun güçleştiğini tekrarladı. Batıdakikamuoyu, bu Türkler, delegeleri aracılığıylabununiçindilegetirmemişlerdeşimdiyeniyenimeselelerçıkarıyorlar”diyeceklerdir.

Nihayet, uzun görüşme ve tartışmalardansonra,MösyöFranklinBouillon,Misak-ıMillî‘yiokuyup anladıktan sonra, yeniden görüşmeküzere,toplantınınertelenmesiniteklifetti.Ondansonra Misak-ı Millî‘nin maddeleri baştan sonakadar birer birer okunarak görüşme vetartışmaya devam edildi. Üzerinde en çok

durulan nokta, kapitülasyonların kaldırılması vebağımsızlığımızın tam olarak sağlanmasınıisteyen madde oldu. Mösyö Franklin Bouillon,bu meselelerin incelenmesi ve üzerindedurulması gerektiğini bildirdi. Ben bu noktayacevap verdim. Söylediklerimin özeti şuydu:“Tam bağımsızlık, bizim bugün üzerimizealdığımız görevin can damarıdır. Bu görev,bütün millete ve tarihe karşı yüklenilmiştir. Bugörevi yüklenirken, ne ölçüde başarılabileceğiüzerindehiçşüpheyokkiçokdüşündük.Fakatsonunda vardığımız kanaat ve inanç, bundabaşarılı olabileceğimizdir. Biz, böyle işebaşlamış adamlarız. Bizden öncekilerinyaptıkları yanlışlıklar yüzünden, milletimizsözde var sanılan bağımsızlığına gerçekte sahipdeğildi. Şimdiye kadar Türkiye’yi medeniyetdünyasında kusurlu gösteren nelerdüşünülebilirse, hep bu yanlışlıktan ve buyanlışlığaboyuneğmektenilerigelmektedir.Buyanlışlığa boyun eğmenin sonucu, mutlaka,memleketvemilletinbütünhaysiyetinivebütünyaşama kabiliyetini kaybetmesine ve ondanyoksun kalmasına yol açabilir. Biz, yaşamak

isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyenbirmilletiz.Biryanlışlığaboyuneğmeyüzündenbu vasıflardan yoksun kalmaya katlanamayız.Aydın olsun cahil olsun, istisnasız milletimizinbütün fertleri, belki işin içindeki güçlüğü iyicekavramamış olsalar bile, bugün yalnız tek birnoktaetrafındatoplanmışvefakatsonunakadarkanını akıtmaya karar vermiştir. O nokta,bağımsızlığımızın tam olarak kazanılması vedevamettirilmesidir.

Tam bağımsızlık demek, elbette, siyasî, malî,ekonomik, adlî, askerî, kültürel vb. her alandatam bir bağımsızlığa ve hürriyete kavuşmakdemektir. Bu saydıklarımın herhangi birindebağımsızlıktan yoksun kalmak, millet vememleketin gerçek anlamıyla bütünbağımsızlığındanyoksunkalmasıdemektir.

Biz, bunu elde etmeden barış ve huzurakavuşacağımız inancında değiliz, Şekil veyöntemlere uyarak barış yapabiliriz, anlaşmayapabiliriz.Ancak, bağımsızlığımızı tam olaraksağlamayacak olan bu gibi barışlar, uyuşma veanlaşmalarla,milletimizhiçbirvakitvarlığınave

huzura kavuşamayacaktır. Belki de silâhlımücadelesini bırakarak, yıkıma sürüklenmeyerazıolacaktır.Eğermilletimizbunarazıolsaydı,bunukabuledebilecekyaratılıştabulunsaydı,ikiyıldan beri mücadele etmeye hiç de gerekkalmazdı.DahaAteşkesAnlaşmasınınertesindehareketegeçmemekolabilirdi.

Mösyö Franklin Bouillon, bu sözlerim,karşısında,ciddîvesamimiolarakbazıgörüşlerileri sürdü ve en sonunda da bunun zamanmeselesiolduğugörüşünübelirtti.

Efendiler,MösyöFranklinBouillon ileönemlive ikinci derecede kalan sorunlar üzerindegünlercegörüştük

Sonuç olarak biribirimizi, düşüncelerimizle,duygularımızla ve tutumlarımızla anlayabildiksanırım. Fakat Fransız Hükûmetiyle Türk MillîHükûmeti arasında, kesin anlaşma noktalarınıntespit edilebilmesi için biraz daha zamangeçmesi zorunlu oldu. Ne bekleniyordu? Belkide,Türkmillî varlığınınBirinci ve İkinci İnönüSavaşı‘ndan sonra daha büyücek bir eserle

ispatlanmış olması!… Gerçekten de, MösyöFranklin Bouillon’un kesin karara vararak imzaettiğiAnkaraAnlaşması,büyükvekanlıSakaryaMeydan Savaşı‘ndan otuz yedi gün sonra,belirtmiş olduğum gibi, 20 Ekim 1921’dedoğmuşolanbirbelgedir.

Bu anlaşma ile, siyasî, ekonomik askerî v.b.hiçbir alanda bağımsızlığımızdan hiçbirşey fedaetmeksizin, vatan topraklarımızın değerliparçalarınıişgaldenkurtarmışolduk.Buanlaşmaile millî dâvâmız ilk defa olarak Batıdevletlerinden biri tarafından onaylanmış veaçıklanmışoldu.

Mösyö Franklin Bouillon, bundan sonra da,birkaç kere Türkiye’ye gelmiş, Ankara’da ilkgünlerde aramızda kurulan dostluk duygularınıbelirtmeyollarıaramıştır.

PontusMeselesi

Saygıdeğer Efendiler, genel konuşmamınbaşında bir Pontus Meselesinden söz etmiştim.Bu mesele, belgeleriyle herkesçe bilinmektedir.Ancak bizi de çok uğraştırdığından, burada,onunlailgilibazınoktalaradokunacağım.

1840 yılından beri; yani üç çeyrek yüzyıldanberi,Anadolu’nun Rize’den İstanbul Boğazı‘nakadar uzanan Karadeniz bölgesinde, eskiYunanlılığın diriltilmesi için çalışan bir Rumtopluluğu vardı. Amerikalı Rum göçmenlerdenRahipKlematios adında biri, ilkPontus toplantıyerini şimdihalkın“Manastır”dediğibir tepedeİnebolu’dakurmuştu.Bu teşkilâta bağlı olanlar,zaman zaman biribirinden ayrı eşkiya çetelerikurarak faaliyet gösteriyorlardı. Dünya Savaşısırasındada,dışarıdangönderilipdağıtılansilâh,cephâne,bombavemakinelitüfeklerle,Samsun,Çarşamba,BafraveErbaaRumköylerisankibirsilâhdeposudurumunagelmişti.

AteşkesAnlaşmasından sonra, bütün Rumlar,Yunanlılık millî dâvâsı ile her tarafta şımardığı

gibi, Ethniki Hetairia (Etniki Eterya)Cemiyeti’ninpropagandacıları ileMerzifon’dakiAmerikan kuruluşlarının manevî destekleri ileeğitilip yetiştirilen,maddî bakımdan da yabancıhükûmetlerin silâhlarıyla güçlendirilip cesaretverilen bu bölgedeki Rumlar da, bağımsız birPontus hükûmeti kurma emeline düştü. Bumaksatla genel bir ayaklanma hazırladılar.Dağlaraçekildiler;Amasya,SamsunvedolaylarıRum Metropolit’i Yermanos’un idaresindedüzenli bir programla çalışmaya başladılar. Biryandan da, Samsun’daki Rum komitecilerininbaşkanı olan Reji Fabrikası MüdürüTokomanidis, İç Anadolu ile haberleşmesağlamaya çalışıyordu. Bazı yabancıhükûmetler,Pontushükûmeti’ninkurulmasıiçinyardımcı olacaklarına söz verdiler. Samsun vedolaylarındakiRumnüfusunu arttırmak için de,Rusya’daki Rum ve Ermenileri Batum’datopladılar. Onları, Türk Kafkas Ordularındanalınıp Batum’da depo edilen silâhlarladonatarak, sahillerimize çıkarmaya başladılar.Çetecilik etmek üzere, sahillerimizeçıkarılabilecek birkaç bin Rum’u Sohum’da

Haralambosadındabiradamınbaşınatopladılar.Batum’da toplananların da Haralambos’unetrafında toplananlara katılmaları sağlanıyordu.Bunlar,memleketimiz içinde, Samsun’daki bazıyabancıdevlet temsilcileri tarafındankorunuyorve silâhlandırılıyordu. Kıyılarımıza çıkan buçeteler, “göçmenleri besleme” maskesi altında,yabancı hükûmetler tarafından yedirilipgiydiriliyordu. Yabancıların Kızılhaç kurullarıarasında gelen subayların da örgüt kurmak,çetelerin askerî öğretimve eğitimi ile uğraşmakve gelecekteki Pontus hükûmetinin temeliniatmaklagörevlendirildiklerianlaşılıyordu.

4 Mart 1919 tarihinde, İstanbul’da “Pontus”adıyla yayınlanmaya başlayan bir gazeteninbaşmakalesinde “Trabzon ilinde Rumcumhuriyetinin kurulmasına çalışmakmaksadıylayayınlandığı”ilânedilmişti.

Yunanistan’ınbağımsızlığınıkazanmagününerastlayan 7 Nisan 1919 günü, her yerde veözellikle Samsun’da gösteriler yapıldı.Yermanos’un küstahça davranışları, Rumlarındüşünce ve emellerini açığa vurdu. Bafra ve

Çarşamba dolaylarındaki yerli rumlar sık sıkkiliselerde toplanıyor, örgütlenmelerini vedonatımlarını artırıyorlardı. 23 Ekim 1919tarihinde, Doğu Trakya ve Pontus için merkezolarak İstanbul kabul edilmişti. Venizelos,İstanbul’un merkez olarak kabul edilmekonusunun daha sonraki bir tarihe ertelenerek,bunun yerine Pontus hükûmeti kurulmasıdüşüncesini ortaya atmış ve İstanbulPatrikhanesi’nebunagöretalimatvermişti.Aynızamanda, İstanbul’da gizli bir Yunan polisteşkilâtı kurmakla görevlendirilen AlbayAlexandros Zimbrakakis tarafından PontusjandarmateşkilâtınıdüzenesokmaküzereEiffel(Eyfel) adlı Yunan torpidosuyla, bir subaylarkuruludagönderilmişti.Türkiye’debutürlüişlerolurkenBatum’dada18Aralık1919’daPontusRumHükûmetiadıylabirhükûmetkurulmuşveteşkilâtlanmayabaşlamıştı.19Temmuz1920’dede Batum’da, Karadeniz, Kafkas ve GüneyRusya Rumları tarafından Pontus Meselesi ileilgili bir kongre toplandı. Bu kongrenin raporuüyelerden biri aracılığıyla İstanbul’da RumPatrikliği’negönderildi.Pontusçular1920yılının

sonlarınadoğruçalışmalarınıbüsbütünarttırarakiyiden iyiye ortaya çıktılar. Bizi, ciddî tedbiralmayamecburettiler.

DağlardakurulanPontusteşkilâtışöyleydi:

a) Birtakım çetebaşlarının emrinde silâhlı vesavaşçıkuvvetler,

b)Bunların beslenmesine hizmet eden üreticiPontushalkı,

c) Yönetim ve güvenlik kuvvetleri ileşehirlerden ve köylerden yiyecek sağlamaklagörevliulaştırmakolları.

Çetelerin çalışma bölgeleri birbirindenayrılmıştı. Pontus eşkiyasının kuvvetibaşlangıçta 6.000-7.000 silâhlı idi. Daha sonraher taraftan katılanlarla 25.000’e yaklaştı. bukuvvet yeterli küçük birliklere ayrılarak, çeşitliyerlerde barınıyordu. Pontus Çetelerinin bütünişleri,İslâmköyleriniyakmak,Müslümanhalka,karşı akıl ve hayale sığmaz zulümler yapmak,cinayetler işlemek gibi kan içici bir sürünün

yaptıklarındanbaşkabirşeydeğildi.

Biz, Anadolu’ya çıkar çıkmaz, Türk halkınıdikkat ve uyanıklığa davet ettik. Doğabilecektehlikelerekarşıtedbirleralmayabaşladık.

Merkezi Sivas’ta bulunan 3. Kolordu, yalnız,çeşitli bölgelerde gözüken çeteleri takip veortadankaldırmaklauğraştı.Trabzonbölgesindedolaşan Köroğlu adındaki Rum çetesiyle,Eftalidi Çetesi ve öteki çeteler, merkeziErzurum’da bulunan 15. Kolordu tarafındantakipedilerekortadankaldırılıyordu.Birtaraftanda Pontus eşkiyasının dönüp dolaştığı yerlerde,halksilâhlandırılarakmillîteşkilâtkuruldu.

AnadoluOrtasındaYenidenÇıkanBirTakımİçİsyânlar

Efendiler, Sivas’ın kuzeyinde ve Yozgat’taçıkanvesizlercedebilineniçisyanolaylarındanbaşka, 1920 yılı sonlarında yenidenAnadolu’nun ortasında, Zile taraflarında KüçükAğa, Deli Hacı Aynacıoğulları, Erbaayakınlarında Kara Nâzım, Çopur Yusuf; başkayerlerdeDeliHasan,KüçükHasangibibirtakımserserilerle Yozgat Çayözü Çerkezlerindenkurulu çeteler; 1921 yılı başlarında da KoçkiriAşiretinin beylerinden Haydar Bey; İstanbul’daSeyit Abdülkadir’den aldığı talimat üzerine,Alişan ve akrabasından Naki, Alişir ve dahabaşkaları ile birlikte isyan hareketlerinebaşladılar. Birçok kuvvetimiz bir taraftanPontusçuları diğer taraftan da bu âsileri izleyiportadankaldırmaklauğraşıyorlardı.

MerkezOrdusu’nunKurulmasıveNurettinPaşa’nın

KomutanlığaGetirilmesi

Efendiler,hatırlarsınızki,NurettinPaşa,Yunanordusunun ilk defa saldırır gibi görünmesikarşısında,birtakımboşvemantıksızdüşüncelerileri sürdüğü için, kendisine görev verilmemişolduğundan, bir mektupla, bizimleçalışamayacağını bildirerek ve izin alarakTaşköprü‘ye gitmişti. O tarihten beş ay sonra,bazı kimseler, Nurettin Paşa adına gerek FevziPaşa Hazretleri’ne gerek bana, kendisine birgörev verilirse, bunu ciddiyet ve samimiyetleyapacağını söyleyerek aracılık ettiler. Biz deAnadolu’nun orta kesiminde güvenliğisağlamakla görevli bulunan kuvvetlerimizi birkomuta altında birleştirmekte yarargördüğümüzden,9Aralık1920’deSivas’taki3.Kolordu’yu kaldırarak onun görevini yenikurduğumuz Merkez Ordusu’na verdik. Buordunun komutanlığına da Nurettin Paşa’yıgetirdik.

Nurettin Paşa, merkez bölgesinde bir yılayakın görev yaptı. Fakat, milletvekillerinin,

kendi yetkisi dışına taşarak bazı yurttaşlarınhaklarına el uzattığı yolundaki şikâyetleri veİçişleri Bakanlığı‘na soru önergeleri vermeleri,Bakanlığın da şikâyetleri haklı bulması üzerine,Meclis’in isteği ile Kasım 1921 başlarındagörevden alındı. Meclis, Nurettin Paşa’nınyargılanmasına karar verdi. Bu durum benimleBakanlar Kurulu arasında da bir anlaşmazlığınçıkmasına yol açtı. Ben, Nurettin Paşa içinuygulanması istenen işleme katılmadım. FevziPaşa Hazretleri de benim görüşüme katıldı.İkimizle Bakanlar kurulu arasında doğananlaşmazlık Meclis’çe çözüldü. Meclis’teNurettinPaşa’yısavundum.Kendisiiçinağırbirişlemuygulamasınınönledim.

NurettinPaşa’yıbundansekizaykadarsonra,1.OrduKomutanlığı‘ndagöreceğiz.

Saygıdeğer Efendiler, Sakarya Savaşı‘ndansonra, Başkomutanlık ve GenelkurmayBaşkanlığı görevini Ankara’da yürütüyordum.Ben, aynı zamanda öteki vazifelerimle deuğraşıyordum. Üç dört ay geçmemişti ki,Meclis’te Sakarya Zaferini unutanlar,

muhalefette ileri gitmek isteyenler, kendilerinigöstermeye başladılar, Sakarya Savaşı‘ndanöncebaşlayıp,birbiri ardıncagelmişolanMaltatutuklularındanbazılarınınbumuhalifakımlardakışkırtıcılık ettiği anlaşılmıştı. Bu noktayıizninizlebirazaçıklayayım.

Malta’danYeniDönenBayındırlıkBakanıRaufBey’leKara

VasıfBeyGüdülenAskerîSiyasetiÖğrenmekİstiyorlardı.

Rauf Bey, 15 Kasım 1921’da Ankara’yagelmişti.RaufBey’i,17Kasım1921’de,boşalanBayındırlıkBakanlığı‘naseçtirdik.

Rauf Bey’den sonra, Ankara’ya gelen KaraVasıf Bey’i de Anadolu ve Rumeli Müdafa-iHukuk Gurubu’nunYönetim Kurulu Üyeliğineseçtirdim. Bu iki şahsın birinden hükûmette,diğerindengurupta yararlanmayı düşünmüştüm.Çok geçmedi, birgün Rauf Bey’in Bakanlarkurulu’nda bir konunun açıklanmasını istediğihaberverildi.Aynıgünde,KaraVasıfBey’indegurupkurulundaaynıkonuyuöğrenmekistediğibildirildi. Bu iki zatın aralarında öncedenkararlaştırdıkları anlaşılan konu şuydu:“Güdülen askerî politika nedir?” Bu sorudannasıl bir anlam çıkarılabilirdi? Neyi anlamakistiyorlardı?Bizimyürütmekteolduğumuzsiyasîveaskerîpolitikabelliolmuştu.Geleceğimiztamolarak sağlanıncaya kadar, düşmanlarlavuruşmakveonlarıyeneceğimizeolankesinbir

inançlasavaşadevametmek…İşteortayaatılansoru ile demek isteniliyordu ki, ne olursa olsunsavaşa devam etmekle sonuç almak mümkünmüdür? Mümkün olmadığı ihtimalini hesabakatarak daha şimdiden daha başka tedbir veçarelere - anlatmak istediklerine göre, siyasîçarelerdir - başvurarak içinde bulunduğumuztehlikelidurumasonvermekyerindeolmazmı?

Elbette, neBakanlarKurulu’nda ne deGurupYönetim Kurulu’nda böyle bir konunungörüşme ve tartışma konusu edilmesine izinvermedim. Bunun üzerine Rauf BeyBakanlıktan,KaraVasıfBeydeGurupYönetimKurulu’ndan çekildiler. 13Ocak1921 tarihindeMeclis’te Rauf Bey’in istifası okunurken, aynıtarihlibiristifayazısıdahaokunmuştu.Buistifayazısı, Millî Savunma Bakanı olan RefetPaşa’nındı.

Efendiler,RefetPaşa’nın istifa sebebinibirkaçkelime ile açıklayayım: 4 Ocak 1922 günü,Meclis’in bu gizli oturumunda şöyle birkonununtartışmasıyapılmıştı.BaşkomutanlıkveGenelkurmay Başkanlığı Ankara’da

oturuyormuş. Cepheden uzak bulunuyormuş.Bundan şu sonuç çıkarmış ki, benim hemBaşkomutan hem de Meclis Başkanı olmamsakıncalı imiş. Ordu işleri iyi gitmiyormuş.Meclis bir savaş komisyonu kurarak, ordunundurumunuicelemeliymiş.GenelkurmayBaşkanı,aynı zamanda Bakanlar Kurulu Başkanıolduğundan, Genelkurmay işleri de iyigitmiyormuş. Fevzi Paşa Hazretleri yalnızBakanlar Kurulu Başkanlığı‘nda kalsın, GenelKurmayBaşkanlığı ileMillîSavunmaBakanlığıbirleştirilsinmiş.

MillîSavunmaBakanıolanRefetPaşa,butezikürsüden bizzat savunuyordu. Bu görüşlere şuyoldacevapverdim:

BenimŞahsenAnkara’danUzaklaşmamİsteniyordu

Başkomutanlık ve Genelkurmay BaşkanlığıpekyerindeolarakAnkara’yımerkezedinmiştir.Görevini en iyi bir şekilde buradanyürütmektedir. Gerektiğinde, ne vakit nereyegideceğine kendisi karar verir. Cephe ile bizzatuğraşan cephe komutanı vardır. Gereksiz yere,benim şahsen Ankara’dan uzaklaşmamıistemenin anlamı yoktur. GenelkurmayBaşkanlığı ile Millî Savunma Bakanlığı,Başkomutanın emri altında, BaşkomutanlıkKomutaMerkezini oluşturur.Ayrı ayrı değildir.Genelkurmay Başkanı olan Fevzi PaşaHazretleri’nin Ankara’da bulundukça BakanlarKuruluBaşkanlığınıdayapması,bugün içinbirzorunluluktur. Çünkü, onun yokluğunda, RefetPaşaonavekâleten,BakanlarKuruluBaşkanlığıgörevini de yapmıştı. Başaramamıştı. BakanlarKurulu’nda karışıklık başladı. Bakanlartoplanmaz oldular. Fevzi Paşa Hazretleri’nindönüşü, bakanların şikayeti üzerine oldu. Orduile ilgili olarak yaptığımız işlerin denetlenmesi

içinMeclis’in bir komisyon kurmasını sakıncalıgörmem. Ancak bu komisyon benimbaşkanlığımaltındaolur.

Gerçekten, bu komisyon, dediğim şekildekuruldu. Eski Harbiye Nâzırı Cemâl Paşa’dakomisyona üye olarak seçildi. Öteki hususlardaRefet Paşa ve diğerlerinin görüşleribenimsenmişti. İşte bunda dolayı istifayahazırlanan Refet Paşa istifasını Rauf Bey’inistifasıylaaynıgündevermişoluyor.

İkinciGurupKuruluyor

Efendiler, yeri düşünce bilginize sunmuştumki, Meclis’te kurduğumuz Müdafaa-i HukukGurubu,Meclis görüşmelerinin iyi gitmesini veBakanlar Kurulu çalışmalarının aksamadan yolalmasını sağlama bakımından sonuna kadaryardımcı oldu. Fakat bir taraftan da muhalifduyguvedüşüncedeolanlar,hergünbirazdahataraftar buldukça, Gurub’un çalışmasınıgüçleştirmeye başladılar. Muhalefetdüşüncesinin ana kaynağı, Müdafaa-i HukukGurubu tüzüğünün temel maddesindeki ikincinoktaydı.Yani hükûmet kuruluşununTeşkilât-ıEsasiye Kanunu’na uygun olarak yapılmasımeselesi..

Programın ilk maddesinin son fıkrası, duyguve düşücelerde tam bir uyuşma sağlanmasınasüreklibirengelolarakkaldı.Busebeplegurupiçinde de görüş ayrılıkları ve disiplinsizlikbaşgösterdi. Birtakım kimseler guruptan ayrıldı.Ayrılanlar dışarıdakilerle birleşerek gurubuyıkmaya çok çalıştılar. Alınan tedbirler bunaengeloldu.SonundaİkinciGrupadıylayenibir

grup oluştu. Bu grubu oluşturanlar,memleketteki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-iHukuk Cemiyeti’nden ayrılmadıklarını, onunkongrelerde tespit edilen gayelerinin takipçisibulunduklarını iddia ediyorlardı. İkinci GurubaönayakolanlargörünüşteSalâhattinveHüseyinAvni Bey’lerdi. Birinci derecede faaliyetgösterenvekışkırtanlarıniseRaufveKaraVasıfBeylerolduğuanlaşılıyordu.

Bu gurubun faal ve inatçı üyelerinden olanSamsunmilletvekili Emin Bey, son zamanlardabir vesileyle Ankara’ya gelmişti. Bütüngerçekleri anlamıştı; kışkırtıcı ve bozguncularılânetliyordu. Bu kişi bana şunu anlattı: RaufBey, İkinci Gurubu kışkırtıyor ve aşırıdavranışlara sürüklüyormuş. Emin Bey, RaufBey’e demiş ki: “Bizi sürüklediğiniz bu işdarağacına kadar gider… O zaman bizimleberaber bulunacak mısınız?” Rauf Bey, şucevabı vermiş: “Beraber bulunmazsam,alçağım!”

Efendiler,bildiğinizüzere,ozamanyürürlükteolankanunagöre,Bakanlıklariçin,benMeclis’e

aday gösterirdim. Milletvekilleri, gösterdiğimadayaolumluveyaolumsuzoyverirleryahutdaçekimser kalırlardı. İkinci Gurup, benimadaylarımı dikkate almadan, kendi guruplarıadına ortaya attıkları adaylara, kanuna aykırıolarak oy vermek şekliyle, hükûmetinkurulmasınıengellemeyebaşladılar.

Efendiler, Meclis’te ordu aleyhine de birhareket yaratılmıştı. Diyorlardı ki, SakaryaSavaşı‘ndansonraaylargeçtiğihalde,orduniçinsaldırıya geçmiyor? Mutlaka saldırmalıdır. Hiçolmazsa, sınırlı, belirli bir cephede saldırıyapılmalıdır ki, ordumuzun taarruz yeteneğiolup olmadığı anlaşılsın! Bu harekete karşıdirendik. Maksadımız, bütün hazırlıklarımızıtamamlayarak genel ve kesin sonuca götürücübir saldırı yapmak olduğu için, sınırlı bircephede saldırı görüşünü benimseyemezdik;bundabiryararyoktu.

Muhaliflerde uyanan anlayış, ordumuzunsaldırı gücünü kazanamayacağı noktasındatoplandı. Bunun üzerine, ordunun saldırıyageçirilmesi yolundaki hücumlarını durdurdular.

Hücum sistemini değiştirerek başka bir görüşortaya attılar. Bu defa dediler ki, bizim asıldüşmanımızYunanlılar,Yunan ordusu değildir.ZatenYunan ordusunu tamamen yenmiş olsakda iş bununla bitmez. İtilâf Devletleri’ni,özellikle İngilizleri savaşla yenmek gerekir.BununiçinYunanordusunakarşıbirperdehattıbırakmak, asıl orduyu Irak’ın kuzey sınırınayığıp, İngilizlere saldırmak gerekir. Dâvâmızınsavaşla halledilmesi görüşü benimseniyorsayapılacakişbudur.

OrduSaflarınaKadarYayılanBozgunculukTelkinleri

Efendiler,bukadaranlamsızvemantıksızolandüşüncelere iltifat etmedik. Bunun üzerinemuhaliflerin elebaşları yeni bir propagandaçıkardılar: Nereye gidiyoruz? Bizi kim nereyesürüklüyor? Meçhullere?.. Koskoca bir millet,belirsiz, karanlık hedeflere akılsızca sürüklenirmi?Bupropaganda,Meclis binasından,Ankaraçevrelerinden ordu saflarına kadar yaydırıldı.Orduya her araç ile bu bozguncu telkinleryapılmayaçalışılıyordu.

Rauf Bey, sık sık gizlice diyordu ki: “Hiçolmazsa gerçek durumu bana söyle, ordu nedurumdadır?Gerçektensaldıramayacakmı?

4 Mart 1922 günü akşamı, cepheyi kontroletmek üzere, Ankara’dan ayrılmaya kararvermiştim. Dolayısıyla o gün Meclis’teki gizlioturumda, bazı açıklamalarda ve ricalardabulundum. Kendilerine anlattım ki, SakaryaMeydan Savaşı‘ndan sonra, düşman ordusunuEskişehir - Seyitgazi -Afyonkarahisar kesimine

kadar kovalayan kuvvetlerimiz, bütün orduolmayıp yalnız süvarilerimiz ve süvaribirliklerimize destek olmak üzere ileri sürülenbazıtümenlerimizdi.

OrdumuzunKararıSaldırıdır

Ordumuzun kararı saldırıdır.Ama bu saldırıyıerteliyoruz. Sebebi, hazırlığımızı iyicetamamlamak için biraz daha zamangerekmektedir. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirleyapılacak saldırı, hiç saldırmamaktan çok dahakötüdür. Bekleyişimizi, saldırı kararındanvazgeçtiğimiz veya bunu başarmaktanümidimizi kestiğimiz şeklinde anlamak veyorumlamakyersizdir.

Bundan sonra şu görüşleri dile getirdim:Osmanlılar, yapacakları askerî harekâtıngenişliği ölçüsünde hazırlıklı ve tedbirlidavranmadıkları ve daha çok duygu vehırslarının etkisi altında hareket ettikleri için,Viyana’yakadargittikleri halde, geri çekilmeyemecbur olmuşlardır.Ondan sonraBudapeşte’dede duramadılar. geri çekildiler. Belgrat’ta dayenilerek geri çekilmeye mecbur edildiler.Balkanları terk ettiler, Rumeli’den çıkarıldılar.Bize, içinde daha düşman bulunan bu vatanımiras bıraktılar. Bu son vatan parçasınıkurtarırken olsun, hırslarımızı, hislerimizi bir

yana bırakarak dikkatli olalım. Kurtuluş için…Bağımsızlık için, eninde sonunda düşmanlabütün varlığımızla vuruşarak onu yenmektenbaşkakararveçareyokturveolamaz!

Sinir gevşetici sözlere, telkinlere önemverilmemeli ve güvenilmemelidir. Osmanlıyönetim ve siyasetinin yarattığı bu türlüzihniyetler reddedilmelidir. “Ordu ile savaşla,inatla bu işin içinden çıkılmaz” şeklindeki dışkaynaklı öğütlere uymakla, bir vatan, birmilletbağımsızlığı kurtulamaz. Tarih böyle bir olaykaydetmemiştir.Bununaksinidüşünerekhareketedeceklerinçokacısonuçlarlakarşılaşacaklarınaşüphe yoktur. Türkiye işte bu yoldaki yanlışdüşüncelere, yanlış zihniyetlere sahip olanlaryüzünden,herasır,hergün,hersaatbirazdahagerilemiş, biraz daha çökmüştür. Bu çöküş,yalnızmaddîalandaolsaydı,hiçbirönemiyoktu.Neyazıkki,çöküşahlâkivemanevideğerlerideiçine almış görünüyor. Hiç şüphe yok ki, bubüyük memleketi bu koca milleti dağılıp yokolmanınuçurumunasürükleyenbaşlıcasebepbuolmuştur.

Efendiler, bilirsiniz ki,Meclis’te bu anlattığımdönemde en çok olumsuz ve karamsar roloynayanlar, vaktiyle, Türk Milletinin kendikendine bağımsızlığını elde edemeyeceğigörüşünü ileri sürmüş olan kimselerdi. Şununbunun mandasını istemekte direnenlerdi. Onuniçingörüşlerimeşunlarıdaekledimvededimki:“Efendiler, maddî ve özellikle manevi çöküşkorkuile..güçsüzlüklebaşlar…

Güçsüz ve korkak insanlar, herhangi birfelâket karşısında, milletin de uyuşukluğadüşmesine ve çekingen bir duruma gelmesineyol açarlar. Güçsüzlük ve kararsızlıkta o kadarileri giderler ki, âdeta kendi kendilerine hakaretederler.Derlerki,bizadamdeğilizveolamayız!Kendikendimizeadamolmamızaimkânyoktur.Biz, kayıtsız ve şartsız olarak varlığımızı biryabancıya teslim edelim. Balkan Savaşı‘ndansonra milletin ve özellikle ordunun başındabulunanlar da başka türlü, fakat yine aynızihniyetibenimsemişlerdi.

Türkiye’yi, böyle yanlış yollarda çökme veyok olma uçurumuna sürükleyenlerin elinden

kurtarmak lâzımdır. Bunun için bulunmuş birgerçek vardır. Ona uyacağız. O gerçek şudur:“Türkiye’nin düşünen kafalarını yepyeni birimanla donatmak… Bütün millete taptaze birmanevîgüçvermek.

YeterinceHazırlanmışOlmasıGerekenÜçVasıta,

İçveDışCephelerimiz

Şimdi Efendiler, düşmana saldırı için verilmişolan kesin kararımızı uygulamaya başlamadanönce, hazırlamak ve tamamlamak zorundabulunduğumuz savaş araçlarının ne olduğunubelirteyim: Tam üç aracın hazırlığının yeterliolduğunu görmek gereğini duyuyorum.Birincisi, en önemlisi ve asıl olanı doğrudandoğruya milletin kendisidir. Milletin varlığı vebağımsızlığı içingönlünde,vicdanındabelirmiş,gelişmiş olan istek ve emellerin sağlamlığıdır.Millet, içindeki bu isteği ne kadar güçlü birşekilde ortaya koyarsa, bu istek ve emeliningerçekleşmesi için ne kadar çok azim ve imangösterirse, düşmanlara karşı başarı sağlamakiçin, o kadar güçlü bir araca sahip olduğumuzainanırım. İkinci araç, milleti temsil edenMeclis’inmillî isteğiortayakoymaktavebunungereklerini inanarak uygulamakta göstereceğikararlılık ve yiğitliktir. Meclis, millî isteği nekadar büyük bir dayanışma ve birlik içindeaksettirebilirse,düşmanakarşıokadargüçlübir

üstünlükaracınasahipoluruz.

Üçüncü araç, milletin silâhlı evlâtlarındanibaret olup düşman karşısında toplanmışbulunan,ordumuzdur.

Efendiler, dedim, bu üç araç veya gücündüşmana karşı oluşturduğu cepheler iki şekildedüşünülebilir. Kolay anlaşılması için şöylediyeyim:İçvegörünürdekicephe…Asılolaniçcephedir. Bu cephe bütün memleketin, bütünmilletin meydana getirdiği bir cephedir.Görünürdekicephe,doğrudandoğruyaordunundüşmankarşısındakisilâhlıcephesidir.Bucephesarsılabilir, değişebilir, yenilebilir. Fakat, budurum hiç bir zaman bir memleketi, bir milletiyok edemez. Önemli olan, memleketitemelindenyıkan,milletiesirettireniçcepheninçöküşüdür.Bugerçeğibizdençokdahaiyibilendüşmanlar, bu cephemizi yıkmak içinyüzyıllarca çalışmışlar ve çalışmaktadırlar.Bugüne kadar başarı da sağlamışlardır.Gerçekten, “kaleyi içinden almak”, dışındanzorlamaktan çok kolaydır. Bu maksadıgerçekleştirmek için, içimize kadar sokulabilen

bozguncu mikropların ve ajanların varlığınıiddiaetmekyerindedir.

Meclis’in zihniyeti, çalışmaları ve durumudüşmana ümit verici olmadıkça iç ve dışcephelerimizin yerinden oynamasına imkân veihtimalyoktur.Meclis’tebirveyabirkaçüyeninkaramsarlık telkin eden sözlerinden bile,aleyhimizde yararlanma çareleri aranmaktaolduğuna şüphe edilmemelidir. DışişleriBakanlığı‘nın dosyaları bununla ilgili belgelerledoludur.Kesinliklebelirtirimki, istemeyerekdeolsa, düşmanlara ümit verecek en ufakbelirtilerden kaçınılmadıkça millî dâvânınsonuçlanmasıgecikir.

Efendiler, bu sözlerden sonra, cephedebulunacağım sıralarda, ordunun duygu vedüşünceleri üzerinde ümitsizlik yaratacak açıktartışmalardan vazgeçilmesini Meclis’tenözellikle rica ettim. Bu konuşmamdan sonra,muhaliflerin de sözlerini dinledim.Muhaliflerden biri, düşünce ve ricalarımı, emirveriyorum şeklinde yorumladı. Diğer biri,Meclis’in duygularındaki temizlikten şüphe

ettiğimi ileri sürdü. Bir başkası, uygulamaimkânı olmayan bir şey yapılamaz; orduyubozgunauğratırsınefendim,dedi.

DoğuCephesiKomutanınınBirGörüşü

Saygıdeğer Efendiler, yüce topluluğunuzumuhaliflerin sözleriyle işgal etmek istemem.Çünkü,busözlerbirkaçkişininşaşkınvecahilkafalarının inatçılıklardan başka bir şey değildi.Genel Kurul, sunduğum görüşleri anlayışlakarşılamıştı. Yalnız, Doğu CephesiKomutanı‘nınbirgörüşüne,beşongündenberiveremediğimcevabı, cepheyegitmedenönce,ogün yani 4 Mart 1922’de yazmıştım. Onubilginize sunacağım. Cevabın anlaşılması için,izinverirseniz,öncegelengörüşüokuyalım:

Kişiyeözel

Başkomutan Mustafa Kemal PaşaHazretleri’ne

Yönetim işlerimizin yürütülmesi ile ilgilitartışmalarbizedahayeniulaşmaktadır.Barışınsağlanmasından sonraki seçimlerde birçokdeğerli kimselerin yerine bir takımmuhafazakârların toplanmasına karşı şimdidenalınacak tedbiri pek önemli sayarım. Millî

Meclis, değerli şahsiyetlerden kurulmazsa, ikibüyük sakınca memleketi bugünküperişanlığından kurtaramayacaktır. Birincisi,düşüncede yenilikler olmayacak. İkincisi, enönemlitasarılarherhangibirduyguyakapılaraktartışmaya dahi lüzum görülmedenreddediverilecektir. Böyle bir meclise karşı,üyelerini büyük uzmanların oluşturduğu ikincibirmeclisinbulunmasınıyararlıgörüyorum.Buikincimeclis,MillîMeclis’eyönvereceğiveonuileriye götüreceği gibi, memleketin varlığı ileilgili kararlar,MilletMeclisi’nde heyecanla redveya kabul edilse bile, bumeclisin uyarması veyol göstermesiyle kararın değiştirilmesi vezararın önlenmesi mümkün olur. Bu meclise“Âyan” diyerek eski devrin köhne hayatınıhatırlamamak için “Büyük Uzmanlar Meclisi”denebilir veya daha uygun bir ad verilebilir.Üyelerinibirtakımkayıtveşartlaraltında,tıpkımilletvekilleri seçiminde olduğu gibi milletseçebilir. Bu üyeler için, herhangi birmesleğinen yüksek öğrenimini görmek, TürkiyeHükûmeti’nin bakanlığını, valiliğini veya ordukomutanlığını yapmış olmak gibi önemli şartlar

ayrıntılı olarak tespit edilebilir. Konununayrıntıları, mevcut hükûmet şekillerinin deincelenmesiylehertürlüsakıncadanuzakolarakortaya konabilir. “Büyük Uzmanlar Meclisi”kabuledilirse,herbakanlığınşûrâsıvb.gibi,İkimeclisin onayından geçerek bir süreuygulanması kabul edilecek olan herhangi birprogramasonunakadarbağlıkalmakvebununyürütülmesinde, güdülen hedef ve gayedenayrılmamak için, bu şûraların varlığını pekgerekli sayıyorum. Aksi halde, bakanlıklardaşahıslardeğiştikçe, programvebunu yürütecekkimseler de az çok değişmektenkurtulamayacaktır. Bundan başka, kabul edilenherhangi bir şey, uzmanlarca kabul edilmezseeleştiriye yol açar. Millet buna gerektiği gibisarılmalıdır. Millet Meclisi’nin, Millet adına birşeyi red veya kabul ve kontrol hakkıdır. Fakat,bu başka, uzmanlaşmış kişilerin yapacağı vebundansonrakabuledilecekşeydebaşkaolur.Olağan şartlara dönülmesinden sonrakidurumlarla ilgili endişe ve görüşlerimibildiriyorum. Yüksek düşüncelerinizinbildirilmesiniistirhamederim.

19/19.2.1922sayısızdır.

KâzımKarabekir

DoğuCephesiKomutanı

04.03.1922

Özel

Doğu Cephesi Komutanı Kâzım KarabekirPaşaHazretleri’ne

İlgi:18/19.2.1922tarihlisayısızşifre

Memleketingenelidaresinielinealmıştekyücekuvvet olan Büyük Millet Meclisi’nin alacağıkararların, uzmanlardan kurulu başka birmeclis tarafından incelenmemesinden doğacaksakıncalarlailgiliyüksekgörüşünüzaslındapekyerindedir.

Ancak, adı ve ünvanı “Âyan” olmasa bile,milletinbütünhakveyetkilerinikullanmaküzereseçilmiş ve seçilecek olan Büyük MilletMeclisi’nin temel kararlarını diğer bir meclisinkararlarıyla bağlamak, genel yönetimdeizlediğimizilkelerinruhuylabağdaşamayacaktır.

Yüksek düşüncelerinize göre, bu UzmanlarMeclisidemilletvekillerigibimilletçeseçilirse,ozaman, aynı kaynaktan aynı yetkiyi almış ikibüyük kuvvet, milletin genel yönetiminde sözsahibi olacak demektir. Bu da, hukukbakımından olduğu kadar, uygulamabakımından da karışıklığa yol açan bir ikilikyaratacaktır. Böyle bir durumun doğuracağıdengesizliği gidermek için de milletin hayat vehakları üzerinde etkili üçüncü bir kuvvetinvarlığınıkabuletmekgerekecektir.

Benim düşünceme göre, aklınıza gelensakıncaları giderecek tek çıkar yol, MilletMeclisi üyelerinin değerli ve uzman kişilerdenseçilmesini sağlamak; Meclis’in iç teşkilâtında,komisyonların kurulmasında BakanlarKurulu’nun seçilmesinde ilim ve uzmanlığa sonderece önem vermek hususlarından ibarettir.Geçirdiğimizçokacıtecrübelerinsonuçlarındandoğmuş bulunan ve milletlerin idaresinde endoğru bir yol, temel haklar bakımından da enbeğenilen bir şekil demek olan şimdikiidaremizin, daha da güçlendirilmesi ve seçim

işlerinde uyanık davranılması sayesinde bugüniçin de, gelecekteki gelişmeler için de başarılıbir idare makinesi kurulmuş olacağınıbilgilerinizesunarım.

TürkiyeBüyükMilletMeclisiBaşkanı

MustafaKemal

ÇeşitliDevletlerleYapılanResmîveÖzelTemaslar

Saygıdeğer Efendiler, 1921 yılı içinde, çeşitlidevletlerle resmî ve özel birtakım ilişkilerkuruluyordu. Türk - Rus temas ve ilişkileriolumlu bir yönde gelişiyordu. Fransızlardanbaşka, İtalyanlar ve İngilizlerle de temaslarkurulmuştu. 1921 yılı Haziranında yanlışanlaşılmaya yol açmış bulunan bir konuyuaçıklayacağım. 13 Haziran 1921’de İtilâfKuvvetleri Başkomutanı General Harrington’unyakınlarındanolduğunusöyleyenBinbaşıHenry(Henri) ve Sturton (Ştörton) adlarındaki ikisubay,motorlaİnebolu’yageldiler.Busubaylar,General Harrington (Harington) adına şunlarıbildirdiler: Ben, bir torpido ile İnebolu’danİstanbul’aHarrington’unBoğaziçi’ndekiyalısınagideyim.Oradagenerallebarışesaslarıüzerindeanlaşayım.Ayrıca,İngiltere’ninbağımsızlığımızıtam olarak kabul ettiğini, Yunanlılarıntopraklarımızdançıkarılacaklarınıvedahabaşkakonular üzerinde de tartışmanın mümkünolduğunu söylemişler. Bu subaylara verilen

cevapta, benim İstanbul’a gitmeyeceğim veGeneralHarrington’unİnebolu’yagelip,osıradaorada bulunan Refet Paşa ile görüşmesininuygunolacağıbildirilmiştir.

18 Haziran 1921 tarihli bir telgraf daİstanbul’da Hamit Bey’den geldi. Bu telgraftabildirenleraşağıyukarı şöyleydi: “Burada resmîgörevi olan bir İngiliz, İngiltere’ninİstanbul’daki en büyük makamı adına bugünbanabaşvurarakhemenbir barış anlaşması içingörüşmeyehazırbulunduklarını,MustafaKemalPaşa Hazretleri’yle derhal ilişki kurmakistediklerini ve acele cevap beklediklerini sizebildirmeküzerearacıolmamıricaetti.”

Hamit Bey’e verilen cevapta, görüşmelerehazırolduğumuzbildirilmişti.

5 Temmuz 1921’de Zonguldak’a gelen birİngiliz torpidosu General Harrington’dan banabir mektup getirmişti. Tercümesi Ankara’yatelgraflabildirilenbumektupşuydu:

“Komutan Henry aracılığıyla

aldığım habere göre, siz, bana biraskerin bir askerle görüşmesişeklinde bazı düşünceler bildirmekisteğinde bulunuyorsunuz. Böyleolduğu takdirde, sizce uygungörülecek bir günde İnebolu’daveya İzmit’te sizinle buluşmak üzereAjax Zırhlısıyla gelmeme BritanyaHükûmeti’nce izin verilmiştir. Arzubuyurulduğu takdirde, durumüzerinde son derece açık ve serbestolarak görüşmelere hazırım.Düşüncelerinizi dinlemek ve bunlarıİngiliz Hükûmeti’ne bildirmeklegörevliyim. İngiliz Hükûmeti adınane görüşmeler yapmak, ne dekonuşmak için hiç bir resmî yetkimyoktur. Görüşmenin İngilizzırhlısında yapılması gerekir.Zırhlıda,yüksekşahsınızkendilerinelâyık bir biçimde kabul edilecektir.Karaya dönüşlerine kadar tam birhürriyet içinde bulunacaklardır.Böyle bir buluşma kabul edildiği

takdirde, size uygun düşen tarih vesaatlerinbildirilmesiniricaederim.”

Bu mektupta yazılanlara göre, GeneralHarrington ile ilişkiye geçmek ve görüşmekisteyenin ben olduğum anlaşılıyor. Halbuki,gerçek böyle değildir. Onun için GeneralHarrington’aşucevabıverdim:

“Zonguldak’agöndermişolduğunuzmektubun tercümesini, bugünAnkara’ya bildirdiler. Aramızdayapılacak görüşmelerin bir yanlışanlama temeline dayandırılmamasıiçin aşağıdaki noktalara dikkatiniziçekmeye mecburum. 13 Hazirantarihinde Binbaşı Henry vearkadaşları İnebolu’ya gelerek,zâtıâlilerinin, Binbaşı Henryaracılığı ile Refet Paşa’ya teklifedilmiş olan esaslar üzerindebenimle görüşmek istediğinizibildirmişlerdir.Nitekim, bu noktalarBinbaşı Henry tarafından sizeyazılan ve imzalı bir örneği de bize

bırakılmış olan mektuptabildirilmiştir. Aramızda doğrudandoğruya yapılan haberleşmeninbaşlangıcı bundan ibarettir. Millîisteklerimiz sizce bilinmektedir.Millîtopraklarımızın düşmanlardantamamıyla kurtarılması, millîsınırlarımız içinde siyasî, malî,ekonomik, askerî, adlî ve kültürelalanlarda tam bağımsızlık ilkesikabuledildiğitakdirde,görüşmelerebaşlamaya hazır olduğumuzubildiririm. Size Binbaşı Henrytarafından açıklanan sebeplerdolayısıyla, görüşmelerin, sizin çokiyi karşılanacağınız İneboluKasabasında ve karada yapılmasıbizce uygun görülmüştür. Bunoktalarda aramızda görüş birliğiolupolmadığınıbelirtecekcevabınızıbekliyorum. Yüksek maksadınız,sadece durumhakkında bilgi almakise, bunun için arkadaşlarımızdanbirinigörevlendirebiliriz.”

Bu mektuba bir karşılık gelmedi. Ancak,Temmuzun yedinci günü İstanbul’da HâmitBey’i gören İngiliz Maslahatgüzarı MösyöRattigan (Retigın),bir tüccarolarakAnadolu’yagelenBinbaşıHenry’ye,GeneralHarrington’un,oradaki İngiliz esirlerinin yerlerini ve sağlıkdurumlarını öğrenmeye çalışmasını vemümkünse, millî orduların İstanbul’a doğruilerlemeye devam edip etmeyecekleriniMustafaKemal Paşa’dan sormasını istediğini, BinbaşıHenry’nin bundan başka faaliyetlere girişmekiçinbiryetkisininbulunmadığınıbildirmiş.

Efendiler, 1922 yılının Ağustosuna kadar daBatı devletleriyle olumlu anlamda ciddi ilişkilerkurulamadı. Memleketimizde bulunandüşmanları silâh gücüyle çıkarmadıkça,gösterebileceğimiz, millî varlık ve gücümüzüfiilenispatetmedikçe,diplomasialanındaümidekapılmanındoğruolmadığıyolundakiinancımızkesin ve sürekli idi. En doğru görüşün buolduğunu, bu olacağını doğal olarak kabuletmek gerekir. Gerçekten de, bugünün hayatşartları içinde bir tek fert için olduğu gibi, bir

millet için de güç ve yeteneğini fiilî eserlerlegösterip ispatlamadıkça kendisine değerverilmesini ve saygı gösterilmesini beklemekboşunadır. Güç ve yetenekten yoksun olanlaradeğer verilmez. İnsanlık, adalet ve mertliğingereklerinin yerine getirilmesini, bütün buvasıflarasahipolduğunugösterenleristeyebilir.

DünyaÖnündeVereceğimizİmtihanaHazırlanırken

Efendiler, dünya imtihan meydanıdır. TürkMilleti, bunca yüzyıllardan sonra yine birimtihan, hem bu defa en çetin bir imtihankarşısında bulunduruluyordu. İmtihanda başarısağlamadan,bizekarşılütufkârcadavranılmasınıbeklemekdoğruolabilirmiydi?

Biz, büyük bir ciddiyetle dünya önündevereceğimiz imtihana hazırlanırken, bir yandanda yabancı gözlemcilerin durumlarını ve bizimiçin neler duyup düşündüklerini gözden uzaktutmamayı her zaman yararlı buluyorduk. Bumaksatladır ki, bildiğiniz gibi, önce DışişleriBakanıYusufKemalBey’idahasonradaİçişleriBakanı olan Fethi Bey’i Avrupa’yagöndermiştik. İstanbul üzerinden Avrupa’yagidecek olan Yusuf Kemal Bey’e, İstanbul’lailgili bazıözelgörevlerverilmişti.YusufKemalBey,İzzetPaşavearkadaşlarıylaveeğergerçekbir istek ve dilek olursa Vahdettin ile degörüşecekti. Vahdettin’in Büyük MilletMeclisi’ni tanıması, İzzetPaşavearkadaşlarının

bizim çizdiğimiz hedefe doğru yürümelerigereğini teklif edecekti. Yusuf Kemal Bey,İstanbul’da, aldığı talimat çerçevesinde hareketetti.Fakat,neyazıkki,İzzetPaşavearkadaşlarıkendisini oyalayıp aldatarak Padişah’a birbaşvurucu imiş gibi götürdüler. İzzet Paşa vearkadaşları bununla da yetinmeyerek, YusufKemal Bey’in Avrupa’daki girişimlerinikarıştırmak ve güçleştirmek için, İzzet Paşa’yıYunan işgali altında bulunan yerlerdengeçirerek,YusufKemalBey’denönceParis’eveLondra’ya gönderdiler. İzzet Paşa, buyolculuğunusondakikayakadargizlemiştir.

Yusuf Kemal Bey’in Paris ve Londra’dayaptığıgörüşmelerdenbirsonuççıkmadı.Yalnızşu anlaşıldı ki, İtilâf Devletleri’nin DışişleriBakanları yakın bir zamanda toplanacaklar vebize barış tekliflerinde bulunacaklarmış.Anadolu’nun boşaltılması ilke olarak kabuledilmiş ise de, konferans görüşmeleri sırasındasavaş başlarsa, barış girişimleri sonuçsuzkalacağı içinYunanlılarla bir ateşkes anlaşmasıyapmamız gerekirmiş. Bu hususuYusufKemal

Bey’e söyleyen Lord Curzon (Lord Kürzon)‘aYusuf Kemal Bey’e; konferansın, önceAnadolu’nunboşaltılmasınakararverip,bizeveYunanlılara bildirmemesinin ateşkesanlaşmasından daha etkili olacağını söylemiş.Lord Curzon, ateşkes üzerinde direnmiş vebunun Hükûmetimize bildirilerek, alınacakcevabınkendisineverilmesiniistemiş.

22Mart1922TarihliAteşkesAntlaşmasıTeklifi

YusufKemalBeydahaTürkiye’yedönmeden,İtilâf devletleri, Dışişleri Bakanları Konferansı,22 Mart 1922 tarihinde Türkiye ve Yunanhükûmetlerine ateşkes anlaşması teklifindebulundu.

Bu sırada ben cephede bulunuyordum.AteşkesAnlaşması teklifi bana Dışişleri BakanıVekiliCelâlBeytarafındanbildirildi.Buteklifinana çizgileri şunlardı: Her iki tarafın birlikleriarasında on kilometrelik, asker bulunmayan birbölge meydana getirilecek, birlikler, insan vecephane bakımından takviye edilmeyecek.Birliklerin durumunda değişiklik yapılmayacak.Biryerdenbiryeremalzemedegötürülmeyecek.Ordumuzu ve askerî durumumuzu, İtilâfDevletleri’nin askerî komisyonları kontrol edipdenetleyebilecekler. Bu komisyonlarınhakemliğini samimiyetle kabul edeceğiz.Çarpışmalar, üç ay süre ile durdurulacak ve budurum, barış için yapılacak ön görüşmelertaraflarca kabul edilinceye kadar, üçer aylık

sürelerle kendiliğinden yenilenecektir.Taraflardanbiriyenidensavaşabaşlamakisterse,ateşkessüresininbitimindenhiçolmazsaonbeşgün önce karşı tarafa ve İtilâf Devletleritemsilcilerinedurumubildirecek.

Efendiler, Yunanlılar bu teklifi hemen kabulettiler. Yunan ordusu Sakarya’da maddî vemanevî bakımından yenilmişti. Bu ordununyeniden geniş çapta bir saldırıya geçerek, birdahaşansınıdenemeyekalkışmasıgüçtü.Bunu,bu gerçeği anlamak, elbette herkesçe mümkünolmuştu.Yunan ordusunu yeniden kesin sonuçverecek bir harekâta yöneltmek imkânıolmayınca,bizimdebiryılayakınbirzamandanberi hazırlığı ile uğraştığımız ordumuzuuyuşukluğa düşürmek, Millî Hükûmete ümitlervererek bekleyiş içinde bırakmak ve böylecegeçecekzamaniçindeMillîHükûmetiveorduyugevşetmek doğrusu önemli bir tedbirdi. Bubakımdan, İtilâf Devletleri’nin Anadolu’yuboşaltma ve Yakın Doğu Sorununu çözmemaksadınadayandığını ifadeettikleribuateşkesşartlarınıciddiyetleinceledik.

Önce,Ankara’dabulunanBakanlarKurulu ilemakine başında telgraf görüşmesi yaptık.İstanbul’daki memurumuz aracılığıyla, DışişleriBakanlığı‘ndan İtilâf Devletleri temsilcilerineverilmesini uygun bulduğumuz ilk karşılıkşuydu:

“Ateşkes anlaşması teklifinin yapıldığı notayı23/24 Mart 1922 tarihli telgrafınıza ek olarakbugün 24Mart 1922 günü saat…‘de aldım. Bunota metni, ordunun durumuyla ilgiliolduğundan, Bakanlar Kurulu’nda vegerektiğinde Meclis’te görüşülmeden önce,düşüncesini bildirmesi için, cephede bulunanBaşkomutan’a yazdım. Türkiye Büyük MilletMeclisi Hükûmeti’nin vereceği cevabı,temsilcilerinistekleriüzeremümkünolanenkısazamanda bildireceğimi kendilerine duyurunuz,efendim.”

24 Mart 1922 tarihinde Bakanlar KuruluBaşkanlığı‘naşudüşüncemibildirdim:

Esas itibariyle, İtilâf Devletleri DışişleriBakanlarınınortaklaşayaptıklarıateşkesteklifini

kabul etmemek veya herhangi bir şekilde buteklife yanaşılmıyor ve güven gösterilmiyorhissini verecek gibi davranmak doğru değildir.Aksine, ateşkes teklifini iyi karşılamak gerekir.Bundan dolayı vereceğimiz karşılık olumsuzdeğil, olumlu olacaktır. İtilâf Devletleri’ndeiyiniyet yoksa, olumsuz davranış onlardangelmelidir. Yalnız, biz, onların ileri sürdüğüşartları kabul edemeyeceğimizden, karşı şartlarilerisüreceğiz.

Ertesi gün ajans ve telgraflar da notadan sözederekşuhaberleriyayınlıyorlardı:

………YakınDoğu’dabarışıyenidenkurmakve yeniden can ve mal kaybına yol açmadan,Küçük Asya’yı boşaltmak gayesini güttüğüsanılanbuteklifin,TürkiyeBüyükMilletMeclisiHükûmeti’nce olumlu karşılandığı ve İtilâfDevletleri’nin iyiniyet ve tarafsızlığınagüvenerek hükûmetçe olumlu karşılıkverilmesinin, kuvvetle ümit edildiği hükûmetçevrelerince ifade edilmektedir.Bu teklifin aklayatkın, uygulamaya elverişli şartları içinealmasını ve barışın bir an önce yapılmasını

sağlayacakşekildekısasüreliolmasınıdileriz.

Bakanlar Kurulu’nun, verilecek cevabınAvrupa’da bulunan Dışişleri Bakanımızındönüşüne bırakılması yolundaki düşüncesinekarşı da, beklemenin gerekli olmadığınıbildirerek,verilecekcevaplailgiligenelkararımışöyleözetledim:

“Ateşkes anlaşması teklifini prensip olarakkabul ediyoruz.Ancak, ordunun eksiklerinin vehazırlıklarının tamamlanmasından bir an gerikalınmayacaktır. Ordumuzun içine yabancıdenetleme kurulları sokmayacağız. Bu teklifi,Anadolu’nun boşaltılması için kabul etmeklebirlikte, uygulanabilir ve gerçekleştirilebilirşartlar ileri süreceğiz. Ateşkes anlaşmasıylabirlikte, boşaltma işinin başlaması, en önemlişartımızolacaktır.”

Mart’ın 24. günümakine başında, bennotayaverilecekkarşılığıBakanlarKurulu’nabildirdim.BakanlarKurulu’daAnkara’dahazırladıklarıbircevap örneğini bana bildirmişti. İki cevapmetinleri arasında bazı ayrılıklar görüldü.

Nihayet, 24/25Mart gecesiBakanlarKurulu ileSivrihisar’da birleşerek, verilecek karşılığın sonşeklinigörüşüptespitetmeyekararverdik.

Efendiler, İstanbul’daki özel memurumuzunDışişleri Bakanlığı‘na çektiği 25 Mart tarihlişifreli telgrafına göre, bu memurumuz TevfikPaşa ile görüşmüş, Tevfik Paşa; temsilcilerin,İstanbul Hükûmeti’ne de verdikleri aynı notayıAnkara’ya göndererek, alınacak cevabınkendilerine bildirilmesini rica ettiklerinisöylemiş. Memurumuz, Tevfik Paşa’ya sözhakkının yalnız ateşkes anlaşması teklifiüzerindemi, yoksa bütün işlerdemiAnkara’yaait olduğunu sormuş. Tevfik Paşa, bu soruyacevap vermemiş. Memurumuz, İzzet Paşa’dannegibihaberleraldığısorusuna,TevfikPaşa,şukarşılığı vermiş: “İzzet Paşa, yakındakonferansın toplanacağını ve ne olursa olsunaşırılığakaçılmamasını”bildiriyor.

AteşkesAnlaşmasıTeklifineCevapVermeye

HazırlanırkenAlınanBarışTeklifi

Efendiler, Sivrihisar’da ateşkes anlaşmasıteklifi ile ilgili notaya verilecek cevapkararlaştırıldıktan sonra, Bakanlar KuruluAnkara’ya döndü. Fakat, bu cevabı vermeyevakit kalmadan, Paris’te toplanan DışişleriBakanları Konferansı‘nın 26 Mart 1922 tarihliikinci bir notası alındı. Bu nota, İtilâfDevletleri’nin barış esasları ile ilgili teklifleriniiçine alıyordu. Bu tekliflerin ana çizgilerişunlardı:

“Gerek Türkiye’de, gerek Yunanistan’daazınlıkların haklarının korunmasına ve bumaksatla konulacak kuralların uygulanmasınaMilletlerCemiyeti’nindekatılması.Doğu’dabirErmeni yurdunun kurulması ve bu işe deMilletlerCemiyeti’ninkatılması;

Boğazların serbestliğini sağlamak üzereGelibolu Yarımadasında ve Boğazlar’ınçevresinde askerden arınmış bir bölgeninoluşturulması.

Trakya sınırının Tekirdağ’ı bize, Kırklareli,Babaeski ve Edirne’yi Yunanlılar’a bırakacakşekildetespiti;

Bizde kalacak olan İzmir’in Rumlarına veYunanistan’da kalacak olan Edirne’ninTürklerine, bu şehirlerin yönetimine adaletli birşekilde katılabilmelerini sağlamak üzere uygunbiryönteminkararlaştırılması;

Barış yapılır yapılmaz İstanbul’un İtilâfDevletleri’nceboşaltılması,

Sevres Projesi ile, elli bin kişi olarak tespitedilenTürksilâhlıkuvvetlerininseksenbeşbineçıkarılması ve Sevres Projesinde olduğu gibiaskerlerimizinücretliaskerolması;

Sevres Projesindeki malî komisyonunkaldırılması dışında, İtilâf Devletleri’ninekonomik çıkarlarının gözetilmesi, dış borçlarınve bize yükletilecek savaş tazminatınınödenmesinin sağlanması için, Türk hakimiyetiilebağdaşabilecekbiryöntemintayini;

Adlîveekonomikkapitülasyonlardadeğişiklikyapılmaküzerebirkomisyonunkurulması.”

Efendiler, İtilâf Devletleri’nin ateşkesanlaşması teklifi ile ilk notaları iyiceincelendikten ve ikinci ayrıntılı notalarınıntaşıdığı şartlar da görüldükten sonra, budevletlerin İstanbul Hükûmeti ile birlik olarakbizi yok etme maksadına dayanan çalışmalarlayeni bir safha açtıkları yargısına varmak pekdoğal idi. Buna karşı durumun çok ciddîolduğunudüşünerek esaslı ve büyükbir savaşahazırlanmakgerekiyordu.

Önce,bize teklif edilen şartlarınneolduğunu,milletevedünyakamuoyunaaçıklamakyerindeolurdu. Bu konudaki düşüncelerimi BakanlarKurulu’nabildirdim.

Her ikinotaya,5Nisan1922tarihindeverilencevabımızınananoktalarınıhatırlatayım:

Ateşkes anlaşmasını ilke olarak kabul ettik.Fakat temel şart olarak, ateşkes anlaşmasıylabirlikte Anadolu’nun boşaltılması işine hemen

başlanmasını da zorunlu bulduk. Ateşkessüresinin, Anadolu’nun boşaltılma süresi olandört aydan ibaret olmasını teklif ettik.Boşaltmaişi bittiği zaman barışla ilgili ön görüşmelersonuçlanmamış olursa, ateşkesin kendiliğindenüçaydahauzamasınıkabulettik.

Boşaltma işinin nasıl yapılacağı konusundakiteklifimizdeşuydu:

Ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girişindenbaşlayarak ilk on beş gün içinde Eskişehir,Kütahya, Afyonkarahisar kesimi ve anlaşmasüresiolandörtay içinde, İzmirdedahilolmaküzere, işgal altındaki bütün topraklarımızboşaltılacaktır.

Ateşkes anlaşması ile ilgili tekliflerimiz İtilâfDevletleri’nce kabul edildiği takdirde, barıştekliflerini incelemek üzere, üç hafta içindedelegelerimizi kararlaştırılacak şehregöndermeyehazırolduğumuzubildirdik.

Bunotamıza,15nisan1922’decevapverdiler.Elbette olumsuzdu. Biz de 22 Nisan’da buna

cevap verdik.Bu cevabımızın sonunda, ateşkeskonusunda anlaşmaya varılmasa bile, barışgörüşmelerini geciktirmenin uygunolmayacağını bildirdik. İzmit’te bir konferanstoplanmasını teklif ettik. Bu yazışmalar dasonuçsuz kaldı.Beykoz’da veyaVenedik’te birkonferansın toplanması birçok defa söz konusuoldu. Fakat, son zaferimizin kazanıldığı anakadar,bunlarınhiçbirigerçekleşmedi.

BaşkomutanlıkKanunu’nunTarihçesi

Saygıdeğer Efendiler, bizimBaşkomutanlığımız ile ilgili 5 Ağustos 1921tarihli kanunun ayrıca bir tarihçesi vardır.Arzubuyurursanız, bu konuda yüksek kurulunuzubirazaydınlatayım.

Başkomutanlık Kanunu’nun süresi, birincidefa 31 Ekim 1921’de; ikinci defa 4 Şubat1922’de;üçüncüdefa6Mayıs1922’deuzatıldı.Herdefasındamuhaliflerin türlü türlü eleştiri vehücumlarına uğradı. Özellikle, üçüncü defauzatılışıoldukçaönemlibirolayhalinegeldi.

6 Mayıs 1922 gününden önceki günlerde,zamanı geldiği için, kanunun süresininuzatılması, Meclis’te söz konusu edilmiş; benrahatsızlığım dolayısıyla Meclis’tebulunamamıştım. 5 Mayıs akşamı evime gelenHükûmet üyeleri durumu şöyle anlattılar:Meclis’teki muhalifler, benim Başkomutanlıktakalmamı istemiyorlar. Birçok tartışmalıgörüşmelerden sonra, teklif oya konmuş fakatçoğunluk sağlanamamış; yani BaşkomutanlıkKanunu’nun süresinin uzatılması kabuledilmemiş,BakanlarKuruluüyeleriveözellikleaskerî durumu yakından izleyen kimselerdurumundaolanGenelkurmayBaşkanı veMillîSavunmaBakanıpekçoküzülmüşler.Meclis’ingösterdiği bu tutum karşısında kendilerinin degörevedevamlarındabiryararolmayacağınıilerisürerek,istifayakalkıştılar.

MemleketinYüksekÇıkarlarıUğrunaBaşkomutanlık

GörevineDevamKararıVerdim

Meclis’in oyunu belli ettiği dakikadanbaşlayarak ordu komutansız kalmıştı.Genelkurmay Başkanı ve Bakanlar Kurulu daistifa ettiği takdirde, memleketin genelyönetiminde, üzerinde durup düşünülmeyedeğer ağır bir bunalımın doğması kaçınılmazdı.Onun için, gerek Genelkurmay Başkanı‘nagerek Bakanlar Kurulu’na daha yirmi dört saatsabretmelerini rica ettim. Memleketin ve millîgayenin yüksek çıkarları adına, ben deBaşkomutanlık görevini yürütmeye devamkararını verdim ve bunuBakanlar kurulu’na dabildirdim.

Ertesigünü,yani6Mayıs1922’deyapılanbirgizli oturumda Meclis’e açıklama yapacağımıbildirdim. Açıklamadan önce, Başkomutanlıkaleyhinde söz söylemiş olan kimselerindüşüncelerini Meclis kayıtlarını getirterek, birerbirerincelemişbulunuyordum.

Efendiler, sizleri fazla yormamak için

bildirdiğim gizli oturumdaki konuşmamıözetlemekleyetineceğim:

“Efendiler, dedim; Başkomutanlık veBaşkomutanlık Kanunu konusunda, başlangıçtaolduğugibibugündekanunungereksizliğindenveyahut değiştirilmesi gereğinden söz eden veBaşkomutanlığın varlığından şikâyetçi olankimseler vardır. Bu şikâyetçilerin hep aynıkimselerolduğugörülmektedir.Bengereksizbirkonumun, bir makamın mutlaka devamettirilmesitaraflısıdeğilim.Herhangibirmakamasınırsız yetkiler verilmesini sağlayacakkanunların da taraflısı değilim. Ancak,Başkomutanlıkmakamınınvebumakamayetkiveren kanunun gerekli olup olmadığına kararverebilmekiçin,geneldurumun,askerîdurumuniyicegözdengeçirilmesiveincelenmesigerekir.Bu nokta ile ilgili düşüncelerimi bildirmedenönce, Başkomutanlığın ve kanunun gereksizliğiüzerine söz söylemiş olan kimselerin, bazıifadelerinihepbirliktegözdengeçirelim.

Örnek olarak, Salih Efendi “ErzurumMilletvekili”, benimMeclis’in hakkını zorla ele

geçirdiğimi, zorla ele geçirmek istediğimisöyleyerek, çok açık olan hakkımızı vermeyizdiyeferyatetmiş.

Efendiler, açık konuşacağım, benibağışlayınız; her birinizin olağanüstü yetki ileseçilmesine ve olağanüstü yetkiye sahip birMeclis’in kurulmasına ve bu Meclis’inmemleketin kaderini ele alacak bir nitelikkazanmasına çalışan benim! Bunda başarısağlamak için, en yakın akradaşlarımla görüşayrılığınaveçatışmayadüştüm.Bütünhayatımı,varlığımı, bütün şeref ve haysiyetimi tehlikeyeattım. Demek oluyor ki, bu benim eserimdir.Ben eserimi alçaltmakla değil, yükseltmeklegörevliyim. Salih Efendi’den hiç olmazsa, benide kendisi kadar olsun, buMeclis’in haklarıylailgili saymasını rica ederim. Fazla bir şeyistemem.Busözlerdensonra,“Meclis’inhakkınızorla elegeçirmek” sözünü reddederveolduğugibi Salih Efendi’ye geri veririm. Böyle bir şeysözkonusudeğildirveolamaz.

Efendiler, Başkomutanlık konusunun gizlioturumda görüşülmesinin uygun olacağı

yolunda bir önerge verilmiş. Bu da, türlüşekillerdeyanlışyorumauğramış.Konununaçıkoturumda görüşülmesi istenmiş.AfyonkarahisarMilletvekili Mehmet Şükrü Bey, gizlioturumlarla gerçeğin milletten gizlenmekistendiğini söylemiş. Bir defa, Türkiye BüyükMillet Meclisi, yalnız yasama görevi olan birmeclis değildir. Yürütme yetkisine de sahipbulunuyor. Böyle olmasa bile, memleketin,devletin her türlü işleriyle ilgili kararları,vaktinden önce, açıkça söz konusu etmek veherkese duyurmak dünyanın neresindegörülmüştür? Özellikle söz konusu edilendurum,düşmankarşısındabulunanbir ordununBaşkomutanı ile ilgili olursa, bunu açıkoturumda görüşerek, lehte olduğu gibi aleyhtesöylenen sözleri de düşmana işittirmekte,memleketin bir çıkarı var mıdır? Başkomutanınordu üzerindeki, özellikle, düşman üzerindekietki ve nüfuzunun çok büyük olması gerekir.Hattâ,HüseyinAvniBey’in burada söz konusuettiği rahatsızlığımın bile, düşman tarafındanişitilmesi sakıncalıdır. Buna ne gerek vardı.Görüyorsunuz ki, konunun gizli oturumda

görüşülmesindenmaksat,MehmetŞükrüBey’indediği gibi, hiçbir vakit gerçekleri millettengizlemekdüşüncesinedayanmamaktadır.Keşke,açık oturumda bir sakınca olmasaydı da,Mehmet Şükrü Bey, kürsüden istediklerinibağırabağırasöyleseydi.BendeMehmetŞükrüBey’in sözlerindeki anlamı ve gizli maksadımillete açıklasam ve yorumlasaydım. ŞükrüEfendi bilsin ki, millet onun gibi düşünmüyor.Şükrü Efendi bilsin ki, onun dediği gibikomedya oynamıyoruz. Biz, buraya komedyaoynatmakiçintoplanmadık.Efendiler,komedyaoynayan ve oynatan Şükrü Efendi’ninkendisidir. Fakat emin olsun ki, biz okomedyaya kapılmayacağız. Şükrü Efendioynamak ve oynatmak istediği komedyasonunda, yakalandığı kanun pençesinden nekadar büyük bir alçalma ile kurtulduğunu,unutacakkadarçokzamangeçmemiştir.

Efendiler, HüseyinAvni Bey, BaşkomutanlıkKanunu aleyhinde konuşurken, birtakım sözlersarfetmiş.YüksekMeclis’e, “Bu tutumlamilletirezil edeceksiniz!” demiş. “Miskinler” sözünü

kullanmış. “Görevler şahıslara bağlı değildir;şahıs yoktur, millet vardır” gibi kurallar ortayaatmış.

Gerçi, asıl olan millettir, toplumdur. Onun dagenel iradesiMeclis’te kendini gösterir.Bu, heryerde böyledir. Fakat, fertler de vardır. Meclis,memleket ve devlet işlerini fertlerle, şahıslarlayapmaktadır. Her devletin işlerini yürüten şahısve şahıslar meydandadır. Gerçeği, anlamsızbirtakımdüşüncelerleinkârınyerideğildir.

Efendiler, Hüseyin Avni Bey, ikide birdebirtakım anlamsız sözlerle konuşmamıkesiyordu. Kendisine ağır uyarıda bulundum.Meclis’inmahalle kahvesi olmadığını söyledim.Kendisinden, milletin kâbesi olan kürsüyesaygılıolmasınıistedim.

Efendiler, konuşanlardan biri de SelâhattinBey’dir, Selâhattin Bey, bize, saldırıya geçipgeçemeyeceğimizi sormuş imiş… Biz de“edeceğiz” demişiz… Kendisi de“edemeyeceksiniz!”.. demiş. Ve en sonundaedememişiz!…Kendidediğiçıkmış.

Halbuki, saldırının ertelenme sebeplerini yerigeldikçe yeterince açıkladığımızı sanıyorum.Tekrar edeyim ki, saldırı yapacağız. Düşmanıvatanımızdan kovacak ve uzaklaştıracağız. Bukararımızdan dönmeyeceğiz. Kararsızlığıgerektiren hiçbir sebep düşünülemez. Bundanbaşka, Selâhattin Bey demiş ki, “ordu güçbakımdan en yüksek seviyeye gelmiştir.” Evet,ordumuzmükemmeldir;fakat,istenilenseviyeyegelmemiştir. Kendisi gibi bir asker arkadaşın,yüksek kurulumuzda böyle konuşabilmesi için,ordunun içyüzünü bilmesi gerekir. Halbuki,Selâhattin Bey, bundan çok uzaktır. Ordu ileyakından ilgilenenlerin sözü, yalnız benimsözümdeğil,bütünkomutanlarınsözü,kendisiniyalanlamaktadır. Fakat hiç şüphe yok ki,ordumuzu lâyık olduğu seviyeye getireceğiz.SelâhattinBey’inenönemli sözlerindenbiride,“bizim başlıca görevimiz, siyaset yapmaktır”şeklindeki düşüncesidir. Hayır Efendiler, bizimönemli ve asıl olan görevimiz siyaset yapmakdeğildir. Bizim, bütün memleketin ve bütünmilletin bugün için tek görevi, topraklarımızdabulunan düşmanı süngülerimizle kovmaktır.

Bunuyapamadıkça, siyasetanlamsızbir sözdenibaret kalır. Bununla birlikte, bir dakika için,Selâhattin Bey’in sözlerini kabul edelim! Bunabenengelmiyim?Başkomutanengelmidir?Busözün, Başkomutanlık Kanunu ile ne ilgisivardır? Anlaşılıyor ki, bir engelleme ve birzıtlaşma düşünülmektedir. Ben millî hedefeulaşılabilmesi için tek çıkar yolun savaş vesavaşta başarı olduğunu söylüyorum. Bütüngücümüzü, bütün kaynaklarımızı ve bütünvarlığımızı orduya vereceğiz. Kudretimizidünyaya tanıtacağız ve ancak ondan sonramilleti insan gibi yaşatmak mümkün olacaktır!diyorum.

SelâhattinBey,iştebuanlayışı,aklıncasiyasetyapmaya engel sanıyor ve konunun siyasetleçözüme bağlanabileceğini zannediyor. Bir de,Selâhattin Bey diyor ki, bugünkü askerîdurumun gerektirdiğimasrafları incelemek için,Başkomutanlığınvarlığıbirengeldir.

Efendiler, bu doğru değildir. Başkomutan,Meclis’in, malî kaynakları incelemesine nezamanengelolmuştur?Gelirkaynaklarımızlane

yapabileceğimiz konusundaki endişe belkiherkesten çok beni meşgul etmektedir. Yalnız,benordumuzunvarlıkvekuvetiniparamızagöreayarlama görüşünü kabul edenlerden değilim.“Paramız vardır, orduyu kurarız; paramız bitti,ordu dağılsın…” Benim için böyle bir meseleyoktur. Efendiler, para vardır veya yoktur; isterolsunisterolmasın,orduvardırveolacaktır.Bukonuda bir hatıramı da aktarayım. Ben ilk defabu işe başladığım zaman en akıllı ve düşünürgeçinen birtakım kimseler bana sordular:“Paramız var mıdır? Silâhımız var mıdır?”,“Yoktur” dedim. O zaman, “O halde neyapacaksın?”dediler.“Paraolacak,orduolacakvebumilletbağımsızlığınıkurtaracaktır”dedim.Görüyorsunuzki,hepsiolduveolacaktır.

Bir takım Efendiler de, “Başkomutan milleteangaryayaptırıyor”demişler.Halbuki,kanununmemleketteangaryayıyasakladığınısöylemişler.Bu doğrudur Efendiler; fakat, ihtiyaç, tehlikebize her şeyi yasal göstermektedir. Ordununihtiyaçları, millete angarya yaptırmayıgerektiriyorsa, bunu yapıyoruz ve en doğru

kanun budur.Milletin ve ordunun yenilmemesiiçin kanun buna engeldir diye, gerekligördüğümtedbirialmaktançekinmeyeceğim.

Efendim, KaraVasıf Bey de demişler ki, heryerde başkomutan vardır. Fakat başkomutanlıkiçin ayrıca bir kanun yoktur. Eldeki askerîkanunlar, her komutanın olduğu gibibaşkomutanındagörevveyetkilerinibelirtirvesınırlandırır.Bunudailimtayinvetespiteder.

Bilinmektedir ki, devletler, biribirinden farklıhükûmet şekilleriyle idare edilirler. Şekillerinegöre,başlarındakrallar, imparatorlar, padişahlarbulunur. Bazılarının başlarındacumhurbaşkanları vardır. Böyle memleketlerde,başkomutan,devletinbaşındabulunankimsedir.Bu kimse başkomutanlık görevini ya kendisiyapar, yahut birini vekil tayin eder. Bizimbugünkü hükûmet şeklimize göre,başkomutanlık yetkisi Meclis’in manevîşahsiyetinde toplanmıştır. Bunun için, Meclis,falan veya filân kimseyi başkomutan seçtiğiniifade edince, bu ifadeye kanun derler. Kral,Padişah ve imparatorun buyurduğuna “irade”

dendiği gibi, Meclis’ten çıkan millî iradeye de“kanun” adı verilir. O halde, kanun vardır. Birmeclisin olağanüstü bir zamanda kendisineolağanüstü görev verdiği başkomutan, KaraVasıf Bey’in komutanların görev ve yetkilerinibelirterek sınırlandırdığını işaret ettiği AskerîCeza Kanunu ile İç Hizmet Yönetmeliğiçerçevesinde kalması gereken bir komutandeğildir.KaraVasıfBey’in “ilim tayinve tespiteder” dediği şey, büsbütün başkadır. Askerlikilim ve teknikleri, askerlik sıfatını vebaşkomutanolacakkimsedebulunmasıgerekenvasıfları sıralar, açıklar ve öğretir. Yoksa,insanları başkomutanlığa getirme işi, komutaedilecekordununasılsahibiveyayasalvekilleritarafından yapılır. “Başkomutanlık vasıflarınıtaşıyorum” diyen bir kimsenin o konumakendiliğinden gelebilmesinin anlamı isebüsbütünbaşkadır.

KaraVasıfBey,birdedemişki;“Başkomutan,cephenin gerisindeki işlerle uğraşmasın!”, budüşünce yanlıştır. Cephenin insan sayısıylayiyeceği, giyeceği, silâh ve cephanesi ve daha

başkaeksiklikleriyle ilgilibulunanBaşkomutan,elbette bütün bunların geride bulunankaynaklarıyla da ilgilidir. Kara Vasıf Bey, buileri sürdüğü düşünceyi hangi kitapta, hangialanda, hangi yerde görmüş! Gerçi, hem cepheile hem de gerideki birçok işlerle uğraşmakgüçtür.Biradam,hemcepheyekomutaedecek,savaş idare edecek, hem de bu işlerle birliktecephe gerisinde birçok şeylerin yapılmasınısağlayacak, Bunu bir adam nasıl yapabilir?Şüphesiz yapar. Fakat yapar dediğim zaman,Başkomutan şu an cepheye komuta eder, sonrakalkar oradan filân yere gider, yiyecek işiniyolunakoyar;filanyeredegiderordununikmalişini yapar demek değildir. Üzerlerine büyükişler almamış olan insanların bu konudakikararsızlıklarını çokgörmemelidir.Bakınız, sizebir örnek vereyim: Ben çok acemi komutanlargördüm. Söz gelişi, bir alay komutanı, yenitümenkomutanıolmuşveyabirtümenkomutanıyeni kolordu komutanı olmuş; biraz datecrübesiz! Daha tecrübe edinmeye zamanbulamadan, güç durumlar karşısında kalmış.Görevi boyunca bir tümene alışmış iken,

düşman karsışında iki veya üç tümene birdenkomuta etmek zorunda kalınca, kararsızlığadüşmesi ve güçlüklere uğraması olağandır. Birtek tümene komuta ettiği zaman tümenin bütünbirliklerini elden geldiği kadar aynı anda görüpidare edebilen acemi komutan, gözden uzakmevzilerdeyeralanikiüçtümeninsavaşınıidareetmek zorunda kalınca, kendi kendine: “Benhangi tümenin yanında bulunayım, onun mu,bununmu?Oradamı,buradamı?”diyesorar…

Hayır! Ne orada bulunacaksın, ne de burada!Öyle bir yerde bulunacaksın ki, hepsini idareedeceksin. O zaman: “Ben hiç birini gerektiğigibi göremem!” der. Tabiî göremezsin, elbettegözlerinle göremezsin! Akıl ve yiğitliğinlegörmekgerekir.

OrdununKıpırdanamayacağınıİddiaEden

BirGafiliAlkışlayanlar

Vasıf Bey, bir konuşmasında, demiş ki: “BizSakarya Savaşı‘ndan sonra, işte hâlâkıpırdayamadık, kıpırdayamıyoruz.” Bu söz,bazılarının “bravo” sesleriyle ve alkışlarıylakarşılanmış.

Efendiler, buna pek üzüldüm ve kahroldum,çokutançduydum.Ordununkıpıdamamasınıvekıpırdayamayacağını iddia eden bir gafilinsözlerini alkışlamak, cidden çok gariptir. Ricaederim,bunuburadagömelim,kimseişitmesin!

İşte Efendiler, Başkomutanlığın gereksizliğiniispatlamak için söylenen sözlerin bellibaşlılarıbunlardan ibaretti. Benim de bu sözlereverebileceğimkarşılıklardinlendi.BundansonradüşünüpkararvermekMeclis’edüşer.Yalnızbirgerçeğigözlerönünesermekzorundayım.YüceMeclis’in, Başkomutanlığın gereğine inandığınaşüphe olmamakla birlikte, muhalefetin, hiç birtemele dayanmayan tutumu, Meclis kararınınistenilmeyen bir şekilde çıkmasına yol açtı.

Bunun sonucu ne oldu Efendiler, biliyormusunuz?Başkomutanlıkikigündürbelirsizbirdurumda ve boşluktadır. Şu dakikada ordu,komutansızdır. Eğer ben, orduya komutaetmekte devam ediyorsam, kanunsuz olarakkomuta ediyorum. Meclis’te beliren oysonuçlarına göre, hemen komutadan el çekmekisterdim. Başkomutanlığımın sona erdiğiniHükûmetebildirdim.Fakat,önlenmesi imkânsızbir felâkete meydan vermeme mecburiyeti ilekarşı karşıya geldim. Düşman karşısındabulunan ordumuz başsız bırakılamazdı. Bununiçin bırakmadım, bırakamam vebırakamayacağım.

Saygıdeğer Efendiler, bu gizli oturumda,muhaliflerin Hükûmeti ve orduyu yıkmak içinötedenberikurcaladıklarıdahabirtakımnoktalarüzerinde hemen hemen düelloyu andırantartışmalar oldu. Sonunda gereği gibiaydınlanmışolanMeclis,oyunuşuyoldabelirtti:11 red, 15 çekimsere karşı 177 oylaBaşkomutanlıkKanunu’nunsüresiuzatıldı.

OrdununMaddîveManevîGücü,MillîGayeyiTamBir

GüvenleGerçekleştirecekDüzeyeYükselmişti

Efendiler,üçaysonra,yani20Temmuz1922tarihinde, Başkomutanlık Kanunu, süresi bittiğiiçin yeniden görüşme konusu oldu. Bu defameclis’teyaptığımgenelkonuşmanınbirkısmınıolduğu gibi bilginize sunmama izninizi ricaederim. Demiştim ki: “Artık ordumuzun maddîve manevî gücü, olağanüstü hiçbir tedbireihtiyaç duyurmaksızın, millî gayeyi tam birgüvenle gerçekleştirecek düzeye ulaşmıştır. Bubakımdan, olağanüstü yetkilerin devamettirilmesine gerek ve ihtiyaç kalmadığıgörüşündeyim.

Bugün ortadan kalktığını görmeklesevindiğimiz bu ihtiyacın, bundan sonra dadoğduğunu görmemekle mutlu olacağız.Başkomutanlık görevinin süresi, olsa olsaMisak-ı Millî‘mizin özüne uygun kesin birsonucu ulaşacağımız güne kadar uzar. Mutlusonuca güvenle ulaşacağımıza şüphe yoktur. Ogün, değerli İzmir’imiz, güzel Bursa’mız,

İstanbul’umuz, Trakya’mız ana vatana katılmışolacaktır. O mutlu gün gelince, bütün milletle,birlikte, en büyük mutluluklara erişmekle şerefduyacağız. Benim bundan başka ikinci birmutluluğum daha olacaktır ki, o da kutsaldâvâmıza başladığımız gün bulunduğumduruma dönebilmekliğim imkânıdır. Dünyada,milletinbağrındaserbestbirfertolabilmekkadarbüyükbirmutlulukvarmıdır?Gerçekleribilen,kalbinde ve vicdanında manevî ve kutsalhazlardanbaşkazevktaşımayaninsanlar,içinnekadar yüksek olursa olsun, maddî makamlarınhiçbirdeğeriyoktur.”

Efendiler, bu görüşmelerin sonunda,Başkomutanlığın süresiz olarak bana verilmesikararınavarıldı.

MuhalifGrubunMeclis’tekiFaaliyeti

Saygıdeğer Efendiler, muhalif grubunMeclis’teki faaliyeti, bizi kendisiyle biraz dahauğraştıracaktır.İkinciGrupadınıalanmuhalifler,olumsuz yoldaki direnmelerini uzun süredenediler. Bakanlar Kurulu’nun seçim şeklinidüzenleyen 8 Temmuz 1922 tarihli kanunla,Bakanların ve Bakanlar Kurulu Başkanı‘nındoğrudan doğruya Meclis’çe ve gizli oylaseçilmeleri sağlandı. Böylece, Bakanlar KuruluBaşkanlığı‘ndan fiilen uzaklaştırılmış olduğumgibi,Bakanlarındabenimgöstereceğimadaylararasından seçilmesi ile ilgili hüküm kaldırılmışoldu.

RaufBey,BakanlarKuruluBaşkanıOldu

Muhalif grup, bundan sonra saldırıya geçti.Rauf Bey’i Bakanlar Kurulu Başkanlığı‘nagetirmeye çalıştı. Bunda başarı da sağladı.Muhaliflerin gizli niyetlerini anlıyordum.BununlabirlikteRaufBey’iyanımadavetettim.Meclis’teki çoğunluğun kendisini BakanlarKurulu Başkanı olarak seçme eğilimindeolduğunu, bunun bence de uygun görüldüğünüsöyledim. Rauf Bey, kararsız bir tavır takındı.“Bakanlar Kurulu Başkanlığı‘nın bir göreviyoktur” dedi. Rauf Bey demek istiyordu ki,Büyük Millet Meclisi’nin Başkanı, BakanlarKurulu’nun da doğal başkanıdır. BakanlarKurulu’nun aldığı kararlar onun tarafındanonaylanmadıkça yürürlüğe girmez. Buna göre,Bakanlar Kurulu Başkanı‘nın bir yetkisi veserbestliği yoktur. Gerçekten de, Teşkilât-ıEsasiye Kanunu gereğince durum böyleydi.Bununla birlikte, sonunda Bakanlar KuruluBaşkanlığı‘nı kabul etti.RaufBey, 12Temmuz1922 tarihinden 4Ağustos 1923 tarihine kadarbugörevdekaldı.

Efendiler,birnoktadikkatiniziçekmiştir.KaraVasıfBey’leRaufBey,muhalefetindoğuşunda,desteklenmesinde ve yönetiminde, daha ilkgündenbirlikolmuşlarveliderliğiniyapmışlardı.Fakat Rauf Bey, açıktan açığa İkinci Grup’ageçmeyerek, bizim içimizde kalma durumunutercihediyor.Budurumüçyılsürdü.RaufBey,en sonunda kendi ifadesiyle: “Bizimle birlikteimiş gibi görünmeye artık imkân kalmadığızaman”ayrılığınıilânetmekzorundakaldı.

Efendiler, muhaliflerin, Meclis’te ordualeyhine başlattıkları hava devam ediyordu.Sürekli ve ateşli bir şekilde ordunun saldırıyeteneği olmadığından ve artık konuyu siyasîtedbirlerle bir çözüme bağlayaraksonuçlandırmanın kaçınılmaz olduğundan etkilibirşekildesözediyorlardı.

SaldırıKararı

Gerçekte ordumuz ihtiyaçlarını ve eksiklerinitamamlamak üzere bulunuyordu. Ben, dahaHaziranortalarındasaldırıyakararvermiştim.Bukararımı yalnız Cephe Komutanı ileGenelkurmayBaşkanıveMillîSavunmaBakanıbiliyorlardı.

Bildirdiğim tarihlerdebir geziyi vesile ederek,İzmit-Adapazarıyönünehareketettiğimzaman,Ankara’da Genelkurmay Başkanı Fevzi PaşaHazretleri’yle görüştükten sonra, o zamanMillîSavunma Bakanı Bulunan Kâzım PaşaHazretleri’ni Sarıköy İstasyonuna kadar birliktegötürerek,ortayadavetettiğimCepheKomutanıİsmet Paşa Hazretleri’yle birlikte, saldırı içingereklihazırlıklarınhızlatamamlanmasıileilgilikararlaraldık.

Efendiler, artık BüyükTaarruz’dan söz açmasırası geldi. Bilirsiniz ki, Sakarya MeydanSavaşı‘ndan sonra, düşman ordusu büyük vekuvvetli bir gruplaAfyonkarahisar-Dumlupınararasında bulunuyordu. Bir başka kuvvetli

grubuyla da Eskişehir bölgesindeydi. Bu ikigrup arasında yedek kuvvetleri vardı. Sağkanadını, Menderes dolaylarında bulundurduğukuvvetlerle, sol kanadını da İznik Gölü‘nünkuzey ve güneyindeki kuvvetleriyle koruyordu.Denilebilir ki, düşman cephesi, Marmara’danMenderes’e kadar uzanıyordu. Düşmanordusununteşkilâtı,üçkolorduvebazımüstakilbirliklerin mevcudu da üç tümeni bulmaktaydı.Biz, Batı Cephesi’ndeki kuvvetlerimizi iki orduhalinde teşkilâtlandırmış ve düzenlemiştik.Bundanbaşka,doğrudandoğruyacepheyebağlıteşkilâtımız da vardı. Bizim bütün birliklerimizonsekiztümenidi.Bundanbaşkaüçtümenlibirsüvari kolordumuz ve daha zayıf mevcutlu ikisüvari tümenimiz vardı. Teşkilâtı birbirindenfarklı olan iki düşman ordusu biribiriylekarşılaştırılırsa, her iki tarafın insan ve tüfekkuvvetleri, aşağı yukarı biribirine denkbulunuyordu.Yalnız,Yunan ordusu, dünyanınhür ve kendisini destekleyen sanayiinedayandığı için, makineli tüfek, top, uçak, taşıt,cephâne ve teknik malzeme bakımından dahaüstün durumdaydı. Diğer taraftan bizim

ordumuz süvari sayısı yönünden daha üstünbulunuyordu.

1.OrduKomutanıAliİhsanPaşa’nınYarattığıDurum

Burada, sırası gelmişken bir noktayıbelirtmeliyim. Ordularımızdan birinin, 2.Ordu’nun komutanı bugün Askerî Şuraüyelerinden olan Şevki Paşa Hazretleri idi. 1.Ordumuzun komutasını Malta’dan gelmiş olanİhsan Paşa’ya vermiştik. İhsan Paşa’nınkendisiniDivan-ıHarbekadargötürenyersizvedavranışlarından dolayı, ordu komutanlığındanuzaklaştırılması gerekti. Gerçekten, Ali İhsanPaşa; ordunun disiplinini genel yönetimini birçıkmaza sokacak şekilde hareket etti. Örnekolarak, ordusundaki ast komutanlarda, üstkomutanlara karşı itaatsizlik edecek durumlaryarattı.

Söz gelişi, ambarlarının mevcudunu günlercehabervermeyerekvehaberverdirmeyerekgenelyiyecek sıkıntısının çekildiği bir sırada, ansızınambarlarının boşaldığını ve açlık tehlikesibulunduğunubildirdi.

Ast komutanları, üstlerine karşı itaatsizliğe ve

görevlerini yapmamaya kışkırtma ve budavranışları destekleme gibi tutumları yanında,ordunun emirlere uyma ve görev duygusuylaoynayacakkadar entrikacı bir yaratılışta olduğukanaatinideuyandırdı.

Ali İhsan Paşa’nın bilinen, kendisine hasözelliklerindenbaşlıcalarışunlardı:

En küçük birliklere kadar bütün ordusuna,önemli önemsiz her işin ve her kararın ancakkendisi tarafından verileceğini telkin ederek,bütün ordusunda, yalnız kendisinin güç sahibiolduğunu zannettirmek. Büyüklerinden dahaüstünolduğunuherkeseispatlamakdüşüncesinekapılmak. Gerek resmî iş gerek özel davranışbakımından büyüklerinin itibarlarını düşürmeyeçalışmak.Savaşaçısındantedbirdeyerindelikvesinirde sağlamlık yönleriyle kendisini denemefırsatı bulunmamış olmakla birlikte, bu husustaanlaşılan karakteri şuydu: Herhangi birbaşarısızlığımutlakaastınaveyaüstüneyüklemeyolunu her zaman düşünmesi. İhsan Paşa,yumuşak ve nazik davranışlardan çok, sert veresmîdavranışlaişyaptırmayıgereklibulur.

AliİhsanPaşa’nınhuyuveahlâkıkonusunda,kendisinin kurmay başkanı iken çekilmekzorunda kalan Yarbay Hâlit Bey’in (SonradanKastamonu Milletvekili olmuştur) Batı CephesiKomutanlığı‘na verdiği 20 Ocak 1922 tarihliresmî bir raporunun bazı bölümlerini olduğugibi, bilginize sunacağım. Hâlit Bey, BirinciDünya Savaşı‘nda Irak’ta daAli İhsan Paşa ilebirlikte bulunmuştu. Sözünü ettiğim raporda şucümlelervardır:

………………….

KomutanımAliİhsanPaşa’nıngeldiğigündenberi ast komutanların haysiyetini ve görevyapma isteğini kıracak davranışlar içindebulunması ve yapılan yazışmalardan anlaşılmışolacağı üzere Cephe Komutanlığı‘na karşıastlara hissettirecek derecede yakışıksız birhaberleşme kapısı açması, benlik korkusuhissedilen düşünce yarışına girişmesi, dünyanındeğer verdiği ve saygı duyduğu cephe komutamerkezininetkisiniazaltmakistediğinianlatırbirdavranış tarzını benimsemiş olması, beni ciddîolarak düşündürdü ve üzdü. Davranışlarını

elinden geldiği kadar değiştirmeye çalıştım.Fakatyinebüyükbirfarkgöremedim.

……………………

Ahlâkında yer etmiş bencillik hastalığı, ünyapma hırsı, aşırı kıskançlık ve sonsuz birbencilliğin etkisiyle baş olmak istediği,davranışlarından ve ast komutanlar yanındasöylediği biribirine düşürücü sözlerdenanlaşılıyordu. 11. Tümen Komutanı istifamıişittikten sonra, bana gizli bir konuşmada: “Aliİhsan Paşa’nın Malta’da iken kurtulması içinFerit Paşa’ya mektuplar yazdığını ve İngilizmandasını kabul etmek için kendi karşısındasaatlerceaçıktanaçığakonuşmalarvetartışmalaryaptığını” söyledi. Ali İhsan Paşa’nındavranışlarına bakarak, bu sözleri dikkat çekicibuldum….Astlardangelenbazıevrakıcepheye,cepheden geleni astlara olduğu gibi göndererekkarşılıklı güven duygularını sarsma şeklindekidavranışları da ayrıca dikkati çekmektedir. Sözgelişi:ŞeyhelvanDağınındüşmanelinegeçişiileilgiliyazışmalarınolduğugibi2.Kolordu’ya,5.Kolordu’dan yazılan bazı raporların da aynen

cepheye yazılması gibi. Buna rağmen, sözkonusu olayın sorumluluğunu 5. KolorduKomutanı‘nayüklemesivekendisindencepheyeşikâyette bulunması âmirlik niteliği ilebağdaştırılamaz. Tevhid-i Efkâr Gazetesindeyayınlattığı hâtıraları arasında AteşkesAnlaşması tarihinden bir gün önce Musulgüneyinde, Şarkat’ta esir olanDicleGrubu’nunesirlik sebebini yalnız o zaman grup komutanıolan (Şimdi Doğu Cephesi’nde TümenKomutanı imiş) Yarbay İsmail Hakkı Bey’inüzerineatmasıdabukarakterinindelilidir.DicleGrubu, 7,9, 43 18, ve 22. Alaylarla AvcıAlayından oluşmuştur. Bunlardan başka, ayrıca5.Tümen’den13ve14.Alaylardaparçaparçaesir verildi. Ateşkes Anlaşması‘ndan bir günönce 13.000 kişinin esir verilmesi, 50 kadartopun kaybı, gerçekte kendisinin şartlara veduruma uygun olmayarak verdiği bir emiryüzündendir. İşte bu durum Musul İlininkaybedilmesine yol açtı. Halbuki, ateşkesanlaşması yapılacağı belliydi. Guruba, Keyaremevziine çekilmek için direktif verilseydi.İngilizler guruba tesir etmek şöyle dursun

yenemezlerdi bile. Bu gruba 5. Tümen dekatılabilirdi.Ateşkesanlaşmasıyapıldığızaman,esir olan sekiz piyade alayı elde bulunur veMusul da bizde kalırdı. Fakat sefil bir düşüncemantığagalebeçalmıştır.

Hâtıralarında,DicleboyundakibütünbaşarıveTownshend’in esir alınması şerefi, kendisinemâledilmiştir… Her başarıyı kendisine aitmişgibi gösteren yayınlar yaptırmaktan maksadı,kamuoyunu aldatarak şöhret ve konumkazanmaktır. Ünlü adamların hatıralarınıyayınlamak, millette övünme duygularını canlıtutar ve gereklidir de, ancak, tarihin sorumlututacağı kimselerin hareketlerini övünülecekşeylerarasındasaymak tarihi lekelervegeleceknesilleriyanlışdüşünceleresürükler.

General Marshall’ın: “Yarın öğleye kadarMusul’uterkediniz:Aksihaldesavaşesirisiniz!”emrini aldığı zaman o büyüklük taslayan PaşaHazretleri, Sincar Çölü‘nü geçerek Nusaybin’egitmek içinGeneralMarshall’dan resmîbiryazıilekendisinikoruyacakikizırhlıotomobil istedive bunların koruyuculuğunda Âşir Bey’le

(Şimdiki Millî Savunma Bakanı MüsteşarYardımcısı Âşir Paşa’dır) beni Musul’dabırakarak Nusaybin’e gitti. Aşiretler arasındahükûmetin manevî otoritesini de kırdı. Budurumugörenlerinvicdanısızladı.Zahoyoluylakoruyucusuz gidebilirdi veya süvari alarakçöldengeçebilirdi.Halep’teİngilizgeneralindenşahsı için özel tren istedi ve yolda hakareteuğramaması için muhafız bulundurulmasınıistemeyideunutmadı.GerektiğindehayatınınverahatınınkorunmasıiçinmillîşerefiunutanPaşaHazretleri’nin ahlâkına örnek olmak üzereyukarıdaki olayları dile getirdim… Eskikomutanıma hoş görünmedim… Çünkü hırsınahizmet etmedim ve dalkavukluğunuyapmadım… Millete, Millî Ordu’yu kuran vezaferler kazanan büyük komutanlar gibi asilruhlu, iyi niyetli kılavuzlar, komutanlar gerekir.Ordu’da birlik ve uyumun bozulmasına, görevaşkının zayıflamasına çalışanlar, dâhi de olsalarzararlıbirerşahsiyettirler.Ben,çekilenemekleri,bildiğim, girişilen kutsal mücadalede başarıyaulaşmayıistediğimiçin,kötüniyetliolmadığımave çıkar gözetmediğime namusun ve

mukaddesatım üzerine yemin ederek bunlarıanlatmaya cesaret ettim. İran’da, Kafkasya’dauzunsüreyaverliğiniyapan(şimdiBirinciOrduHarekâtŞubesiMüdürü)BinbaşıCemilBey,songünlerde bana: “İyi ki Ali İhsan Paşa MillîMücadele’nin başlangıcında Anadolu’dabulunmadı. Malta’da bulunduğu iyi oldu.Aksihalde, hiç şüphe yok ki aykırı bir yol tutardı”dedi. Paşa’nın nasıl bir insan olduğunu çok iyibilen Cemil Bey pek doğru söylemiştir… UluTanrı‘dan, “kış uykusuna yatmış yılana güneşgöstermesin”dileğindebulunurum.

……………………

Efendiler,Ali İhsan Paşa,Meclis’teki muhalifgrupilerigelenleri ile temasvehaberleşmelerdebulunuyordu. Kendisinin komutanlığına sonverilerek, hakkında kanunî işleme devamedilmek üzereMillî Savunma Bakanlığı emrineverilmesini onayladığım, 18 Haziran 1922günününertesinde,yani19Haziran tarihinde,ozaman Türkiye Büyük Millet Meclisi İkinciBaşkanıbulunanRaufBey’den,makinabaşında,İhsan Paşa ile ilgisini gösterir bir şifreli telgraf

almıştım. Yeri gelince bu telgrafı da bilginizesunmuştum. O günlerde Adapazarı, İzmittaraflarında gezide bulunuyordum. Rauf Bey,telgrafında diyordu ki: “1. Ordu KomutanıAliİhsanPaşa’nıngörevdenalınarakDivan-ıHarbeverilmek üzere Konya’ya gönderildiğine dairMeclis çevrelerinde dedikodulara yol açan birsöylentivardır…”

Efendiler, bir komutanın görevden alınması,göreve tayini veya askerîmahkemeyeverilmesiişleminin üzerinden bir gün bile geçmeden,Meclis’çe dedikodu olabilecek bir söylentihaline gelmesi veMeclis İkinci Başkanı‘nın buolayla, benden açıklama isteyecek kadaryakından ilgilenmesi dikkat çekici değil midir?RaufBey’etarafımdangerekencevapverildi.1.OrduKomutanlığıbirsürevekâletleidareedildi.Fakat birinin asil olarak tayini gerekiyordu.Moskova Sefirliği’nden dönmüş olan FuatPaşa’nın 1. Ordu Komutanlığı‘nı kabul edipetmeyeceği konusunda düşüncesini almakistedim.Anladım ki, cephe komutanlığı yapmışolduğundan, cephe komutanının emrine girmek

istemiyor.MillîSavunmaBakanıbulunanKâzımPaşa aracılığıyla 1. Ordu Komutanlığı‘nı, RefetPaşa’ya teklif ettirdim. Kabul etmemiş. Nihayetotarihlerdekayıtsızşartsızcepheemrinegirerekgörev yapacağını söyleyen ve açıkta bulunanNurettin Paşa’yı 1. Ordu Komutanlığı‘nagetirdik.

SaldırıPlânımızınAnaÇizgileri

Efendiler,düşmanordusununcepheveteşkilâtdurumu ile, ona karşı, Batı Cephesi’ndekikuvvetlerimizin esas olarak iki ordu halindekurulup düzenlenmiş olduğunu söylemiştim.Öteden beri tasarlamış olduğumuz saldırıplânımızınanaçizgilerinidebildireyim:

Düşündüğümüz, ordularımızın anakuvvetlerini düşman cephesinin bir kanadındave mümkün olduğu kadar dış kanadındatoplayarak, bir imha meydan savaşı vermekti.Bunun için elverişli bulduğumuz durum, anakuvvetlerimizi, düşmanın Afyonkarahisaryakınlarında bulunan sağ kanat gurubugüneyinde veAkarçay ile Dumlupınar hizasınakadar olan alanlarda toplamaktı. Düşmanın enhassas ve önemli noktası orasıydı. Çabuk vekesin sonuç almak, düşmanı bu kanadındanvurmaklamümkündü.

Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa veGenelkurmayBaşkanıFevziPaşa,bubakımdangerektiği gibi bizzat incelemeler yapmışlardı.

Hareket ve saldırı plânımız çok önceden tespitedilmişti.

Konya’ya gelmiş olan GeneralTownshend’inisteği üzerine, kendisiyle görüşmek için,Ankara’dan hareket ederek 23 Temmuz 1922akşamı Batı Cephesi Komuta Merkezininbulunduğu Akşehir’e gittim. Savaş plânıüzerinde görüşürken Genelkurmay Başkanı‘nında katılmasını uygun bulduk. Ben, 24Temmuz’da Konya’ya gittim. 27’nde tekrarAkşehir’e gelmişti. 27/28 Temmuz gecesibirlikte yaptığımız görüşme sonunda, tespitedilmiş olan plân gereğince saldırıya geçmeküzere, 15 Ağustos’a kadar bütün hazırlıklarıntamamlanmasınaçalışmayıkararlaştırdık.

28 Temmuz 1922 günü öğleden sonrayaptırılan bir futbol maçını seyretmekbahanesiyle ordu komutanları ve bazı kolordukomutanlarıAkşehir’e çağrıldı. 28/29 Temmuzgecesigenelolarakkomutanlarınsaldırıyla ilgiligörüşlerini aldım. 30 Temmuz 1922 günüGenelkurmay Başkanı ve Batı CephesiKomutanı ile yeniden görüşerek taarruzun

şeklini ve ayrıntılarını tespit ettik. Ankara’dançağırdığımız Millî Savunma Bakanı KâzımPaşa’da 1 Ağustos 1922 öğleden sonraAkşehir’e geldi. Ordu hazırlığınıntamamlanmasında Millî Savunma Bakanlığı‘nadüşenişlertespitedildi.

SaldırıyaHazırlıkEmri

Ordunun hazırlıklarının tamamlanmasını vesaldırının bir an önce yapılmasını emrettiktensonra, tekrarAnkara’ya döndüm. Batı CephesiKomutanı, 6 Ağustos 1922’de ordularına gizliolarak saldırıya hazırlık emri verdi.GenelkurmayBaşkanıveMillîSavunmaBakanıPaşalardaAnkara’yadöndüler.

Efendiler, saldırı için yeniden cepheyegitmeden önce Ankara’da yapılması gerekenbazı işler vardı. Daha saldırı emri verdiğimiBakanlar Kurulu’na da açıkça bildirmemiştim.Artık onlara resmî olarak haber verme zamanıgelmişti. Yaptığımız bir toplantıda iç ve dışdurumlarla ordunun durumunu görüşüptartıştıktan sonra, taarruz konusunda BakanlarKuruluilegörüşbirliğinevardık.

Önemli bir konu daha vadı. Muhaliflerordunun çürüdüğünden, kıpırdayacak durumdaolmadığından, böyle karanlık ve belirsizlikiçinde beklemenin sonucunun felâketten ibaretolacağıyolundakipropagandalarınaalabildiğine

hız vermişlerdi. Gerçi, Meclis’te bu düşünceakımının bıraktığı yankılar, zaten düşmanlardanfazlasıylagizlemek istediğimsaldırıbakımındanyararlıydı. Fakat bu olumsuz propaganda enyakınveeninanmışkimselerüzerindebilekötüetkisini göstermeye başlamış, onlarda dakararsızlıklar uyandırmıştı. Onları da yakındayapacağım saldırı konusunda ve altı yedi güniçinde düşmanın ana kuvvetlerini yeneceğimeolan güvenim hususunda aydınlatmayı veyatıştırmayı gerekli buldum. Bunu da yaptıktansonra Ankara’dan ayrıldım. GenelkurmayBaşkanı benden önce 13 Ağustos 1922’decepheyegitmişti.

Ben birkaç gün sonra hareket ettim.Hareketimi, belirli birkaç kişi dışında bütünAnkara’dan gizledim. Benim Ankara’danayrılacağımı bilenler, burada imişim gibidavranacaklardı. Hattâ gazetelerle benimÇankaya’da çay ziyafeti verdiğimi ilânedeceklerdi. Bunu, şüphesiz o vakitlerişitmişsinizdir.Trenlehareketetmedim.BirgeceotomobilleTuzÇölüüzerindenKonya’yagittim.

Konya’ya hareketimi, telgrafla orada kimseyebildirmediğim gibi, Konya’ya varır varmaztelgrafhaneyi kontrol altına aldırarak Konya’dabulunduğumun da hiçbir yere bildirilmemesinisağladım.

20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat16.00’daBatıCephesiKomutaMerkezinde,yaniAkşehir’debulunuyordum.Kısabirgörüşmedensonra 26Ağustos 1922 sabahı düşmana saldırıiçinCepheKomutanı‘naemirverdim.

26Ağustos1922SaldırıEmri

20/21 Ağustos 1922 gecesi 1. ve 2. OrduKomutanlarını da Cephe Komuta Merkezineçağırdım. Genelkurmay Başkanı ile CepheKomutanı‘nı da yanımda bulundurarak,saldırının nasıl yapılacağını harita üzerinde kısabir savaş oyunu şeklinde açıkladıktan sonra,CepheKomutanı‘naogünvermişolduğumemritekrarladım. Komutanlar harekete geçtiler.Saldırımız, strateji ve aynı zamanda bir taktikbaskın halinde yürütülecekti. Bunungerçekleştirilebilmesiiçindekuvvetlerinyığınakve hazırlıklarının gizli kalmasına önem vermekgerekiyordu.Bu sebeple bütün yürüyüşler geceyapılacak, birlikler gündüzleri köylerde veağaçlıklar altında dinleneceklerdi. Saldırıbölgesindeyollarındüzeltilmesiv.b.çalışmalarladüşmanın dikkatini çekmemek için diğer bazıbölgelerde de benzeri yanıltıcı hareketlerdebulunulacaktı.

24 Ağustos 1922’de Komuta MerkezimiziAkşehir’den, saldırı cephesi gerisindeki ŞuhutKasabasınagetirttik,25Ağustos1922sabahıda

Şuhut’tan savaşı idare ettiğimiz Kocatepe’ningüneybatısındakiÇadırlıOrdugâhanaklettik.26Ağustos sabahı Kocatepe’de hazırbulunuyorduk. Sabah Saat 5.30’da topçuateşimizlesaldırıbaşladı.

BaşkomutanSavaşı

Efendiler, 26/27Ağustos günlerinde, yani ikigüniçinde,düşmanınKarahisar’ıngüneyinde50ve doğusunda 20,30 kilometre uzunluğundakisağlamlaştırılmış cephelerini düşürdük.Yenidendüşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30Ağustos’a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık.30Ağustos’ta yaptığımız savaş sonunda (bunaBaşkomutan Muarebesi adı verilmiştir),düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esiraldık. Düşman ordusunun BaşkomutanlığınıyapanGeneralTrikopis de esirler arasına girdi.Demekki,tasarladığımızkesinsonuç,beşgündealınmışoldu.31Ağustos1922günüordularımızana kuvvetleriyle İzmir’e doğru yol alırken,diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir vekuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzereilerliyorlardı.

AteşkesTeklifi

Efendiler, Başkomutan Savaşı‘nın sonunakadar her gün büyük başarılarla gelişentaarruzumuzu, resmî bildirilerde pek önemsizharekâttan ibaret gösteriyorduk. Maksadımız,durumu mümkün olduğu kadar dünyadangizlemekti. Çünkü, düşman ordusunu tamamenyok edeceğimizden emindik. Bunu anlayıp,düşman ordusunu felâketten kurtarmakisteyeceklerin, yeni girişimlerine meydanvermemeyiuygungörmüştük.Gerçekten,bizimhareketimizi sezdikleri zaman ve saldırımızınarkasından bize başvuranlar olmuştur. Örnekolarak, biz taarruza devam ettiğimiz sırada,Bakanlar Kurulu Başkanı olan Rauf Bey’den,Ateşkeskonusundaİstanbul’danhabergeldiğinibildiren,4Eylül1922tarihlibirtelgrafalmıştım.Verdiğimcevapaynenşöyledir:

05.09.1922

Tel,Makamaözel

BakanlarkuruluBaşkanlığıYüksekKatına

Anadolu’daki Yunan ordusu kesin olarakyenilgiye uğratılmıştır. Yunan ordusunun artıkyeniden ciddî bir direnişte bulunmasına ihtimalyoktur. Anadolu için herhangi bir görüşmeyegerek kalmamıştır. Ateşkes ancak Trakya içinsöz konusu olabilir. Bu bakımdan, Eylülünonuna kadar doğrudan doğruya YunanHükûmeti veyahut İngiltere aracılığıyla,hükûmetimize resmen başvurduğu takdirde,aşağıdaki şartlar ileri sürülerek cevapverilmelidir.Butarihten,yaniEylül’ünonundansonra yapılacak başvurmaya verilecek cevapbaşka türlü olabilir. Bu takdirde durum banaayrıcabildirilmelidir.

1-AteşkesAnlaşmasıtarihindenbaşlayarakonbeş gün içinde Trakya, 1914 sınırlarına kadarkayıtsız şartsız Türkiye Büyük Millet MeclisiHükûmeti’nin sivil memurlarına ve askerîkuvvetlerineteslimedilmişbulunacaktır.

2- Yunanistan’daki esirlerimiz on beş güniçinde İzmir, Bandırma ve İzmit limanlarındabizeteslimedilecektir.

3- Yunan Hükûmeti, Yunan ordusunun üçbuçuk yıldan beri Anadolu’da yaptığı veyapmakta olduğu tahribatı tamir etmeyişimdidentaahhütedecektir.

BüyükMilletMeclisiBaşkanı

BaşkomutanMustafaKemal

OrdularımızİzmirRıhtımındaİlkVerdiğimHedefe,

Akdeniz’eUlaştılar

Doğrudan doğruya bana gönderilen bir telsiztelgrafta da, İzmir’deki İtilâf Devletlerikonsoloslarına benimle görüşmelerde bulunmayetkisinin verildiği bildirilerek, onlarla hangigün ve nerede buluşabileceğim soruluyordu.Buna verdiğim cevapta da, 9 Eylül 1922’deKemalpaşa’da (O günkü adıyla: Nif)görüşebileceğimizi bildirmiştim. Gerçekten de,sözverdiğimgünbenKemalpaşa’dabulundum.Fakat görüşme isteyenler orada değildi. Çünküordularımız, İzmir rıhtımında, ilk verdiğimhedefe,Akdeniz’eulaşmışbulunuyorlardı.

Saygıdeğer Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı‘nı, ondan sonradüşmanordusunutamamıylayokedenveyaesireden ve kılıç artıklarınıAkdeniz’e,Marmara’yadöken harekâtımızı açıklayıcı ve vasıflandırıcısözsöylemeyigereksizsayarım.

Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış,idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan

bu harekât Türk ordusunun, Türk subay vekomutaheyetininyüksekgüçvekahramanlığınıtarihebirkeredahageçirenbüyükbireserdir.

Bu eser, Türk milletinin hürriyet vebağımsızlık düşüncesinin ölümsüz birâbidesidir.Bu eseri yaratan birmilletin evlâdı,bir ordunun başkomutanı olduğumdan,mutlulukvebahtiyarlığımsonsuzdur.

Efendiler, işte şimdi diplomasi alanınageçebiliriz. Gerçi, ordumuzun zafereulaşacağından ümitsiz oldukları için, bumeseleyi daha önce diplomasi yoluyla çözümebağlama, anlayış ve iddiasında olanları,dediklerini yapma hususunda biraz fazlacabekletmiş oldum. Bununla birlikte, sonundabenimde diplomasi alanında ciddî olarak çabaharcadığımıgörerekmemnunolmalarıgerekirdi.Böyleolupolmadığınıgöreceğiz.

Ordularımız, İzmir ve Bursa’yı geri aldıktansonra, Trakya’yı da Yunan ordusundankurtarmak için İstanbul ve Çanakkaledoğrultusunda yürüyüşlerine devam ederken,

İngilizlerinozamankibaşbakanıbulunanLloydGeorge, fiilen harbe karar vermiş bir tavırla veyardımcı birlikler gönderilmesi, isteğiyledominyonlara başvurmuş, Yalnız, ondan sonraolup bitenlere bakılırsa, Lloyd George’unisteğinin yerine getirilmediğini kabul etmekgerekir.

İtilafDevletleri’nin23Eylül1922TarihliAteşkesTeklifi

Bu sıralarda, İstanbul’da Fransız OlağanüstüKomiseri bulunan General Pelle benimlegörüşmek üzere İzmir’e geldi. “Tarafsız bölge”diye adlandırdığı bir bölgeye, ordularımızıngirmemesininyerindeolacağınıtavsiyeetti.MillîHükûmetimizin böyle bir bölge tanımadığını,Trakya’yı da kurtarmadıkça ordularımızındurdurulmasına imkân olmadığını söyledim.GeneralPelle,banaMösyöFranklinBouillin’unbenimle görüşmek üzere gelmek istediğinibildiren, kendisine çekilmiş özel bir telgrafınıgösterdi. Kendisini İzmir’de kabul edeceğimisöyledim.Mösyö Franklin Bouillon, bir Fransızharp gemisiyle İzmir’e geldi. Fransız Hükûmetiadına, İngiliz ve İtalyan Hükûmetleri’nin deuygun görmeleri üzerine, benimle görüşmeleryapmaya geldiğini söyledi. Biz FranklinBouillon’lagörüşürken,İtilâfDevletleriDışişleriBakanları imzasını taşıyan23Eylül1922 tarihlibir nota geldi. Bu notada, iki önemli nokta yeralıyordu. Bunlardan biri, askerî harekâtın

durdurulmasıyla diğeri de, BarışKonferansı‘ylailgiliydi.

Biz, Rumeli’de Doğu Trakya’yı millîsınırlarımıza kadar tamamen almadıkça askerîharekettenvazgeçemezdik.Ancak,yurdumuzunbu bölgesinden düşman birlikleri çıkarıldığıtakdirde böyle bir harekete devam etmeyekendiliğinden gerek kalmayacaktı. Bu notada,Venedikveyabaşkabirşehirdetoplanacakolanİngiliz, Fransız, İtalyan, Japon, Romen, Sırp,Hırvat - Sloven devletleri ile Yunanistan’ın daçağrılacağı bir konfrensa, delegelerimizigöndermeyi kabul edip etmeyeceğimizsorulmakla birlikte, görüşmeler sırasındaBoğazlar’daki tarafsız bölgelere bizden askergönderilmemesi şartıyla, Edirne dahil olmaküzere Meriç‘e kadar Trakya’nın bize geriverilmesi ile ilgili isteğimizin olumlukarşılanacağıbildiriliyordu.

Notada,boğazlardan,azınlıklardanveMilletlerCemiyeti’negirmemizdendesözediliyordu.

Konferansın toplanmasından önce Yunan

birliklerinin, İtilâf Devletleri komutanlarınınçizecekleri bir hattın gerisine çekilmesi için,İtilâf Devletleri’nin etkisini kullanacağına sözverilmekte ve bu konuda görüşülmek üzereMudanya veya İzmit’te bir toplantı yapılmasıteklifedilmekteydi.

MudanyaKonferansı

29 Eylül 1922 tarihinde, bu notaya verdiğimkısa bir cevapta, Mudanya Konferansı‘nı kabulettiğimi bildirdim. Fakat, Meriç nehri’ne kadarTrakya’nın derhal bize geri verilmesini istedim.3 Ekim’de toplanmasının uygun olacağınısöylediğim Mudanya Konferansı‘na,Başkomutanlık adına olağanüstü yetkiyle BatıCephesiOrdularıKomutanıİsmetPaşa’yıdelegetayin ettiğimi bildirdim. Bu notaya, hükûmetçede 4 Ekim 1922 tarihli etraflı bir cevap verildi.Bu cevapta, konferans yeri olarak İzmir teklifedildi. Boğazlar meselesi dolayısıyla, Rusya,Ukrayna ve Gürcistan Cumhuriyetleri’nin dedaveti istendi. Diğer konular üzerindekigörüşlerimizdeanaçizgileriylebildirildi.

Mudanya’da, İsmet Paşa’nın başkanlığıaltında, İngiliz delegesi General Harrington,Fransız delegesi General Charpy, İtalyandelegesi General Monbelli’nin katıldıklarıkonferans toplandı. Bir hafta kadar sürentartışmalı görüşmelerden sonra, 11 Ekim’de,Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandı.

Böylece,Trakyaanavatanakatılmışoldu.

Efendiler, zaferden sonra, bizim İzmir’dekisiyasî temaslarımız üzerineAnkara’daBakanlarKurulu’nundahadoğrusubazıbakanlarıntelâşlıbirdurumagirdiklerifarkedildi.

Askerî görevimin son bulmuş olduğunu,bundansonrakisiyasîişlerinBakanlarKurulu’naait olduğunu hissettirecek şekilde, beniAnkara’ya davet ettiler. Halbuki, ne askerîgörevim son bulmuştu ne de, siyasî vediplomatikkonularlailgilenmekveuğraşmaktankendimi alabilirdim. Bu bakımdan, İzmir’denordunun başından ve başlattığım siyasîilişkilerden uzaklaşamazdım. Bundan dolayıdırki, benimle görüşmek isteğinde bulunan vebunda direnen Hükûmet üyelerinin veya ilgilibakanların İzmir’e yanıma gelmelerini teklifettim. Hükûmet Başkanı Rauf Bey’le, DışişleriBakanıYusufKemalBeygeldiler.

Rauf Bey, İzmir’de bana bazı özel dileklerinide bildirdi. Söz gelişi, Ali Fuat Paşa ile RefetPaşa’nın, zafer dolayısıyla rütbelerinin

yükseltilmesinivekendilerineuygunbirergörevverilerek memnun edilmelerini rica ettiler.Bildiğinizüzere,savaştanönceAliFuatveRefetPaşa’ların bu harekâta katılmaları için türlüyollarla girişimde bulunmuştum; fakatbaşaramadım. Zaferden dolayı, savaşta fiilenhizmet edip liyakat göstermiş olan komutanlarve subaylar terfi ettirilmek ve takdir edilmekşekliyle elbette ödüllendirilmişlerdi. Askerîharekâta katılmaktan kaçınan kimselerin debizzat orada bulunanlarla birlikteödüllendirilmeleri elbette kötü etki yapabilirdi.Kısacası, Rauf Bey’e dileklerini yerinegetiremeyeceğimisöyledim.FakatAliFuatPaşa,MeclisİkinciBaşkanıbulunduğunagöre,konumve görevi kendisini memnun edebilecek birseviyede idi.Yalnız, açıkta bulunan Refet Paşaiçin uygun bir görev bulmaya çalışacağıma sözverdim. Kendisini İzmir’e davet etmesinisöyledim.RefetPaşa, İzmir’egelmişti.Fakatbugeliş, tam benimAnkara’ya döndüğüm geceyerastladığı için kendisiyle orada görüşme imkânıolamadı.

BarışKonferansı‘naGönderdiğimizDelegeler

Refet Paşa’ya görev verilmesi daha sonraAnkara’dan Bursa’ya gidişim sırasında oldu.Efendiler, İzmir’den Ankara’ya dönüşümde,başlıca Mudanya Konferansı görüşmeleriyleuğraşıldı. Bir yandan da Bakanlar Kurulu’nda,Meclis’tevekomisyonlardaBarışKonferansı‘nagönderilebilecek delegeler kurulu söz konusuoluyordu. Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Bey,Dışişleri bakanı Yusuf Kemal Bey ve SağlıkBakanıbulunanRızaNurBeygidecekdelegelerkurulunundoğal üyeleri gibi görülüyordu.Ben,bu konuda daha kesin bir görüş ve kararımıtespitetmemiştim.AncakRaufBey’inbaşkanlığıaltındaki bir kurulun bizim için hayatî önemiolanbirkonudabaşarıkazanabileceğindeneminolamıyordum. Rauf Bey’in de kendisini zayıfgörmekte olduğunu hissediyordum. Danışmanolarak İsmet Paşa’nın yanına verilmesini teklifetti. Bu teklifle ilgili görüşümü belirtirken,“İsmet Paşa’dan danışman olarak elde edilecekyarar sınırlıdır. İsmet Paşa başkan olursa

kendisinden azamî ölçüde yararlanılabileceğineben de inanıyorum” dedim. Bu nokta üzerindeuzun boylu görüşülmedi. Ondan sonra RaufBey, delegeler kuruluna kimlerin gireceğikonusundaki türlü çalışmalarına devam ettiler.Ben buna önem verir görünmedim. MudanyaKonferansı sona ermişti. İsmet Paşa veGenelkurmay Başkanı Fevzi Paşa Bursa’dabulunuyorlardı. Kendileriyle görüşmek üzereBursa’yagittim.

İsmetPaşa’nınDışişleriBakanlığı‘nave

DelegelerKuruluBaşkanlığınaSeçilmesi

Bursa’ya giderken yanımda Millî SavunmaBakanı Kâzım Paşa vardı. Doğuda aleyhindekiçeşitli tepki ve gösteriler dolayısıyla görevyapma imkânını bulamadığından Ankara’yagelmeyemecburolanKâzımKarabekirPaşa ileİstanbul’dakendisinegörevvermeküzereRefetPaşa’yıdabirliktegötürdüm.Bursa’dakaldığımgünlerde, Refet Paşa’yı bilindiği gibi İstanbul’agönderdim. İsmet Paşa’nın da, mevcut buncabilgime rağmen, delegeler kuruluna başkanlıkedip edemeyeceğini bir daha inceledim.Mudanya Konferansı‘nı nasıl idare ettiğiniayrıntılıolarakanlamayaçalıştım.İsmetPaşa’nınkendisine düşüncelerimle ilgili hiçbir kelimesöylemiyordum. Sonunda kararımı olumluolarakverdim. İsmetPaşa’nınDelegelerKuruluBaşkanı olabilmesi için daha önce DışişleriBakanıolmasınıuygungördüm.Bunusağlamakiçin, doğrudan doğruya Dışişleri BakanıYusufKemal Bey’e özel ve gizli olarak yazdığım birşifreli telgrafta, kendisinin Dışişleri

Bakanlığı‘ndan çekilmesini ve yerine İsmetPaşa’nın seçilmesini, bizzat yardımcı olmasınıricaettim.

Ankara’dan hareket etmeden önce, YusufKemal Bey, bana, Delegeler KuruluBaşkanlığı‘nı en iyi İsmet Paşa’nınyapabileceğini söylemişti. Yusuf KemalBey’den, kendisine bildirdiğim ricamı yerindebularak gereğini yerine getirmeye çalıştığınıbildirenbircevapaldım.

LozanBarışKonferansı‘naDavet

İşteondansonraidiki,İsmetPaşa’ya,biroldubittişeklindeDışişleriBakanıolacağınıveondansonra da Barış Konferansı‘na Delegeler KuruluBaşkanı olarak gideceğini söyledim. Paşa,birdenbire şaşırdı. Asker olduğunu söyleyereközür diledi. En sonunda teklifimi emir sayarakboyun eğdi. Tekrar Ankara’ya döndüm. Busırada, İtilâf Devletleri tarafından 28 Ekim1922’de Lozan’da toplanacak olan BarışKonferansı‘na davet edildik. İtilâf Devletleri,hâlâ İstanbul’da bir hükûmet tanımak istiyor veonu da bizimle birlikte konferansa davetediyordu.

SaltanatınKaldırılması

Bu birlikte davet edilme durumu, kişiselsaltanatın kaldırılması işini kesin olaraksonuçlandırdı.Gerçektende,1kasım1922tarihlikanun gereğince, hilâfet ile saltanat birbirindenayrıldı. İkibuçuk yılı aşan bir zamandan berifiilen hükmünü yürüten millî saltanatın varlığıkabuledildi.Hilâfet,açıklıkkazanmışbirhakkasahipolmaksızınbirsüredahabırakıldı.

Efendiler, bu konuda kayıtlara geçmişyeterince bilgi vardır. Konunun özel yönleri ileilgilinoktalar,belkiyücekurulunuzuilgilendirirdüşüncesiyle,bazıbilgilersunacağım:

Bilindiği gibi, “saltanat” ve “hilafet”makamları ayrı ayrı birleşmiş olarak önemlimeselelerden sayılmaktaydı. Bunu doğrulayanbirhatıramıanlatayım:1Kasım1922tarihindenönce, muhalifler, Meclis çevresinde benimsaltanatı kaldıracağım yolunda telâşlı veheyecanlıpropagandayapıyorlardı.

Rauf Bey, bir günMeclis’teki odama gelerek

benimle bazı önemli konuları görüşmekistediğini ve akşamKeçiören’de Refet Paşa’nınevine gidersem daha güzel konuşabileceğimizisöyledi. Rauf Bey’in teklifini kabul ettim. FuatPaşa’nın da orada bulunmasına izin vermemiistedi. Onu da uygun gördüm. Refet Paşa’nınevinde dört kişi toplandık. Rauf Bey’dendinlediklerimin özeti şuydu: Meclis, Saltanatmakamının belki de Hilâfet’in ortadankaldırılması görüşünün benimsenmiş olduğuendişesiyle üzgündür. Sizden ve sizin ileridebenimseyeceğiniz tutumdan şüphe etmektedir.Bu bakımdan Meclis’e ve dolayısıyla, milletkamuoyuna güven vermeniz gerektiğineinanıyorum.

RaufBey’inSaltanatveHilâfetKonusundakiDüşüncesi

RaufBey’den saltanat ve hilâfet konusundakianlayış ve düşüncesinin ne olduğunu sordum.Verdiğicevaptaşuaçıklamalardabulundu:Ben,dedi,saltanatvehilâfetmakamınavicdanımlaveduygularımla bağlıyım. Çünkü benim babam,Padişahınekmeğivenimetiyleyetişmiş,OsmanlıDevleti’nin ileri gelen adamları sırasınageçmiştir.Benimdekanımdaonimetinzerrelerivardır.Bennankördeğilimveolmam.Padişah’abağlılık borcumdur. Halifeye bağlılığım ise,terbiyem gereğidir. Bunlardan başka, genel birgörüşümdevardır.Bizdemilletivekamuoyunuelde tutmak güçtür. Bunu ancak, herkesinerişemeyeceğikadaryüksekgörülmeyealışılmışbirmakamsağlayabilir.Oda,saltanatvehilafetmakamıdır. Bu makamı ortadan kaldırıp onunyerine başka nitelikte bir makam getirmeyeçalışmak felâketevebüyükacılarayolaçar.Buda,asladoğruolamaz.

Rauf Bey’den sonra karşımda oturan RefetPaşa’nın görüşünü sordum. Refet Paşa’dan

aldığımcevap şuydu: “RaufBey’in düşünce vegörüşlerinin hepsine katılırım. Gerçekten debizde padişahlıktan ve halifelikten başka biridareşeklisözkonusuolamaz”

Ondan sonra, Fuat Paşa’nın düşüncesiniögrenmek istedim. Paşa, Moskova’dan yenidöndüğünden, durumu, halkın duygu vedüşüncelerini daha yeterince incelemeye vakitbulamadığından söz ederek, görüşülen konuüzerinde kesin bir düşünce ve görüş ilerisüremeyeceğinibildirdiveözürdiledi.

Ben, karşımdakilere kısaca şu cevabı verdim:“Üzerinde durduğunuz konu bugünün işideğildir.Meclis’te bazılarının telâş ve heyecanakapılmalarınadagerekyoktur.

Rauf Bey, bu cevabımdan memnun göründü.Fakat şu veya bu şekilde bu konu etrafındakigörüşmelere yine devam edildi. Akşam üzeribaşlayan konuşmalarımız, bütün gece, sabahakadar uzadı. Rauf Bey’in bir şeyi sağlamabağlamak istediğini hissettim. Benim hilâfet vesaltanat ve ileride şahsen alabileceğim durumla

ilgiliolarakkendilerinesöylediğimve inandırıcıbulduklarısözleribanakürsüdenbizzatMeclis’ekarşısöyletmek…

Kendilerine söylediğim sözleri olduğu gibiMeclis’e karşı söylemekte de bir sakıncagörmediğimibildirdim.Üstelikbusözlerikurşunkalemle bir kâğıt parçasına yazarak ertesi günbir sırasını düşürüp, Meclis’te söyleyeceğimesöz verdim. Verdiğim bu sözü yerine degetirdim. Benim bu konuşmam muhaliflerce,Rauf Bey’in başarısı olarak sayılmış ve kendisitakdiredilmiş…

Meclis’teSaltanatınKaldırılması

GörüşülürkenRaufBey’eVerdiğimRol

Efendiler, belki birtakımkimselere göre,RaufBey,üzerinealdığıgöreviyerinegetirmişti.Bende açıkladığım üzere, genel ve tarihî görevimino güne ait safhasını tamamlamıştım. Ancak,genel görevimin emrettiği asıl noktayı hedefeulaştırmak ve uygulamaya geçmek gerektiğizaman da asla kararsızlığa düşmedim. TevfikPaşa’nıntelgraflarıdolayısıylasaltanatıhilâfettenayırmaya ve önce saltanatı kaldırmaya kararverdiğim zaman ilk yaptığım işlerden biri de,derhal Rauf Bey’i Meclis’teki odama çağırmakoldu. Rauf Bey’in, Refet Paşa’nın evindesabahlara kadar dinlediğim düşünce vegörüşlerini hiç bilmiyormuşumgibi davranarak,ayakta kendisinden şu istekte bulundum:“Hilâfet ve saltanatı biribirinden ayıraraksaltanatı kaldıracağız! Bunun doğru olduğukonusunda kürsüden bir konuşmayapacaksınız!” Rauf Bey ile bundan başka birtek kelime konuşmadık. Rauf Bey odamdançıkmadanönce,aynımaksatlaçağırmışolduğum

Kâzım Karabekir Paşa geldi. Ondan da aynışekildekonuşmasınıricaettim.

Efendiler, o tarihe ait Meclis tutanaklarındagörüldüğüüzere,RaufBeykürsüdenbirikidefagörüştü ve hattâ saltanatın kaldırıldığı gününbayramolarakkabuledilmesi teklifinideortayaattı.

Burada bir nokta, kafalarda düğüm olarakkalabilir. Bana, Padişah’a bağlılığı borçbildiğinden, saltanat makamı yerine başkanitelikte bir makamın getirilmesine çalışmanınfelâketevebüyükacılarayolaçacağınısöylemişolanRaufBey,benimyenikararımıöğrendiktensonra ve hele kararımın desteklenmesi vesaltanatınkaldırılmasıiçinMeclis’tebirkonuşmayapmasını teklif etmem karşısında, nedüşündüğünü bile söylemeden boyun eğmiştir.Bututumvedavranışnasılyorumlanabilir?RaufBeyeskiinançvegörüşlerinideğiştirmişmiydi?Yoksa bu görüşlerinde esasen samimî değilmiydi? Bu iki noktayı biribirinden ayırmak vebiriüzerindekesinbiryargıyavarmakgüçtür.

Efendiler,böyleşüphelibiryargıdabulunmayagirişmektense, durumun daha iyi anlaşılmasınıkolaylaştıracak bazı safhaları, işlemleri vetartışmaları yüksek kurulunuza hatırlatmayıtercihederim.

LozanBarışKonferansı‘naTevfikPaşave

ArkadaşlarıdaKatılmakİstiyordu

Daha önce bilginize sunmuştum ki, saltanatınkaldırılması, Lozan Konferansı‘na İstanbul’danda bir delegeler heyetinin davet edilmesi veİstanbul’un yani Vahdettin, Tevfik Paşa vearkadaşlarının da böyle bir daveti, TürkMilletinin büyük emeklerle, fedakarlıklarla eldeettiği kazançları küçültmek, belki de anlamsızkılmakpahasınadaolsa,kabuletmelerindenilerigelmişti.

Tevfik Paşa, önce bana bir telgraf çekti. 17Ekim 1922 tarihli bu telgrafta, Tevfik Paşa,kazanılan zaferin, bundan böyle İstanbul ileAnkaraarasındaanlaşmazlıkveikiliğikaldırmışve millî birliğimizi sağlamış olduğunuyazıyordu. Yani, Tevfik Paşa demek istiyorduki: “memlekette düşman kalmadı; o halde,padişahyerinde,hükûmetonunyanında;milletedüşenin de bu makamların vereceği emirlereuymaktır.Böyleoluncada, elbettebirliğeengelbir şey kalmamış olur.” Yalnız, Tevfik Paşa,Ankara’dan biraz daha yardım istemek

akıllılığını gösteriyordu. O da, BarışKonferansı‘na İstanbul ile Ankara’nın birliktedavet edilmiş olması dolayısıyla, daha öncebenden çok gizli talimat almış bir kimseninelden gelen süratle İstanbul’a gönderilmesinisağlamaktı.

Tevfik Paşa’ya verilmek üzere, İstanbul’daHamit Bey’e çektiğim telgafla: “Tevfik Paşa vearkadaşlarınındevletinsiyasetinibulandırmaktanvazgeçmemelerinin ne büyük bir sorumlulukdoğuracağınınaçıkbulunduğunu”bildirdim.

Ne yazık ki, Hamit Bey, bu telgrafın aynenTevfik Paşa’ya bildirilmesi gerektiğindekararsızlığa düşmüş, bunu kendisine gönderilentalimat sanmış; bununla birlikte bu telgrafımdayazılanlar çerçevesinde,Tevfik Paşa’ya üç güniçindebeşdefabildiridebulunmuş;hattâTevfikPaşa ve çalışma arkadaşlarının konferansadelege göndermeleri için gazetelere, ajanslara,verilmesigerekendemecinesaslarınıbildirenbirkaralamakağıdınıbilekendilerinegöndermiş.

ÇıkarlarınıKirliBirTahtınÇürümüş,

Çökmüş,AyaklarınaSarılmaktaBulanlar

Bütünçıkarlarınıyalnızkirlibirtahtınçürümüşçökmüş ayaklarına sarılmakta gören, TevfikPaşa ve benzeri paşalardan kurulu VahdettinHükûmetinin, gizlimaksatlarını ne olursa olsunkabul ettirmekten başka hiçbir şeyleuğraşmadıkları anlaşılıyordu.Tevfik Paşa, banaçektiği telgrafa verilen cevaptan haberiolmadığınıbildirdiktensonra,doğrudandoğruya29 Ekim 1922 tarihli telgrafıyla ve SadrazamünvanıylaMeclisBaşkanlığı‘nabaşvurdu.

Bu telgrafta yazılanlar, Osmanlı devrininTevfikPaşa’larınayaraşırbirbiçimdeydi.

Tevfik Paşa ve arkadaşları, bu telgraflarında,kazanılan başarının elde edilmesine hizmetettiklerinden bahsedecek kadar cesaretgösterebilmişlerdir.

Efendiler, yasal olmayarak, OsmanlıDevleti’nin Hükûmeti adını taşımak gafletindebulunan Tevfik Paşa, Ahmet İzzet Paşa ve

benzerlerinden kurulu son Osmanlı Hükûmetiüzerindedaha fazla durmanın bir yararı yoktur.SözüMeclisgörüşmelerinegetireceğim.

Üzerinde durduğumuz konu dolayısıyla,Meclis’te 30 Ekim 1922 günü görüşmelerbaşladı.Birçokkonuşmacıbirçokşeylersöyledi.İstanbul’dakiOsmanlıHükûmetlerinielealdılar.Ferit Paşa devresinden sonra Tevfik Paşaperdesinin açıldığını ve bu perdeyi açanlarınidrakten yoksun, vicdandan yoksun birtakıminsanlar olduğunu belirterek, bu adamlaragerekenkanuniişleminyapılmasınıistediler.

“Böyle bir anlayışta olan yani, bize bu kadarahmakça tekliflerde bulunan kimseler…gerçekten Bâbıâli’nin tarihi kimliğine imzasınıkoyan ve herşeyden çok oraya bağlı olanşahıslardır….”dediler.

İstanbul’da Hükûmet adını ve kimliğinitakınan adamların; Hiyanet-i VataniyeKanunu’na göre cezalandırılmalarını isteyenönergelerokundu.

Efendiler,Osmanlıİmparatorluğu’nunyıkılmışolduğunu, yeni bir Türkiye Devleti’nindoğduğunu, Teşkilât-ı Esasiye Kanunugereğince hâkimiyet haklarının millete aitbulunduğunu ifade eden bir önerge hazırlandı.Sekseni aşkın arkadaşa imza ettirildi. Buönergedebenimdeimzamvardır.

Bu önerge okunduktan sonra, ciddî olarakmuhalif duruma geçenlerin başında iki kişivardı.BunlardanbiriMersinmilletvekilibulunanSelâhattinBey’dir. İkincisi, İzmir’deasılanZiyaHurşit’tir. Bunlar Saltanat’ın kaldırılmamasıgörüşündeolduklarınıaçıkçabelirttiler.

OsmanlıSaltanatı‘nınKaldırılmasıKararınınVerildiği

Gün,Teşkilât-ıEsasiye,Şer’iyeveAdliyeKomisyonlarının

OrtakToplantısı

Efendiler, 31 Ekim 1922 günü Meclistoplanmadı. O gün Müdafaa-i Hukuk Gurubutoplantısı oldu. Bu toplantıda, OsmanlıSaltanatı‘nın kaldırılmasının zorunlu olduğunuanlattım. 1 Kasım 1922 günü yapılan Meclistoplantısında, aynı konu uzun tartışmalarauğradı. Mecliste’de geniş bir konuşma yapmakgereğini duydum. İslâm ve Türk tarihindenörnekler vererek hilâfet ve saltanatınayrılabileceğini, millî hakimiyet ve saltanatmakamının Türkiye Büyük Millet Meclisiolabileceğini, tarihi olaylara dayanarakaçıkladım. Hülâgü‘nün Halife Mu’tasım’ı idamettirerek,yeryüzündehilâfetefiilensonverdiğinive 1517’de Mısır’ı alan Yavuz, ünvanı halifeolan bir mülteciye önem vermeseydi, hilafetünvanının günümüze kadar miras kalmışbulunamayacağınıanlattım.

Bundan sonra, bu konu ile ilgili önergeler üçkomisyona,Teşkilât-ıEsasiye,Şer’iyeveAdliyeKomisyonları‘na gönderildi. Bu üç komisyon

üyelerinin bir araya gelip, konuyu bizimgüttüğümüz maksada uygun bir çözümebağlaması elbette güçtü. Durumu yakındanbizzattakipetmekgerekti.

KarmaKomisyonaAnlattığımGerçek

Üçkomisyonbirodadatoplandı.BaşkanlığınaHocaMüfit Efendi’yi seçti.Konuyu görüşmeyebaşladılar.Şer’iyeKomisyonu’ndabulunanhocaefendiler, hilâfetin saltanattan ayrılamayacağını,bilinen safsatalara dayanarak iddia ettiler. Buiddiaların yersizliğini ortaya koyup çürütmekiçinserbestçekonuşabilecekolanlarortayaçıkargörünmediler.Bizçokkalabalıkolanbuodanınbir köşesinde tartışmaları dinliyorduk. Buşekildeki görüşmelerin istenilen sonucavarmasını beklemek boşunaydı. Bunu anladık.Sonunda, karma komisyon başkanından sözistedim. Önümüzdeki sıranın üstüne çıktım.Yüksek sesle şu konuşmayı yaptım: “Efendim,dedim, hâkimiyet ve saltanat hiç kimsetarafından, hiç kimseye ilim gereğidir diyegörüşme ve tartışmayla verilmez. Hâkimiyet,saltanat, kuvvetle, güçle ve zorla alınır.Osmanoğulları, zorlaTürkmilletinin hâkimiyetivesaltanatınaelkoymuşlardır.Buzorbalıklarınıaltı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdir. Şimdi de,Türk milleti bu saldırganlara isyan ederek ve

artık dur diyerek, hâkimiyet ve saltanatını fiilenkendielinealmışbulunuyor.Bubiroldubittidir.Söz konusu olan, millete saltanatını,hâkimiyetini bırakacakmıyız,bırakmayacakmıyız meselesi değildir. Mesele,zaten oldu bitti haline gelmiş olan bir gerçeği,kanunlaifadedenibarettir.Bumutlakaolacaktır.Burada toplananlar, Meclis ve herkes meseleyidoğal olarak karşılarsa, sanırım ki uygun olur.Aksitakdirde,yinegerçek,şeklineuygunolarakifade edilecektir. Fakat, belki de bazı kafalarkesilecektir.

İşin ilim yönüne gelince, hoca efendilerinmerakveendişeyekapılmalarınayeryoktur.Bukonudailmîaçıklamalardabulunayım”dedimveuzun uzadıya birtakım açıklamalar yaptım.Bununüzerine,AnkaramilletvekillerindenHocaMustafaEfendi,“Affedersinizefendim,dedi,bizkonuyu başka bakımdan ele alıyorduk;açıklamalarınızla aydınlandık” dedi. Konukarmakomisyoncaçözümebağlanmıştı.

OsmanlıSaltanatı‘nınYıkılışve

GöçüşMerasimininSonAşaması

Hızla kanun tasarısı hazırlandı. O gün,Meclis’in ikinci oturumunda okundu. Adokunarak oya konması teklifine karşı kürsüyeçıktım. Dedim ki, “Bu ebedî olarak koruyacakilkeleri, yüce Meclis’in oy birliği ile kabuledeceğini sanırım.” “Oya” sesleri yükseldi.Sonunda, başkan oya sundu ve “oy birliği ilekabul edilmiştir” dedi. Yalnız olumsuzlukbildirenbirsesişitildi:“Benmuhalifim!”Buses“söz yok” sesleriyle boğuldu. İşte Efendiler,Osmanlı Saltanatı‘nın yıkılış ve göçüş törenininsonaşamasıböylegeçmiştir.

VahdettinbirİngilizHarpGemisiyleİstanbul’danKaçıyor

17 Kasım 1922 tarihli resmî bir telgrafın ilkcümlesi şuydu: “Vahdettin Efendi bu gecesaraydan ayrılmıştır.” Bu telgrafın bir ikicümlesini, daha 18 Kasım 1922 gününe aitMeclis tutanaklarında okumuşsunuzdur. Fakat,telgrafın aslında, bu ayrılışa kimlerin yardımetmiş olabileceğinden, kutsal emanetlerin nasılkorunacağından ve daha başka hususlardanbahsedenalttarafıdavardır.

Aynı gün Meclis’te okunmuş bir mektupkopyasıylaonaekli-ajanslarlayayınlanmış-birbildiriörneğinidekayıtardanbirdahaokuyalım:

17.11.1922

MektupKopyesi

Bir sayfasını ilişik olarak sunduğum resmîbildiride açıklandığı gibi, zâtı şâhâne,İngiltere’nin koruyuculuğuna sığınarak birİngilizHarpgemisiyleİstanbul’danayrılmıştır…

İmza:

Harrington

MektubaEkliBildiriÖrneği

“Resmen bildirilir ki, Zâtışâhâne, bugünküdurum karşısında hürriyet ve hayatını tehlikedegördüğünden, bütün Müslümanların halifesisıfatıyla İngiliz koruyuculuğunu ve aynızamanda İstanbul’dan başka bir yeregötürülmesini istemiştir.Zâtışahane’nin istiğibusabah yerine getirilmiştir. Türkiye’deki İngilizKuvvetleri’ninBaşkomutanıGeneralSirCharlesHarrington,(SörÇarlzHarrington)Zâtışâhâne’yialmayagiderek, bir İngiliz harp gemisine kadarkendisine eşlik etmiş ve Zâtışâhâne, vapurdaAkdeniz Filosu Genel KomutanıAmiral Sir DeBrook (Sör Bruk) tarafından karşılanmıştır.İngiliz Olağanüstü Komiser Vekili Sir NewillHenderson,Zâtışâhâne’yigemideziyaretederekKral Beşinci George’a bildirilmek üzerearzularınısormuştur.”

General Harrington’un Ulviye Sultan adındabir hanıma gönderdiği Fransızca bir mektup davardır. Bu mektup, “hiçbir karşılık verilmemişolduğu” notuyla Refet Paşa’ya gönderilmiş. Oda, 25Kasım1922 tarihinde bize bir kopyasını

göndermişti. Fransızca mektubun bizegönderilenTürkçekopyasışudur:

SultanHanımefendiHazretleri,

Şu sıralarda Malta’ya yaklaşmakta olanPadişah Hazretleri’nden, ailesinin durumuhakkında bilgi rica eden bir telsiz aldım. Bukonuda,geçenCumartesi,Yıldız’danbilgialmışve Kadınefendi Hazretleri’nin sağlık veneş‘elerinin yerinde olduğunu öğrenmiş vederhalZatışahane’yebildirmiştim.EğerPadişahHazretleri’nin aileleri hakkında yeni bilgilerlûtfederseniz, onu da derhal Zâtışâhâne’yesunmakla mutluluk duyarım. Zâtışahâne’niniçinde bulundukları güçlükler dolayısıyla, ensamimî dileklerimiKadınefendiHazretleri’ne vepekmuhteremailelerinesunmamaizinvermenizive enderin saygı ve tazimlerinin kabulünü ricaederim.

İmza:

Harrington

Efendiler,busonmektup,üzerindedurulmayadeğer nitelikte değildir. Bundan başka GeneralHarrington’un, İstanbul’daki askerîmemurumuza yazdığı mektup ile ekindeyazılanlarüzerindegörüşbelirtmeyidegereksizbulurum.

Kamuoyunu gerçek durumla karşı karşıyabırakmayı tercih ederim. O zaman, Saltanat’ıatadan oğula geçirmek gibi yanlış bir şeklinsonucu olarak, büyük bir makam, tantanalı birünvan kazanabilmiş bir sefilin, gururu çokyüksek asil bir milleti nasıl utanılacak birdurumadüşürebileceğikendiliğindenanlaşılır.

Gerçekten de, her ne sebeple ve ne şekildeolursa olsun, Vahdettin gibi hürriyetini vehayatını milleti içinde tehlikede görebilecekkadar âdi bir yaratığın, bir dakika bile olsa, birmilletin başında olduğunu düşünmek nehazindir!Şükredeğerbirdurumdurki,bualçak,mirasına konduğu Saltanat makamından millet

tarafından atıldıktan sonra, alçaklığını sonunakadar getirmiş oluyor. Türk milletinin bu işteöncedavranmasıelbettetakdiredeğer.

Âciz, âdi, duygu ve anlayıştan yoksun biryaratık, kendisini kabul eden herhangi biryabancının koruyuculuğuna sığınabilir; ancak,böylebiryaratığınbütünMüslümanlarınHalifesisıfatını taşıdığını ifade etmek elbette doğrudeğildir. Böyle bir düşünce şeklinin doğruolabilmesi, öncelikle, bütün Müslümanmilletlerinesirolmalarışartınabağlıdır.Halbuki,dünyadagerçekböylemidir?BizTürkler,bütüntarihimiz boyunca hürriyet ve bağımsızlığasembol olmuş bir milletiz! Değersiz hayatlarınıiki buçuk gün daha fazla ve sefilcesürükleyebilmek için, her türlü düşkünlüğekatlanmakta bir sakınca görmeyen halifeleroyununu da sahneden kaldırabildiğimizigösterdik. Böylece, devletlerin, milletlerinbiribirleriyleolanilişkilerinde,kişilerin,özelliklebağlıbulunduklarıdevletvemilletinzararınadaolsa kişisel durumlarından ve kendihayatlarından başka bir şey düşünemeyecek

alçakların herhangi bir önemi olamayacağışeklindeki bilinen gerçeği bir defa daha ortayakoymuşolduk.

Milletler arasındaki ilişkilerde mankenlerdenyararlanma yöntemine rağbet etme devrine sonvermek, medenî dünyanın samimi bir dileğiolmalıdır.

AbdülmecitEfendi’ninBüyükMilletMeclisi’nce

HalifeSeçilmesi

Saygıdeğer Efendiler, Türkiye Büyük MilletMeclisi’ncekaçakHalife’ninhalifeliğikaldırıldı.Yerine, sonuncu halife olanAbdülmecit Efendiseçildi. Meclis’çe, yeni halife seçilmeden önce,seçilecekşahsındaPadişahlıksevdavedâvâsınakatılarak,herhangibiryabancıdevletesığınmasıihtimalini ortadan kaldırmak gerekiyordu.Bununiçinİstanbul’dabulunangörevlimizRefetPaşa’ya, Abdülmecit Efendi ile görüşerek vehattâ elindenTürkiye Büyük Millet Meclisi’ninhilâfetvesaltanatlailgilikararınıtamamenkabulettiğini bildiren bir belge alarak göndermesiniyazdım.Buyazdıklarımyapılmıştır.

18 Kasım 1922 günü, İstanbul’da RefetPaşa’ya bir şifreli telgrafla verdiğim talimattabaşlıca şu noktaları belirtmiştim: “AbdülmecitEfendi, Halife-i Müslimin ünvanınıkullanacaktır. Bu ünvana başka bir sıfat vekelime eklenmeyecektir. İslâm dünyasınaduyurulmak üzere hazırlayacağı bir bildiriyi,sizin aracılığınızla önce bize şifre olarak

bildirecektir. Bu bildiri, onaylandıktan sonrayine şifre ile ve sizin aracılığınızla kendisinebildirilecek, ondan sonra yayınlanacaktır. Bubildirimetnindebaşlıcaşunoktalaryeralacaktır:

a) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kendisinihalifeliğe seçmesinden dolayı memnun olduğuaçıkçasöylenecektir.

b) Vahdettin Efendi’nin hareket şekli detaylıolarakelealınıpkötülenecektir.

c) Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun, 10.madesine kadar olan hükümleri, uygun birbiçimde açıklanarak ve önemli olan ifadeleriolduğu gibi tekrarlanarak, Türkiye Devleti’nin,Büyük Millet Meclisi’nin ve Hükûmeti’ninkendisine ait niteliğinin ve idare şeklinin Türkhalkı ve bütün İslâm dünyası için en yararlı veen uygun rejim olduğu belirtilip tespitedilecektir.

d) Türkiye millî halk hükûmetinin geçmiştekihizmetlerindenveyararlıçalışmalarındanövücübirdilebahsedilecektir.

e) Bu bildiride, belirtilen noktalar dışında,siyasî sayılabilecek bir nokta ve düşünce sözkonusuedilmeyecektir.”

19 Kasım 1922 tarihli açık bir telgrafla da,Abdülmecit Efendi’ye: “Türkiye Devleti’ninhâkimiyetini kayıtsız, şartsız millete verenTeşkilât-ı Esasiye Kanunu gereğince, yürütmegücü ve yasama yetkisi kendisinde belirmiş vetoplanmış bulunan, milletin tek ve gerçektemsilcilerinden kurulu Türkiye Büyük MilletMeclisi’nin1Kasım1922 tarihindeoybirliği ilekabul ettiği gerekçe ve ilkeler çerçevesinde veYüce Meclis’in 18 Kasım 1922 tarihlioturumunda halifeliğe seçilmiş olduğunubildirdim.

19kasım1922 tarihlibir şifreli telgraflaRefetPaşa, çektiğimiz telgraflara cevap veriyordu.Abdülmecit Efendi: “imzasının üstünde Halife-iMüslimin ve Hâdimü‘l-Haremeyn ünvanlarınınbulunmasının ve Cuma selâmlığında hil’atgiymesinin ve Fatih’inki gibi bir sarıksarılmasının mümkün ve uygun olacağı”görüşünü ileri sürmüş. İslâm dünyasına

yayınlayacağıbildirimetninde,VahdettinEfendihakkında bir şey söylemeyeceğini bildirmiş.Bildiri İstanbul gazetelerinde yayınlanırken,TürkçesiilebirlikteArapçayaçevrilmişmetninindeyayınlatılması”görüşünüortayaatmış.

Refet Paşa’ya 20 Kasım 1922 günü makinebaşında verdiğim cevapta, “Halife-i Müslimîn”ünvanıyla birlikte “Hâdimü‘l-Haremeyni’şşerifeyn” ünvanının kullanılmasını da uygunbulduğumu söyledim. Cuma töreninde Fatih’inkıyafetinegirmesiniuygunsuzbuldum.Redingotveya İstanbulin (Osmanlı redingotu)giyebileceğini, askerî üniformanın elbette sözkonusu olamayacağını bildirdim. Yayınlanacakbildiride, Vahdettin’in adı söylenmeden eskihalifenin manevî şahsiyetinin ve zamanındadüşünen kötü durumun dile getirilmesiningerekliolduğunubildirdim.

AbdülmecitEfendi,BabasınınAdıDolayısıyladaOlsa

“Han”ÜnvanındanVazgeçemiyor

Refet Paşa’dan, 20 kasım 1922’de aldığımşifreli telgrafın birinci maddesinde, Refet Paşadiyordu ki, “Abdülmecit Efendi’nin 29rebiülevvel tarihli yazısının altında “Halife-iResûlullah Hâdimü‘l Haremeyn’iş - Şerifeyn”ünvanının altında “Abdülmecit Bin AbdülazizHan”imzasıkullanılmıştır.

Efendiler, yaptığımız uyarıyı iyi karşıladığınıbildirmiş olan Abdulmecit Efendi, “Halife-iMüslimîn” yerine “Halife-i Resûlullah” vebabasının adı dolayısıyla “Han” ünvanlarınıkullanmaktan kendini alamamıştır. Bir takımdüşüncelerilerisürdüktensonrada,Vahdettin’leilgili demeçtenvazgeçtiğini, çünkü, “başkasınınkötü işlerinidilegetirmekşeklindebileolsa,butürlü demeçlerin kendi prensip ve karakterineağır geleceğinin açık olduğunu” bildirmiş. Bunokta, telgrafın ikinci maddesinde yer almıştı.Telgrafın üçüncü maddesi, benim MeclisBaşkanısıfatıylakendisine,halifeliğeseçildiğinibildiren telgrafımayazdığıcevapniteliğinde idi.

Bu cevapta: “Ankara’da Türkiye Büyük Milletmeclisi Başkanı Mareşal Gazi Mustafa KemalPaşa Hazretleri’ne” diye doğrudan doğruyaşahsıma hitap eden bir başlık kullanılmıştı.Dördüncü maddede, İslâm dünyasınaduyuracağı bildiri şekli vardı. Bu bildirininyazıldığı İstanbul’un, “Dârü‘l-Hilâfetü‘l -Aliyye”olduğunudaözenlebelirtilmişti.

21 Kasım 1922 tarihi bir telgrafta: “Halife-iResulûllah yerine, daha önce de bildirdiğimizgibi Halife-i Müslimin denilecektir” dedik.Kendisine,halifeseçildiğinibildirentelgrafımızavereceği cevabın, şahsımadeğilTürkiyeBüyükMillet Meclisi Başkanlığı‘na yazılmasınıhatırlattık.Yazılarında siyasî vegenel konularlailgili kelimelerin bulunduğunu, bunlardankaçınılmasıgerektiğinibildirdik.

Efendiler,önemsizayrıntılargibisayılmasıpekmümkün olan bu açıklamalarımla işaret etmekistediğim asıl nokta şudur: Ben, şahıshâkimiyetine dayanan saltanatınkaldırılmasından sonra, başka ünvanla aynınitelikle bir makamdan ibaret olması gereken

hilâfetin de ortadan kaldırılmış olduğunu kabulediyordum. Bunun, elverişli zaman ve fırsattaaçıklanmasını doğal buluyordum.Halife seçilenAbdülmecit Efendi’nin bu gerçekten büsbütünhabersiz olduğu iddia edilemez. Özellikle,kendisinin Halife ünvanıyla saltanat sürmesininimkân ve şartlarını hazırlayıpsağlayabileceklerini hayal edenlerin varlığıdüşünülürse, Abdülmecit Efendi’nin ve tabiîtaraftarlarının saf ve gafil oldukları zannınakapılmakhiçdedoğruolamazdı.

HalifeOlacakZatınSıfatveYetkisiNeOlacaktı

Şimdi, arzu buyurursanız, Halife seçimidolayısıylaMeclis’in18Kasım1922günügizlioturumlarında geçen görüşmelerle ilgili kısa birbilgivereyim:

Meclis’tekonuyupekciddîveönemlisayanlarvardı. Özellikle hoca efendiler, kendiuzmanlıkları ile ilgili bir konu bulduklarındançokdikkatliveuyanıkidiler.Birhalifekaçmış…Onu makamından indirmek ve yenisiniseçmek… Sonra, yenisini İstanbul’dabırakmayıp Ankara’ya getirmek… Milletin vedevletin başına geçirmek.. Kısacası, Halifeninkaçması yüzünden Türkiye’de ve bütün İslâmdünyasında, karışıklık çıkmış veyahutçıkacakmış… Onun için, tedbirler alınmalıimiş… şeklinde düşünceler, endişeler ortayaatılıyordu.

Bazıkonuşmacılarda,halifeolacakzatınsıfatveyetkisininneolacağına tespitgereğindensözediyorlardı.

Görüşme ve tartışmalara ben de katıldım.Konuşmalarımınçoğu, ileri sürülendüşüncelerecevap niteliğinde idi. Söylediklerimin özü şucümlelerdetoplanıyordu:

“Bu konu fazlasıyla tartışılıp tahlil edilebilir.Ancak, tartışma ve tahlillerde ne kadar ilerigidersek, konuyu çözüme bağlamakta da okadargüçlükvegecikmelereuğrarız.Yalnız, şunoktaya hepinizin dikkatini çekerim. BuMeclis,Türk halkının meclisidir. Bu Meclis’in sıfat veyetkileri yalnız ve ancak Türk halkının ve Türkvatanının varlığı ve kaderi ile ilgili ve onlarüzerinde etki yapabilir. Meclisimiz, kendikendine bütün İslâm dünyasını içine alan birgüç ve kudrete sahip olamaz. Efendiler! Türkmilleti ve onun temsilcilerinden kurulmuşbulunan Meclisimiz, kendi varlığını, halifeünvanını taşıyanveyataşıyacakolanbirkişinineline veremez ve vermeyecektir Efendiler!Bundan dolayı İslâm dünyasında karışıklıkvarmış veyahut olacakmış. Bunların hepsianlamsız ve yalan sözlerdir. Kim söylemişseyalansöylemiştir,yalansöylüyor.”

Busözümeitirazedenbirkişiyecevapverdimveaçıkçadedimki:

“Sen yalan söyleyebilirsin, yaratılışın bunaelverişlidir!”

Efendiler, ortalığı gürültüye vermenin gereğiolmadığınıaçıkladıktansonra,dedimki,“Bizimdünya gözündeki en büyük güç ve kudretimiz,yeni şekil ve mahiyetimizdir. Hilâfet makamıesaretaltındaolabilir.Halifeünvanınıtaşıyanlar,yabancılarasığınabilirler.Düşmanlarvehalifelerelele verip her şeyi yapabilecek bir işbirliğinegirişebilirler. Fakat, yeni Türkiye’nin rejimini,politikasını ve kuvvetini hiçbir şekildesarsamazlar.”

TürkHalkıKayıtsızŞartsızHakimiyetineSahiptir

Türk halkının kayıtsız ve şartsız hâkimiyetinesahipolduğunubirdefadahavekesinlikletekrarediyorum. Hâkimiyet, hiçbir anlamda, hiçbirşekilde, hiç bir renk ve hiçbir kılavuzluktaortaklık kabul etmez. Ünvanı, ister halife isterbaşka bir şey olsun, hiç kimse bu milletinkaderine ortak çıkamaz. Millet buna kesinlikleizin vermez. Bunu teklif edecek hiçbirmilletvekilibulunamaz.Bununiçindirki,kaçmışolan Halife’nin halifeliğine son verip, yenisiniseçmek ve bu konu ile ilgili bütün işlemlerde,belirttiğim görüşler çerçevesinde hareket etmekzorunludur. Başka türlüsüne kesinlikle imkânyoktur.

Saygıdeğer Efendiler, biraz tartışmalı vegürültülü olmakla birlikte, yapılacak işlemüzerinde Meclis’te çoğunlukla görüş birliğisağlandı. Ondan sonraki sonuç da yüksekmalûmunuzdur.

Saltanatın kaldırılması üzerine, İstanbul’da

hükûmetadını taşıyanTevfikveİzzetPaşalarla,arkadaşlarının Saray’a istifalarını nasılverdiklerinden; İstanbul’un yönetimini düzenesokmak için verdiğimiz talimat ve emirlerdensöz ederek kurulunuzu yormayı yararlıbulmuyorum.

LozanBarışKonferansı

Lozan Konferansı genel toplantısı, 21 Kasım1922 günü yapılmıştır. Bu konferanstaTürkiyeDevleti’ni İsmet Paşa Hazretleri temsil etti.Trabzon Milletvekili Hasan Bey ve SinopMilletvekili Rıza Nur Bey, İsmet Paşa’nınbaşkanlığındaki delegeler kurulunuoluşturuyordu.

Kurulumuz, Kasım 1922 başlarında Lozan’agitmeküzereAnkara’danayrıldı.

Efendiler, iki dönemden ibaret olup sekiz aydevam eden Lozan Konferansı ve sonucudünyacabilinenbirhusustur.

Bir süre Ankara’da Lozan Konferansı

görüşmelerini takip ettim. Görüşmeler hararetlive tartışmalı geçiyordu. Türk haklarını tanıyanolumlubir sonuçgörülmüyordu.Benbunupekdoğal buluyordum. Çünkü, Lozan Barışmasasında ele alınan meseleler, yalnız üç dörtyıllık yeni devreye ait ve onunla sınırlıkalmıyordu.Yüzyıllarınhesabıgörülüyordu.Bukadar eski, bu kadar karışık ve bu kadar kirlihesapların içindençıkmak, elbetteokadarbasitvekolayolmayacaktı.

Efendiler, bilindiği üzere, yeni TürkDevleti’ninyerinialdığıOsmanlıDevleti,Uhud-ıAtîka (Eski Anlaşmalar) adı altında birtakımkapitülasyonların esiri idi, Hristiyan halkınbirçok hakları ve ayrıcalıkları vardı. OsmanlıDevleti, Osmanlı ülkesinde oturan yabancılarakarşı yargı hakkını uygulayamadı; Osmanlıvatandaşlarından aldığı vergiyi, yabancılardanalması engellenmiş bulunuyordu. Devletinvarlığını kemiren ve kendi sınırları içindeyaşayan azınlıklarla ilgili tedbirler almasımümkündeğildi.

Osmanlı Devleti, kendisini kuran temel

unsurun, Türk Milletinin, insanca yaşamasınısağlayacak tedbirleri alma bakımından daengellenmişti; memleketi imar edemez,demiryoluyaptıramazdı.Hattâokulyaptırmaktabileserbestdeğildi.Bugibidurumlarda,yabancıdevletlerhemenişekarışırlardı.

Osmanlı hükümdarları ve çevresindekiyakınları, gürültü ve gösteriş içindeyaşayabilmek için memleket ve milletin bütünservet kaynaklarını kuruttuktan başka, milletinher türlü çıkarlarını feda etmek, devletinhaysiyetveşerefiniayaklaraltınaalmakşekliylebirçok dış borçlar yapmışlardı. O kadar ki,devletbuborçlarınfaizlerinibileödeyemeyecekduruma gelmiş dünya gözünde, iflas etmişsayılmıştı.

OsmanlıDevleti’ninDünyaGözünde

HiçbirDeğeriKalmamıştı

Efendiler, mirasçısı olduğumuz OsmanlıDevleti’nindünyagözündehiçbirdeğeri,faziletivehaysiyetikalmamıştı.Devletlerarasıhukukundışında tutulmuş, sanki himaye ve korunmayamuhtaçbirdurumagelmişgibikabulediliyordu.

Geçmişteki hoşgörürlüğün ve yapılanyanlışların sorumlusu biz olmadığımıza göre,yüzyılların birikmiş hesapları bizdensorulmamakgerekirken,bukonudadadünyailekarşı karşıya gelmek bize düşmüştü. Milleti vememleketi gerçek bağımsızlık ve hakimiyetinesahipkılmak için,bugüçlüğeve fedakarlığadakatlanmak bizim üzerimize yüklenmişti. Ben,mutlaka olumlu bir sonuç alınacağındanemindim. Türk milletinin varlığı için,bağımsızlığı için, hâkimiyeti için ne pahasınaolursa olsun elde etmeye ve sağlamayamecburolduğu hakların dünyaca tanınacağından aslaşüphem yoktu. Çünkü, gerçekte bu haklar,kuvvetle, liyakatle, fiilî ve maddi olarak eldeedilmişti.Konferansmasasındaistediğimizzaten

elde edilmiş olan bu hakların şeklince ifade veonaylanmasından başka bir şey değildi.İsteklerimiz,açıkvedoğalhaklarımızdı.Bundanbaşka, haklarımızı kazanmak ve korumak içinkudretimiz de vardı; kuvvetimiz de yeterliydi.En büyük gücümüz, en güvenilir dayanağımızmillî hâkimiyetimizi kavramış, onu fiilî olarakhalkın eline vermiş ve halkın elindetutulabileceğimizifiilenispatlamışolmamızdı.

İşte bu düşüncelerle, konferansın gidişinisoğukkanlılıkla takip ediyor ve ortaya çıkanterslikleregereğindenfazlaönemvermiyordum.

HalkınİçindeBulunduğuPsikolojiyi,

DüşünceveEğilimleriniBirDahaİncelemekİçin

HalklaYakındanTemasaGeçmek

Efendiler, saltanatın kaldırılması ve hilâfetmakamının yetkisiz kalışı üzerine, halk ileyakından temasa geçmek, halkın içindebulunduğu psikolojiyi, düşünce ve eğilimlerinibir daha incelemek önem kazanıyordu. Bunundışında,Meclis, son yılına girmiş bulunuyordu.Yeni seçim dolayısıyla, Anadolu ve RumeliMüdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni, siyasî bir partidurumuna getirmeye karar vermiştim. Barışgerçekleşince cemiyet teşkilâtımızın, siyasî birpartiye dönüşmesini gerekli buluyordum. Bukonuda da doğrudan doğruya halk ile görüşüpkonuşmayı yararlı sayıyordum. Zaferden sonra,eğitimleuğraşmayabaşlamışolanordumuzuda,yakından görmek istiyordum. İşte bumaksatlarla, Batı Anadolu’da bir gezi yapmaküzere, 14 Aralık 1923 tarihinde Ankara’danhareketettim.

Eskişehir’den başlayarak, İzmit, Bursa, İzmirveBalıkesir’de,halkıuygunyerlerdetoplayarakuzun sohbetlerde bulundum. Halkın, bana

diledikleri gibi serbestçe sorular sormasınıistedim.Sorulansorularacevapolmaküzere,altısaat,yedisaatsürenkonferanslarverdim.

SaygıdeğerEfendiler, hemenher yerdehalkınanlamak istediği hususlardan dikkati çekennoktalarşunlardı:

Lozan Konferansı ve sonucu, millî hakimiyetve hilafet makamı, bunların durumları veilişkileri, bir de kurmak niyetinde olduğumanlaşılansiyasiparti..

Lozan Konferansı görüşmelerini, her yerdeözetleyerekolduğugibianlatıyordum…Olumlusonuç alınacağı hakkındaki inancımı dabelirterek, milletin endişesini gidermeyeçalışıyordum.

MillîHakimiyetİleHilâfetMakamının

Durumlarıİleİlişkileri

Halkın, millî hakimiyet ve hilafet makamınındurumları ile, bunların ilişkileri konusundamerak ve endişeye kapılmakta hakkı vardı.Çünkü, Meclis 1 Kasım 1922 tarihli kararıyla,kişi hâkimiyetine dayanan devlet şeklinin, 16Mart 1920 tarihinden başlayarak ve sonsuzakadar tarihe karıştığını ilân ettikten sonra, birtakım Şükrü Hocalar, “Müslüman kamuoyuşüpheveüzüntüleredüşmüştür”diyerekhareketve faaliyete geçtiler. Bunlar: “Hilâfet demek,Hükûmet demektir.Hilâfetin hak ve görevleriniyoketmekhiçkimsenin,hiçbirmeclisinelindedeğildir” dâvâsını ortaya atmışlardı. Meclis’inmilletinortadankaldırdığıkişisaltanatını,hilâfetmakamındadevamettirmekvePadişah’ınyerineHalife’yigeçirmeksevdasınadüşmüşlerdi.

Gerçekten de gerici bir grup,AfyonkarahisarMilletvekili Hoca Şükrü imzasıyla “İslâmHilâfeti ve Büyük Millet Meclisi” adıyla birbroşür yayınladı. Bu broşürün, Ankara’da 15Ocak 1923 tarihinde yayınlandığı ve bütün

milletvekillerine dağıtıldığı, bana İzmit’tebildirildi.Broşürün üzerine sadece 1339 (1923)yılı yazılmıştı. Fakat, broşürün daha benAnkara’da iken hazırlanıp bastırıldığı ve benimAnkara’dan ayrılış tarihim olan 14 Ocak 1923günününertesindeortayaçıkarıldığıanlaşılmıştı.

Şükrü Efendi Hoca ve arkadaşları, “HalifeMeclis’in, Meclis Halifenindir” safsatasıyla,Millet Meclisi’ni Halife’nin danışma kurulu veHalife’yiMeclis’in, dolayısıyla devletin başkanıgibigöstermekvekabulettirmekistemişlerdir.

HalifeOlanZatıÜmitlendirecekBağlılıkGösterileri

Efendiler,Halifebulunankişiyiümitlendirecekbazı bağlılık gösterileri de dikkati çekiyordu.Gizliolarakyapılanbağlılıkgösterileriise,bizimdışardan tahminettiklerimizdendaha fazla imiş.Bu konuda bir fikir vermiş olmak için, osıralarda İstanbul ve Trakya’da görevlimemurumuzvetemsilcimizolanRefetPaşa’nın,o günlerde, Halife’ye “Konya” adındaki bir atısunması dolayısıyla, kendi kardeşi ve aynızamanda yaveri Rıfat Bey’e yazdığı bir şifrelitelgrafla, bu telgrafa Halife’nin başyaveriaracılığıylaverdiğicevabı,olduğugibibilginizesunacağım:

Şifre

05.01.1923

RıfatBey’e

Konya’yı, Halife Hazretleri’ne sunmak içingetirmiştim. Yalnız şimdi ne durumda olduğunu

görmedim.Cesaret edemiyorum. İstanbul’da iyibir hayvan bulunmayacağını anladığım için,Halife Hazretleri’nin başyaverlerinden dehayvan satın alınması hususunda aceleetmemelerini rica etmiştim. Hayvanın HalifeHazretleri tarafından beğenilmesini, Tanrı‘nınbir lûtfu sayıyorum. Büyük bir cesaretlikolacağını bilmekle birlikte, İstiklâl Savaşı‘nıntarihî bir hâtırası olduğu için, en sadık biraskerin gazâ yadigârı olarak sunduğuKonya’nın Halife Hazretleri tarafından lûtfenkabulüneveHalifeHazretleri’neduyurulmasınaaracı olmalarını Başyaver Şekip Bey’den ricaederim. Konya’yı ve bu şifreyi, Şekip Bey’ehementeslimediniz.

Refet

7.1.1923

Trakya Olağanüstü Temsilcisi Refet PaşaHazretleri’ne

Saygıylabildiririm:

Pek sayın kardeşiniz Rifat Bey’in teslim ettiğiyüceşahsınızdangelentelgrafıHalifeHazretleriEfendimiz’e bildirdim. Peygamber vekili olanHalife Hazretleri, gerek bir defa daha ifadebuyurulaniçtenbağlılıkduygularındanvegerekkendilerinesunulanKonyaadındakihayvandandolayı pek hoşnut ve müteşekkir kaldılar. Azizvatanımızın bağımsızlılığını korumak gibi, pekkutsal ve yüce bir gayenin elde edilmesineçalışan büyük simalar arasında seçkin bir yeriolan yüksek şahsiyetlerinin de yiğitlik vefedakârlık gösterdikleri er meydanlarındanbirinin adıyla anılan bu sevimli ve güzel atasahip olmakla iftihar ettiler. Yüce Cebrail,kâinatın şerefi Peygamberimiz Hazretleri’ne(S.A.S.) peygamberliği bildirdiği gibi,zâtıdevletiniz de Halife Hazretleri’nePeygamberin vekili olduğunu bildirdiğinizdendolayı, yüksek şahsiyetiniz, kendilerine bütünömürlerinin en mutlu ve kutsal bir olayını herzamanhatırlatacaktır.Yüksekşahsiyetlerininbuaziz hâtıraya karışmış olmaları dolayısıyla, sıksık ve içten gelen bir sevgi ile hatırlanacaklarızaten belli iken, bir de her gün, alışıldığı üzere

tatlı sabah rüzgarı gidişli bu ata binildikçe,yüksek şahsiyetlerinin değerli hâtırası yenidenanılacak ve canlanacaktır. Şu satırlarla, HalifeEfendimiz’in gerçekten tertemiz ve değerbilirduygularına ne dereceye kadar tercümanolabildiğimikestiremem.Bunubaşaramadıysam,eksiğimi, Zâtıdevletlerine, Halife Hazretleri’ninbizzat göstermiş ve ifade buyurmuş olduklarıbabaca sevgi veokşayışlardahaönceden telâfietmiştir, kanaatıyla avunmaktayım. Bu vesileyleve sonuç olarak size, Tanrı‘nın gölgesi vePeygamber’in vekili Halife Hazretleri’nin özelselâmlarını ve hayır dualarını bildirmek vemüjdelemekle şeref duyar, üstün saygılarınınkabulünüricaederim,EfendimHazretleri.

ŞekipHakkı

Başyaver

(Buyazışmalarıvekarşılıklısevgigösterilerini,biz ancak hilâfetin kaldırılmasından veHalife’nin soyundan gelen kimselerinmemleketten çıkarılmasından sonra rastlantıeseriolaraköğrenebildik.)

Din oyunu aktörleri, Halife’yi bütün İslâmdünyasınahükümdaryapmakistiyorlardı

Şunubildirmeliyimki,ŞükrüEfendiHoca ile,onu ve imzasını ileri süren politikacılar, Sultanveya Padişah ünvanını taşıyan bir hükümdaryerine, ünvanı Halife olan bir hükümdarkoyarak konuşmuşlar ve iddialardabulunmuşlardı.Yalnız şu farklaki, herhangibirmemleket ve milletin hükümdarı yerine,dünyanın dört bucağında kitleler halindeyaşayan, türlü türlü ırktanüçyüzmilyonlukbirtopluluğa hüküm yürüten bir hükümdardan,onungörevveyetkilerinden sözetmişlerdi.Bu,bütün İslâm dünyasına hâkim olacak büyükhükümdarıneline,kuvvetolarak,üçyüzmilyon

Muhammed ümmetinden yalnız on beş milyonTürk halkını lûtfetmişlerdi. Halife adındakihükümdar,“yeryüzündekibütünMüslümanlarınişlerini yönetecek, dünya işleriyle ilgilihükümlerden, onların çıkarlarına en uygunolanları hakkında karar” verecekti. BütünMüslümanların “haklarını savunacak, onlarınişlerineveproblemlerineetkilibirazimveiradeile”sahipçıkacaktı.

Halife adındaki hükümdar, yeryüzündeki üçyüz milyon Müslüman arasında, adaleti sürekliolarak ayakta tutacak, vatandaş haklarınıgözetecek, güvenlik ve huzur bozucu olaylaraengelolacak,Müslümanlara,başkadinlerebağlıolanlardan gelmesi muhtemel saldırılarıönleyecekti. İslâm topluluğunun güven içindeyaşamasını, gelişip kalkınmasını sağlayıcıçarelerihazırlamaklayükümlübulunacaktı.

Saygıdeğer Efendiler, bu kadar kara cahil,dünya şartlarından ve gerçeklerden bu denlihabersizŞükrüHocavebenzerlerininmilletimizikandırmak için, İslâmî hükümler diyeyayınladıkları safsataların, gerçekte

tekrarlanacak bir değeri yoktur. Ancak, buncayüzyıllar boyunca olduğu gibi, bugün de,milletlerin cahilliğinden ve bağnazlığındanyararlanarak binbir türlü siyasî ve kişiselmaksatla çıkar sağlamak için, dini alet ve araçolarak kullanmak girişiminde bulunanlarınmemleket içinde de dışında da var oluşu, neyazık ki, daha bizi bu konuda söz söylemektenalıkoyamıyor. İnsanlık dünyasında, dinkonusundaki uzmanlık ve derin bilgi, her türlühurafelerden arınarak, gerçek bilim ve tekniğinışıklarıyla tertemiz ve mükemmel oluncayakadar, din oyunu aktörlerine, her yerderastlanacaktır.

ŞükrüHocalarınnekadar anlamsız,mantıksızve uygulama yeteneğinden yoksun düşünce vehükümler savurduklarını anlamamak için,cidden Hoca Efendi gibi allahlık denilenyaratıklardanolmaklâzımdır.

Onların dediği gibi, Halifenin ve Hilâfetinotoritesi, bütün dünya Müslümanları üzerindegeçerli olmak gerekince, bütün varlığını vekuvvet kaynaklarını yalnız Halifenin emir ve

yasaklarına bırakmakla, Türk halkınınomuzlarına bindirilecek yükün ne kadar ağırolacağını insaf edip düşünmek lâzım gelmezmiydi?

Onların ileri sürdükleri gerekçe ve hükümleregöre,Halife adını taşıyan hükümdar; Çin,Hint,Afgan,İran,Irak,Suriye,Filistin,Hicaz,Yemen,Asir,Mısır,Trablus,Tunus,Cezayir,Fas,Sudan,kısacasıdünyanındörtköşesindekiİslâmlarınveİslâm memleketlerinin işlerinde yetki sahibiolacaktı.

Bu hayalin hiçbir zaman gerçekleşmemişolduğu bilinmektedir. İslâm topluluklarınınbaşka başka maksatlarla biri birindenayrıldıkları; Emevîlerin Endülüs’te, AlevîlerinKuzey Afrika’da, Fatımilerin Mısır’da,Abbasîlerin Bağdat’ta birer hilâfet yani saltanatkurdukları; hattâ Endülüs’te her bin kişilik birtopluluğun “bir halifesi ile birminberi” olduğu,HocaŞükrüimzalıbroşürdedeyeralmıştır.

Bu tarihi gerçeği bilmezlikten gelerek, hemenhepsiyabancıdevletlerinidaresialtındabulunan

veya bağımsız olan Müslüman milletlere vedevletlereHalife adı altında bir hükümdar tayinetmekakılvegerçek ilebağdaştırılabilirmiydi?Hele,böylebirhükümdarınkonumunukorumakiçin,biravuçTürkhalkınıohükümdarınemrinevermek, onu yok etmek için uygulanagelentedbirlerin en etkilisi olmaz mıydı? “Halifeningöreviruhanîdeğildir”,“Hilafetintemeli,maddiiktidar ve hükûmet kuvvetidir” diyenlerin,Hilâfetin devlet, Halifenin devlet başkanıolduğunuifadeveispatettiklerivemaksatlarınınhalife ünvanını taşıyan bir kişiyi TürkiyeDevleti’nin başkanlığına geçirmek olduğukolaylıklaanlaşılabiliyordu.

Saygıdeğer Efendiler, Şükrü Hoca Efendi’ninve politikacı arkadaşlarının, siyasî maksatlarınıaçıktan açığa ortaya koymayıp, bunu bütünİslâm dünyasına mal etmek istedikleri dinî birkonu olarak ele almaları, Hilâfet oyuncağınınortadan kaldırılmasını çabuklaştırmaktan başkabirsonuçvermemiştir.

HilâfetKonusundaHalkınŞüpheve

EndişesiniGidermekİçinYaptığımAçıklamalar

Hilâfet konusunda halkın şüphe ve endişesinigidermek için, her yerde gerektiği kadarkonuştum ve açıklamalarda bulundum. Kesinolarak belirttim ki, “milletimizin kurduğu yenidevletin kaderine, işlerine, bağımsızlığına,ünvanı ne olursa olsun hiç kimseyikarıştırmayız! Milletin kendisi, kurduğu devletiveonunbağımsızlığınıkoruyorvesonsuzolarakdakoruyacaktır!”

Millete anlattım ki, bütün Müslümanları içinealan bir devlet kurmakgörevi ile yükümlü imişgibi hayal edilen bir Halifenin, görevini yerinegetirebilmesi için, Türkiye Devleti ve onun biravuç nüfusu, halifenin emrine doğal tutulamaz.Millet buna razı olamaz! Türk halkı, bu kadarbüyük bir sorumluluğu bu kadar mantıksız birgöreviüzerinealamaz.

Milletimiz, yüzyıllarca bu anlamsız ve boşgörüşten hareket ettirildi. Fakat ne oldu? Her

gittiği yerde milyonlarca insan bıraktı. YemenÇöllerinde kavrulup yok olan Anadoluevlatlarının sayısını biliyor musunuz? dedim.Suriye’yi,Irak’ıeldençıkarmamakiçin,Mısır’dabarınabilmek için, Afrika’da tutunabilmek içinne kadar insan telef oldu, bunu biliyormusunuz?Vesonuçneoldu,görüyormusunuz?dedim.

Halife’ye dünyaya meydan okutmak ve onubütün İslâm dünyasının işlerinde söz ve yetkisahibi kılmak düşüncesinde olanlar, bu göreviAnadolu halkından değil, onun sekiz on katınüfusa sahip olan büyükMüslüman kitlelerdenbeklemelidirler! Yeni Türkiye’nin ve YeniTürkiye halkının, artık, kendi varlık vemutluluğundan başka düşünecek bir şeyiyoktur… Başkalarına verilecek bir parçasıkalmamıştır!dedim.

Bir başka noktayı da halka iyiceaçıklayabilmekiçin,şunlarısöyledim:Biraniçinkabul edelim ki, dedim; Türkiye söz konusugörevi kabul etsin…Bütün İslâm dünyasını birnoktada birleştirerek yönetmek gayesinde

yürüsün ve başarmış da olsun! Pekâlâ ama,uyruğumuzveidaremizaltınaalmakistediğimizmilletler, derlerse ki, “bize büyük hizmetler veyardımlar yaptınız, teşekkür ederiz. Fakat, bizbağımsız kalmak istiyoruz. Bağımsızlık vehâkimiyetimize kimsenin karışmasını uygunbulmayız! Biz kendi kendimizi yönetmeyeyeterliyiz. O zaman, Türk halkının bütün bugayret ve fedakârlığı yalnızca bir teşekkür veduaalmakiçinmigözealınacaktır?

Görülüyorduki,boşbiristekvehevesiçin,birşüphe ve hayal için, Türk halkını mahvetmekistiyorlardı. Hilâfet ve Halifeye görev ve yetkivermek düşüncesinin temelinde yatan esasbundanibaretti.

Efendiler,halkasordum:Birİslâmdevletiolanİran ve Afganistan, Halifenin herhangi biryetkisini tanır mı?, tanıyabilir mi? Haklı olaraktanıyamaz. Çünkü, böyle bir yetki devletininistiklâlinimilletininhâkimiyetiniortadankaldırır.

Millete şunu da hatırlattım ki, kendimizidünyanınhâkimizannetmekyanlışı,artıkdevam

etmemelidir.Dünyanındurumunuvedünyadakigerçek yerimizi tanımamaktaki yanlışlıkla,gafillere uymakla milletimizi sürüklediğimizfelâketler yetişir! Bile bile aynı faciayı devamettiremeyiz.

Efendiler, İngiliz tarihçilerindenWells, iki yılönce yayınlanan bir tarih yazdı. Eserinin sonsayfaları“DünyaTarihininGelecektekiSafhası”başlığı altında bazı düşünce ve görüşleri içinealmaktadır. Bu görüşlerin yönelmiş olduğuhedef,“Ungouvernementfédéralmondial”yani“birleşikbirdünyadevleti”dir.

Wells, bu bölümde, birleşik bir dünyadevletinin nasıl kurulabileciğini ve böyle birdevletin önemli ayırıcı özellikleri ile ilgilidüşüncelerini belirtiyor; adaletin ve tek birkanunun hâkimiyeti altında dünyamızın nedurumdabulunacağınıhayalediyor.

Wells, “bütün hâkimiyetler, tek bir hâkimiyetiçinde eritilmezse, millîyetlerin üstünde birkuvvet meydana çıkmazsa, dünyamahvolacaktır” diyorve “gerçekdevlet, çağdaş

hayat şartlarının bir zorunluluk haline getirdiğibirleşik dünya devletinden başka bir şeyolamaz”; “Hiç şüphe yoktur ki, insanlar kendiicatları altında ezilmek istemezlerse er geçbirleşmeye mecbur olacaklardır” görüşünü ilerisürüyor.

“İnsanlığın dayanışması ile ilgili büyükhayallerin sonunda, gerçekleşmesi için neyapmak ve neyin önüne geçmek gerekeceğinindoğruolarakbilinmediği” ve, “saldırganbir dışsiyasetgeleneğinesahipolandevletlerin,birleşikbir dünya devleti tarafından güçlükle temsiledilebileceği”de bildiriliyor. Wells’in “AvrupaveAsya’nınfelâketleriveortakihtiyaçları,belkidünyanın bu iki parçasındaki milletlerin birdereceye kadar birleşmesine yardım edecektir”,“olabilir ki, dünya ölçüsünde bir birleşmeyegidilmeden önce, bir sıra bölgesel birleşmeleryapılabilir” şeklindeki düşüncelerini dekaydedeyim.

Efendiler, bütün insanlığın görgü, bilgi vedüşüncede yükselip olgunlaşması, Hristiyanlığı,Müslümanlığı, Budizmi bir yana bırakarak

basitleştirilmişveherkesiçinanlaşılacakdurumagetirilmiş saf ve lekesiz bir dünya dinininkurulmasıveinsanların,şimdiyekadarkavgalar,çirkeflikler, kaba istek ve iştahlar arasında birsefalethanede yaşamakta olduklarını kabulederek, bütün vücutları ve zekâları zehirleyenzararlı tohumlarıyoketmeyekararvermesigibişartların gerçekleşmesini gerektiren “birleşik birdünya devleti” kurma hayalinin tatlı olduğunuinkâredecekdeğiliz.

Türkiye’ye bulaşmamak şartıyla, Hilâfetçilerive Panislâmizm taraftarlarını memnun etmekiçin, bu düşünce ve hayala bir dereceye kadarbizdedetasviredilmişti.

Ortaya atılan görüş şuydu: Avrupa’da,Asya’da,Afrika’da ve diğer kıt’alarda yaşayanMüslüman toplumları, gelecekte herhangi birgünkendiiradevearzularınıkullanacakbirgüçveözgürlüğekavuşurlarveozamanlüzumluveyararlı görürlerse, çağın gereklerine uygun birtakımuyuşmavebirleşmenoktalarıbulabilirler.Şüphesiz, her devletin, her toplumunbiribirinden karşılayabileceği ihtiyaçları vardır.

Karşılıklı çıkarları olacaktır. Tasarlanan bubağımsız İslâm devletlerinin yetkili temsilcileribirarayagelipbirkongreyaparlarve,“falanvefilânislâmdevletleriarasındaşuveyabuilişkilerkurulmuştur. Bu ortak ilişkileri korumak ve builişkilerin gerektirdiği şartlar içinde birliktehareketsağlamakiçin,bütünİslâmdevletlerinintemsilcilerinden kurulu bir meclisoluşturulacaktır. Birleşmiş olan İslâm devletleribu meclisin başkanı tarafından temsiledilecektir”derlerseveisterlerse,işteozaman,obirleşikİslâmdevletinehilafetveortakmeclisinbaşkanlığınaseçilecekkişiyedeHalifeünvanınıverirler.Yoksa,herhangibirİslâmdevletinin,birkişiye bütün İslâmdünyasının işlerini yok etmeve yürütme yetkisini vermesi, akıl ve mantığınhiçbirzamankabuledemeyeceğibirdurumdur.

Teşkilât-ıEsasiyeKanunu’ndaDüğümNoktaları

Efendiler,Hilâfetvedinkonularıylauğraşıldığısıralarda, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’ndaki birnoktanınhalkınveözellikleaydınlarınkafasındadüğümlenip kaldığını öğrendik. Bu düğüm,kanunda Cumhuriyet’in ilânından sonra dabırakıldığı gibi, kanuna, düğüm teşkil edecekikinci bir noktanın daha sokulmuş olduğunugörenler, şaşkınlıklarını gizleyememişlerdi vebugündegizlememektedirler.

Bunoktalarıaçıklayayım:20Ocak1921tarihliTeşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun 7. ve 21 Nisan1924 tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun 26.maddesiBüyükMilletMeclisi’ningörevlerindensözeder.

Maddeninbaşında,Meclis’in ilkgöreviolmaküzere,“şeriathükümlerininyürütülmesiyeralır.İşte bunun nasıl bir görev ve şeriathükümlerinden maksadın ne olduğunuanlamakta sıkıntı çekenler vardır. Çünkü, sözügeçen maddede, Büyük Millet Meclisi’nin,

“kanunları yapmak, değiştirmek, yorumlamak,yürürlükten kaldırmak v.b.” gibi belirtilen vesayılan görevleri o kadar geniş kapsamlı veaçıktır ki, “şeriat hükümlerinin yürütülmesi”diyeayrıcavebaşlıbaşınabirkliseninyeralmasıgereksiz sayılmaktadır. Çünkü, “şeriat” demek“kanun” demektir. “Şeriat hükümleri” demek“kanun hükümleri” demekten başka bir şeydeğildirveolamaz.Başkatürlüsüçağdaşhukukanlayışı ile bağdaştırılamaz. Bu böyle olunca,“şeriat hükümleri” deyimiyle kastedilen anlamve kavramın büsbütün başka bir şey olmasıgerekir.

Efendiler, İlk Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nuhazırlayanlara bizzat başkanlık ediyordum.Yapmaktaolduğumuzkanunla,“şer’ihükümler”deyiminin bir ilişkisi olmadığını anlatmak içinçok çalıştık. Fakat bu deyime, kendi zanlarıncabambaşka anlamverenleri inandırmakmümkünolmadı.

İkinci nokta Efendiler, yeniTeşkilât-ı EsasiyeKanunu’nunikincimaddesininbaşındayeralan“Türkiye Devleti’nin dini, İslâm dinidir”

cümlesidir.

Bu cümle, dahaTeşkilât-ı EsasiyeKanunu’nageçmeden çok önce, İzmit’te, İstanbul ve İzmitbasın mensuplarıyla yaptığımız uzun birgörüşme ve sohbet sırasında, karşımdakilerdenbirinin şu sorusuyla karşılaştım: “Yenihükûmetindiniolacakmı?”

İtirafedeyimki,böylebirsoruilekarşılaşmayıhiç de istemiyordum. Sebebi, pek kısa olmasıgereken cevabın, o günkü şartlara göreağzımdan çıkmasını henüz istemeyişimdir.Çünküvatandaşlarıarasındaçeşitlidinlerebağlıunsurlar bulunan ve her dinden olanlarhakkında, adaletli ve tarafsız davranmak,mahkemelerinde vatandaşları ve yabancılar içinadaleti eşit ölçülerle uygulamakla yükümlübulunan bir hükûmetin bu doğal sıfatının,şüpheli yoruma yol açabilecek vasıflarlasınırlandırılmasıelbettedoğrudeğildir.

“Türkiye Devleti’nin resmi dili Türkçe’dir”dediğimizzamanbunuherkesanlar.HükûmetleolanresmîişlemlerdeTürkdiliningeçerliolması

gereğini herkes doğul bulur. Fakat, “TürkiyeDevleti’nin dini İslâm dinidir” cümlesi aynışekildemi anlaşılacak ve kabul edilecektir? Buelbette, açıklanmaya ve yorumlanmayamuhtaçtır.

Efendiler, karşımdaki gazetecinin sorusuna“hükûmetin dini olamaz!” diyemedim. Aksinisöyledim.

-VardırEfendim, İslâmdinidir, dedim.Fakat,hemen arkasından “İslâm dininde düşünceözgürlüğü vardır” cümlesiyle cevabımıaçıklamakveyorumlamakgereğiniduydum.

Demek istedim ki, devlet düşünce ve vicdanasaygıgöstermeklekayıtlıveyükümlüolur.

Karşımdaki gazeteci, verdiğim cevabı aklayatkın bulmadı ki, sorusunu şu şekildetekrarladı:Yanidevletbirdinebağlıkalacakmı?

- “Kalacak mı, kalmayacak mı bilmem!”dedim. Konuyu kapatmak istedim. Fakat,mümkün olmadı.O halde, denildi; herhangi bir

konuda inançlarım ve düşüncelerimdoğrultusunda bir fikir ortaya atmaktan,Hükûmet beni engelleyecek veyacezalandıracaktır. Oysa, herkes kendi vicdanınısusturmayaimkangörecekmi?Ozamanikişeydüşündüm. Biri yeni Türkiye Devleti’nde herergin şahıs, dinini seçmekte serbest olmayacakmıdır? sorusu. Diğeri, Hoca Şükrü Efendi’nin:“Bazı yüksek din arkadaşlarımızla birliktedüşündüklerimizi şeriat kitaplarında yer almışbelirli ve değişmez İslâmi hükümleriyayınlayarakmaalesefyanıltıldığıgörülenİslâmkamuoyunu aydınlatmayı boynumuza borç birgörev saydık” girişinden sonra yeralan, “İslâmhalifesinin görevi, dinin emirlerini korumak vekollamakta Peygamberin yerini tutmaktır. Dinîhükümler koymakta da yüce PeygamberEfendimiz’invekilliğiniyapmaktır”sözleri.

Oysa, Hoca’nın sözlerini uygulamayakalkışmak, millî hâkimiyeti, vicdan hürriyetinikaldırmayaçalışmaktı.Bundanbaşka,Hoca’nınbilgi dağarcığında, Yezitler1 zamanındayazdırılmış baskı rejimine has formüller

bulunmuyormuydu?

O halde, ne anlama geldiği ve ne kastedildiğiartık herkesçe iyiden iyiye anlaşılmış bulunandevlet ve hükûmet kavramlarını ve milletmeclisleriningörevlerinidinve şeriatkılıklarınabürüyerekkimveneiçinaldatılacaktır?

Gerçek bundan ibaret olmakla birlikte, o günİzmit’te basın mensuplarıyla bu konuda dahafazla görüşmekte yarar yoktu. Cumhuriyetinilânından sonra da, yeni Teşkilât-ı EsasiyeKanunu yapılırken, lâik devlet deyimindendinsizlikanlamıçıkarmakeğilimindeolanlaravebundanyararlanmakisteyenlerefırsatvermemekiçin, kanunun ikinci maddesini anlamsız kılanbirdeyiminsokulmasınagözyumulmuştur.

Kanunun gerek 2. ve gerek 26.maddelerindefazladan yer alan, yeni Türkiye Devleti’nin veCumhuriyet rejimimizin çağdaş karakteriylebağdaşmayan deyimler, İnkılâp veCumhuriyet’in o gün için sakıncalı görmediğitavizlerdir.

Millet,BuFazlalıkları,Teşkilât-ıEsasiyeKanunu’muzdan

İlkFırsattaKaldırmalıdır!

HalkPartisi’niKurmaGirişimi

Saygıdeğer Efendiler, her yerde, siyasî partikurma konusunda da halkla uzun sohbetleryaptım. 7Aralık 1922 tarihinde,Ankara basınıaracılığıyla,halkçılık ilkesinedayananve“HalkPartisi” adını taşıyan siyasî bir parti kurmakniyetinde olduğumu açıklayarak, bu partininnasıl bir program yapması gerekeceğikonusunda, bütün vatanseverlerin, ilim ve fenadamlarının yardım ve işbirliğinebaşvurmuştum.

DokuzİlkevePartimizinİlkProgramı

Gerek bazı kimselerden aldığım yazılıdüşüncelerden ve gerek halk ile yaptığımgörüşmelerden çok yararlandım. Sonunda, 8Nisan 1923 tarihinde, görüşlerimi dokuz ilkehalinde tespit ettim. İkinci Büyük MilletMeclisi’nin seçimi sırasında yayınlayarak ilânettiğimbuprogram,partimizinkuruluşunatemelolmuştur.

Bu program, bugüne kadar ele alıpgerçekleştirdiğimizbütünönemlihususları içinealıyordu. Bununla birlikte, programa girmemişönemli ve esaslı bazı konular da vardı. Örnekolarak,Cumhuriyet’inilânı,Şer’iyeVekâleti’nin,medrese ve tekkelerin kaldırılması, şapkagiyilmesigibi…

Yayınladığım programı, bir siyasî parti içinyetersiz, kısa bulanlar oldu. “Halk Partisi’ninprogramı yoktur” dediler. Gerçekten de, ilkeleradı altında bilinen programımız, itiraz edenleringördüklerivebildiklerişekildebirkitapdeğildi.Fakat, temel ilkeleri içine alıyordu ve pratikti.

Biz de uygulanması imkânsız düşünceleri, fikribirtakım ayrıntıları yaldızlayarak bir kitapyazabilirdik.Öyle yapmadık.Milletinmaddî vemanevî alandaki yenileşmesi ve gelişmesiyolunda, söz ve teori ile iş ve icraata önemvermeyi tercih ettik. Bununla birlikte,“HakimiyetMilletindir”, “TürkiyeBüyükMilletMeclisi’nin dışında hiçbir makam, millî kaderehakim olamaz”, “Bütün kanunlarındüzenlenmesinde,her türlü teşkilâtta,yönetiminbütün ayrıntılarında, genel eğitimde, ekonomikonularında, millî hakimiyet esaslarıçerçevesinde hareket edilecektir”, “Saltanat’ınkaldırılması ile ilgili karar değişmez bir kanunhükmüdür” gibi bilinmesi gerekli önemlinoktalar, mahkemelerde reform yapılacağı,bütün kanunlarımızın hukuk ilminin verilerinegöre yeni baştan düzenlenip tamamlanacağı,vergide â’şar şeklinin değiştirileceği, millîbankaların sermayesinin artırılacağı, muhtaçolduğumuz demiryollarının yapımına, öğretimbirliğinin sağlanmasına derhal girişileceği, fiilîaskerlik süresinin indirileceği, memleketinimarına çalışılacağı v.b. gibi önemli ve âcil

ihtiyaçlar, ilkeler dışında bırakılmamıştı. Barışkonusundakigörüşümüzünde:“Mali,ekonomikve idarî alandaki bağımsızlığımızı mutlakasağlamak şartıyla, barışın gelmesine çalışmakolduğunu” söyledik. Hilâfet makamının bütünİslâmdünyasınaaitbirmakamolabileceğinedeişaretettik.

İlkeler, “Halk Partisi”nin kuruluşu ve faaliyetgöstermesiiçinyeterlioldu.Partininadına,dahasonra “Cumhuriyet” kelimesi de eklenerek2,bilindiği gibi, “Cumhuriyet Halk Partisi” adıverildi.

LozanKonferansıGörüşmeleriKesildi

Efendiler, yine Lozan Konferansı‘na temasedeceğim. Konferans 4 Şubat 1923 tarihindekesildi. İki aya yakın bir süre devam edengörüşmelerinözetiolmaküzere, İtilâfDevletleritemsilcileri, delegeler kurulumuza bir barıştasarısı verdiler. Bu tasarı, anlam ve özbakımındanbağımsızlığımızazararverenşartlarıiçine alıyordu.Özellikle, adlî,malî ve ekonomikonularlailgilimaddeleriçokağırdı.Bununiçin,bu tasarıyı kesinlikle reddetmek zorundaydık.Delegeler kurulumuz, bu tasarıya karşılık birmektup verdi. Bu mektupta, özet olarak şunlaryer alıyordu: “Üzerinde anlaştığımız noktalarıimza ederek barış yapalım.” Gerçekten de,Konferans’ta görüşme konusu olan birçokmeseleden bizce kabul edilebilecek durumdaolanları vardı. Mektupta: “İkinci, üçüncüderecede olan konuları ayrıca inceleriz. İtilâfDevletleri, bu teklifimizi kabul etmeyecekolurlarsa, tekliflerimiz hiç yapılmamışsayılacaktır” da denilmiştir. DelegelerKurulumuzun teklifi dikkate alınmadı. Yalnız,

konferansın yarıda kesilmesi, görüşmelerinertelenmesi gibi gösterildi. Her devletintemsilcilerimemleketlerine döndüğü gibi, bizimDelegelerKurulumuzdagerigeldi.BendeBatıAnadolugezisindendönüyordum.

LozanKonferansıGörüşmeleriÜzerindeMeclis’te

ŞiddetliTartışmalar

18 Şubat 1923 tarihinde, İsmet Paşa ileEskişehir’de birleşerek Ankara’ya berabergeldik. Efendiler, İsmet Paşa Ankara’yadönerken,benimdegezidendönmekteolduğumanlaşılınca, Ankara’da tuhaf ve anlaşılmaz birzihniyet belirmiş… İsmet Paşa’nın Ankara’yagelip, Hükûmet’le ve Meclis’le temas etmedenönce, benimle buluşup görüşmesi sakıncalısayılmış…Böylebirgörüşmeyikötüyeyoranlarolurmuş… Bu hususu bana yazan, HükûmetBaşkanı bulunan Rauf Bey’di. Tabiatiyle buyazıya önem vermedim. Aksine, İsmet Paşa,Kabinede durumu açıkladı ve yeni bir talimatistedi.

Meclis’in görüşünü alma gereği duyuldu.Konu, Meclis’e getirildi. Meclis’te bu konuüzerindegünlercevegünlercesürengörüşmevetartışmalaryapıldı.

Anlaşıldığına göre, muhalifler, DelegelerKurulumuza ve İsmet Paşa’ya amansız düşman

kesilmişlerdi.Sözdebarış olmuşken, İsmetPaşayapmamış, geri dönmüş… Delegeler Kurulu,Bakanlar Kurulu’nun talimatına aykırı hareketetmiş..

27 Şubat 1923 gizli oturumunda başlayansaldırılar,6Mart1923gününekadarşiddetliveheyecanlı bir şekilde devam etti. Tartışmalara,başındansonunakadarbendekatılmakzorundakaldım.Muhalifler, âdetane istediklerinibilmezbir durumdaydılar. Meclis’in olumlu veyaolumsuz bir karar vermesi imkânsızlaştı. Bizimaçık olarak anladığımız şuydu ki, muhalifler,barış konusunu, Meclis’te hırslarına araçyapmak istiyorlardı. Efendiler, bazı basınçevreleri de, bu hırsları şaşılacak derecede veateşli bir şekilde, alabildiğine körüklüyorlardı.Bu psikoloji içinde bulunan birMeclis’le, barışkonusunu bir sonuca bağlamanın güç olacağınıgörmekdoğal,fakatüzücüidi.

Meclis’te yaptığım genel açıklamalarla,durumun her noktasını söyledim. Bütünihtimallerden söz ettim. İtilâf Devletleri delegekurullarından bazıları, memleketlerine dönünce

verdikleri demeçleri gerçek sayıp, temel alarak,DelegelerKurulumuzahücumetmepolitikasınınbeğenilecek bir şey olmadığını söyledim.Delegeler Kurulumuzu dinlemek, onunsöyleyeceklerine inanmak ve durumu ona göredeğerlendirmekgereğinibildirdim.

Delegeler Kurulumuzun, Hükûmet’in vermişolduğu talimata aykırı hareket edip etmediğinisöylemek yetkisinin, Meclis’te hazır bulunanHükûmetüyelerineaitolduğunusöyledim.

Sonunda dedim ki, Delegeler Kurulu,Hükûmetekarşısorumludur.Meclis,Hükûmet’eyeni bir yön vermek zorundadır. Bu yönçerçevesinde, Hükûmet, Delegeler Kurulunaözel bir talimat verir. Meclis’in ayrıntılarlauğraşmasınagerekyokturveuğraşamazda.

Verilecekyönleilgiligörüşümüdeşöyleifadeettim: “Şimdilik Musul Meselesininertelenmesinden söz etmemek üzere ve fakatidarî,siyasî,malî,ekonomikvediğerkonulardaMilletvememleketinhaklarınıvebağımsızlığınıtam ve güvenilir bir şekilde elde etmek ve

düşmandan kurtarılmış olan topraklarımızınkesinolarakboşaltılmasınışartkoşmakesastır.”

Düşüncelerime şunu da ilâve ettim ki:“DelegelerKurulumuz,kendisineverilengörevitamamen ve mükemmel bir şekilde yerinegetirmiştir.MilletimizinveMeclis’imizinşerefinikorumuştur.Eğerbarışkonusunda iyibir sonuçalmak istiyorsak, Delegeler Kuruluna Meclistarafındandamanevigüçverilerekçalışmalarınadevam ettirilmek gerekir. Böyle hareketederseniz,birbarışdöneminegirmeninmümkünolduğundanümitlenebiliriz.”

Meclis’in, bu konu üzerindeki tartışmalarıdurdu. Fakat, muhalifler, hücum için yenisebepler yaratmaktan bir türlü kendilerinialamıyorlardı.

MeclistekiMuhaliflerinÇeşitliSaldırıveHareketleri

Meclis’teki muhaliflerin çeşitli şekillerde vebaşka başka konularda saldırı hazırlıklarındabulundukları yeni değildi. Geziye çıktığımtarihtenbirgünsonra,“İslâmHilafetiveBüyükMillet Meclisi” adlı broşürün ortaya çıktığını,bütün Meclis’in ve milletin bize karşıkışkırtılmak istendiğini bildirmiştim. Bundanönce,çevrilmekistenenbirdolapvardırki,dahaondan söz etmedim. Sebebi, 1922 Aralık ayıbaşlarında oynanmak istenen oyun, sonuçlarıitibariylegezimboyuncadadevametmişti. İzinverirseniz,bukonu ile ilgili olarakhatıralarınızıcanlandırmaya yarayacak birkaç sözsöyleyeyim:

Saygıdeğer Efendiler, üç milletvekili,milletvekili seçimi kanun tasarısında değişiklikyapılması ile ilgili bir önerge hazırlamışlar…Önergedenelerinyeraldığınıöğrenmiştim.

2Aralık 1922 günü,Meclis’in İkinci BaşkanıAdnan Bey’in başkanlığında yapılan

oturumunda, başkanlık kürsüsünden şöyle birsöz işitildi: “Efendim! Milletvekili SeçimiKanunu’ndadeğişiklikyapılmasıileilgiliteklifingörüşülebileceğiyolundaTasarıKomisyonu’nuntutanağı var.” Bu, söz “okunsun” sesleriylekarşılandı. İki milletvekili: “Önemlidir,okunmasını teklif ederiz” diyerek genel havayıaçığavurdular.

Başkan: “…. Efendiler, bu önergenin,okunmadan önce komisyona gönderilmesiyöntemdendir”dedi.

“BeniVatandaşlıkHaklarındanMahrumEtmek”

TeklifiÜzerineMeclis’teYaptığımKonuşma

Efendiler, meselenin ne olduğunu ve bukonudaMeclis’teyapılangörüşmeleriogüneaitTutanakDergisi’ndeokumakmümkündür.FakatYüksek kurulunuzu bu sıkıntıdan kurtarmakiçin, izin verirseniz, o oturumda yaptığımkonuşmanınbirkısmınıolduğugibibildireyim:

Değişiklik önergesini okutmadan komisyonagöndermekisteyenbaşkandansözalarakşunlarısöyledim: “Efendim! Bu kanun tasarısı özel birmaksattaşıyor.Buözelmaksat,doğrucaşahsımıilgilendirdiğinden, izin verirseniz birkaç kelimeile düşüncemi bildirmek istiyorum. ErzurumMilletvekili Süleyman Necati1, MersinMilletvekili Salâhattin ve Canik MilletvekiliEminBeyefendilertarafındanteklifedilenkanuntasarısı, doğrudan doğruya, benim şahsımıvatandaşlık haklarından yoksun bırakmakmaksadını güdüyor. 14. maddede yazılı olansatırları gözden geçirecek olursanız, oradadeniliyordu ki: “Türkiye Büyük MilletMeclisi’ne üye seçilebilmek için, Türkiye’nin

bugünkü sınırları içindeki yerler halkındanolmakveyakendiseçimbölgesiiçindeyerleşmişbulunmak şarttır. Ondan sonra göçmen olarakgelenler,yerleştirildikleritarihtenitibarenbeşyılgeçmişiseseçilebilirler.”

Maalesef, benim doğum yerim bugünküsınırlar dışında kalmış bulunuyor. İkincisi,herhangi bir seçim bölgesinde beş yıl oturmuşda değilim. Doğum yerim, bugünkü millîsınırların dışında kalmıştır. Fakat, bu böyle isebunda benim en küçük bir kasıt ve kabahatimyoktur. Bunun sebebi, bütün memleketimizi,milletimizi batırıp yok etmek isteyendüşmanlarınişgalveistilâhareketlerininkısmenönlenememiş olmasıdır. Eğer, düşmanlarmaksatlarındatambirbaşarıyaulaşmışolsalardı,Allah korusun, bu tasarıya imza koymuş olanefendilerin de doğum yerleri sınır dışındakalabilirdi.

TeklifEdilenMaddedekiŞartlarBendeNedenYoktu.

Bundan başka, bu maddenin gerektirdiğişartlar bende yoksa, yani beş yıl sürekli olarakbir seçim bölgesinde oturmamış isem, o davatanayaptığımhizmetleryüzündendir.Eğerbumaddenin istediği şartı yerine getirmeyeçalışsaydım, İstanbul’u kazandırmaktan ibaretolan Arıburnu ve Anafartalar’dakisavunmalarımı yapmamaklığım gerekirdi. Eğerben bir yerde beş yıl oturmaya mahkûmolsaydım, Bitlis ve Muş‘u aldıktan sonra,Diyarbakır’a doğru yayılan düşmanın karşısınaçıkmamaklığım gerekirdi. Bu Efendiler’inistediği şartları taşımak isteseydim, Suriye’yiboşaltan orduların döküntülerindenHalep’te birordu kurarak, düşmana karşı savunmayageçmemekliğim ve bugün millî sınırlardediğimiz sınırları fiili olarak çizmemekliğimgerekirdi.

Zannediyorumki, ondan sonraki çalışmalarımherkesçe bilinmektedir. Hiçbir yerde beş yıloturamayacakkadarçalışmışbulunuyorum.Ben

zannediyorum ki, bu hizmetlerimden dolayımilletimin sevgi ve saygısını kazandım. Belkibütün İslâm dünyasının sevgi ve saygısını dakazanmış bulunuyorum. Fakat bu durumumdandolayıbusevgivesaygılarakarşılıkvatandaşlıkhaklarındanyoksunbırakılacağımıaslahatırımagetirmezdim ki, yüce Meclis’te iki üç kişi bileolsa, aynı zihniyette kimseler bulunabilsin. Bubakımdanbenanlamakistiyorum.“Buefendiler,gerçekten kendi seçim bölgelerinin duygu vedüşüncelerinimiaksettiriyorlar?

Yine bu Efendilere karşı söylüyor vesoruyorum: Milletvekili oldukları için elbettebütün milletin vekili sıfatını taşıyorlar. Yalnız,bu Efendiler, acaba milletin de kendileri gibidüşündüğünüsöyleyebilirlermi?

Efendiler,benivatandaşlıkhaklarındanyoksunbırakmak yetkisi bu Efendilere neredenverilmiştir? Bu kürsüden, resmen yücetopluluğunuza, bu efendilerin seçim bölgelerihalkına ve bütün Millete soruyorum ve cevapistiyorum!”

MilletinBanaKarşıGösterdiğiSevgive

GüveninSamimiİfadeleri

Bu sözlerim, ajans ve basın aracılığıylayayınlandı. Millet, yaptığım konuşmayı vecevabını beklediğim soruyu öğrendi. Hemenmemleketin bütün seçim bölgelerindeki halktarafından Meclis Başkanlığı‘na protestotelgrafları yağdı. Bu kanun tasarısına imzakoyanmilletvekiliEfendilerindeseçimbölgelerihalkı,kendilerinivekendileriylegörüşbirliğindeolanları suçlamakta gecikmedi. Milletin, benimiçin gösterdiği bu sevgi ve samimi olarakbelirtmesi bakımından, kıymetli birer hatıraolarak saklamakta olduğumbu telgraflar büyükbir dosya tutmaktadır. Bu dosyadaki telgraflar,zamanında basında da yer almıştı. Ben buradayalnızbirtekseçimbölgesininRize’ninşahsımaçekmiş olduğu bir telgrafı olduğu gibi bilginizesunmaklayetineceğim:

Üçmilletvekili beyin, SeçimKanunu ile ilgiliönergesine, sancağımız milletvekillerininkatılmayacağı inancıylabir şeyyazmayı gereklibulmamıştık. Şimdi Milletvekili Osman

Efendi’den aldığımız mektupta, kendisinin oönerge ile ilgili ve muhalif gruptan olduğunuövünürcesine bildirmesi üzerine, aşağıdakihususların bilginize sunulmasına mecburiyetduyulmuştur:

1-(Övücüvesamimîsözlerdensonra)Şahsınızve değerli çalışma arkadaşlarınız aleyhinde,sancağımız adına söz söyleyen, muhalefetdüşüncesi taşıyan ve bizce hiçbir şahsiyet vedeğeriolmayanmilletvekilini lânetleriz.O,artıksancağımızıdatemsilhakkınasahipdeğildir.

2- Şu zamanda vatansızların bilekatılamayacağı muhalefet ve bozgunculukdüşüncesini bize tavsiye eden milletvekiliefendiningörüşünübenimseyecekbirtekkişininbile sancağımızda mevcut olmadığını, bundanduyduğumuz şükran duygusuyla ve yüksekşahsiyetinizeolanüstünsaygılarımızlabildiririz,efendim.

İmzalar

25.5.1923

YenidenSeçimYapılmasıKararı

Saygıdeğer Efendiler, Birinci Türkiye BüyükMillet Meclisi’nin, olaylarına işaret ettiğimiztarihtegösterdiğikarışıkpsikoloji,üzerindeciddîolarakdurupdüşünülmeyigerektirenbir durumalmıştı. Bütün Millette, Meclis’in görevyapamayacak bir duruma geldiği endişesidoğmaya başladı. Meclis’te durumusoğukkanlılıkla ve uzak görüşlülükle düşünüpdeğerlendiren üyeler bile, üzüntülerini açığavurmaktankendilerinialamadılar.Artıkşüpheyeyerkalmamıştıki,Meclisyenilenmedikçe,milletve memleketin ağır ve sorumluluk bekleyenişleriniyürütmeyeimkânyoktur.Buzorunluluğabendeinandım.Birgece,BaşbakanRaufBey’e,kalmakta olduğu istasyon binasında Hükûmetüyelerinitoplantıyadavetetmesini,butoplantıyabenimdebizzatgeleceğimitelefonlabildirdim.

Rauf Bey’in dairesinde toplanan BakanlarKurulu’na, Meclis’in yenilenmesini Meclis’eteklif etmek gereğinden söz ettim. Kısa birtartışmadan sonra, Hükûmet üyeleri ile görüşbirliğinevardık.Aynıgece,Meclis’tekiAnadolu

ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Gurubu YönetimKurulu’nu da Bakanlar Kurulu toplantısınaçağırdım. Bu Yönetim Kurulu içinde teklifimiyersiz bulup yadırgayanlar oldu. Görüşme vetartışmalar ertesi güne kadar sürdü. Bunarağmen, bu kurul ile de anlaştık. Ondan sonra,derhalGurupGenelKurulu’nu topladım.Oradamemleketin içinde bulunduğu genel durumu,aceleolarakyapılmasıgerekenmemleketişlerinianlattım. Meclis’in artık bu görevleri yerinegetirme yeteneği kalmadığını belirterek, ispatederek, Meclis’ten, seçimleri yenileme kararıvermesini istemek gerektiğini bildirdim. GurupGenelKurulu,konuşmalarımıveaçıklamalarımıyerindebuldu.Bununüzerinekonu,aynıgün,1Nisan 1923’te Meclis’e götürüldü. Yüz yirmikadarüyebirönergeyle,seçimlerinyenilenmesiiçinbirkanunteklifisundu.Meclis,“Seçimlerinyeniden yapılmasına karar verilmiştir”şeklindekibirkanunuoybirliğiileçıkardı.

Meclis’in bu kararı vermesi, inkılâptarihimizde önemli bir noktadır. Çünkü, Meclisbu kararı vermekle, kendinde beliren hastalığı

itiraf etmiş ve bundan dolayı milletçe duyulansıkıntıyıanlamışolduğunugöstermiştir.

LozanKonferansı‘nınİkinciSafhasıveYeni

SeçimlerdeMilletinGösterdiğiUyanıklık

Efendiler,LozanKonferansı,23Nisan1923’teyenidentoplandı.DelgelerKurulumuzLozan’dayenidenbarışısağlamayaçalışırken,bendeyeniseçimlerilemeşguloluyordum.

Yeniseçimlere,bilinenilkelerimiziilânederekkatıldık. Görüşlerimizi kabul edip milletvekiliolmak isteyen kimseler, önce ilkeleri kabulettiğini ve görüşlerde birleştiklerini banabildiriyorlardı. Adayları ben tespit edecek vezamanıgelincepartimizadıylailânedecektim.

Bu yolu benimsemiştim. Çünkü, yapılacakseçimlerde, milleti aldatarak, çeşitli maksatlarlamilletvekili olmayaçalışacakların çokolduğunubiliyordum. Konuşmalarım ve uyarmalarımmemleketin her tarafında büyük bir samimiyetvegüvenlekarşılandı.

Bütün millet, ilân ettiğim ilkeleri tamamenbenimsedi. bu ilkelere, hatta şahsımamuhalefetedeceklerinmilletçemilletvekilliğineseçilmesine

imkânkalmadığıanlaşıldı.

NurettinPaşa’nınBağımsızMilletvekiliOlmaFaaliyetive

YayınladığıHalTercümesi

Gerçekten, bazı seçim bölgelerinde bağımsızmilletvekili olma faaliyetinde bulunanlar başarısağlayamadılar.Buarada,ozamandahaBirinciOrdumuzunKomutanıbulunanNurettinPaşa’damilletvekili olmak faaliyetinde bulunmuştu,mümkünolmadı.NurettinPaşa,buisteğinidahasonrabiraraseçimdeBursa’dagerçekleştirdi.

Paşa’nın kendi başına ve bağımsız olarakmilletvekiliseçilebilmekiçin,herzamanolduğugibi, kendi yöntemince ve gerektiği şekildepropaganda yaptırmaktan geri kalmadığı daanlaşılmıştı.Buyoldakigirişimlerdenveyapılanyayınlardan herkesin dikkatini çekmiş olanıözellikle,haltercümesidir.

Nurettin Paşa, yeni seçim yılı olan 1923’te,Abit Süreyya Bey adında bir şahsa, (A.S.) başharflerinitaşıyanbirhaltercümesiyayınlattı.

Abit Süreyya Bey, Abdülhamid’inbaşkâtiplerinden rahmetli Süreyya Paşa’nın

oğludur.Meşrutiyetten önce, Nurettin Paşa gibive onunla birlikte Padişahın gönüllü yardımcısıidi.BirinciDünyaSavaşı‘ndaİzmir’deveİstiklâlSavaşı‘nın sonunda, Nurettin Paşa komutamerkezinin bulunduğu İzmit’te ordumüteahhitliği yaptı. Nurettin Paşa’nın hal vetercümesinin yer aldığı broşürü hazırlayanAbitSüreyya Bey değildir. Broşür kendisine yazılıolarak verilmiştir. Ondan, adının baş harflerinikoyması ve ortağı bulunduğu Matbaa-iOsmaniye’debastırmasıNurettinPaşatarafındanricaedilmiştir.

Bubroşürünkapağındaşuyazılarokunur:

“İzmir Fâtihi, Afyonkarahisar ve DumlupınarSavaşlarının galibi Gazi Nurettin PaşaHazretleri’ninhaltercümesi.”

Efendiler,ondokuzsayfadanibaretolanbuhaltercümesi broşürününnekadar insan tarafındanokunduğunu bilmiyorum. Ben, bu haltercümesinin memleketin bütün aydınlarıtarafından okunmasını çok yararlı ve eğiticibuluyorum. Yalnız, bu broşürü okuyanların

veyaokuyacakolanların,broşürde temasedilenolaylarve işlerle ilgiliolarakbaşkavegüvenilirkaynaklardandabilgi edinerek,metinle gerçeğikarşılaştırmaları ve ona göre hüküm vermelerigerekir.

Bubroşürünniteliğivenasılbiranlayışıortayakoyduğu konusunda bir fikir edinebilmek için,bazınoktalarınıhepbirliktegözdengeçirelim:

Broşürün kapağındaki yazılardan sonra,metninbaşlığındadaşusözlervardır:

“Kütülamare’nin kuşatıcısı, Bağdat’ınsavunucusu,Yemen, Selmanpâk,BatıAnadolu,Afyonkarahisar, Dumlupınar, İzmir Savaşlarıgalibiveİzmirfâtihi.”

Nurettin Paşa’nın kendi kendine takındığı“kuşatıcı” galip”, “fatih” ünvanları hakkındakigörüşümü belirtmeyi daha sonraya bırakarak,broşürünmetninegirelim.

Paşa, Konyar adındaki Türk aşiretindenrahmetli Mareşal İbrahim Paşa’nın oğlu ve

Hazret-iPeygambersoyundangelenAyanüyesive Şeyhü‘l-Vükelâ Bursalı merhum RızaEfendi’nin torunlarından imiş…Bu bilgilere veifade biçimine göreMehmetNurettin Paşa hemTürk hem de Arap’tır. Babası ve büyükbabalarıyladaövünmektedir.Burada,babasınınbüyük adam olmasıyla övünen BizansİmparatoruTheodosius’a, babası ve anasıTürkolan Attila’nın “ben de, büyük ve asil birmilletin evlâdıyım” dediğini hatırlatmadangeçemeyeceğim.

ResmîokullardakiöğrenimdışındaöğrenimdegörmüşolanNurettinPaşa,1893’teHarpOkuluçıkışlı olup,HassaOrdusuErkân-ıHarbiyesi’neatanmış..

NurettinPaşa,kurmaylıktahsiliyapmamışveosınıfa girmemiştir. Bu bakımdan ordu komutamerkezine kurmay olarak atanamaz. Olsa olsa,bir askerî birliğe gönderilmeyip ordukurmaylığında komuta merkezi emir subaylığıveya buna benzer bir görevle alıkonulmuşolabilir… Genç bir teğmen için, askerlikgörevine buradan başlamak, elbette övünülecek

bir başlangıç sayılmaz..Askerî bir birliğe tayinedilmek ve orada askerliğin disiplin vegüçlüklerinealışmakşarttır.

Nurettin Paşa, 1887’de gönüllü olarak Türk-Yunan Harbi’ne katılmış ve Başkomutanlığı‘natayinedilenGaziOsmanPaşa’nınyaverliğineveİstanbul’a dönüşünde padişah yardımcılığına,refakatsubaylıklarınagetirilmiş.

Bilindiğiüzere,GaziOsmanPaşa,İstanbul’danSelânik’e kadar gitmiş fakat savaş meydanınagitmeden Selânik’ten geri dönmüştür. Savaşakatılmamış bir komutanın yaverliğine vebirtakım refakat subaylıklarına tayin edilmişolmak, bilmem ki, ne dereceye kadaranlatılmayaveövünülmeyedeğergörülebilir.

Nurettin Paşa, “sırasıyla yarbaylığa vealbaylığa yükseltilmiş ve 1908 yılı başlarındaSelânik’teÜçüncüOrduKurmaybaşkanlığıÖzelŞube Müdürlüğü‘ne tayin” edilmiş… NurettinPaşa’nın hangi sıra albaylığa kadar yükselmişolduğu,Meşrutiyet’in ilânındansonrarütbesininyeniden binbaşılığa indirilmiş olmasıyla

anlaşılıyorsa da, Selânik’te, Üçüncü OrduKurmay Başkanlığı Özel Şube Müdürlüğü‘netayinini anlamak güçtür. Çünkü, benim deKurmayBaşkanlığı‘ndabulunduğumbuorduda,denildiğigibi,birözelşubeyoktu.Belkideordukomutanı olan babası, oğlu için, özel ve gizliişlerleuğraşanbirözelşubekurmuşolacak…

Nurettin Paşa, Üçüncü Ordu Komutanıbulunan, “babası Mareşal İbrahim Paşa ileMeşrutiyet inkılâbının yapılmasına ve ihtilâlinaşırılıktan uzak ölçülerle ve engelsiz olarakyürütülmesine hizmet ve yardımdabulunmuşlar….”

Hal tercümesi broşüründe, Nurettin Paşa’nıniki defa Sultan Hamit tarafından tutuklattırılıpsorguya çekildiği, bir defasında sürülmesine vediğerbirdefasındadaaskerliktenkovularakaltıyıl hapsine karar verildiği ve fakat babasının,araya girip yalvarması üzerine kurtulduğuhikâyesinden sonra… “İstanbul’dan bir yolunubulupyineRumeli’yegeçerek,1908Meşrutiyetİnkılâbının hazırlanmasına vegerçekleştirilmesine diğer arkadaşlarıyla birlikte

hizmetetmiştir”sözleriyazılıdır.

Nurettin Paşa,‘nın gördüğü zulmü kısacaanlatmakgerekirse, diyebiliriz ki,SultanHamit,NurettinBey’ehürriyetçidüşüncelerindendolayıkızdıkça, onu yarbaylığa, albaylığa yükseltereksırmasını arttırır ve sevilip okşansın diyebabasınateslimedermiş…

NurettinPaşa’nınveBabasıMareşalİbrahim

Paşa’nınMeşrutiyetİnkılâbındaNasılveNeDereceye

KadarRolOynadıklarıKonusundakiHatıralarım

Mareşal İbrahim Paşa’nın Üçüncü OrduKomutanlığı, oğlu Nurettin Bey’in babasınınyardımcılığı ve Meşrutiyet İnkılâbında nasıl vene dereceye kadar rol oynadıkları konusuüzerinde de bir parça bilgi vermek isterim.Bunun için geçmişle ilgili kısa bir hatıramıanlatmamaizniniziricaederim.

Efendiler, çeşitli vesilelerle duymuşolacağınıza şüphe yoktur ki, ben kurmayyüzbaşı olur olmaz, Sultan Hamid tarafındanSuriye’ye sürüldüm. Orada üç yıl kaldıktansonra, o zaman Üçüncü Ordu bölgesi olanMakedonya’ya nakledildim. Ordu merkeziManastır’dı. Ordu Mareşallığı adı altında birkomuta makamı da vardı. Üçüncü OrduKomutanı,Selânik’teotururdu.

Orada daMareşallık Kurmay Kurulu diye birkuruluş vardı. Ben 1908 yılında kolağasırütbesiyle bu kuruluşta görevliydim. Hürriyeti

getirmeye çalışan gizli cemiyetle pek yakındanilgim vardı. Yanyalı Esat Paşa, Üçüncü OrduKomutanıydı. Süleyman Paşa-zâde Ali RızaPaşa, kurmay başkanı‘mızdı O zaman binbaşıbulunan rahmetli Cemâl Paşa ve yine binbaşıolan Fethi Bey (bugünkü Paris Büyükelçisi) veben, Mareşallık Kurmay Kurulunuoluşturuyorduk.HerüçümüzdeCemiyetinüyesiidik. Cemiyetin başarıya ulaşması içinçalışıyorduk.

O tarihlerde, Üçüncü Ordu bölgesine bağlıSerez’deki tümenin ve Serez bölgesininKomutanı, Mareşal rütbesinde bir kişiydi. Bukişi, Sultan Hamid’in olağanüstü güven veitimadını kazanmış bulunuyordu. RütbesininMareşalolmasına,EsatPaşa’nınkendindendahaastbirrütbedebulunmasınarağmen,İstanbulileSerez arasında güvenli bir bölge bulundurmakmaksadıyla, Serez’den uzaklaştırılamazdı. İştebu önemli komutan, Mareşal İbrahim Paşa idi.Oğlu Nurettin Bey (Nurettin Paşa)de, babasınınyanında bulunurdu. Meşrutiyet’in İlânındanönceki günlerde, bir binbaşı, Mareşal İbrahim

Paşa’nın komutanlık bölgesinde, istibdatidaresinin aleyhinde konumuşş. Bir casus bunujurnal etmiş… O zaman Selânik’te MerkezKomutanı bulunan Yarbay Nâzım Bey, olayıyerinde soruşturmak üzere İstanbul’dangörevlendirildi.

Cemiyet2, Nâzım Bey’i bu görevdenalıkoymak üzere vurdurdu. Yaralanan NâzımBey İstanbul’a getirildi. Olayın soruşturmasınaİstanbul’dan birinin değil, ancak orducagösterilecek bir görevlinin gidebileceği görüşütelkinedildi.Bengörevlendirildim.Görevim,hiçşüphesiz istibdat aleyhinde bulunmuş olanbinbaşıyıkurtarmaktı.

Önce Serez’e gittim. Mareşal İbrahim Paşa’yıziyaret ettim. Görüşme sırasında anladım ki,Paşa’nın büyük bir endişesi vardır. Paşa, kendibölgesinde, Sultan Hamid ve istibdat idaresialeyhinde bir tek kişi bile bulunmadığı vebulunamayacağı yolunda Sultan’a güvencevermişti. Buna rağmen söz konusu binbaşı içinyapılanjurnal,SultanHamid’inMareşalİbrahimPaşa’ya olan güvenini sarsacak nitelikteydi. Bu

jurnalda yazılanların doğrulanması, İbrahimPaşa’nın durumunu kötüleştirecekti. Bunuistemiyordu. Ben derhal Paşa’nın endişesinianladım ve dedim ki: “Paşa Hazretleri, devletlişahsınızın bölgesinde, Zâtışahane aleyhindeduygular besleyen bir tek kişinin bilebulunabileceği düşünülemez. Yapılmış olanjurnalda yazılanların yerinde soruşturulması,devletli şahsiyetiniz tarafından kurulmuş olandisiplini ve aşılanmış olan bağlılık duygularınıkolayca ortaya koyacaktır. Arzu buyurursanız,yapacağım soruşturma raporunun bir örneğinizâtıdevletlerinegöndereyim.”

İbrahim Paşa, bu sözlerimden çok ferahladı.Benden memnun oldu ve oğlu Nurettin Bey’içağırtıp, benim çok iyi ağırlanmamı ve olayyerine gidebilmem için kolaylık gösterilmesiniemretti.

Soruşturmanın sonucu, binbaşıyı kurtardı.Jurnal vereni iftira ettiği için cezaya çarptırdı.Mareşal İbrahim Paşa da, sultana kendibölgesinde, aleyhte bir tek kişinin bilebulunamayacağını ispat ederek Zâtışahane’nin

kendisi hakkındaki güven ve itimadını bir katdahaarttırdı.

Mareşal İbrahim Paşa’nın bu yolla kendisinebeslenen güveni bir kat daha arttırması, çokgeçmeden, kendine bütün Makedonya’yıistibdada karşı olanlardan temizleme görevinihazırladı.

Bunoktayıbirazaçıklayayım:Cemiyet,bütünMakedonya’da teşkilâtını genişletti, faaliyetinihızlandırdı.Artıkhemenhemenaçıktanaçığavekorkusuzcaçalışmalarabaşlandı.

Selânik’te,OrduMareşallığı‘nda bulunanEsatPaşa’ya güven kalmadı. Kurmay BaşkanımızolanAli Rıza Paşa hakkında şüpheye düşüldü.Bunlar birer birer, Sultan Hamid tarafındansorguya çekilmeküzere İstanbul’a geri çağrıldı.Ordu Mareşallığı‘na her bakımdan güven veitimat uyandıran Mareşal İbrahim Paşa tayinedildiveSelânik’egönderildi.

İbrahim Paşa’nın Selânik’e gelmekte olduğuhaberi üzerine, Cemâl Bey (rahmetli Cemâl

Paşa),neolurneolmazdüşüncesiyle,birvesileyaratarakmerkezdenuzaklaştı.ArkadaşımFethiBey, zaten daha öncesinden Jandarma OkuluKomutanlığı‘na geçmişti. Merkez de Ordukomutanı ve Kurmay Başkanı adlarına yalnızben bulunuyordum. Yeni gelen komutanaÜçüncü Ordu Komutanlığı‘nı ben devir veteslimedecektim.Gerçektendeöyleoldu.

İbrahim Paşa, yanında oğlu Nurettin Beyolduğu halde, trenle geç vakit Selânik’e vardı.Doğruca komutanlık dairesine geldi. Oradakendisine durumu anlattım. Gece olmasınarağmen,ordukomutamerkezindegörevlibütünkomutanları birer birer görmek istedi. Herkesgelipkendinitanıtıyordu.MareşalPaşa,heryenitanıdığı kişiye, kendisinin ne kadar şiddetliolduğunu insanı yok edebilecek güçtebulunduğunuanlatmayaçalışır,birtakımtavırlartakınarak, hiç de yakışık almayan sözlersöyleyerek, arasıra çizmeli ayaklarını yerevurarak, ilk andan itibaren korkutma politikasıuygulamayabaşladı.

Gece evime gittim. Ertesi gün erkenden bir

süvari, bir binek atı getirdi veMareşal Paşa’nınbeni istediğini söyledi.Daireyegeldiğimzamananladımki, benimgöreve devam edebileceğimiemretmiş…

Şimdi Efendiler, gelelim, ihtilâl ve inkılâpsafhasına…

İbrahim Paşa’nın korkutma politikası, ihtilâlkomitesiningözdağıvericitutumuylakarşılandı.Paşa, hiddet ve şiddetini bir tarafa bırakmakmecburiyetini duydu. Bu arada en çok CemâlBey(CemâlPaşa)aracılığıylaİhtilâlCemiyetininkuvvetinden ve girişimindeki ciddiyettenİbrahimPaşa’nınoğluhaberdaredildi.BabasınınCemiyet aleyhinde bir harekette bulunmamasıiçin uyarıldı ve Paşa’dan teminat istendi. Sözgelişi Paşa, Cemiyet aleyhinde hareketetmeyeceğini göstermek üzere,CumaNamazınıfilân camide kılacak ve ikinci safta namazaduracaktır gibi birtakım isteklerde bulunuldu.İşte Nurettin Bey bu gibi şeyleri babasınaduyurmakiçinaracıolarakkullanılıyordu.Fakatönemli işlerde daha çok görevlendirilen veçalıştırılan, babasının emir subayı Nurettin Bey

değil, Cemiyetin üyesi ve memuru olan,komutanlık makamının emir subayı YüzbaşıKâzımNâmi Bey (şimdi yazar ve öğretmendir)idi.

İbrahim Paşa, Cemiyetin uyarılarına uymakzorunda bırakıldı. Fakat, Cemiyetinteşkilâtından, girişimlerinden kararlarından veyaptığı işlerden hiçbir vakit haberdaredilmemiştir.

Hürriyet ve Meşrutiyet’in ilânından da, neİbrahimPaşa’nınvenedeoğluNurettinBey’indaha önce hiç bir şekilde ve asla haberleri deolmamıştır. Meşrutiyet’in ilânı konusununtamameniçindebulunduğumvebütündetayvesafhalarıyla şahsen ve yakından ilgili olduğumiçin, bu konudaki hâtıralarım olduğu gibiaklımdadır.

Hürriyet ve Meşrutiyet İlânı ile ilgiligösterilerdeerkendavrandığısanılanÜsküp’tekihazırlıkları,Selâniktevediğeryerlerdeyapılacakhazırlıklara uygun bir şekilde düzenlemek içinÜsküp’e gitmiştim.Oradan dönüşümde ve artık

her yerde fiilî gösteriler başladıktan sonra,Mareşal İbrahim Paşa beni çağırdı ve şunlarısöyledi: “BeniOrduKomutanlığı‘ndabırakacakmısınız, bırakmayacak mısınız? Bırakılmayacakisem, şahsım tecavüz ve hakarete uğratılmadanhemen İstanbul’a hareket edeyim.” Hattâ Paşa,bürosu üstünde duran yazı hokkasını elinealarak aynen hatırımda kalan şu kelimeleri deekledi: “Burada benim yalnız bir hokkam var,onualır,giderim.”

Gerekenlerle görüştükten sonra, cevapverebileceğimi söyledim. Cemiyet adına yetkiliolan diğer arkadaşlarla, İbrahim Paşa’nınkomutanlığıkonusunugörüştük.Birzaman içinkalmasında sakınca görmedik. Komutanlıktakalacağını bildiren cemiyet kararını kendisinebenbildirdim.

Fakat, bir iki gün sonra, dağa çıkmış olansubaylardan,birteğmenefendi,İbrahimPaşa’yabulunduğu yerden hakaret dolu bir telgrafçekmiş… İbrahim Paşa, derhal beni çağırttı vetelgrafı uzatarak dedi ki: “Beni komutan olarakburada bırakacağınızı bildirmiştiniz. Bu hakaret

nedir?.” Komutan Paşa’ya Cemiyetce kendisiiçin aldığımız kararı, bütün teşkilâta duyuracakkadarzamangeçmediğini,özellikledağbaşındabulunan subaylarımızın herhangi bir telgrafmerkezinden bu gibi telgrafları çekmelerineengel olmanın bugünlerde güç olacağını kabuletmesi gerektiğini söyleyerek kendisiniyatıştırmayaçalıştım.

Fakat, aradançokgeçmeden,o zamanYunanSınırıKomutanıbulunanMuhlisPaşa,CemiyetinManastır’daki Merkez Kurulu tarafındanManastır’a davet edilmiş… Muhlis Paşa, OrduKomutanı İbrahim Paşa’dan izin almaksızınManastır’a gitmiş. Bu duruma canı sıkılanİbrahimPaşa,MuhlisPaşa’yaazarlayıcıbiryazıgöndermiş.

Bunun üzerine, Muhlis Paşa’yı davet edenMerkezKurulu,İbrahimPaşa’yauzunbirtelgrafçekmiş… Bu defa da Mareşal Paşa beniçağıraraktelgrafıgösterdive:“yabune?”dedi.

Telgrafı baştan sona kadar okudum. Butelgrafta Konyar aşiretinden Mareşal İbrahim

Paşa’nın bütün hayatı, geçmişi ve hayatınıniçyüzüaçıklandıktansonra,ağırvehakaretdolu,kelimelerle, istibdat devrinin, Sultan Hamidkulluğunun ender rastlanır bir örneği olanİbrahim Paşa’nın hürriyet için çalışan birçevrede, hürriyet için çalışanlara komuta etmekcesaretinde bulunmasına şaşılıyor ve hemenkomutanlıktan çekilmesi ihtar ediliyor veisteniyordu.

Efendiler, bundan sonra, İbrahim Paşa,gerçekten Selânik’te duramadı. Dediği gibi birhokkasınıalıpgitti.

Bu bilgilerden sonra, Nurettin Paşa’nın,ÜçüncüOrduKomutanıbulunanbabasıMareşalİbrahim Paşa ile Meşrutiyet İnkılâbınınyapılmasınaveihtilâlinaşırılıktanuzakölçülerleve engelsiz olarak yürütülmesine ne yoldahizmetetmişolduklarınıanlamakkolaylaşmıştır,sanırım.Denildiğigibi,“ihtilâlinaşırılıktanuzakölçülerle yürütülmesine” de etkiliolamamışlardır. En ölçüsüz davranışlar, bizzatkendilerine yapılmış olan davranışlarlagörülmüştür.

HâlTercümesiBroşüründeNurettinPaşa’nın

Meşrutiyet’inİlânındanSonraGördüğüHizmetler

Hal tercümesi broşürünün 4. sayfasında,Nurettin Paşa’nın, Rumeli’den İstanbul’ayürüyen Hareket Ordusu’na katılarak vatangörevini yerine getirdiğinden söz edlmektedir.31 Mart Vak’ası dolayısıyla Rumeli’denİstanbul’a gönderilen kuvvetlerin Komutanı,rahmetli Hüsnü Paşa idi. Ben bu kuvvetlerinkurmay başkanı idim. Bu kuvvetlere HareketOrdusu adını veren, Hareket Ordusu’nunİstanbul’akadargidişinidüzenleyenveyönetenbendim.NurettinBey’inbukuvvetlerekatılarakgörev aldığını bilmiyorum. Nurettin Paşa,birçokları gibi, Hareket Ordusu İstanbul’ayaklaştığı zaman, Ayastefanos’a veyaMakrıköyü‘negelmişolabilir.

NurettinPaşa,“YemenVilâyetininkurtarılmasıve âsilerin sindirilmesi için yapılan savaşlardabirtakım tümen birliklerine veya müfrezelerekomutaetmiş…”

Her tümen komutanı, her savaşta aynıdurumdabulunur.Sonra,“Sana’nınkurtarılmasıüzerine, orada yığınak yapmış olan askerîkuvvetlerekomutaetmiş…”

Efendiler, asker olanlar çok iyi bilirler ki, biryerde çeşitli ordu birlikleri toplandığı zaman,orada bir merkez komutalığı, bir mevkikomutanlığı, bir bölge komutanlığı veyaordugâh komutanlığı kurulur… NurettinPaşa’nın San’a’daki komutanlığı bundan başkabirşeymiydi?

Nurettin Paşa, “İmam Yahya ile anlaşmayapması için Ahmet İzzet Paşa’ya yardımcıolmuş…”

Ahmet İzzet Paşa’ya sormadım. Fakat, İzzetPaşa ile birlikte olup, çalışmalarına yakındankatılan yetkili kimselerin söylediklerine göre,İmam Yahya ile anlaşma görüşmelerindeNurettinPaşahiçbirşekildeyetkilikılınmamıştır.

Nurettin Paşa, “Balkan Savaşlarına katılmaarzusu göstererek Yemen’i kuzeyinden

güneyine kadar geçip Aden-Mısır - Suriye -Konya - İstanbul yoluyla Çatalca yakınlarındabulunan Başkomutanlık Komuta Merkezinekatılmış ve komutanlığı açık bir tümenbulunmaması dolayısıyla, kendi isteği ilegönüllü olarak 9. Alay’ın komutasını” üzerinealmış..

Nurettin Paşa’nın Yemen’den İstanbul’agelmek için takip ettiği yol, Yemen’denİstanbul’a gelen bütün asker ve sivillerin,kısacası herkesin takip ettiği yoldu. Yol o idi.Nitekim, o tarihte biz de Afrika’dabulunuyorduk. İstanbul’a gelmek için Afrikaçöllerini batıdan doğuyaMısır’a kadar deve ilegeçtikten sonra, İskenderiye ile Triyestearasındaki bütün Akdeniz’i ve AdriyatikDenizini güneyden kuzeye ve Triyeste’denBükreş‘e kadar Avrupa’yı ve ondan sonra daKaradeniz’i geçerek aynı komuta merkezineulaşmıştık,yolbuydu.

Nurettin Paşa, bu noktada asıl söylenmesigereken konudan söz etmiyor. Nurettin Paşa,albaylıktan binbaşılığa indirildikten sonra,

Yemen birliklerinde görev yapmak üzereyarbaylığa yükseltilmiştir. Bu yükselmeningereği olarak, yarbaylıkta Yemen’de iki yılkalmak lâzım gelirken, vaktinden önceİstanbul’agelerekkurtulmayolunubulmuştur.

Hâl tercümesi broşürünün 6. ve 7.safyalarında, Nurettin Paşa’nın IrakKomutanlığı‘ndan söz ediliyor ve yerliimkânlara başvurarak yeniden ordu kurup dostvedüşmanlarınumduklarınınvebeklediklerininaksine, yenilgiden zafere ulaşma harikasınıgösterdiğibelirtiliyor.

IrakSeferindeNurettinPaşa

Efendiler, Irak seferinde, Nurettin Paşazamanındakidurumuniçyüzüşundanibarettir:

İlk Irak Komutanı olan Süleyman AskerîBey’in yenilgiye uğrayıp intihar etmesindensonra, Irak’a Kafkasya’dan yeni birliklergelinceye kadar savaşlar İngilizlerin isteğine veyürüyüş hızlarına bağlı kalmıştır.Nurettin Paşa,Kütülamare’de İngilizlere yenildikten sonra,gece gündüz ve hiç bir direnme göstermedenyürüyerekSelmanpak’akadarperişanbirşekildegeriçekildi.

İngilizler, Nurettin Paşa’yı kovalayarakSelmanpak’a kadar ilerlediler. Orada,Kafkasya’dan gönderilmiş olan birlikler, İngilizbirliklerini karşıladı. Üç gün savaştıktan sonra,Nurettin Paşa yenilgiyi kabul ederek geriçekilme emri verdi. Birlikler, Diyale Irmağınakadar kuzeye çekildi. İngilizlerle süvaribağlantısı kurma yolu bile aranmadı. Halbuki,aynı zamanda, İngilizler de geri çekilmişlerdi.Bu bilgiyi veren çölAraplarıydı. Ondan sonra,

Nurettin Paşa, kendini toplayıp yenidenSelmanpâk-Kütülamareyönündeilerledi.

Kütülamare kuzeyinde, gece İngiliz birlikleriile karşılaşıldı. Tedbirsizlik, düzensizlik veidaresizlik yüzünden, birliklerimiz şafak vaktidüşmanın ateş baskınına uğradı. Er, subay vekomutan olmak üzere birçok kayıp verildi.Birliklerde panik oldu. Kendiliğinden geriçekilme başladı. İngilizlerin çekilmesi üzerineortalıkyatıştırılabildi.

Irak’tayenibirliklerveyeniaraçlarlabüyükvekanlı savaşlar bundan sonra başlar ki, NurettinPaşa’nınbunlarlaalâkasıyoktur.

Broşürün aynı safyalarında, “Nurettin Paşa,İngilizlerden ele geçirdiği uçaklarla da bir uçakfilosu meydana getirmek gibi çok büyükbaşarılargöstermiştir”deniliyor.

“Bu iddianın pek cahilce olduğunu söylemekzorundayım. Uçağın ve uçak filosunun neolduğunu bilenler, böyle bir iddianın ne kadargülünçolduğunuelbetteanlarlar.

BüyükTaarruz’daNurettinPaşaSavaşMeydanını

DürbünleSeyretmeyiTercihEdiyordu

Broşürün sekizinci sayfasında, NurettinPaşa’nın dürbünle bakarken alınmış bir resmivardır.Buresminaltındaşusözleryazılıdır:

“26 Ağustos 1922 taarruz günü Kocatepegözetleme yerinde Karahisar Meydan Savaşınıidareederkenalınanfotoğraflarıdır.”

O gün, hep aynı tepedeydik. Dürbünlebakanlar çoktu. Dürbünle en çok bakanlar,özellikle gözetleme görevi verilen subaylardı.Gerçekten, Nurettin Paşa’nın da savaşmeydanını dürbünle seyretmeyi tercih ettiğinibendefarketmiştim.

Karahisar-Dumlupınar Meydan Savaşıyapılırken, “Başkomutanlık Meydan Savaşı‘nınyapıldığı gün” bir aralık, Nurettin Paşa’yı,KolorduKomutanıKemalettinPaşa’nın(şimdikiBerlin Büyükelçisi) gözetleme noktasında,durumu dürbünle seyrederken buldum.Birliklerimizdüşmanıyakındansıkıştırmış,nazik

veönemlibirdurumortayaçıkmıştı.“Dürbünleseyretmeyibırakınız!Savaşı yakındanvebizzatidare etmek için, ileri ateş mevzilerinegideceğiz”dedim.

Nurettin Paşa, bu kadar yaklaşmanın doğruolmadığını söyleyerek, gitmek istemedi. Canımsıkıldı. “Siz burada kalabilirsiniz” dedim.KemalettinSamiPaşa’ya:“Sizbenimlegeliniz!”dedim ve otomobilime yürüdüm. KemalettinPaşa: “emredersiniz” dedi ve benimle beraberyürüdü.Budavranışüzerine,dürbününbaşındayalnızbırakılanNurettinPaşa’nındaarkamızdangeldiğini gördük. Dediğim yere gittik. Yunanordusunun esareti ile sonuçlanan o savaşı, enince noktalarına kadar bizzat idare ediyor vegereken emirleri, doğrudan doğruya kolordukomutanlarına ve diğer komutanlara benveriyordum.

Verdiğimemirleregöre tedbirleralınıpgerekliuygulamalara geçilirken, Ordu KomutanıNurettin Paşa yanımda duruyor ve durumuseyrediyordu. Bir aralık, kolordu komutanınıbenim yanımdan uzaklaştırarak bazı emirler

vermeye kalkışmış… Kolordu Komutanı buemirleri uygulanabilir nitelikte bulmamış; ordukomutanı ile kolordu komutanı arasındaneredeysesaygısızcabirçatışmadurumuortayaçıkmış… Kemalettin Sami Paşa, NurettinPaşa’nın yanından biraz sertçe bir davranış ileayrılmış… Bu durumun farkına vardım.Kemalettin Sami Paşa’yı yanıma çağırıp,sakinliği ve disiplini koruması gerektiğinisöyledim. Daha sonra, yalnız olarak NurettinPaşa’yı çağırttım. Genel olarak bazı sorularsordum ve anlatmak istedim ki, kolordukomutanına verdiği emrin gerçekten deuygulanması mümkün değildir. Komutanlar,emirvermişolmakiçinemirvermezler.Gerekli,uygulanabilir olan hususları emrederler ve emirverirken,kendini,oemriyerinegetirecekolanınyerine koymak ve emrin nasıl yerine getirilipuygulanacağınıdüşünmekvebilmekgerekir.

Hâl tercümesi broşürünün 9. sayfasında,Irak’tan sonra “Kafkas Cephesine gitmiş olanNurettin Paşa’nın 3. Ordu BölgeleriKomutanlığı‘nda ve Ordu Komutanlığı

Vekiliği’nde bir süre” bulunduğu yazılıdır. Bugörevlerin nasıl bir görev olduğunu ve busüreninkaçgünolduğunusormaklâzımdır.

Nurettin Paşa, Kafkas Cephesinden İstanbul’adönüşünde“Aydın,MuğlaveAntalyaBölgeleriKomutanı” ünvanı ile İzmir’e gitmiş ve oradabulduğu, çoğunu 40 yaşından yukarı askerlikçağını aşmış erlerin oluşturduğu dağınık birkaçbirliği yeniden düzenleyerek ve yeni tümenlerkurarak21.Kolordu’yumeydanagetirmiş.

Efendiler, kolordu kurma, işi son zamandaDünya Savaşı‘nın fantazileri sırasına geçmişti.Özellikle karşısında düşman bulunmayan sabitbölgelerde, askerlik şubeleri ve başkanlıklarıkuruyormuşçasına bir kolaylıkla, kolordukomutanlıkları kurulur ve yetkiler verilirdi.Gerçekten bütün savaş cepheleri imdat diyeferyat ederken, 21. Kolordu değer verilen birvarlık olsaydı, Aydın bölgesinde yüzüstübırakılmazdı.

BiyografiBroşürüneGöreNurettinPaşa’nın

İstanbul’daveAnadolu’daGördüğüÖnemliİşlerNelerdi?

Broşürün 16. sayfasında Nurettin Paşa’nın“Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa vearkadaşlarının girişimleriyle başlayan MillîMücadele liderleri ile de ilişki kurarak…”İstanbul’da birtakım önemli işler yaptığından,sonunda “İngilizler tarafından takibe başlanmışolduğundan”ve“MustafaKemalPaşa’danaldığıdavet yazılarında artık İstanbul’dan çokAnadolu’dahizmetedilebileceğininbildirilmesi”üzerine, Anadolu’ya geçmiş olduğundan sözediliyor.

Efendiler, Nurettin Paşa’nın İstanbul’daİngilizlerle ve Damat Ferit Paşa Kabinesi’yleanlaştığını, Ankara’da kurulan Türkiye BüyükMillet Meclisi’nden ve onun Hükûmetindenhabersiz olarak, bizi İstanbul ile uyuşturmayaçalıştığınıvebumünasebetlearadageçentelgrafhaberleşmeleri üzerine Ankara’ya geldiktensonraki davranışlarını yeri geldiğindeanlatmıştım.Bunlarıtekraretmeyeceğim.

18. sayfada: “yukarıda sayılan vatanhizmetlerini başarı ile yerine getirmiş olanNurettin Paşa ile BüyükMilletMeclisi arasındabazı resmî işlerden dolayı anlaşmazlık çıkmasıüzerine,kendisihemenAnkara’yagelmişvebuanlaşmazlık olumlu bir çözüme bağlanarakgiderilmiştir”,ifadesinerastlanmaktadır.

Nurettin Paşa’nın, Hükûmetçe nasıl MerkezOrdusu Komutanlığı‘ndan alınarak Divan-ıHarb’everilmeküzereAnkara’yagetirildiğiniveMeclis’in kendisine karşı gösterdiği şiddetlitepki, idamını isteyecek kadar ileri gitmişken,Başkomutan sıfatıyla, şahsen Mecliskürsüsünden, Nurettin Paşa’yı savunarak nasılkurtarmış olduğumu da açıklamıştım. Buradayeri gelmişken yalnız bir noktaya dikkatiniziçekmek isterim. Söz konusu broşürde yer alanifadeye göre, birTürkiye BüyükMillet Meclisivardır, bir de Nurettin Paşa… Bunlar karşıkarşıya gelmişler ve aradaki anlaşmazlıkgiderilmiş… Bilindiği gibi, Meclis ile karşıkarşıya gelebilen yalnız Hükûmettir. Meclis’inkarşısında Hükûmet vardır. Bir ordu komutanı,

birvaliveherhangibirmakamsahibiMeclis’inmuhatabıolamaz.

Broşürün 18. sayfasının son satırları, NurettinPaşa’nın “Tanrının lûtfuyla, vatanı tehlikedenkurtaran büyük zaferin başarıcısı ve yaratıcısıolduğunu, millî tarihe bu defa pek önemli vebenzeri görülmemiş bir şeref ve iftihar sayfasıeklemeyi sağlamış bulunduğu…“nu açıklamayaayrılmıştır.

NurettinPaşa,ZaferdenPayAlmaya

EnAzHakkıOlanlardanBiridir

Efendiler, bu kadar cesaretli bir iddiakarşısında şaşırmamak, ve böyle bir iddiayıgarip karşılamamak mümkün değildir.Gerçekten de Nurettin Paşa, genel saldırıda 1.Ordu Komutanlığı‘nda bulundu. Diğer bütünkomutanlarla birlikte kendisine emrettiğimizgörevleriyapmayaçalıştı.Budurum,bütünTürkOrdusuna ve ordumuzun büyük küçük bütünkomutanlarına, subaylarına ve her erine aitolması doğal bulunan bir başarıyı ve şerefi,Nurettin Paşa’nın kendi şahsına malettirmesinigerektirmez.Bu iddiakadaranlamsız,asılsızveayıp bir şey olamaz.Nurettin Paşa’yı kazanılanzaferin yaratıcısı gibi göstermek olsa olsakendisiyle alay etmek maksadına dayanabilir.Yoksa,NurettinPaşa,BüyükZafer’inşerefindenpayalmayaenazhakkıolanlardanbiridir.

Efendiler, BüyükTaarruz’daNurettin Paşa’yı,yalnızsaldırının ikincigünüKocatepe’deyalnızbırakmıştım. Çünkü, düşmanın yenildiğini vegeriçekileceğinianlamıştık.Yenilgisinibozguna

çevirmekvegeriçekilmehattınıkeserekdüşmanordusunu esir etmek için, artık Kocatepe’dedeğil, durumu daha genel olarak gözdengeçirecek ve ona göre etraflı tedbirler alacakyerde bulunmamız gerekiyordu. O gün bile,Cephe Komutanı İsmet Paşa’nın uygun görüp,benim imzam ile cesaret verici kısa bir yazıyıtelefonla okuyarak, Nurettin Paşa’nınmaneviyatınıkuvvetlendirmek için tedbir almakgereğiduyulmuştu.

NurettinPaşa’yıveOrdusunuBizzatTakipEtmekve

YönetmekZorundaKaldım

Ondan sonra, Nurettin Paşa’yı ve ordusunubizzat takip etmek ve yönetimine müdahaleetmek zorunda kaldım. Böyle yapmasaydım.Nurettin Paşa’nın yaptığı hatâları düzeltmekgüçleşirdi. Dumlupınar’da, ordusunun Kurmaybaşkanı Emin Paşa’nın ileri hareket içinhazırladığı harekât emrinin kapsamınıanlamayanfakatanlamamışdeğildedahaiyisinidüşünmek ve yapmak istiyormuş gibi davrananNurettin Paşa’nın bir kararsızlığa düşmesiüzerine, kararsızlıkla geçirilecek zamanolmadığını hatırlatarak gereken talimatı bizzatyazdırdığım zaman, Nurettin Paşa bana demiştiki: “Paşam, siz bizi yalnız ve serbestbırakmıyorsunuz!” Buna, orada bulunanGenelkurmay Başkanı Fevzi Paşa Hazretleri,ciddî bir dille ve şu yolda cevap verdi. “Paşa,paşa”dedi. “Bu ordu, bizim ve bütünmemleketin göz bebeğidir. Onun sevk veidaresinirastlantıyabırakamayız!”

Dumlupınar’dan Uşak’a giderken, yolda

Nurettin Paşa’nın aldığı tedbirlerdekiyetersizliğin farkına varıp, Nurettin Paşa’nıntümenlerine bizzat emir vererek tedbiraldırmasaydım, Trikopis’in esir düşmesimümkün olmayabilirdi. Uşak’ta beklenmedikkötü bir durumla karşılaşabilirdik. İzmir’evardıktanveHükûmetDairesinegirdiktensonra,güneyden gelen top ve tüfek seslerini bizzatişitip, Nurettin Paşa’nın tedbirsizliğini vegafletinianlayıpdoğrudandoğruyakendimemirvererek tedbir aldırmasaydım, İzmir’e girmişveİzmir sokaklarında halkın arasına karışmış olanbirliklerimizin, biz de içinde olduğumuz halde,paniğe kapılarak darmadağın olması ihtimaldenuzakdeğildi.

İşbilirlikveilerigörüşlülükiddiasındabulunanNurettin Paşa’nın, İzmir’de yabancı memurlarlayaptığı kayda geçmiş konuşmasını bizzatdüzeltmeseydim,İzmir’egirmektendoğangenelsevincin sönmesine yol açacak durumlardankaçınmakbelkidemümkünolmayacaktı.

Efendiler, bu söylediklerim, ordunun bütünileri gelenlerince bilinen gerçeklerdir. Bu

gerçekleri yalnız bir kişinin farketmediğianlaşılıyor. O da, Nurettin Paşa’dır. Kuşatıcı,galip, fâtih, gazi ünvanlarıyla kendinihatırlatmak gibi çocukça bir sevdaya kapılanNurettin Paşa’nın, “Kütülâmare KuşatıcısıNurettin Paşa” diye bir kartını görmüştüm.Nurettin Paşa, bu kartı,Taşköprü‘de otururken,Kastamonu Valisi ve o bölgenin komutanıbulunan Muhittin Paşa’ya (şimdiki KahireBüyükelçisi) göndermiş. Kartın boş yerlerineyazdığıyazılarda,karttakiünvana işaretederek,“bunu da benden kimse alamaz ya!” diye biribare vardı. Muhittin Paşa, bu kartı ve karttakiyazıyı, akıl ve ferasetle bağdaşır görememiş vedikkate değer bulmuş olduğundan aynen banagöndermişti.Evet,onuondankimsegerialamaz.Fakat onu, ona veren de yoktur. Her başarılısavaşa katılan kimsenin, hakkı olmadığı haldekendisini başarının tek kazanıcısı ve galibi ilânetmesi, örnek alınacak bir ahlak kuralı değildir.Memleketin çocuklarına, böyle asılsız tarz vetavırlar takınma alışkanlıkları veremeyiz.Gelecek nesillere, böyle havadan galip, fatiholunabileceği gibi sakat bir düşünceyi miras

bırakamayız.

MilletveTarihÜnvanVermekteOKadarCömertDeğildir

Hal tercümesi broşürünün kapağındaki gaziünvanının kullanılmasına gelince, bu ünvanıNurettin Paşa’ya (A.S) harfleri verebilir. Fakat,gerçekvekanunbununlayalnızve sadecealayeder. Gerçi savaşa “ya şehit ya da gazi olmakiçin” gidilir. Genel olarak, kahramanlıkmeydanında ölenlerin hepsine şehit derlerse de,sağkalanlarınhepsinegaziünvanıverilmez.Buünvanı ancak kanun verir. Medenî bir milletinyüksek çıkarları uğruna yapmaya mecburolduğu harpler, Arap aşiretlerinin dolayısıylabiribirinekarşıaçtıklarıgazvedeğildir.Öylebileolsa,busavaştansağsalimçıkanlarabelkiyalnızanalarıbabalarıtakdiriçin,“benimgazioğlum!”diyerek övünürler. Fakat millet ve tarih ünvanvermekteokadarcömertdeğildir.

Haltercümesininsonsafyasındandabircümlealarakbuhikâyeyesonverelim:

NurettinPaşa,“IrakCephesindeikenyerlihalktarafından kendisine verilmiş bulunan,

Peygamber Hazretleri’nin Kerbelâ‘da yatantorunu İmam Hüseyin Hazretleri’nin mübarekkılıcınıtaşımaklaşerefduymaktadır.”

Efendiler,bunelaftır!

Kerbelâ,Peygamberin torunu, imam,mübarekkılıç, şerefduymakgibi,cahil takımınınhoşunagidecek laflarla milleti kandırma politikasınıbenimseyenler, artık insaf etsinler!…Millet de,dikkatveuyanıklığınıarttırsın!…

Efendiler, tek başlarına hareket ederek başarıeldeedemeyeceklerinianlayanbazıkimselerdeikiyüzlü davranışlarla içimize girme yolunubulabilmişlerdir. Bunların içyüzü, İkinci Meclistoplanıpgörevebaşladıktansonragörülecektir.

LozanBarışAntlaşması

TürkiyeBüyükMilletMeclisi’nin ikinci seçimdönemi, yeni Türkiye Devleti’nin tarihinde,mutlubirgeçişdevresine rastladı.Gerçektendedört yıllık Bağımsızlık Mücadelemiz,milletimizin şanına layık bir barış ilesonuçlanmışbulunuyordu.

24 Temmuz 1923’te, Lozan’da imza edilenantlaşma, 24 Ağustos 1923’te Meclis’teonaylandı.

MondrosAteşkesAnlaşmasındanSonraTürkiye’ye

YapılanDörtBarışTeklifiArasındaBirKarşılaştırma

Efendiler, Mondros Ateşkes Anlaşması‘ndansonra, düşman devletler tarafından Türkiye’yedört defa barış şartları teklif edilmiştir.Bunlarınbirincisi, Sevres taslağıdır. Bu taslak, hiçbirgörüşmenin ürünü olmayıp İtilâf DevletleritarafındanYunanBaşvekiliMösyöVenizelos’unda katılmasıyla düzenlenmiş ve Vahdettin’inHükûmeti tarafından, 10Ağustos1920’de imzaedilmiştir.

Bu taslak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ncetartışılmayadeğerbilesayılmamıştır.

İkinci barış teklifleri, Birinci İnönüSavaşı‘ndan sonra toplanan LondraKonferansı‘nın sonunda12Mart1921 tarihindeyapılmıştır. Bu teklifler, Sevres Antlaşması‘nabazı değişiklikler getiriyor ise de, üzerindedurulmamış olan meselelerde Sevrestaslağındakimaddelerinolduğugibibırakıldığınıkabuletmekgerekir.

Bu teklifler, bizce tartışmaya yol açmadanİkinci İnönü Savaşı‘nın başlamasıyla sonuçsuzkalmıştır.

ÜçüncüBarış teklifleri 22Mart 1922’de, yaniSakarya Zaferinden ve Fransızlarla imzalananAnkaraAnlaşması‘ndan sonra ve yakında yenibir saldırımızın beklendiği sıralarda, Paris’tetoplanan İtilâf Devletleri Dışişleri Bakanlarıtarafından yapılmıştır. Bu tekliflerde, artık işeSevres taslağını temelolarakelealmaşeklindenvazgeçilmiş ise de, ana çizgileri ile millîgayemizigerçekleştirmektenuzaktı.

Dördüncü teklif Lozan Antlaşması‘nınimzalanmasıylasonuçlanangörüşmelerdir.

İtilâf Devletleri’nce Türkiye’ye kabulettirilmesi düşünülen esaslar ile,MillîMücadelesayesinde ulaşılan sonucu açıkça gözler önüneserebilmek için, bu dört türlü teklif arasıda enönemli noktaları içine alacak şekilde kısa birkarşılaştırmayapmayıyararlısayarım:

I.SINIRLAR

A)TRAKYASINIRI

Sevres’de: Çatalca hattından biraz ileridebulunanPodima-Kalikratyahattı.

Mart 1921 teklifinde: Söz konusuedilmemiştir.

Mart1922teklifinde:Tekirdağbize,Babaeski,KırkkiliseveEdirneYunanlılarakalacakşekildebirhat.

Lozan’da: Karağaaç‘da bizde olmak üzereMeriçhattı.

B)İZMİRBÖLGESİ

Sevres Taslağında: Bu bölgenin sınırları,Kuşadası, Ödemiş, Salihli, Akhisar ve Kemerİskelesineazçokyakınyerlerdengeçmektedir.

Bu bölge, Türk hâkimiyetinde kalacak, fakatTürkiye, bu hâkimiyetini kullanma hakkını

Yunanistan’a devredecek, Türk hâkimiyetininbelirtisi olarak, İzmir şehrinin dış siperlerindenbirinde Türk bayrağı bulunacak. Bir bölgemeclisitoplanacakvebeşyılsonrabumeclis,bubölgeninsürekliolarakYunanistan’akatılmasınakararverebilecekti.

Mart 1921 teklifinde: İzmir şehri Türkhâkimiyetindekalacak,İzmirşehrindebirYunankuvveti bulunacak ve İzmir bölgesinin gerikalan yerlerinde çeşitli unsurların nüfusoranlarına göre oluşturulacak bir jandarmabirliğigörevalacakvebuna İtilâfDevletleri’ninsubaylarıkomutaedecek.

Yönetimişlerindedeyineaynınüfusoranıgözönünde bulundurulacak, bölgenin MilletlerCemiyeti’nce tayin edilecek bir Hristiyan valisiolacak, bunun yanında seçim yoluyla kurulmuşbir meclis ile bir danışma kurulu bulunacak.Valilikçe, Türkiye’ye gelir artışına göreayarlanacak bir vergi konacak.Bu anlaşma beşyılsüre ilegeçerliolup iki taraftanbirinin isteğiüzerine Milletler Cemiyeti’nce değişikliğeuğratılabilecek.

Mart 1922 teklifinde: Bütün Anadolu vedolayısıyla İzmir’debizegeriverilecekyolundaaldatıcı bir vaat. İzmir Rumlarının yönetimeadaletli bir şekilde katılmasını sağlamak için veaynı hakkın Yunanistan’da kalacak EdirneTürkleri’ne de verilmesi şartıyla bir yöntemtespiti konusunda İtilâf Devletleri, Türkiye veYunanistanileanlaşacaklardır.

Lozan’da: Elbette bu gibi meseleler sözkonusubileedilmemiştir.

C)SURİYESINIRI

Sevres’de: Akdeniz kıyısında aşağı yukarıKarataş Burnundan başlayarak Osmaniye,Bahçe, Gaziantep, Birecik, Urfa, Mardin veNusaybin’i epey güneyde ve Suriyetopraklarındabırakanbirsınır.

Mart 1921’de: Aşağı yukarı şimdiki sınırolmak üzere Fransızlar’la ayrıca bir anlaşmaimzalanmıştır.

Lozan’da: 20 Ekim 1921 tarihli Ankara

Anlaşması‘ndakisınırolduğugibibırakılmıştır.

D)IRAKSINIRI

Sevres’de: İmadiye bizde kalmak şartıyla,Musulilininkuzeysınırı.

Mart 1921 teklifinde: Söz konusuedilmemiştir.

Mart 1921 teklifinde: Söz konusuedilmemiştir.

Lozan’da:Çözümüdahasonrayabırakılmıştır.

E)KAFKASSINIRI

Sevres’de:Türk,Ermeni sınırının belirlenmesiAmerikaCumhurbaşkanıWilson’a bırakılmıştır.Wilson, sınır olarak Karadeniz kıyısındaGiresun’un doğusundan başlayan, Erzincan’ınbatı ve güneyinden, Elmalı, Bitlis ve VanGölü‘nün güneyinden geçen birçok noktadaDünyaSavaşındakiTürk-RusCephesini izleyenbirhattıgöstermiştir.

Mart 1921 teklifinde: Miletler Cemiyeti, birErmeni yurdu kurulması için doğu illerindenErmenistan’a bırakılacak toprakların tespiti içinbir komisyon kuracak,Türkiye bu komisyonunkararınıkabuledecek.

Lozan’da:Bukonuortadankaldırılmıştır.

F)BOĞAZLARBÖLGESİ

Sevres’de:Rumeli’ninTürkiye’dekalanbütünparçaları.

Anadolu’nun Adalar Denizi üzerinde aşağıyukarı İzmir bölgesinin sınırından başlayarakManyas Gölü‘nün güneyine, Bursa’nın veİznik’inbirazkuzeyindenveSapancaGölü‘nünbatıucundanAhabadrDeresiningöledöküldüğüyere kadar uzanan bir hatla sınırlandırılmışbölge. Bu bölgelerde asker bulundurmak veaskerî harekâtta bulunmak hakkı yalnız İtilâfDevletlerineaittir.BubölgedekiTürkjandarmasıdaİtilâfdevletleri’ninkomutasıaltındaolacaktır.

İtilâf Devletleri, bu bölge içinde, askerî

maksatlarla kullanılabilecek yol ve demiryoluyapımını yasaklayabileceği gibi, yapılmış olanyollardan bu gayeyle kullanılacak olanları datahripettirilebilecektir.

Mart 1921 teklifinde: Çanakkale güneyindeBozcaadakarşısındanKarabiga’yaçekilenhattınkuzeyi ile Boğaziçi’nin her iki yakasında 25kilometrelikbirbölge.

Çanakkale Boğazına hâkim olan her ikitarafındakiadalar.

İtilâf Devletleri yalnız Yunanistan’a kalacakolan Gelibolu ve bize kalacak olanÇanakkale’de asker bulunduracak böyleceİstanbul’u ve İzmit yarımadasını boşaltacak,Türkiye’nin İstanbul’da asker bulundurmasınave Anadolu’dan Rumeli’ye ve Rumeli’denAnadolu’yaaskergeçirmesineizinverecektir.

Mart 1922 teklifinde: Çanakkale’ningüneyinde Erdek Yarımadası dışarıda kalmaküzere Çanakkale Sancağı, Boğaziçi’ningüneyinde o zaman tarafsız sayılan bölge, yani

aşağı yukarı İzmit Yarımadası askersiz bölgeolacaktır.

Bizde İtilâf Devletleri’nin işgâl kuvvetlerikalmayacaktır.

Lozan’da: Gelibolu Yarımadası ile Kumbağı,Baklaburnu hattının güneydoğusu, Çanakkalebölgesinde,kıyıdanyirmikilometrelikbiryerveBoğaziçi’nin iki yakasında kıyıdan onbeşkilometrelikbirerbölgeveMarmara’dadaİmralıdışındakiadalarla İmrozveBozcaada,askerdenarınmışbirdurumagetirilecektir.

Hiçbir yerde İtilâf Devletleri’nin işgalkuvvetlerikalmayacaktır.

2.GÜNEYDOĞUANADOLU

Sevres’de: Fırat’ın doğusunda ve Ermenistan,Irak ve Suriye arasında kalan bölge için İtilâfDevletleri temsilcilerinden kurulacak birkomisyon özerk bir yönetim şeklihazırlayacaktır.

Antlaşmanınimzalanmasındanbiryılsonrabubölgenin Kürt halkı Milletler CemiyetiMeclisi’ne başvurarak Kürtlerin çoğunluğununTürkiye’den ayrı bağımsız bir devlet kurmakistediklerini ispat ederse ve Meclis’de bunukabul ederse, Türkiye bu bölgedeki her türlühaklarındanvazgeçecektir.

Mart1921 teklifinde: İtilâfDevletleri, şimdikidurumugözönündetutularak,bukonudaSevrestaslağında değişiklik yapılmasını dikkate almaeğilimindedir. Şu şartla ki, özerk yönetilenbölgelerle Kürt ve Asuri-Geldanî çıkarlarınınyeterince korunması için tarafımızdankolaylıklargösterilsin…

Mart 1922 teklifinde: Söz konusu

edilmemiştir.

Lozan’da:Elbettesözkonusuettirilmemiştir.

3.EKONOMİKÇIKARBÖLGELERİ

Sevres Antlaşmasından sonra İtilâfDevletleri’nin aralarında imza ettikleri üçlüanlaşmayagöre:

a)Fransızçıkarbölgesi:SuriyesınırıylaaşağıyukarıAdanailininbatıvekuzeysınırı,KayseriileSivas’ınkuzeyindengeçenveMuş‘udışarıdabırakarak bu kasabaya yaklaştıktan sonraCizre’yegidenbirhattıniçindekalanbölge.

b)İtalyançıkarbölgesi:İzmitYarımadasındançıktıktansonraAfyonkarahisar’akadarAnadoludemiryolu hattı ve oradan Kayseri yakınlarındaErciyes Dağı yöresine kadar giden hatla İzmirbölgesi, Adalar Denizi, Akdeniz ve Fransızbölgesiarasındakalanbölge.

Mart 1921’de: Bekir SamiBey ile Fransız ileİtalyanDışişleriBakanlarıarasında imzaolunupHükûmetçereddedilenanlaşmalaragöre:

a) Fransız çıkar bölgesi: O sırada Fransızişgali altında bulunan yerlerle Sivas, Elâzığ ve

Diyarbakırilleri.

b) İtalyan çıkar bölgesi: Antalya, Burdur,Muğla, Isparta Sancaklarıyla Afyonkarahisar,Kütahya, Aydın ve Konya Sancaklarının dahasonratayinedilecekkısımları.

Mart 1922 teklifinde: Söz konusuedilmemiştir.

Lozan’da:Sözkonusuedilmemiştir.

4.İSTANBUL

Sevres’de: Antlaşma samimiyetleuygulanmadığı takdirde İstanbul da bizdenalınacaktır.

Mart 1921 teklifinde: Bu tehdidin kalkacağı,Türkiye’nin İstanbul’da askerbulundurulabileceği ve Boğaziçi’ninçevresindeki askerden arınmış bölgeden askerîkuvvetgeçirilmesineizinverileceğibelirtilmiştir.

Mart 1922 teklifinde: İstanbul’dançıkarılacağımız tehdidinin kaldırılacağı veİstanbul’da bulundurulabilecekTürk kuvvetininarttırılacağıvaadedilmektedir.

Lozan’da:Sözkonusuolmamıştır.

5.VATANDAŞLIK

Sevres’de: Gerek Yunanistan’da dahil olmaküzere İtilâf Devletleri’nden gerek yeni kurulandevletlerden birinin (Ermenistan v.b)vatandaşlığına girmek isteyen Türkuyruklulardan hiç kimseye Türk Hükûmeti’nceengel olunmayacak ve bunların yenivatandaşlığıkabuledilecektir.

Mart 1921 teklifinde: Söz konusuedilmemiştir.

Mart 1922 teklifinde: Söz konusuedilmemiştir.

Lozan Antlaşmasında: Söz konusuedilmemiştir.

Ancak, görüşmeler sırasında, İtilâf Devletleri,birkimseninvatandaşlığınıbelirlemehususunda,Türkiye’dekiyabancıelçilikvekonsolosluklarınverecekleri belgelerin yeterli sayılmasınıistemişlerdir. Bu teklif, Sevres taslağınınyukarıdasözkonusuolan128.maddesininyeni

bir şekliydi. Hiç şüphe yok ki tarafımızdanreddedilmiştir.

6.HUKUKİKAPİTÜLASYONLAR

Sevres’de: İngiltere, Fransa, İtalya veJaponya’nın temsil edildikleri dört üyedenkurulu bir komisyon, kapitülasyonlardanyararlanandiğerdevletlerinuzmanlarıylabirlikteyeni bir şekil düzenleyecek ve OsmanlıHükûmeti’ne danıştıktan sonra bu şekli tavsiyeedebilecek.

Osmanlı Hükûmeti bu şekli kabul edeceğinişimdidentaahhütedecek.

Mart 1921 teklifinde: Bu komisyondaTürkiye’nindetemsiledilmesineİtilâfDevletlerirazıolmaktadır.

Mart1922teklifinde:Aynıteklif.

Lozan’da: Kapitülasyonlarla ilgili hiçbir kayıtyoktur.

Danışma niteliğinde olmak üzere, birkaçyabancıuzmanıbeşyıl içinhizmetimizealmayıkabulettik.

7.AZINLIKLARINKORUNMASI

Sevres’de: 1918 Ateşkes Antlaşmalarındansonra yapılan bütün antlaşmalarda yer alanhükümlerden başka, Türkiye’ye, özellikleaşağıdakihususlarkabulettirilmekistenmiştir:

a)YerlerindenayrılmışolanveTürkolmayanbütünhalkıneskiyerlerinegönderilmesi.

Başkanları Milletler Cemiyeti’nce tayinedilecek olan hakem komisyonları aracılığıylabunların haklarının geri verilmesi; bukomisyonlar istedikleri takdirde, Türk olmayanhalkınzarargörmüşmalvemülklerininonarımıiçin de ücretleri Hükûmetçe ödenecek işçilerinsağlanması, zorla göç ettirme ve buna benzerişlerde parmağı bulunduğu, söz konusukomisyonlar tarafından iddia edilen bütünşahıslarınsürgünedilmesivb.

b) Türk Hükûmeti, azınlıkların parlamentodakendi nüfusları oranında temsil edilmelerinisağlayan ve bir seçim kanunu tasarısını, iki yıliçindeİtilâfDevletleri’nesunacaktır.

c)Patrikhaneler ilebunlarabenzerkuruluşlaratanınmış olan bütün imtiyazlar arttırılarak dahadasağlamlaştırılmaktavebunların idareettikleriokul, yetimhane v.b. konusunda ogüne kadarhükûmetin sahipolduğu sınırlı denetlemehakkıdaelindenalınmaktadır.

d) İtilâf Devletleri, Milletler CemiyetiMeclisi’nin görüşünü aldıktan sonra, bukararların uygulanmasını sağlayacak gereklitedbirleri tespit edecektir. Türkiye bu konudasonradan alınacak her tedbiri kabul edeceğinişimdidentaahhütedecektir.

Mart 1921 teklifinde: Azınlıklar söz konusuedilmemiştir. Bu teklifte Sevres’de yapılacakdeğişiklikler yer aldığı için, bundan adı geçenantlaşmanın azınlıklarla ilgili bölümünündeğiştirilmeyeceğisonucuçıkarılabilir.

Mart 1922 teklifinde: Türkiye veYunanistan’daki azınlıklarla ilgili bir sıratedbirin teklif edileceği ve bunların gereğinceuygulanmasını kontrol için MilletlerCemiyeti’nce komiserler tayin edileceği

yazılıdır.

Bu bir sıra tedbirin neler olduğuaçıklanmamıştır.

Lozan’da: Misak-ı Millî‘mizde kabul etmişolduğumuz üzere ve yalnız Müslümanolmayanlar için Dünya Savaşı‘ndan sonrayapılan bütün milletler arası antlaşmalarda yeralanhükümler.

8.ASKERLİKLEİLGİLİHÜKÜMLER

Sevres’de:

a) Türkiye’nin Silâhlı kuvvetleri şu sayılarıaşmayacaktır.

SarayMuhafızBirliği-700Kişi

Jandarma-35.000Kişi

Jandarma’yıdesteklemeküzereözelbirlikler-15.000Kişi

Toplam50.700Kişi

Bu sayıya Harp Akademisi ve askerî okullaröğrencileri ile, depo birliklerinde ve çeşitligörevlerdeçalışanervesubaylardadahildir.

Özel birliklerin 15 batarya dağ topubulunabilecek,çölveyaağırtopolmayacaktır.

Memleket, çeşitli bölgelere ayrılacak ve herbölgede bir jandarma birliği (legion)

bulunacaktır.

Jandarmanın topu ve teknik araçlarıbulunmayacaktır.

Özel birlikler, kendi bölgelerinin dışındakullanılmayacaktır.

Jandarma subayları arasında, sayıları 1.500’ügeçmemeküzereyabancısubaylarbulunacaktır.Her bölgedeki yabancı subaylar aynı millettenolacaktır.

Daha sonra tespit edilecek olan bu bölgelerinsayısıbelirtilmemişolmaklabirlikte,bununİtilâfDevletleri’nin düşüncesine göre, en az dörtolacağı, antlaşmanın bazı hükümlerinden veözellikle bir birliğin kuvvetinin bütün birliklerkuvvetinin dörtte birini aşmayacağı yolundakihükümden çıkarılabilir. Böylece İngiliz, Fransızve İtalyan subaylarınınbirer bölgesi bulunacağıgibi, Belki Yunanistan’a belki de ilerideErmenistan’a birer bölge verilmesidüşünülmüştür.

Özel birliklerin erleriyle, jandarmalar hepparalıolupbunlarenazikiyılaskerlikyapacakvemecburîaskerlikhizmetikalkacaktır.

Her bölgedeki birliğe alınacak er ve çeşitliunsurların birlikte temsil edilmesine mümkünolduğukadardikkatedilecektir.

Deniz kuvvetlerimiz, yedi gambot ve altıtorpidoyu geçmeyecek, hiç bir uçağımız vegüdümlübalonumuzolmayacaktır.

İtilâf Devletleri’nin kara, deniz ve havadenetlemekomisyonlarınınmemleketimiziçindeher türlü denetleme hakları olacaktır. ÖzellikleKaraDenetlemeKomisyonu:

Türkiye’nin kullanabileceği, polis, gümrükçü,orman korucusu vb. görevlilerin sayısınıbelirleme, artacak silâh ve cephanemizi teslimalma, memleketimizi bölgelere ayırma, herbölgede bulunacak jandarma ve özel birliksayısınıtespitetme,bunlarınhangiişlerdeveneşekilde çalıştırıldıklarını denetleme, yabancısubayların sayılarını ve oranlarını tayin etme,

Hükûmetle işbirliği yaparak yeni silâhlıkuvvetlerimizi düzenleme gibi işlerle görevliolacaktır.

Mart 1921 teklifinde: Jandarma sayısı45.000’e, özel birliklerin sayısı 30.000’eçıkarılmıştır.

Jandarmanınmemleket içindeki dağıtım şekli,yukarıda sözü edilen İtilâf Devletleritemsilcilerinden kurulu Denetleme KomisyonuileHükûmetarasındaanlaşmayavarılarak tespitedilecektir.

Jandarma subay ve astsubay oranıarttırılacaktır. Yabancı subayların sayısıazaltılacak ve bunların birliklere dağıtılmasıDenetleme Komisyonu ile hükûmet arasındakianlaşmaya göre kararlaştırılacaktır (Bununla,belki de her bölgede aynı milletten yabancısubaylarınbulunmayacağıkastedilmiştir).

Mart 1922 teklifinde: Paralı asker şeklinindevam ettirilmesi, jandarmanın 45.000’e, özelbirliklerin40.000’eçıkarılması.

Jandarma’da, yabancı subaylara görevverilmesiTürkiye’ye tavsiye edilmekle birlikte,bunoktaşartolarakilerisürülmemektedir.

Lozan’da: Trakya ve Boğazlar’da askerdenarınmış duruma getirilen bölgelerle ilgilisınırlandırmalar dışında hiçbir kayıt yoktur.Üstelik, Boğaziçi’nin iki yakasındaki askerdenarınmış bölgede, 12.000 asker bulundurabilmehakkınıeldeetmişizdir.

9.CEZA

SevresProjesinde:Türkiyeharpsırasındaharpkurallarına aykırı şekilde hareket etmiş veyaTürkiyeiçindezulümyapmış,zorlasürgünetmev.b. işlere karışmış olan kimseleri, istedikleritakdirde, İtilâf Devletleri’ne (Yunanistan dahil)ve Türkiye’den toprak almış devletlere(Ermenistan v.b.) teslim edecektir. Bu gibikimseler, kendilerini isteyen devletin Divan-ıHarb’itarafındanyargılanıpcezalandırılacaktır.

Mart 1921 teklifinde: İtilâf Devletleri’ninteklifinde bundan söz edilmemiştir. Ancak,Bekir Sami Bey’in, İngilizler’le imza etmişolduğu esirlerin geri verilmesi ile ilgilisözleşmede, elimizdeki bütün İngilizleri serbestbırakarak bir kısım Türkleri suçlu sayıpİngilizlerinelindebırakmayarazıolması,Sevrestaslağında yer alan önceki hükümlerin dahahafifletilmişşeklindenbaşkabirşeydeğildir.

Mart 1922’de: Bu konu üzerindedurulmamıştır.

Lozan’da:Bundansözedilmemiştir.

10.MALİHÜKÜMLER

Sevres’de: İtilâf devletleri,Türkiye’ye yardımolsun diye, İngiliz, Fransız ve İtalyantemsilcilerinden kurulu bir Maliye Komisyonuoluşturacaklar;bukomisyondadanışmanolarakbirTürkkomiseribulunacaktır.

Bu komisyonun görev ve yetkileri aşağıdakişekildeolacaktır:

a)Türkiye’ningelirlerinikorumakvearttırmakiçinhertürlütedbirialacaktır.

b)TürkMeclis-iMebusanı‘na sunulacak olanbütçe, daha önce Maliye Komisyonu’naverilecek ve onun kabul ettiği şekildeMeclis’egönderilecektir.Meclis’inyapacağıdeğişiklikler,ancak komisyonca uygun görülürse yürürlüğekonabilecektir.

c) Komisyon, malî kanun ve tüzüklerinuygulanmasını, doğrudan doğruya kendisinebağlı bulunan ve üyeleri kendisinin uygunbulacağıkimselerdenseçilip tayinedilecekolan

Türk Maliye Teftiş Kurulu aracılığıyladenetleyecektir.

d) Düyûn-ı Umumiye İdaresi ve OsmanlıBankası ile anlaşarak Türkiye’nin para işlerinidüzenleyecekvedüzeltecektir.

e) Türkiye’nin, Düyûn-ı Umumiye’ye ayrılangelirleri dışındaki bütün gelirleri bu MaliyeKomisyonu’nun emrine verilecektir. Komisyonbunlarla:

Önce, kendisine ve Türkiye’de kalacak olanİtilâf Devletleri işgal kuvvetlerine ait giderlerikarşıladıktan sonra, 30 Ekim 1918 tarihindenberi İtilâf Devletleri ordularının gerek bugünküTürkiye’de gerek Osmanlı İmparatorluğu’nunbaşkayerlerindekigiderleriniödeyecektir.

İkinciolarak,Türkiyeyüzündenzarargörmüşolan İtilâf Devletleri uyruklarının zarar veziyanınıödeyecektir.

Türkiye’nin ihtiyaçları bundan sonra dikkakealınacaktır.

f) Hükûmetçe verilecek her bir imtiyaz içinMaliyeKomisyonu’nunuygunbulmasışarttır.

g) Bugün yürürlükte olan, bazı gelirlerindoğrudandoğruyaDüyûn-ıUmumiyetarafındantoplanması şekli, Komisyonun onayı ilemümkün olduğu kadar genişlemesineyaygınlaştırılacak ve bütün Türkiye’yeuygulanacaktır.

Gümrükler, Maliye Komisyonu tarafındantayin veya işten çıkarılabilecek ve kendisinekarşı sorumlu olacak bir genel müdürünyönetimindebulunacaktır.

Mart 1921 teklifinde: Yukarıda sözü edilenMaliye Komisyonu, Türk Maliye Nâzırı‘nıngönüllü başkanlığı adı altında bulunacaktır.Komisyonda bir Türk temsilci bulunacak vebunun, Türk Maliyesi ile ilgili konularda oyuolacaktır. İtilâf Devletleri’nin malî çıkarları ileilgili konularda ise, Türk temsilcinin yetkisi,ancakdanışmaniteliğindeolacaktır.

Türk Parlamentosu, Türk Maliye Nâzırı ile

Maliye Komisyonu tarafından ortaklaşahazırlanacak olan bütçede değişiklik yapmayetkisini taşıyacaktır. Fakat bu değişiklikbütçenin denkliğini bozacak şekilde ise, bütçeonaylanmak üzere yeniden MaliyeKomisyonu’nagönderilecektir.

TürkHükûmeti,imtiyazlarvermehakkınıyineelde edecektir. Ancak, Türk Maliye Nâzırı bukonudaki sözleşmelerin, Türk hazinesininçıkarlarına uygun olup olmadığını, MaliyeKomisyonu ile birlikte inceleyecektir ve bukonudaortaklaşabirkararalacaktır.

Mart 1922 teklifinde: Maliye Komisyonukurulmasından vazgeçilmektedir. Fakat, İtilâfDevletleri’ne olan savaştan önceki borçların veaşırı olmayan bir tazminatın ödenmesikonusundaki gerekli denetlemenin Türkhâkimiyeti ilkesi ile bağdaştırılmasınaçalışılacaktır.

Savaştan önceki Düyûn-ı UmumiyeKomisyonu olduğu gibi bırakılacak, yukarıdabelirtilen iş için İtilâf Devletleri’nce bir dağıtım

komisyonukurulacaktır.

Lozan’da:Bugibibağlayıcıhükümlerinhepsikaldırılmıştır.

11.EKONOMİKHÜKÜMLER

Sevres’de: Kapitülasyonlardan yararlamahakkı,savaştanöncebunlardanyararlananİtilâfDevletleri uyruklularına geri verilecek; bu hak,bunlardan daha önce yararlanmamış olanYunanistan, Ermenistan v.b. devletleruyruklarınadatanınacaktır.

(Bu haklar arasında, birçok vergiden sorumluolmama hakkının bulunduğu ve vatandaşlıkbölümünde görüldüğü üzere, her Türkvatandaşının, İtilâf Devletleri’nden birininvatandaşlığına girmesine engel olma hakkınınbizden alındığı hesaba katılırsa, bu hükmüngenişliğidahaiyianlaşılır).

Gümrük tarifeleri için 1907 tarifesi (% 8)yenidenyürürlüğekonulmaktadır.

Türkiye,İtilâfDevletlerigemilerineenazındanTürkgemilerineverdiğihakkıtanıyacaktır.

Yabancıpostalaryenidenkurulacaktır.

Mart1921teklifinde:Bazışartlarabağlıolarakyalnız yabancı postaların kaldırılmasınındüşünüleceğisöylendiğinegöre,diğerhükümlerolduğugibibırakılmaktadır.

Mart1922 teklifinde: İngiliz, Fransız, İtalyan,Japon ve Türk temsilcilerinden vekapitülasyonlardan yararlanan öteki devletlerinuzmanlarından oluşan bir komisyon, barışınyürürlüğe girmesinden sonra geçecek üç ayiçinde, İstanbul’da toplanıp kapitülasyonsisteminin değiştirilmesiyle ilgili tekliflerhazırlayacaktır.

Bu teklifler, malî konularda, yabancıuyrukluların Türklerle eşit vergi vermesinisağlayacaktır.Bu tekliflerde,gümrükvergisindegerekligörülecekdeğişikliklerinyapılmasınadayerverilecektir.

Lozan’da: Kapitülasyonların her türlüsü,kökündenvesonsuzakadarkaldırılmıştır.

12.BOĞAZLARKOMİSYONU

Sevres’de: Kendisine ait bayrağı, bütçesi vepolis kuvveti bulunacak olan bu komisyon,gemilerin boğazlardan geçmesi, fenerler,kılavuzluk v.b. işlerle uğraşacak ve daha önceYüksek Sağlık Kurulu’nun yaptığı görevlerle,kurtarma işleri artık bir komisyonun gözetimialtında ve onun vereceği talimat çerçevesindeyerine getirilecek ve komisyon, Boğazlar’ınserbestliğinitehlikedesayıncaİtilâfDevletleri’nebaşvurulabilecektir.

Komisyon’da Amerika, İngiltere, Fransa,İtalya, Japonya ve Rusya’nın temsilcileri ikişeroyasahipolacaklardır.

Amerika istediği zaman, Rusya’da MilletlerCemiyeti’ne girdiği andan başlayarak bukomisyonakatılabileceklerdir.

Mart 1921 teklifinde: Türk temsilcisi de, ikioya sahip olacak ve Boğazlar Komisyonu’nabaşkanlıkedecektir.

Mart 1922 teklifinde: Aynı şekilde, Türktemsilcisi komisyona başkanlık edecektir.Boğazlarla ilgili bütün devletler komisyondatemsiledilecektir.

Lozan’da: Komisyonun başkanlığı bizeverilmiştir. Komisyonun görevi, gemilerinBoğazlar’dan geçişinin Boğazlar Sözleşmesihükümlerineuygunluğunusağlamaktanibarettir.Komisyon her yıl Milletler Cemiyeti’ne raporverecektir.

Yine bu anlaşmayla, İstanbul’dakiMilletlerarası Sağlık Kurulu kaldırılarak, sağlıkişleriTürkHükûmetinebırakılmıştır.”

Saygıdeğer Efendiler, Lozan BarışAntlaşması‘ndaki hükümleri öteki barışteklifleriyle daha fazla karşılaştırmanın yersizolduğu düşüncesindeyim. Bu antlaşma, Türkmilletine karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış veSevres Antlaşması ile tamamlandığı sanılmışbüyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirirbir belgedir. Osmanlı tarihinde benzerigörülmemişbirsiyasîzafereseridir!

TürkDelegelerKurulununBaşkanıİsmetPaşaİle

HükûmetBaşkanıRaufBeyArasındaÇıkanAnlaşmazlık

Efendiler, burada Lozan Barış Görüşmelerisırasında çıkan ve barış imzalandıktan sonraaçığa vurulup yayılan bir konuyu ele alarakkamuoyunu aydınlatmak isterim.Açığa vurulanveyayılankonu,TürkDelegelerKuruluBaşkanıİsmet Paşa ile Hükûmet Başkanı Rauf Beyarasındaçıkananlaşmazlıktır.

Bu anlaşmazlığı, ilgili belgeleri inceleyerekköklü ve ciddi sebeplere dayandırmak güçtür.Bu bakımdan, anlaşmazlığı daha çok psikolojikve duygusal açıdan değerlendirmek gerektiğigörüşündeyim.

Çeşitli vesilelerle belirtmiştim ki, LozanKonferansısözkonusuolduğuzaman,DelegelerKurulu Başkanlığı‘na Rauf Bey’in getirilmesieğilimivardı.Gerçekten,RaufBey’de,DelegelerKuruluBaşkanıolmak istiyordu. İsmetPaşa’nınaskerî danışman olarak kendisiyle biriktegönderilmesinidebendenricaetmişti.BenRauf

Bey’e İsmet Paşa’dan yararlanmanın, ancakonun başkan olarak gönderilmesiyle mümkünolacağı cevabını verdim. Sonra, bilindiği gibi,Rauf Bey’i göndermedik, İsmet Paşa, ordununbaşındanalındı.DışişleriBakanlığı‘naseçilerek,DelegelerKuruluBaşkanlığı‘nagetirildi.

Lozan Konferansı‘nın birinci dönemikapandıktan sonra, İsmet Paşa’nın uğradığıhücumveeleştirileri anlatmıştım.Buna rağmen,İkinci defa Lozan’a gönderilen yine İsmet Paşaoldu. İsmet Paşa, Lozan Görüşmelerini büyükbir başarıyla idare ediyordu. Görüşmeaşamalarını düzenli olarak Bakanlar Kurulu’nabildiriyordu. Bazı önemli konulardaHükûmetindüşünce ve görüşlerini soruyor veya talimatbekliyordu. Çözüm bekleyen meseleler önemli,mücadeleciddîveüzücüidi.RaufBey’de,İsmetPaşa’nın görüşmeleri idare ediş tarzınıbeğenmezlikduygusuuyanmıştı.BuduygusunuBakanlar Kurulu’ndaki arkadaşlarına da telkinetme isteğine kapılmıştı. Bakanlar Kurulu’ndaİsmet Paşa’nın raporları okundukça, zamanzaman, İsmet Paşa, bu işi başaramayacak

denmeye başlanmış. Hattâ bir aralık, İsmetPaşa’yıgeriçağırmateklifiortayaatılmış…RaufBey, bu teklifi derhal oylamaya kalkışmış…Bakanlar kurulu’na Millî Savunma Bakanıolarak katılan Kâzım Paşa’nın itirazı üzerinevazgeçilmiş.

İsmetPaşa’da,HükûmetBaşkanıRaufBey’e

KarşıGüvensizlikDuygusuBaşlamıştı

Öte yandan, İsmet Paşa’da da, HükûmetBaşkanı Rauf Bey’e karşı bir güvensizlikduygusu başlamış… Rauf Bey’in imzasıylaaldığıHükûmet’ingörüşünübildirenyazılardan,Rauf Bey’in beni haberdar etmeden talimatvermekteolduğuendişesinedüşmüş…

Nihayet İsmet Paşa, görüşmelerin ciddî venazik aşamalaragirdiğinden söz ederek, benim,durumubizzattakipetmemiyazdı.

Gerçi, ben, İsmet Paşa’nın raporlarından veHükûmet’inkararlarındanhaberdarediliyordum.Fakat, Rauf Bey’in, kararları İsmet Paşa’yabildirenyazılarınınneşekildeyazıldığınıkontroletmiyordum. İsmet Paşa’nın dikkatimi çekmesiüzerine, Lozan Görüşmelerini, Hükûmettoplantılarındadoğrudandoğruya takip etmeveHükûmetkararlarınıbazenkendimkalemealmagereğiniduydum.

Sözkonusu,ettiğimizmeseleüzerindeaçıkve

kesin bir bilgi verebilmek için İsmet Paşa ileRauf Bey arasında çeşitli konularda yapılanyazışmalardanyalnızikikonuileilgiliolanlarını,huzurunuzdainceleyeceğim…

YunanlılardanİstenenSavaşTazminatındanDolayı

İsmetPaşaİleHükûmetArasındaÇıkanGörüşAyrılığı

veGerginlik

Yunanlılardan istenen savaş tazminatındandolayı,Yunanistangerginbirtavırtakındı.İsmetPaşa ile Venizelos arasında bu konu ile ilgiligörüşmevetartışmalarkesildi.

İtilâfDevletleri’nin temsilcileri, İsmetPaşa’ya,Karaağaç’ın bize bırakılması ve tarafımızdanistenen onarımdan vazgeçilmesi şekliyleYunantazminatı meselesinin çözüme bağlanmasıteklifinde bulunurlar. İsmet Paşa, Karaağaç’ın,istediğimiz haklı tazminata bir karşılıktutulamayacağını,öteyandan,İtilâfDevletleriilearamızda bulunan ve daha önce çözümlenmişolan tazminat konusunun, bu konferanstayeniden ele alınıp tespit edilmediğini, her ikikonuyu da Hükûmet’e bildirmek zorundaolduğunu belirtir. İsmet Paşa, bu durumu 19Mayıs 1923 tarihli şifresiyle HükûmetBaşkanlığı‘nabildiriyorve: “Hükûmetkararınınacelebildirilmesiniistirhamederim”diyor.

İsmetPaşa, bu telgrafınaüçgüngeçtiği halde

cevap alamaz… 22 Mayıs 1923 tarihinde“acele” kaydıyla, Hükûmet Başkanlığı‘na şuşifreyideçeker:

“Yunan tazminatına karşılık, Türkiye’yeKaraağaç ve yöresinin bırakılması ile ilgiliolarak İtilâf Devletleri’nce yapılan teklifkonusunda, Hükûmet görüşünün bildirilmesini19 Mayıs 1923 tarih ve 17 sayılı telgraflaistirham etmiştim. Zâtı devletlerinin emirlerininçabuklaştırılmasıistirhamolunur.”

Rauf Bey, İsmet Paşa’nın iki telgrafına, 23Mayıs1923tarihindecevapveriyor.

Cevabınbirincimaddesişöyledir:

“Karaağaç‘a karşılık tazminat parasındanvazgeçemeyiz.”

Cevabın üçüncümaddesinde, bazı düşüncelerileri sürüldükten sonra “Yunanlıların bunuveremeyecekleriniİtilâfDevletlerininsöylemesi,şaşılacakşeydirvekabuledilemez”deniliyor.

Cevabın beşinci maddesinde, yine bazıdüşünceler belirtildikten sonra, şu görüş ilerisürülüyor: “Bu işin İtilâf Devletleri ile barışaengel olmaması için, bizi Yunanlılarla çözümyolu bulmakta serbest bırakarak kendilerininbarışimzalamalarıyerindegörülmüştür.”

İsmet Paşa, 24 Mayıs 1923 tarihinde RaufBey’e yazdığı sonraki dört raporundadüşünceleriniaçıklayarakşubilgileriveriyor:

Madde1-Bugün,GeneralPellegeldi.YunanKurulunun, ikigünsonra,yaniCumartesigünütazminat konusunun resmen konferanstagörüşülmesini teklif ettiğini ve o zamana kadartarafımızdan cevap verilmezse, Cumartesi günükonferanstan çekileceklerini bildirdiklerinisöyledi. Ben, tazminat konusunda dahacevabınızı almamıştım. Hükûmetimden cevapgelmedikçe yapılacak bir şey olmadığını veYunanlılarca yapılan bu tekliften üzüntüduymadığımıbildirmekleyetindim.

Durumun son devreye geldiği görüşündeyim.Ortalığa sızan yaygın söylentiler ve gazete

haberlerigenelliklekötümserdir.

Madde 2- Çeşitli meseleler üzerinde yüksekbaşkanlığınızıncevaplarınıaldım.Dikkatedeğerbirhususturki, tazminatkonusundaAnkara’nınred cevabı verdiği, daha önce buradaduyulmuştur. Bizim çevrelerden sızması ihtimaliyoktur. Çünkü, teklifi ve cevabı daha kimsebilmiyor…

İsmetPaşa,Yunantazminatkonusuüzerindekigörüşünüşöylebildiriyor:“Karaağaçveyöresinibize bırakan teklifi kabul ederek Yunantazminatı konusununkapatılması zorunluluğunauymak yerinde olur. İtilâf Devletleri’nce,Yunanlılara para ödetmek imkânsız denildiğigibi, bunların aradan çekilmesi halindeçıkabilecek bir savaşı kazandıktan sonra bile,paraalmak içinzorlama imkânlarıolmadığında,ödetme ilkesinde ısraretmekçıkmazbiryoldur.Her memlekette denenmiş ve sonucugörülmüştür…v.b.”

İsmet Paşa bu görüşünü pek akla yatkın vebasiretli düşüncelerle açıkladıktan sonra:

“Konferansınbugünküdurumunagöre, iktisadî,ticarî ve yerleşim konuları ile ilgili maddelerle,diğerbütünmaddelerbüyükçoğunlukla, iyibirşekilde sonuca bağlanmıştır vebağlanmaktadır…”

“İşgal altındaki topraklarımızın boşaltılmasıkonusu daha, bir çözüme bağlanamadı. Fakatistediğimizgibi çözümlenmesiumulmaktadırveöyleolmasıdagerekir”diyor.

Öteki konuların vardığı ve varabileceğisonuçları da bildirdikten sonra şunları yazıyor:“Düşüncem,özetolarakşudurki,Hükûmetbizeverilen talimatta yer alan temelmaddeler içindekaldığı ve Yunan tazminatı meselesi teklifettiğim şekilde çözümlendiği takdirde, barışıgerçekleştirme ümidi gerçekten kuvvetlenir.Eğer Hükûmet, görüşmelerin Yunan tazminatıyüzündenkesilmesinigözealırsavebizeverilentalimatta yer almayan beklenmedik şartlar ilerisürereksabitdüşüncelerindeısrarederse,barışınimzalanmasışüphelidir.”

“Kabotajın, kayıtsız ve şartsız olarak

kaldırılmasını veya konunun barıştan sonrayabırakılmasını uygun gördük ve istedik.Ancak,bumeseleyi belirli şartlar altında, iki yıllık özelbir sözleşmeyle çözümlemek imkânınıbulabildik.Oysa: bu konu üzerinde de yenidendeğişmez şartlar içinde ısrar edilmesinibildiriyorsunuz.”Ondan sonra, İsmetPaşa şunuyazıyor:

“Kararımın özeti şudur: Millî çıkarlarımızauygun ve elde edilebilecek en iyi şartları içinealanbirbarışantlaşmasıhazırlanmaktadır.GerekYunan tazminatı konusunda gerek diğermeselelerde, Hükûmet, daha fazla çıkarlar eldeetme imkânını görmekte ve görüşmelerinkesilmesini göze almakta kararlı ise, ben bugörüşe katılmıyorum. Bu noktayı açıkça vehemenbanabildirmesiniHükûmetBaşkanı‘ndanistiyorum.Aramızda uyuşma olmadığı takdirde,görevim, delegelerimizi burada bırakarakmemleketimedönmekveHükûmet’edurumubirdefadasözlüolarakaçıkladıktansonra,savaşvebarış alanında sorumluluk konumumu sonaerdirmektir.”

İsmet Paşa’nın, telgraflarının son maddesişudur: “Düşüncelerimin aynen Büyük MilletMeclisi Başkanı‘na (yani bana) bildirilmesiniistirhamederim.”

Efendiler,buverdiğimbilgilerdenortayaçıkansonuç şudur: İsmet Paşa, Karaağaç‘a karşılıkYunan tazminatı meselesini çözüme bağlamayıuygungörüyor;hazırlanmaktaolanantlaşmanınelde edilebilecek en iyi şartları içine aldığıgörüşünübelirtiyor.

Rauf Bey’de, Karağaç‘a karşılık tazminatparasındanvazgeçemeyizdiyor.

Ben,İsmetPaşa’nınGörüşünüBenimsedim

Ben,RaufBeyileİsmetPaşaarasındayapılmışolan bütün yazışmaları gözden geçirdiktensonra, esas itibariyle İsmet Paşa’nın görüşünübenimsedim.Fakat,RaufBeyde, İsmetPaşadakendi görüşlerinde ısrarlı görünüyorlar ve bugörüşlerin ifadesinde her ikisi de pek keskinkelimeler kullanmış bulunuyorlardı. Rauf Bey,Meclis ve Millet kamuoyunda iyi

karşılanabilecek,parlakbirpropagandayolundaidi. “Memleketimizi yakıp yıkmış olanYunanlılar’dan, kazandığımız çok büyük zafererağmen onarım bedeli olarak tazminat parasıisteğinden vazgeçemeyiz!, Biz, onlarlahesabımızı görürüz!” görüşünün savunucusuoluyor…

Barışı bir bütün olarak ele alan ve büyük birbarışın esaslarını gözönünde bulunduran İsmetPaşa ise, Hükûmet Başkanı‘yla olan buanlaşmazlıkta, Yunanlılara karşı fedâkarlıkyapmayı teklif etme durumunda bulunuyordu.Bu görüşün yerinde ve kabulünün zorunluolduğunu kamuoyuna anlatmak, elbette ki, okadarkolaydeğildir.

Konuyu o yolda bir çözüme bağlamakgerekirdi ki, hem İsmet Paşa’nın teklifi kabuledilerek barış yapılsın, hem de Rauf Bey veBaşkanlık ettiği Hükûmet yerinde kalıp barışantlaşması imzalanıncaya kadar çalışmalarınadevametsin!

RaufBey’inAradakiGörüşAyrılığını,KendisiİleİsmetPaşa

ArasındaBaşlıbaşınaBirMeseleSaymasıDoğruDeğildir

Bakanlar Kurulu kararlarında benimgörüşlerimin de yer aldığını, İsmet Paşa’yagerektikçe bildiriyordum. Buna göre, İsmetPaşa’nın Bakanlar Kurulu Başkanlığı‘nı hedefalanbazışikâyetleriyalnızRaufBey’inşahsıylailgili sayılmazdı. Bütün bakanlarla ilgiliydi.Hattâ,banadadokunuyordu.

Rauf Bey’in bu görüş ayrılığını, kendisi ileİsmet Paşa arasında başlıbaşına bir meselesayması ve öyle saydırmaya kalkışması doğrudeğildir. Her durumda ve her konuda talimatverenler, o talimatı, uzakta ve özellikle talimatverenin içinde bulunmadığı şartlar altındauygulayankimsearasındagörüşayrılığıolabilir.Esastabirdeğişiklikyapılmamakşartıyla,durumgereğinegöreidareedilir.

İsmetPaşa’nın,durumunizlenmesi içinbenimdikkatimi çekmesi de mazur görülmelidir.Çünkü,konugerçektenciddîvehayatîidi.

RaufBey,GörüşmeleriBitiripBarışıHazırlayan

İsmetPaşa’nınSonuçlaİlgiliOlarakHükûmet’inGörüşünü

SoranTelgrafınaCevapVermemişti

Nihayet Efendiler, Temmuz ortalarındaKonferans sona erdi. İsmet Paşa, BarışAntlaşmasıimzalanmadanönceBakanlarKuruluBaşkanı Rauf Bey’e, Konferansın sonbulduğunu ve meselelerin ne şekilde çözümebağlandığınıbildirmiş…RaufBey,olumluveyaolumsuz hiçbir cevap vermemiş… İsmet Paşa,bekleyiş içinde geçirdiği bugünlerde çoküzülmüş. Hükûmetin hiçbir cevap vermeyişini,Ankara’da bir kararsızlığın hüküm sürmekteolduğuna bağlamış… Rauf Bey’e yazdıktan üçgün sonra 18Temmuz 1923 tarihinde, durumubana da bildirdi. Telgrafında, Hükûmet’ikararsızlığa düşebileceğini tahmin ettiğinoktaları birer birer sayıp açıkladıktan sonra,düşüncelerineşusözlerlesonveriyordu:

“Eğer, Hükûmet kabul ettiğimiz noktalardangeri dönmemiz hususunda kesinlikle ısrarediyorsa, bunu bizim yapmaklığımıza imkânyoktur. Benim düşüne düşüne bulduğum yol,İstanbul’daki İtilâf Devletleri komiserlerine,

imza yetkisinin bizden alındığını bildirmektir.Gerçi, bu durum, bizim için yer yüzündegörülmemiş bir skandal olur. Fakat vatanınyüksek çıkarları, kişisel düşüncelerin üstündeolduğundan,MillîHükûmetistediğigibihareketeder. Hükûmetten teşekkür beklemiyoruz.Yaptıklarımızın hesabı milletin ve tarihinyargısınabırakılmıştır.”

Efendiler, İsmet Paşa’nın yürüttüğü vesonuçlandırdığı işin ne kadar önemli olduğunuaçıklamaya gerek yoktur. Bu işinsonuçlandırıldığı, son günün, imza günününgeldiğinibildirentelgrafasevinçlevecanatarakcevapverileceğinikabuletmekdoğaldır.Ankaraile Lozan arasında, bir veya iki gündehaberleşmekmümkündü.Üç gün geçtiği halde,hiçbir cevap verilmemiş olması, en basit biranlayışla, Hükûmet Başkanı‘nın işiönemsemediği ve aldırmazlıkla karşıladığınıgösterir. Yapılan işin Hükûmetçe noksangörülerek,kabuledilmemesiyolunagidildiğivebundan dolayı da cevap verilmemekte olduğuzannınadadüşülebilir.Budurumkarşısında, işi

bitirmek için büyük ve tarihî sorumlulukyüklenerek imza kullanacak olan kişinin nekadar güç bir durumda kalacağı düşünülürse,İsmet Paşa’nın üzüntü ve acı çekmesini haklıgörmekgerekir.

İsmetPaşa’yaBarışAntlaşmasınıİmzalamasınıBildirdim

İsmet Paşa’nın telgrafına hemen şu cevabıverdim.

Ankara

19.7.1923

İsmetPaşaHazretlerine

18Temmuz1923tarihlitelgrafınızıaldım.Hiçkimsede kararsızlık yoktur. Elde ettiğinizbaşarıyı en sıcak ve en içten duygularımızlatebriketmekiçin,antlaşmanınşeklinegöreimzaedildiğininbildirilmesinibekliyoruz,kardeşim.

GaziMustafaKemal,

TürkiyeBüyükMilletMeclisiBaşkanı

Başkomutan

LozanBarışAntlaşmasınıHazırlayanveİmzalayanları

TeşekkürveKendileriniKutlama

Efendiler, İsmetPaşa,24Temmuz1923günüantlaşmayı imzaladı. Kendisini tebrik etmezamanıgelmişti.Aynıgünşutelgrafıçektim:

Lozan’daDelgelelerKuruluBaşkanı

DışişleriBakanıİsmetPaşaHazretleri’ne

Millet ve Hükûmetin, zâtıalilerine vermişolduğu yeni görevi başarıyla sona erdirdiniz.Memlekete birbiri ardınca yaptığınız yararlıhizmetlerledoluömrünüzü,budefadatarihîbirbaşarıyla taçlandırdınız. Uzun çarpışmalardansonra vatanımızın barış ve bağımsızlığakavuştuğu bu günde, parlak hizmetinizdolayısıyla zâtıalinizi, pek sayın arkadaşlarımızRıza Nur ve Hasan Beyleri ve çalışmalarınızdasize yardım eden bütün Delegeler Kuruluüyelerinişükranduygularımlakutlarım.

GaziMustafaKemal

TürkiyeBüyükMilletMeclisiBaşkanı

Başkomutan

RaufBeyKutlamakİstemiyor

Efendiler, Bakanlar Kurulu Başkanı RaufBey’in İsmet Paşa’ya kutlama telgrafıçekmediğini anladım. Kendisine bunun gerekliolduğunu hatırlattım. Rauf Bey’e bu konudadiğerbazıarkadaşlardauyarıdabulunmuşlar.

Daha sonra öğrendim ki, Rauf Bey, İsmetPaşa’yı kutlamayı ve ona yaptığı bu önemli vetarihî görevden dolayı teşekkürü gerekligörmüyormuş. Yapılan uyarı üzerine KâzımPaşa’yabirmektupyazarakondankendi adına,İsmetPaşa’yabirkutlamatelgrafıyazmasınıricaetmiş.Bununanlamınedir?

KâzımPaşa,bumektubuBahriyeVekiliİhsanBey’in evinde bulunduğu, bir sırada almış.MaliyeBakanıHasanFehmiBey’deoradaimiş.

RaufBey’inYazdığıveyaYazdırdığıTelgraf

Hep birlikte,RaufBey’in ağzından uygun birtelgraf müsveddesi yaparak İsmet Paşa’yıkutlamışlar ve ona teşekkür etmişler. Bumüsveddeyi bir zarfa koyup Rauf Bey’egöndermişler. Fakat Rauf Bey, müsveddeyibeğenmemiş. İsmet Paşa’ya başka bir telgrafyazmış veya yazdırmış. Rauf Bey, KâzımPaşa’yı gördüğü zaman demiş ki: “SizinyaptığınızmüsveddedesankiherişiyapanİsmetPaşa imiş gibi gösteriliyor. Biz burada bir şeyyapmadıkmı?”

Efendiler,RaufBey’inyazdığıveyayazdırdığıtelgrafmetni,kendisininduyguvedüşüncelerinigizlemektedir. Arzu buyurursanız o telgrafı daolduğugibibilginizesunayım:

Şifre

27.07.1923

Lozan’daDelegelerKurulu

Başkanlığı‘na

İlgi: 20 ve 24 Temmuz, 347 ve 348 sayılıtelgraflar:

Dünya Savaşı‘nın sonsuz acılarındankurtulmak ve Milletimizin dünya barışınıkurmaktanebüyükbirrolüolduğunufiilenispatetmek üzere imzaladığımız Mondros AteşkesAnlaşmasına rağmen, en feci ve insafsızsaldırılara uğramış; bunun arkasından yaşamahakkımızıvebağımsızlığımızıayaklaraltınaalanSevresAntlaşması yapılmıştı. Yüzyıllar boyuncahür ve bağımsız olarak yaşamış olan azizTürkiye’nin soylu halkı, uğradığı haksız ve fecisaldırılar karşısında bütün şuuru ve bütünvarlığıyla yaşama hakkını ve bağımsızlığınıkurtarmak için ayaklanarak kurduğu yılmaz veyenilmez millî ordusuyla Büyük Önderimiz veBaşkomutanımızın ve KahramanKomutanlarımızın sevk ve idaresiyle zaferdenzafereyürüdü.

Türkiye BüyükMilletMeclisi ve Hükûmeti’ninMillettenaldığıkudretvekuvvetleveordularının

pek yüksek savaş yeteneğiyle elde ettiği bubaşarı ve zaferlerin, Lozan’da aylardan berisüregelen barış görüşmeleri sonunda,milletlerarası bir belge ile belgelenmiş olması,milletimize yeni bir çalışma ve huzur dönemihazırlamıştır. Bakanlar Kurulu, azimli vefedakâr milletimizin yaşama hakkını vebağımsızlığınıgüvenaltınaalanbirantlaşmanınyapılmasındaki çalışmalardan dolayı baştazâtıdevletleri olmak üzere, delegelerimiz RızaNur ve Hasan Beyefendilere vedanışmanlarımızatebriklerinisunar,efendim.

HüseyinRauf

BakanlarKuruluBaşkanı

RaufBey,LozanAntlaşması‘nıyapanİsmetPaşa’yı

KutlamaVesilesiyleMondrosAteşkesAnlaşması‘nı

YapanKendisiniSavunmayaÇalışıyor

Efendiler, Rauf Bey, Lozan Antlaşması‘nıyapan ve ona imzasını koyan İsmet Paşa’yıkutlama vesilesiyle, kendisinin yaptığı veimzasını koyduğu Mondros AteşkesAnlaşması‘ndan bahsetmeyi ve onu ne kadarönemli ve yüksek amaçlarla imza ettiğinisöyleyerekkendisinisavunmayıgerekligörüyor.

Mondros Ateşkes Anlaşması, OsmanlıDevleti’nin müttefikleriyle birlikte uğradığı acıyenilginin yüz kızartacak bir sonucudur. Oanlaşma hükümleridir ki, Türk topraklarınıyabancıların işgaline sundu.Oanlaşmadakabuledilen maddelerdir ki, Sevres Antlaşmasıhükümlerini de kolaylıkla kabul ettirilebileceğidüşüncesini yabancılara mümkün ve aklayatkınmışgibigösterdi.

RaufBey,oAteşkesAnlaşmasını“milletimizindünya barışını sağlamakta ne büyük bir sebepolduğunu fiilî olarak ispat etmek amacıyla”imzaladığını,söylüyorsada,buhayalîcümle ile

kendindenbaşkakimseyiavutmaz.Çünküböylebiramaçyoktu.

Rauf Bey’in, telgrafına Mondros AteşkesAntlaşması ile başladığına bakılırsa, buanlaşmanınLozanKonferansı içinbir başlangıçolduğunu ve Lozan Barışının da Rauf Bey’inyaptığıMondrosAteşkesAnlaşması‘nın sonucuolduğunu söylemek eğiliminde bulunduğunahükmedilebilir.

RaufBeyZaferlerKazanmışOrdununBaşındanLozan’a

GidenZataZaferdenZafereYürüyenOrdunun

HikâyesiniAnlatıyor

Rauf Bey, telgrafında, Sevres Antlaşmasıyüzünden Türk milletinin uğradığı saldırıları,buna karşı milletin nasıl ayaklandığını, nasılyılmaz ve yenilmez bir ordu kurduğunu vekahraman komutanlarımızın sevk ve idaresi ilenasılzaferdenzafereyürüdüğünühikâyeediyor.RaufBey,buhikâyeyiİsmetPaşa’ya,ozaferlerkazanmışordununbaşındanLozan’agitmişolankişiyeanlatıyor.RaufBey,bubaşarıvezaferleriHükûmetin kazandığını anlatabilmek için deparlak bir cümle bulmuştur: Lozan BarışGörüşmelerinin aylardanberi devamettiğinedeişaret ederek, üstü kapalı bir şekilde işinuzatıldığını belirtmekten kendini alamamıştır.Rauf Bey, “Antlaşmanın yapılmasındakiçalışmalarından dolayı Delegeler Kurulunutebrik ederken, Mondros AteşkesAntlaşması‘ndanbaşlayarak,bütüninkılabımızınbirözetiniyapmakşekliyle,DelegelerKurulunayaptıkları antlaşmanın nasıl ve ne olduğunu daanlatmak gayretine düşmüştür. Bir tek teşekkür

kelimesini bile içine almayan bu yazıların neanlama geldiğini kavramak, dikkatli veincelikleri görebilen kimselerce elbette güçdeğildir.

RaufBey,İsmetPaşaİleKarşıKarşıyaGelemem,

OnunKarşılanmasındaBulunamamDiyor.

Efendiler, Delegeler Kurulumuz görevinitamamladıktan sonra,Ankara’ya dönmek üzereyoldabulunuyordu.Herkes,DelegelerKurulunuyakından alkışlamak için can atıyordu. Ogünlerdeydi. Hükûmet Başkanı Rauf Bey,Meclis İkinciBaşkanıbulunanAliFuatPaşa ilebirlikte,Çankaya’dabanageldiler.

Rauf Bey; “ben,” dedi. “İsmet Paşa ile karşıkarşıya gelemem. Onun karşılanmasındabulunamam. İzin verirseniz, o geldiği zamanAnkara’da bulunmamak için, seçim bölgemdedolaşmak üzere Sivas’a doğru bir geziyeçıkayım.”

RaufBey’ebuşekildedavranmasınabirsebepolmadığını, burada bulunarak İsmet Paşa’yı birHükûmet Başkanı‘na yaraşırcasınakarşılamasının ve görevini başarı ile sonaerdirdiği için onu sözle de takdir ve tebriketmesininuygunolacağınısöyledim.

Rauf Bey, “kendime hâkim değilim;yapamayacağım” dedi ve geziye çıkmahususunda ısrar etti. Hükûmet Başkanlığı‘ndanayrılmasışartıylaçıkmasınıkabulettim.

RaufBey,DevletBaşkanlığıMakamınınGüçlendirilmesini

TeklifEderkenNeDüşünüyordu

Ondan sonra, Rauf Beyle aramızda şukonuşmageçti:

Rauf Bey, “Hükûmet Başkanlığı‘ndançekilirken,sizdençokricaederim”dedi.“DevletBaşkanlığımakamınıgüçlendiriniz.”

Rauf Bey’e: “Dediğinizi yapacağıma kesinolarakgüveniniz!”cevabınıverdim.

RaufBey’innedemekistediğinibenpekgüzelanlamıştım.

Rauf Bey, Devlet Başkanlığı makamı olarak,Hilâfetmakamınıdüşünüyor,omakamakuvvetveyetkisağlamamıbendenricaediyordu.

Rauf Bey’in, benim olumlu cevabımla nedemek istediğimi anlayıp anlamadığı bellideğildir. Daha ileriki bir tarihte, Cumhuriyet’inilânından sonra, kendisiyleAnkara’da yaptığımbir görüşmede, Cumhuriyet’e niçin karşı

olduğunu sorduğum ve yapılmış olan şeyin,Ankara’dan ayrılırken, benden yapılmasını ricaettiğivebenimsözverdiğimiştenbaşkabirşeyolmadığını söylediğim zaman: “Ben,” demişti,“Devlet Başkanlığı makamını güçlendirinizderken, asla Cumhuriyet ilânını düşünmüş vekastetmişdeğildim.”

Oysa, Efendiler, benim verdiğim cevabınanlamı tamamen o idi. Gerçekten de, MillîHükûmetimizin niteliği Cumhuriyet Hükûmetiolduğu, halde, bence onu kesin olarak ifade veilân etmemek ve Devlet Başkanlığı makamı ileTürkiyeBüyükMilletMeclisimakamını bir tekmakam halinde bulundurmak bir zayıflıkoluşturuyordu. İlk fırsatta Cumhuriyeti resmenilân etmek ve Devlet Başkanlığı‘nı,Cumhurbaşkanlığı makamında temsil ederekkuvvetli bir durum yaratmak şarttı. Rauf Bey’ebunu yapacağıma kesin olarak söz vermiştim.Eğer ne demek istediğimi kavrayamamışsa,sanırımkieksiklikbendedeğildir.

MemleketeveMilleteKimlerHizmetEderse,HavariOnlardır

Ali Fuat Paşa ile de kısa bir görüşme yapıldı.Fuat Paşa1, bana şöyle bir soru sordu: Seninşimdi “havarî“lerin kimlerdir? Bunu anlayabilirmiyiz?

Ben bu sorudan bir şey anlayamadığımısöyledim. Paşa, ne demek istediğini açıkladı.Ozamanbendeşunlarısöyledim:

Benim “havarî‘lerim yoktur. Memleket vemillete kimler hizmet eder, bu hizmete lâyık vemuktedirolduğunugösterirse,“havari”onlardır.

RaufBey’inHükûmetBaşkanlığı‘ndan,AliFuatPaşa’nın

BüyükMilletMeclisiİkinciBaşkanlığı‘ndançekilmesi

RaufBey ,Hükûmet Başkanlığı‘ndan çekildi.İçişleriBakanıolanAliFethiBey,aynızamandaHükûmet Başkanlığı‘na seçildi. 13 Ağustos1923

Bir süre sonra, 24 Ekim 1923 tarihinde, AliFuat Paşa da, Meclis İkinci Başkanlığı‘ndançekilerek, ordu müfettişliğine tayinini rica etti.Fuat Paşa’ya ünvanı İkinci Başkan olmaklabirlikte, konumunun ve görevinin, pek önemliolan Meclis Başkanlığı olduğunu söyleyerek,görevine devam etmesini tavsiye ettim. FuatPaşa, politikadan hoşlanmadığını, hayatınınbundan sonra askerlik mesleğine vermekistediğini ileri sürerek, isteğinin yerinegetirilmesi ricasında ısrar etti. Fuat Paşa’nınrütbesi tümgeneral idi. Komuta edeceği ordudakorgeneral rütbesinde kolordu komutanlarıvardı. Geçmiş hizmetlerini gözönündebulundurarakkendisinikorgeneralliğeyükselttikveKomutaMerkeziniKonya’da bulunan İkinci

OrduMüfettiliği’netayinettik.

Kâzım Karabekir Paşa’da, daha önce aynıdüşüncelerle Meclis’ten ayrılmış ve ordumüfettişiolarakBirinciOrdu’nunbaşınageçmişbulunuyordu.

YeniTürkiyeDevletininBaşkenti:Ankara

Efendiler, Lozan Antlaşması‘nın eklerindenolan düşman işgali altındaki topraklarımızıboşaltma protokolu uygulandıktan sonra,yabancı işgalinden tamamen kurtulanTürkiye’nin toprak bütünlüğü fiilî olaraksağlanmıştı. Artık Yeni Türkiye Devleti’ninbaşkentinibirkanunlatespitetmekgerekiyordu.Bütün düşünceler, Yeni Türkiye’nin başkentiAnadolu’da ve Ankara şehri olarak seçmelüzumundabirleşiyordu.

Buseçimde,coğrafîdurumveaskerîstratejienbüyük önemi taşıyordu. Devletin başkentini biran önce tespit ederek içten ve dıştan gelenkararsızlıklara bir son vermek şartı. Gerçektende, bilindiği üzere, başkentin İstanbul olarak

kalacağıveyaAnkaraolacağıkonusundaötedenberi içeride ve dışarıda kararsızlıklar görülüyor,basındademeçlereve tartışmalara rastlanıyordu.Bu arada İstanbul’un yeni milletvekillerindenbazıları, Refet Paşa başta olmak üzere,İstanbul’un Hükûmet Merkezi olarak kalmasıgereğini bazı örneklere dayanarak ispat etmeyeçalışıyorlardı. Ankara’nın gerek iklim, gerekulaştırmaaraçlarıvegelişmeyeteneğiveistidadıve gerekse mevcut tesisler ve kuruluşlarbakımındanhiçdeuygunveelverişliolmadığınısöylüyorlar; İstanbul’un “payitaht” olmasılâzımdır ve mutlaka olacaktır, diyorlardı. Buifadeye dikkat edilirse, bizim “başkent”deyimiyle kastettiğimiz anlam ile, buifadelerdeki “payitaht” deyimini kullananlarıngörüşleri arasında bir fark bulmamak mümkündeğildir. Bundan dolayı, bu konuda zatenkesinleşmiş bulunan kararımızı resmen vekanunîyoldanilânettirerek,“payitaht”sözününde yeni Türkiye Devleti’nde kullanılmasınagerek kalmadığını göstermek lâzım geldi,DışişleriBakanıİsmetPaşa,9Ekim1923tarihlitekmaddelikbirkanun tasarısınıMeclis’e teklif

etti. Altında daha on dört kadar zatın imzasıbulunan bu kanun teklifi, 13 Ekim 1923tarihinde uzun görüşme ve tartışmalardan sonraçok büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Kabuledilen kanun maddesi şudur: “TürkiyeDevleti’ninbaşkentiAnkaraşehridir.”

Meclis’teFethiBey’inBaşkanlığındakiHükûmetve

FethiBey’inŞahsınaKarşıSataşmalarveTenkitlerBaşladı

Efendiler, çok geçmeden, Meclis’te, FethiBey’in başkanlığındaki hükûmete ve özellikleFethi Bey’in kişiliğine karşı sataşmalar veeleştiriler başladı. Anlaşıldığına göre,milletvekillerinde bakan olma istek ve hevesiçoğalmıştır. İşbaşında bulunan bakanlarıbeğenmiyorlardı.

Yeni seçimde, partimiz adına milletvekillerisağlanmış olan birtakımları da Hükûmetaleyhindeki cereyanları körükleyerek kendimaksatlarına göre yararlanma fırsatlarıhazırlamaya çalışıyorlardı. Muhalefetegeçecekleri sezilen milletvekillerinin meclisçoğunluğunu aldatarak,Hükûmet’e veMeclis’ekarşı hâkim bir duruma geçmek maksadınıgüttüklerianlaşılıyordu.

Fethi Bey, dikkatini ve çalışma gücünüHükûmet Başkanlığı görevindeyoğunlaştırabilmek için İçişleri Bakanlığı‘ndan

istifa etti. Aynı tarihte, Ali Fuat Paşa’nınçekilmesiileMeclisİkinciBaşkanlığıdaboşaldı(24Ekim1923).

Bizimle görüşte ve yapılan çalışmalardauzlaşmaveişbirliğiaramayıgereklibulmaksızın,bağımsız ve gizli çalışan bir grup belirdi. Bugrup, iyi niyetli ve hakkı tutar gibi görünerekbütünpartiüyelerinikendigörüşlerineçekmektebaşarılı olmaya başladı. Örnek olarak, bir partitoplantısında, İçişleri Bakanlığı‘na daİstanbul’da bulunan Sabit Bey’in Meclis’çeseçilmesinikararaltınaaldırdı(25Ekim1923).

Oysaben,SabitBey’inİçişleriBakanıolmasınıuygun görmemiştim. Sabit Bey’in bazı illerinvaliliklerinde bulunmuş olmasını, yeniTürkiye’nin yeni şartlara bağlı iç işlerini idareedebileceğineyeterlibirdelilsayamıyordum.

Rauf Bey’in de Meclis İkinci Başkanlığı‘naseçilmesini doğru bulmuyordum. Çünkü, RaufBey,dahadünHükûmetBaşkanıidi.Omakamı,ne gibi duyguların etkisinde kalarak hareketettiği için terke mecbur edildiği bilinmekteydi.

Buna rağmen, onu Meclis’in Başkanlığı‘nagetirmekle,bütünMeclis’inonunlaaynıgörüşteolduğunu, yani bütün Meclis’in Lozan BarışAnlaşması‘nı yapan ve Hükûmette DışişleriBakanı olarak bulunan İsmet Paşa’nın aleyhineolduğunugöstermekmaksadıgüdülüyordu.

Efendiler,yeniMeclis ilkdöneminde,gizlibirmuhalefetgrubunun tuzağınadüşmedurumuylakarşı karşıya kaldı. Fethi Bey ve arkadaşları,Hükûmet işlerini sakince yürütemeyecek birduruma getirildi. Fethi Bey, bu durumdan banadefalarca şikâyet etti ve kendisi Hükûmet’tençekilmek istedi. Öteki Bakanlar da aynı şekildeşikâyetlerdebulunuyorlardı.

Kötülük, Hükûmet’in Meclisçe seçilmesindenilerigeliyordu.Bugerçeğiçoktangörmüştüm.

UygulanmasıİçinSırasınıBeklediğimBirDüşüncenin

UygulanmaZamanıGelmişti

Ben, Meclis’te, gizli ve muhalif bir grubunbulunduğunufarkettikten,Meclisçalışmalarındaduyguların hâkim duruma geçtiğini gördüktenve Bakanlar Kurulu’nun çalışma düzeninin hergün olur olmaz bir takım sebeplerle altüstedilmekte olduğuna kanaat getirdikten sonra,uygulanması için sırasını beklediğim birdüşüncenin uygulanma anının geldiğinehükmetmiştim. Bunu itiraf etmeliyim. Bunagöre, şimdi vereceğim bilgileri ve yapacağımaçıklamalarıanlamakdahakolayolacaktır.

Efendiler, Halk Partisi’nin Rauf Bey’i kendisitoplantıda bulunmadığı halde, Meclis İkinciBaşkanlığı‘na, Sabit Bey’i de İçişleriBakanlığı‘na aday seçtiği tarih 25 Ekim 1923Perşembe günüdür. Aynı gün ve ertesi Cumagünü Hükûmet üyeleri Çankaya’da benimbaşkanlığımdatoplandı.

Gerek, Hükûmet Başkanı Fethi Bey’in vegerekdiğer bakanların istifa etmeleri zamanının

geldiğini ve bunun gerekli olduğunu bildirdim.Meclis’çe yeni hükûmet seçildiğinde, şimdikihükûmettebulunanüyelerdenyenidenseçilenlerolursa,onlarbuseçimdensonrada istifaederekyeni hükûmete katılmayacaklardır, esasını dakabul ettik. Yalnız o zamanlar, bakanlar gibiseçilenvekabineyedahilbulunanGenelkurmayBaşkanıFevziPaşa,bukararındışındabırakıldı.Çünkü Ordu yönetim ve komutasının rastgelebirisineverilmesidoğrugörülmedi.

Efendiler, bu türlü hareketin ve alınankararınnasıl bir maksada dayandığı incelenirse, şusonuca varılır: Hırsları olan grubu, hükûmetkurmakta tamamen serbest bırakıyoruz. Şimdikikabinede bulunan bakanlardan hiçbirikatılmaksızın, tamamen istedikleri kimselerdenoluşan, istedikleri gibi bir kabine kurarakmemleketmukadderatınahâkimolmalarındabirsakınca görmüyoruz. Fakat, ne hükûmetkurmaya ve ne de kursalar bile, memleketiyönetme iktidarı gösteremeyeceklerine eminbulunuyoruz.

Meclis’i aldatmaya çalışan hırsları olan grup,

şu veya bu tarzda bir hükûmet kurmayıbaşarabildiğitakdirde,birmüddetbuhükûmetinidareşekliniveidaredekiiktidarınıtakipetmeninve hattâ ona yardımcı olmanın doğru olacağınıdüşündük. Fakat bu şekilde kurulacak birhükûmet, memleket yönetiminde ve yenigayelerimizi gerçekleştirmekte beceriksizlikgösterir ve başka maksatlara yönelirse, bunuMeclis’te açıklayarak, Meclis’i aydınlatmayolunu tercih ettik. Hükûmet kurmayıbaşaramadıkları takdirde, doğacak karışıklığınMeclis’i uyandıracağı doğal idi. Bunalım vekarışıklığın devamına seyircikalınamayacağından, işte o zaman, bizzatmüdahale ederek ve tasarladığım şekli açıkçaortaya koyarak işi kökünden halledebileceğimidüşünmüştüm.

MillîHâkimiyetimiziHerŞeyeveHerŞeye

KarşıKoruyalımDiyenZat

Efendiler, her şeye ve her şeye karşı millîhakimiyetinkorunmasıtavsiyesindebulunanzat,Halife’nin kendisine olan iltifatını, “Allah’ınlütfu”olarakkabuledenkişidir.

Bazıgazetelerin,Konya’daordumüfettişliğinetayinedilenFuatPaşa’nın28Ekim’deİstanbul’agelişinden,RaufBey,RefetPaşa,AdnanBeyvediğer birçok kimse tarafından karşılandığınıbildiren telgraflarını ve Rauf Bey’le KâzımKarabekir Paşa’nın resimlerini hatırlatmak içinyazdıkları yazıları bile yeterince dikkatiçekmeyeyaramadı.

PartiYönetimKuruluKesinBirHükûmet

ListesiHazırlayamadı

28 Ekim günü geç saatlerde, toplantı halindebulunan PartiYönetim Kurulu tarafından davetedildim. Parti Yönetim Kurulu Başkanı FethiBey’di. Fethi Bey, parti adına YönetimKurulu’nca bir aday listesi hazırlandığını ve bukonuda Parti Genel Başkanı olarak benim degörüşümün alınması uygun görüldüğü içintoplantılarına davet ettiklerini bildirdi.Hazırlanan listeye göz gezdirdim.Bence uygunolduğunu, ancak, bu listede adları bulunankimselerin de görüşlerinin alınması, kabul edipetmeyeceklerinin sorulması gerektiğinisöyledim.Buteklifimuygungörüldü.Sözgelişi,DışişleriBakanlığıiçinsözkonusuedilen,YusufKemal Bey’i davet ettik.YusufKemal Bey, bulisteyegiremeyeceğinibildirdi.Bundanvebunabenzer bazı durumlardan anladım ki, PartiYönetim Kurulu da kabul edilebilir kesin biraday listesi hazırlayamamaktadır. YönetimKurulu üyelerine, gereken kimselerle daha sıkıtemas kurarak kesin bir liste tespit etmelerini

tavsiye ettikten sonra, yanlarından ayrıldım.Gece olmuştu Çankaya’ya gitmek üzereMeclisbinasından ayrılırken, koridorlarda benibeklemekte olan Kemâlettin Sami ve HâlitPaşa’lara rastladım. Ali Fuat Paşa Ankara’danhareketederken,bunlarınAnkara’yageldiklerinio günkü gazetede, “Bir uğurlama ve birkarşılama” başlığı altında okumuştum. Dahakendileriylegörüşmemiştim.Benimlekonuşmaküzere geç vakte kadar orada beklediklerinianlayınca, akşam yemeğine gelmelerini, MillîSavunma Bakanı Kâzım Paşa aracılığıylakendilerine bildirdim. İsmet Paşa ile KâzımPaşa’ya ve FethiBey’e deÇankaya’ya benimlebirlikte gelmelerini söyledim. Çankaya’yagittiğimzaman,orada,benigörmeküzeregelmişbulunan Rize Milletvekili Fuat,AfyonkarahisarMilletvekili Ruşen Eşref Beylerle karşılaştım.Onlarıdayemeğealıkoydum.

Cumhuriyet’inİlânıKararınıNeredeveKimlereSöyledim

Yemek sırasında : “Yarın Cumhuriyet İlânedeceğiz” dedim. Orada bulunan arkadaşlar,derhaldüşüncemekatıldılar.Yemeğibıraktık.Odakikadan itibaren, nasıl hareket edileceğikonusundakısabirprogramyaparakarkadaşlarıgörevlendirdim.

Yaptığım programın ve verdiğim talimatınuygulanışınıgöreceksiniz!

Efendiler, görüyorsunuz ki, Cumhuriyetilânına karar vermek için, Ankara’da bulunanbütün arkadaşlarımı davet ederek onlarlagörüşüp tartışmaya asla lüzum ve ihtiyaçgörmedim. Çünkü, onların da aslında ve doğalolarak benim gibi düşündüklerinden şüpheetmiyordum. Halbuki, o sırada Ankara’dabulunmayan bazı kişiler, yetkileri olmadığıhalde,kendilerinehaberverilmeden,düşünceverızaları alınmadan Cumhuriyet’in ilân edilmişolmasınıbizegücenmevebizdenayrılmasebebisaydılar.

Cumhuriyet’inİlanıİleİlgiliKanunTasarısını

İsmetPaşa’ylaBirlikteHazırladık

O gece, birlikte olduğumuz arkadaşlarerkenden ayrıldılar. Yalnız İsmet PaşaÇankaya’da misafirdi. Onunla yalnız kaldıktansonra, bir kanun tasarısımüsveddesi hazırladık.Bumüsveddede20Ocak1921 tarihliTeşkilât-ıEsasiye Kanunu (Anayasa)‘nun devlet şeklinitespit eden maddelerini şu şekildedeğiştirmiştim: Birinci maddenin sonuna,“Türkiye Devleti’nin Hükûmet ŞekliCumhuriyet’tir” cümlesini ekledim. Üçüncümaddeyi şuyoldadeğiştirdim: “TürkiyeDevletiBüyük Millet Meclisi tarafından idare olunur.Meclis, Hükûmetin ayırdığı idare kollarınıBakanlararacılığıylayönetir.”

Bundan başkaTeşkilât-ı Esasiye Kanunu’nuntemel maddelerinden olan sekizinci vedokuzuncu maddelerle de değiştirilerek veaçıklığakavuşturularakşumaddeleryazıldı:

“Madde- Türkiye Cumhurbaşkanı, TürkiyeBüyük Millet Meclisi Genel Kurulu tarafından

kendi üyeleri arasından bir seçim dönemi içinseçilir. Cumhurbaşkanlığı görevi, yeniCumhurbaşkanı‘nın seçilmesine kadar devameder.GörevsüresibitenCumhurbaşkanıyenidenseçilebilir.”

“Madde- Türkiye Cumhurbaşkanı devletinbaşkanıdır.Busıfatla, lüzumgördükçeMeclis’eveBakanlarKurulu’nabaşkanlıkeder.”

“Madde-Başbakan,Cumhurbaşkanıtarafındanve Meclis üyeleri arasından seçilir. Diğerbakanlar, Başbakan tarafından ve yine Meclisüyeleri arasından seçildikten sonraCumhurbaşkanı tarafından hepsi birdenMeclis’in onayına sunulur. Meclis, toplantıhalindedeğilse,onaylamaMeclis’in toplantısınabırakılır.”

Bumaddelere,komisyondaveMeclis’tedinvedilileilgilibildiğinizbirmaddedeeklenmiştir.

29Ekim1923GünüHalkPartisin’deYapılanGörüşmeler

Saygıdeğer Efendiler, şimdi isterseniz yüksekkurulunuza 29 Ekim 1923 Pazartesi günüAnkara’da geçen olayı kısaca anlatmayaçalışayım.

Pazartesi günü saat 10.00’da Halk PartisiGrubu, Grup Yönetim Kurulu Başkanı FethiBey’inbaşkanlığında toplandı.BakanlarKuruluüyelerininseçimigörüşmelerinebaşlandı:

Başkan-Yönetim Kurulu, hazırlık niteliğindeolmaküzere,GenelKurul’asunulmaküzerebirBakanlar Kurulu listesi hazırladı. YönetimKurulu,kesinbirşeytespitetmişdeğildir.Karar,saygıdeğer kurulumuzundur. Kabul edersenizokunsun, sözleriyle, Genel Kurul’a,Başkanlığında Fuat Paşa’nın bulunduğu birhükûmetlistesisunar.Okunanbulistede,İktisatBakanlığına aday gösterilen Celâl Bey (İzmir)söz alarak Bakanlar Kurulu’nun öneminibelirtmiş ve kendisinin seçilmesini teklif etmiş.Özellikle, “bu listede adları görülen kimseler

çekilenlerden daha kuvvetli değildir. Bizdenrefah ve düzenleme isteyen bir millet vardır.Herhalde yeniler eskilerden daha kuvvetliolmalıdır. Seçimde acele etmeyelim. HeleHükûmet Başkanı‘nı seçerken iyi düşünelim”görüşünüilerisürmüş.

SaipBey (Kozan)-Meclis Başkanlığı‘na FethiBey,BaşkanlığaİsmetPaşaseçilmelidir,demiş.

Ekrem Bey (Rize)- Yeni hükûmet, eskihükûmetin boşluğunu doldurabilecek mi? ReisPaşa Hazretleri, mümkünse bu konudakidüşüncelerini ifade buyursunlar; aydınlanalım(ben o sırada Meclis’te bulunmuyordum)şeklindekonuşmuş.

Zülfü Bey (Diyarbakır)- Yetki PartiMeclisi’nindir. Bu hak, Grup YönetimKurulu’nun değildir. Parti Meclisi toplansın!..isteğindebulunmuş…

Mehmet Efendi (Bolu)- Seçilecek hükûmetancak bir ay dayanabilir. Hükûmetin böyle sıksık değişmesi,memleket vemilleti kötü ve güç

bir duruma sürükler. Hükûmet istifa sebebiniaçıkça anlatmazsa, herhangi bir hükûmetseçimine katılmam. Önce sebebi anlayalım,sonraseçimyapalım.

FaikBey(Tekirdağ)-Listedegösterilenisimleröncekilerden daha kuvvetli değildir. PartiMeclisitoplanıpbumeseleyihalletsin.

Vasıf Bey (Saruhan1)- (İsmet Paşa’nınhizmetlerinden bahsettikten sonra) Memleketi,milleti niçin bırakıyor? Liderlerimiz biziaydınlatmamıştır. Sayın Başkanımız (benikastetmişolacak)biziniçinaydınlatmıyor,demişveuzunbirkonuşmayapmış.

Necati Bey (İzmir)- Memleketin güvendiğikimselerin bizi bırakıp ayrılmalarını kabuledemeyiz.SayınBaşkanımızbizi aydınlatsınveuyarsın. İçeriye ve dışarıya karşı kuvvetli birhükûmetekesinlikleihtiyacımızvardır.

Başkan Fethi Bey- Yönetim Kurulu’nunyaptığı bu liste, ne Paşa’nın ve ne deYönetimKurulu’nundur, şeklinde bir açıklama yapmayı

gereklibulmuş.

Doktor FikriBey (Ertuğrul2)-Vasıf veNecatiBey’lerin düşüncelerine katılırım.Memleket sütliman değildir. Memleket idaresi, gelişi güzelyapılacak bir seçime terk edilemez. Kuvvetlişahıslardankurulubirhükûmetseçilmelidir.

Recep Bey (Kütahya)- Arkadaşlar sözlerinibitirsinler,sonraGaziPaşaHazretlerisöylesinler.

İlyasSamiBey(Muş)-SayınBaşkanımızGaziPaşaHazretleri,düşünceleriniifadebuyursunlar.Bunalımın doğduğu gün giderilmesi dahayararlıdır.Ertelemeşiddetlenmesineyolaçar.BirHükûmetBaşkanıseçelim.Yirmidörtsaatlikbirsüre tanıyalım. Arkadaşlarını bulsun. Kuvvetlibirhükûmetkurulsun.

Abdurrahman Şeref Bey (Rahmetli İstanbulMilletvekili)-Bazı arkadaşlar telâş ediyorlar.Buher memlekette görülen bir şeydir. Hepimizinamacı,vatanınsaadetidir.Birmakinekuruptıkırtıkır işletmiyoruz. Bu da doğru. Kuvvetli birhükûmeti nasıl bulmalı, hastalığı nasıl

keşfetmeli? Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’muzugözönüne alalım. Hükûmetin görevini belliedelim. Meclis, görüşlerini söylesin. Ondansonra Reis Paşamız da görüşlerini ifadebuyursunlar.Bir sonuca varalım.Herkes bir işeyarar. Herkesi yaradığı işte kullanmalı.Şahıslardan söz etmeyelim. Vatanın yüksekçıkarlarında birlikteyiz. Reis Paşa Hazretlerigörüşleriniifadebuyursunlar.

Eyüp Sabri Efendi (Konya)- Ne olursa olsunbir seçim zorunluluğuyla karşı karşıyabulunuyoruz. Bundan önceki Hükûmetüyelerinin, yeniden seçilmiş olsalar bile kabuletmeyeceklerine karar verdiklerini işitiyoruz.YüceMeclisbukararıkaldırmalıdır.

Recep Bey (Kütahya)- Üç esaslı noktayadokunacağım. Birincisi şekil, ikincisi çalışmaeksikliği, üçüncüsü manevî birliğimizde açılangediktir. Şekillerde eksiklik olursa iyi bir sonuçvermez. Eldeki listede yer alan değerliarkadaşlar hangi zamanda hangi şartlar altındaçalışacaklardır, belli değil. Kuvvetli bir şahsınkendiarkadaşlarınıbularakbirhükûmetkurması

gerekir.

TalâtBey(Ardahan)-RecepveAbdurrahmanŞeref Beyler pek güzel açıkladılar. HükûmetBaşkanının görevi nedir? Görev ve yetkiKanununuhâlâçıkarmadık.GaziPaşaHazretleribiziaydınlatmaklûtfundabulunsunlar,demiş.

BenGenelBaşkanOlarakMeselenin

ÇözümüneMemurEdildim

Başkan, bundan sonra görüşmenin yeterliğinioyakoymuş,Görüşmeyeterligörüldüktensonrabirtakım önergeler okunmuş… BunlardanKemalettinSamiPaşa’nınönerisi kabul edilmiş.Bu önergeyle, ben, Genel Başkan sıfatıylameseleninçözümebağlanması içinPartiMeclisitarafındangörevlendiriliyordum.

Görüşmeler sırasında Çankaya’da evimdebulunuyordum. Kemalettin Sami Paşa’nınönergesinin kabul edilmesi üzerine, toplantıyadavet edildim. Toplantı salonuna girer girmezdoğruca kürsüye çıktım ve kısaca şu görüş veteklifiortayaattım.

“Efendiler! dedim, Hükûmet üyelerininseçiminde görüş birliği sağlanamadığıanlaşılmıştır. Bana bir saat kadar müsaadebuyurun.Bulacağımçözümyolunubildiririm.”

Başkan Fethi Bey, teklifi oya koydu. Kabuledildi.

Efendiler,bubirsaatiçinde,gerekenkimseleriMeclis’teki odama davet ederek onlara 28/29Ekim gecesi hazırladığım kanun tasarısınıgösterdimvekendileriilegörüştüm.

28/29EkimGecesiHazırladığımKanunMüsveddesini

TeklifEttim

Saat 13.30’da Parti Genel Kurulu yenidenFethi Bey’in başkanlığı‘nda toplandı. İlk sözbendeydi. Kürsüye çıktım ve şu konuşmayıyaptım:

“Saygıdeğerarkadaşlar,üzerindedurduğumuz,meselenin çözümünde karşılaşılan güçlüklerinsebebi,bütünarkadaşlarcaanlaşılmıştır.Sanırımeksiklik ve yanlışlık uygulamakta olduğumuz,yöntem ve şekildedir. Gerçekten de,yürürlüktekiTeşkilât-ı Esasiye Kanunu’na görebir hükûmetkurmayagiriştiğimiz zaman, bütünarkadaşların her biri bakanları ve hükûmetiseçmek mecburiyeti ile karşı karşıya kalıyor.Hepinizin birden hükûmet üyelerini seçmekzorunda kalmanızda görülen güçlüğüngiderilmesizamanıgelmiştir.Geçendönemdedeaynışekildegüçlüklekarşılaşılıyordu.Görülüyorki, bu yöntem bazen birçok karışıklıklara yolaçıyor. Yüksek kurulunuz bu güçlüğünçözülmesi için beni görevlendirdi. Ben debilginize sunduğumbugörüştenhareket ederek

düşündüğüm şekli tespit ettim. Onu teklifedeceğim. Teklifim kabul edilirse kuvvetli vekendi içinde uyumlu bir hükûmet kurmakmümkün olacaktır. Devletimizin şekil veniteliğini tespit eden ve hepimiz için bir gayeolan Teşkilât-ı Esasiye Kanunumuzun bazınoktalarınaaçıklıkkazandırmakgerekir.”Teklifşudur, dedikten sonra, bilinen tasarıyı okutmaküzereyazıcıbeylerdenbirineuzatarakkürsüdenayrıldım.

Teklifimin niteliği anlaşıldıktan sonratartışmalarbaşladı.

Sabit Bey (Erzincan)- Hükûmetin bu şekildekurulması yönteminin lehindeyim. Ancak,Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nda değişiklikyapılması teklifi ile bugünkü bunalımı çözmekmümkün değildir. Biz, şimdi bir Başbakanseçelim. Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nundeğiştirilmesinisonradüşünürüz,dedi.

Hâzım Bey (Niğde)- Teşkilât-ı EsasiyeKanunu’nu biz yapabilir miyiz? Sanırım kiyapamayız. Yetkimiz varsa, bu partide olmaz.

Partide görüşüldükten sonra açık oturumdakimse söz söyleyemiyor. Millet varlığınıilgilendiren kanunların burada kesin bir şekildetespit edilmesine taraftar değilim. Bu gibikanunlar açık oturumda ve serbestçegörüşülmelidir. Biz, her şeyden önce hükûmetbunalımınabirçarebulalım.

YunusNadiBey,HâzımBey’eşuyoldacevapverdi:

Hani memleket ilk defa Teşkilât-ı EsasiyeKanunu yaparsa, o iş için bir kurucu mecliskurmuştur.Bizdeisebugibimeselelerdeayrıcabir kurucu meclis kurulacağı açıkçabelirtilmemiştir. Biz de her zaman bu gibideğişiklikler olmuştur. Bizden önceki TürkiyeBüyük Millet Meclisi de bu yolda yürümüştür.Buna yetkimiz vardır.Kararsızlık gösterilmesin.Şimdibiz,hükûmetbunalımınınçözümünüReisPaşaHazretleri’ne bıraktık.O da bize bu teklifigetirdi. Bu teklifte yer alan yöntemi, bütünarkadaşlar ayrı ayrı düşünmüştür. Şimdi buna,kesin bir şekil vermek gerekir. Teklif edilenşekil, zaten vardır.Buna bir açıklık verip, daha

belirlişekildetespitedeceğiz.

Vehbi Bey (Balıkesir)- Bizim, şimdiye kadargörüşüldüğünü işittiğimiz Teşkilât-ı EsasiyeKanunu hakkında bir bilgimiz yoktur. Gerçigazetelerde gördük, ama bu yeter mi? Bubakımdan biz, bu konuyu bir bütün olarakgörüşmek üzere daha sonraya bırakıp öncebunalımabirçarebulalım.

Halil Bey- Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nundeğiştirilerek yeniden yapılmasına yetkimizvardır. Fakat yapılacak bu değişiklikler,gerçekten vatan ve milletimizin saadetinisağlayabilecek midir? Bunu söylemek gerekir.Bunu, hukukçu, hukuk bilgini olanarkadaşlarımız gelip açıklasınlar. Açıklamayapılmadıkça bu meselenin derhalhalledilmesinetaraftardeğilim.

Üyelerdenbiri-Teşkilât-ıEsasiyeKanunuöylegelişigüzeldüzeltilemez.

Hamdullah Suphi (İstanbul)- Dört yıl önce,bakanların ayrı ayrı seçilmelerinin zararlarını

söylemiştim.Bugündeaynıdurumbaşgösterdi.GaziPaşa’nınteklifinegelince,buyenideğildir.Dört yıl önce yapılan bir kanunun daha açıkolarak ifadesinden ibarettir. Durum böyleolunca, değişiklik aleyhinde söz söyleyeceklergelsinler düşüncelerini açıklasınlar. Fakatzamanımızın uzun uzadıya beklemeye sabrıyoktur.

Ragıp Bey (Kütahya)- Kanunların en iyisi,şartlardanveihtiyaçtandoğmuşolanıdır.İhtiyaçisemeydandadır.Teşkilât-ıEsasiyeKanunu’nuntamamlanması ve açıklığa kavuşturulmasıgerekir.Teklifinderhalgörüşülmesinegeçelim.

Adalet Bakanı rahmetli Seyit Bey- Teklifedilen şekil yeni bir şey değildir. YürürlüktekiTeşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun, açıklığakavuşturulmasıvebunagöretespitidir.Kanunlarihtiyaçtan doğar, teorik görüşlerdenkaynaklanmaz. Zaman ve olaylar her şeyehâkimdir. Gelişme kanunu, değişmez kesin birkuraldır.Teklifedilenşekildebiryenilikyoktur.Yürürlüktekişekildahaaçıkvebelirlibirşekildeifade edersek, elbette millet ve memleketimizin

yararına daha uygun olarak hareket etmişoluruz.

HükûmetimizinŞekliMutlakaCumhuriyetOlacaktır

Rahmetli Seyit Bey’in görüşüne Abidin Bey(Manisa) şu cevabı verdi : Önce, Hükûmetbunalımınaçözümgetirelim.

Eyüp Sabri Efendi (Konya)‘nin görüşüşöyleydi: Biz, Gazi Paşa Hazretleri’ni hakemyaptık. Bizim, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nudeğiştirmeye yetkimiz yok demek, yasalolmadığımızı kabul etmek demektir. Meclisin,Teşkilât-ı EsasiyeKanunu’nu değiştirme yetkisimeydandadır. Hükûmetimizin şekli mutlakacumhuriyetolacaktır.

Bundan sonra İsmet Paşa söz alarak şu yoldabirkonuşmayaptı:

“Parti Başkanı‘nın teklifini kabuleihtiyaçkesindir.Bütündünya,bizimbir hükûmet şekli görüştüğümüzübiliyor. Bu görüşlerimizi bir sonucabağlayıp açıklamamak, güçsüzlüğüve karışıklığı sürdürmekten başka

birşeydeğildir.Birtecrübemdensözedeyim. Avrupa diplomatları bukonuda beni uyardılar. Devletinbaşkanı yoktur, dediler. Şimdikiidare şeklinize göre başkan, MeclisBaşkanı‘dır.Demekki,sizbirbaşkabaşkan bekliyorsunuz. Avrupa’nındüşüncesi işte budur. Oysa, bizböyle düşünmüyoruz. Millet,hâkimiyetini ve mukadderatını fiilîolarak eline almıştır. O halde bunuhukukî olarak dile getirmektenneden çekiniyoruz. CumhurbaşkanıolmadanBaşbakanseçilmesini teklifetmek kanunsuz olur. Bundaşüpheye yer yoktur. Başbakanınseçilebilmesi için, Gazi PaşaHazretleri’nin teklifininkanunlaşması gerekir. Genelleşmişolan bir yanlışlığın sürdürülmesininanlamıyoktur.Partininbütünmilletekarşı yüklendiği sorumluluğungereklerine uygun olarak hareketetmekzorunludur.”

İsmet Paşa’dan sonra, rahmetli AbdurrahmanŞeref Bey’in konuşmasında şu sözler yeralıyordu:

“Hükûmet şekillerinin teker teker sayılmasınagerek yoktur. Hâkimiyet, kayıtsız şartsızmilletindir dedikten sonra, kime sorarsanızsorunuz, bu Cumhuriyet’tir. Doğan çocuğunadıdır. Ama bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş,varsıngelmesin.”

BundansonraYusufKemalBey,teklifinkabuledilmesigerektiğihususundauzunbilgilerverdive, “bunun derhal kanunlaşması için gerekliişlemintamamlanmasınıteklifederim”dedi.

TeklifimPartiGrubu’ndaveHemenArkasından

Meclis’teGörüşüldüve“YaşasınCumhuriyet”

SesleriArasındaKabulEdildi

Abdullah Azmi Efendi’nin, “meselesininönemimeydandadır.Görüşmedevametsin,diyeyükselen itirazına rağmen yeterlik teklifi kabuledildi. Ondan sonra teklifimin bütünü vearkasından da maddeler birer birer okunarakgörüşüldüvekabuledildi.

Efendiler, Parti Grubu toplantısına son verildivehemenMeclistoplantısıaçıldı.Saat18.00idi.Kanun teklifi, Kanun-ı Esasi Encümenitarafından usulen incelenip tutanağıhazırlanırken, Meclis, diğer bazı işlerle meşguloldu. Sonunda, Başkanlık kürsüsünde oturanBaşkan Vekili İsmet Bey (Paşa) Meclis’e şubilgiyiverdi:

“Kanun-ı Esasî Encümeni, Teşkilât-ı EsasiyeKanunu’nda değişiklikler yapılması ile ilgilitasarınınönceliklevederhalgörüşülmesiniteklifediyor.” “Kabul!” sesleri üzerine, tutanakokundu.Teklifedildiğigibiönceliklegörüşüldü.Nihayet kanun, birçok konuşmacının “Yaşasın

Cumhuriyet!” sesleriyle alkışlanankonuşmalarıylakabuledildi.

TürkiyeCumhurbaşkanlığı‘na

TürkiyeBüyükMilletMeclisiOybirliğiyleBeniSeçti

Ondan sonra, Cumhurbaşkanı seçilmesi içinMeclis’te oylamaya geçildi. Toplanan oylarınsonucunu, Başkanlık kürsüsünde oturan İsmetBey(Paşa)GenelKurul’aşuşekildebildirdi:

“Türkiye Cumhurbaşkanlığı için yapılanoylamaya yüz elli sekiz kişi katılmış veCumhurbaşkanlığı‘na yüz elli sekiz üye, oybirliği ile Ankara Milletvekili Mustafa KemalPaşaHazretleri’niseçmişlerdir.”

Efendiler,seçiminhemenarkasındanMeclis’teyaptığım konuşmayı tutanaklardaokumuşsunuzdur. Ancak, tarihî bir hatıranıncanlandırılması için, izin verirseniz, okonuşmamıburadaaynentekraredeyim:

“Saygıdeğer arkadaşlar, dünyaçapında önemli ve olağanüstüolaylar karşısında, saygıdeğermilletimizin gerçek uyanıklığına ve

şuurluluğuna değerli bir belge olanTeşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun bazımaddelerini açıklığa kavuşturmakiçin kurulmuş olan özel komisyontarafından yüksek kurulunuza teklifedilen kanun tasarısının kabulüdolayısıyla, Türkiye Devleti’ninzaten bütün dünyaca bilinen,bilinmesi gereken özelliğini,milletlerarası adıyla adlandırıldı.Bunundoğalbirgereğiolmaküzerebugüne kadar doğrudan doğruyaMeclis Başkanlığı‘ndabulundurduğunuz arkadaşınıza,yaptırdığınız bu görevi,Cumhurbaşkanıünvanıylayineaynıarkadaşınıza, bu aciz arkadaşınızayöneltiyorsunuz. Bu münasebetle,şimdiye kadar hakkımdagösterdiğiniz sevgi, samimiyet vegüveni bir defa daha göstermekle,yüksek değerbilirliğinizi ispat etmişoluyorsunuz. Bundan dolayı, yücekurulunuza gönlümün bütün

samimiyeti ile teşekkürlerimisunarım.”

“Efendiler, asırlardan beri Doğudahaksızlığa ve zulme uğramış olanMilletimiz, Türk Milleti, gerçektesoydan sahip bulunduğu yüksekyeteneklerden yoksunzannediliyordu.”

“Sonyılardamilletimizin fiilî olarakgösterdiği yetenek, istidat vekavrayış, kendi hakkında kötüdüşünenlerin ne kadar gafil ve nekadar gerçeği görmekten uzak,görünüşe aldanan insanlarolduğunu pek güzel ispat etti.Milletimiz kendisinde var olanözelliklerivedeğeri,hükûmetinyeniadıyla, medeniyet dünyasına çokdaha kolaylıkla gösterebilecektir.Türkiye Cumhuriyeti, dünyadevletleriarasındatuttuğuyerelâyıkolduğunu eserleriyle ispatedecektir.”

“Arkadaşlar, bu yüksek rejimiyaratan TürkMilletinin son dört yıliçinde kazandığı zafer, bundansonra da birkaç misli olmak üzerekendini gösterecektir. Bendeniz,kazandığım bu güven ve itimadalâyık olmak için, pek önemligördüğüm bir noktadaki ihtiyacıbildirmek mecburiyetindeyim. Oihtiyaç, yüce kurulunuzun şahsımakarşı gösterdiği sevgi, güven vedesteğin devamıdır. Ancak busayede ve Tanrı‘nın yardımıyla,bana verdiğiniz ve vereceğinizgörevleri en iyi şekildeyapabileceğimiümitediyorum.”

“Daima, sayın arkadaşlarımınellerine çok samimi ve sıkı birşekilde yapışarak, kendimi onlarınşahıslarından bir an bile uzakgörmeyerek çalışacağım. Daima,milletin sevgi ve güveninedayanarak hep birlikte ileri

gideceğiz. Türkiye Cumhuriyetimutlu,başarılıvegalipolacaktır.”

Efendiler, Meclis’çe Cumhuriyet kararı 29/30Ekim1923gecesi saat20.30’daverildi.Onbeşdakika sonra, yani 20.45’de, Cumhurbaşkanıseçildi. Durum, aynı gece bütün memleketebildirildivehertaraftageceyarısındansonrayüzbirpâretopatılarakilânedildi.

İlk kabinenin İsmet Paşa tarafındankurulduğunu ve Meclis Başkanlığı‘na FethiBey’inseçildiğinibiliyorsunuz.

Cumhuriyet’inİlânıÜzerineMilletinDuyduğuGenelve

SamimiSevinceKatılmaktanÇekinenler

Efendiler, Cumhuriyet’in ilânı, bütün milletçesevinçle karşılandı. Her tarafta parlak sevinçgösterileri yapıldı. Yalnız İstanbul’da iki üçgazete ve yalnız İstanbul’da toplanan bazıkimseler, milletin genel ve samimi olan busevincine katılmaktan çekindiler. Endişeyedüştüler. Cumhuriyet’in ilânına önayak olanlarıeleştirmeyebaşladılar.

İşaret ettiğim gazetelerin ve şahıslarınCumhuriyet’in ilânını nasıl karşıladıklarınıhatırlamak için, sadece o günlerdeki yayınlarıgözdengeçirmekyeterlidir.

Meselâ, “Yaşasın Cumhuriyet” başlığıaltındaki yazılar bile Cumhuriyet’in kuruluş veduyuruluş şeklinin garip olduğunu, bunda,“sıkboğaza getirilmiş gibi bir durum”bulunduğunu ilân ediyordu. buyazıların sahibi,şu görüşleri ileri sürüyordu: “… şöyle olacağıböyle olacağı söylenip dururken, diğer taraftanbirdenbire birkaç saat içinde, Kanun-ı Esasî

değişikliğiyapılıvermesienyumuşakdeyimi iledüşüncesizbirharekettir.”

Bizimdavranıştarzımız,“medeniyetdünyasınıanlamış,okumuş,incelemişvedevletidaresindetecrübe kazanmış kafalardan çıkacak birdüşünceeseri”değilmiş.

Cumhuriyet’inilânınıMeclis’inalkışlarlakabuletmesi, milletin top atışları ile kutlamasıeleştiriliyorvedeniyorduki: “Cumhuriyet, alkışile dua ile şenlik ve donanma ile yaşamaz.Cumhuriyet, bir tılsım değildir. MilletMeclisi’ndebir büyüyapıldı.Bundan sonra heriş kendiliğinden düzelecek, her derdin çaresikendiliğindenbulunacakdeğildir.”

Ben cumhuriyetçiyim diyenlerin,Cumhuriyet’in ilânı günü kaleminden çıkacaksözler bunlar mı olmalıydı? En yüksek idareşeklinin Cumhuriyet’ten başka bir şeyolmayacağına inandığını iddia edenlerin,Cumhuriyet kelimesine, “bir put gibi tapmam”demesindekianlamvekasıtneydi?

Meclis toplantı halinde bulunmadığı zaman,“Onun güven oyu verdiği bir hükûmetindüşürüleceği” şeklinde asılsız bir fikrikamuoyunda canlandırıp, böyle bir hak“padişahlara bile verilmemişti. Şimdi o hak,Cumhurbaşkanı‘na mı veriliyor?” sorusu, kimevenemaksatlayöneltiliyordu?!

Bu yazıları yazanın maksadı, Cumhuriyet’ihalka sevdirmek mi, yoksa bunun put gibitapılacak bir şey olmadığını anlatmak mıydı?“Cumhuriyet bize rejim değişikliği ile birliktezihniyet değişikliği de getiriyor mu? Kabineyegirecekolankimselerebirerdevletadamıkafasıhediye ediyor mu?” sözleriyle, daha ilk andaCumhuriyet’in değer ve önemini azaltmayakalkışmak”, “Cumhuriyetçiyim” diyenlerdenbeklenebilirmiydi?

Enhafifbirrüzgardanbilekorunmasıgerekenyeni doğmuş bir çocuğun, onu beslediklerinisöyleyenler tarafından bu şekilde hırpalanmasıdoğrumuydu.

Budüşüncelere yer veren gazetenin başka bir

sayfasında; “Türkiye Cumhuriyeti’nin İlânıbaşlığı altında yer alan birçok düşüncelerarasında: … Bu yeni aşamaya ulaşan TürkMilleti, acaba burada uzunca bir süre huzuriçinde dinlenebilecek, burası onun için bircanlılıkvegüçkaynağı,birrahatlıkvemutlulukkaynağı olabilecek midir? Bu aşama, onunsosyal yapısını kırıp dökmedenkucaklayabilecek bir çerçeve niteliği taşımaktamıdır? Cumhuriyet, acaba olayların zorlamasıkarşısındaçaresizliktenkaçıpsığınılanbirsaçakaltı mı olacaktır?..” gibi endişe ve ümitsizlikverensözlerinsırasımıydı?

Cumhuriyet’in ümit, rahatlık ve mutlulukgetireceğindenşüpheveendişeyekapılankimse,ümit, rahatlık ve mutluluğu nereden ve hangikaynaktan bekliyordu? Cumhuriyet’in,milletimizin sosyal yapısını kırıp dökebileceğiihtimali, Cumhuriyeti benimsemiş olankimselerinkafasındanasılyerbulabiliyordu.

Bir başka gazeteci de, “Efendiler, aceleediyorsunuz!”diyebağırmayabaşladı.

Bu gazeteci efendi, millete şu yolda jurnalveriyordu: “Bunalım, yeni bir kabine kurulmasışeklindegiderileceği yerde, aksine songünlerinbütün gürültülerine rağmen, yine kimsenin çokyakında ilân edileceğine ihtimal vermediğiCumhuriyet’in pek delilli ispatlı, pek kesin vepek acele olarak ortaya çıkmasına sebepolmuştur.”

“Cumhuriyet ilânının çok yakın olduğunaihtimalvermeyenyalnızkamuoyudeğildi.BelkiAnkara’da en önemli ve en yetkili konumlardabulunan bazı kimseler de, böyle bir ihtimalihatırlarınabilegetirmiyorlardı.”

Busözlerle itirafedilmektedirki, songünlerinbütün gürültüleri, Cumhuriyet’in ilânına engelolmak içinmiş.. Böyle bir maksat güdenlerin,“Kararların alınmasında acelecilik” görmeleridoğaldı. Fakat, “memleket kamuoyunun da bugörüşte, kendileriyle birlikte olduğunu”sanmalarıyanlıştı.

Gazetesini, “balonu uçurdular ama galibaucunu kaçırıyorlar!” ve “sular boşanınca

dolaplar döndü ama… ne yönde?” gibi çirkinbayağı sözlerle dolduran gazeteci efendi,seslenişvesuçlamalarınaşöyledevamediyordu:“Efendiler, devletin adını taktınız, işleri dedüzeltebilecekmisiniz?”

Buseslenişlebaşlayanyazıları,şusatırlarlasonbuluyordu: “Tek dileğimiz; Vatan ve milleteyararlıişlerebaşlanılmasındanibarettir.Eğerdünilân edilenCumhuriyet’in liderleri ve o liderleridestekleyenler bunu yapabileceklerindeneminseler, biz de kendilerine- öyleyseCumhuriyetiniz mübarek olsun Efendiler!-deriz.”

Bizi alay edercesine tebrik eden bu soncümleyle, yazar, Cumhuriyet’i benimsemiyor,onunlailgisiolmadığınıbildiriyordu.

Başka bir gazeteci yazar da, Cumhuriyet’inilânı dolayısıyla yaptığı eleştiri vedeğerlendirmede: “Bizi üzen nokta, millîönderimizin kişiliği ile ilgilidir. En büyük ruhluadamlar, bile kişisel güç sahibi olmanınçekiciliğinekarşı koyamamışlardır”diyor vebu

görüşünü, benim söylevlerimden aldığı sözlerledestekledikten sonra, Amerika’ya bağımsızlıksağlayan Washington’un, nasıl çiftliğineçekildiğini, Amerika Meclisinin hiçbir kişiyidikkate almadan, yalnız halkın çıkarlarınıdüşünerek altı yılda anayasayı nasıl hazırlamışolduğunuveondansonradaWashington’anasılbaşkanlık verilmiş bulunduğunu anlatıyor veKanun-ıEsasîmizinbu şekildedeğiştirilmesindebenimönayakolmamıhoşgörmüyor…

Buyazarvebenzerlerinin,Cumhuriyet’in ilânşeklindeCumhuriyet’inesaslarıileilgilikanundagördükleri kusur ve eksikleri eleştirmelerinisamimisayabilmek içinçoksafolmak lâzımdır.Eğer bu yazarlar, Cumhuriyet’in ilânı günüyaygaralı hücumlara başlamayıp, önceCumhuriyet’in ilânını iyi niyetle ve samimiyetlekarşılamış olsalar, kamuoyunu kararsızlık vekarışıklığa düşürecek şekilde değil de,Cumhuriyet’in iyi yanlarını tanıtıcı ve onunilânınınpekyerindeolduğunukamuoyunatelkineden yazılar yazmış olsalardı, ondan sonrayapacakları her türlü eleştirinin samimiyetini

iddiada haklı olabilirlerdi Fakat gördüğümüztutumvedavranışböyleolmamıştır.

RaufBey’inCumhuriyet’inİlânıDolayısıylaİkiİstanbul

GazetesineVerdiğiDemeç

Efendiler, Rauf Bey de bu münasebetle,gazetecilere demeç vermiştir. Rauf Bey’inCumhuriyet’le ilgili görüşünü ve millîegemenlikten ne anladığını ortaya koyandemecini, 1 Kasım 1923 tarihli VatanGazetesinde okumuştum. Vatan ve Tevhid-iEfkâr Gazetelerinin sahipleri ve başyazarları ileRauf Bey’in başbaşa vererek düzenlediklerisorularla bunların cevaplarından bazılarınıyenidenbirliktegözdengeçirelim:

Cumhuriyet konusunda, kamuoyunda,beklenmedik bir durumla karşılaşmış olmaduygusu varmış. Şimdiye kadar bulunduğuyüksek makamlar dolayısıyla ve İstanbulmilletvekili sıfatıyla Rauf Bey’in nedüşündüğünü seçmenlerinin sorup öğrenmekhaklarıimiş….

Efendiler,busoruyudüzenleyenlerebizdebirsorusoralım:

Önce kamuoyunun ne düşündüğünü hangiyolla nasıl öğrenmişler? Sonra, İstanbulseçmenleri,yalnıztekikigazetecidenmiibaretti;yoksa, bütün seçmenler, iki gazeteciyemilletvekillerinin düşüncesini sormak içinvekâletmivermişlerdir?Yoksabu,RaufBey’in:“Seçmenlerin bu hakkını büyük bir saygıylakabul edenlerden olduğunu, kendisini seçrkengösterdikleri yüksek güvene teşekkür borcubulunduğunu ve ona lâyık olmaya çalışacağını,kendisine verdikleri emaneti her zaman ve heryerdekorumakveeniyişekildeidareetmekiçingüç ve yeteneğinin son sınırına kadarçalışacağına güvenmelerini” söylemeye zeminhazırlamakiçinmiydi?Gerçibirmilletvekilinin,seçmenleri için bu yolda konuşması pekuygundur. Ancak, yerinde ve zamanında vesamimi olmak şartıyla! Yoksa, Cumhuriyet’inilânında kamuoyunun beklenmedik bir durumkarşısında bırakılmış olduğu şeklindeki kasıtlıbirsoruyakarşı;“seçmenlerinverdikleriemanetiher zaman ve her yerde koruyacağı ve en iyişekilde idare edeceği” yolunda güvencevermeyekalkışmanınanlamınedir?

Oysa,Efendiler,29/30Ekimgecesiİstanbul’dageçmiş olan bir olayı açıklarsam bütün milletgibiİstanbulhalkınındagerçekduygularınınneolduğunu kolaylıkla anlarsınız. Cumhuriyet’inilânedildiğigece,İstanbulKomutanıŞükrüNailîPaşa, İstanbul halkının temsilcileri tarafından,Fatih Belediyesi’nde verilen bir ziyafetedavetliydi. Paşa, ziyafet sırasında Ankara’danresmî bir bildiri aldı ve onu uygulamayakoymadan önce, İstanbul halkının sayıntemsilcilerine okudu. Bildiri şuydu: “TürkiyeBüyük Millet Meclisi Cumhuriyet ilânına kararverdi.Bunuyüzbirpâretopatışıylailânediniz.”

İstanbulHalkınınTemsilcileri

Cumhuriyet’inİlânınıNasılKarşılamışlardı?

İstanbul halkının temsilcileri, bu müjde vebildiriyi büyük bir sevinç ve alkışlarlakarşıladılar. Derhal, bütün İstanbul halkı adınaKomutan Paşa’yı ve biribirlerini kutladılar. Bubakımdan, İstanbul’un sayın halkı adınaİstanbul’un gerçek duygularını başka türlügöstererek demeçler vermenin ve gösterilerdebulunmanın ne kadar küstahça bir davranışolduğumeydandadır.

Rauf Bey, “Bence konuyu Cumhuriyetkelimesi bakımından ele almak doğru değildir”sözleriyle, Cumhuriyet’ten sözetmek bileistemiyor.

RaufBey’inkendigörüşü:“Milletimizin refahve bağımsızlığının korunmasını ve azizvatanımızın bütünlüğünü sağlayan rejimin enuygunrejimolacağı”şeklindedir.

Efendiler, bu sözler, düzenledikleri sorunun

cevabımıdır?RaufBey’e:Hangihükûmetşeklien uygundur?” sorusu mu sorulmuştur? Eğersorubuolsaydı,ozamanRaufBey’inbuifadesiyerinde bir cevap olabilirdi. Fakat,ondan sonrada Rauf Bey’e şöyle bir soru yöneltmekgerekirdi: Düşündüğünüz rejimin adı yokmudur? Cumhuriyet rejimi milletin refah vebağımsızlığını,vatanınbütünlüğünüsağlayanenuygun rejim değil midir? Eğer öyle ise, uzunsözleri bir tarafa bırakarak, “ben en uygunrejimin Cumhuriyet rejimi olduğugörüşündeyim” deyiver de, demagojidenkurtulalım. Çünkü söz konusu olan, MilletMeclisi’nce kanunla kabul edilenCumhuriyet’tir. Maksadınız, dolaylı olarak, builân olunandan daha uygun bir rejiminbulunduğunuanlatmakvebunaişaretetmekise,bunu da söyleyiniz. O tercih ettiğiniz rejim neolabilir?

Rauf Bey, kendi görüşünü açıktan açığasöylemekten kaçınıyor. Bilinen bir takımfikirlerden sözederek : “Hükûmetlerin yalnızbiribirinden farklı iki ana temele dayanarak

hareket ettiklerine inanıyorum; bu iki temeldenbiri mutlakıyet rejimidir” diyor ve şöyle birmantık yürütüyor: “Sözde, hükümdar, hak veyetkisini Tanrı‘dan alır ve bu yasallığadayanarak hükmünü yürütürmüş. Bu rejiminsakıncaları görüldüğünden, milletler, ihtilâlyaparakhükümdarlarınyetkilerinikısıtlayıpbellişartlarabağlamışlar…Sonyıllardamilletimizde,meşrutiyetmücadeleleriyle işe başlayarak kendiişini kendi bilerek, kendi görerek, kendi kararvererekbaşarmahedefinedoğruyürümüş;İttihatve Terakki, Meclis’in ağır baskısındankurtulmak için, “Beşinci Sultan Mehmet’e”Meclis’in dağıtılması hakkını verdirmiş;Vahdettin, bu haktan yararlanarak Meclis’ifeshetmiş;bilinenfelâketlerolmuş;bubakımdanmutlakiyet rejimi ve kişisel saltanat yanlısıolmak,doğrudeğilmiş…

Rauf Bey, “Millet, kaderini kendinden başkabir kimseye bırakmayı kendisi için küçüklüksaydı” dedikten sonra,milletin,millî hâkimiyetikayıtsız şartsız uygulayan Büyük MilletMeclisi’ni bir kurucumeclis olarak seçtiğini ve

bu şeklin söz konusu edilen şekillerden ikincisive kendi görüşünce de en sağlamı ve doğrusuolduğunu”söylüyor….BundansonraRaufBeyşudüşünceleriilerisürüyordu:

“İsim değişikliğinin, hedefi ve amacıdeğiştirilebileceği inancında değilim. Bundanbaşka, daha önceki bir hükûmet şeklinin yerinialan yeni bir şeklin beğenilmesi ve ömürlüolabilmesi, ancak bir şartla mümkündür. O da,gideni arattırmayacak şekilde, halkın büyükçoğunluğunun isteklerine uygun olduğunu,mutluluğunu sağladığını, vatanın şeref vebağımsızlığınınkorunduğunugöstermekveispatetmektir.Aksi takdirde, isimdeğiştirmekleveyaüst tabakada şekil değişikliği yapmakla gerçekihtiyaçlarınkarşılanacağını sanmak,özellikle enyakın bir geçmişte gördüğümüz en acıdenemelerden sonra, çok büyük bir yanılmaolur.”

Efendiler,RaufBey’indüşüncevegörüşleriniortaya koyan bu sözler üzerinde biraz durmakisterim. Rauf Bey, yetkileri sınırsız ve belirlişartlara bağlanmamış olan Millet Meclisi’ni de

dağıtabilenkişiselsaltanattaraflısıdeğildir.RaufBey, öyle bir hükûmet şekline taraftardır ki, orejimde,MilletMeclisibirkurucumeclisniteliğitaşıyacakşekilde,millîhâkimiyetihiçbirkayıtveşarta bağlı kalmadan uygular. Bu şekli açıkçaifade edelim. Rauf Bey demek istiyor ki,“Cumhuriyet’inilânındanöncekişekilenuygunhükûmet şeklidir.” Gerçekten de, Rauf Bey’inuzun sözlerle açıklamaya çalıştığı husus, 20Ocak1921tarihliTeşkilât-ıEsasiyeKanunu’nunüçüncü maddesinde yer alan hükümdür. Omadde şudur: “Türkiye Devleti, Büyük MilletMeclisi tarafından idare edilir ve Hükûmet,BüyükMilletMeclisiHükûmetiadınıtaşır.”

CumhuriyetinİlânıylaBoşaÇıkanÜmitler

Bilindiği üzere, bu Teşkilât-ı EsasiyeKanunu’na göre, Meclis Başkanı, Meclis adınaimza atmaya, Bakanlar kurulu kararlarınıonaylamayayetkilivehükûmetindoğalbaşkanıolmakla birlikte, devletin de başkanı olduğunubelirten bir kayıt ve kanunî bir açıklık yoktur.Bukanununyapıldığıgünlerdekişartlarvegeneldurum dikkate alınırsa, kanunun önemli veesaslı bir noktayı ihmal etmiş olmasındakizorunluluk kendiliğinden anlaşılır. Bu ihmal,MeclisveMeclisHükûmetivarolmaklabirlikte,devlet başkanlığı makamının, padişahlıkkaldırıldıktansonrakendinihalifelikmakamındaortaya koyacağı düşünce ve inancında olanları,Cumhuriyet’in ilânı gününe kadar ümit içindeyaşattı. Bu bakımdan, Rauf Bey’in en doğruolduğunu iddia ettiği hükûmet şeklinde, devletbaşkanlığını Halifenin kişiliğinde düşündüğüneşüphe yoktur. İşte, Cumhuriyet’in ilânı üzerineRauf Bey’i ve kendisi ile aynı düşüncedeolanları telâş ve heyecana sürükleyen gerçeksebep, devlet başkanlığı makamına

Cumhurbaşkanının getirilmiş olmasıdır. Aslınabakılırsa, “Cumhurbaşkanı devletin başkanıdır”dedikten sonra, Halifeye verilecek sıfat veyetkiyi sağlamakla uğraşan, onun sevgi veiltifatını Tanrı‘nın lûtfu sayarak memnunolanlarınhayalkırıklığınadüşmektenduyduklarıüzüntüvekaygıyıdoğalgörmekgerekir.

Rauf Bey’in Cumhuriyet’e karşı olduğunuitiraf etmemekle birlikte, Cumhuriyet’in ilânedilmiş olduğu bir günde, onun beğenilipömürlüolabilmesiiçin,birtakımşartlarınyerinegetirildiğini ispat gereğinden söz etmesi,Cumhuriyet’in millete mutluluk getireceğineinanmadığınıaçıkçagöstermiyormu?

Rauf Bey, yapılan işin sadece bir isimdeğiştirmekten ve üst tabakada bir şekildeğişikliği yapmaktan ibaret olduğunusöyleyerek,Cumhuriyet’i ilân etmenin çocukçave aceleye getirilmiş bir hareketin eseriolduğunu anlatmaya çalışırken, “Cumhuriyetidaresiyle gerçek ihtiyaçların karşılanmışolacağınızannetmek…affedilmezbirhatâolur”demekle, Cumhuriyet rejimine ne kadar ilgisiz

veondannekadaruzakolduğunuispatetmiyormu?RaufBey,songörüşünüpekiştirmeküzere,“en yakın bir geçmişte gördüğümüz en acıtecrübeler”i hatırlatıyor. Efendiler, bu türlü birhatırlatma ile kamuoyuna ne anlatılmakisteniyor? Millet neden kandırılmak isteniyor?Bunuanlamakgüçdeğildir,sanırım…RaufBey,aklınca Devlet Başkanlığı makamının, oradaHalifeninoturmasısağlanıncayakadar,başkabirünvanla başka biri tarafından işgal edilmesinigüven altına almak istiyor. Fakat, bu makamişgal edilmiş olduğuna göre, yapılan işten geridönülmesini sağlamak için de, kamuoyunugericiliğe kışkırtıyor. Cumhuriyet rejimininkabulündeaffedilmezbirhatâolabileceğini ilerisüren kimseye göre hatânın neresinden dönülsekâr sayılmak doğaldır. Rauf Bey, Cumhuriyetşeklinin kabul ve ilân edildiği noktasına temasederkenşöylediyor:“Görüşleridağıttılar.Sonra,Cumhuriyet’in bir günde kararlaştırılıp ilânedilmesi, halkta, sorumsuz kimseler tarafındanhazırlanan bir rejimin bir oldubittiye getirildiğidüşünceveendişesiniuyandırdı.Buendişepekdoğal görülmelidir. Halkımızın, bundan ve

geçmiş olaylarından ders aldığını ve uyanıklıkkazandığını anlayarak memnun olmalıdır. Benşahsen memnunum”. Efendiler, Cumhuriyetrejimini bir günde kanun çıkararak ilân eden,Rauf Bey’in de pek güzel tarif ettiği vevasıflandırdığı gibi, Bağımsızlık mücadelemizinbiricik temel taşı olan ve Millî hakimiyetikayıtsız şartsız uygulamada gösterdiği yüksekgüç ve kabiliyet ulaştığı fiilî sonuçla ortayaçıkmış bulunan Büyük Millet Meclisi idi. Sözkonusu ettiği sorumsuz kimse, Mecliskamuoyunu Cumhuriyet’in ilânına yönelten vebukonuda tekliftebulunankimseyse,obendimve onun ben olduğumu Rauf Bey’in herkestendaha iyi anlayabileceğini kabul etmekte hatâyoktur.Eğerbundabiryanlışlıkvarsa,“yıllardanberi aramızda arkadaşlık ve kardeşlikduygularından başka, karşılıklı güvenduygusunun da bulunduğunu ve bana karşıyükseksaygıduygularıylabağlıolduğunu”ifadeedenRaufBey’inbenihiçtanınmamışolduğunahükmetmekgerekir.

Benim girişimlerimi ve yaptığım işleri, halkta

endişe uyandırıcı nitelikte görmek ve sevinçgösterilerindebulunanhalkadına,gereksizyerebunun tersini söylemek, yapay olarak halka buendişeleri aşılamaya kalkışmaktır. “Halkıngeçirdiği tecrübelerden ders aldığını veuyanıklık kazandığını anlayarak sevinmelidir,ben şahsenmemnunum” diyen Rauf Bey’e, bumünasebetle bir noktayı hatırlatmakmümkündür.Halkıuyarmakveuyandırmakiçinömrünü adamış bir adama karşı böylekonuşulmazvehalktabuduyarlığındoğduğunugörmekle, kendisinin benden çok sevindiğinisöylemeye, ne hakkı ne de yetkisi vardı. RaufBey, bütün vatanı düşmanlara işgal alanıyapabilecek Mondros Ateşkes Antlaşması‘nınstratejiyle ilgili maddesini bir oldubitti şeklindekabulettiğizaman,Milletinnasılkanağlayıpacıçektiğiniduyabildimi?Sonzamanakadar,hattaCumhuriyet’in ilânınınertesigünübileresmininaltına, taraftarlarının “Mondros AteşkesAnlaşması‘nı imzalayanfakatLozanAntlaşmasıile de öcünü alan Rauf Bey” yazısını yazarak,durmadan propagandasını yaptıkları bu kişi,Türk Milletinin gerçek emellerini, samimî

duygularını bizden çok anladığını, o emeller veduygularla bizden daha çok ilgili ve ilişkilibulunduğunuiddiayakadarvarmamalıdır.

Rauf Bey, demecinin bir yerinde diyor ki:“Sorumlu devlet adamları, bu gerçekler (yaniCumhuriyet ilânının gerekçeleri) üzerinde enyetkili görüşme ve karar makamı olan YüceMeclis aracılığıyla milleti aydınlatacak vezihinlerdeki endişeleri giderecektir.Kamuoyunun bunu bilmesi, doğal bir haktır.”Efendiler, bu sözlerde mantık yoktur. Bir kereRauf Bey de demiyormu ki, “Millî egemenliğikayıtsız şartsız uygulayan Meclis”tir. O haldehangisorumludevletadamları,MilletMeclisi’ni,aldığı ve gerekçesi ile birlikte yayınlayıp ilânetmiş olduğu pek yasal ve yüce bir karardandolayı sorguya çekecektir? Bir memlekette, birtoplumda bir inkılâp yapıldığı zaman, elbetteonugerektirensebeplervardır.Ancak,oinkılâbıyapanlar, inanmak istemeyen inatçı hasımlarınıinadırmayamecburmudur?Elbette,Cumhuriyetisteyenler de, ona karşı olanlar da vardı.İsteyenler ne için ve ne gibi düşünce ve

görüşlere dayanarak Cumhuriyet’i ilânettiklerini, ona karşı olanlara anlatsalar, kendidüşünce ve görüşleriyle yapılan işlerin doğruolduğunuonlaraispatetmekisteselerbile,onlarıbu artniyetli direnmelerinden vazgeçirecekleri,kabul edilebilir mi? Elbette, Cumhuriyettaraftarları yeterliliğe sahip iseler, ülkülerini,herhangi bir yolla, ihtilâlle, inkılâpla veyaMilletçe benimsenen daha başka yollarabaşvurarak gerçekleştirirler. Bu, ülkücüinkılâpçılara düşen bir görevdir. Buna karşıyapılan itirazlar, koparılan yaygaralar vegerilikçi girişimler ise, karşı gelenlerinyapmaktan geri durmayacakları hareketlerdir.Cumhuriyet rejiminin ilânında Rauf Bey vebenzerlerininyaptıklarıgibi.

Cumhuriyet’inİlânıÜzerineHalife’ye

YaptırılmakİstenenRolveHalifeLehindeYapılanYayınlar

Efendiler,ogünlerdeİstanbul’dabulunanordumüfettişlerimiz de gazetelere demeçler vererek,çeşitli vesilelerle düzenlenen ziyafetlerdesöylevlervererek,duygularınıdilegetiriyorlardı.Cumhuriyet’in ilânı üzerine İstanbul’da bazıkimselervebazıgazeteciler,Halife’yedebirrolyaptırmak hevesine düştüler. Gazetelerde,Halife’nin istifa ettiği veya edeceği yolundasöylentiler,tekzipler(yalanlamalar)yayınlandı.

Sonra dendi ki: “Haber aldığımıza göre,meseleböylebir rivayetten ibaretolmadığıgibi,bir tekzip ile çözülebilecek kadar basit dedeğildir. Gerçek olan bir nokta vardır ki, o daCumhuriyet’in ilânının, yeniden bir Halifelikmeselesiortayaçıkarmışolmasıdır.”

Halife,“yazımasasınınbaşınaoturup(!)VatanGazetesi yazarına demeç vermiştir” denilerek,Halife’nin bütün inananlar tarafından sevildiği,Asya’nın en ücra köşelerine varıncaya kadar

İslâm dünyasından binlerce mektup ve telgrafaldığı ve birçok yerden kurullar geldiğiyolundaki sözlerle, Hilâfet konumunun kolaykolay sarsılır bir konum olmadığı anlatılmayaçalışılıyor; İslam dünyasınca istenmedikçe,Halife’nin istifa edip çekilmeyeceği ilânediliyordu.Aynızamanda,“Hükûmet,birçok içmeseleleri yoluna koymakla meşgulolduğundan,şimdiyekadarHilâfetingörevlerinitespitle uğraşma imkânını bulamamıştır.Hükûmetiniçmeselerlemeşgulolduğunuelbetteİslâm dünyası da bilmektedir ve şimdiye kadarHalifelik görevleri ile uğraşmaya imkânbulamamasını doğal görür” cümleleriyle bizi,hilâfetin görevlerini tespite çağırırken, şimdiyekadar bunun yapılmamasını hoşgörü ilekarşılayan İslâm dünyasının, bundan sonramazur görmeyeceğini de bildirerek bir bakımatehditediliyorduk.Biryandanda,bizietkilemesiiçin İslâm dünyasının dikkati çekilmekisteniyordu. Vatan Gazetesinin 9 Kasım 1923tarihli nüshasında okuduğumuz bu yazılardansonra, 10 Kasım 1923 tarihli sayısında TaninGazetesinde Halife’ye yazılan bir açık mektup

yayınlandı. Lütfi Fikri Bey’in imzasını taşıyanbu mektupta, Halife’nin istifasıyla ilgilihaberlerden, milletin ne kadar üzüldüğünü veacı çektiğini ispat için bir vapur hikâyesiuydurulmuştu: “Vapur’da oturanlar, Halife’ninistifası haberini öğrenince yüzlerine hüzün veendişe çökmüş… Birbirlerini tanımayanlar,samimî görüşmeye ve hattâ çok görüşmeyebaşlamışlar…Ortakendişe,bunlarıbirdakikadadostetmiş…”

Lütfi Fikri Bey, “gönül istiyor ki, bu istifasözü, ebedî olarak gömülsün, kalsın” diyor;çünkü“dünyaiçinfelâketolur”muş…

Lütfi Fikri Bey, millete şunu da telkinediyordu: “Hayretle ve üzüntüyle görülmelidirki, bugün şu manevî hazineye (yani Hilâfete)saldırmak isteyenler, dışarıdan kimseler,Müslümanmilletler içindeTürk’üçekemeyenlerdeğildir. Doğrudan doğruya biz Türkler, kendidinimizden sonsuza dek bu hazineninçıkarılmasısonucunayolaçabilecekgirişimlerdebulunuyoruz.

Efendiler, yabancılarHilâfete saldırmıyorlardı.Fakat, Türk milleti saldırıdan kurtulamıyordu.Hilâfete saldıranlar, Müslüman milletler içindeTürk’ü çekemeyenler değildi. FakatÇanakkale’de, Suriye’de, Irak’ta İngiliz veFransız bayrakları altında Türklerle vuruşanMüslüman milletlerdi. Türk milletine kolaycasaldırabilmek için korunup devam ettirilmesitercih edilen Hilâfetin ortadan kaldırılmasını,“Türklük için bir intihardır” diyerekvasıflandırmak;“Hilâfet’iortadankaldırmakiçinbizTürklergirişimlerdebulunuyoruz”sözleriyle,Cumhuriyet’in hedefini açıklayıp ilân etmek,elbetteetkisizkalmadı.

Lütfi Fikri Bey’in Tanin’de yayınlanan açıkmektubundakigörüş,ertesigünTaninbaşyazarıtarafındandesteklendi.

11 Kasım 1923 tarihli Tanin’in, “Şimdi deHilâfet Meselesi” başlıklı baş makalesiokununca, Cumhuriyet’in ilânına engelolamayanların, ne pahasına olursa olsunHilâfetmakamını elde tutabilme gayret ve faaliyetinegeçtikleri anlaşılır. Bu yazıda, Şehzade

Mektuplarıyayınlanarak,halktahanedanlehindesevgiuyandırılmayaçalışılıyor.Ayrıca,hanedanhaklarınakarşıçirkinsaldırılaryapıldığıvebunuyapanın, Partimizin en seçkin topluluğundanolduğu belirtildikten ve CumhuriyetHükûmeti’ni milletin gözünde kötü göstermekiçinnesöylemekgerekirse,onlardayazıldıktansonra, Halife’nin istifası söylentisi üzerinedurularak: “Arkadan arkaya verilmiş bir kararkarşısındayız”deniyordu.Dahasonrada:“MilletMeclisi’nin bu kadar baskı altında kaldığını,dışarıda verilen kararları yalnızca onaylamakdurumuna düşürüldüğünü görmek gerçektenpek üzücü oluyor” sözleriyle,Meclis bize karşıkışkırtılıyor… Böylece, Cumhuriyet’in ilânınıkabul eden Meclis’in hiç olmazsa Hilâfet’inkaldırılmasını bir oldubitti şeklinde kabuletmemesininsağlanmasınaçalışılıyordu.

Tanin Başyazarı, Hilâfetle ilgili düşünce vegörüşlerini şu satırlarla ortaya koyuyordu:Hilâfet bizden giderse, beş on milyonlukTürkiyeDevleti’nin İslâm dünyası içinde hiçbirönemikalmayacağını,Avrupasiyasetikarşısında

daenküçükvedeğersizbirHükûmetdurumunadüşeceğimizi anlayabilmek için, büyük biryeteneğe gerek yoktur.Milliyetçilik bumudur?KalbindegerçekmilliyetçilikduygusuyatanherTürk, Halifelik makamına dört elle sarılmakmecburiyetindedir.”

Efendiler, Halifelik konusundakidüşüncelerimi daha önce açıkladığım için, busözleri burada tahlile gerek görmüyorum.Ancak, Hilâfet makamına dört elle sarılmakmecburiyetinde kalan bir rejimin, Cumhuriyetrejimi olamayacağını anlayabilmek için debüyük bir yetenek gerekmediğini söylemekleyetineceğim.

Tanin’in incelemekte olduğumuz BaşMakalesinin daha bir iki noktasına dikkatiçekeceğim.

Osmanlı Hanedanınca kabul edilmiş vebundan dolayı sonsuza dekTürkiye’de kalmasıgüven altına alınmış bulunan Hilâfet’i eldenkaçırmak tehlikesini yaratmak, akıl vevatanseverlikle,milliyetduygusuyla zerrekadar

bağdaştırılamazmış(!…)

Tanin Başyazarı, kendisinin Cumhuriyetçiolduğunu ilân etmişti. Fakat öyle birCumhuriyetçi ki, onun istediği Cumhuriyetidaresinin başında, Halife olarak OsmanlıHanedanındanbiribulunacaktır.Yoksa,yapılanhareket akıl ve vatanseverlikle, milliyetduygusuyla zerre kadar bağdaştırılamazmış…Hilâfeti, elimizden gitmesine hiçbir imkânkalmayacak şekilde korumakla görevliymişiz…Onu kaldırmak için girişilen gizli düzenlemelerbaşarısızlığauğratılmalıymış…

Efendiler, bu yazıların anlamı ve budüşüncelerinnasılbirmaksadadayandığıbugünkolaylıkla anlaşılmaktadır. Yarın, daha açıkolarak anlaşılacaktır. Gelecek kuşakların,Türkiye’deCumhuriyet’inilanedildiğigün,onaen insafsızca saldırıların başında,“Cumhuriyetçiyim” diyenlerin, yer aldığınıgörerekaslaşaşıracaklarınısanmayınız!Aksine,Türkiye’nin aydın ve Cumhuriyetçi Çocukları,böyle Cumhuriyetçi geçinmiş olanların gerçekdüşüncelerinitahlilvetespittehiçdekararsızlığa

düşmeyeceklerdir.

Onlar,kolaycaanlayacaklardırki,çürümüşbirHanedanın, Halife ünvanını taşıyarak, başınınüstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkânbırakmayacakşekildekorunmasınışartkılanbirdevlet şeklinde Cumhuriyet rejimi ilân edilsebile,onuyaşatmakmümkündeğildir.

Efendiler,ogünlerdeyapılanyayınlararasındadahi iki nokta yer alıyordu. Bunlardan biribenim hasta olduğum hususu. Diğeri de,rahmetli Enver Paşa’nın Türkistan’dakihizmetleri ve hayatta olduğu hususu… EnverPaşa, memleket dışında kaldığı yıllarda İslâmbirliği için çalışıyormuş ve “Dâmâd-ıHilâfetpenahî” (Halife Dâmâdı) ünvanınıkullanırmış… Hattâ, Türkistan’daki kazdırdığıbir mührün bir tarafına da bu ünvanı dayazdırmış…

Boyuna iki noktadan da sözetmek elbettemaksatsızdeğildi.

Efendiler, işaret ettiğimbuyayınlarla birtakım

kimselerin tutum ve davranışları özet olarak şuşekilde ifade edilebilir: “Esas olan, Mllîegemenliktir. Millî egemenlik, Cumhuriyet’ingelişmesiyle sağlanır. Türk Milleti, millîegemenliğe kavuştu. Cumhuriyet’in ilânınagerek yoktur, yanlıştır. Türkiye’de en sağlamdevlet şekli, millî egemenlik esasını korumaklabirlikte Cumhuriyet’i ilân etmeyip devletbaşkanlığından Halife ünvanıyla OsmanlıHânedanından birini bulunduran meşrutiyetidaresidir. Nasıl ki, İngiltere’demillî egemenlikmevcutolmaklabirliktedevletbaşkanlığındabirkral vardır ve o kral aynı zamanda Hindistanİmparatorudur.”

Efendiler,böylebirprensipüzerindebirleşmişolan kimseler, kendilerini sözleriyle,davranışlarıyla ve yazılarıyla göstermişgibiydiler. Bu topluluğun başına Rauf Bey’inseçildiğine hükmedilebilirdi. Çeşitli soy vemesleklerden oluşan kimselerin meydanagetirdiği bu topluluk, Rauf Bey’i maksatlarınınaçıklanıp savunulmasına en uygun bir kimseolarak görmüşlerdi. Ondan büyük ümitler

beklenebileceği zannına kapılmışlardı. Bundansonradır ki, Rauf Bey Ankara’ya hareket etti.Vatan Gazetesinin bildirdiğine göre, büyük birkalabalıkRaufBey’iAnkara’ya uğurlamak içintoplanmış. Kâzım Karabekir Paşa, Refet Paşa,AliFuatPaşa,AdnanBeybubüyükkalabalığınbaşında gösteriliyordu. Vatan Gazetesi buuğurlamadan bahsederken, Rauf Bey’in,Ankara’da Meclis’te güdeceği politikayı damillete ilân ediyordu. Rauf Bey’in Meclis’tekiçalışmalarının olumsuz yönde ve kişiselolmayacağı, faaliyetininmemleketin iyiliğini vehuzurunu, kanunların hâkimiyetini sağlamaamacı güden bir faaliyet olacağı, kendisininBüyük Millet Meclisi’nde bir iyilik ve düzenunsuru olacağı ve memleket yararına olanprensiplerisavunacağıbelirtiliyordu.

Vatan Gazetesi sahibinin bu açıklamalarıyapmaya ve kendiliğinden garanti vermeyeyetkili olduğu elbette kabul edilemezdi. OysaRauf Bey, Partimiz adına milletvekili olmuştu.Partimizin programına uyacaktı. Partidenayrılmadan, kendi başına bir politika takip

etmemesi gerekirdi. Rauf Bey, daha partidenayrıldığınıdabildirmemişti.Böylebirdüşüncesiolmadığını, daha sonra, partiden ayrılmamaktagösterdiğiısrarladadoğrulamıştı.Bubakımdan,hem partide kalmak ve hem de parti disiplininibozmak demek olan, kendine has bir politikayıtek başına uygulamak anlaşılabilir bir hususdeğildi.

Efendiler,buyoldahareketle,varılmakistenensonucukeşfetmekgeçvegüçolmadı.İsterseniz,bu noktanın aydınlanmasına yarayacak bazıaçıklamalardabulunayım.

RaufBey’inAnkara’yaGelerekBirtakımPropagandalarla,

ArkadaşlarıveParti’yiBizeKarşıKışkırtmayaKoyulması

Rauf Bey, Ankara’ya geldikten sonra, Partiüyeleriyle yakından ve arkadaşça ilişkileregirişti.Fakat,bütünilişkivegörüşmelerindenbirmaksatgüttüğüanlaşılıyordu.

Rauf Bey, “Cumhuriyet’in ilânında aceleedilmiştir. Bu aceleye sebep olanlar, sorumsuzkimselerdir. Bu şekilde davranışın içyüzünüanlamak gerekir. Meclis, millî egemenliğihakkıyla koruyabilmelidir. Gizli maksatlarlayönetilmeye ses çıkarılmazsa, nereye varılacağıbilinemez. Cumhuriyet ilânını zorunlu kılansebep neymiş? Cumhuriyet’in bizim içingerçekten de yararlı ve lüzumlu olduğu ispatedilmelidir” yollu, birtakım propagandalarla,arkadaşları veParti’yi bize karşı kışkırtmayaveçevirmeyekoyuldu.

Rauf Bey, İstanbul’daki demecinin sonundademiştiki:“MeclisveHükûmet,buaceleedişinakla yatkın ve haklı bir sebebi bulunduğunu

millete göstermeli ve ispat etmelidir veedecektir.”

Böylece pek güzel anlaşılıyordu ki, RaufBey’in geceli gündüzlü devam ettiği ilişki vegörüşmelerden maksadı, parti ve Meclisüyelerine bu görüşünü benimsetmekti. Bunubaşardıktansonra,Cumhuriyet’inilânıkonusunuMeclis’teyenidengündemegetirmekistiyordu.

Bununla güttüğü maksat da, Meclis’i veHükûmet’i Cumhuriyet’in acele olarak ilânındaakla yatkın ve haklı bir sebep olup olmadığınıispata mecbur etmekti. Kendi aklınca vetaraftarlarının görüşüne göre, akla yatkın vehaklıbirsebepgöstermekgüçtü.Aklayatkınvehaklı bir sebebe dayanmayan Cumhuriyet’inilânında acele edildiği ve yanlışlık yapıldığıortaya çıkacak ve sözde bu yanlışlıkdüzeltilecekti!

RaufBey’inSahneyeKoymakİstediğiOyunuFarkEdenler

TarafındanBirPartiToplantısındanKendisinin

İmtihanaÇekilmesi

Efendiler,RaufBey’in çalışmalarının nasıl birhedefe yöneldiğini ve maksadının içyüzünüanlamak için, bir haftalık bir süre yetti. Elbette,kimin tarafından yapılmış olursa olsun,Cumhuriyetçilerbuşekildekibirçalışmayadahafazla göz yumamazlardı. Rauf Bey’in sahneyekoymak istediği oyunu farkedenler, bir partitoplantısındaRaufBey’iimtihanaçekmeyekararverdiler.Butoplantıyıhatırlarsınız.Butoplantıdayapılan görüşmeler de olduğu gibiyayınlanmıştı. Onu da okumuşsunuzdur. Ben,burada o toplantının ayrıntılarına girecekdeğilim. Yalnız, o toplantının vardığı sonucugerçek anlam ve kapsamıyla açıklamayayarayacak bazı tahliller yapmayı, kamuoyununaydınlanmasıiçingerekliveyararlıgörüyorum.

Önce,şunuaçıkçabelirtmeliyimki,RaufBey,saldırıya geçmek için daha hazırlığınıtamamlamakla uğraşırken, saldırıya uğramıştır.Gerçi, bazı gazetelerde yapılan olumsuzyayınlar,Halifeyevebirşehzadeyedayandırılan

durumlar, Rauf, Adnan Bey’lerin ve bazıkomutanların Halife’yi ziyaretleri, Halife veŞehzade hakkında söz söyleyenlere, yazıyazanlara bazı yerlerden yaptırılan gurur kırıcıhücumlar, memlekette kararsızlıklar,kamuoyunda karışıklıklar uyandırmaktan gerikalmamıştı. Fakat, Meclis’te saldırıya geçmekiçin bu yeterli görülmemiş, Ankara’da, Meclisüyeleri üzerinde de çalışmanın gereklibulunduğuanlaşılıyordu. İşte,busonhazırlıklaryapılırken, Rauf Bey’den önce davranılarakhareketegeçilmiştir.

Parti Grubu Başkanlığı‘na, bir önergeverdirildi. Parti Grubu Başkanı İsmet Paşa idi.Verilen önergede: “Rauf Bey’in İstanbulgazetelerinde çıkan Cumhuriyet’in ilânına karşıgelme yolundaki demecinin, Cumhuriyet’isarsıntıya uğrattığı ve bu demeç sahibininçevresinde muhalif bir parti kurulduğukanaatinin belirdiği” ileri sürülerek, durumun,Parti Grubu’nun görüşlerine sunulması teklifedilmişti.

Parti Grubu’nun toplandığı 22 Kasım 1923

günü,bendetoplantıdanönce,toplantısalonunabitişik odada bulunuyordum. Rauf Bey yanımageldi. Benden görüşmelere karışmamaklığımırica etti. Çünkü, bana karşı sözsöyleyemeyeceğinibildirdi.

Kesinlikle görüşmelere müdahaleetmeyeceğimi ve hiçbir söz söylemek niyetindeolmadığımı, ancak, Parti Başkanı sıfatıyla,görüşmelerin nasıl geçeceğini görmek üzeretoplantı salonuna gireceğimi bildirdim.Toplantısalonunda da bulunmamamı rica etti. Bunukabuletmedim.

RaufBey’in,benimgörüşmelerekarışmamıvesalonda bulunmamı önlemek isteyişindekigerçekmaksadı neydi?Benimhuzurumdaveyabenim muhatabım olarak konuşmasına veiddialarda bulunmasına engel olan şey,gerçekten bana karşı duyduğu saygı mıydı?Buna inanmak mümkün değildir. Benimanladığımagöre,RaufBeymuhatapvedüşmanolarak İsmet Paşa’yı karşısına almak istiyordu.Ben,oradabulunmadığımtakdirde,partiüyeleriarasından kendisini destekleyenlerin

çıkabileceğinizannediyordu.

Parti Grubu, İsmet Paşa’nın başkanlığındatoplandı. İsmet Paşa, Başkanlık kürsüsündengörüşme konusunu açıklayıp öneminibelirttiktensonra,“bugünkütoplantıdabenimdesöz almam gerekebilir” diyerek başkanlığıbaşkasınabıraktı.

ÖnergesahibininyaptığıaçıklamalardansonrasözalanRaufBey,uzunbirkonuşmayaptı.

RaufBey,İstanbul’dakidemecidolayısıylabiryanlış anlama ortaya çıktığını, bunu düzeltmekiçin arkadaşlarla görüşmelerde bulunduğunusöyledikten sonra “eğer bizim eleştirmekistediğimizbirnoktavarsa,odaeserdir”dedi.

Rauf Bey’in: “Çok iyi niyetlerle başlanıpuğrunda canlar feda edilmiş olan pek sağlamilkelerin uygulanmasında yapılan yanlışlıklaryüzünden sakatlandığını da sanırım hiçbirimizbir kalemde reddedemeyiz” şeklindeki sözlerinideolduğugibialıyorum.

Şimdi, bu iki cümle üzerinde bir an duralım.Rauf Bey’in eleştirmek istediği eser hangieserdir? Cumhuriyet mi, yoksa Cumhuriyet’inilânedilişşeklimi?

Eser olan Cumhuriyet’tir, İlân ediliş şekli şuveyabuşekildeolabilir.

Rauf Bey’in “sağlam ilkeler” dediği,Cumhuriyet ilkeleri midir? Yoksa,uygulamasında yapılan yanlışlık yüzündensakatlanmasındankorktuğuCumhuriyetmidir?

Efendiler, söz konusu olan Cumhuriyet’inkendisiveonunmemleketteilânıdır.

Daha, Cumhuriyet rejimini uygulamaaşamalarında yanlışlık olduğunu iddia edecekkadar zaman geçmemişti. Rauf Bey’in telâşıCumhuriyet ilânınınhemenertesi günübaşlıyorve daha iki üç gün bile geçmeden demeçveriyor.

KâzımPaşa’ya“Cumhuriyet’inİlânına

EngelOlabilirsenMemleketeBüyükHizmetEtmişOlursun”

DiyenRaufBeyAslâCumhuriyetçiOlamaz

Rauf Bey, demecinin ne anlama geldiğini venegibidüşünceleriiçinealdığını,herbirinibirerevirip çevirme ile yorumlayarak dedi ki:“Duygularım, Cumhuriyet rejiminden başkahiçbirrejimibenimsemediğimyolundadır.”RaufBey’inbuitirafımeclisüyelerindesevinçyarattıve“bravo”sesleriilekarşılandı.

Rauf Bey, “aziz duygularım” “kutsalduygularım” diye söylediği bu sözlerindesamimî ve ciddi miydi? Ben, hiç çekinmedenhayır diyorum. Efendiler, Çünkü, Ankara’danayrılırken, kendisine Cumhuriyet’ten söz açanMeclis Başkanı Kâzım Paşa’ya: “Buna engelolabilirsen, memlekete büyük hizmet etmişolursun!” diyenin, Rauf Bey olduğunubiliyorum.

Rauf Bey, Cumhuriyet’i bir puntduna getiripilân eden sorumsuz kimselerden, bir takımmüşavir ve danışmanları kastettiğini desöyleyerek bunda da yanlış anlama olduğunu

anlatmak istedi ve, “böyle olunca benimkullandığım ifadeden şu veya bu kimsesorumludur şeklinde bir anlam çıkarılmasın;bunubendenbeklemekdoğruolmaz”dedi.

RaufBey,sözlerindekibueviripçevirmeiledegösteriyordu ki, bugünkü Parti Grubutoplantısında, Parti’nin şimşeklerini üzerineçekmedenmaksadına ulaşabilmek için, gerekennoktalarda geri çekilme ve sözlerini eviripçevirmeyolunututmuştu.Fakat,asılgörüşündenvazgeçmiş değildi. Örnek olarak, şu sözleredikkat buyurunuz: “Türkiye’de hükûmet şeklinedir?” diye sorulacak sorulara karşı,hatırlarsınızki,BüyükBaşkanımız,bukürsüdenyapıcı bir cevap olarak ilân buyurdular ki,“Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’dir.”“Hangi idareye benziyor?” dediler. “Bizebenziyor.Çünkü,bizbizebenzeriz.Bizehasbiridaredir” buyurdular. Bu, benim vicdanımıtatmin eden en açık bir ifadeydi ve buna karşıçıkmakçokgüçtür.Zannetmemki,insaflıolmakşartıyladışarıdaveiçeridebunakarşıçıkacakbirtek adam bulunsun. Bu inandırıcı ve büyük

sözlerden sonra, sırf bir kabine bunalımıyüzünden, bu hükûmet şeklinin idare edilemezbir şekilolarakgösterilipde, addeğişikliğindenibaretolan“Cumhuriyet”kelimesininkonmasınıveeskisinebukadargüvendiğimiz,hattâhalkında güvendiği bir şeklin sakat olduğunun bubunalım devresinde anlaşıldığı ileri sürülerek,yeni bir hükûmet şeklinin getirilmesini doğrubulmuyoruz. Bu duygunun etkisi altındakalanları gerici olarak kabul etmeyeceğinizdenemin olarak söylüyorum. Eğer bu da eksikgörülürse,acababunudatamamlayacakyenibirşekil var mıdır diye kararsızlık ve endişeyedüşenlervardır.”

“…Bir halk ki,Cumhuriyet’i istiyor; bir halkki, egemenlik kayıtsız şartsız milletin elindeoldukça,bununCumhuriyetolduğunubildiriyorve onu istiyor; istiyor ama uygulayamayız dabaşka bir rejimde kalırız diye, halk üzüntü veendişe duyarsa… üzülmek mi sevinmek migerekir?”

SaltanatDevrindenCumhuriyetDevrineGeçişDönemive

BuDönemdeİkiAyrıGörüşünÇarpışması

Efendiler, Saltanat devrinden Cumhuriyetdevrine geçebilmek için, herkesin bildiği üzerebirgeçişdönemiyaşadık.Budönemde, iki ayrıdüşünce ve görüş, birbiriyle sürekli olarakçarpıştı. O düşüncelerden biri, saltanat devrinindevam ettirilmesiydi. Bu görüşün sahipleri belliidi. Diğer bir düşünce, saltanat rejimine sonvererek, Cumhuriyet rejimini kurmaktı. Bu,bizim düşüncemizdi. Biz, düşüncemizi açıkçasöylemeyi başlangıçta sakıncalı buluyorduk.Ancak, düşünce ve görüşlerimizi daha sonrazamanıgeldiğindeuygulayabilmekiçin,saltanattaraftarlarınıngörüşleriniyavaşyavaşuygulamaalanından uzaklaştırmak mecburiyetinde idik.Yeni kanunlar yapıldıkça, özellikle Teşkilât-ıEsasiye Kanunu yapılırken, saltanat taraftarlarıPadişah veHalifenin hak ve yetkilerinin açıkçabelirtilmesi için ısrar ediyorlardı. Biz, bununzamanı gelmediğini veya gerekli olmadığınısöyleyerek, o tarafı geçiştirmekte yarargörüyorduk.

Devlet idaresini, Cumhuriyet’ten sözetmeksizinmillî egemenlik ilkeleri çerçevesindeher an Cumhuriyet’e doğru yürüyen rejimetrafındayoğunlaştırmayaçalışıyorduk.

Büyük Millet Meclisi’nden daha büyük birmakamolmadığınıtelkindeısrarederek,Saltanatve Hilâfet makamları olmadan da devleti idareetmeninmümkünolacağınıispatetmeklâzımdı.

Devlet Başkanlığı‘ndan bahsetmeksizin, onungörevinifiilenMeclisBaşkanı‘nayaptırıyorduk.

Uygulamada,MeclisBaşkanıİkinciBaşkan’dı.Hükûmet vardı. Fakat, Büyük Millet MeclisiHükûmeti adını taşırdı. Kabine sisteminegeçmekten çekiniyorduk. Çünkü saltanatçılar,hemen Padişah’ın yetkisini kullanmasıgerektiğiniortayaatacaklardı.

İşte,geçişdönemininbumücadelesafhasında,bizim kabul ettirmek mecburiyetindebulunduğumuz orta şekli yani Büyük MilletMeclisiHükûmetisisteminihaklıolarakyetersizbulanvemeşrutiyetşeklininaçıkçabelirtilmesini

sağlamaya çalışan muhaliflerimiz, bize itirazederek diyorlardı ki: “Bu kurmak istediğinizhükûmet şekli, neye, hangi idareye benzer?”Maksat ve hedefimizi söyletmek için yöneltilenbu türlü sorulara, biz de zamanın gereğineuygun cevaplar vererek saltanatçıları susturmakzorundaidik.

Rauf Bey, bu durumu dikkate alarak,verdiğimiz bir cevabın, vicdanını tatmin eden,reddi ve itirazı mümkün olmayan bir cevapniteliğinde olduğunu söylüyor; bütün görüş veiddiasınıbenimoifademedayandırıyordu.

Rauf Bey, “bu inandırıcı ve büyük sözlerdensonra”,BüyükMilletMeclisiHükûmeti şeklininsakatolacağınıkabuletmekistemiyor.“Eğerbusakat ise, bu sakat şekli vaktiyle bize kabulettirenlerin, bu defa da, bir gün bu kabulettirdikleriCumhuriyetşeklinieksikgörüpbaşkabir şekli ortaya atmalarından endişe edilmekgerekir”şeklindemantıkyürütüyor.Bumantığınne kadar çürük bir safsatadan ibaret olduğumeydandadır. “Kutsal duyguları, Cumhuriyetrejiminden başka hiçbir rejimi benimsemediği

yolunda” olan bir kimsenin, geçiş dönemininzaruretlerinden olduğunu çok iyi bildiği BüyükMillet Meclisi Hükûmeti şeklinde saplanıpkalarak, Cumhuriyet şeklinin de eksikgörüleceği ve başka bir şekil araştırılacağıendişesine düşmesinin yeri midir? Rauf Bey’inburada, Cumhuriyet’ten sonra başka şekil diyeifade ettiği şeyle, ne anlatmak istediği bellidir.Rauf Bey demek istiyor ki; Cumhuriyet’i ilânedenler, Osmanlı Hânedanını bu yollasaltanattan uzaklaştırdıktan sonra, acabaCumhuriyetten tekrar saltanat devrine geçerek,saltanatmakamınıişgaletmeyeceklermi?Bununtarihte benzerleri yok mudur? diye tereddüt veendişeedenlervar.

Rauf Bey, olduğu gibi aldığımız sözlerininsonunda, halkın Cumhuriyet’i istediğinikaydederken,“istiyoramauygulayamayızki…”yolundaki şaşılacak ifadesiyle benim işaretettiğimnoktayıçokgüzelaçıklamaktadır.

İsmetPaşa’nınMeclis’teRaufBey’eVerdiğiCevaplar

Efendiler, Rauf Bey’e cevap veren ve değerligörüşler ileri süren konuşmacılar çoktu. Buarada İsmet Paşa da güzel bir konuşma yaptı.İsmet Paşa’nın okunması her zaman yararlıolabilecekbazısözlerinideaktaracağım.

İsmet Paşa: “Köklü bir devlet şekli sözkonusuolduğuzaman,düşünceveduygularımızkendiaramızdakalmaz.Onlarıtakipedenbütünbir dünya vardır” dedikten sonra,“Cumhuriyet’in ilanı, bir milletin kutsal birideali,birateşi,birülküsügibiortalığısarar.”

Cumhuriyet ilân edildiği zaman, o milletinbütün hararetini gösteren her türlü belirtilerortaya çıkar. Eğer bir memlekette,Cumhuriyet’in ilân edildiği günlerinüçüncüsünde, beşincisinde, hakları ortadankaldırılmış bir Şehzade meydana çıkar da,Cumhuriyet’e karşı bir tavır takınırsa… dünyave dünya düşünürleri, bu Cumhuriyet’inkuvvetinden şüphe eder” sözleriyle başlayarak,

Cumhuriyet’in ilânı üzerine İstanbul’da alınandurumunvereceğizararıaçıkladı.

İsmet Paşa, Rauf Bey’in konuşmasını tahlilederken, “millî egemenlik esastır diyenlerin busözlerinden, tereddüt ve endişeye kapıldıklarıanlamınıçıkaramayız”dedi.Ondansonra,İsmetPaşa, Rauf Bey’e yönelik: “Rauf Bey! Siyasetyapıyoruz. Yanlışları birer birer göstermeliyiz.Hattâ siz, basit bir iş adamı gördünüz mü ki,daha işe başlarken sermayesini tehlikeyekoyduğu düşüncesindedir ve başaramayacağınıbile bile parasını tehlikeye atmıştır? Bir işebaşlayan adam, daima sonundaki başarıyıgarantialtınaalırveöylebaşlar.Kaldıki,böyleinkılâpzamanlarında,Hükûmetilerigelenlerivebirsiyasetadamıherhangibirşüphegösteremez.Bu hatâdır. Hatâ ettiniz Rauf Beyefendi!” dedi.Bundan sonra, İsmet Paşa, Rauf Bey’in “üsttabakada şekil değiştirerek, devletin çıkarlarınıgözetmeyi, milletin ihtiyaçlarını gidermeyidüşünmek affedilmez bir hatâdır” şeklindekisözlerine cevap verirken, “affedilmez bir hâtâolan, bu kadar hassas günlerde, bir noktada

yoğunlaşması gereken manevî kuvvetleri,inkılâp kuvvetlerini şu veya bu noktadakararsızlığa düşürmektir. Bu, bilerek veyabilmeyerek, isteyerek veya istemeyerekaffedilmezbirhatâişlemekolur”dedi.

İsmet Paşa, Rauf Bey’den şunu da sordu:“Devlet Başkanlığı meselesini çözmekistiyordunuz. Nasıl çözecektiniz? Kaç ihtimâlvardı?”

İsmet Paşa, acele edildiği iddiası ile ilgilicevabında: “Arkadaşlar” dedi, “Doğal sayılanbir sonuç için acele etme söz konusu değildir.Ancak hatâ sayılabilecek olan noktalarda aceleetmişolmaksözkonusuedilebilir.”

“Cumhuriyet, aceleye getirilerek ilân edildidenmekle, o gün ilân edilmeyip de altı aysonraya kalsaydı, belki başka bir şekil ortayaçıkardıanlamınayolaçılıyorki,asılbuanlamdaaceleedilmiştir.”

Rauf Bey, konuşmasında, bizim CumhuriyetilânındakidavranışımızıeskiGenelMerkezişleri

gibigöstermekistedi.

İsmetPaşa,bunoktayacevapverirkendediki:“BumemleketteGenelMerkezhayatınıyaşatmışve onu yıllarca savunmuş olan temsilciler vegazeteciler de, kendi görüşünü savunuyorlar.Rauf Bey’in görüşünü ellerinde silâh olarakkullanıyorlar.Bu,talihsizliktir!”

Rauf Bey, daha sonraki konuşmasında busözlere şu yolda cevap verdi: “Genel Merkezifadesiyle yaptığım imâları Tanin Gazetesi birsilâh gibi kullanmıştır; Yemin ederim ki,Efendiler, Tanin kullanmış, Tevhid-i Efkarkullanmış,benbilmiyorum.”

İsmet Paşa, Rauf Bey ve arkadaşlarınınHalife’yiziyaretlerihususunadokunarakşunlarısöyledi: “Halife’yi ziyaret konusu, Halifelikkonusudur.”

“Devlet adamı olarak, hiçbir zamanhatırımızdançıkaramayızki,HilâfetOrduları,bumemleketi baştanbaşa harabeye çevirmişlerdir.Bir gün yeniden Hilâfet Orduları

kurulabileceğini aslâ gözden uzaktutmayacağız… Türk Milleti en büyük acılarıHalife Ordusundan çekmiştir. Bir dahaçekmeyecektir.”

“Bir hilâfet fetvasının bizi Dünya Savaşıfelâketine sürüklediğini hiçbir vakitunutmayacağız. Bir hilâfet fetvasının, milletayağa kalkmak istediği zaman, onadüşmanlardan daha alçakçasına hücum ettiğiniunutmayacağız.”

“Tarihin herhangi bir devrinde, bir Halife,kafasından bu memleketin kaderine karışmaisteğini geçirirse, o kafayı mutlakakoparacağız!”

İsmet Paşa, “bravo” sesleri ve alkışlarlakarşılananbusözlerine,şunlarıdaekledi:

“Herhangi bir halife, düşünce ve davranışolarak, gelenek ve usule uyarak, gizlice veyaaçıktan açığaTürkiye’nin kaderinde söz sahibiimişçesinebirtavıralmakisterse,Türkiyedevletadamlarını ödüllendirirmiş gibi bir zihniyetle

düşünürse, bunları memleketin hayat ve varlığıiletabantabanazıtsayacağız,hareketlerinivatanhainliğiolarakkabuledeceğiz.”

İsmet Paşa, konuşmasının sonunda şu hususuda söz konusu etti: “RaufBey, konuşmalarındageçen ve bizim taban tabana zıt bulduğumuznoktaları geri alarak bu parti içinde kalmakkararındamıdırlar?Yoksasiyasîkonuşmalarındabizimle, tam zıt olarak gördüğümüz noktalardaısrar ederek, partimizin dışında ve Meclis’tebizimle karşı karşıya çalışmak kararını mıverecekler?Kararkendilerineaittir.”

Rauf Bey, tekrar uzun uzadıya kendinisavunarak parti kurmayacağını, partidençıkmayacağını söyledikten sonra, GenelKurul’un acıma ve hoşgörme duygularını,harekete geçirerek ve konuşmasına yumuşaksözlerlesonvererek,toplantısalonundanayrıldı.

Konuşmacılar, karşılarında cevap verecekkimse bulamadılar. Rauf Bey, yanıldığını itirafederek Cumhuriyetçi olduğunu söylediğinegöre, görüşmeler yeterli sayıldı. Halkın

kafasında uyandırılmış olan şüpheleri gidermekiçin gazetelerde bildiriler yayınlanması, ayrıcagörüşmelerintutanağınındabastırılıpdağıtılmasıkararıylayetinildi.

ŞimdiEfendiler,bukararneyiifadeeder?

Rauf Bey’in çapraşık ve iki anlamlı sözleri,Parti’yi acaba onun gerçekten cumhuriyetçiolduğuna inandırabildi mi? Rauf Bey’in, Partiiçinde, bizimle aynı duygu ve görüş sahibiolarakçalışabileceğinianlayışıdoğdumu?

Partinin bu kararı, görüşmelerin gerçeksonucunun gerektirdiği karar mıydı? Elbette kihayır!…

O halde, bu eksik kararla yetinilmesindekisebepveetkineydi?

Bunoktayıbirkaçkelimeileaçıklayayım.RaufBey, konuşmasının başından sonuna kadaraldığı tavırvekonuşmaşekliylepartiüyelerininhoşgörü ve yumuşaklığına sığınmış gibiydi.Bundanbaşka,RaufBey,konuşmasındaokadar

demogoji ve safsata yapıyorduki, sözlerinin nedereceye kadar ciddî ve samimî olduğunuhemenanlamak,Genelkurul içinkolaydeğildi.Bu sebeplerin de üstüne çıkan en önemlipsikolojik sebep, itiraf etmek gerekir ki,“sorumsuz, oldubitti, Cumhuriyet’ten sonra,şekil” kelimeleri üzerinde yapılan olumsuzpropaganda,duyguvedüşüncelerikararsızlıkvegevşekliğesürüklemişti.

Durumu,Cumhuriyet tartışması dışında, İsmetPaşa ve Rauf Bey çekişmesi gibi görenlerindüşünüşlerinin de anlamsız bir kararlayetinilmesineyolaçtığışüphesizdir.

Efendiler, bu karar yüzünden Rauf Bey vearkadaşlarınabirsüredahapartininiçindepartiyiyıkmafırsatıverilmişoldu.

İstanbul’daki bazı gazetelerin, memleket veCumhuriyet’in yüksek yararlarına zarar vericinitelikteki yayınları da, orada öyle bir havayarattı ki, Meclis, İstanbul’a bir İstiklâlMahkemesigöndermeyizorunlugördü.

HilâfetiKaldırmanınZamanıdaGelmişti

Saygıdeğer Efendiler, her meselede ve heruygulama aşamasında kendisini söz konusuettirmişolanHalife’yeveHilâfet’ebirdefadahadokunacağım.

1924 yılı başında, büyük çapta bir orduHarpOyunu yapılması kararlaştırılmıştı. Bu HarpOyununu İzmir’deyapacaktık.Bumünasebetle,1924 yılının Ocak ayı başında İzmir’e gittim.Oradaikiaykadarkaldım.

Hilâfet’in kaldırılması zamanının geldiğineorada iken karar vermiştim. Bu işin nasılyapıldığınıkısacaözetlemeyeçalışacağım:

BaşbakanİsmetPaşa’dan22Ocak1924tarihlibir şifre aldım. Onu olduğu gibi bilginizesunayım:

Şifre

TürkiyeCumhurbaşkanlığıYüksekKatına

Bir süreden beri gazetelerde, HilâfetMakamının durumu ve Halifenin kişilikleri ileilgili olarak yanlış anlamalara yol açabilecekyayınlara rastlanması ve özellikle arasıraİstanbul’a giden Hükûmet üyelerinin resmîkurulların kendisiyle görüşmekten kaçınmalarıve çekinmeleri dolayısıyla,Halife’nin büyük birüzüntüduyduğu;buyüzdenBaşmabeyincilerininAnkara’ya veya güvenilir bir kişinin İstanbul’akendiyanınagönderilmesiniricaederek,duyguve düşüncelerini ulaştırmayı düşünmüş ise de,yanlış yorumlanabilir endişesiyle bundan davazgeçtiklerini söyledikleri, Başkatip Beytarafından bir yazıyla bildirilmektedir. Buyazıda, ayrıca uzun uzadıya ödenek işi deanlatılarak,HilafetHazinesi’ningücünüaşanveyükümlülüğü dışında kalan giderler içinMaliyehazinesince yardımda bulunulacağı yolundaHükûmet’in yazdığı 15 Nisan 1923 tarihliyazının incelenmesi ve gereğinin yerinegetirilmesi istenmektedir. Durum, Hükûmetçegörüşülecektir. Sonucu ayrıca bildiririm,efendim.

İsmet

Bu telgrafa cevap olarak, makine başındayazdığımtelgrafşudur:

Makinabaşında

İzmir

Ankara’daBaşbakan

İsmetPaşaHazretleri’ne

İlgi:22.1.1923tarihlişifre,

HilâfetmakamıveHalife’ninşahıslarıileilgiliyanlış anlamalar ve yanlış yorumlar Halife’ninkendi yanlış tutum ve davranışlarındankaynaklanmaktadır.Halife, kendiözelhayatı vedış yaşayışı ile ecdadı padişahların yolunututmuş görünmektedir. CumaAlayları, yabancıdevlet temsilcileri yanına memurlar göndererekilişkiler kurmak, gösterişli gezintiler, sarayhayatı, sarayında yedek subaylara varıncayakadar kabul etmek, onların şikâyetlerini

dinleyerek onlarla birlikte ağlamak gibidavranışlar bu cinstendir. Halife, TürkiyeCumhuriyeti ve Türk halkı karşısındakidurumunu düşündüğü zaman, İngiltere KrallığıileHindistanMüslümanhalkıveyaAfganDevletiile Afgan halkı arasındaki durumunu bir ölçüolarakalmalıdır.

Halife ve bütün dünya kesin olarak bilmelidirki, bugün var olan ve korunmakta bulunanHalife’nin ve Halifelik Makamının gerçekte, nedinî ve ne de siyasî bakımdan hiçbir anlamı vevarolma gerekçesi yoktur. Türkiye Cumhuriyetisafsatalarla varlığını ve bağımsızlığını tehlikeyeatamaz. Bizce, Hilâfet Makamı, olsa olsa tarihîbir hâtıra olmaktan öteye bir önem taşıyamaz.Türkiye Cumhuriyeti devlet adamlarının veyaresmî heyetlerin kendisiyle görüşmeleriniistemesi bile,Cumhuriyet’in bağımsızlığına açıkbir tecavüzdür. Başmabeyincisini Ankara’yagöndererek veya güvenilir bir kimseyi kendiyanına getirterek, Hükûmet’e duygu vedileklerini ulaştırmak istemesi de, CumhuriyetHükûmeti ile karşı karşıya bir durum alması

demektir. Buna da yetkili değildir. Kendisi ileCumhuriyet Hükûmeti arasındaki yazışmalardaBaşkâtibi aracı kılması da yersizdir. BaşkâtipBey’in böyle bir küstahlıktan sakınmasıgerektiği, kendisine bildirilmelidir. Halife’ninyaşayışı ve geçimi için TürkiyeCumhurbaşkanı‘nın ödeneğindenmutlaka dahaaşağı bir ödeneğin yetmesi gerekir. Maksat,gösterişli ve debdebeli bir hayat sürmek değil,insanca yaşamak ve geçimi sağlamaktanibarettir. “Hilâfet Hazinesi” ile ne denmekistendiğini anlayamadım. Hilâfetin hazinesiyoktur ve olamaz. Kendisine ecdadından böylebirhazinekalmışsa,açıkolarakbilgialınmasınıvebanabildirilmesiniricaederim.

Halifeninaldığıödenekle yerinegetirilemeyenyükümlülükler nelermiş; 15 Nisan 1923 tarihliyazısıyla,Hükûmet ne gibi vaatlerde bulunarakHalife’ye bildirilmiştir? Lütfen bunu dabelirtiniz. Halife’nin oturacağı yeri tesbit edipaçıklamak, Hükûmet’in şimdiye kadar yapmışolmasıgerekenbirgörevdi.İstanbul’da,milletinboğazından kesilmiş paralarla yapılmış bir çok

saraylar ve bu sarayların içindeki bir çokkıymetli eşya ve malzeme, Hükûmet’in durumutespit etmemesi yüzünden yok olup gidiyor.Halife’nin yakınları, sarayların en değerlieşyalarını Beyoğlu’nda, şurada buradasatıyorlar diye söylentiler vardır. Hükûmetbunlara, bir an önce el koymalıdır. Satılmakgerekiyorsa,Hükûmet eliyle satılmalıdır.Hilafetkadrosu ciddi olarak incelenerek, yeni baştandüzenlenmelidir ki, başmabeyincilerin vebaşkâtiplerin varlığı, Halife’yi hâlâ saltanathülyası içinde uyutmasın! Fransızlar, kralhanedanını ve yakınlarını Fransa’ya sokmakta,bağımsızlıkları ve hâkimiyetleri için yüz yılsonra, bugün bile sakınca görüp dururken,hergün ufuktan kendileri için bir saltanatgüneşinin doğmasına duacı bir hanedanmensuplarıyla ilgili tutumumuzda TürkiyeCumhuriyeti’ni nezaket ve safsataya kurbanedemeyiz.

Halife, kendinin ve makamının ne olduğunuaçık olarak bilmeli ve bununla yetinmelidir.Hükûmetçe, ciddî ve esaslı tedbirler alınarak

bildirilmesiniricaederim,efendim.

GaziMustafaKemal

TürkiyeCumhurbaşkanı

Hilâfetin,Şer’iyeveEvkafVekâleti’ninKaldırılmasıve

ÖğretiminBirleştirilmesiKararı

BuyazışmadansonraHarpOyunudolayısıylaİsmet Paşa ve Millî Savunma Bakanı bulunanKâzım Paşa da İzmir’e gelmişlerdi. GenelKurmay Başkanı Fevzi Paşa da, zaten oradabulunuyordu. Hilâfetin kaldırılması gereğindegörüşlerimiz birleşmişti. Aynı zamanda Şer’iyeveEvkafVekâletlerinidekaldırmakveöğretimibirleştirmekkararındaidik.

1924 yılı Martı‘nın birinci günü Meclis’intarafımdanaçılmasıgerekiyordu.

23 Şubat 1924 günü Ankara’ya dönmüştük.Buradadagerekenkimselerekararımıbildirdim.

Mecliste bütçe görüşmeleri yapılıyordu.Hanedan’ın ödeneği ile Şer’iye ve EvkafVekâletleri’nin bütçeleri üzerinde durulmakgerekiyordu. Arkadaşlarımız bu maksada göregörüşme ve eleştirilere başladılar. Görüşme vetartışmalar devam ettirildi. 1Mart günü, BüyükMilletMeclisi’ninbeşinciçalışmayılıdolayısıyla

verdiğim söylevde, şu üç noktayı özelliklebelirttim:

1-“Millet, Cumhuriyet’in bugün ve gelecektebütün saldırılardan kesin ve sonsuza dekkorunmasını istemektedir. Milletin isteği,Cumhuriyet’in denenmiş ve olumlu sonuçlarıgörülmüş olan bütün esaslara, bir an önce vetam olarak dayandırılması şeklinde ifadeedilebilir.”

2-“Milletkamuoyundatespitedilen,eğitimveöğretimin birleştirimesi ilkesinin bir an önceuygulanmasınıgerekligörüyoruz.”

3- “Müslümanlığın, yüzyıllardan beriyapılageldiği üzere bir siyaset aracı olarakkullanılmaktan kurtarılmasının veyüceltilmesininşartolduğugerçeğinidegörmüşbulunuyoruz.”

2 Mart günü, Parti Grubu toplantıya çağrıldı.İşaret ettiğim bu üç konu ortaya atıldı vegörüşüldü. İlkelerüzerindeanlaşmayavarıldı.3Mart günü, Meclis’in birinci oturumunda,

Başkanlığa gelen evrak arasında şu önergelerokundu:

1- Şeyh Saffet Efendi ile elli arkadaşının,Hilâfet’inkaldırılmasıveOsmanlıHanedanı‘nınTürkiyedışınaçıkarılmasıileilgilikanunteklifi.

2- Siirt Milletvekili Halil Hulki Efendi ve elliarkadaşınınŞer’iyeveEvkafVekâletiileErkan-ıHarbiyeVekâleti’ninkaldırılmasıileilgilikanunteklifi.

3- Manisa Milletvekili Vâsıf Bey ve elliarkadaşının, eğitim ve öğretimin birleştirilmesiileilgiliönergeleri.

Başkanlık kürsüsünde oturan Fethi Bey:“Efendim, birçok imzalarla gelen bu kanuntekliflerinin hemen görüşülmesi ile ilgiliönergeler vardır. Yüksek oyunuza sunacağım’dedi ve bu tekliflerin ilgili komisyonlaragitmeden hemen görüşülmesini oya koyarak,kabuledildiğinibildirdi.

İlk itiraz, Kastamonu Milletvekili Halit

Bey’dengeldi.GörüşmelersırasındaHalitBey’ebir ikikişidahakatıldı.Tekliflerin lehindeuzunkonuşmalar yapan birçok değerli konuşmacılarkürsüyeçıktı.Önergesahipleridışında, rahmetliSeyitBey’inveİsmetPaşa’nınilmîveinandırıcıkonuşmaları her zaman için okunmaya değer.Bu konuda yapılan görüşme ve tartışmalar beşsaatkadarsürdü.Saat18.45’tegörüşmelerbittiğizaman,TürkiyeBüyükMilletMeclisi, 429,430ve431.kanunlarınıçıkarmışbulunuyordu.

Bu kanunlara göre “Türkiye Cumhuriyeti’ndeMilletişleriyleilgilikanunlarıyapmaveyürütmeyetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi ile onunkurduğu Hükûmete verildi”; “Şer’iye ve EvkafVekâletikaldırılmış”oldu.

Türkiye içindeki bütün bilim ve öğretimkurumlarıyla, bütün medreseler, Millî EğitimBakanlığı‘nabağlandı.

Halife, görevinden uzaklaştırıldı ve HilâfetMakamı kaldırıldı. Uzaklaştırılan Halife vetarihten izi silinmişOsmanlıHanedanınınbütünmensuplarına, Türkiye Cumhuriyeti ülkesinde

oturmahakkısüresizolarakyasaklandı.

HilafetMakamınınKorunmasındaDinîveSiyasiÇıkar

veZorunluBulunduğunuZannedenlereVerdiğimCevap

Efendiler, Hilâfet Makamının korunmasında,dinî ve siyasî çıkar ve zorunluluk bulunduğuinancında olan bazı kimseler, bildirdiğimkararların alınmakta olduğu son dakikalarda,Hilâfetgörevinikendiüzerimealmamteklifindebulundular. Bu gibilere, hemen gereken redcevabınıvermiştim.

Yeri gelmişken başka bir noktayı dabildireyim. Büyük Millet Meclisi Hilâfet’ikaldırdığı zaman, din bilginlerinden AntalyaMilletvekili Rasih Efendi, Kızılay adına,Hindistan’da bulunan bir kurulun başkanlığınıyapıyordu. Rasih Efendi, Mısır’a uğrayarakAnkara’ya döndü. Benimle görüşmek isteyerekşunları söyledi: “Gezdiği ülkelerde Müslümanhalk, benim halife olmamı istiyormuş…Yetkiliİslamkurulları,banabudurumubildirmeküzereRasihEfendi’yivekiletmişler.”RasihEfendi’yeverdiğim cevapta, Müslümanların bana olanbağlılık ve sevgilerine teşekkür ettikten sonra

dedim ki: “Zatıaliniz, din bilginlerindensiniz.Halifenin, devlet başkanı demek olduğunubilirsiniz. Başlarında kralları, imparatorlarıbulunan halkın bana ulaştırdığınız dilek vetekliflerini ben nasıl kabul edebilirim. Kabulettim desem, buna o halkların başındabulunanlar razı olur mu? Halifenin emir veyasakları yerine getirilir. Beni Halife yapmakisteyenler, emirlerimi yerine getirebileceklermidir? Durum böyle olunca anlamı vefonksiyonu olmayan asılsız bir sıfatı takınmakgülünçolmazmı?”

Efendiler, açık ve kesin olarak söylemeliyimki, Müslümanları, hâlâ bir halife korkuluğu ileuğraştırıp aldatmak gayretinde bulunanlar,yalnız ve ancak Müslümanların ve özellikleTürkiye’nin düşmanlarıdır. Böyle bir oyunakapılıphayalkurmakda,ancakcahillikvegafleteseriolabilir.

RaufBeylerin,VehipPaşaların,ÇerkezEthemve Reşitlerin, bütün yüzelliliklerin1, kaldırılmışHilâfet ve Saltanat hanedanı mensuplarının,bütün Türkiye düşmanlarının, elele vererek

aleyhimizde durmadan ateşli bir şekilde çalışıpuğraşmaları din gayretiyle midir? Sınırlarımızabitişikmerkezlerdeyuvalanarak,hâlâTürkiye’yiyok etmek için “Mukaddes İhtilâl” adı altındahaydut çeteleri, suikast tertipleriyle çılgıncaaleyhimizde çalışanların maksatları gerçektenmukaddesmidir?Buna inanmak için,gerçektenkaracahilvekoyubirgafilolmakgerekir.

MüslümanlarıveTürkMilletinienaltseviyeyedüşmüş sanmak ve İslâm dünyasının vicdantemizliğinden, ahlâk ve karakterindekiincelikten, alçakça ve canice maksatlar içinyararlanma yolunu tutmak, artık o kadar kolayolmayacaktır.Küstahlığındabirderecesivardır.

BaşarısızlığaUğratılanBüyükBirKomplo

Şimdi, saygıdeğer Efendiler, isterseniz, sizebüyük bir “komplo” konusunda bilgi vereyim.1924yılıEkimi’nin26.günü,geçvakit,BirinciOrdu Müfettişi’nin Müfettişlikten istifa ettiğibildirildi. Müfettiş Paşa’nın, GenelkurmayBaşkanlığı‘naverdiğiistifayazısışudur:

GenelkurmayBaşkanlığı‘na

Bir yıllık ordu müfettişliğim boyunca, gerekteftişlerim sonunda verdiğim raporların vegerekse ordumuzun yükseltilmesi vegüçlendirilmesi için sunduğum tasarılarındikkate alınmadığını görmekle üzüntü veendişem çok büyüktür. Üzerime düşen görevi,milletvekili olarak daha büyük bir vicdanrahatlığı içinde yapacağıma tam inancımolduğundan, Ordu Müfettişliği’nden ayrıldığımıbildiririm,efendim.

MillîSavunmaBakanlığı‘nadabildirilmiştir.

KâzımKarabekir

26.10.1924

Bu görevden ayrılma yazısının altında, renklikalemle şunlar yazılıdır: “İstifayı kabuletmediğimi bildirdim. Düşüncesinde direndi.Yarınyasamagörevinedöneceğinibildirdi.”Busatırların altında imza yoktur. Fakat,Genelkurmay Başkanı tarafından yazıldığıanlaşılıyor. Bu satırların altında da, kırmızımürekkeple yazılmış şu notlar vardır: “Verilenrapor ve tasarıların hepsini göreyim. Bunlarınhangi maddeleri için neler yapılmış; hangimaddeleri yapılmamış, onları da dosyalarıylabirlikte göreyim.”Bu notların altındaki tarih 28Ekim’dir.

Efendiler, KâzımKarabekir Paşa’nın raporlarıve tasarıları, Genelkurmay’ın ilgili şubelerinceincelenmiş, bunların kabul edilipuygulanabilecek olanları dikkate alınmış veuygulanmıştı. Ancak, uygulanması devletingücünü aşan veya ilmî bir değeri bulunmayanhayalî ve keyfi nitelikteki teklifleri, elbettedikkate alınmamıştı. Kâzım Karabekir Paşa’ya

raporlar ve tasarılar verdiği için bir takdirnameverilmesidegerekligörülmemişti.

30 Ekim günü de, 2. OrduMüfettişiAli FuatPaşa’nın, Konya’dan geldiği bildirildi.Kendisini, akşam yemeğine Çankaya’ya davetettim. Geç vakte kadar beklediğim haldegelmedi. Kendisini aratırken öğrendim ki, FuatPaşa Ankara’ya gelince, İstasyon’da Rauf Beytarafından karşılanmış; Millî SavunmaBakanlığı‘na uğradıktan ve bazı arkadaşlarlakısa görüşmeler yaptıktan sonra, GenelkurmayBaşkanlığı‘na gitmiş. Bir süre Fevzi Paşa ilegörüşmüş; çıkarken Fevzi Paşa’nın yaverine şukâğıdıbırakmış:

30.10.1924

GenelkurmayBaşkanlığıYüksekKatına

Milletvekillliği yasama görevinebaşlayacağımdan, 2. Ordu müfettişliği’ndenaffımıarzveistirhamederim,efendim.

AnkaraMilletvekili

AliFuat

Efendiler, milletvekilliğinden istifa etmişolduğunu Meclis Başkanlığı‘na bildiren RefetPaşa’nında istifasının,RaufBey tarafındangerialdırıldığınıöğrenmiştim.

Dumlupınar’da yapılan törenden sonra Bursave Karadeniz kıyıları ile Erzurum dolaylarındadevam eden birbuçuk aylık bir geziden sonra,18 Ekim’de Ankara’ya dönmüştüm. Birçokmilletvekili arkadaş ve başkaları tarafındankarşılanmıştım. Karşılayıcılar arasında,Ankara’da bulunan Rauf ve Adnan Beylerigörmemiştim. Oysa, dargınlık belirtisisayılabilecekböylebirhareketibeklemiyordum.

Efendiler, bir komplo karşısındabulunduğumuzu anlamakta bir saniye bileşüpheyedüşmedim.

Bu durum ve görünüş şöyle bir tahlil vedeğerlendirmeden geçirilebilirdi: Bir yılöncesinden, yani Rauf Bey’in Hükûmet

Başkanlığı‘ndan çekildiğinden beri, Rauf Bey,KâzımKarabekirPaşa,AliFuatPaşa,RefetPaşave diğerleri arasında bir düzen düşünülmüştür.Bunda başarı sağlayabilmek için, orduyu elealmakgerekligörülmüştür.Bumaksatla,KâzımKarabekir Paşa, 1. Ordu Müfettişliği’neatandıktan sonra eski komutanlık bölgesi olandoğu illerinde dolaşırken, Ali Fuat Paşa’dapolitikadan hoşlanmadığını ve bundan sonrakendisini askerlik mesleğine vermek istediğiniileri sürdü. Rütbesi yükseltilerek 2. OrduMüfettişliği’negitti.3.OrduMüfettişiolanCevatPaşa’nın ve bu müfettişliğe bağlı kolordununkomutanı olan Cafer Tayyar Paşa’nın da butertibe katılabileceğini düşündüler. Bir yıl,ordularüzerindekendigörüşlerinegöreçalıştılarve orduları kendi görüşlerine çekipkazandıklarını sandılar. İstifalarındanönce,bazıkomutanların kendileriyle birlikte hareketetmelerinisağlamayaçalıştılar.Bubiryıliçinde,Cumhuriyet’in ilânı, Hilâfet’in kaldırılması gibiişlerimiz,ortakdüzensahiplerinibiribirinedahada yaklaştırarak birlikte hareket etmelerine yolaçtı. İşepolitikadanbaşlayacaklardı.Bununiçin

uygun an ve fırsatı bekliyorlardı. Siyasîalanındaki ve ordudaki hazırlıklarını yeterligörüyorlardı. Gerçekten de Rauf Bey vebenzerleri, Parti içinde korumayı başardıklarıdurumlarıyla,Meclis’in tatil dönemine rastlayanaylarda,üyelerüzerindeveyeni seçimdebaşarıkazanamayan İkinci Grup mensupları aracılığıile bütün memlekette Milleti aleyhimizekışkırtmak üzere çalışma fırsatı buldular.Memleket içinde gizli gizli teşkilâtlanmayabaşladılarvefaaliyetleredegiriştiler.İstanbul’daVatan, Tanin, Tevhid-i Efkar, Son Telgraf,Adana’da Abdülkadir Kemalî Bey tarafındançıkarılanTokSözgibigazetelerlebirleştiler.Bugazetelerle,bizekarşı imzasızyazılarlasaldırıyageçtiler. Memleket kamuoyunda genel birkarışıklık yarattılar. Hakkâri bölgesinde,ordumuzla Nasturî Ayaklanmasını bastırmayaçalıştığımız bir sırada, İngiltere de, Hükûmet’ebir ültimatom verdi. Meclis’i olağanüstütoplantıyaçağırdım.

İngiliz ültimatomuna bilindiği şekilde cevapverdik.Harp ihtimalini göze aldık. İşte, sözünü

ettiğimiz kimseler, bu sıkıntılı günlerde ve biryabancı devletin bize hücum edebileceğizamanda, kendilerinin de bize saldırarakhedeflerine kolaylıkla varabilecekleri hayalinekapıldılar. Savaşa hazır bir durumdabulundurmaya mecbur oldukları ordularınıbaşsız bırakıp, daha önce sevmediklerinisöyledikleripolitikaalanınakoştular.

Toplanmış olan Meclis de ortaya atılan birkonu da onların bu koşuşlarını çabuklaştıracaknitelikte idi. Gerçekten, milletvekili Hoca EsatEfendi, 20 Ekim 1924 tarihli önergesiyle,göçmenlerin değiştirilip yerleştirilmesi, yatılıokullara ne kadar parasız öğrenci alındığı venerelerde ilkokullar açıldığı konularında ilgilibakanlardan birtakım sorular soruyordu. Busoruların kapsadığı işler, gerçekten Milletiilgilendiren işlerdi. Bu konular, bakanlarıeleştirmek için pek elverişliydi. Özelliklegöçmenlerin değiştirilmesi ve yerleştirilmesiişlerinde herkesi düşündüren noktalar açıkçabilinmekteydi.

Doğrudan doğruya ben bile, yaptığım gezi

sırasındagördüklerimedayanarak,değiştirmeveyerleştirme işlerinin gidişinden şikâyet etmiş;Ankara’ya dönüşümde, bu işlerle ilgilibakanlığın kaldırılmasını ve Hükûmet’in bütünimkânlarıyla harekete geçirilmesini sağlayacakbir yol tutulmasını teklif etmiştim. Bundaanlaşmıştık. Bu durum bile, saldırıyageçeceklerinbukonudaçoktaraftarkazanmalarıihtimaliniartırıyordu.

Efendiler, komployu sezdikten sonra tedbirinibulmakta güçlük çekilmedi. Bıraktığımıznoktadan başlayarak durumu aşama aşamabilginizesunayım.

KomployaKarşıAldığımızTedbirler

Hoca Esat Efendi’nin soru önergesi 27Ekim’de, yani Kârabekir Paşa’nın istifasınınertesigünügensoruyaçevrilmişti.FuatPaşa’nınistifa yazısının tarihi olan 30 Ekim günü,Meclis’tegensorugörüşmeleribaşlamıştı.

O günün akşamı, yemeğe beklediğim FuatPaşa gelmedi. Fakat, Başbakan İsmet Paşa veMillîSavunmaBakanıKâzımPaşalargeldiler.

Çok kısa bir görüşmeden sonra, komplo’yakarşıtutulacakyolkararlaştırıldı.

Derhal telefonla, aynı zamanda milletvekiliolan, Genelkurmay Başkanı Fevzi PaşaHazretleri’nden, Meclis Başkanlığı‘namilletvekilliğindenistifaettiğinibildirmesiniricaettim.BudüşüncesiniMillîSavunmaBakanı‘nadaha önce bildirdiğini zaten öğrendiğim Paşa,ricamı hemen yerine getirdi. Milletvekili olankomutanlaradaşuşifrelitelgrafıçektim:

3.OrduMüfettişiCevatPaşaHazretlerine,

1. Kolordu Komutanı İzzettin PaşaHazretlerine,

2. Kolordu Komutanı Ali Hikmet PaşaHazretleri’ne,

3. Kolordu Komutanı Şükrü Nailî PaşaHazretleri’ne,

5. Kolordu Komutanı Fahrettin PaşaHazretleri’ne,

7. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar PaşaHazretleri’ne,

şifremakinebaşındadır:

1-Bana olan güven ve sevginize dayanarak,gördüğüm ciddî lüzum üzerine,milletvekilliğinden istifa ettiğinizi bildiren biryazıyı telgrafla hemen Meclis Başkanlığı‘nabildirmenizi teklif ediyorum. Birinci derecedeönemli olan askerlik görevinize bütünvarlığınızla kayıtsız şartsız bağlanmakistediğinizi gerekçe olarak belirtmeniz yerinde

olur.

2- Genelkurmay Başkanı Mareşal FevziÇakmak Paşa Hazretleri’de görülen aynıgerekçe ile teklifim üzerine istifa dilekçesinivermiştir.

3- 3. Ordu Müfettişi Cevat Paşa, 1. KolorduKomutanıİzzettinPaşa,2.KolorduKomutanıAliHikmetPaşa, 3.KolorduKomutanı ŞükrüNailiPaşa, 5. Kolordu komutanı Fahrettin Paşa, 7.Kolordu Komutanı Cafer Tayyar PaşaHazretleri’neyazılmıştır.

4- Telgraf başında durum hakkında bilgivermenizibekliyorum.

Cumhurbaşkanı

GaziMustafaKemal

Efendiler, 30/31 Ekim sabahına kadar, 1.Kolordu Komutanı İzzettin Paşa’dan İzmir’den,2. Kolordu Komutanı Ali Hikmet Paşa’danBalıkesir’den,3.KolorduKomutanıŞükrüNailîPaşa’danPangaltı‘ndanve5.KolorduKomutanıFahrettin Paşa’dan Adana’dan makine başındaaldığım cevaplarda, teklifimin harfi harfine vederhalyerinegetirildiğibildirildi.

Efendiler,buseçkinkomutanlarınbuvesileilede bana karşı gösterdikleri büyük güven veitimada burada teşekkür etmeyi bir görevsayarım.

3.OrduMüfettişiile7.KolorduKomutanı‘nınDiyarbakır’dan verdikleri cevaplar aynenşunlardı:

MüfettişPaşa’nıncevabı:

Diyarbakır

30.10.1924

Ankara’daCumhurbaşkanı

GaziPaşaHazretleri’ne

Yüce kişiliklerine karşı duyduğum güven vesevgiden emin bulunmalarını bildirir; ancak,böyle bir vatan görevinden acele çekilerekmillete ve seçim bölgem halkına karşı sorumluve suçlu duruma düşmemekliğim için, emirbuyurulan istifayı gerektiren sebeplerinaçıklanmasına, zâtıdevletlerinin izinlerinisaygılarımlaistirhamederim.

3.OrduMüfettişiCevat

KolorduKomutanınıncevabı:

30.10.1924

Diyarbakır

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal PaşaHazretleri’ne

1- Siz Cumhurbaşkanı‘nın yüce şahsiyetlerinekarşı beslediğim saygı ve sevgiye itimatbuyurulmasınıricaederim.

2- Seçim bölgem halkı ile hiç bir görüşmeyapmadan, şu dakikada zâtıdevletlerinintekliflerini kabul etmekliğim, beni Milletingözündesorumludurumadüşürebilir.

3- Vatanın ve milletin yararları milletvekilliğinden hemen ayrılmamı gerektiriyorsa,kesin kararımı verebilmekliğim için, durumunaydınlatılmasınıarzveistirhamederim,efendim.

CaferTayyar

1.KolorduKomutanı

Herikitelgraftadabenimiçinbeslenengüvenve sevgi kesinlikle belirtildikten sonra, seçimbölgeleri halkına karşı olan durumlarından sözedilmekteveteklifimingerekçesisorulmaktadır.

Verdiğim cevabı olduğu gibi bilginizesunayım:

Makinabaşındaşifre

31.10.1924

3.OrdumüfettişiCevatPaşaHazretleri’ne,

1. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar PaşaHazretleri’ne,

Komutanlarınaynızamandamilletvekiliolarakbulunmalarının, orduda emir ve komutadabeklenilen disiplin ile bağdaşamadığı görüşünevarılmıştır. 1. ve 2. Ordu Müfettişleri’ningörevlerinden istifa ederek, Meclis’e dönmekle,

orduları uygunsuzbir zamandabaşsız bırakmışolmaları, bu görüşü doğrulamıştır. Seçimbölgenizdekihalk,ordudisiplinininselâmetiiçinvereceğiniz kararlardan elbette memnun olur.Daha önce yazdıklarım dikkate alınarakkararınızınbildirilmesiniricaederim.

Cumhurbaşkanı

GaziMustafaKemal

ButelgrafımaCevatPaşa’nıncevabışudur:

Makinabaşında

Diyarbakır

31.10.1924

Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal PaşaHazretleri’ne

Emir ve komutada beklenilen disiplin ilebağdaşamadığından, komutanların aynızamanda milletvekili olarak bulunmamalarıyolundaki yüksek görüşlerinize bütün kalbimlekatılır ve seçim sırasında bu görevden affımı,yüce şahsiyetinizden istirhamımın da bu inancadayandığını bildiririm. Ancak, bu gün, yücemakamlarından verilen bir emirlemilletvekilliğinden çekilmenin, zâtıdevletlerincedetahminbuyurulacağıüzere,milletçeveseçimbölgem halkınca iyi karşılanmayacağı

inancındayım. Bu inançla ve hiç de uygungörmediğim şu önemli zamanda ordudanayrılmak zorunda kalacağımı düşünerek üzüntüduyduğumubildiririm.

3.OrduMüfettişiCevat

CevatPaşaAnkara’yageldiktensonra,durumuanlamış ve teklifimin uygulanması gerektiğigörüşüne vararak, derhal milletvekilliğindençekilmiştir. Kendisinin, yaratılmak istenendurumlarla hiçbir ilgisi bulunmadığı bizce deanlaşılmıştır.Gerçi,KâzımKarabekirPaşa,istifaettiğini şu gün ve şu saatte gibi açıklamalarlabirçok komutanlara ve bu arada Cevat Paşa’yabildirmişisede,bubildirme,Diyarbakır’daikenteklifimin gerçek sebebini anlamakta Paşa’yıkararsızlığa düşürmekten öteye bir etkiyapmamıştır.

CaferTayyarPaşa’daşucevabıverdi:

Makinabaşında

Diyarbakır

31.10.1924

Ankara’da Cumhurbaşkanı Gazi MustafaKemalPaşaHazretleri’ne

Milletvekilliği ve komutanlık görevlerindenbirini bırakmamız gereği uygun görüldüğütakdirde,millî görevlerin en saygıdeğeri olarakkabul ettiğim yasama görevini yapmayı tercihetmekte olduğumu saygılarımla bildiririm,efendim.

7.KolorduKomutanı

TümgeneralCaferTayyar

KomploDüzenleyenlerinMeclis’eveKamuoyunaKarşı

OrduİleYapmakİstedikleriBlöfOrtayaÇıkarıldı

Efendiler, aynı zamanda milletvekili olarakbulunan Genelkurmay Başkanı ve komutanlar,ordudasiyasetleilgiliunsurlarınbulunmasındakisakıncayı anlayarak, bu yoldaki teklifimi iyikarşıladıktan ve bana fiilî olarak güvenlerinigösterdikten sonra, Cevat ve Cafer TayyarPaşaların müfettişlik ve komutanlıkta kalmalarıuygungörülemezdi.Bubakımdan,derhalaskerîgörevlerine son verildi. Yerlerine, gerekenlertayin edildi ve durum Millî SavunmaBakanlığı‘nca bütün orduya bir genelge ilebildirildi.

Kâzım Karabekir veAli Fuat Paşa’lara, MillîSavunma Bakanlığı‘nca bir emir gönderilerek,askerî görevlerini yerlerine atanan şahıslarausulünegöredevir ve teslimettiktenve sonucuda bildirdikten sonra, Meclis’teki yasamagörevlerine başlayabilecekleri bildirildi. Budurum, Başbakan tarafından resmen MeclisBaşkanlığınadayazıldı.

Meclis’egirmişolanKâzımKarabekirveFuatPaşalar, Meclis’ten çıkarıldı. Fuat Paşa, askerîgörevinin devir ve teslim işleri için yenidenKonya’ya gitti. Kâzım Karabekir Paşa,Sarıkamış‘tan kendi yerine gelecek olankomutan göreve başlayıncaya kadar Meclisdışında kalmaya mecbur edildi.Milletvekilliğinde kalmak isteyen iki komutanınordu ile ilgisi kesildi. Böylece, komplodüzenleyenlerin Meclis’e ve kamuoyuna karşıordu ile yapmak istedikleri blöf meydanaçıkarıldı.

Efendiler,1kasım1924günüMeclis’in ikincitoplantı yılının açılış günü idi. Bu münasebetleoturumu ben açtım.Açış konuşmasını okudum.Ben, Başkanlık kürsüsünden ayrıldıktan sonra,Fevzi, Fahrettin, Ali Hikmet ve Şükrü NailîPaşaların istifa yazıları ile, Başbakan İsmetPaşa’nın ordudaki komuta değişikliği ile ilgili31/10/1924 tarihli yazısı sırayla okundu.Meclis’in5Kasımgünü toplanacağı bildirilerekoturumasonverildi.

Efendiler, Kâzım Karabekir Paşa, 1 Kasım1924 tarihli bir yazı ile Meclis Başkanlığı‘nabaşvurarak Millî Savunma Bakanlığı‘nın,kendisininMeclis’e katılmasını yasakladığındanşikâyet etti. 5 kasım günüMeclis’te okunan buyazıdaKâzımKarabekirPaşadiyorduki:“OrduKomutanlığı‘ndan çekilmemden beş gün sonra,(30.10.1924 Cuma günü geceleyin) MillîSavunma Bakanı‘nın Sarıkamış‘tan yerimegelecek olan komutanın göreve başlayışınakadar beni Meclis’e katılmaktan alıkoymakisteyen bir yazısını aldım.”Yazı, şu cümlelerleson buluyordu: “Bununla birlikte, bu konudayetkili olan yüceMeclis’in kararını beklediğimibildiririm.”

Kâzım Karabekir Paşa, aynı tarihte MillîSavunma Bakanlığı‘na da bir yazı yazarak:“Devirve teslim işlemleriöne sürülerekbelirsizbir süre için yasama görevine başlamaklığımbildiriliyor.” “İstifa ettiğim gün yerine gelecekkomutanıbeklemeşartıilerisürülmemişti.”“Beşgün sonra, bilmem neden böyle bir bahaneortayaatıldı.”“Meclis’ekatıldıktansonra,geçici

bir süre için de olsa, yeniden bir görevi kabul,hem benim kendi isteğime hem de Meclis’inkararına bağlı olduğundan, durumu MeclisBaşkanlığı‘nayazdığımıbildiririm.”

Efendiler, “ordumuzun yükseltilipgüçlendirilmesi için” rapor ve tasarılarsunduğundan söz eden ve onlar dikkatealınmadığı için, “üzüntü ve endişem çokbüyüktür”diyeneskiMüfettişPaşa,memleketinüçte birine yayılmış koskoca bir orduyu,keyfinin istediği anda beş satırlık bir kağıtlabaşsız bırakmanın ne kadar hafif, ordununyükseltilipgüçlendirilmesiaçısındangerekliolandisiplini de ne denli bozucu bir hareketolduğunun farkında görünmüyor. Dikkatealınmadığını iddiaettiği raporlarıve tasarılarıylayapamadığıbir işi, devletinbirültimatomaldığıve ondan dolayı olağanüstü toplanmak üzereçağırdığı Meclis’te yapmaya kalkıştığını ilerisüren Müfettiş Paşa, kendisi gibi hareket edenarkadaşlarıyla birlikte ve pek elverişsiz birzamanda, orduya, ne kötü bir anarşi örneğiolduğunuanlamakistemiyor..

Ordumuzun yükseltilmesi için ileri sürdüğüdüşünce ve görüşlerine gereken değerinverilmemiş olmasına gücenmiş olan kişi, askerîgörevlerin devir ve tesliminin kanunî bir vazifeolduğunu, ordudaki yönetim ve disiplininselâmetiiçinonuyapmayamecburbulunduğunubilmezgibigörünüyor…

Üzerindeki askerlik görevinin sona erdiğiniMeclis’e resmen bildirecek makamın ona, buaskerî görevi vermiş bulunan makam olmakgerektiğinidikkatealmıyor…

Efendiler, Kâzım Karabekir Paşa’nın MeclisBaşkanlığı‘na sunduğu yazının arkasından,Başbakan’ınbiryazısıileikiekideokundu.

Millî Savunma Bakanı, Kâzım KarabekirPaşa’nın bütün iddia ve düşüncelerinin doğruolmadığını açıkladıktan sonra, ona; “OrduMüfettişliğiileilgiligörevlerinvegizlibelgelerinyerine gelecek olan komutana kendisitarafından” devir ve teslim edilerek sonucunbildirilmesinibirdahabelirtiyorveemrediyordu.

Acaba bu son uyarıdan sonra, eski MüfettişPaşa anlamışmıdır ki, vatanın savunulması içinordusu ile ilgiliönemligörevivegizlibelgeleri,devletonunşahsınagüvenmişveteslimetmiştir.Onları, yerine gelecek ve devlete karşı sorumluolacak bir komutan gösterilmeden,kendiliğinden istediğine terk ve teslim etmesibüyük bir suçtur. Hakkında ağır kanunî işlemyapılmasınıgerektirir.Bunlarıanlamışmıdır?

KâzımKarabekirPaşa’yıBirAnÖnceMeclis’eSokmakta

AceleEdenlerYaptığımızİşlemiBozmayaÇalışıyorlardı

Efendiler,KâzımKarabekirPaşa’yıbiranönceMeclis’e sokmakta acele edenler, yaptığımızişlemi bozmaya çalışmakta kusur etmediler.Feridun Fikri Bey (Tunceli Milletvekili), ilkolarak ortaya atıldı. Vehbi Bey (BalıkesirMilletvekili): “Meclis’e katılan bir arkadaşı, birüyeyi görüşmelere katılmaktan herhangi birkuvvet alıkoyabilir mi? Böyle şey olur mu?”şeklindekonuşmayavesuçlamayabaşladı.

Sayınmilletvekili,fikirarkadaşınıMeclis’tebiran önce faaliyete geçirebilmek için, kanunkuvvetini, onun kahredici gücünü, o kuvvet vegücü kullanabilmek için Yüce Meclis’in vemilletin güven ve itimadını kazanmış olankimselerinazimvekararlarındanederecekesinolduklarınıunutmuşgibigörünüyordu.

İsmet Paşa’nın konuşması, bu yaygaralarısusturdu. Bu konudaki görüşmeler kapandı.Paşalaraverilenemirlerolduğugibiuygulatıldı.

HükûmetAçıktanAçığaveKarşıKarşıya

ÇarpışmayıKabûlEtti

Meclis, genel görüşmeye geçti. Görüşülecekkonu,“Mübadele, İmarve İskânBakanlığı”’ ileilgiligensoruydu.

Başbakan İsmet Paşa, kürsüye çıkarak, şutekliftebulundu:“Birçokkonuşmacının imarveiskân işleri üzerinde değil, çeşitli vesilelerlediğer bakanlıklarla ilgili işler üzerindedurduklarını gördüm. Hattâ, bazı konuşmacılar,Başbakan’ın,devletiniçvedışsiyasetiüzerindeuzunuzadıyagenişbilgivermesiniistemişlerdir.Bu isteklerin hepsini de memnuniyetlebenimsiyorum. Mübadele Bakanı, YüceMeclis’in uygun görüp oy vermesiyleBaşkanvekilliğine seçilmiştir. Ancak, bundandolayı, gensorunun önem ve kapsamının hiçbirşekilde hafife alınmamasını teklif ederim. Ben,yerindeveuygun“taktiği”severim.

BöyleceHükûmet,sahneninperdesinikaldırdıveoyunhazırlığıyapanlarınoyunlarını sahneyekoymalarını çabuklaştırdı. Hükûmet, açıktan

açığa ve karşı karşıya çarpışmayı kabul etmişbulunuyordu.

Efendiler, lehte ve aleyhte olmak üzere otuzkadarkonuşmacısözaldı.AdaletveMillîEğitimBakanları da konuştular, Tartışma, beş saathiçbir sonuç alınmadan devam etti. Gensorugörüşmeleriertesigünebırakıldı.

Ertesigün,14.30’dagörüşmelerebaşlandı. İlksöz alan İçişleri Bakanı ve Mübadele, İmar veİskan Bakanı Vekili Recep Bey oldu. Uzunaçıklamalar yaparak konuştu. Muhalifler,oturdukları yerlerden Recep Bey’e kısasataşmalaryapıyorlardı.

Recep Bey, bir noktada dedi ki: “Bazıgazetelervebazıkimselerdiyorlarki,Ankara’dabir Hükûmet varmış. Meclis’in bütün tatilzamanlarında,memleketinekadarusulsüzlüklervarsa hep bunlarla idare etmiş… Söylentileregöre, bazı arkadaşların birtakım gizli defterleridevarmış;oradaBakanlarınyaptıklarıkanunsuzişler yazılıymış… Bir gün gelecekmiş Meclistoplanacak ve orada Hükûmet’i hesaba

çekeceklermiş.. O zaman o gizli defterleriniçindekiler, milletin huzurunda Hükûmet’tensorulacakmış… İşte, o gün gelmiştir! Odefterlere yazılmış olanları milletin gözü önünedöksünler!

Feridun Fikri Bey, arkadaşları adına çoğulşekli kullanarak cevap verdi: “Sırasındadökeceğiz”dedi.

RecepBey,karşılıkverdi:“Dökünüzefendim,bekliyoruz. Hükûmet, Milletin huzurundabağrını sorumluluğa açmış olarak daimakarşınızdadır” dedi ve şu sözleri ekledi:“Memleketin gizliliğe, kapalılığa, belirsizliğe vekararsızlığa sabrı yoktur. Açıktan açığa eleştiriyapılmadan, her gün ufukta birtakım tehlike vebulutların dolaştığını fısıldayarak, TürkiyeCumhuriyeti’nin, bu körpe varlığın, yapısındazararlı karışıklıklar varmış gibi göstermek bumemlekete karşı hainliktir.” “Herkesin köşedebucakta,koridorlarda,şuradaburada,gerçekdışıasılsız birtakım kuruntularla kamuoyunubulandırmaktansa,buherkeseeşitlikleaçıkolanMilletKürsüsüneçıkıpgerçeğioradansöylemesi

lâzımdır. Gerçekler söylenmez ve yine buasılsız, kuruntuya dayanan telkinlerdebulunulmaya devam edilirse, bunu yapanların,bu memleketin kaderi ile içten ve sağlam birbağlantıları bulunmadığına hükmedeceğim.Benkendimbunuböylekabuledeceğim.Sanırımki,Millet de böyle kabul edecektir. Bu kürsüyedavetediyorum…Takimilletbilsin:Gerçeknetaraftadır, zan, kuruntu, lekeleme, suçlama netaraftadır?”

Recep Bey’den sonra, aleyhte konuşanbirtakım milletvekilleri dinlendi. Onlara da,TicaretBakanıHasanBey(TrabzonMilletvekili)ve Millî Savunma Bakanı Kâzım Paşa cevapverdiler.

Aleyhte söz alanlar arasında Rauf Bey devardır.Onadasözsırasıgeldi.

Rauf Bey, İmar ve İskan Bakanlığı ile ilgilisoru ve gensorunun, bütün Hükûmet’eyöneltilmesini uygun bulmamakla birlikte,BaşbakanPaşa’nın bu davranışınımertçe bulduve sözlerinin başında: “Meclis, bir artniyet

karşısında bulunan Hükûmet’e hücumdurumunageçmiştir”dedi.

YunusNadiBey:“Anlamadık”dedi.RaufBeyaçıkladı,Dediki:“Eleştirenler,Hükûmet’ekarşıkonuşurken, artniyetli bir iş yapmışlar ve onahücumediyorlarmışgibibirdurumgörüyorum.”

Rauf Bey, konuşmacıların ağır kelimelerkullanmamaları, konuşmalarında Hükûmet’iküçük düşürücü ifadelere yer vermemeleri gibi,öğüt verircesine yumuşak bir tavır takınarakFeridun Fikri Bey’in teklifine dokundu ve oteklifi savundu. Tunceli Milletvekili’nin teklifi,bir “parlamenter anket” idi. “MeclisSoruşturması” yapacak bir komisyon kurulmasıiçin acele karar alınması isteniyordu. FeridunFikri Bey’in bununla ilgili bir önergesi ve buönergenin isim okunarak oya konması için de,Feridun Fikri Bey’le birlikte daha onaltıarkadaşınınbaşkabirönergesivardı.

Rauf Bey dedi ki: “Soruşturma Komisyonu”diyetercümeettiğimbirkomisyondansözedildi-BundansözedenFeridunFikriBey’dir -Rauf

Bey,sözüneşöyledevametti:

“…Bakanlarböylebirkomisyonunkabulünü,buanakadarsaygıyadeğerolanvatanvemilletduygularınakarşıbirlekebirhorlamasaydılar.”

Yunus Nadi Bey, Rauf Bey’in sözünü kesti:“Biraz öyle” dedi. Rauf Bey tekrar devam etti:“Hepimizinyanılmazolmadığımızıkabulederekbildiriyorum ve bunun gerekli bulunduğunu(….)bende ilgiliolduğum için,herkestenöncebenistiyorum”dedi.

“Cumhuriyet”SözünüSöylemeyeRaufBey’in

DiliVarmıyordu

Rauf Bey, söz söylerken, Meclis’e karşı çoksaygılı olduğunu göstermek için de fırsatkaçırmamaya dikkat ediyordu. Bir pundunagetirerek dedi ki: “BuYüceMeclis’in çıkardığıkanunlara bazı sıfatlar yakıştırılmıştır (KoridorKanunları)denilmiştir.”

Rauf Bey,YüceMeclis’e saygı gösterilmesiniistiyordu.

Rauf Bey, Yüce Meclis’in Cumhuriyet’i ilâneden kanunu kabul etmesi üzerine, takındığısaygısıztavrınunutulduğunuzannetmişolacak!

MazharMüfitBey(DenizliMilletvekili):“Onuilk önce, sayın arkadaşınız Muhtar Beyefendisöylemiştir”dedi.Bu söz,RaufBey’ekonuşmayönünüdeğiştirtti.Fakat,MuhtarBeyalındı.

Saip Bey (Kozan) söze karıştı. NihayetBaşbakanlık Makamının araya girip uyarıdabulunması üzerine, Rauf Bey sözüne devam

ettirildi.

Rauf Bey, döndü dolaştı ve sonunda ilkemeselesine dayandı. “Tutumumuz, siyasetimizkayıtsızşartsızmillîegemenlikilkesidir”dedi.

YunusNadiBey’insesiişitildi:“Cumhuriyet!”

Rauf Bey, cevap vermedi. Başladığı cümleyişu şekilde bitirdi. “Millî egemenliğin varlığınıgösterdiğitekyerBüyükMilletMeclisi’dir”.

“Cumhuriyet” sesleri bütün Meclis salonunudoldurdu.

AliSaipBey(Kozan):“Cumhuriyet!”dedi.

RaufBey,AliSaipBeyilekonuşmayabaşladı.İhsanBeysözekarıştı.

“Yüksek ifadenizle açıklık yoktur, RaufBeyefendi”dedi.

Rauf Bey: “Açıktır, çok rica ederim İhsanBeyefendi.” İhsan Bey: “O kadar açık değildir.

Uzun süreden beri sizinle anlaşamadık!” dedi.Rauf Bey, İhsan Bey’in yüksek adaletduygusuna sahip bulunduğundan, hâkimliketmiş olduğundan söz ederek ona dedi ki:“Suçsuzluk esastır.Aksini ispat edemedikçe birtarafıtöhmetaltındatutmakvebunuböyleifadeetmek doğru değildir.” İhsanBey, cevap verdi:“Gerçeği söylemeyen sanıktan şüphe etmektehâkimhaklıdır”dedi.

RaufBeyileİhsanBeyarasındakibukarşılıklıkonuşmabiraz uzadı.Başkan söze karıştı.RaufBey devam etti ve; “Teşkilât-ı EsasiyeKanunu’nda, Bakanların görev ve yetkileri ileilgili bir kanunun yapılması söz konusu idi.Buyapıldımı?Bunusorarım”dedi.

Efendiler, kanunların Meclis tarafındanyapılması doğal olduğu halde, Rauf Bey, busoruyu Hükûmet’ten değilde, kendisinin deiçinde üye olarak bulunduğu Meclis’tensoruyordu.

Rauf Bey, DanıştayTeşkilâtına temas ettiktensonra, “Men-i Şekavet Kanunu (Eşkiyalığın

Önlenmesi Kanunu) uygulanmış mıdır?”şeklinde, İçişleri Bakanı‘ndan başlayarakBayındırlık, Ticaret, Ziraat, Millî Savunma,AdaletveMillîEğitimBakanlarınaçeşitlisorularyöneltti. Bütün bu sorularla Rauf Bey’in milletve ordunun dikkatin çekmek istediğianlaşılıyordu. Söz gelişi, basında KaradereOrmanları ile ilgili bir işlem olduğu gözüneilişmiş;“Oişnasılolmuş?Fedakârvekahramanordumuzun İstiklâl Savaşı‘ndan sonra, barışageçerken büyük bir intizam ve olgunlukgösterdiğiniişittikvegöğsümüzkabardı.Ancak,ondan sonra, beslenme ve barındırma işleribakımındandurumunyineaynışekildekuvvetliolduğunu kabul edip düşünebilir miyiz? Bunoktadabiziaydınlatmalarınıricaederiz”dedi.

Rauf Bey’in bu sorusunun, ortak bir soruolduğu kendi ifadesinden anlaşılıyor, “ricaederiz”diyor.Gerçektende,busorunun,ogünekadar orduların başında bulunan iki ordumüfettişiyle birlikte hazırlanmış olduğunahükmetmemekeldedeğildir.

Rauf Bey, Adalet teşkilâtındaki değişiklik

dolayısıyla, ortaya çıkan uygulamanın adaletisağlayabilecek en uygun usül ve şekil olupolmadığınıöğrenmekistiyordu.

Millî Eğitim Bakanı‘ndan da, ilk öğretimsüresinin kanuna aykırı olarak niçinazaltıldığınınaçıklanmasınıistedi.

Rauf Bey, İstanbul Valisi’nin gecemanevrasından,İstanbul’un“Emanet”(BelediyeBaşkanlığı) ile idaresinin, halkın haklarınatecavüz olduğundan da sözettikten sonra; MillîEğitimBakanıVasıfBey’lebasınarasındaçıkanbir olaydan ve bu münasebetle öğretmenlerdendesözederekdediki:“Öğretmenordusunun,buaydın ordunun şu veya bu tarafı tutar vedestekler şekilde yayın yapmaları doğrumudur?”

RaufBey,bunundoğruolmadığınısöyleyerekkonuşmasını şu cümle ile bitirdi: “Allahvatanımı,milletimivehepimizikorusun.”

Bucümleninalkışlarlakarşılanmasındansonra,İçişleri Bakanı kürsüye çıktı. Gümüşhane

Milletvekili Zeki Bey, daha önce kendisiningörüşmesi gerektiğini ileri sürdü. Vehbi Bey“Efendim bu mesele, Bakanların Meclis’isorguya çekmesi şeklinegirdi” dedi.Başkanlık,Bakanlarınsözhakkıileilgiliiçtüzükmaddesinihatırlattı. Recep Bey de, çok geniş bir gensorukarşısında bulunan Bakanların, tüzük ilesağlanmış olan söz söyleme haklarınıkullanmalarına izin vermediği takdirde,gerçeklerin açığa çıkmasına yardım edilmemişolacağını söyledikten sonra, yöneltilensorulardan kendisi ile ilgili bulunanlara birerbirer cevap verdi. Konuşması sırasında, RaufBey’in kürsüye öğüt verircesine bir tavırlaçıktığına işaret ederek, “Bu Meclis ne tam birsessizlik içindehareket etmeyemecbur olan birokuldur, ne de bir bilim akademisidir” dedi.Rauf Bey’in kürsüde bugün bile açıkkonuşmadığına; “Soruşturma” sözünükullanmadan, Feridun Fikri Bey’in, üçbakanlığın bir yıllık çalışmaları ile ilgilianlamsız, haksız, mantıksız, kanunsuz vehükûmet dengesini bozucu nitelikteki “MeclisSoruşturması” teklifini desteklemiş olduğuna,

Meclis Genel Kurulu’nun dikkatini çekti.Feridun Fikri Bey, yerinden Recep Bey’in“mantıksızdır”sözüneitirazetti.Busözügeriyealmasını istedi.RecepBey: “Geriye almıyorum,efendim;mantıksızdır.Gerçek,olduğugibiifadeedilir” dedi. Feridun Fikri Bey’in “mantıksızsözünü kabul etmiyorum” sözüne, Recep Beycevapverdi:“FeridunFikriBey”dedi.“Sizdahaağırşeylerikabuletmeyealışıksınız….”

Daha ağır şeyler, Adalet Bakanı Necati Bey,tarafından söylenmiş… Feridun Fikri Bey:“Adalet Bakanı sözlerini geri aldılar” dedi.NecatiBey, yerinden fırlayarak, “Sözlerimigerialmadım” dedi. Biraz gürültü oldu. NihayetBaşkan:“Ricaederim,gürültüyükeselim!”dedi.Recep Bey, açıklamalarına devam ederek: “…Birçok kimsede defterler varmış, demiştim.Şimdi Rauf Bey’in sözlerine göre, hazırlanmışsorulardanon,onbeştanesininsilinmesifırsatınıbulacağız. Efendiler, dedi. Defterlerin yavaşyavaşilksayfalarıgörünmeyebaşlıyor.”

Recep Bey, Rauf Bey’in konuşmasındakullandığıtaktiğedikkatiçekerekdediki:“Rauf

Bey, hem bütün bu soruları soruyorlar hem de,aslabir sorumluluk töhmetialtında tutmakveyaHükûmeti düşürmek gibi maksat gütmüyorum,diyorlar. Bir gensorunun görüşüldüğü günde,Millet Kürsüsüne çıkan kimse, ya lehtedir, yaaleyhtedir. Lehte ise, Hükûmetindesteklenmesiniister.Aleyhteise,düşürülmesiniister. Bunu da açık seçik söylemek gerekir.Yoksa,RaufBeyefendi’ninsözleriboşanlamsızsözlerdenibaretkalır.”

Recep Bey’in bu cümlesi, Rauf Bey’learalarında kısa bir tartışmaya yol açtı: “Fakatsaldırıyorsunuz”, “Siz de sözlerimikesiyorsunuz…” gibi karşılıklı sözler söylendi.Sonunda Recep Bey, konuşmasına devamederekdedi ki: “SaygıdeğerEfendiler!Birtakımsorular soruyorlar… Ahmet gelmiş midir?Kanun uygulanmış mıdır? Böyle bir gensorugörüşülürken, Türkiye Büyük Millet Meclisikürsüsühedefsizolaraksorulacakvesöyleneceksözlerin yeri değildir.” “Buraya çıkıyorlar,söylüyorlar söylüyorlar. Sonunda dasöylüyorum, söylüyorum ama bir şey yoktur,

diyorlar.Böyleolunca,söylenenleranlamsızboşsözlerdir ve gayesizdir. Durumun tarifi budur.”RecepBey,sözlerineşuyoldadevametti:“Çokdikkat ettim. Rauf Bey buraya çıktılar; sırasıgeldi, gerekti, başka bir tarif yaptılar: FakatCumhuriyet kelimesini söylemediler…” “Sayınarkadaşlar!” dedi. “Oyun oynamıyoruz. Büyükbirinkılâptançıktık,aydınlıkbirgeleceğedoğrugidiyoruz. Bütün gerekleri bütün şartları vebütün açıklığı ile hedefe yürüyoruz. Nedir buRauf Bey’deki küskünlük ki, sırası gelmiş vearkadaşlar, dolayısıyla fırsat vermişken, bukutsal ismi söylememekte inat edipdirenmişlerdir.” “Fakat, dikkate değer birnoktadır ki, bu kişi, İstanbul’da kıyametlerikoparmıştır.” “Elinden gelen herşeyi yaptı.Karşınıza çıktığı zaman da bütün buyaptıklarından döndü ve yemin ederek dedi ki,ben Cumhuriyetçiyim.” “Bugün kendisindenşüpheediyorum.”

“Beni bu şüphenin yanlış olduğunainandırmayı kendileri için gerekli buluyorlarsa,çıksınlar; kürsüden veya başka bir yerden

söylesinler ki, böyle bir şüpheye yer yoktur.Aksi takdirde, Rauf Bey’in Cumhuriyet’e olanbağlılığından şüphem vardır ve bu şüphemdevamedecektir.Gerçekbudur.”

Recep Bey açıklamalarını bitirirken: “Sayınarkadaşlar, dedi. Bugüne kadar, boğazımızakadar kan içinde yoğrularak bu dâvâyı, bukutsal vatanın kesin olarak yükselişinisağlayacak olan bugünkü duruma kadargetirdik. Bugünden sonra yapılacak olan enbüyük yanılgı, kararsızlıklar, şüpheler vebelirsizliklerdir. Bunların, sonunda bizi nereyegötüreceğinikimsebilemez.”

Recep Bey, kürsüden inerken, Başkanlıkmakamı, isteği üzerine, kendisini savunmaküzereRaufBey’esözverdi.

Rauf Bey: “Sizin her kararsızlık ve şüpheyedüştüğünüz zamanlarda ben yenibaştan yeminetmeye ant içmeye mecbur muyum?” dedi,“Mecbursun” sesleri yükseldi. Rauf Bey buseslere; “Hayır Efendiler, kimsenin kimsedenşüphe etmeye hakkı yoktur!” cümlesiyle cevap

verdi.

Buna, Afyonkarahisar milletvekili Ali Bey,yerinden karşılık verdi: “Sen de o vakit butoprakta oturamazsın. Atalarının, babanın vededenin geldiği yere gidersin. Bu toprak bunuistiyor”dedi.

Bunun üzerine, Rauf Bey, kendileri ile görüşayrılığında bulunduğu noktayı açıklama yollubir konuşma yaparak dedi ki: “Millet bizi,kayıtsız şartsızmillî hâkimiyet ilkesinedayananbir rejimin, demokrasi denilen halk rejimininesaslarınıkurmaküzere,kenditemsilcileriolarakseçmiştir. Birtakım arkadaşlarımız, milletin buhakkını Meclis’ten alıp şu veya bu makama,Meclisi dağıtma, kanunları geri çevirme gibiyetkiler verme düşünce ve eğiliminibenimsediler.İştebenbunakarşıyım.”

RecepBey,busözlerecevapverdiveaçıkladıki,RaufBey itiraz ettiği zaman, dahaTeşkilât-ıEsasiye Kanunu ve böyle birtakım haklarınkimseyeverilmesiveyaverilmemesisözkonusubile değildi. Bu meseleler ancak aylarca sonra

ele alındı. Recep Bey, “Efendiler budemagojidir”dedi.

Rauf Bey, muhalif oluşunun sebebini iyiceanlatabilmek için şöyle bir açıklama yapmayıgerekli gördü: “Efendiler, değil halifeci vesultancı, bu makamın haklarını elindenalabilecek olan herhangi bir makamın dakarşısındayım”dedi.

Rauf Bey, halifeci ve sultancı olmadığınısöylerken, Cumhurbaşkanlığı Makamına veCumhurbaşkanına karşı olduğunu da açıklamışve ilânetmişoluyordu.Dahaönce,yerigelincedebelirttiğimüzere,RaufBey,“TürkiyeBüyükMillet Meclisi Hükûmeti” şeklinde ısrarediyordu. İsmin değişmesine, yani Cumhuriyetadını almasına rağmen, teşkilâtın o niteliğininkorunmasını istiyordu. Ne için? Çünkü,Cumhurbaşkanlığı Makamı, Hilâfet ve Saltanatmakamlarınınhaklarınıalabilirmiş…

Efendiler, kişisel görüş diye ortaya atılan busözler, Recep Bey’in dediği gibi, “boş veanlamsız sözler” değil de nedir? Bu gibi sözler

üzerine kurulan mantık, “demogoji” değil denedir?

Bu görüşün ve bumantığın taşıdığı anlam veözüRaufBey’in bugünkügayret ve çalışmalarıpek güzel göstermektedir. Fakat, biz bunuanlamak için bugünlere kadar beklemekgafletinde kalamazdık. Bundan dolayı bizimazurgörsünler.

Meclis’teYapılanGörüşmelerin

MuhalifBasındakiYankıları

Efendiler, o gün de gensoru görüşmeleri birsonuca bağlanamadı; Ertesi güne bırakıldı. 8Kasım günü yapılacak görüşmeleri beklemeküzere, biraz da o günlerdeki bazı yayınlarıgözdengeçirelim.

Vatan Gazetesinin 5 Kasım 1924 tarihlisayısındaki başyazıda, Hükûmeti eleştirenler vemuhalefette yer alanlar öğülmekte, Hükûmettaraftarları suçlanmaktadır. Başyazar: “Dahaağzını açmayan tenkitçi adaylarına karşı, hergün kulaktan kulağa yeni bir saldırgan sözfısıldanıyor. Hükûmetçi gruptan olan her kimerastlarsanız, o günün gizli günlük emrindekisözleri olduğu gibi işitirsiniz” dedikten sonra,sözlerini doğrulamak için birtakım örneklersayıyorve,“körükörüneemreuymayan,gerçeğigörüp söylemek isteyen kimseleri dahabaşlangıçtan susturmak için her aracabaşvuruyorlar” ve, “keyfi irade, doğal vedengelidurumunüstünde,hâkimolmaniteliğinikorumayadevamedecektir”diyor.

Efendiler,yazar,“gizligünlükemir”ve“keyfîirade” deyimleriyle, millete neyi haber vermekistiyordu. Gizli günlük emirler veren, keyfiiradesini hakim kılan kimdi? Bu gizli kapaklısözleri kullanan makale yazarı, sonunda bize:“Taraf tutmaksızın, bir hakem durumunda, heriki tarafı da çağırıp dinlemek,Cumhurbaşkanlığı‘nın en nazik ve önemligörevidir” öğüdünü veriyor.Bu görevin hemenyapılmasını istiyor ve, “çünkü yarın pek geçolabilir!”diyetehditdeediyor.

Refet,KâzımKarabekirveAliFuatPaşa’ların,Mİllî Savunma Komisyonu’na seçilmemişolmalarından üzüntü duyan aynı cumhuriyetçiyazar,budefada,ordukomutanlarının,ordularaetki yapabilecek bir komisyona seçilmemişolmalarını doğru bulmuyor. Bu noktada, peksevdiğini anlatmak istediği demokrasiye uygundavranıştan bile vazgeçiyor. Bu düşünceleriiçine alan cümleleri hep birlikte gözdengeçirelim:

“Siyaset” başlığı altında yazılmış yazılar

arasında, “Millî Savunma Komisyonu, MilletMeclisi’ninhemenhemenenazsiyasîolanhattâsiyasetle hiç ilgisi bulunmayan bir çalışmakoludur” cümlesi okunur.Yazar, bu cümle ile,Meclis’e giren ordu müfettişlerinin siyasetleilgisibulunmayanbiralandaçalışmalarınanedenve ne için meydan verilmedi? demek istiyor.Bunaşuyoldacevapvermekmümkündür:MillîSavunma Komisyonu’nun siyasî işlerle ilgisibulunmayanbirkomisyonolduğunagöre,orayasırfsiyasîişlerleuğraşmaküzereMeclis’egelmişolanlarısokmaktasakıncavardıdaonuniçin!

Yazar,bucümledensonradevamederekdiyorki: “Burada ,vatanın namus ve bağımsızlığınısavunacak orduyu yönetmeye, daha düzenli vemükemmelbirdurumagetirmeyevegelişmişbirşekle sokmaya yarayan kanunlar yapılacaktır.Kendilerini politikacılık hırsına kaptırmayıp da,yalnızvatanıdüşünenlerin,bugörevi,ordu ilerigelenleri arasında en güçlü kimselere vermeleribirvatanborcudur.”

Bucümlelerüzerindedebirazduracağım:

Ordunun yönetimi, daha düzenli vemükemmel bir duruma getirilmesi ve daha dagelişmiş bir şekle sokulması hususu çokönemlidir. Bu hususla görevli bulunan veuğraşanmakam, “Genelkurmay”dır.Yazarın dadediği gibi, bu makamda en seçkinkomutanlarımız bulunmaktadır. Ordununyönetimi, düzenlenmesi ve dahamükemmel birdurumagetirilmesiişleriniüzerinealmışbulunanGenelkurmay, gerektikçe, bu konulardaHükûmet’etekliflerdebulunur.

Genelkurmay’ın ve Hükûmet içinde yer alanMillî Savunma Bakanlığı‘nın enine boyunadüşünüp tespit ettikleri meseleler, her yıltoplanan “Yüksek Askerî Şûrâ” tarafındanincelenir ve görüşülür. Yüksek Askerî Şûrâ;Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma Bakanı,Bahriye ve Ordu Müfettişlerinden oluşur.YüksekAskerîŞûrâ‘nın incelenmesindengeçenve uygulanması kabul gören hususlardan,gerekli bulunanlar Hükûmete teklif edilir. Buteklifleriçinde,uygulanmaküzerekanunlaşmasıgerekenler varsa, işte onlar Meclis’e sunulur.

Meclis’te, şekline uyularak Millî SavunmaKomisyonu’ndan ve ilgisi varsa başkakomisyonlardan da geçtikten sonra, MeclisGenelKurulu’ndagörüşülürvekanunlaştırılır.

Millî Savunma Komisyonundaki üyelerinaskerlikten anlaması gerekir. Fakat, yalnızaskerlikten anlaması yeterli değildir. Devletinmaliyesinden, siyasetinden ve daha birçokşeyden de anlaması gerekmektedir. Yalnızaskerlikten anlamak, ordu ile ilgili kanuntasarıları hazırlamak için yeterli sayılsaydı,Genelkurmay’ın tespitinden ve Yüksek AskerîŞûra’nın da onayından sonra, tasarıların ayrıcabaşka bir komisyonda veya komisyonlardaincelenmelerinegerekkalmazdı.Zira,politikaileuğraşankimseler,askerliktengelmişolsalarbile,bütün hayatlarını ilim ve teknikle ve askerîgelişmeleri günü gününe takip ve uygulamaklageçirenkimselerdendahauzmanvedahayetkiliolamazlar.

Ordunun yönetimi, düzenlenip dahamükemmel bir duruma getirilmesi için pekyerindegörüşlerivebüyüktecrübeleriolduğunu

zanneden ve Yüksek Askerî Şurâ‘da kanungereğince üyebulunanordumüfettişleri için enuygun çalışma alanı, orduların başındaki veYüksekAskerîŞûrâiçindekiyerleriydi.Ciddiyetisteyen ve konumun değer ve önemini anlayıp;Hükûmet’i, Millî Savunma Bakanlığı‘nı,Genelkurmay’ı beğenmeyip, onları kendilerininaskerlikle ilgili düşünce ve tasarılarınıdeğerlendirmekten uzak görerek, siyasî alandaçalışmayı tercih eden komutanların, MillîSavunma Komisyonu’na girmelerini sağlamayaçalışmak; onların, Hükûmet’ten Meclis’e gelenordu ile ilgili her türlü teklifinsonuçlandırılmasını engellemek ve bunları eldebir koz olarak kullanmak şekliyle Hükûmet’idüşürmek ve Genelkurmay Başkanı‘nıdeğiştirmekgibikötüheveslerinigerçekleştirmemaksadına dayanabilir. Tanin Gazetesibaşyazarının da bu noktadaki gayesinin başkabirşeyolduğunuzannetmekayıptır.

Gayesinin gerçekleşmemesi yüzünden,“kaygılı ve üzüntülü” olan yazar : “EskiAtinaCumhuriyeti’nde, demokrasinin koyduğu

ilkelere o denli sıkı sıkıya bağlı idiler ki,yönetimle ilgili kolların hiçbirinde, bilgi veuzmanlık bakımından bile bir üstünlük kuralıkabul edememişlerdi.” Demokrasideki buaşırılığa rağmen, “Atina demokrasisinde,generaller bu kuralların dışında tutulmuşlardır”diyor.

Halk Partisi’nin demokratlığının dudaklarındaolduğunu ve Cumhuriyet’in mutlak hükûmetrejiminden farksız bulunduğunu milleteanlatmaya çalışan bir kimsenin, bu safsatasınıdaha gazetesinde okunmakta olduğu günlerde,iktidar konumuna geçirmek gayretinekoyulduğu generallerin demokrasi kurallarınınbile dışında tutulabilecekleri görüşünü ilerisürmesi, sanırım ki, dürüst insanlarınyapabileceklerihareketlerdendeğildir.

Efendiler, kin ve ihtiras, bir insanındüşüncesini ve vicdanını kararttığı zaman, oinsan nasıl konuşur, buna bir örnek istermisiniz?

İşte buyurunuz, aynı yazarın şu sözlerini

dinleyiniz: “Halk Partisi’nin İsmet PaşaHükûmeti’ninmemlekete gösterdiği çirkin yüz!Şahsî ihtiraslarının peşinde bu kadar esir olanönderler,millîbirpartikurmakvemilleti temsiletmekiddiasınakalkışamazlar.”

“Geleceğin ümidiyle kaynayıp coşan gençler,taze ve temiz canlarını feda ettiler: Memleketikurtarmak için! Memleketi, kendilerinden veihtiraslarından başka birşey düşünmeyenpolitikacılarelindeoyuncaketmekiçindeğil!”

Gerçeğin tam tersini dile getiren bu demagojive safsata sahibi yazar, bizim kurduğumuzPartiyi, bizim hükûmet kurmaklagörevlendirdiğimiz İsmet Paşa’nın veHükûmeti’nin yüzünü çirkin görüyor vegösteriyor.

Efendiler,bizimyüzümüzherzamantemizveaktı; her zaman da temiz ve ak kalacaktır.Çehresi çirkin, vicdanı çirkinliklerle doluolanlar, bizim vatanseverce vicdan temizliği ilevenamuslucadavranışlarımızı, kendi bayağı veçirkin ihtirasları yüzünden çirkin göstermeye

kalkışanlardır.

Meclis’tekiGensoruGörüşmelerininSonGünü

Efendiler, 8 Kasım günü, Meclis’te gensorugörüşmelerinedevamedildi.

FeridunFikriBey’in“MeclisSoruşturması“nınkabulüileilgilikonuşması,birçokkonuşmacınınsözleriyle karışarak hayli uzadı. Ondan sonraYunus Nadi Bey kürsüye çıkarak: “Efendiler,dedi, memleketin rejimi söz konusudur.Cumhuriyet rejimi söz konusudur. Herşeydenönce bu meseleyi görüşmek lâzımdır!” YunusNadi Bey, Rauf Bey’in bir gün önceki sözleriüzerinde durarak, Millî egemenlik miCumhuriyet’ingelişmesindendoğmuştur?YoksaCumhuriyet mi millî egemenliğin gelişmesininsonucudur?” şeklinde bir fikrin tartışılmasınınyersizolduğunuaçıkladı.

Rauf Bey’in; “Değil Halifenin, Saltanatın, bumakamın haklarını elinden alabilecek olanherhangibirmakamınaleyhindeyim”şeklindekisözlerini, Yunus Nadi Bey, şöyle yorumladı:“Rauf Bey’e göre bu makamın hakları vardır.

İfade açıktır. Saklı hakları vardır. Sakın kimsealmasın, günün birinde belki lâzım olacaktır.”“Halbuki, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu çıkmıştır.Bütün makamlar tespit edilmiştir. Bütündurumlar kanunda yerini almış, belirtilmiştir.Amahâlâ,efsanedensafsatadansözediyor.”

BundansonraYunusNadiBeyşunlarısöyledi:“… Cumhuriyet’i beğenmeyen kimseler vardır.Açıkça söyleyemediklerini düşüncelerindebesleyen yaratıklar vardır ve bunlariçimizdedirler.” “…. Öyle adamların kafasıezilir,efendiler!”

YunusNadi Bey, Rauf Bey ve arkadaşlarınıngösteri yaparcasına davranışlarından, müfettişpaşaların istifalarındanveMeclis’in içindeoyunoynanılmayacağındansözettiktensonra,dediki:“Özel ve gizli düzenlerle bazı maksatlarıgerçekleştirebiliriz kuruntusuna kapılarak veTürkiye Büyük Millet Meclisi’nin köşesindeoturarak bu türlü şeyleri yapmak saygısızlıktır.Kabuledemeyiz,efendim.”

YunusNadiBey,RefetPaşa’yailişerekşunları

söyledi:

“Yüksek bilginiz olduğu üzere, Refet PaşaHazretleri, altı yedi ay önce, basında yer alangösterişli ve yersiz… bazı açıklama vedemeçlerle milletvekilliğinden istifa etmişlerdir.Garip bir olaydır. Gerekçe olarak eklemişlerdiki, milletvekilliğinden çekilmelerinin sebebi,karanlık odada, yalnız arkadaşları arasında birmillî andmıne,bir şeyvarmış.Orada toplananarkadaşlarıişbaşınagetirecekmiş.Efendim,çokmerakettimbuişi”.

AfyonkarahisarMilletvekiliAli Bey, yerindensöze karıştı ve : “Yani Generaller Hükûmeti”dedi.YunusNadiBey:“Çokmerakettimbuişi”diyereksözünedevamettivedediki:“Teşkilât-ıEsasiye Kanunu vardır. Cumhuriyetkurulmuştur. Hükûmetin nasıl teşkil edileceğiorada yazılıdır. Bütün bunları idare eden birTürkiye Büyük Millet Meclisi vardır. Hayır,bunlar yeterli değildir. İstenir ki, Refet Paşamilletvekilliğindenistifaetsinvegitsinhükûmetkursun;yakınarkadaşlartoplansın..Neanlayıştırbu?”

“Efendim, dağ başındamıyız?Demirci Efe’yialıpgelipde,hükûmetmikuracaktı?Meclisyokmudur?Teşkilât-ı Esasiye Kanunu yokmudur?Bu,nemantıksızcaharekettir?”

Refet Paşa,Yunus Nadi Bey’e cevap vermeküzere kürsüye çıktı. Kendisini savunmayaçalışırken,RaufBeyilearalarındabirfikirbirliğiolduğundan, Rauf Bey’in söylediği her şeyinonunhesabınadakaydedilmesigerekeceğindensöz ettikten sonra: “İki asker milletvekilininMeclis’e dönmelerini istemişsem, acaba Çin’deolduğugibibirCumhuriyetimiyapmakistemiş,olurum?” dedi. Refet Paşa’nın sözlerine, birçokmilletvekili oturdukları yerden kısa cevaplarvermeye başladılar. Hemen hemen karşılıklıtartışmaların yapıldığı bir konuşma oldu.Nihayet, kürsü başka bir muhalif konuşmacıyabırakıldı. Bundan sonra kürsüye çıkanMahmutEsat Bey (İzmir), “… Günlerden beri sürmekteolanvesonubirtürlügelmeyengörüşmelere,neinkılâbın ne de milletin sabrı vardır” dediktensonra, “durumun inkılâp adına, inkılâbı ilerigötürmek adına hükûmeti düşürmek”ten ibaret

olmadığınıbelirtti.

Mahmut Esat Bey, her şeyden önce gidilecekyolların belirtilmesi gerektiğini, o takdirde dahasamimî ve daha kesin olarak yürünebileceğinisöyledi ve Rauf Bey’in görüşüne temas ederekşöyle bir değerlendirme yaptı: “Millî egemenlikbaşka bir konudur. Cumhuriyet, meşrutiyet,mutlakiyet rejimleri ve istibdat daha başkakonulardır. Bunlardan bir kısmı devletşekilleridir. Diğerleri, millet iradesininkullanılması ve uygulanmasıdır. Bu dört şekiliçinde, millî egemenliğin çeşitli yollarlauygulandığınıgörüyoruz.Hattâbirparçaistibdatşeklinde bile vardır. Meşrutiyet’te biraz dahafazla,Cumhuriyet’tedahafazla.Bundandolayı,burada iki şekli birbirinekarıştırmamakgerekir.Millî egemenlik, Cumhuriyet’in gelişmesinineseridir, denemez.Çünkümillî egemenlik, şekildeğildir.Ruhveözmeselesidir.”

Mahmut Esat Bey, Rauf Bey’in kişisel görüşdiyeortayaattığısözlerüzerinde,gerektiğikadardurduktan sonra: “Türk inkılâbı yükseliyor.”“Ancak, bu inkılâbı, hızla hedefine, milletçe

beklenen hedefine ulaştırabilmek için, bir anönce gerçek durumun açıklık kazanmasılâzımdır. Türk Milleti ortada, demokrasi adınaçekilmiş bir kılıç gibi, bunu beklemektedir”sözleriylekonuşmasınasonverdi.

Bundan sonra,Adalet Bakanı Necati veMillîEğitim Bakanı Vasıf Bey’ler, muhalifkonuşmacıların sorularına uzun konuşmalaryaparakcevapverdiler.

RızaNurBey’inArnavutlarıTürklüğeKarşı

AyaklandırmayaÇalışanlardanBiriOlduğuAnlaşıldı

Maliye Bakanı Mustafa Abdülhâlik Bey,konuşmasına başlamadan önce, Rıza NurBey’den kayıttaki sözlerinden bazılarınınaçıklanmasınıistedi.RızaNurBey,Yanyalı‘larınTürklüğünü şüpheli gösterecek şekilde sözlersöylemişti. Abdülhâlik Bey, Rıza Nur Bey’indüşüncesindekiyanlışlığışöyledüzeltti:“DoktorBey,altıyüzyılönce,Arnavutluğunbirparçasıolan Yanya’ya giden atalarımızın oradabıraktıkları torunlarını başka bir soydanmış gibigöstererek onları itham ediyor. Hem de kim?Maalesef öyle saygıdeğer bir arkadaşım ki, altıyıldan beri koyu bir milliyetçi olmuştur. Dahaönceöyledeğildi.Kendisidahaiyibilirler.Ben,o Yanyalı dedikleri adam, Türklük için silâhlasavaşırken kendileri tam tersine, Arnavutları“Türklüğe karşı” ayaklansınlar diyekışkırtmıştır.”

GerçektendeRızaNurBey’insiyasîhayatındabirçok mücadelelere katıldığı biliniyordu. Bu

durumu, milliyetçi olarak Millet Meclisidevrinde, ona hizmet ve çalışma alanlarıgösterilmesine engel sayılmamıştı. Fakat,Türklerin Rumeli’den çıkarılması gibi, herTürk’ün kalbinde sonsuz ve unutulmaz bir acıyaratan büyük bir felâket olayında aşırımilliyetçi Rıza Nur Bey’in, Arnavut asileriylebirlikteTürklerekarşıçalıştığınıbilmiyorduk.Budurum anlaşılınca, Büyük Millet Meclisi’nihayretvedehşetkapladı.

Bundan sonra Maliye Bakanı öteki konularüzerindeki açıklamalarına geçti. OnunarkasındanTarım Bakanı Şükrü Kaya Bey sözaldı. Şükrü Kaya Bey, özellikle TarımBakanlığı‘nı eleştiren bir konuşmacıya cevapverdi ve Ziraat işlerinin güzel cümleler, güzelsözler, ve güzel mantıklarla gizlenecek bir şeyolmadığını açıkladıktan sonra: “Bu, toprağayazılanbireserdir.Onunsayfalarıaçıkveherkestarafından okunmaktadır” dedi ve ilâve etti:“Kalkıp da Yüce Meclis’in huzurunda, şöyleyapıldı,böyleyapıldığıgibidemagojiyapılabilirmi?bunecesarettir?”

Ticaret Bakanı Hasan Bey ve BayındırlıkBakanı rahmetli Süleyman Sırrı Bey’den sonra,konuşma sırası Dışişleri Bakanlığı‘na veBaşbakanlık’ageldi.

Efendiler, Başbakan İsmet Paşa, gensorunungenel olmasını teklif ettiği günden sonra,görüşmelere katılamayacak kadar hastalanmışyatıyordu. Millî Savunma Bakanı Kâzım Paşa,İsmet Paşa adına kürsüye çıkarak gerekenaçıklamalarıyaptı.

Artık gensoru görüşmelerine son vermezamanı gelmişti. Görüşme yeterliği kabuledildikten sonra, Feridun Fikri Bey’in “Meclissoruşturması”önergesirededildi.

BüyükMilletMeclisi’ninİsmetPaşaKabinesi’ne

GüvenoyuVermesiMuhalifKalemSahiplerine

DahaNelerYazdırdı

19 oya karşı 148 oyla İsmet Paşa Hükûmetigüvenoyualdı.Birkişideçekimserkalmıştı.

Efendiler,Meclis’teyenilmişolanlarıngazeteciarkadaşları,busonucuelbettehiçbeğenmediler.Daha küskün ve inatçı bir şekilde hücumlarageçtiler.

9 Kasım tarihli Vatan Gazetesi’ninbaşmakalesi: “Bugünkü idare şekli, adına göre,millî egemenliğin en yüksek şekli olmuştur.Fakat, hükûmetçilerin zihniyeti biraz kazılsa,hemen hiç değişmemiş olduğu görülür” ve:“Bugüngericikelimesiyenidensıksıkkullanılırolmuştur”şeklindeeleştirilerledoludur.

Efendiler, Tanin’in “Mirsat-ı İbret” (İbretleSeyretme Yeri) sütunundan da birkaç cümleokuyacağım. Bu sütunu dolduran yazar, bütünmemlekete Meclis’in genel görüşünüseyrettiriyorveona:“Eyvah!Budaötekilergibiçıktı”dedirtiyor.

Pusuya yatan bu yazar, kulağına şu sözlerinfısıldandığını da işitiyor: “… Eski yıkıntılarlayapılanbirbinadanneumarsınki!…”

Acaba, bu yazıları yazmış olan kimse, o güngerçekten böyle mi duygulanmıştı? Yoksa, buanlamsız sözleri, Milleti bize karşı kışkırtmakiçinbilebilemiyazıyordu?İsteröyleisterböyleolsun, her ikisi de doğru değildi. Bu türlüyazarlarCumhuriyet’ekötülüketmişlerdir.

Efendiler, Tevhid-i Efkâr’ın da; “Faydasız veKıymetsiz Bir Zafer” diye yazdığı yararsız vedeğersizyazılarıdevamediyordu.

TerakkiperverCumhuriyetFırkasıveEnHainKafaların

EseriOlanProgramı

Saygıdeğer Efendiler, “Komplo” konusunuaçıklarken ve komplonun Meclis içindekisafhasını anlatırken, önemsiz gibi sayılabilecekbazı ayrıntılar üzerinde durdum. Bunda benihaklıbulacağınızıumarım.

Hatıra gelir ki, her Hükûmet, her zaman bugensoru önergesi ile sorguya çekilebilir. Birgensoruya bu kadar önem vermek doğrumudur? Belirtmeliyim ki, söz konusu olangensoru,normalbirgensorudeğildi.Hazırlanankomplonun özel bir aşamasıydı. Bu gensorusahnesinden sonradırki,muhalifler,maskeleriniatmaya mecbur edildiler. Bilindiği üzere“Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası” diye birparti kurdular. Bu partinin gizli eller tarafındançizilenprogramınıdaortayaattılar.

“Cumhuriyet” kelimesini ağızlarına almaktanbile çekinenlerin, Cumhuriyet’i doğduğu günboğmak isteyenlerin, kurdukları partiye“Cumhuriyet” ve hem de “Terakkiperver

Cumhuriyet”adınıvermişolmaları,nasılciddîyealınabilir ve ne dereceye kadar samimisayılabilir.

RaufBeyvearkadaşlarınınkurduklarıbuparti,“Muhafazakâr”adıaltındaortayaçıkmışolsaydı,belkibir anlamıolurdu.Fakat,bizdendahaçokcumhuriyetçi ve bizden daha çok ilericiolduklarını iddiaya kalkışmaları elbette doğrudeğildi.

“Parti, dinî düşünce ve inançlara saygılıdır”ilkesinibayrakolarakelinealankimselerdeniyiniyet beklenebilir miydi? Bu bayrak,yüzyıllardan beri cahilleri, bağnazları vehurafelere inananları kandırarak özel çıkarlarsağlamaya kalkmış olanların taşıdıkları bayrakdeğilmiydi?TürkMilleti,yüzyıllardanberisonugelmeyen felâketlere, içinden çıkabilmek içinbüyük fedakârlıkların gerekli olduğu pisbataklıklara, hep bu bayrak gösterilereksürüklenmemişmiydi?

Cumhuriyetçi ve yenilikçi olduklarınızannettirmek isteyenlerin, yine bu bayrakla

ortaya atılmaları dinî bağnazlığı coşturarak,Milleti, Cumhuriyet’e, ilerlemeye veyenileşmeyekarşı kışkırtmakdeğilmiydi?YeniParti, dinî düşünce ve inançlara saygı perdesialtında: “Biz Hilâfet’i yeniden isteriz; biz yenikanunlar istemeyiz; bize Mecelle yeterlidir;medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler,müritler biz sizi koruyacağız; bizimle birlikteolunuz! Çünkü, Mustafa Kemal’in partisiHilâfet’i kaldırdı. İslamiyet’e zarar veriyor; sizigâvur yapacak, size şapka giydirecektir” diyebağırmıyor muydu? Yeni partinin kullandığıslogan,bugericihaykırışlarladoludeğilmiydi?

Efendiler, bu sloganabağlı olanlardanbirinin,çokzamanönce (10Mart 1923 tarihinde) idamedilmiş olan Cebranlı Kürt Halit Bey’e yazdığımektuptaki şu cümlelere bakınız: “İslamdünyasının ebedîliğini sağlayan ilkeleresaldırıyorlar.” “Bu konudaki açıklamalarınızıarkadaşlara da okudum. Hepsinin gayretleriniarttırdı.” “Batıyı örnek almak, tarihimizi,medeniyetimizi, kaybetmeyi” zorunlu kılar. “…Hilâfet’i yıkmak, lâik bir idare kurmayı

düşünmek, hep islâmlığın geleceğini tehlikeyesokacak sebepleri yaratmaktan başka bir sonuçveremez.”

Efendiler, olaylar ve olup bitenler ortayakoydu ve ispat etti ki, “TerakkiperverCumhuriyet Fırkası“nın programı en hainkafaların eseridir. Bu Parti, memlekettesuiksatçıların, gericilerin sığınağı ve ümitlerinindayanağı oldu. Dış düşmanların, yeni TürkDevleti’ni, körpe Türk Cumhuriyeti’ni yıkmayıhedefalanplânlarınınkolaylıklauygulanmasınayardım etmeye çalıştı. Tarih, (gizli maksatlarlahazırlanmış, genel ve gerici nitelikteki) Doğuisyanınınsebepleriniinceleyiparaştırdığızaman,onun önemli ve belirli sebepleri arasında“Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası“nın dinîkonularda verdiği sözleri, doğuya gönderdiğisorumlu sekreterinin kurduğu örgütü ve yaptığıkışkırtmalarıbulacaktır.

Hatıra defterini, “fazladan ve gece kılınannamazlar”ınsevabınıanlatanhadislerledolduranbu sorumlu sekreter, doğu illerimizde dinîkışkırtmalardabulunurken,partisininprogramını

uygulamıyor muydu. Mâsum halka, beş vakitnamazdan başka, geceleri de fazla namazkılmayıvaazvenasihateden,belkideömründehiçnamazkılmamışolanbirpolitikacıolursa,buhareketinhedefianlaşılmazolurmu?

Efendiler, yaptığımız inkılâbın genişliği vebüyüklüğü karşısında, eski hurafelerin vekurumlarınbirerbireryıkılışınıgörenbağnazvegerici unsurlar, “dinî düşünce ve inançlarasaygılı” olduğunu ilân eden bir partiye veözellikle bu partinin içinde isimleri ün yapmışkimselere dört elle sarılmazlar mı? Yeni partikuran kimseler, bu gerçeği kavramış değillermidir?Ohalde,ellerinealdıklarıdinbayrağıile,millet ve memleketi nereye götürmekistiyorlardı?Böyle bir soruya verilmesi gerekencevaptaiyiniyet,gafletvekayıtsızlıkgibisözler,memleketiileriyegötüreceğimdiyeortayaatılanbirpartininilerigelenleriiçinözürsayılamaz!

Efendiler, yeni parti kendine ad olarak seçtiği“Terakkî” ve “Cumhuriyet” kelimelerinin tamtersi olan anlamlarla gelişmiştir. Bu partininliderleri, gericilere gerçekten ümit ve kuvvet

vermiştir. Buna örnek olarak bildireyim:Ergâni’de,âsîlerinvaliliğinikabuledenvesonraasılmış olan Kadri, Şeyh Said’e yazdığı birmektupta:“MilletMeclisi’nde,KâzımKarabekirPaşa’nın Partisi, şeriat hükümlerine saygılı vedindardır. Bize yardımcı olacaklarına şüpheetmem. Hattâ, Şeyh Eyüp’ün yanında bulunansorumlu sekreterleri, partinin tüzüğünügetirmiştir…”diyor.ŞeyhEyüpdeyargılanmasısırasında: “Dini kurtaracak tek partinin, KâzımKarabekir Paşa’nın kurduğu parti olup, şeriathükümlerine uyulacağının parti tüzüğünde ilânedildiğini”söylemiştir.

Efendiler, “Terakkiperver” ve “Cumhuriyet”kelimelerini kullanarak, bize ve milletinaydınlarına karşı din bayrağını gizlemeyeçalışanların, memlekette genel bir gericilik veayaklanmayayolaçmakiçin,içeridevedışarıdatürlü düzen ve kışkırtmalarla uğraşanlarınvarlığındanhabersizolduklarıdüşünülebilirmi?Yeni partiye girenlerin, bütün üyeleri sözkonusu olmasa bile, dinî vaatleri, başarıyaulaşmanın en etkili unsurları sayan ve bununla

ilgili sloganı tüzüklerine de koymuş olankimselerin, şahıslarımıza ve memlekete karşıyöneltilmişolansuikastlerdenhabersizolduklarıkabuledilemez!

Diyelim ki, bunların isyanın patlakvermesinden aylarca önce, memleketinşurasında burasında yapılan gizli toplantılardan,“Cemiyet-i Hafiye-i İslâmiye” teşkilâtından,İstanbul’da Nakşibendi şeyhlerinin yaptığıtoplantıda, hazırlanacak ayaklanmaya yardımiçin söz verildiğinden ve nihâyet, millîsınırlarımızındışındabulunupdaDoğu isyanınıkışkırtanların bildirilerinde, Kâzım KarabekirPaşa’nın partisinden ümitle söz edildiğindenhaberleri olmadığını düşünelim. Ancak,Bunların, Fethi Bey Hükûmeti zamanında,doğrudan doğruya Fethi Bey aracılığıylakendilerine, partilerinin zararlı, isyan vegericiliğikışkırtıcıbirdurumvenitelikteolduğubildirildiği zaman olsun, gerçeği görüpanlamaları gerekmek miydi? Hükûmetin vebenim, tertemiz düşüncelerle yaptığımız buuyarmalardansonraolsun,gerçeğikavrayıpona

uymaları beklenirdi. Onlar tam tersine, bu defada; “dinî düşünce ve inançlara saygılıyız”sloganınıbüsbütünzıtbiranlamdayorumlamayakalkıştılar. Sözde, bu sloganla, her dinin ve herdinden olanların düşünce ve inançlarına saygılıolduklarını belirtmek.. geniş ölçüde hürriyetçiolduklarını anlatmak istiyorlarmış… Efendiler,böylebirtutumadürüstvesamimîdirdenemez!

Politika dünyasında birçok oyunlar görülür.Fakat, kutsal bir ülkünün kendini ortayakoyduğu Cumhuriyet rejimine, çağdaşyenileşmeye karşı, cahillik bağnazlık ve hertürlü düşmanlık ayağa kalktığı zaman, özellikleyenilikçi ve cumhuriyetçi olanların yeri,gerçekten yenilikçi ve cumhuriyetçi olanlarınyanıdır. Yoksa gericilerin ümit ve faaliyetkaynağıolantarafdeğil…

Ne oldu Efendiler? Hükûmet ve Meclisolağanüstü tedbirler almayı gerekli gördü.Takrîr-i Sükûn Kanunu’nu çıkardı. İstiklâlMahkemeleri’ni kurdu. Ordunun savaşa hazırsekiz dokuz tümenini, uzun zaman isyanıbastırmak üzere görevlendirdi. “Terakkiperver

Cumhuriyet Fırkası” denilen zararlı siyasîkuruluşukapattı.

CumhuriyetDüşmanlarınınSonAlçakçaGirişimleri

Bütün bu yapılanlar, elbette Cumhuriyet’inbaşarısı ile sonuçlandı.Asiler yok edildi. Fakat,Cumhuriyet düşmanları, büyük komplonunbütün aşamaları ile son bulduğunu kabuletmediler.Alçakçasınasonbirfaaliyetegiriştiler.Bu girişimler İzmir Suikastı olarak kendinigösterdi. Cumhuriyet mahkemelerinin ezicipençesi, bu defa da Cumhuriyet’i suikastçılarınelindenkurtarmayıbaşardı.

MemleketteHuzurveGüvenliğiSağlamakİçin

UygulananOlağanüstüTedbirlerinİyiSonuçları

Saygıdeğer Efendiler, durumun ciddileşmesiüzerine, Hükûmetçe olağanüstü tedbirleralınması gerektiği yolundaki görüşümüzü ilkdefa ortaya koyduğumuz zaman, bunu iyikarşılamayanlar vardı. Takrîr-i SükûnKanunu’nu ve İstiklâl Mahkemelerini bir baskıaracı olarak kullanacağımız düşüncesini ortayaatanlarvebudüşünceyibenimsetmeyeçalışanlaroldu.

Şüphe yok ki, zaman ve olaylar, bu nefretverici düşünceyi aşılamaya çalışanları, elbetteutanılacakbirdurumadüşürmüştür.

Biz, alınan fakat kanunî olan bu olağanüstütedbirleri, hiçbir zaman ve hiçbir şekildekanunun üstüne çıkmak için bir araç olarakkullanmadık. Aksine, memlekette huzur vegüvenliği sağlamak için uyguladık. Biz otedbirleri, Milletin, medenî ve sosyal alandakigelişmesindeyararlıkıldık.

Efendiler, aldığımız olağanüstü tedbirlerinuygulanmasına gerek kalmadığı görüldükçe,onların uygulamadan kaldırılmasında tereddütedilmemiştir. Nitekim, İstiklâl Mahkemeleri,zamanında kaldırıldığı gibi, Takrîr-i SükûnKanunu’da yürürlük süresinin sonunda yenidenBüyükMilletMeclisi’nin incelemesine sunuldu.Meclis, kanunun bir süre daha yürürlüktekalmasını gerekli bulmuşsa, elbette, bu milletinve Cumhuriyetin yüksek yararları içindir.YüceMeclis’in elimize baskı aracı verme gayesigüderek,böylebirkararaldığıdüşünülebilirmi?

Efendiler, Takrir-i Sükûn Kanunu’nunyürürlükteveİstiklâlMahkemeleri’ninfaaliyettebulunduğu süre içinde yapılan işleri gözönünegetirecekolursanız,Meclis’inveMilletin güvenve itimadının tamamen yerinde kullanılmışolduğu,kendiliğindenanlaşılır.

Memlekette çıkarılan büyük isyan vehazırlanan suikast tertipleribastırılarak sağlanangüvenlik ve huzur, elbette bütün milletçememnunluklakarşılanmıştır.

Efendiler, milletimizin başına giymekteolduğu, cahillik, gaflet, taassup, yenilik vemedeniyet düşmanlığının belirgin işareti gibigörünen fesi atarak, onun yerine bütünmedenîdünyacabaşlıkolarakkullanılanşapkayıgiymekve böylece, Türk Milletinin medenîtoplumlardan zihniyet bakımından da hiçbirayrılığı bulunmadığını göstermek kaçınılmazoluyordu. Bunu, Takrîr-i Sükûn Kanunuyürürlükteolmasaydıyineyapacaktık.Fakat,buuygulamada, kanunun yürürlükte oluşu dakolaylık sağlamış oldu denirse, bu çokdoğrudur. Gerçekten de, Takrîr-i SükûnKanunu’nun yürürlükte olması, bazı gericilerin,Milleti geniş ölçüde zehirlemesine meydanvermemiştir. Gerçi, bir Bursa Milletvekili,yasama görevi boyunca, hiçbir zaman kürsüyeçıkmamış ve hiçbir zamanMeclis’teMilletin veCumhuriyet’in çıkarlarını savunmak için ağzınabir tek kelime bile almamış olan BursaMilletvekili Nurettin Paşa, yalnız şapkagiyilmesininaleyhineuzunbirönergevermişvebunu savunmak için kürsüye çıkmıştır. Şapkagiydirilmesinin“temelhaklara,millîegemenliğe

ve kişi dokunulmazlığına aykırı bir işlem”olduğunu iddia etmiş ve bunun, “halkauygulanmamasını sağlamaya” çalışmıştır.Ancak, Nurettin Paşa’nın, millet kürsüsündenalevlendirmeyibaşarabildiği taassupvegericilikduyguları sonunda birkaç yerde, o da yalnızbirkaçgericinin,İstiklâlMahkemeleri’ndehesapvermeleriylesöndü.

Efendiler, tekke ve zaviyelerle, türbelerinkapatılması, ve bütün tarikatlarla, şeyhlik,dervişlik,müritdlik,çelebilik,falcılık,büyücülükve türbedarlık v.b. birtakım ünvanlarınkaldırılması ve yasaklanması daTakrîr-i SükûnKanunu yürürlükte iken yapılmıştır. Bukonularla ilgili yürütme uygulamaların,toplumumuzun, hurafelere inanan, ilkel birkavim olmadığını göstermek bakımından nekadargerekliolduğutakdirolunur.

Birtakım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin,çelebilerin, babaların, emirlerin, arkasındansürüklenen, kaderlerini, hayatlarını falcılara,büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerinebırakan insanlardan meydana gelmiş bir

topluluğabirMilletgözüylebakılabilirmi?

Milletimizin kendine ait niteliğini yanlışşekilde gösterebilen ve yüzyıllarca göstermişolanbugibiunsurlarvekuruluşlar,yeniTürkiyeDevleti’nde Türkiye Cumhuriyeti’nde devamettirilmeli miydi? Buna önem vermemek,ilerleme ve yenileşme adına pek büyük vedüzeltilmesi imkânsızbiryanılmaolmazmıydı?İşte biz,Takrîr-i SükûnKanunu’nun yürürlükteolmasından yararlandık ise, bu tarihî hatâyı birdaha işlememek için,Milletimizin alnını olduğugibi açık ve ak göstermek için, Milletimizinmutaassıp ve ortaçağ zihniyetinde olmadığınıispatetmekiçinyararlandık.

Efendiler, Milletimizin, sosyal, ekonomik,kısacası bütün medenî iş ve ilişkilerinde feyizlisonuçlarverenyenikanunlarımızda,kadınhakve hürriyetlerini sağlayan ve aile hayatınısağlamlaştıran Medenî Kanun da bu sözünüettiğimizdevredeçıkarılmıştır.

Görülüyor ki, biz her araçtan yalnız ve ancakbir tek temel görüşe dayanarak yararlanırız. O

görüş şudur: Türk Milletini medeni dünyada,lâyık olduğu konuma yükseltmek, TürkiyeCumhuriyeti’ni sarsılmaz temelleri üzerinde hergündahaçokgüçlendirmek…vebununiçindebaskıfikriniöldürmek..

TürkGençliği’neBıraktığımEmanet

Saygıdeğer Efendiler, sizi günlerce işgal edenuzun ve detaylı söylevim, nihayet geçmişekarışmışbirdevrinhikâyesidir.Bunda,Milletimiçin ve gelecekteki evlâtlarımız için dikkat veuyanıklık sağlayabilecek bazı noktalarıbelirtebilmişisemkendimimutlusayacağım.

Efendiler, bu söylevimle, millî varlığı sonaermiş sayılan büyük birMilletin, bağımsızlığınınasıl kazandığını ilim ve tekniğin en sonesaslarına dayanan millî ve çağdaş bir devletinasılkurduğunuanlatmayaçalıştım.

Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beriçekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığıneseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayankanlarınbedelidir.

Busonucu,TürkGençliğineemanetediyorum.

“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, TürkBağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti’ni, sonsuzadekkorumakvesavunmaktır.

Varlığının ve bağımsızlığının biricik temelibudur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.Gelecektedahi,senibuhazinedenyoksunetmekisteyecek iç ve dış kötülük isteyenler olacaktır.Bir gün, Bağımsızlık ve Cumhuriyet’i savunmamecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için,içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şartlarıdüşünmeyeceksin! Bu imkân ve şartlar çokuygunsuz bir özellikte ortaya çıkabilir.Bağımsızlık ve Cumhuriyetine yönelecekdüşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmemişbirgalibiyetintemsilcisiolabilirler.Zorlavehileile aziz vatanın bütün kaleleri alınmış, bütüntersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmışve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmişolabilir.Bütünbuşarttandahaacıvedahakötüolmak üzere, memleketin içinde, iktidara sahipolanlar uyuşukluk ve delalet ve hattâ hainlikiçindebulunabilirler.Hattâbu iktidarsahipleri,kişisel çıkarlarını, işgalcilerin siyasî gayeleriylebirleşebilirler.Millet,yoksullukçaresizliğiiçindeharapveçaresizdüşmüşolabilir.

EyTürkgeleceğininevlâdı! İşte,budurumve

kurallariçindedahivazifen,TürkbağımsızlıkveCumhuriyeti’ni kurtarmaktır! İhtiyaç duyduğungüçdamarlarındakisoylukandamevcuttur!

Recommended