View
247
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 1/24
seta Analiz
.
S E T A | S i y a s e t , E k o n o m i v e T o p l u m A r a ş t ı r m a l a r ı V a k ı | w w w . s e t a v . o r g | A r a l ı k 2 0 1 0
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKI DURUMU VEGELECEĞI
YUSUF YAZAR
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 2/24
YUSUF YAZAR
Sayı: 31 | Ara l ık 2010
S E T AA N A L I Z
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKI
DURUMU VE GELECEĞI
2 0 1 0 © Y a y ı n h a k l a r ı m a h f u z d u r
seta Analiz
.
İÇİNDEKİLER
ENERJIDE SAHIP OLDUKLARMZ VE ENERJI TÜKETIMIMIZ | 5
ELEKTRIK ENERJISI ÜRETIMI AÇSNDAN DURUM | 6
NASL BIR ENERJI POLITIKAS? | 9
TÜRKIYE’NIN IHTIYAC OLAN VIZYON | 11
‘ENERJI KORIDORU’ VE ‘ENERJI TERMINALI’ KONSEPTLERIYLE ENERJI
OYUNCUSU OLMA YOLUNDA | 17
TÜRKIYE VE ENERJININ GELECEĞI | 19
BEKLENTILER VE BELIRSIZLIKLER | 21
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 3/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
3
ÖZET
Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’nin giderek artan enerji talebini karşılamada bilinen hid-
rokarbon kaynakları açık bir biçimde yetersizdir. Türkiye, bir taratan yerli kaynakların aranma aali-
yetlerini yoğunlaştırırken, bir taratan da yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye alınması, enerji
verimliliğinin artırılması, ülkenin coğrai konumundan yararlanılması gibi diğer mümkün potansiyel-
lerini harekete geçirmenin çabası içinde bulunmaktadır.
2001 yılından bu yana Türkiye enerji sektörü, sektörün liberalizasyonunu hedeeyen reorm ça-
pında çok ciddi bir yeniden yapılanma sürecinden geçmektedir. Piyasalara ilişkin yasalar çıkartılmış,
ilgili ikincil mevzuat düzenlemeleri büyük ölçüde tamamlanmıştır. Böylece, rekabetçi ve şea bir
enerji piyasası için atılabilecek adımların önemli bir bölümü atılmış bulunulmaktadır.
Türk enerji politikası bugün yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi ve enerjinin üre-
timden tüketime kadar her sahasında verimliliğin artırılmasına önem ve öncelik veren, enerji kay-
nağı ve ithalatta kaynak ülke çeşitlemesini ön plana çıkartan, ‘enerji koridoru’ rolüne özel bir vurgu
yapan ve olmazsa olmaz olarak piyasa liberalizasyonunun altını çizen bir tutumu yansıtmaktadır.
Bölgeyle ilgili geliştirilen tüm uluslararası projelerde belirleyici bir tutumla rol alan Türkiye, ken-
disini enerji alanında bir aktör olarak kabul ettirmiş durumdadır. Özellikle petrol ve doğalgazın kay-
nak ülkelerden kaynakları yetersiz ithalata bağımlı Batılı ülkelere taşınmasını hedeeyen boru hattı
projeleri, karşılıklı bağımlılığa da vurgu yapan bugünkü Türk dış politikasında destek bulduğu kadar
ona destek de vermektedir.
Türkiye hem arz güvenliği ve kaynak çeşitliliğinin sağlanması, hem de uluslararası kamuoyunda
iklim değişikliği bağlamında öngörülen hedeere yakın bir hedei gerçekleştirebilmek için nükleer
enerjiye ihtiyaç duymaktadır. Nükleer elektrik santralı kurma girişimlerinin Türkiye’de nükleer tekno-
lojinin diğer alanlardaki (tıp, ziraat, vd.) kullanımlarında da yararlanılabilecek bir birikimin oluşması-
na katkı yapması beklenmektedir.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 4/24
S E T AA N A L I Z
4
GİRİŞ
Enerji alanındaki her gelişme kaçınılmaz bir biçimde Türkiye’nin durumunu değer-
lendirmeyi gerekli kılmaktadır. Bunun başlıca nedeni ise ülkemizin enerjide %70’ler
düzeyinde seyreden dışarıya olan bağımlılığıdır. Dolayısıyla dışarıda baş gösteren her
sıkıntılı durum, kendi kaynaklarımızın ne durumda olduğu, onların yeterince doğrudeğerlendirilip değerlendirilmediği ve zor günlere ne kadar hazırlıklı olunduğu konu-
larında sorgulamaları getirir.
Ülke nüusunun artışına ve ekonominin büyümesine paralel olarak enerjiye olan talep
de artmaktadır. Ekonomik büyümenin ve nüus artışının genellikle daha yüksek oldu-
ğu gelişmekte olan ülkelerde, gelişmiş ülkelere göre enerjiye olan talepteki artış oranı
çok daha yüksektir. Enerji talebindeki bu artış, Türkiye için ortalama olarak yaklaşık
% 5,5–6 dolayındadır. Ancak son yıllar söz konusu olduğunda bu artışın birçok kere-
sinde %8’i geçtiği görülmüştür. Toplam enerji ihtiyacının yaklaşık %73’ünü ithalatla
karşılamak durumunda olan Türkiye’nin 2008 yılı genel enerji üretimi toplamı yaklaşık 106,4 mtep (milyon ton petrol eşdeğeri) olarak gerçekleşmişti.1 Bu rakamların açıkça
gösterdiği şey, Türkiye’nin enerji ithal eden ve enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı olan
bir ülke olduğu gerçeğidir.
Enerji Bakanlığı projeksiyonu 2020 yılı itibariyle Türkiye’nin enerji tüketiminin yıllık
222 mtep’e ulaşmasını öngörmektedir. Şu an yürürlükte olan enerji politikası 2020 yılı
itibariyle bu talebin karşılanışında yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının oranını
mümkün olduğunca artırmayı ve önümüzdeki 10 yıllık süre içerisinde enerjide ülke-
nin dışa bağımlılığında %3’lük bir azalmayı öngörmektedir. Geçtiğimiz bazı yıllarda
%8’lere ulaşmış olan talep artışı dikkate alınırsa, ilave talebin karşılanmasının yanı sıra
1. 2007 yılında 107, 6 mtep olarak gerçekleşen bu değer küresel ekonomik krizin etkileri nedeniyle 2009 yılındada artmadı, 106,1 mtep olarak gerçekleşti.
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKI
DURUMU VE GELECEĞI
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 5/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
5
Petrol ve doğalgazüreticisi ülkelerle,bu kaynaklaraihtiyacı giderek artmakta olanülkeler arasındayer alan coğrafkonumu, Türkiye’ye‘enerji koridoru’rolü oynayabilmepotansiyeli sağlıyor.
Bu rol artık Türk enerji politikasınıntemel bir parçasıhaline gelmiştir.
3 puanlık bir düşüş de hedeenmiştir. Bu hedeerin tutturulması için istikrarlı ve titiz
bir çalışmanın sürdürülmesi gerektiği açıktır.
ENERJİDE SAHİP OLDUKLARIMIZ VE ENERJİ TÜKETİMİMİZ
Tablo 1, enerji kaynak potansiyelimizi ve ispatlanmış rezervlerimizi göstermektedir.
Tablodan da görüleceği üzere, ülkemizin doğal gaz, petrol ve kömür rezervleri ol-
dukça sınırlıdır. Petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip ülkeler sıralandığında Türkiye
ilk 50 ülke arasında dahi yer alamamaktadır. Aynı şekilde diğer ülkelerdeki rezervler-
le karşılaştırıldığında ülkemizin kömür rezervleri açısından da durumu daha parlak
değildir. Dünya ispatlanmış kömür rezervlerinin yalnızca %0,46’sı Türkiye’de bulun-
maktadır. Dahası, sahip olduğumuz rezervlerin büyük bölümünün kalitesi, ancak kömür yakıtlı termik santrallerde yakıt olarak kullanılabilecek ölçüde düşüktür.
Zengin olduğumuzu düşünebileceğimiz kaynaklar ise su kaynakları ile rüzgâr ve gü-
neş enerjisi potansiyelidir. Su kaynaklarımız zaten önemli ölçüde kullanılmaktadır,
daha azla yararlanmayı amaçlayan büyük ve küçük ölçekte birçok proje ya inşa aşa-
masında, ya da inşasına başlanmak üzeredir. Rüzgâr enerjisinde biraz gecikmiş olsa
da iyi bir başlangıç yapmış bulunmaktayız. Diğer yandan Güneş enerjisinin elektrik
üretiminde değerlendirilmesi bağlamında ilk adımlar olarak değerlendirebileceği-
miz girişimlere tanık olmaktayız. Bununla birlikte, bu girişimlerin gerçek anlamda
yaygınlaşan yatırımlara dönüşebilmesi için biraz daha zamana ve gelişime ihtiyaç
olduğu yönünde ortak bir kanaat vardır.
Türkiye’nin enerji kaynakları açısından zengin olmadığı, malumu ilan kabilinden bir
iadedir. Bu bağlamda ilave olarak Türkiye’nin hem petrol, hem de diğer yeraltı zen-
ginlikleri açısından henüz yeterince aranmış olmadığı da söylenmelidir. Yukarıdaki
tabloda görülmeyen bir başka potansiyeli ise Türkiye’nin coğrai konumu sağlamak-
tadır. Petrol ve doğalgaz üreticisi ülkelerle, bu kaynaklara ihtiyacı giderek artmakta
olan ülkeler (genellikle Avrupa ülkeleri) arasında yer alan coğrai konumu, ülkeye
‘enerji koridoru’ rolü ile belli bir potansiyel sağlıyor. Bu rol artık Türk enerji politika-
sının temel bir parçası haline gelmiştir. Türkiye, petrol ve doğalgaz rezervleri açı-
sından zengin olmasa da, coğrai ve politik konumu itibariyle petrol ve doğalgazın
nakli için güvenli bir koridor sağlayan güvenilir bir ‘partner’ olarak görülmektedir.
Avrupa Birliği’nin enerji açısından kaynak ülke ve güzergâhlarını çeşitlendirme poli-
tikası da Türkiye’nin bu pozisyonunu güçlendirmektedir. AB ülkelerine büyük ölçüde
Rusya’dan sağlanan doğalgaz arzında geçen yıllarda yaşanan krizler, Türkiye üzerin-
den alternati gaz arzının AB ülkeleri açısından ne kadar hayati bir konu olduğunu
açıkça göstermiştir. Ancak AB otoritelerinin bu gerçeğin ne kadar arkında oldukları
tartışmaya açıktır. Son yıllarda enerjiyle ilgili konuşmaların birçoğunda vurgulan-
makta olduğu gibi, enerji arzı güvenliği birçok ülkenin politik gündeminin ilk ve ana
maddelerinden birisini oluşturmaktadır. Güvenli bir nakil yolu ya da koridoru ise
arz güvenliğinin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Potansiyel bir enerji koridoru olarak
Türkiye, coğrai ve politik olarak bölgede gerçekten de benzersiz bir konuma ve bu
konumla örtüşen bir vizyona sahiptir.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 6/24
S E T AA N A L I Z
6
Tablo 1: Enerji Kaynakları ve Ispatlanmış Rezervler (Ekim 2010 itibariyle)
Kaynak Rezerv /Potansiyel AçıklamaRüzgâr Çok verimli: 8.000 MW;
Orta verimli: 40.000 MW
Rüzgar potansiyelimizin son veriler ve yenideğerlendirmeler ışığında verimlilik durumunagöre 48 000 MW ‘a kadar çıkabileceği tespitedilmiştir.
Kömür Linyit: 12,4 milyar ton
Taşkömürü: 1,33 milyar ton
Altı yıl öncesine kadar 8,5 milyar ton olarak iade edilen linyit rezervimiz son yıllarda yapılanarama çalışmalarıyla artmış ve 2009 itibariyle12,4 milyar tona ulaşmıştır. Arama çalışmalarıyoğun bir biçimde sürdürülmekte olup kısabir süre sonra bu rakamın daha da yükselmesiöngörülmektedir.
Jeotermal 650 MW Bu miktar elektrik üretimine uygunluğu teyitedilmiş jeotermal potansiyelimizi göstermektedir.Son yapılan bazı değerlendirmelerde toplam jeotermal potansiyeli içerisinde yer alan diğerbazı kaynakların da elektrik üretim amaçlıkullanılabileceği iade edilmektedir. Toplam jeotermal potansiyelimizse 31 500 MW olarak hesaplanmaktadır.
Su 130 Milyar KWh/yıl Bu miktar tüm bilinen su kaynaklarıkullanıldığında normal şartlarda üretilebilecek yıllık elektrik miktarını göstermektedir.
Güneş 33 Mtep/yıl Bazı uzmanlarca 80 Mtep’e kadar çıkabileceği
belirtilen bu miktar, son yıllarda yapılmışdeğerlendirmelere dayanarak tespit edilmiş yıllık güneş enerjisi potansiyelimizi milyon ton petroleşdeğeri olarak vermektedir.
Doğal Gaz 8 milyar m3 Ispatlanmış üretilebilir rezerv
Asaltit 82 milyon ton
Petrol 43 Milyon ton Ispatlanmış üretilebilir rezerv (Son 5–6 yıldayoğunlaşmış arama çalışmalarının sonucu olarak bu rezerv değerinin de önümüzdeki 3–4 yıllık çalışma periyodunda önemli miktarda artışgöstermesi beklenmektedir.)
Biyokütle 8,6 Mtep/yıl
ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETİMİ AÇISINDAN DURUM
Elektrik üretimi için kullanılabilen hidrokarbon dışı kaynaklara sahip olmak hidrokar-
bon kaynaklarına sahip olmak kadar önemlidir. Elektrik üretiminde yerli kaynakların
kullanımı doğal olarak özel bir öneme sahiptir. Dolayısıyla, yerli ve yenilenebilir kay-
nakların elektrik üretimi içindeki payının mümkün olduğunca yüksek tutulması bir-
çok ülkenin enerji politikasında altı çizilerek iade edilmiş bir hede durumundadır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, enerjide dışa bağımlılığın azaltılarak enerji
güvenliğinin sağlanması ve sera gazları emisyonunun azaltılması açısından önemlidir.
Bu politika son yıllarda Türkiye’de de ön plana çıkarılmıştır.
Elektrik üretimindeyerli kaynaklarınkullanımı doğal
olarak özel biröneme sahiptir.Dolayısıyla, yerlive yenilenebilir
kaynakların elektrik üretimi içindeki
payının mümkünolduğunca yüksek
tutulması birçok ülkenin enerjipolitikasında altı
çizilerek iadeedilmiş bir hede
durumundadır.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 7/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
7
Hem genelanlamda yatırımortamında yapılmışolan iyileştirmeler,hem de enerjisektöründekibelli mevzuatçalışmalarınınsonuçlandırılıphayata geçirilmesisonucu teşvik
edici bir güvenortamının oluşmasıenerji yatırımlarınahareketlilik getirmiştir.
Özellikle 2006-2007 yıllarında Türkiye’de, belli nedenlerden dolayı elektrik üretiminde-
ki talep ancak karşılanabilmiştir ve yedek kapasiteye sahip olmaması nedeniyle sıkın-
tılı bir dönem yaşanmıştır. Bu sıkıntı daha çok bir geçiş döneminin yaşanmış oluşuyla
izah edilmelidir. 2001 yılında çıkarılan Elektrik Piyasası Yasası’yla ilk adımı atılmış olan
enerji piyasasının liberalleştirilmesi sürecinde elektrik üretim yatırımlarının özel sek-
tör taraından yapılması öngörülmüş, arz sıkıntısı ortaya çıkmadıkça devletin yatırım
yapmasına izin verilmemiştir. Özel sektörde bir ölçüde kendi yapısal özellik ve alışkan-
lıklarından, bir ölçüde de sektörde reorm çapındaki yeniden yapılanma girişimlerine
olan bakıştan kaynaklanan bazı tereddütlerin ortaya çıkışı ve yatırım ortamının yete-
rince cazip görünmemesi gibi nedenlerin yatırımların zamanında ve gerekli mikarda
yapılamamasına yol açışına 2006-2007 yıllarında etkili olan kuraklık dolayısıyla hidro-
elektrik santrallerin tam kapasiteyle çalıştırılamamış olması eklenince Türkiye elektrik
üretiminde talebe ancak cevap verebilme durumunda kalmıştır. Neyse ki, hem genel
anlamda yatırım ortamında yapılmış olan iyileştirmeler, hem de enerji sektöründeki
belli mevzuat çalışmalarının sonuçlandırılıp hayata geçirilmesi sonucu teşvik edici bir
güven ortamının oluşması enerji yatırımlarına hareketlilik getirmiştir. Ancak yine de,
2008’in son çeyreği ve 2009’da etkileri açıkça hissedilmiş olan küresel ekonomik kriz,
elektrik enerjisi ve doğalgaz talebinde ciddi bir azalmaya sebep olmuştur.2
Türkiye’nin önündeki önemli bir handikap da elektrik üretimindeki doğalgazın yüksek
payıdır.3 Aslında son yıllarda üretimin daha çok yerli ve yenilenebilir kaynaklarla ya-
pılması teşvik edilmiştir; ancak yaşanan kuraklık, doğalgaz yakıtlı santrallerin yüksek
kapasiteyle çalıştırılması gereğini doğurmuştur.4 Yine aynı şekilde, yerli kömürün elek-
trik üretiminde kullanımına özel bir önem verilmektedir. Bu çerçevede, bir taratan
mevcut kömür yakıtlı santrallerin rehabilitasyon programları titizlikle sürdürülmüş ve
böylece verimlilikleri artırılmıştır; diğer taratan da özel sektörün kömür yakıtlı termik
santral yatırımı yapabilmesi için TKI taraından uygun kömür sahalarının tahsisi çalış-maları yapılmıştır. Ayrıca, özel sektörün yerli kömür işletmeciliğindeki payını artırıcı
çalışmalar da TKI ve TTK taraından yapılmıştır. Türkiye’de kömür üretiminde 2006 yılı
itibariyle %10 dolayında olan özel sektörün payı giderek artmaktadır. 2000–2009 yıl-
ları arasında elektrik üretiminin kaynaklara göre dağılımı Tablo 2’de verilmiştir.
2. Talepteki bu düşüşe rağmen, 2009 Ocak ayında yaşanmış olan doğalgaz krizi de belli bir süre için doğalgazlaelektrik üretimi planlarını olumsuz etkilemiştir. Bu süreçte, elektrik üretiminde doğalgazın payının yüksek olmasından ve yedek kapasite bulunmamasından kaynaklanan ciddi bir elektrik arzı sıkıntısı yaşanmıştır.
3. Bu oran 2006 üretiminde %45,8; 2007 üretiminde %49,6; 2008 üretiminde %49,7 ve 2009 üretiminde %
49,3’tür. 2010 yılında bu oranın %45,34 dolayında gerçekleşmesi beklenmektedir.4. 2009’un yağışlı bir yıl olması doğalgazın elektrik üretimindeki payının biraz da olsa azalması ve toplamyenilenebilir payının yükselmesi yönünde olumlu bir etki meydana getirmiştir. Aynı olumlu durum 2010 yılı içinde öngörülmektedir. 2010 yılı toplam üretimi içinde yenilenebilir toplam payının %26,8 olarak gerçekleşmesi (buoranın %1,32’si rüzgar enerjisine aittir) beklenmektedir.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 8/24
S E T AA N A L I Z
8
Tabloda da görüldüğü gibi, 2002’de 129,4 milyar kWh olan Türkiye elektrik üretimi,
2008’de 198,4 milyar kWh, 2009’da ise 194,8 milyar kWh olarak gerçekleşmiştir. Yıllık
ortalama %7 olan artış oranı, (2007 yılında ise %8,5) yedi yılda toplam %50’lik bir talep
artışını iade etmektedir. Ekonomide bir durgunluk ya da kriz durumu olmadıkça elek-
trik enerjisine olan talep, ekonomideki büyümeye paralel bir artış gösterir.5 Bilindiği
gibi bu yüksek talep artışı gelişmekte olan ekonomilere özgü bir durum olup, gelişmiş
ülkelerde ise yıllık talep artışı, ekonomik büyüme ve nüus artış oranları gibi çok daha
düşük oranlarda seyretmektedir. Örneğin, OECD ülkelerinde 2004–2030 yılları arasın-
daki dönemde elektrik enerjisi talebinde beklenen artış oranı ortalama olarak yıllık
%1,3’tür.
Türkiye elektrik talebinde yıllara yayılmış olarak görülen bu yüksek artış, elektrik üre-
timi alanındaki yatırımların problemlerle karşı karşıya kalmayı beklemeden devam et-mesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Talebin belli zamanlarda (çok sıcak ve çok soğuk
aylarda günün bazı saatleri ) tüm imkânların seerber edilerek ancak karşılanabildiği
dikkate alınırsa, yatırımların gerçekleşmesindeki herhangi bir ihmal ya da gecikmenin
gelecekte arz açığına sebep olabileceğini söylemek yerinde olacaktır. Elektrik üretimi
alanında yapılacak yatırımlar, gelecekteki talep artışını karşılamanın ötesinde belli bir
yedek kapasite oluşturmayı da hedeemiş olmalıdır. Arz azlalığı potansiyeli olarak
da okunabilecek yedek kapasite oluşumu, rekabetçi bir piyasanın oluşumu açısından
önemli bir rol oynayacaktır.
5. Küresel ekonomik krizin etkisiyle 2008 yılındaki talep artışı önceki yıllara göre daha düşük düzeyde, %4,5olarak, 2009’da ise -%1,8 olarak gerçekleşmiştir. 2010 yılı tüketiminin 209 milyar kWh dolayında gerçekleşmesibeklenmektedir. Bu durumda 2010 yılında talep artışı %8 dolayında bir oranda gerçekleşmiş olacaktır.
Tablo 2. Elektrik Üretiminde Kaynakların Payı (Elektrik üretiminde kullanılan kömürün bir bölümü ithaldir)
Kaynaklar2002 2004 2006 2008 2009
Milyon kWh % Milyon kWh % Milyon kWh % Milyon kWh % Milyon kWh %
Kömür 32.149,30 24,8 34.448,00 22,9 46.649,70 26,5 57.715,7 29,1 55685,1 28,6
Fuel Oil+motorin+nafta+LPG 10.917,40 8,4 7.774,00 5,2 4.494,40 2,5 7.518,4 3,8 4803,2 2,5
Doğal Gaz 52.496,50 40,6 62.242,00 41,3 80.691,20 45,8 98.685,4 49,7 96094,7 49,3
Su –Hidro- 33.683,70 26,0 46.083,50 30,6 44.244,00 25,1 33.269,9 16,77 35958,4 18,5
Su dışındaki Yenilenebilir 152,60 0,1 150,80 0,1 220,50 0,1 1.228,7 0,62 2271,2 1,1
Toplam Üretim 129.399,50
150.698,30
176.299,80
198.418,0
194812,9
İthalat 3.588,20 463,40 573,20 789,4 812
İhracat 435,10 1.144,00 2.235,70 1.122,2 1545,8
Genel Toplam 132.552,70 150.017,40 174.637,40 198.085,2 194079,1
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 9/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
9
Enerji Bakanlığı muhtemel talep artışlarıyla gelecekteki elektrik tüketimimizin hangi
sınırlara ulaşabileceği konusunda çalışmalar yapmaktadır. Bu gelecek projeksiyonları-
nın amacı gelecekte karşılaşılması muhtemel darboğazları tahmin etmek ve yatırımla-
rın doğru yönlendirilmesini temin için mümkün tedbirleri almakta gecikmemektir. Bu
talep senaryolarında alternati sektörel büyüme projeksiyonları dikkate alınmaktadır.
Elbette, bazı öngörülemez gelişmeler bu projeksiyonların ortaya koyduğu tahminler-
de belli bir sapmaya sebep olacaktır; ama zaten bu senaryolar da belli periyotlarla
gözden geçirilmektedir.
Tablo: 3 TEİAŞ Talep Tahmin Projeksiyonları
YılEnerji Talebi (Düşük Talep Senaryosu)
(milyar kWh)
Elektrik Talebi (Yüksek Talep Senaryosu)
(milyar kWh)
2010 209,0 209,0
2013 249,9 253,6
2016 303,2 314,8
2019 367,3 390,0
Elektrik enerjisi tüketim talebiyle ilgili olarak TEIAŞ Genel Müdürlüğü’nün benimse-
miş olduğu iki senaryodan (yüksek ve düşük talep senaryoları) biri olan düşük talep
senaryosunda Türkiye’nin 2019 yılı tüketim talebinin 367 milyar kWh olması öngörül-
mektedir. Buna karşılık, Türkiye 2010 yılı sonu itibariyle 49000 MW’a yaklaşmış olan
bir kurulu güç kapasitesine sahip olacaktır. 2019 yılı için öngörülen tüketim talebini
karşılamak için kabaca 30000–35000 MW arasında ilave kurulu güce ihtiyaç olacaktır.
Bu da önümüzdeki 10 yıllık dönemde, bu miktarda ilave kapasite meydana getirebil-
mek için çeşitli tiplerde elektrik üretim tesisi için yaklaşık 60–65 milyar dolar arasında
yatırım yapılması anlamına gelmektedir.
NASIL BİR ENERJİ POLİTİKASI?
Bir ülkenin enerji politikası o ülkenin gerçeklerine dayanan, politik ve ekonomik ter-
cihleriyle uyumlaştırılmış bir vizyonu ortaya koyar. Bu bağlamda, her ülkenin kendine
özgü bazı özel imkân ve zenginlikleri kadar yine kendine özgü kısıtları da enerji poli-
tikasının şekillenmesinde rol oynar. Ayrıca, bir ülkenin yürürlükte olan politika ve yak-
laşımlarıyla uyumlu olarak uzun vadeli kontratlar ve yatırımlar yapılmış olması nede-
niyle enerji politikasında ani tercih değişiklikleri yapmasının zorluğu da bir gerçektir.
Türkiye’nin son yıllardaki enerji politikasında, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımının yaygınlaştırılması ve bu kaynakların elektrik üretiminde etkin bir biçimde
Elektrik enerjisitüketim talebiyleilgili olarak TEIAŞ GenelMüdürlüğü’nünbenimsemişolduğu ikisenaryodan(yüksek ve düşük talep senaryoları)biri olan düşük
talep senaryosundaTürkiye’nin 2019yılı tüketimtalebinin 367milyar kWh olmasıöngörülmektedir.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 10/24
S E T AA N A L I Z
10
Enerjideki dışabağımlılığı %74’übulan Türkiye gibi
dışa bağımlı birülke için enerji
politikasında yerlikaynakları ihmaletmesi elbette ki
kabul edilebilir birdurum değildir.
kullanılması yönünde önemli vurgular yapılmaktadır. Enerjideki dışa bağımlılığı %74’ü
bulan Türkiye gibi dışa bağımlı bir ülke için enerji politikasında yerli kaynakları ihmal
etmesi elbette ki kabul edilebilir bir durum değildir. Yine son yıllarda enerji politikasın-da üzerinde önemle durulan bir başka nokta ise doğalgazın kullanım alanı olmuştur.
Bu şekilde, uluslararası anlaşma niteliği taşıyan uzun dönemli kontratlar gereği alın-
ması gereken doğalgazın elektrik üretiminden ziyade, evlerde ve sanayide kullanımı
teşvik edilmektedir. Bu, hem elektrik üretiminde yerli kaynak oranını yükseltmek is-
temenin doğal sonucu, hem de üretilen elektriğin ucuza mal edilmesi ihtiyacının bir
gereğidir. Nitekim bu tutum 2009’da açıklanmış olan yeni strateji belgesine de yansı-
tılmış, önümüzdeki dönemde doğalgazın yakıt olarak kullanılmasıyla üretilen elektrik
tüketiminin oransal olarak giderek azaltılması ve sınırlandırılması hedeenmiştir.6
Bugün enerji politikamızı oluşturan temel hassasiyetler ve ilkeler şunlardır:
• Genel olarak enerjinin zamanında, yeterli miktarda ve olabildiğince çevreyle
uyumlu bir biçimde tedarikinin güvence altına alınması;
• Enerji talebinin mümkün olduğunca yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşı-
lanması konusunda gerekli tedbirlerin alınması ve arama çalışmalarının yoğun-
laştırılması (bu bağlamda doğalgazın binalarda ve sanayide kullanımının daha
doğru olduğu, elektrik üretiminde kullanılmasının ise tercih edilmemesi gerek-
tiği yaklaşımı benimsenmiştir);
• Enerji üretim -özellikle elektrik üretiminde- ve tedarik kaynaklarının çeşitlendi-
rilmesi;
• Üretim ve tüketim süreçlerinde enerji verimliliğinin artırılması yönünde gere-
kenleri yapmak ve gerekli tedbirleri almak;
• Verimlilik ve etkinliği hedeeyen enerji sektörünün liberalleştirilmesi çalışmala-
rını sürdürmek; rekabetçi ve şea bir enerji sektörü oluşumu açısından gerekli
iyileştirici tedbirleri almaya devam etmek;
• Karşılıklı bağımlılık bağlamında benimsenmiş olan “enerji koridoru” ve “enerji
terminali” rolüyle uyumlu olarak Türkiye’nin coğrai ve jeopolitik konumundan
etkin bir biçimde yararlanmak;
• Artan enerji talebinin karşılanmasının güvence altına alınması için arz güvenli-
ğine öncelik vermek, bu güvenliğin artırılmasına yönelik projeler geliştirilmesi-
ne önem vermek (doğalgaz depolama kapasitesini artırmayı ve iletim sistemini
güçlendirmeyi hede alan projeler gibi);
• Çevreyle daha uyumlu yeni enerji teknolojileri konularındaki araştırma ve geliş-
tirme çalışmalarını teşvik etmek, desteklemek;
• Genel çevre şartlarında iyileşme sağlama ve benimsenmiş olan sera gazı emis-
yon hedeerini gerçekleştirmeye yönelik olarak enerji üretiminin tüm saha-
6. Ancak, politika olarak teşvik edilmese de, elektrik enerjisine olan talepteki yüksek artış oranı ve serbestleşenpiyasa yeni doğalgaz santrallerinin kurulması için belli bir vasatı ve yeterli teşvik edici atmoseri sağladığındanson yıllarda olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da doğalgaz santrallerinin kurulduğuna tanık olabileceğiz.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 11/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
11
larında temiz enerji teknolojilerinin geliştirilmesi ve kullanılmasını temin için
gerekli tedbirleri almak;
• Arz güvenliğini ve kaynak çeşitliliğini arttırma politikasıyla uyumlu olarak elek-
trik üretimi amaçlı nükleer elektrik santrallerinin kurulması yönünde gerekli gi-
rişimleri sürdürmek.
Geçtiğimiz yıllarda enerji politikası çerçevesinde bazı hedeemelerin net olarak ya-
pılmadığı (örneğin belli bir dönem için elektrik enerjisi kurulu gücü içerisinde rüzgâr
enerjisinin oranının ne olacağı gibi) eleştirisi yapılmaktaydı. 2009 yılında yayımlanmış
olan Strateji Belgesi’yle bu hedeerde belli bir açıklık sağlanmış durumdadır.7 Son 7–8
yıllık dönem değerlendirildiğinde uzun vadeli tercihler ve tutumlar açısından herhan-
gi bir yanlış ya da gecikme söz konusu değildir. Gecikme olarak görülen bazı husus-
ların arkasında ise Türkiye’nin gerekli mevzuat altyapısına ancak yeni sahip olmaya
başlaması yatmaktadır.
Gerekli mevzuat altyapısına sahip olmak doğru bir enerji politikasının sürdürülebil-
mesinin olmazsa olmaz bir koşuludur. Türkiye 2001 yılında başlayan adımlarla ener-
ji sektörünü dönüştürecek mevzuat altyapısına sahip olabilmek için gerekli adımları
bugün atmış durumdadır. Bu anlamda özellikle 2001 yılında çıkartılmış olan Elektrik Piyasası ve Doğalgaz Piyasası yasaları önemli adımlardır. Bu adımları 2003 yılında Pet-
rol Piyasası Kanunu, 2005 yılında Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi
Üretimi Amaçlı Kullanımına Ilişkin Kanunu, 2007 yılında da Enerji Verimliliği Kanunu
ve Jeotermal Kaynaklar ve Doğal Mineralli Sular Kanunu izlemiştir. Tüm bu ve benzeri
yasalar ve ilgili ikincil mevzuatlar, Türkiye’nin enerji sektörünü derinden etkileyecek
ve dönüştürecek yasalar olmuştur. Aynı zamanda bu yasalar sektördeki uygulamaları,
AB’deki uygulamalarla uyumlaştırmıştır.
TÜRKİYE’NİN İHTİYACI OLAN VİZYON
1980’lere kadar Türkiye’de elektrik üretimi hidroelektrik santralleri ve kömür yakıt-
lı termik santralleriyle yapılmaktaydı. Yapılmış olan seçim ülke açısından o günün
şartlarında doğru idi. Gerçekten de su ve kömür Türkiye’nin sahip olduğu ve elektrik
üretiminde öncelik vermek durumunda olduğu iki yerli kaynaktır (Zaman zaman bu
santrallerin gerek işletilme şekillerine, gerekse bakımlarının, modernizasyonlarının ve
çevreyle uyumlu hale getirilmelerinin geciktirilmesine ilişkin eleştiriler dile getirilmiş-
7. Örneğin, 2023 itibariyle üretilen elektriğin en az %30’unun yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesi, yine2023 yılı itibariyle 20.000 MW’lık rüzgâr ve 600 MW’lık jeotermal kurulu gücüne sahip olunması bu hedeerarasındadır. Bir başka hede ise, şu anda %34’ü devrede olan 130 milyar kWh hidroelektrik potansiyelimizintümünün 2023 yılı itibariyle kullanılabilir duruma gelmesinin sağlanmasıdır.
Türkiye 2001yılında başlayanadımlarla enerjisektörünüdönüştürecek mevzuataltyapısına sahipolabilmek içingerekli adımlarıbugün atmışdurumdadır.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 12/24
S E T AA N A L I Z
12
2002 sonrasıdönemde temiz
bir yakıt olandoğalgazınsanayide ve
ısınma amaçlıolarak konutlarda
kullanımınınyaygınlaştırılması
yönündebir politika
benimsenmiştir.
tir). Türkiye’de ilk hava gazı tesisi 1850’lerde Istanbul’da kurulmuştu. 1987’deyse Tür-
kiye yıllık 500 milyon metreküplük bir kullanım miktarıyla doğalgaz kullanıcısı oldu.
Bu miktar 2000’li yıllarla birlikte hızla artmış ve 2008 yılı toplam tüketimi 36,8 milyar
metreküp olarak gerçekleşmiştir.
Ankara ve Istanbul’da hava kirliliğiyle mücadelenin bir çözümü olarak binalarda ısın-
mayı temin etmek amacıyla temiz bir yakıt olarak düşünülen doğalgaz, kısa zamanda
yaygınlık kazanmıştır. Özellikle 1997 yılında ülkenin yakın gelecekte bir elektrik ener-
jisi sıkıntısıyla karşılaşacağına dair vuku bulan tartışmaların ardından doğalgaz yakıtlı
elektrik santralleri geliştirmek önerisinde bulunuldu. Bu çerçevede, 1997 Aralık ayında
Rusya ile Mavi Akım doğalgaz alım anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma o yıllarda böy-
lesi büyük miktarda doğalgazı tüketecek tesisler bulunmayışının yanısıra, bu miktardadoğalgazın dağıtımını gerçekleştirecek bir iletim ve dağıtım altyapısı bulunmaması
nedeniyle kamuoyunda haklı bir tereddüt ve kuşkuyla karşılanmıştır. Anlaşmaya göre
ülkeye Mavi Akım’la gelecek olan gazın miktarının yıllar içinde artarak 2010 yılında 16
milyar metreküpe ulaşması söz konusuydu. Takip eden yılın Şubat ayında Rusya’yla bir
diğer anlaşma (Turusgaz) imzalanmış; anlaşmaya göre alınacak gaz plato seviyesinde
yıllık 6,6 milyar metreküp olarak belirlenmiştir. Bu anlaşmaların diğer bir özelliği ise
çok yüksek miktarlar için “al ya da öde” şartını içeriyor olmasıydı (bu şart geçtiğimiz
yıllarda yapılan görüşmelerde yumuşatılmıştır).
Türkiye’de doğalgaz yakıtlı elektrik üretim santrallerinin çoğu yerli ve yabancı özel
sektör taraından Yap-Işlet-Devret (YID) ya da Yap-Işlet (YI) modeliyle 1990’lı yılların
sonunda inşa edilmiştir. Hazine bu işletmelerin üretecek olduğu elektrik için şartna-
melerinde belirtilen miktarda alım garantisi vermiştir. 2002 sonrası dönemde ise temiz
bir yakıt olan doğalgazın sanayide ve ısınma amaçlı olarak konutlarda kullanımının
yaygınlaştırılması yönünde bir politika benimsenmiştir. Bu şekilde, belli bir büyüklüğe
sahip hemen hemen bütün büyük yerleşim merkezlerine doğalgazı götürecek olan
iletim hatlarının inşasına başlanmış, 7-8 yıl gibi kısa bir süre içerisinde binlerce kilo-
metrelik yüksek basınçlı iletim hattının inşası tamamlanmıştır (Bugün yüksek basınçlı
iletim hattı toplam uzunluğu yaklaşık 11 400 km dolayındadır). Bu sürece paralel ola-
rak yerleşim bölgelerindeki dağıtım hatlarının inşası ve dağıtım işinin tümüyle özel
sektör taraından yapılması için gerekli işlemler tamamlanmıştır. Bugün Türkiye’de sa-
dece on üç il doğalgaz kullanabilir hale gelmek için belli çalışma ve inşa aaliyetlerinin
tamamlanmasını beklemektedir.
Doğalgaz kullanımıyla ilgili olarak kabul gören diğer bir gerçek ise elektrik üretiminde
doğalgaz kullanmanın son sırada tercih edilmesi gereğidir. Türkiye açısından doğal-
gazı elektrik üretiminde kullanmak, elektriği en pahalı yöntemlerden birisiyle ve hem
iyat istikrarı, hem de temini açısından kontrolünüz dışında ithal bir kaynakla üretmek
anlamına gelmektedir. Elektrik üretiminde santralde yakıt olarak doğalgaz kullanmak
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 13/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
13
elektriğin maliyetini yükseltmektedir. Sahip olduğu devasa rezervlere rağmen Rus-
ya bile doğalgazı elektrik üretiminde kullanmayı tercih etmemekte, haklı olarak onu
daha iyi değerlendirebildiği alanlarda kullanmakta ya da üretiminin önemli bir kısmını
ihraç konusu ederek büyük bir gelir elde etmenin yanı sıra doğalgazı dış politikasında
elini güçlü kılan bir enstrüman haline dönüştürmektedir.
Doğalgazın binalarda ısınma amaçlı ve endüstriyel kullanımı yönündeki Türkiye’nin
gerçekleriyle uyumlu tercih, enerji yaklaşımının bir parçası haline getirilmiştir. Elektrik
üretimi amaçlı enerji yatırımlarında yakın geçmişte yaşanan gecikmelerin doğurduğu
endişeler, alternati ve kısa sürede gerçekleştirilebilir yatırımlar olarak doğalgaz sant-
ralleri ikrini zaman zaman ön plana çıkarsa da, asıl tercih ve teşvik yerli ve yenile-
nebilir kaynakları kullanan elektrik üretim tarzlarından yana yapılmaktadır. Bu tutum,Enerji Strateji Belgesi’nde orta ve uzun vadede doğalgazla üretilmiş elektriğin toplam
tüketilen elektrik içindeki oranının giderek azaltılması ve sınırlandırılması şeklinde
açık bir biçimde dile getirilmektedir.
Türkiye’nin hidroelektrik santralleriyle üretim için ortaya koyduğu yaklaşım da çok
önemlidir. Türkiye’nin toplam elektrik üretiminde hidroelektriğin payı 2006 yılında
%25,1, 2007 yılında %18,7, 2008 yılında %16,88 ve 2009 yılında %18,4 olarak gerçek-
leşmiştir. Bu oranın 2010 yılı için %24,75 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Yenile-
nebilir enerji kaynak kullanımının toplam birincil enerji üretimindeki oranıysa 2009 yılı(106,1 mtep) için yaklaşık %9,37 olarak hesaplanmıştır. Yenilenebilir enerji kaynakları-
nın birincil enerji tüketimindeki payı hedei olarak AB’nin 2020 yılı itibariyle kendisine
koymuş olduğu %20 hedei ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin durumunun çok da kötü
olmadığı anlaşılabilir.9 Türkiye’nin 2020 yılında AB’nin hedeine yakın bir perormansı
(gerçekleşme aşamasındaki hidroelektrik, rüzgâr ve jeotermal santrallerinin yapacak
olduğu katkı ve güneş enerjisi konusunda gerçekleştirilebilecek projeler de düşünül-
düğünde) gerçekleştirmesi mümkün gibi görünmektedir.10 Bu durum Türkiye’nin elini
özellikle iklim değişikliği çerçevesinde rahatlatan bir durumdur. Mevcut kömür yakıtlı
termik santrallerin, yaklaşık beş yıllık bir süre gerektiren projelendirilmiş iyileştirmeçalışmaları tamamlandığında ve nükleer enerji elektrik üretimi açısından belli bir paya
sahip olduğunda, karbondioksit emisyonu itibariyle Türkiye daha iyi bir pozisyonda
olabilecektir.
Bazı enerji analistleri kırk yıl gibi bir dönem içerisinde dünya enerji ihtiyacının karşılan-
masında yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam enerji tüketimi içerisindeki payının
%50’lere yaklaşacağı tahminini yapmaktalar. Bu, insanlığın ve dünyamızın geleceği
için umut verici bir öngörüdür. Rüzgâr ve güneş enerjisi gibi alanlardaki gelişmeleri
8. Şiddetli kuraklık nedeniyle 2006 yılına göre üretimde bir azalma söz konusu olmuştur.
9. 2006 yılı için gerçekleşmiş AB ortalaması %6,92’dir.
10. Enerji Strateji Belgesi’nde de Türkiye, 2023 yılı itibariyle toplam elektrik tüketiminin en az % 30’unuyenilenebilir enerji kaynaklarından yapma hedef koymuştur.
Kendisine birkoridor ve terminalrolü oynamaimkânı verencoğrayası Türkiyeiçin önemli birpotansiyeldir.Sahip olduğutarihî ve kültürelmiras ve bölgedekipolitik gücü
Türkiye’nin böylebir rolü oynamapozisyonunugüçlendirmektedir.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 14/24
S E T AA N A L I Z
14
Türkiye, önemliölçüde nükleer
enerji ve bir ölçüdede yenilenebilir
enerjiyi yerineikame ederek
elektrik üretimindeuzun vadede
doğalgazın payınıdüşürme hedefni
benimsemiştir.
dikkate aldığımızda bu bize göre de gerçekleşebilir ve gerçekleşmesi için katkı ya-
pılması gereken bir hedetir. Ülkemizde 5–6 yıl önce elektrik kurulu gücü açısından
toplamda %0,3’ün altında olan rüzgâr kurulu gücü payı 2010 yılı sonu itibariyle %3
oranına yaklaşmış bulunmaktadır. Enerji verimliliğindeki artışın yanı sıra yenilenebilir
enerjinin payının artırılması, dünya toplam karbondioksit emisyonunun azaltılabilme-
si açısından göz ardı edilemeyecek derecede önemlidir.
Türkiye’nin enerji kaynağı olarak ispat edilmiş rezervleri ortadadır. Aslında arama ça-
lışmalarıyla ortaya çıkartılabilecek yeni hidrokarbon rezervlerine ilişkin yapılabilecek
spekülasyonlar bile, bu kaynakları itibariyle Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yerini
pek değiştirememektedir. Ancak Türkiye’nin rüzgâr, güneş, su ve jeotermal potan-
siyeli gibi başka potansiyelleri olduğu da bir gerçektir. Ayrıca kendisine bir koridorve terminal rolü oynama imkânı veren coğrayası da Türkiye için önemli bir potan-
siyeldir. Sahip olduğu tarihî ve kültürel mirasın ve bölgede sahip olduğu politik gü-
cün Türkiye’nin böyle bir rolü oynama pozisyonunu güçlendirdiğini söylemek gerekir.
Lakin sahip olduğu tüm bu imkân ve potansiyellerin, kendisinin görünür gelecekte
‘enerji ithalatçısı’ statüsünü değiştiremeyeceği üzerinde de belli bir mutabakat vardır.
Enerji stratejilerini geliştirirken Türkiye’nin bu gerçeği göz önünde tutması bir gerekli-
liktir. Bu bağlamda, enerjiyi verimli üretme ve tüketmenin yanı sıra tasarruu öngören
yaklaşımları teşvik etmek kaçınılmazdır.
Yakın gelecekte yıllık 50 milyar metreküplere ulaşması öngörülen doğalgaz tüketimi
göz önüne alındığında arz güvenliği açısından Türkiye’nin doğalgaz ithalat politika-
larını gözden geçirmesi bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede, Türki-
ye, önemli ölçüde nükleer enerji ve bir ölçüde de yenilenebilir enerjiyi yerine ikame
ederek elektrik üretiminde uzun vadede doğalgazın payını düşürme hedeini benim-
semiştir. Bir başka hede ise doğalgaz ithal edilen ülkeleri çeşitlendirerek artan do-
ğalgaz tüketiminde oransal olarak Rusya’nın ağırlığını azaltmaktır. Bu açıdan Azerbay-
can, Iran, rak ve Türkmenistan’la yeni doğalgaz anlaşmaları yapma arayışları stratejik
olarak anlamlı girişimlerdir. Ithal edilen LNG miktarının artırılması da çeşitlendirme
açısından bir alternatitir ve son yıllarda LNG iyatlarının boru gazı iyatları karşısında
avantajlı konuma gelmiş olması da bu yöndeki girişimleri tetiklemiş bulunmaktadır.
Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynakları ve teknolojilerinin kullanımı yaygınlaşmaya
başlamıştır. Özellikle 2007’de kısaca ‘YEK Yasası’ diye bilinen yasanın çıkarılmasıyla bir-
likte son yıllarda yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretiminde kullanımı teş-
vik edilmiştir. Yasanın da olumlu etkisiyle son yedi yılda rüzgâr enerji santralı kurulu
gücü 18 MW’lardan 1300 MW’lara çıkmış bulunmaktadır. Enerji Piyasası Düzenleme
Kurumu’na (EPDK) yapılmış olan lisans başvuruları ve bu lisanslara dayalı olarak başla-
tılan yatırım girişimleri, birkaç yıl sonra rüzgâr enerjisi kurulu gücünün bugünkünün
birkaç misline ulaşacağına işaret etmektedir. Bu durum, yenilenebilir enerji kaynak-
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 15/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
15
larının -özellikle rüzgâr enerjisinin- kullanımı açısından Türkiye’nin ciddi bir dönüm
noktasını artık geçmiş olduğunu göstermektedir. Önümüzdeki 10 yıllık süreçte benzer
bir gelişmeyi güneş enerjisinden elektrik üretimi alanında beklemek doğru ve yerinde
bir beklentidir. Aslında güneş enerjisi Türkiye’de su ısıtma amaçlı olarak zaten oldukça
yaygın kullanılmaktadır.11 Aynı enerjinin elektrik üretiminde kullanılmasını da teşvik
edecek olan yasal düzenleme çalışmasında ise son aşamaya gelinmiştir.
Türkiye arz güvenliği ve kaynak çeşitliliğinin sağlanması açısından nükleer enerjiye
ihtiyaç duymaktadır. Her ne kadar nükleer enerjiye karşı olan birtakım görüşler belli
açılardan doğru olsalar da, nükleer enerji, yıllık bazda büyük bir artış gösteren elektrik
enerjisi ihtiyacının karşılanmasında ihmal edilmesi hata olacak bir enerji türüdür. Ayrı-
ca gerek iklim değişikliği perspektiinden gerekse sera gazı salınımı itibariyle makbulolan bir enerji türüdür. Yeni strateji belgesinde 2020 yılı itibariyle Türkiye’nin elektrik
enerjisi üretimi toplamı içinde nükleer enerji payının en az %5’ler düzeyinde olması
hedeenmektedir. Nükleer enerjiye sahip olmak yalnızca çeşitlilik sağlaması açısından
değil, tıp ve ziraat gibi birçok alanda kullanılmakta olan nükleer teknolojide gelişme
kaydedilmesine katkı sağlanılması açısından da önemlidir.
Kaynakları tartışırken değinilmesi gereken bir diğer nokta da su kaynaklarının yöneti-
mine ilişkindir. Devlet Su Işleri’nin 2007 yılında Enerji Bakanlığı bünyesinden ayrılışın-
dan itibaren su kaynaklarının yönetiminde koordinasyon daha bir önem kazanmıştır.Suyun giderek daha değerli bir hale geldiği hususu dikkate alındığında, enerji politi-
kası su kaynaklarının yönetimini dikkate almak durumundadır. Bu açıdan suyu ağır-
lıklı olarak enerji üretimi için ‘ucuz bir yakıt’ olarak gören yaklaşım gözden geçirilmek
durumundadır. Bu bağlamda Devlet Su Işleri’nin 2007 yılı sonlarında Çevre ve Orman
Bakanlığı bünyesine alınması da anlamlı bir gelişme olmuştur.
Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de enerji konusu tek başına ele alınabilecek,
bağımsız bir konu değildir. Türkiye’nin gelecekte bir enerji dar boğazıyla karşılaşıp kar-
şılaşmayacağı, enerji altyapısının doğru bir biçimde oluşmasına ve ilgili diğer politik
kararların da vaktinde alınıp hayata geçirilmesine bağlıdır. Bir ülkedeki hemen tüm
ekonomik konu ve girişimler gibi enerji konusu da bir şekilde politik atmoserin etkisi-
ne maruz kalmaktadır. Oldukça büyük ve uzun vadeli yatırımlar olan enerji yatırımları
politik belirsizliklere karşı özellikle hassastır. Son 7–8 yıllık dönemde Türkiye’de politik
ve ekonomik atmoserin iyileşmesi enerji yatırımlarında da hissedilmiş, özel sektörün
enerji yatırımlarında gösterdiği tereddüt net bir biçimde kaybolmuş, yatırımlar görü-
nür bir hız kazanmıştır.
Türkiye enerjide dışa bağımlılığını azaltmayı ancak yerli ve yenilenebilir enerji kaynak-
larının toplam enerji tüketimi içindeki payını yükselterek yapabilir. Yerli kaynakların
11. Yapılan değerlendirmelere göre Türkiye’de 12 milyon metrekare dolayında kolektör kullanımdabulunmaktadır.
Nükleer enerjiyesahip olmak yalnızca çeşitlilik sağlamasıaçısından değil,tıp ve ziraat gibibirçok alandakullanılmakta olannükleer teknolojidegelişmekaydedilmesine
katkı sağlanılmasıaçısından daönemlidir.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 16/24
S E T AA N A L I Z
16
Türkiye enerjidedışa bağımlılığını
azaltmayıancak yerli ve
yenilenebilir enerjikaynaklarınıntoplam enerji
tüketimi içindekipayını yükselterek
yapabilir. Yerlikaynakların payını
yükseltmek içinseöncelikle yeraltıkaynaklarını
ortaya çıkarmak için gerekli çabayı
göstermelidir.
payını yükseltmek içinse öncelikle yeraltı kaynaklarını ortaya çıkarmak için gerekli ça-
bayı göstermelidir. Dolayısıyla aramacılık aaliyetleriyle dışa bağımlılığı azaltma niyet
ve çabası arasında doğrudan bir bağıntı bulunmaktadır. Bu bağlamda, son sekiz yıl-
da, görevi yeraltı kaynaklarını arayıp bulmak olan iki kurumun, Maden Tetkik Arama
Genel Müdürlüğü (MTA) ve Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı’12 (TPAO), yatırım (arama)
bütçeleri önemli oranlarda arttırılmıştır. Bu iki kurumun yatırım bütçelerindeki artış
aşağıdaki tablolarda yansıtılmıştır.
Tablo 5: MTA ve TPAO’nun son yıllardaki yatırım bütçeleri ve bunların yapılan sondaj
çalışmalarına yansıması
Yatırım Bütçesi (x1000 YTL)
Yıllar 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009
MTA 7.283 12.649 19.250 16.950 20.182 22.602 35.827 70.000 98.500 114.785
TPAO 40.000 64.600 105.000 183.000 265.000 371.000 450.000 566.000 575.000 650.000
Sondaj Miktarı (metre)
Yıllar 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009
MTA (metre) 30.134 32.625 40.588 32.187 37.960 80.339 141.360 97.724 192.000 191.839
TPAO adet 21 26 25 32 34 40 63 72 73 89metre 47.531 47.332 47.157 63.345 68.794 72.278 102.834 152.450 122.263 158.227
Yukarıdaki tabloda açıkça görülen şey, 2000’li yılların başlarında çok küçük yatırım
bütçeleriyle ciddi çalışmalar yapamaz durumda bırakılmış olan bu iki kurumun artan
yatırım bütçeleriyle canlanması ve arama çalışmalarına yoğunluk vermiş olmalarıdır.
Türkiye’de doğalgaz ve petrol aramacılığı ve üretiminde aslan payı TPAO’ya aitse de bu
alanda aaliyet gösteren şirket sayısı (yerli-yabancı) son yıllarda artmış ve 50’ye yaklaş-
mıştır. 2010 yılı sonu itibariyle geçerli arama ruhsatlarının adet olarak yaklaşık yarısıözel sektörün elindedir. Özel sektörün toplam üretimdeki payı, petrolde %25; yıllık
yalnızca 800 milyon metreküp dolayında olan doğalgaz üretimindeki payıysa %60’lar
dolayındadır. MTA’nın arama çalışmaları da özellikle yeni kömür rezervlerinin bulun-
masında ve yeni jeotermal kaynaklarının keşinde etkili olmuştur.
Yerli kaynakların aranıp bulunmasının yanı sıra doğası itibariyle ‘yerli’ olan yenilenebi-
lir kaynaklara ve yenilenebilir kaynakları kullanan teknolojilere olan ilginin de artarak
devam etmesi gerekmektedir. Türkiye’nin ithal enerjiye olan bağımlılığının azaltılması
açısından bu ilgilerin devam ettirilmesi hayati bir öneme sahiptir. Yenilenebilir enerji
12. TPAO’nun 2010 yılı yatırım bütçesi 1,1 milyar TL, MTA’nın 2010 yılı yatırım bütçesi ise 100,78 milyon TLolarak öngörülmüştür. 2010 yılı sondaj miktarlarıysa; TPAO için 187510 metre (20 Aralık tarihi itibariyle), MTAiçinse 125347 metre (30 Kasım tarihi itibariyle) olarak gerçekleşmiştir.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 17/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
17
teknolojilerini yaygın biçimde kullanmayla birlikte üretim ve tüketimde enerji verim-
liliğinde mümkün olan iyileşmeleri sağlamak enerji politikalarında ciddi bir rahatlama
getirebilir. Güvenli ve sürdürülebilir bir enerji geleceği açısından Türkiye için bu bir
zorunluluktur.
Enerji politikalarının oluşturulmasında ve uygulanmasında Türkiye’de çevre dikkati
ve hassasiyeti giderek daha önemli ve öncelikli bir hal almaktadır. Bu bağlamda, son
yıllarda, Türkiye’nin AB’ye üyelik çabalarına paralel biçimde gözle görünür iyileşme-
ler yaşanmaktadır. Kömür yakıtlı mevcut termik santrallerdeki iyileştirme çalışmaları
bu çerçevede kayda değerdir. Sözü edilen bu iyileştirmeler Türkiye’yi Kyoto Protokolü
karşısında daha iyi bir pozisyona getirmiştir. Getireceği maliyetler de göze alınarak
Kyoto Protokolü’nün onaylanması konusundaki açılım da yerinde bir tutum olmuşturve bu adım gelecek kuşaklara daha temiz ve yaşanabilir bir dünya bırakmak şeklinde
özetlenebilecek bir kaygıyı merkez almaktadır.
‘ENERJİ KORİDORU’ VE ‘ENERJİ TERMİNALİ’KONSEPTLERİYLE ENERJİ OYUNCUSU OLMA YOLUNDA
Son yıllarda enerji güvenliğine ilişkin giderek artan endişeler konunun dünya politik
gündeminde üst sıralara yerleşmesini sağlamıştır. Özellikle, kısa süre önce Rusya’nınGürcistan topraklarına girmesi ve daha sonra da Ukrayna’nın tutumunu gerekçe gös-
tererek Türkiye’ye de gaz veren hattan doğalgaz akışını kesmesi ‘enerji güvenliği’ ko-
nusunu bir kez daha dikkatlerin odağına çekmişti. Enerji güvenliğini birkaç alt başlıkta
ele almak gerekmektedir.
Ilk zikredilmesi gereken alt başlık ‘çeşitlendirme’dir: Enerji ithalatçısı ülkeler perspekti-
inden bakıldığında bu enerji kaynağı türü olarak çeşitlendirme, enerjinin ya da enerji
kaynağının temin edildiği ülke açısından çeşitlendirme ve enerji nakil hatlarının geç-
tiği ülke ve bölgelerdeki riskler açısından güzergâh çeşitlemesidir. Üretici ve ihracat-
çı ülkeler perspektiinden buna Pazar çeşitlemesi konseptini de ilave etmek gerekir.
Enerji güvenliği konusuna atedilen önemin son on beş yıllık dönemde artmasında
tüketilen kaynaklar arasında doğalgazın payının artması büyük rol oynamıştır.
Güvenli bir enerji nakil güzergâhına sahip olmak enerji güvenliği sisteminin ayrılmaz
bir parçası olarak mütalaa edilmelidir. Bu yaklaşım, özellikle boru hattı geçişi için gü-
venli bir güzergâhı sağlayabilecek uygun coğrai konuma sahip ülkelere Enerji kori-
doru rolü oynama imkânı sunmaktadır. Bulunduğu coğrayanın kendisine sunduğu
bu imkânı keşetmiş olan Türkiye 2000’li yıllarla birlikte sahip olduğu bu imkândan
yararlanmasını mümkün kılacak politikalar geliştirmiştir. Enerji konuları Türk dış politi-
kasındaki ağırlığını artırmış, giderek önemli ölçüde Türk dış politikasının ana dinamiği,
taşıyanı ve belirleyeni haline gelmiştir. Bu çerçevede Türkiye, enerji üreten ülkelerle
Enerji konuları Türk dış politikasındakiağırlığını artırmış,giderek önemliölçüde Türk dışpolitikasının anadinamiği, taşıyanıve belirleyenihaline gelmiştir.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 18/24
S E T AA N A L I Z
18
Bu nedenle, AB’ninuzun dönemli
enerji politikası,gelecekteki
enerji ihtiyacınınkarşılanmasında
‘çeşitlilik’ölçütünün
karşılanmasınıöngörmektedir.
enerji ithal etmek durumundaki Avrupa ve diğer dünya ülkeleri arasında yer alan po-
zisyonuyla bir ‘enerji koridoru’ ve ‘enerji terminali’ rolünü başarılı bir diplomasi arka
planıyla destekleyerek sürdürmektedir. ‘Enerji koridoru’ ya da ‘enerji terminali’ proje-
leri büyük uluslararası projeler olmaları niteliğiyle politik desteğin yanı sıra devletin
en üst düzeyde diplomasi desteği ve katkısı olmadan gerçekleştirilmesi pek müm-
kün olmayan projelerdir. Bu bağlamda örneğin bir enerji projesi olarak BTC projesi
dünya çapında bir mühendislik başarısı olduğu kadar, bir diplomasi başarısı olarak
da değerlendirilmelidir. Bu açıdan Enerji Bakanlığı’yla Dışişleri Bakanlığı arasında belli
bir koordinasyon sürdürülmek durumundadır. Şimdilerde Türkiye Nabucco Doğalgaz
Boru Hattı Projesi, Samsun Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi, Türkiye-Yunanistan-
Italya Doğalgaz Boru Hattı Projesi vb. gibi diğer uluslararası projelerin en doğru ve iyi
şartlarda gerçekleşmesini sağlamak üzere belli bir enerji diplomasisi yürütmektedir.
Günümüz koşullarında Türkiye gibi net enerji ithalatçısı olan AB için enerji diplomasisi
her zamankinden daha önemlidir. Bu nedenle, AB’nin uzun dönemli enerji politika-
sı, gelecekteki enerji ihtiyacının karşılanmasında ‘çeşitlilik’ ölçütünün karşılanmasını
öngörmektedir. Bugünkü doğalgaz ihtiyacının yaklaşık %57’sini ithalatla Rusya’dan
karşılayan AB için bu oranın 2020 yılı itibariyle %67’ye ve 2030 yılı itibariyle de %81’e
yükselmesi beklenmektedir. Türkiye’nin bugün tükettiği doğal gazın yaklaşık %96’sı-
nın ithal kaynaklarla karşılandığı düşünüldüğünde AB’nin Türkiye’den daha iyi durum-
da olduğu ortadadır. Şimdiye kadar hem AB için ve hem de Türkiye için ana tedarikçibirçok boru hattı güzergâhıyla Rusya olmuştur.
AB’nin enerjiyle ilgili yetkilileri ve önde gelen Avrupalı enerji oyuncuları hem kaynak
ülke açısından hem de güzergâh bağlamında çeşitlendirme arayışlarını sürdürmekte-
dir. Bu arayışlar esas itibariyle doğalgaz içindir. Petrolün gerek deniz yolu ve gerekse
kara yoluyla tankerlerle taşınabilmesi (doğalgaz açısından bu ancak LNG için söz ko-
nusudur) boru hatlarıyla petrol taşımacılığını kritik bir gereklilik olmaktan çıkarmakta-
dır. Avrupalılar açısından Türkiye; Azerbaycan, rak, Iran, Türkmenistan, Mısır ve hatta
Rusya’dan doğalgaz nakli açısından daha güvenli bir alternati güzergâha sahip gö-rünmektedir. Avrupalıların hem 2005 yılı kışında ve hem de 2009 Ocak ayında yaşa-
dıkları doğalgaz krizi taraarın gözünde Türkiye’nin oynamak istediği ‘enerji koridoru’
rolünün tercih edilirliğini ve önemini artırmıştır.
‘Koridor’ ya da ‘köprü’ konseptleri daha önceden de zaman zaman kullanılmıştır. An-
cak bu konseptler hiçbir zaman son dönemdeki kadar güçlü bir biçimde benimsen-
memiştir. 2002 sonu itibariyle başlayan güçlü tek parti iktidarı döneminde daha önce
başlatılmış BTC projesinin inşası hızlandırılabilmiş ve mümkün diğer projelerin tasar-
lanıp hayata geçirilmesi konusunda etkin bir tutum ortaya konabilmiştir. Bu konseptin
öngördüğü rolün güçlü bir biçimde benimsenmesi belli ekonomik avantajlar sağla-
masının yanı sıra Türkiye’nin AB’ye tam üyelik çabalarına da katkı yapmıştır. Türkiye’nin
AB’nin enerji güvenliğinin sağlanmasında göz ardı edilemez bir yeri olduğu açıktır.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 19/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
19
Böyle bakıldığında beklenmesi gereken, AB yetkililerinin Türkiye’nin tam üyeliğine
verdikleri desteği artırmalarıdır. Şartlar, doğru bir partner olarak görünen Türkiye için
süreci mümkün olduğunca hızlandırmayı ve kolaylaştırmayı öngörmektedir. Bir başka
deyişle, enerji kartı Türkiye’nin AB üyeliği yolunda elini güçlendiren bir karttır.
Türk yetkililer de bunun çok iyi arkındadır ve yürütülmekte olan ‘komşularla sıır prob-
lem’ politikası da Türkiye’nin üstlendiği bu koridor rolüyle çok iyi örtüşen bir politika-
dır. ‘Koridor’ konsepti bir biçimde ‘karşılıklı bağımlılık’ konseptiyle ilgili olduğundan
Türk dış politikasıyla oldukça uyumludur.
TÜRKİYE VE ENERJİNİN GELECEĞİ
Enerjide en azından bir çeyrek yüzyıl daha petrolün hakimiyeti devam edecek gibidir.
Uzmanlar günümüzde ‘ucuz petrol’ döneminin sona ermiş ve petrol pazarında iyat
istikrarsızlığının istikrar kazanmış olduğu ikrinde mutabıktırlar. Aslında yüksek petrol
iyatının alternati enerji teknolojilerinin yolunu açan ve bir şekilde onları destekleyen
etkisinin olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Diğer taratan, alternati enerji tekno-
lojilerindeki gelişmeler alternati enerji kaynaklarının rekabet gücünü artıracağından
belli bir ölçüde petrol iyatını kontrol edebilme gücüne sahiptir. Fiyatlardaki yükseliş
ve düşüşleri bir şekilde açıklamak her ne kadar mümkünse de, bu ani iniş ve çıkışla-
rın öngörülebildiğini söylemek pek mümkün değildir. Bir diğer husus, özellikle ulaşımsektöründe petrolün tahtının sarsılmasının her türlü muhtemel gelişmeye rağmen
yakın dönemde çok mümkün ve kolay görünmediğidir. Burada petrol iyatlarındaki
istikrarlı bir düşüşün bu gevşemeye paralel olarak alternati enerji arayışlarında belli
ölçüde gevşemeye yol açabileceğini de not etmek gerekmektedir. Neyse ki, alternati
enerji arayışlarını motive eden iklim değişikliği gibi çok köklü ve güçlü bir aktör bu-
lunmaktadır. Bu anlamda önümüzdeki 20-30 yıllık dönem içerisinde enerji üretim ve
tüketiminde radikal değişim ve gelişmelere tanık olunacağı hususunda ise kimsenin
kuşkusu yoktur.
Elektrik üretimi ve bina/su ısıtmalarında su, güneş, rüzgâr, jeotermal ve biomas gibi
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının önemi giderek artmaktadır. Gelecek
20–30 yıl içerisinde yerli ve çevre dostu olan bu kaynakların, (her ne kadar elektrik
üretiminde osil yakıtların taşıdığı önemde bir azalma beklenmese de) birincil enerji
tüketiminde önemli bir paya sahip olacakları kesindir.
Özellikle yenilenebilir enerji kaynağı olarak rüzgârın öneminin dünya çapında artma-
sı beklenmektedir. Nihayet Türkiye’de de bu alanda önemli bir gelişme yaşanmıştır.
Bu alanda ivme verici bir etki yapmış olan gelişme, 2007 yılında Yenilenebilir Enerji
Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına Ilişkin çıkarılmış Kanundur.
Ciddi bir rüzgâr enerjisi potansiyeline sahip olan Türkiye, son zamanlarda gerçekleş-
tirilmiş çalışmalara göre 48 bin MW gibi bir kurulu gücü besleyebilecek potansiyele
Yürütülmekte olan‘komşularla sıırproblem’ politikasıTürkiye’ninüstlendiğikoridor rolüyleçok iyi örtüşenbir politikadır.‘Koridor’ konseptibir biçimde‘karşılıklı bağımlılık’
konseptiyle ilgiliolduğundan Türk dış politikasıylaoldukçauyumludur.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 20/24
S E T AA N A L I Z
20
sahiptir. Ancak ulusal elektrik sistemine dair tüm parametreler bir arada düşünüldü-
ğünde bu miktarın tümünün sistemin bir parçası haline getirilebilmesi uzun vadede
bile mümkün görünmemektedir. Şu anda mümkün görünen ve strateji belgesinde
oldukça iddialı bir hede olarak açıklanmış olan ise, 2020’lere vardığımızda 20 bin MW
düzeyinde rüzgâr enerjisi toplam kurulu gücüne sahip olmaktır.
Bir başka yenilenebilir enerji kaynağı olan jeotermal kaynaklar, Türkiye’nin yabancı ol-
madığı bir enerji kaynağı türüdür. Yakın zamana kadar çoğunluğu ısıtma amaçlı ve ter-
mal turizmine hitap eder şekilde kullanılan bu kaynaklardan bilinenleri özelliklerine
göre tasni edilmiş ve elektrik üretiminde kullanılabilecek olanlar belirlenmiştir. Son
belirlemeler, elektrik üretimi açısından uygun görünen ve yaklaşık 650 MW’lık bir ku-
rulu güce imkân veren bir jeotermal potansiyelimiz olduğunu göstermektedir. 2020yılına kadar tüm bu potansiyelin elektrik üretimi için devreye alınması öngörülmek-
tedir. 2010 yılı sonu itibariyle elektrik üretimi yapılan jeotermal kurulu gücü 94,2 MW
olan Türkiye’nin, ısıtma amaçlı ve termal turizminde kullanılabilecek toplam jeotermal
potansiyelinin ise 31500 MW dolayında olduğu tahmin edilmektedir.
Türkiye’nin enerji geleceğinde güneş enerjisi muhtemelen çok önemli bir role sahip
olacaktır. Bu yalnızca Türkiye için değil, dünyanın birçok ülkesinin enerji geleceği için
de söz konusudur. Aslında Türkiye’de güneş enerjisi su ısıtma amaçlı olarak yaygın bir
biçimde kullanılmaktadır. Ancak yaygın olarak kullanılıyor olmasına rağmen, şu andakullanılmakta olan güneş enerjisi ısıtma amaçlı kullanabilecek toplam güneş enerjisi
potansiyelinin % 5’i bile değildir. Güneş enerjisinin elektrik üretiminde kullanılmasıysa
Türkiye’nin enerji politikasında yer bulmuş en önemli hedeerden biridir. Günümüzde
güneş enerjisinin elektrik üretiminde kullanılan küçük uygulamaları (park aydınlatma-
larında, traik lambalarında, yol uyarı levhalarında, verici istasyonlarında vb.) hızla art-
maktadır. Son birkaç yıl Türkiye’de dikkatlerin genelde enerji verimliliği ve yenilene-
bilir enerjiye, özelde ise rüzgar ve güneş enerjisine yoğunlaştığı bir dönem olmuştur.
2010’lu yıllarda güneş enerjisi uygulamalarının birçok sistemde kullanılıyor olması ön-
görülmektedir. Özellikle önümüzdeki 10–15 yıllık süreç içerisinde birçok yerde güneş
enerjisi panellerinden tanıyacak olduğumuz tesislerin kuruluşuna, binaların çatı ve dış
duvarlarının yavaş yavaş güneş enerjisi panelleriyle donatıldığına ve binlerce binada
üretilen elektriğin ihtiyaç azlası olarak ortaya çıkan kısmının ulusal sisteme satıldığına
tanık olmamız güçlü bir ihtimaldir. Bu ve benzeri gelişmelere zemin hazırlayacak yasal
düzenleme çalışmaları ise sürdürülmektedir.
Enerjinin geleceğine bakarken enerji verimliliği ve enerji tasarruu sağlayan strateji-
ler göz ardı edilemez. Türkiye’de 2007 yılı içinde çıkarılan Enerji Verimliliği Yasası’yla
enerjinin verimli kullanılması konusunda bir alt yapı oluşturulması yönünde önemli
bir adım atılmıştır. Daha sonraki yıllarda düzenlenen enerji verimliliği konusundaki
bilinçlendirme kampanyaları ve -küçük bir adım olarak düşünülse de- devletin tasar-
Türkiye’de 2007yılı içinde çıkarılan
Enerji VerimliliğiYasası’yla enerjinin
verimli kullanılmasıkonusunda bir alt
yapı oluşturulmasıyönünde önemli
bir adım atılmıştır.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 21/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
21
ruu ampulleri teşvik etmesi de bir dönüm noktası olarak nitelenebilecek önemde
gelişmeler oldu. Binalarda yalıtım, elektrikli ev aletlerinde verimli olanların yaygınlaş-
tırılması ve sanayide enerjinin verimli kullanılması daha çok çaba ve bazı ilave ikincil
mevzuat düzenlemelerini gerektirmektedir. Ancak göz ardı edilmemesi gereken hu-
sus Türkiye’de bu noktada önemli adımların atılmış olduğudur. Bu noktada, özellikle
‘tasarruu’ kullanımı özendirmekten geri durulmamalıdır. Enerji kültürümüz mutlaka
ve mutlaka ‘verimli’ üretme ve kullanmanın yanı sıra ‘tasarruu’ kullanmayı da içer-
mek durumundadır. Bu tavır, kaynaklarımızın sınırlı oluşunun dayattığı bir gereklilik
olduğu kadar iklim değişikliği bağlamında gelecek nesillere daha yaşanılır bir dünya
bırakma dikkatinin de bir parçasıdır. Son yıllar Türkiye’de enerji piyasalarının liberal-
leştirilme çabalarına paralel olarak enerji sivil toplumunun da serpildiği yıllar oldu.
Doğru bir enerji kültürünün yerleşmesinde sivil toplum örgütleri resmi kurumlardan
daha akti ve etkili olabilirler. Görüldüğü kadarıyla sivil toplum kuruluşları, özellikle de
enerji verimliliğinin artırılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının yay-
gınlaştırılması çalışmalarında bu rolü oynamaya gönüllüdür. Enerji verimliliği özelinde
beklenen önemli adımlardan birisi şimdilerde çalışmaları tamamlanmak üzere olan
Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’nin 2011 yılı içerisinde yayınlanmasıdır.
BEKLENTİLER VE BELİRSİZLİKLERTürkiye’deki enerji sektöründe bir takım endişeler, tereddütler ve belirsizlikler hep ola-
gelmiştir. Ancak bu endişe ve tereddütler sektörün hemen tümüyle yeniden yapılan-
dırılmaya başlandığı 2001 yılı ve onu takip eden ilk birkaç yıl sonrasında giderek etki-
sini kaybetmiştir. Özellikle rekabetçi ve şea bir piyasa oluşmasını hedeeyen radikal
liberalizasyon ve özelleştirme girişimleri, zaman zaman soru işaretleri doğurmuş, bu
soru işaretleri yatırımlar konusunda geçiş dönemi olarak adlandırılabilecek dönem-
de endişe ve tereddütlere neden olmuştur. Bugün geldiğimiz noktada, en azından
elektrik üretimi amaçlı enerji yatırımları konusunda bu tereddütlerin büyük ölçüde
ortadan kalktığını görmekteyiz. Doğalgaz piyasasına ilişkin var olan soru işaretlerinin
ise özellikle 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu’nda yapılması öngörülen iyileştirme
ile ortadan kaldırılacağı tahmin edilmektedir. Bu arada, güçlü bir BOTAŞ’ın Türkiye için
olan önemi gözönünde bulundurulmak durumundadır. Önemli olan şeyse sektörün
önünü görebilmesi açısından bir takım belirsizliklerin ortadan kaldırılması ve yürür-
lükteki mevzuatla gerçeklikler arasındaki kimi çelişkilerin giderilmesidir.
Belli bazı istisnaları olsa ve son global ekonomik krizle tersi uygulama ve eğilimler
ortaya çıksa da prensip olarak yatırımcı, üretici ya da işletmeci olarak kamunun eko-
nomideki rolünün küçültülmesi görüşünün rağbet gördüğü bir dönemden geçmek-
teyiz. Bu dönemde kamuya daha çok düzenleyen ve denetleyen bir rol biçilmektedir.
Enerji sektörü de bu genel yaklaşım içinde yer almaktadır. Ancak bu, devletin rolünün
Son yıllar Türkiye’deenerji piyasalarınınliberalleştirilmeçabalarına paralelolarak enerji siviltoplumunun daserpildiği yıllaroldu. Doğru birenerji kültürününyerleşmesinde siviltoplum örgütleri
resmi kurumlardandaha akti ve etkiliolabilirler.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 22/24
S E T AA N A L I Z
22
sııra indirilmesi şeklinde algılanmamalıdır. Kuralların egemen kılındığı rekabetçi ve
liberal bir piyasada bir piyasa oyuncusu olarak devlet şirketleri de varlıklarını sürdü-
rebilmelidir. Devlet şirketlerinin piyasa kurallarına uymasını sağlamak, bu şirketlerde
şeaığı sağlamak ve devlet şirketlerine sağlanan rekabeti bozucu mali destekleri
sonlandırmak özellikle AB müktesebatına uyumla birlikte düşünüldüğünde olmazsa
olmaz unsurlardır.
Türkiye’de liberal ve rekabetçi bir enerji piyasası için gerekli temel adımlar atılmış ve
belli bir altyapı oluşturulmuş olmakla birlikte mükemmel işleyen bir piyasa yapısı için
hala yapılacak birçok iyileştirme vardır. Bazı mevzuat iyileştirmeleri ise ancak yürür-
lükteki uygulamaların sonuçları görüldüğünde tasarlanabilmektedir. Ayrıca pazar ku-
rallarının ihlalinin azalması için denetim kalitesinin iyileştirilmesi kadar belli bir pazar
kültürünün yerleşmesi de gerekmektedir. Yatırımcı ya da işletmeci olarak kamunun
rolünü küçültme eğiliminin hâkim olduğu bu dönemde Enerji Bakanlığı’na düşen
başlıca sorumluluklardan birisi, özel sektör için sektörde yatırımların yeterince cazip
olması için gerekli tedbirleri almaktır. Bu önümüzdeki yıllarda enerji talebinin sorun-
suz karşılanabilmesini sağlamak için bir gerekliliktir. Birkaç yıl öncesine kadar gerekli
enerji yatırımlarının yapılmamakta olduğu şeklinde dile getirilen eleştiriler nihayet
enerji yatırımlarında ciddi bir hareketliliğin ortaya çıkmasıyla görülmez olmuştur. Bir
anlamda, yeniden yapılanma döneminin beraberinde getirdiği tereddütlerin dağıl-masıyla özel sektör enerji sektörüne yatırım için harekete geçmiştir. Lisans başvuruları
ve lisansları alınan çeşitli tipte birçok santralin inşasına başlanması bu hareketlenme-
nin inandırıcı bir göstergesidir.
Vurgulamış olduğumuz gibi son birkaç yıl boyunca bazı yabancı ülke merkezli ir-
maların yanı sıra önde gelen Türk irmaları da enerji sektörüne olan ilgilerini net bir
biçimde ortaya koymuştur. Bu ilgiyi yapılmış lisans başvuruları kadar yapılmış ve ya-
pılmakta olan elektrik dağıtım ve santral ihalelerinde de görmek mümkündür. 2003
yılı başlangıcından 2009 yılı sonuna kadar toplam 36.975 MW’lık bir toplam kapasiteiçin lisans verilmiştir. Bir taratan yapılmış diğer başvuruların değerlendirmesi devam
ederken yeni lisans başvuruları alınmaktadır. Bu durum girişimcilerin daha güvenli ve
cazip bir yatırım ortamına kavuşmuş olduklarını göstermektedir. Hâlihazırda 10.000
MW’ı aşkın bir ilave kapasite sağlayacak çeşitli tipte elektrik üretim tesisleri inşa ha-
lindedir. Bunların dışında, büyük projelerden birisi olarak Aşin C ve D ihalesinin bir
yasal değişiklikle yeniden yapılması beklenmektedir. Diğer bir büyük proje olan Ak-
kuyu nükleer santralinin inşasına ilişkin adımlar arka arkaya atılmaktadır. Toplam 4800
MW kurulu gücünde 4 üniteden oluşması planlanan Akkuyu nükleer santralı mevcut
modele göre Rusların sahip olup işleteceği bir santral durumunda olacaktır. Sinop’ta
kurulması düşünülen nükleer elektrik santrali modelinin ise sahiplik açısından arklı
olması öngörülmektedir.
Birkaç yıl öncesinekadar gerekli enerji
yatırımlarınınyapılmamakta
olduğu şeklindedile getirilen
eleştirilernihayet enerji
yatırımlarında ciddibir hareketliliğin
ortaya çıkmasıyla
görülmezolmuştur.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 23/24
TÜRKIYE’NIN ENERJIDEKIDURUMU VE GELECEĞI
23
2001 yılından bu yana Türk enerji sektörü, sektörün liberalizasyonunu hedeeyen çok
ciddi bir yeniden yapılanma sürecinden geçmektedir. Piyasalara ilişkin yasalar arka ar-
kaya çıkartılmış, ilgili ikincil mevzuat düzenlemeleri de yapılmıştır. Doğal olarak, geç-tiğimiz yıllar içerisinde bu yasal düzenlemelerde gerekli olduğu anlaşılan düzeltme ve
iyileştirmeler de önemli ölçüde gerçekleştirilmiştir.
Elektrik Dağıtım Şirketi’nin (TEDAŞ) özelleştirilmesiyle ilgili olarak da başlangıçta
yaşanmış olan gecikmeler nedeniyle baş gösteren bazı tereddütler, birçok bölgede
özelleştirmelerin tamamlanmasıyla birlikte ortadan kalkmıştır. 2010 yılı Aralık ayı iti-
bariyle bölgelerin özelleştirilme ihaleleri tamamlanmış, dağıtım bölgelerinin ihaleyi
kazanmış şirketlere devri ve dağıtım bölgelerinin önemli bir bölümünün özel sektöre
devri gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bugün birçok dağıtım bölgesi özel sektör taraın-dan işletilmektedir. Dağıtım bölgelerinin özel sektöre devri işlemlerinin 2011 yılı sonu
itibariyle tamamlanmış olması beklenmektedir; böylece, elektrik dağıtımının liberal-
leştirilmesi süreci tamamlanmış olacaktır. Portöydeki termik santrallerin önde gelen
bazılarının (Hamitabat doğalgaz çevrim santrali, Soma, Kangal ve Seyitömer termik
santralleri, vd.) özelleştirilmesi elektrik sektöründeki liberalizasyon açısından önemli
bir aşama olacaktır.13 Aslında, elektrik üretimi açısından özel sektör zaten oldukça bü-
yük bir paya sahiptir. 2009 yılı sonu itibariyle toplam kurulu güç içerisinde %54,5’lük
bir paya sahip olan (2002 yılında bu oran %44,2 idi) özel sektörün 2009 yılı elektrik
üretimi içerisindeki payı %53,9’dur. EÜAŞ kontrolündeki santrallerin özelleştirilmesi
beklenenden uzun sürse bile, inşa halindeki santraller birer birer devreye alındıkça
elektrik üretiminde özel sektörün payı giderek yükselecek ve kamunun payı ise azala-
caktır. Böylece, PMUM (Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi)’un işleyişindeki iyileştirmelerle
birlikte Türkiye’de elektrik toptan satış piyasasının işleyişinin daha rasyonel bir zemine
oturması mümkün olabilecektir.
13. Daha önceki 9 adet küçük kapasiteli (yedisi hidroelektrik, ikisi termik; toplam 141 MW) santralınözelleştirmesine ilave olarak 2010 yılında 50 adet (toplamı 141 MW kurulu kapasite) küçük hidroelektrik santralınözelleştirilmesi gerçekleştirilmiştir.
8/2/2019 Türkiye'nin Enerji Durumu ve Geleceği
http://slidepdf.com/reader/full/tuerkiyenin-enerji-durumu-ve-gelecegi 24/24
Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye’nin giderek artan enerji talebini karşılama-da bilinen hidrokarbon kaynakları açık bir biçimde yetersizdir. Türkiye, bir taratanyerli kaynakların aranma aaliyetlerini yoğunlaştırırken, bir taratan da yenilene-bilir enerji kaynaklarının devreye alınması, enerji verimliliğinin artırılması, ülkenincoğrai konumundan yararlanılması gibi diğer mümkün potansiyellerini hareketegeçirmenin çabası içinde bulunmaktadır.
2001 yılından bu yana Türkiye enerji sektörü, sektörün liberalizasyonunu hede-leyen reorm çapında çok ciddi bir yeniden yapılanma sürecinden geçmektedir.Piyasalara ilişkin yasalar çıkartılmış, ilgili ikincil mevzuat düzenlemeleri büyük öl-çüde tamamlanmıştır. Böylece, rekabetçi ve şea bir enerji piyasası için atılabile-cek adımların önemli bir bölümü atılmış bulunulmaktadır.
Türk enerji politikası bugün yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimive enerjinin üretimden tüketime kadar her sahasında verimliliğin artırılmasınaönem ve öncelik veren, enerji kaynağı ve ithalatta kaynak ülke çeşitlemesini önplana çıkartan, ‘enerji koridoru’ rolüne özel bir vurgu yapan ve olmazsa olmaz ola-rak piyasa liberalizasyonunun altını çizen bir tutumu yansıtmaktadır.
Bölgeyle ilgili geliştirilen tüm uluslararası projelerde belirleyici bir tutumla rol alanTürkiye, kendisini enerji alanında bir aktör olarak kabul ettirmiş durumdadır. Özel-likle petrol ve doğalgazın kaynak ülkelerden kaynakları yetersiz ithalata bağımlıBatılı ülkelere taşınmasını hedeeyen boru hattı projeleri, karşılıklı bağımlılığa davurgu yapan bugünkü Türk dış politikasında destek bulduğu kadar ona destek de
vermektedir.
S E T A | S İ Y A S E T , E K O N O M İ V E T O P L U M A R A Ş T I R M A L A R I V A K F IR e ş i t G a l i p C d . H e r e k e S o k a k N o : 1 0G O P Ç a n k a y a 0 6 7 0 0 A n k a r a T Ü R K I Y E
T e l : + 9 0 3 1 2 . 4 0 5 6 1 5 1 | F a k s : + 9 0 3 1 2 . 4 0 5 6 9 0 3w w w . s e t a v . o r g | i n o @ s e t a v . o r g
S E T A | W a s h i n g t o n D . C . O f f i c e1 0 2 5 C o n n e c t i c u t A v e n u e , N . W . , S u i t e 1 1 0 6
W a s h i n g t o n , D . C . , 2 0 0 3 6T e l : 2 0 2 - 2 2 3 - 9 8 8 5 | F a k s : 2 0 2 - 2 2 3 - 6 0 9 9
w w w . s e t a d c . o r g | i n o @ s e t a d c . o r g
Yusuf YAZARIstanbul Devlet Mühendislik-Mimarlık Akademisi- Yıldız-Jeodezi ve FotogrametriMühendisliği Bölümü mezunu.Yüksek Lisansını Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesive Deprem Araştırma Enstitüsü Jeodezi Ana Bilim Dalı’nda tamamladı. Kamuda KontrolMühendisi, özel sektörde mühendis olarak çalıştı. 1988–2003 yılları arasında AnadoluÜniversitesi ve Osmangazi Üniversitesi’nde Mühendislik Fakültesi’nde Öğretim Görevlisiolarak görev yaptı. 2003 yılında EPDK’ya Başkan Danışmanı olarak atandı. Şubat 2004tarihinden beri Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevinde
bulunmaktadır. 1985 yılından bugüne çeşitli dergilerde önemli bir kısmı uluslararasıilişkilerle ilgili yazıları yayınlanmıştır. 2004 yılından bugüne enerjiyle ilgili çok sayıdauluslararası toplantıda Türkiye’yi temsil etmiştir.
Recommended