78
Avrupa Konseyi / Avrupa Birliği zirvesi

Avrupa Konseyi-Avrupa Birliği Zirvesi - Kopya - Kopya

Embed Size (px)

Citation preview

Avrupa Konseyi / Avrupa Birliği zirvesi

Avrupa Konseyi AB'nin en üst siyasi organıdır ve AB'de en önemli siyasi kararları alır. Bu organ başlangıçta kurucu metinlerde yer almamış olup sonradan ortaya çıkmıştır. Ancak Avrupa bütünleşmesinde merkezi bir konuma ve adeta bütünleşmenin kaderine hükmeder duruma gelmiştir

Avrupa Konseyi'nin Ortaya Çıkışı; Devlet veya Hükümet Başkanlarını bir araya getiren zirveler Fransa'nın girişimiyle başlatılmıştır. Roma antlaşmasının yürürlüğe girmesinden (1958'den) itibaren bu zirvelere ihtiyaç duyulmuş ve o dönemde AET'ye üye olan devletlerin liderleri kendi aralarında

küçük çapta ikili zirveler yapmışlardır. Fransa bu zirvelerin daha geniş ölçekte yapılmasına öncülük etmiştir.

AVRUPA KONSEYİ’NİN DOĞASI VE OLUŞUMU

İlk zirve Şubat 1961'de Paris'te yapılmıştır. Fransa bu zirvede devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getirerek Avrupa bütünleşmesinin daha hükümetlerarası bir yönde evrilmesini sağlamak ve bu süreçte Fransa'nın konumunu daha güçlendirmek için bir planın hazırlanması (Fouchet Planı) fikrini ortaya atmış ve bu zirvede diğer ülkelere kabul ettirmiştir.

Bu plan (2 Kasım 1961) de hazırlanmış, bazı rötuşlar yapılmış (Ocak 1962) olsa da diğer ülkelerin onayını alamamıştır (17 Nisan 1962). Farklı niyetlerle başlatılan bu toplantılar sonucu beklenmedik bir şekilde yepyeni ve dinamik bir oluşum ortaya çıkmış ve bu oluşum Avrupa bütünleşmesinin birçok önemli konuda kaderine hükmetmiştir.

AVRUPA KONSEYİ’NİN DOĞASI VE OLUŞUMU

Avrupa Konseyi'nin ortaya çıkışı 2 nedene dayanır. Birincisi siyasi işbirliği ihtiyacıdır. AET'ye üye olan devletler, Paris ve Roma antlaşmaları tarafından açıkça düzenlenmeyen ve dış politikanın da içinde bulunduğu konularda aralarında işbirliği yapma ihtiyacı hissetmişler ve bu amaçla yapılan zirveler sonucu bu oluşum ortaya çıkmıştır.

İkinci neden ise AET içinde özellikle de Bakanlar Konseyi düzeyinde karar alma mekanizmasının daha etkin hale getirilme arzusudur. 1960'lı yılların ortalarında Bakanlar Konseyi'nde karar alma sürecinde sıkıntılar yaşanmış. Temmuz 1965'te patlak veren Boş Sandalye Krizi sonucunda Bakanlar Konseyi'nin çalışmalarının koordinasyonu ve yön verilmesi ihtiyacı hissedilmiştir. Bakanlar Konseyi'nde ulusal menfaatlerin savunulması hastalığı bir türlü bertaraf edilememiş, Bakanlar kendi ülkelerinin birer savunucusu pozisyonuna girmişlerdir. Bu nedenle Bakanlar Konseyi'nde oybirliğiyle karar alınamamıştır. Buna çözüm olarak da Bakanlar Konseyi'nden daha üst bir birimin oluşturulması ön plana çıkmış, bu oluşum üye devletlerdeki aktif siyasi kişilerden oluşarak Avrupa bütünleşmesi için önemli siyasi kararlar almaya muktedir bir organ olmuştur.

AVRUPA KONSEYİ’NİN DOĞASI VE OLUŞUMU

İlk dönemde Devlet veya Hükümet Başkanlarını bir araya getiren toplantılar için Devlet veya Hükümet Başkanlarının Zirve Toplantıları şeklinde terim kullanılmıştır. Bu terim hukuki açıdan muğlâk olmasının yanı sıra bu toplantıların herhangi bir örgütsel yapı içermediğini de çağrıştırmaktadır.

Devlet veya Hükümet Başkanlarının zirve toplantılarının belirli bir periyoda bağlandığı 9-10 Aralık 1974 tarihli zirve sonrası kabul edilen bildiride Avrupa Konseyi ismi açıkça geçmemektedir. Bu isim uygulama sonrası ortaya çıkmıştır. Ancak 1986 tarihli ATS'de bu isim açıkça yer almış ve belirsizlik sona erdirilmiştir.

AVRUPA KONSEYİ’NİN DOĞASI VE OLUŞUMU

Avrupa Konseyi isminin, Türkçemizde insan hakları ve özgürlüklerinin korunması ile geliştirilmesi ve siyasi işbirliği konularında uzmanlaşmış olan, Türkiye'nin de üye olduğu Avrupa Konseyi Örgütüyle karıştırılmaktadır.

Batı dillerinde böyle bir risk yoktur. (European Council I Council of Europe). Bu karıştırmaya meydan vermemek için 2 şey yapılabilir.

1- Farklı bir isim kullanılabilir.2- Avrupa Konseyi ismini kullanmak gerekiyorsa, bu oluşumun bir AB Kurumu veya oluşumu olduğu, üye devletlerin devlet veya hükümet başkanlarından oluştuğu ve Avrupa Konseyi ile sadece bir isim benzerliği olduğu belirtilmelidir.

AVRUPA KONSEYİ’NİN DOĞASI VE OLUŞUMU

9-10 Aralık 1974 tarihli Paris zirvesinde Avrupa Konseyi'nin ihdas edilmesiyle ilgili kararın yanı sıra Avrupa Parlamentosu üyelerinin doğrudan ve tek dereceli seçimlerle seçilmesi kararı da alınmıştır.

Avrupa Parlamentosu'nun doğrudan seçimlerle seçilmesi federal yönde bir ilerleme olarak değerlendirilirken; Avrupa Konseyi'nin oluşturulması tam tersi yönde -konfederal yönde- bir gelişme olarak değerlendirilir.

Avrupa Konseyi'nin tamamen hükümetlerarası niteliğe bürünmemesi için toplantılara Komisyon Başkanı ve bir Komisyon üyesinin katılması da düzenlenmiştir. Bu konuda ilk adım Aralık 1974 tarihli Paris zirvesiyle atıldıysa da netlik 10-11 Mart 1975 tarihli Dublin zirvesiyle sağlanmıştır.

AVRUPA KONSEYİ’NİN AVRUPA BİRLİĞİ’NİN KURUMSAL YAPISI İÇİNDEKİ YERİ

Avrupa Konseyi hibrid bir niteliğe sahiptir. 9-10 Aralık 1974 tarihli Paris zirvesinde kabul edilen Deklarasyonda Avrupa Konseyi’nin hem bir siyasi işbirliği organı, hem de bir Topluluk organı olarak faaliyet gösterdiği ifade edilmiştir.

Avrupa Konseyi siyasi işbirliği ile ilgili konularda karar alırken Bir Topluluk organı olarak faaliyet göstermektedir.

Toplulukla ilgili konularda bir karar alırken Avrupa Konseyi, Bakanlar Konseyi’nin özel bir oluşumu olarak bunu yapar.

Bu husus 17-19 Haziran 1983 tarihli Stuttgart Zirvesi sonrası Kabul edilen bildiride daha net bir şekilde ifade edilmiştir.

AVRUPA KONSEYİ’NİN AVRUPA BİRLİĞİ’NİN KURUMSAL YAPISI İÇİNDEKİ YERİ

Başlangıçtan itibaren Avrupa Konseyi'nin hukukî niteliği tartışmalı olmuş ve "bu oluşum diğer kurumlar gibi bir AB kurumu mu yoksa tamamen hükümetlerarası bir oluşum mu?" sorusu hep sorulmuş ve Avrupa Konseyi hibrid/çift karakterli bir oluşum olarak nitelenmiştir. Avrupa Konseyi, AB'nin kurumsal yapısının üstünde yer alan ve hatta o kurumsal yapıyı bir arada tutan bir organ görünümündedir. Avrupa Konseyi için kurumsal yapının ve AB'nin kubbe taşı (la ele de voûte de l'Union) denmesi de bu yüzdendir. Bu nedenle Avrupa Konseyi uzun süre AB'nin kurumsal yapısının içine alınmamıştır.

9-10 Aralık 1974 tarihli Paris Zirvesi, ATS ve 7 Şubat 1992 tarihli Maastricht Antlaşması Avrupa Konseyi ile ilgili düzenlemelere yer verseler de bu oluşumun temel niteliği konusunu muallâkta bırakmışlar, nihai bir çözüme kavuşturmamışlardır.

Örneğin ATS sadece Avrupa Konseyi'nin oluşumu ve toplantı sayısını düzenleyerek bu konudaki boşluğu doldurmamıştır. Aynı biçimde Maastricht antlaşması, AB antlaşmasının D maddesinde (ABA (Amsterdam versiyonu) md. 4) Avrupa Konseyi'nin rolünü, oluşumunu ve Parlamento ile ilişkilerini düzenleme altına alsa da bu konuyu düzenlemekten imtina etmiştir.

AVRUPA KONSEYİNİN HUKUKİ STATÜSÜ

Lizbon antlaşmasına kadar olan dönemde Avrupa Konseyi'nin kurumsal yapı içine alınmaması yönünde bir eğilim mevcuttur. Avrupa Konseyi kurumsal yapıdan daha üst bir statüde konumlandırılmıştır.

1 Aralık 2009'da yürürlüğe giren Lizbon antlaşması bu anlayışa son vermiş ve Avrupa Konseyi'ni de AB'nin kurumsal yapısı içine almıştır. Lizbon antlaşmasıyla Avrupa Konseyi, AB'nin kurumsal yapısı içinde hukuken daha net bir statüye kavuşmuştur. Bunun sonucu olarak Avrupa Konseyi, Bakanlar Konseyi'nden daha yoğun ve somut bir şekilde üye devletlerin menfaatlerini temsil eden bir kurum niteliğine bürünmüştür.

Bakanlar Konseyi ise bunun tersine daha ziyade yasama (Genel İşler Konseyi) ve dışişleri faaliyetlerine (Dışişleri Konseyi) yoğunlaşmış durumdadır. Oysa daha önceki dönemlerde olduğu gibi Avrupa Konseyi, bu iki konunun dışındaki diğer konularda da stratejik kararlar almaktadır.

AVRUPA KONSEYİNİN HUKUKİ STATÜSÜ

Avrupa Konseyi, üye devletler arası yapılan ikili zirvelerin çok taraflı ve sistematik hale getirilmesi sonucu ortaya çıkmış bir oluşumdur. Bu çerçevedeki ilk adım, 10-11 Şubat 1961 tarihli Paris Zirvesidir. 1974 tarihli Paris zirvesiyle de bu zirvelerin periyodik olarak toplanması kararlaştırılmıştır.

Avrupa Konseyi ve zirveler, Toplulukların kurulmasından sonraki dönemde ortaya çıktığı için kurucu metinlerde Avrupa Konseyi ile ilgili bir düzenleme yer almamaktadır.

1986 ATS bu duruma son vererek ilk kez kurucu metinlerde Avrupa Konseyi'ne yer vermiş ve Konseye kurucu metinler düzeyinde hukuki bir statü kazandırmıştır.

Avrupa Konseyi, AB'nin kurumsal yapısı içinde daha üst bir konumdadır ve kubbe taşı işlevi görür.

Avrupa Konseyi, Lizbon antlaşmasıyla kurum sıfatını kazanmıştır.

AVRUPA KONSEYİNİN HUKUKİ STATÜSÜ

Avrupa Konseyi'nin Oluşumuyla İlgili Gelişmeler Avrupa Konseyi'nin oluşumu konusu 9-10 Aralık 1974 tarihli Paris Zirvesi sonucu kabul edilen Deklarasyonda "Hükümet başkanları", "Devlet ve Hükümet başkanları" ya da "Devlet veya Hükümet başkanları" türü ifadeler kullanılmıştır. Ancak 1986 tarihli ATS'de "Devlet veya Hükümet başkanları ifadesi kullanılarak oluşum konusundaki tartışmalara son verilmiştir.

17-28 Şubat 1986 tarihli ATS Avrupa Konseyi toplantılarına Devlet veya Hükümet Başkanlarının ve Komisyon Başkanı'nın katılacağını belirttikten sonra, bunlara Dışişleri Bakanlarının ve bir Komisyon üyesinin eşlik edeceğini açıkça ifade etmiştir. ATS açık bir şekilde Devlet veya Hükümet Başkanlarının yanı sıra Dışişleri Bakanlarının da zirvelere katılması kuralını getirmiştir.

Aynı düzenleme AB antlaşmasının (Maastricht) D maddesinde yer almakla beraber ekli 4 numaralı Deklarasyonda, ekonomik ve parasal birlikle ilgili konuların konuşulduğu toplantılara, Ekonomi ve Maliye Bakanlarının katılacakları belirtilmiştir.

Lizbon antlaşmasıyla Avrupa Konseyi'nin Başkan ve üyelerin (Devlet veya Hükümet Başkanlarının) yanı sıra Komisyon Başkanı'ndan oluşacağı açıkça düzenlenmiştir.

AVRUPA KONSEYİ’NİN OLUŞUMU

Avrupa Konseyi'nin Oluşumuyla İlgili Gelişmeler Toplantıların gündeminin gerektirmesi durumunda Devlet veya Hükümet Başkanlarına birer Bakan eşlik edebilir. Hangi bakanların eşlik edeceği konusu bilinçli olarak muğlâk bırakılmıştır. Aynı şekilde Komisyon Başkanı'na da bir Komisyon üyesi eşlik edebilir. Aynı durum Anayasal Antlaşmada da yer almıştır.

Avrupa Konseyi İçtüzüğünün 4. maddesinde yer alan düzenlemeye göre zirve toplantılarının yapıldığı binaya giriş için izin verilen ulusal delegasyondaki görevli sayısı 20'yle sınırlıdır. (Ancak toplantı salonunda her üye devlet için sadece 2 kişilik yer ayrılmıştır) Aynı sayı Komisyon için de geçerlidir. ODGP Yüksek Temsilcisi'nin delegasyonu ise 5 kişiden oluşabilir. Bu sayılar lojistik ve güvenlik personelini kapsamamaktadır. (Açık hüküm bulunmasa da uygulamada Avrupa Konseyi toplantılarında bir ülkeyi bir kişi temsil eder. Ancak istisnai durumlarda bir ülkeyi 2 kişi de temsil edebilir.

Bu temsil genelde o ülkenin Başbakanı tarafından gerçekleştirilmektedir. Fransa'da yarı başkanlık sistemi olduğu için bu ülkeyi Avrupa Konseyi toplantılarında Cumhurbaşkanı temsil etmektedir.

Fransa'da Cumhurbaşkanıyla Başbakanın farklı siyasi oluşumlardan seçildikleri dönemlerde (cohabitasyon dönemlerinde) Fransa'yı toplantılarda 2 kişi (Cumhurbaşkanı+Başbakan) temsil etmiştir.)

AVRUPA KONSEYİ’NİN OLUŞUMU

Nice antlaşması sonrası Almanya, Danimarka, İspanya, Fransa, İngiltere ve İsveç Avrupa Konseyi tarafından seçilen ve AB'yi ODGP alanında temsil etme ve Avrupa Konseyi'nin çalışmalarını koordine etme görevine sahip bir başkanlık makamına sıcak bakmışlardır. Buna karşılık Komisyon bu konuda ciddi çekinceler ortaya koymuştur.

Komisyon hükümetlerarası kökenli bir gücün doğmasından ve bu gücün Komisyon Başkanı'na rakip olma ihtimalinden rahatsızlık duymuştur. Benzer biçimde bazı üye devletler başkanlık makamına sadece bazı büyük üye devlet uyruklu kişilerin getirilme ihtimalinden rahatsızlık duymuşlardır.

Anayasal Antlaşma ve Lizbon Antlaşmasıyla Çözümler

Avrupa Konseyi için nasıl bir başkanlık makamının oluşturulacağı konusunda 2 farklı yaklaşımın var olmuştur.

Bunlardan ilki güçlü bir başkan {president) modelidir. Bu modelde başkanlık, güçlü yetkilerle donatılacak ve başkandan AB'nin liderliğini üstlenmesi istenecektir.

Diğeri ise tam tersi kısıtlı yetkilere sahip, daha ziyade chairman tipi bir başkanlık modelidir. Bu modelde başkandan daha ziyade koordinasyonu sağlaması ve karar almayı kolaylaştırması, Konseye seçenekler / öncelikler sunması ve Konsey tarafından alınan kararları dürüst bir biçimde uygulaması istenecektir.

Anayasal Antlaşma ve Lizbon Antlaşmasıyla Çözümler

"1. Avrupa Konseyi, kendi Başkanını iki buçuk yıllık bir dönem için ve süresi bir kez uzatılabilecek şekilde, nitelikli çoğunlukla seçer. Ciddiyet arz eden şekilde görevi kötüye kullanma veya görev yapmasına bir engel teşkil edecek durumlarda, Avrupa Konseyi aynı prosedüre uygun olarak Başkan'ı görevden alabilir.

2.Avrupa Konseyi Başkanı: a) Avrupa Konseyi'ne başkanlık eder ve çalışmalarını yürütür b) Komisyon Başkanı ile işbirliği halinde ve Genel İşler Konseyi'nin çalışmalarını esas alarak Avrupa Konseyi'nin hazırlanmasını ve sürekliliğini sağlar

c) Avrupa Konseyi içindeki uyumun ve fikir birliğinin kolaylaştırılması yönünde çaba sarf eder.

d) Başkan, her toplantıdan sonra Avrupa Parlamentosu'na bir rapor sunar. Avrupa Konseyi Başkanı, Birlik Dışişleri Bakanı'nın yetkilerini ihlal etmeden, dış dünyada ortak, dış politikaları ve güvenlik politikalarını ilgilendiren konularda, kendi düzeyinde ve bu sıfatla Birlik'in etkili bir şekilde temsil edilmesini sağlar.

3.Avrupa Konseyi Başkanı, ulusal düzeyde bir görevalamaz".

Anayasal Antlaşma ve Lizbon Antlaşmasıyla Çözümler

1985-1995 arası Komisyon başkanlığını yürütmüş olan Jacques Delors güçlü bir başkandan ziyade bir chairman‘ın AB'ye uygun olacağını açıkça ifade etmiştir. Delors'a göre şayet tersi yönde bir tercih yapılacak olursa, başkanla Devlet veya Hükümet Başkanları arasında uyuşmazlık çıkma ihtimali yüksektir. Delors'a göre asıl tehlike güçlü başkanlık modeliyle Avrupa bütünleşmesinin başından itibaren çok önemli gelişmeleri sağlayan "Topluluk Yöntemi"nin bir kenara bırakılarak hükümetlerarası yöntemin ön plana çıkmasıdır.

Kurultay çalışmaları esnasında bu 2 model arasında bir uzlaşının bulunduğu, hatta daha ziyade chairman tipi bir başkanlıktan tarafa tercihin kullanıldığı söylenebilir. Bunu, taslağın ilk bölümünde başkanla ilgili düzenlemenin yer aldığı 1-22 maddeye bakarak anlamak mümkündür. Aynı düzenleme AB antlaşmasının (Lizbon versiyonu) 15. maddesinin 5. ve 6. paragraflarında yer almıştır.

Anayasal Antlaşma ve Lizbon Antlaşmasıyla Çözümler

Avrupa Konseyi Başkanı, Komisyon Başkanı'na rakip olacak bir kurguda tasarlanmamıştır. Başkan bir yandan ODGP alanında Yüksek Temsilci'nin yetkilerini ihlal etmeden Birliğin dış temsilini sağlayacak; diğer yandan Avrupa Konseyi'nin çalışmalarını koordine edecektir. Bu düzenlemeyle eskiye nazaran Avrupa Konseyi'nin çalışmalarında koordinasyon sorunları giderilmiştir.

2,5 yıllığına seçilen bir başkan Avrupa Konseyi'nin çalışmalarını koordine etmekle görevlendirilmiştir. Başkanın görev süresinin 2,5 yıllık gibi bir süre olarak belirlenmesinin nedeni başkanın uzun süre görev yapması durumunda Avrupa Konseyi'nde bir liderlik konumunun oluşmasıdır. Böyle bir durumun oluşmaması için de başkanın görev süresi kısa tutulmuştur. Ancak bir dönem daha görev yapabilmesinin yolu açık tutulmuştur.

Lizbon Antlaşmasıyla Getirilen Modelin Analizi

Bu düzenlemede bir diğer önemli nokta başkanın nitelikli çoğunlukla belirlenecek olmasıdır. 1 ya da daha fazla üye devletin veto ettiği bir kişinin bu devletlere rağmen Avrupa Konseyi Başkanı olması ihtimali oldukça düşüktür.

Bu düzenlemede dikkati çeken son husus Avrupa Konseyi Başkanı olacak kişinin ulusal düzeyde görev alamamasıdır. Bu hüküm, başkanın ulusal düzeydeki menfaatlerin esiri olmaması ve ulusal düzeyle arasına belirli bir mesafe koyabilmesinin gerekliliğidir.

Bu noktada başkanlık görevine daha önce kendi ülkelerinde Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı gibi üst düzey görevlerde bulunmuş olan kişilerin atanması en uygun olanıdır.

Zaten Avrupa Konseyi Başkanlığı böyle bir donanıma sahip olmayı gerektiren bir makamdır. 1 Aralık 2009'da göreve getirilen Belçika eski Başbakanı Herman Van Rompuy bu profile sahip bir kişidir.

Rompuy'un çok karizmatik bir kişiliğe sahip olmamasına rağmen bu göreve getirilmiş olması eleştirilmektedir. Ne var ki böyle bir profile sahip bir kişinin özelikle tercih eğildiği de belirtilmektedir.

Lizbon Antlaşmasıyla Getirilen Modelin Analizi

Başkanın yetkilerine bakıldığında chairman tipi başkan söz konusudur. Bu noktada Avrupa Konseyi Başkanı'nın adeta Avrupa Konseyi ile kısıtlıdır. Öncelikli görevi Avrupa Konseyi'ne başkanlık etmek ve çalışmalarını yürütmektir. Başkan ayrıca Komisyon Başkanı ile işbirliği halinde ve Genel İşler Konseyi'nin çalışmalarını esas alarak Avrupa Konseyi'nin hazırlanmasını ve sürekliliğini sağlar. Avrupa Konseyi içindeki uyumun ve fikir birliğinin kolaylaştırılması yönünde çaba sarf eder.

Bu görevlere ilaveten başkanın biri parlamentoya yönelik, diğeri ise Birliğin dış temsiline yönelik 2 görevi daha bulunmaktadır. Birinci görev çerçevesinde Başkan, her toplantıdan sonra Avrupa Parlamentosu'na bir rapor sunar.

Birliğin dış temsili konusunda ise Avrupa Konseyi Başkanı, ODGP Yüksek Temsilcisi'nin yetkilerini ihlal etmeden, dış dünyada ortak dış politikaları ve güvenlik politikalarını ilgilendiren konularda, kendi düzeyinde ve bu sıfatla AB'nin etkili bir şekilde temsil edilmesini sağlar.

Lizbon Antlaşmasıyla Getirilen Modelin Analizi

Avrupa Konseyi, üye devletlerin devlet veya hükümet başkanlarından oluşur. Bunlara üye devletlerin Dışişleri Bakanları da eşlik ederler.

Ancak Lizbon antlaşmasıyla Dışişleri Bakanlarının zirvelere katılımı konusu daha farklı bir düzenlemeye tâbi tutulmuştur.

Avrupa Parlamentosu Başkanı da, Zirvelere katılarak bir konuşma yapar.

Avrupa Konseyi'nin başkanlığını başlangıçta dönem başkanlığını yürüten üye devlet yapmaktaydı. Lizbon antlaşmasıyla bu duruma son verile rek, 2,5 yıllığına atanan bir kişinin başkanlık görevini sürdüreceği düzenleme altına alınmıştır. Konsey Başkanı'nın görev ve yetki tanımında birtakım belirsizlikler mevcuttur.

Lizbon Antlaşmasıyla Getirilen Modelin Analizi

Avrupa Konseyi'nin Toplantı Sayısı Avrupa Konseyi'nin toplantı sayısında sürekli bir değişim ve evrilme olmuştur. AET üyesi ülkelerin Devlet veya Hükümet Başkanlarının bir araya geldikleri ilk zirve olan 10-11 Şubat 1961 tarihli Paris Zirvesin den, 9-10 Aralık 1974 tarihli Paris Zirvesine kadar bu toplantılar belirli bir periyoda bağlı olmaksızın belirli aralıklarla yapılmıştır. Örneğin 10-11 Şubat 1961 tarihli Paris Zirvesinden sonraki ikinci Zirve 18 Temmuz 1961'de 'da yapılmıştır. Bu iki zirve vesilesiyle üye devletler belirli aralıklarla bir araya gelme konusunda anlaşmışlardır.

Avrupa Konseyi'nin işleyişi

Avrupa Konseyi'nin Toplantı Sayısı Fransa tarafından sürülen Fouchet Planının diğer üye devletler tarafından kabul edilmemesi nedeniyle zirvelere bir süre ara verilmiştir. Bu kesintiye Roma antlaşmasının imzalanmasının 10. yılı münasebetiyle Roma'da gerçekleştirilen 29-30 Mayıs 1967 tarihli zirveyle son verilmiştir. 1969-1973 arası zirveler belirli bir düzenlilikte devam etmiştir.

1972'den itibaren zirvelerin belirli bir düzenlilikle yapılması ve zirvelerin kurumsallaşması gündeme gelmiştir.

14-15 Aralık 1973 tarihli Kopenhag zirvesi sonucu nihai bildirisinde şartlar uygun olması ve Avrupa bütünleşmesine yeni ivme gerekmesi durumunda zirvelerin daha kısa aralıklarla yapılabileceği belirtilmiştir.

9-10 Aralık 1974 tarihli Paris Zirvesinde bu konudaki net tercih yapılmış ve zirvelerin yılda 3 kez yapılmasına karar verilmiştir. Bundan olağanüstü zirveler hariçtir.

Avrupa Konseyi'nin işleyişi

Avrupa Konseyi'nin Toplantı Sayısı 17-28 Şubat 1986 tarihli ATS ise Avrupa Konseyin toplantılarının yılda en az 2 kez yapılacağının belirterek olağanüstü toplantılara açık kapı bırakmıştır.

Aynı biçimde AB antlaşmasının (Maastricht) D maddesinde Avrupa Konseyi'nin yılda en az 2 toplantı yapacağı açık biçimde yer almaktadır.

Lizbon antlaşması öncesi dönemde Haziran ve Aralık aylarında olmak üzere yılda 2 kez olağan toplantı yapılması yönünde yerleşmiş bir uygulama söz konusudur. Bu toplantılar Haziran ve Aralık aylarında yapılarak aslında bir nevi 6 aylık dönem başkanlıklarının bitimine denk getirilmiştir. Böylece bir yandan sona eren bir dönem başkanlığının sonunda o dönem başkanlığının bir bilançosu çıkarılırken, diğer yandan yeni başlayacak dönem başkanlığında yapılacak faaliyetler bu zirvelerde -üstü kapalı da olsa-tespit edilmektedir.

Avrupa Konseyi'nin işleyişi

Avrupa Konseyi'nin Toplantı Sayısı Uygulamada bu iki zirvenin dışında biri Mart'ta diğeri ise Ekim'de olmak üzere 2 istisnai zirvenin yapılması mutad hale gelmiştir.

Bu zirvelerden ilkinde çevre, ekonomik ve sosyal nitelikli konular ele alınmaktadır.

Yılda 4 zirve yapılması şeklindeki bu uygulama 21-22 Haziran 2002 tarihli Sevilla zirvesinde kabul edilen kararda da açıkça yer almaktadır. Zirvelerin sayısı konusunda Anayasal antlaşma madde l-21'de "Avrupa Konseyi, her üç ayda bir Başkan'ın davetiyle toplanır" hükmünü getirmiştir.

Lizbon antlaşmasın da "Avrupa Konseyi, her 6 altı ayda 2 kez toplanır (...)" hükmünün yanısıra gerektiği durumlarda Başkan'ın daveti üzerine olağanüstü zirveler yapılabilecektir. Lizbon antlaşması öncesi dönemdeki uygulamada olağanüstü zirveler dönem başkanlığını yürüten üye devletin davetiyle ya da bir üye devletin girişimiyle yapılmaktadır. Buna örnek olarak 1989 yılının 2. yarısında doğu bloğundaki olaylar nedeniyle dönem başkanlığını yürüten Fransa'nın davetiyle Kasım 1989'da yapılan olağanüstü zirve verilebilir.

Aynı biçimde, Sovyetler Birliğinde Ağustos 1991'de meydana gelen başarısız darbe girişimi sonucu yaşanan ge lişmeler karşısında Fransa'nın girişimiyle dönem başkanlığını yürüten Hollanda'nın başkanlığında olağanüstü zirve toplanmıştır.

Avrupa Konseyi'nin işleyişi

Avrupa Konseyi'nin Toplantı Sayısı Avrupa Konseyi, ikisi olağan ikisi olağanüstü olmak üzere yılda dört kez toplanır. Olağan zirveler, Haziran ve Aralık aylarında, olağanüstü zirveler de, Mart ve Ekim aylarında yapılır.

Zirveler, başlangıçta dönem başkanlığını yürüten üye devletin inisiyatifine göre değişik kentlerde yapılabilmekteydi. Ancak 2009'dan bu yana tüm zirveler Brüksel'de yapılmaktadır.

Avrupa Konseyi'nin işleyişi

Başlangıçtan itibaren zirvelerin yapılacağı kentler konusunda, dönem başkanlığını yürüten üye devletin uygun göreceği bir kentte yapılması yönünde bir pratik oluşmuştur.

17-19 Haziran 1983 tarihli zirve Stuttgart'ta; 26-26 Haziran 1984 tarihli zirve Fontainebleau'da; 27-28 Haziran 1988 tarihli zirve Hannover'de yapılmıştı,

Nice antlaşmasının ekinde zirvelerin yapılacağı kentle ilgili olarak 22 numaralı Deklarasyon kabul edilmiş ve 2002'den itibaren her dönem başkanlığı için bir zirvenin (dolayısıyla yılda 2 zirvenin) Brüksel'de yapılacağı kabul edilmiştir. AB'de üye devlet sayısı 18 olduğu andan itibaren tüm zirveler Brüksel'de yapılacaktır.

1 Mayıs 2004'den itibaren tüm zirveler Brüksel'de Bakanlar Konseyi'nin binası olan Justus Lipsius binasında yapılmaktadır. 2013'ten itibaren ise Brüksel'de özel olarak bu iş için düzenlenmekte olan Residence Palace‘ ta yapılacaktır. Bu konuda 25-26 Mart 2004 tarihli zirvede Belçika hükümeti Residence Palace‘ın A bloğunun tamamını zirve toplantılarına ayırmayı teklif etmiştir. Teklif kabul edilmiş, şu an inşaat ça lışmaları sürmektedir.

Lizbon sonrası dönemde olağanüstü zirveler de dâhil olmak üzere bütün zirveler Brüksel'de yapılmaktadır. Bu durum Avrupa Konseyi'nin Aralık 2009 tarihli içtüzüğünde de düzenleme altına inmiştir. Ancak istisnai durumlarda. Genel İşler Konseyi'nin ya da Daimi Temsilciler Komitesinin işbirliğiyle uygun görmesi halinde Avrupa Konseyi toplantısının başka bir yerde yapılmasına Avrupa Konseyi Başkanı karar verebilir (bkz, içtüzük md. 1/1). Uygulamaya bakıldığında Herman Van Rompuy'un Başkan olarak atandığı 1 Aralık 2009'dan bu yana olağan olsun, olağanüstü olsun tüm zirveler Brüksel'de yapılmıştır.

Zirvelerin Yapıldığı Kentler

Oylama Usulü Avrupa Konseyi'nde başlangıçtan itibaren konsensüsle karar alınması yönünde bir pratik oluşmuştur. Bu durum Lizbon antlaşmasıyla da kodifiye edilmiştir. Ancak oybirliğinin ya da nitelikli çoğunluğun gerektiği durumlar bunun dışındadır. Örneğin Lizbon antlaşmasında yer alan düzenlemeler uyarınca Avrupa Konseyi kendi baş kanını belirlerken, Komisyon Başkanı'nı belirlerken, ODGP Yüksek Temsilcisi'ni belirlerken, Avrupa Merkez Bankası Başkanı ve Başkan Yardımcısını belirlerken nitelikli çoğunlukla karar verecektir. Bu durum 1 Aralık 2009'da kabul edilen içtüzükle daha belirli bir şekilde düzenlenmiştir.

Başkan, bir üyenin talebi üzerine oylama prosedürünü başlatmakla yükümlüdür. Ancak bunun için Avrupa Konseyi üyelerinin basit çoğunluğunun oylama yapılmasını istemesi gerekir. Oylamaya geçilebilmesi için Avrupa Konseyi üyelerinin üçte ikisinin hazır olması gerekir. Bir üye sadece bir başka üyenin yerine oy kullanabilir.

Başkan ve Komisyon Başkanı toplantı yeter sayısına dâhil değildir. Bunlar yapılacak oylamaya da katılmazlar (oy hakları yoktur). ODGP Yüksek Temsilcisi'nin de oy hakkı yoktur.

Yapıcı çekimserlik (abstention constructive) kuralı Avrupa Konseyi'ndeki oylamalarda da geçerlidir. Oybirliğiyle karar alınması durumunda çekimser oylar oybirliğiyle karar alınmasını engellemez.

Avrupa Konseyi usul konularında (örneğin Hükümetlerarası Konferansın toplanması kararı gibi) ve içtüzüğün kabulü çerçevesinde basit çoğunlukla karar verir.

Avrupa Konseyi'nde Karar Alma Süreci

Gündemin Oluşturulması Avrupa Konseyi toplantılarının gündeminin hazırlanmasında Başkan'ın tek başına yetkili olmayıp gündemin hazırlanması sürecine Konsey ve Komisyon'un da dâhil olurlar.İçtüzüğün 3. maddesinde yer alan düzenlemeye göre, Avrupa Konseyi Başkanı, dönem başkanlığını yürüten üye devletin Avrupa Konseyi'ndeki temsilcisiyle ve Komisyon Başkanı işbirliği içinde, olağan toplantıdan en az dört hafta önce, Genel İşler Konseyi'ne açıklamalı bir gündem taslağı sunar. (Lizbon antlaşması öncesi dönemde bu taslak, dönem başkanlığını yürüten üye devletin teklifi üzerine Genel işler Konseyi rafından hazırlanmaktaydı.) Bakanlar Konseyi'nin diğer oluşumlarının Avrupa Konseyi'nin çalışmalarına katkıları, Avrupa Konseyi'nin toplantısından en geç iki hafta önce Genel İşler Konseyi'ne iletilir.Toplantıya beş gün kala Genel İşler Konseyi son bir toplantı daha yapar. Bu toplantıda varılan sonuca uygun olarak Başkan toplantının geçici gündemini oluşturur. Genel İşler Konseyi'nin bu toplantısıyla Avrupa Konseyi'nin zirvesi arasındaki süre zarfında Konsey'in hiçbir oluşumu ya da bir başka oluşum, Avrupa Konseyi'nin gündeminde yer alan bir konuyu tartışamaz. Ancak acil durumlar bundan istisnadır. Toplantının hemen başında Avrupa Konseyi toplantı gündemini belirler.

Avrupa Konseyi'nde Karar Alma Süreci

Karar Taslaklarının Oluşturulması Aynı biçimde Avrupa Konseyi toplantıları sonucu kabul edilecek karar metinlerinin taslaklarını da gene Konsey ve Komisyon ile işbirliği halinde: Başkan hazırlar.

Bu taslaklar Genel İşler Konseyi'nde tartışılır. Lizbon antlaşmasıyla getirilen reforma rağmen, Avrupa Konseyi'nin işleyişinde, gündeminin oluşturulmasında ve zirve sonrası sonuç bildirilerinin redaksiyonunda dönem başkanlığının, Bakanlar Konseyi'nin, COREPER'in ve Komisyon'un etkin rolü hala devam etmektedir.

Ayrupa Konseyi'nde Karar Alma Süreci

9-10 Aralık 1999 tarihli Helsinki zirvesinde Avrupa Konseyi toplantıları sonucu kabul edilen sonuç bildirilerinin daha okunulabilir olması yönünde bir karar kabul edilmiştir. Bunun sonucu olarak bu tarihten bu yana yapılan zirveler sonucu kabul edilen sonuç bildirileri maksimum 15 sayfa uzunlukta olmakta ve sonuç bildirileri toplantı esnasında gerçekten tartışı lan konularda alınan kararlara ilişkindir .

Ayrupa Konseyi'nde Karar Alma Süreci

9-10 Aralık 1999 tarihli Helsinki zirvesinde alınan kararla Avrupa Konseyi'nin hazırlık çalışmalarının genel koordinasyonundan Genel İşler Konseyi sorumlu kılınmıştır. 21-22 Haziran 2002 tarihli Sevilla Zirvesinde kabul edilen karara göre de çalışmalar başlamadan önce sonuç bildirisinin taslağı üye devletlerin temsilcilerine dağıtılır. Bu taslak Avrupa Konseyi tarafından -prensipte- tartışılmaksızın kabul edilecek kararları ve tartışıldıktan sonra kabul edilecek kararları kapsar.

Toplantıların Organizasyonu Avrupa Konseyi toplantılarının genel kural olarak iki gün (iki gün öğleden sonraları) sürmektedir. Genelde ilk günkü toplantı ortak politikalara / Topluluk çerçevesinde sürdürülen politikalara ayrılır. Bu toplantı Avrupa Konseyi Başkanı, Devlet veya Hükümet Başkanları ve Komisyon Başkanı ile sınırlı bir toplantıdır.

İkinci gün Avrupa Parlamentosu Başkanı'nın konuşmasıyla başlar ve akşama kadar devam eder. Bu bölüm ODGP çerçevesindeki konulara ve sonuç bildirisinin (Conclusions) sonuçlandırılmasına bağlıdır.

Bu toplantılarda dönem başkanlığını yürüten üye devletin Avrupa Konseyi'ndeki temsilcisi, dönem başkanlığı esnasında Bakanlar Konseyi'nde gerçekleştirilen çalışmalar konusunda Avrupa Konseyi’ne bilgi verir. Üçüncü ülkelerin ya da örgütlerin ya da örgütlerin temsilcileriyle bu toplantılar esnasında yapılacak görüşmeler Avrupa Konseyi’nin oy birliğiyle vereceği karar üzerine istinaen yapılır.

Avrupa Konseyinin toplantıları kamuya açık değildir. Başkan'ın görev süresi dolmadan görevinden ayrılmak zorunda kalması durumunda yeni başkan seçilene kadar AB dönem başkanlığını yürüten üye devletin Avrupa Konseyi başkanlığını da yürütür.

Avrupa Konseyi'nde Karar Alma Süreci

Avrupa Tek Senedi (1986) - Madde 2 Avrupa Konseyi, üye devletlerin devlet veya hükümet başkanları ile Avrupa Toplulukları Komisyonu Başkanı'nı bir araya getirir. Bunlara Dışişleri Bakanları ile Komisyon'un bir üyesi yardımcı olur. Avrupa Konseyi yılda en az iki kez toplanır.

Avrupa Birliği (Maastrciht) Antlaşması (1992) - Madde D Avrupa Konseyi Birliğin kalkınması için gerekli güdümlemeleri verir ve genel politik yönelimleri tanımlar. Avrupa Konseyi üye devletlerin devlet veya hükümet başkanları ile Komisyon Başkanı'nı bir araya getirir. Bunlara üye devletlerin Dışişlerinden sorumlu bakanları ile Komisyon'un bir üyesi yardımcı olur. Avrupa Konseyi, Konsey başkanlığını icra eden üye devletin devlet veya hükümet başkanının başkanlığında yılda en az iki kez toplanır. Her toplantı sonrasında bir rapor ile Birlik'te gerçekleştirilen ilerlemeleri içeren yıllık yazılı bir rapor Avrupa Konseyi tarafından Avrupa Parlamentosu'na sunulur.

Lizbon Antlaşması ile değişik Avrupa Birliği Antlaşması Madde 15 Avrupa Konseyi 1. Avrupa Konseyi, Birlik'e gelişmesi yönünde güç

kazandırır ve Birlik'in genel siyasi yönelimleriyle önceliklerini tanımlar. Yasama işlevi yoktur.

2. Avrupa Konseyi, Üye Devletlerin Devlet veya Hükümet Başkanlarıyla birlikte kendi Başkanı'ndan ve Komisyon Başkanı'ndan oluşur. Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi çalışmalarda yer alır.

3. Avrupa Konseyi, Başkan'ın davetiyle her 6 ayda 2 kez toplanır. Gündem gerektirdiğinde, üyeleri bir bakanın ve gerektiğinde de Komisyon Başkanı'nın, bir Avrupa Komisyonu Üyesinin yardımını almaya karar verebilir. Durum gerektirdiğinde Başkan Avrupa Konseyi'ni ek toplantıya çağırır.

4. Antlaşmalarda aksi belirtilen durumlar dışında, Avrupa Konseyi'nin kararları oydaşma (consensus) ile alınır.

5. Avrupa Konseyi, kendi Başkanı'nı iki buçuk yıllık bir dönem için ve süresi bir kez uzatılabilecek şekilde, nitelikli çoğunlukla seçer. Ciddiyet arz eden şekilde görevi kötüye kullanma veya görev yapmasına bir engel teşkil edecek durumlarda, Avrupa Konseyi aynı prosedüre uygun olarak Başkan'ı görevden alabilir.

Avrupa Konseyi Başkanı: a- Avrupa Konseyi'ne başkanlık eder ve çalışmalarını yürütür.

b- Komisyon Başkanı ile işbirliği halinde ve Genel işler Konseyi'nin çalışmalarını esas alarak Avrupa Konse yi'nin çalışmalarının gereğince hazırlanmasını ve sürekliliğini sağlar

Avrupa Konseyi'nin Yetkileri

c- Avrupa Konseyi içindeki uyumun ve fikir birliğinin kolaylaştırılması yönünde çaba sarf eder.

d-Başkan, her toplantıdan sonra Avrupa Parlamento na bir rapor sunar.Avrupa Konseyi Başkanı Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi'nin yetkilerini ihlal etmeden, dış dünyada ortak dış politikaları ve güvenlik politikalarını ilgilendiren konularda, kendi düzeyinde ve bu sıfatla Birlik'in etkili bir şekilde temsil edilmesini sağlar.

Avrupa Konseyi Başkanı, ulusal düzeyde bir görev alamaz.Avrupa Birliğinin İşleyişi Hakkında AntlaşmaMadde 235 Avrupa Konseyi1. Bir oylama yapıldığında, Avrupa Konseyi üyelerinden herhangi biri, aynı zamanda, bir kişiden daha fazla olmamak kaydıyla, bir üyenin yerine daha hareket edebilir.

Nitelikli çoğunlukla karar alması durumunda Avrupa Birliği antlaşmasının 16. maddesinin 4. Paragrafı ve mevcut antlaşmanın 238. Maddesinin 2. Paragrafı Avrupa Konseyi'ne uygulanır. Avrupa Konseyi'nde oylama yapıldığında Başkan ve Komisyon Başkanı oylamaya katılmaz.

Şahsen hazır bulunan veya temsil edilen üyelerin çekimser oyları, Avrupa Konseyi'nin oybirliği gerektiren kararları benimsemesine engel olmaz.

2.Avrupa Parlamentosu Başkanı, Avrupa Konseyi tarafından dinlenmek üzere davet edilebilir.3.Avrupa Konseyi, usulle ilgili konularda ve kendi içtüzüğünün kabulü çerçevesinde salt çoğunlukla karar alır.

4. Avrupa Konseyi'ne, Bakanlar Konseyi Genel Sekreteri yardımcı olur.Madde 236Avrupa Konseyi nitelikli çoğunlukla:a. Avrupa Birliği antlaşmasının 16. Maddesinin 6. Paragrafına uygun olarak, Bakanlar Konseyi'nin Genel İşler ve Dışişleri oluşumları dışındaki oluşumlarının listesini oluşturan bir karar kabul eder;

b. Avrupa Birliği antlaşmasının 16. Maddesinin 9. Paragrafına uygun olarak, Bakanlar Konseyi'nin Dışişleri oluşumunun dışındaki oluşumlarının başkanlığına ilişkin bir karar kabul eder.

Ayrupa Konseyi'nin Yetkileri

Yetkilerle İlgili Yaşanan Gelişmeler 1969 yılına kadar Devlet ve Hükümet başkanlarının zirve toplantıları daha

ziyade siyasi işbirliği üzerine yoğunlaşmıştır. Fransa'nın o dönemdeki Cumhurbaşkanı De Gaulle'ün Avrupa birliği projesi üzerinde bu zirvelerde tartışmalar yapılmıştır.

1969'dan sonra Avrupa Konseyi toplantılarında Avrupa Topluluklarıyla ilgili konular ele alınmıştır. Avrupa Konseyi'nin hukuki statüsüyle ilgili muallâk durum yetkileriyle ilgili olarak da mevcuttur.

29-30 Haziran 1977 tarihli Londra Zirvesinde ve 17-19 Haziran 1983 tarihli Stuttgart Zirvesinde alınan kararlar ilginçtir. Londra Zirvesinde alınan karara göre Avrupa Konseyi hangi konuda olursa olsun görüş alış verişine imkân tanımalı ve Topluluklar çerçevesinde ileride girişilecek bir faaliyetin kabulü için bir çerçeve oluşturmalıdır. Avrupa Konseyi alt düzeyde çözülemeyen sorunların çözümünde de rol oynamalıdır. Ancak bu çerçevede antlaşmalarda veya mutabakatlarda yer alan prosedürlere uyulmalıdır.

17-19 Haziran 1983 tarihli Stuttgart Zirvesi sonucu kabul edilen AB üzerine Resmi Deklarasyon Avrupa Konseyi'nin görevini daha da netleştirmiştir. Deklarasyonunda Avrupa Konseyi'nin görevleri şu şekilde ifade edilmiştir: Avrupa Konseyi

Avrupa bütünleşmesine genel bir siyasi ivme verir; Avrupa bütünleşmesini kolaylaştıran yönelimler (orientations) belirler; Avrupa

Toplulukları ve Avrupa siyasi işbirliği için genel nitelikli siyasi hedefler verir;

Uyumuna dikkat ederek Avrupa Birliğinin çeşitli boyutlarıyla ilgili sorunları görüşür;

Yeni faaliyet alanlarında işbirliği için çalışır; Dış ilişkilerle ilgili konularda ortak tutumu resmi bir biçimde ifade eder.

Avrupa Konseyi'nin Yetkileri

Avrupa Konseyi Avrupa Topluluklarıyla ilgili konularda karar alırken Bakanlar Konseyi sıfatıyla bunu yapar. Bu metin Avrupa Konseyi'ne Bakanlar Konseyi gibi davranma ve karar alma imkânı sınmaktadır. Gerek Maastricht gerekse Amsterdam antlaşmasında Bakanlar Konseyi'nin Devlet veya Hükümet Başkanları düzeyinde özel bir oluşumu öngörülmüş ve bazı önemli kararların bu oluşum tarafından alınacağı düzenlenmiştir. Anayasal antlaşmayla ve Lizbon antlaşmasıyla bu opsiyon tamamen gündemden kalkmış ve ABA'nın 15. maddesinde açıkça "Avrupa Konseyi'nin yasama faaliyeti yapamayacağı" düzenlenmiştir. Dolayısıyla Avrupa Konseyi'nin Bakanlar Konseyi'nin, yerine geçerek yasama faaliyeti yapma yolu Lizbon antlaşmasıyla kapatılmıştır.

Avrupa Konseyi şimdiye kadar Bakanlar Konseyi'nin yerine geçip onun yetkilerini çiğneyerek bir karar almamıştır. Bunun yerine dolaylı olarak yasama sürecine müdahale etmeyi tercih etmiştir. Avrupa Konseyi'nin aldığı kararlara hukuki kimlik kazandırma işini Parlamento ile birlikte Bakanlar Konseyi yapmıştır. Lizbon antlaşmasındaki bu hüküm, kurum sıfatını kazanan Avrupa Konseyi'nin aynı kulvarda yer alan Bakanlar Konseyi'nin yetkilerini çiğnememesi yönünde bir önlem olarak yer almıştır.

Avrupa Konseyi'nin Yetkileri

Avrupa Konseyi AB'nin gelişimi için gerekli ivmeyi verir, genel siyasi önceliklerini ve oryantasyonlarını belirler. Başlangıçtan itibaren AET/AB'nin genel oryantasyonlarını belirleme ve Avrupa bütünleşmesine gerekli ivmeyi sağlama görevi Avrupa Konseyi'ne aittir. Bu husus Haziran 1977 tarihli Londra ve Haziran 1983 tarihli Stuttgart zirveleri sonucu kabul edilen bildirilerde açık biçimde ifade edilmiştir. Gerek Anayasal antlaşma gerekse Lizbon antlaşması pratikteki bu durumu kodifiye etmişlerdir.

Avrupa Konseyi'nin başlangıçtan itibaren doğrudan bir yasama faaliyetinde bulunmamıştır. Bu durum da aynı maddede "Avrupa Konseyi yasama faaliyetinde bulunmaz" şeklinde kodifiye edilmiştir. Bu düzenlemeyle hem var olan durum düzenleme altına alınmış, hem de ileriye yönelik olarak Avrupa Konseyi'nin bu çerçevedeki statüsüyle ilgili belirsizlikler giderilmiştir.

Avrupa Konseyi'nin Sahip Olduğu Yetkiler

Avrupa Konseyi'ni sadece AB'ye gerekli ivmeyi kazandıran organ olmasının yanı sıra anayasal düzeyde görevler yerine getirmektedir.

Bunların başında basitleştirilmiş revizyon usulü çerçevesinde AB'nin ortak politikalara ilişkin bölümünü değiştirme yetkisi gelir. Bu yönüyle Avrupa Konseyi'nin, Anayasa yapıcı organ niteliğine sahiptir. Anayasal antlaşmayla Avrupa Konseyi'ne tanınan bu yetki, Lizbon antlaşmasıyla aynen kabul edilmiştir.

Aynı çerçevede oybirliğinden nitelikli çoğunluğa veya özel yasama usulünden olağan yasama usulüne geçiş gibi konularda Avrupa Konseyi'nin yetkilendirilmiştir ve Avrupa Konseyi adalet, özgürlük ve güvenlik alanında stratejik yönelimleri kabul etme yetkisine de sahiptir.

Avrupa Konseyi, Bakanlar Konseyi'nin diğer / özel formasyonlarıyla ilgili kararların kabul edilmesi, Genel İşler Konseyi çerçevesinde üye devletler arasında dönem başkanlık sırasının belirlenmesi, Komisyon'un oluşumu, üye devletler arasında Komisyon'da üye bulundurma (rotasyon) sırasının belirlenmesi, Avrupa Parlamentosu ile birlikte Parlamento'nun oluşumuna karar verme gibi konularda da benzer bir anayasal yetkiye sahiptir.

Avrupa Konseyi birçok kurumun başkan ve duruma göre üyelerini belirleme ve atama yetkisine sahiptir. Örneğin Komisyon Başkanı ve -ODGP Yüksek Temsilcisi de dâhil olmak üzere üyelerinin belirlenmesi ve atanması sürecinde böyle bir yetki söz konusudur. Benzer biçimde Avrupa Merkez Bankası Başkanı, Başkan yardımcısı ve Yürütme Kurulunun diğer üyeleri Avrupa Konseyi tarafından atanır

Avrupa Konseyi'nin Sahip Olduğu Yetkiler

Güçlendirilmiş işbirliği çerçevesinde Avrupa Konseyi anayasal bir işlev yerine getirmektedir. Amsterdam ve Nice antlaşmalarıyla getirilen düzenlemelerde Avrupa Konseyi'ne bir hakemlik ve nihai merci rolü verilmektedir. ODGP alanındaki güçlendirilmiş işbirliği çerçevesinde Avrupa Konseyi nihai sözü söyleme yetkisine sahiptir. Anayasal antlaşma ve Lizbon antlaşmasıyla Avrupa Konseyi'nin bu yetkileri kaldırılmıştır.

ODGP ve AGSP çerçevesinde Avrupa Konseyi bu çerçevedeki stratejileri ve genel oryantasyonları belirleyen yegâne oluşumdur. Bu işlevi bunun dışında başka hiçbir oluşum yerine getirememektedir.

Avrupa Konseyi'nin Sahip Olduğu Yetkiler

Avrupa Konseyi çok farklı tür ve içerikte kararlar alabilir. Örneğin siyasi işbirliği çerçevesinde kararlar alabilir ki zirve sonucunda kabul edilen bildirilerde bu tür kararlara sıkça rastlanmaktadır. Bazı durumlarda Avrupa Konseyi'nin bu sonuç bildirileri basit bir sonuç bildirisinden öteye gitmekte ve bir nevi üye devletler arasında basitleştirilmiş formda bir anlaşmayı andırmaktadır.

Avrupa Konseyi kendi organizasyonuyla ilgili kararlar da kabul edebilir. Helsinki ve Sevilla zirvelerinde işleyişle ilgili kararlar ya da 1 Aralık 2009'da kabul edilen içtüzük bu türden kararlardır.

Bu tür kararların hukuki sonuç doğurduğu kabul edilmektedir. Son olarak Avrupa Konseyi AB'nin işleyişiyle ilgili kararlar kabul edebilir. Örneğin Hükümetlerarası Konferansın toplanması için karar kabul edebilir. Bakanlar Konseyi'nin oluşumlarıyla ilgili kararlar kabul edebilir.

Ancak Avrupa Konseyi'nin yetkileri konusun-bir kategorileştirmeye gidilecek olursa bu yetkileri iki ana kategoride toplamak mümkündür.

Avrupa Konseyi'nin Aldığı Kararlarla İlgili Değerlendirmeler

İlk kategoride ortak politikalarla ilgili konular yer almaktadır. Bu çerçevede Avrupa Konseyi ortak politikalarla ilgili olarak genel ve oryantasyon direktifleri verir. Ancak Avrupa Konseyi'nin bu çerçevedeki kararları siyasi bir niteliğe sahiptir. Dolayısıyla hukuken hak doğurma ya da üye devletlerin iç hukuklarında doğrudan uygulanma gibi durumlar söz konusu değildir. Ancak Avrupa Konseyi'nin kabul ettiği siyasi nitelikli bu kararlara Komisyon, Bakanlar Konseyi ve Parlamento tarafından hukuki bir statü / varlık kazandırılarak bu çerçevedeki hukuki eksiklik giderilmiş olur. Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen siyasi kararlara hukuki bir kimlik kazandırılarak AB Müktesebatı içinde yer alması sağlanmış olur.

İkinci kategori siyasi işbirliği alanıdır. Bu çerçevede Avrupa Konseyi, bir ya da daha fazla konuda devlet veya hükmet başkanları arasındaki mutabakatı ortaya koyan deklarasyonlar kabul etme yetkisine sahiptir. Haziran 1977 tarihli Londra zirvesinde deklarasyonlarla (declarations) sonuç bildirgeleri (conclusions) arasında bir ayrıma gidilmiştir.

Deklarasyonlar uluslararası sorunlar çerçevesinde devlet veya hükümet başkanlarının ortak tutumlarını ortaya koymakta ve resmileştirmektedirler. Deklarasyonlar güvenlik ve işbirliği gibi konuları da ilgilendirebilir.

Sonuç bildirgeleri ise zirvelerle ilgili formel ve materyel / maddi endikasyonlar içeren yazılı dokümanlardır.

Avrupa Konseyi'nin Aldığı Kararlarla İlgili Değerlendirmeler

Avrupa Konseyi'nin kararlarının yargı denetimine tâbi olup olmadığı konusu ayrı bir tartışmadır. Normalde Avrupa Konseyi Lizbon antlaşmasına kadar bir AB kurumu olmadığı için hukuken bağlayıcı kararlar almamaktadır. Bazı durumlarda Avrupa Konseyi'nin aldığı kararların hukuki sonuçlar doğurabilme ihtimali bu kararlara karşı bir yargı denetiminin gerekip gerekmediği sorusunu akla getirmiştir.

Lizbon antlaşması öncesi düzenlemede, AB antlaşmasının Adalet Divanı'nın yetkileriyle ilgili 46. maddesinde, bu yetkilerin AB antlaşmasının Avrupa Konseyi ile ilgili 4. maddesini kapsamadığı belirtilmektedir. Dolayısıyla Avrupa Konseyi'nin kararlan Adalet Divanı'nın yargı denetiminin dışındadır.

Bu konu 1995 yılında Adalet Divanı'nın önüne gelmiştir. Adalet Divanı, İlk Derece Mahkemesi'nin ara kararına karşı istenen temyiz talebi üzerine verdiği ara kararda bu konudaki tutumunu açıkça belirtmiştir. Bu kararında Divan, 29 Ekim 1993 tarihli zirvede alınan kararlara karşı yargı denetimi yapmayı reddetmiştir.

Ancak Lizbon antlaşmasıyla Avrupa Konseyi'nin bir kurum haline getirilmesi nedeniyle problemin girdileri değişmiştir. Dolayısıyla Lizbon antlaşması sonrası ABAD, Avrupa Konseyi'nin kararlarını denetleme yetkisine sahip kılınmıştır. ABİHA'nın 263. maddesinde getirilen yeni düzenlemede bu husus açıkça yer almaktadır. Benzer hükümler aynı antlaşmanın 267. ve 269. maddelerinde yer almaktadır.

Ancak ODGP alanında alınacak kararların -bazı istisnalar dışında- ABAD'ın yargı denetimine tabi olmadığı AB antlaşmasının 24. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla Avrupa Konseyi'nin bu çerçevedeki kararları da ABAD'ın denetimine tâbi değildir.

Avrupa Konseyi'nin Aldığı Kararlarla İlgili Değerlendirmeler

Ortak Politikalarla İlgili Faaliyetler Çerçevesindeki Bilançosu Topluluklar bünyesinde yürütülen ortak politikalarla ilgili en önemli kararlar ekonomik ve parasal birliğin oluşturulmasıdır.

1978 yılında yapılan üç zirvede (7-8 Nisan 1978 tarihli Kopen hag zirvesi; 6-7 Temmuz 1978 tarihli Bremen zirvesi ve 4-5 Aralık 1978 tarihli Brüksel zirvesi) alınan kararlarla bu süreç başlatılmıştır. Her ne kadar ekonomik ve parasal birliğin kurulması uzun vadeli bir süreç olsa da, Devlet ve Hükümet Başkanlarının, yaptıkları toplantılarda bu konuda kararlı bir tutum sergilemişlerdir. Devlet ve Hükümet Başkanları deyim yerindeyse bu çerçevede süreci başlatmakta, gerisi Bakanlar Konseyi başta olmak üzere ilgili kurumlar tarafından getirilmektedir. Avrupa Konseyi aynı kararlılığı 1980'li yılların nda sonunda göstermiş ve 28-29 Haziran 1988 tarihli Hannover zirvesinde, 26-27 Haziran 1989 tarihli Madrid zirvesinde ve 2 Mayıs 1998 tarihli Brüksel zirvesinde aldığı kararlarla ekonomik ve parasal birliğin somutlaşmasına ve isteyen üye devletlerin para birimi olarak Avro'nun kullanılmasına önayak olmuştur. Benzer durum enerji, ticaret ve teknoloji politika arı çerçevesinde de gözlemlenebilir. Aynı biçimde bölgesel politika da Avrupa Konseyi'nde alınan kararlarla başlatılmış ve 1975'de Avrupa Bölgesel Kalkınma Fonu (FEDER) oluşturulmuştur.

Avrupa Konseyi'nin Bilançosu

Avrupa Konseyi'nin somut gelişmelere öncülük ettiği bir diğer alan kurumsal reformlar ve kurucu metinlerin revizyonu konusudur.

Kurumsal reform konusunda en tipik örnek Avrupa Parlamentosu'nun doğrudan ve tek dereceli seçimlerle seçilmesidir. Bu konuda bilindiği gibi 1970'li yıllarda yapılan zirvelerde Fransa'nın, İngiltere'nin ve Danimarka'nın itirazları giderilmiş ve Haziran 1979'da yapılan seçimlerle Parlamento üyeleri halklar tarafından seçilmiştir.

Kurucu metinlerin revizyonu çerçevesinde de ilk adım daima Avrupa Konseyi tarafından atılmıştır. Örneğin kurucu metinler üzerinde genel çaplı ilk revizyonun gerçekleştirildiği ATS, 21 Mart 1983 tarihli Stuttgart zirvesinde, 25-26 Haziran 1984 tarihli Fontainebleau zirvesinde, 3-4 Aralık 1984 tarihli Dublin zirvesinde, 28-29 Haziran 1985 tarihli Milano zirvesinde ve nihayet 2-3 Aralık 1985 tarihli Lüksemburg zirvesinde alınan kararlar sonucu hazırlanmış ve Avrupa bütünleşmesinin evrilmesi sağlanmıştır.

Aynı biçimde 26-27 Haziran 1989 tarihli Madrid Zirvesinde, 8-9 Aralık 1989 tarihli Strazburg Zirvesinde, 25-26 Haziran 1990'da Dublin zirvesinde, 29-30 Ekim 1990 tarihli Roma zirvesinde ve nihayet Roma'da yapılan 14-15 Aralık 1990 tarihli zirvede alınan kararlarla Maastricht antlaşmasına giden süreç hazırlanmıştır.

Kurumsal Reformlar ve Kurucu Metinlerin Revizyonu Çerçevesindeki Bilançosu

Avrupa Konseyi hakemlik rolü çerçevesinde de çok pozitif bir bilançoya sahiptir. Bu çerçevede Haziran 1977 tarihli Londra zirvesinde Avrupa Konseyi, alt düzeyde karar alınması sürecinde ortaya çıkan sorunları çözmekle görevlendirilmiştir. Bir başka deyişle Avrupa Konseyi karar alma sürecinde ortaya çıkması muhtemel, çelişen ulusal menfaatler arasında hakemlik ya da arabuluculuk yapmakla da görevlendirilmiştir.

Genişleme sürecinde, gerekse kurumların merkezlerinin bulunacağı kentlerle ilgili dosyada Avrupa Konseyi önemli rol oynamıştır. Genişleme sürecinde İspanya ve Portekiz'in AET'ye üye olma sürecinde ortaya çıkan ve Bakanlar Konseyi düzeyinde giderilemeyen sorunlar Devlet ve Hükümet Başkanlarının 29-30 Mart 1985 tarihli Brüksel zirvesinde giderilmiştir. Kurumların merkezlerinin bulunacağı kentler konusunda da 11-12 Aralık 1992 tarihli Edinburg zirvesinde ve 28-29 Ekim 1993 tarihli Brüksel zirvesinde kabul edilen kararlarla sorunlar çözülmüştür.

Avrupa Şirketi, Avrupa Markası ve hizmetlerle ilgili Botkestein Yönergesi çerçevesindeki ihtilaflar da Avrupa Konseyi'nin hakemliğinde ve arabuluculuğunda çözülmüştür.

Hakemlik Rolü Çerçevesindeki Bilançosu

Avrupa Konseyi'nin kendine özgü bir personeli, uzmanları,hatta sekretaryası bile bulunmamaktadır. Dolayısıyla ister istemez alacağı kararlar çerçevesinde Bakanlar Konseyi gibi, Komisyon gibi Avrupa Parlamentosu gibi AB kurumların kendisine sağlayacağı verilerden yararlanmak zorundadır. Avrupa Konseyi'nin her ne kadar sınırlı da olsa diğer AB kurumlarıyla birtakım ilişkileri mevcuttur.

Bakanlar Konseyi ile İlişkiler; Avrupa Konseyi zirveleri Bakanlar Konseyi'nin katılımıyla hazırlanmaktadır. Bakanlar Konseyi zirvelerde Devlet ve Hükümet Başkanları tarafından alınan kararlarlarla ilgili hukuki düzenlemeleri Avrupa Parlamentosu ile birlikte kabul ederek, bu kararların AB müktesebatı haline gelmesi sürecinde oldukça önemli bir işlev yerine getirir.

Lizbon antlaşmasıyla üye devletlerin Dışişleri Bakanlarının Avrupa Konseyi zirvelerine sistematik olarak katılmalarına son verilmiştir. Bundan böyle Dışişleri Bakanları bu toplantılara gündemin gerektirmesi durumunda katılabileceklerdir. Hatta Lizbon antlaşmasıyla Dışişleri Bakanı şartı kaldırılmış, gündemin gerektirmesi durumunda bu toplantılara Hükümet Başkanının yanı sıra herhangi bir bakanın da katılabileceği yönünde bir düzenleme yapılmıştır.

Avrupa Konseyinin Diğer Kurumlarla İlişkileri

Avrupa Parlamentosu ile İlişkiler Parlamento Başkanı zirvelerin başlangıcında bir konuşma yapar. Avrupa Konseyi Başkanı yapılan / yapılacak olan faaliyetleri sunar ve parlamenterlerle bu konuda bir tartışmanın yapılmasını sağlar. Her zirveden sonra Avrupa Konseyi Başkanı Parlamento'ya bu zirveyle ilgili bir rapor sunar. Bu uygulama 26-27 Kasım 1981 tarihli Londra zirvesi sonrası dönem başkanlığını yürüten üye devlet (İngiltere) tarafından kabul edilmiş ve bu tarihten sonra bu uygulama mutad hâle gelmiştir.

Avrupa Konseyi ile Avrupa Parlamentosu arasındaki bu ilişki, Avrupa bütünleşmesi çerçevesinde ulusüstü / supranasyonal mantıkla hükümetlerarası mantığın birlikte ve karşılıklı ilişki içinde sürdüğünü göstermektedir.

Avrupa Parlamentosu Avrupa Kon seyi ilişkileri başlangıçta çok da iyi başlamamıştır. Parlamento başlangıçta Avrupa Konseyi'ne karşı çok ihtiyatlı davranmıştır. Parlamento'ya göre hükümetlerarası niteliği ağır basan bu oluşum Topluluklar bünyesindeki supranasyonal yapıya zarar verebilirdi.

Parlamento, kurucu metinlerin kendisine tanıdığı yetkilerin Avrupa Konseyi tarafından ihlal edilmesinden çekinmekteydi. Ayrıca Avrupa Konseyi'nin hakemlik yaptığı durumlarda Parlamento'nun tutumunu pek de dikkate almayacağı düşünülmekteydi.

Bugün her iki kurum arasında daha yapıcı bir diyalog işlemektedir. Parlamento Başkanı'nın zirve toplantılarına kısıtlı olarak değil de tam yetkiyle ve toplantının tamamına katılması Avrupa Parlamentosu'nun eskiden beri talep ettiği bir husustur. Ne var ki bu talep henüz tam anlamıyla yanıt bulamamıştır.

Avrupa Konseyinin Diğer Kurumlarla İlişkileri

Komisyon ile İlişkiler; Komisyon Başkanı ve gerektiği durumlarda bir Komisyon üyesi zirve toplantılarına katılmaktadır. Avrupa Konseyi'nin alacağı kararları için lojistik / teknik desteğe ihtiyacı vardır. Avrupa Konseyi üyelerinin tüm ayrıntılara hâkim olması beklenemez. Komisyon Başkanı Avrupa Konseyi üye ortak politikalar konusunda bilgi vermekte, gerektiğinde yönlendirme yapmaktadır. ODGP Yüksek Temsilcisi de bu toplantılara katılmaktadır. Yüksek Temsilci'nin Komisyon'da da yer aldığı göz önünde bulundurulacak olursa aslında Komisyon'un bu zirvelerdeki mevcudiyeti oldukça yüksektir. Zirve sonucu kabul edilen kararlar Komisyon'a da iletilmektedir.

Avrupa Konseyi'nin varlığının Bakanlar Konseyi'ni daha kısıtlı bir statüye düşüreceği ve karar almada ciddi blokaja sürükleyeceği düşünülmüş, Komisyon'un teklif yetkisinin ciddi zarar göreceği ve Komisyon'un basit bir sekretaryaya dönüşeceği beklenmiştir. Parlamento'nun karar alma mekanizmasının dışına itileceği, sahip olduğu yasama, kontrol ve mali yetkilerin hiçbirini efektif olarak kullanamayacağı öngörüsü yapılmıştır.

Zamanla Avrupa Konseyi'nin devreye girerek bir bakıma bu kurumları rahatlattığı, hatta onların gelişmesine ve güçlenmesine katkıda bulunduğu görülmüştür. Bunun sonucu olarak Avrupa Konseyi'nin Bakanlar Konseyi'nin yerine geçme / onun yetkilerini gasp etme gibi bir pozisyona hiçbir zaman girmediği, yasal düzenlemelerin kabulü çerçevesinde buna özen gösterildiği, dolayısıyla da Bakanlar Konseyi'nin Avrupa Konseyi ile uyumlu bir çalışma biçimine girerek daha güçlü bir hale gelmiştir.

Komisyon da sahip olduğu teknik donanım sayesinde Avrupa Konseyi'ne girdi sağlamada kilit konuma gelmiştir. Ayrıca Komisyon Başkanı'nın zirve toplantılarına katılması Komisyon’u daha güçlü bir konuma getirmiştir.

Son olarak Avrupa Parlamentosu her zaman Avrupa Konseyi’nin istediği doğrultuda pozisyon almayarak kendi yetkilerini korumasını bilmiştir. Bunun en ilginç öeneği Haziran 1984 tarihli Fontainebleau zirvesinde Avrupa Konseyi tarafından İngiltere’ye yönelik olarak alınan indirim kararına Avrupa Parlamentosunun tepki göstermesidir.

Avrupa Konseyinin Diğer Kurumlarla İlişkileri

Avrupa Birliği'nde (AB), bütçe ve yasama fonksiyonlarını Avrupa Parlamentosu ile birlikte yerine getiren Konsey, AB hukuk düzeni içinde üye devletlerin menfaatleri ile AB arasındaki temel bağlantıyı sağlayan kurumdur. Her ne kadar Birlik düzeyinde üye devletlerin menfaat ve görüşlerinin temsilcisi olarak üye devletlerden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket etse de, Konsey aynı zamanda, AB'nin bir organı olarak AB'nin menfaat ve çıkarlarını gözetmekle de yükümlüdür. Kurucu Antlaşmalarda Konsey ile ilgili hükümlere AB Antlaşması'nın (ABA) 16. maddesi ve Avrupa Birliği'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma'nın (ABİHA) 237-243. maddelerinde yer verilmiştir. Lizbon Antlaşması ile getirilen değişikliklerde, daha çok Konsey'in yapısı, yetkileri ve karar alma usulüne ilişkin yeniliklere yer verildiği göze çarpmaktadır. Kurucu Antlaşma değişikliğiyle birlikte Avrupa Parlamentosu'nun, yasama sürecindeki yetkisinin biraz daha artmasına ve Lizbon Antlaşmasında AB Zirvesi'nin de AB'nin asli kurumları arasında sayılmasına rağmen, Konsey AB kurumsal yapısı içindeki yasama ve yürütme organı olarak sahip olduğu etkin konumunu sürdürmektedir.

KONSEY / BAKANLAR KONSEYİ

Kavramsal Açıklama AB kurumları arasında terminolojik olarak en çok karıştırılan kurum, AB'ye üye devletlerin görüşülen konulara göre, ilgili bakan düzeyinde temsilcilerinden oluşan AB'nin Konseyi'dir (Rat der Europâischen Union). Ayrıca bu kurumun çok sık biçimde kaynaklarda Bakanlar Konseyi (Ministerrat) olarak adlandırıldığı da görülmekte dir. Ancak bu adlandırma, Konsey'in mevcut yapısını yeterli ölçüde karşılamamaktadır. Özellikle bu kurum, üye devletlerin Hükümet ve Devlet Başkanlarından oluşan AB Zirvesi [Europâischer Rat) ile karıştırılmaktadır. Öte yandan Lizbon Antlaşması ile getirilen değişiklik kurumun ismi sadece Konsey olarak (der Rat) düzenlenmiştir (ABA md. 13/1).

Bu nedenle bu çalışmada kurumun ismi, Konsey olarak kullanılacaktır

Oluşumu ve Çalışma Düzeni

Konsey, her üye devletin, temsil ettiği üye devlet hükümetini taahhüt altına sokabilecek ve aynı zamanda o üye devlet adına oy kullanabilecek, bakan düzeyinde bir temsilcisinden oluşmaktadır.

AB'ye üye devlet sayısına paralel olarak Konsey'de 27 üye bulunmaktadır. Konsey üyesi bakanlar, AB düzeyinde karar alma süreçlerinde oy kullanarak temsil ettikleri üye devlet hükümetini taahhüt altına sokabilecek yetkilere sahiptir. Böylece Konsey'de hükümetlerin, daima yeteri derecede politik yetki ve sorumluluk sahibi otorite kişiler tarafından temsil edilmeleri sağlanmış olacaktır.

Bazı durumlarda Konsey toplantılarına, yetkili Bakanı temsilen üye devletlerin Brüksel'deki Daimi Temsilcileri veya diğer üst düzey bürokratlar katılabilir. Ancak bu kişilerin, hükümetleri adına Konsey'de oy verme hakları bulunmamaktadır.

AB hukukuna göre, Konsey'de görev yapacak kişilerin bakan sıfatına sahip olduklarının belirlenmesi, her üye devletin kendi ulusal hukuk kurallarına bırakılmıştır. Bu kapsamda, Konsey'de üye devletleri temsil eden bakanların merkezi hükümet üyesi olmasına gerek bulunmamaktadır. Bu düzenleme özellikle Belçika, Avusturya ve Almanya gibi federal sisteme sahip üye devletlerde eyalet hü kümetlerinin AB karar alma süreçlerine katılımları açısından önemlidir.

Üye devletlerin bakan düzeyindeki temsilcilerinden oluşan Konsey, uygulamada, yapılacak toplantının gündemine göre, o üye devletin o konuda yetkili bakanlarından oluşmaktadır. Bu nedenle Konsey'in oluşumu, gündemde tartışılacak konuya göre değişmektedir. Örneğin, tarım ve balıkçılık konusunda bir karar alınacaksa, bu Konsey toplantısına üye devletlerin tarım bakanları katılmaktadır. Eğer konu çevre politikasıyla ilgiliyse, Konsey'e üye devletlerin çevre bakanları katılmaktadır. Konunun özelliğine, teknik veya sektörel niteliklerine göre Uzmanlaşmış Konsey toplantıları yapılmaktadır. Bu toplantılarda ilgili bakanlara, kendi ülke uzmanlarından oluşan heyetler eşlik etmektedir.

Konsey, Kurucu Antlaşmaların öngördüğü bazı du rumlarda, AB organı olmanın dışında, üye devlet hükümetlerinin konferansı olarak da toplanmaktadır. Bu durumda, Konsey toplantısına katılan üyeler, Konsey üyesi olmayıp hükümet temsilcisi olarak görev yapmaktadır. Adalet Divanına ve Genel Mahkeme'ye hâkim ve hukuk sözcülerinin atanması, bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Ancak bu kararlar Konsey kararı olmadıkları için, bu kararlar aleyhine Adalet Divan'ında iptal davası açma imkânı yoktur.

Oluşumu ve Çalışma Düzeni Lizbon Antlaşmasında, Konseyin farklı oluşumlarından sadece Genel İşler Konseyi ve Dışişleri Konseyi ismen zikredilmekle birlikte, diğer oluşumlarının ABİHA md. 236 uyarınca Zirve tarafından nitelikli çoğunlukla belirlenmesi öngörülmüştür. Konsey İç Tüzüğü'nün 1 No.lu Ekinde belirtildiği üzere, 10 farklı Konsey oluşumu bulunmaktadır:

Genel İşler Konseyi, Dışişleri Konseyi, Ekonomik ve Mali İşler Konseyi (Ecofin), Adalet ve İçişleri Konseyi, İstihdam, Sosyal Politika, Sağlık ve Tüketici nin Korunması Konseyi,

Rekabet Konseyi (İç Pazar, Sanayi, Araştırmave Turizm bu Konseye dahildir),

Ulaştırma, Telekomünikasyon ve Enerji Konseyi, Tarım ve Balıkçılık Konseyi, Çevre Konseyi, Eğitim, Gençlik ve Kültür Konseyi. Öte yandan Ekonomik ve Mali İşler Konseyi'nde, Avro grubu olarak adlandırılan ve Ekonomik ve Parasal Birliğe üye olan 16 üye devletin özel bir konumu bulunmaktadır. ABİHA md.139/4 uyarınca, para birimi Avro olmayan üye devletle rin, para politikalarına ilişkin konularda Ecofin'de oy hakkı bulunmamaktadır.

Konsey'in Toplanması ABİHA md. 237 uyarınca, Konsey, Başkanı tarafından re'sen veya üyelerinden birinin ya da Komisyon'un talebi üzerine toplanmaktadır. Genel olarak Konsey'in toplantıya çağrılması, Başkanlığın takdir yetkisindedir. Ancak, Konsey üyelerinden birisinin ve Komisyon'un talebi halinde Başkan, Konseyi toplantıya çağırmakla yükümlüdür. Konsey, kural olarak toplantılarını merkezinin bulunduğu Brüksel'de yapmaktadır. Ancak, Konsey'in olağanüstü durumlarda Lüksemburg'ta da toplanabileceği Konsey İç Tüzüğü md. 1/3/2 ile öngörülmüştür. Konsey, Nisan, Haziran ve Ekim aylarındaki toplantılarını Lük semburg'ta yapmaktadır.5

Konsey toplantılarının düzenleniş aralıkları gündem konularının aciliyetine göre değişmektedir. Genel İşler Konseyi, Dışişleri Konseyi, Ekonomik ve Mali İşler Konseyi (Ecofin) her ay en az bir kez toplanırken, diğer Konseyler yılda iki ya da üç kez toplanmaktadır.

Başkanlık AB Zirvesinden farklı olarak, Konsey'de başkanlık görevi, dönüşümlü olarak yürütülmektedir. 18 aylık bir süre için üç dönem başkanı üye devlet tarafından oluşturulan "Troyka" tarafından ortak bir çalışma programı yürütülmektedir. Her yeni çalışma programı, bir önceki programı tamamlayacak şekilde bağlantılı olarak hazırlanmaktadır.

Öte yandan, Lizbon Antlaşması'nda başkanlık konusunda Dışişleri Konseyi ile diğer Konsey oluşumları arasında bir farklılık öngörülmüştür. Buna göre, Dışişleri Konseyine, Birliğin Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi başkanlık ederken, diğer Konsey oluşumlarındaki başkanlığın belirlenmesine ilişkin karar, Zirve tarafından nitelikli çoğunlukla alınacaktır. 2007 yılında yapılan Hükümetlerarası Konferans'ın sonuç bildirisine ekli 9 numaralı bildiride yer alan Zirve kararında, Dışişleri Konseyi dışındaki Konsey başkanlıkları, önceden belirlenmiş ve üç üye devletten oluşan takımlar halinde 18 aylık bir süre için üstlenilmesi kararlaştırılmıştır. Bu şekilde, eşit rotasyon ilkesi çerçevesinde üye devlet temsilcilerinin Konseye başkanlık etmesi benimsenirken, üye ülkeler arasındaki farklılıklar ve Birlik içersindeki coğrafi dengeler de göz önünde bulundurulmuştur.

Genel Sekreterlik Konsey'in işleyişi çerçevesinde, Konsey'in çalışmalarını hazırlamak ve her düzeyde düzenli çalışmasını temin etmek için oluşturulan Konsey Genel Sekreterliği, ABİHA md. 240/2 ve Konsey İç Tüzüğünün 23. maddesi uyarınca görev yapmaktadır. Brüksel'de faaliyet gösteren Genel Sekreterlik, Konsey tarafından 5 yıllık bir süre için oybirliği ile atanan Konsey Genel Sekreteri, Genel Sekreter Yardımcısı ve bürokratlardan oluşur.

Lizbon Antlaşmasıyla getirilen yeni değişikliklerle birlikte daha önce aynı zamanda Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikasından sorumlu Yüksek Temsilci sıfatıyla da görev yapan Konsey genel sekreterinin bu görevi sona ermiştir.

2010Ocak-Haziran Ispanya

Temmuz-Aralık Belçika

2015Ocak-Haziran Letonya

Temmuz-Aralık Lüksemburg2011

Ocak-Haziran Macaristan Temmuz-Aralık Polonya

2016Ocak-Haziran Hollanda

Temmuz-Aralık Slovakya2012

Ocak-Haziran Danimarka Temmuz-Aralık G.Kıbrıs

2017Ocak-Haziran Malta

Temmuz-Aralık İngiltere2013

Ocak-Haziran İrlanda Temmuz-Aralık Litvanya

2018Ocak-Haziran Estonya

Temmuz-Aralık Bulgaristan2014

Ocak-Haziran Yunanistan Temmuz-Aralık İtalya

2019Ocak-Haziran Avusturya Temmuz-Aralık Romanya

Konseyde Dönem Başkanlıkları

Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER), üye devlet hükümetlerinin AB nezdindeki daimi temsilcilerinden oluşur ve Brüksel'de görev yapar. Bu Komite, ABİHA'nın 240. maddesi ve Konsey İç Tüzüğü'nün 19. maddesi uyarınca, Konsey'in süreklilik gerektiren işlerinin sağlıklı olarak yürütülmesi, Konsey toplantı gündemlerinin belirlenmesi, karar tasarılarının hazırlanması ve siyasi konuların sürekli biçimde takip edilmesi açısından Konseye yardımcı olur. Konsey'in çalışmalarını hazırlamak ve Konsey tarafından kendisine verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü Daimi Temsilciler Komitesi, aynı zamanda ulusal idareler ile Birlik kurumları arasındaki ilişkileri düzenleyerek, karşılıklı bilgi akışını sağlamak ve Birliğin temel sorunlarına yönelik ulusal yaklaşımların oluşturulmasına katkı sağlama görevini de yerine getirmektedir.

Uygulamada haftada bir toplanan Daimi Temsilciler Komitesinin, iki farklı oluşumu bulunmaktadır.

Üye devletlerin büyükelçilerinden oluşan Daimi Temsilciler Komitesi II (COREPER II), daha çok siyasi konuları ele alırken,

büyükelçilerin yardımcılarından oluşan Daimi Temsilciler Komi tesi I (COREPER I), teknik konular üzerinde yoğunlaşır.

Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) Ayrıca daha alt düzeyde Daimi Temsilci ler Komitesine yardımcı olan ve onun çalışmalarını hazırlayan çok sayıda çalışma grubu bulunmaktadır. Daimi Temsilciler Komitesi, yasama sürecinde Komisyon tarafından hazırlanan önerileri ilk elden incelemek ve bu önerilerle ilgili olarak devletlerarası uzlaşma sağlanması için kurumlar arası temasları izlemek, Daimi Temsilciler Komitesinin en önemli görevlerinden birisidir.

Komisyondan gelen bir öneri üzerinde Daimi Temsilciler Komitesinde anlaşmaya varılması halinde, bu konular Konsey gündemine "A" listesi olarak konulur ve Konsey'de tartışılmaksızın öncelikle karara bağlanır. Daimi Temsilciler Komitesinde üzerinde anlaşma sağlanamayan konular ise Konsey'in gündemine "B" listesinde gelir ve bu konular Konseyde tartışılarak karara bağlanır.

Görev ve Yetkileri Konsey'in görev ve yetkilerine ilişkin daha önce ATA md. 202'de düzenlenen temel ilkelerin büyük çoğunluğu, Lizbon Antlaşması ile birlikte ABİHA'nın 16. maddesine alınmıştır. Bu madde uyarınca, Konsey, Avrupa Parlamentosu ile birlikte, Birliğin yasama faaliyetini ve bütçe işlevlerini yerine getirmektir. Konsey ayrıca, Antlaşmalar'da öngörülen koşullara uygun olarak, AB'nin yetkisine giren alanlarda temel politika ilkelerini politika belirleme ve koordinasyon işlevlerini de sürdürmeye devam etmektedir.

Yasama Yetkisi Konsey, Avrupa Parlamentosu ile birlikte AB'nin temel yasama ve karar organıdır. Konsey, yasama yetkisini kullanırken, diğer AB kurumları ile işbirliği yapmak veya onların da desteği almak zorundadır. Bu zorunluluk, kurucu antlaşmalarla belirlenerek, Konsey'in yasama yetkisi konu, usul, kapsam ve muhatapları açısından şekil ve şartlara bağlanmıştır.

Kural olarak Konsey'in yasama yetkisini kullanabilmesi için Komisyon'un bir öneri hazırlaması gerekmektedir. Komisyon'un önerisi olmadan, Konsey'in kendi kendine harekete geçerek hukuki düzenleme yapması mümkün değildir. Bu husus, ABİHA md. 292'de açıkça düzenlenmiştir. Buna göre, "Konsey, Antlaşmalar'da tasarrufların Komisyon'un önerisi üzerine kabul edilmesinin öngörüldüğü tüm durumlarda, Komisyon'un önerisi üzerine harekete geçecektir". Antlaşmalarda öngörülen belirli durumlarda, yasama tasarruf ları, bir grup üye devletin ya da Avrupa Parlamentosu'nun girişimiyle, Avrupa Merkez Bankası'nın tavsiyesi üzerine veya ABAD ya da Avrupa Yatırım Bankası'nın talebi üzerine kabul edilebilecektir.

Yasama Yetkisi Konsey, yasama yetkisini kullanırken, ABİHA'da öngörülen olağan ve özel yasama usullerini uygulamaktadır. ABİHA md. 289/1'de düzenlenen olağan yasama usulüne göre, Konsey, Komisyon'un önerisi üzerine Avrupa Parlamentosu ile birlikte tüzük, direktif ve kararların yasalaşmasında ortaklaşa karar alma yetkisini kullanır. Bu usul, ABİHA md. 294'te ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Komisyon'un önerisini Konsey ve Parlamento'ya sunması üzerine, Avrupa Parlamentosu ilk okuma sırasında öneri üzerindeki tutumunu belirleyerek bunu Konsey'e iletmektedir.

Konsey, Parlamento'nun tutumunu onaylarsa, bu hukuk tasarrufu Avrupa Parlamentosu'nun tutumuna uygun biçimde kabul edilerek yasallaşır. Ancak, Konsey Parlamento'nun tutumunu onaylamazsa, kendi tutumunu belirleyerek Parlamento'ya gönderir.

Konsey, bu şekilde ilk okuma sırasında Parlamento'nun belirlediği tutumu neden kabul etmediğinin tüm gerekçelerini, kendi tutumu ile birlikte Parlamento'ya bildirmektedir. Aynı şekilde Komisyon da, kendi tutumundan Parlamento'yu haberdar etmektedir.

Yasama Yetkisi Bundan sonraki süreç ikinci okuma olarak adlandırılmaktadır. Parlamento söz konusu bilgilen dirmeyi takip eden 3 ay içinde, Konsey'in ilk okumadaki tutumunu onaylar veya karar almazsa, ilgili öneri Konsey'in tutumuna uygun şekilde kabul edilmiş sayılır. İkinci seçenek ise Parlamento'nun Konsey'in tutumunu üye tam sayısının çoğunluğu ile reddetmesidir. Bu durumda öneri, kabul edilmemiş sayılır.

Üçüncü seçenek ise, Parlamento'nun üye tam sayısının çoğunluğuyla, Konsey'in ilk okumadaki tutumunda değişiklik önermesidir.

Parlamento, değişiklik önerisini Konsey ve Komisyon'a ilettikten sonra; Konsey, üç ay içinde nitelikli çoğunlukla bu değişiklikleri onaylarsa tasarruf kabul edilir. Konsey, değişikliklerin tümünü onaylamazsa, Konsey Başkanı, Parlamento Başkanı ile anlaşarak altı hafta içinde Uzlaştırma Komitesini toplantıya çağırır.

Yasama Yetkisi Uzlaştırma Komitesi, Konsey üyeleri veya onların temsilcileri ile aynı sayıdaki Avrupa Parlamentosu'nun temsilcilerinden oluşmaktadır. Uzlaştırma Komitesi, toplanmasından itibaren altı hafta içinde, Konsey ve Parlamento'nun ikinci okuma sırasındaki tutumları temelinde, Konsey üyelerinin nitelikli çoğunluğu ve Parlamento üyelerinin çoğunluğuyla ortak bir metin üzerinde mutabakata varmaya çalışır. Çalışmalara katılan Komisyon da, tarafların tutumlarını yaklaştırmak üzere girişimlerde bulunur. Tarafların uzlaşmaması halinde tasarruf kabul edilmemiş olur. Ancak, ortak bir metin üzerinde mutabakat sağlanması halinde, üçüncü okuma aşamasına geçilir. Uzlaşılan metnin altı ay içinde Avrupa Parlamentosu tarafından oy çoğunluğuyla ve Konsey tarafından da nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi halinde tasarı kabul edilmiş sayılır. Aksi takdirde tasarı kabul edilmeden süreç sonuçlanır.

Yasama Yetkisi Antlaşmalarda olağan yasama usulüne özel durumlara da yer verildiği görülmektedir. Antlaşmalarda öngörülen belirli durumlarda, bir yasama tasarrufunun, bir grup üye devletin girişini, Avrupa Merkez Bankası'nın tavsiyesi üzerine veya ABAD ya da Avrupa Yatırım Bankası'nın talebi üzerine olağan yasama usulüne tabi olması halinde, Avrupa Parlamentosu veya Konsey, birinci ve ikinci görüşme tutumlarını Komisyon'a bildirmektedir. Ayrıca tüm prosedür sırasında Komisyon'dan görüş istenebilmektedir.

ABİHA md. 289/2'de ise bazı özel durumlarda bir tüzük, direktif veya kararın, Konsey'in katılımıyla Avrupa Parlamentosu tarafından veya Avrupa Parlamentosu'nun katılımıyla Konsey tarafından kabulüne ilişkin özel bir yasama usulü öngörülmektedir.

Ayrıca ABİHA md. 290'da Konsey'e, bir yasama tasarrufunda, yasama tasarrufunun asli olmayan bazı unsurlarının tamamlanması veya değiştirilmesi için, genel uygulama kabiliyeti olan yasama dışı tasarrufları kabul etme yetkisini Komisyon'a devretme imkânı verilmiştir. Ancak, yasama tasarruflarında, yetki devrinin amaçları, içeriği, kapsamı ve süresi açıkça belirtilmek zorundadır. Bu koşullar arasında, Konsey veya Parlamentonun yetki vermeyi iptal edebilmesi, yetki verme işleminin yasama tasarrufunda belirtilen süre içerisinde itiraz edilmemesi bulunmaktadır. Usulüne uygun kabul edilen yasama tasarrufları, tasarrufu kabul eden kurumun başkanı tarafından imzalanarak AB Resmi Gazetesi'nde yayımlanırlar. Yasama işlemleri, ayrıca bir yürürlük tarihi belirlenmemesi halinde, yayımlandıkları tarihi izleyen yirmince günde yürürlüğe girerler.

Karar Alma Yetkisi Konsey, yasama yetkisinin yanı sıra, bu tasarrufların veya Antlaşma hükümlerinin uygulanması ile ilgili düzenleme yapma ve karar alma yetkisine de sahiptir. ABİHA md. 122 uyarınca Konsey, Komisyon'un önerisi üzerine, başta enerji alanında olmak üzere, özellikle bazı ürünlerin arzında ciddi zorluklarla karşılaşılması halinde, üye devletler arasındaki dayanışma ruhu içinde, ekonomik duruma uygun tedbirler almaya karar verebilmektedir. Yine, bir üye devletin zorluklarla karşı karşıya kalması veya doğal afetler ya da kontrolü dışındaki olağanüstü durumların sebep olduğu ciddi zorluklardan kaynaklanan önemli bir tehdit altında olması halinde, konsey Komisyon'un önerisi üzerine belli koşullar altında mali yardım verilmesine karar verebilmektedir.

Bütçeye İlişkin Yetkileri Konsey'in, AB'nin yıllık bütçesinin kabulünde de Önemli bir rolü vardır. ABİHA'nın 314. maddesi uyarınca, Komisyon'un hazırladığı bütçe tasarısı, önce birinci okuma aşamasında Konsey tarafından oylandıktan sonra Avrupa Parlamentosu'na sunulur. Parlamento'nun kabul ettiği tasarı tekrar Konsey'e döner ve Konsey'de ikinci okuma aşamasında müzakere edildikten sonra kabul edildiği biçimiyle, son defa Avrupa Parlamentosu'na gönderilir ve bütçenin kabulüne ilişkin son işlemler Parjlamento'da tamamlanarak, AB Resmi Gazetesi'nde yayımlanarak Bütçe yürürlüğe girer.

Uluslararası Anlaşmaların OnaylanmasıAB, kendisine yetki verilen alanlarda, üçüncü ülkelerle ve uluslararası örgütlerle uluslararası anlaşma akdedebilmektedir. Birlik adına bu anlaşmaların akdedilmesi yetkisi Konsey'e aittir. Konsey, bu tür anlaşmaların yapılmasına ilişkin müzakere açılmasına izin vermekte, müzakere talimatlarını kabul etmekte, anlaşmanın imzalanması için yetki vermekte ve bu anlaşmaları akdetmektedir.

Komisyon veya akdedilmesi öngörülen anlaşmanın ortak dış ve güvenlik politikasıyla ilgili olması halinde, Birlik Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi, Konsey'e müzakerelerin başlatılmasını sağlamak ve öngörülen anlaşmanın konusuna bağlı olarak Birlik müzakerecisini veya müzakere heyeti başkanını ataması amacıyla tavsiyeler sunabilmektedir. Konsey de, atanan müzakereciye talimatlar verebilmekte ve müzakerelerin istişare edilerek yürütülmesi için özel bir komite tayin edebilmektedir. Ayrıca, Konsey, müzakerecinin önerisi üzerine, anlaşmaların imzalanması ve gerektiğinde yürürlüğe girmeden önce geçici olarak uygulanması konusunda yetki veren bir kararı kabul edebilmektedir.

Konsey, ortak dış ve güvenlik politikası ile ilgili olan anlaşmalar dışındaki ortaklık anlaşmaları, Birliğin İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesine katılımına ilişkin anlaşma, işbirliği usulleri öngörerek özel bir kurumsal çerçeve oluşturan anlaşmalar, Birlik açısından önemli bütçesel etkileri olan anlaşmalar ve olağan yasama usulünün veya Avrupa Parlamentosu'nun muvafakatinin gerekli olduğu özel yasama usulünün uygulandığı alanları kapsayan anlaşmaları, Parlamentonun muvafakatini aldıktan sonra kabul etmektedir. Konsey tarafından onaylanan anlaşmalar, AB Resmi Gazetesi'nde yayımlanıp yürürlüğe girmektedir.

Birliğe Yeni Üyelerin Katılımı ABA'nın 49. maddesi uyarınca, AB'ye katılmak isteyen devletlerin üyeliğe kesin kabulüne ilişkin süreçte, üye olmak isteyen devlet, başvurusunu önce Konsey'e yapmakta, Konsey, başvuruyu Komisyon'a iletmekte ve Komisyon da, başvuru sahibi devletin üyelik şartlarını taşıyıp taşımadığı yolundaki görüşünü Konsey'e sunmaktadır. Başvuru, Komisyon görüşüyle birlikte, Avrupa Parlamentosu'na iletildikten sonra Parlamento, üye sayısının salt çoğunluğuyla, başvuru sahibi devletin üyeliğe kabulünü uygun bulmakta ve Konsey de oybirliğiyle üyelik başvurusunu kabul etmektedir.

Bazı Birlik Kurumlarına Atama Yapma Yetkisi Konsey'in Antlaşmalarda belirlenmiş şekil ve şartlara uygun biçimde bazı Birlik kurumlarına üye atama ve görevlendirme yetkisi bulunmaktadır. ABA md. 17/7'ye göre, Konsey, bu maddede öngörülen usule göre seçilen Komisyon Başkanı ile mutabakat halinde, Komisyon üyeleri olarak atamayı önerdiği diğer kişilerin listesini kabul etme yetkisine sahiptir. Ayrıca, yine Konsey, ABA md. 33 uyarınca, güvenlik politikasından ve dış işlerinden sorumlu Birlik Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi'nin önerdiği özel bir temsilciyi, özel siyasi konularla bağlantılı olarak görevlendirebilmektedir. Atanan özel temsilci, bu görevini Yüksek Temsilciye tabi olarak yerine getirmektedir. Konsey, ayrıca Avrupa Parlamentosu'na danıştıktan sonra, üye devletlerin önerileri doğrultusunda hazırlanan Sayıştay üye listesini kabul etmektedir. Konsey'in diğer kurumlara ilişkin bir diğer yetkisi ise, Komisyon'un önerisi üzerine, oybirliği ile Ekonomik ve Sosyal Komite ile Bölgeler Komitesi'nin oluşumunu değiştirebilmesidir.

Diğer Kurumları Kontrol Yetkisi Konsey, ABAD'a diğer kurumların AB hukukuna aykırı kararları aleyhine iptal davası açabilmektedir. Yine Konsey'in kontrol yetkisi çerçevesinde, diğer Birlik kurumlarının Antlaşmalara aykırılık teşkil edecek şekilde hareket geçmemeleri halinde, bu ihlali tespit ettirmek amacıyla ABAD nezdinde dava açma yetkisi bulunmaktadır.

Konsey, Zirve Başkanı, Komisyon Başkanı, Birlik Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi, Komisyon üyeleri, ABAD Başkanı, üyeleri ye başkâtipleri ile Konsey Genel Sekreteri'nin maaşlarını, ödeneklerini ve emekli maaşlarını da belirlemektedir.

Konsey, yükümlülüklerini yerine getirmeyen Komisyon üyelerinin görevden alınması veya emeklilik maaşından ya da bunun yerini tutan başka menfaatlerden mahrum bırakılması için ABAD'a da başvurabilir.

Karar Alma Yöntemleri AB'de yürürlükte bulunan düzenlemeler çerçevesinde, Konsey'in yasama faaliyetlerini yürütürken basit çoğunluk, nitelikli çoğunluk ve oybirliği olmak üzere üç farklı karar alma yöntemi bulunmaktadır. ABA'ya bakılınca, Lizbon Antlaşması ile Konsey'de kararların basit çoğunlukla alınması kuralının değiştirildiği görülmektedir. ABA md. 16/3 uyarınca, Antlaşmalarda aksi öngörülmedikçe Konsey, nitelikli çoğunlukla karar almaktadır. Buna paralel biçimde, Lizbon Antlaşmasıyla nitelikli çoğunlukla karar alınacak alanların sayısı genişletilmiş; böylece üye devletlerin oybirliğinin geçerli olduğu alanlarda sahip oldukları ulusal vetodan kaynaklanan engellerin önüne geçilerek Konsey'in daha etkin biçimde çalışması hedeflenmiştir.

Avrupa Bütünleşmesi Boyunca Nitelikli Oy AğırlıklarıDe

vlet

ler

1.1.

1958

1.1.

1973

1.1.

1981

1.1.

1986

1.1.

1995

1.5.

2004

1.11

2004

-1.

1.12

007

- 31.1

0.20

14 1.

1.20

12-

31.3

.201

7

Belçika 2 5 5 5 5 5 12/12  Hollanda 2 5 5 5 5 5 13/13  Lüksemburg 1 2 2 2 2 2 4/4  Fransa 4 10 10 10 10 10 29/29  Almanya 4 10 10 10 10 10 29/29  İtalya 4 10 10 10 10 10 29/29  İngiltere   10 10 10 10 10 29/29  Danimarka   3 3 3 3 3 7/7  İrlanda   3 3 3 3 3 7/7  Yunanistan     5 5 5 5 12/12  ispanya       8 8 8 27/27  Portekiz       5 5 5 12/12  İsveç         4 4 10/10  Finlandiya         3 3 717  Avusturya         4 4 10/10  Polonya           8 27/27  Romanya             -/14  Bulgaristan             -/10  Macaristan           5 12/12  Çek Cum.           5 12/12  Litvanya           3 717  Slovakya           3 717  G. Kıbrıs           2 4/4  Estonya           3 4/4  Letonya           3 4/4  Slovenya           3 4/4  Malta           2 3/3  TOPLAM 17 58 63 76 87 124 321/345  Üye Devlet Sayısı 6 9 10 12 15 25 25/27  Ağırlıklı Çoğunluk 12 41 45 54 62 88 232/255  Ağırlıklı Çoğunluk (% Olarak)

70.5 70.6 71.4 71 71.2 70.9 72.2/73.9  

Engelleyici Azınlık Oyu 6 18 19 23 26 37 90/91  Çoğunluk İçin En az Üye Devlet Sayısı 3 5 5 6 8 veya 10 13 veya 17 13. veya 17

14. veya 18%55=14.85 veya

%72= 19.44Engelleyici Azınlık Oyu (% Olarak)

35.3 31 30.1 30.2 29.8 29.8 28-26.3  

Engelleyici Azınlık için En Az Üye Devlet Sayısı 2 2 2 3 3 4 4/4 4

Basit Çoğunlukla Kararların Alınması Basit çoğunluk, bir karar alınırken kabul oyu sayısının, ret oyu sayısından fazla olması demektir. Konsey üyelerinden her biri bir oy hakkına sahiptir. ABİHA md. 238/1'de açıkça düzenlendiği üzere Konsey, basit çoğunlukla karar alması gereken durumlarda, üye tam sayısının çoğunluğuyla hareket etmektedir. Bu noktada, karar yeter sayısı, oylamaya katılanların yarıdan bir fazlası olmayıp; Konsey'deki üye sayısının yarıdan bir fazlasıdır. Yani şu anki üye sayısı uyarınca Konsey'de basit çoğunlukla karar alınması için, 27 üye devletten 14'ünün olumlu oy kullanması yeterli görülmektedir. Konsey'de bazı üyelerin toplantıya katılmaması halinde, karar yeter sayısına ulaşılmadığı için karar alınamaması tehlikesinin ortadan kaldırılması amacıyla ABİHA 239. maddede, Konsey'in her bir üyesinin, vekâleten diğer bir üye devlet adına oy kullanabileceği düzenlenmiştir.

Konsey'de basit çoğunlukla karar alınması yöntemi Lizbon Antlaşması öncesinde genel karar alma yöntemi olarak düzenlenmişken, Lizbon Antlaşması sonrası, basit çoğunlukla karar alınan konuların sayısı oldukça azalmıştır. Bu yöntem, daha çok Konsey'in iç işleyişine ilişkin konularda uygulanmaktadır. Konseyde basit çoğunlukla karar alınan konular arasında;

Konsey İç Tüzüğü'nün ve usul kurallarının kabul edilmesi (ABİHA md. 240/3), Birliğin ortak hedeflerine ulaşılması için Kon sey tarafından Komisyon'dan inceleme ve öneri yapmasının istenmesi (ABİHA md. 241),

Antlaşmalarda belirtilen Komitelerin statülerinin belirlenmesi (ABİHA md. 242),

Komisyon'a bilgi toplama ve inceleme yapma yetkisi verilmesi sayılabilir.

Üye Ülkeler Oy AğırlıklarıAlmanya 29Fransa 29İtalya 29İngiltere 29ispanya 27Polonya 27Romanya 14Hollanda 13Belçika 12Çek Cumhuriyeti 12Macaristan 12Portekiz 12Yunanistan 12Avusturya 10Bulgaristan 10İsveç 10Danimarka 7Finlandiya 7İrlanda 7Litvanya 7Slovakya 7Estonya 4Kıbrıs 4Letonya 4Lüksemburg 4Slovenya 4Malta 3Toplam: 345 oy Nitelikli Çoğunluk: 258 oy

Nitelikli Çoğunlukta Üye Devletlerin Sahip Oldukları Oy Ağırlıkları

Nitelikli Çoğunlukla Kararların Alınması Nitelikli çoğunlukla karar alma yönteminin esası, üye devletlerin her biri için demografik, ekonomik ve siyasal kriterlere göre belirlenmiş oy katsayıları ile kararın kabul edilmesi için gerekli oy çoğunluğuna dayanmaktadır. Bu belirlenen esas lar ile karar alınabilmesi için gerekli çoğunluk, biraz daha ağırlaştırılmaktadır. Nitelikli çoğun luk karar alma yöntemine göre karar alınabilme si için önerinin Komisyon'dan gelmesi ya da gel memesine göre farklı bir belirleme yapmak gerekmektedir. Komisyon'un önerisi üzerine karar alınabilmesi için toplam 345 oyun 255'inin olumlu olması gerektiği gibi, üye devletlerin yarıdan bir fazlasının da olumlu oy vermesi gerekmektedir. Önerinin Komisyondan gelmemesi durumunda ise, 255 olumlu oy sayısının yanı sıra, üye devletle rin en üçte ikisin olumlu oyu gerekmektedir. Nice Antlaşması ile getirilen yeni değişiklik ile Konsey'de nitelikli çoğunlukla karar alınırken, her hangi bir üye devlete gerekli görmesi halinde, alınan karara olumlu oy verenlerin, Birlik nüfusu nun %62'sine tekabül edip etmediğinin belirlen mesini talep etme imkânı tanınmıştır.1 Gerekli oranın %62'ye ulaşmaması halinde, ilgili kararın kabul edilmesi mümkün olmayacaktır.

Çok tartışma yaratan konusunu oluşturmakta dır.2 ABA md. 16/3 uyarınca, artık kurucu antlaşma larda aksi öngörülmediği müddetçe Konsey'de ge nel karar alma yöntemi olarak nitelikli çoğunlukla karar alınması öngörülmüştür. Böylece, nitelikli çoğunlukla karar alınacak alanların sayısı büyük ölçüde genişlemiştir.3 Ancak vergi politikası, sosyal güvenlik, dış politika, yeni üyelerin kabulü gibi has sas alanlarda oybirliği yöntemi korunmuştur.

Nitelikli çoğunluk yöntemindeki oy dağılımı nın nasıl belirleneceğine ilişkin tartışmalar, Al manya'nın Dönem Başkanlığını yaptığı 2007 Hazi ran Zirvesinden önce başlamıştır. Özellikle o dö nem Polonya'da Devlet Başkanı ve Başbakanlık görevlerini yürüten Lech ve Jaroslavv Kcazynski kardeşler, getirilmek istenen değişikliklere Polon ya'nın Konsey'in karar alma sürecindeki gücünü azaltacağı endişesiyle karşı çıkmaktaydılar.

Nitelikli Çoğunlukla Kararların Alınması Bu amaçla, Polonya iki Polonyalı bilim insanı tarafın-an hazırlanan ve her üye devletin kilometre ka reye düşen kişi sayısına göre belirlenecek oy ağır lığına sahip olmasını hedefleyen bir model öner mekteydiler.4 Bu modele göre bir kararın alına bilmesi için öneri, AB nüfusunun %6ı,6'sı tarafın dan ve aynı şekilde üye devletlerin çoğunluğu tarafından kabul edilmeliydi. Bu şekilde bir oy yöntemiyle, her AB vatandaşının mümkün olan en geniş biçimde Konsey'de temsil edilmesi amaç lanmaktaydı.5 Ancak bu öneri, üye devletlerin büyük çoğunluğu tarafından kabul görmedi. So nuç olarak Lizbon Antlaşması ile 2004 Hükümetlerarası Konferans'ta üzerinde uzlaşılan ağırlıklı oy esasına dayanan sistemin uygulanması tbenimsendi. Ayrıca Lizbon Antlaşması ile getirilen nitelikli çoğunluğa ilişkin yöntemin uygulanması 2^014 yılına kadar ertelenmekte olup, 2017 yılına kadarki dönem için de bir geçiş dönemi öngörül dü. Bu yönteme göre, tüm üye devletlerin karara katılması halinde Konsey'de nitelikli çoğunlukla karar alınabilmesi için, üye devletlerin en az on peşinin dahil olduğu, Birlik nüfusunun en az 0/fc65'ini oluşturan üye devletleri temsil eden Kon sey üyelerinin en az %55'nin kabul etmesi gerek mektedir. Ayrıca, nitelikli çoğunluğun sağlanma sını bloke edici azınlık oyu için de, en az dört Kon sey üyesi devletin bulunması gerekmektedir. Karar önerisinin Komisyon'dan veya Birlik Dışişleri Ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi'nden gelmemesi halinde ise, olumlu oyların üye devlet lerin %72'sini ve Birlik toplam nüfusunun %65'ini temsili gerekmektedir. Lizbon Antlaşması ile nitelikli çoğunluğun nasıl hesaplanması gerektiği konusunda üç farklı zaman dilimi belirlenmiştir.

Nitelikli Çoğunlukla Kararların Alınması ABA md. 16/5 uyarınca, Lizbon Antlaşma sının yürürlüğe girdiği tarihten 31 Ekim 2014 tarihine kadar geçen zaman diliminde, nitelikli çoğunluk tanımına ilişkin olarak uygulanacak geçici hükümler, Geçici Hükümlere Dair Protokol'ün öngördüğü kurallara göre belirlenecektir. Bu protokolün 3. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 31 Ekim 2014 tarihine kadar Nice Antlaşması ile belirlenmiş oylama esasları uygulanacaktır.1 Buna göre NA ile değişik ATA md. 205/2 uyarınca, Al manya, İngiltere, Fransa ve İtalya 29 oyla en yük sek, Malta ise 3 oyla en düşük ağırlıklı oya sahip devletlerdir. Bu sistem içerisinde, nitelikli oy ço ğunluğu, üye devletlerin ağırlıklı oylarının toplamı olan 345 oyun 255'ine denk gelmektedir. Ayrıca üye devletlerin her birinin, nitelikli çoğunluğun Birlik nüfusunun en az %62'sini karşılayıp karşıla madığını talep etme hakkı bulunmaktadır. Nitelik li çoğunluğun Birlik nüfusunun %62'sinden az olması halinde nitelikli çoğunluk sağlanamamış kabul edilmektedir.

1 Kasım 2014 tarihinden itibaren ise, nitelikli çoğunlukla bir kararın alınabilmesi için, Konsey üyelerinin %55'i ve Birliğin toplam nüfusunun en az %65'ini içeren ve asgari 15 üye devletin deste ğinin alınması gerekmektedir. Nitelikli çoğunlu ğun sağlanmamış sayılması için belirlenen engel leyici azınlık sayısı da en az dört Konsey üyesin den oluşmaktadır.2

Konsey'in, Komisyon'un önerisi ile veya Dı şişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisinin önerisi ile hareket etmediği durumlarda, nitelikli çoğunluk, nüfusun %65'ini temsil etmek koşuluy la, üye devletlerin %72'sini ifade etmektedir.3

Nitelikli Çoğunlukla Kararların Alınması

Burada dikkat çeken bir husus da, aslında bu yöni oylama usulünün Lizbon Antlaşıması'nın yürürlüğe gireceği tarihten itibaren geçerli olaca ğının daha önceden kararlaştırılmasına rağmen, Polonya'nın itirazları nedeniyle yürürlüğe giriş tarihinin 2014 yılına kadar ertelendiğidir. Öte yandan Geçici Hükümlere Dair Proto-kol'ün 3. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında bu dö neme ilişkin özel bir kural getirilmektedir. Buna göre, ilgili kararın nitelikli çoğunlukla alınması gerektiği durumlarda, Konsey üyesi herhangi bir devlet, ilgili kararın Nice Antlaşmasında öngörü len nitelikli çoğunluğa göre alınmasını talep ede bilir. 1 Kasım 2014 tarihinden itibaren yürürlüğe girmesi planlanan yeni oy sistemi, Konsey'de nitelikli çoğunluğun tespitinde 1 Aralık 2009 tari hinden önce geçerli olan sisteme oranla daha demokratik olup, Konseyin aldığı kararların meş ruiyetini de daha fazla arttırmaktadır.1 Öte yan dan, ABİHA md. 16/4 uyarınca öngörülen engelle yici imkân, bu kuralın uygulanmasına önemli öl çüde sınırlandırmalar getirmektedir. Engelleyici azınlık için gerekli olan karşı oy sayısı sadece dört tür. 27 üye devletten oluşan AB'de dört üye devle tin karşı oy kullanması halinde, nitelikli çoğunluğa ulaşılmamış sayılacaktır. Bu durum nedeniyle büyük devletlerin kendi aralarında anlaşarak iste dikleri doğrultuda Konsey'den karar almasını güçleştireceğini öngörmek çok yanlış olmayacak tır.

Öte yandan, Lizbon Antlaşmasına 7 numaralı Deklarasyon ile eklenen loannina Uzlaşısı ise, Konsey'de çoğunluk oluşturmayan üye devletlere, Konsey'in karar almasından önce görüşmelerin tekrarlanmasını talep etme imkânı tanımaktadır, loannina Uzlaşısı uyarınca, böyle bir talepte bu lunmak isteyen üyelerin, ya engelleyici azınlık için gerekli olan üye devlet sayısının dörtte üçünü temsil etmeleri, ya da engelleyici azınlık için gerekli olan Birlik nüfusunun dörtte üçünü oluştur maları gerekmektedir. Lizbon Antlaşmasına ekle nen bir diğer protokol ile de, loannina Uzlaşısı'nda öngörülen hükümlerin ancak oybirliği ile değişti rilmesi öngörülmüştür.

Oybirliği ile Kararların Alınması Kurucu Antlaşmalarda, bazı önemli alanlarda Konsey'in oybirliği ile karar alması öngörülmüş tür. Bu alanlar arasında Komisyon önerilerinde değişiklik yapılması,3 vergi uyumlaştırılmaları,4 çevre politikasının bazı alanları5 sayılabilir. Yine ortak dış ve güvenlik politikası alanında kararlar kura

iklik yapılması, Komisyon üye sayılarında iklik yapılması gibi anayasal öneme sahip arda da yine oybirliği şartı aranmaktadır. Birliğe yeni üye alınması, üçüncü ülkelerle ortaklık anlaşmaları yapılması gibi alanlarda oy birliği şartının arandığı alanlar içinde yer almakta dır. Ancak ABİHA md. 238/4 uyarınca, Konsey'in karar alması için oybirliği gerektiren alanlarda, bazı üyelerin çekimser kalmaları, bu kararların kabulüne engel teşkil etmemektedir. Dolayısıyla teorik olarak diğer tüm üye devletlerin çekimser kaldığı bir karar, bir üye devletin olumlu oyuyla kabul edilebilir.