26
ÇATIŞMALARIN ODAĞINDAKİ SUDAN (KUZEY SUDAN) CUMHURİYETİ ULUSLARARASI ORTA DOĞU BARIŞ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ - IMPR www.impr.org.tr Doç. Dr. Mehmet DALAR ŞUBAT- 2013

ÇATIŞMALARIN ODAĞINDAKİ SUDAN (KUZEY SUDAN) CUMHURİYETİ

  • Upload
    ibu

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

ÇATIŞMALARIN ODAĞINDAKİ SUDAN (KUZEY SUDAN) CUMHURİYETİ

ULUSLARARASI ORTA DOĞU BARIŞ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ - IMPR

www.impr.org.tr

Doç. Dr. Mehmet DALAR

ŞUBAT- 2013

ÇATIŞMALARIN ODAĞINDAKİ SUDAN (KUZEY SUDAN)

CUMHURİYETİ Doç. Dr. Mehmet DALAR1

1 İMPR Danışmanı, Abant İzzet Baysal Üniversitesi İ.İ.B.F Uluslararası İlişkiler Bölümü

Giriş

1956 yılında bağımsızlığına kavuşan Sudan, 2011 yılında Güney kesimi ayrılarak Güney Sudan olarak bağımsız bir devlet olduktan sonra Sudan Cumhuriyeti olarak varlığını sürdürmektedir. Bu çalışmamızda Sudan’ın kuzeyinde egemenliğini sürdüren Sudan Cumhuriyeti’nin geçirdiği tarihsel süreç ele alınarak, bağımsızlığından itibaren ülkede ortaya çıkan siyasal gelişmeler, siyasal, kültürel, idari ve petrol kaynakları gibi doğal kaynakların kullanımından kaynaklanan iç çatışmalar ve güney kesiminin ayrılma üzerinde durulmuş olup, farklı din ve etnisitelerden oluşan ülkenin yönetim sistemi, siyasal sorunları, insan hakları ve insancıl hukuk sorunları incelenmiş ve değerlendirmeler yapılmıştır.

2011 yılında Güney Sudan’ın ayrılmasından önce 2,5 milyon km karelik alanıyla yüz ölçümü yönünden Afrika’nın en geniş ülkesi iken Güney Sudan’ın ayrılmasıyla yüz ölçümü 1,81 milyon km kareye düşmüştür. Afrika kıtasının doğusunda yer alan ülke, kuzeyden Mısır, kuzeydoğudan Kızıldeniz, doğudan Etiyopya, güneyden Güney Sudan, güney batıdan Orta Afrika cumhuriyeti, batıdan Çad ve kuzey batıdan Libya ile çevrelenmiştir. Merkezi iktidar tarafından atanan valilerin yönettiği 17 eyalete ve bu eyaletlere bağlı 120 yerel birimlere ayrılan ülkenin 34 milyon olarak tahmin edilen nüfusunun yüzde 40’ı kentlerde yaşamaktadır. Nüfus artış oranı yüzde 1,88 gibi oldukça yüksek olup, genç nüfus çoğunluktadır. Ortalama yaşam süresi, erkeklerde 60, kadınlarda 64 yaş civarındadır. 15 yaş üstü okuma yazma bilenlerin oranı ise yüzde 61’dir. Arapça ve İngilizcenin resmi dil olduğu ülke nüfusunun yüzde 70’i Arap etnisitesinden geri kalan Fur, Beja, Nuba, Fallata ve diğer etnisitelerden oluşmaktadır. Ayrıca ülkede dört yüzden fazla farklı dil ve lehçelerde konuşan 597 kabile bulunmaktadır. Nüfusun yüzde 97 gibi ağırlıklı oranı Sünni Müslümanlardan geri kalanı ise diğer din ve mezheplerden oluşmaktadır. Ülkenin ekonomik profili düşük seyir göstermektedir. Doğal kaynaklar yönünden zengin olan ülke, siyasal, kültürel, ideolojik ve ekonomik nedenlerden kaynaklanan iç savaş ve yönetimdeki istikrarsızlık nedeniyle kaynaklarını yeterince işletememektedir. Yaklaşık 52 milyar dolardan oluşan gayrı safi milli hâsılasının yüzde 32’si tarımdan, yüzde 7’si sanayiden ve yüzde 43’ü hizmet sektöründen oluşmaktadır. Kişi başına düşen milli gelir ise 2400 dolar gibi bir seviyede seyretmektedir. İşsizlik oranı yüzde 20 gibi seviyede olup, çalışan nüfusun yüzde 80’i tarım sektöründe, yüzde 7’si sanayi sektöründe ve yüzde 13’ü hizmet sektöründe çalışmaktadır.1

                                                            1 Bu konuda bkz. Cia, Country profile, https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/su.html; http://en.wikipedia.org/wiki/Sudan,

Tarihsel Arka Plan

Sudanın kuzey kesimini oluşturan Nubye bölgesi, M.Ö. 30-20. Binyıllara kadar dayanan siyah avcı ve toplayıcı toplulukların kurduğu ülkenin en eski tarihsel uygarlığının görüldüğü bölgedir. Mısır medeniyetiyle Nubye medeniyetinin çatışmaları bu tarihlere kadar gitmekte birlikte Mısır kültür ve medeniyetinin etkisi bu bölgede etkinliğini göstermiştir. Tarihte bazı dönemlerde Mısır’ın egemenliğinde bağımsız olarak varlığını sürdürmüş olan Nubye, bazı dönemlerde tamamen bağımsız olmuş ve Mısır’ı da egemenliği altına almıştır. O dönemde Nubye’yi yöneten Kuşilerin Mısır egemenliği MÖ. 1100’den Asurluların Mısır’a girdiği MÖ. 671’e kadar sürmüştür. Kuşilerin etkileri Mısır’dan silinmekle birlikte Kuşi kültürü Afrika’ya özgü bir kimlik olmaya başlamıştır. Burada önce Hıristiyanlık sonra İslamiyet yayılmaya başlamıştır. Mısır’a girdikten sonra Nubye’ye yönelen Müslüman Araplar, bazı direnişlerle karşılaşmalarına karşın İslamiyet’in ticari ilişkilerle yayılmasına olanak sağladılar. Buradaki Makurra Krallığını mağlup ederek topraklarını ele geçiren Arapların göçlerinde artış kaydedilmiştir. Arap yayılması, Mavi Nil ile Beyaz Nil arasındaki bölgede egemen olan ve aynı zamanda Müslüman olan Funclar tarafından engellenmiştir. Func hanedanı döneminde İslamiyet, ağırlıklı olarak tarikatlar aracılığıyla yaygınlık kazanmıştır.2 Osmanlı imparatorluğu döneminde padişah 1. Selim’in Mısır’ı ele geçirdikten sonra Sudan’ın Aşağı Nubye ve Masawa bölgeleri üzerinde kontrol sağladığı yönünde iddialar ileri sürülmüş ise de bunun gerçeği yansıtmadığı Aşağı Nubye ve Kızıl Deniz kıyılarının ancak Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Memluklardan Çerkez Özdemir Bey tarafından imparatorluğun ülkesine katıldığı tarihçi Holt tarafından tespit edilmiştir.3 Kanuni döneminde Özdemir Bey ve oğlu Osman Bey’e bağlı kuvvetler, Eritre, Cibuti, Somali, Sudan’ın kıyıları ile Habeşistan (Etiyopya)’nın bir bölümünü Osmanlı imparatorluğuna katmışlardır.4

                                                            2 AnaBritannica Genel kültür Ansiklopedisi, cilt 28, Hürriyet yayınları, İstanbul, 1994, s. 376. 3 P.M. Holt, “ Sultan Selim I and the Sudan”, The Journal of African History, Vol. 8, No. 1 (1967), s. 22. 4 Numan Hazar, Küreselleşme sürecinde Afrika ve Türkiye-Afrika İlişkileri, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2003, s. 89.

Kanuni döneminde Özdemir 

Bey ve oğlu Osman Bey’e 

bağlı kuvvetler, Eritre, 

Cibuti, Somali, Sudan’ın 

kıyıları ile Habeşistan 

(Etiyopya)’nın bir 

bölümünü Osmanlı 

imparatorluğuna 

katmışlardır. 

1820 yılında Osmanlı egemenliğindeki Mısır valisi Kavalılı Mehmet Ali Paşa’nın gönderdiği ordu ile Sudan’da Func egemenliğine son verildikten sonra buralar Mısır’ın denetimi altına girmiştir. Mehmet Ali Paşa’nın gönderdiği valilerin haksız uygulamalarına karşı ayaklanmalar bastırılmış olup, Sudan’ın bağımsızlığı engellenmiştir.5 Mehmet Ali Paşa’nın Sudan’a ilgi göstermesinin nedeninin altın ve esir ticaretinden kaynaklandığı ifade edilmektedir.6 Mavi Nil ile Beyaz Nil nehirlerinin birleştiği yerin fil hortumuna benzediği için adına “hartum” denilen ve şimdiki Sudan’a başkentlik yapacak olan yeni bir yerleşim yerini kuran Mısır yöneticileri, bu bölgede tarihçiler tarafından “Türkiyya” denilen askeri niteliği ağır basan ve Türkçe dilini kullanan bir yönetim kurmuşlar. Sudan’da kurulan bu yönetim, Nubya Nil vadisi ile Darfur bölgesini birleştirerek merkezi bir yönetim anlayışını oluşturmaya çalışmışlar.7 Osmanlı imparatorluğu egemenliğine bağlı olmakla birlikte içişlerinde özerk olan ve Hidiv olarak adlandırılan Mısır yöneticileri başlangıçta katı yönetim sergilemekle beraber, sonraki yöneticiler esneklik göstermeye başlamışlardır. Batılı tüccarların da etkisiyle buralardaki köle ticaretini ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. 1880’li yıllarda İngilizlerin etkisine giren Mısır yönetimine karşı ayaklanmalar baş göstermiştir.

Sudan’daki durumdan genel rahatsızlığın da etkisiyle kendisini Mehdi olarak tanıtan tarikat liderlerinden Muhammed Ahmed b. Seyyid Abdullah önderliğinde İngiliz subaylarının komutası altındaki Mısır ordusuna karşı geniş bir ayaklanma baş göstermiştir. Mehdi hareketi ayaklanmada önemli başarı elde ederek Sudan’ın önemli bölümünü denetim altına almakla beraber, daha sonra Mısır’ı işgal eden İngilizlere 1897 yılında yenik düşmüştür. Sudan 1899 yılından 1956 yılına kadar Mısır-İngiliz ortak yönetimi altına sokulmuştur.8 Bağımsızlığa giden süreçte Sudan’daki siyasi partilerin etkisi dikkat çekmiştir. Henüz bağımsızlığına kavuşmadan önce 1940’lı yıllarda Sudan’da iki parti mevcut

                                                            5 History of The Sudan, http://www.historyworld.net/wrldhis/plaintexthistories.asp?historyid=aa86 6 Hazar, age, s. 92. 7 Hazar, age, s. 100-101. 8 K. M. Barbour, “The Sudan since Independence”, The Journal of Modern African Studies, Vol. 18, No. 1 (Mar., 1980), s.74.; AnaBritinnacia, s. 377; Helen Chapin Metz, Sudan: A Country Study, http://countrystudies.us/sudan/

Mavi Nil ile Beyaz Nil 

nehirlerinin birleştiği yerin 

fil hortumuna benzediği 

için adına “Hartum” 

denilen ve şimdiki Sudan’a 

başkentlik yapacak olan 

yeni bir yerleşim yerini 

kuran Mısır yöneticileri, bu 

bölgede tarihçiler 

tarafından “Türkiyya” 

denilen askeri niteliği ağır 

basan ve Türkçe dilini 

kullanan bir yönetim 

kurmuşlar. 

olmuştur. Bunlardan biri Mısır ile birliği savunan liderliğini Azhari’nin yaptığı Ulusal Birlik Partisi, diğeri de Mısır ile birleşmeye karşı çıkarak bağımsızlığı savunan ve Seyid Abdurrahman el Mehdi tarafından desteklenen Ummet Partisi idi.9 Mısır’da krallığı devirerek cumhuriyeti kuran yönetim ile İngiltere arasında yapılan antlaşmayla Sudan’ın bağımsız olabileceği benimsendikten sonra 1956 yılında ülkede seçimleri kazanan Ulusal Birlik Partisi Sudan’ın bağımsız bir cumhuriyet olduğunu resmen ilan etmiştir.10

Bağımsızlıktan sonra da ülke istikrara kavuşmuş değildir. Ayaklanmalar ve darbeler birbirini izlemiştir. 1969 yılında darbe yapan General Cafer Numeyri, yönetimde düzenlemelere giderek, güneydeki gerillalarla savaşı sonlandırmak için 1972 yılında onlarla anlaşma yaparak Güney Sudan bölgesindeki üç vilayete özerlik tanımayı kabul etmiş ve ülkeyi kısmen de olsa istikrara kavuşturmuştur. Göreceli de olsa barış 1983 yılına kadar sürmüştür. 1983 yılında artan İslamcı muhalefet karşısında Numeyri iktidarını sağlamlaştırmak için güneyle savaşa son veren 1972 antlaşmasını yürürlükten kaldırarak güneydeki özerk bölgeleri üçe ayırmıştır. Numeyri’nin bu uygulaması, bundan rahatsızlık duyan güney kesimin tepkisini çekmiştir.11 Ayrıca Numeyri, ülkede İslam hukukunun uygulanması kararını almıştır. Bu uygulamalara ve kuzeyin tek taraflı işlemlerine tepki olarak güney Sudan bölgesinden destek alan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi/Ordusunun (SPLM/A)’nın yeniden başlattığı gerilla mücadelesi sonucunda ülke önemli ekonomik ve siyasi istikrarsızlığa sürüklenmiştir. Numeyri bir süre politikasını esnetmesine rağmen huzursuzlukları önlemede yetersiz kalmış ve 1985 yılında General Abdurrahman Sivar Dahab tarafından yapılan darbeyle iktidardan uzaklaştırılmıştır. Darbeciler tarafından hazırlanan anayasaya uygun olarak 1986 yılında yapılan seçimlerden birinci parti olarak çıkan Sadık el Mehdi’nin lideri olduğu Ümmet Partisi, Demokratik Birlik Partisi ve bazı Hıristiyan politikacılarla koalisyon hükümetini kurarak güneydeki isyanı yatıştırmaya çalışmıştır. Kuzeyde gittikçe güçlenen Ulusal İslami Cephe’nin koalisyona katılmasıyla hükümetin içinde bölünmeler yaşanmış, siyasal ve ekonomik sorunlar gittikçe artmıştır. Haziran 1989’da Ulusal Kurtuluş Devrim Komuta Konseyi başkanı General Ömer Hasan el Beşir, askeri darbe yaparak demokratik yollarla seçilen hükümeti devirmiştir. Beşir, ülkenin federal bir sisteme geçeceğini önerisini kabul etmeyen güneydeki ayaklanmacılarla yaptığı görüşmelerden bir sonuç

                                                            9 Sudan: A Historical Perspective, http://www.sudan.net/history.php

10 AnaBritinnacia, s. 377; Helen Chapin Metz, Sudan: A Country Study, http://countrystudies.us/sudan/ 11 Martha Wenger, “ Sudan: Politics and Society” Middle East Report, No. 172, Sudan Finding Common Ground, Published by: Middle East Research and Information Project (MERIP), (Sep. - Oct., 1991), s. 5.

alamamıştır.12 Aşağıda da değinileceği gibi güney bölgesiyle olan iç savaş KBA’nın imzalandığı 2005 yılına kadar sürmüştür.

Ayrılma Süreci

Güney Sudan yönetimini üstelenen SPLM/A (Sudan Halk Kurtuluş Hareketi/Ordusu-Sudan People's Liberation Movement/Army) ile Sudan hükümeti arasında 2002 yılında yapılan ateşkes antlaşması imzalandıktan sonra barışın tesisi için müzakereler başlamıştır. 9 Ocak 2005 tarihinde SPLM/A ile Sudan hükümeti arasında KBA (Kapsamlı Barış Antlaşması-Comprehensive Peace Agreement) imzalanmıştır. Sudan’da iki devletin oluşması sürecini öngören ve Güney Sudan’ın kurulmasının hukuksal dayanağını oluşturan KBA, 2002 yılından 2004 yılına kadar taraflar arasında yapılan antlaşmaları ve bu antlaşmaların nasıl uygulanacağı ile ilgili esaslardan oluşmaktadır. Güvenlik düzenlemeleri, kaynakların paylaşılması, güç paylaşımı, çatışmaların çözülmesiyle ilgili tarafların uzlaştığı hükümler getiren KBA, güney bölgesinin referandumla bağımsız olacağı geçiş sürecini, önemli zenginlik kaynağı olan petrol gelirlerinin taraflar arasında eşit paylaşılacağını öngörmekte olup önemli bir kilometre taşını temsil etmektedir. Bununla beraber KBA, yıllardır devam etmekte olan güney ve kuzey arasındaki çatışmalara son vermekle beraber, güney Sudan’ın ağımsızlığı sonrası kaynakların nasıl paylaşılacağıyla ilgili açıklık getirmemesinin yanında kuzey bölgesindeki çatışmalarla ilgili başarılı olamamıştır. Zira Darfur bölgesindeki çatışmalar KBA’dan sonra da devam etmiştir. Ayrıca ülkenin kuzeyindeki Hasan Turabi’nin partileri gibi hükümete muhalif olan gruplar ile güneydeki SPLM/A’ya muhalif olan ve kuzey Sudan hükümetiyle işbirliği yapmış olan gruplar ve diğer birçok aktör KBA’ya destek vermemiştir.13

Tarafların üzerinde hak iddia ettikleri zengin petrol yataklarının bulunduğu Abyei meselesine gelince; KBA çerçevesinde Abyei bölgesindeki sınır sorunlarının çözümü konusunda kuzey ve güney yönetimlerinden 5’şer kişinin temsil edildiği ve 5 uluslararası uzmanın

                                                            12 AnaBritinnacia, s. 377; ; Wenger, age, s. 5; Helen Chapin Metz, Sudan: A Country Study, http://countrystudies.us/sudan/ 13 Kemal İnat, “Sudan: Neo-kolonializmin Kıskacında Bölünme Sancısı”, Dünya Çatışmaları, Cilt 2, Nobel yaın dağıtım, Ankara, 2010, s. 35-37.

Güney Sudan yönetimini 

üstelenen SPLM/A (Sudan 

Halk Kurtuluş 

Hareketi/Ordusu‐Sudan 

People's Liberation 

Movement/Army) ile Sudan 

hükümeti arasında 2002 

yılında yapılan ateşkes 

antlaşması imzalandıktan 

sonra barışın tesisi için 

müzakereler başlamıştır. 

katıldığı Abyei sınır komisyonunun tespit ettiği sınırla ilgili anlaşmazlık çıkması üzerine taraflar 2008 yılında anlaşmazlığın La Haye Sürekli Alabulucuk Mahkemesine götürülmesinde anlaşma sağlamışlardır. La Haye mahkemesi, 2009 yılında verdiği karar çerçevesinde Abyei sınır komisyonunun tespit ettiği sınırlarda Kuzey Sudan lehine değişikliğe gitmiş ve önemli petrol kaynaklarının bulunduğu Heglig ve Bamboo bölegelerini Abyei dışında tutarak bunları kuzey Sudan ülkesine dahil etmiştir. Dolayısıyla bu bölgeler referandum dışında tutulmuştur. Kuzey ve Güney Sudan yönetimleri bu kararı kabul ettiklerini belirtmişlerdir.14

KBA’nın, Güney Sudan’ın ayrılması için öngördüğü referandum 9 Ocak 2011 tarihinde yapılmıştır. Referandum yapılan yerlerde halkın yüzde 98,8’i ayrılma yönünde oy kullandığından Güney Sudan resmen ayrı bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. Bununla beraber petrol ve su kaynakları bakımından zengin olan Abyei üzerinde tarafların hak ileri sürdükleri için sorun çözülemediğinden bu bölgede referandum yapılamamıştır. Bunun dışında kuzey Sudan’a kalan sınır kenti ve petrol bölgesi olan Heglig, Güney Sudan askerlerince işgal edilmesi karşısında çatışmalar baş göstermiş olmakla beraber, BM ve uluslararası toplumun çağrısı üzerine bu bölgeden güney Sudan güçleri çekilmiştir.15

Zengin petrol bölgesi olan Abyei bölgesi her iki ülke için kritik önemdedir. Buradan elde edilen petrol gelirinin kuzey Sudan gelirinin yüzde 15’ne, güney Sudan gelirinin yüzde 97’sine karşılık geldiği ifade edilmektedir. KBA’ın Abyei’de öngördüğü referandumun yapılamaması ise tarafların bu bölgede yaşayan nüfus yapısıyla ve kimlerin oy kullanacağıyla ilgili ileri sürdükleri tezlerinden kaynaklanmaktadır. Kuzeydeki Hartum yönetimi, göçebe topluluk olan Mısriyye kabilesinin de referandumda oy kullanmasını isterken, Güney Sudan yönetimi ise Abyei bölgesinde yerleşik durumda olan halkın Dinka halkı olduğu ve yalnızca onların oy kullanması gerektiği ileri sürmüşlerdir. Mısriyye kabilesi esasen Kordofan bölgesinde yaşayan Arap-Afrika kökenli göçebe halktır. Bu kabile, yılın belirli zamanlarında hayvanlarını otlatmak için kendi vatanları olarak gördükleri Abyei bölgesinde kalmakta ve yıllar boyunca yaşayışlarını bu şekilde sürdürmekte olduklarından yerleşik hayata geçmek istememişlerdir. Abyei bölgesinde yerleşik olan Dinka kabilesi ise 2005 yılından sonra Yukarı Nil ve Jonglei bölgelerinden gelmişlerdir.                                                             14 Kemal İnat, age, s. 45. 15 Sudan, http://en.wikipedia.org/wiki/Sudan#Legal_system; Heglig, http://en.wikipedia.org/wiki/Heglig

KBA’nın, Güney Sudan’ın 

ayrılması için öngördüğü 

referandum 9 Ocak 2011 

tarihinde yapılmıştır. 

Referandum yapılan 

yerlerde halkın yüzde 98,8’i 

ayrılma yönünde oy 

kullandığından Güney 

Sudan resmen ayrı bir 

devlet olarak ortaya 

çıkmıştır. 

Abyei’nin önceki yerlileri ise iç savaştan dolayı ülkenin kuzey ve güney bölgelerine göç etmişlerdir.16 Tarafların Güney Kordofan’da 2011’in haziran ayında gerçekleştirdikleri çatışmadan siviller önemli zarar görmüştür. 20 Haziranda Abyei bölgesinden tarafların güçlerini çekerek anlaşmaları sonucunda çatışmalar durmuş ve bölge askersizleştirilmiştir. Etiyopya barış gücü bölgede görev yapmaktadır.17

Petrol Anlaşmazlığı

Sudan’da petrol arama çalışmaları 1959 yılında başlamıştır. Agip adında İtalyan şirketine kuzey Sudan’ın Kızıldeniz sahillerinde petrol arama imtiyazı verilmiştir. O dönemde diğer batılı firmalara da ruhsatlar verilmiş olmakla birlikte petrol araştırmalarından herhangi bir sonuç alınamamıştır.1979 yılında Sudan’da önemli miktarda petrol rezervinin olduğunu göz önünde bulunduran Chevron adlı Amerikan şirketi, Yukarı Nil’in batısındaki Muklad havzasında Darfur ile Kordofan sınırındaki Ebu Jabra ve Şeref yakınlarında petrol bulmuştur. 1982 yılında Chevron şirketi, Heglig ve Unity bölgelerinde daha büyük petrol kuyularını keşfetmiştir. Çıkarılan ham petrol, yapılan rafinerilerde işlenmeye başlanmıştır. Ülkedeki çatışma ve iç savaştan dolayı önemlisi de şirket elamanlarının çatışmacılar tarafından öldürülmelerinden dolayı şirket, petrol arama faaliyetini 1984 yılında durdurmuştur. 1989 yılında Beşir’in askeri darbeyle yönetimi ele geçirmesinden sonra 1992 yılında Chevron’a verilmiş olan petrol imtiyazları düşük bir bedel karşılığında satın alınmıştır. 1997 Martında Büyük Nil Petrol İşletme Şirketi, petrol bölgelerinden Sudan’ın Kızıldeniz kıyısındaki Port Sudan’a petrolü aktarmak için 1540 km’lik boru hattı inşaatına başlamıştır. Başlangıçta Çin, Malezya ve batılı tedarikçilerle 1 milyar dolarlık bir

                                                            

16 İbrahim Tığlı, Sudan’ı Bekleyen Tehlike: Abyei Sorunu, http://www.sde.org.tr/print.aspx?pageID=0&columnID=0&newsID=1478 17 Sudan Tribune, http://www.sudantribune.com/TEXT-North-and-South-Sudan-agree,39282

Sudan’da petrol arama 

çalışmaları 1959 yılında 

başlamıştır. Agip adında 

İtalyan şirketine kuzey 

Sudan’ın Kızıldeniz 

sahillerinde petrol arama 

imtiyazı verilmiştir. O 

dönemde diğer batılı 

firmalara da ruhsatlar 

verilmiş olmakla birlikte 

petrol araştırmalarından 

herhangi bir sonuç 

alınamamıştır. 

anlaşma imzalanmıştır. 1999 yılında bu boru aracılığıyla petrol ihraç edilmeye başlanmıştır.18

Ülkenin güney kesiminin referandumla ayrılmasını öngören 2005 tarihli KBA, petrol gelirlerinin iki ülke arasında yarı yarıya paylaşılmasını öngörmekteydi. 2011 yılında yapılan referandumla ayrılan Güney Sudan ile Kuzey Sudan arasındaki en önemli sorunun petrol alanlarının sınırlaması olduğunu belirtmek gerekir. Petrol üretiminin yüzde 75’i Güney Sudan’da üretilmesine rağmen, petrol endüstrisi, petrol boru hatları, rafineriler ve ihraç altyapıları Kuzey Sudan’da yer almaktadır. Ne var ki KBA, bağımsızlık sonrası petrol paylaşım mekanizmaları ile transit ücretleriyle ilgili herhangi bir düzenleme getirmiş değildir. Güneyin ayrılmasından sonra kuzeydeki Hartum hükümeti, varil başına 32-36 dolar talep ederken güneydeki hükümet varil başına 1 dolar ödeme yapabileceğini ileri sürmüştür.19 Dolayısıyla petrol sorununu çözmeden güney tarafının bağımsız olarak ayrı bir devlet haline gelmesi, sorunları ve bundan kaynaklanan gerginlikleri artıcı etki yapmıştır.

Taraflar arasında petrolün nakliyle ilgili geçiş ücreti anlaşmazlığı çözülemediğinden Hartum hükümeti, 2011 yılında Güney Sudan’ın ham petrolünü Hartum ve Obeyid rafinerilerine yönlendirmiştir. Buna misilleme olarak, Güney Sudan hükümeti 20 Ocak 2012 tarihinde adil bir anlaşma yapılıncaya veya alternatif boru hatları yapılıncaya kadar petrol üretimini durdurduğunu bildirmiştir. Anlaşmazlığı çözmek için Afrika Birliği’nin girişimiyle Addis Ababa’da taraflar arasında yapılan görüşmeden başlangıçta bir sonuç çıkmamıştır. Transit ücreti dışında diğer anlaşmazlık konuları ise ham petrol işleme ve taşıma masrafları, dış borçların paylaşılması ve Abyei bölgesinin statüsünün belirlenmesi gibi önemli konular teşkil etmektedir. Anlaşmazlığın çözülmesi için Afrika Birliği’nin sunduğu çözüm önerileri üzerinde de taraflar henüz bir uzlaşma sağlamış değildir.20 Afrika Birliği’nin çözüm önerileri: Petrol boru hatlarının kullanımı, petrolün işletilmesi, ihraç edilmesi ve kuzeyin petrol üretiminin dörtte üçünü kaybetmesi karşılığında güney Sudan’ın Kuzey Sudan’a 2,6

                                                            18 South Sudan Oil Almanac, s.13, http://openoil.net/wp/wp-content/uploads/2012/08/South-Sudan-Oil-Almanac-PDF.pdf; Luke Anthony Patey , “ State Rules: Oil Companies and Armed Conflict in Sudan”, Third World Quarterly, Vol. 28, No. 5 (2007), s. 1002-1003. ;Understanding Sudan, http://understandingsudan.org/Oil/OilResources/L2FS2-HistoryofOilinSudan.pdf 19 Energy Information Administration, http://www.eia.gov/emeu/cabs/Sudan/Full.html; 20 South Sudan Oil Almanac, s.15

Taraflar arasında petrolün 

nakliyle ilgili geçiş ücreti 

anlaşmazlığı 

çözülemediğinden Hartum 

hükümeti, 2011 yılında 

Güney Sudan’ın ham 

petrolünü Hartum ve 

Obeyid rafinerilerine 

yönlendirmiştir. 

ila 5,4 milyar dolar dolayında ödeme yapması, Güney Sudan’ın Kuzey Sudan’a günlük 35 bin varil petrolü ödünç olarak vermesi ve diğer anlaşmazlık konularınını daha sonra çözmeleri, 2014 yılının sonunu kadarki süreyi kapsayacak şekilde güneyin kuzeye 1,1 milyar dolara transit ücretini ödemesi.21 Bu öneriler kapsamlı olarak tüm anlaşmazlığı çözmekten uzak olduğu gerekçesiyle Güney Sudan tarafından kabul edilmemiştir.22

Güney Sudan, Etiyopya ve Kenya hükümetleriyle alternatif petrol boru hatlarının tesis edilmesi konusunda girişimlerini sürdürmektedir. Kenya’nın Lamu limanına 1000 mil uzunluğunda 500 bin varil kapasiteli boru hattının 18 ayda yapılacağı öngörülmekle birlikte, boru hatlarının geçeceği alanın coğrafi elverişsizliği, güvenlik sorunu, liman uzaklığı gibi etkenler nedeniyle boru hatlarının yapımının 2-3 yılı bulacağını uzmanlar tarafından ifade edilmektedir. Uluslararası Para Fonunu, (IMF) verilerine göre, Petrol her iki ülke ekonomisi için çok önemli bir kaynak olmakla birlikte Güney Sudan’ın toplam gelirlerinin yüzde 98’ni oluşturmaktadır. Kuzey Sudan’ın hükümet gelirlerinin yarısını ve ihracat gelirlerinin yüzde 90’nını petrol oluşturmaktadır.23 Dolayısıyla petrol üretiminin anlaşmazlık nedeniyle durdurulması, her iki devletin ekonomisine büyük darbe vurmakta ve sorunun bir an önce çözülmesinin ne kadar hayati önemde olduğun ortaya koymaktadır.

Her iki tarafın petrole olan bağımlılığı hayati önemde olunca kısmen de olsa taraflar, sorunun çözülmesi konusunda anlaşmaya varmak zorunda kalmışlardır. 27 Eylül 2012 tarihinde kuzeyin devlet başkanı Ömer el Beşir ile güneyin devlet başkanı Salva Kiir arasında Addis Ababa’da anlaşma imzalanmıştır. Buna göre petrol ihracatına yeniden başlanacak, sınırlarında 6 millik askersiz alan oluşturulacak, güneyin günlük 350 bin varil ham petrolünün dünya pazarlarına ulaşması sağlanacaktır. Diğer sorunların çözülmesiyle ilgili görüşmelerin ise daha sonra yapılacağı konusunda anlaşmaya varılmıştır.24

                                                            21 Energy Information Administration, http://www.eia.gov/emeu/cabs/Sudan/Full.html; 22 South Sudan Oil Almanac, s.16. 23 Energy Information Administration, http://www.eia.gov/emeu/cabs/Sudan/Full.html; 24 Sudans Sign Deals to Resume Oil Exports, http://online.wsj.com/article; http://en.wikipedia.org/wiki/2012_South_Sudan%E2%80%93Sudan_border_war

Uluslararası Para Fonunu, 

(IMF) verilerine göre, Petrol 

her iki ülke ekonomisi için 

çok önemli bir kaynak 

olmakla birlikte Güney 

Sudan’ın toplam gelirlerinin 

yüzde 98’ni 

oluşturmaktadır. 

Sudan’ın Yönetim Sistemi

Bir devletin yönetim sistemi öncelikle o devletin rejimi veya o rejim tarafından oluşturulan devletin anayasası tarafından belirlenmektedir. Sudan’da demokratik seçimlerle seçilen sivil yönetimlerin iktidar olduğu 1954-1958, 1965-1969 ve 1986-1989 dönmelerinde seçilmiş bir parlamento tarafından daimi bir anayasa yapılması çalışmaları başarısız olmuştur. Askeri iktidarlar tarafından yapılan anayasalar ise çoğunluk tarafından benimsenmesinde sorunlar yaşamış ve kalıcı olamamışlardır. Numeyri’nin 1973 tarihli anayasası, kendisinin iktidardan uzaklaştırıldığı 1985 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. El Beşir’in 1998 tarihli anayasası ise 2005 yılında SPLM/A ile yapılan KBA’dan sonra değişmiş, onun yerini 2005 tarihli Geçici Anayasa almıştır.25 2005 yılında yapılan KBA’dan sonra ülkenin hem kuzey hem güney bölgeleri için 2005 tarihli Geçici Anayasa yapılmış olup, güney Sudan’ın 2011 yılında ayrıldıktan sonra bu devlet kendisi için yeni bir anayasa oluşturmuş, 09 Temmuz 2011 yılında Güney Sudan parlamentosunun onayıyla Güney Sudan Geçici Anayasası yürürlüğe girmiştir. Bu anayasa, 2005 yılında Güney Sudan için öngörülmüş geçici anayasa belgesinin yerini almıştır.26 Kuzey Sudan için 2005 tarihli Geçici Anayasa belgesi halen yürürlüktedir. Bununla birlikte kuzey Sudan için halen anayasa çalışmaları devam etmektedir. 2011 yılında Güney Sudan’ın ayrılmasından sonra kuzeyin nüfusunun yüzde 98’nin Müslüman olduğunu ileri süren devlet başkanı Ömer El Beşir, İslam hukukunu öngören ve tamamen İslami nitelikte olacak yeni anayasa planlarının olduğunu ifade etmiştir.27

2005 tarihli Sudan Geçici Anayasasının28 1. maddesi, Sudan Cumhuriyetinin demokratik, ademi merkezi, farklı unsurların bir arada yaşadığı çok kültürlü, çok dilli, çok dinli bağımsız ve egemen bir devlet

                                                            25 Prof. al-Tayib Zain al-Abdin, “Constitution-Making Process in Sudan”, http://unmis.unmissions.org/Portals/UNMIS/Constitution-making%20Symposium/110523_ProfEl-TayebZain_paper.pdf 26 Raimundo Rocha, “The urgent need to re-affirm people’s rights and responsibilities”, http://vivatinternational.org/blog/2012/10/30/south-sudan-constitution/

27 Reuters, “Bashir says Sudan will adopt Islamic constitution” 13 october, 2013,

http://www.reuters.com/article/2011/10/13/ozatp-sudan-constitution-idAFJOE79C00F20111013 28 Anayasa metni için bkz. The Interim National Constitution of the Republic of the Sudan, 2005, http://www.mpil.de/shared/data/pdf/inc_official_electronic_version.pdf

Sudan’da demokratik 

seçimlerle seçilen sivil 

yönetimlerin iktidar olduğu 

1954‐1958, 1965‐1969 ve 

1986‐1989 dönmelerinde 

seçilmiş bir parlamento 

tarafından daimi bir 

anayasa yapılması 

çalışmaları başarısız 

olmuştur. 

olduğunu, adalet, eşitlik, insan hakları ve temel özgürlüklerinin geliştirilmesi temelinde devletin insan onurunun yükseltilmesinde ve saygı gösterilmesinde görevli olduğunu, dinlerin ve kültürlerin devletin iktidarının ve uyumunun ilham kaynağını olduğunu hükme bağlamıştır.

Devletin dini niteliğiyle ilgili anayasanın 5. maddesi önemli hüküm getirmektedir. 5. maddenin 1 ve 2. fıkrası, devletin kuzey eyaletlerinde etkili olmak üzere yasaların kaynağının İslam şeriatı ve halkın konsensüsü olacağını, güney Sudan eyaletlerinde ise yasamanın kaynağının, içinde halkın dini inanç ve geleneklerinin olduğu halkın konsensüs göstereceği değer ve gelenekleri yansıtan kaynaklar olacağını hükme bağlamıştır. Bu hükümden anlaşıldığı kadarıyla İslam hukuku ülkenin güney eyaletlerinde uygulanmayacaktır.

Geçici anayasa, egemenliği ülkenin kuzey ve güneyine dengeli bir şekilde dağıtan, federal bir yapı içinde kendisine özgü yarı başkanlık sistemini yansıtmaktadır. Anayasanın 51. maddesi cumhurbaşkanlığı makamının cumhurbaşkanı ve iki cumhurbaşkanı yardımcısından oluşacağını ülkenin istikrarının korunması KBA’nın uygulanması için kararların birlikte ve kollektif bir şekilde alınacağını öngörmektedir.

Cumhurbaşkanı yardımcısının Güney Sudan’ın lideri olacağını öngören KBA’nın anayasaya aktarılan bu hükmü, 2011 yılında Güney Sudan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra işlevsiz hale gelmiştir. Anayasaya göre Sudan doğumlu, akli yeteneği yerinde, kırk yaşını doldurmuş, okuma yazma bilen, hakkında ahlaka ve dürüstlüğe aykırı herhangi bir suçlama yöneltilmemiş olmak şartıyla cumhurbaşkanı halk tarafından 5 yıllık bir süre için seçilecektir (madde 53-54 ve 57).

Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler ise oldukça fazladır. Cumhurbaşkanı hem devleti hem hükümeti temsil etmektedir. Başbakanlık kurumu oluşturulmadığı için cumhurbaşkanı, hem devlet başkanlığı hem başbakanlığı üstlenmiştir. Yasama, yürütme ve yargıyla ilgili kendisine çok önemli miktarda yetki verilmiştir. Anayasa mahkemesi üyeleri, yargı organlarının yetkililerini atamak, bakanlar kuruluna başkanlık etmek, parlamentoyu toplatmak ve feshetmek, savaş ilan etmek, olağanüstü hal ilan etmek, ülkenin dış politikalarını yönlendirmek ve yönetmek gibi birçok yetki tanınmıştır (madde 58).

Yasama organı ise Millet Meclisi ve Eyaletler Konseyi olmak üzere iki yapıdan oluşmaktadır (madde 83). Millet Meclisi üyeleri halk tarafından kanunun öngördüğü süreler için seçilirken (madde 84), Eyaletler Konseyi ise eyalet meclislerinin seçeceği üyelerden oluşmaktadır. Her eyalet eşit bir şekilde ikişer üye ile konseyde temsil edileceği öngörülmüştür (madde 85).

Yargı organı ise geçici anayasanın 119 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanı tarafından yardımcılarının da muvafakatiyle yargıçlarının seçileceği 9 üyeli Anayasa Mahkemesinin oluşturulmuştur (madde 119-120). Yasama ve yürütme organlarına karşı yeterli finansal ve idari bağımsızlığının olacağı Ulusal Yargı Otoritesi kurulmuştur. Yüksek Mahkeme başkanı da olan cumhurbaşkanı tarafından atanan Adalet Bakanı bu otoritenin başkanlığını da üstlenmektedir. Ulusal yargı otoritesinin başkanı olan adalet bakanı idari işleri bakımından cumhurbaşkanına karşı sorumlu olacaktır (madde 123). Ulusal Yüksek Mahkeme (Yargıtay), temyiz ve istinaf mahkemeleri ve diğer ulusal mahkemeler ulusal yargının yapısı içinde değerlendirilmektedir (madde 124). Ayrıca yargıçların bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlamak bakımından önemli bir düzenleme de onların ataması ve özlük haklarının belirlenmesinde ve yönetilmesinde yetkili organ olan Ulusal Yargı Hizmeti Komisyonu oluşturulmuştur. Bu komisyonun yardımcılarıyla danıştıktan sonra cumhurbaşkanı tarafından oluşturulacağı öngörülmüştür. Komisyonun üye oluşumu ve işlevi ise KBA’ya uygun olarak çıkarılacak bir kanunla düzenleneceği hükme bağlanmıştır (madde 129).

Sudan’ın Siyasal Sorunları

Sudan, bağımsızlığına kavuştuğu 1956 yılından 1958 yılına kadar zayıf koalisyon hükümetleri tarafından yönetilirken, 1958-1964 yılları arasında General İbrahim Abbud tarafından, 1969-1985 yılları arasında General Cafer Numeyri tarafından ve 1989 yılından zamanımıza kadar Tuğgeneral Ömer el Beşir tarafından yapılan askeri darbe sonucunda başa geçen rejimler tarafından yönetilmektedir. El Beşir’in yaptığı darbe, güneydeki SPLM/A’ya karşı çıkan Ulusal İslami Cephe tarafından desteklenmiştir. El Beşir’in 15 subaydan oluşturduğu ve başkanlığını yaptığı devrim komuta konseyi ülke yönetimini ele geçirerek, çıkarılan anayasal bir kararla tüm siyasal partileri, sendikaları ve özgür basını yasaklayarak yüzlerce siyasi muhalifi tutuklamıştır. Devrim komuta konseyi ulusal İslami cephenin programını benimseyerek içinde yargıç, öğretmen, askeri personel, akademisyen, memur ve işçilerin bulunduğu yirmi bin kişiyi işten atmış, onların yerine ulusal İslami cephenin üye ve destekçilerini alarak ülkede önemli ayrışmaların oluşmasına yol açmıştır. El Beşir, ayrıca iktidarını daha da sağlaştırmak için düzenli ordu dışında Halk Savunma Güçleri adında para-militer milislerden oluşan silahlı birlikleri oluşturmuş ve silahlı muhaliflerini bu birlikler yardımıyla baskı altına almıştır.29 1993 yılında Devrim Komuta Konseyi kendisini feshetmiş, sivil bir yönetime geçeceğini ilan ederek Ömer El Beşir’i devlet başkanı olarak seçmiştir. Devlet başkanlığı ve parlamento için 1996 yılında partilerin olmadığı bir seçim yapılmış, El Beşir yüzde 75,7 oy kazanarak cumhurbaşkanı olmuştur. 1999 yılında siyasi partilere yasal tescil tanınmıştır.30

Merkezi hükümetin özellikle 1983 yılından itibaren başlattığı ve Ömer El Beşir’in daha etkin bir şekilde yürüttüğü Araplaştırma ve İslamlaştırma politikaları, ülkenin hem güneyinde hem kuzeyinde din ve etnisite bakımından farklı olan kesimlerin tepkilerini çekmiş ve rejime karşı muhalefetin artmasında bu politikaların büyük payı olmuştur.31

                                                            29 Wenger, age, s. 6-7. 30 BBC News, Profile: Sudan's President Bashir, http://news.bbc.co.uk/2/hi/africa/3273569.stm 31 Kemal İnat, “Sudan: Afrika’nın En Uzun İç Savaşı”, Dünya Çatışma Bölgeleri, Ed: Kemal İnat, Burhanettin Duran ve Muhittin Ataman, Nobel yayın dağıtım, Ankara, 2004, s. 349.

Sudan, bağımsızlığına kavuştuğu 1956 yılından 1958 yılına kadar zayıf koalisyon hükümetleri tarafından yönetilirken, 

1958‐1964 yılları arasında General İbrahim Abbud tarafından, 1969‐1985 yılları arasında General Cafer Numeyri tarafından 

ve 1989 yılından zamanımıza kadar 

Tuğgeneral Ömer el Beşir tarafından yapılan askeri darbe sonucunda başa 

geçen rejimler tarafından yönetilmektedir. 

Sudan’da geleneksel anlamda dominant olan siyasi partiler başlıca iki Müslüman gruptan destek almaktadırlar: Hatmiyye ve Ensar. Hatmiyye grubunun, tasavvufi niteliği ağır olup, ülkenin doğusunda ve kuzeyinde önemli tabanı olan Demokratik Birlik Parti’sini desteklemektedir.

Demokratik Birlik Partisi, (Democraitic Unionist Party-DUP) Sudan’ın ilk devlet başkanı İsmail Ezheri’nin üyesi olduğu Sudan’ın en eski siyasi partisi olup, 1943 yılında Muhammed Osman Al Mirghani tarafından kurulmuştur. Partinin başlangıçtaki ismi Ulusal Birlik Partisi iken 1967 yılında partinin o zamanki lideri Seyit Ali Mirghani tarafından ismi Demokratik Birlik Partisi olarak değiştirilmiştir. Kendisinin peygamberin soyundan geldiğini ileri süren Mirghani, aynı zamanda Hatmiyye Sufi tarikatının da başıdır. 1953 yılında girdiği seçimle 22 sandalyeyi kazanan Ümmet Partisine karşı 58 sandalyeyi kazanarak birinci parti olan DUP, ülkeyi demokratik seçimler yöntemleriyle yöneten ve Sudan’ın bağımsızlığından beri askeri darbeler içinde olmayan Sudan’ın önemli destekçileri olan partisidir. 1984 yılında yapılan en son demokratik seçimlerinde Ümmet Partisinden sonra parlamentoda ikinci gelmiş ve Ümmet partisiyle koalisyon hükümetini kurmuştur. El Beşir’in 1989 yılında yaptığı askeri darbeyle iktidardan düşmüştür. Şu andaki liderinin Muhammed Osman Mirghani olduğu Parti, demokratik çoğunculuk, sosyal adalet, devletin tüm etnik ve dini unsurlara eşit yaklaşımı, tüm hakların ve ödevlerin vatandaşlık temelinde verilmesi gibi ilkeleri benimsemektedir. 2005 yılında yapılan KBA’ya kadar ulusal İslami cephe karşısında muhalif rol üstlenen parti adaletsiz olduğu gerekçesini ileri sürerek 2000 yılında yapılan seçimleri boykot etmiştir. Ulusal Demokratik İttifak çerçevesinde hayatını sürdüren parti, barışçıl yönetmelerle etkinliğini sürdürmektedir. 2011 yılının sonunda Beşir hükümetiyle koalisyona girmiş partinin lideri Mirghani, Sudan’daki muhalefetle barış yaparak ülkede iç çatışmaları sona erdirmek gibi çalışmalar yürütmektedir. 32

Ensar grubu ise 19. YY.’da Mısır ve İngiliz yönetimine karşı ayaklanmış olan Mehdi hareketine dayanmaktadır. Bu hareketin desteklediği siyasi parti ise Ulusal İslami Cephe ile işbirliği yapan Ümmet Partisidir. İslami eğilimli Ümmet partisinin kuruluşu 1944’e kadar dayanmaktadır. Ensar hareketi lideri Abdurrahman Mehdi bağımsızlık yanlısı bir partinin kurulması çalışmalarına temel teşkil edecek şekilde Ümmet adlı bir gazete çıkarmıştır. 1945 yılında Abdullah Halil liderliğinde örgütlenmesi tamamlanarak Ümmet partisi için hükümete başvuru yapıldıktan sonra parti tüzel kişilik kazanmıştır. Liderliğini Sadık El Mehdi’nin yaptığı parti içinde farklı

                                                            32 Sudan Tribune, http://www.sudantribune.com/+-Democratic-Unionist-Party-DUP,353-+

Sudan’da geleneksel anlamda dominant olan siyasi partiler başlıca iki 

Müslüman gruptan destek almaktadırlar: Hatmiyye ve Ensar. Hatmiyye grubunun, tasavvufi niteliği ağır olup, ülkenin doğusunda ve 

kuzeyinde önemli tabanı olan Demokratik Birlik 

Parti’sini desteklemektedir. 

grup, hizip ve oluşumlar var olup, üyeleri aralarında görüş ayrılıkları çıkmaktadır. 1986’da seçimlerden birinci parti çıkarak DUP ile koalisyon kuran parti, El Beşir’in 1989 yılında yaptığı askeri darbeye kadar iktidarda kalmıştır. Bu parti 2008 yılından sonra mevcut iktidarla anlaşarak iktidardaki Ulusal Kongre Partisiyle işbirliği yaparak onun bir parçası haline gelmiştir.33 Sadık el Mehdi, Ümmet partisinin lideri iken Hasan Turabi ise Ulusal İslami Cephenin liderliğini yapmıştır.34 19. YY’da ayaklanan Muhammed Ahmet el Mehdinin torunlarından olan Sadık el Mehdi, 1966-67 yılları ile 1986-1989 yıllarında başbakanlık yapmış olan Ummet Partisinin lideridir. Beşir’in 1989 yılında yaptığı darbe sonrasında yedi yıl boyunca ev hapsinde tutulmuş, bir süreliğine ülke dışına çıkmış, 2000 yılında Sudan’a dönerek 2010 yılında yapılan başkanlık seçimi için adaylığını koymakla beraber kazanamamıştır. Beşir’in uluslararası ceza mahkemesinde yargılanmasına karşı çıkan Mehdi, hükümete yakın bir eğilim izleyerek Darfur ve Kordofan’daki ayaklanmacıları ülkeyi bölmekle suçlayarak onları eleştirmiştir.35

1979 yılında adalet bakanlığını ve 1990’lı yıllarda meclis başkanlığını da yapmış olan ve kurduğu ulusal İslami cephe ile Müslüman kardeşlerle benzer siyasi düşünceleri paylaşan Hasan Turabi, başlangıçta El Beşir ile aynı düşüncede olmalarına rağmen aralarında görüş ayrılıkları ortaya çıkmış,36 1999 yılında El Beşir ile birlikte Ulusal Kongre Partisini kurarak parlamento başkanı olmuştur. El Beşir’in olağanüstü hal ilan etme ve meclisi feshetme gibi yetkilerini azaltan bir yasayı meclise sunmuştur. El Beşir’in yeniden devlet başkanlığına seçilmesiyle ilgili kampanyaları boykot edince Turabi’nin Ulusal Kongre Partisi başkanlığı askıya alınmıştır. Turabi’nin yeni kurduğu Halk Ulusal Kongresi’nin ayaklanmacı SPLM/A ile anlaşma imzalanmasından sonra Beşir tarafından hükümeti devirmeye teşebbüs etmekle suçlanmış ve 2001 yılında tutuklanmıştır.37 2004 yılından itibaren, bazen özgürlüğüne kavuşturulmakla beraber, halen cezaevinde kalmaktadır. Ülkedeki baskılara ve rejimin uygulamalarına karşı çıkan Turabi, El Beşir hükümeti tarafından Darfur’da Hartum yönetimine karşı mücadele eden İslami eğilimli Adalet ve Eşitlik hareketi ayaklanmacılarını desteklemekle suçlanmaktadır. Turabi ise bu

                                                            33 Warburg, Gabriel, Islam, sectarianism, and politics in Sudan since the Mahdiyya, 2003, Wisconsin University press, s. 125-126; National Umma Party Sudan, http://en.wikipedia.org/wiki/National_Umma_Party_Sudan

34 Wenger, age, s. 7. 35 Sudan Tribune, al-Sadiq al-Mahdi, http://www.sudantribune.com/+-Al-Sadiq-al-Mahdi,465-+ 36 Hasan Turabi, http://en.wikipedia.org/wiki/Hassan_al-Turabi#cite_note-Spur-24 37 BBC News, Profile: Sudan's President Bashir, http://news.bbc.co.uk/2/hi/africa/3273569.stm

1979 yılında adalet bakanlığını ve 1990’lı 

yıllarda meclis başkanlığını da yapmış olan ve kurduğu 

ulusal İslami cephe ile Müslüman kardeşlerle benzer siyasi düşünceleri paylaşan Hasan Turabi, 

başlangıçta El Beşir ile aynı düşüncede olmalarına 

rağmen aralarında görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. 

hareketle bağlantısının olmadığını belirterek hükümetin suçlamasını kabul etmemiştir.38

Sudan Komünist Partisi, 1946 yılında üniversite öğrencileri arasında daha sonra 1966 yılında yasaklanacağı zaman kadar sendikalarda gelişme kaydetmiştir. 1969 yılında Cafer Numeyri iktidara geçtiğinde Numeyri’yi destekleyen parti, Numeyri’nin tek partili sistemine katılmayı reddedince ve kendisine karşı 1971’de yapılan darbe girişimini destekleyince Numeyri, partinin bir çok liderini idam etmiş, bazılarını cezaevine veya sürgüne göndermiştir. Tabanı az olan partinin siyasal gücü zayıftır.39 Bu partinin kurucularından olup başkanlığını yapan ve 2012 yılında ölen Muhammed İbrahim Nugud, Sudan'da 1952 yılında İngiliz sömürge yönetimine karşı mücadele etmiştir. Siyasi faaliyetleri nedeniyle Malakal ve Juba’da cezaevinde üç yıl tutuklu kalan Nugud, 2010 yılında yapılan başkanlık seçimlerinde adaylığını koymuş ve çok düşük bir oy oranıyla seçimleri kaybetmiştir.40

1989 yılında kurulan Ulusal Demokratik İttifak, mevcut askeri rejime karşı olan ve iç savaşın barışçıl yönetmelerle bitirilmesini destekleyen kuzey ve güney Sudan güçlerinin koalisyonundan oluşmaktadır. Bu ittifak, Demokratik Birlik Partisi, Ümmet partisi, SPLM/A, Komünist Partisi, sendikalar gibi ülkedeki pek çok siyasi unsuru içinde barındırmaktadır.41 2005 yılında Kahire’de merkezi hükümetle barış antlaşmasını gerçekleştirmiştir.

İktidarda olan ve El Beşir’in lideri olduğu Ulusal Kongre Partisi ise İslami Cephe ve Ulusal Kurtuluş Devrim Komuta Konseyinin halefi olarak 1998 yılında legal olarak tanınmış tek parti olarak kurulmuştur. Bu partinin üyeleri İslamcılık, Pan-Arapçılık, ulusalcılık gibi ideolojileri benimsemektedir. Partinin üyeleri ülkenin önemli yönetim kademelerinde yer almaktadırlar. 2000 yılında muhalefet tarafından boykot edilen seçimlere Numeyri’nin Emekçi Güçlerin İttifakı Partisiyle birleşerek girmiştir. Bu parti aynı zamanda hukukçular birliği, üniversite öğrencileri birliği, kuzey Sudan tarım birlikleri birçok sivil toplum kuruluşları üzerinde etkinliğini

                                                            

38 Wasil Ali, “Sudanese Islamist opposition leader denies link with Darfur rebels”, http://www.sudantribune.com/spip.php?article27123 39 Wenger, age, s. 7. 40 http://www.haberler.com/sudan-komunist-partisi-lideri-nugud-topraga-3479554-haberi/ 41 Wenger, age, s. 7.

İktidarda olan ve El Beşir’in 

lideri olduğu Ulusal Kongre 

Partisi ise İslami Cephe ve 

Ulusal Kurtuluş Devrim 

Komuta Konseyinin halefi 

olarak 1998 yılında legal 

olarak tanınmış tek parti 

olarak kurulmuştur. 

sürdürmektedir. Muhalefetin boykot ettiği 2010 yılı seçimlerinden birinci parti çıkarak parlamentonun ağırlıklı çoğunluğunu elde etmiştir.42

                                                            

42 Sudan Tribune, National Congress Party (NCP), http://www.sudantribune.com/+-NCP-National-Congress-Party,137-+ National Congress (Sudan), http://en.wikipedia.org/wiki/National_Congress_(Sudan)

İnsan Hakları Sorunları

2005 tarihli Sudan Geçici Anayasasının 3.bölümünün 2. kısmı, temel haklar başlığında 27-48. maddelerinde insan haklarını düzenlemiştir. Bunlar, insan yaşamı ve onuru, kişi özgürlüğü, kölelik ve zorla çalıştırma yasağı, kanun önünde eşitlik, kadın ve çocuk hakları, işkence yasağı, adil yargılanma, dava hakkı, özel hayatın gizliliği, inanç ve ibadet özgürlüğü, ifade ve medya özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü, oy hakkı, dolaşım ve yerleşme özgürlüğü, özel mülkiyet hakkı, eğitim hakkı, yaşlı ve özel ihtiyacı olan kişilerin hakları, halk sağlığı, etnik ve kültürel toplulukların hakları ve hak ve özgürlüklerin dokunulmazlığı gibi konuları içermektedir. Anayasanın 48. maddesi, anayasa mahkemesi ve diğer yargı organlarının hak ve özgürlüklerin korunması, yerine getirilmesi ve güvencesi olması konusunda işlevler yerine getireceğini, ayrıca insan hakları komisyonu ülke çapında insan hakları uygulamalarını izleyeceğini öngörmektedir. Anayasanın 142. maddesi, insan hakları komisyonuyla ilgili düzenleme getirmektedir. Buna göre yardımcılarıyla danıştıktan sonra cumhurbaşkanı, partili olmayan, uzman, yetkin ve tarafsız olan 15 kişiden oluşan ve kararlarında bağımsız olan insan hakları komisyonunu oluşturacaktır.

Anayasa, idam cezasını yasaklanmamakla birlikte çok ağır ve ciddi suçlar için idam cezasının verilebileceğini, 18 yaş altındakilere, hamilelere ve süt emzirenlere bu cezanın uygulanamayacağını öngörerek idam cezasının verilmesiyle ilgili kısıtlamalar getirmiştir (madde 36).

Sudan, uluslararası insan hakları belgelerinde geçen temel insan haklarıyla ilgili hükümleri istenilen genişlik düzeyinde olmasa da anayasasında benimsemesine rağmen, insan hakları ihlalinin yaygın ve sistematik olduğu raporlarla belgelenen ülke konumundadır. İnsan hakları ihlallerine sadece Kuzey Sudan’da değil, Güney Sudan’da da sık sık karşılaşılmaktadır. Ülkedeki iç savaş ve istikrarsızlığın da etkisiyle hem hükümet güçleri hem de ayaklanmacılar tarafından insan hakları ihlal edilmektedir. İnsan hakları ihlali ülkenin genelinde olmakla birlikte özellikle Darfur’da insan haklarının ve insancıl hukukun en yaygın ve ağır bir şekilde ihlal edildiği bölgedir. Ayrı bir çalışma konusu olan Darfur’da işlenen suçlarla ilgili ülkenin devlet başkanı başta olmak üzere ülke yöneticileri hakkında Uluslararası Ceza Mahkemesince verilmiş tutuklama kararı vardır. Bu çalışmamızda öncelikle genel olarak kuzey Sudan’daki hak ihlalleri üzerinde durulacaktır. Darfur ve Güney Sudan’daki hak ihlalleri ayrı bir çalışmada ele alınacaktır.

Sudan, uluslararası insan 

hakları belgelerinde geçen 

temel insan haklarıyla ilgili 

hükümleri istenilen genişlik 

düzeyinde olmasa da 

anayasasında 

benimsemesine rağmen, 

insan hakları ihlalinin 

yaygın ve sistematik olduğu 

raporlarla belgelenen ülke 

konumundadır. 

Hartum hükümetinin 2005 yılında SPLM/A ile yaptığı KBA hükümleri çerçevesinde gerek anayasal gerekse yasal çerçevede önemli değişiklikler gerçekleştirmiştir. Bunların bir kısmı insan hakları ve temel özgürlükler konusunda olmuştur. Bu yasal düzenlemeler yetersiz olsa da bunların yerine getirilmesi konusunda gerek yasal gerekse idari bakımlardan sorunlar bulunmaktadır.

Sudan’da insan haklarının ihlal edilmesinde en fazla etkisi bulunan kurumlardan biri ülke genelinde yaygın istihbarat çalışmalarını yapan Ulusal İstihbarat ve Güvenlik Servisi, Ulusal Güvenlik Güçleri (NISS) kurumudur. 2005 tarihli KBA çerçevesinde istihbarat güçlerinin işlev ve niteliğiyle ilgili yeni düzenleme yapılması ve faaliyet alanının sınırlandırılması öngörüldüğünden 2005 tarihli geçici anayasanın 151. maddesine göre cumhurbaşkanının denetim ve gözetiminde faaliyet gösterecek Ulusal Güvenlik Servisi’ne bilgileri toplama, analiz etmeyle ilgili yetkililere tavsiyelerde bulunma görevi verilmiştir. Bu kapsamda 1999 tarihli Ulusal Güvenlik Güçleri Kanunu, Ulusal Güvenlik kanunuyla değiştirilmiş ve 2010 yılında bu kanun yürürlüğe girmiştir. Bununla birlikte yeni çıkarılan kanun da daha önceki kanunlarda olduğu gibi insan haklarına aykırı birçok hüküm içermektedir. Bu kanun, yargı kararı olmadan insan haklarına aykırı olarak kişi özgürlüğüne müdahalede bulunma, özel hayatı keyfi bir şekilde ihlal etme ve uzun süreli olarak kişileri gözaltında tutma gibi istihbarat güçlerine önemli yetkiler vermektedir. 2010 tarihli kanunun 50. Maddesi, yargı kararı olmadan istihbarat güçlerinin 30 güne kadar gözaltında tutup tutuklayabileceğini düzenlemektedir.

Ayrıca güvenlik ve istihbarat müdürünün kişi hakkındaki incelemenin tamamlaması için gerek duyması durumunda 15 güne kadar da gözaltı süresi uzayabilmektedir. Bunun dışında gerekli incelmenin yapılması için ülke güvenliğinin gereklerini dikkate alarak istihbarat müdürünün Ulusal Güvenlik konseyine davayı göndermesi durumunda gözaltı süresi üç haftaya kadar uzayabilmektedir. 51. Madde, güvenlik ve istihbarat güçlerince gözaltına alınana kişilerin yargı önüne gidebilme süresinin 50. Maddede belirtilen sürelerden daha fazla olabileceğini de hükme bağlamıştır. Bu kapsamdaki kişilerin dört buçuk aya kadar mahkemeye götürülmeden gözaltında tutulmaları mümkündür. Ayrıca istihbarat ve güvenlik güçlerine kişilerin mal varlığına ve hesaplarına el koyma yetkisi de verilmiştir. 1999 kanunundan farklı olarak 2010 tarihli kanun, gözaltına alınan kişilerin aileleriyle ve avukatlarıyla irtibata geçebileceklerini ve ailelerince ziyaret edilebileceklerini öngörmesine rağmen güvenlik güçleri bu yönde davranmadıkları ve keyfi davrandıkları rapor edilmiştir.43 Güvenlik ve istihbarat güçlerinin cezai ve hukuki dokunulmazlıkları da söz konusudur. 1999 kanununda olduğu gibi 2010 tarihli                                                             43 Amnesty International, Report: Agents of Fear: The National Security Service in Sudan, AFR 54/010/2010, 2010, s. 20-21. (http://www.amnesty.org/en/library/asset/en.pdf)

Sudan’da insan haklarının 

ihlal edilmesinde en fazla 

etkisi bulunan kurumlardan 

biri ülke genelinde yaygın 

istihbarat çalışmalarını 

yapan Ulusal İstihbarat ve 

Güvenlik Servisi, Ulusal 

Güvenlik Güçleri (NISS) 

kurumudur. 

kanunun 52. Maddesi, görevlerini yapan güçlerin cezai ve medeni yönlerden kovuşturulamayacağını ve dokunulmazlıklarının olduğunu, yaptıkları eylemlerin görevleriyle ilgili olmadığının görülmesi halinde ve istihbarat müdürlerinin muvafakat göstermeleri durumunda haklarında kovuşturma ve yargılamanın olabileceğini hükme bağlamıştır. Kanunun bu hükmünden güç alan güvenlik ve istihbarat güçleri keyfi davranmakta ve özellikle siyasi muhaliflere yönelik çok ağır insan hakları ihlalinde bulunmaktadırlar.44

Ülkede çatışmalar henüz durmadığı için insan hakları dışında insancıl hukuk kuralları da yaygın olarak ihlal edilmektedir. BM insan hakları komisyonu tarafından hazırlanan raporlarda yaygın insan hakları ihlalleri belli başlıları itibarıyla ve özetle aşağıda açıklanmıştır:45

Gerek hükümet güçleri tarafından gerekse ayaklanmacılar tarafından çatışmalarda çocuk askerlerin kullanması, hükümet güçlerince orantısız güç kullanılması, sivil halkın öldürülmesi, yaralı ve esir edilmiş savaşçıların idam edilmeleri (2008/Par.20-26). Gazete editörünü öldürmeleri suçlanmasıyla idam edilen Darfur’un Fur kabilesinden olan 9 kişi, idam edilmeden önce işkence gördüklerini, avukatlarıyla ve aileleriyle görüşmelerinin engellendiğini, işkence altında suçlarını itirafa zorlandıklarını ileri sürmüşler. Ne ilk derece mahkemesi ne de temyiz mahkemesi bu iddiaları araştırmamıştır. Avukatlarının anayasa mahkemesine yaptığı başvuru da reddedilmiştir (2009/par.29). Ayaklanmacıların saldırılarına katıldıkları gerekçesiyle idam edilen 41 kişi de bireysel cezai sorumlulukları dikkate alınmadan anti terör yasası kapsamında kolektif bir şeklide suçlanarak idam edilmişlerdir (2009/par.29). 2009 yılında hükümet, ülkede insan hakları uygulamalarını gözetleyen ve mağdur olan insanlara adli yardım ve destek veren üç sivil toplum kuruluşunun lisansını iptal ederek, mal varlıklarına el koymuştur (2009/par. 36). Bazı siyasi ve muhalif grup üyeleriyle onlarla bağlantılı olan kişiler, hükümetin istihbarat örgütünce keyfi bir şekilde tutuklanmışlardır (2009/37).

Çoğunlukla Darfur kökenli olan muhaliflere yönelik keyfi tutuklamalar, tutuklanma sırasında işkence ve insanlık dışı muamelelerin görülmesi (2008/par.27-28; 2009/par.33-34). İstihbarat servislerince gerçekleştirilen keyfi tutuklamalar, tek hücrelerde uzun süreli gözaltılar, işkence uygulamaları 2011 yılında da önemli sorun olarak gündemdeki yerini korumuştur (2011/par.17). Her ne kadar 2011 yılında kişi güvenliği, ifade özgürlüğü gibi konularda bazı ilerlemeler olmuşsa da hükümetin muhaliflere yönelik katı tutumunda bir değişiklik olmamıştır, hükümetle sivil toplum

                                                            44 Aynı eser, s. 23. 45 Metinde atıf yapılan BM insan hakları raporları aşağıdadır. Raporun yayınlandığı tarih ve paragraf noları metin içi atıf yapılarak gösterilmiştir. 1.Report of the Special Rapporteur on the situation of human rights in the Sudan, Sima Samar, UN General Assembly, A/HRC/9/13, 02 September 2008.; 2. Report of The Special Rapporteur on The Situatıon of Human Rights In The Sudan, Sima Samar, UN General Assembly, A/Hrc/11/14, June 2009; 3. Report of the independent expert on the situation of human rights in the Sudan, Mohamed Chande Othman, UN General Assembly, A/HRC/18/40, 22 August 2011.

kuruluşları arasında insan haklarının korunması ve yükseltilmesiyle ilgili anlamlı ve düzenli bir diyalog henüz kurulmuş değildir (2011/16.).

İfade özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar yaygın görülmektedir. Medya organlarının, hükümet dışı kuruluşların ve insan hakları savunucularının hükümet ve özellikle istihbarat örgütlerince rahatsız edildikleri ve yayınlarının sansür edildiği rapor edilmektedir (2008/par.34-35). Basına sansürün gittikçe artması karşısında gazeteciler tepki göstererek sansürün kaldırılması için girişimde bulunmuşlar. 100 gazetecinin meclise dilekçe vermek istediklerinde onlardan 74’ü polis tarafından gözaltına alınmıştır. İstihbarat müdürü General Salih Gosh, sansürün gerekli, yasal ve anayasal olduğunu belirterek sansürü desteklemiştir (2009/par. 39). 2011 yılında da benzer durum devam etmiştir (2011/par. 22).

İşkence uygulaması, gösteri yapanların öldürülmesi ve insancıl hukuk kurallarının ihlal edilmesi gibi ağır suçları işleyen hükümet görevlileri etkin bir şekilde yargılanmamakta ve hesap verilebilirlik yöntemi işletilmemektedir (2008/par.37-38).

Bu konuda olumlu olarak değerlendirilen bir örnek küçük suçlardan dolayı tutuklanan 2000 kişinin cezaevlerinin çok fazla kalabalık olacağından çekinmesi nedeniyle serbest bırakılmalarıdır. Çoğunluğu güneyli olan ve alkol kullanımı gibi nedenlerle suçlanarak cezaevlerinin oldukça kalabalıklaşmasına yol açtıklarını gören Meclisin insan hakları komitesinin cezaevlerini ziyaret ederek bunların serbest bırakılmalarını tavsiye etmesi etkili olmuştur (2011/par.25).

Güney Kordofan’daki insancıl hukuk ve insan hakları ihlalleri

Güney Kordofan, kuzey Sudan eyaletleri içinde petrol çıkarılan, Güney Sudan’la komşu olan ve Abyei bölgesini kapsayan önemli eyaletlerden birdir. Yüz etnik topluluktan oluşan yaklaşık 2,5 milyonluk nüfusu bulunmaktadır. Nüfusunun önemli çoğunluğu göçebe Mısriye ve Hawazma Arapları ile tarımla uğraşan ve Nuba dağlarının eteklerinde yaşayan Afrikalı Nuba’lardan oluşmaktadır. Buranın valiliği uluslararası ceza mahkemesinin hakkında tutuklama kararını çıkardığı Ahmet Harun tarafından yürütülmektedir. Hartum hükümeti tarafından Nuba’ların marjinalize edilmeleri sonucunda buranın halkı SPLM/A ile birlikte hareket etmek zorunda kalmışlardır. 2003 yılındaki ateşkese kadar hükümet güçlerinin saldırılarından önemli zararlar görmüşlerdir. 2005 tarihli KBA ile SPLM/A ile Sudan güçlerinden oluşan müşterek bütünleşme komisyonunun kurulması öngörülmüştü. Bu komisyonun görevi bölgede güvenliği sağlamaktı. Güneyde referandumun yapıldığı 2011 yılına kadar önemli bir sorun çıkmamakla beraber, referandumdan sonra SPLM/A’nın güçlerini bölgeden çekmemesi ve Sudan güçlerinin bölgedeki asker sayısını azaltmayı ve bölgedeki Arap göçebelerinden oluşturduğu Halk Savunma Güçlerini dağıtmayı reddetmesi sonucunda çatışmalar çıkmıştır.46 Çatışmalar 5-20 Haziran 2011 tarihinde vuku bulmuştur. Sudan güçlerince bölgedeki sivil yerleşim alanı Kadugli’nin yoğun olarak bombalanması sonucunda binlerce sivil yerlerinden sürülmüş, güvenli yakın yerlere sığınmak zorunda kalmıştır. Sudan güçleri Kadugli ve çevresinde kontrolü ele geçirmiştir (par.90). BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin raporuna göre çatışma sırasında hem Sudan güçlerinin hem SPLM güçlerinin insancıl hukuka aykırı eylemleri tespit edilmiş olmakla birlikte Sudan güçlerinin daha yaygın ve ağır şekilde insancıl hukuku ve insan haklarını ihlal edildiği ifade edilmiştir. Sudan güçlerince ve paramiliter Halk Savunma Güçlerince gerçekleştirilen eylemlerin şunlar olduğu rapor edilmiştir:

Asker sivil ayırımı yapılmadan kişilerin öldürülmeleri, yargısız infazlar, sivillere karşı kimyasal silahların kullanılması, şehir ve köylerin bombalanması, sayısı 73 bini bulan kişilerin yerlerinden edilmelerine ve sığınma aramalarına yol açılması, kişilerin göçe zorlanmaları, keyfi ve yasadışı tutuklamalar, her iki çatışmacı tarafın insani yardımın sivillere ulaşmasını engellemeleri, kiliselere saldırılması (par. 13-52).Yukarıda da değinildiği gibi Abyei bölgesinden tarafların güçlerini çekerek                                                             46 United Nations High Commissioner for Human Rights (UNHCHR) Preliminary report on violations of international human rights and humanitarian law in Southern Kordofan from 5 to 30 June 2011, August 2011, Par. 4-5.

Güney Kordofan, kuzey 

Sudan eyaletleri içinde 

petrol çıkarılan, Güney 

Sudan’la komşu olan ve 

Abyei bölgesini kapsayan 

önemli eyaletlerden birdir. 

Yüz etnik topluluktan 

oluşan yaklaşık 2,5 

milyonluk nüfusu 

bulunmaktadır. 

anlaşmaları sonucunda çatışmalar durmuştur. Etiyopya barış gücü bölgede görev yapmaktadır.

SONUÇ

Sudan halen kendi içindeki sorunları çözüme kavuşturabilmiş değildir. Özellikle petrol bakımından birbirine bağımlı olan güney ve kuzey Sudan’ın kaynakların adil ve kalıcı bir şekilde paylaşılması konusunda anlaşma sağlamaları hayati önem arz etmektedir. 2005 tarihli KBA iki ülke arasında göreceli olarak da bir barış sürecini sağlamakla beraber, Güney Sudan’ın 2011 yılında referandumla ayrılarak bağımsız olması, kaynakların paylaşılması konusundaki anlaşmazlıkları ve ondan kaynaklanan gerginlikleri arttırmıştır. Dolayısıyla önceden bir uzlaşma alt yapısı oluşturulmadan doğal kaynaklar bakımından o kadar birbirine bağımlı olan iki birimden birinin ayrılarak bağımsız olması, sorunları azaltmayıp daha da arttırmıştır. Güney Sudan’ın ayrılması 2005 tarihli KBA ile kurulan iç ve dış barışı çok daha hassas bir noktaya getirmiştir.

KBA’dan sonra insan hakları ve özgürlükler konusunda anayasal ve yasal düzenlemeler yapılmasına rağmen bu düzenlemeler hem yetersiz kalmış hem de uygulanmalarında sorun yaşanmıştır. Uluslararası insan hakları sözleşmelerine ve yetersiz de olsa ulusal hukuk düzenlemelerinin hükümlerine aykırı hareket eden hükümet güçlerince her geçen gün ağır hak ihlallerinin gerçekleştirildiği rapor edilmektedir. Muhaliflere yönelik baskıların azalmaması, ülkedeki demokratik kurumların işlevsiz olması, geniş katılımlı ve adil seçimlerin yapılmaması, marjinalleştime politikaları, ülkede barış ve istikrarın oluşturulmasının önünde önemli engel olarak görülmektedir. Ülkedeki iç çatışmalarda da insancıl hukuk kurallarına çatışmacı tarafların aykırı harekete ettiği, başta hükümet güçleri olmak üzere ağır suçların işlendiği uluslararası kuruluşlar tarafından tespit edilmiştir. İnsan hakları ve insancıl hukuk suçlarını işleyenlerin adil bir şekilde yargılanarak cezalandırılmaması veya bu konuda uluslararası yargı organlarıyla işbirliği yapılmaması ülkenin iç barışının sağlanması şansını azaltmaktadır.