42
http://www.denizyalcin.com.tr GALATASARAY ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ ĠLETĠġĠM STRATEJĠLERĠ VE HALKLA ĠLĠġKĠLER TEZSĠZ YÜKSEK LĠSANS PROGRAMI 2000’li yılların baĢında Türkiye’de Siyasal ĠletiĢim ve kampanya örneği: YeĢiller Partisi Siyasal ĠletiĢim DENĠZ YALÇIN YRD. DOC. DR NAZLI ULBAY AYTUNA Mayıs 2006

GALATASARAY ÜNĠVERSĠTESĠ 2000'li yılların baĢında Türkiye'de Siyasal ĠletiĢim ve kampanya örneği: YeĢiller Partisi

Embed Size (px)

Citation preview

http://www.denizyalcin.com.tr

GALATASARAY ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ĠLETĠġĠM STRATEJĠLERĠ VE HALKLA ĠLĠġKĠLER

TEZSĠZ YÜKSEK LĠSANS PROGRAMI

2000’li yılların baĢında Türkiye’de Siyasal ĠletiĢim ve

kampanya örneği: YeĢiller Partisi

Siyasal ĠletiĢim

DENĠZ YALÇIN

YRD. DOC. DR NAZLI ULBAY AYTUNA

Mayıs 2006

http://www.denizyalcin.com.tr

ĠÇĠNDEKĠLER

TABLO LĠSTESĠ

ÖNSÖZ

I ) BĠRĠNCĠ BÖLÜM: ALMAN YEġĠLLER PARTĠSĠ

II ) ĠKĠNCĠ BÖLÜM: YEġĠLLER PARTĠSĠ SĠYASAL

ĠLETĠġĠM KAMPANYA PLANI (TÜRKĠYE)

1. Kaynakların Envanteri (Siyasal kampanyanın alt

yapısının oluşturulması)

2. Pazar Araştırması

3. Objektiflerin Belirlenmesi

4. Hedef Kitle

5. Kampanya Genel Eğilimi

a. Saha Seçimi

b. Kampanya Tonunun Belirlenmesi

c. Kampanya Konusunun Belirlenmesi

d. Parti Lider(ler)i

6. Medya Stratejisi

a) Medya Seçimi

b) Gündem Belirleme ve Suskunluk Sarmalı

c) Bütçe

d) Kaynakların Medya Dağılımı

7. İletişim Kanallarının Kullanımı

8. Organizasyon – Planlama - Kontrol

EKLER

KAYNAKÇA

3

TABLO LĠSTESĠ

Tablo 1: İstanbul, 2000 Nüfus Sayımı, Sayısal Dağılım

Tablo 2: İstanbul, 2000 Nüfus Sayımı, Oransal Dağılım

Tablo 3: 1983, 1987, 1991, 1995, 1999 ve 2002 Milletvekili Genel

Seçimi sonuçları, Özet tablo.

Tablo 4: 1983, 1987, 1991, 1995, 1999 ve 2002 Milletvekili Genel

Seçimi sonuçları, Detay tablo.

4

Önsöz

Bu çalışmada, bir siyasal kampanya hazırlamak için ana adımların genel olarak

açılımı yer alacaktır. Ele alınacak olan siyasal oluşum da Türkiye’deki Yeşiller

Partisi’dir. Almanyadaki oluşumun uzantısı olarak kurulmuş Türkiye’deki

Yeşiller Partisi’nin politik programı, toplumsal yaşamın her alanını kapsayan

boyutlu bir program olması ve Türk siyasetinin ihtiyacı olan boşlukları

doldurması yönünde oluşturulmuştur. Yapılan çalışma esnasında TUIK

yetkileri ile telefon ve maille bağlantıya geçilmiş, gerekli veriler alınmış;

ayrıca SDP’li politikacı ve Avrupa Parlamentosu eski milletvekili Ozan

Ceyhun’la da yüzyüze görüşme gerçekleştirilmiştir.

5

I. Alman YeĢiller Partisi

Alman Yeşiller Partisiyle ilgili Avrupa Parlamentosu eski milletvekili Ozan

Ceyhun‟un anlattıkları şöyle:

“Alman Yeşiller Partisi, kurulduğu yıllarda oldukça radikal , ekolojik, sol

radikal kesimlerle sağdan da ufak bir kesimi içinde barındıran konservatif bir

yapıya sahipti. Şu anda o yapı yok.

İlk etapta, ilk tasviye ekolojik ama muhafazakar kesimlerden oldu, radikal sol

ele geçirdi. Parti bir dönem başarısız ama kendi kendini %5’lerle tatmin eden

bir parti konumundaydı.

Bu takriben 1989 yılında (Berlin duvarının yıkımının olduğu yıl) meclis dışı

kalana kadar devam etti. O dönem, birleşen Almanya edebiyatının yapıldığı

dönemdi. Olayları öne sürdüler ve meclis dışı kaldılar.

Fischer reel politikacılar grubu ile radikal sola karşı muhalefetti. Sonra atağa

kalktı ve reel politikacılar Yeşiller Partisini ele geçirmeye başladılar, ılımlı

solcular geldi. Bu arada daha sol olan kesimin tasfiyesi de gerçekleşti.

Sorumluluk taşıyan politikacılar olarak gündeme gelmeyi amaçladılar, yeniçeri

gibi devşirme solcular da katıldı.

Şu an Yeşiller Partisini tamamen elde tutan kesim aylık net maaş olarak 4000

Euro’nun altında kazanmayan - iyi para kazanan, yüksek gelirli- çevre

konusunda vicdani sorumluluğu olan, ortanın üzerinde gelir seviyesi olan, lüks

yaşam koşullarına sahip, büyük evlerde yaşayan, tereyağım da ekolojik olsun

diyenlerin seçtiği parti konuma geldi. Eskiden alt kesime hitap ediyordu.

15 yaşından itibaren, zengin, entellektüel aile çocukları, borsada oynamayı

marifet sayan, “bu moruklar bizim başımıza kalacak” diye onlara özel sağlık

sigortası yaptıran, iddialı “ben”lerden oluşanların partisi konumuna geldi.

Alman YeĢiller Partisinin Stratejisi

Yeşiller şu anda kriz içinde, uzun yıllar solcularla iktidar olma hedefi vardı.

Sosyal haklar diye “konuşan(!)” topluluk Almanya’nın geleceğinin ekonomik

ve ekolojik anlamda reform yapacak partisi havasına girdi.

Sosyal devletin zayıflatılması açısından çalışmaları oldu ama hesap sosyal

demokrasiye kesildi. Şu anda bir kriz var . Hristiyan demokratlara yamanmaya

çalışma var ama onlar da yanaşmıyor. Yeşiller şu an daha entellektüel olan ve

ekolojiye daha çok önem veren bir strateji izliyorlar.

Yeşiller toplumu modernleştiler, çok kültürlülük anlamında cesur reformlara

neden oldular, ancak diğer partiler de 2000’lerde aynı konularda oldukça

6

başarılı oldular. Yeşiller misyonlarını tamamlamış olmalarına rağmen hala

koltuklarını bırakmak istemiyorlar.

Alman YeĢiller Partisinin Seçim Kampanyaları

Aldıkları oy oranlarında devletten aldıkları destek ve bağışlarla kampanyalara

gelir sağlıyorlar. Son yıllarda özellikle konuşmacı olarak toplantılara,

konferanslara katılan parti liderleri “honorary duty”lerle kendilerine bağış

yaptırtarak gelir elde eder oldular.

Alman YeĢiller Partisinin Liderleri

Biri kadın, biri erkek iki liderleri var . Parlamentoda milletvekilleri sayısı da

yarı yarıya paylaşılır. Eğer parlamentoya on milletvekili girecekse, bunun

dağılımı beş kadın beş erkek ya da altı kadın dört erkek olabilir ama asla altı

erkek dört kadın olamaz.

Seçim Kampanyalarını özel firmalara yaptırıyorlar. Önceden parti merkezinden

yaparlardı, gelirler arttıktan sonra bu durum değişti.

Alman YeĢiller Partisi organizasyonu

Ülke genelinde toplam 40.000 üyesi var - çok az – örgütlenmeleri zayıf; para

vererek afişlerini astırırlar. Yeşillerin üyeleri afiş asmaz, parti için bu tür

çalışmalara katılmaz. Diğer taraftan medyayı gayet iyi kullanıyorlar.

Amerikanvari şekilde varlıklarını sürdürüyorlar. Zengin kesimin hoşuna

gidecek şeyleri söyledikleri için konuşmacı olarak çok çağrılırlar. Bu da ciddi

gelir demek.”1

1 SDP’li politikacı ve Avrupa Parlamentosu eski milletvekili Ozan Ceyhun’la yapılan yüzyüze

görüşme, Ritz Carlton Oteli, 26 Mayıs 2006

7

II. YEġĠLLER PARTĠSĠ SĠYASAL ĠLETĠġĠM

KAMPANYA PLANI (TÜRKĠYE)

Türkiye’de kurulan YeĢiller Partisinin SĠYASAL ĠLETĠġĠMĠ genel

olarak aşağıdaki adımlar ve alt başlıkları kapsamında incelenecektir.

1. Kaynakların Envanteri (Siyasal kampanyanın alt

yapısının oluĢturulması)

Her siyasal parti, kampanya sürecinin daha en başlarında çalışma alanlarını

organize edeceği, gönüllülerini eğiteceği ve seçim yaklaştığında kampanya

materyallerini hazırlayacağı ve diğer tüm faaliyetlerini yürüteceği bir merkez

kurmak zorundadır. Yeşiller partisinin merkezi de Ankara’da olmakla birlikte,

İstanbul, İzmir, Bursa, Adana ve Samsun’da da şubeleri bulunmaktadır.

Yeşiller Partisinin şu andaki üye sayısı ise 160.000’dir. (Aslında tüm

Türkiye’deki tabelaları ve afişleri asabilecek kadar parti üyesi olması ideal.)

Partinin merkezinde bulunması gerekenler, siyasi kampanya yönetimi ve

faaliyetleri ile ilişkilidir. Yeşiller partisi, bir siyasi iletişim şirketi ile çalışacağı

için materyal olarak sadece ofis malzemeleri yeterli olmaktadır.

Kampanya bütçesi ise seçim çalışmalarının kapsamını, stratejisini, taktiklerini

etkileyen en önemli etmenlerden biridir. Özellikle modern kampanya sürecinde seçim

kampanyaları büyük oranda bütçelere bağımlıdır. Öyle ki bir kısım siyasal kampanya

yöneticileri ve siyasal iletişimcilerin üzerinde tartıştıkları konulardan biri de

kampanya bütçesinin büyüklüğü ile seçimin kazanılıp kazanılamayacağı arasında ne

tür bir ilişkinin olduğudur. 2 Şunu da anımsamak gerekir ki 2002 genel seçimlerinde

Cem Uzan’ın liderliğindeki Genç Parti’nin aldığı % 7,2’lik oyların arkasında yatan en

önemli etmen kampanya bütçesinin büyük olmasıdır. 3

2 Yrd. Doc.Dr. Yusuf Devran, Siyasal Kampanya Yönetimi, s. 39 3 A.g.e, s. 39

8

Bütçe oluşturulurken devletten alınacak fonun yanı sıra, Yeşiller Partisi için

STK’lardan gelecek destek (ortaklaşa yapılan kampanyalardan yapılan fon

aktarımı ile de olabilir, ancak ilan edilmelidir), parti üyelerinden, yakınlarından

ve destekçilerinden gelecek bağışlarla yapılacaktır.

Partinin, kampanya bütçesine dahil edeceği gelir kaynakları ise aşağıdaki gibidir:4

♣ Giriş ve ödentiler

♣ Bağışlar

♣ Parti üretiminden elde edilecek tüm gelirler

♣ Parti lokallerinden elde edilecek bağış ve gelirler

♣ Parti etkinliklerinden elde edilecek gelirler

♣ Siyasi Partiler Uyarısınca elde edilebilecek diğer gelirler

Tahmin edileceği gibi, bütçe harcama kalemleri, bilboardlar ve afişler,

mitingler, reklamlar (tv ve radyo), basılı materyal, internet, telefon,

danışmanlar, promosyon materyalleri, aktiviteler, anket ve araştırma giderleri

gibi kalemler olacaktır.

Bu çalışmada Yeşiller Partisi adına tahmini bir bütçe rakamı konulmamakla

birlikte, geçmiş seçimlerde bazı siyasal partilerin beyan ettikleri harcama

tutarları aşağıdaki gibidir:

AKP resmi internet sitesinde yaptığı açıklamalarda 2002 genel seçimleri için 4 trilyon

174 milyar 640 milyon TL tutarında bir bütçe ayırdığını belirtmiştir. AKP, Türkiye

genelinde 5bin bilboarda 20 gün süreyle bilboard asmış ve bu bilboardlar için 3,5

trilyon ödeme yapmıştır. 5 GP Genel başkanı Cem Uzan’ın düzenlediği 143 mitingin

maliyeti ise, 2002 seçimleri için, 5-6 milyon dolar arasında gerçekleşti. 6

4 Yeşiller Partisi Tüzüğü, Madde 18

5 A.g.e, s. 40 6 A.g.e, s. 40

9

2. Pazar AraĢtırması

Türkiye Yeşiller Partisinin seçmen analizi öncelikli olarak yapılmıştır.

Seçmen tutum eğrisi ve seçmenin eğilimleri istatistiki bilgiler kapsamında

değerlendirilmiştir. Bunun yanı sıra kamuoyu yoklamaları yapılmış ve bu

yoklamalar sonucunda seçmenin tutumu ve buna göre Yeşiller’in hedef

kitlesine ne oranda ulaştığı ve doğru belirleme konusunda ne kadar başarılı

olduğu ölçümlenmiştir.

Modern kamuoyu araştırma sonuçları, siyaset bilimcilerin ve iletişim

bilimcilerinin görüşleri seçim çalışmalarında anketlerin çok gerekli ve değerli

olduğunu ortaya koymaktadırlar. Bu nedenle artık siyasal partiler sık sık seçmen

tutum ve davranışlarını öğrenmek amacıyla anket uygulamasına yer vermekte

hatta hedef kitlenin kanaatlerini öğrenmek için anket çalışmalarını, araştırmayı,

gerekli ve zorunlu görmektedirler. 7

Yeşiller Partisi’nin yaptırdığı kamuoyu araştırmalarından aşağıda bazıları

yer alan veriler elde edilmiştir;

♣ Ülkenin en önemli sorunu: % 58,8 Hayat Pahalılığı, Ekonomi;

% 22 İşsizlik; %7,7 Ülke Yönetimi; % 0,6 Terör

♣ Bugün hangi partiye oy verirdiniz sorusuna yanıt: % 27 AKP, %

17 CHP, % 9 YP (Yeşiller Partisi), % 9 Yeni Seçmen, % 8

MHP, % 6 ANAP, % 6 DYP, % 3 HADEP, % 15 Diğer

Seçmen.

♣ Seçmenlerin, 2002 seçimlerinden sonra, %40’ı parti

değiştirmişler, %7’si bu seçimde oy kullanmayacak, %9’u yeni

seçmen ve %10’u kararsız seçmenlerdir. ( % 20 aynı partiye

yönelenler, % 4 diğer seçmenler, %10 geçmişte kullanmayan

bugün parti adı belirtenler)

7 Shea, D.M., Burton, M.J, 2001, Campaign Craft, s.100

10

Yeşiller Partisi, TUIK’den tüm Türkiye’nin il bazında seçmenlerin demografik

özelliklerini içeren verileri satın almıştır. Aşağıda da İstanbul ili bazında,

alınan çalışmanın örneği yer almaktadır. Bu veriler teşkilatın kurulduğu il

bazındaki çalışmalarda kullanılmıştır.

Örnek tablo: TUIK (eski adıyla DIE), 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı verilerine

göre İstanbul il sınırlarındaki 18 ve üzeri yaş nüfusun bir başka ifade ile

"seçmenlerin" yaş, cinsiyet ve öğrenim düzeyine göre sayısal ve oransal

dağılımı8:

Tablo 1: Ġstanbul - Sayısal dağılım (nüfus)

Tablo 2: Ġstanbul - Oransal dağılım

8 www.mayakresearch-int.com/anasayfa.html

11

Yeşiller Partisinin kullanacağı anket çalışmalarının başında benchmark anketi

de gelecektir. Benchmark anketi ile hedef kitleye yönelik olarak düşünülen

kampanyada gündeme getirilmesi düşünülen konularda seçmenin görüşünü

öğrenmek, adaylar hakkında kamuoyunun genel kanaatini öğrenmek, rakiplerin

hassas olduğu noktaları belirlemek, kampanyanın avantajlarını saptamak gibi

konular olacaktır. Ayrıca bu anket ile Yeşiller Partisinin (ve adaylarının) adının

bilinip bilinmediği, seçmenlerin önceliği olan konular, değişik sorunlara

(örneğin, çevre kirliliği, kadın hakları, kürt sorunu gibi) bakış açıları ve

duruşları ile ilgili bilgi edinilecektir.

Daha sonra kampanya sona ermeden 8 hafta önce belirlenen temsili örneklem’e

sorular yöneltilerek (tracking anketi), halkın tercihlerindeki temel eğilimler

belirlenecek ve kampanyada verilen mesajda değişiklik yapılıp

yapılmayacağına karar verilecektir.

3. Objektiflerin Belirlenmesi

Partinin ana hedefi %10’a ulaşmak ve mecliste söz sahibi olmak. İkincil olarak

ise, aslında birincil hedef ile de iç içe geçmiş olarak, partinin tanınırlığını

arttırmak. Ancak iktidara gelmek hedefleri arasında değil, çünkü başlangıç

aşamasında iktidara bir şekilde gelse dahi partinin bir sonraki seçimlerde

parlamentoya girememe olasılığı yüksek.

Yeşiller Partisi, giderek artan parlamento dışı protesto hareketleri, politika

değişimi ve bir seçim alternatifi pespektifini merkezinde tutan geniş bir siyasi –

toplumsal birlikteliğin gelişimini oluşturmak istiyor.

Ana strateji olarak parti programı Türkiye’ye endekslenecektir. Yeşiller Partisi,

Türkiye’de mevcut politikanın şu ana kadar dolduramadığı boşluklarda - insan

12

sağlığı , çevre bilinci, Türkiye’nin tabii değerlerine sahip çıkma açısından -

acilen yer alması gereken hareket olacaktır.

Yeşiller Partisi;

Sinop’taki atom enerjisiyle ilgili olayı sadece protesto etmeyecektir. İnsanların

daha fazla tedirgin olacağı konularla yüklenecektir.

Sokaktaki insanın finanse edebileceği gıda maddelerine yönelik, içeriğinde ne

var, insan sağlığını nasıl etkiliyor konularına dair Migros, Tansaş gibi

hipermarketlerde eylem yapacaktır.

Yukarıda örneklendirilen konular halka anlatılmaya çalışılacaktır.

4. Hedef Kitle

Seçmen ve oy kullanan seçmen sayıları, siyasi partilerin aldığı oy oranları (son

seçimlerde) ve dağılımları, milletvekili sayıları gibi veriler TUIK’ten satın

alınmıştır, ayrıca Yüksek Seçim Kurulunun yayınladığı verilere de

ulaşılmıştır.Ayrıca Stratejik Araştırmalar Enstitüsünün siyasi analiz ve

değerlendirmeleri de takip edilmektedir. Bunun yanı sıra “araştırma” başlığı

altında bahsi geçen ad-hoc araştırmalar da belirli periyodlarla yaptırılacaktır.

Seçime katılma oranları, seçim sonuçları ve partiler içerisindeki üye

hareketleri, bir çok insanın kendilerini partilerin politikaları ile aldatılmış

hissettiklerini, siyasî alternatif görmediklerini ve bu nedenle siyasî izolasyona

çektiklerini göstermektedir.

Hedef kitle, halkın orta ve üst kesimidir. Eğitim düzeyi yüksek, lüks

ihtiyaçlarını da karşılayabilecek ve hatta üzerine tasarruf edebilecek gelir

seviyesine sahip, çevre dostu, entelektuel 18 yaş üzeri kitledir.

13

%10’u sağlama almak için,

Birincil hedef kitle:

%5’i elit kitle, ekolojik pahalı ürünleri finanse edebilecek, çevre konusunda

aydınlatıldığı taktirde partiye kaynak sağlayabilecek elit kesim.

Ġkincil hedef kitle:

Elit kesimlerin yaşadığı yerlerin çevresindeki varoşlar. Varoşlarda da genç

kuşağa yönelinecek.

Varoşlardaki gençler elit tabaka gibi olabilmek istiyorlar.Yeşiller partisinin

neferi olma durumunda , partinin parçası oldukları sürece elit kesime yaklaşma

şansları olacak. Aslında Yeşiller Partisi, filmlerde görülen, ulaşamadığı sınıfa

upgrade olmasına yardımcı olan ve o şansı onlara sunan, onlara daha iyi

koşulllar sunan bir parti olacaktır.

Elit kesimlerin yaşadığı yerlerin çevresinde yaşayan gençler sayesinde de

onların ailelerine ulaşılacaktır.

1999 - 2002 genel seçimlerindeki seçmen, oy ve milletvekili sayıları aşağıdaki

gibidir9:

21. 1983, 1987, 1991, 1995, 1999 ve 2002 Milletvekili Genel Seçimi sonuçları

A. Alınan oy sayısı B. Oy oranı C. Milletvekili sayısı

TÜRKĠYE 1999 2002

Nüfus 66 293 000 69 626 000

Kayıtlı seçmen sayısı 37 495 217 41 407 027

Kayıtlı seçmen sayısının

nüfusa oranı (%) 56,6 59,5

Oy kullanan seçmen sayısı 32 656 070 32 768 161

Katılım oranı (%) 87,1 79,1

Geçerli oy sayısı 31 119 242 31 414 748

Gümrük kapıları geçerli oy

sayısı 65 254 114 035

Toplam geçerli oy sayısı 31 184 496 31 528 783

Milletvekili sayısı 550 550

Tablo 3

9 TUIK , 21. 1983, 1987, 1991, 1995, 1999 ve 2002 Milletvekili Genel Seçimi sonuçları

14

Yeşiller Partisi’nin amacı hem kararsızları etkilemek hem de başka partilerin

seçmen kitlesinden pay almak olacaktır.

Tabi ki bilinirliği arttırmak siyasi iletişim kampanyasının hedeflerinden

olmakla birlikte, seçim kampanyasının başarılı olması halinde, meclise

girildiğinde bilinirlilik de paralellik göstererek artacaktır.

Tablo 4 Kaynak: TUIK

Yeşiller Partisinin, hedef kitle tarafından ne kadar bilindiği, çalışmalarından ne

kadar haberdar olduğu gibi sorular da araştırmalar kapsamında ele alınacaktır.

Bundan sonra düzenlenecek kampanya planları sırasında da kampanyanın

etkinliği follow-up’lar yapılarak etkinliği ölçümlenecektir.

A. Alınan oy sayısı B. Oy oranı C. Milletvekili sayısı

Siyasi parti ve bağımsızlar 1999 2002

AKP A - 10 808 229

B - 34,3

C - 363

CHP A 2 716 094 6 113 352

B 8,7 19,4

C - 178

ANAP A 4 122 929 1 618 465

B 13,2 5,1

C 86 -

BBP A 456 353 322 093

B 1,5 1,0

C - -

BTP A - 150 482

B - 0,5

C - -

DEHAP A - 1 960 660

B - 6,2

C - -

DSP A 6 919 670 384 009

B 22,2 1,2

C 136 -

DYP A 3 745 417 3 008 942

B 12,0 9,5

C 85 -

GP1 A - 2 285 598

B - 7,2

C - -

15

5. Kampanya Genel Eğilimi

5.1 Saha Seçimi

Parti, seçime katılabilmenin asgari şartı olduğu için, 54 ilde teşkilatlanacaktır

ancak seçim sonucu için sadece pilot bölgelerde kampanya yoğunlaştırılacaktır.

Hedef %10 barajını geçmek olduğu için enerji boşa harcanmamalıdır. Pilot

bölge dediğimiz yerler ise gelişmiş kentlerdir. Kampanyalar yapılırken yerel

yönetimler işin içine ciddi anlamda katılacak ve güçleri de arttırılacaktır.

Belediyenin çöp politikasında söz sahibi olunabilirse vatandaş da Yeşiller

Partisini ciddiye alır.

5.2 Kampanya Tonunun Belirlenmesi

İmalı saldırı stratejisi izlenecektir. Tarz ise, gerilla tarzı olacaktır. Yeşiller

Partisi karşıtları provoke edilecektir. En can alıcı yerlerden/konulardan vurulup

ses getiren hareketler yapılacaktır. Gazete başlıkları arkasında koşulmayacak,

başlıkları yaratılacak ve provoke edilecek, daha sonra kenara çekilip

izlenecektir. Bu tarz çıkışlar tüm gündemi değiştirebilir ve aslında partiyi

gündeme oturtabilir.

Zamanlama ve yoğunluk stratejisi olarak da “Ani Atılım Stratejisi”

uygulanacaktır.

5.3 Kampanya Konusunun Belirlenmesi

Kampanya Konusu: “Avrupa Birliği’ne üye olmak değil, Avrupa Birliği’ne

örnek olmak hedefimiz!”

Kampanya ile ilgili merkezi başlıklar şunlardır: Sosyal adalet, barış, iş, herkese

açık eğitim, alternatif ve herkes için ilerleme ve gelecek (gelecekte nasıl bir

toplumda yaşamak istiyoruz? Sosyal, ekolojik, çocuklarımızın daha iyi yaşam

koşullarına sahip olduğu, vb. ) (Hedef kitleye yönelik kışkırtıcı sloganlar

kullanılmalı. Ayrıca sloganlar yeni, alışılmamış, akılda kalan sloganlar

olmalıdır.)

16

Sloganlar:

“Artık alternatifiniz var!”

“Çocuklarımız işsizlik nedir bilmeyecek!”

“Sosyal adalet artık sağlanacak!”

“Türkiye’de yapılamayan, konuşulamayanları yeniden başlatıyoruz!”

“Konuşanlar, konuştukları zaman sorunlara çözüm önersinler.”

Yeşiller Partisi, çalışma yerlerinin çeki-düzen kazanması, köylerde yetiştirilen

ürünlerin değerlerinin arttırılması, çocuklara sahip çıkma gibi konularda farklı

çalışmalar yapacaktır.

Yeşiller Partisi programatik açıdan toplumsal dönüşüme, sosyal kıyıma ve

aşağıdan yukarıya olan dağılıma karşı pozisyonlarını ve alternatiflerini ön

planda tutacaktır.

Ancak, demokratik hareketlerin merkezi istemleri de (örn. Barış, Ekoloji,

Küreselleşme Eleştirisi, Herkese Eğitim Hakkı vb.) ele alınmalıdır. İlerici

sosyal ve politik güçlerin ortak pozisyonları, kitleleri mobilize etmek için

popüler bir biçimde gösterilmelidir. Böylesine bir yaklaşım projeyi aktif

çekirdek olarak taşıyan ve yöneten güçlerin temel stratejisi olacaktır.

Sloganlar, afişler vb. içeriksiz veya sıkıcı olmamalı, alternatiflere yönelik açık

mesajlar içermeli, aydınlatıcı, sivri ve zekî olarak, Yeşillerin aktivistlerinin

severek dağıtabilecekleri şekillerde olmalıdırlar.

Seçim çalışmaları ve içeriklerin anlatımı popüler, açık ve basit olmalı ve

insanları dışlamadan, çekmeye ve kazanmaya yönelmelidir. Buradaki yaklaşım,

bize karşı olmayan bizdendir yaklaşımı olacaktır.

17

Bu ülkedeki temel sorunların başında işsizlik ve ekonomik dengeler geldiğine

göre, verilecek mesajlarda ve yapılacaklar listesinde, açıklanmak üzere, iç

borçların ve dış borçların konsolidasyonlarla durdurulacağı, hiçbir dış

kaynaktan destek alınmadan 2 sene içerisinde ülkenin kendisini

toparlanmasının sağlanacağı, yılda 2 milyon kişiye istihdam yaratılacağına dair

mesajlar verilecektir. Türkiye’deki gelir dağılımının düzenlenerek, sosyal ve

ekonomik adaletsizliğin ortadan kaldırılacağı, çocuklarımıza daha iyi koşulları

olan bir ülke bırakılacağı mesajlarda tekrarlanacaktır. Sosyal hakların

budanmayacağı ve küreselleşmeye ekonomik nedenlerle karşı olunduğu

yapılacak mitinglerde söylem olarak kullanılacaktır.

İçerdeki toparlanmayı sağlamak için ülkede bulunan tüm kaynaklardan

(maden, doğalgaz, tarım ürünleri vb) elde edilen gelirlerin % 20’lik kısmının

yine halka döneceğine dair bilgi verilecektir.

Bu mesajlar verilirken sivil toplum hareketleri ve kitle iletişim araçları da

etkin biçimde kullanılarak mevziler kuvvetlendirilmeye çalışılacaktır.

Çevreci ve humanist profili ile ilgili olarak da (Çocuklarımıza daha iyi bir ülke

bırakma mesajı ile de bağlantılı olarak) mutlaka Sivil Toplum Kuruluşları ile

ortak projeler planlanmalıdır. (Örneğin; Tema Vakfı ile “100.000 ağaç” projesi,

Sokak Çocukları Derneği ile “Onlar hepimizin” kampanyası, UAÖ ya da

Greenpeace ile “Savaşa Hayır” kampanyası, Kadınların Özgürleşmesi ile ilgili

olarak Mor Çatı ile “Aile İçi Şiddete Hayır” kampanyası gibi)

18

5.4 Parti Lider(ler)i

Partinin bir kadın, bir erkek; iki lideri olacaktır. Liderler, her yerde beraber

gözükeceklerdir. Liderler, tüm mitinglerde ve her iletişim ortamında ülkedeki

kadınları ve erkekleri temsil eder anlamda, beraber boy göstereceklerdir.

Erkek lider, entellektüel bir başkan olacak - belli oranda Yılmaz Güney

imajında - gerektiğinde masaya vurabilen, gecekonduları da gerektiğinde

gezebilen. Entelektüel yoğunluğa rağmen, geniş kitlelere hitap edebilen, halkın

seviyesinde de konuşabilen. Avrupadaki Yeşiller partisinde deneyimi olması

avantaj olacaktır. Dürüst bir adam imajı olacak. Aynı zamanda genç ve

dinamik, Türkiye’de doğmuş ve belli bir süre de burada yaşamış(kalmış) , 40

yaş civarında ancak 40dan daha genç gösteren, gençleri de etkileyebilecek,

attığı adımda vücudunu iyi kullanabilen, anlatımı kuvvetli, dili iyi kullanabilen

bir lider olacak.

Kadın lider ise, genç, magazinel güzelliği olan bir sinema oyuncusu olabilir.

Entelektüel ve inandırıcı da olan, delikanlı ve “iyi kız” imajı olan; kadınların

yanında, kadın örgütleri ve hareketleri ile bağlantısı olan bir başkan olacak.

6. Medya Stratejisi

Medya Stratejisi belirlenirken aşağıdaki konulara dikkat etmek gerekmektedir:

Medyanın Seçimi

Bütçenin Belirlenmesi

Bütçenin Medya Arasındaki Dağılımı

Yeşiller Partisi için medyada önemli konumları kazanmak görece daha kolay

olacak; çünkü, aslında Yeşiller Partisi medya için bulunmaz bir nimet: Avrupa

özentisi, AB yolunda doğru-yanlış idealler Yeşiller Partisi’nin varlığının ne

kadar gerekli olduğunu gösterir.

19

6.1 Medya Seçimi:

Siyasal İletişim Kampanyasına seçimlerden 18 ay önce başlanacaktır. Son altı

aya kadar yazılı basında yer alınacak ve radyo spotu çıkılacaktır. Son 6 ayda

ise televizyon & radyo etkin ve yoğun biçimde kullanılacaktır. Kanal ayrımı

yapılmayacaktır. Verilen reklamların yanı sıra, “Papatya TV” dahi yayına

konuk etmek istese, parti liderleri gideceklerdir.

Televizyonda reklam filmi:

Mecliste Türkiye politikasını reforme etme çalışmalarının olması

gerekliliğinden ve kadınlara ve görüntüsü ne olursa olsun insana ve

düşüncesine önem & değer verildiğini anlatması amacıyla bir senaryo

hazırlanmıştır: Parlementoda çocuğunu emziren bir kadın milletvekili ama bu

arada aynı kadın teröre karşı da mecliste konuşma yapıyor; diğer tarafta ise

saçını kırmızıya boyamış bir erkek.... “Biz Sizdeniz!” yazısı reklam filminde

çıkacak.

Karşı atağa geçmek için fırsat bekleyen parti ve adayları olacaktır. Onlara karşı

da Mecliste anne çocuğunu emziriyor diye “laf ediyor” dedikleri için “ahlak

tartışması” açarak saldırma stratejisi izlenebilir.)

Özellikle çevre konusuna hassas olanlardan başlayarak köşe yazarları

kazanılacaktır. Medyaya ayrıca Yeşiller Partisi’nin, AB’li politikacılarla ne

derece iç içe ve samimi olduğu gösterilecektir. (Medya bundan etkilenecektir.)

20

6.2 Gündem Belirleme ve Suskunluk Sarmalı

Yukarıda gündem belirlemeye bir örnek görmekle birlikte,

öncelikle kamuoyu araştırmaları yapılarak haber medyasının gündemine bir

konu sağlanacak ve medyada o konunun ve Yeşiller Partisinin lehinde

konuşulması sağlanacaktır. Yeşiller Partisinin savunduğu görüş ve ilettiği

mesaj yoğun ve başarılı bir şekilde verilecek, her türlü saldırıya karşı tam

verilerle desteklenecek ve karşıt görüşler ve partiler sindirilecektir.

Suskunluk Sarmalı Tezi’ne göre bu ve benzeri bir durumda, açıklanmış

olan bu görüş ve/veya mesaj öne çıkmaya başladıkça, yani gündeme

oturdukça, açıklanamayan ve karşıt görüşler geri çekileceklerdir. Bireyler,

farklı fikirlerini açıklanmış, egemen olmuş görüşlere uyum göstermeye

başlayacaklardır. Sonuç olarak, Yeşiller Partisi gündemi yöneterek yerini

sağlamlaştıracak, seçmenin gözünde olumlu imajını kuvvetlendirecektir.

6.3 Bütçe

Toplam kampanya bütçesi 50 milyon Euro’dur.

6.4 Kaynakların Medya Dağılımı

Televizyonda, gazetede ve radyolarda parti ile ilgili tanıtım yapılacak ve mesaj

tekrarı yapılacaktır. Son ay kampanya bütçesinin büyük bir çoğunluğu

medyaya akıtılacaktır.

İstanbul’da Ulus, Levent, Kozyatağı, Acıbadem, Caddebostan; İzmir’de

Karşıyaka, Balçova, İnciraltı, Narlıdere, Güzelbahçe, Mavişehir, Alsancak;

Ankara’da Ulus, Kızılay, Çankaya, Oran gibi semtlerde raketler kiralanacak ve

outdoor uygulamaları yapılacaktır.

Radyo: Kampanyanın başından sonuna kadar kullanılacaktır. Mesajlar, ilk 6

ayda 40 sn’lik, sonraki 6 ayda 30 sn’lik, son 6 ayda ise 20 sn’lik spotlar halinde

verilecektir.

21

Gazete: Posta, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Referans, Akşam, Cumhuriyet ve

Radikal gazetelerinde ilanlar çıkacaktır. Bunların yanı sıra Yeni Asır gibi

güçlü yerel gazetelerde de ilan çalışması yapılacaktır. Seçime üç ay kala göze

batan ilanlar verilecektir. Gazete başlıklarını belirlemeli ve köşe yazarlarına

malzeme olunmalıdır.

Televizyon: Yapılan kampanyalarla ilgili programlar, STAR TV, Show TV,

Kanal D, ATV, CNBC-e, CNN Turk, National Geografic, NTV, TV8 gibi

ulusal ve tematik kanalların yanı sıra, Kanal Ege gibi bazı yerel kanallarda da

yayınlanacaktır. Çok beğenilen TV programlarına misafir olmak için

çalışılacaktır.

7. ĠletiĢim Kanallarının Kullanımı

Seçmenlerle yüz yüze iletişime geçmek için, kapı kapı ziyaret çalışmaları,

kahvehane ziyaretleri yapılacak; liderler konferanslara, festivallere,

açılışlara, davetlere ve ödül törenlerine katılacaklardır.

Pilot bölgelerde, piyasaya çıktıktan sonra, yaratılan sansasyonel ev ziyareti

ile perçinlenecek, diskoteklerde kondom dağıtılacak (alışılmamış eylemler

yapılmalı), konserler düzenlenecek ve hatta pazar yerlerinde eylemler

düzenlenerek halkın içinde olmaya özenli faaliyetlerle başlanacaktır ve

devam edilecektir.

Hedef kitleye posta, telefon ve internet (e-mail ve Yeşiller’in web sayfası)

aracılıgıyla ulaşılarak, partinin tanıtılması, bilinirliğinin arttırılması,

isteklerin öğrenilmesi, mesajların verilmesinin yanı sıra; database de

toplanarak ilişki yönetimi çalışmaları yapılacaktır.

22

8. Organizasyon – Planlama - Kontrol

Bir siyasi iletişim şirketi ile işbirliği içine girilecektir. Ayrıca Almanya’dan

iyi bir kampanya yöneticisi Türkiye’ye getirilecek, soğukkanlı olması

önemli, Türkiye koşullarına adaptasyonu sağlanacaktır. Kampanya

Yöneticisinin SDP ve/veya Yeşiller Partisi tecrübesi olması önemlidir.

Bir durum analizi ile işe başlanacak ve kurulma amacı, işlevi ve partinin

gerekliliğinin nedeni ne, üyeler kim, parti kurulduğu amaç için mi çalışıyor

sorularına yanıt arayacaktır.

Bu anlamda öncelikle tutumları değiştirecek, tutumu temel alan “tutum-

davranış” akışı stratejide kullanılacaktır. Böylelikle öncelikle Yeşiller

Partisine karşı insanlarda olumlu tutum oluşturmaya çalışılacak, sonrasında

davranış olarak oy vermenin gerçekleştirilmesi hedeflenecektir.

Kampanyanın başarılı olabilmesi için rasyonel eğilimlerle beraber duygusal

yaklaşımlar da beraber kullanılarak mesajlar kullanılacaktır. İkna tekniği

olarak da “Korku Çekiciliği” ve “Mesaj Tekrarı” kullanılacaktır.

“İkna çalışmaları, özellikle kararsız seçmenlerin belli bir partiye oy verme

sonucunu doğururken, partiye bağlı insanların ise mevcut görüşlerini

pekiştirmektedir.

Kampanya stratejileri, bir kampanya yapısının ayrıntılı planını formüle

etmektedir. Bunlar arasında çalışmalarla etkilenmesi çok muhtemel

seçmenlerle ilgili kararlar, önem verilecek konular, kaynak artırımı,

adayların ayıracağı süreler, kampanya organizasyon ve yöntemiyle ilgili

kararlar, muhalefetin zayıf görünen noktalarının seçimi gibi konular yer

almaktadır. Kampanya taktikleri ise basın toplantılarında sorulacak

soruların cevaplarını, muhalefetle tartışmaları, toplantı, kokteyl vb gibi

çeşitli etkinliklerde bulunmay, konuşmalarda kullanılacak sembolleri

içermektedir.”10

10 Kalender, Ahmet, Siyasal ĠletiĢim Seçmenler ve Ġkna Stratejileri, s.128

23

EKLER

EK 1: YeĢiller Partisi KĠMDĠR? www.yesiller.org , Yeşiller Partisi Tüzüğü, 7 Eylül 1991, Kuruluş ve İlkeler

“YeĢiller, ekolojik, paylaşımcı ve çoğulcu bir toplumun kuruluşu olma yolunda mücadele eden siyasi bir harekettir.”

Yeşiller Partisi, insanlar arasındaki ilişkinin insan doğa ilişkisinden

soyutlanamayacağından hareketle aşağıda tanımlanan demokratik bir topluma ulaşmayı amaçlayan siyasi bir kuruluştur:

♣ Ekolojik dengenin korunmasını, ne gerekçeyle olursa olsun bozulmasının

önlenmesini, ♣ Bunun olmazsa olmaz koşulu saydığı doğrudan demokrasi anlayışının

birey yaşamına, birey kimliğine geçirildiği özerk bir topluma ulaşmayı ve

bunun için de yurttaşların toplumun değişik kesimlerinde insiyatiflerinin

oluşmasını, oluşan ve oluşacak bu insiyatiflerle çalışma grupları temelinde buluşmayı,

♣ Tüm aykırılıkları zenginlik kabul ederek insan hakları, barış, özgürlük ve

eşitliğe dayalı bir iklime,

Her türlü baskı, dayatma ve şiddete karşı ikna, hoşgörü, eşitlik ve dayanışmayı ortaya

çıkaran antimilitarist bir anlayışa ulaşmayı amaç bilir.

Bu nedenle de Yeşiller Partisi, Yeşil Meclis ve Çalışma gruplarının özerk iradeleri

dışındaki tüm kararların bağlayıcı değil, yol gösterici, koordine edici olduğunu

öncelikle benimser ve bunu parti içi demokrasinin vazgeçilmez ve doğal gereği sayar.

Büyümenin, üretim ve tüketim alışkanlıklarımızın yeniden sorgulanmasını, sürdürülebilir tek uzun dönemli ekonominin ekolojiden geçtiğini benimser.

YeĢiller Partisinin HEDEFĠ NEDĠR?

“Endüstriyel tüketim toplumu doğayı ve toplumu yıkıma sürüklüyor. Sadece

yediğimiz yiyecekler, içtiğimiz su, soluduğumuz hava değil toplumsal yaşam da kirleniyor, tahrip oluyor. Yoksulluk, eşitsizlikler ve ayrımcılık artıyor. Şiddet

toplumun her alanında yaygınlaşıyor, kadınlar daha fazla eziliyor, dünyamız yeni bir

savaş sarmalına sokuluyor. Yoksulları, çiftçileri, kendine yeten toplulukları yok sayan küreselleşme politikaları tüm ülkelere dayatılıyor. Ekonomik ilişkiler toplumsal

yaşamın tek ölçütü haline geliyor, kar uğruna ekosistem, insan ilişkileri ve

geleceğimiz ağır bir tehdit altına sokuluyor. Yeşiller yoksulluğu, ekolojik yıkımı ve eşitsizlikleri arttıran bu sisteme karşı yeşil politikaları savunuyorlar.

Türkiye’de 1980’li yıllardan bu yana ekoloji ve demokrasi mücadelesi veren yeşil

politik hareketler 1988-94 yılları arasında var olan Yeşiller Partisi de dahil olmak üzere çok sayıda grup, dernek, yayın organı ve yurttaş insiyatiflerinde

örgütlenmişlerdir. 2002 yılı başında politik etkinliklerini arttırma kararı veren

Yeşiller, yeni bir Yeşiller Partisi‟nin kurulmasını da hedef olarak belirlemişlerdir.

EK 2: “Kritik bir siyasi analiz” http://www.yenisafak.com/arsiv/2002/ekim/15/abayramoglu.html

24

Türkiye'nin "siyasi resmi", git gide "sosyolojik ve ekonomik resimleri"nden daha

kritik hale geliyor.

Peki bu resimde ne var?

"Temenniler" ile "gerçekler" arasında mesafe koyarak bakacak olursak, ne yazık ki iç

açıcı hiçbir şey yok..

Öylesine ki, ülkedeki mevcut güç dengeleri dikkate alındığında "Türkiye'nin son

parlamenter sistem seçimlerinden birisini gerçekleştirmek üzere olduğunu", bundan

sonra "yaşanacak krizlerin dünü aratacağını", başkanlık rejimi de dahil olmak üzere

demokrasi içi, askeri müdahale de dahil olmak üzere "demokrasi dışı yeni

gelişmeler"le karşı karşıya kalacağını söyleyebiliriz.

Elimizde üç önemli veri var.

Bunlardan birincisi seçimlerin muhtemel sonuçlarıdır.

Üç önemli ve ciddi araştırma kuruluşunun arka arka yaptıkları araştırmalar 3 Kasım'a

kadar değişmesi pek zor olan bir tabloya işaret ediyor. Buna göre AKP çıplak olarak

yüzde 30 oy oranıyla, seçimlere oy kullanmayacak ya da boş oy kullanacak

seçmenlerin düşülmesinden sonra yüzde 33-35'ulaşacak bir miktarla seçimlerin galibi

olacak. Bu oran barajı geçecek parti sayısı azaldıkça milletvekili temsili açısından

yükselecek bir orandır ve üç partili bir Meclis'te AKP'yi rahatlıkla 275 milletvekilinin

üzerine çıkaracaktır. Buna karşılık barajı dört partinin aşması düşük bir ihtimaldir,

Meclis dört partili olsa bile AKP'nin çoğunluğu elde etmesi ciddi bir olasılık olmayı

sürdürecektir.

Bu tablo "gerek sosyolojik açıdan, gerek siyasi ve toplumsal merkezin yenilenmesi,

yani çevre ile merkezin buluşma ve uzlaşma ihtimali açısından yeni açılımlar

getirecek gibi görünse de", ülkedeki siyasi iklimin rengi buna müsaade edecek gibi

durmamaktadır.

Başka bir deyişle Silahlı Kuvvetler, devlet ve merkez güçler böyle bir çoğunluğu

hazmetme noktasında değildir ve bu kendi başına bir kriz nedenidir. Bu çerçevede

yaşanacak bir kriz askerin siyasete karışmasını ucu açık bir şekilde hızlandıracaktır.

Temsil krizinin gündeme getirilmesinden tutun, Cumhurbaşkanı'nın Tayyip Erdoğan

dışında bir AKP'liyi başbakan tayin etmesinin yaratacağı karışıklığa kadar, Meclis'in

açıldığı ilk günden itibaren gerginlikler de başlayacaktır.

İkinci veri Kuzey Irak'ın durumudur. Kuzey Irak'taki Kürt oluşumu neredeyse

ABD'nin Türkiye'nin aktif savaşa girmesi için hazırlanan bir yem halini almıştır. Bu

koşullarda Türk resmi duruşu kendi kurduğu kapanın içine düşmekte, çözemediği ve

bir sınır meselesi haline getirdiği Kürt sorunundan ötürü savaşa doğru hareket

etmektedir.

25

O zaman şunu görmek gerekir:

Savaş ve sonrası dış politikada türlü olumsuz sonuçlara yol açmakla ve insan hayatı

açısından tahribat yaratmakla kalmaz, doğrudan doğruya iç siyasi dengeleri de etkiler.

Ülkedeki mevcut koşullar dikkate alındığında muhtemel bir savaşın yönetim içinde

askeri otoriteyi ön plana çıkarması kaçınılmazdır. Özellikle çatışmaların hükümetin

kuruluş aşamasında ya da bir hükümet boşluğunda veya devlet nezdinde meşruiyeti

yarım bir AKP hükümeti sırasında patlaması, siyaset üzerinde asker vesayetini

hızlandırıcı bir faktör haline dönüşebilir.

Öylesine ki, savaş ve AKP iktidarı bu vesayet arayışını kolaylaştırmak için

kullanılabilir. Hatta seçim verilerine, savaş hazırlıklarına ve askerin ölümcül

sessizliğine bakarak bu bir ön hazırlık yapıldığı bile düşünülebilir.

Son dönemlerde "çeşitli kulislerde, askerin bu seçimleri mevcut merkez sağ ve sol

partilerin tasfiyesinin bir aracı olarak kabul ettiği, seçimlerden sonra izleyeceği

politika ve yöntemlerle bu kez AKP'nin tasfiyesini planladığı, yolsuzluk, basın ve

siyasi partiler alanında, hatta parlamenter rejim konusunda 12 Eylül türü toptan bir

restorasyona gideceğinin konuşulması" hafife alınmamalıdır.

Türkiye'nin resmine ilişkin üçüncü veri AB meselesine ilişkindir. AB meselesinde

Kıbrıs konusunun Türkiye'nin resmi tezlerinin tersine bir seyir izlemesi, başka deyişle

Güney Kıbrıs 2004'te tam üyelik hakkı kazanırken Türkiye'nin tarih bile alamayacak

olması ihtimali, bir kopuşu beraberinde getirebilir. Kuzey Irak'taki ABD-Türkiye

yakınlaşması da bu kopuşu hızlandırabilir.

Başka bir deyişle, devletin merkezinde bulunup, tehlike ve tehdit politikalarından yola

çıkanların hedefledikleri restorasyonun açısından AB projesi destek işlevinden köstek

işlevine atlayabilir. Zira üyelik demokratik reform ve uygulamalar gerektirmekte, bu

reformlar ise sistemin merkezi tarafından artan ölçüde tehlikeli bulunmaktadır ve

bulunacaktır. AB üyeliğinin askıya alınması ya da sürüncemede bırakılması, üçgeni

tamamlar ve bu kez askeri vesayet değil, askeri velayet kapıda görünür...

Evet, bu ihtimalleri ve analizi kimse kulak arkası etmesin...

EK 3: Parti ismi anmadan seçim analizi http://ntvmsnbc.com/news/175062.asp

26

3 Kasım seçimlerine artık sayılı gün kaldı. Fakat, hala tam bir seçim havasının -

en azından alıĢık olduğumuz türden bir havanın- oluĢtuğunu söylemek zor. Tribün tabiriyle söylersek, hala “kapılar açılıp çatışmalar başlamadı”. Ya da başka

türlü söylersek çatışmalar hala sokak aralarında veya sokak aralarında, kimi zaman da çıkmaz sokaklarda.

Partilerin seçim stratejileri, gözlerine kestirdikleri rakipler, hedefledikleri seçmen tabanı ve son yılların pek moda tabiriyle “programları” netleşmiş değil. Buna karşılık

ortalık taktik manevradan geçilmiyor. Üstelik bu taktik manevralar da “seçim

havasını” bozacak nitelikte. Her seçim giderek artan “kararsızlar” bloğunun kararsızlığını pekiştirecek her türden tuhaflık yaşanıyor. Aslında olup biten

kararsızlığı değil de “vazgeçmeyi” kışkırtacak nitelikte... Dolayısıyla, yine seçmen

kararları pek politik olmayan bir zeminde ve “politik olmayan” kriterler eşliğinde

oluşacak gibi görünüyor. Bu gidişle, Kasım 2002 seçimleri Türkiye’nin gördüğü en renksiz seçimi olarak kayıtlara geçecek. Elbette yapılabilirse...

SEVĠMSĠZ SĠYASET

Bu sıkıcı tablonun, şimdilerde içinde yaşadığımız konjonktürle elbette yakın bir ilgisi mevcut ama en az bunun kadar önemli bir başka etki de, son yirmi yılda inşa olunan

siyasi altyapı gibi görünüyor. Yani bu tablonun hem yapısal hem de konjonktürel

nedenleri var da diyebiliriz. Son on yıldır stratejik değil “taktik” düzeyde siyaset

yapma hali bu seçim sürecinde tavan yaptı. Sadece seçim kararının alınış hikayesine bile bakılsa bunu çok net görmek mümkün. Ayrıca son yılların önde görünen siyasi

aktörlerinin de “taktik” yetenekleri yüksek simalardan oluştuğu açık. Yine son bir kaç

yıldır siyaset atmosferini belirleyen “temel meselelerin” reel politikanın nüfuz ve kontrol alanını aşan özellikler gösterdiğini izliyoruz. Türkiye’de siyasetin bu halinin

“kuruluş” sürecinden başlayan bir seri anomali ile yakın ilgisi var, ancak asıl

kırılmanın 12 Eylül 1980 müdahalesiyle başladığı konusundaki genel kabule de

katılmamak olmaz. Çünkü, 80 öncesi, özellikle de 70’li yıllar “reel politik”in herşeye rağmen kendi damgasını, en azından imzasını siyaset atmosferine dahil etmeyi

becerebildiği yıllardı.

SĠYASETĠN TANZĠMĠ

12 Eylül yönetimi siyaseti yeniden tanzim ederken, genel eğilimlerin, sosyal-siyasal

dinamiklerin açık kanallardan siyasi temsili üzerine fazla kafa yormadan, siyaseti bir

yönetim mühendisliği algısıyla tasarlamış ve iki partili bir sistemi öngörmüştü. Bu

sistem ANAP’lı 80’li yıllar boyunca da bir ölçüde işledi. 80’li yılların sonunda ise, bir yandan “reel politik” yeniden kafasını kaldırırken, bir yandan da 80’li yılların

ideolojik ikliminin politik sonuçları birer birer ortaya çıkmaya başladı.

1991 seçimleri sonucunda ortaya çıkan tablo, Türkiye için aynı anda yürürlükte olan

bu iki yoldan biri için seçim yapmayı zorunlu kılıyordu. Ya Türkiye siyaseti sosyal-

siyasal dinamiklere teslim olacak ya da siyaseti bir yönetim mühendisliği faaliyeti olarak devam ettirecekti. İşte bu noktada iktisadi-sosyal elitler devreye girdi ve

üretilen koalisyon “uzlaşma” ambalajıyla tedavüle sokuldu. Yani, muhalefetsiz iktidar

üretme misyonu başlamış oldu.

Bu tarihten sonra yapılan her seçim, “reel politik”in, demokratik süreçlerin ve daha da

önemlisi sosyal-siyasal dinamiklerin sürprizler ürettiği ama her defasında “elverişli”

bir iktidarın üretildiği taktik bir manevra alanına dönüştü. Hemen her seçimden önce, “bu seçimde bir şey değişmeyecek” denildi, hemen her seçimde kimsenin

hesaplamadığı sürprizler çıktı ve hemen her seçimden sonra yine uzlaşma tutkalıyla

27

yapıştırılmış iktidarlar üretildi. İdieolojiler öldü söylemi eşliğinde, hatlar flulaştı ve

kararsız oranı her seçimde biraz daha arttı.

POLĠTĠK KUġ DĠLĠ

1999 seçimlerinden sonra oluşan iktidar ve bu iktidar bloğunun karşı karşıya kaldığı konjonktür de, bu işleyişi daha da derinleştirdi. Son ana kadar politikleştirilmemiş bir

AB ekseni, hiç bir demokratik-siyasal tartışmaya açık olamayan bir ekonomik

program ve dünyada esen otoriter globalizasyon iklimi. Bu konjonktürün etkisiyle zaten bir on yıldır iyice soluklaşan ideolojik-siyasi hatlar neredeyse tamemen

kayboldu.

Yaşanan ekonomik krizlerle birlikte, “reel politik” tamamen tatile gönderildi. “Piyasaların sopası” korkusuyla hiç bir politik çıkış, hatta sıradan bir demeç bile

verilemez oldu. Bir kaç genç “broker”ın analizleri siyaset alanını esir aldı. Bütün

siyasi hatlar garip bir kuş dili konuşur oldular: “Aslında karşı değiliz... ama”, “Elbette program uygulanacak... ama”.

Kararsız seçmen oranının yüksek çıktığı anketleri önlerine koyanlar, tıpkı seçim sonuçlarından seçmen talimatı okuduklarında yaptıkları gibi, gerekçe olarak “değişim”

ve “yenilik” dışında birşey bulamadılar. “Seçmen kararsız çünkü bunlardan sıkıldı”

dediler. Oysa politikacıları sıkıcı olmaları için sürekli itekleyen de kendileriydi.

“Değişim ve yenilik” adına talep edilen de, “hiç bir şeyin değişmeyeceği” garantisinden başka bir şey değildi aslında.

TATSIZ-TUZSUZ BĠR SEÇĠM

Böyle bir süreçle gelinen seçimin takvimi işlemeye başladığında da, yazının başında

şikayetçi olduğumuz tatsız-tuzsuz bir kampanya döneminin ortaya çıkması hiç şaşırtıcı

olmasa gerek. Herhangi bir sosyal taban tarif etmeyen, sadece vitrin tahkimi ile ilgilenen, ne söylediği pek anlaşılamayan ve belden aşağı hamlelerle ilerleyen

partilerin karşısında yanlış kurgulanmış bir tür bulmacayı çözmek zorunda bırakılan

seçmen.

Buna karşılık demokrasiyle illiyeti hayli zayıf taktik hamlelerde hiperaktif politik

şahsiyetler... Böyle bir tabloda zaten gelişkin bir demokratik-siyasal algıya ve geleneğe sahip olmayan Türkiye seçmeninin, küfür ettirildiği politikacılardan daha

pragmatik, hatta oportünist bir tavır sergilemesi de şaşırtıcı olmayacak.

Sınırlı sayıda ve birbirine benzeyen paritlerden oluşan, “muhalefetsiz iktidar” hedefli

siyaset inşası çabasının bugün geldiği nokta, 23 partili bir oy pusulası. (Aslında seçime

girme hakkı kazanamayanları da hesaplarsak 30’u geçiyor). Yani, siyaseti sevimsizleştirme bloğu kendi hedefleri açısından da pek başarılı sayılmaz aslında.

EK 4: 2002 KASIM SEÇĠMLERĠ ÖNCESĠ SĠYASĠ ANALĠZ

VE DEĞERLENDĠRME

Stratejik araĢtırmalar enstitüsü , 03-05-06, stratejik raporlar

28

http://www.turksae.com/face/index.php?text_id=108&PHPSESSID=62a18d09aeb06c

8ab13b04d7289d8d54

Türkiye yıl sonuna kadar olan dönem içinde siyaset, ekonomi ve dış politika

alanlarında önemli süreçleri yaşayacaktır. Bu süreçlerin, yakın dönem beklentilerinin

ve uzun vadeli etkilerinin analizinde şu sonuçlara ulaşılmaktadır.

Siyasi süreç, beklentiler, etkiler;

1990 yılından sonra yaşanan ekonomik ve sosyal krizler ve sorunların birikimi ile

birlikte Türkiye 2000 yılı başında kapsamlı bir ekonomik ve sosyal reform programını

uygulamaya başlamıştı. Uygulanan programın içeriği incelendiğinde programın önemli siyasi sonuçları olacağı açıktı. Program ve reformlar başarı ile tamamlansa

bile, dünya da reform uygulayan ve başarılı olan, ancak halka sıkıntılar yaşatan siyasi

partiler gibi, hükümetin üç ortağı parti bir seçim yenilgisi alacak ve hatta siyasi tasfiyeleri gündeme gelecekti. Program ve reformların uygulama hatalarından

kaynaklanan krizler ardından, yeni bir iyileşme sürecine girilirken alınan seçim kararı

ile programın yarıda bırakılması neticesinde, reformlardan geriye kalan ve halkın (seçmenin) hissettiği tek unsur yoksullaşma olmuştur. Bu yoksullaşma hem maddi

hem de manevidir (umut ve geleceğe güven yoksulluğu) .

Böyle bir konjonktürde yapılan seçimlerde halk oyunu kullanırken büyük ölçüde

duyguları ile hareket edecek, akıl ve akılcılığı bir kenara bırakacaktır. Bu saikler ile

kullanılan oyların yaratacağı siyasi yelpazenin kalıcılığı da şüphelidir.

Her türlü istikrarın anası kabul edebileceğimiz siyasi istikrarın sağlanması için

mecliste gerekli 3,5 partilik bir yapıya ulaşılması olasılığı ise bu seçimlerde oldukça düşüktür. Siyasi yelpazede merkez sağda ve solda iki büyük kitle partisi, muhafazakar

bir parti ve milliyetçi partinin temsili için bu seçim yeterli olmayacaktır.

Bu seçim sonuçları muhafazakar partiyi iktidara ve siyasi yelpazede merkezin

temsilcisi rolüne taşıyacaktır. Merkez solun parçalanmış yapısı içinde halk geleceğin kitle sol partisini ortaya çıkaracaktır. CHP şimdilik buna en yakın partidir. Merkez sağ

ise bu seçimlerden yıpranmanın ötesinde tasfiyeye uğramış olarak çıkacaktır. 4 Kasım

sabahı seçim sonuçları Türkiye siyasetinde gerçek yeniden yapılanmanın ve siyasi

yelpazede kalıcı kitle partilerinin oluşumunun başlangıcı tarihi olacaktır. Bir başka deyişle 4 Kasım Türk siyasetinde her şeyin yeniden başlayacağı bir tarih olacaktır.

Seçimlerden alınacak sonuçlarda; bir partinin anayasayı değiştirebilecek şekilde tek

başına iktidara gelmesi, meclise sadece iki partinin girebilmesi, oyların yüzde 50’den

fazlasının mecliste temsil edilememesi gibi sonuçlar ise siyasi yapılanmanın öncesinde siyasette kaosa yol açabilecektir.

Ekonomik süreç, beklentiler, etkiler;

Ekonomik süreç, Türkiye’nin ekonomik gereklilikleri ve içinde bulunduğu şartlar ile şekillenmektedir. Türkiye çok hassas bir dengede bulunan borç yükümlülüklerinin

29

sürdürülebilmesi konusunda seçimlerden hemen sonra içeride ve dışarıda sinyaller

vermek durumundadır.

Seçimlerin ardından yeni hükümetin kurulması kısa sürede tamamlanmak ve

ekonomik politikalar da açıklanmak durumundadır.

Burada üç alternatif bulunmaktadır. Birincisi IMF ile yürütülen programın

güçlendirilerek sürdürülmesi Bu olasılığın arkasında bir CHP iktidarı görülmektedir. Bu olasılığın gerçekleşmesi ile Türkiye içerde ve özellikle dışarıda önemli ölçüde

güven tazeleyecektir.

İkinci alternatif IMF programının yenilenerek sürdürülmesidir. Burada yaşanan

sıkıntılar ve sosyal ihtiyaçlar göz önünde bulundurularak mevcut program revize

edilip, hedefler ve uygulama araçları değiştirilip yine IMF desteği ile yeni bir program uygulamaya konulmaktadır. Bu alternatifin arkasında ise muhtemel bir AKP-CHP

koalisyonu veya CHP-diğerleri koalisyonu bulunmaktadır. Türkiye 2003’e yine

ekonomik olarak güvenle girebilecek, ancak ekonomik hedeflere ulaşım ertelenirken, kısmen bir sosyal rahatlama sağlanmış olacaktır.

Ekonomide üçüncü alternatif ise IMF dışında yeni, bağımsız ve büyük ölçüde iç kaynaklara dayalı yeni bir program uygulanmasıdır. Bu alternatifin arkasında ise olası

bir AKP tek başına iktidarı veya AKP-diğerleri (CHP hariç) koalisyonu bulunacaktır.

Böyle bir programın inandırıcılığı, uluslar arası kabulü, uygulama araçları ve hedefleri tartışma konusu olacak, iç ve dış piyasalarda seçimler sonrasında güvenin yeniden

tesisi zaman alacaktır. İç ve dış borçların sürdürülebilirliği konusunda bir bağımsız

yeni programın açmazları ve yetersizlikleri, borçların ödenmesi konusunda Türkiye’yi

sıkıntıya sokabilecektir.

Dış politika, beklentiler, etkileri ;

Yıl sonuna kadar olan dönemde AB, Kıbrıs ve Irak ile ilgili süreçler yaşanacaktır.

Avrupa Birliği, Aralık ayındaki Kopenhag zirvesinde Türkiye’ye tam üyelik

müzakerelerinin başlamasına ilişkin bir tarih vermeyecektir. AB bu zirvede Kıbrıs dahil 10 yeni üyenin tam üyelik müzakerelerine hazır olduğunu ilan edecek, bu

müzakereleri 2004 yılına kadar tamamlayarak, 2004 yılı Haziran veya Aralık ayında

10 ülkeyi tam üye yapacaktır. 2004 yılında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri 25 üye ülkenin temsilcilerinden oluşacaktır. Bu tarihe kadar AB kendi içinde

konvansiyon toplantılarını tamamlayarak Anayasa, yeni kurumsal yapılar ve yeni

coğrafyasına (genişleme süreci) ilişkin nihai kararlarını da verecektir. 2002-2004 arasında AB kendi içindeki bu takvimi yerine getirirken, Türkiye için Rusya ve İsrail

ile birlikte özel üyelik statüsü gündeme gelecektir. AB 27 veya 28 üyeli bir coğrafya

(25 üye ve Romanya, Bulgaristan ve belki Ukrayna) ile genişleme sınırlarını

tamamlayacak ve coğrafyasının doğusundaki siyasi ve ekonomik çıkarlarını paylaşmak üzere üç bölge ülkesi Türkiye, Rusya ve İsrail ile özel üyelik statüsü

çerçeve anlaşmaları yapacaktır.

30

Türkiye , orta vade de Avrasya coğrafyasındaki bölgesel çıkarlarını daha etkin

kullanabileceği özel üyelik statüsüne sıcak bakabilecektir.

Kıbrıs konusu ise sonsuz bir çözümsüzlüğe doğru gitmektedir. Görüşmelerde gelinen

ve kilitlenen nokta şudur. GKRY Kıbrıs’ta kendini tek toplum ve devlet olarak

görmekte ve AB de bu tezi destekleyecek nitelikte GKRY’ni AB tam üyesi yapmaktadır. KKTC ise adada iki toplumun varlığının uluslar arası alanda kabulünü

istemekte ve bu şartla Güney ile birlikte olabileceği devlet modelleri önerileri

sunmaktadır. Ancak bu gelinen noktada her iki taraf ta esnemeyecektir. Aralık ayına kadar BM nezdindeki görüşmelerde de bir sonuç alınmayacak gibi görülmektedir.

AB’nin GKRY’ni tam üye olarak alacağını resmen Aralık ayında ilan etmesi ile KKTC ile Türkiye arasında da en üst düzeyde entegrasyon sağlanacak ve AB ile

Türkiye arasında ciddi bir çatışma alanı doğacaktır.

Muhtemel Irak operasyonu ise Türkiye için sadece Kuzey Irak’ta karşılaşılacak tehdit

unsurlarının dışında, Türkiye’nin bir bölgesel güç ve lider ülke olarak Orta Doğu ve

yakın coğrafyasındaki yeniden yapılanmaya ne kadar istekli olduğu ve sonrasındaki yeni yapıyı yönetip yönetmek istemediği ile ilgilidir.

ABD ve İngiltere Orta Doğu ve yakın coğrafyasında öncelikle petro-politik dengeleri yeniden düzenleyecek, bölgenin uluslar arası sisteme yönelik tehditlerini ortadan

kaldıracak ve daha demokratik yönetimlere sahip olacak, ekonomik ve ticari açıdan

uluslar arası sistem ile entegre olacak bir yapıyı oluşturacak sınır, rejim ve iktidar değişikliklerini amaçlamaktadır. Türkiye yeni dönem için bölgeye örnek ülke

konumundadır, ayrıca bölgedeki yeni yapıya liderlik edebilecektir. Ancak, Türkiye bu

gelişmeleri yönetebilecek bir siyasi iradeye sahip değildir. Seçimler sonrasında da

böyle bir iradenin oluşabileceği şüphelidir.

Türkiye’nin yaşayacağı bu süreçlerdeki gelişmeler, siyasi otoritenin de ötesinde Türkiye’nin devlet politikalarını etkileyecek niteliktedir. Bu nedenle, seçimler

sonrasında güçlü bir siyasi iradeye olan ihtiyacın yanı sıra bürokrasinin yönetimde

daha etkin olacağı bir döneme girilmektedir

EK 4: Haluk ġahin, 6 Mayıs 2006, Radikal gazetesi “Ben 2002 yılında AKP‟nin iktidarı tereyağından kıl çeker gibi devralmış olmasını

Türk demokrasisinin büyük başarılarından biri sayıyorum. Bu rahat geçişten, sistemin

31

kendisine güvendiği, bünyenin yeterince güçlendiğine inanıldığı sonucunu

çıkarıyorum. Başa gelen kadronun devletin bazı kurucu ilkeleriyle (bir zamanlar?)

kavgalı olması da demek ki artık büyük bir riziko olarak görülmüyor. Demek ki, Türk

halkının demokratik terbiyesi ve sistemin emniyet subapları artık bu rizikoları denetim altında tutacak kapasitedir.

Dahası, bu deneyim sayesinde toplumun şimdiye kadar kenarlara itilmiş bir takım

grupları ve odakları kendilerini sistemle özdeşleştirir, kanserli bölgeler haline

dönüşmezler. Sistem bir yandan bağışıklığını güçlendirirken, bir yandan da kapsama alanını genişletir. Demokratik siyasetin alanı büyür. Demokrasi dışı güçlerin etkinlik

alanı daralır.... sonuçta demokrasi güçlenmiş olur.

Demokrasinin şu tanımını bilmem duydunuz mu? „demokrasi partilerin seçimle iktidardan gittiği rejimin adıdır.‟ AKP bundan sonraki ya da ondan sonraki seçimde,

iktidarı kazasız belasız - yağdan kıl çekercesine- yeni bir partiye devrettiğinde

demokrasimiz bir boy daha serpilmiş olacaktır.”

EK 5: Seçimin mağlubu anketler, Ali Atıf Bir Seçim araĢtırması yapmak, öyle sanıldığı kadar kolay bir Ģey değildir. Seçim

araĢtırması yapmak özen ister. Zorluğu da bilimsel yanından değil, sanatsal

yanından gelir

http://www.tempodergisi.com.tr/kose/ali_atif_bir/05261/

Yerel seçimler bitti. Seçimin galibi ve mağlubu belli oldu. Galibi AKP, mağlubu kamuoyu araştırmaları. Ya da gündemdeki ismiyle seçim anketleri... Seçim

araştırmalarının hiç bu kadar aşağılandığını anımsamıyorum. Aslına bakarsanız,

aşağılanan seçim araştırmaları mı, Tarhan Erdem mi, Erhan Göksel mi belli değil.

Nedir genel haliyle kamuoyu araştırması ya da özel haliyle seçim araştırması? Alt bir

gruba ve daha büyük bir gruba genelleştirmek için kullanılan örneklemden veya örneklemin temsil ettiği ana kütleden sistematik, bilimsel ve tarafsız bilgi toplama

işlevi. Seçim araştırmaları, anketler, ikna etmek veya davranışların nedenlerini ortaya

koymak için yapılmaz. Seçim araştırmaları, belirli bir tarihi anda seçmenin durumunu saptamak için yapılır. Seçim araştırmalarında doğru tahminlere ulaşmak için mutlaka

ve mutlaka ana amaca sadık kalmalı, doğallığından taviz verilmemelidir.

Seçim araştırmaları siyasal açıdan iletişim stratejisi belirlemek için son derece

önemlidir. Siyasal parti, konumunu, taktiklerini belirlemek için seçim

araştırmalarından yararlanabilir. Seçim araştırmaları habere konu edilebilir. Seçim araştırmaları para kazanmak, siyasi destek bulmak ve tarafsızlığın ve 'fikri yokluğun'

boyutlarını gösterebilmek için kullanılabilir. Ayrıca seçim araştırmaları medyanın

dikkatini çekmek için de kullanılabilir. Seçim araştırmaları kamu görevlilerinin davranışlarını etkilemek ve parti tartarlarını goygoylamak için de kullanılabilir.

Literatür, ilgili çıkar gruplarını, siyasi olayları ve daha birçok şeyi değiştirmede

kamuoyu araştırmalarının gücünü ortaya koymaktadır. Yine literatür göstermektedir

ki, seçim araştırmalarının kamuoyunu etkilemedeki gücü 'haber' olduğu medyanın gücü ve araştırmayı o medyanın nasıl sunduğu ile ilgilidir. Bu, medyaya seçim

araştırmaları konusunda büyük bir sorumluluk yükler. Hangi konuda? Seçim

araştırmalarının hata kaynaklarını öğrenme konusunda?

"Hata mı?" diyorsunuz değil mi? Evet hata. Seçim araştırması demek aslında hata

32

yönetimi demektir. Anketlerde ilk hata kapsamda olabilir yani örneğin seçildiği liste

yanlış olabilir. İkinci olarak örnekleme seçimi sayısal hata tahminine izin

vermeyebilir. Veri toplanırken ölçümleme hatası yapılabilir. Yani sorular sorulurken,

yanıtları alınırken sistematik ya da sistematik olmayan hata yapılabilir. Anketörlerin eğitimsizliği ayrı bir hata kaynağı olarak görülebilir. Yanıt vermeyenlerin oranı da iyi

yönetilememiş olabilir. Eğer bir ankete % 50'den fazla insan yanıt vermek istemiyorsa,

o anketin sonuçlarına dikkat etmek gerekir. Son olarak da kararsızlar sorunu vardır. Eğer bir seçim anketinde kararsızların oranı % 25'i aşmışsa, bu karasızlar dağıtılsa bile

sonuçlarına yine çok dikkat etmek gerekir.

Gördüğünüz gibi, seçim araştırması yapmak, öyle sanıldığı kadar kolay bir şey

değildir. Seçim araştırması yapmak özen ister. Zorluğu da bilimsel yanından değil,

sanatsal yanından gelir; seçim araştırması yapmak ciddi deneyim gerektirir. Seçim

araştırmaları 'araştırmaya giriş' kitaplarında yazdığı gibi basit bir şey değildir; karmaşıktır, hele de Türkiye gibi örnek altyapısının kurulamadığı bir ülkede, seçim

araştırması yapmak daha da karmaşık beceriler gerektirir.

Seçim araştırmaları bu kadar karmaşıksa, bizim araştırma tüketicileri olarak daha iyi araştırma öğrenmemiz gerekmez mi? Öğrenelim ki araştırmayı okurken araştırmanın

hata kaynaklarını da kafamızda tartabilelim, öyle değil mi? Nerdeee... Biz bilimsel

bilgiye değer veren bir toplum değiliz ki; yedi yüz, sekiz yüz yılda anca geleneksel bilgiden otoriter bilgiye geçebildik. Bu ne demek? Bu şu demek: "Babam öyle

diyo"dan "Tarhan Erdem ne diyo" aşamasına geldik. Araştırmanın ne olduğundan

daha çok, araştırma konusunda kimin ne söylediği bizim için daha makbul. İşin

ilginci; bu, bizim olduğu gibi medya için de makbul. Medya da araştırmanın hata kaynaklarını öğrenmemekte, nasıl yapıldığı konusunda uzmanları istihdam etmemekte

kararlı. Medya, kendi bilirkişi olacağı yerde, bilirkişisini yaratmakta ısrarlı. Oysa

seçim anketleri konusunda medyanın sorumluluğu bizden büyük. Bu nedenle de artık anketler konusunda 'bilimsel' düşünce dönemine geçmesi gerekiyor. Seçim araştırması

yayımlamamak çözüm değil. Bizler yani kamu her zaman seçim araştırmalarının

sonuçları ile ilgileneceğiz. Doğru 'seçim anket haberi' yayımlama sorumluluğu

medyanın. Bunun için de Tarhan Erdem gibi, Erhan Göksel gibi kendi inanacağı kahramanlar yaratacağı yerde, araştırmanın içine girmeli ve anketler nasıl yapılıyor

öğrenmeli; kendisi araştırmanın kahramanı olmalı. Bu, çok zor değil. İnanın zor değil.

Medya böyle yapmadığı sürece, Türkiye kamuoyunu doğru oluşturduğundan emin olamayacak. Medyanın kendine güvenmediği bir ülkede demokrasi yara alır.

EK 7:BELEDĠYE BAġKANLARI ANKETĠ RAPORU http://yerel.chp.org.tr/raporlar/anket_raporu.php

33

CHP YEREL YÖNETĠMLER BĠRĠMĠ

GĠRĠġ :

28 Mart 2004 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisinin kazandığı belediye

başkanlıklarının sayısı 472’ye ulaşmıştır.

CHP Genel Merkez yönetiminin siyaset ve siyasa belirlerken ve bunları uygularken

belediye başkanlarıyla el birliği ile çalışmaya verdiği önem açıktır.

Bilimi en gerçek yol gösterici olarak kabul eden CHP’li yöneticilerinin, belediye

başkanlarının eğilimlerini, birikimlerini bilimsel yöntemlerle öğrenmeye çalışması

olağan bir çabadır.

Bu araştırma bu çabanın bir parçasıdır.

Benzer bir soru kağıdı uygulaması 8 Aralık 2001 tarihinde gerçekleştirilen belediye

başkanları toplantısında yapılmış ve parti yöneticilerimizin bilgisine sunulmuştu.

10 Nisan 2004 tarihinde gerçekleştirilen belediye başkanları toplantısında, soru kağıdı

yöntemiyle gerçekleştirilen bu araştırma verilerinin -deneklerin yanıtları

karşılaştırılmalı sorgulanarak- aşağıda sunulan sonuçlardan çok daha kapsamlı olarak

değerlendirilmesi olanaklıdır.

I. ARAġTIRMA ĠLE ĠLGĠLĠ BĠLGĠLER.

A. AMAÇ :

Araştırmanın birincil ve genel amacı, belediye başkanlarımızın siyasal birikimleri,

eğilimleri, ilişkileri ve gerek belediyelerine gerekse Türk yönetim sistemine ilişkin

görüşleri hakkında bilgi edinebilmektir.

B. ARAġTIRMA KONUSUNUN VE EVRENĠNĠN SINIRLANDIRILMASI:

Büyükşehir belediyeleri, belediyeden çok kamu kurumuna benzediğinden ve

deneklerin kimliğinin belirli olmaması ilkesi nedeniyle araştırma dışında tutulmuştur.

Soruların niteliğinin güncel sorunlarla ilgili olmasına özen gösterilmiştir.

C. ARAġTIRMANIN KAPSAMI :

1. EVRENİ :

Araştırmanın evrenini, 10 Nisan 2004 tarihinde gerçekleştirilen CHP Belediye Başkanları toplantısına katılan 300 belediye başkanından, soru kağıtlarını yanıtlayan

220 belediye başkanı oluşturmaktadır.

2. VERİ TOPLAMA YOLLARI VE ARAÇLARI :

Araştırma "uygulamalı araştırma" kapsamında "tarama araştırması" dır. Bu araştırma

"soru kağıdı tekniği" kullanılarak yürütülmüştür.

34

Araştırmada kullanılan soru kağıdı taslağı hazırlandıktan sonra Genel Sekreter

Yardımcımız Prof. Dr. Oğuz OYAN’ın bilgisine sunulmuş, Sayın OYAN’ın

düzenlemeleriyle son şekli verilmiştir.

Soru kağıdında 43 soruya yer verilmiştir.

Soru kağıdı uygulamasında, deneklerden, kimliklerine ilişkin bilgi vermemeleri

istenmiş ve kimliklerini açığa çıkartacak sorular sorulmasından önemle kaçınılmıştır.

D. RAPORUN YAPISI :

Raporu 1. bölümünde araştırmanın ve raporun niteliğine ilişkin bilgilere yer

verilmiştir.

2. Bölümde, sorulara, sorulara verilen yanıtlara ve bu yanıtların değerlendirilmesine

yer ver verilmiştir. 3. bölümde ise genel bir değerlendirmeye yer verilmiştir.

Sorulara verilen yanıtlar önce tablolarda gösterilmiş ardında yanıtların oransal

dağılımı (yüzde olarak) grafikte gösterilmiştir.

Çok sayıda deneğin bazı sorulara yanıt vermemesi nedeniyle tablolarda “Boş” sırası

açılarak, burada sorulara yanıt vermeyen denek sayısı gösterilmiştir.

Bazı grafiklerde, sorulara yanıt vermeyenlerde oransal dağılımda gösterilmiştir.

Soru kağıdında özellikle farklı yerlere yerleştirilen birbiriyle bağlantılı soruların sırası

değerlendirme sırasında da korunmuştur.

II. ÖZET SONUÇLAR

Ankete katılanların %81’i nüfusu 10 bin’in altındaki beldelerin başkanıdır;

ankete katılan 220 başkanın 131’i kasaba belediyesi başkanlarıdır.

Ankete katılan başkanların beldelerinde, seçim öncesinde başkanı CHP’li olan

belediyelerin oranı %36’dır. Bu sonuç seçimlerde büyük bir değişim yaşandığını, daha önce başkanı CHP’li olmayan yerlerde seçimlerin

kazanıldığını göstermektedir.

Seçimlere belediye başkanı iken katılanların oranı %33’dür. Bu sonuç belediye başkanlarımızın da büyük oranda değiştiğini göstermektedir.

Belediye başkanlarımızın %44’ü daha önce belediye başkanlığı yapan

kişilerdir. Belediye başkanlığını kazandığımız yerlerde en fazla oyu alan ikinci parti

AKP, üçüncü parti ANAP’tır.

Belediye başkanlarımızın büyük çoğunluğunun yakınlık duyduğu ikinci parti

bulunmamaktadır. Belediye başkanlarımız, başkanlık seçimlerinde aldıkları oyun il genel meclisi

seçimlerinde alınan oydan fazla olduğunu belirtmektedir.

Belediye başkanlarımızın %36’sı seçim giderlerini karşılamada ağırlığın parti örgütü tarafından üstlenildiğini; %23’ü seçimlerde yerel parti örgütünün

katkısı olmadığını; %88’i il başkanlığı ile ilişkilerinin iyi olduğunu

belirtmektedir.

Başkanlarımızın çoğunluğu, medyanın –ve yayımlanan anketlerin- seçimlerde etkisinin olmadığını belirtmektedir. Buna karşın başkanlarımızın %83’ü

AKP’nin “başkanı AKP’den olan belediyeler merkezi yönetimden daha çok

destek sağlar” propagandasının seçimlerde AKP’nin oylarını artırması sonucunu doğurduğunu belirtmektedir.

35

Başkanlarımızın %75’i, AKP’nin seçimlerde para yada mal dağıttığını; %73’ü

bu durumun AKP’nin oylarının artması sonucunu doğurduğunu

belirtmektedir.

Başkanlarımızın büyük çoğunluğu Belediyeler Yasa Tasarısını incelemediğini buna karşın %53’ü KYTK Tasarısını incelediğini belirtmektedir.

Başkanlarımızın büyük çoğunluğu KYTK’nun yasalaşmasına karşıdır ve

milletvekillerimizin bu konuda yürüttüğü muhalefeti taktirle karşılamaktadır. Başkanlarımızın çoğunluğu, yetkileri çok arttırılmış ve başına –vali yerine-

seçimle başkan getirilen bir il özel idaresi modelinin zamanla Türkiye’nin

üniter yapısının bozulmasına neden olacağı görüşündedir. Başkanlarımızın çoğunluğu, belediyelerin taşınmazlarını diğer kamu

kuruluşlarına bedelli veya bedelsiz devredebilmesi, hazine arazi ve arsalarının

belediyelere devredilmesi gerektiği kanısındadır. Buna karşın, başkanların

çoğu, belediye hizmetlerinin, belediyelerin kuracağı şirketler tarafından yürütülmesine karşıdır.

Belediye sınırları içindeki tüm hazine arazi ve arsalarının hiç bir koşul

olmadan belediyelere devredilmesi durumunda bunların çoğunu satmayarak kamu hizmetinde kulanacağını belirtilenlerin oranı %83’tür.

Belediye başkanlarımızın büyük çoğunluğunun “vesayet yetkisi” konusunda

belirgin bir görüşünün olmadığı anlaşılmaktadır. Buna karşın, başkanlarımızın çoğunluğu bakanlıkların teftiş kurullarının kaldırılmaması gerektiğini; %75’i

İçişleri Bakanlığının teftişlerinin sürmesi gerektiğini belirtmektedir.

Başkanlarımızın %60’ı, haklarında hazırlık soruşturması başlatılabilmesi için

Cumhuriyet başsavcılarının, İçişleri Bakanlığından (yada mülki amirden) izin almasının doğru olacağı kanısındadır.

Belediyelerimizin çoğunluğu çalışanlarına (%56) ve diğer kamu kuruluşlarına

(%80) borçludur. Buna karşın, 5 yıl sonra, belediyesinin borcu olmayacağını düşünen başkanlarımızın oranı %60’tır.

Başkanlarımızın %50’sinin yabancı kredi kuruluşlarından kredi sağlayarak

gerçekleştirmek istediği proje bulunmaktadır.

Başkanlarımızın büyük çoğunluğu, büyükşehir belediye yönetimi modeline ilişkin bilgi sahibi olmayıp, görüş belirtmemektedir. Görüş belirtenlerin çoğu,

ilçe ve alt kademe belediyelerinin güçlendirilmesi gerektiği kanaatini

taşımaktadır. Başkanlarımızın çoğunluğu, belediye kurulabilmesi için gerekli nüfun 5.000 olması, nüfusu 2.000’in altına düşen belediyelerin kaldırılması

gerektiğini belirtmektedir.

Başkanlarımızın çoğunluğu, kamu görevlilerine uygulanan, “belediye meclisi üyesi olma yasağı”nın kaldırılması; belediye meclis üye sayısının ise bugünkü

haliyle korunması gerektiğini düşünmektedir.

Başkanlarımızın %75’i kendilerine ortalama 2 milyar TL. ve üzerinde ödenek

verilmesi doğrultusunda görüş belirtmekte; büyük çoğunuluğu ödeneklerini yetersiz bulmaktadır.

Başkanlarımızın yarısı diğer kamu idarelere kurumlarının yetkililerinin

görevlerini tarafsızlıkla yürüttüğü kanısını taşımaktadır. Başkanlarımızın en güvenilir bulduğu kamu görevlileri savcılardır; daha sonra ise sıralamada

mülki amirler gelmektedir. En olumsuz yaklaştıkları görevliler ise İçişleri

Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı ve Çevre ve Orman Bakanlığı bürokratlarıdır. Başkanlarımızın vali ve kaymakamları yüksek oranda görevini

tarafsızlıkla yürüten görevliler olarak görmesi dikkat çekmektedir.

III. GENEL DEĞERLENDĠRME

36

Ankete katılan belediye başkanlarımızın büyük çoğunluğunun küçük yerleşim

yerlerinin belediye başkanı olmasına karşın, ayrıntılı sorgulama büyük yerleşim yerleri

ile küçük yerleşim yerlerinin başkanlarının değerlendirmeleri arasında dikkate değer

farklılıklar olmadığını göstermektedir.

Seçimlerde başkanlarımızın önemli bir kısmı değişmiş ve önceki dönemde CHP’li

olan yerlerin önemli bir bölümünde seçimlerin kaybedilmesine karşın çok daha fazla

yerde seçimler kazanılmıştır.

Başkanlarımızın yüksek oranda soruları yanıtlamayışı, verdikleri yanıtlar, siyasal-

yönetsel kavramlara ve siyasal gelişmelere yabancı olduklarını düşündürmektedir.

Başkanlarımızın belirgin şekilde kamu yönetimi reformu denen yeniden yapılanmaya

karşı oldukları görülmektedir. Başkanlarımızın güçlendirilmiş ve özerkliği arttırılmış

bir il özel idaresi modeline açık biçimde karşı olmakla birlikte belediye yönetimlerinin

güçlendirilmesi ve özerkliğinin arttırılması görüşünü taşımaktadır.

Yeni dönemde CHP’li belediyelerin mali açıdan büyük zorluklar yaşayacak

belediyeler olduğu görülmektedir. Buna karşın belediye başkanlarımızın bu mali

sorunları aşacaklarına ilişkin umut taşımaları dikkat çekmektedir. Belediye

başkanlarımızın gerek denetime gerekse bürokrasiye ve belediyelerine ilişkin sorulan

sorulara verdikleri yanıtlar başkanlarımızın özgüvenlerinin gelişkin olduğunu

düşündürmektedir.

Başkanlarımızın yanıtları, parti örgütüyle ilişkilerinin yüksek düzeyde olumlu

olduğunu ortaya koymakla birlikte parti örgütünden daha fazla yardım ve destek

beklediklerini düşündürmektedir.

Kanımızca anketin ortaya koyduğu en temel bulgu genel merkezimizin başkanlarımıza siyasal, toplumsal ve yönetsel konularda çok daha yoğun ve sistemli

bilgi aktarması ve başkanlarımızla ilişkiyi ve iletişimi güçlendirmesi gereğidir.

EK 8: GÖNÜL BĠRLĠĞĠ YEġĠLLER PARTĠSĠ'NDEN

ANITKABĠR'E ZĠYARET

37

http://www.byegm.gov.tr/yayinlarimiz/anadoluyahaberler-yeni/2004/kasim/ah_04_11-

04.htm

ANKARA, 03/11 --- Gönül Birliği Yeşiller Partisi, 4. kuruluş yıldönümü

dolayısıyla Anıtkabir'i ziyaret etti.

Genel Başkan Eşref Yazıcıoğlu, partililer adına Atatürk'ün kabrine çelenk

koydu. Ardından saygı duruşunda bulunuldu.

Yazıcıoğlu, Anıtkabir Özel Defteri'ni de imzalayarak, şunları kaydetti:

''Aziz Atam,

Türkiye’miz çok hassas bir dönemden geçiyor. Partimizin 4. kuruluş

yıldönümünde minnet, şükran, saygı dolu hislerle huzurundayız.

Vatandaşlık hak ve görevlerini yerine getirmenin yanında, cumhuriyete gönül

birliği bağı duygusunu çok önemsiyoruz. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak

direktifini daima göz önünde bulunduruyoruz. Bu bağlamda AB ile sosyal yapımızda

çatlaklara düçar olmadan bütünleşme çabalarımız sürüyor.

Kurduğun ve bizlere emanet ettiğin cumhuriyetin sonsuza kadar yaşayacağı

inancımızı tekrarlayarak en değerli hatıran önünde saygı ile eğiliyoruz. Rahat uyu,

Aziz Atam.'' (A.A)

EK 9: Seçim yılına göre kayıtlı seçmen ve oy kullanan seçmen sayısı,

Kaynak: Türkiye Büyük Millet Meclisi

38

2. Seçim yılına göre kayıtlı seçmen ve oy kullanan seçmen sayısı

Kayıtlı

seçmen

sayısının Oy

Kayıtlı nüfusa kullanan Katılım

seçmen oranı seçmen oranı

Seçim yılı Nüfus sayısı (%) sayısı (%)

1950.................................................

20 807

000 8 905 743 42,8 7 953 085 89,3

1954................................................

23 204

000

10 262

063 44,2 9 095 617 88,6

1957..................................................

25 250

000

12 078

623 47,8 9 250 949 76,6

1961.......................................................

28 227

000

12 925

395 45,8

10 522

716 81,4

1965....................................................

31 149

000

13 679

753 43,9 9 748 678 71,3

1969......................................................

34 443

000

14 788

552 42,9 9 516 035 64,3

1973......................................................

38 073

000

16 798

164 44,1

11 223

843 66,8

1977..........................................................

41 769

000

21 207

303 50,8

15 358

210 72,4

1983....................................................

47 853

000

19 767

366 41,3

18 238

362 92,3

1987........................................................... 52 564

000 26 376

926 50,2 24 603

541 93,3

1991......................................................... 57 262

000 29 979

123 52,4 25 157

089 83,9

1995............................................................. 61 737

000 34 155

981 55,3 29 101

469 85,2

1999.............................................................. 66 293

000 37 495

217 56,6 32 656

070 87,1

2002...........................................................

69 626

000

41 407

027 59,5

32 768

161 79,1

Not. Yıl ortası tahmini nüfustur.

39

EK 10: Seçim yılı ve cinsiyete göre milletvekili sayısı ve Meclis'teki

temsil oranı, Kaynak: Türkiye Büyük Millet Meclisi

3. Seçim yılı ve cinsiyete göre milletvekili sayısı ve Meclis'teki temsil oranı

Toplam Temsil Temsil

milletvekili oranı oranı

Seçim yılı sayısı Erkek (%) Kadın (%)

1935......................................................... 399 381 95,5 18 4,5

1939................................................................... 429 413 96,3 16 3,7

1943............................................................. 455 439 96,5 16 3,5

1946........................................................... 465 456 98,1 9 1,9

1950........................................................... 487 484 99,4 3 0,6

1954........................................................... 541 537 99,3 4 0,7

1957......................................................... 610 602 98,7 8 1,3

1961............................................................ 450 447 99,3 3 0,7

1965........................................................... 450 442 98,2 8 1,8

1969.......................................................... 450 445 98,9 5 1,1

1973...................................................... 450 444 98,7 6 1,3

1977................................................ 450 446 99,1 4 0,9

1983............................................................ 399 387 97,0 12 3,0

1987.............................................................. 450 444 98,7 6 1,3

1991.......................................................... 450 442 98,2 8 1,8

1995.................................................. 550 537 97,6 13 2,4

1999................................................. 550 527 95,8 23 4,2

2002.................................... 550 526 95,6 24 4,4

Kaynak.Türkiye Büyük Millet Meclisi

40

EK 11: Seçim yılına göre kayıtlı seçmen ve oy kullanan seçmen

sayısı (Ġstanbul), Kaynak: TUIK

21. 1983, 1987, 1991, 1995, 1999 ve 2002 Milletvekili Genel Seçimi sonuçları (devam) ĠSTANBUL

A. Alınan oy sayısı B. Oy oranı C. Milletvekili sayısı

1983 1987 1991 1995 1999 2002

Nüfus…… 5 313 874 6 313 232 7 492 277 8 456 754 9 619 441 10 526 331

Kayıtlı seçmen

sayısı…… 2 525 756 3 544 389 4 265 566 5 243 739 6 134 811 7 159 151

Kayıtlı seçmen

sayısının nüfusa

oranı (%)… 47,5 56,1 56,9 62,0 63,8 68,0

Oy kullanan seçmen

sayısı............. 2 289 248 3 178 552 3 311 756 4 319 315 5 143 911 5 419 062

Katılım oranı (%)

................. 90,6 89,7 77,6 82,4 83,8 75,7

Geçerli oy

sayısı……………… 2 178 084 3 104 909 3 220 039 4 157 617 4 932 304 5 205 166

Gümrük kapıları

geçerli oy

sayısı……… - 6 223 5 971 12 842 11 452 19 860

Toplam geçerli oy

sayısı……………. 2 178 084 3 111 132 3 226 010 4 170 459 4 943 756 5 225 026

Milletvekili

sayısı……………… 36 45 50 61 69 70

Siyasi parti ve

bağımsızlar

AKP A - - - - - 1 943 776

B - - - - - 37,2

C - - - - - 43

CHP A - - - 485 551 472 385 1 257 330

B - - - 11,7 9,6 24,1

C - - - 7 - 27

ANAP A 991 042 1 235 123 887 986 916 512 780 518 238 777

41

B 45,5 39,7 27,5 22,0 15,8 4,6

C 17 31 33 15 14 -

BBP A - - - - 50 342 41 359

B - - - - 1,0 0,8

C - - - - - -

BTP A - - - - - 25 602

B - - - - - 0,5

C - - - - - -

DEHAP A - - - - - 287 953

B - - - - - 5,5

C - - - - - -

DSP A - 313 242 568 738 764 258 1 466 438 59 842

B - 10,1 17,6 18,3 29,7 1,1

C - - 3 12 26 -

DYP A - 368 678 607 188 641 825 268 932 189 373

B - 11,9 18,8 15,4 5,4 3,6

C - - 5 11 3 -

GP1 A - - - - - 429 475

B - - - - - 8,2

C - - - - - -

KAYNAKÇA

42

A) GENEL YAPITLAR

Kalender, Ahmet, Siyasal İletişim Seçmenler ve İkna Stratejileri

Shea, D.M., Burton, M.J, 2001, Campaign Craft

Yrd. Doc.Dr. Yusuf Devran, Siyasal Kampanya Yönetimi

B) UZMANLIK YAPITLARI

TUIK, 1983, 1987, 1991, 1995, 1999 ve 2002 Milletvekili Genel

Seçimi sonuçları

Mayak Worldwide Research

C) SÜRELĠ YAYINLAR

a) Makale ve Tezler

Stratejik Araştırmalar Enstitüsü, 03.05.06, Stratejik Raporlar

Yeşiller Partisi Tüzüğü

Belediye Başkanları Anketi Raporu, CHP

b) Gazete ve Bültenler

Yeni Şafak Gazetesi, A.Bayramoğlu, Ekim 2002

Tempo Dergisi, Ali Atıf Bir, 02.04.2004

NTVMSNBC, http://ntvmsnbc.com/news/175062.asp

T.C Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü,

04.11.2004