Upload
istmedipol
View
1
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
1
Türkiye Siyasal Yaşamında Serbest Cumhuriyet Fırkası
Yasin KARA
Türkiye’nin siyasal yaşamında en çok çalışılan, üzerinde en fazla durulan konusu,
Tanzimat’tan Cumhuriyet’e geçiş süreci diye adlandırabilecek Osmanlı-Türk
modernleşmesidir. Zira bu modernleşme, esasen modernleştirme, hareketi, modern anlamda
siyasal hayat dediğimiz olgunun söz konusu olmaya başladığı dönemdir. Siyasal yaşam,
bittabi, modernleşmeden önce de mevcuttur, ancak Türkiye siyasal yaşamı dediğimiz zaman
anlaşılan şey, modernleşme hareketiyle var olmuştur. Ta III. Selim’e kadar götürülebilen bu
modernleşme/yenileşme hareketi, Tanzimat döneminde kurumsallaşmıştır. Devlet
seçkinlerinin modernleşmesi, yukarıdan aşağı olarak, tüm topluma sirayet ettirilmeye
çalışılmıştır. Bu çaba, erken Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir. Bu mevzuda
değinmek istediğimiz husus şudur: Tanzimat dönemi ( Osmanlı İmparatorluğunun son dönemi
olarak telakki etmekteyiz) siyasal yaşamı, çok sayıda çalışmada bu
modernleşme/modernleştirme hareketi üzerinden anlatılırken, erken Cumhuriyet dönemi
siyasal yaşamı aynı ilgiye muhatap olamamaktadır. Bu da tek-parti dönemi Türkiyesi’ni1 iyi
anlayamamamıza sebebiyet vermektedir. Hâlbuki, erken Cumhuriyet dönemi de tıpkı
Tanzimat dönemi gibi önemli gelişmelerin yaşandığı bir devir olarak görünmektedir. Tek-
parti yönetimini iyi bir şekilde idrak edemediğimizden, bu dönemdeki siyasal yaşam hakkında
sınırlı bilgiye sahibiz. Bu dönemdeki iktidar partisi CHP üzerine yeterli miktarda olmasa da
çalışmalar yapılmaktadır, ancak muhalefet hareketlerini inceleyen çok eser vardır. Tek-parti
Türkiyesi’nde kurulan önemli iki muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
(1924-1925) ve Serbest Cumhuriyet Fırkası (1930) üzerine çok az çalışma vardır. Bu durumda
söz konusu dönemdeki siyasal yaşamı anlamakta güçlük çekmekteyiz.
Erken Cumhuriyet dönemi üzerine yapılan çalışmalara dair belirteceklerimizi ifade ettikten
sonra, asıl meselemiz olan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın (SCF) Türkiye siyasal yaşamı
içindeki yerini ve önemini incelemeye geçebiliriz. Bunun için de temel bir sorumuz var: SCF
Türkiye siyasal yaşamına bir katkı yaptı mı? Bu soruya cevap vermek için öncelikle, tek-parti
dönemini ve bu dönemdeki muhalefet partilerinin konumunu görmemiz, yani SCF için
1 Türkiye’de tek-parti dönemini kapsamlı bir şekilde ele alan nadir bir eser olarak bakınız: Mete Tunçay, Türkiye
Cumhuriyeti’nde Tek-parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931), Yurt Yayınları, Ankara, 1981.
2
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’yla karşılaştırmalı olarak bir inceleme denemesini
yapmamız gerekmektedir. İkinci bölümde ise, SCF’nin hangi koşullarda kurulduğunu, hangi
amaçların gözetildiğini göstermeye çalışacağız. Bir başka deyişle, SCF’nin kuruluşunu
kontekstin içine yerleştirmeye çalışacağız. Kuruluşunu gördükten sonra, aynı bölüm içinde
organizasyonunu, nasıl bir muhalefet partisi olduğunu, toplumdaki konumunu, daha
doğrusunu konumunun nereden nereye geldiğini anlatacağız. SCF’nin kısa ömründe katıldığı
tek seçim olan 1930 belediye seçimlerine de değindikten sonra kapanışını göreceğiz. Üçüncü
bölümde ise tüm bu anlatılanlardan yola çıkarak, SCF’nin Türkiye siyasal yaşamı içindeki
yerini ve önemini anlatmaya çalışacağız. Bunu, SCF-sonrası dönemi şekillendirmesi fikri
üzerinden irdeleyeceğiz. Yani tek-parti yönetiminin Serbest Fırka deneyiminde çıkardığı
dersleri ve politikasında ne gibi değişiklikler gerçekleştirdiğini inceleyeceğiz. Tüm bunlardan
sonra temel sorumuza cevap verebileceğimizi düşünmekteyiz.
1. Tek-parti Döneminde Muhalefet
Türkiye’de 1923 yılından başlayıp Demokrat Partiye kadar devam eden döneme tek-parti
yönetimi dönemi denmektedir. Söz konusu yıllarda, Millî Mücadelede çok önemli işler
başaran Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin temelleri üzerinde yükselen
Cumhuriyet Halk Partisi2 sürekli iktidarda kalmıştır. Bu dönem, cumhuriyetin ilk yılları
olması nedeniyle gayet hassas bir dönemdir. Literatürde “devrimler”, inkılaplar, reformlar
denilen biri dizi değişiklik uygulamaya konulmuş ve bunların sorunsuz, mümkün olduğunca
sorunsuz, uygulanması için her türlü tedbir alınmıştır. Tek-parti döneminde görülen katı
politikaların meşrulaştırıcısı işte bu noktadır: Değişikliklerin, halka benimsetilmesi,
cumhuriyet projesinin başarıya ulaşması, şeklinde ifade olunabilir. Osmanlı Devletinin son
döneminden itibaren başlayan modernleşme/yenileşme hareketi halkın bütün bir dünya
görüşünü, kültürünü, yaşayışını değiştirmeyi amaçlamaktadır. Modernleşme, diğer Batı-dışı
toplumlar gibi bizde de modernleştirme şeklinde cereyan etmiştir. Bu da doğası gereği
zorlayıcı, değiştirici, dönüştürücüdür. Burada bunu belirtmemizin nedeni modernleşmenin
sadece Türkiye’de yukarıdan aşağı olmadığını, bunun olağan olduğunu vurgulamaktır. Bunu
yaparken gerek Osmanlı Devleti döneminde, gerekse Cumhuriyet döneminde yapılan baskıcı,
2 Cumhuriyetin ilanından önce kurulduğunda Halk Fırkası, 10 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası, 10
Mayıs 1935’ten sonra ise Cumhuriyet Halk Partisi; biz sonuncuyu kullanmayı uygun buluyoruz. Zira ilk ikisi,
tek-parti döneminin çeşitli dönemlerinde kullanılan adlardır. İktidarın ziyadesiyle yerleştiği zaman, bu sonuncu
ad alınmıştır. Buradan hareketle, Cumhuriyet Halk Partisi demenin, daha uygun ve kapsayıcı olacağını
düşünmekteyiz.
3
zorlayıcı, tepeden-inme politikaları meşrulaştırmıyor, ama olağandışı durumlar olmadıklarını
belirtmek ihtiyacı duyuyoruz.
Konumuz tek-parti yönetimi değil elbette. Ancak ele alacağımız asıl mesele olan Serbest
Cumhuriyet Fırkası’nın siyasal yaşam içindeki yerini görmek için, tek-parti döneminin
muhtevasına vakıf olmak ve bu dönemdeki muhalefet hareketlerine bakmak gerekir. Bu
nedenle, Serbest Fırka’yı inceleyeceğimiz bölüme geçmeden önce burada, SCF’den önce
yaşamış olan, Cumhuriyet döneminin ilk teşkilatlı muhalefet hareketi olarak anılan
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’na (TCF) değinmek istiyoruz.
Terakkiperver Fırka3, Cumhuriyetin ilanı ve Hilafetin ilgasını takip eden dönemde, Millî
Mücadelede etkin rol oynamış kişiler tarafından kurulmuştur. Bu fırkada faaliyet gösterenlerin
başlıcaları Hüseyin Rauf, Adnan Adıvar Beyler ve Refet, Ali Fuat ve Kâzım Karabekir
Paşalardır. Kurtuluş Savaşı bittikten sonra, yani barış sağlandıktan sonra4 kimin iktidar
olacağı meselesi üzerine şekillenen bir muhalefet hareketidir. Modernleşme fikrinde ayrı
olmayan ama 1909 Anayasa değişiklikleriyle padişahın geldiği konumdan ve Meclis’in
böylece çalışmasından memnun olan Rauf Beylerle, Cumhuriyet konusunda daha radikal bir
görüşe sahip Mustafa Kemal arasında bir anlaşmazlık çıkmış, bu da Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluşuna mahal vermiştir. Ancak, yukarıda açıkladığımız
meşrulaştırma sebebi gereği, muhalefet iktidar partisi tarafından pek hoş karşılanmıyor.
Önceleri açık açık söylenmese de muhalefet partisinin istenmediği sonradan belli ediliyor.
İstanbul basının da büyük destek verdiği Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, gerek Hilafete
bakışları ve halifeyle yakın ilişkileri, gerekse programlarının 6. maddesi “Fırka, itikadad-ı
diniyyeye hürmetkârdır” nedeniyle irticaî faaliyetlerle bir anılmışlar, bu yönden eleştiriye
maruz kalmışlardır. Kısa ömrünün ortalarında, 1925 yılının Şubat ayında patlak veren Şeyh
Sait İsyanı da TCF’ye hücum etmek için kullanılmıştır. Neticede Fırka, Haziran 1925’te
kapatılmıştır. Anıldığı ada uygun şekilde, Cumhuriyetin ilk teşkilatlı muhalefet hareketi TCF,
muhalefete yer olmayan bir tek-parti yönetimi içinde siyaset sahnesinden silinmiştir. Bu
deneyim, kendinden sonraki dönemi etkilemiştir. 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun
3 Bu fırka hakkında bakınız: Ahmet Yeşil, Türkiye Cumhuriyeti’nde İlk Teşkilatulı Muhalefet Hareketi:
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cedit Neşriyat, Ankara, 2002. Eric J. Zürcher, Cumhuriyetin İlk Yıllarında
Siyasal Muhalefet. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, İletişim Yayınları, İstanbul, 2013.
4 Feroz Ahmed’in “bağımsızlık-sonrası mücadele” olarak tanımladığı olgu: Feroz Ahmad, “The Progressive
Republican Party, 1924-1925”, M. Heper & J. M. Landau (dir.), Political Parties and Democracy in Turkey,
Londra & New York, 1991, p. 66.
4
Kanunu5, sonrasında 1926 yılında kurulan ve muhalefeti tamamen susturma amacı güden
İstiklâl Mahkemeleri TCF muhalefetinin etkili olduğu olaylardır. Bunu derken, tek sebebin
TCF muhalefeti olduğunu savunmuyoruz; dediğimiz şudur ki Terakkiperverler ilk muhalif
hareket olduğu için tek-parti yönetiminin şiddet dozunu artırmasında başat rol oynamıştır.
Takrir-i Sükun Kanunun yürürlükte olduğu yıllar boyunca CHP, iktidarı tamamen tekeline
almış, her türlü muhalefet hareketini engellemiştir. Öyle ki 1929 yılında bu kanunun
yenilenmemesindeki neden, artık tek bir muhalif sesin dahi çıkmaması ve ülkenin iyice
diktatorya manzarasına bürünmüş olmasıdır. Bu başta Mustafa Kemal olmak üzere,
iktidardaki kişileri dahi rahatsız edecek seviyeye gelmiştir. Her ne kadar söz konusu iktidar,
cumhuriyet reformlarının yapılabilmesi için muhalefetsiz bir ortam gerektiğini düşünse de,
bunu izlenen politikalardan anlıyoruz, ideallerindeki yönetimin bu büründükleri diktatörce
tavır olmadığını söyleyebiliriz. Nitekim Mustafa Kemal’in cumhuriyetçi olduğu daha 1919’da
bile biliniyor. Yani, ülkenin içinde bulunduğu vaziyet, yönetimdekileri de memnun etmemiş.
Ayrıca Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok yoğun bir şekilde sürdürülen parlamento faaliyeti,
özellikle 1927’den, yani Nutuk’un okunduğu CHF kongresinden sonra tek-parti yönetimin
iyice yerleştiği dönemden itibaren, giderek zayıflamıştır. Öyle ki milletvekilleri Meclis’e
devam konusunda büyük sorumsuzluklar göstermekte, yasama faaliyetinden ziyade ihale, iş
takibi yapılmaktadır. İşte Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası deneyimi henüz unutulmamışken,
daha 5 yıl önce hiçbir muhalefete tahammül edemeyen iktidar, 1930 yılında Serbest
Cumhuriyet Fırkası’nı kurulmasına izin vermektedir. Bu durumun oluşmasında, birçok faktör
etkilidir.
2. Serbest Cumhuriyet Fırkası: Kuruluş, Organizasyon ve Kapanış
Serbest Cumhuriyet Fırkası’na6 başlarken hemen belirtmek isteriz ki bu fırka, Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası’ndan farklı bir kökene ve kuruluşa sahiptir. TCF gerçek bir muhalefet
hareketine, yani kendiliğinden oluşmuş bir kökene sahipken, SCF gerçek bir muhalefet
değildir, bir muvazaa partisidir. Serbest Fırka’yı anlamak için sürekli göz önünde
bulundurmamız gereken bir bilgi olduğundan ilk baştan belirtmek istedik. Bundan sonra
yapılması gereken, bir muvazaa partisine neden ihtiyaç duyulduğunun açıklanmasıdır.
5 Söz konusu kanun sonrası dönem için bakınız: Mete Tunçay, op. cit., pp.127-183.
6 Fırka üzerine detaylı bir inceleme için: Cemil Koçak, Belgelerle İktidar ve Serbest Cumhuriyet Fırkası,
İletişim Yayınları, İstanbul, 2006.
5
A. Fırkanın Kuruluşu ve Hazırlayan Şartlar
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın varlık nedenini anlamak için, o günkü kontekste bakmak,
bunun içinse 1930 yılının öncesinde neler olduğunu incelemek gerekir. Öncelikle, fırkanın
adından başlamak gerekir. Fırkanın adının “serbest” yani muhalefetin liberal olması, iktidarın
da devletçi olmasından, daha doğru bir ifade ile devletçi olacak olmasından
kaynaklanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin 1930’dan sonra devletçi politikalar
benimsemesini, 1929 Dünya Ekonomik Buhranına bağlamak meseleyi tam olarak idrak
edememeye neden olmaktadır. Zira biz biliyoruz ki 1930’dan önce de devletçilik yönünde
adımlar atılmıştı. Bir kere, yerli sanayinin olmadığı bir ülkede yerli üreticiyi desteklemek için
yapılması gereken ithal-ikameci sanayi politikası izlemektir. Bunu yapabilmek için de gümrük
vergilerini çok fazla yükseltip tüketicinin pahalı hâle gelen yabancı ürün yerine, yerli ürünü
tercih etmesini sağlamak gerekir. Ancak 1923 yılında imzalanan Lozan Anlaşmasına göre,
Türkiye 6 yıl boyunca gümrük vergilerini değiştiremeyecekti. İthal-ikameci sisteme 1929
yılında geçmek üzere bir takım hazırlıkların yapıldığını görmekteyiz. Mesela, 1925 yılında
kurulan Sanayi ve Maadin Bankası bunlardan bir tanesiydi. Yine bu yıllardan itibaren, bir
merkez bankasının kurulacağı konuşuluyor, gazetelerde, az sayıda da olsa, devletçilik üzerine
başyazılar yayımlanıyordu. Bu göstergeler ışığında devletçilik politikasına geçmenin daha
önceden planlandığını söyleyebiliriz. Ancak, 1929 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde
patlak veren ve etkisi tüm dünyaya yayılan Büyük Buhran, gümrük vergisi kısıtlamasının
kalktığı ve devletçiliğe geçişin planlandığı döneme denk gelmiş oldu. Bundan sonra,
devletçilik politikalarının müsebbibi olarak bu büyük kriz görüldü. Bu kriz, Türkiye’de de
etkili olmuştur ve bu nedenle devletçi politikalara geçişi hızlandırmış olabilir ancak bunun
daha önceden planlandığını söylememiz gerekir. Kaldı ki Türkiye Cumhuriyeti, önceden de
pür liberal değildi, devletçi yanı her zaman baskındı. Nitekim devletçilik lafının, iktidarın
ağzından ilk defa duyulduğu konuşma olan İsmet Paşa’nın Ankara-Sivas demiryolu hattının
30 Ağustos 1930’daki açılışında söylediği nutukta, devletin demiryoluna yaptığı yatırımlar,
özel teşebbüsün ve yabancı sermayenin neden bu yatırımlarda etkili olmadığı argümanlarıyla
savunulmuştur. Bu konuşmanın yardımıyla görüyoruz ki 1930 yılına kadar olan politikalarda
da devletçilik söz konusudur. Bunun sebebini, müstakil gelişmiş bir burjuvazinin
olmamasında bulduğumuz gibi, konuşmadan da anlaşıldığı üzere, siyasî ve askerî sebepleri de
mevcuttur. İsmet Paşa, söz konusu konuşmasında “Biz mutedil devletçiyiz” diyerek ilk defa
iktidarın politikasının yönünün devletçiliğe doğru belirlenmiş olduğunu ifade etmektedir. İşte
6
iktidarın devletçiliğe geçişinde bir muvazaa partisi olan Serbest Fırka’nın adı bu nedenle
liberal manasına gelen “serbest” idi. Bu ad, iktidar tarafından konulmuştu.
Bu nedene ek olarak, yukarıda bir önceki bölümde belirttiğimiz diktatorya manzarası bir
başka partinin kurulmasına mahal vermiştir. Bu çok etkili bir neden olmamakla birlikte,
nedenlerden biri olduğundan belirtmek gerekmektedir. Cumhuriyet kuruldu, ancak tek-parti
diktatörlüğü hüküm sürüyor, şeklinde özetlenebilecek dış-dünyanın bakışı da iktidar üzerinde
etkili olmuştur. Nitekim dış basınının Serbest Fırka’nın kurulma haberini verdiğini radyodan
dinleyen Mustafa Kemal’in buna çok sevindiğini bilmekteyiz. Yine de Serbest Fırka
deneyiminde dış-baskının payının çok fazla olmadığını unutmamak gerekir.
Dış-baskıdan daha önemli bir neden olarak gördüğümüz ülkenin genel hâline de değinmek
istemekteyiz. Bir önceki bölümün sonunda belirttiğimiz üzere milletvekilleri, Meclis
işlerinden ziyade birtakım özel işlere koşuşturur olmuş, tek-parti yönetiminin baskısını
artırmasına bağlı olarak CHP’li hem ulusal hem yerel yöneticilerin başlarına buyruk
uygulamaları, iktidarın sürekliliğinden ve muhalefet eksikliğinden kaynaklana rehavet,
ülkenin genel hâlini bir atalet durumuna dönüştürmüş, Millî Mücadele yıllarının coşkun
harareti artık kalmamıştır. Serbest Fırka’nın kuruluşunda bu faktör de rol oynamıştır. Ancak
bunun payı da, dış-baskı konusunda olduğu gibi, çok büyük değildir.
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kuruluş nedenlerinde biri de toplumda içten içe bir muhalefet
oluştuğu ve bunun açığa çıkarılması için bir muhalif fırka kurulduğu şeklinde ifade olunan
sebeptir. Takrir-i Sükûn döneminde tamamıyla susturulan muhalefet, bu yeni fırka aracılığıyla
iktidara karşı olduğunu belli edebilecekti. Böylece, iktidar kimin hangi tarafta olduğunu
görecekti. Bu sebep, Serbest Fırka’nın bir muvazaa partisi olduğu fikrini desteklemektedir.
Yani muhalif fırka kuruluşunu, bir “komedi” olarak yorumlayabiliriz. Az sonra göreceğimiz
üzere, SCF’nin gördüğü toplumsal destek karşısında iktidarın hayal kırıklığı ve kızgınlığı da
bu partinin özgül bir kökene bağlı, gerçekten bir muhalefet partisi olduğunu göstermektedir.
B. Fırka’nın Organizasyonu, Belediye Seçimleri ve Kapanışı
Serbest Cumhuriyet Fırkası, Mustafa Kemal’in en yakın arkadaşlarından, dönemin Paris
büyükelçisi, diplomatlık görevinden önce başbakanlık görevinde de bulunmuş olan Fethi Bey
(Okyar) tarafından Ağustos 1930’da kurulmuştur. Bu kuruluş, Mustafa Kemal’in özel
isteğiyle yapıldığı için Fethi Beye kurdurulmuştur, demek daha doğru olur. Kurucusunun
Fethi Bey olması da partinin doğal bir muhalefet olmadığını göstermektedir. Zira,
7
belirttiğimiz gibi Fethi Bey, Mustafa Kemal Paşanın en yakın arkadaşıdır. Diğer yandan Fethi
Bey henüz anıları taze olan muhalefet deneyimi Terakkiperver Fırka mevcutken başbakanlık
yapmış ve Mustafa Kemal’in talimatıyla, TCF başkanı Kâzım Paşadan fırkayı feshetmelerini
istemiştir. Muhalefet partisi mevcutken başbakanlık görevinde bulunmuş bir kişinin, çok değil
sadece 5 sene sonra, aynı işe kalkışması pek akıllıca görünmemektedir. Ayrıca, Mustafa
Kemal Paşa cumhurbaşkanlığı ve parti başkanlığı sıfatlarını aynı anda taşımaya devam
ediyordu. Bu, muhalefetin önemle üzerinde durduğu bir durumdu ve Fethi Bey de bunun ne
gibi sonuçları olacağını gayet iyi biliyordu. Atatürk, başbakan İsmet İnönü ve Fethi Beyin
hazır bulunduğu bir akşam, Fethi Beyin Gazi’ye hitaben yazdığı ve muhalif bir fırka kurma
isteğini bildirdiği bir mektup okunmuştur. Bu mektuba karşılık Gazi’nin yazdığı cevap da
okunmuştur. Bu cevapta Mustafa Kemal kendini Fethi Beyin bu isteğine “Reisicumhur ve
Cumhuriyet Halk Fırkası’nın Umumî Reisi olarak iki sıfatla muhatap”7 gördüğünü
belirtmektedir. Fethi Beyin gerçekten muhalif bir fırka kurmak isteği olsaydı, Terakkiperver
Fırka deneyimini hatırlayarak, bu cevaptan sonra geri adım atması gerekirdi. Daha doğrusu, o
deneyimi hatırında tutarak böyle bir mektubu hiç yazmamış olması gerekirdi. Bütün bu
bilgiler, muvazaa partisi olduğu görüşünü güçlendirmektedir.
Serbest Cumhuriyet Fırka, adından da anlaşılacağı üzere, liberal politikaları ön planda tutan
bir pozisyonda bulunuyordu. Ancak işin garip tarafı şudur ki liberal ekonomi taraftarı bir
fırka, Celal Bayar’ın başını çektiği “İş Bankası çevresi” olarak ifade edebileceğimiz zümre
üzerinde hiçbir tesir yapmamıştır. SCF bu çevreden bir destek, milletvekili katılımı ve sair
görmemiştir. Bu yandan bakınca da gerçek bir muhalefet partisi olmadığı anlaşılmaktadır.
Muvazaa partisi olma özelliği üzerinde çokça durduğumuz SCF’nin halk tarafından karşılanışı
ise çok farklı olmuştur. Toplum tarafından büyük bir teveccühle karşılanan yeni fırka, kısa
zamanda şaşırtıcı ölçüde sosyal destek bulmuştur. Bunu derken, bütün bir ülkenin topyekûn
desteğinden bahsetmiyoruz. Yeni fırka, genel olarak ticaret ve ihracata yönelik tarımla
geçimini sağlayan İstanbul, Edirne bölgesi, Ege bölgesi, Samsun, Sinop, Mersin gibi ticarî
öneme sahip liman kentlerinde büyük bir destek görmüştür. Bunun nedeni de şüphesiz
ekonomiktir. Söz konusu bölgelerde yaşayan halk, Büyük Buhranın sebep olduğu krizden
ülkenin geri kalanına nazaran daha fazla ve ilk elden etkilenmiştir. Bu nedenle, bu bölgelerde
SCF’ye destek her geçen gün artarak devam etmiştir.
7 Ahmet Ağaoğlu, Serbest Fırka Hatıraları, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994, s. 33.
8
Bu toplumsal desteğin vücut bulduğu bir örnek olarak Serbest Fırka’nın Eylül 1930’daki
İzmir mitingine değinmek gerekir. Az önce saydığımız bölgelerin içinde krizden en fazla
etkilenen yerlerden İzmir’de yapılan SCF mitingi, daha önce hiç görülmemiş bir kalabalığa
sahne olmuştur. Konumuzla doğrudan alakalı olmadığı için bu mitingde çıkan olaylar,
öncesinde ve sırasında yapılan açıklamalar ve sair detaylarını vermiyoruz. Ama bu mitingle
ilgili olarak bilmemiz gereken en önemli mesele şudur: İzmir’le birlikte, iktidar partisi
muvazaa olarak kurulan partinin nasıl büyük bir sosyal destek bulduğunu görmüş oldular;
diğer yandansa, istek üzerine kurulan bir partinin yöneticileriyse gördükleri bu destek
sayesinde olaylara farklı bakmaya başladılar. Atalet ortamını biraz hareketlendirmesi, dışarıya
birden fazla partisi olan bir ülke görünümü vermesi, toplum içinde mevcut muhalefeti bir yere
kanalize etmesi ve devletçiliğe geçişte iktidarın karşısında liberal bir fırka olarak bulunması
nedenleriyle kurdurulan parti, git gide iktidara alternatif hâle gelmeye başlayınca, SCF için
işler değişmeye başlıyor. “(…) bir muhalefet partisinin kurulmasına izin verilmesi ülke
genelindeki hoşnutsuz kesimlerin bu partiye yönelmesine yol açtı. Böylece parti, toplum içinde
hızlı bir biçimde kök salarak büyük bir toplumsal desteği arkasına aldı ve hiç umulmadık bir
biçimde, çok kısa sürede adeta bir iktidar seçeneği hâline geldi. Partinin gördüğü bu büyük
ilgi, nesnel olarak, partiyi kuruluş amacından uzaklaştırmış oluyordu ve bu durum
beklenebileceği gibi hızla partinin sonunu getirdi.”8 Değişen durum, özetle böyle ifade
edilebilir.
7 Eylül’de düzenlenen İzmir mitinginden sonra, Yunus Nadi imzasıyla 9 Eylül’de yayımlanan
ve Gazi’yi Fırkası’nın başında durmaya çağıran açık mektuba cevap olarak 10 Eylül’de bu
sefer Mustafa Kemal imzasıyla yayımlanan mektupta Gazi, Fırka’nın başında olduğunu
şiddetle vurgulamaktadır. Mustafa Kemal’in her zaman CHP tarafında olduğunu bilmekteyiz
ve bu minvalde, muhalif fırkanın/fırkaların da her zaman aleyhinde olmuştur. Yani Serbest
Fırka, muvazaa partisi olsa da Gazi Paşa tarafsız olmamış, CHP’nin yanında yer almıştır.
Ancak söz konusu mektubu, Gazi’nin tarafını alenen belli ettiği bir nişane olarak alabiliriz.
Yine bu doğrultuda Serbest Fırka için işin renginin değiştiği sembolik bir an olarak
değerlendirebiliriz.
İktidar cephesi, hiç tasavvur edilmeyen bir destek bulan muhalefet partisine karşı tavrını
böylece net bir biçimde belirtmiş oluyordu. Muhalefet cephesine geldiğimizde ise,
8 Hasan Ersel, Ahmet Kuyaş, Ahmet Oktay, Mete Tunçay, Cumhuriyet Ansiklopedisi (1923-1940), YapıKredi
Yayınları, İstanbul, 2002, s. 147.
9
yöneticilerde halkın teveccühünden kaynaklanan bir iktidar meyli söz konusudur. Bu durumu
meydana getiren önemli bir gelişme, Serbest Fırka’nın katıldığı tek seçim olan 1930 belediye
seçimleridir. Serbest Fırka yönetimi, kuruluşunun üzerinden çok az bir zaman geçmesine
rağmen seçimlere girme kararı almıştır. Bu partinin hayatı için önemli bir dönüm noktasıdır.
Belediye seçimlerinde yapılan yolsuzluklara, hilelere rağmen iyi bir başarı elde eden Serbest
Fırka, İzmir mitingi ve Ege bölgesi gezisinden sonra, halkın desteğini bu kez de sandıkta
görmüştür. Söz konusu seçimleri, yukarıda belirttiğimiz iktidar meylini doğuran önemli bir
olay olarak değerlendirmekteyiz: “Başarı belirtileri, SCF’nin hızla iktidara gelme isteğini
kamçılamış, partinin sonunu hazırlayan en önemli etken de bu olmuştur.”9 Bir muvazaa
partisi için, iktidara rakip hâline gelmek “haddi aşmanın” ta kendisidir. İktidar meylinden
sonra olanlar da bunun bir sonucu olarak cereyan etmiştir.
Başta Fethi Bey olmak üzere Serbest Fırkalılar, seçimlerden sonra Meclis’te, seçimlerde
yapılan yolsuzluk-usulsüzlük, hile karıştırma gibi işleri eleştirmiş, bunların soruşturulmasını
talep etmişlerdir. Bu önerileri, iktidar partililer tarafından reddedilmiştir. Seçimler sonrası
dönem, iktidar ve muhalefet arasında hararetli tartışmaların yaşandığı bir dönem olmuştur.
Sonunda 17 Kasım 1930’da, parti başkanı Fethi Bey tarafından, partinin feshedildiğine dair
bir dilekçe verilmiştir. Gerekçe olarak, olayların gidişatının getirdiği bu noktada Gazi ile
siyasî sahada karşı karşıya gelmek istemediklerinden dolayı Fırkanın feshedildiğini
bildirmiştir. Partinin kapanışı da kendi kendine gelişen gerçek bir muhalefet hareketi
olmadığını göstermektedir. Zira biliyoruz ki, kendiliğinden ortaya çıkan, derin toplumsal
kökenleri/arkaplanı olan bir muhalefet, bir dilekçeyle sonlandırılamaz.
3. Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Türkiye Siyasal Yaşamındaki Yeri ve Önemi
Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın Türkiye siyasal yaşamında çok önemli bir yeri vardır. Tek-
parti döneminde bir kırılma/dönüm noktasını teşkil etmektedir. 1930’lu yıllarda giderek daha
fazla otoriterleşen iktidarı belirleyen koşullar arasında SCF deneyimi ayrıcalıklı bir yerde
durmaktadır. SCF, tek-parti döneminde ideoloji devrini başlatan olay olmuştur. İşte bu
muhalif fırka deneyiminden sonradır ki Kemalist ideoloji dediğimiz dünya görüşü
şekillenmeye başladı. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetinin temelleri üzerine
yükselerek bütün Millî Mücadeleyi şahsına münhasır kılan CHP, halkın nasıl kendinden
uzaklaşıp bir başka partiyi destekleyebildiğini, geçmişte olanları unutup nasıl yeni olana
yöneldiğini görmüş oldu. Takrir-i Sükûn döneminde tek-partiliğini iyiden iyiye yerleştiren ve
9 Mete Tunçay, op. cit., s. 270.
10
kontrolsüz, sorgusuz-sualsiz iş yapmaya alışan CHP, halkın SCF’ye yönelmesiyle
rehavetinden çıkmıştır. Muvazaa olarak kurulan partinin neredeyse iktidara rakip hâle
gelmesinden önemli dersler çıkarmışlardır. Bunları ve gereği olarak yapılan icraatları,
görmeye çalışalım.
Öncelikle, dış-dünyanın ülkeye bakışı, ülkenin hâli, CHP’lilerin kendi başlarına buyruk iş
yapmaları gibi SCF’ye zemin hazırlayan faktörler bundan sonra göz ardı edilmiş, iktidar daha
da otoriter hâle gelmiştir.10
Meşhur formüla “Halka rağmen halk için”, bu dönemde ortaya
çıkmıştır. Halka rağmen, çünkü görüldü ki halk iktidarla aynı doğrultuda düşünmüyor. O
hâlde yapılması gereken reformları, halka rağmen yapmak gereklidir.
İkinci olarak, literatürde yaygın bir görüş olan, modern düşünceye sahip cumhuriyetçi
CHP’nin karşısındaki her türlü muhalefeti; gerici, modern fikirlere kapalı, gelişmeye düşman,
yobaz hareketler olarak tanımlamanın ne kadar yanlış olduğunu, Serbest Fırka örneği ile de
görmüş oluyoruz. Zira Terakkiperver Fırka gibi, Serbest Fırka da ne gerici, ne anti-modern, ne
yobaz, ne de saltanatçı insanlardan oluşmuyordu. Aslına bakılırsa, SCF ile CHP’nin politik
çizgileri birbirinden hiç farklı değildir. Tıpkı 1955 yılına kadar CHP ile Demokrat Parti’nin
politikaları, programları gibi. Yine bu doğrultuda, Serbest Fırka’nın en büyük desteği gördüğü
bölgelerde yaşayan insanlar, CHP’nin savunduğu dünya görüşüne hiç de ters düşünmeyen
toplumsal kesimlerdi. Buradan anlıyoruz ki bu desteği sağlayan kesim CHP’den cumhuriyet
fikirleri, reformlar ve sair gibi sebeplerle değil, ekonomik sebeplerle vazgeçmiştir. Yukarıda
belirttiğimiz üzere, SCF’nin büyük toplumsal destek bulduğu bölgeler, dünya ekonomik
krizinden en fazla ve ilk etapta etkilenen bölgelerdir. Bu örnekten yola çıkan CHP, halka
ekonomik fayda sağlayamadığında kullanabileceği ideolojik araçlar oluşturmuştur. Böylece
Kemalist ideolojinin temellerinin atıldığını söyleyebiliriz.
Serbest Fırka’nın fesih dilekçesinin verildiği gün, Gazi ve beraberinde bakanlar, üst düzey
bürokratlar olmak üzere uzun bir yurt gezisine çıkmış, SCF deneyimiyle gördükleri
toplumdaki hoşnutsuzluğun, halkın sorunlarının neler olduğunu, neler yapılabileceğini bizzat
yerinde tetkik etmişlerdir. Bu uzun yurt gezisinden sonra, seçimler yenilenmiş, CHP ünlü “6
Ok”un benimsendiği 1931 kongresini yapmış, böylece yurt gezisinin çıktıları, politikaya
dönüştürülmeye başlanmıştır. O tarihe kadar bu 6 oktan 4 tanesini, yani laiklik,
10
Burada, belirtilen otoriterleşme eğilimini, öncesindeki süreci görmezden gelerek, “zaten 1920’li 30’lu yıllarda
dünyada otoriter/totaliter rejimler revaçtaydı” şeklinde açıklamak, ne kadar doğrudur, haklıdır, sorgulamak
isteriz.
11
cumhuriyetçilik, halkçılık ve milliyetçilik, mevcuttu. SCF-sonrası dönemde bunlara,
devletçilik ve inkılapçılık da eklenmiştir.11
Yukarıda devletçiliğin sebeplerini göstermeye
çalışmıştık, böylece kâğıt üzerinde de belli edilmiş oldu. İnkılapçılık da bu rehavet
durumunun önüne geçmek, sürekli yenilikler yapmaktan ziyade, var olan inkılapları korumak
manasına gelmektedir. Daha sonra Anayasaya da geçecek olan 6 ok, SCF-sonrası dönemin
önemli gelişmelerindendir.
İdeolojiyi yerleştirmek için halkevleri ve halkodaları kurulmuş, halkın zihin dünyası kontrol
altına alınmaya çalışılmıştır. Bu minvalde, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu kurulmuş,
dil teorileri geliştirilmiş, dilde sadeleşmeye gidilmiş, milliyetçilik çalışmaları, Osmanlı-öncesi
Türkler üzerine araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Millî ideolojinin oluşturulduğunu
görüyoruz. Bunun nedeni, ekonomik gelişmenin yeterli seviyede olmadığı, krizden de
etkilenip daha kötü duruma gelen ülkeyi, ideolojik yönden motive etmektir. Bu politikaların
temelinde, millî bilinç, millî kültür oluşturulduğunda insanlar yoksun oldukları şeyleri
görmezler, gibi bir fikir vardır ki bu sadece Türkiye’de değil, birçok başka ulus-devlette
görülmektedir.
Serbest Fırka’nın Türkiye siyasal yaşamındaki önemi, işte bu Kemalist ideolojinin
yerleştirildiği, iktidarın daha da otoriterleştiği dönemi başlatmış olmasıdır. SCF-sonrası
dönem olarak adlandıracağımız yıllarda, ta Demokrat Parti’ye kadar CHP bütün devlet erkini
elinde tutmuştur. Bunun için ideolojik araçların kullanılması da bir başka önemli yandır. Zira
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’ndan sonra da tek-parti yönetiminin baskısını artırdığını
görmekteyiz. Ancak Takrir-i Sükûn dönemi diye adlandırılan bu devrede ideolojik araç
kullanımı söz konusu değildir. Fakat aynı şekilde, iktidarın karşısında bir muhalefetin
oluştuğu Serbest Fırka örneğinde ise ideoloji kullanımını görmekteyiz. Bunun sebebi şudur:
Terakkiperverler, Serbest Fırka gibi büyük toplumsal desteği haiz değillerdi. SCF-sonrası
dönemde ideolojik araçlarla zihin kontrolü denemesinin nedeni ise, iktidarın ekonomik fayda
sağlayamayıp ancak millî kültür, millî tarih gibi “ürünler” sunabilmesi ve halkın CHP’yi
bırakıp SCF’ye yönelmesidir. Bu saiklerle hareket eden iktidar partisi, Kemalist ideolojiyi icat
etmiştir.
11
İlhan Tekeli, Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadî Politika Arayışları, ODTÜ
Yayınları, Ankara, 1993, s. 211.
12
Sonuç
Tek-parti dönemi içinde önemli bir kırılmaya neden olduğu için daha fazla incelenmesi,
araştırılması lazım gelen Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın gelişimini, kapanışını ve Türkiye
siyasal tarihi içindeki yerini böylece ifade ettikten sonra başlangıçta sorduğumuz soruya geri
dönebiliriz: SCF, Türkiye siyasal yaşamına bir katkı yaptı mı? Tüm bu açıklamalardan sonra,
bizim bu soruya vereceğimiz cevap şudur: Bir katkı yapmadı, ama önemli değişikliklere
sebebiyet verdi. Bunu biraz daha açıklayacak olursak: Katkı; olumlu bir ekleme, fayda
sağlama, geliştirme anlamlarına gelir. Ancak bizce, SCF deneyimi bunları yapmadı.
Türkiye’nin siyasal yaşamında bir ilerlemeye, demokratik seviyesinde bir iyileşmeye
sebebiyet vermedi. Zira, defaâtle belirttiğimiz gibi, bu bir muvazaa partisiydi, toplumdaki
huzursuzluktan/hoşnutsuzluktan doğmadı; kurdurulduktan sonra bu hoşnutsuzluğun
odaklandığı yer oldu. Kendi toplumsal kökenleri yoktu. İktidarın devletçiliğine karşı liberal
bir parti olarak çıktı ama Türkiye’nin iş dünyası çevrelerinde, ki o dönemde büyük çoğunluğu
devlet erkanından ya da buraya çok yakınlardan oluşuyordu, hiçbir destek görmedi. Bu nokta
da partinin kendiliğinden gelişmediğini göstermektedir. Tek-parti iktidarı karşısında bir
muhalefet olması hasebiyle Türkiye siyasal yaşamına bir katkı yaptığı görüşü, bu niteliği
yüzünden tarafımızca kabul görmemektedir. SCF, tek-parti döneminde başka muhalefet
hareketlerinin gelişmesine de önayak olmamıştır. Bilakis, iktidarın politikalarını daha da
katılaştırmasına sebep olmuştur. SCF’den yaklaşık 16 yıl sonra, 1946’da Demokrat Parti
kurulduğunda bir başka Serbest Fırka hadisesi olarak görülüp partiye katılımlara, ilk etapta,
ket vurmuştur. Bu durumda, SCF’nin siyasal yaşama bir katkı yaptığını söylemek
güçleşmektedir. Gördüğü toplumsal destek ve belediye seçimlerinde –hileye rağmen- aldığı
oylarla muvazaa niteliğini kaybetmiş ya da kaybedecekmiş gibi görünen Serbest Cumhuriyet
Fırkası, Türkiye siyasal yaşamı içinde kuruluşu, organizasyonu, kapanışı ile değil; tek-parti
yönetiminin politika anlayışını değiştirmesi bakımından önemlidir, hatta bir dönüm noktası
olarak tanımlayabiliriz. Zira önceden görmediğimiz bir politika tarzı olarak, ideolojik
araçların kullanılması bu deneyimden sonraki dönemde söz konusu olmuştur. İktidarın
1930’lu yıllarda değişen hüviyeti, SCF deneyimin CHP üzerindeki büyük tesirini
göstermektedir. Bu, daha da otoriterleşen iktidarın tek sorumlusu ya da bunun tek nedeni
SCF’dir, manasına gelmiyor. İfade etmeye çalıştığımız, bu değişimin en büyük tetikleyicisinin
SCF deneyimi olduğudur. Bu açıdan bakıldığında Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın, siyasal
yaşama olumlu manada bir katkıda bulunduğunu düşünmesek de, Türkiye siyasî tarihinde çok
önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz.
13
Kaynakça
AĞAOĞLU, Ahmet, Serbest Fırka Hatıraları, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994
AHMAD, Feroz, “The Progressive Republican Party, 1924-1925”, M. Heper & J. M. Landau
(dir.), Political Parties and Democracy in Turkey, Londra & New York, 1991
ERSEL Hasan, KUYAŞ Ahmet, OKTAY Ahmet, TUNÇAY Mete, Cumhuriyet
Ansiklopedisi (1923-1940), YapıKredi Yayınları, İstanbul, 2002
KOÇAK, Cemil, Belgelerle İktidar ve Serbest Cumhuriyet Fırkası, İletişim Yayınları,
İstanbul, 2006
TEKELİ, İlhan, İLKİN, Selim, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadî Politika
Arayışları, ODTÜ Yayınları, Ankara, 1993
TUNÇAY, Mete, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-parti Yönetiminin Kurulması (1923-1931),
Yurt Yayınları, Ankara, 1981
YEŞİL, Ahmet, Türkiye Cumhuriyeti’nde İlk Teşkilatulı Muhalefet Hareketi:
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Cedit Neşriyat, Ankara, 2002
ZÜRCHER, Eric J., Cumhuriyetin İlk Yıllarında Siyasal Muhalefet. Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkası, İletişim Yayınları, İstanbul, 2013