14
Medeniyetler İttifakının Çöküşü: ‘Bir Ütopyanın İslami Hegemonya’ya Dönüşümü’ Önsöz[1] Bu makalede, köktendinci İslamcı örgütlerin terör saldırılarıyla Batı ile İslam dünyası arasındaki gerilen ilişkilerin ardından, ‘Medeniyetler İttifakı’ fikriyle yakınlaşma çabalarının Orta Doğu’daki mevcut kaos ortamı neticesinde bir hayal kırıklığına dönüşme serüveni incelenmektedir. Bu süreçte ittifakın kurulmasında etkin rol alan ve eşbaşkanlıklarını üstlenen İspanya ve Türkiye’deki iç ve dış politika yansımalarıyla beraber, bu ittifakta yer alma gerekçelerine değinilmektedir. Ayrıca bu ittifakın mevcut konjonktürel şartlarda anlamını yitirmesinden ve Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarının zamanla mutlak güce erişmesinden sonra, tabanını konsolide etmeyi başaran İslami hegemonyanın inşasına nasıl katkı sunduğu irdelenmektedir. Özet İslamcı terör örgütlerinin dünya çapındaki saldırılarıyla beraber, Batı dünyasında güvenlik politikalarını ön plana çıkaran ve İslam’a dair önyargıların hakim olduğu bir refleks belirdi. Aynı zamanda İslam dünyasında da Batı karşıtlığı gittikçe artan bir trend haline geldi. Bu dönemde başta Avrupa olmak üzere Batı dünyasındaki sağcı partiler, siyasi argümanlarının rağbet gördüğü bir zeminin oluşması sayesinde hızla yükseliş gösterdiler. Öte yandan bu dönemde İspanya’daki sağcı iktidarın son bulup yerine sosyalistlerin gelmesi, Batı dünyasında bazı stratejik hamle farklılıklarının oluşmasına neden oldu. Nitekim o dönemki İspanya Başbakanı José Luis Rodríguez Zapatero kendi ülkesinde iktidarı kazanmasına neden olan barışçıl söylemlerin uluslararası alanda da işe yaramasını ve iç siyasette de kendisini olumlu etkilemesini umarak, İslam dünyası ile Batı dünyasını yakınlaştıracak bir ‘Medeniyetler İttifakının’ kurulmasını önerdi. Bu ittifak fikri BM Yazar: Özcan Öğüt, Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi & Hacettepe Üniversitesi, Ankara (http://researchturkey.org/tr/author/ozcanogut/) Tarih: Nis 07, 2015 New Post (http://researchturkey.org/tr/category/mainslider/), Araştırma Metinleri (http://researchturkey.org/tr/category/researchpolicypapers/)

Medeniyetler İttifakının Çöküşü: Bir Ütopyanın İslami Hegemonya’ya Dönüşümü

  • Upload
    upf

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Medeniyetler İttifakının Çöküşü:

‘Bir Ütopyanın İslami Hegemonya’ya Dönüşümü’

Önsöz[1]

Bu makalede, köktendinci İslamcı örgütlerin terör saldırılarıyla Batı ile İslam dünyasıarasındaki gerilen ilişkilerin ardından, ‘Medeniyetler İttifakı’ fikriyle yakınlaşmaçabalarının Orta Doğu’daki mevcut kaos ortamı neticesinde bir hayal kırıklığına dönüşmeserüveni incelenmektedir. Bu süreçte ittifakın kurulmasında etkin rol alan veeşbaşkanlıklarını üstlenen İspanya ve Türkiye’deki iç ve dış politika yansımalarıylaberaber, bu ittifakta yer alma gerekçelerine değinilmektedir. Ayrıca bu ittifakın mevcutkonjonktürel şartlarda anlamını yitirmesinden ve Türkiye’de Adalet ve Kalkınma Partisi(AKP) iktidarının zamanla mutlak güce erişmesinden sonra, tabanını konsolide etmeyibaşaran İslami hegemonyanın inşasına nasıl katkı sunduğu irdelenmektedir.

Özet

İslamcı terör örgütlerinin dünya çapındaki saldırılarıyla beraber, Batı dünyasında güvenlikpolitikalarını ön plana çıkaran ve İslam’a dair önyargıların hakim olduğu bir refleksbelirdi. Aynı zamanda İslam dünyasında da Batı karşıtlığı gittikçe artan bir trend halinegeldi. Bu dönemde başta Avrupa olmak üzere Batı dünyasındaki sağcı partiler, siyasiargümanlarının rağbet gördüğü bir zeminin oluşması sayesinde hızla yükseliş gösterdiler.Öte yandan bu dönemde İspanya’daki sağcı iktidarın son bulup yerine sosyalistleringelmesi, Batı dünyasında bazı stratejik hamle farklılıklarının oluşmasına neden oldu.Nitekim o dönemki İspanya Başbakanı José Luis Rodríguez Zapatero kendi ülkesindeiktidarı kazanmasına neden olan barışçıl söylemlerin uluslararası alanda da işe yaramasınıve iç siyasette de kendisini olumlu etkilemesini umarak, İslam dünyası ile Batı dünyasınıyakınlaştıracak bir ‘Medeniyetler İttifakının’ kurulmasını önerdi. Bu ittifak fikri BM

Yazar: Özcan Öğüt, Doktora Öğrencisi, Ankara Üniversitesi & Hacettepe Üniversitesi, Ankara(http://researchturkey.org/tr/author/ozcanogut/) Tarih: Nis 07, 2015 New Post(http://researchturkey.org/tr/category/mainslider/), Araştırma Metinleri(http://researchturkey.org/tr/category/researchpolicy­papers/)

nezdinde onaylanınca, o dönem Batı dünyası için ‘ideal model’ olan Türkiye BaşbakanıRecep Tayyip Erdoğan kendisine sunulan eşbaşkanlık teklifini kabul etti. Medeniyetlerittifakının eşbaşkanları Zapatero ve Erdoğan bu fikrin uluslararası alanda bir karşılığıolması için başlangıçta çok yoğun çaba sarf ettiler. Fakat Zapatero’nun ülkesindekiekonomik durgunluk sonrası iktidarı muhafazakarlara kaptırması, Arap Baharları’nıntutmadığı ülkelerdeki kaos ortamının yansıdığı başta Orta Doğu olmak üzere, Afrika veAvrupa’daki İslamcı terör saldırılarının yeniden artması ve Adalet ve KalkınmaPartisi’nin (AKP) iç politikada otoriterleşip Batılı söylemlerden uzaklaşmasıyla beraber,dış politikadaki eksen kayması bu ittifakın tamamen anlamını yitirmesine neden oldu.Ayrıca, Medeniyetler ittifakının eşbaşkanlık görevlerini üstelenen liderlerin aynı zamandakendi iç politikasında bazı stratejik beklentileri vardı, ancak İspanya’da iktidarın MarianoRajoy’un liderliğindeki Partido Popular’e (Halk Partisi) (PP) geçmesiyle, Zapatero’nunbu ittifakla beraber ülkedeki farklı dini çeşitlikleri belirgin kılıp, başta Katolik Kilisesiolmak üzere muhafazakarların ezberlerini bozarak güçlerini kırabilme umudu son buldu.Buna karşın, Erdoğan bu ittifakın –Türkiye’deki İslami hegemonyanın kitle polarizasyonuaçısından ilk meşru malzemesi niteliğindeki– İslamofobya söylemini yaygınlaştırarak,küresel İslam düşmanlarına karşı mücadele etme iddiasıyla iç politikada önemli birmesafe aldı.

Giriş

ABD’nin Dünya Ticaret Merkezi’ndeki ikiz kulelere gerçekleştirilen 11 Eylül 2001saldırıları, kendini klasik Batı ittifakı ekseninde tanımlayan birçok ülkeyi de etkiledi.İspanya’da o zamanki sağcı iktidar Partido Popular (Halk Partisi) (PP) nezdinde bu 11Eylül travmasının etkisi altında olan ülkelerden birisiydi. O dönemde iktidardakimuhafazakar hükümetin Başbakanı José María Aznar, Afganistan ve Irak’ta “TerörizmeKarşı Savaşlarında” George W. Bush liderliğindeki ABD’ye sonuna kadar destekverdiklerini belirterek, İspanyol askerlerini de bu ülkelerde ABD öncülüğündeki Batıittifakının hizmetine sundu. Fakat bu savaşların destekçisi olan Aznar, İspanyol halkınınönemli bir oranda kendisiyle hemfikir olmadığını hiç hesaba katmadı (Öğüt, 2015). Budönemde El País gazetesinin gerçekleştirdiği bir araştırmanın sonucuna göre, İspanyolhalkının %92’si büyük bir çoğunlukla Irak savaşına karşıydı (CNN, 2003).

İspanya genel seçimlerine üç gün kala 11 Mart 2004 tarihinde Madrid metrosundaeşzamanlı olarak 10 bombanın birden patlatıldığı saldırıda 191 kişi hayatını kaybetti.İspanya’nın o zamana kadar herhangi bir İslamcı tehditle karşı karşıya olmamasınarağmen, İspanyol hükümetinin ABD ve İngiltere ile birlikte hedef tahtasına koyduklarıköktendinci İslamcı örgütlerin bu saldırıların faili olduğu ortaya çıktı. Öte yandaniktidardaki muhafazakar PP ısrarla bu saldırıları Euskadi Ta Askatasuna’nın (Bask Vatanıve Özgürlük) (ETA) üzerine yığarak, İslamcı terör örgütleri nezdinde kendilerininkaşıyarak tehlikeyi ayaklarına çağırdığı küresel bir düşman saldırısına uğramadıklarınainandırmak için çok çaba sarfetti. Buna rağmen İspanyol kamuoyunu inandıramadığı, 14Mart 2004 genel seçimlerindeki hezimetlerinden anlaşıldı. Bu yenilgi üzerine José MaríaAznar PP’nin genel başkanlığından istifa edip, bu görevi yerine seçilen Mariano Rajoy’abıraktı (Öğüt, 2015).

Bu genel seçimlerden José Luis Rodríguez Zapatero’nun liderliğindeki savaş karşıtıPartido Socialista Obrero Español’un (Sosyalist İşçi Partisi) (PSOE) büyük bir zaferleçıkması (Election Resources, 2004), hem İspanya iç politikasındaki reform niteliğindekiyenilikçi hamleler açısından (Öğüt, 2014), hem de dış politikadaki değişimler bakımındanmiladi bir dönüm noktası oldu. Bunun İspanyol dış politikasındaki ilk yansımasını;Zapatero’nun 21 Ekim 2004’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmadan

anlayabilmek mümkün. Öyle ki; Zapatero bu konuşmasında kendisinden önceki sağcıİspanyol yönetimlerinin dış politika yaklaşımlarının tam aksi bir tutumla; “Batı ile İslamdünyası arasında bir Medeniyetler İttifakı kurulması gerektiğini” ifade etti (UNAOC­History, 2015). Böylece, New York’ta gerçekleşen 11 Eylül 2001 Dünya TicaretMerkezine yapılan saldırılarla başlayıp, devamında Afganistan ve Irak işgalleriyletamamen gerginleşen ve uluslararası arenada genellikle savaş stratejilerinin konuşulduğubir ortamda uzun bir süre sonra ilk kez farklı bir alternatif sunuldu. Nitekim İspanyaBaşbakanı José Luis Rodríguez Zapatero’nun ‘Medeniyetler İttifakı’ fikri o zamanki genelsekreter Kofi Annan’ın da desteğiyle Birleşmiş Milletler nezdinde kabul gördü.

Bu ittifakın Batı ile İslam dünyası arasındaki diyalog perspektifini geliştirecek bir köprügörevini yerine getirebilmesi için Türkiye’ye de önemli bir rol düştü. ÇoğunluğunMüslüman olmasına karşın laikliğin anayasal güvence altında olduğu TürkiyeCumhuriyetinin o dönemki Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İslamcı köklerine rağmenBatı kamuoyuna olumlu mesajlar vererek bu ittifak için İslam dünyasında ideal bir liderizlenimi yarattı. Ayrıca İslam’ın ve demokrasinin bir arada olabileceği iddiasıyla kurulanTürkiye’deki iktidar partisi Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) için, bu medeniyetlerittifakının kuruluş amaçlarıyla benzer bir nitelik taşıyan tezlerini ulusal ve uluslararasıalanda yaygınlaştırabilmesi açısından bu ittifakın ayrı bir önemi vardı. Fakat iktidarınınilk yıllarında demokratik söylemlerle ortaya çıkan ve Batının da desteğini arkasına alanAKP hükümeti, zamanla politik gücünü konsolide ettikten sonra tam aksi bir yönde seyiralmaya başladı. Öyle ki; Türkiye’deki laik sistemin karşısına çıkarabileceği engelleri,öncelikle AB’ye uyum süreci kapsamındaki “demokratikleşme” yasalarının etkisiyle(Byrnes & Katzenstein, 2006) bertaraf edip, ordu ve yargının üzerindekini gücünü pasifizeettikten sonra İslami hegemonyasını açıkça hissettiren otoriter bir çizgiye kaydı.

İttifakın Oluşum Süreci

İspanya Başbakanı José Luis Rodríguez Zapatero’nun BM nezdinde bir ‘Medeniyetlerİttifakı’ inisiyatifinin kurulmasına dair sunduğu öneri üzerine; öncelikle 2004’ün Aralıkayı içerisinde ‘Medeniyetler İttifakı’ fikrinin ilk taslağını oluşturmak için BM yetkilileri,İspanya devletinin temsilcileri ve bu ittifaka yönelik olarak alanlarında uzman kişilerdenoluşan bir grup kuruldu. O zamanki BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın bu ittifaka birMüslüman ülkeyle beraber öncülük edilmesi tavsiyesi üzerine, o dönemler Batı ile arasıgayet iyi olan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a ideal bir rolmodel olarak eşbaşkanlık teklifinde bulunuldu. Erdoğan’ın bu teklifi büyük bir onurlakabul etmesinden sonra, İspanya Başbakanı José Luis Rodríguez Zapatero ile berabereşbaşkanlıklarını yaptıkları bu ittifak, BM bünyesinden 142 ülkenin katılımıyla 14Temmuz 2005’de resmen ilan edildi (UNAOC­Members, 2015).

‘Medeniyetler İttifakı’ fikrinin özünde; ünlü ABD’li teorisyen Samuel Huntington’ın“Medeniyetler Çatışması” tezinde kültürel ve dini kopukluklara işaret ederek, üstmedeniyet olarak gördüğü Batı dünyası ile alt medeniyet olarak tanımladığı İslam dünyasınezdinde “bu iki farklı medeniyet arasında asla ortak bir frekans yakalanamaz”(Huntington, 1997) iddiasını çürütmek vardı. Velhasıl bu İttifak kurulduktan sonra 2005­2006 yılları arasında İspanya’nın Palma, Katar’ın Doha, Senegal’in Dakar şehirlerinde veson olarak da İstanbul’da düzenlenmek üzere, büyük umutlarla üst üste Medeniyetlerİttifakı zirveleri gerçekleşti (UNAOC­History, 2015). Bu zirvelerin sonraki yıllarda dadevamı geldi fakat gün geçtikçe uluslararası arenada eski heyecanından eser kalmadı.Kağıt üzerindeki tozpembe ideallerle böyle bir ittifak kurulsa da, Zapatero’nun kişiselçabaları dışında bunun özellikle Batı dünyasındaki siyasi yansımaları aynı ölçüde olmadı.Bilhassa o dönem Fransa’nın Cumhurbaşkanı olan Nicolas Sarkozy başta olmak üzere,

Avrupa’nın sağcı liderleri ittifaka ülkeleri adına temsilciler gönderseler de, bu fikrebaşlangıçtan bu yana etkin destek vermeyerek ciddiye almadıklarını birçok kezgösterdiler.

Batı dünyasında bir travma etkisi yaratan 11 Eylül 2001’de New York’taki Dünya TicaretMerkezi saldırılarıyla başlayıp, 2003 yılında 15 ve 20 Kasım tarihlerinde İstanbul’da birsinagogda, bir İngiliz bankasında ve İngiliz Konsolosluğunda bomba yüklü araçlarıninfilak etmesi ve 11 Mart 2004 Madrid Metrosu saldırılarının ardından, 7 Temmuz 2005tarihinde Londra’da ulaşım sistemlerini hedef alan ve toplamda yüzlerce insanı katledenbu kanlı saldırıların hepsinin arkasında İslamcı terör örgütlerinin olması, Avrupa’dakisağcıların elini güçlendirdi. Bu dönemde Avrupa’nın bazı ülkelerindeki yabancı düşmanıırkçı partilerin hızlı bir yükseliş trendi göstermesinin yanı sıra, –İspanya’daki istisnaidurum hariç– bu durum genel olarak Avrupa’daki sağcı partileri olumlu etkiledi. Bugidişat aynı zamanda 21’inci yüzyılın ilk yıllarından itibaren uluslararası güçlerin tehditve terör kavramlarının yeniden şekillendiği bir sancının da yansımalarıydı. DolayısıylaBatı dünyasında İslamofobyanın yeşerip büyümesine uygun bir zemin oluşunca, Batı’nınsağcı siyasetçileri daha çok bu durumun siyasi anlamda avantajını yaşayacak bir yaklaşımsergilediler.

Sonuç olarak; o dönemde sağcı siyasetçilerin ağırlıkta olduğu Batı dünyası bu ittifakakarşı ekseriyetle umursamaz bir tavır takılırken, bu fikir üzerine inşa ettiği argümanlarınıgüçlendirmek isteyen Erdoğan bu ittifaka mucidi Zapatero’dan bile daha fazla sahiplendi.Öyle ki; AB Dışişleri Bakanları toplantısı, Arap Ligi Zirvesi ve Dünya Ekonomik Forumugibi 2006 yılı içerisinde AKP iktidarının Türkiye Cumhuriyeti devleti adına katıldığı tümuluslararası toplantılarda, bu ittifaka etkin bir şekilde destek verilmesi için ciddi bir lobiçalışması denendi. Bu lobi çalışmalarında o zamanki Dışişleri Bakanı Abdullah Gül veMedeniyetler İttifakının Türkiye temsilcisi olarak belirlenen Diyanet İşlerinden sorumlubakan Mehmet Aydın’a büyük iş düştü. Bu lobi çalışmalarının temelinde ise; “İslam veterör kelimeleri bir arada kullanılmamalı,” “İslamofobya bir nefret suçu olarak kabuledilmeli” (Soeren, 2008) ve “İslamofobi’ye karşı hep birlikte mücadele edilmeli” gibiargümanlar söz konusu idi (Şalom, 2008). Bu argümanların özünde; “İslam dünyasındaaslında sanıldığı gibi bir sorun yok ama İslam’a karşı bir komplo olduğu için öylegösteren bir İslamofobya gerçekliği var” tezi hakimdi. Tabii ki durum böyle olunca, OrtaDoğu’nun monarşiyle yönetilen bazı İslam ülkeleri ve Avrupa’dan Zapatero’nunİspanyası dışında, Türkiye’deki mevcut İslami hegemonyanın[2] ilk meşru malzemelerinioluşturan bu argümanlara uluslararası alanda pek rağbet olmadı.

İttifakın İspanya İç Siyasetine Etkileri

İspanya öncülüğünde Medeniyetler İttifakı fikrinin uygulamaya geçmesi üzerineuluslararası alanda yaşanan gelişmeler, İspanya’nın iç siyasetindeki dengeleri de sarsmayave İspanyol muhafazakarların artık bu ittifaktan rahatsızlıklarını yüksek bir ses tonuyladillendirmesine neden oldu. Bu esnada, ana muhalefetteki PP’nin Genel Başkanı olan –şuanki Başbakan– muhafazakar lider Mariano Rajoy yayınladığı bir bildiride buMedeniyetler İttifakı fikrinin “köktendincilere prim vermekten başka bir işeyaramayacağını” savundu. Hatta o dönem Katolik Kilisesinin başı çektiği muhafazakarçevreler tarafından “Zapatero, Erdoğan ile birlikte Avrupa’yı İslamlaştırmaya çalışıyor”iddiasıyla suçlandı (Soeren, 2008). Nitekim sonrasında bu durum İspanya 2008 genelseçimlerine giderken, sosyalist iktidarla Katolik Kilisesi arasında karşılıklı yaşananrestleşmelere sebep olan bir huzursuzluğa da zemin hazırladı (El País, 2008).

İslami yakınlaşma niteliğindeki bu ittifakın üzerine, ETA ile yapılan çatışmasızlıkanlaşması, 600.000 civarındaki yaşadışı göçmene genel af ilanı (AFP, 2008) ve son olarakda eşcinsel evliliklerin meclisten geçmesiyle beraber, kilise artık tepkisini sert bir şekildedile getirmeye başladı. Öyle ki; İspanyol statükosunun en köklü temsilcisi olan KatolikKilisesi bu ezber bozan değişikleri kendi egemenliğine yönelik bir tehdit olarak görüp,sosyalist hükümete karşı adeta bayrak açtı. Bu doğrultuda ETA ile müzakere edilmesineve eşcinsel evliliklerin onaylanmasına atıfta bulunarak, 2008 genel seçimlerinde iktidarpartisini dolaylı olarak tarif edip, halkı “bölücü terör örgütleriyle ve eşcinsellerle işbirliğiyapan partilere asla oy vermemeye” çağırdı (Öğüt, 2015). İktidardaki PSOE sözcüsü JoseBlanco, din adamlarının siyasete müdahale etmesinin kendisi gibi pek çok Katoliktarafından utanç verici bir durum olarak karşılandığını belirtip, Katolik Kilise’nin budurumunu “ahlaksızlık,” “hadsizlik” ve “ikiyüzlülük” gibi son derece sert ifadelerletanımladı (El País, 2008).

Böylece uzun bir süre sonra ilk kez gücünü test etme fırsatı bulan Katolik Kilise’nin buçabaları, –normalde sandığa gitme eğilimi çok yüksek olmayan sol seçmenin tepkileriniüzerine çekerek– bu seçimlerde İspanyol kamuoyunda tam anlamıyla ters tepti (Öğüt,2015). Neticede José Luis Rodríguez Zapatero önderliğindeki PSOE hakkında yoğun birşekilde gerçekleştirilen antipropagandaya rağmen, 9 Mart 2008 genel seçimlerinden oyoranlarını ve meclisteki sandalye sayılarını artırarak çıktı (Election Resources, 2008).

Bu ikinci seçim zaferlerinin ardından Zapatero hükümetin ilk icraatı; kilisenin toplumüzerindeki etkisini azaltmak amacıyla öncelikle beslendiği kaynakları zayıflatmayayönelik “İspanya’da laiklik atağı” olarak duyurulan bir dizi kararlar aldı (Hürriyet, 2008).Aslında PSOE hükümetinin iktidara geldiği 2004 yılından beri gerçekleştirmek istediği bulaiklik hamlelerini (Pingree, 2004), 2008 genel seçimleri öncesinde kilisenin kendilerinekarşı açıkça başlatmış olduğu savaşta destek verdikleri PP’nin kaybetmesinin cesaretiyleuygulamaya koyabildi (Öğüt, 2015). Buna göre; din derslerinin okul müfredatındançıkarılması, kamuda dinsel simgelerin azaltılması ve devletin kiliseye aktardığı maddiyardımın yeniden düzenlenmesi kararları alındı (Rusinol, 2011). İspanya’da kiliseyledevlet arasındaki anlaşma kapsamında sadece Katolik Kilisesine aktarılan mali yardımınyeniden gözden geçirilip, başta Müslümanlar olmak üzere ülke içerisinde bulunan diğerazınlık dinlerini de kapsayacak şekilde genişletilmesine karar verildi (Hürriyet, 2008).

İttifakın Türkiye’de İslami Hegemonya’ya Dönüşüm Süreci

Türkiye Cumhuriyeti, halen yürürlükte olan Anayasa’nın 2. maddesine göre; demokratik,laik, sosyal bir hukuk devletidir. Ülkenin yönetim anlayışındaki ‘laiklik’ vurgusuna,bilhassa Anayasal nitelik kazandığı 1937’den beri özel bir önem atfedilmekteydi. Bulaikliği garanti altına alıp koruma görevini de güçlü yetkilere sahip olan yargı merciiüstlenmekteydi. Bu anlamda İslamcı söylem ve eylemleri belirgin bir şekilde kullananTürkiye’deki siyasal partiler, Anayasa Mahkemesi tarafından ‘laiklik ilkesini ihlal’gerekçesiyle kapatılmak durumunda kaldılar. Bu doğrultuda son olarak Fazilet Partisininde kapatılmasından sonra, AKP’nin ‘yenilikçi’ olarak bilinen kurucuları, öncelikle‘gelenekçi’ olarak tanınan ve laik sisteme karşı ateşe körükle gitmelerinden dolayı herdefasında kapanan ‘Milli Görüş’ ekolünden ayrılarak kendi partilerini kurdular.

Nitekim Türkiye’deki 3 Kasım 2002 genel seçimlerinde %10 barajının birçok partiyimeclis dışında bıraktığı bir dönemde tek başına iktidar olan AKP (Election Resources,2002), laikliğin koruma duvarlarına toslamamak için yerinde ve zamanındagerçekleştirdiği hamlelerle, Türk seçim sisteminin kendilerine sunduğu bu piyangoyuboşa harcamayarak iktidarını devamlı kıldı. Kurucularının çoğunun yer aldığı Milli Görüşpartileri hep aynı gerekçeyle kapatılan AKP bu tehlikenin gayet farkında olarak, yargıya

veya orduya takılmamak için Türkiye’deki hegemonyasını tam anlamıyla inşa edenekadar, genelde Batı’yı ve özelde Avrupa Birliği’ni etkin bir şekilde kullanarak akılcı birstrateji belirledi (Ülsever, 2009). AKP bu dönemde kendisini Avrupa’nın HristiyanDemokrat Partileri’ne benzer bir ekol içerisinde ‘Müslüman Demokrat’ olarak tanımladı.AB’nin bir aday ülkesi olarak, demokrasi ve insan haklarına özel bir önem atfederekKopenhag Kriterleri kapsamında özellikle ordunun etkisini azaltan çeşitli yasaldeğişiklikler gerçekleştirdi. 2003 yılındaki değişikliklerle Milli Güvenlik Kurulu’nun sivilağırlıklı bir yapıya dönüşmesi ve olağanüstü yetkilerinin alınması bu kapsamdagerçekleştirilen en önemli değişiklerden biriydi (Byrnes & Katzenstein, 2006). Ayrıcadarbe zamanından kalan, üyeleri arasında bir askeri hakimin de bulunma zorunluluğuolan, insan haklarını ve özgürlükleri kısıtlayıcı Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM)[3]AB uyum yasaları kapsamında 2004 yılında kaldırıldı. Bu mahkemelerin yerine ise;genellikle “hükümete karşı darbe” zannı içeren suçlarla ilgili soruşturma süreçlerindegörev alan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri (ÖYM) kuruldu (Günuğur, 2012).

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya 14 Mart 2008 tarihinde,‘laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği’ gerekçesiyle AKP’nin kapatılması içinAnayasa Mahkemesi’ne dava açtı. Anayasa Mahkemesi’nin 30 Temmuz 2008 tarihindeaçıkladığı sonuca göre, iktidar partisi AKP tek bir oy farkla kapatılmaktan kurtuldu. Fakatbir uyarı niteliğinde olarak hazine yardımının belirli bir oranda kesilmesine karar verildi.AKP hükümetinin bu süreçten sonra işini artık şansa bırakmak istemediği, ÖYM’leraracılığıyla açılan ‘hükümete karşı darbe teşebbüsü’ davalarının üst üste patlakvermesinden anlaşıldı. Neticesinde “hükümete karşı darbe planı” zannıyla açılanErgenekon[4] ve Balyoz[5] davaları sayesinde, başta ordu olmak üzere laiklik hassasiyetiolan muhalif Kemalist çevreler bir anda pasifize edildi. Böylece AKP’nin kendisinemayınsız alan yarattığı uygun ortamın sağlanmasının akabinde, 12 Eylül 2010 Anayasadeğişikliği referandumunun onaylanmasıyla yargının kurumsal yapısının önemli ölçüdesiyasal iradeden etkilenecek şekilde değiştirilmesi, İslami hegemonyanın varlığını artıknet bir şekilde hissettirmesini sağladı.

AKP iktidarının ülke içerisindeki hegemonik işlevselliğini uzun vadede sürdürülebilirkılacak çeşitli çalışmaların ilk somut adımları da 2010 yılı itibariyle atılmaya başlandı:Hükümete yakınlığıyla bilinen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde“Medeniyetler İttifakı” adı ile lisansüstü eğitim veren bir enstitü açıldı (FSMVÜ, 2010).‘Medeniyetler İttifakı’ projesine dayandırdıkları İslamofobi söylemenin tutması içinhükümetin kurdurduğu üniversitelerde art arda sempozyumlar, konferanslar, paneller,zirveler ve ekran karşısındaki kitlelere hitap eden çeşitli yayınlar ve haberler nezdindekamuoyu oluşturan bir strateji uygulamaya konuldu. Yine hükümete yakın ÜsküdarÜniversitesi’nde “Lemaat[6] Ekseninde İslamofobya” adını verdikleri uluslararasıİslamofobya Sempozyumu (2012) ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın desteğiyle MaltepeÜniversitesi’nde genç gazetecilere yönelik gerçekleştiren İslamofobi Zirveleri (2013),‘Medeniyetler İttifakı’ ile başlayan mevcut İslami hegemonyanın hitap ettiği muhafazakarkitle üzerinde önemli oranda “rıza üretim”[7] kabiliyetine sahip propagandafaaliyetlerinden çeşitli örneklerdir. Bu üniversiteler aracılığıyla gerçekleşen İslamiduyarlılık seferberliği, aynı zamanda İslami hegemonyanın kendi entelijansiyasını dayaratma çabasına katkı sunduğunu gözlemlemek mümkündür.

Devlet desteğiyle başlatılan İslamofobyaya karşı farkındalık çalışmalarındaki en işlevselmisyonu ise, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) ve hükumete yakınlığıylabilinen bazı yazılı ve görsel nitelikte kitle iletişim araçları üstlendi. Öyle ki; Fransızgazeteci Paul Moreira’nın Batı dünyasındaki ırkçıların İslam’a karşı tavırlarını eleştirdiği“Islam, Antéchrist et Jambon­beurre” adlı belgeseli, “İslamofobi” adını alarak –devletin

günümüzdeki en önemli ideolojik aygıtlarından[8] biri olan– TRT’de ve hükümetle yakınilişkisi olan muhtelif kanallarda İslam düşmanlığına dikkat çekmek iddiasıyla günlerceyayınlandı (Moreira, 2011). Bu İslamofobi belgeseliyle mevcut hegemonyanın yansıttığımesaj; ‘İslam’a karşı büyük bir savaş gerçekleştirildiği ve Orta Doğu’da yaşanan tümhadiselerin de suçlusunun salt bu dış mihraklar’ olduğuydu. Bu anlamda hükumete yakınyazılı ve görsel basında, AKP iktidarı sonrası ortaya çıkan İslami hegemonyanın organikaydınlar[9] da rıza üretimi açısından hitap ettikleri kitleler üzerinde etkin bir rolüstlendiler.

İttifakın Uluslararası İşlevsellik Sorunsalı

Birleşmiş Milletler nezdindeki Medeniyetler İttifakı projesi için kurulan bir birimdeUnited Nations Alliance of Civilizations (UNAOC), böyle bir idealin küllerinden halenılımlı kalan Müslümanların ve onlara destek veren Batılıların ihya edildiği formalitedenibaret çeşitli etkinlikler gerçekleştirilmektedir (UNAOC­Global Forums, 2015). NeticedeZapatero’nun ütopik beklentileriyle kurulan bu ‘Medeniyetler İttifakı’ inisiyatifi de,karşılıklı birbirlerini ağırlamaktan başka herhangi bir işlevselliği olmayan BM’nin onlarcakurumundan biri olarak yerini aldı. Öte yandan Türkiye’deki mevcut iktidar da,Medeniyetler ittifakının uluslararası işlevselliği açısından bu bitkisel hayata girmesiniciddi bir sorun olarak görmedi. Çünkü zaten bu ittifakta stajını tamamlayan ılımlı İslammodeli AKP iktidarı, ABD Başkanı Barack Obama’nın 6 Nisan 2009 tarihinde TBMM’degerçekleştirdiği tarihi konuşması (Obama, 2009) sonrasında model ortaklığa terfietmesiyle beraber, bir anda –bu ittifakın anlamını yitirmesine neden olan–bambaşkasorunları kucağında buldu.

AKP hükümeti bu terfi dolayısıyla vitesi yükseltip, Orta Doğu’da daha etkin bir rolalabilmeye hedefleyen bir strateji belirledi: Türkiye’nin ‘model ortak’ olarak ilanedilmesinden birkaç sene sonra, başta Tunus ve Mısır olmak üzere Orta Doğu’dakidiktatörlüklere karşı gerçekleşen isyan hareketlerinin başarıya ulaşması sonucunda ‘ArapBaharı’ denilen bir sürece girildi. Bu Arap baharlarının tuttuğu yerlerde gerçekleştirilenilk seçimleri, Tunus’ta Rashid al­Ghannushi’nin liderliğindeki ‘Nahda Hareketi’ veMısır’da ‘Müslüman Kardeşlerin’ siyasal hareketi ‘Özgürlük ve Adalet Partisi’ olmaküzere AKP benzeri ılımlı İslamcı partiler kazandı. Bunun üzerine AKP iktidarı, Arabistan,Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi demokrasi karnesi zayıf olan bazı Orta Doğumonarşileriyle birlikte, Suriye gibi zamanında komşuluk ilişkilerinde sıfır sorun[10]öngördüğü bir ülkede çıkan ayaklanmalara destek vererek –daha sonra Irak Şam İslamDevleti’nin (IŞİD) de palazlanmasına neden olacak şekilde– sınırlarını Suriye’deki tümmuhalif güçlere açtı. Ayrıca, o zamanki Başbakan Erdoğan –daha önce yakın ilişkileriçerisinde olduğu ve ‘kardeşim’ diye hitap ettiği– Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ındevrilmesi için ellerinden geleni yapacaklarını açıkça ifade ederek, bu komşu ülkeniniçişlerine müdahil olmakta hiç imtina etmedi. Suriye’de beklenen sonucun alınamayıpbüyük bir kaosa sürüklenmesinin yanı sıra, Mısır ve Tunus’taki AKP benzeri iktidarlar datutmayıp birkaç senenin ardından son buldu (Uzgel, 2015). Böylece AKP iktidarınınyönetimindeki Türkiye, uluslararası alanda kendisini yalnızlaştıran ve kan gövdeyigötüren Orta Doğu’da bu ittifaktan çok daha ağır sorumlulukların altına girdi. Neticederadikal İslamcı terör örgütlerinin damgasını vurduğu bu dönemde, ‘Medeniyetler İttifakı’projesi de fiilen anlamını yitirmiş oldu.

İttifakın Miadını Doldurması

İspanya’da ekonomik durgunluğun gölgesinde alınan bir erken seçim kararıyla, 2011genel seçimlerini ana muhalefetteki muhafazakar PP kazanmasıyla birlikte (ElectionResources, 2011), ‘Medeniyetler İttifakı’ nezdinde büyük umutlarla doğan bir ütopyanınfişini çekmek görevi İspanya’nın mevcut Başbakanı Mariano Rajoy’a düştü. Budoğrultuda öncelikle sosyalistlerin iktidarının son dönemine kadar İspanya’nın ‘MilliGüvenlik Stratejisi’ içerisinde önemli bir yeri olan ‘Medeniyetler İttifakı’ stratejiplanından çıkarıldı. İspanyol hükümetin mevcut Dışişleri Bakanı Jose Manuel Garcia­Margallo; ne yaptığını halen çözemediğini itiraf ettiği bu ittifakın İspanya’ya katkısındanciddi şüphe duyduğunu belirtti (AA, 2012). Akabinde İspanya hükümeti; bu ittifakınsadece bir destekçisi (co­sponsor) olarak kalıp eşbaşkanlık (co­chaired) görevindençekildiğini açıkladı (TZ, 2013).

Orta Doğu’daki IŞİD cehenneminden sıklıkla yansıyan katliam görüntüleri, Afrika’dakiBoko Haram[11] örgütünün ardı arkası kesilmeyen toplu katliam haberleri ve son olarakda Fransa’da üst üste patlak veren köktendinci saldırıların infial etkisi yaratan CharlieHebbo katliamı ile beraber uluslararası konjonktürde İslam’a karşı yeniden ürkek vemesafeli bir reaksiyon belirdi. Dolayısıyla İspanya olarak kurucu mirasçısı oldukları buittifakın kağıt üzerindeki varlığı bile, bu durumdan etkilenen İspanyol muhafazakarlarınırahatsız etmeye başladı. Nitekim İspanyol hükümetinin; Medeniyetler İttifakı projesininönemini yitirdiği gerekçesiyle “ilgi gösterilmesin” talimatı vererek, artık tamamen rafakaldırdığı haberleri gündeme yansıdı (Çiftçi, 2015). Bu habere göre; her sene rutin birşekilde gerçekleştirilen hükumetlerarası ittifak zirvesini, İspanya Başbakanı MarianoRajoy’un 2015 yılındaki seçim çalışmaları doğrultusunda daha önemli işlere zamanayırabilmek için iptal etmek istediği iddia edildi (Çiftçi, 2015). İspanya’nın AnkaraBüyükelçisi Rafael Mendivil Peydro bu söylentileri (stratejik işbirliği açısından) her nekadar inkar etmek zorunda kalsa da (DHA, 2015), zaten sosyalistler sonrasında iktidarıdevralan muhafazakarların bu ittifakın artık tamamen rutine saran faaliyetlerine, sırf“dostlar alışverişte görsün” diye katıldığının (diplomasiden anlayan) herkes farkındaydı.

Sonuç

Batı dünyasındaki 11 Eylül travmasının ardından José María Aznar’ın (henüz ülkesindeherhangi bir İslamcı terör tehdidi yokken) Irak savaşına tam destek vermesi ve neticesindeseçime çok yakın bir zaman kala Madrid saldırılarının gerçekleşmesinden ötürü siyasihayatının bir anda son bulmasıyla, Sosyalist Başbakan José Luis Rodríguez Zapatero odönemde Avrupa’da barış söylemiyle iktidar olabilen tek lider oldu. Dolayısıyla ozamanki konjonktürün gittikçe savaş ortamına sarması kendisinin de var olmasınınönündeki en büyük engellerden biriydi. Bu Medeniyetler ittifakı; hem uluslararası alandagerginleşen ortamı dizginlemek, hem de İspanyol statükosunun en köklü temsilcisi olanKatolik Kilisesi’nin de ezberlerini bozmak ve gücünü kırmak için iyi bir fırsat gibigöründü.

Nihayetinde Zapatero’nun bu fikri sadece dış politikadaki bazı romantik beklentilerdenibaret değildi. Öyle ki; PSOE iktidarının ilerleyen zamanlarında iç politikada yaşanan bazıgelişmeler, bu Medeniyetler ittifakının İspanya siyasetindeki iç dinamikler üzerindekistratejik hamlelerini de ortaya çıkardı. Bu ittifak vesilesiyle başta İslam olmak üzereİspanya’daki farklı dini çeşitlilikler belirgin kılınarak, İspanyol muhafazakarlığındinamosu olan ve kendilerini ülkenin mutlak dini otoritesi olarak gören KatolikKilisesi’nin aşırı özgüveni kırılıp, etkisi de kısmen azalacağı öngörüldü. Fakat İspanya’daekonomik durgunluğun bir anda patlak vermesiyle beraber, Mariano Rajoy’unliderliğindeki muhafazakar PP iktidara gelmesi tüm hesapları değiştirdi.

İspanya’nın eski Başbakanı Zapatero’nun ütopik umutlarıyla başlayan bu ‘Medeniyetlerİttifakı,’ AKP’nin kendi siyasi argümanlarıyla içi doldurulan bir İslamofobya söylemiyle,zamanla İslami hegemonyanın inşasında muhafazakar çoğunluk üzerinde işe yarayan biriç politika malzemesine döndü. Bu konuda düzenlenen onlarca toplantının, kampanyalarınve yayınlanan belgesellerin, programların kerameti; özellikle organik aydınların“İslamofobi tehlikesine karşı tüm Müslüman halkın birlik olup, bu İslamofobi’ye kafatutan cesur ve kararlı hükümete omuz vermeleri” için toplumsal bilinçaltına oynayanmesajlarında saklıydı. Ülkede laikliği korumayı kendine görev addeden kurumların birkısmı ‘darbe zannıyla’ pasifize edilip, bir kısmı da anayasal değişikle siyasi erke tehlikeolmayacak şekilde yapılandıktan sonra, İslami hegemonyanın bekası için –tüm ideolojikaygıtlar kullanılarak– küresel çapta derin bağlantıları olan bir İslam düşmanlığı teziüzerinden muhafazakar kitlenin polarizasyonu başarıyla gerçekleştirildi.

Öte yandan Türkiye’de İslami hegemonyanın halen en işlevsel ‘ideolojik aygıt’malzemesi olan bu Medeniyetler İttifakının, büyük umutlarla kurularak bir araya gelenuluslararası boyutu neredeyse unutuldu. Tabii ki bu ittifakın kurucu dinamikleri olantarafların uluslararası boyuttaki eski heyecanlarından şu an hiçbir eser kalmamasının, bazıkonjonktürel ve stratejik doğal nedenleri söz konusu. Şöyle ki; bu ittifakın öncüsü İspanyaBaşbakanı José Luis Rodríguez Zapatero iktidarının son zamanlarına kadar ittifakla ilgilirutin çalışmalarda yer almaya devam etse de, İspanya’da ekonomik durgunluğunetkilerinin hissedilmesiyle beraber doğal olarak ancak kendi derdine çare aramaklameşguldü. Sosyalistlerden sonra iktidar olan muhafazakar hükumetin ise zaten tamamensiyasi argümanlarına ters bir proje olduğu için böyle bir ittifaka istekli olmasıbeklenemezdi. Madalyonun –ılımlı İslam’ı temsil eden– ideal model tarafı Türkiye’ninBaşbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da, Medeniyetler İttifakına yüklediği argümanlarla içpolitikada yol almaya daha fazla odaklanmasından ve Orta Doğu’daki mevcut kaosortamındaki zor durumundan dolayı, bu ittifakın artık sadece göstermelik bir niteliktaşıyan ve herhangi bir anlamı kalmayan uluslararası yansımalarını önemseme gereğiduymadı.

Sonuç olarak; Medeniyetler ittifakının fikir babası olan eşbaşkanlarından birinin birekonomik çıkmazla birlikte tarihe karışması, bir diğerinin ise dış politikada değerliyalnızlık[12] sürecine girmesinden sonra, temel dinamikleri Zapatero’nun sosyalistidealizmi ve Erdoğan’ın İslami pragmatizmi ile başlayan bu ittifak uluslararası işlevselliğiaçısından tam anlamıyla bir fiyaskoya döndü. Üstelik bu durum İspanyol sosyalistler içinulusal boyutta da aynı şekilde bir hayal kırıklığı oldu. Oysa Zapatero’nun göle mayaçalmaya benzeyen bu ‘Medeniyetler İttifakı’ idealizmi tutsaydı, sosyalistler bu şekildeülke yönetimde hem kendilerinden önceki sağ iktidarların değirmenlerine ciddi oranda sutaşıyan bir ezberi bozmuş olacaklardı, hem de kendileri için en önemli engellerden biriolarak gördüğü Katolik muhafazakarlığına karşı kritik bir hamle kazanacaklardı.Nihayetinde İspanya’nın eski Başbakanı Zapatero için hem ulusal hem de uluslararasıanlamda bir hezimete dönen bu ütopya, –AKP hükümetinin kabine üyelerine karşıdüzenlenen 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonlarına rağmen muhafazakar kitlesinipolarize etmeyi başarabilen– Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’deki İslamihegemonyasının inşasında kullanılan muhafazakar açılımlarını dayandırdığı bir iç politikamalzemesine dönüştü.

Özcan Öğüt, Doktora Adayı, Siyaset Bilimi Bölümü, Ankara Üniversitesi & SosyalHizmet Bölümü, Hacettepe Üniversitesi, Ankara

Makaleyi şu şekilde referans vererek kullanabilirsiniz:

Öğüt, Ö. (Nisan, 2015), “Medeniyetler İttifakının Çöküşü: ‘Bir Ütopyanın İslamiHegemonya’ya Dönüşümü’ ”, Cilt IV, Sayı 4, s.17­34, Türkiye Politika ve AraştırmaMerkezi (Research Turkey), Londra: Research Turkey (http://researchturkey.org/?p=8574&lang=tr)

Kaynakça

Anatolia News Agency (AA). (2012), “Spanish foreign minister: I don’t know what to dowith UNAOC,” TZ, Diplomacy, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.todayszaman.com/diplomacy_spanish­foreign­minister­i­dont­know­what­to­do­with­unaoc_273735.html (http://www.todayszaman.com/diplomacy_spanish­foreign­minister­i­dont­know­what­to­do­with­unaoc_273735.html%20)

AFP. (2008), “Ahora España quiere eliminar visas de trabajo a inmigrantes,” AgenciaAFP, Los Andes, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://archivo.losandes.com.ar/notas/2008/9/6/internacionales­379381.as(http://archivo.losandes.com.ar/notas/2008/9/6/internacionales­379381.asp)

Byrnes, T. A. & Katzenstein, P. J. (2006), “Religion in an Expanding Europe,” CambridgeUniversity Press.

CNN World. (2003), “Polls: 90 percent of Spaniards against war” [Erişim tarihi 30 Ocak2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://edition.cnn.com/2003/WORLD/europe/03/29/sprj.irq.spain(http://edition.cnn.com/2003/WORLD/europe/03/29/sprj.irq.spain)

Çiftçi, M. (2015), “Spain to suspend ‘Alliance of Civilizations’ activity: Report”, HürriyetDaily News, Diplomacy, DHA, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.hurriyetdailynews.com/spain­to­suspend­alliance­of­civilizations­activity­report.aspx?pageID=238&nID=77078&NewsCatID=510(http://www.hurriyetdailynews.com/spain­to­suspend­alliance­of­civilizations­activity­report.aspx?pageID=238&nID=77078&NewsCatID=510%20)

Doğan News Agency (DHA). (2015), “Spain denies shelving Alliance of Civilizationsinitiative,” TZ, Diplomacy, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.todayszaman.com/newsDetail.action;jsessionid=n8071Mbu4Q­DzrkNEl­6rrwm?newsId=370281&columnistId=0(http://www.todayszaman.com/newsDetail.action;jsessionid=n8071Mbu4Q­DzrkNEl­6rrwm?newsId=370281&columnistId=0%20)

Election Resources. (2002), “3 Kasım 2002 Türkiye Genel Seçimleri,” [Erişim tarihi 30Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.electionresources.org/tr/assembly.php?election=2002(http://www.electionresources.org/tr/assembly.php?election=2002)

Election Resources. (2004), “14 Mart 2004 İspanya Genel Seçimleri,” [Erişim tarihi 30Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.electionresources.org/es/congress.php?election=2004(http://www.electionresources.org/es/congress.php?election=2004%20)

Election Resources. (2008), “9 Mart 2008 İspanya Genel Seçimleri,” [Erişim tarihi 30Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.electionresources.org/es/congress.php?election=2008(http://www.electionresources.org/es/congress.php?election=2008)

Election Resources. (2011), “20 Kasım 2011 İspanya Genel Seçimleri,” [Erişim tarihi 30Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.electionresources.org/es/congress.php?election=2011(http://www.electionresources.org/es/congress.php?election=2011)

El País. (2008), “Blanco dice que lo único que les falta a los obispos es presentarse a laselecciones en las listas del PP.” Cadena SER, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradanulaşılabilir:

http://elpais.com/elpais/2008/02/01/actualidad/1201857419_850215.html(http://elpais.com/elpais/2008/02/01/actualidad/1201857419_850215.html%20)

FSMVÜ. (2010), “BM­Medeniyetler İttifakı: 21. Yüzyılın Barış Projesi,” [Erişim tarihi 30Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://medit.fsm.edu.tr/BM­Med­Ittifaki–BM­Med­Ittifaki (http://medit.fsm.edu.tr/BM­Med­Ittifaki­­BM­Med­Ittifaki%20)

Genç Gazeteciler İslamofobi Zirvesi. (2013), “İslamofobi,” Gençlik ve Spor Bakanlığı veMaltepe Üniversitesi, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://gencgazeteciler.gsb.gov.tr (http://gencgazeteciler.gsb.gov.tr)

Günuğur, H. (2012), “Avrupa Birliği Açısından Yargı Bağımsızlığı,” Uluslararası Hukuk Kurultayı, Ankara Barosu, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.ankarabarosu.org.tr/Siteler/2012yayin/2011sonrasikitap/2012­hukuk­kurultayi­2­cilt.pdf(http://www.ankarabarosu.org.tr/Siteler/2012yayin/2011sonrasikitap/2012­hukuk­kurultayi­2­cilt.pdf%20)

Huntington, S. P. (1997), “Medeniyetler Çatışması,” Vadi yayınları, 10. Baskı.

Hürriyet. (2008), “İspanya’da laiklik atağı,” El País gazetesinden aktaran Hürriyet,Gerçek Gündem, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://arsiv.gercekgundem.com/?p=142072 (http://arsiv.gercekgundem.com/?p=142072%20)

İslamofobya Sempozyumu. (2012), “Lemaat Ekseninde İslamofobya,” ÜsküdarÜniversitesi, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.islamofobya.org (http://www.islamofobya.org)

Moreira, P. (2011), “Islam, Antéchrist et Jambon­beurre,” Fransa, [Erişim tarihi 30 Ocak2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.imdb.com/title/tt2049471/?ref_=nm_flmg_dr_6(http://www.imdb.com/title/tt2049471/?ref_=nm_flmg_dr_6%20)http://www.trt.net.tr/televizyon/detay.aspx?pid=29028(http://www.trt.net.tr/televizyon/detay.aspx?pid=29028%20)

Obama, B. (2009), “Remarks by President Obama to the Turkish,” Turkish GrandNational Assembly Complex, Ankara, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.whitehouse.gov/the_press_office/Remarks­By­President­Obama­To­The­Turkish­Parliament (http://www.whitehouse.gov/the_press_office/Remarks­By­President­Obama­To­The­Turkish­Parliament%20)

Öğüt, Ö. (2014), “Katalunya’nın Bağımsızlık Rüyası,” Uluslararası Politika Akademisi,[Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://politikaakademisi.org/katalunyanin­bagimsizlik­ruyasi(http://politikaakademisi.org/katalunyanin­bagimsizlik­ruyasi%20)

Öğüt, Ö. (2015), “21.Yüzyılda İspanyol Siyaseti,” Uluslararası Politika Akademisi,

[Erişim tarihi 18 Mart 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://politikaakademisi.org/21­yuzyilda­ispanyol­siyaseti(http://politikaakademisi.org/21­yuzyilda­ispanyol­siyaseti)

Pingree, G. (2004), “Secular drive challenges Spain’s Catholic identity,” Correspondentof The Christian Science Monitor, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.csmonitor.com/2004/1001/p07s02­woeu.html(http://www.csmonitor.com/2004/1001/p07s02­woeu.html%20)

Rusinol, P. (2011), “España, un Estado ‘laico’ que exhibe fervor por la Iglesia católica,”

[Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.publico.es/espana/espana­laico­exhibe­fervor­iglesia.html(http://www.publico.es/espana/espana­laico­exhibe­fervor­iglesia.html)

Soeren, K. (2008), “Spain Prefers Islam over Roman Catholicism,” Strategic StudiesGroup, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.brusselsjournal.com/node/3547(http://www.brusselsjournal.com/node/3547%20)

Şalom. (2008), “Erdoğan: İslamofobi de antisemitizm gibi insanlık suçu ilan edilmeli,”Şalom gazetesi, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=69535(http://www.salom.com.tr/newsdetails.asp?id=69535%20)

Todays Zaman (TZ). (2013), “Spain quits Alliance of Civilizations initiative co­chairedwith Turkey,” TZ, Diplomacy, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.todayszaman.com/diplomacy_spanish­foreign­minister­i­dont­know­what­to­do­with­unaoc_273735.html (http://www.todayszaman.com/diplomacy_spanish­foreign­minister­i­dont­know­what­to­do­with­unaoc_273735.html)

Ülsever, C. (2009), “Yeni dönem ve AB,” Hürriyet, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015],Şuradan ulaşılabilir:

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11595012.asp(http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11595012.asp%20)

UNAOC. (2015), “Global Forums,” [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.unaoc.org/global­forums (http://www.unaoc.org/global­forums%20)

UNAOC. (2015), “The history of the UN Alliance of Civilizations initiative,” [Erişimtarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.unaoc.org/who­we­are/history/timeline (http://www.unaoc.org/who­we­are/history/timeline%20)

UNAOC. (2015), “Members,” [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.unaoc.org/who­we­are/group­of­friends/members(http://www.unaoc.org/who­we­are/group­of­friends/members%20)

Uzgel, İ. (2015), “Yeni Orta Doğu: Yeni Orta Doğu’da Oyun Kuruculuktan DışlananTürkiye’ye,” Cilt IV, Sayı 1, Türkiye Politika ve Araştırma Merkezi, Londra: ResearchTurkey, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://researchturkey.org/?p=7836 (http://researchturkey.org/?p=7836%20)

Sonnotlar

[1]Bu makalede ele alınan konuyu, yorum ve tavsiyeleriyle çok daha geniş bir perspektiftedeğerlendirmemi sağlayan Research Turkey’nin her iki hakemine de teşekkür ederim.(Yazarın notu)

[2]Hegemonya: Toplumun her kesiminde mutlak bir üstünlük kuran egemen güç. Forgacs,D. (2012), “Gramsci Kitabı,” Seçme Yazılar 1916­1935, Dipnot yayınları.

[3]Devlet Güvenlik Mahkemeleri: “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, hürdemokratik düzen ve nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen vedoğrudan doğruya Devletin iç ve dış güvenliğini ilgilendiren suçlara bakmakla görevlimahkemelerdir.” T.C. Anayasası 143. Madde, 1982.

[4]Ergenekon davası: Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, cebir ve şiddet kullanarakTürkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeyeteşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı halkı isyana tahrik gibi çeşitli suçlariddia edilerek 25 Temmuz 2008 tarihinde açılan dava. Çoğu asker, akademisyen vegazetecilerden oluşan bu dava neticesinde 19 sanığa müebbet, 50 sanığa da belirli sürelerikapsayan hapis cezaları verildi. Sanık avukatları davanın delillerinin çoğunun uydurmadelillerinden üretildiğini iddia etseler de, 17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonugerçekleşene kadar ciddiye alınmadılar. Sonrasında ise Anayasa Mahkemesi’nin‘haklarının ihlal edildiği’ kararıyla tüm ceza alan sanıklar yeniden yargılanmak üzereserbest bırakıldı. (Yazarın açıklaması)

[5]Balyoz davası: 2003 yılında 1. Ordu Komutanlığı’nda dönemin Türkiye Cumhuriyetihükümetini devirmek için hazırlandığı iddia edilen askeri darbe planı neticesinde 20 Ocak2010 tarihinde ordu mensuplarına açılan dava. Bu davanın tüm delilleri Gülen cemaatineyakınlığıyla bilinen Mehmet Baransu isimli gazetecinin bir bavul içerisinde sunduğudelillerle açıldı. Toplam 325 sanık 6 yıl ile 20 yıl arasında değişen hapis cezaları aldı.Ergenekon’daki gibi uydurma delillerin olduğu iddiası bu davaya da damga vurdu vehükümleri kesinleşen tüm sanıklar Anayasa Mahkemesi tarafından yeniden yargılanmaküzere serbest bırakıldı. (Yazarın açıklaması)

[6]Lemaat: Bediüzzaman Said­i Nursi’nin 1920’li yıllarda İslam’ı anlattığı dini çalışması.Aymaz, A. (2005), “Lemaat­Metin Sadeleştirme ve Açıklama,” Şahdamar yayınları.

[7]Rıza üretimi: Yazılı ve görsel basın nezdinde devlete bağlı kitle iletişim araçları baştaolmak üzere, üniversiteler, cemaatler ve medya gibi devletin çeşitli ideolojik aygıtlarıkullanılarak, kitlelerin ne isteyeceğini ve nelere karşı çıkacağını belirleyen hegemon

gücün isteklerinin kitlelerin kendi tercihleri gibi kabullendirilmesi. Chomsky, N. &Herman, E. S. (2006), “Rıza’nın İmalatı: Kitle Medyasının Ekonomi Politiği,” Aramyayıncılık.

[8]İdeolojik aygıt: İdeolojik aygıt: Hegemon/egemen devletin isteklerinin halk tarafındandesteklenmesini sağlayan araç. Althusser, L. (1991), “İdeoloji ve Devletin İdeolojikAygıtları,” İletişim yayınları.

[9]Organik aydın: Hegemon grubun ideolojisinin yayılımını sağlayarak, hakim algıyıiktidarın istediği doğrultuda tutan kişi. Althusser, L. (1991), “İdeoloji ve Devletinİdeolojik Aygıtları”, İletişim yayınları.

[10]Komşularla sıfır sorun politikası: Türk dış politikasında bölgesel ve uluslararasıilişkilerde komşularıyla olan kronik anlaşmazlıklarla enerjisini tüketmek yerine, karşılıklıişbirliği ve iyi ilişkileri temel alan ideal model. Davutoğlu, A. (2013), “Zero Problems inA New Era,” Foreign Policy, Argument, [Erişim tarihi 24 Mart 2015], Şuradanulaşılabilir:

http://foreignpolicy.com/2013/03/21/zero­problems­in­a­new­era(http://foreignpolicy.com/2013/03/21/zero­problems­in­a­new­era)

[11]Boko Haram: Nijerya’nın kuzey kesimlerinde etkili olan şeriat yanlısı radikal İslamcıillegal silahlı örgüt. Nijerya genelinde binlerce insanı öldürme, kent ve kiliseleri yakma,göçlere sebep olma, genç kızları dini gerekçelerle kaçırıp satma gibi pek çok yasadışıeylemle gündeme gelmektedir. Chothia, F. (2015) “Who are Nigeria’s Boko HaramIslamists?” BBC Africa, [Erişim tarihi 24 Mart 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.bbc.com/news/world­africa­13809501 (http://www.bbc.com/news/world­africa­13809501)

[12]Değerli yalnızlık: Suriye’ye uluslararası destekli askeri müdahale beklentisininBatıdan karşılık bulmaması, Mısır’da büyük umutlar bağladığı devrik CumhurbaşkanıMuhammed Mursi’nin bir darbeyle görevden alınması ve komşularının çoğuyla problemliolarak Ortadoğu’da devre dışı kaldığı eleştirilerine karşın dönemin Başbakanı RecepTayyip Erdoğan’ın cevabı. Hürriyet. (2013), “Reuters’tan değerli yalnızlık analizi,”Hürriyet Planet, [Erişim tarihi 30 Ocak 2015], Şuradan ulaşılabilir:

http://www.hurriyet.com.tr/planet/24744672.asp(http://www.hurriyet.com.tr/planet/24744672.asp)

Yorumlar

Google Facebook Standart Yorum