60
TUZLA TERSANELER BÖLGESİ’NDEKİ ÇALIŞMA HAYATINI ANLAMAK Tuzla Tersaneler Bölgesi İnceleme ve Araştırma Komisyonu’nun Önlenebilir Seri İş Kazaları Hakkındaki Raporu –

Tuzla Tersanelerinde İş Kazaları

  • Upload
    cogsci

  • View
    1

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

TUZLA TERSANELER BÖLGESİ’NDEKİ ÇALIŞMA

HAYATINI ANLAMAKTuzla Tersaneler Bölgesi İnceleme ve Araştırma Komisyonu’nun Önlenebilir Seri İş Kazaları Hakkındaki Raporu –

TUZLA TERSANELER BÖLGESİNDEKİ ÇALIŞMA İLİŞKİLERİNİ ANLAMAK

Sektörel Bilgi

Tuzla Aydınlı Koyu, 1969’da “Tersaneler Bölgesi olarak” 49 yıllığına müteşebbislere devredilmiştir. Tuzla’yı Tuzla yapan süreç ise B. Dalan zamanında Haliç’in sanayiden arındırılmasıyla başlar. 1982’den sonra İstinye, Hasköy, Kasımpaşa, Sütlüce’deki çekek yerleri ve kışlıklar Tuzla’ya taşınmıştır. Ulusu ve Özal dönemlerinde gemi inşa yatırımlarına önemli bir devlet teşviki görmüştür (GİSAT fonları).

Sektörel Bilgi Türkiye'deki gemi inşa ve onarım sanayinde üretimi  2007 itibariyle toplam 62 tersane gerçekleştiriyor. Bunların 56’sı özel sektöre, 4'ü Türk Silahlı Kuvvetlerine, 2 tanesi de Kamu sektörüne aittir. Bu demektir ki, Türkiye'de gemiyi özel sektör yapar, özel sektör tamir eder. 

Tersaneler Bölgesi özel sektöre ait 31 adet tersane amaçlı firma, 13 adet yüzer havuz, 1 adet kuru havuz, 7 adet ahşap-fiberglas-çeliktekne (yat) imal yeri faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu 48 işletme ile Türkiye gemi üretiminin yaklaşık % 90'ini içermektedir.

Türkiye Gemi İnşa Sanayi 2002 yılında dünya sıralamasında 23. iken, geçen yıl 1.8 milyon dwt'lik siparişle 8. sıraya yükseldi.

Dünya genelinde yeni gemi teslimleri son üç yılda % 89 büyüme gösterirken, Türkiye'nin aldığı yeni gemi siparişleri aynı dönemde % 360 büyüdü.

Türkiye Gemi İnşa Sanayi’nin dünya piyasasındaki ağırlığı abartılmaktadır: Nisan 2006 itibarıyla dünya gemi inşa kapasitesi içinde % 0,7 gemi tesliminde % 0,5 paya sahiptir. Eylül 2007 itibariyle dünya gemi inşa siparişleri içindeki payı %1,12’dir. (CGT bazında)

Sektörel Bilgi: ‘Yükselen Yıldız’

Dünya’nın en büyük tersanesi (%15): Hyundai Heavy Industries / Güney Kore

Sektörel Bilgi Hem 2,5 milyar dolarlık gemi inşa ve onarım ihracat rakamı, hem de 2004'den itibaren birbiri ardına tesis izni alınan, inşaatına başlanan ve inşaatı tamamlanan yeni tersane alanları (Yalova-Altınova, Çanakkale-İçdaş-Biga, Ordu-Ünye, Mersin-Taşucu, Balıkesir-Erdek, Samsun-Tekkeköy, Samsun-Terme, Trabzon-Çamburnu, Trabzon-Sürmene-Yeniçam, İzmir-Çandarlı, Adana-Yumurtalık, Kocaeli-Yeniköy OSB, Sakarya-Karasu, Kastamonu-Cide, Zonguldak-Ereğli, Zonguldak-Kilimli, Gelibolu)  bu 'başarı hikâyesinin' kanıtıdır. 2009’da 123 tersane rakamına ulaşılacağı Ulaştırma Bakanlığı tarafından açıklanmaktadır.

Kaynak: Denizcilik Müsteşarlığı

Sektörün büyümeye başladığı 2001 mali kriz sonrasındaki ölümlü iş kazaları sektörün neredeyse üretim düzeyi ile paralellik izlemiştir.

Yıllar

Türkiye Gemi İnşa/Tamir Sektöründe Üretim (Teslim edilenler)

Çalışan Sayısı

Ölümlü İş Kazaları

Çalışan sayısına göre ölümlü kaza oranı (Dünya İstatistiklerine göre yüz binde)

Çalışan başına üretilen DWT**

2001

147.130 DWT 5.750 1 işçi 17,39 25,58

2002

84.700 DWT 13.545 5 işçi 36,91 6,25

2003

106.450 DWT 14.150 4 işçi 28,26 7,52

2004

293.229 DWT 14.750 6 işçi 40,68 19,88

2005

331.740 DWT 24.200 10 işçi 41,32 13,71

2006

556.285 DWT 28.500 10 işçi 35,83 19,52

2007

670.000 DWT 33.480 13 işçi 38,83 20,01

2008

1.328.249 DWT (İnşa Edilmekte olan, teslim edilenler hariç)

33.480* *ÇSGB 07/2008 18.976

14 işçi 41,81 39,67**ÇSGB verileri baz alındığında 72

Kaynak: http://www.calisma.gov.tr/is_teftis/tersane.pdf; Limter-İş Sendikası verileri; www.gisbir.com sitesindeki 2001-2008 verilerinin derlenmesi - Tuzla Tersaneler Bölgesi İzleme ve İnceleme Komisyonu’nun “Tuzla Tersaneler Bölgesi’ndeki Çalışma Koşulları ve Önlenebilir Seri İş Kazaları Hakkında Rapor”, TMMOB İKK Yayınları: İstanbul, 2008, s. 60. (Eylül 2008 itibariyle GİSBİR [Gemi İnşa Sanayileri Birliği] üretim rakamları değiştirildiği için yenilenmiştir. Son iki sütun bu satırların yazarı tarafından hesaplanmıştır.)

*Türkiye’deki çeşitli kurumların hesapladığı istihdam rakamları genellikle çelişkilidir. Bu rakam GİSBİR’in verdiği rakam üzerinden hesap edilmiştir. Aynı veri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından(ÇSGB) 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu gereğince; işkollarındaki işçi sayıları ve sendikaların üye sayılarına ilişkin 2008 Temmuz ayı istatistikleri hakkında tebliğ’de 18.976 olarak verilmiştir. Bu rakam doğru kabul edildiğinde işçi başına çıktı miktarı DWT bazında 72 çıkmaktadır.

** DWT: Deadweight tonnage (Uluslararası Denizcilik Ticaretinde ve Denizcilik Endüstrisinde kullanılan bir ölçüm birimidir. Bir geminin taşıyabileceği en çok ağırlık olup, ham yükün, yakıtın, suyun, kumanyanın, yolcu ve gemi adamlarının kendilerinin ve eşyalarının ağırlıklarının toplamıdır.)

Artan siparişler karşısında tersanelerin zamansal ve mekansal sınırlılıkları, üretimi hızlandırmayı gerektirmiştir.

Üretimin hızlandırılması ise çalışma hızının ve çalışma sürelerinin arttırılması demektir.

Artan çalışma hızı, iş süreleri ve tersane mekânının sınırlılığı karşısında iş kazası yaşanmaması için tersane sahiplerinin de, bu ağır ve tehlikeli işe ve yeni hıza uygun olarak yasada öngörülen koruyucu ve önleyici iş güvenliği tedbirleri alması gerekmektedir.

Taşeronluk: Sahadan bir örnek: Bir orta ölçekli tersanede bir gün içerisinde çalışan 1450 kişinin 1200’ü taşeron dediğimiz alt-işveren işçisi, sadece sadece 250 işçi ise ana işveren üzerine kayıtlı kadrolu işçidir. Aynı tersanede kimisi 6, kimisi 150 işçi çalıştıran 30-40 farklı taşeron işletmesi, yan yana çalışmaktadır. Bir gün içinde Aydınlı koyunda aynı anda 1000, 1500 civarlarında farklı küçük – orta boy işletme 48 işletmeye dağılmış bir şekilde, üretimin yaklaşık %90’nını gerçekleştirmektedirler.

Taşeron işçiler kadrolu işçilerin yararlandığı sosyal haklardan ve güvenceden ayrı oranda yararlanamaz, çalışma koşulları açısından bakıldığında da bu fark oldukça belirgindir.

1. Sosyal Güvence yerine GÜVENe ve vicdana Dayalı Çalışma

Tuzla’daki Taşeronluk sistemi, sosyal güvence ve sözleşmeye bağlı değil, daha 1980’lerde göç ağları ve hemşehrilik üzerinden kurulmuş, vicdani bir güven (koruyucu donanım, sigorta vs. konularında) temelinde kurulan üretim ilişkisidir. Bu açıdan her türlü hukuksuzluğa, denetimsizlik ve sağlıksız çalışma koşullarına açıktır. Ancak taşeronluk sistemi ile tetiklenen koşulların ortadan kalkması, fason ve taşeron firma ayırt etmeksizin tüm işçilerin iş yaptıkları ana firma üzerinden sosyal güvence kapsamına alınmasıyla mümkün olabilir.

2. “Taşeronluk” sistemi neden 4857 sayılı İş Kanununun 2. Maddesine aykırıdır ? "Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine

ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.”

Örnek olay (hafif yaralanma): …Çeliktekne’de olay oldu, Bakanlıktan geldiler. Ölüm zamanı Çelik Tekne’de taşeronlar, hepimizi topladılar, konteynırda. “Eğer bakan gelir sizi çağırır sorarsa biz ustabaşıyız, taşeron değiliz”, dediler. Çünkü ana firma yapmakla yükümlü ya asıl işi, taşeronlar değil, suç. Bakan geldiğine biz görmedik. Kendi akrabalarını çağırdılar, onlar gitti yanına. Müfettişler de tek tek işçileri çağırmadı. Müfettiş gelecek diye, hayret ettik, bize yeni ayakkabı, yeni baret, tulum, eldiven, emniyet kemeri verdiler. Müfettişin geleceğini bize öncede haber vermişlerdi. Müfettişler zaten haberli geliyor. Milyon dolarlar dönüyor, o yüzden engellemiyorlar.

2. “Taşeronluk” sistemi neden 4857 sayılı İş Kanununun 2. Maddesine aykırıdır ?

3.Tuzla Tersaneler Bölgesi göründüğünden büyüktür

Tuzla Tersanelerindeki şartlar tek başına da düşünülmemelidir. Birincisi, sektörü, Tuzla Tersaneler Bölgesi ve tersanelere iş yapan -Orhanlı'dan Ümraniye'ye, Küçükyalı’dan Gebze'ye kadar uzanan geniş bir coğrafi yaygınlığa sahip- çevresindeki (hinterlandındaki) atölyelerle birlikte düşünmek gerekir. Tersanede yukarıda özetlenen şartlarda çalışan bir işçi, benzer şartlarda beş ila altı işçi istihdamını fason ve yan sanayide yaratır. Bu raporun çalışma şartlarına dair tasvir ve tespitleri fason ve yan sanayideki yaklaşık 150 bin ila 200 bin işçiye de kapsamaktadır

4. Ağır ve Tehlikeli İşler Koluna Uygun Olmayan Çalışma Saatleri İşçi Tanıklığı (elektrik çarpması sonucu ölüm-işçinin yakınları ile görüşme): Sabah dokuzda başlamıştı. Dört buçuk senedir akşam on bire kadar çalışıyordu. Dört ay önce çay molalarını 10’ar dakika azaltarak ve yemek saatini bir saatten yarım saate düşürerek çıkış saatini saat ona düşürmüşler. …Hepimiz aynı anda iznimizi denk getirdik. Abim de gelecekti bizimle. Fakat bir yük gemisi çıkmış. İzin vermemişler. İşte o hafta bizimle izne gelmesi gerekiyordu.

5. Ağır Çalışma koşullarında işi hızlandırmak İş kazalarının nedenleri sadece fiziki şartlarla değil aynı zamanda işi hızlandırmanın yarattığı bir baskıyla da açıklanabilir. İşin ritminin arttırılması, gemi üretiminin hızlandırılması, işçi olsun, mühendis olsun insanın biyolojik ritminin uyum sağlayamayacağı bir çalışma temposunu beraberinde getirmektedir.

6. İş “kazası” mı? : Teftişlerdeki yetersizlikler 6 Eylül 2007’de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Tuzla Tersaneler Bölgesine bakanlığının ilk ziyaretini gerçekleştirdi. … Her türlü yasal önlem alındıktan sonra hiç beklenmedik, akla gelmedik bir ortamda olumsuzluğun yaşanması halinde bunun kaza olarak tanımlanabileceğini, ortada riskler varsa ve bunlar biliniyorsa olumsuzlukların kaza olarak tanımlanamayacağını anlatan Çelik, önlemlerin alınması için de yasalar çıkarıldığını söyledi. Faruk Çelik, iş sağlığı, iş güvenliği ve iş barışının el ve gönül birliği ile dayanışma içerisinde gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade ederek, yatırım yapan işverenlerin kendilerinin mutlu olmasının yanı sıra kazanmalarına vesile olan insanların da mutluluğunu temel almaları gerektiğini söyledi.

İş “kazası” mı? Örnek olay (elektrik çarpması sonucu ölüm):

Türkiye’de önce iş deniliyor. Önce iş değil “önce insan denmesi” lazım. Bakarsın tabelada “önce insan” der ama onu pratikte göremiyorsun. İşçilerin yürüyebileceği güvenli bir yaya yolu yok. Hep vinçlerin altından geçiyorsun. Mesela T… tersanesi geniş bir tersaneydi ikiye bölündü daracık bir yer oldu şimdi. Vinçlerin altından geçiyorsunuz kafanızı kollayarak falan. Oysa insan elini cebine koyuyor dalgın gidiyor. İnsanın kafasında yapacağı iş var; hemen yarın iş isteniyor. İşte bunlar, çok sıkıştırılıyor insanlar, aceleyle yapılıyor, yanındakini düşünmüyor. Herkes yanındakiyle aynı şirkette olmasa bile -mesela ben elektrik şirketinde çalışıyorum. Yanımda panelci- yanımdaki arkadaştan sorumludur.

7. Özel hastanelerde iş kazası tedavisi

İşçi Tanıklığı (hafif yaralanma): ..Bak gözümde hasar var. Katarakt değil bu, çapak alırken yırttılar. Hem de alamamış da çapağı, SSK’ya yetişmeseydim… hatta doktor bana kızdı. “niye gidiyorsunuz oraya buraya, sizin yeriniz burası” dedi. Biz kendimiz de kağıtla alıyoruz… artık uzman olduk. [gösteriyor: sigaranın kağıdını yırttı kıvırdı, büktü. İncelttiği ucunu da ıslattı. Gözün kenarına dokundurdu.] Hatta benim hanım evde kendi alıyor. Projektörüm var, yakıyor. Hanım artık her işin profesörü oldu.

İşyeri Hekimi

Örnek olay (meslek hastalığı): Ufak iş kazası oldu mu, orada çalışan sağlık görevlisi, yemekhane işlerine de bakar, o pansuman yapıyor. Alt katta bir odası var, tersane idari bölümünde, günde bir saat gelen bir hekime. Her gün geliyor mu bilmiyorum. Ben hiç gitmedim. Bir arkadaşın parmağı kırıldı, ambulans çağırdılar, hiçbir şey yapmadılar tersanede, doğrudan hastaneye götürdüler, doktor olsa, orada müdahale ederdi.

7. Mart ayında açılacak GİSBİR Özel Hastanesi Hekiminin yerine yeterli hizmeti verebilir mi?

İşçi Tanıklığı (hafif yaralanma): …tamamen şunu önlüyor aslında tersanelerde GİSBİR. Adamın gözüne çapak kaçıyor; alıyor, bandajı koyuyor üstüne, tek gözle işe gönderiyor. Yani, aynı gün. Ya da bir saat içerisinde konuyu hallediyor yani. Adam kaza geçirmiş eline taş motoru çarpmış, kesilmiş orayı pansuman yapıyor, bağlıyor işbaşı veriyor. SSK’ya gittin, çapağa en az iki gün verir. GİSBİR kesinlikle işbaşı veriyor. Tersaneler zaten şunun önünü kesmeye çalışıyor: İşçinin sigortaya değil GİSBİR’e giderek ayakta tedavi edilip tekrar çalışmaya dönmesi. Yani kaza durumunun işi kesintiye uğratmasına izin vermiyor. Yani istirahatı ortadan kaldırma. Tabii bu kazalar, SSK kayıtlarına ya da GİSBİR kayıtlarına geçmiyor. Bu da kayıt dışılığa yol açıyor. Ama SSK’ya gitse en azından bir polis raporu tutulur, SSK’ya bildirilir ve istatistiklerde ve araştırma yaptığında önüne çıkar. Bunları tamamıyla kayıt dışına çıkarmaya çalışıyorlar.

Yasaya göre, işverenler, işyerlerinde sağlıklı ve güvenli çalışma ortamının tesis edilmesi için gerekli önlemleri almakla yükümlüdürler. Aynı anda aynı tersanede (işyerinde) onlarca başka irili ufaklı taşeron şirketle yan yana çalışan taşeronların bir araya gelip, çalışma alanında (ana işveren tersanenin içinde) işçilerin hayatına kastetmeyen önleyici genel tedbirleri (kabloların bakımı, gaz ölçümü, iskelelerin uygun kurulması) alma gücü yoktur. Bu konuda ana işverene henüz üzerlerine almadıkları yükümlülükler düşmektedir.

Olumlu Bir Örnek: Örneğin bir tersane, 50 bin dolarlık bir yatırımla

işçi sağlığı ve iş güvenliğine dair tüm önlemleri almayı hedeflemektedir. Bu hedef doğrultusunda çoğunlukla mühendislerin kullandığı güvenlik ayakkabılarını, kadrolu kadrosuz ayrımı gözetmeden tüm çalışanlarına dağıtmaktadır; tersanedeki elektrik panolarını, ray sistemini, iskeleleri ve tüm kaldırma ekipmanlarını ve merkezi gaz sisteminin yenilemektedir. Tersanenin 2007 cirosu, 55.8 milyon YTL civarındadır (Rota Haber, 28 Ekim 2008).

Görüldüğü gibi iş güvenliği yatırımı, temelde tersanenin işidir, tersane için maliyetleri arttırdığı gerekçesiyle, tersaneler tarafından taşeronun sorumluluğuna yıkılmaktadır

8. Koruyucu Kişisel Donanım: Keyfi ve Farklı Uygulamalar İşçi Tanıklığı (meslek hastalığı): (İş

güvenliğinden sorumlu) Mühendis geliyor, ‘baret’ diyor. Sürekli çalışınca düşüyor baret. S… Tersanesinde mesela, biri düştü, bozmacı arkadaş, 12-15m’den öldü, ayakkabı, baret iki yanına koydular. Savcı geldi ‘siz kimi kandırıyorsunuz’ dedi.

İşçi Tanıklığı (hafif yaralanma):…Çoğunlukla bareti, ayakkabıyı, tulumu vermiyorlar. Verdiklerinde de tarihten kalma baret, kullanılmış. Baret var, baretin bağlama bağcığı yok, kullanamıyoruz tabii. Kaynak yaparken kafamızdan düşüyor. Barette zaten piyasada ucuz mal, gözlük veriyorlar, kullanmak için affedersin don lastiği ile sıkıyorsun, kenarından [çapak] giriyor. Korumalı büyük deniz gözlüğü gibi gözlükler var onların maliyeti yüksek diye vermiyorlar. Eldivenler belirli, 15-20 günde bir veriyorlar oysa 3 günde eldiven gidiyor. Elek gibi oluyor. Kollarımız falan yanık içinde zaten.

8. Koruyucu Kişisel Donanım: Keyfi ve Standartlaşmamış Uygulamalar

Koruyucu kişisel donanım genellikle taşeron firmalar tarafından işçilere sağlamaktadır. Uygulama şirketten şirkete değişmektedir. Sağlandığı takdirde bile CE Standartlara uygun kişisel koruyucu donanımın verilmemektedir. KDD kalitesi konusunda da kadrolu / taşeron ayrımı açıktır .

İşçilerin kendilerine verilmeyen bu malzemeleri seyyar satıcılardan satın almak zorunda kalabilmektedirler.

Tersanelerde kısa teorik eğitim filmlerinden, henüz kişisel koruyucu donanımı almadan imzalatılan belgelere kadar pek çok farklı uygulama bir arada görülmektedir.

İş güvenliğinden sorumlu mühendis / teknik elemanların bulundurulması ve mevzuattan doğan sorumluluklarının yerine getirilebilmesi açısından ciddi yetersizlikler yaşanmaktadır.

9. Hukuki Süreç İş kazaları sonrası işçiler ve

yakınlarını kaybedenler için hukuki süreç yavaş ve masraflı işlemektedir. Bu ise ölümlü iş kazalarının takibini aileler için zorlaşmaktadır. Tazminat davaları açılmadan ana işverenlerin ve taşeronların ailelerle “kan pazarlığı” yaparak, meselenin üstünü örtmeye çalışması, önlenebilir seri iş kazalarının azalmasının önündeki en büyük engellerdendir. İşyeri itibarının zedelenmesi gibi bir tehlikenin bu şekilde bertaraf edilmesi, bölgedeki sorunların üstünü örtmektedir.

10. Çalışma hayatı bir bütündür

Geçim sıkıntısı, Tuzla’da artan kiraların getirdiği konut sıkıntısı, bekar odaları gerçeği, işçiler arasındaki iç göç ile artan rekabet ve ölümlü seri iş kazalarının varlığı iş motivasyonunu ve dikkatini ciddi bir şekilde etkilemektedirler. İşçi Tanıklığı (hafif yaralanma):… Aslında bu tersaneler işçilerin yaşamını değiştiriyor. İşçilere günlük yaşamayı öğretiyor. Birikimi, sigortalı olmayı, düzenli işyerinde çalışmayı değil, günü birlik yaşamayı öğretiyor. 10 gün çalıştığında işçiler 10 günlük çalışmalarının parasını alabiliyorlar. Bu da işçiliği ortadan kaldırıyor, başka bir çalışma biçimi yaratıyor.

11. Sendikal Haklar Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde bu önlenebilir

ölümlü iş kazalarının seri olarak devam etmesinin en önemli nedenlerden biri, işçilerin sendikal olarak örgütlenmesinin ve iş güvenliği tedbirlerini talep etmesinin önündeki engellerdir. Bunlar, bir yandan üretimin parçalanmışlığı ve enformel ilişkiler üzerinden ilerlemesi ise, diğeri de Bölge’de sırf kadrolu değil, çoğunluğu oluşturan taşeron işçilere yönelik de sendikal faaliyetler yürüten DİSK’e bağlı Limter-İş’in üzerindeki siyasi baskılardır. TÜRK-İş’e bağlı DOK Gemi-İş Sendikası halihazırda sadece kadrolu işçilere yönelik sendikal örgütlenme yürütmektedir.

Kaynak: Denizcilik Müsteşarlığı

Tuzla Tersaneler Bölgesi’nden bahsetmek, aynı zamanda Yalova, Gelibolu, Taşucu, Kocaeli ve Yumurtalık Serbest Bölgesi, Cide, Biga, Ünye, Ereğli, Çamburnu gibi yeni tersane bölgelerinden de bahsetmek anlamına gelmektedir. Bir kamuoyu baskısı ile tersane sahipleri yasada öngörülen yükümlülüklerini hayata geçirmeye ve iş güvenliği önlemlerini almaya yönlendirilmedikleri sürece, Tuzla’da yaşananların bu bölgelere de taşınacağından endişe duymaktayız. Buradaki çalışma ilişkilerindeki sorunlar -eğer şimdiden tüm tarafların müdahil olduğu önlemler alınmazsa- yeni tersanelerin kurulduğu bölgelere büyüyerek sıçrayacaktır

Tuzla’dan bahsetmek, Yalova’dan da, Gelibolu’dan da, Kocaeli’den de bahsetmektir.