109

109 yücel hacaloğlu doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız
Page 2: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

1

Do�umunun 100.Yılında N�HÂL ATSIZ����

Hazırlayan Yücel HACALO�LU

Do�umunun 100.Yılında H.N�HAL ATSIZ

Türk Ocakları Ankara �ubesi Yayınları : 15

�ubat 2005 Basıldı�ı Yer : Boyut Tan.Matbaacılık - ANKARA

Page 3: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

2

Page 4: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

3

Page 5: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

4

��NDEK�LER

Açı� Konu�ması 1

Türk Ülküsü Atsız 7

Nihâl Atsız’ın Türkçülü�ü ve

Türk Dünyasına Bakı�ı 33

Atsız’ın Romanlarında “A�K”’ın

Anlamı Üzerine 73

Tanıdı�ım Atsız 85

Oturum Ba�kanı

Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’un

De�erlendirmesi 99

Page 6: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

5

AÇI� KONU�MASI

Türkân HACALO�LU∗∗∗∗ Sayın Dâvetliler, Aziz Türk Ocaklılar,

Tataristanlı bir Tatar Türkü olan Profesör Sadri

Maksudî Arsal’ın kızı büyükelçi rahmetli Adile Ayda, Atsız’ı �öyle tarif eder: “Siz yüzyıllar geçtikten sonra bile ilham kayna�ı olacak bir millî �uur âbidesisiniz.”

Evet, millî �uur âbidesi, büyük Türkçü Nihâl Atsız’ı do�umunun 100.yılında anmak için tertip etti�imiz toplantımıza ho� geldiniz der, hepinizi saygıyla selam-larım.

Öncelikle, düzenledi�imiz bu paneli sizlere suna-bilmemiz için her türlü fedakârlı�ı sa�layan, millî de�er-lerimize her platformda sahip çıkan, Türk dünyası ile bütünle�en, Avrasya Türk Metal ��çileri Federasyonu ve Türk Metal Sendikası Genel Ba�kanı, Türkmen a�ası Sayın Mustafa Özbek ve Genel Mâlî Sekreter Sayın Mecit Hazır, ve hizmeti geçenlere, de�erli görü� ve dü�ünceleri ile bizleri aydınlatacak olan oturum ba�kanımız Sayın Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun’a, Sayın Prof. Dr. Dur-sun Yıldırım’a, Sayın Ömer Özcan, Sayın Doç. Dr. �bra-him �ahin ve Sayın Altan Deliorman’a te�ekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

∗ Türk Ocakları Ankara �ubesi Ba�kanı

Page 7: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

6

Sayın davetliler,

12 Ocak 1905 tarihinde �stanbul’da dünyaya gelen, anne ve baba tarafından asker bir aileye mensup olan Atsız, gerek tahsil hayatının, gerekse memuriyet hayatının çileli yolculu�unu 11 Aralık 1975 yılında yine �stanbul’da mütevazi evinde tamamlayarak uçma�a vardı.

“Türk bir vazife için yaratılmı�tır, o vazife kâinat güzelle�ti�i zaman biter” diyen Atsız, milletimizin yeti�-tirdi�i en hudut tanımaz idealist bir fikir adamı idi. Atsız çok yönlü bir ki�iydi. Duygulu bir �airdi. �yi bir dil bilgi-niydi. Çok kuvvetli tarihçiydi. Ama bunların hepsinin üstünde ülkü adamıydı.

Türk tarihine bakıldı�ında, milletin hislerine tercüman olan ki�iler ortaya çıkarak mücadeleye atılmı�lar ve savundukları dâvânın bayraktarları, neferleri olmu�-lardır. Bu noktada Atsız, bir fırtına gibi esmi�, bir bora ve tayfun gibi gelip geçmi�, bu cesur, mert ve korkusuz mücadele kahramanı, tarih romanlarında canlandırdı�ı “yılmaz, yanılmaz, yenilmez, vatanperver” yi�itlerin ya�a-yan timsali olmu�tur.

Ölümünden bu yana (30 sene içinde) dünyada ve Türk dünyasında birçok olaylar gerçekle�ti. Hayatta olsaydı ne yapardı? Sovyetler da�ıldı, ba�ımsız Türk devletleri kuruldu. Türk cumhuriyetlerinin ba�ımsızlı�ını ilan etmelerini kutlar, Birle�ik Türk Cumhuriyetleri devletler toplulu�unun nasıl olu�aca�ı hakkında görü�-lerini dile getirirdi.

Bugün “Globalle�me” veya AB’ye girme vaadi ile Ege ve Kıbrıs konusunda hergün yeni �artlar ileri sürüp millî onurumuzu zedeleyenlerin, bir takım dayatmalarla

Page 8: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

7

ülkemizdeki millî birli�in bölünmesindeki giri�imlerini reddederdi.

Atatürk, “Hâkimiyet bilâ kayd-u �art Türk milletindir” diyerek egemenlik hakkını Türk milletine bıraktı�ını söyler. Bugün AB’nin millî onurumuzu zedeleyici, Türkiye Cumhuriyeti’nin ba�ımsızlık ilkesini gölgeleyici bu ve benzer dayatmalar kar�ısında kayıtsız �artsız millete ait olan egemenlik hakkının AB’ye devredilmesine kar�ı çıkardı. Ülkemizde gerek basının, gerekse sivil toplumun gösterdi�i tepkileri yetersiz bulurdu. Millî egemenli�imizin devri anlamına gelen her türlü anla�mayı reddederdi.

Kültürel haklar veya Anadolu mozai�i adı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısının bozulmasına, parçalanmasına yol açabilecek bir takım tavizleri vermeye yeltenenleri, bu yüzden ortaya çıkacak olayların ba� sorumlusu sayar, uyarısını yapardı. Millî mücadele ile kovdu�umuz milletlerin torunlarının millî sınırlarımız içerisinde tekrar aynı bölgelerde toprak satın alarak demografik yapımızı bozmaya çalı�anlara kar�ı çıkardı.

Atsız'ı tanıyanlar, O'nun ölümsüz eserlerini oku-yanlar, hep 1944 yılındaki Türkçülük dâvâsından hatırlar; �iirleri, romanları ve makaleleriyle O'nu Türk Milliyet-çili�i ile bütünle�tirmi�lerdir.

Günümüzde de Türkçülerin, Atsız’a yönelik duy-guları çok güçlüdür. Hiçbir ki�i, kurum hatta devlet tara-fından dahi önemsenmeyip, belli odaklar tarafından top-lum dı�ına itilmeye çalı�ılan Türkçüler, Atsız’ı milliyetçi duygularına tercüman olan ki�i olarak görmektedirler. Atsız’ın, Türk dü�manlarına kar�ı �iddetli polemikçi ve taviz vermeyen sert tavırları, Türkçüleri her zaman etki-lemi� ve hâlâ etkilemektedir.

Page 9: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

8

Atsız, bütün yollarda ızdırapla bo�u�ur. O, bu ızdıraplara kar�ı dimdik ayakta durur. Izdıraba aldırmaz. Onu, zaferle bo�ar. Zaferin sarho�lu�u Atsız’ın saadetidir.

Büyük ülküler, büyük �ahsiyetler yeti�tirir ve bü-yük ülküler, o �ahsiyetlerin omuzlarında daha da yükselir. Türkçülük büyük bir ülküdür. Yüce Türk milletinin ülkü-südür. Son yüzyılda, onun ba�rından büyük �ahsiyetler çıkmı�tır. Bu �ahsiyetler arasında, Atsız'ın özel ve seçkin bir yeri vardır. Bu sebepledir ki, Atsız'ın adı, Türkçülü�ün binlerce yıllık gelece�inde bir yıldız gibi parlayacaktır.

“Bilsin cihan ki ben bu cihânın nesindeyim, Bir ülkünün mehâbetinin zirvesindeyim.

Dünya denen mezellete dalsın her isteyen, Ben ırkımın �eref, ta�an efsanesindeyim”.

Türkçülük, Türk milletinin dünyada lâyık oldu�u

yere gelmesini, ba�ımsız ve hür bir hayat ya�amasını amaçlayan ülkünün adıdır.

Atsız’ı ve Atsız gibileri hayalci olarak küçüm-semek, hatta suçlamak isteyenler çıkmı�tır. �imdi onların Atsız ve Atsız gibi dü�ünenlerden özür dilemeleri gereki-yor. Çünkü bundan 60 yıl önce söyledikleri bir bir gerçek-le�iyor.

Herkesin bir hayali vardır, gelece�i ile ilgilidir, çevresi ile ilgilidir. Atsız’ın hayali gelecekteki muhte�em Türklü�ün hayali idi. Hayali olmayan insanın ülküsü de yoktur, dolayısıyla hayali toplumların ülküsü de yoktur ülküsüz toplumlar ise mânâsız bir kalabalıktır. Devleti-mizin kurulu� a�amasında ba�ta Mustafa Kemal olmak üzere Türk milletinin bir hayali vardı, ülküsü vardı:

Page 10: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

9

ba�ımsız bir Türk devleti kurmak. O zaman toplu atıyordu yürekler.

Millî ülküye do�ru yürüyen Türk milleti Atatürk’ün dedi�i gibi “Millî birlik ve beraberlik ile bütün güçlükleri yenmesini bilmi�” ve Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmu�tur.

Atsız’ın Türklü�e olan derin sevgisi ve yaptı�ı hizmetlerin, milletimiz tarafından gün geçtikçe daha iyi kavranaca�ı kanaatindeyim. Bu millî ülkü çerçevesinde dü�ünen Türk milleti Kıbrıs’ta oynanan oyunları, Kerkük’te yapılan zulmü kavrayacaktır. Bu oyunları ve zulmü ciddiye almayanlara faturayı a�ır ödeteceklerine inanıyorum.

Türk milliyetçili�ine hizmet edenleri kendilerine örnek alan genç nesiller:

Türk milliyetçili�i yolunda giderek artan bir gayretle çalı�aca�ınıza, Türkçülük bayra�ını asla yere dü�ürmeyece�inize inanıyor, sözlerimi, destan �airimiz Niyazi Yıldırım Gençosmano�lu’nun Atsız’a sesleni�i ile bitiriyorum: Fanili�in bitti�i sınırın ötesinde; Bozkurtların önünde, tu�ların gölgesinde Seni Tanrı Da�ında Kür�ad a�ırlayacak, Elbet tarih seni de bir gün alkı�layacak Bir gönül ülkesinde saltanat sürüp tahtsız, Taht kurdun gönüllerde, âbide oldun ATSIZ....

Kar�ılıksız bir sevgi ile Türklü�e ömrü boyunca hizmet eden Atsız, gelecekte de bütün Türkçülerin yüre-�indeki yeri koruyacaktır. Mekânı cennet olsun..

Page 11: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

10

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN!!!

Page 12: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

11

TÜRK ÜLKÜSÜ ATSIZ

Prof.Dr.Dursun YILDIRIM*

Türk ülküsü Atsız’dan söz etmek demek, bana göre, tarih içinde istedi�i anda zamanları, yüzyılları a�ıp istedi�i ça�da yolculuk yapan birinden söz etmek, demektir. Böyle birinden söz etmek, benim için çok kolay bir i� de�ildir. Atsız Be� üzerine günlerce konu�ulabilir, konu�urum da, bunu ben de biliyorum. Fakat, ben burada, Türk ülküsü Atsız hakkında konu�manın, zamanla sınırlı olmanın zorlu�undan söz ediyorum. Hangi sözün onu do�ru anlataca�ını, hangi sözün onu incitece�ini iyi seçmek gerekiyor. Anma günü de olsa, sözün inceli�ine dikkat etmem gerekiyor.

Bilirsiniz, Türk ülküsü, Atsız’ın a�ızdan çıkan sözlerinin, yazıya geçen dü�üncelerinin bir seçkisidir. Seçki, kitap biçiminde kendini ilk kez, ellili yıllarda gösterir.Türk ülküsünü anlatan bir makaleler dizisi olan bu seçki, sonraki baskılarında daha da zengin ve Türk ülküsüne gönül veren ülkü erlerine bu yolu açıklayıcı bir dü�ünce programı seçkisi hüviyeti kazanır.Artık bu seçki, son biçiminde tam bir Türk ülküsü Atsız olma sürecini tamamlamı�tır.

* Hacettepe Üniversitesi Ö�retim Üyesi.

Page 13: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

12

Seçkinin, yani Türk Ülküsü’nün ilk baskısına o sıralarda, bir sözba�ı yazan ülkü yolda�ı �smet Tümtürk, bakınız Atsız için ne diyor:

“Atsız hakkında gönüller dolusu konu�mak mümkündür. Burada onu yapmıyaca�ım..Sebebi: Atsız, övülmekten nefret eder” [Türk ülküsü. �stanbul,1956, sh.3].

Atsız’ı yahut Türk ülküsünü anlatırken söz seçiminde incelik ve sorumluluk burada ba�lıyor. Bundan dolayı sözümü seçmede sakınıyorum. Do�ruyu, ki�iyi övmeden açıklamak ama, sözün de hakkını vermek, herkes kabul ederki zor bir i�tir.Bugün burada, anmak üzere toplandı�ımız �ahsiyeti övecek de�ilim. Sözün zorlu�u da bu gerçekte yatmaktadır. Bundan dolayı, Atsız hakkında sözlerime ya�adı�ım bir anektod ile ba�lamak istiyorum. Atsız Be�’in rahmetli hocam Ahmed Cafero�lu’ya birgün yapmı� oldu�u ziyaretten ve tanık olu�umdan ve geçen muhavereden söz ederek konu�mama ba�layaca�ım.

Atsız Be�, birgün, rahmetli hocam Ahmed Cafero�lu’yu ziyarete geldi�inde, kendisiyle tesadüfen Fakülte kapısında kar�ıla�tım.Selamla�tık, �a�ırdım, onun okula geldi�i hiç duyulmamı�tı. Bana, hocanın odasını sordu. Onu oraya götürebilece�imi söyledim, birlikte merdivenleri çıktık ve kendisine, hocanın odasına kadar refakat ettim. Cafero�lu bir süre beni de yanlarında alakoydu, ikimize kahve ısmarladı; ben bir kahve içimi yanlarında oturdum.O sırada Cafero�lu hoca bana �öyle sordu : “ Bu adamı iyi bilir misin? Kendi ba�ına kendi cumhuriyetinde ya�ar; kimseye metelik vermez. Etrafta gördü�ün pek çok insan, bir zamanlar onun etrafında pervane idi. �imdi onlar, bizi bile tanımıyor ” dedi.

Page 14: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

13

Bir süre bu çerçevede konu�uldu; hususî görü�meleri oldu�unu dü�ünerek daha fazla oturup kalmak istemedim ve müsaade isteyip yanlarından ayrıldım. Bu kısa anıyı niye mi aktardım? �unun için efendim: Cafero�lu hoca bana diyordu ki; Atsız, yalnız ve tekba�ına kendisi için kurdu�u cumhuriyet içinde ya�ar; orada kendi ba�ına bulunur ve kimseye boyun e�mez; bildi�i gibi ya�ar. Ben, hocam Cafero�lu’nun bana söylemi� oldu�u sözleri böyle anlamı�tım. Atsız Be�’in kendi cumhuri-yetinde ya�ayan bir insan oldu�u efsanesi de o sıralarda zâten ö�rencilerin ve çevremizdekilerin dillerinde dola�ı-yordu, bizim için aslında pek de yeni bir durum sayıl-mazdı.

Atsız,tarihî Türk yurtları co�rafyası üzerinde kurdu�u ve zihninde ya�attı�ı Türk Cumhuriyeti sınırları içine çekilip ya�ayan bir insandı. Bizlere, genç Türkçülere yarının türkülerini ö�reten adam, altmı�lı yıllarda, kendine kurdu�u cumhuriyetin sınırları içinde tek ba�ına ya�ıyordu. Türk dü�manları ile sava�mak üzere, zaman za-man bu cumhuriyetin sınırları dı�ına kalemiyle akınlar düzenliyor ve çetin mücadelelere giri�iyordu.Zaman içinde yalnızlı�ın ve ızdırabın mahiyetini ö�rendikçe, onun nasıl bir mücadele içinde yürüdü�ünü daha iyi anlıyor, onu anlarken de, kendi küçük serencamımı daha iyi kavrıyordum. Benim bu küçük serencamım belki tam tanımlanamaz; belki o, geçmi�in ve nizâm-ı âlem efendisi oldu�umuz zamanların özlemini duydukça sevdası derinle�en, sevdası derinle�tikçe otaçısı olmayan bir tutkuydu.

Tarihin denizinde tarihî Türk co�rafyasında hü-kûmran dola�anların, ça�ımızda bugün ya�anan çirkin-liklerle sava�anların, dirili�in çok uzaklarda oldu�unu

Page 15: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

14

görmelerinden dolayı duydu�u yalnızlık duygusu, yalnızlık ızdırabı, dayanılması a�ır bir yüktür. Bu esir yurtların, esir Türklerin yalnızlı�ı ve ızdırabıdır. Türk ülküsü Atsız’ın yalnızlı�ı, ızdırabı, ya�adı�ı ça�da budur. �çinde ya�adı�ı cumhuriyetin ba�ımsızlı�ı, bu ızdırabı, bu yalnızlı�ı dindirmez. Türk co�rafyası ba�ımsız olma-dıkça,Türk milleti yeniden nizâm-ı âlem’i kurup tarihe hız kazandırmadıkça, bu dünyada onun için, ne övülecek bir i�, ne bir ki�i ve ne de bir zafer vardır. Er ki�iye övünmek de yara�maz, övünmek bo� i�lerle u�ra�maktan ba�ka bir �ey de�ildir.

Övünmekle yol alınmaz, ba�ımsız ya�anmaz. Ülkü eri övünmeden, ülkü yolunda ölesiye kalasıya ömür tüke-tiyor ise, o, görevini yapıyor demektir. Bundan dolayı, Atsız’ın ülkü yolda�ı �smet Tümtürk, yazdı�ı sözba�ında onu övmez; ama, Atsız’ı ya�adı�ı bu büyük yalnızlı�ın ve ızdırabın insanı olarak tanımlar :

“Atsız kendini yüzde yüz samimi bir Türklük sevgisine verdi; garipsedi, garipsendi; çevresinde-kilerden bamba�ka bir duygu ve dü�ünce aleminde ya�adı; bütün ömrü boyunca acı bir yalnızlı�a sarılı kaldı..onun ya�adı�ı yıllar Türk milletinin zulüm gördü�ü, bahtının karanlık oldu�u yıllardı.Türkiye dı�ındaki Türkler, yani milletin üçte ikisi, yabancı milletlerin zulmü altında imha ediliyordu..”.[Türk ülküsü,�stanbul,1956, sh.3].

Sovyet cehennemi, Çin cehennemi; Balkanlar, Kafkasya, Kıbrıs,Kerkük, Batı Trakya, Adalar Denizi, Güney Azerbaycan ve ötesi pek çok cehennemler, hepsi bu büyük yalnızlı�ın ve ızdırabın dinmek bilmez kaynak-larıydı. Macarlar için de, yürek a�rısı çekerdi.Atsız Be�, Macarların bir Turan kavmi olarak o günlerde kızıl rejime

Page 16: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

15

kar�ı verdi�i �anlı mücadeleye de alkı� tutar, yürek sızısı duyardı.Türk milletinin yalnızlı�ı ve ızdırabı, bizim yalnızlı�ımız, bizim çaresizli�imiz, kendimizi unutmu�-lu�umuz nedeniyle a�ır bir sancı gibi, sırtına tarihin yükledi�i bir yük gibi, beynine ve yüre�ine yerle�ip Atsız Be� ile zaman içinde yürüyordu.

Atsız’ın ta�ıdı�ı sadece dı�arının yarattı�ı yalnız-lı�ın ve ızdırabın a�ır yükü müydü? Hayır! Ona,içerisi de ızdırap vermekteydi. Kızıllar, içeride de Türk milletinin mukaddesatına saldırıyordu. Daha acısı, bunlar, o günlerde ülkeyi yönetenlerden cesaret alıyordu. �nönü’lü yıllarda gemi azıya alıp kızıllar, ülkede her �eye saldırıyor, kimse ses çıkarmıyor; devlet, herkes gibi susuyordu. Tümtürk, o sıralarda Atsız Be�’in durumunu �öyle tasvir eder :

“Türk’ü türk yapan bütün mukaddesat tahrip ediliyordu.Bütün bunlar kar�ısında, içerde ve dı�arda, büyük kitleler �uursuz ve iradesiz görünüyordu. Atsız bütün ömrü boyunca bunları görmenin ve bilmenin ve elinde bunları de�i�tirecek bir kudret olmadı�ını hissetmenin ızdırabı içinde ya�adı. Bu büyük ızdırabın do�urdu�u tepkiler Atsız’ı kâh hırçın ve isyankâr, kâh münzevî ve insanlardan kaçar, kâh yaslı ve bedbin gösterdi” [Türk ülküsü,�stanbul,1956, sh.6-7].

Bugün benden burada, böyle bir insandan söz etmem istendi. Türk ülküsü Atsız’ı anlatmam istendi. Bu benim için zor bir i�, hiç zorlanmadı�ım kadar zorlan-dı�ım bir görev. Gelin, ben sizlere bugün, Türk ülküsü Atsız’ın bütününden söz etmeyeyim. Bugün, biraz Atsız’dan, biraz kendimden, biraz bizden, biraz biz dı�ına dü�enlerden söz edeyim.

Dü�ünüyorum da, bugün, Türk ülküsüne gönül ver-mi�, bu yolda ömür tüketmeyi hayat tarzı seçmi�ler

Page 17: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

16

arasında aynı ızdırabı ve yalnızlı�ı duymayan var mıdır? Türk ülküsü yolunda yürüyenlerden ihanete u�ramayan kaç ki�i vardır? Mansıp ve makam ardında ko�anların, Türk ülküsüne gönül verenleri arkadan vuru�larına hep tanık olmu�uzdur.Burada bulunan ülkü erleri, bu ya�an-mı� gerçe�i iyi bilirler. Türkçülük, öyleyim demekle ya�anır bir sevda de�ildir.

Türkçülük, Türk milletinin yeniden nizâm-ı âlem kurması u�runa verilecek mücadelenin adı, kar�ılık beklemeden bu u�urda sava�an erlerin yoludur. Yolda�ını ardından vuranların, yarı yolda yalnız bırakanların da yolu de�ildir. Ülkü erleri yolu, bu tehlikeleri bile bile yürür. Türkçülük, tüm ihanetlere gö�üs gerip Türk ülküsü yo-lunda kararlılıkla yürümektir.

Bu bir sevdadır. Türk ülküsüne gönüllü tutsaklık-tır. Tutsaklı�ı yaratan ve ya�atan a�k, en mukaddes varlı�ı-mızdır. Türkçülük, bu varlı�ın ebedî saadeti ve yeniden nizâm-ı âlem efendisi olması u�runa ölesiye, kalasıya kar�ılık beklemeksizin ölünceye dek çalı�maktır. Bilimde, teknikte, ahlâkta, medeniyette ileri gitmektir.

Dün, bugün ve belki de yarın ve yarınlarda bu hep böyle olacaktır. Kutlu ve çetin yolun ülkü erleri, bu yolda yalnızlı�ı bilerek, ya�ayarak ve duyarak at binerler.Bir kere bu yola at binenler, eri de bilir, yolu da bilir. Fakat, hepimiz fani varlıklarız, yanıldı�ımız, aldatıldı�ımız zamanlarımız da olmu�tur, bunu da inkâr etmek do�ru olmaz.Yanılırız, ders alırız, yalnız da olsa yürürüz; ama ne yoruluruz, ne döneriz.

Sevdamız sevda, kar�ılıksız a�kımız a�k; ızdırabı katık yapar, ülkü yolunda ömür tüketiriz. Türkçülük budur. Türklük a�kı, Türk milleti ve Türk vatanı a�kı, nizâm-i âlemi yeniden kurma a�kı, bizim a�kımız,

Page 18: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

17

Türkçülerin a�kı budur, türküsü budur, ülküsü budur. Bu yolda bizi, kuduz it de dalar, sırtlan da.Bunlara aldırı� etmeyiz, dü�manı bilir, hesabını görürüz. Ne ilin içinden çıkan kuduz itten, ne elin içinden çıkıp saldıracak sırtlandan korkumuz vardır. El bilir, il bilir, bu dünya mezelletine mahkûm de�iliz.Biz hesabımızı önce yüce Tanrıya, sonra tarihimize veririz; ardından gökala atlara biner, geldi�imiz yerlere döneriz.

Biliniz, ihanete, kuduz ite kar�ı ülkü erlerinin çomakları daima ellerindedir. Çomak dedi�im, yürektir, kalemdir, vecd halinde sevmektir, dü�üncedir. Bıkmadan usanmadan, göz ya�ı dökmeden bu yolda bir ülkü eri olarak dü�man ile vuru�mak, devleti,milleti ve vatanı savunmak, nizâm-i âlemi yeniden tesis için bu u�urda çalı�ıp ömür tüketmektir.Kim bu sevda için nefes almıyor ve ya�amıyor ise, Türk ülküsünün eri de�ildir, Türkçü de�ildir.Kim bu yolda dünya mezelletine dalmı� ise, bizden de�ildir.

Ben, Atsız Be�i, önce romanlarından tanı-dım. Beni masal denizinden tarih ça�ına çekip çıkardı�ında, onu, yazdı�ı tarihî romanlarından tanıdım. O benim kim oldu�umdan elbet haberdar de�ildi. Ama o ça�larımda Atsız, benim için,beni Köktürk yi�itleriyle tanı�tırıp onlarla birlikte sefere çıkartan insandı. Beni, Feridun Fazıl’ın Akdeniz’e Türk leventleri ile sefere çıkarttı�ı zamanlardan geri döndürüp, Çine sefer yapan ordulara karı�tıran, Atsız idi. O tarihlerde ben, onun tanımadı�ı nice büyük ve küçük okuyucularından biriydim.Bu duygular içinde altmı�lı yıllara eri�tim. Altmı�lı yıllar, benim için onunla, büyük ülkü eri Atsız Be� ile tanı�tı�ım yıllardır.

Page 19: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

18

Yakamda ta�ıdı�ım bozkurt rozeti, altmı�lı yıllarda, önce Atsız Be�’i yakından tanıyan gençler ile tanı�mama imkân verdi.Bu yıllar, Orkun’un adını duydu�um yıllar. Af�in adına düzenlenen yarı�maya katıldı�ım yıllar.Her Türkçü genç gibi, birgün Bögü Alp,bir gün ‘Kurtkaya, bir gün Kür �ad, bir gün Çine akına çıkan gözü pek çeri, birgün Urungu oldu�um; bir gün Açlık yazıda, sonsuz dinginlik için ölen sevdi�i kadını e�erinde tutup uçuruma at salan yi�itli�i dü�ünerek ızdırap çekip hayâl kurdu�um, Kara Ka�anlara öfke ve nefret kustu�um zamanlar.

Yalnızlı�ın ve ızdırabın, Türklük a�kı ile karı�ıp damarlarımda dola�tı�ı ça�da, rûhum, Bozkurtların ölümü adlı örste, Bozkurtlar Diriliyor adlı çekiçle dö�ülüp duruyordu.Atsız’ın bu eserlerini okuyan her birimiz, eminim buna benzer �eyler hissetmi� ve ya�amı�ızdır.

O zamanlar, bana öyle geliyordu ki, Atsız, bu eserlerde anlatılanları mutlaka o ça�da ya�ayıp görmü� ve bize, öylece yürekten anlatıyordu.O, üçbin yılın ve belki daha uzak bir geçmi�in içinden çıkıp gelmi�, Köktürk ça�ını görüp ya�amı� ve oradan yüzyılları delip kendini yirminci yüzyılda bulan bir Türk beyi, Kür �ad’ın Çin sarayı baskınından sa� kurtulan yi�idiydi. Ba�kası olamazdı, olanları ba�kası böylesine bilemezdi.

O günlerde ben onu, böyle bir çerçevede tasavvur ediyordum. Ve henüz kendisi ile tanı�mayı da hayal edemiyordum. Bu yüzden romanlarını döne döne okuyup, bir yerde onu bulup ortaya çıkaraca�ımı dü�ünüyordum. O, bu olayların hangi kahramanıydı da, kendini okuyucuya kar�ı neden ustaca gizliyordu? Atsız’ı ke�fetme, roman-larında yakalama hırsım, hangi kahraman oldu�u-nu

Page 20: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

19

bulma merakım o yıllarda, her iki eseri döne döne okuma-mı sa�ladı.

Her gece, bir ip ucu bulurmuyum derdiyle, Çin sarayına baskını inceliyordum. Acaba Üço�ul muydu, yoksa Bögü Alp mi? Kimdi o zaman Atsız, Urungu mu, Taçam mı ? Her gece bunları okur dü�ünür ama i�in içinden bir türlü çıkamazdım.�çimi tarifi imkânsız bir heyecan sarar, kendimi olayların içinde tasavvur ederdim. Kendimi ço�u zaman, Bozkır yaylalarında sefere çıkanlar arasında bulurdum. Atsız, hangisiydi, acaba Altaydaki demirci kam usta mıydı? Altay’daki demircinin yaptı�ı bıça�a deli olurdum. Ay ı�ı�ında, ya da gün batımına yakın sırrına vakıf olunabilir bir bıçaktı. Bögü Alp’ın ‘ta� yerinde a�ırdır Ka�an’ sözüne bayılırdım. O yıllarda bilemedim Atsız, hangi yi�it idi?

Atsız’ın sırrını yıllar sonra Rûh Adam ile anlayacaktım. O, Börikayı idi.Selim Pusat idi; hayır, o, kahramanların hepsi, hepsinin toplandı�ı ve ça�ımızda tecessüm etti�i bir Türk ulusu Atsız idi.Türklü�ün,Türk ülküsünün ta kendisiydi.Bu kanaatimi, onun,1943 yılında bir yazısında okudu�um �u sözleri de peki�tiriyordu :

“Ben yalnız Türkçüyüm.Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor. Bize kimin dost,kimin dü�man oldu�unu biliyorum. Onun için de hiçbir yabancı milleti sevmi-yorum... izan sahipleri benim Türklük duygusundan ve millî gururdan ba�ka hiçbir duyguya ve prensibe ba�lı olmadı�ımı anlarlar... Ben,yabancı kaynaklı hiçbir fikri benimseme�e tenezzül etmiyecek kadar millî �uur ve gurura malik bir Türküm.Siyasî, içtimâî mezhebim Türkçülüktür “[EN S�NS� TEHL�KE, �ST,1992,sh.67-68].

Page 21: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

20

Evet, sonunda kim oldu�unu, nereden gelip nereye gitti�ini ö�renmi�tim. Atsız, buydu. O, Türk ülküsünün kendinde tecessüm eden, geçmi�ten gelece�e zamanları delip geçen,istedi�i ça�da mola verip yoluna devam eden, sönmeye yüz tutan Türk ocaklarının ate�ini yeniden yakıp giden Türklü�ün e�siz süvarisi Atsız idi.

Atsız, yüz yılları delip zamanımıza gelip çıktı�ında tarih, �stanbul �ehrinde, 12 Ocak,1905 yılını gösteri-yordu.Tam, 27 yüzyılı delip geçerek, Türk tarihinin yeniden dirili�e geçece�i zamanlara geri dönü-yordu.Yıkımlar içinde bedenlenip büyüdü, Kuvây-ı Milliye ate�i ile çelikle�ti, dönülmez Türk ülküsü seferine çıktı.Dirili�in daha �anlı, geçmi�ten daha muhte�em olması için, askerli�e sarıldı, bilime ve ö�retmenli�e sarıldı, �âirli�i hep seferden sefere rastlar. O, �anlı tarihi bilgeli-�iyle gençlere, çocuklara anlatır.Türklük dü�manlarıyla, fikri mücadele planında amansız mücadelelere girerdi.

Sava� meydanında Türklük dü�manlarıyla, ölesiye kalasıya tam ercesine mücadele etti. Do�ruları u�runa u�radı�ı sürgünleri, rütbe tenzillerini, tabutlukları, diri diri mezara konu�ları gö�üsledi, acı çekti, ızdırap çekti, ne a�ladı, ne yakındı. Ço�u zaman yalnızlı�ı ve ızdırabı, Türkçülük mücadelesinde bir enerji kayna�ı gibi kullandı. Her sürgünü, Türklük için açtı�ı �anlı sava�ın bir seferi gibi ya�adı.Bu dünyanın kiriyle elini asla kirletmedi.

Dünyada Türk ülküsü için ya�ayan erlere dünya kiri bula�maz. Çünki onlar, bu dünyada sadece, Türkün, Türklü�ün a�kı üzerine nefes alır, ömür tüketirler. Bu a�k u�runa ya�anacak hayat da, varılacak ölüm de güzeldir.

Hayat ve ölüm arasında, bir tercih yapılacaksa, ülkü eri, ya�amak yerine �anlı Türk ülküsü u�runa ölümü seçer. Atsız için de, yegâne hayat yolu budur:

Page 22: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

21

”Hayat ve ölüm..Bunların ikisi de güzeldir. Fakat esas ve ebedî olan ölümdür. Öteki bir rüya kadar geçici ve aldatıcıdır. Büyük ve esrarlı kâinatın ba�rında yatmak.. ��te bizim nasibimiz budur. Bu nasibimizi almadan önceki kısa rüya âleminde kendimizi ölüm kadar ebedi bir fikre vermek ve fikir u�runda harcamak gibi yüksek bir ülküye kaptır-maktan �erefli ne olabilir? Bu ölüm,bizi, gayemize, Tanrı Da�ı’nda bekleyen ataların rûhuna ve Tanrı’ya kavu�turacak �ânlı ve güzel bir ölümdür. Bu ölümün güzelli�i ile, içki ve �ehvet içindeki hayatın çirkinli�ini dü�ünmek, gerçe�i anlamaya da yardım edecektir” [Türk ülküsü,�stanbul,1995, sh.109-110].

Ben, dünya kirine ba�lanmı� bir hayat yerine, Türk ülküsü u�runa mücadele ederek ölüme uzanan hayatı tercih eden Atsız Be� ile, ilk kez Süleymaniye’de çalı�tı�ı sıralarda tanı�tım. Süleymaniye’ye Ahmet ile ziyaretine gidip tanı�tım. Yıl, altmı� dört olsa gerek. Hatırladı�ım, bir tahta masa ve vakur bir adamın bizi büyük adam yerine koyup misafir etmesi, konu�ması, çay ısmarlamasıdır. O sıralarda Kerküklü genç ö�renci arkada�ların dertleri ile u�ra�ıyorduk.Yanımızda onlardan Suphi veya bir ba�kası vardı, �imdi tam hatırlıyamıyorum .

Sohbet sırasında, söz, Kerkük’ün Türkiye’ye nasıl katılaca�ı üzerinde geldi dayandı. Soruyu sanırım Kerküklü arkada�lardan biri sormu�tu. Atsız Be�, büyük bir ciddiyetle: “Bu i�in en kolay halledilme yolu, Kerkük’ün Türkiye’yi kendine katmasıdır.” demi�ti. Tabii bunu, öfkesinden, Türkiye’yi yönetenlerin duyarsız-lı�ından dolayı kinaye olarak söylemi�ti. Do�rusu, tarih onu bu öfkesinden dolayı bugün de utandırmıyor, haklı çıkarıyor, yazık! Atsız’ın, Türklü�ün kalp sızısını dindire-

Page 23: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

22

cek yi�itler dönülmez seferlere çıkmı�!. Bugün, Türkün acısını, sızısını, yalnızlı�ını dindirecek yi�itlerimiz ülkeyi sahipsiz bırakmı�lar sanki!..

Do�ru demi�ti Atsız, Türkiye Kerkük Türklerini kurtaramaz!. Bu ülkede Türkün hakkını satacak �ebekeler var da, koruyacak yi�itler yok mu dersiniz? Ama ne derseniz deyiniz; bugün Kerkük yalnız, ızdırap içinde, dünyanın gözleri önünde bo�azlanmaya bırakılmı�; kasabı palazlatan yüzlerin yüzsüzlü�üne bakın!. Elden medet umarak yola çıkanların bizi gelip çıkardı�ı çıkmaza bakın!.. Bundan dolayı, i� yine Allah’a kalmı�tır beyler.

Biz dün kimdik, bugün neyiz, yarın ba�ı-mıza neler gelecek bilmiyoruz. Geçmi�imizi yitirdik, gelece�imizi kararttık, sizi pek hatırlamıyorlar. Siz, bize “biz Türküz, Türkmeniz” diyorsunuz, biz sizden miyiz, bilmiyoruz diyenler var. Kimileri diyorlar, bilmedi�imiz insanlar yü-zünden ekme�imizden, ahırımızdan, rahatımızdan olama-yız. Kerküklüm, yi�idim, dar zamanda, zor zamanda, yaman ça�ımdayım. Burada insanların kimli�ini, bilincini ve aklını çalmı�lar; insanlar cedlerinden, miraslarından, tarihlerinden habersizdir, bilesin!.. Biliyorum, bunlar sizi bo�azlanmaktan, beni bu utançla tarih içinde yer almaktan kurtarmaz.

Bir ülkenin ufuklarından ülkü ve erdem göç etmi� ise, ve o ülkeyi kollayıp koruyacaklar izinde ise, vay o ülkenin gelece�ine. Böyle bir durumda, o ülkenin gelece-�inden korkmak gerekir! Öyle bir ülkenin adı ya�ar olsa, inanın ya�amaz, sonu tarih mezarlı�ı olur. Ama, diyorum, böyle bir duruma getirilmek istenen ülke, Türk ülkesi, sonunda kurtulur ve ya�ar veya hayatın sonu olur.

Türk milleti, kanaat getirirse ölümün gelip dayan-dı�ına, inanın, küllerinden kıvılcım çıkarır, yanacaksa

Page 24: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

23

cihanı yakar bitirir, tarihi bitirir, dünyanın kaderi buraya kadar der, bitirir. Sanmayın bu dünyada bu kirli ihanet ça�ı kapanmaz; Türk için bir daha dirili� olmaz; olur, dünya var olmaya devam edecekse, bu cihanda, yeniden bir Türk dirili�i olur.

Ya�adı�ımız ve gördü�ümüz bu ça�da, hepimizi derinden yaralayan, dost ve müttefik varsayıp algılattırıl-dı�ımız ülkelerin akıl almaz, hiçbir kitaba sı�maz dü�manlı�ıdır. �unların Türkiye’ye kar�ı kurdu�u gizli ve sinsi yıkım planlarına bakın! Bunları bilip bilmezden gele gele bugüne gelip dayandık! Yeter artık, dosta dost, dü�mana dü�man olalım. Ülkeyi idare edenlerin de, edeceklerin de adam gibi dik durma zamanıdır. Gelin elbirli�iyle bu zamanı bo�a tüketmeyelim.

Bu küstahlıklara ya�asaydı, ne M.Kemâl Atatürk, ne Atsız Be� cevap vermezlik ederdi. Dosta dostluk gösterir, dü�mana dü�manlı�ının bedelini ödetirlerdi. Her ikisi de artık bu ülkede her ba�lamda mevcut de�ildir.” Ba�ımsızlık benim karekterimdir’ diyen Atatürk’ün tam ba�ımsızlık mücadelesi terk edilmi�tir. Heyhaat, bugün Türk vatanında, Atatürk’ün kurdu�u tam ba�ımsız bir Türk Cumhuriyeti de, artık yoktur.

Buradan açıkça ça�rıyorum: Vardır, diyen bir yi�it varsa beri gelsin; hangi makamda olur ise olsun, buyursun meydana gelsin; bu meydanda yüce bilgeli�ini kanıtlasın, Türk cumhuriyetinin bugün ba�ımsız varlı�ını bize ve dünyaya kanıtlasın! Bizi ele güne güldürmeden, bize bugün nasıl bir ba�ımsızlı�a sahip oldu�umuzu anlatsın!

Alev Alatlı sanırım, ‘Orda kimse yok mu?’ diye soruyordu. Belki soru ba�kasınındı, tam hatırlamıyo-rum.Sorunun cevabını sordum, soru�turdum: Orda da,

Page 25: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

24

burda da kimse yok! Adam arama, adam yok, hepsi kaybolmu� ortadan. ��lem tamam, diyorlar. Bu gerçek yüre�imi acıtıyor, kanatıyor ve ızdırap veriyor. Zamanı dünyanın kiri u�runa satanlara kahroluyorum. Bu cehen-nemin reklamı daha ne kadar sürecek, daha ne kadar zaman bu aldatmacalara Türk milleti katlanacak, bilmi-yorum. Benim soruma verilen cevap bu ülkede bir gerçek mi, bir kötü rivayetten ibaret mi, birileri bir cevap versin, kâbustan kurtulalım.Ülküsüz yürünmez, millî hedefsiz yol alınmaz, sürü olunur.

M.Kemâl Atatürk, bu ülkede,’Yıldırımlar Yara-tan bir ırkın ahfadıyız’ diyenlerin oca�ındandır. Ardına, tam ba�ımsız Türk Cumhuriyeti’ni dünyanın en üstün medeniyetine çıkaracak mirasçılar, emanet sahipleri geride bırakmı�tı. Atatürk, Türk ırkının ahfadıydı ve Atsız da öyle. Atatürk de, Atsız da, bu ırkın ya�aması için ömür tüketti. Bunları hatırlıyor musunuz? Peki, soruyorum, ya siz kimlerin ahfadısınız ve neyin bekçisisiniz?

Evini korumaktan, ona çeki düzen vermek-ten aciz insana, adam mı derler. Derler, ça�ımızda devlet adamı geçinen, ülkesi yıkılacak olanlara derler. Hino�lu hinler tezgâhı kurarlar, adamı alırlar aralarına, aslansın, ne büyüksün derler, reformlara devam et derler. Kurtulduk derken yıkılı�ını seyrettirirler. Türk milleti bu filmi gör-dü, ya�adı ve canını di�ine takıp ölümden kurtuldu. Bu gerçe�i unutmayalım.

Bilir misiniz, bir imparatorluk, o günün Avrupa ülkelerinin yaptırttı�ı reformlar ile, Islahat Fermanı ile yıkıma götürüldü. O zaman da bu reformlar, o günün AB’sine alınma �artıydı, tıpkı bugünki gibi.Toprak da aldılar, ama aldıklarıyla doymadılar, sonunda sözlerinde durmadılar, imparatorlu�u yıktılar. Ellerinizle palazlandır-

Page 26: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

25

dı�ınız a�iret a�aları meydan okuyor. Dost ve muttefik dedi�iniz, hem içerde hem dı�arda teröristler ile i�birli�i yapıyor, gelece�i dizayn ediyor. Aç gözünü artık, uyan Türkiyem, uyan ey halkım, gözünü aç artık!.. Bu gidi�, o gidi�.Allah serencamımızı o akibetten korusun!..

Bilir misiniz, bundan senelerce evvel, Atsız Be�, memlekette ba�gösteren gizli siyasî Kürtçülük tehlikesine kar�ı, dergisinde yazdı�ı açık mektuplar ile zamanında devleti uyarmı�tı. Bilir misiniz, bu tehlikeyi yazdı diye Atsız’ı hapse attınız. Ey bu ülkeye bir zaman hükumran olanlar, bu gerçe�i �imdi hatırlıyor musunuz? �imdi vatan u�runa ölen Türk �ehitlerine sadece arkada kalan anaları a�lıyor? Söyleyin, onlara ba�ka kim sahip çıkıyor, haklarını kim koruyor bu ülkede? Analarından ba�ka, bu ülkede kim onların hesabını soracak yüre�e sahip? Bir aldıran, bir durup dü�ünen ba� görmedim, yazık, eyvah, çok yazık!..

Bir köy dü�ünün hanımlar, beyler!

Orda kuduz itler etrafa salıverilmi�, ta�lar ba�-

lanmı�, insanlar çaresiz!. Dünya teröristi meydan okuyor, her köyü böyle mum etmeyi planlamı�!. Dü�ünün böyle köylerden bir köy. O köyde, dünyadan habersiz, hergün uyuyan çaresiz bir köy kâhyası; köpeklerin sahibi ile ülfete dalmı� bir vekilharç; eli kolu ba�lanmı� gibi melûl melûl bakan bir bekçi; olanlara de�i�im diye çanak tutan dellal; eli bö�ründe efendisine muntazır el buyru�u bekleyen bir muhtar; bütün bunları o köye yaptırana bezirganlık eden bir çerçi var! Varın böyle bir köy dü�ünün! Bu durumda o köyde ahali kimden medet umsun, nasıl çaresiz kalmasın? Bu durumda onlar kime dert yansın! Ben, böyle bir köye,

Page 27: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

26

bu ne yapaca�ını bilmez duruma gelmi� köylülere ve onların gelece�ine acırım!.

Böyle bir köyde ya�amak zor, nefes almak imkân-sız.Türk co�rafyasında böyle bir Türk yurdu görmek, dü�ünmek sadece bir bitmez ızdırap kayna�ı olur. Ben öle-yim, böyle bir Türk yurdu görmeyeyim, dü�ünmeyeyim. Benim, ulu yurdumun boylarından umudum var. Bu karanlık bitecek, yarın mutlaka aydınlık olacaktır. Ben bu cihanda, Kuvây-ı Milliyeyi yaratan, bu dünyada nizâm-ı âlemi ihdas eden bir ırkın çocu�uyum. Türk milleti, bunları dün yarattı, bugün yine yaratmaya muktedirdir, eyvallah, buna imanım var. Ancak, dar zamanda, zor za-manda, yaman ça�dayız.

Hanımlar,beyler!

Yaman ça�ımızda, bir olma, birlik kurma ça�ın-

dayız. Dü�ünceler birle�meli, yürekler birle�meli, zihinler aynı hedefe kitlenmeli ve dünden çok çalı�malıyız. Bir olanlar, dik duranlar, zafere eri�irler. Bu millet, yine ihti-yaç duydu�u liderlere muhtaçtır. Ortaya çıkanlar, bu gerçe�e dönmelidir, ham hayaller pe�inde ko�mamalıdır. Kendilerine de, bu ülkeye de yarın daha büyük acılar çektirmeye hakları yoktur, bu gerçe�i bilmeliler.

Atsız diyorki: “Millî �uur ve gurura mâlik liderlerin en büyük

faydası, toplumu a�a�ılık duygusuna dü�mekten korumaktır. Bir millet büyük i� yapabilmek için, kendisinin büyük millet oldu�u inancını duymalıdır. Atatürk devrinde, Türk milleti nüfus,servet, teknik ve kültür bakımından bugüne göre çok geride olmasına ra�men, mânevî güç bakımından kudretliydi ve onun

Page 28: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

27

içindir ki, kendisinde her tehlikeyi yenebilmek inanç ve kuvveti buluyordu” [Türk ülküsü.�stanbul,1995.sh.116].

�imdi, bugün, çekilen ızdırabın kayna�ını daha iyi anladı�ınıza �üphem yoktur. Dik duran bir öndere susa-mı�lı�ımız var. Millî �uura ve gurura mâlik önderlere ihtiyacımız var. Hedefi ve kudreti nasıl kullanaca�ını bilmeyenlerin, bir ülkede giri�ece�i kalkınma ba�arılı olamaz, zafere eri�emez. Böyle liderlerin elinde bir ülke ancak ba�kalarına u�ak olur. A�a�ılık duygusuna tutsak önderlerle bir yere varılamaz.Çünki :

“ önderlerde ve aydınlarda a�a�ılık duy-gusu olursa, o milletin kalkınmasına imkân yoktur. Çünkü kalkınma hamlelerinin bo�una olaca�ı kuruntusu rûhlara i�lenmi�, gönüller ümitsizlikle dolmu�tur. Zafer hiçbir zaman, mahvolduklarını sananlar tara-fından kazanılamaz”[Türk ülküsü.�stanbul,1995,sh.116].

Türk vatanında, Türk varlı�ına ve kudretine inancı olan önderler kalkınmayı ba�arabilir. Bu bilince sahip önderler hangi siyasî anlayı�a sahip olursa olsun, yeterki Türk varlı�ına ve kudretine inancı tam ve eksiksiz olsun. O zaman görün bu kalkınma hamlesi nasıl olacak ve zafere eri�ecektir:

“Türk milletinin kalkınması derken, bu hare-kete, gönülleri heyecanla çarpı�tıracak ve yurtta�ları fedâkârlı�a ve hattâ kahramanlı�a sürükleyecek bir anlam vermek.. birinci �arttır. Kültürü, bilimi, tekni�i ile birlikte, ahlâkı ve erdemi ile de ileri ve üstün olacak Türkiye.. Yoksa, sadece refah ve zenginlik için yapılacak hamlenin, bir ticaretevi hareketinden farkı yoktur” [Türk ülküsü. �stanbul, 1995; sh.117].

Page 29: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

28

Biz, bu güzellikleri bunca zaman tatmadık, ezdi-rildik, tekmelendik, a�a�ılandık, çuval giydirilip ba�ımıza horlandık, insanlarımızın ömrü geçim derdiyle tükettirildi, onları dü�ünemez hale getirildik. �ehitlerin neden �ehit dü�tü�üne, kimin ve neyin u�runa hayatlarını yitirdi�ine yüreklerimiz yanmaz, beyinlerimiz bir cevap veremez, dü�ünemez sürülere dönü�tük; yazık, eyvaah, biz nereye gidiyoruz beyler, haberi olan var mı?

Atsız, ülküsünü, ızdırabını ve yalnızlı�ını derin a�kı ile birle�tirerek, sadece 27 yüzyıllık tarihin içinde dola�maz, aynı zamanda bu süreç içinde dü�manları ile hiç bir�eyden korkmaksızın vuru�up durur. Toptan tanktan daha korkutucu bir kalemi, bir sözü vardır. Türklü�e her saldırıyı anında cevaplamaz ise, gündüz rahat etmez, gece uyuyamaz bir ülkü eridir.

Atsız’ın ilk büyük isyanı, Türk tarihçili�inin dünya çapında yeti�mi� bilgini Zeki Velidi Togan’a kar�ı yapılan haksızlı�a kar�ı çıkı�ıdır. Mükafatı, Üniversite’den alınıp Malatya Ortaokuluna tenzili rütbe ile sürülme olmu�tur. Bilimi savunmanın cezası budur. Atsız, hocası gibi, tarih bilimi dendi�inde bilimden zerre taviz vermez. Orada duyguya, tarafgirli�e yer tanımaz. Orada hileye, kayırmaya, ideolojik bakı�a tahammülü yoktur. Tarih, gerçe�in ta kendisine ı�ık tutmalıdır. Bu yönüyle Atsız, hocası Togan’ı titizlikle izler. Dünya tarihçili�inde saygın-lıkları, onların bu taviz tanımaz tarih bilimine olan saygı ve ba�lılıklarıdır.

Ülkeyi ve devleti, vatan hainlerine kar�ı savun-manın bedeli ise, Atsız ve yolda�ları için, �nönü’nün 1944 yılında açtırtmı� oldu�u ‘Irkçılık ve Turancılık davası’ denen ‘Tabutluk’ olayı olmu�tur. ��in ilginç yanı, o tarihlere kadar okulların bir kısmına ö�renciler, Türk ırkı

Page 30: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

29

esasına göre alınmakta ve bu durum, o günün gaze-telerinde ilân edilmektedir. Atatürk’ün mirası da, o ça�da bu �ekilde, kısmen de olsa, bir kısım mekteplerde devam etmektedir.Fakat, zavallıların korku ve yetersizliklerine mahkûm ya�adı�ı bu ça�da, Atsız, �nönü’nün sayesinde, komünistlere kar�ı tek ba�ına savundu�u devletinin mahkemeleri tarafından, neden hainlere saldırıyorsun,diye yargılanıyordu.

Atsız, 9 Mayıs 1944 yılında tevkif edildi, �nönü’nün ve yolda�larının zulmüne u�radı, ı�ıksız çukurlarda irade talimine tabi tutuldu. Uydurmadan bir tiyatro kuruldu ve mahkemeye çıkarıldı. Bir tarih �aheseri olan savunmasında yer alan sözlerden bir kaçı:

“..Kimseden haksız bir �ey talep etmiyoruz. Atalarımızdan kalan mirasın, mefahirimizin gömülü oldu�u toprakların bizim olması ülküsünü kalbimizde ta�ıyoruz. Oraları unutmamak istiyoruz. Ben bunları �ahsım için istemiyorum. Oralarda çiftlik veya apartman yapacak de�ilim... Kimin hain kimin vatan-perver oldu�unu tarih tayin edecektir. Hatta etmi�tir bile... Kimsenin görüp bilmedi�i vasiyetnamemde,bazı �ahısları sevmedi�im için beni hiçbir kanun,hiçbir mahkeme mahkûm edemez. Ben herkesin sevdi�i insanları sevme�e mecbur de�ilim..... Bütün didinme-lerden sonra büyük kâinat manzumesinde meçhul bir zerre olaca�ımızı dü�ünüyor ve bu kadar bo� bir ne-ticeye varmadan önceki �u kısa misafirlikte, insanların vicdanına karı�mak hamakatını gösterenlere acıyorum... Hiçbir hakiki bahtiyarlı�ın bulunmadı�ına kani oldu�um dünyada tek vazife ve teselli bildi�im ülkü, �ahıslardan sıyrılmı� yüksek bir duygu ve dü-�üncedir. O, çirkin yüzlü ölümü bile güzelle�tirip bir

Page 31: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

30

sevgili gibi ba�rımıza bastırır. Hayatın zehir zem-berek kasırgalarını ruhumuzda Nisan rüzgârı gibi estirir. Acıların önünde bizi granit heykeller gibi susturur... Ben de bu yolun üzerindeyim. Mazide ve istikbalde ya�ıyarak, fakat bugünden i�renerek bu yolun üzerindeyim..” [Türk ülküsü.�stanbul,1956, sh.14-15].

Temyiz,Türk ordusu pa�alarının ananevi �eref ve celadetine uygun karar verdi ve ‘ırkçılık’ diye bir suç olamayaca�ına, bunun Türk milliyetçili�inin tabii bir unsuru ve her Türk’ün hakkı oldu�unu açıkça belirtip, tiyatrovari kararı bozdu. Türkçüler beraat etti. Çünki, onlar: ‘Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız’ diyen bir oca�ın pa�alarıydı. Bunu hangi Türk pa�ası unutabilir! Unutana ben Türk pa�ası mı derim!..

Biliniz bu dünyada, kuduz itlerin salıverildi�i, ta�ların ba�landı�ı ça� sürüp gitmez. Biliniz er geç bir gün, Türk �afa�ı yeniden, mutlaka do�acaktır. Do�acaktır; do�maz ise, dünya durur, medeniyet yürümez. Tanrı bize gösterdi ki, tarihin yüce kanunu budur, de�i�mez! Eminim, bu gidi�in sonunda: Köpekler ba�lanacak, ta�lar çözüle-cek, insanlar özgürlü�üne kavu�acak, medeniyet yürü-yecek ve tarih, akı�ını sürdürecektir. Bu yolda u�ra� verenlere, kutlu olsun zafer. Ben görmesem, sen görmesen ne çıkar, elbet Tanrıda�ında rûhlar olur bahtiyar.. Ebedî ve ezelî zamana karı�ıp yeni bir serencamı ya�arız.

Izdırap çek, inleme,ses çıkarmadan a�ın/ bir damla da olsa, acizliktir göz ya�ın, sözünü dü�ünürüm, çalı�ırım, inlemem! Ne diz çökerim, ne mücadeleden dönerim. Ben bu yola Çin sarayını vuranların ça�ında çıktım.Yürümeye çalı�ırım bu yol üstünde, gücüm yetti�ince yürü-rüm.Yürürüm, emanetçi gelinceye dek. De�meden dün-

Page 32: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

31

yanın kiri üzerime, Tanrıya sı�ınırım ve gökalaya atlayıp sürerim Tanrı da�larına, Orhun ırma�ı kıyılarına .N’ola,ben de onlar gibi bir rûh adam olsam, karı�sam aralarına.Hangi rûh bundan bahtiyar olmaz.Ben de, atımı sürer, Orhun ırma�ı kıyılarına yayılmı� obalar arasına karı�ırım.Bu obalardan birinde, Bilge Tonu Ak A�a’yı erlere tarihten konu�urken dinlerim.

Ve yine Köktürk çerilerinin arasına karı�ıp Tanrıkulu yolda�ı bulurum, dertle�irim. Bir zaman, Köktürk çerileri arasında bize de söz dü�er,a�ız açarsak, Atsız Be�’in Türk yurtlarında arkada bıraktı�ı macerayı, olanı biteni anlatırım. Ben anlatırım çadırın önündeki ate�in kar�ısında, Çin sarayı vurulanda gördü�üm Karaozan kopuzun tellerinde sözüme e�lik eder. Ve bu büyük �ölenin erleriyle yeni ve gerçek bir zafere at sürmek üzere, yarın için söylenmi� türkülerin avazesini birlikte cihana salarız.

Böyle bir diyara henüz varmadık, ama varaca�ız. Bilmiyorum, benim için menzil uzak mı, yakın mı? Tanrı’nın biçti�i zamanı kim bilebilir? Atsız Be�i, yani Türk ülküsünü anlatmaya çalı�ıyorum aklımca. Bir an araya girdim, sözü de�i�tirdim. Sözün zorlu�unu a�mak istedim. Söz nerede kalmı�tı, evet, Atsız, Türk ülküsüne dönü�mü�, diyordum ya. Bu fikir, bende Rûh Adam’ı okudu�umda yerini buldu.

Do�ru dü�ünmü�üm, dedim. Köktürk ulusu Atsız, kendisini orada yakalamama izin vermi�ti, onun nereden gelip nereye gitti�ini o zaman anlamı�tım. O, yirmiyedi yüzyılı bir rûhta cem edip bedeninde ta�ıyan adamdı. O, bütün zamanlar içinde var olan Türklü�ün ta kendisiydi; ya�adı�ı zamanda ya�ayanlara Atsız diye görünmü�tü. Bildiler, bilemediler ve fakat, Atsız buydu.

Page 33: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

32

Dolayısıyla, benim için Atsız, Türk ülkü-sünün bizatihi kendisidir.Türk ülküsü, tarihin öte-lerinden kopup gelmi� bu ulu ki�inin bedeniyle bedenlenmi�, ete kemi�e bürünmü� ve ça�ımızda cihana Atsız diye görünmü�tür.

Atsız, Türk ülküsü bayra�ını, M.Kemâl Atatürk’ün bıraktı�ı yerden eline alıp tek ba�ına korumaya yücelt-meye çalı�mı�tır. Türklü�e kar�ı açılmı� her haçlı seferini, her iç kalkı�mayı if�a ettikçe, onu, kendi devletinde kendini bilmezler, mahkumiyetle tecziye etmi�lerdir. Ama o, hiç yılmamı�tır. O bugün burada ya�ıyor. Dün, onu fikren öldürmek, mahkûm etmek isteyenler, bugün çukurlarında unutulmu�tur. Oysa Atsız, bir Türk ulusu gibi, bugün ya�ıyor ve bilinen tarihî ya�ı ile tam yedibin yüz ya�ındadır. Bu yurtta Türkler yok olmadıkça nice yüzyıllar Atsız, Türk ülküsü diye ya�ayacaktır. O zaman sormak gerekir, Türk ülküsü nedir,diye.Burada sözü sahibine, kendine, Atsız Be�’e bırakmak gerekiyor :

”Türk ülküsü, Türk büyüklü�ü ve Türk kudreti iste�i ve inancıdır.. Milli bir ülkü olmadıktan sonra, insanın hayvandan ne farkı kalır? Ölümden korkma-yan, ıztıraptan kaçmayan, kuvvetli ile sava�ı göze alan yaratık, ancak ülkücü insandır... Dini inancı da içine almı� olan millî ülkü, insanları sürükleyen, güçlendiren ve asille�tiren bu duygu ve dü�üncedir” [Atsız, Türk Ülküsü.�stanbul, 1995,sh.8-9].

Atsız, ülküyü, milletleri ileriye, gelece�e ba�arıyla hareket ettiren yegâne güç kayna�ı görür. O, bir milleti her türlü tehlike ve zayıflıklardan kurtaracak tek çıkı� yoludur. Ülküsü olmayan toplumlar, milletler, önünde sonunda da�ılma�a, yok olmaya mahkumdur. Onları birle�tirecek, birlikte hareket etmeye sevk edecek aralarında ortak bir hedef, bir ulvi ba� yoktur. Türk

Page 34: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

33

ülküsü, bizi, tarihten geldi�imiz gibi, gelece�in tarihine ta�ıyacak yegâne yürütücü, yaratıcı enerji kayna�ımızdır. Kahramanlar, yâni devlet adamları, yöneticiler bu gerçe�i görüp ona göre hareket ettikleri zaman, millet, manen ve madde-ten istenen olgunlu�a eri�ir, eri�kin,yetkin bir ‘nizâm-ı âlem‘ efendisi olur.

Dün bir kanalda, bir zamanlar nizâm-ı âlem efendisi olan milletimiz ile ilgili bir haber vardı. Dünya üzerinde Türk medeniyetinin bin yılına bir ku�bakı�ı sergi açılmı� Londra’da; herkes �a�kınlıkla seyrediyormu�! Yirmi birinci yüzyıl Avrupasında, �u cehaletin katmer-lisine bakınız! Nihâyet ‘dank’ etmi� cahil Avrupa halkla-rının beynine!

Tabii onların, bu gerçe�i yüzyıllar boyu kendile-rinden saklayan, aksini söyleyen, kör bırakan aydınla-rından, gözleri kararmı� papazlarından hesap sormaları gerekir. Fakat, kendi halkını bu ku�bakı�ı tarih serenca-mından bile habersiz, �uursuz bırakanlara ne denir, bilemiyorum, cevabı size bırakıyorum.

Sergiyi hazırlayanlar arasında bir bilge Türk hanımefendisi vardı; sözünün eri bir ki�i idi. Londra’da sergilenen Türk medeniyetini yaratan Türk’ten elin ca-hillerine söz ediyordu: “Farklı bir ırk, farklı bir millet. Uzaktan bir ku� bakı�ı. Bin yıl ötesinden bir bakı�, bir ku� bakı�ı”. Evet, bu sözleri atalarının medeniyeti üzerine bir Türk hanımefendisi söylüyordu. Hanımefendi ırkına yara�anı yapıyordu. Binlerce alkı�, yüreklerden, gönüllerden. Cahillere, yüzyılların zavallılarına Atalarımı-zın medeniyetinden bir serencam gösterip, Avrupanın zavallı halkını aydınlatıyordu!

Evet, bugün bize tepeden bakanların yer-yüzünde olmadı�ı ça�da, atalarımız dünyaya düzen, tarihe hız,

Page 35: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

34

medeniyet dünyasına yaratıcılık nedir diye ö�retiyordu. Bu muhte�em tarihin çocuklarına, torunlarına ne oldu, nerelerde helâk olmaktalar, bilen var mı? Soran var mı, dü�ünen, çâre arayan var mı? Ecdadının yaptıklarını ö�re-nip onlara yenilerini ve daha muhte�emlerini koyacak nesilleri ye�tirmeliyiz. Geçmi�le övünüp kalacak, ba�kalarına kul olacak nesiller de�il; gelece�in ihti�amını yaratacak, yine nizâm-ı âlem efendisi olacak nesiller yeti�tirmeliyiz. Bu devletin, bu milletin çocuklarının gerçek anlamda yaratıcı yeteneklerini ortaya çıkaracak bir millî e�itime ihtiyacı vardır. Kendine güvenen, tarihini bi-len, büyüme iste�i ile dolu, yaratıcı ve çalı�kan, hedefi belli Türk ülküsüne inanmı� nesiller yeti�tirecek bir millî e�itime ihtiyaç vardır.

Bir kere insan Türk ülküsüne inanmı� ve rûhu bu istekle dolu ise, bu vatan, bu bayrak ve bu millet için gerekti�inde dü�ünmeden, gözünü kırpmadan ölüme gider. Böyle bir insan, ya�arken, Türk ülküsünün gerçekle�mesi yolunda, ter dökmez, bilim yapmaz, teknoloji üretmez de ne yapar? Elbet ömrü bu yollarda tükenecektir.

Evet, böyle bir insanın ömrü bu yollarda tükendi.

O insan, bugün burada konu�mamıza, bir araya gelmemize yol açan ‘nizâm-ı âlem’ erlerinden rahmetli Atsız Be�’dir.Fâni bedeni, Osmana�a camii avlusundan u�urlanıp rûhu Gökala atına binip Tanrı Da�ı eteklerine do�ru yol aldı�ında, tarih 12 Aralık 1975’i gösteriyordu. Bugün, çok sevdi�i Kür �ad’ın ordusundan bir günlü�üne izin alıp gelerek aramızda varlı�ını hissettiriyor; rûhu aramızda dola�ıyor. Bunu �u anda hissediyorum. �imdi kula�ıma �öyle diyor: ”Biliyorum, diyor, anılmaktan kim, hangi rûh ho�lanmaz. Ama, Dursun, sözü

Page 36: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

35

uzatma, artık burada dur, buyruk var ben Tanrı Da�ı eteklerine dönece�im” diyor ve burada sözü bırakıp:

Türk milleti bu dünyada var oldukça, Türk ülküsü Atsız ebedî vatanında ebediyen ya�ayacaktır, diyorum.

Page 37: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

36

N�HAL ATSIZ’IN

TÜRKÇÜLÜ�Ü VE TÜRK DÜNYASINA BAKI�I

ÖMER ÖZCAN (*)

Page 38: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

37

Cumhuriyet dönemi Türk dü�ünce hayatında iz bırakan önemli isimlerin ba�ında gelen Atsız hakkında �öhretine mütenasip ara�tırmaların yapıldı�ını söylemek oldukça zordur. Adeta efsanele�tirilen ismi yüzünden birçok ara�tırmacı yapacakları ilmi mesainin ileride sıkıntı do�uraca�ı ve husumet çekmeme dü�üncesiyle ondan uzak durmayı tercih etmi�lerdir .

Vefatından sonraki ilk yıllarda çıkarılan hatıra ki-tabı hakkındaki en derli toplu çalı�madır. 1 Ölümünün ikinci yıldönümünde hakkında bir kitap çıkarılması ta-sarlanmı�, yakın arkada�larından yazılar derlenmi�, bazı sebeplerle sonuçlanamayan çalı�ma maalesef yıllar sonra basılma imkanı bulabilmi�tir.2 Ö�rencisi Deliorman, ho-cası hakkındaki hatıralarını önce Orta Do�u gazetesinde tefrika halinde ne�rettikten sonra kitap haline getirmi�tir.3 Oldukça geni� olan çevresine yazdı�ı mektupların ancak bir kısmı toplanabilmi�, bazıları Orkun dergisinde ne�-redildikten sonra kitap olarak basılmı�tır.4 (*) Millî E�itim Bakanlı�ı Talim Terbiye Kurulu Üyesi 1 Atsız Arma�anı , (Haz. E.Güngör , M.N.Hacıemino�lu, M.Kafalı , O.F.Sertkaya) ,�stanbul 1976 2 Türkçülerin Kaleminden Atsız ,(Haz .Refet Körüklü-Cengiz Yavan) , �stanbul 2000, Türk Dünyası Ara�tırmaları Vakfı yayını . Atsız ve Türkçülük hareketi hakkında bazı makale topluları ne�redilmi�tir : 3 Mayıs 1944 50.Yıl Türkçülük Arma�anı , Haz. �smail Aka, Turan Akkoyunlu, Cansever Tanyeri, Cahit Telci, �zmir 1994 , Nihal Atsız ve Nejdet Sançar Arma�anı , Yay. Kur. �smail Aka , Turan Akkoyun, Mustafa Turan , Afyon 1995 , Medrese Kitapevi . 3 Mayıs Tükçüler Günü Antolojisi , Birinci Cilt , Ankara 1967 , Türk Milliyetçiler Birli�i Ankara Oca�ı Yayınları . 3 Altan Deliorman , Tanıdı�ım Atsız , 2. Baskı , Orkun Yayınları ,�stanbul 2000 4 Yücel Hacalo�lu , Atsız’ın Mektupları , Orkun Yayınları , �stanbul 2001

Page 39: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

38

Dr. Fethi Teveto�lu, büyük Türkçü, edip Ahmet Hikmet Müftüo�lu hakkındaki eserinin giri�inde önce onun fizik ve moral tarifini yapmı�tır. Atsız’ın fizik ve moral tarifinin yapılabilmesi için öncelikle yeti�ti�i e�itim ortamlarının iyi bilinmesi gerekmektedir. �lk, orta ve lise ö�renimlerini �stanbul’da muhtelif okullarda yapmı�tır. Askeri Tıbbıye’nin üçüncü sınıfından 1925 yılında tard cezası ile uzakla�tırılmı�tır. 1926 yılında �stanbul Üni-versitesi Edebiyat Fakültesi Edebiyat bölümüne ve �stanbul Üniversitesi‘nin yatılı kısmı olan yüksek Muallim Mektebi’ne yazılmı�tır. Bir hafta sonra askere ça�rılmı�, tecil talebinin kabul edilmemesi üzerine askerli�ini 9 ay olarak (28 Etim 1926-28 Temmuz 1927) �stanbul’da Ta�kı�la’da 5.piyade alayında er olarak yapmı�tır.5 O tarihlerde Türk Dili ve Edebiyat bölümünde, Türk Dili Ragıp Hulusi Özdem, Garb edebiyatı Yusuf �erif Bey, Arap Edebiyatı O. Rescher 6, Namık Kemal’in o�lu �erhü’l-mütûn Ali Ekrem Bolayır, Türk Tarihi Zeki Velidi Togan, �ran Edebiyatı Tarihi Ferit Kam, �çtimaiyat �s-

5 Osman F. Sertkaya , Nihal Atsız , Ankara 1987 , s.4 6 Atsız , 1932 yılında Atsız Mecmua’nın 17. sayısında ‘Darülfünunun Kara , Daha Do�rusu Bir Tabirle Yüz Kızartacak Listesi ‘ isimli yazısında bu hocasının portresini çizmi�tir ; Alman Yahudisi oldu�unu ,Türkçeyi iyi konu�amadı�ını ,verdi�i Arap Edebiyatı Tarihi dersinin Arap �airleri Biyografisi mahiyetinde oldu�unu , eserlerini yalnız yetmi� nüsha bastırıp , yalnız muayyen kütüphane ve bayilerle mübadele etti�ini , bir vazifesinin de nadide yazma kitapları toplayıp Almanya’ya göndermek oldu�unu belirtmi�tir .(bk. Altan Deliorman ,Ruh Adam’daki Gerçek Kahramanlar ,Yek=Osman Re�er , Orkun , sayı 20 , Ekim 1999 , s.25

Page 40: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

39

mail Hakkı Baltacıo�lu ve Türk Edebiyatı Tarihi Fuat Köprülü tarafından okutuluyordu.7

Atsız’ın yüksek hayatı boyunca gece gündüz bir-likte oldu�u okul arkada�ları arasında Orhan �aik Gök-yay, Nihad Sami Banarlı, Ziya Karamuk, Pertev Naili Boratav, Tahsin Banguo�lu, Abdülbaki Gölpınarlı 8, �ükrü Güllüo�lu, Mecdut Mansuro�lu bulunmaktadır.9 Lisede Boratav’la aynı sınıfta okuyan Niyazi Berkes, bir yıl Hukuk okuduktan sonra Edebiyat Fakültesi Felsefe �ube-si’ne girmi�tir.10 Bu isimlerin gelecekte Türk tarih, ede-biyat, edebiyat tarihi ve folklor alanlarının ünlü otoriteleri olmalarında yukarıda adlarını saydı�ımız zamanın ta-nınmı� hocalarından ders görmelerinin büyük tesirinin bu-lundu�u muhakkaktır. Ya�mur Atsız, sa�cılık-solculuk hikayeleri ve yolların ayrılmasından önce, babasının bu-lundu�u ‘Yüksek Muallim Mektebi’ grubunda Ahmet Hamdi Tanpınar , felsefeci, Dünya Güzeli ‘Sarı�ın’ Ne�vet (Ne�vet Teyze, yani Ediz Hun’un annesi), Orhan Veli’nin müstakbel Büyük A�kı Nahit Hanım’ın bulundu�unu be-lirtmi�tir.11 Bu ki�iler, daha ö�rencilik yıllarında sahip oldukları �ahsi kabiliyetleri, bildikleri yabancı dillerle dünya çapında tanınan Fuat Köprülü’ye çalı�malarında yardımcı olmu�lardır. Oldukça elveri�li bir e�itim orta-mında yeti�en Atsız ve Gökyay’ın tarih ve edebiyat alanı 7 Orhan �aik Gökyay , Eski, Yeni ve Ötesi , Seçme Makaleler 1 , �stanbul 1995 , s.13 8 Prof.Dr. Orhan Okay , Vefatının 30.Yılında Nihad Sami Banarlı ,Kubbealtı Akademi Mecmuası , yıl 34 ,sayı 1 , Ocak 2005 , s.18 9 Mete Çetik , Pertev Naili Boratav’ın Gençlik Döneminden Bazı Özellikler ,Pertev Naili Boratav’a Arma�an , Hz.Metin Turan ,Ankara 1998 , s.34 , Kültür Bakanlı�ı yayını . 10 Çetik,a.g.m.,s.34 11 Ya�mur Atsız , Orhan Amca , Yeniyüzyıl , 27.2.1998

Page 41: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

40

tefriki yapmadan her iki dalda da önemli eserler verme-lerinin temelinde bu çevrenin tesiri büyüktür.12 �simlerini belirtti�imiz ö�retim üyelerinden sadece Togan, �dil Ural bölgesinde do�up yeti�mesi sebebiyle di�erlerine göre farklı bir ortamdan gelmi�ti. Köprülü, telif etti�i Türk Edebiyatında �lk Mutasavvıflar isimli büyük eserinden dolayı Türk Kültürü’nün Türkistan ba�lantısına vakıftı. Di�er isimlerin Atsız’ın Türkçülük fikrini kazanmasında do�rudan tesirlerinin bulundu�u söylenemez. Atsız’ın dü-�ünce evreninin te�ekkülünde aldı�ı e�itimin, önemli alan dersleri tarih ve edebiyatın, yeni kurulan Türkiye Cum-huriyeti’nin ya�adı�ı güçlüklerin, Avrupa’nın belli ba�lı emperyalist devletleriyle, bize kar�ı hasmane tutumları a�ikar olan kom�ularımızın niyetlerinin belli oranlarda hisseleri bulunmaktadır. Ülkenin ve o ülkenin bir ferdinin dünyaya bakı�ında önemli olan bu unsurlar hakkında çok tafsilatlı olarak durulabilir. Kısaca bunlar üzerinde durmak gerekir .

12 Togan’ın memleketi Ba�kurdistan’da ne�redilen bir kitapta 1928 yılında alınmı� bir grup foto�rafında Köprülü , Atsız , Ragıp Hulusi Özdem , Gökyay , Abdülkadir �nan , Boratav bulunmaktadır ;A. M. Yolda�baev , Izveztnıy Neızvestnıy Zaki Valıdı , Ufa 2000 .

Page 42: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

41

YEN� TÜRK�YE CUMHUR�YET�

Cumhuriyetimizin uzun süre Osmanlı mirasına sıcak bakmadı�ı, adeta reddi miras etti�i bir gerçektir . Ba�ta devletimizin banisi Mustafa Kemal olmak üzere silah arkada�ları ve sivil bürokrasinin tamamına yakını Osmanlı döneminin mekteplerinden mezun olmu�lardır. Yeni devlet asker ve sivil bürokrasisini olu�tururken milli mücadeleye dü�manlıklarını açık olarak gösteren az sayıda insanı dı�lamı� geriye kalanların tamamını istihdam etmi�tir . Osmanlıdan kalan asker ve sivil erkandan bir kısmı da etrafımızda yeni kurulan devletlerde çalı�mayı tercih etmi�, oralarda devlet ba�kanlı�ı, ba�bakanlık makamlarına kadar yükselmi�lerdir. Karde�inin Irak’ta vazife almasına ra�men �airimiz Ahmet Ha�im Türkiye’de kalmı�tır.

1789 Fransız ihtilali ile dünyada milliyetçilik dü�üncesi yayılmaya ba�lamı�tır. Osmanlı devleti bünye-sinde çok farklı milletleri barındırmı�tır. Devlet, Av-rupa’nın ilim, iktisat ve askeri alanda gerçekle�tirdi�i büyük geli�melere ayak uyduramaması sonucunda sürekli gerileyip toprak kaybına u�ramı�tır. Milletle�me sürecine erken giren, ayrılıkçı duygularla yeti�mi� münevverlere sahip olan egemenli�imiz altındaki gruplar Avrupa’nın deste�i sonucunda teker teker ana unsurdan kopmu�lardır.

Page 43: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

42

Devletin da�ılma sürecinde yeti�en Türk münevverlerinin bu kötü gidi�ten etkilenmi�ler, çözüm yolları üretmeye ça-lı�maları kaçınılmaz olmu�tur. Bu �artlar Cumhuriyet döneminde ulus-devletin kurulmasından çok önce Türk milliyetçili�inin temellerinin atılmasına zemin hazırla-mı�tır .

Milliyetçilik bir dü�ünce akımı olarak 19. yüzyılda do�mu� ba�ımsız ulus-devletlerin kurulu�unu hedef-leyerek önce Avrupa’da, daha sonra dünyaya yayılmı�tır. Türk milliyetçili�inin de�i�ik evreleri üzerine çok sayıda eser yayınlanmı� olmasına ra�men, I. ve II. Dünya Sava�ları arasındaki dönemle alakalı çalı�malar azdır. Bu dönemle ilgili olarak yapılan çalı�malarda ilmi tarafsız-lı�ın korundu�unu söylemek zordur. Çalı�maların ço-�unlu�u azınlıklar üzerinde ki baskıların ortaya konulması ekseni üzerine oturtulmu�tur. Bu sebeple bizatihi kendisi azınlık mensubu olan ara�tırmacının çalı�malarının bütünü tahlil edildi�inde tarafsız kala-madı�ı açıkça görülür. �ki sava� arasındaki dönemde çevremizdeki ülkelerin ço�unlu�unda tek partilerin oto-riter veya fa�ist, baskıcı rejimlerinin varlı�ı görülmek-tedir. Türkiye, geçmi�teki imparatorluktan geriye kalan topraklarla yetinmek durumunda kalmı�, gururu incinmi� bir ülke durumuna dü�ürülmü�tür. 1930 lu yıllarda Türkiye’ye benzeyen bir çok ülkede milliyetçilik akımı güç kazanmı�tır. Türklerin �anlı bir devlet oldu�u fikrinin önem kazandı�ı bu dönemde Ankara’nın kati bir Türkiye vizyonu vardı.13 1930 yıllarda çıkarılan yeni kanunlar ve talimat-namelerde Türk kavramına vurgu yapıldı�ı ve öne 13 Soner Ça�atay, Kim Türk kim vatanda�? Erken Cumhuriyet dönemi vatanda�lık rejimi üzerine bir çalı�ma , Toplum ve Bilim , sayı 98 , Güz 2003 , s.168

Page 44: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

43

çıkarıldı�ı görülür. Bu ortam içinde yeti�en aydınların etkilenmediklerini söylemek güçtür .

1924 yılında TBMM, Türk vatanda�larının sahip oldu�u �irketlerin gümrük vergilerinden muaf olmalarını sa�layan bir kanunu kabul etti. 12 Mayıs 19287de 1246 sayılı Kanun yürürlü�e girdi. Bu kanunla Türkiye Cumhuriyeti dahilinde gerek mekteplerde gerek mektep haricinde izcilik, ke��aflık, boyskavntik veya di�er herhangi nam ve unvan altında izcilik te�kilatı olu�turma hakkı münhasıran Türk vatanda�larına verildi. 14 15 Mart 1926 tarihinde kabul edilen Memurin Kanunu’nda memur olabilmek için Türk olmak gereklidir �artı vardı. 11 Nisan 1928 tarihinde kabul edilen ‘Tababet ve �uabatı San’atlarının Tarzı �crasına Dair Kanun‘ ile ülkedeki doktorların �stanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu ve Türk olmaları �artı getirildi. Di�çiler, ebeler ve hem�ireler de Türk olmak zorundaydı. Yabancı okullardan diploma almı� Türk olan doktorların Türkiye’de doktorluk yapabil-meleri için doktorluk derecelerinin Sa�lık Bakanlı�ı tarafından kabul edilmesi yeterliydi. 1936 yılında kabul edilen Cemiyetler Kanunu etnik ve dini azınlık gruplarını temsil eden derneklerin kurulmasını yasaklamı�tı. 1931 yılında çıkan Matbuat Kanunu’na göre ancak Türk olanlar dergi ve gazete sahibi olabileceklerdi. Bu gibi örnekleri ço�altmak mümkündür .

Dü�ünce dünyasının olu�umunun ana hatlarını çiz-meye çalı�tı�ımız Atsız’da Osmanlının da�ılma döne-minde do�an, devletin sonrada kaybetti�i geni� toprak parçasının bir ucunca babasının memuriyeti sebebiyle kı-sa bir müddet olsa da ya�amı� bir insandır. Babasının

14 Ça�aptay , a.g.m.,s.168-169

Page 45: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

44

Kızıldeniz’de bulunan Malatya gambotunun süvarisi olması, Süvey�’te �talyan çocuklarıyla sürtü�melerinin ruhunda derin izler bırakması muhtemeldir. �lk gençlik yıllarında da�ılmanın acı veren tesirlerini, sava�ın sıkıntılarını bizatihi ya�amı�tır .

Hakkındaki biyografi yazılarında �ahsiyeti üze-rinde kısa de�erlendirmeler yapılmı�tır. Takdirini kazandı�ı, mü�külpesent ve irdeleyici bir karaktere sahip olan �bnülemin Mahmut Kemal �nal‘atlıyı atından indirecek derecede �iddetli yazılar yazdı�ını ifade etmi�tir

Atsız, edebiyat tahsili yaptı�ı halde ilk planda tarihi ele alması sebebiyle umumiyetle tarihçi olarak bilinir. Onun hayatının son yıllarında kaleme almakta oldu�u, bazılarına göre ise tamamladı�ı Türk tarihi ile alakalı eserinin gün ı�ı�ına çıkmaması ayrı bir üzüntü ve merak kayna�ıdır .15

Ziya Gökalp, I.Dünya Sava�ı öncesinde manevi vatan duygusunun güçlendirilmesi amacıyla bir kahra-manlık tarihinin icat edilmesi gerekti�ini yazmı�tı. Bu dü�üncesini Genç Kalemler’de ne�redilen bir konfe-ransında dile getirmi�tir .Genç Kalemler, az sayıda ya-zarın, gelece�i geni� �ekilde etkileyecek �ekilde ne�riyat yaptıkları bir dergidir. Bu etki sadece �ttihat ve Terakki ile sınırlı kalmamı�, Cumhuriyet döneminde de devam et-mi�tir. I. Türk Tarih Kongresi’nde Maarif Vekili Esat Bey,

15 O�lu Ya�mur Atsız , babasının ölümünden sonra annesi ve karde�iyle bütün evrak-ı metrukesini titizlikle aradıklarını fakat yazıldı�ı söylenen tarih kitabı ile ilgili metne ait tek bir ize rastladıklarını , onun da 1950’lerden kalma ve ileride kaleme alınması mutasavver bir Türk tarihine dair son derece kabataslak bir yazım planı oldu�unu belirtmektedir : ‘Zaruri Bir Açıklama ‘ , Tercüman , 14.1.2005

Page 46: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

45

Biz muallimler ve mürebbiler, di�er herhangi bir vatanda� tan farklı olarak bu tarihi hakikatleri yalnız ö�renmek ve bilmek de�il ellerimize teslim edilmi� olan memleket çocuklarına, memleket gençli�ine ve hatta bütün vatanda�lara ö�retmek ve milli ve medeni vasıflarımızı, kabiliyetlerimizi kendilerinde milli mefkure, milli �uur halinde ya�atmak ve yükseltmek gibi mukaddes bir vazifeyi ve mesuliyeti omuzlarında ta�ıyan kimseleriz. Tarih tedrisinde birinci vazifemiz milli tezin mahfuziyetidir. Milli tezimizi çürütecek mevzulardan uzak kalmak her birimiz için, muallim için, talebe için milli ve vatani bir mükellefiyettir ‘demi�tir.16

Bilime pozitivist yakla�ımlar bilimin do�rudan veya dolaylı olarak toplum hayatına katkısı oldu�u görü�ünü savunurlar. Bu anlayı�ın temelinde u�ra�ılan bilim dalının faydalı oldu�una dair genel kabul görmesi için gerekçeler olu�turulması dü�üncesi yatmaktadır. Tarih, bireyin vatanda�lık e�itiminde bir araç olarak algılana gelmi�tir. Tarihin vatanda�lık e�itimi kapsamında milli duyguların geli�mesine , insan hakları demokrasi ve kültürel haklara saygı , kültürel kimli�in geli�tirilmesi gibi bir çok ö�eyi seçilmi� olay ve olgularla besledi�i dü�ünülmektedir .17 Tarihe gelece�in toplumunu hazırlamada bir misyon yüklendi�i takdirde , tarihin geçmi�ten toplanan verilerle gelece�i �ekillendirmede bize dersler veren ve

16 Murat Belge , Cumhuriyet tarihçili�i , Milliyet Popüler Kültür , 9.5.2004 17 Yrd. Doç.Dr. Dursun Dilek , Tarih Derslerinde Ö�renme ,Ankara 2001 , s. 31

Page 47: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

46

ilmi açıdan genellemeler ve teoriler üreten bir disiplin olaca�ı dü�ünülebilir . Bu amaçla hazırlanan programların temelinde milli ba�ımsızlı�ımızın ve demokrasinin de�erini kavratmak, yurt ve millet bütünlü�ümüzü korumak, milli çıkarla-rımızı ve demokrasiyi üstün tutma �uurunu ve davranı�ını kazandırmak amacı bulunmaktadır .

Tarihi olayların her biri tek ve tekrarlanamaz olarak kabul edilir. Bu olaylar özel �artlarda meydana gelmi�lerdir ve tarihi olarak her biri ayrı bir vakıadır. Bunlar belli bir zaman diliminde ya�ayan tarihi ki�iliklerin meydana getirdi�i olaylardır. Bu olaylar ve tarihi ki�ilikler ancak devrinin kültürel ve tarihi özellikleri göz önünde bulundurularak anla�ılabilir.

Tarih dersinin bir sosyalle�me aracı olarak kul-lanılması, ö�retim programında yer alan di�er derslerin pratik anlamda faydalı olması kaygısından kaynak-lanmı�tır. Bu sebeple tarih ö�retiminin kapsamı demokrasi ve moral e�itimini de içine alacak �ekilde geni�letilmi�tir. Mesela okullarda okutulan tarih dersinin ö�rencilerin mo-ral geli�imine katkıda bulunması dü�üncesinden hareketle Amerikalı ara�tırmacılar tarihin önemli olaylarının ö�re-timi yoluyla insan davranı�ının nedenlerini anlama kabili-yetini ö�rencilerde geli�tirmeyi hedeflediler .Böyle bir projenin amacı hukuk, ahlak ve vatanda�lık e�itimine kat-kıda bulunacaktır.

Okullarımızda okutulan tarih, sosyal bilgiler ders-lerinin amaçları üzerine ilmi ara�tırmalar yapılmı�tır. Tarih ö�retimi yoluyla ö�rencilerin ki�ilik geli�imi, sos-yalle�me ve vatanda�lık e�itimi ne katkıda bulunma amaçlanmaktadır. Tarih e�itimi vatanda�lı duygusu, moral ve kültürel de�erleri a�ılamak açısından Türk toplumunun

Page 48: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

47

ihtiyaçlarını kar�ılamak üzere düzenlenmi�tir. Sosyal bil-giler e�itimi programının tarih kısmı, ö�rencileri kendi milli kimlik, kültürel miras ve Türk toplumunun de�er-lerinin farkına varmaları açısından milli tarihin önemli olaylarını kapsamaktadır. Ö�rencilerin ula�aca�ı bu far-kındalı�ın demokratik toplum içinde sosyal geli�imin sü-reklili�ine yardımcı olaca�ı dü�ünülmektedir .

Tarih ö�retiminin ö�rencilere tarihi duyarlılık, ilmi yakla�ım, tarihçiler gibi çalı�ma, kronolojiyi bilme, de-�i�im ve süreklilik gibi kavramları kazandırması gerekti�i dü�ünülmekte , tarih ö�retiminin geçmi�i aynen yansıtmak yerine, sosyal bilimci ve tarihçi gibi geçmi�i yorumlayarak ve yapısını ayrı�tırarak yeniden yaratması gerekmektedir .

E�itim anlayı�ının de�i�imi, siyasi ve sosyal de�i-�imle iç içedir. Türkiye’nin milli mücadele dönemi sonrası, üniter yapıda bir ulus devlet anlayı�ına sahip ol-masının ardından, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile birlikte, bütün e�itim kurumları sistematik olarak Milli E�itim Bakanlı�ı’nın kontrolü altında toplandı. Hükümetlerin si-yasi hedefleri e�itim politikalarını do�rudan etkilemeye ba�ladı . 1924 sonrasında e�itim politikasında yapılan ye-nilikler üç döneme ayrılmaktadır .

1.Cumhuriyet dönemi radikal hareketler (1923-1948) 2.Demokrat Parti (1948-1960) 3.Ço�ulcu Toplum (1960-1970)

�lk dönemlerde toplumun do�ulu ve dini yapı-sını laik ve batılı anlamda de�i�tirmek amaçlanmı�tır. Cumhuriyetin ilanının hemen sonrasında Maarif Vekili �smail Safa Özler’in ilan etti�i Maarif Misak-ı’nın genel amacı ‘Türk Milleti’ni medeniyet safında en ileri götür-

Page 49: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

48

mek ve yeni nesilleri, Türk olmak haysiyetinin gerekli kıldı�ı bu amaca en kısa zamanda varmayı mümkün kılacak irade ve kudrette yeti�tirmektir ‘�eklindedir . Maarif Misak-ı nın özel amaçları arasında ‘Milli-yetçi, halkçı, inkılapçı, laik Cumhuriyet vatanda�ları yeti�tirmek ‘ifadesi yer almaktadır. 1936 yılından itibaren ilkokul programının amaçları tamamıyla milliyetçi ve devrimci bir nitelik kazanmı� olan CHP’nin milli e�itim programına dayandırılmı�tır .

Demokrat Parti döneminin sosyal politikası laik demokratik devlet yapısı içinde dini ve milli kültür de-�erlerine dayalı ekonomik, sosyal ve kültürel geli�im atılı-mını ihtiva etmektedir .

Ço�ulcu toplum olarak nitelendirilen son dönem ,laik devlet yapısı içinde kültürel ço�ulculu�u i�aret etmektedir .

Modern e�itim süreci iki temele dayandırılmalıdır. Bunlar milli e�itim ve uluslar arası veya evrensel ö�re-timdir. Gökalp Türk milletinin modern hayatının Türk-lerin kültür, gelenek ve de�erlerinden çıkarılması gerek-ti�ine inanmı�tır. Gökalp, bir ülkenin geçmi�inin özel bir yorumuna dayandırılan –ulus devletin yükseli�i, milli kim-li�in yorumuyla birlikte ifade edilen ve dü�sel bir toplum vaat eden klasik milliyetçilik fikrine sahipti. Klasik milli-yetçili�in yükseli�i sıkı bir �ekilde yaygın e�itim siste-miyle ba�lantılıdır. Klasik milliyetçilikte e�itim özellikle milli tarihin oynadı�ı rol ile birlikte insanlara kendilerinin aynı milli toplulu�a ait oldukları dü�üncesini vermeyi sa�layacaktır

Page 50: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

49

Sosyal yapılandırmacı olarak Gökalp , Türkiye’nin entelektüel ve e�itim anlamında ça�da�la�masında önemli yere sahiptir. E�itim sistemimizde milliyetçilik fik-ri ulus-devlet ideolojisinde ifadesini buldu. Temir, 1960 yılında toplanan Milli E�itim �urası’na sunulmak üzere, milli kültür ve e�itim konularında ki görü�lerini, kısa tarihçeleri ile birlikte bir rapor haline getirmi�tir.18

Cumhuriyet dönemi dü�ünce akımları, e�itim uy-gulamaları üzerine genel ele�tiriler yapılmaktadır.19 Cum-huriyetin en azından tek parti dönemine ele�tirel yakla-�ımlarda fikirlerini açık olarak belirten ara�tırmacı son derece azdır. Cumhuriyetin banisi Atatürk’ü tartı�maktan çekinenler sistemli olarak bazı fikir adamları üzerinden sisteme ele�tirilerini yöneltmenin kendileri için daha ha-yırlı oldu�unu dü�ünmektedirler. Bu yolda en fazla ele�-tiriye muhatap olanların ba�ında Atsız gelmektedir.20 Sos-yal ilimler elbette her türlü konu ile ilgilenecektir. Toplum hayatımızın geçirdi�i evreler, de�i�melerin sebepleri ilmi tenkit süzgecinden geçirilmelidir. Bu çalı�malar yapılırken ilmi tarafsızlıktan taviz verilmemesi, ki�ilere ve hadiselere pe�in hükümlerle yakla�ılmaması gerekmektedir .

18 Dr. Ahmet Temir , Milliyet Ülküsü �çinde Bilim ve E�itim ,Ankara 1961 . 19 Tarih Ö�retimi ve Ders Kitapları , 1994 Buca Sempozyumu , Yay. Haz. Salih Özbaran , �stanbul 1995 , Tarih Vakfı Yurt Yayınları . 20 Atsız’ın siyasi bir hareket olan ‘Ülkücülük’ üzerinde etkisini , akademik hayatının ilk merdivenlerini çıkmakta olan genç bir ara�tırma görevlisi incelemi� , ilmi tarafsızlı�ı bir kenara koyması sebebiyle sathi kalmı� , oldukça yanlı� sonuçlara ula�mı� , hareketin siyasi önderi ile Atsız arasındaki gerilimin boyutlarına bile nüfuz edememi�tir : Cenk Saraço�lu , Ülkücü Hareketin Bilinçaltı Olarak Nihal Atsız , Toplum ve Bilim , sayı 100 , Bahar 2004 , s.100-124

Page 51: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

50

Sabahattin Ali , 1944 yılında Orhun dergisinde dö-nemin ba�bakanına hitaben yayınladı�ı açık mektuplarda kendisine hakaret etti�ini ileri sürerek Atsız’ı mahke-meye vermi�ti. Duru�manın yapıldı�ı gün mahkemeye dinleyici olarak giden Siyasal Bilgiler Okulu ö�rencisi Mehmet Çınarlı adliyeden sonra Atsız ve arkada�larıyla Gençlik Parkı’nda foto�rafçılara poz vermi� , aradan birkaç ay geçtikten sonra Emniyet Müdürlü�ü’nde önüne konan foto�rafın hesabını vermek durumunda kalmı�tır . Atsız’la resim çektirmek bazı ö�rencilerin geleceklerini karartmaya vesile olacaktır .21

Atsız’ın Türk dü�ünce hayatındaki yerine i�aret et-meden önce karakter yapısının ve haleti ruhiyesinin bilin-mesi gerekmektedir . Bir ara�tırmacıya göre Atsız, saldır-gan ve provokatif üslubu yüzünden yönetici elitlerin hı�-mına u�ramı� bir dava adamıdır.22 Ö�rencisinin tarifiyle; orta boylu, dolgunca, burnu hafif kavisli, çok geni�, üste do�ru çıkıkça bir alna sahip, saçları sa� yandan ayrılmı�, gözleri ate� parçası gibidir.23 Kalabalıktan ve sıkı�ık yer-lerden ho�lanmaz, mecbur kalmadıkça kalabalı�a girmez, sessizli�i ve yalnızlı�ı tercih eden, ailesine ba�lı bir erkektir.24 En mühim hususiyeti �ahsiyetinin tam bir bü-tünlük arzetmesidir. Ruh, kafa ve fikir yapısında herhangi bir bo�luk, eksiklik yahut çeli�ki yoktu. Tepkileri, öfkesi, sevinci takdiri, alkı�ı, azarlaması, affedi�i ve müsamahası hep bir düz hat takip ederdi. Be�endi�i bir hareketi, kim

21 Mehmet Çınarlı , Hatıraların I�ı�ında , �stanbul 1984 , s.36 22 Güven Bakırezer , Nihal Atsız , Modern Türkiye’de Siyasi Dü�ünce : Milliyetçilik ,Cilt 4 , �stanbul , 2002 ,s.352 23 Altan Deliorman ,Tanıdı�ım Atsız , �stanbul 2000 , s.11,12,Orkun Yayınları . 24 Deliorman , a.g.e.,s.16

Page 52: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

51

yaparsa yapsın, takdirle, do�ru bulmadı�ı bir hareketi de nereden gelirse gelsin öfkeyle kar�ılardı.25 Dava ve hapishane arkada�ı Eri�’e göre; kılınçlı, dö�ü�lü hikayeleri ve romanları okumaktan ho�lanırdı, aceleci ve teheyyüci bir ruh yapısına sahipti, �akalarına kendisiyle istihza edecek bir çe�ni vermekten çekinmezdi, çok �akacıydı ,konu�maları ve mektuplarında bu yönü bariz bir �ekilde görülür.26 Atsız’ın dü�ünce çizgisine pek yakın olmayan ba�ka bir ö�rencisi de; ‘Liselerin dört yıla çıkarılmasıyla olu�an bo�luklar seminer denilen serbest saatlerle dol-durulur ve sözü sohbeti çekilen hocalar seminer saati ter-tip ederlerdi. Hangi sınıftan olursa olsun, isteyen istedi�i seminere gidebiliyordu. Ben iki hocanın pe�ine dü�-mü�tüm. Biri Nihal Atsız, di�eri Mahir �z. Nihal Bey, çok heyecanlıydı, seminerlerinde Türkçülü�e davet eder tarzda konu�urdu.’demektedir.27 Devlet yöneticilerinden uzakta kalmı�, yakın dostları ve arkada�larının ikbal günlerinde bile bu tavrını devam ettirmi�tir.28 So�uk bir kı� günü kur-ban bayramında Osmana�a Camii’nde cenaze namazı kılındıktan sonra safta duranlardan Fethi Gemuhluo�lu,

25 Necmeddin Hacıemino�lu , Bir Yi�it Adam , Bo�aziçi , sayı 77 , Aralık 1988 , s.10 26 Muzaffer Eri� ,Atsız’dan Hatıralar , Bo�aziçi , sayı 77, Aralık 1988 , s.5,6 27 Be�ir Ayvazo�lu , M. Ugur Derman Anlatıyor :Ben �ki Nesil Arasında Köprü Oldum , Türk Edebiyatı , sayı 305 , Mart 1999 , s.16 28 Sınıf arkada�ı olup , milletvekilli�i , senatörlük ve Milli E�itim Bakanlı�ı yapan Tahsin Banguo�lu ile yıllardır görü�medi�i ve haberle�medi�i , kendisine evli misin , çocukların var mı sorularının tevcih edilmesinden anla�ılmaktadır ; Mehmet Uzun (Babao�lu) , Hüseyin Nihal Atsız’dan Tahsin Banguo�lu’na , Müteferrika , sayı 15 , Yaz 1999 , s.133-138

Page 53: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

52

tezkiye yapıldıktan sonra yanındakilere ‘Allah’a �ükür, gerçek anlamda bir er ki�inin namazını kıldık‘ demi�tir .29

Atsız, çok yakınında bulunanların aktarımlarına göre imkan oldu�unda tek arzusunun Harbiye’de ö�ret-menlik oldu�unu dile getirmi�tir. Bu arzusu devlet gele-ne�imizde en eski kurum olan ordunun belkemi�ini te�kil eden genç subay adaylarıyla do�rudan muhatap olmaktan kaynaklanmı� olmalıdır. Zaten lise tahsilini tamamladıktan sonra, 1922’de Askeri Tıbbiye’ye girmi�ti. Askerli�i çok sevdi�i ve temel bir meslek olarak gördü�ü için bu yolda hizmet vermeyi dü�ünüyordu. Ö�retmenlik mesle�ini çok sevmesine ra�men ö�rencileriyle ba� ba�a dersanede kala-bildi�i yıllar oldukça sınırlıdır. Elbette dü�ünen bir kafa olarak birikimlerini gençlere ve topluma aktarmak iste-mi�tir. Bu yolda ö�retmenli�i bir vasıta olarak görmü�tür. Dü�üncelerinin tebli�inde ikinci bir yol olarak sanatı seçmi�tir. �lmi birikimi ve mizacı sanatta tarihi romancı-lı�a yönelmesinin ba�lıca saikidir. Tarihi roman yazarı, milli �uurla yo�rulmu�, engin ve co�kun bir ruha, zengin bir muhayyileye sahip olması gerekir. Var olan küçüklük ve çirkinliklerden mazinin epik ve muhte�em devirlerine kaçmaya e�ilimli bir mizaçta olmalıdır.30

Bozkurtlar’da Bö�ü Alp, Kür�ad, Tonyukuk ve Urungu’yu, Delikurt’ta Murad’ı zaman zaman kendi miza-cının unsurları ile bezemi�tir. Edebi türde, fakat kendine mahsus bir tarzda yazılmı� olan Ruh Adam, Atsız’ın

29 Dr. Emin I�ık , Bir Er Ki�inin Ardından , Kubbealtı Akademi Mecmuası , yıl :33 , sayı 4 , Ekim 2004 , s. 20 30 Sadık K. Tural , Tarihi roman ve Atsız’ın tarihi romanları üzerine dü�ünceler , Atsız Arma�anı , �stanbul 1976 , s . CVII

Page 54: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

53

romanları arasında müstesna bir yer i�gal eder. 31 �lk bas-kısı 1972 yılında yapılan romanın konusunun, Atsız’ın ö�retmenlikten alınıp 1952 yılında Süleymaniye Kütüp-hanesi’nde görevlendirilmesinden sonra kafasında �ekil-lenmeye ba�ladı�ı, Deliorman’ın onunla yaptı�ı görü�-melere göre 1956-57’lerde ise henüz tam �eklini alma-dı�ı tahmin edilmektedir. Basım yılına kadar üzerinde 15 yıldan fazla çalı�tı�ı anla�ılmaktadır. Ruh Adam’da de�i�ik tipler ve karakterler canlandırılmı�tır. Romanın asıl kahramanı Selim Pusat Atsız’ın kendisidir. Ay�e Ho-canım, e�i Bedriye Atsız’dır. Atsız romanının kahraman-larını önemsiz birkaç tip dı�ında, hayattan ve kendi çevresinden seçmi�tir. TÜRKÇÜLÜ�ÜN DO�U�UNDA ETK�L� OLAN FAKTÖRLER

Tarihte milliyetçili�i devlet siyasetinde temel ya-pan ilk devlet adamı Asya Hun �mparatorlarından Çi-çi’dir. Türklerde milliyet �uuru �slamiyetin kabulünden sonrada uzun bir süre ya�amı�tır. Ka�garlı Mahmut’un Divan-ı Lügat’ında milliyet �uurunun izleri açıkça görül-mektedir. Osmanlılarda II. Mahmud döneminde Re�id-el Din Tarihi’nin Türk boylarının ilk tarihini ele alan birinci kitabı Farsçadan Türkçeye çevrildi. Osmanlı hanedanının soyu O�uz Han’a dayandırıldı. Dü�ünce tarihimizde millet fikrinin ortaya çıkması ve bu fikre dayalı olarak milliyetçilik Türkçülü�ün tekamülüne ba�lı olarak orta-ya çıkmı�tır .

31 Altan Deliorman , Ruh Adam’daki Gerçek Kahramanlar , Orkun , sayı 18, A�ustos 1999 , s.28

Page 55: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

54

19. yüzyılda Osmanlı devletinin genel durumu, toprak kayıpları bir çok gerçeklerin anla�ılmasına sebep olmu�tur. Ezeli dü�man Rusya büyümek için Osmanlıyı kendisine hedef seçmi�, ilerleyen süreç içinde devamlı toprak kazanmı�tır. 1774 Küçük Kaynarca Antla�ması ile Ortodoks teb’anın koruyuculu�unu üstlenmi�tir. 1783 yılında Kırım’ı i�gal etmi� , hızla Balkanlara inmi�tir. Kafkaslarda aleyhimize büyümeye ba�lamı� bo�azlara ve �stanbul’a gözünü dikmi�tir. Batıda Fransa ve �ngiltere kapitülasyonlar ve yeni sömürgeler kazanmada birbiriyle amansız yarı�a giri�mi�lerdir. Osmanlı yönetimi ça�da�-la�ma hareketleriyle devleti ayakta tutmaya çalı�mı�, den-ge siyaseti ile varlı�ını devam ettirmeye gayret etmi�tir .

Osmanlı devleti, milliyetçilik hareketleri öncesinde bünyesinde bulunan çok sayıda etnik grup ve toplumu millet sistemi adı verilen bir yapı içinde te�kilat-landırmı�tır. Bu sistemde millet tabiri etnik de�il, dini grupları belirtmek üzere cemaat kar�ılı�ı olarak kullanılı-yordu. Ayırt edici çizgiler milli de�il, diniydi. Bu sistem içinde Rum toplumu de�il, Ortodoks milleti vardı. Bu mezhep içinde bir çok etnik grup yer almı�tı. 1856 Islahat Fermanı’yla gayri müslim teb’alar birçok haklar kazana-rak millet olma yolunda bir zemin temin etmi�lerdir. Giderek sırasıyla Rum, Ermeni ve Musevi cemaatlerine millet nizamnamesi verildi. 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra Türk olmayan Müslüman unsurlar arasında da milliyetçilik hareketleri yayılmaya ba�ladı. Araplarda dı� etkilerle genellikle milliyetçilik hareketi aydın kesimine münhasır olarak kaldı. II. Abdülhamid’in �slamcılık siyaseti ayrılıkçı hareketleri geciktirmi�tir. Batı dünyasın-daki Türkiyat çalı�malarının Türk aydınları üzerinde büyük etkisi olmu�tur. Türkiye dı�ındaki Türk gruplarında

Page 56: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

55

geli�en Türkçülük hareketi bilhassa Rusya’da ilk olarak �dil Ural merkezli olarak ortaya çıkmı�tır. Kursavi, Mercani, Hüseyin Feyizhani, Nasiri tarafından yürütülen milli uyanı� hareketi giderek büyük bir e�itim reformu do�urmu�tur. Sadece Rusya Türkleri içinde de�il bütün Türk dünyası üzerinde büyük tesir yaratan �smail Gas-pıralı e�itim yoluyla modernle�menin temellerini atmı�tır. Ne�retti�i Tercüman gazetesi zaman zaman yasaklan-masına ra�men Osmanlı topraklarında bile dikkatle izlen-mi�tir. Cedit hareketinin Azerbaycan’da güçlü izleyicileri olmu�tur. Onlar arasından yeti�en A�ao�lu Ahmet Os-manlılarda Türkçülü�ün tebli�inde önemli bir görev ifa etmi�tir. Yine ba�ka bir Azerbaycanlı Hüseyinzade Ali Bey,Türkiye’de etkili olmu�tur .

Tanzimat döneminde Türkçülük kültürel milliyet-çilik çerçevesinde sade bir dil yaratma gayreti olarak or-taya çıkmı�tır. E�itimi halk arasında yayılması için her-kesin anlayabilece�i bir �ekilde yazı dilinin sadele�-tirilmesi çalı�maları konu�ma ve yazı dili ikili�ini orta-dan kaldırmayı hedeflemi�tir. Dil ve edebiyat alanında gö-rülen ilk Türkçülük hareketinin önderi Ahmet Vefik Pa�a’dır. Süleyman Pa�a, Ali Suavi dil ve tarih alanında Türkçülü�e özen gösteren ilk isimlerdir .

II. Me�rutiyet döneminde fikir akımları ve tartı�-maları belirginle�meye ba�lamı�tır. Batıcılık, �slamcılık ve Türkçülük bu dönemde görülen belli ba�lı fikir akım-larıdır. Türk milliyetçili�inin II. Me�rutiyet öncesinde dil, tarih ve edebiyat sahalarında ki çalı�malarla kültürel te-melleri atılmı�tır. Millet hayatında din kadar önemli olan ikinci faktör olan milliyet duygusu da önem kazanmaya ba�lamı�tır. Milli kültürün in�a edilmesine öncelik veril-mi�tir. Daha önce Türkçülük siyasi bir akım haline getiril-

Page 57: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

56

memi�ti. II. Me�rutiyetin ilanıyla Türkçü fikirler siyasi ha-yatta ye�ermeye ba�lamı�tır. Türk Derne�i’nin kurulması ve Genç Kalemler hareketi bu uygulamanın ilk örnek-leridir. Yeni dil anlayı�ını savunan Genç Kalemler hareke-tine Ziya Gökalp’in katılması, Turan �iirini ne�retmesi Türk gençleri üzerinde derin tesirler yapmı�tır. Türk Yurdu Cemiyeti 1911 yılında kurulan ikinci Türkçü dernektir. Bu cemiyet Türk Ocaklarının kurulu� çalı�maları sırasında ortaya çıktı�ı için fazla varlık göste-rememi�, kurucuları bilahare Türk Ocakları içinde yer al-mı�tır .

Fiili kurulu�u 20 Haziran 1911 tarihinde gerçek-le�tirilen Türk Ocakları resmen 12 Mart 1912 tarihinde açılmı�tır. Müstakil bir siyasi fırka kurmak için ba�kanlık görevinden ayrılan Ahmet Ferit Tek’in yerine 1913’te Hamdullah Suphi’nin seçilmi�tir. �ttihat ve Terakki’nin merkezinde görevli bulunan Ziya Gökalp Ocak yöneti-minde resmen görev almamı�tır .

Bazı ara�tırmacılara göre 1923-1931 yılları ara-sında Türkçülük fikri devlette tek hakim ideolojidir. Türk-çülük fikrini ta�ıyanlar bütün bürokratik kademelere ha-kim olmu�lardır. Türkçülük fikrinin ideologu ziya Gökalp Türkçülü�ün Esasları eserini bu dönemde ölümünden bir yıl önce ne�retmi�tir. Türkçülü�ün resmi ideoloji oldu�u anlamını ta�ıyan ifadeler kullanıldı. 1929 yılında �çi�leri Bakanı �ükrü Kaya Elazı�’da ‘Türkçülük bizim için hem bir mesnet , hem de bir gayedir‘ demi�tir. 1929 yılından sonra zirveden ini� ba�lamı�tır. Atatürk 5.2.1931 tarihinde ‘Türk Ocakları Cumhuriyet Halk Fırkası’nın hars �ubeleridir. Fikri hayatta millete mürebbilik yapacak, ilim, iktisat, siyaset ve güzel sanatlar gibi bütün hars sahalarında vatanda�ları yeti�tirmek için

Page 58: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

57

pi�valık edecektir. Gayemiz çok faydalı oldu�u kanaa-timiz bulunan bu yol üzerinde bütün milleti hemahenk olarak beraber yürütmekten ibarettir‘ demi�tir . Atatürk daha sonra ‘Aynı cinsten olan kuvvetler birle�melidir‘ diyerek Türk Ocakları’nın istikbali ile ilgili dü�üncesini ortaya koymu�tur. Ocak kurultayı 10 Nisan 1931 tarihinde toplanmı� ve CHF’sına iltihak kararı al-mı�tır .

Türkçülük hareketi Ocak’ın kapatılmasıyla fazla sarsılmamı�tır. Yalnız devlet kendisinin dı�ındaki hareket-lere fazla göz yummamı�tır .

Atsız 1930 yılında Üniversiteyi bitirmi�tir. Hocası Köprülü, Bakanlık nezdinde tavassutta bulunarak yatılı okuması sebebiyle liselerde 8 yıl ö�retmenlik yapmak mecburiyeti bulunmasına ra�men 25 Ocak 1931 tarihinde kendisine asistan tayin ettirmi�tir .

1929 yılında Resimli Ay mecmuasında Nazım Hik-met ‘Putları Yıkıyoruz’ adı altında açtı�ı geni� bir kam-panya ile Türk dü�ünce hayatının sembol isimleri üzerinde süpekülatif fikirler ileri sürmü�tür. Onun tenkit oklarından Türk Ocakları reisi Hamdullah Suphi’de nasibini almı�tır . Resimli Ay dergisini çıkaran Serteller, liberal dü�üncenin savunucusu olduklarını ileri sürmekle birlikte Nazım Hikmet’i himaye etmi�, Marksist fikirlerini propaganda etmesine zemin hazırlamı�lardır. Serteller, bilhassa Sabiha Sertel liberalizm kalkanı gerisinde yürüttü�ü tahripkar faaliyetlerden sonra Türkiye’yi terk edip muhacir oldukları dönemde TKP’nin yönetici kadrosunda çalı�mı�tır. Nazım Hikmet’in tanınmı� Türk fikir adamlarına kar�ı tenkit dozunu a�an karalama kampanyasına giri�ti�i dönemde kar�ısında duracak kuvvetli bir kalem ve organize bir gençli�in bulundu�u söylenemez. Atsız 15 Mayıs

Page 59: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

58

1931’den itibaren 25 Eylül 1932’ye kadar Atsız Mec-mua’yı 17 sayı halinde ne�retti. Ba�lı�ının altında ‘Türkçü ve Köycü’ ibaresi bulunan dergide edebiyat ve tarih bil-ginlerinin bulundu�u geni� bir kadro yazmı�tır. Cumhu-riyet devrinde Türkçülü�ün öncüsü olmu�tur.

ATSIZ’IN TÜRKÇÜLÜ�Ü

Atsız hakkındaki ara�tırmalarda fikri hayatı bir bütün halinde ele alınmı�tır. Aslında fikir dünyası bü-tünlük arzetmekle birlikte dünyanın ve Türkiye’nin ge-li�imine paralel olarak bazı konularda hassasiyeti muhak-kak farklı olmu�tur. Bu sebeple ana konumuz Türkçülü�ü hakkında son dönemde çıkardı�ı Ötüken dergisindeki yazılarına bakmak gerekir . Ocak 1964 de yayın hayatına giren Ötüken’in ilk sayısındaki yazısı ‘Türkçülük ‘ adını ta�ımaktadır.32Yazısına Türkçülü�ün Türk Milliyetçi-li�inin adı oldu�unu belirterek ba�lamı�tır. Türkçülü�ün bir ülkü, ülkülerin milletlerin manevi gıdası, ülküsüz milletlerin en talihlisinin nihayetsizlik ve sönük kalmaya mahkum oldu�unu vurgulamı�tır. Ülküler hakikatle ha-yalin karı�masından do�mu� olan, düne bakarak ya-rını arayan, milletlere hız veren ve u�runda ölünen büyük dileklerdir. Milletler ölebildikleri kadar ya�ama hakkına maliktirler .

32 Atsız’ın bu yazısı ilk olarak Orhun dergisinin 1 Ekim 1943 tarihinde çıkan 10. sayısında ne�redilmi�tir . Atsız , fikriyatının temel ilkelerinde de�i�me olmaması sebebiyle aynı yazıyı 21 yıl sonra çıkardı�ı derginin ilk sayısına koymakta beis görmemi�tir . Makaleyi ülkü yazılarını toplayan kitabına da almı�tır : Türk Ülküsü , Ankara 1966 , s.19-20 , Af�in Yayınları

Page 60: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

59

Türkçülük; büyük Türk Eli’nde, Türk uru�u-nun kayıtsız �artsız hakimiyeti ve ba�ımsızlı�ı ile Türklü�ün her yönden bütün milletlerden ileri ve üs-tün olması ülküsüdür. Türkçülük, Türklü�ün geç-mi�teki haklarının mirasını istemek bakımından haklı , me�ru ve tarihi bir davadır. Türkçülük, Türk soyunun ruhunda, kanında beyninde ya�ayan hayat prensip-lerinin fikir haline gelmi� bir �eklidir. Bundan dolayı da, ‘sıra’ ve ‘saygı’ esaslarını ihmal edemez. Türk-çüler’in, daha eski Türkçüler’e saygı göstermesi bunun için �arttır .

1962 yılında çıkmaya ba�layan Orkun dergisinin birinci sayısında ‘Türk Milleti’ne Ça�rı’ ba�lı�ı altında ne�redilen yazısında, 9 madde halinde özetlenen milli kal-kınma programının ilki Türkçülüktür .

Atsız’a göre Türkçülük dört kaynaktan gelmektedir:

1. Kökü çok eski olan ve Türk uru�unun �uur-altında asırlardan beri ya�ayan milliyetçilik ;

2. Tanzimat’tan sonra, Avrupa’da ki milliyetçilik-lere benzeyen halkçı bir hareketin, bizde de tatbik olunması isteyen milliyetçilerin hareketi ;

3. Devletimizin içindeki yabancı unsurların ihaneti dolayısıyla do�an tepki ;

4. Türkler’in 200 yıldan beri çektikleri büyük sıkıntılar ve geçirdikleri felaketlerin verdi�i uyanıklık .

Page 61: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

60

Bu dört kaynaktan gelen dü�ünceler birbiriyle karı�ıp yu�rularak, bugünkü Türkçülü�ü ortaya çıkarmı�tır.

Onun yorumuna göre :

Bugün ülküler ve kahramanlar ça�ında ya�ıyo-ruz. Geçmi� haklara dayanılarak davaların öne atıl-dı�ı, hesapların görüldü�ü günlerdeyiz. ....Bugün ayakta kalabilmek için eskisi kadar sa�lam olmak ye-ti�miyor. Çok güçlü, çok sa�lam , çok sert, çok yürekli olmak gerekiyor. Bunun da bizim için birinci �artı Türkçülük ülküsüne sıkı sıkıya yapı�maktır. �a�ıran, ürken, sapıtan milletleri tarih ba�ı�lamıyor. Türk-çülük ülküsü bizden amansız bir görev ahlakı istiyor. Subay hiç yorulmadan altı saatlik talimini yaptırırsa, ö�retmen bıkmadan ,ö�reticilik i�ini yaparsa, memur sinirlenmeden halka kolaylık göstermekte devam eder-se, doktor her �eyden önce yurtta�ların sa�lı�ı ile ilgili olursa, ö�renci her �eyden önce dersini bellemeye çalı-�ırsa ve bütün vazifelerle rütbeler arasında ne caka, ne gösteri�, ne dalkavukluk, ne de ilgisizlik olmadan bir ahenk kurulursa; a�a�ıdakiler yukarının buyru�unu ukalalık saymaz, yukarıdakiler de a�a�ının do�ru ih-tarlarına kızmazlarsa, bütün kar�ılıklı i�lerde, görü�-me ve konu�malarda ne ikiyüzlülü�e kaçan nezaket, ne de kabalı�a kaçan sertlik bulunmazsa vazifenin bizden istedi�i �ey yapılmı� olur. Gerçekten Türkçü olma kolay de�ildir. her önüne gelen Türkçü olamayaca�ı gibi, her Türkçüyüm diyen de Türkçü sayılmaz .

Page 62: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

61

Bugün, Türkiye ve Türk aleminde, Türkçülük, Ülkücülük isimlerinin kullanıldı�ı gibi, daha çok yaygın olarak Milliyetçilik, Türk Milliyetçili�i isimlerini kullan-maktayız. Milliyetçilik, Türk’ü ya�atan manevi güçtür .

Türkçülü�e ele�tirel yakla�ımlarda, Türkçülük akı-mının Türklük anlayı�ının imparatorlu�un siyasi sınırla-rının ötesinde ki öbür bölgelerde ya�ayan geni� bir akra-balık grubu anlamına geldi�ini, Cumhuriyetin kurul-masıyla birlikte Türkçülü�ün Türk milliyetçili�ine dönü�-tü�ünü, Cumhuriyetin büyük ölçüde Türk halkından mey-dana geldi�ini, resmi ve siyasi anlayı�a göre bütün yurtta�-ların Türk milletini te�kil etmekte oldu�u belirtilir. Cum-huriyet döneminde Türklük dar anlamıyla tanımlanmı� ve siyasi milletle özde�le�mi�tir. Bu dönemde hala Cumhu-riyet vatanda�ları arasında ayrım yapılması, bu akımın savunucularının benimsedi�i millet anlayı�ının yeni mo-dern kavramın sınırlarını a�tı�ını ileri sürerler. Pan Türkçü görü�ü ihtiva etti�ini iddia ederler.

Atsız ile aynı yıllarda Türkçülük hareketinin fikriyatını yapan Reha O�uz Türkkan’ın ‘Türkçülük’ anla-yı�ları arasında ki farklar eserlerinin mukayesesinden anla�ılmaktadır.33

Türkçülü�ü sadece sözde ve gönülde kalmamı�, her türlü sıkıntıyı göze alarak do�ruları söylemekte kararlı hale getirmi�tir. Çalı�ma hayatının Edirne Lisesi Edebiyat ö�retmenli�i döneminde iken Atsız Mecmua’nın devamı olarak Orhun dergisini çıkarmakta idi. Türk Ocakları Türk Tarihi Tetkik Heyeti tarafından 1930 yılında Türk Tari- 33 Reha O�uz Türkkan , ‘Türkçülük ‘, Türkçülü�e Giri� , �stanbul , 1940 , s.5-11 , Bozkurtçu Yayını , Milliyetçilik Yolunda –Ergenekon,Bozkurt, Gök Börü ve Yeni Yazılar , �stanbul 1944 , Müftüo�lu Yayınevi

Page 63: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

62

hinin Ana Hatları kaleme alınmı� ve yine bu anlayı� temelinde dört ciltlik Tarih ders kitabı hazırlanmı�tır. Ardından bu ilk kitabın bazı bölümlerinden olu�turulan 74 sahifelik özet nitelikli Türk Tarihinin Ana Hatları-Medhal adlı risale hazırlanmı� ve 1931 yılında otuz bin adet bastı-rılarak okullara da�ıtılmı�tır. Atsız Orhun’da liselerde okutulmak üzere çıkarılan dört ciltlik Tarih kitabının yan-lı�larını a�ır bir �ekilde tenkit etmi�tir. Bu tezler Atsız’ın hocası Togan tarafından 2 Temmuz 1932 tarihinde top-lanan I. Türk Tarih Kongresi’nde ele�tirilmi�tir.34 Togan’ın tenkitlerine cevap verilmemi�, Dr. Re�it Galip tarafından, Rusya’da Çarlık yönetiminin yıkılmasından sonra ba�ımsızlık kazanmak üzere yapılan mücadeleler esnasındaki tartı�malar gündeme getirilerek susturulmaya çalı�ılmı�tır. Togan görevli bulundu�u �stanbul Üniversi-tesi’nden ayrılarak yurtdı�ına gitmek mecburiyetinde kalmı�tır. Atsız, hocasına kar�ı yapılan haksızlı�a kar�ı çıkmı�, Köprülü hadisenin gidi�atından ürkerek kendisini üniversite hocalı�ından çıkarmı�tır .1930 lu yıllarda ortaya atılan Türk Tarih Tezi ile modern Türkiye’yle köprü kura-bilecek seküler bir altın ça�(Orta Asya) tahayyül edilmi�, hem de bu medeniyetin dünya tarihinin geli�iminde kilit rolü bulundu�u öne sürülerek batı’nın ana anlatısına daha sancısız dahil olunabilme denenmi�tir. Medeniyetin Orta Asya’da Türk kökenli topluluklarca meydana getirildi�i ve dünyaya yayıldı�ı; bu sebeple kadim Mezopotamya, Ana-dolu ve Ege kültürlerini yaratanların Türkler oldu�u tezi öne sürülerek üç hedef düzeltilmi� olmakta idi:

34 Nadir Özbek , Zeki Velidi Togan ve Türk Tarih Tezi , Toplumsal Tarih , sayı 45 , Eylül 1997 , s.20-27

Page 64: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

63

1. 1.Türkiye Cumhuriyeti’nin Anadolu üzerindeki varlı�ını me�rula�tırmak

2. 2.Laisizmin vurgulanması ve yeni milli kimli�i �slamın dı�ına ta�ımak bakımından �slam öncesi Türk tarihine (Orta Asya’ya) uzanmak

3. 3.Dünyadaki di�er ça�da� ve egemen milletle e�itler ili�kisi içine girebilmek için bugünkü dünya uygarlı�ının yaratıcıları arasına Türkleri de koyacak olan Orta Asya merkezli bir kül-türel yayılım tezini savunmak .35

Pragmatik bir yakla�ımla tarih yazıcılı�ı, yeni bir

kimli�in yaratılması ve benimsetilmesi sürecinde kulla-nılan bir amaç haline getirildi. Üretilen bu tarih tezleri, liseler için yazılan tarih kitaplarının da esasını olu�turdu. Aslında bu tezler daha önce Enver Celalettin Pa�a tara-fından 1917 yılında teklif edilmi� ve kamuoyunda pek ilgi uyandırmamı�tı. Bu tarih tezleri 30-40 yıl boyunca e�itim müfredatının önemli bir parçasını olu�turdu.

Zamanın yönetimi bir lise ö�retmeninin tek parti-nin tek ders kitabına yöneltti�i tenkitleri tahammülle kar-�ılamamı�, onu vekalet emrine almakla kalmayarak dergi-sini Bakanlar Kurulu kararı ile kapatmı�tır. O dönemde vekalet emrine alınmalar günümüzdeki benzeri uygula-malarla mukayese edilemez. Açıkta olmanın uzaması hali ki�inin açlıkla kar�ı kar�ıya kalması demektir. Atsız 9 ay vekalet emrinde kaldıktan sonra ba�ka bir yerde görevine iade edilmi�tir. Atsız’ın bu ele�tirisi, dönemin Türk Tarih

35Foti Benlisoy-Stefo Benlisoy, Milliyetçi Tarihyazımı ve ‘Azgeli�mi�lik Bilinci’ , Toplum ve Bilim , sayı 91 , Kı� 2001-2002 , s.248

Page 65: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

64

tezine kar�ı yöneltilen kritiklerde nedense pek dikkate alınmamaktadır.

Atsız’ın üniversiteden uzakla�tırılması hem onun ilmi kariyeri, hem de fikirlerini rahat bir ortamda yaya-maması bakımından son derece zararlı olmu�tur. Atatürk bu hadiseye ehemmiyet bile vermemi�, Atsız’ın bundan sonraki yıllarda yazdıklarını okumu�, be�enmi� kendisiyle tanı�mak istemi�tir. Ya�mur Atsız’ın babasının gerçek iki dostundan biri oldu�unu belirtti�i 36 Yılmaz Öztuna’ya göre Köprülü, Atsız’ın kendisinden intikam alabilece�i gibi bir vehme kapıldı�ı için, Atatürk’e Atsız’ın meclisine giremeyecek derecede sert tabiatli bir genç oldu�unu söyleyip davetten vazgeçirmi�tir. Atatürk, istidatlardan ho�lanan bir tabiata sahipti, Atsız’la arasında bir �ey geçmemi�ti. Atsız’ın Atatürk’ün çevresine girememesi, o çevreden ve Atatürk’ten fikirler alamaması, fikirlerini yayamaması Türk bilim hayatı bakımından fevkalade zararlı olmu�tur. Atatürk tarafından me�rula�tırılan ve üniversitedeki hayatı iade edilen bir Atsız, her devrin menkubu olmaz ve fikirlerini meydan muharebesi verip sertle�tirmeye mecbur kalmaksızın yayabilirdi.37 Ata-türk’ün Türkçü yönü yıllar sonra ba�ka bir yazar tara-fından da vurgulanmı�tır: ’Kemalizm, Türkçülü�e kar�ı olamaz; neden çünkü kendisi Türkçüdür; Kemalizm dine kar�ı olamaz; çünkü onu yasaklamamı� sadece toplum-sallıktan bireyselli�e çevirmi�tir ki ‘medeni dünyanın‘ tavrı da budur; sonradan laikli�in biraz da mütecaviz yorumu, Müdafaa-i Hukuk Doktrini’nin, ba�at karakteri Anti/emperyalizmi gizlemek isteyenlerce öne çıkarıl- 36 Ya�mur Atsız , Zaruri Bir Açıklama , Tercüman , 14.1.2005 37 Yılmaz Öztuna , Atsız’ın Ardından , Bo�aziçi , sayı 42 , Aralık 1985 , s.25

Page 66: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

65

mı�tır; yoksa okuyunuz Gazi’nin �slamiyet, Halifelik vs. hakkındaki konu�malarını; önce bilgisinin derinli�ine �a�ıracaksınız; sonra mü’min Türk halkına olan say-gısına! ‘38

Atsız, Türkçülük fikrinin gere�i olarak munis mi-zacına ra�men bazı tanınmı� isimlerle sert polemikler yapmaktan geri kalmamı�tır. Farklı görü�lerde kalem erbabı ile giri�ti�i polemikleri ilk gençlik yıllarından itibaren görülmektedir. Mustafa Çokayo�lu ile fikri tartı�masına ileride temas edilecektir. Dönemin kö�e yazarlarından Vala Nurettin ile tartı�maya giri�ti�i bilin-mektedir.39 Fikriyatının temel ta�larından biri olan Turan kavramına muhalif dü�ünceler ta�ıyan Anadolucu çizgi-nin ilk önderlerini yakından tanımı�tı. Onlarla bu do�rul-tuda polemi�e girmemi�tir. Bütün Türklerin dayana�ı ve belkemi�i olan Anadolu Türklerini her �eyden önce dü�ünmek, onları kalkındırmak anlamında olan Anadolu-culu�u makul kar�ılamı�tır. Bu çizginin dı�ında Anado-lu’nun ötesinde kalan Türkleri defterden silmeyi hatta onlara kar�ı dü�manlık gütmeye kar�ı durmu�tur. 1950 li yıllarda Nurettin Topçu’yu bu sebeple sert bir �ekilde tenkit etmi�tir. Topçu’nun �stanbul ve Rumeli Türkleriyle, Anadolu’nun Sünni olmayan Türklerini milletten çıkaran, Türkistanlıların temsilcisi olarak gördü�ü Aksak Temir’i Kahpe Timur diye bahsetmesinden dolayı tenkit etmi�tir.40

38 Attila �lhan ,’.b. Gazi’nin Nokta-i Nazarı ! .. ‘ , Cumhuriyet , 10.1.2005 39 H. Nihal , ‘Vala Nurettin Beyden Bir Sual’, Atsız Mecmua ,sayı 17 ,15 Eylül 1932 ,s.175 .Nurettin’in cevabı ,’Ben dönek de�ilim’ ,Ak�am , 17 Te�rinievvel 1932 40 Atsız , Felsefe Ö�retmeninin Yanlı�ları , Ocak , sayı 33 , 1 Nisan 1957 , s.2 . Osman F. Sertkaya’nın Nihal Atsız isimli monografisinde

Page 67: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

66

Temir’le Yıldırım’ın çarpı�masını bir karde� kavgasından, tarihi mukadderattan ba�ka bir �ey olmadı�ı görü�ünde olan Atsız, üniversite arkada�ı Banguo�lu’na yazdı�ı bir mektubunda Temir’den cennetmekan Aksak Temir olarak sözetmi�tir.41 Bu ifadelerinden Türk tarihine bütüncü bir bakı� açısına sahip oldu�u açıkça görülmektedir .

Atsız, ikinci keskin kalem tartı�masını Ali Fuat Ba�gil ile yapmı�tır. 1961 yılında yapılan genel seçimlere AP senatör adayı olarak katılan Ba�gil, son Havadis gazetesindeki bir yazısında ‘Biz Türkiye Türkleri, muh-telif din, dil, tarih ve ırktan birçok millet elemanlarının asırlar içinde ve �slam kültürü kazanında kaynayıp hal ve hamur olmasından meydana gelmi� mürekkep bir mil-letiz... Gerçi dil elemanlarımız bakımından Orta Asya ile yakın bir hısımlı�ımız var . Fakat biz ne beden ve ne ruh yapımız itibarı ile Orta Asyalı de�iliz. Biz bilakis �slam çenberiyle çevrilmi� bir ülkede, ırklar sentezi halinde kendi ba�ına ya�ayan , nevi �ahsına münhasır bir milletiz.’ �eklinde bir görü� ileri sürmü�tür.42 Atsız, bu görü�e kar�ı ‘Sakarya bo�u�ması sırasında bizim için ‘Uzaktaki Karde�ime’ diye �iir yazan Kazak Ma�can veya Kunuri �ehitlerinin hatırasına mevlut okutarak a�layan Japon-ya’daki Tatarlar benim milletimden de�il midir ‘ sorusunu yöneltmi�tir. Atsız, onun milliyetçilik aleyhtarlı�ının çok öncelere kadar uzanan bir geçmi�i oldu�unu, 19.12.1950 tarihli Zafer gazetesinde ne�redilen ‘�deal Buhranı’

ki makaleler bibliyografyası oldukça eksik olup yukarıda zikretti�imiz makalenin kaydı bulunmamaktadır : Ankara , 1987 . Hacalo�lu , Atsız’ın bibliyografyasını biraz geni�letmi� olmakla birlikte Topçu hakkındaki makaleyi kaydetmemi�tir . 41 Mehmet Uzun(Babao�lu) , a.g.m. , s.133 42 Son Havadis , 7.10.1961

Page 68: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

67

ba�lıklı bir yazısından iktibas etti�i bölümlerdeki fikirlerinden örneklerle göstermi�tir.43 Ba�gil, Atsız’ın bu risalesine uzun müddet cevap vermemi�tir. 1961 yılı sonbaharında yapılan seçimlerde , parlamentoya girmi�, AP mensuplarınca Cumhurba�kanlı�ına aday gösterile-ce�i söylentileri hızla yayılmı�tır. 27 Mayıs ihtilalinden sonra parlamento seçimlerinin yapılmak suretiyle demok-rasinin kurallarına göre uygulanması te�ebbüslerine ra�-men Ba�gil’in adaylık söylentisi bazı kesimlerce tepki ile kar�ılanması üzerine, tehditleri gö�üsleyemeyerek istifa etmi� ve yurtdı�ına çıkmak mecburiyetinde kalmı�tır. Atsız’a bu hadiselerden dolayı cevap vermekte gecikmi� olabilir. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra 30 Kasım 1963 tarihli Yeni �stanbul gazetesinde ‘Milliyetçilik Bahsi’ ba�lıklı yazısında milliyetçilikle Müslümanlı�ın ba�da�amayaca�ını belirtmi�tir. Bu yazıda �stanbul gaze-telerinden birinde yazdı�ı yazıdan dolayı bir yazarın hücumuna u�radı�ını belirtmesinden Atsız’ın risalesinden haberdar oldu�u anla�ılmaktadır.Yeni �stanbul’da, Ba�gil’in bu mealde yazıları ne�redilmeye devam etti . Bu ne�riyat yüzünden dönemin Orkun dergisinde ‘Orkun’dan Sesler ‘ ba�lıklı , bu tutum ve görü�ü protesto eden yazılar çıktı: ’Bu yazılarda,’Din namına fetva verenler; dinleyi-niz! Anlayınız! Türküz ve Müslümanız, Türklü�ümüzü �uurumuzdan, imanımızı kalbimizden, sizin sahte fetva-larınız hiçbir zaman söküp çıkaramıyacaktır! ..’ .44

43 Atsız , ‘Ordinaryus’un Fahi� Yanlı�ları-Ali Fuat Ba�gil’e Cevap) 15 Ekim 1961 , �stanbul , 1961 , Küçükaydın Matbaası 44 Hayrani Ilgar , Sözde ve Gerçek Milliyetçilik (Atsız-Ba�gil Mücadelesinin �ç Yüzü) , �zmir 1964 , s..31, Ülkü Yayınları Nu:1

Page 69: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

68

Dergilerde çıkan makalelerinin konularına bakıla-rak Türkiye’nin gündemini tespit etmek mümkündür. Ül-kenin siyasi ve kültürel konularında do�ruları yazmaktan geri durmamı�tır. Günümüzde ülkemizin büyük sıkıntıla-rının ba�ında gelen etnik bölücülük hareketi 196O’lı yıl-lardan itibaren geni�leme emaresi göstermi�tir. Bitlis senatörü Ziya �erefhano�lu’nun Amerika’ya kaçarak Kürtlük davası için çalı�malarda bulunması, 8-29 Mart 1967 tarihleri arasında Do�an Kılıç �ıhhasanlı isimli bölücü bir gazetecinin ‘Barzani’nin Karargahında’ ba�lıklı yazı dizisinin Yeni Gazete’de tefrika edilmesi, sonra do�u ve güneydo�u bölgelerimizdeki bazı il ve ilçelerinde bölücü mitinglerin yapılması üzerine gelecekte ülkeyi bekleyen tehlikelere i�aret eden makaleler ne�retti.45 Makalelerinde ileri sürdü�ü fikirler üzerinde tartı�ma ve tedbir almak yerine CHP �stanbul milletvekili Re�it Ülker Millet Meclisi Ba�kanlı�ı’na bir sözlü soru önergesi vererek bu yazılar hakkında neden i�lem yapılmadı�ını sormu�tur.46 AP Diyarbakır senatörü Selahattin Ciz-relio�lu senatoda gündem dı�ı konu�ma yaparak aynı hususta görü� belirtti. Bu önerge ile Atsız’ın, mahkemeye verilmesi ve ceza alması, Yargıtay tarafından cezasının onanması üzerine hapse konulması süreci ba�lamı�tır. Atsız hakkında suç duyurusunda bulunan ve 6 dönem �stanbul milletvekilli�i yapan Ülker’in top doktoru olan

45 Konu�malar I, Ötüken , sayı 40 , Nisan 1967 , Konu�malar II , Ötüken , sayı 41 , Mayıs 1967 , , Kızıl Kürtlerin Yaygarası , Ötüken , sayı 42 , haziran 1967 , Konu�malar III , Ötüken , sayı 43 , Temmuz 1967 , Ba�ımsız Kürt Devleti Propagandası , Ötüken , sayı 45 , Eylül 1967 , Do�u Mitinglerinde Perde Arkası , Ötüken , sayı 47 , Kasım 1967 , Satılmı�lar-Moskof U�akları , Ötüken , sayı 48 , Aralık 1967 . 46 Yeni �stanbul , 6.7.1967

Page 70: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

69

o�lunun sonraki yıllarda ‘�stanbul Çerkezleri‘ ba�lıklı seri yazıları dergilerde görülmü�tür. 47

Türkçenin özle�tirilmesi gayretlerinin artması üze-rine mücadeleye giri�en Adnan Ötüken’in ‘Türk Dili �çin Mücadele’ ba�lı�ı ile yayınladı�ı iki risalenin tanıtımı için bir makale ne�retti.48

Kutsi mefhumlar hakkında toplumda mevcut bilgi-ler üzerinde kaos yaratmak için giri�ilen te�ebbüsleri izah etmek üzere makaleler yayınladı. Yakın günlerde top-lum gündemini i�gal eden Türkiyelilik kavramının tehlike-sine, misyonerlik faaliyetine zemin hazırlayan faaliyetlere yıllar önce i�aret etti:’Türk Milletinin kafası ve gönlü dini(!), milli (!), sosyal (!), safsatalar la doldurulursa o artık Türk milleti olmaktan çıkar ve bu yakınlarda sık sık tekrarlandı�ı gibi ‘Türkiye milleti’ veya ‘Anadolu milleti’ haline gelir ki geçmi�le ilgili kesilmi�, mukad-desatsız, tekni�i ileri olsa da kültürü ve ahlakı olmayan bir güney Amerika milletinden farkı kalmaz ‘.49

ATSIZ VE TÜRK DÜNYASI Atsız’ın Türk dünyası ile alakasına de�i�ik bakı� açılarından yakla�ılabilir. �lk önce Türk dünyasına, co�-rafyasına sanatçı gözüyle duygu dünyasında yakla�mı� ,eserlerinde tema olarak ele almı� ,terennüm etmi�tir. Eski 47 Doç . Dr. Süreyya Ülker , �stanbul Çerkezleri I , Birle�ik Kafkasya , sayı 7 (Haziran-Temmuz-A�ustos 1996) , s.26-37 , �stanbul Çerkezleri II , sayı 8 (Eylül-Ekim-Kasım 1996) , s.38-44 , �stanbul Çerkezleri III , sayı 9 (Aralık-Ocak-�ubat 1996-1997) , s.25-32 48 Atsız , ‘Bozulan Türkçe’ , Ötüken , sayı 59 , Kasım 1968 , s.3 49 Atsız , ’16 Devlet masalı ve Uydurma Bayraklar’ , Ötüken , sayı 65 , Mayıs 1969 , s. 3 , ‘Bu Yurdun Kutsal Yerleri ‘ , Ötüken , sayı 90 , Haziran 1971 , s. 3

Page 71: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

70

yurdumuzu, Ata yurdlarını topluma tanıtmı�, sevdirmi�tir. Altaylar, Tanrı Da�ları.... hayalimizde pembe bulutlarla kaplı , görkemli, efsanevi diyarlar oldular. O diyarlar ki: Bir gün olur, yılda ,ayda canda ? Bulu�uruz hep Altay’da Güz ayında, Kurultay’da Ba�ı börklü Han görünür ! Atsız der ki, ne var canda Yatarız taze çimende. Rus’un adı her geçende, Gözlerime kan görünür!

Bu ve buna benzer �iirlerini kahramanlık günle-rinde, milli gecelerimizde okuyarak, ne�elendik, duygulan-dık, �evklendik, heyecanlandık. Nasip olup ata toprakla-rına ilk gidenler Tanrı Da�ları’ndan ta� parçalarını kutsal bir emanet gibi Türkiye’ye ta�ıdılar, evlerinin en mutena yerlerine koydular . Bu davranı�ın arkasında onun belirsiz silueti hep durdu .

Bütün ömrü boyunca uzak diyarlardaki esir Türk-lerin bir gün hürriyetlerine kavu�acaklarını tahayyül et-mi�ti. 50 Bir milletin 50 yıl zulüm altında ya�ayıp, kültür bakımından ilerleyerek uyandıktan sonra onu eskisi gibi idare etme�e imkan bulunmadı�ını, 20 yıla kadar Rus-ya’da bol�evizmin bitece�ini ve Rusya’nın parçalana-ca�ını yakın bir dostuna 1972 yılında gönderdi�i mektu-bunda ileri sürmü�tür.51 Atsız’ın tahmini 2 yıl sapma ile

50 Ya�mur Atsız , Atsız , Tercüman , 12.1.2005 51 Hacalo�lu , a.g.e.,s.194

Page 72: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

71

do�ru çıkmı� 1990 yılında Sovyet sistemi da�ılmı�, günü-müzdeki Türk Cumhuriyetleri do�mu�tur .

Turancılık dü�üncesi yüzünden yakın akrabaları ile arası açılmı�tır. Bacana�ı Mehmet Kaplan bu görü� ayrılı�ına i�aret etmi�tir: ‘Irkçı de�ilim. Türkiye içinde ya�ayan ve Türk’e ihanet etmeyen, Türkiye’ye faydalı olan her insan bence iyidir. �ster Arnavut, ister Çerkes olsun Türkiye’ye zarar veren adam halisü’d-dem Türk olsa da onu sevemem. Bütün aydınların mümkünse yalnız Türkiye’yi dü�ünmelerini temenni ediyorum. Ne Rusya Türkleri, ne ba�ka milletler beni yakından alakadar eder. Bundan dolayı bacana�ım Atsız’la aramız eskiden beri açıktır. Türkiye’nin fikir, para, ruh, zeka kuvvetini Türkiye’nin dı�ına çeviren adam bence Türkiye’ye ihanet ediyor demektir. ‘52

Türk dünyasının yeti�tirdi�i bütün dü�ünürler hak-kında malumat sahibi oldu�u bilinmektedir. Hocası Fuat Köprülü’nün temel eseri Türk Edebiyatında �lk Muta-savvıflar’dan dolayı Ahmet Yesevi’yi inceledi�i bir anek-dottan anla�ılmaktadır. Atsız, �stanbul Bayezit’te Samiha Ayverdi ile kar�ıla�ır ve der ki:’Samiha, Samiha sen yap-tı�ını biliyor musun? Sen Ahmet Yesevi’nin yaptı�ını biliyor musun’ 53

Namı yalnız Türkiye’de de�il, bütün Türklük ale-minde �öhret bulmu�tu. Hatta Türklerle akraba Turanlı kavimler (Finler, Macarlar, Mo�ollar, Japonlar) dahi

52 Mehmet Kaplan , Ali’ye Mektuplar , Haz. Zeynep Kerman-�nci Enginün , �stanbul 1992 , s.184 , Dergah Yayınları . 53 Namık Kemal Zeybek , A.Yesevi, N.Atsız ,S. Ayverdi ve Ba�bu� , Tercüman , 21.6.2003

Page 73: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

72

Atsız’ı bilirler ve tanırlardı.54 Uzak Türk diyarlarından uzun yollardan geçerek Türkiye’ye gelen karde�lerimizin O’nun kapısını çalarak arayıp sordukları, elini-yüzünü öptükleri bilinmektedir .

Türk dünyasının sıkıntılarını daima dile getirmi�tir. Irak’ta Kerkük’te Türkmenlere yapılan toplu katliamın 6. yıldönümünde Ötüken özel sayı olarak çıkmı� kendiside bir makale ne�retmi�tir.55 Do�u Türkistan, Kıbrıs, �ran Türklerinin meseleleri yazılarının ana konularıdır .56

Do�u Türkistan’ı terkederek Himalaya Da�ları’nı a�an Kazak kafilesinde bulunanlar Türkiye’ye geldikleri 1954 yılından önce Ke�mir’de ilk defa adını duymu�lardır. Atsız Mecmua’da ‘Türk ırkının istiklalini kuracak ve koruyacak olanlar Türkistan’ın sart’ları ile Türki-ye’nin �ehirlileri de�il, Türkistan’ın göçebeleri ile Türkiye’nin köylüleridir’, diye yazdı�ı, bunun Ya� Türkistan’da tartı�ma konusu oldu�undan Ke�mir’de söz edilmi�tir. 57 Atsız, hocası Togan’ı müdafaa etmek için Mustafa Çokayo�lu ile aralarında polemi�e giri�mi�, önce bir makale 58, daha sonra bir risale ne�retmi�tir.59 Atsız,

54 Zeki Sofuo�lu , Büyük Türkçü’yü Anarken , Türkçülerin Kaleminden Atsız, Hz.Refet Körüklü-Cengiz Yavan , �stanbul 2000 , s.10 , Türk Dünyası Ara�tırmaları Vakfı yayını . 55 Atsız , Kıbrıs’tan sonra Kerkük , Ötüken , sayı 19 , Ttemmuz 1965 56 Atsız , ho’cular ve Osman Batur , Ötüken , sayı 70 , Ekim 1969 , �ran Türkleri , Ötüken , sayı 73 , Ocak 1970 , Türkiye ve Kıbrıs , Ötüken , sayı 85 , Ocak 1971 57 Hasan Oraltay , Atsız Be�, Türkçülerin Kalemin Atsız , s.31 58 H.Nihal Atsız , Çokayo�lu Mustafa Beye son cevap , Atsız Mecmua , sayı 17 ,15 Eylül 1932 , s.163-164 59 H. Nihal, Sart ba�ına cevap , yerli doktorlar bulamadı�ı için ölen merhum Atsız Mecmua Müdürü’nden , ecnebi doktorlar sayesinde ya�ayan Ya� Türkistan Müdürü’ne , �stanbul 1933 , 8 s.

Page 74: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

73

Genel Ba�kanı oldu�u Türkçüler Derne�i’nin �zmir �ubesi ba�kanlı�ının ‘Altaylar’dan gelmi� bir Kazak‘ tarafından deruhte edilmesinden memnuniyet duymu�tur.60

Hep Dı� Türklerin savunucusu olan Atsız’la, Togan, Abdülkadir Togan’ın birinci ölüm yıldönümünde Ötüken özel sayı olarak ne�redilmi�tir.61 �nan, M. Sadık Aran gibi Dı� Türkler’in bazı ileri gelenleri hariç lider ve siyasi geçinen çıkarcı, Türkiye’deki siyasi iktidarlardan menfaat bekleyenler pek ili�ki kurmazlardı. Hocası Atsız’ın, Almanya Münih’te Sovyetler Birli�ini Ö�renme Enstitüsü’nün ne�retti�i Dergi’nin sahibi durumunda olan Kırımlı Edige Mustafa Kırımal ile münasebetinin bulun-du�unu biliyoruz. Türk uruglarının Türkiye’deki temsil-cileri arasında vücut bulan, ilmi temeli olmayan tamamen hissiyata dayanan kabilecilik cereyanından üzüntü duydu�u, Togan’ın ölümü kar�ısında Türk Kültürü dergi-sinin kayıtsız kalmasından üzüldü�ü bilinmektedir.62 1944 yılındaki me�hur tutuklamalarda kader ve hapishane arkada�lı�ı yaptıkları arasında hocası Togan’da bulun-mu�tur. Aynı davada yargılananlar arasında karı koca iki Türkistanlı daha bulunmaktadır; Ahmet ve Nuriiman Ka-rada�lı .Yargılananlar arasında bulunan tek bayan olan Nuriiman Karada�lı Do�u Türkistanlı Uygur olan ilk e�inden ayrıldıktan sonra Ahmet Karada�lı ile evlenmi�, tanıyanların anlatımına göre oldukça süslü ve ilk evlili-�inden çok sayıda çocu�u bulunan bir hanımdır.

Turani akrabalarımızdan, Sovyet mezalimime ma-ruz kalan Macarlara ve hür dünyada ya�ayan temsilci-lerine kar�ı oldukça hassastı. Vatansız bir Macar mültecisi 60 Oraltay , a.g.e.,s32 61 Ötüken , sayı 91 , Temmuz 1971 62 Oraltay , a.g.e.,s.33

Page 75: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

74

olarak Türkiye’ye gelen �mre von Taht onu ziyaret etti-�inde, kendisini yalnız karde� Türkiye’de de�il, aynı za-manda kendi vatanında ve ılık kanı kadar öz bir karde� nezdinde imi� gibi hissetti�ini vurgulamaktadır. 63 Uzun yıllar yalnız ba�ına Türkiye’de ya�ayan Taht’a Ötüken dergisinin sayfaları açılarak, çok miktarda yazısının ne�redilmesi temin edilmi�, hür dünyada Macaristan’ın ba�ımsızlı�ı için mücadele eden te�kilatlarla ilgili haber-lere yine dergide yer verilmi�tir. Atsız, ‘Macarlar’a Sevgi’ ba�lıklı bir �iir yazarak Ötüken dergisinde ne�retmi�tir. Macar Turancıları hakkında ki bir kitapta dı�arıda yürü-tülen mücadele görmezlikten gelinmi�, uzun süre Türki-ye’de ya�ayan ve 18 Nisan 1982 tarihinde Ankara’da vefat eden Taht’tan söz edilmemi�tir.64

Kazak Türklerinden olan Hasan Oraltay’ın Ala� isimli kitabına bir takdim yazısı yazmı�tır.65 Orta Asya Türk ta-rihi ile ilgili engin bilgisine dayanarak kısa takdim yazı-sında geni� mesajlar vermi�tir. Takdimin sonuna do�ru geçmi�te yüksek ö�renim için Türkiye’ye gelen �ran’ın Hazar kıyılarında Sovyet sınırına biti�ik Gümü� Tepe böl-gesinden be� Türkmen hakkında verdi�i kısa bilgiden

63 Prof. Dr. �mre von Taht , Nihal Atsız ..!Tarihi Turanlı –Hun Türk-Macar Milletinin Ebediyen Ya�ayacak Karde�i ! , Türkçülerin Kaleminden Atsız , s.35 64 Kitabın tenkidi hk. bk. Ömer Özcan , Macar Turancıları , Toplumsal Tarih , sayı 94 , Ekim 2001 , s.60-64 Literatürde Taht hakkındaki görebildi�imiz tek yazı hk. bk. Ünsal Akta� , Macar Turancısı Bir �övalyenin Son Yılları:�mre Taht (Toth) , Emel’imiz Kırım , sayı 46 , (Ocak-�ubat-Mart 2004) , s.59-62 65 Hasan Oraltay , Ala�-Türkistan Türklerinin Milli �stiklal Parolası , �stanbul 1973 , s.11-16

Page 76: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

75

Türk co�rafyasının bütün kesimlerinin temsilcileriyle irtibatının bulundu�u anla�ılmaktadır.66

Himalayalar’ı a�arak Türkiye’ye gelen ba�ka bir Ka-zak Hızır Bek Gayretullah, önceden bir kitabından dola-yı adını bildi�i ve 1958 tanı�tı�ı Atsız’ın Türk’ün a�ı�ı oldu�unu, nerede bir Türk varsa ona yakın olmak, derdine derman bulmak istedi�ini ifade etmi�tir. 67

29 ya�ında iken edebiyat ö�retmeni olarak tayin edildi�i Edirne Lisesi’nde Türk Tarihi’nin ö�retilme-sindeki, istemi ve metodu ortaya koymu�, Türk Tarihinin Tekamül Seyrinin Tespiti’ni yapmı�tır. Türk tarihinin bir bütün olarak ele alınması gerekti�ini, milletin ve yurdun tek oldu�unu, ayrı devletlerin bulunmadı�ını, tek bir mil-letin ba�ına gelmi� hanedan, sülale ve ailelerin bulun-du�unu göstermi�tir.68

Atsız’ın hayatının sonuna kadar takipçisi oldu�u Turan fikrinin Sovyetlerin da�ılmasından sonra ba�ım-sızlı�ını ilan eden Türk Cumhuriyetleri arasında gönül bir-li�i olarak uygulama alanı bulmu�tur. Bu ülkelerin yöne-ticileri zaman zaman biraraya gelerek önemli konularda mü�terek hareket edilmesi hususunda kararlar almakta-dırlar. So�uk sava� döneminde milliyetçili�e ve Turancı-lı�a kar�ı giri�ilen sistemli saldırılar etkilenen eski bir vatanda�ımız Sovyetler Birli�i’ne seyahat imkanı elde etti-�inde özellikle Türklerin ya�adıkları bölgeleri görmek istemi�tir. Rusya’da do�up Türkiye’ye geldikten yıllar sonra vatanda�lı�a kabul edilerek Erol Güney adını alan Musevi asıllı gazeteci 1955 yılında Bakanlar Kurulu 66 Oraltay , a.g.e.,s.16 67 Hızır Bek Gayretullah , Atsız , Millet , 21.12.1977 68 Mehmet Orhun , Hocam Hüseyin Nihal Atsız Be� , Türkçülerin Kaleminden Atsız , s. 43

Page 77: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

76

Kararı ile yurt dı�ına çıkarılmı�tır. II.Dünya Sava�ı yıllarında Milli E�itim Bakanlı�ı Tercüme Bürosu’nda çalı�an Güney’in e�i de Talim ve Terbiye Kurulu kütüphanesinde görev yapmı�tır. Dönemin sola sempati duyan bütün aydınlarıyla oldukça sıkı fıkı olmu�, daha sonra gazetecilik yapmaya ba�lamı�tır. Sovyetler’e Pantu-ranizm hakkında inceleme yapmak için gitmek istedi�ini , gezisi sonunda cumhuriyetlerin bir gün özgür olurlarsa Türkiye’yle sıkı kültürel ve ekonomik ba�lar kurabi-leceklerini, ama asla bir tek devlet ya da federasyon kuramayacaklarını anlamı�tır.69 Eski vatanda�ımızın ula�tı�ı neticeden memnun oldu�u görülüyor! Do�du�u Odessa �ehrini bile görmek istemeden Türk illerine seya-hat arzusu, Turancı kar�ıtı dü�üncelerinin �uuraltındaki baskısından kaynaklanmı�tır. Bu küçük örnek verilen mü-cadelenin ve fikrin büyüklü�ünü göstermektedir .

69 Haluk Oral-M. �eref Özsoy, Erol Güney’in Ke(n)disi –Göçmen-Cevirmen-Gazeteci-Sevgili , �stanbul 2005, s.257

Page 78: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

77

ATSIZ’IN ROMANLARINDA “A�K”’IN ANLAMI

ÜZER�NE

Doç. Dr. �brahim �AH�N∗∗∗∗

“Ölüme kar�ı verilen sava�, gelecekle ve geçmi�le u�ra�ma

biçimini alır ve �imdiki zaman, hayat zamanı kayıptır!”

Norman O. Brown

Bir romana sorulacak do�ru sorunun ne oldu�unu, ço�u zaman romanın yapısı belirler. Bu yüzden klasik anlayı�la yazılmı� bir romana sorulabilecek sorularla, post-modern teknikle yazılmı� bir ba�ka romana sorulacak soru ya da sorular farklı olabilir.Ama genel bir ifadeyle bir edebi metnin ne/neler söyledi�i sorusunu, ayrıntılara girmeden her zaman sorabiliriz.”Bu roman ne söylüyor” sorusu ço�u zaman, romana haksızlık etmek anlamına gelebilir. Çünkü roman okuyucusu, bir romanın bir tek �ey söylüyor

∗Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Ö�retim Üyesi.

Page 79: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

78

olabilmesinin yanlı� oldu�unu, çok �ey söylemenin, ro-manı daha de�erli kılaca�ını pe�inen kabul eder. Halbuki her roman aslında, derinde bir yerde, bir �ey söyler. Aynı yazarın ba�ka romanlarında da aynı çatı�manın oldu�unu söyleyebiliriz. Di�er söylenenler veya romandan çıkara-bilece�imiz ba�ka anlamlar, temeldeki çatı�manın üzerine in�a edilmi� hususlardır. O zaman bir roman önce “ne” söyler; daha sonra ise “neler” söyler sorularını hak etmektedir. Atsız’ın romanı/romanları neler söylüyor diye sordu-�umuzda, hiç �üphe yok ki verilebilecek ilk cevaplar Türk’ün tarihi karakterine ili�kindir. Bozkurtların Ölümü (1946); Bozkurtlar Diriliyor(1949); Deli Kurt(1958) emsalsiz bir tarihi dekor içinde, bize Türk’ün tarihi karakterine ili�kin ayrıntılar, veriler sa�layacaktır. Kahra-manlık, fedakarlık, dostluk, vatan ve millet sevgisi, özgür-lük tutkusu, ırk bilinci, yüksek askeri disiplin ve tartı�ıl-maz derecede sa�lam bir ahlaki yapı vs… Bunlar onun Ruh Adam(1972) da dahil dört romanı için de söylenebilir. 1923 sonrası, Türkiye’nin geçirdi�i siyasi ve sosyal yapı içerisinde bu de�erlerin anlamı, bir kimli�in in�ası süre-cidir. Atsız’ın romanlarına konu olan tarihi devirle ro-manların kaleme alındı�ı devir arasındaki tarihi süreç, tarihi Türk kimli�inin a�ındı�ı gibi bir sonucu do�urmu� ve Tanzimat’ta ba�layan kimlik in�ası cumhuriyet sene-lerinde daha keskin bir anlam kazanmı�tır. Bu yüzden Atsız’ın aradı�ı ö�eler, romanlara vak’a zamanı açısından bakarsak, Türklerin Orta Asya co�rafyasındaki kimlikleri vasıtasıyla yeniden in�a edilmeye gayret edilmi�tir. Bu in�a faaliyetinin ba�langıç seneleri Tanzimat’a kadar iner ve ilk ciddi dönü�ümü Gökalp’la; ikinci ve daha keskin bir dönü�ümü de Atsız’ın eserleri ve siyasi mücadeleleriyle

Page 80: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

79

gerçekle�tirir. Çünkü, Atsız’la beraber Türkçülük siyasi bir aksiyon hareketine dönü�mü�, bu siyasi hareketin temelini ise Tarihi Türk kültürü te�kil etmi�tir. Atsız’ın romanlarındaki tarihi Türk kimli�inin ana un-surları nereden kaynaklanmaktadır? 1940’lı yılların Türki-ye’sinde, kültürel manzara böyle bir kimlik in�asını me�ru kılar mıydı? Bu sorulara verilecek cevap �üphesiz “evet”tir. Çünkü, cemiyetin yeni do�mu� bebek muame-lesi gördü�ü bir devirde, ona giydirilmeye çalı�ılan elbi-senin biçimine ili�kin malzeme sa�lanması gerekmektedir. Atsız, bu malzemeyi tarihin derinliklerinde aramayı do�ru bulmu�tur. Elbette bahsedilen elbiselerin “de�erler” anlamına geldi�ini biliyoruz. Onun romanlarında sunulan de�erler üzerinde durmak, daha çok sosyolojik bir inceleme gerektirdi�inden ve söyleyeceklerimiz bilinen-lerin tekrarı olaca�ından, bu konuya de�inmek istemi-yoruz. Bizim asıl meselemiz, Atsız’ın Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor, Deli Kurt ve Ruh Adam adlı eserlerinde geçen bir metaforik malzemenin ne anlama gelebilece�i üzerinde durmaktır: Zaman/Ölüm Uçurumu Bozkurtlar Diriliyor adlı romanda �öyle bir sahne vardır: Gök-Türk ordusu, Ay Hanım liderli�indeki, Dokuz O�uz-lara, Türk birli�ini sa�lamak amacıyla saldırır. Dokuz O�uzların yenildi�i bu çarpı�malar sırasında Ay Hanım da ölür. Fakat Urungu, daha evvel iki defa kar�ıla�tı�ı Ay Hanım’a a�ıktır. Ay Hanım’ın öldü�ünü ö�renen Urungu, Ay Hanım’ı kuca�ına alır, atına atlar ve “ölüm uçuru-mu”na do�ru yola çıkar. Ancak yine Ay Hanım’a a�ık olan

Page 81: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

80

onsekiz-ondokuz ya�larındaki Deli Ersegün ba�ta olmak üzere; ya�lı binba�ı Pars, onun o�ulları Yula ve Ezgene ve onların yanında Urungu’nun ilk evlili�inden olma o�lu Taçam da Urungu’nun pe�inden at sürerler: “Elli yıla yakın sert bir ya�ayı�tan, görülmedik çilelerden sonra, Tanrılar kadar güzel Ay Hanım’ın ancak ölüsüne kavu�an Urungu; kahraman ve ebedi Kür �ad’ın o�lu, kuca�ında sevgilisi oldu�u halde batıya do�ru mesafeleri a�ıyordu. Yüzba�ı Ezgene ile Onba�ı Yula, Pars’ın iki yi�it o�lu, babalarından aldıkları buyruk üzerine yan yana, atba�ı beraber oldukları halde yıldırım gibi uçuyorlardı.”70 Taçam, Deli Ersegün ve Pars da onların pe�indedir. Anlatıcı, bu destani manzaranın dekorunu �u satırlarla ifade eder: “Ay yükselmi�, gö�ün ta tepesine gelmi�ti. Bozkırlıların keskin gözleri önlerindeki atın binicisiyle kuca�ındaki ölünün gölgesini artık seçebiliyordu. Fakat o ardına bir kere bile bakmadan, belki kovalandı�ını dahi bilmeden batıya do�ru yolu almakta devam ediyordu. Ba�rına bastırdı�ı sevgilisi sanki ölmemi� de yaralıymı� gibi atın üzerinde onu en iyi durumda tutuyor, gönlünden gelerek kollarına giden gücünün bütün verimiyle onu kavrayarak meçhule do�ru akıyordu. Ay Hanım’ı tutu�unda yalnız sevgi ve �efkat de�il, büyük bir saygı da vardı ve muhakkak ki, ölmü� olmasına ra�men ka�an kızı bunu duyuyordu. Sonsuz bozkır!...Ayın ilahi ı�ıkları ve atların ahenkli nal sesi!”71

70 Bozkurtlar Diriliyor, �rfan Yay., �stanbul, 1998, s.206-207. 71 A.g.e., s. 209.

Page 82: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

81

Paragrafın üslubu ve kullanılan metaforlar, okuyucuda romanın tamamlandı�ı gibi bir izlenim bırakıyor. Fakat roman henüz bitmemi�tir. Paragrafta batıya do�ru gidildi�i vurgulanmı� ve tarihi temsil eden Binba�ı Pars, o�ullarına, Urungu’yu takip etmelerini söylemi�tir. Batı, Türk mitolo-jisinde “yol” anlamına gelmektedir. O zaman, Pars’ın de-mek istedi�i, Türklerin tarihi batı yolculu�udur. Ötüken’de, Ortaasya’da süreç tamamlanmı� ve Türkler, yeni bir yolculu�a çıkacaktır. Nitekim Urungu, “Ölüm uçurumu”undan atlarken “elveda Ötüken” diye haykırır. “Ölüm uçurum”u zamandır. Bozkurtlar Diriliyor adlı ro-manda, Binba�ı Pars o�ullarını alarak yıllar sonra Ötüken’e dönerken, Ölüm uçurumunun yanından geçerler ve ölüm uçurumu hakkında o�ullarına bilgi verir. Binba�ı Pars, hatırlanaca�ı üzere, Bozkurtların Ölümü’nde daha onba�ıyken, Almıla ile birlikte Ötüken’i terk etmi�ti. O zaman yirmili ya�larda olan Pars, artık seksen ya�ındadır: “-‘��te Ölüm Uçurumu’ dedi. Ötekiler burasını ilk defa görüyorlardı. Da�ın yamacından oldu�u gibi gözüken bu uçurum pek korkunç bir �eydi. Belki elli adam boyunda olan yarık, birtakım garip biçimli kayalarla doluydu. Yarı�ın dibini görme�e imkan yoktu. Bu korkunç, meçhul dipten tuhaf tuhaf sesler geliyordu. Bu sesler bir suyun akmasına, bir sürü atın ki�nemesine, yırtıcı parsların ba�ırmasına, atlıların dörtnal sürü�üne, hatta haykıran bir insanın sesine bile benziyordu. �htiyar adam dalgın gözlerle uçuruma bakıyor, eski hatıraları canlandırmak istiyordu. -‘Ölüm Uçurumu her yıl bir erkekle bir kadın alır’ dedi.”72

72 A. g. e., s. 107.

Page 83: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

82

Aynı paragrafın devamında Binba�ı Pars, o�ullarına bir takım hatıralarını anlattıktan sonra “Zamanı Tanrı yapıyor ve bütün yaratıklar ölüyor…Bakın , �u Ölüm Uçurumu ne yaman bir �ey!”73 diyecektir. Bu paragrafta, “Ölüm Uçurumu” ile zaman yan yana kullanılmı�tır. Binba�ı Pars nasıl ki ölüm uçurumunun yanı ba�ında geçmi�i hatırlamı� ve hatıralarına dönmü� ise, Atsız ‘da yirminci yüzyıl ortalarından ölüm uçurumuna bakmı�tır. Ne için? Hatırlamak için… Hatırla-manın ne anlama geldi�ini ise Deli Kurt romanından ö�reniyoruz, Çakır annesinin mezarını ziyarete gitti�inde, orada, annesinin, babasının, �sa Bey’in ve �sa Bey’in Hanımının (Bala Hatun) hayaletleriyle kar�ıla�ır. Baba-sıyla arasında �u konu�ma geçer: “-Asıl ölüm unutulmaktır. Amcası ilave etti: -Unutmak da ölmektir. �sa Be� devam etti: -Hayat birkaç hatıradır. Bala Hatun bitirdi: -Hayat ölümün ba�langıcıdır. Çakır farkına varmaksızın elindeki Kuran’ı açmı�tı. O zaman be� hayalet birden tekrarladılar: -�nsan anıldıkça ya�ıyor demektir. -Anıldıkça ya�ıyor demektir… -‘Ya�ıyor demektir…’”74

73 A. g. e., s. 108. 74 Deli Kurt, �rfan Yay., �stanbul, 1998, ss. 47-48.

Page 84: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

83

Atsız, 1940’ların Türkiye’sinden geçmi�e baktı�ında gör-dü�ü “ölümü”dür. Dipsiz zaman, ancak uçurum anlamına gelebilirdi. Ya�adı�ımız zamandan geriye, yeni bir hayat hamlesi bulabilmek için döneriz ço�u zaman; fakat kar�ıla�aca�ımız her zaman “ölüm” olacaktır. Hayat ve ölüm çeli�kisi…. Atsız’ın romanlarındaki derin yapı/çatı�ma hayat ve ölüm çatı�masıdır. Ba�ka bir deyi�le aslında Atsız bireysel anlamda, ölümü bir kurtulu� gibi gören adamdır. Üç romandaki a�k hikayesinin de kötü sonuçla bitmesi bunu gösteriyor. Çünkü kavu�ma, a�k ki�isel bir tercih oldu�una göre, hayatın tercih edildi�i anlamına gelecekti. Atsız’daki çeli�ki idealleri ile ki�isel hayatına dair çatı�madır. Çünkü idealler topluma ili�-kindir. Bu toplum Türk milletidir ve milletin ya�aması gerekir. Tarihi bilgi bize Türklerin romanda bahsi geçen co�rafyayı asırlar önce terk ederek ba�ka bir co�rafyaya batıya yöneldiklerini göstermektedir. Edebi bakımdan hem batı, hem a�k hem ölüm ‘iç’tir. Topyekün iç’te olmayı tercih eden Atsız, iç’in kapısında ikiye ayrılır: Bireysel olarak ölüm toplumsal olarak hayat! Büyük a�k/büyük ölüm budur. Ancak iç’in kapısında tereddüt etmesine yol açan di�er husus cemiyet adına endi�eleridir. Burada “millet” sevgisini hatırlayalım. Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor ve Deli Kurt adlı romanlarında ırken Türk olan bir tek olumsuz kahraman yoktur. Bütün Türkler iyidir. Milletin bekası adına ka�anlar acımasız kararlar alabilir ve ba�ka bir Türk boyunu, milletin birli�i için yok edebilirler. Deli Kurt romanında bu tercih, �ehzadelerin kavgası �ekline dönü�mü�, ancak Atsız, bu konuya dair hiçbir ele�tiride bulunmamı�tır. Romanda Deli Kurt’un emanet edildi�i, �sa Bey’in adamı Çakır bile, bu konuda hiçbir olumsuz cümle kullanmaz. Olan olmu�,

Page 85: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

84

ölen ölmü�tür; bundan sonra yeni padi�ahın hizmetindedir. Atsız’daki bu millet sevgisi, millet adına ideallerin ya�atıl-ması gerekti�i �eklinde tezahür eder ve Atsız bu noktada “hayat”ı tercih edecektir. Bu satırlarda geçen üç önemli unsuru; kadın objesini yani a�kı yani Ay Hanım’ı ve onun gözlerini; batıyı ve ölüm uçurumunu unutmadan, di�er romana, Deli Kurt’a ge-çelim: Hikayeyi herkesin bildi�ini kabul ederek Gökçen’den ve onun gözlerinden bahsetmek istiyorum. Gökçen bir yürük kızı. Güzelli�i dillere destan. Gözlerinden ye�il bir ı�ık saçmakta ve gözlerine bakan ölmektedir. Ancak, Gökçen’i seven ve onun sevdi�i birisi, yine onun alı�tırmasıyla gözlerine bakabilmektedir. Deli Kurt, Gökçen’e a�ık olur ve onun gözlerine alı�mak suretiyle bakmayı ö�renir. Fakat bu a�kın sonunda da ölüm vardır. Bozkurtlar Diriliyor’da “ölüm uçurumu”na atlayarak ölen kahraman-ların yerine Deli Kurt’ta Gökçen kızı sel almı�tır. Romanın sonunda Deli Kurt’un nereye gitti�i bilinmez: “Gece indi. Karanlık yava� yava� her yeri örttü ve ebedi yollarda kah “Allah” diye inleyerek, kah “Gökçen” diye sayıklayarak giden yolcuyu kavradı. Bu meçhul Osmanlı �ehzadesi, kendisinden önce gelen ve gelecek olan sayısız Osmanlı �ehzadesine tarihin mukadderatının çizdi�i büyük ıstırap içinde, ancak kendisinin görebildi�i ye�il ı�ıklar içinde, bütün gözlerden silinerek kayboldu. Artık hiçbir �ey görünmüyor, fırtınanın u�uldadı�ı bu yolda yalnız bir atın nal sesleri ve bir insanın hıçkırıkları i�itiliyordu…”75

75 A. g. e., s. 271.

Page 86: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

85

Romanın sonundaki bu sahne, Deli Kurt’un en romantik sahnesidir. Atsız, yukardan beri saydı�ımız “iç” e ili�kin metaforlara bir yenisini eklemi�tir: Gece…Romantik edebiyatın en önemli malzemelerinden biri olan gece, iç’e dönme zamanı, iç’te olma zamanıdır. Geceyle birlikte insan kendi evrenine çekilir. Güven ve huzur veren, bütün aksesuarlarını kendimizin tayin etti�i bir alem olarak gece, aynı zamanda hesapla�ma mekanıdır. Nasıl ki Bozkurtlar Diriliyor’un sonunda, Urungu, ölüm uçurumundan atlayarak içte olmayı tercih etmi�se, Deli Kurt da romanın sonunda iç’te olmayı tercih etmi�tir. Bozkurtlar Diriliyor romanından aldıklarımızın yanına bu romandan alaca�ımız Gökçen, göz ve ye�il ı�ık metaforlarını alalım ve Ruh Adam’a geçelim: Ruh Adam 1972 yılında yayınlanmı�. Yani Atsız’ın ölümünden üç yıl önce. Di�er romanlardaki temel soru, temel çatı�ma, bu romanda çok daha açık olarak ortaya konmu�.Deli Kurt’un son sahnesi için, hatırlanacak olursa “gece”yle birlikte “iç”e geçildi�ini, ve “gece”nin bizim hesapla�ma mekanımız oldu�unu söylemi�tik. Atsız hakkında yazılan önemli bir biyografide, bu romanın onun hayatından izler ta�ıdı�ı söylenmekte.76 Metaforik anlam-da Atsız’ın en zengin romanı diyebilece�imiz Ruh Adam’ın bizim açımızdan önemli kahramanı Güntülü’dür. Güntülü’nün gözlerine ili�kin ifadeler, tıpkı Ay Hanım ve Gökçen kız konusunda oldu�u gibi, metnin bir çok yerinde geçmektedir. Ancak, herkesin bildi�i ve roman kahramanı Selim Pusat’ın Güntülü’ye gönderdi�i o

76 Ömer Faruk Akün, �slam Ansiklopedisi’nin Hüseyin Nihal Atsız maddesi, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün tarafından yazılmı�tır. Türkiye Diyanet Vakfı Yay., C. 4, ss. 87-91, �stanbul, 1991.

Page 87: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

86

me�hur �iirin sadece gözlere ili�kin kısmını almak istiyorum: “Ruhun mu ate�, yoksa o gözler mi alevden? Bilmem, bu yanarda� ne biçim korla tutu�tu? Pervane olan kendini gizler mi alevden? Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutu�tu… Gün senden bir ı�ık alsa da bir renge bürünse; Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse; Her �ey silinip kayboluyorken nazarımdan, Yalnız o ye�il gözlerinin nuru görünse… Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakı�ınla, Ey sen ki gönüller tutu�ur her bakı�ınla! Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince Çehren bana u�runda ölüm hazzı verince Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım; Gözlerle günah i�lemenin zevkini tattım; Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın, Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın, Vur �anlı silahınla, gönül mülkü düzelsin; Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!77

77 Ruh Adam, �rfan yay., �stanbul, 2004, s.285.

Page 88: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

87

A�k/Ölüm Gözlerine bakılamayan Ay Hanım, yine gözlerine bakıla-mayan ve gözlerinden ye�il ı�ık saçan Gökçen kız ve göz-leri en katı silahı olan-üstelik yine ye�il- Güntülü! Yani üç kadın bir a�k ve ölüm… Daha açık bir ifadeyle söyleyecek olursak, Atsız’daki temel çatı�manın biri �ahsi, di�eri toplumsal olmak üzere iki yönü vardır: Önce toplumsal olanı söyleyelim: Ölüm mü hayat mı sorusunu, Atsız önce mensup oldu�u milleti için sorar ve verdi�i cevap “hayat”ı tercih do�rultusundadır. Urungu’nun Ay Hanım kuca�ında oldu�u halde “ölüm uçurum”undan atladı�ı sahneyi tekrar hatırlayalım. Onun arkasından gelenler, milletin mensup-larıdır. Ya�lı Pars, orta ya�lı Yula ve Ezgene, çocuk de-necek ya�taki Taçam ve Deli Ersegün…Onlar batıya gidecekler ve hayat devam edecektir. Milleti için hayatı, kendisi için ölümü seçer. Onun romanlarındaki temel çatı�manın �ahsi yanına gelince: Atsız �ahsi olarak iç’te olmayı istemektedir. �ç, batı’dır, iç a�k’tır, iç ölüm’dür. Onun roman kahramanları a�k’la ölüm’ü aynı düzlemde görmektedirler. I�ık yol’dur. Türk mitolojisinde batı da bilindi�i gibi yol anlamına gelmektedir. Bunu Türk destanlarında görebiliriz. Öy-leyse, Ruh Adam’daki ı�ık kızlar, roman kahramanı için onu iç’e ça�ıran yol anlamına gelmektedir. Roman-larındaki a�k hikayelerinin hiç birisi kavu�mayla bitmez. Ruh Adam’ın sonundaki mahkeme sahnesi, acımasız bir hesapla�madır. Mahkemedeki sorgulamanın ana konusu bireysel bir a�ktır. Selim Pusat, a�ık olmakla sanki, kendi yaratılı� gayesine ihanet etmi� gibidir. Atsız’ın roman-cılı�ının temelinde insan o�lunun en temel korkusu, bir

Page 89: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

88

destan üslubuyla mitik bir hale dönü�türülerek anlatıl-mı�tır. Atsız’daki tarih tutkusu ise “ölümsüzlük” a�kıyla anlatı-labilir. Çünkü “hatırlanmak ya�amak” demekti. A�k da öyle… Ancak her durumda kar�ısına ölüm çıkmaktadır. Roman kahramanlarının romanların sonundaki yalnızlık-ları, bu gerçek kar�ısındaki çaresizlikten ba�ka bir �ey de�ildir. Hayatı isterken ölümle yüz yüze gelmek…..

Page 90: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

89

TANIDI�IM ATSIZ

Altan DEL�ORMAN∗∗∗∗

De�erli dinleyicilerimizi saygıyla ve sevgiyle se-lâmlıyorum. Sevgiyle selâmlıyorum, çünkü Atsız gibi bir �ahsıyetin aziz hâtırasını bir kere daha yâd etmek için bu salonu doldurdular. Bunu bir vefa ve kadirbilirlik örne�i olarak telâkki ediyorum. Vefakârlık ve kadirbilirlik, milletimize has bu iki haslete son zamanlarda gittikçe daha az rastlanır olmu�tur. Bu bakımdan, takdirlerimi ayrıca ifade etmekten mutluluk duyuyorum. Kıymetli arkada�larım, Atsız Bey’in çe�itli yönlerini liyakatla belirttiler. Sınırlı bir zaman dilimi içinde ancak bu kadarı yapılabiliyor. Atsız, çok yönlü bir �ahsiyet. E�itimci, yazar, �air, romancı, tarihçi, Türkolog, fakat bütün bunların ötesinde büyük bir ülkü ve mücadele adamı. Onu bütün yönleriyle anlatmak ve anmak, zaman sınırlaması olan böyle bir toplantıda elbette mümkün de�il. Ben de, Atsız hakkında genel bir de�erlendirme yapmak ve bir hâtıramı nakletmekle yetinece�im.

Atsız Bey, otuz yıl önce, 11 Aralık 1975’te gözle-rini hayata kapamı�tı. Bu kayıp, onu tanıyanların ve

∗ Yazar, Atsız’ın Talebesi

Page 91: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

90

Türkçülü�e gönül verenlerin yüreklerinde hâlâ dinmeyen bir sızıdır. Onu tanımı� ve ona sevgiyle ba�lanmı� olanlar bu dünyadan yava� yava� ayrıldıkça, duyulan acılar da azalacak, fakat Atsız’ın aziz hâtırası gittikçe yücelecektir. �lerdeki Türk nesilleri, Atsız’la aynı dönemde ya�amamı� olmalarına hayıflanacaklar veya onun kendi ça�larında ya�amı� olmasını arzulayacaklardır.

Büyük ülkücüler, inançları u�runa çile çeken, olmadık ızdıraplara katlanan, her türlü belâya mertçe gö�üs geren; serveti, �öhreti, mevki ve makamı elinin tersiyle itebilen, kendi hayatlarını hiçe sayan kahraman-lardır. Günümüzün kahramanları, sadece sava� meydan-larından çıkmıyor. Everest’e ilk tırmanan da�cı da, buzlar arasında donarak hayatını kaybeden kutup kâ�ifi de, bütün hayatını Afrika’nın ücra bir kö�esindeki insanların sa�lık hizmetine vakfeden hem�ire de birer kahramandır. �nanç-ları yüzünden zindanlara atılanlar, açlı�a mahkûm edilen-ler, en tabiî hakları ellerinden alınanlar da birer kahra-mandır. Atsız, bu vasıfların hepsini 70 yıllık hayatına sı�dırmı�tır. Toplumlar, zaman zaman ahlâk zafiyetiyle malûl duruma geliyorlar. Kalabalıkların üzerine çöken bu me�’um gölge, insanları sahte kahramanlara itaat etmeye, �i�irilmi� �öhretlere alkı� tutmaya, e�ilip bükülmeye zorluyor. Bu a�ır ve görünmez baskıya direnmek, sanıldı�ından daha güçtür. Atsız’ın dimdik ve dosdo�ru ya�anmı� hayatında böyle bir lekenin zerresine rastlanmaz.

Türkçülük, Türk milletinin dünyada lâyık oldu�u yere gelmesini, ba�ımsız ve müreffeh bir hayat sürmesini amaçlayan ülkünün adıdır. Atsız’ın bütün hayatı. Türkçü-lü�ün güçlenmesi, geli�mesi ve yayılması için çalı�makla geçmi�tir. Bu davranı�, �üphesiz ki takdire lâyıktır. Ama,

Page 92: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

91

ne hazindir ki, takdir beklemeyen Atsız, daima tekdire mâruz kalmı�tır. O, içinden yeti�ti�i toplumun saadeti için bütün hayatını vermi�tir. Buna kar�ılık, aynı toplum, ona zindanları, yoklukları, yoksunlukları reva görmü�tür. Bu sebeple, her ferdinin üzerinde hakkı olan toplumun, Atsız üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Atsız, ebedî âleme, mensup bulundu�u toplumdan alacaklı olarak göçmü� nadir �ahsi-yetlerden biridir.

Bu noktada, sizlere kırk üç yıl öncesine ait bir hâtıramı nakletmek istiyorum. 27 Mayıs 1960’ta, Silâhlı Kuvvetler yönetime el koymu�lardı. �htilal kadrosu içinde, Albay Alparslan Türke� de yer alıyordu. Türke�, Atsız’ın, 1944 öncesinden beri tanıdı�ı, Türkçülük dâvasında birlikte hapis yattıkları, iyi yeti�mi� bir kurmay subaydı. Atsız, onun duruma hâkim olmasıyla, Türkçülü�ün devlet katında lâyık oldu�u yeri bulaca�ını ümit ediyordu. Fakat, Millî Birlik Komitesi içindeki çeki�meler, 14 Kasım 1960’ta, Türke� ve 13 arkada�ının sürgüne gönderil-mesiyle sonuçlanmı�tı. Komiteden tasfiye edilenler, çe�itli ba�kentlerdeki büyükelçiliklere mü�avir olarak tayin edilmi�lerdi. Fakat, ordu içinde onları destekleyen genç subayların varlı�ı biliniyordu. Millî Birlik Komitesi’nin dı�ında kalmı� olan Talat Aydemir Harp Okulu komutanıydı ve eski arkada�larına oldu�u kadar i� ba�ındaki hükûmete kar�ı da mu�ber durumdaydı. Onun bir harekete geçmesine muhakkak gözüyle bakılıyordu.

22 �ubat 1962 günü o zamanlar çalı�tı�ım Ak�am gazetesine ö�leden sonra gitmi�tim. Gece yarısına kadar çalı�acaktım. Fakat herkes eli-kolu ba�lı oturuyordu. O saatlere mahsus telâ�tan eser yoktu. Yalnız bir ba�ka heyecan yine de gizlenecek gibi de�ildi.

Page 93: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

92

Anlattılar: – Ankara ile teleks ve telefon ba�lantısı kesildi. Haber alamıyoruz. Ö�rendi�imize göre Ankara’da askerî birlikler ayaklanmı�. �ehre do�ru yürüyen tank birlikleri varmı�. Çatı�ma olmu� mu, belli de�il. Mecburen bekleyece�iz. Öyle yaptık. Radyonun ba�ından ayrılmıyor, bildiri veya haber bekliyorduk. Ankara Radyosunun yayını ise zaman zaman kesiliyordu. Ara sıra da mar�lar çalınıyordu. Radyo kimin elinde, o da belli de�ildi.

Gece bastırınca merakımı yenemedim, çıkıp �ehri dola�tım. �stanbul, her zamanki hayatını ya�ar gibiydi. Ak-saray, Taksim, Beyazıt, Eminönü gibi merkezî yerlerde ola�anüstü hiçbir görünü� yoktu. Yollarda askerî araçlar, üniformalı birlikler arayan gözlerim, bunların hiçbirine rastlamıyordu. Ayhan Songar’ın Lâleli’deki muayene-hanesine u�radım. Geç saatlere kadar çalı�tı�ını biliyor-dum. Nitekim oradaydı. Radyonun ba�ından ayrılmıyordu. Monte Carlo Radyosu, harekâtı dakika dakika veriyormu�. Kısaca özetledi. Ayaklanan birlikler Ankara’ya hâkimmi�. Tanklar ana yolları, giri�-çıkı�ları tutmu�. Hükûmet uyu�-ma yolları arıyormu�. Harekâtın merkezini Harb Okulu ve Zırhlı Birlikler meydana getiriyormu�. Ba�ta Albay Talât Aydemir varmı�. Aydemir’in Türke� taraftarı oldu�u biliniyormu�. �stanbul ise bu harekâta taraftar de�ilmi�.

Böyle bir özet, evvelki bilgilere uyuyor, onları do�ruluyordu. O bakımdan, inanılması mümkün gibi gö-rünmekteydi. Bu durumda, Ankara’daki ve �stanbul’daki milliyetçi genç subayların, askerî harekâtı desteklemesi ihtimali galip görünüyordu. Demek ki durum vahimdi.

Gazeteye döndüm. Az sonra radyoda siyasî parti li-derlerinin konu�maları yayınlanmaya ba�landı. Liderler,

Page 94: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

93

ayaklanmayı tasvip etmiyorlar, demokratik rejimin korun-ması gerekti�inden dem vuruyorlardı. Demek ki, Ankara Radyosu hükümetin kontrolüne girmi�ti.

Fakat, �smet Pa�a konu�maya ba�ladıktan az sonra radyo susuverdi. Bir süre sessizlik, sonra yine mar�lar. Anla�ılan radyo tekrar el de�i�tirmi�ti. Bu da çatı�ma ol-du�una veya en azından çeki�menin devam etti�ine açık bir i�aretti. Gündüz saatlerinden itibaren beni gazeteden arayan arkada�ların telefonları artmı�tı. Merak içindeydiler. Yeni haber olup olmadı�ını soruyorlardı. Türkiye’de ilk defa bir ba�bakanın konu�ması radyoda susturuluyordu. Dokunul-maz sanılan �smet Pa�a’nın maruz kaldı�ı bu muamele neye delâlet ederdi? Âkıbet ne olacaktı? Ayaklanmanın yönü ve rengi neydi?

Bu soruları cevaplandıracak durumda de�ildik. Ancak, belli olan �uydu ki, Ankara’da bir bekleyi� vardır. Bir kıvılcım her �eyi ate�e verebilir ve �stanbul, bunun dı�ında kalamaz. E�er Ankara’daki hareket, milliyetçi veya 14’ler taraftarı subayların deste�inde ise, �stanbul’da onlara kar�ı giri�ilecek bir ba�ka hareket, ister-istemez milliyetçilerin aleyhinde geli�ebilirdi. Böyle kritik zamanlarda, hele merkezî otorite de ortadan kalkmı�sa, kimlerin ne yapaca�ı pek belli olmazdı.

Beni arayan arkada�larla bulu�maya karar verdik. Bir araya geldi�imizde, yine yabancı radyolardan derlen-me bazı haberler, yeni ipuçları verir gibiydi. Yorumlara göre Ankara, milliyetçi kuvvetlerin elindeydi, �stanbul ise onlara kar�ı bir tavır takınmı�tı. Böyle tehlikeli bir ortamda, meçhul �er kuvvetlerinin Atsız’ı da hedef olarak almaları ihtimali yok muydu? Bize

Page 95: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

94

göre vardı. �u hâlde onu evden uzakla�tırmak ve geceyi ba�ka yerde geçirmesini sa�lamak isabetli olacaktı.

Bunu gerçekle�tirmek için, aramızdan üç ki�i ayrıldı. Biri Kıbrıs’lı bir genç olan �brahim Cemalî idi. (O sırada Teknik Okul’da -daha sonraki D.M.M.A.- ö�ren-ciydi. Sonraları, Rum taarruzu sırasında Kıbrıs’a dönüp mücahit olarak çarpı�tı. Mühendis oldu. Genç sayılacak bir ya�ta vefat etti.) Di�eri �smail Hakkı Gökhun, üçüncüsü de ben. Ötekiler çe�itli yönlere gittiler. Dönü�te bir grupla Bostancı’da bulu�acak, sonra onlarla birlikte Üsküdar Araba Vapuru �skelesine gidip bizi orada bekleyecek üçüncü grubu bulacaktık.

Kadıköy’e kalkan son vapura ancak yeti�ebildik. So�uk bir kı� gecesiydi ama ya�ı� yoktu. Ne ya�mur, ne kar. Hava berraktı. Lâkin içimizde tuhaf bir sıkıntı hissediyorduk, biraz da heyecan. Kadıköy’den Kartal’a kalkan bir minibüsü zorlukla bulduk. Ortalıktan el ayak çekilmi�ti. Gecenin karanlı�ı, solgun sokak lâmbalarının ı�ı�ı ile yer yer aralanıyordu. Atsız’ın evine vardı�ımızda saat 1.30’u geçmi�ti. Kapıyı vurarak Hoca’yı uyandırdık. �çeri geçip oturduk. Manzara hem tuhafımıza gidiyor, hem de heyecan veriyordu. – Olup bitenlerden haberiniz var mı? – Hayır! Ne oldu? – Ankara’da yeni bir ayaklanma! Sonra bütün bildiklerimizi anlattık. O ak�am erken yatmı�tı. Radyoda çok kere sadece haber-leri dinlerdi. O ak�am da ajans vakti gelince radyoyu aç-mı�, ses gelmedi�ini görünce üzerinde durmamı�tı. Tabiî, Ankara Radyosu’ndan ses çıkmıyordu ki, haber alma im-kânı olsun.

Page 96: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

95

– Sizin burada yalnız kalmanızı mahzurlu gördük. Hiç olmazsa bu gece. Ortalık yatı�sın, o zaman durum da aydınlanır. Ama �imdi bu evi terk edelim. – Nereye gidece�iz? – Bilmiyoruz! Önce buradan çıkalım, onu beraberce dü�ü-nürüz. Divanın üzerinde oturuyordu. Kısa bir sessizlik oldu. Kendi kendime: “Acaba, diyordum, fazla telâ�a mı kapıl-dık? Hoca’yı lüzumsuz yere mi tedirgin etmekteyiz? Bi-zim hâlimize içinden gülüyor olmasın!” Az sonra ba�ını kaldırdı: – Haklısınız, dedi. Gitmek lâzım. Çocukları uyandırayım, hazırlansınlar Ben de giyineyim. Siz �u radyoya bir daha bakın, belki yeni bir haber vardır. Yukarı çıktı. Radyoda yeni bir �ey yoktu. Daha do�rusu, hiçbir �ey yoktu. Bir müddet geçince, ellerimi yüzümü yıkamak ihtiyacını duydum. Banyo yukarı katta, merdiven ba�ındaydı. Yava�ça çıktım. Atsız hemen hemen hazırlanmı�tı. Yalnız ceketini giy-memi�ti. Üzerinde beyaz, kolalı, belki ambalajından yeni çıkmı� bir gömlek, boynunda �ık bir kıravat. El çantasına bazı �eyler koyuyordu. – Ma�allah hocam! Pek �ık giyinmi�siniz! Hafifçe gülümsedi: – Eee, belki de sava�a gidiyoruz. Dü�üne gider gibi giyin-mek lâzım de�il mi? Ben de güldüm. Tam o sırada masanın üzerinden, beze sarılı, uzunca bir �ey aldı, çantaya koydu. – Bu ne, biliyor musun?

Page 97: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

96

– Hayır! Az evvel çantaya koydu�u �eyi çıkardı, üzerindeki bezi açtı. Elinde uzun bir hançer duruyordu. Kını ve kabzası i�lemeli, süs ve hâtıra olsun diye bulundurulan cinsten bir hançer. Elimde olmadan sordum: – Ne yapacaksınız bunu? – Sava�a silâhsız gidilir mi? Bizim de yanımızda hiç olmazsa bu bulunsun! Küçük o�lu Bu�ra ve evlâtlı�ı Kâniye de hazır olmu�lardı. Biraz sonra evden çıkıp cadde tarafına yürüdük. Atsız, çocukları kom�ulardan birine emanet etti. Herhalde eskiden beri teklifsiz görü�üyor olmalıydılar ki, bu kom�u evine tereddütsüz yürümü�tü. Bir vasıta bulup Bostancı’ya geldik. Durakta taksiler vardı. Onlardan biriyle pazarlık edip bindik. Üsküdar’a varı�ımız uzun sürmedi. Sözle�ti�imiz gibi, di�er arkada�lar da iskeledeydiler. �çlerinde Mustafa Kafalı ve Mehmet Eröz de vardı. (Eröz, o sırada �ktisat Fakül-tesi’nde Prof. Fındıko�lu’nun asistanıydı. Sonra profesör, de�erli bir sosyolog ve ilim adamı oldu. Ciddî eserler verdi. A�ır bir hastalık sonucu verimli ça�ında kaybettik.) �stanbul’da görevli bazı genç subaylarla görü�üp gelmi�ti. Araba vapuruna bindik. Bombo� salonda oturup çayla-rımızı söyleyince, aklımızı kurcalayan soruyu içimizden biri ortaya attı: – Nereye gidece�iz? Öyle ya, vakit sabaha kar�ı 3.30-4.00 Hiçbir hazırlı�ımız yok. Her �ey hızla olup bitmi�. Ötelerde ne olup bitti�ini dahi bilmiyoruz. Atsız:

Page 98: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

97

– E�er Ankara’da milliyetçiler, burada ötekiler hâkimse ve bunlar çatı�maya giri�mi�lerse Türkiye ikiye ayrılmı� demektir. O takdirde biz, milliyetçilerin safına katılaca�ız. Onun için Ankara’ya gitmemiz lâzım gelecek. Ama, önce bunun do�ru olup olmadı�ını iyice ö�renmeliyiz. �imdi Kabata�’a gidelim. Gerisini orada dü�ünürüz. Demek ki evde “sava�” sözünü söylerken pek �aka yapmıyordu. �� bu kadar ciddî miydi? Bir türlü inanasım gelmiyordu. Hele “Türkiye ikiye ayrılmı� demektir” sözü bana pek dokunmu�tu. �rademizin dı�ında, bir akıntıya kapılmı� gibi süreklenmeye mi ba�lamı�tık? Kabata�’a inince Karaköy yönüne do�ru yürümeye ba�-ladık. Bir �eye -bir taksiye- binme lüzumunu duyma-mı�tık. Acelemiz veya hedefimiz yoktu ki, binelim. Öyle-sine yürüyorduk. Sanki zaman dolsun, sabah olsun diye. Sekiz-dokuz ki�iydik. Yollarda hiç kimseler görünmü-yordu. O saatlerde bu caddeden çok geçmi�li�im vardı. Yine böyle kimselerin olmadı�ı saatlerde. Sabaha kar�ı, gazeteden çıkıp eve dönerken. Ama hiçbirinde bu yolun, bu kadar tenha göründü�ünü hatırlamıyordum. Yolun yarısında, sabahın ilk aydınlı�ı, buzlu cam arkasından ı�ır gibi, tül tül üzerimize inmeye ba�ladı. Mahalle aralarından tek tük bekçi düdükleri... Ve ıslak bir sis. Garip bir kafileydik. Veya bana öyle görünüyordu. Atsız’ın “Ya�ayan Türkçülere A�ıt” adlı �iirinden bir beyti hatırlıyordum: Gitmekte bütün kafile, meçhûle yönelmi�, Nerden gelerek hangi karanlık sona do�ru? Bir ihtilâl sabahının alaca karanlı�ında sokaklara dökülmü� bu insanları bir araya getiren neydi? Savunma

Page 99: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

98

içgüdüsü mü, vefa duygusu mu, yoksa bir ülküye gönül vermi� olmanın tabiî akı�ı mı? Hangisi olursa olsun, ne kadar yalnız, ne kadar çaresizdik. Memleket belki de bir dönüm noktasındaydı. Böyle kritik bir anda, Türk milliyetçili�inin nice cefalara katlanmı� önderi, yanında birkaç gençle �stanbul sokaklarında sabah-lamaktaydı. �imdi �u ilerdeki kö�eba�ından çıkacak bir devriye postası hepimizi toparlayıp götürebilirdi. Hangi yöne akıp gitti�i bilinmeyen bir ihtilâl ortamında derdimizi kime ve nasıl anlatabilirdik? O anda aklıma Atsız’ın çantasındaki hançer geldi. Meçhul dü�manlara kar�ı bizi koruyacak tek “silâh”! Dudaklarıma belki belli belirsiz bir tebessüm takılmı�tı ama, içime de bir gariplik, bir hüzün çökmü�tü. Türklü�e sevdalı, Türklük için her �eyini -canını bile- seve seve adamı� bu insanlar, kendi vatanlarında niye böyle öksüz ve sahip-sizdi? Türk milliyetçili�ine ve milliyetçilerine yönelmi� her menfî hareket, bende daima bu “vatanda gurbet” hissini uyandırmı�tır. Yüre�imin bu duygu ile da�landı�ı çok za-manlar olmu�tur. O geceden önce ve sonra... Hattâ �imdi bile! Fındıklı’yı, Salıpazarı’nı, Tophane’yi, Karaköy Meyda-nı’nı geçtik. Köprü trafi�e açılmı�tı. Tek tük yayalar, bir-kaç vasıta... Eminönü’nden Bahçekapı’ya sapıp Sirkeci’ye yöneldik. Ü�ümü� ve yorulmu�tuk. �çimizden biri: – �urada bir muhallebici var, dedi, hem bir �eyler içeriz, hem dinleniriz. �sabet! Camında “Meriç Muhallebicisi” yazılı bir salona girdik. Dumanı üstünde salepler hepimize canlılık getir-mi�ti. Ben gazeteye kadar çıkıp son haberleri ö�renmek üzere aya�a kalkmı�tım ki, dı�arda gazete müvezzilerinin

Page 100: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

99

haykırı�ları çınladı. �lk baskılar yapılmı�tı. Birkaç gazete birden alıp döndüm. Hepsinin man�etinde aynı haberin �im�ir harfleri haykırıyordu: “�htilâl bastırıldı!. Ve biraz tafsilât. Bize lâzım olan haber buydu. Demek ki artık da�ılabilir, i�imize veya evimize gidebilirdik. Birkaçımız ayrıldı, geri kalanlar Ca�alo�lu’ndan Beyazıt’a do�ru yürümeye ba�ladık. Atsız’la Edebiyat Fakültesi’nin önünde vedala�tık. O, fakültedeki dostlardan birinin bo� odasında bir-iki saat uyuduktan sonra kütüphanedeki i�inin ba�ına gidecekti. Aradan on be� yıl geçtikten ve Atsız Bey vefat ettikten sonra, bu olayı “Tanıdı�ım Atsız” kitabımın ilk baskısında yazmı�tım. Daha sonra 12 Eylül harekâtı oldu. Birkaç ay sonra bir hanım telefon ederek benimle görü�mek istedi�ini bildirdi. Geldi, konu�tuk. Kendisi, 27 Mayısçılar arasında yer almı�, fakat komiteye girmemi� olan Ertu�rul Alatlı’nın kızıydı: Alev Alatlı. Sonraları çok sayıda roman yazarak ün yapmı�tır. Diyordu ki: “Türkiye’de bugüne kadar sürüp gelen fikir cereyanlarını inceledim. Bunların arasında Türkçülük ve Komünizm ba�ta geliyor. Bu iki cereyanın da önder isimleri Nihâl Atsız ve Nâzım Hikmet. Ben sizden Atsız hakkında daha geni� bilgi almak istiyorum.” Özetle anlattım. Zaten kitabımı da okumu�tu. Sonraları kaleme aldı�ı seri romanlarından biri “Okey Musti. Bu i� tamamdır” adını ta�ıyordu. Alatlı, bu romanında, 22 �ubat gecesi ya�adıklarımızı, isimlerimizi de zikrederek, oldu�u gibi tasvir etmi�. Yani, bir romancı gözüyle de, o ihtilâl gecesindeki durumumuz dramatik bir hâdise olarak görülmü�. •••

Page 101: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

100

Atsız, kabiliyeti, çalı�kanlı�ı ve Türklük sevgisi sayesinde büyük bir Türkoloji bilgini olmanın henüz ilk adımlarını atarken, akademik hayattan mahrum bırakılmı�tır. Bu hata, milletimiz ve bilim dünyamız için ciddî bir kayba yol açmı�tır. Atsız, üniversite dı�ında da çalı�malarına devam etmi�; Türk tarihi ve Türk kültürü üzerine de�erli eserler vermi�tir. �lmî faaliyeti, onun görü�leri dikkate alınması gereken bir dü�ünür ve bilim adamı olmasını sa�lamı�tır. Kaybeden Atsız de�ildir. Sadece üniversite açısından de�il, ö�retmenlik hayatı bakımından da devlet Atsız’a lâyık oldu�u yeri vermekten daima kaçınmı�tır. Atsız’ın, üniversiteden ayrıldıktan sonra 1969’da emekli olana kadar 36 yıllık devlet hizmeti vardır. Bu sürenin ancak yedi yılı resmî okullarda Türkçe ve edebiyat ö�retmenli�i ile geçmi�tir. Malatya Ortaokulunda, Edirne Erkek Lisesi’nde, Deniz Gedikli Hazırlama Okulu’nda ve son olarak da Haydarpa�a Lisesi’nde, Altı yıl da, Yuca Ülkü ve Bo�aziçi liselerinde olmak üzere, özel okullarda ö�retmenlik yapmı�tır. Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki eski eserleri tasnif komisyonu uzmanlı�ı ise on sekiz yıl devam etmi�tir. Demek ki geri kalan be� yılda devlet Atsız’a görev vermemi�, onu hapislere gönderdi�i gibi açlık ve yoklu�a mahkûm etmi�tir.

Özel hayatında son derece nazik, cana yakın ve ho�görülü olan Atsız’ın, millî meselelerde aynı ölçüde sert ve ha�in olması çok kimseye yadırgatıcı gelebilir. Ama, bu büyük ülkü ve inanç adamlarının ço�unda ortak ve karakteristik bir vasıftır. �ahsımıza yapılmı� bir hakareti ba�ı�layabilir veya yanlı� bir davranı�ı ho� görebiliriz. Ama, milletimize yönelmi� bir kötü niyeti ba�ı�lama hakkımız yoktur, olmamalıdır. Bu açıdan bakıldı�ında,

Page 102: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

101

Atsız’daki farklı ki�ilikleri ve bu ki�ilikler arasındaki tezadı daha iyi anlamak mümkündür.

Türkçülük, geli�mesini �üphesiz çok de�erli fikir, yazı ve te�kilâtçı kadrosuna borçludur. Bu kadro içinde, Atsız, bitip tükenmek bilmeyen gayreti, i�lek kalemi, hitabet kudreti, azmi, sabrı ve tahammülü ile müstesna bir yer tutar. Ya�adı�ı olaylar. mâruz kaldı�ı haksız muameleler ve fedakârlı�ı, onun adını, bu kadro içinde ön plâna çıkarmı�tır. Bu sebeple, “Atsız” adı, kırk yılı a�kın bir süreyle Türkçülü�ü temsil etmi�tir. O kadar ki, ölümünden otuz yıl sonra, bugün bile Atsız adı Türkçülü�ü, Türkçülük Atsız adını ça�rı�tırmaktadır. Böyle bir �eref her kula nasip olmaz.

Atsız’ın Türklü�e olan derin sevgisi ve yaptı�ı hizmetler, milletimiz tarafından gün geçtikçe daha iyi kavranmaktadır. Kadirbilir Türkçüler ve ülkücüler, onun ölüm yıldönümlerinde Türkiye’nin her tarafında aziz hâtırasını anmak için toplantılar düzenliyorlar. Atsız’ı kendilerine örnek edinen genç nesiller yeti�iyor. Atsız hakkında yazılar, kitaplar yayınlanıyor. Bunların hepsi güzel ve yara�ır i�lerdir. Gittikçe daha büyük ölçüde yapılması gerekir. Fakat, Atsız’ın ruhunu asıl �ad edecek olan, kendisinden sonraki nesillerin, Türkçülük yolunda giderek artan bir gayretle çalı�malarıdır. Nesiller de�i�-tikçe Türkçülük bayra�ı el de�i�tirecek, fakat asla yere dü�meyecektir. Türkçülük bayra�ının yükselmesi, Türk milletinin yükselmesi demektir. Ömürlerini bu yolda harcayanlar, Atsız’ın hâtırasına en büyük saygıyı göster-mi� olacaklardır.

Page 103: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

102

Atsız’ın kaybından sonra Türkçülü�ün üzerine serilmi� atalet örtüsü yava� yava� kalkıyor. Art arda gelen hamlelerle Türkçülük yerinden do�ruluyor, sert ve emin adımlarla zafere do�ru yürüyor. Ya�asaydı e�er, Atsız, bu �ahlanı�tan gurur duyardı. Atsız Bey, bu dünyadan bir efsane gibi gelip geçti. Atsız’ı tanımı� olup da �imdi hayatlarının sonbaharını sürenler, onu her geçen gün daha fazla özlüyorlar. Onlardan biri de benim. Beni sabırla ve ilgiyle dinledi�iniz için hepinize te�ekkür ederim.

Page 104: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

103

OTURUM BA�KANI PROF.DR. AHMET B�CAN ERC�LASUN’UN

DE�ERLEND�RMES� ∗∗∗∗

Birkaç cümleyle bugünkü oturumu kapatmak isti-yorum.Mücadeleli bir hayat ya�ayan Atsız, o mizacı unu-tarak ba�ka türlü hayat ya�ayamazdı. 30’ların ba�ında üniversiteden atılmasaydı daha kuvvetli eserler verecekti ve herhalde Atsız’ı Atsız yapan da o u�radı�ı haksızlıklar olmu�tur.Haksızlıklara u�ramasaydı, oradan oraya sürülmeseydi bugünkü Atsız olmayacaktı muhakkak.O, böyle bir ömrü, böyle bir çalı�mayı kendisi için seçmi�ti, öyle ya�adı öyle öldü. Bugün bunun için Atsız'ı anıyoruz.Atsız’ın ruhunu da bugün kendisini burada anarak biraz eskitiyoruz, eski hale getiriyoruz.Atsız elbette ya�adı�ı zamandan, ya�adı�ı günden çok defa gayri memnundu ama Türklü�e her zaman inanmı�tı. Türklü�ün genetik yüceliklerine, erdemlerine inanmı�tı. Zaaflarını da biliyordu elbette. Milletimizin zaafları da vardı günümüzde. Bu zaaflar belki de en yüksek noktaya çıktı ama Türklü�ün genetik erdemleri ve yücelikleri de vardı, onlara inanıyordu ve Türklü�ün geçmi�te oldu�u gibi, gelecekte de mutlaka yücelece�ini kabul ediyordu. Zaten

∗ Gazi Üniversitesi Ö�retim Üyesi

Page 105: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

104

ba�ka türlü dü�ünülemez ba�ka türlü dü�ünen insan da ülkü sahibi olamaz yani gelece�e inanmazsak gelece�e inanmazsanız elbette sizin ülkünüz de olmaz.Atsız gelece�e inanıyordu ve Türk milletine inanıyordu.Aslında Atsız 1930'lu yılların ba�ından itibaren sivil Türk milliyetçili�ini gayri resmî Türk milliyetçili�ini temsil eden adamdır.1920 lerden 1930 ların ba�ına kadar elbette Türkçü bir siyaset güden Atatürk devrinin iktidarı o türkçü siyaseti inkılapları yine Türkçü bir kurulu� olan Türk Ocakları ile halka ula�tırmaya çalı�ıyordu yani Türk Ocakları bir bakıma iktidarla halk arasında ili�kiyi kuran bir kurulu�tu; ama 1931 de Türk Ocaklarının kapatılmasıyla Türkçülük sadece devlet katında resmî bir Türkçülük olarak kaldı. Yani siz dü�ünebiliyor musunuz Atsız'ın ilk itirazını yaptı�ı o telgrafını çekti�i yer Türk Tarih Kurumu. Atatürk Tarih Kurumu ile ilgili ve Türk Tarih Kurumunun ba�ında bir ba�ka Türkçü var: Yusuf Akçura var Türk Tarih Kurumunun ba�ında. Yusuf Akçura var yani devlet Türkçülük yapıyor. Tarih Kurumuyla Dil kurumuyla Türkçülük yapıyor ama Türk Ocakları ortadan kalkmı� i�te .

Atsız bu bo�lu�u dolduran 1931 den itibaren bu bo�lu�u dolduran gayri resmî bir bakıma sivil Türkçülü�ü temsil eden insan ve tabii mizacı gere�i en imkânsız denilen dönemde itirazını yapabilen bir insan. Sonradan birtakım dönemler için ve birtakım insanlar için vakit geçtikten sonra ele�tiriler yöneltmek çok kolaydır. Bugün o ele�tirileri yönetenleri ele�tirilerde hep de itibar etmemiz do�ru olmaz. Atsız kendisine zarar verecek güçlerin, kuvvetlerin, kudretlerin iktidarda oldu�u dönemde ele�tirisini yöneltebilen ve dolayısıyla hayatının arkada�larımız tarafından ifade edilen macerasını

Page 106: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

105

ya�ayabilen bir insan idi.1938 den sonra Türkçülük, Türk milliyetçili�i devlet katında da parladı ve sivil bir millliyetçili�e ihtiyaç vardı. 1938 den sonra devlet katından da Türkçülük kaldırıldı yine de bir Türk devleti anlayı�ı vardı. Tabii burada onu �ey yapmayalım ama Türkçülük devlet katından da uzakla�tırıldı. ��te o zaman Atsız'ın 1931 den beri yürüttü�ü sivil Türkçülü�ün iti-razları gündeme geldi, üstelik 1940 larda bir ba�ka hareket Türk devletini ve Türkiye Cumhuriyetini tehdit eden bir ba�ka hareket de ortaya çıkmı�tı; dolayısıyla Atsız'ın etrafındaki Türkçüler o zamandan itibaren o harekete kar�ı yani komünizme ve sosyalizme kar�ı kendilerini göstermi�lerdi. Maddî bir komünizm önemli de�ildi. Orada önemli olan Sovyet yayılmacılı�ıdır. O zaman ona kar�ı bir mücadele gerekiyordu ve bunun bayraktarlı�ını elbette Atsız ve etrafındaki gençler yapmı�lardı ve bu mücadele Sovyetler da�ılana kadar da Türk milliyetçileri tarafından yapılmı�tır.Sovyetler da�ılana kadar Sovyetler, Türkiye için bir tehdit idi.

Bazen tarih yanılgısına dü�üyoruz. Anakronizm deniyor buna, Tarih yanıltısı. �imdi Sovyet tehdidi yok ya 1960 larda bo�una mücadele etmi�iz; bo�una ölmü�üz gibi tarih yanılgısına dü�üyor insanlar. �imdi yok Sovyetler birli�i, o zaman vardı. O zaman vardı ve o tehdide kar�ı mücadele etmek gerekiyordu. O mücadeleyi de Atsızlar Türk milliyetçileri yapmı�lardır. 1960 larda da Türk milliyetçileri ve ülkücüler yapmı�lardır gerek yok ama �imdi yine yanılgıya dü�üyoruz. Bence yine bir anakronizm, bir tarih yanılgısına dü�üyoruz. Zannediyorum ki hâlâ Sovyet tehdidi var ve bir kısım arkada�larımız yine enerjilerini o tarafa do�ru yöneltiyorlar. Elbette potansiyel olarak bir Rusya tehlikesi

Page 107: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

106

her zaman var. Türkiye için, ama �u anda Türkiye'nin ba�ımsızlı�ına kar�ı birinci tehdidin Sovyetler olmadı�ı veya Sovyetlerin devamı olan Rusya Federasyonu olmadı�ı da ortadadır.Türkiye’nin ba�ımsızlı�ına kar�ı birinci tehdidin nerden geldi�i de �u anda ortadadır. O halde �u anda Türkiye’nin ba�ımsızlı�ına kimler kastediyorsa bugünkü mücadelenin ona kar�ı yapılması gerekiyor, yani hiçbir �ekilde tarih yanılgısına dü�memek lâzım. Herhalde Atsız ya�asaydı Ba�kanımızın ba�langıçta ifade etti�i gibi, bugün de mücadele azmini, oklarını, en �iddetli oklarını bu yeni dü�manlara kar�ı yöneltecekti ama karamsarlı�a gerek yok Türk milletinin damarlarında Türk milletinin kanında, fıkratında de�i�meyen bir cevher var ve herhalde o cevher bugün bizlerde kendini göstermez ise Türk milliyetçisiyiz diye dola�ıyoruz diyen çoklarını da biliyoruz ama o cevher bizlerde ortaya çıkmaz ise bizden sonraki nesillerde mutlaka ortaya çıkacaktır ve Türklü�ün ölece�ine inanmıyorum Atsız bunun için ya�adı. Atsızın ömrü ve mücadelesi elbette unutul-mayacaktır. Hepinizi saygıyla selâmlıyorum...

Page 108: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

107

TÜRK OCAKLARI ANKARA �UBES�

YAYINLARI

1. Türk Kültürü ve Do�u Türkistan, 44 sf. Temmuz 2002

2. Aydınlarımız ve Avrupa Birli�i, (Nuri Gürgür), 64 sf. Mart 2003

3. Ate� Altınday�ız, (Nuri Gürgür), 16 sf. Mart 2003 4. Millî Birlik ve Milliyetçilik, 63 sf. Haziran 2003 5. AB – Kıbrıs – Kuzey Irak, (Süleyman Demirel),

32 sf. Haziran 2003 6. Ankara �ubesi 10. Genel Kurul Raporu, 32 sf.

Aralık 2003 7. Mehmet Emin Resulzade’yi Anıyoruz, 40 sf.

Mart 2004 8. Kuzey Irak – Kıbrıs, (Kâmuran �nan), 56 sf.

Nisan 2004 9. Millî Devlet ve Büyük Ortado�u Projesi, 66 sf.

Mayıs 2004

10. Millî Kültür, Mozaik Kültürler ve Bölücülük, (Nevzat Köseo�lu), 46 sf. Haziran 2004

11. Ortado�u ve Filistin, 83 sf. Temmuz 2004 12. Hacı Bekta� Veli, (Dr. Abdülkadir Sezgin), 92 sf.

A�ustos 2004

Page 109: 109 yücel hacaloğlu   doğumunun 100. yılında h. nihâl atsız

108

13. Mar�larımız ve Destanî �iirlerimiz, 117 sf. Aralık 2004

14. Ses Bayra�ımız: Türkçemiz, (Yavuz Bülent Bakiler), Ziya Gökalp Yazı Yarı�ması Töreni, 75 sf. �ubat 2005

15. Do�umunun 100. Yılında Nihâl Atsız, 103 sf. �ubat 2005

16. Türk Dünyası �ki Yüzyılın Arasında, (Prof.Dr. Orhan KAVUNCU), 165 sf. �ubat 2005