50
FÂTİH’İN TEŞKİLÂT KANUNNÂMESİ VE NÎZAM-I ÂLEM İÇİN KARDEŞ KATLİ MESELESİ Abdülkadir özcan 29 Mayıs 1453‘de Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun mer- kezi İstanbul'u aimasiyle Osmanlı kroniklerinde «EbU’l-feth», fakat daha yaygın olarak «Fâtih» ünvauiariyle anılan ü. Mehıned, Osman- lI Devletini bir saltanat hâline getirmekle kalmamış, bu imparator- luğun teşkilât ve teşrifat kaidelerini ilk defa bir mecmuada toplat- makla, bir kanun adamı olarak da tarihlere geçmiştir’. Kuruluşundan beri Osman!: Devletinde câri olup, o zamana ka- dar tedvin edilmemi# kanunların3 terlenmesiyle teşekkül etmiş ve küçük bazı teferruatlarla yüzyıllarca bu devletin teşkilât ve miles- seselerinde yiirürlükde kalmış bir eser olarak büyüle önem taşıyan ve Viyana Milli Kütüphânesinde bulunan nüshasına dayanılarak Mehmed Ârif Bey tarafından Türkiye'de ilk defa Tarihli O&mani En- cümeni Mecmuan (TÖEM) ilâvesi olarak (İstanbul 1330) neşredil- miş olan bu Kanunnâme’nin, son yıllarda tamamının uydurma oldu- 1 Fâtih, ayrıca, yürüklere dâir küçük bir kanun He, çeşitli vergi ve güjn- rük jtttmnlifiiidaa miirekkeb bir reaya ve ceza kanunnâmesi daha derletmiş olup, bu eser Friedrich von Kraelitz tarafından (Mitteilungen zur oammixchen Geschichte, I, Wies 1921, 1J-18) ve ondan naklen Ömer Lütf! Barkan tarata- daa (XV. ve XVI. Atarlarda Osmuniı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hu- kuki ve Mali Esatlan, I. Cilt, Kanunlar, Ulanbul 1943, 387-395) neşredllmigtlr- 2 Usûl, nizam ve Icalde mânalarına gelen ka n un kelimesi Grekçe olup, Arapça’ya geçmiş, batta kavânln seklinde cem‘i de yapılmıştır.

Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH ’İN TEŞKİLÂT K AN UNN ÂM ESİ

V E

NÎZAM -I ÂLEM İÇİN KARDEŞ KATLİ MESELESİ

Abdülkadir özcan

29 Mayıs 1453‘de Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun mer­kezi İstanbul'u aimasiyle Osmanlı kroniklerinde «EbU’l-feth», fakat daha yaygın olarak «Fâtih» ünvauiariyle anılan ü. Mehıned, Osman­lI Devletini bir saltanat hâline getirmekle kalmamış, bu imparator­luğun teşkilât ve teşrifat kaidelerini ilk defa bir mecmuada toplat­makla, bir kanun adamı olarak da tarihlere geçmiştir’.

Kuruluşundan beri Osman!: Devletinde câri olup, o zamana ka­dar tedvin edilmemi# kanunların3 terlenmesiyle teşekkül etmiş ve küçük bazı teferruatlarla yüzyıllarca bu devletin teşkilât ve miles- seselerinde yiirürlükde kalmış bir eser olarak büyüle önem taşıyan ve Viyana Milli Kütüphânesinde bulunan nüshasına dayanılarak Mehmed Ârif Bey tarafından Türkiye'de ilk defa Tarihli O&mani En­cümeni Mecmuan (T Ö E M ) ilâvesi olarak (İstanbul 1330) neşredil­miş olan bu Kanunnâme’nin, son yıllarda tamamının uydurma oldu-

1 Fâtih, ayrıca, yürüklere dâir küçük bir kanun He, çeşitli vergi ve güjn- rük jtttmnlifiiidaa miirekkeb bir reaya ve ceza kanunnâmesi daha derletmiş olup, bu eser Friedrich von Kraelitz tarafından (Mitteilungen zur oammixchen Geschichte, I, Wies 1921, 1J-18) ve ondan naklen Ömer Lütf! Barkan tarata- daa (XV. ve X V I. Atarlarda Osmuniı İmparatorluğunda Zirai Ekonominin Hu­kuki ve Mali Esatlan, I. Cilt, Kanunlar, Ulanbul 1943, 387-395) neşredllmigtlr-

2 Usûl, nizam ve Icalde mânalarına gelen k a n u n kelimesi Grekçe olup,Arapça’ya geçmiş, batta kavânln seklinde cem‘i de yapılmıştır.

Page 2: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

3 ABDÜLîKADÎR ö z c a n

ğus veya bir kısmının sonradan yazılıp Fâtih’e izâfe edildiği* yolun­da neşriyat yapılmış ve eserin sıhhati hakkında bâzı şübheler doğ­muş olmakla birlikte, bazı Osmaolı kroniklerindeki imâlar, Mehmed A rif Bey’in, Kanunnâme?nin Fatih’in son yıllarında, devrin vezîria’- zamı K&ramani Mehmed Paşa (ö. 1481) zamanında tertib edilmiş olabileceği1 kanaatini te’yid etmektedir.

Ezciimle, Tdrih-i Ebü’l~feth müellifi Tursun Bey, Fâtih’in son seferine çıkmasında bu Vezir’in rolünden bahsederken onun «kâmil ve zirek vezir» olduğunu* söylemekte; Kemal Paşa-zâde ise. «mekr ü tezvirde bt-nazîrdi, Pâdişâhın dizginleri elinde idi. Âyin-i saltanata ve kavânin-i emarete uymaz çok bid’at vaz’ etmiş idi»7 diyerek onu şiddetle tenkid etmektedir, ilk sekiz padişahın devirlerini, II. Baye- zid’in emriyle kaleme almış olduğu Heqt Bihişt adlı eserinde anla­tan îdris-i Bitlis! (ö. 1520), her hâlde Osmaniı devlet teşkilâtını ki­tabında ayn bir bolüm altmda değerlendiren ilk tarihçidir. Ve Id- ris’in Osmaniı devlet teşkilâtı bahsini, Fâtih devrini anlattığı ye­dinci deftere tahsisi tesadüfi olmayıp, bu devrin kanunlaştırma ve teşkilâtlanma hareketlerinin bir ifadesidir. Hattâ Fatih Eanunnâ- mesi’nin muhtevasından ilk bahseden müellif, Alı değil İdris-i Bitli- sî’dir*.

Bâzı tenkitlerine rağmen ff&şt BiJıişt’dcn geniş ölçüde faydalan­dığı anlaşılan Gelibolulu Âlî Mustafa Efendi ise «Ebü’İ-feth kanun­larından» açıkça bahsetmiş ve Fatih Kanunnâmesinin muhtevâsmı, fakat daha mufassal olarak eserine dere etmiştir1.

3 A li Himmet Berki, İstanbul'un Be^yüzüncü Fetih Yıldönümü bttlyle Büyük Türk Hükümdarı, Istanbui Fâtihi Sultan ilehmed Han ve Adalet Hayali, l*U.nbut 1853, 142-148.

4 Konrad DÜger, Untermchunçen tu r Q«schichte dea Osmanûıchen Bof- geremonietta im ıs. uttd 16. Jahrhundert, Münehen 196?, 34 vd.

5 Mehmed A rif B«y, Kian«Hndffl«'yl neşrederken f iu n t ] olduğu önsözde (s. 6J, «serin â82/H77'dea Soüra. yazıimıj olabileceği kanaatini belirtmiştir.

6 Mertol Tulum neşri. İstanbul 19T7, a, 182.T T«ıûrih~i A l-t Osman { VİL Defler), Şerafcttln Turan neşri, Ankara

IÖ57. S31 vd.; Âşık Paşa-zâde ite Karamanl Mehmed Ptşa'nıa pek çok vakfı boctıp tlmira çevirmesini ag'.r bir dille tenkit etmektedir A l-i Osman,İstanbul 1332. s. 192); it. Mecdl'nir Şakayık Tercıimeaı'nde de (İstanbul 1269. s. ISO) bu lAtın Dtvafl teşkilatındaki tevliyetlerine işârel olunmaktadır.

8 Heft Bihişt, Nuruosmaniye Ktb.. nr. 3209, varak (vr.) 358*. vd.9 KunAu'I-oJıiKtr, İstanbul Üniversitesi Ktb.. TY. 5S58. vr. 88a vd-

Page 3: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH 'İN TEŞKİLÂT KANUNNÂMESİ 9

XVII. yüzyılla ilk çeyreğinde yazılmış olan Tarih-i Sâ/’dakl"’; «Dîvân-ı bülend-eyvân-ı Osmani esâsını ol Sultân-ı ma’delet-ünvâmn fikr-i metini te’sîs ü te’kîd ediip, bünyân-ı erkân*ı şevket U saltanatı re’y i miibînini te’yîd ü teşyîd etdi»11 ve ; «Kadıaskerler arzından çık* dıkda veziriazam ve şâir viizerâya tevakkuf etmeleri bunların kanu­nudur»1* gibi ifâdeier ile, XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşayan Os- mas-zâde Tâib'İn (ö. 1724) Karamanı Mehmed Paşa hakkmdaki; «Hâlâ düstûra 1-amel olan kavânîn-i nâfi'amn ekseri neticemi tedbir-i isâbet-peziridir»*1 sözleri, Osmanlı devlet teşkilâtının ilk defa Fâtih tarafından ve Kara manî Mehmed Paşa’nın sadâretinde esaslı bir şe­kilde ele alınıp, bir risale şeklinde tedvin edildiğinin bâr iz delilleri­dir. Bu husûs, Fâtih hakkında yapılmış monografik çalışmalarla da te’yid edilmiştir’-*.

Zamanındaki ilmiye tarîkinin bozulduğunu gören IH. Murad, 1577’de devrin veziriazamı Sokullu Mehmed Paşa'ya gönderdiği bir fermanda : «Hâlen tarîk-ı ulemâya hayli ihtilâl ânz olup, kanûn-ı kadim-i Sultân Mehemmed-i Gazi zemantndaki gibi gözedilüp zemâ- mmızda dahi ahsen olmak raurâdımdır»”’ derken, yine Fatih devri­nin kanunlaştırma hareketlerine ışık tutmaktadır“ . Kanunnâme'de

10 Tttiij'etii'i-a/ttxlb »dıyte £<■ bilinen bu « e r in müellifi. 1387'de tvtanbul'- <ta yapıla» t&b’uıda tasrih edilmemiştir. Ancak, Onum lı MifaUijleri ( I , 347), Türkiye Tarik YayvtıUm Bibliyografya&t (tsUübu! 1956. s. 6 J, izahlı Osmaıih Tarihi JErunoiflJiit {İstanbul 1972, III. 59) ve S Anı Iha Ayverdi'nte Ettebl ve .Vc- nevi Dünyası İçinde Fatih (İstanbul 1933, S. 131, 275) vs. gibi b izi eserlerde Ta^köpri-zide Kemaleddia Eft-ndl’yc m il ediimü} ve kütüphane f içlerine bu zâ­tın adiyle gecmlise de, müellifin, kendisinden., m , Murad devri çeyh(lliilAmls.rın- dan Bostan-zâde Mehmed EΫDdrnin oğlu olarak (s. 83-84) bahsetmesi ve L Ah­med devrindeki kendi kazaakerliflnt zikri, (». 9-10) Tari/ı-i Sd/'m Bostan-zâde Yahya Efendi taraf:n<Jwı kaleme alin dışını kat'Uegtinnektedir. Bil hususta da­lla geniş bilgi İçin bk. Necdet Sakaoglu, Duru Tarih, İstanbul 1973, s. 10-14

11 Tarifai Sâf, İstanbul 1287, s. i9.12 Aynt eser, s. 50.13 Hadikalul-vüzerti, İstanbul 1371, a. 14.14 Fraüz Btiınger, Mahornfıt I I Le Conquérant et »on temp» (1432-1481),

Paris 1954, s. *43, 520-521; Hala İnalcık, <• Mehmed II » maddesi, t A., VU, 512; Şebabeddin Tekin dafc, «Mehmed Pa$a, Karamanlı maddesi, t A., VU, &S9.

İS Tsmatl Hakkı Uzuaçarfılı, OsmanlI Devletinin ilmiye Teşkilâtı, Ankara 1965, s. 241-242.

16 Nitekim Gelibolulu Alt de Fâtih için : <Eger çl ecdâd-t izamından Yıl­dırım B&yezld Han’dan kendülere gelince vâki olan aba co-kirâm bu'luvinüln

Page 4: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

ıo ABDÜLKADİR. ÖZCAX

kaptandan hiç söz edilmemesi ve bir Arz-odası ile Has oda inşâsın­dan bahsi ise eserin Fâtih devrinde tertiblendiğinin açık delilleridir. Zîrâ, bu Padişah zamanında Osmanlı Devletinin küçük bir deniz gü­cü bulunduğundan Kanunnâme'de Kaptan Paşalık müesseses inden bahs olunmaması tabiidir. Gelibolu’da bulunan bu küçük donanma Geii'oolu sancak beyinin idaresinde idi1T. Arz-odası da ilk defa Fâ­tih tarafından inşâ edilmiş olup, o zamana kadar Divân toplantıla­rına bizzat padişahlar başkanlık ettiği hâlde, Fatih'in son zaman­larında bu işin veziriazama bırakıldığı ve toplantının sonunda, mez­kûr Arz-odasında hükümdara bilgi verilmeye başlandığı anlaşılmak­tadır. Ancak, bu arz hakkında kesin kaidelerden bahs edilmemesi II. Mehmed'in o zamana kadar Divân toplantılarına başkanlık ettiğini akla getirmektedir” .

Bu şübheler daha ziyade, Fâtih Kanunnâmesi’nin şimdiye kadar tek nüsha olarak günümüze intikal etmiş olduğu, gerek resmî belge­lerde, gerek kroniklerde veya müstakil olarak bir başka nüshasının bulunmadığı zannından ileri gelmekte idi. Gerçekten, şimdiye kadar Viyana’daki nüshanın dışında başka bir Kanunnâme metninin mev- cûd olduğu ilim dünyâsının meçhulü bulunmakta idi. Halbuki Koca Müverrih BosnalI Hüseyin Efendi’nin Bedâyiü’l-vekayi’-* adlı umûmî târihinde Kanunnâme’nin Viyana nüshasına göre daha mutena bir metninin bulunması artık bu şübheleri ortadan kaldırmakta, Fâtih tarafından bir teşkilât ve teşrifat kanunnâmesinin tertib edilmiş ol­duğunu kesinleştirmektedir. Uzun yıllar reisülküttab olarak Dîvân-’ humâyûn hizmetinde bulunmuş bir kimse olan Hüseyin Efendi, adı geçen tarihini bu hizmetten mütekaid olduktan sonra kaleme almış

bir mıköârını tcrfe buyurmugl*r, URİtı bi't-ternim tertib ü thtlmim ve Ihtltâm ntyyeti güya. kİ Ebti’l-fath merhimun mesûb&tı defterine ta'iîk kılmışlar», (Kü»v- hv'l-ahb&r, aya» nüsba, vr. 86b.)

17 M. Fua.<3 KöprllIÜ. Sîmm jfüe&seaaierintn Otıumlı Kü«neMİ<nM Te­tiri, İstanbul 1981, a. 71: Aiımed Mumctı, Hukuksal c-e Siyasal Karar Orgum OlaraJc Diuan-ı Hümayun, Aakara 1976, s. 54.

18 Mumcu, Aynı ettr, s. 131.19 Ederin Leningrad Asya Mttzest'ndiki nüshası, Sovyet Soay&IUt Cum­

huriyetleri Birliği Bilim Akademisi Asya Halktan Enstitüsü tarafından, Dogu Halkları Edebi Abidelerinin 14. büyük serisi olarak İki ciltlik fakalmlle halinde 1961 yü:nd& Moskova’da basılmıştır. Metni bir girişle A.S. Tveritinovoy, fihrist ve indeksi Yu. A. Petrosyana ftaaırlaın içtir. Burada bu neşir kullanılmış ve ese- rla varak numaralarına atıfta bulunulmuştur.

Page 5: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH 'İN TEŞKİLAT KANUNNÂMESİ 11

ve 1054/1644-45 yıimda, yani hayatının son senelerinde tebyiz et­miştir-10. Kanunnâme metni eserin II, 277b-283b varaklan arasında bulunmaktadır. Müellif Kanunnâme?nin Fâtih'in emri İle zamanın ni­şancısı Leysî-zâde Mehmed Efendi tarafından üç bâb hâlinde ted­vin ve tahrir edildiğini belirttikten sonra, 1022/1613-14 yılında reisiilküttab iken bu Kanunnâme’nin Dıvan-ı hümâyunda mazbût sû* retini gördüğünü ve o zaman, bu resmî nüshadan istinsah ettiğini ve bilâhıre târihine dere ettiğini yazmaktadır11.

Bosnalı Hüseyin Efen di’nin verdiği metin 1029’da istinsah edi- ien Viyana nüshasına göre daha eski ve daha sıhhatli olup, çok yer­de onun eksiklerini tamamlamakta, ifâde bozukluklar: ve yanlışla­rını düzeltmektedir.

TOEM ilâvesi olarak neşredilen Kanunnâme’nm Bedâyiü'l-vekct- yivdeki metne göre eksik, birçok imlâ hatâları, ifâde bozuklukları ve bâzı yanlışlıklarla dolu olduğu tesbit edilmiş ve bu neşrin kullanıl­masının mahzurlu olduğu kanaatine varılmıştır. Bu hususta daha açık bilgi vermek iğin ikisi arasında yapılan karşılaştırmadan elde edilen tipik misaller aşağıda gösterilmiştir.

BedÂyiü’Uvekayi (B V ) ’deki metne göre TOEM’dt neşredilen Vi­yana nilshaaının (T E ) eksik kısımları :

Bizzat rikâb-ı humâyuna arz etme yetkisine sahib olanlar zikre- dili rken başta vüzerânm da (BV, 278b) onlardan olduğu, TE, s. 13’- de; kâtiblerin mertebeleri verilirken ruznâmeci ile mukabeleci ara­sında sipahiler kâtibinin (BV, 279b) bulunduğu TE, 18’de; yeniçe­rilere her yıl verilecek çukanın lâciverd rengi, başlarına saracakları astarın altışar zirâ ve yayabaşılara verilecek çukanın beşer zirâ {BV, 280b) olduğu TE, 22’de; başdefterdaruı doksanbin akçe ile mütekaid (BV, 282a) olduğu TE, 2d'da ve kadıların imzâ hakkı olarak oniki akçe alacakları (BV, 282b) TE, 29’da belirtilmemiştir.

Viyana nüshasındaki (TOEM’deki neşrine göre) ifade düşük* lükleri :

20 Bsddyiü'l-vekayL vr. 2a. Müellif, eserini telif ederken İdrii-i BİÜİst'yeiktldi ettiğini t * Lirim iş (2b) ve Hejt BfAtîi'teo g «a i{ ölçüde istifade etmiî*« de, Â fk Paşa zade, Neşri, Tâcl-zâdi Cafer Çelebi, Cilü-ıâde, Hoca Sadeddia Eea . di. Nevi ve Koç] Bey'den de nakillerde bui tınmakta dır.

21 ¿İv»* « “ fi 277a-27îb.

Page 6: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

12 ABDÜUCADtR ÖZCAN

Mal defterdarlarının mertebesi belirtilirken «altı kerre yüzbin akçelik beğ dahi olursa..* (BV, 278a) ifadesi TE, l l ’de «altı kerre yü2bin belki dahi olursa..»; «cümle umûr-ı saltanatı vezîria'zam şâir vüzerâ ile ve defterdârlanm ile müşâveret edeler» (BV , 279a) ifâ­desi TE, s. 16’da «miişâvere-i umür-ı saltanatı-» ve «umur-ı mah- fiyyeyi vezîr-i sânî dahi duymaya» (BV , 279b) ifadesi ise TE, s. 16’- da «umûr-ı mahfiyye sânî dönmeye» şeklindedir.

Viyana nüshasındaki bâzı yanlışlıklar ise aşağıdadır :-tYeni mülâzım ze'âmet istese yirmibin akçe ze’âmet verile»

(BV, 280b) ifadesi TE, s. 21’de yirmibin akçe tîmâra emir vere­ler»; «evvelâ cerime kanda gerek mîrî subaşılanna ve gerek ehl-i tİmİr subaşılanna üçbin akçe ola» (BV , 281b) ifadesi TE. 28’de «ev­velâ cerime k a n u n da gerek mîrî subaşılanna..» şeklinde olup, cerimenin cinsi, yani kati için olduğu tasrih edilmemiş, kan kanun olarak yazılmıştır.

Yukarıda sâdece bir fikir için verilen misaller seçilirken elkab bahsi nazara alınmamıştır. Burada da çok sayıda eksiklikler, yan­lışlıklar vardır. Bu bakımdan mezkûr misallere daha bir çok ilâve­lerde bulunmak mümkün ise de, aşağıda TOEM’de neşredilen Viya­na nüshası ile B F ’deki nüshanın mukayeseli metni de verileceğinden söz daha fazla uzatılmamıştır.

Beride, nizâm-ı âlem için kardeş katli Üzerinde durulurken, do- layısiyle eserin sıhhatine de temas edilmiş olacağından, Kanunnâ­me’ ye bir başka açıdan yapılan tenkide geçmek İstiyoruz.

Alman araştıncı Konrad Dilger tarafından öne sürülen şübhe- ler daha başkadır. Dilger, kısaca, Fâtih zamanında bir teşkilât ka­nunnâmesinin küçük bir çekirdeğinin bulunup, daha sonra yapılan bazı ilâvelerle bugün bilinen nüshanın teşekkül ettiği görüşünde­dir^-. Bu iddiasına oldukça kuvvetli deliller getiren araştırıcının hak­lı olduğu taraflar yok değildir. Dilger’in görüşleri gerek Ahmed Mumcu**, gerekse Aydın Taneri-1 tarafından tahlil edildiğinden bu-

22 Dilger, aynı eser, s. $-3?. Bedüyiü'i-vekayi müellifi de Kanunnâme hak­kında : «eğer çl Ucttzty-ı nu*Sr ile ba'cdan tebdil (i tağyir olmajdur. Ammi eksen b i l i m&'mûlün bHıâdır> ( 2T7b) dlytrek bu hnmuifl işAret etmektedir.

23 Mumcu, aynı eser, s. 28. 40, 41, 19, 51, 52. 59.24 Osmanlt Devleti’ıttn Kuruluş Döneminde BüJcürruitırîıfc buruntumun Ge-

lifmesi ve Saray Bayatt-Teşkaâit, Ankara 1678, s. 184-156.

Page 7: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

F A T İH İN t e ş k il a t k a n u n n â m e s i 13

rada tekrarından sarf-ı nazar olunmuştur. Ancak, Dilger’in, Kanun­nâme'de geçen tâbirinden Anadolu'nun güneyindeki mârufvilâyeti anlayıp, buranın daha sonra Osmanlı topraklarına ilhak edildiğine" dayanarak, bu kısmın sonradan yazıldığını öne sürmesi­nin” mesnedsiz olup, bu tâbirden İstanbul, Edirne ve Bursa medre­seleri ile bu yerlerin civarındaki medreselerin güzidelerinin kast edil­mekte*7 olduğunu belirtelim.

Kanunnâmemi Âî-i Osman’m başındaki; «Bu Kanunnâme atam ve dedem kanunudur ve benim dahi kanunumdur» ifadesi, eserin kay­naklan hakkında sarih bilgi vermekte, yâni Kanunnâme’nm, teşek-

25 Bu hususta geaig bugi için ¿it Tekirdağ. tSoa Csrr,Ji£İl-Karimin Münâsebetler t Hakkında Arattırmaları. İstanbul Üniversiteli Edebi­yat Fakülteni Tarih Dergisi, XHI/17-18, İstanbul 1S«3. *. 43-77.

26 Düğer, ayjh « e r , s. 28 vd.; ondac caklen Taner;, at/tu eser, 185.27 Alt. KvnMü'l-aAbdr, 90b; bu hususa. Mehrovd Arli Bey de işaret etmek­

tedir İTOEM, s. 30not>). ¿Canttnndtn«'de ilmiye rütbeleri Verilirken geçen bu ta- bir De DUger’ln anladığı gibi Anadolu’nun güneyindeki m irûf bÖLgenin ilgisi ol­mamak gerektir. Dilber, bu tabirin ancak XVI yü2yılda esere girmiş olabilece­ği İhtimâli üzerinde durmakta ve Ümiye te(kllAt: 11« ilgisini şübbeli bulmakta­dır (s, 28-29). Halbuki aynı tabir Atayi’nia Zeyi-ı Şakaytk'mda. hem de btrkaç yerde göçmektedir: Ezcümle, hAmls rütbeline vgım ı; olan Hurrem Efendi (ö. 670/1562-63 )'nin îç-ü (veya İçel) 'dc medrese yani müderrislik talebinin redde­dilip, blz-zarûrf kenara çıkmağa ritzı olması ve ISO akçe Ue b&z: yerlerde kadı- l:k yapması (Atayi, I, 3S) bu tabir ile Ali'nin dediği gibi İstanbul, Edirne ve Bursa gibi merkez medreselerinle kast olunduğunu imâ etmektedir. Dllgcr’ln bir Iç-11 müderrisinin 20 akçe gibi cüü’I bir para almasına itlr&zuu ise ytne JŞo- kayık Zeyti'nde Ehiî Meluned Çelehl'ye (d. 1009/1600-1601) Iç-U'de 25 akçe İle müderrislik verildiği, kaydı geçersiz kılmaktadır (II. 4*0). Aynı eserin b&$ka yerlerinden anlaşıldığına göre bu tabirin pâye olarak da kullanıldığı dikkati çek­mektedir. Meseli, Unkud Süleyman'ın (ö. Zilhicce 1030/Ekim-Kaa:m 1621) iç­il itibarı Ue sahn'a getirilmesi (Atayî, H. 614); Ak Muslu’ya (ö. Zilkade 1016/ Şubat-Mart 1608) AgT&s müftülüsünün Iç-11 şartı Ue tevcihi < Atayt, O, 123); Abdülfcttah Eiendi’nin (¿5. Zilkade 984/Ocak-Şubat 1578) Iç-11 hükmü ile An­kara Seyfeddin medresesinden lâdesi <kez4, L 242); daha sonra Saray başhe­kimi otan Şemseddln Çclebl'nln (4. Zilhicce 982/Mart-N'isan 1575) tç-il medre­selerinde birkaç p&ye kat etmesinden (aynı «ser, I, 229) bahs edilmesi  li’yi, on­dan nakl ettıgı tahmin o!ucan Mehrned A rif Bey'l ve Untnçarfih'yı {Hmiye Teş­kilâtı, s. 57 ve 156 not 1) haklı çıkarmaktadır. İlmiye sınıfının ırffthiTm dair 1598’di hazırlanan ve devrin padig&iu III. Mehrned’üı iride» ine mazhar alan 14- yllıada da aynı tabirin geçtiği dikkati çekmektedir (Uzunçarştiı, aynı eser, s. 245).

Page 8: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

14 ABDÜLKA.DÎR ÖZCAN

külünden beri Osmanlı Devletinde câri olup, o zamana kadar tedvin edilmemiş kanunların derlenmesinden meydana geldiği anlaşılmak­tadır. Ancak, başta İstanbul’un fethi olmak üzere, ülkenin hışla ge­nişlemesiyle devletin aldığı yeni şekilden dolayı, Kanunnâme'nin ik­mâli gereken kısımları bizzat Fâtih tarafından tamamlanmıştır**. Fuad Köprülü, Bizans müesseselerinin Osmanlı müesseseierme tesi­ri meselesini tedkik ederken, Osmanlı teşkilât ve müesseseleri hak­kında ilk derli toplu bilgileri ihtivâ eden bu Kanunnâmeden de ge­niş ölçüde istifâde etmiş ve kaynakları, yâni Osmanlı müessesleri­nin köklerinin nerelere uzandığı hakkında gerekil izahatta bulun­muştur” . îhtivâ ettiği hükümlerden, İstanbul’un fethinden evvel ta­karrür etmiş esasları toplayan bu Kanunnâme, Padişah tarafından çıkan ian emirlerin tamamım içine almadığı” gibi, bu hükümlerin ne zaman vaz'oiunduğu hakkında da bir açıklık getirmez. Çeşitli vesi­lelerle muhtelif zamanlarda vaz’ ve tâdil edilen ve Divân’da kayıtlı bulunan hükümlerin nişancı tarafından tanzimiyle teşekkül eden mecmua, bunları tatbik edecek devlet memurlarına bir kolaylık sağ­lamak gayesindedir". Anadolu Selçuklu Devletinin idâri teşkilâtı­nın vârisi olup, kısmen îlhanlı ve Memlûklularm tesirinde kalmış

28 Nitekim, zamanın nişancısı Lr.ys-7.idc Mehmed bin Mustafa da esere yszdıf; önsözde bu hususa: ıKostantaolyye feth[I] müyeiser oldukda, sabıka ecdAd-ı izAmları iemânında olaa kavinln-i mazbata defter olunınayup. eksik oian yerlerin dahi kendtUerl re'y-l münlr-l velAyet-te'etrleri ile tekmU buyurup..» (*. 30) sötlerlyle i^ûret etmektedir.

29 Köprülü, bu kıymetti arattırmasında, Avmpaiı mOst&şrik ve tarihçile­rin, fetlhdec sun ra OsmanlIların Bizans İmparatorluğu’nun mîrâsına konduğu ve her ; « { l t mfleascselerinde bu devletin tesiri altında kaldığı, peklindeki iddiala­rım kuvvetli delillerle çilrtiunüş ve Osmanlı fnüesseselejrinin köklerinin selefi Iiiâm-Türk devletlerinde aranmış: gerektiğini ve bu kurumiarra İstanbul'un fethine kadar geçirdiği safhaları ortaya koymuştur.

30 Gerçekten, basındaki *SÛr*t-i hatt-ı humiyün-ı Sultân Mehemmcd H in» İb4rwsi, Kanunndme’aia resmi bir vasfa M lz olduğu kanâatini vermekte İse de, £«rek îdrU-i BitlisTuto, jjerek A li ’nin Fâtih devri hakkında verdikleri teşkilât v* teçrifat kftsuc ve kaideleri. Kanunn/ime-i  l-i Osman’in rcuhtevÂsı- nı ahmaktadır. Su hususa dikkati çeken Halil İnalcık, ayrıca çağda; bâzt îtaî- yaa kaynaklarını da zikretmektedir (Osmanlı Hukukuna Giriş, Örfi-Bultânl Hu­kuk ve Fatih'in Kanunları, Ankara Üniversitesi Siyasal Büffiter Fakültesi JDtfr- Çisi, xm /2 <1958), S. 116).

31 Köprülü, oj/Ki <wr, s. 1&8. Bu hükme Fatih'in CetA KanvnnAmeii de dâhildir.

Page 9: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH 'İN TEŞKİLÂT KA-VUIWÁKESÍ 15

o!an” Osmanlı Devletinin Fâtih Sultan Mehmed‘e kadar gelen mü- esseselerimn teşkilâtım veren Kanunnâme-i ÂZ-i Osman’ın, aynı za­manda bu devletlerin devlet geleneğini aksettirdiği de söylenebilir.

Ancak, hemen belirtilmelidir ki, Fâtih'in bu «atası ve dedesi kanunu»nu, «benim dahi k&nunumdur» diyerek tasdik keyfiyeti Ka- nunnâme’nm tamâmına âid olmasa gerektir. Zırâ, kendi zamanında yapılan Arz-odası'nda, hükümet adamlarının padişaha bilgi verme­leri usûlü Fatih tarafından ihdas edilmiştir. Kezâ, ecdâduun vezir­leri İle aynı sofrada taam yemek âdetini «ben ref' etmişimdir» ve, ıvüzerâma, kadıaskerlerime ve başdefterdarıma ve nişancıya ken­dim kalkmak kanunumdur» vs. gibi ifâdeleri, onun teşrifâtta da de­ğişiklikler yaptığım göstermektedir5*.

Kanunnâme'nin tertib sebebi, nişancı Levs-zâde’nin önsözünde­ki ifâdelerinden anlaşılmaktadır. Buna göre, tahta geçtikden sonra, başta cihân sultanlarının göz diktiği İstanbul’un fethi olmak üzere, daha birçok büyük fetihlere mazhar olan Sultan Mehmed, henüz bir defter hâlinde derlenmemiş teşkilât vc teşrifat kanunlarım bir mec­muada toplamak lüzumunu duymuş, eksik kısımlarını da bizzat ken­disi tamamlamıştır. Mehmed Arif Bey Kanunnâme’rtm Fâtih’in son zamanlarında, son veziriâzamı Karamant Mehmed Paşa zamanında, yani 882/1477’den sonra tedvin edilmiş olabileceğini kuvvetli delil­lerle ispatlamakta; İnalcık da, Avrupa’dan gelen eşyadan alman gümrük vergisinin Fâtih devrinde % 5 olduğu halde. Kanunnâme'de % 2 gösterilmesine dayanarak, eserin H. Bayezid devrinde yapılmış cüa'î tadilâtla bize intikal ettiğini söylemektedir’*.

Tertib edildiği zamana göre oldukça geç tarihlerde istinsah edilmiş nüshaları bize intikal eden Fâtih'in Teşkilât Kanunnâmesi, muhtevâ bakımından sistemsiz olup, teşrifât ve teşkilât kaideleri iç içe girmiş vaziyettedir'13. Kanunnâme, üç bâbdan teşekkül etmiştir.

32 Köpröiü, ayni « i r , S. 200.33 İnalcık, aynı makale, *. 114.3i İnalcık, at/m makale, s. 112.35 İnalcık bu hususu, Saray hizmetlilerinin de devlet teşkilâtı içerisinde

gösterilerek Kan««n4»teMe yer verilmesi. Osmanlı i d i resinin mahiyetiyle ilgili bir husus olup, Sarayla hükümetin birbirini tamamladığı, y ict hükümet ma­kamlarına Saraydan yetişmelerin getirilmesiyle, yeni Kul sistemi ile İzâh et­mektedir (aynı makale, s. 113); Taröı-i Sd/'diki, cîbtidi ÂI-1 Osman hükümet- Serinde Kut l&ifesi hareket etmek bunlar zamanında olup-» ilidesı meseleye açıldık getirin ektedir (s. 49-60),

Page 10: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

ABDÜUCAUÎR ÖZCAN

Birincisi, devlet ileri gelenlerinin teşrifattaki yerlerine, padişaha kimlerin arzda bulunabileceklerine, kadıların mertebelerine; ikinci bâb, saltanat işlerinin tertibine, yani Divân, Hasada teşkilâtına ve saray hizmetkârlarının bayramlaşma merasimlerine; üçüncü bâb ise suçlar ve karşılıkları ile mansib sahihlerinin gelirlerine ayrıl­mıştır. Son kısımda aynca gayr-ı miislim devletlerin verecekleri yıl* lık vergiler ile devlet görevlileri ve hanedan mensûblanna dâir el- kab örnekleri bulunmaktadır.

Kanunnâmenin en bâriz özelliği, Leys-zâde’nin önsözünde, «her­kes miistefîd olmak içün ıstılah, u ibâretden feragat olunmuşdur* şeklinde ifade ettiği gibi, sâde bir îislübla kaleme alınmış olmasıdır. Gerçekten bizzat Fâtih’in lisânından yazılan eserin metni oldukça açık olup, XV. yüzyıl Osmanlı Türkçesinin hususiyetlerini aksettir- mektedir*'.

İstanbul Fatihinin; «evlâd-ı kirâmım neslen ba’de neslin bunun­la âmil olalar» şeklindeki ifadesinden, II, Mehmed'in, kendisinden sonra gelecek padişahtan bu kanunla bağlamak istediği ve kendisi­ne aynca hususî bir kanun koyuculuk mevkii vermek istediği anla­şılmakta1 ■ ise de, devlet ileri gelenlerinin mertebelerine tahsis edi­len ilk bölümün sonundaki: «Bu kadar ahvâi-i saltanata nizâm ve­rildi. Şimden sonra gelen evlâd-ı kirâmımdan dahi ıslâhına sa’y et- stinler* ifadesinden, Fâtih’in bu hususta katı bir tutum içinde ol­mayıp, toplattığı ve yaptığı kanunların samana göre değiştirilebi­leceğini kabûlil, onun hukuk görüşünü aksettirmesi bakımından mü­himdir49.

Muhtevası üzerinde Köprülü, İnalcık ve Düğer tarafından du­rulan Kanunnâme1 nin aşağıda açıklamalı ve karşılaştırmalı metni de verileceğinden, eserin bütününden sarf-ı nazarla, sâdece nizâm-ı âlem için kardeş katli maddesi ve kısaca tesirleri hakkında birkaç söz söylenecektir.

36 Abdurrahman VefLk Bey; cH&lkm aniamaMi İçin kanunlar» nasıl ya­pılması gerekeceğini, İcanun yapanlar bu güzel eserden öğrensinler» diyerek: bu hususa dikkati ç i t o {Târih-i 116li, İstanbul 1334/1914, 3. 135; ondan naklen Nihad S. Say ir, Türkiye İmparatoriuk Dönemi Jfaii Oîaylan, İstanbul (1S77, s. 31).

37 İnalcık, ojmı makale, s. 111.3i İnalcık, Jeeid, 116.

Page 11: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH 'İN TEŞKİLÂT KANUNNÂMESİ 17

Fâtih’in Teşküât Kanunnâmesi’mıı herhalde üzerinde pek çok münâkaşalar yapılan en meşhur maddesi” , «her kimesneye evlâdım­dan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün kat) et­mek münâsibdir. Ekser ulemâ dahi tecviz etmişdir. Ânınla âmil ola- lar» (metin, s. 46) sözleriyle ifâde edilenidir.

Saltanatın intikali hususunda kesin bir kaide olmayan Osman­lIlarda** tahta cülûs ya vasiyet, ya da devlet ileri gelenlerinin ittifa­kı yle olmuştur. Ezcümle, Osman Bey’in büyük oğlu Orhan Gazi ba­basının vasiyeti üzerine Ahiler topluluğunun önünde*1; onun büyük oğlu olup, «Hudâvendigâr* lâkabiyle anılan I, Murad da aynı şekilde babasının vasiyeti ve vezirlerin ittifâkıyie hükümdar olmuştur11. L Murad önce saltanat davasına kalkışan iki kardeşi İbrahim ve Ha­li) Beyleri1*, sonra da Bizans İmparatorunun oğlu Andronikos ile birlik olup kendisine isyan eden oğlu Savcı Bey'i devletin selâmeti için öldürtmüştür1*. Yıldırım Bayezid, Oruç Bey'in belirttiği gibi*5 beylerin ittifakı ile babasına halef olmuştur. Bu sırada Kosova Mey­dan Savaşı (13S9) devam etmekte ve ordunun sot kanadının başın­da kardeşi Yâkub Çelebi bulunmakla idi. Yıldırım hemen kardeşini öidürterek, çok kritik bir zamanda doğabilecek bir iç savacı önle­mek istemiştir**. Âşık Paşa-zâde bu hâdisenin «askeri ıztırâba dü­şürdüğünü»^ yazarsa da, Timur gailesinden sonra I. Bâyezid’in ülü-

39 Hıfz: Veldet VelidedecJJlu, «Fatih Kanunnâmeleri», $tt/&st İlimler iMec- DUHHt, XXU/257. (1952), S. 211.

40 Halil İnalcık, «OsmanlIlarda Saltanat Ver&setl Usûlü ve Türk Hakimi­yet Telâkkisiyle İlgisi*, Ankara ünivertiteai Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, XIV/I (1339), =. 93; Ahmod Mumcu, Osmanh Derilelinde Siyasete* Kati, Anka­ra 1963, s. 193.

41 Agık Pa$a-£<idjp, Ttv/Mh-i  l-i OsttUttt, İstanbul 1332, s. 31-36.42 bir Bizans tarihçisi olan Greguras'a göre, Orhan Bey'in ve­

liahdı Süleyman Pa*a olup, şâyet ölmeseydl babasının yerine o gsçecekti (İs­kender Hoç! Yanko tercümesi, TOEM, sene 1, İst. 1328, S. 2*2, 251).

İ3 Abmedl, Dtetân ve TcvfiriK-i Mülûk-i  l-i Onman, N, Atsız neşri, Oî- mâalt Tarihleri serisi, ÎKtanbul 1649, s. İS; Mumcu, ayn\ eser, a. 190-

44 İsmail Hakkı Uzunçarstlı, OimanU Tctfilti, I- cüt, 3. Baskı, Ankara 1972, a. 142-143.

15 Oruç Bey, Tevdrth-i A l-i Osman'dan naklen İnalcık, aynı makale, s. 82.46 Millerimin Halil Yınanç, «Kâyezid I> maddesi, t A., U, Î69.47 ÎVpudrtft-i jIM Osman, s. 64. Hoca Sa’deddin Efendi bu metttede: «Ş&h-

zâde Yikub Çelebi -kl fir&r eden küffir ardınca ılgar etmig ve bu vakıadan he-

Tjrih Dtrgiti F : 2

Page 12: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

ıs ABDt*LKADlR Ö2CAK

müyle, oğulları arasında başlayıp yıllarca süren taht mücâdeleleri* nin Ülkeyi nasıl perişan ettiği, Yıldı rcm’ı bu fiilinde âdeta haleli çı­karmıştır. Kardeşlerini bertaraf edip ülkede birliği sağlayan Çelebi Mehmed'in, Timur'un oğlu Şahruh’un mektubuna verdiği cevah ga­yet mâni dardır. Şahruh mektubunda. Çelebi'nin Osm anlı töresi üze­re kardeşlerini öldürtmesinin töre-i lihanîye uymadığım söylüyor ve bu fiilinden dolayı I. Meltmed’i tenkîd ediyordu. Çelebi Mehmed ise Şahruh’un, kardeşleri hakkındaki nasîhatlannı kabul etmekle bera­ber, atalarının bâzı müşkiiieri tecrübeyle hallettiklerini, iki padişa­hın bir ülkede ban nam ayacağını, bilhassa etraflarındaki düşmanla­rın dâima fırsat kollamakta olduklarını belirtmiştir*1.

Çelebi Mehmed'in bu cevabından, Osman!ı Türklerinin artık Or­ta Asya geleneğinden ayrılarak, hâkimiyetin bölünmezliği ilkesine dayalı Islâm hukukunu benimsemeye başladıkları anlatılmaktadır".

sQz haberdar olmamış İdi- ümerâ-yı devlet ve erkân hazret-l JHi' mefhûmunu mâliluu* cdüp. sâöıka. Savcı Beg-Men «udûr eden vsli'-i bl-edeb4- neden dahi müteaebbift olup, saltanat vârislerinin t&'addüdü ve mülk ü milel in- tİE&mrn* halel verdiği tecârib ile malûmları ve saltanat alye-i ulûhlyyet olduğu cihetden siye ve s&ye deribînizıde müşibehet ü mümiselet lüzûınu mefhûmları olmadın Yakub Çelebl'ye jfehd-1 {«hâdetl nû< etdirdüerı der (Tdcü’t-tevdrih, İs­tanbul 1279. 1, 121); Koca Müverrih Boanavl Hüseyin Efendi de Sa'dcddln Efen- di'nln hükmünü benimser : «Haviss u mukarrebAiM saltanat ittifâtayle, merte­be-1 sulttnt Ulûhiyyet-i YcadânI timsâlidir. 7«:Uuı s&htb-i elle tem&sill lâzımdır.

P&dl$ah yalnız olmak jjerekdir deyüp J i ' l ^ .ü! «cJI r.aimiıflucca amel edtlp, ol Şehzadeyi vâlidioe hemrâh edtip..> (Bedâytül-vtkayi, Moskova 1961, I, 36b veya s. 100). Dünitri Kantemlr’in verdiği bilgiler İse meseleye biraz daha açık­lık getirir : Bu seçimden hoşlanmayarak gizlice orduyu BAyezıd'e karşı ayak­landırmaya çalıçac Tftkub Çelebi'nlc bu teşebbüsü zamanında ortaya Çıkarılmış ve bu Şehzâde devlet Heri ¡ilenlerinin meşveretiyle alman karar gereği bir yay kirişiyle bogdurutmuştur (Ottmınh İmparatorluğunun Yük*»Ifcj vt Çöküş Tarihi, özdemir çobanogiu tercünesl, Ankara 1879, I, 43),

4® Feridun Bey, Münşeâtü’s-&«Uittn, İstanbul 1264, t, 143-144.49 Mumcu, ayıtı eser, s. 191. Suitflülann yeryüzünde Allah’ın gölgesi ol­

duğu prensibini benimseyen îdris-1 B itil» bu hususta yunları söyler: <MXk B&huında emir sâhibi tek olmalı. Sultânın v&rlıgt ile beraber, evlâdı, akrabası ve yardımcılarının kendilerini hükümetin bası sanarak halka saldırmaları ge­rekmez. Memleketde hiç bir bozukluk, en kütü, perişan hükümetlerin k a l ık ­lığından delildir. Halkın vergilerindeki bozukluk, padişahlar İçin degi?ik eller kadar zararlı değildir.» (Haşan Tavakkoli. Kanttn-ı Şdhcnfdhi, basılmamış dok­tora tezi. Üniversite Ktb. ur. 11554. Farsça metin, s. 136, Türkçe tercümesi, *. 93).

Page 13: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH 'İN t e ş k il a t k a n u n n a m e s i 19

Babasının vasiyetiyle tahta geçen II. Murad da14, önce Yıldırtın B&- yezid’in oğlu olmak iddi âsiyle saltanatta hakkı olduğunu öne süren ve târihlere «Düzme Mustafa» olarak geçen amcasını, sonra da ken­disine isyan eden küçük kardeşi Mustafa’yı kati ettirmek zorunda kalmış1', diğer iki kardeşi Mahmud ve Yusuf’u öldürtmemiş, sâde­ce gözlerine mil çektirerek önce Tokat’ta habs etmiş, sonra da Bur­sa'ya getirterek rahat yaşamalarını sağlamıştır". İstanbul'un fethin­den sonra, hâkimiyyet-i mutlaka prensibinden hareketle, ülkenin bö­lünmezliği” ilkesini kesin olarak benimseyen ilk Osmanh pâdişâhı Fâtih olmuştur5*. II. Mehmed’in ölümünden sonra Cem Sultan’in ül­keyi paylaşma teklifinin II. Bâyezid tarafından şiddetle reddedil­mesi“ , artık bu ilkenin İyice yerleşmiş olduğunu göstermektedir. Hız­la büyüyüp genişlemekte olan Osmaniı Devleti cihânşümûi bir im­paratorluk mâhiyetine girmişti. Büyük dedesi Yıldıran Bâyezid’den sonraki taht kavgalariyle ülkenin ne fecî bir fetret içinde kaldığını göz önüne alan Fâtih Sultan Mehmed, nizâm-ı âlem için evvelâ ken­di küçük kardeşi Ahmed’i bofdurtmuş'" ve bu usûlü Kanu.nnâme’s ine koyarak seleflerine intikal ettirmiştir.

Her ne kadar bu meseleye dâir başka kanunnâmelerde her han­gi bir kayda rastlanmamışsa da bâzı kroniklerde karineler mevcud- dur. Başta, Kamtnnâme’nin tertibleyicisi olan Karaman! Mehmed Pa- şa’nuı Yıldırım Bayezdd’in Yâkub Çelebi'yi öldürtmesi hakkındaki : «Doğru düşünenlere gizli olmayacağı gibi Yâkub Çelebi adlı karde­şinin yaşamasında büyük kötülükler vardı. Sultân onun vücûdunu kaldırttı. Çünkı zarûretler yapılmayacak şeyleri yaptırır. Böyleİikte

50 Açık Piîâ-z&de, s. 94.Sİ Ne^rt, Kitab-t Cihdnnümti fifotri Tarihi}, Faik Re?id L’nat-Mehraed A.

Köymen neşri, Aakara 1957, II, 557 v<t; Paja-zAdc. s. 96 v<L92 A.$ık Paşa-z&de, s. 107.93 XIV. yüzyılda yaş&mtf olan Bizans tarihçini Oregora*, ı»irket-i saltsaat

usûlünün Bisaaslılarda d» bulunduğunu yatar <aym eser, t. 216).M İnalcık. aynı makale, s. M.95 Uzun çarşılı, cBayezid Q> maddesi, / A,, H, 392.96 Dukaa, ondan naklen Hatnmer ve b&xı Osmaniı tarihçileri (Mizancı Mu­

rad Bey. Tarih-i Ebü'tyAmk, İstanbul 1325, I, 274) Şehzİde Ahmed’l Fatih’le emriyle Evrenot-oğlu A li Bey’ln bozduğunu, sonra da bu zâtı» hemen öldürül­düğünü yazarlarsa da, Unmç&rşüı bu Ali Bey1 in 1462'de Eflâk icferlndc Ak;c- ci kumandanı bulunduğunu belirterek, meseleye açıklık getirir («Bvrcnos» mad­de*!. t A., IV, 417),

Page 14: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

20 ABDCUİADİR ö z c a n

atalardan kalan ülke, bir rakibin düşmanlığı ve aykırılığı nima irsisin, cömert ve yüce Sultân’in elinde kaldı»” sözleri bu hükmün Karama­nı Mehmed Paşa tarafından da benimsenmiş olduğu kanaatini ver­mektedir. XVI. yüzyılda yaşamış olan Hoca Sa’deddin Efendi (ö. 1599) ile bir sonraki asırda yaşayan Bostan-zâde Yahya Efendi'nia Fâtih’den; «Nİzâm-ı âlem için küçük kardeşi Şehzade Ahmed’i şe- hîd» ettirmesinden1* bahsetmeleri de maddenin Fâtih zamanında ko­nulmuş olmasıyle İzah edilebilir1'1.

Yukarıda Fatih Sultân Mehmed’e kadar Osmanlı Türklerinde kesin bir cülûs sisteminin bulunmadığı, genel olarak ya vasiyet ya

57 Osmanlı Suitaniart Tariki, 4İbrahim Hakkı Koayalı tercüme»!), Os­manlI Tarihleri serisi, İstanbul 1949. e. 347.

58 Hoca Sa’deddin Efendi bu hususta, {unlan söyler : «lsfendiyar kerime- slcden mütevdlid ol m uç Küçük Ahmed nâm blr&derlerl -İd henüz hadd-i sabâ­dan îes&y-i şebâba hurûc ve masi'id-i kemâle irtiki vü urûc etmiş ldl- ol hen- gâmda sarayda olur idi. Nlzâm-ı âlem içtta defter-l şuhûddan rak&m-ı vücûdun hakk edüp.-.» (Tûcv't-tevûrih, I, 408); Tdrih-i Sâf müellifi İse: «hla-l cülûsda lsfend!yar kumdan doğmuş Küçük Sultân Ahmed nâm karındaşlarını intlzâm-ı âlem içüc şchîd edüp...» s. 44) ifâdesiyle onu tasdik etmektedir. Bedâyi&l-ve- feayi’deki İfâde ise bunlardan farkl: delildir: »Küçük Ahmed Çelebi cülûs-ı Sul­tân Metaramed Hân'da slıâm-ı âlem içtin öldürüldü» (I. 156b. 186b veya s. 330, 390). Gerek Hoca S&'deddin Eiecdt, gerek Bostan-zâde Yahya Efendi bu serleri şeyhülislâm ve kazaskerlik gibi fetvâ ve kazâ makaınliLnnm en yükseğinde bu­lunmuş kimseler olarak söylemektedirler. Hattâ Tarih- i S&f müellif için, tahta cülûsunu müte&kib III. Mehmed’İa on dokuz kardeşini öldürttüğünü bahsettikten hemen sonra, saltanatınız: ba$lamasiy!e yeryüzünün adâlet ve doğrulukla doldu­ğunu (s. 86) zikri, kazaskerlik rütbesini hâiz olup, aynı zamanda Divân men­subu bir zât sıfatiyle bu fitU kabulden ötede, takdir ettiğini ortaya koymakta­dır. Halbuki bu zâtlar zulme rızânın zulüm olduğunu pekâlâ bilmekte idiler, Her ne kadar Hammer bu hususla sarih fetvâ bulunmadığına dikkati çekmek­te İn de (Jievlet-i O-smdjttye Tarihi, A t i Bey tercümesi, İstanbul 1329. Hl. 219-

220), II. Osman'ın, kardeşi Şehzade Mehmed'l Taşköprl-zâde Kemâieddic Efen­di’Hin fetvâsiyle katli (Atayı, Zeyî-i Şakayık, İstanbul 1263, s. 654; Nalmft, Ta­rik, İstanbul 1283. IV, lS8), daha evvelki hâdiselerde ulemânın sükûtu, hattâ bâiılannın tecvtzkârâne sözleri onuc bu İddlâtını mesnedi iz bırakmaktadır.

59 Yukarıda (not 58) Bostan-zâde Yahya Efendi’nin Şehzâde Ahmed'ie katil hakkında nizâra-ı âlem İfâdesini kullanırken, Yakub Çelebfyi SldClrten Y;l- dırutı için, «bu kötü geleneğin başlatıcısı olmuş. kardeşi Sultan Yâkub’u boğ- durtm uçtur. Yüce Allah bağıllasın. Bu İşi biraz da vezirlerin gizli karan ile yapagrı bilinir» (s. 30-31) demesi dikkati çekmektedir. Bundan, nizâm-ı âlem İçin kardeş katil fikrinin. Fâtih zamanında olgunlaşıp tecviz edildiği mânası çıkarılabilir.

Page 15: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH 'İN TEŞKİLÂT KANUNNAMESİ 21

da ümerânın ittifâkıyie hükümdarlık makamına çıkıldığı belirtil­mişti. II. Mehrr.ed do bu hususa bir açıklık getirmemiş, sâdece koy­muş olduğu bu madde ile bütün oğullarını saltanatın müsâvî vârisi kılmış" ve diğerlerinin katlini münâsib görmüştür. Zîrâ, şehzâdeler- den birinin hükümdar olmasiyle hayatta olan diğerlerinin rekabeti sona ermemekte, taht üzerindeki verâsei hakkı devam etmekle, ül­ke her an bölünme tehlikesiyle karşı karşıya kalmakta idi. Devlet ileri gelenlerinin bir şehzadeye teveccühü, tahtta bulunan şehzade­nin bahtını her an değiştirebilirdi. Bu ise bölünmenin Ülkeyi ne hâle düşürdüğünü, bunun kimiere yaradığını bilen ve babası II. Murad devrinin Düzme Mustafa ve Şehzade Mustafa kargaşalıklarından’1 ders alan Fâtih’in hâkimîyyet-i mutlaka prensibiyle bağdaşamazdı. Ancak, II. Mehmed’fn saltanatın intikali meselesinde, cemiyetin se­lâmeti için ferd fedâ edilir, düstûruna dayanan adâlet-i izâfiyeyi‘s

60 Kanunnâme’niB elkâb itmekleri kumuldaki «vAria-l mülk-1 SÜleymani... ogîum Sult4n cemt (Metin, a. 50) şeklisdeki tasrihin, Fatih'in bu Şehzadeyi di­ğer o£lu Bâytad’iE çocuklarının çok olduğundan tercih ettlgl nakledilirse de <Spandouyn Cantacassln s. 4S'den aaJden İnalcık, «Mehmed I I » maddesi 1 A„ VH, 313), bunıın Cem") tutun devrin vesürla’ıarnı Karamanı Uehmed Paşa'nm tesiriyle olduğu âçikârdır (.¡¡akaytk tercümesi, 235).

61 T6cii‘t-ttn4rih, I, 306. 315-310.62 Kur’dn-ı Kerim'ıteki{^ } j âyetinin (Ea'öm , 164) igâret ot*

tlfri gibi, katıksız, tam adâlet demek alan adâlet-i mahtiya göre bir kikinin hak* kı kendi nzâsı olmadan umûmun «eiûmetl ¡sin fedâ edilemez. Klnıalılı Hıımdi Yazır, bu iyet! tefsir ederken ; «Vebal yüklenen biç bir nefis diğerinin vebâHnl çekmez. Yftnf, ne günah yapmakta ne de cezâsını çekmekle, vekitet, tıiyâbet ce­reyan eîmez. Kerkeî yapt:£t günahı kendi yapar ve ccnftsını kendt çeker» { Hole Dini Ktır'An Dili, İstanbul 1936, m , 2115) demektedir. Kcayalı Mehıned Vehbi Efondl'nin fikri ise daha farklı demlidir (Sul&saluJî-t>eyin fl («/(iriT-Kur'd«, İs­tanbul 13 2-1340, V, *18). Ayın hususa Mâidc, âyet 32 de Lçâret etmektedir.

Ancak İslâm hukukunun şu temel düsturlarına uyuîarak bâzı hallerde adi- let-1 İ24flyeye gidilmesi de mümkündür.

«Zarar-: immı def için zarar-ı tıa« ihtiyir olunur»'Zanr-ı e$edd zar&r-ı ehaff ile iz&le olunur*«İki fesâd te’âruz etdlkde ehaffi irtikâb Ue ¿’zammın çaresine bakılır.»tEhvenü’ş-şerrsytı ihtiyâr olunu»«D ef-i mefâaid celb-1 menifl'den evlâdın (Ömer Na*uhl Bilmen, Bukuk-ı

ftldmtyye v t Ist>lâhit~t Ftkhiyye Kamusu, İstanbul 196T, I, 263-264; Osman Oz- t&rk, Otmanlı £/wJeuk Tarihinde SfeceBe, İstanbul 1973, 125-126, madde: 26-301.

Page 16: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

22 a b p ü l k a d îr ö z c a n

iltizam ederek Kanuntıâme’sinç kardeş katli maddesini koymuş ol* ması düşünülebilirse de, hiç bir isyân emâresi göstermeyen bir şeh­zadenin katlini bu nisbî adaletle bağdaştırmak zordur.

Orta-Asya Türk ve Moğol devletlerinde de saltanatın intikali hususunda kesin bir kaide olmamakla beraber, ağır suç işleme gibi istisnai haller dışında kardeş veya hânedân üyelerinin katli yoluna pek gidilmezdi". Ancak, Anadolu Selçuklularında geniş ölçüde görül­meye başlamış, Fâtih Mehmed’e kadar Osmanlı Devletinde de kar­deş katli olayı vukua gelmiş'", bu hükümdar ise tamamen mecburi­yet altında, devletin bakası için bu fiili kanunlaştıroaıştır. Zaten «ni- zâm-ı âlem» şartından da bu anlaşılmaktadır.

Osmanlı padişahlarını bu fiili işlemeye zorlayan sebeblere ge­lince : Türkler İslâm'a girdikten sonra, bu yeni dinin verdiği heye­canla yeni bir ruh ve güçle ona hizmet etmeyi kendileri için en büyük ideal addetmişlerdir. Türk devletleri içerisinde cn uzun Ömürlü olan Osmanlı Devletinin ayrı bir yeri vardır. Osmanlı Türkleri kendileri­ni nizâm-ı âlem dâvasının baş temsilcisi görüyorlar, padişahlar âle­min sığınağı demek olan «âlem-penâh» sıfatını kullanıyorlardı” .

Bu maddeler İslâm hukukunun klUU k&ldelerlndendlr ve Kur’An-1 Kerim'in

JJH *£i!l (Bakara, 191. Dllger Setıvea 187, 4y«t d«ntç, *. 33) gibi iyet-

1 erin a lstln&d etmekledir. Elrr.alılı bu âyeti tefsir ederken : «kati h&dd-i z4t:n- d& fenâ bir şeydir, lâkin fitne Katiden daha şiddetli ve rararlıdır. ZlrİL katlin zahmet olmadı çabuk g*çer, fitocnmki devam eder. Onun için fitneye tutulmak- taaaa, onu çıkaranları öldürmek veya çı kardıkları fitneyi kendi ballarına yık­mak elbette yeğdir. Ehvcaü’^-şerrcyn ihtiyar olunur gibi kaidelerin mesnedi bu gibi aastardır. Aiâyiş-i umûımtyi Ihlitl, vatandan ihrclc hop birer finedir (Bak Dmi.., H, 695, 698) demekti; Mehmed Vehbi Efendi ise ayrıca, « i ’Uy-ı kellmetu'- llah İçin fitne çıkaranların kaillerinin meçrt olduğunu» (Htil&aatü’l-beyâM.,, H, 95) Uâvc etmektedir. Osmaalt padişahları, bilhassa Fâtih, bu hususta tatbiki çok sor olan ad41et-i mahxa yerine, liâfiyeyi tercih etmiş olmalıysalar da, Kanun nd- me'dekl maddeyi islim ceıA hukuku ile te’lif çok zor olup, bunun Fâtih'in ha­kimiyetin bölünmezliği Hkei: He saltanatm İntikal! usütlnü bağdaştırma (Mum­cu, StydMien Kati, s. 1S2, 204), endişesinden dogmuç ol&bUecefl *5yleaebilir.

63 Mumcu, Aynı eser, s. 1SS.64 Mumcu, aynı e w , gösterilen yer; Vasfi Ragld Sevlg, kardeş katlinin

Bizans'tan alındıfrı fikrindedir (Ticaret Sonunu Şerhi 1 İstanbul 1934, Tarihi Mukaddime, 3. VHIJ.

65 Osman Turan, Tariki Akift içinde Dm ve Mtdeniytt, İstanbul 1Ö80. s.50.

Page 17: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH 'İN TEŞKİLAT KAMITNİTAMESİ 23

Adalet, insanlık ve barış. İslâm kanunları ile kendi örflerine daya­nan ve bir milletler topluluğu olan Osmanlı İmparatorluğunun «Nİ- zâm-ı âlem» dâvâsmm esâsrnı teşkil etmekteydi” . Devrin şartlan içinde mütâlaa edilmezse bu divânın yüceliği anlaşılamaz. Mihal- oğlu Ali Bey, Haçlı ordularının saldırıları karşısında :

Eğer det ulmazsa bu beliyye Ne İznik kala ne Kostantiniyye

derken Osmanlı Türklerinin bu gayesini dile getirir*7.

Devletin kurucusu Osman Bey’in, oğlu Orhan Gazi'ye ettiği va­siyette” veciz ifâdesini bulan i’Iây-ı kelimetullah hizmetinin her şey­den üstün olduğu, Orhan Bey’in şahsında âdeti biitün Osmanlı padi­şahlarına söylenmiş gibi îdi". Ancak, bu kutsal idealin gerçekleştiril­mesinin en büyük şartı, Ülkede birlik ve beraberliğin mevcud olma­sıydı. Halbuki daha kuruluş devrinin taht kavgaları ülke bünyesinde derin yaralar açmış, memleket parçalanmıştı. Tahtın ortak vârisi olan şehzâdeter biribirleriyle kıyasıya çarpışmışlar, sonunda, «Çele­bi» ünvaniyle meşhur I. Mehmed’in, kardeşlerini bertaraf etmesiyle devlet âdetâ yeniden kurulmuştu. Bu bakımdan pek yerinde olarak, Osmanlı kroniklerinde bu Pâdişâh, devletin ikinci bânisi kabul edilir. Ülkenin selâmeti için 4>ll! r'~j\ "İ T® düstûrunu prensip

edinerek kardeşlik duygularını ikinci plâna atan Osmanlı sultanları­nın birbirlerini telef etmesini71 saltanat hırsı İle Î2âh etmek mümkün

66 Oîmaa Tvran, ayttı eser, s. 33.«7 Kesd, s. 41-42, 31-55.6S Orhan Bey’in adaletli olması, 1*14 m dinini yayması, padiş&hi&na asıl

gayesinin bu olduğu şeklinde hulAsa edilebilen bu vasiyet İçin bk. Agık Paşa, zi.ie, s. 31; Ncşrt, s. 145.

69 Bu hususta daha fazUt bilgi Jjln bk, Alırr.ed Refik, PodiiaManmtzda dtn gayreti «s wrf®ı muhabbeti, İstanbul 1332 (1916).

70 Padişahlar arasında, merhamet yoktur; Cem’in ülkeyi paylanma teklifi­ne IL Beyazid'in verdiği cevab (Cavid Baysun, «Cem» maddesi, t A, İstanbul1977, m , 71).

71 NfcsAm-ı âlem için oğlunu fedâ etmekten çekinmeyen Karıml'nir. bu davranışını, o sıralarda Osmanlı Türklyesinde bulunan Avusturya elcisi Bıusbecıj : ıMüslttmanlar Osmanlı hâne dininin varlığı Ue ayaktadırlar. H&ae- din yıkılırsa din de mahvolur. Bu balomdan din ve devletin selAır.eti İçin Mne- dan’.n bekası evlâdd&n daha mühimdir» sözleriyle ifâde eder (Tarihi Akışı İçiit­ile..., 49, 61). Kozâ, Taçlıcal: Yaky « da Şehzade Mustafa için yazdığı Mersiye-

Page 18: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

24 ABDÜLKADÎR Ö2CAN

değiidir. Bu hâdiselerin sebebi eri, günümüz zihniyetiyle değil de o devrin şartları dâhilinde hissiyattan uzak bir şekilde aklın mîzân- lariyie düşünülürse daha iyi anlaşılır. Çelebi Sultan Meomed'in, Şahruh’un mektubuna verdiği, atalarının m ¡işkilleri tecrübe eliyle çözdüğU yosundaki cevabı, Savcı Bey isyanından” alınan derse işa­ret etmektedir. Şayet OsmanlIlar ülüş sistemiyle ülkeyi aralarında paylaşsaiardı bundan kimlerin faydalanacağına XVI. yüzyılda yazıl­mış Grekçe bir Osmanlı tarihinin mechûl müellifi açıklık getirmek­tedir. Çelebi Mehmed’İn vefat edip, oğiu İL Murad’ın tahta geçme­siyle, Bizanslılarm hemen Düzme Mustafa’yı, Gelibolu’nun kendileri­ne iadesi şartıyle nasıl padişah yapmayı vadettiklerini anlatan mec­hûl Rum müelllif, esefle şunları söylemektedir : «Akıllı Romalıların giriştikleri bu işleri daha önce, Timur’un Bâyezid’le muhârebe ettiği, onu yakaladığı ve evvelce yazdığım gibi, ordusunu imhâ ederek onu mağlûb ettiği zaman yapmalıydılar, şimdi değil; zlrâ, Türkler to­parlandılar. Bu son Bizans imparatorları çok büyük devletin, o ka­dar halkın ve bu kadar ülkelerin, bu kadar Hristiyanlarm kaybedil­mesinin sebebi idiler»” .

Bu îtirafdan anlaşılmaktadır ki, o devirde en büyük tehlike, ya­bancılara sığınan şehzâde veya diğer hânedan mensublarımn, tahtın vârisi oldukları iddialarından ve Bizans’ın bu fırsattan yararlanmak istemesinden doğmaktadır. Osmanlı sultanları, bilhassa İstanbul’u

fethiyle Islâm Peygamberinin ¿Jj U^*ı .111

¿jj müjdesine1* mazhar olan ve daha birçok fetihlerle dev­leti imparatorluk haline getiren H. Mehmed, ülkenin parçalanıp, bu-

tnlc socunda : »İlâhi cennet-1 Flrdevs ana turag olsun-Niz4iR*ı Alem olan F4- disân sağ Olsun* diyerek aynı Hususa, dikkati çeker, (ZHiiîn, M ıhın«! Çavuş* Oğlu neşri, İstanbul 1977, S. 168.

72 tsftendcTit&me müellifi Ahmedi'cin d« belirttiği gibi, sâdecc büyük bir kaiıraman degıi, aynı samanda manevi ii.ha.da da yüce bir mertebe sâhlbl olan ve tek gayesi, mensubu olduğu İslâm dinine hizmet olup, bu umurda fehld olmayı dileyen İ. Murac'iS. ogîu Savc; Bey': nefsi için ÖİĞünmtsinİD düşünülemeyeceği işi kirdir (Nihad Sami Baoari-, «Niçin Öldürürlerdi», OsmanlIlar Albümü, İs­tanbul 1981. s. 25); Murad Hudâvendig&r'ıc bu niyizı İsin, bk. Neşri. Cihanttü- nul, I, 285-237).

73 XVI. Asırda Yatılma Anonim OsmanU Tarihi, (Şerif Baştav tercümesi), Ankara 1973. *. 118 vd.

71 «İstanbul elbette feth olunacaktır. Onu fetheden emir ne güzel emir ve0 asker nc güze! askerdir» mealindeki meştıûr hadls-i şerif İmam Stiyûtî’ntn

Page 19: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH 'İN TEŞKİLAT KANUNNAMESİ 2S

nun kimlere yarayacağının, i’lây-ı kelimetu'Uah hizmetinin nasıl sek­teye uğrayacağının farkında idiler, işte anlar buna fırsat vermemek için bu fiili işlemişler, dâvâlan ve ülkeleri için öz kardeşlerini fedâ etmekten çekinmemişlerdir. Mizancı Murad Bey (ö. 1910) gibi son yüzyıl tarihçileri tarafından bu madde ile bütün fazilet ve hasletleri­ne gölge düştüğü” zannolunan Fâtih Sultan Mehmed’in, büyük idea­li olan İstanbul fethini gerçekleştirdikten sonra nasıl cihanşümul bir hâkimiyet fikrini benimsemiş olduğu, ortodoks ve Ermeni patrik­leri ile Yahudi b&ghahamını bu şehre yerleştirmesinden anlaşılır. Zî- râ o, İstanbul’u, idealindeki dünya imparatorluğunun merkezi yap­mak emelinde idi. Hattâ, kendisine izafe edilen «dünyâda tek bir din, tek bir devlet, tek bir pâdişâh ve İstanbul da cihânın payitahtı ol­malıdır»™ şeklînde idealini hulâsa ettiği sözüne bakılırsa, gayesinin bir cihan imparatorluğu da olmayıp, İslâm dînini dünyanın her ta­rafına yaymak olduğu anlaşılır. Zîrâ Fâtih, İslâm âleminin hâmîsi Bifatiyle kendisini i’iây-ı kelimetu'liahm en büyük temsilcisi olarak görmekle idi1’. Kemâl Paşa-zâde de «cihangirlik azmini cezm etmiş idi*1* diyerek bu büyük Türk hükümdârını te*yîd eder. Fâtih'in, Ana­dolu birliğini sağlamak için Uzun Haşan üzerine giderken, t validem» diye hitâb ettiği bu Ak koyunlu hükümdarının annesi Sârâ Hâtun'a verdiği cevab da manidardır. Trabzon üzerine giderken yollarda bü­yük zahmetlerle karşılaşan, hatta bâaan atından inip yürümek zorun­da kalan Fâtih’e Sârâ Hatun'un, «oğul, ufacık Trabzon için tatlı ca­nına bu kadar essiyet değer mi ?» şeklindeki sözüne, İstanbul Fâtihi: «vâtide, seyf*i îslâm bizim elimizde, cihad sevabına nâil olup, Altah1-

C4miü’s~«aglr‘i, İmam Aîuned’in Müanei’l, Hiklm 'in Miiatedrek'ı vo Ibn Haoer el-Askaliui’nlıı el-lnâbe /t tentylüi'i'HaMtK gtbl makbûl eserlerde nakledilmek­tedir.

75 Tarihi-i Ebü’Lfanik, İstanbul 1328, H, 139; Hayrullah Efendi Fatih'­le, babası II. Murad iaımmndıt btrk&ç defa hal’ hadisesini n&g&ra alarak, İkti­darda tek kalmak için kardeşi Şehz&de Ahtncd’l <sidürttugüntl yazmaktadır (iTartfc-i Devlet-i Altyye, tstabbul 1271, VHI, S3),

76 Osman Turan, Tfirk Ciltan Hakimiyeti î f e f küreni Tarihi, l-II. İstanbul1978, s. 378, 380; Aydın Tanerf, Türk Devlet Geleneği, Ankara. 1975, s. 106.

77 îfialcık, t A, VJX 514.78 Tevdrift-i M -l Osman, VU. Defter, a, 545; «Fâtih, daha şetoâdeliğinde

cihangirlik emelinde idi» (.Tarih-i S İf, s. 53): Beddyıii’l-vekaifi'ia ise Fatih'in agzmdan : <Bu hinediıntn maksad-ı tt’iâsı i'lAy-ı kcîimütu'llahdırj (197b) de­nilmektedir.

Page 20: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

26 a b d ü l k a d Ir Oz c a n

m rızâsını tahsilden başka gayemiz yokdur»5* şeklindeki cevabiyle maksadının Allah adım yüceltmek olduğunu açıkça ifâde etmiştir, Kritovulos’un, «akdem-i a’mâli, reâyâ ve berâyânın ni’mei-i adâtetle mütena’im olması kazıyyesi idi»*0 sözüyle kanun anlayışına da işâret ettiği Fâtih, kardeş katli maddesini keyfî idaresini hâkim kılmak için“: değil, Islâm dîninin sınırları dâhilinde ve onu yaymak gaye­siyle, nizâm-ı âlem dâvasına hizmet etmek için koymuştur“ . Nite* kim, ölümünden hemen sonra başlayan taht kavgaları bu büyük hü­kümdarı âdetâ haklı çıkarmıştır.

Hulâsa, bîr çözüm şekli bekleyen hâdiselere, muhtaç oldukları hal tarzını vermekten başka gayeleri olmayan Osmanlı padişahları­nın, bu arada Fâtih’in, bu hazin çözüm şeklini seçmeleri, başka çâ­renin bulunamamış olmasındandır. Nitekim şehzadeleri mezar gibi bir mahbeste tutan I. Ahmod'in «Kafes hayatı» da meseleyi hallet­memiş, mesele ancak Meşrûtiyetle istikrar bulma yoluna girmiştir*3*

Fatih Kanunnâmesi, Osmanlı Devletinin teşkilât ve teşrifatı hakkında eserler veren müellifler üzerinde derin tesirler yapmış ve yüzyıllarca devlet müesseselerinde yürürlükte kalmış bir eserdir. Meselâ, Osmanlı tarihçileri arasında Fâtih devrinin devlet teşkilâtı hakkında ilk geniş bilgiyi veren îdris-î BitiisFnina‘ bu Kanunnâmef-

79 Açık Paşa-z&de, apnt eser, s. 159-180; Ibn Kemal, aynı eser, s. 195-196; Hamırıcr, (A t i Bey trc.), E , 339.

80 Tarih-i Sultan Mehmed Bân-ı Sd»| (Karoiidl tercUmesi), TOSM ilâvesi, İstanbul 1325, s. 17.

Sİ Hıfzı Veldet Veiidedeog’.u. «Kanunlaştırma Hareketleri ve Tanzimat*. Tanzimat L İstanbul JMO, s. l37.«OimanLı imparatorluğu, siyâsi ve hukuki y&pm bakımınriac tstibdâd, zulüm ve keyfili#! kabul etmeyen İslam prensiple­rine dayalı ve meşvereti emreden im dlnia ilkeleriyle çevreJenmig bir devlettir. Bu bakımdan kısmi bir demokratik niteliğe sahib bu devletle başında bulu­şan hükümdarın her zaman hal’ edilebüccegl yetkilerinin sınırsız olmadığı­nın açık deUlldlr» (Recal G, Okundan, im m t Hukukunvuzun AıutKallon, Bi­rinci Kitap, Osmanlı Devletinim Kuruluğundan Yıkılışına kadar, İstanbul 1977, s. 15-16).

82 Osman Turan, Tarihi A kijı İçinde..,, t. 12.83 Varfl Raşld Seviç, Ticaret Konunu Şerhi I, mukaddime s. V E -IX .$4 Heşt BOıift, Nuruosmanlye Ktb. nr. 3209, 398a vd. Hatta verdiği bilgi­

lerin tertib ve muhtevâsında bakılırsa, tdris-i Bitltsl'nin bugün elimizde biri I.

Page 21: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH ’İN TEŞKİLÂT KANUTfN'ÂiIESÎ 27

yi görmemiş oLtnasi mümkün değildir. Devlet erkânını dört kısım­da mütâlaa eden Heşt Bihişt müellifi, ilk sınıfı vezîria’zam ile divân üyesi diğer verirlerin teşkil ettiğini ve bunların vazifelerini anlatır10, ikinci sınıfı kazaskerlerin4*'’, üçüncü sınıfı kalem ve hesab erbabının oluşturduğunu zikrettikten sonra, bunların başının defterdar oldu­ğunu, bu zâtın Dîvân-ı humâyunun ileri gelenlerinden olup, mâlî me­seleleri padişaha arzettiğini bildirir, Rumeli ve Anadolu defterdarı­nın vazifelerinden bahseder*7. îdris-i Bitlisi, nişancıyı da bu sınıfa dâhil edip, devletin dördüncü rüknü olarak kapıcıbaşı ağaları, yani Saray hizmetlilerini göstermekle haklı olarak A lî’nin, «kendisi vilâ- yet-i Acem’den gelüpTumur-ı Dıvâniyyeden birine mensûb olmama­ğın, tahkîkde kusûr eylemişdir»M şeklinde tenkidine maruz kalmış­tır.

Fatih devri Osmanlı devlet teşkilâtı hakkında verdiği bilgiler, «Ebü’l-feth Kanunu* olarak bahsettiği Fatih Kanunnâmesi ile kar­şılaştırıldığında, Gelibolulu  lî’nin de bu eserden geniş ölçüde isti­fâde ettiği görülür. Kanunnâme'nin Fâtih’in nizâm-ı esâsîsi mâhiye­tinde olduğunu belirten Hammer ise,  lî’nin ifâdelerini hemen ay­nen aktarmış olmaktan öte bir iş yapmamıştır". Devletin teşkilât ve

Ahmed (1032) diğeri H. Osman (1029) zamanımda İstinsah edilmiş i<d yaımas: bulunan Sanunndme'aUı belki daha muteni bir nüshasını kullanım; olduğu ne­ticesi çıkarılabilir.

SH Aynı eter, vr. 358a-359a.S6 Kexd, SSSa,87 Kezd, 359b.BS KünAit'l-aAMr, Univ. Ktb. ur. 5859, vr. 89b. Ali. devletin dördüncü rük-

nüftü nişancıların teşkil cttlg-inl söylemekle <£aha isaietliyse <ie, yu kanda belir­tildiği gibi, Fâtih'le ba-jlayar «Kul e İstemlinin gereği. Sarayla devlet idlerinin ayrılmazlığı, yani yüksek dereceli devlet makamlarına Saraydan çıkma ağa­ların getirildiği unutulmamalıdır. Kaldı ki Kanunndme'de bu ağalara ünemlı ölçüde yer verilmiştir. Nitekim Tarih-i Sd/'da, elbtldi 41-1 Osman hükümetlerin­de Kul UUfesi hareket etmek bunlar zamanında olduğu» (s. 49-50) belirtilmekte; XVH. yüzyıl sonlarını anlatan bir Anonim ToriA'te de bu ağalardan Divân erkânı gibi baha olunmaktadır (Berlin Staatsbibliothek, nr. Ha. 216. vr. 71b).

69 Hammer. Deelet-i Osmaniye Tarihi t A tâ Bey Vrc.) m , 21Î v<L Ancak bu müellifin, tarihinin mukaddimesinde eserinin birinci devresi için istifâde ettiği kaynaklan verirken, Kdnttttndifte’tun Viyana Devlet Ktb. deki nüshayı (jürmüs olduğunu (I, M ) zikrinden, eterden büyük ölçüde faydalandığı, hatta Ut, 2lS, not ; 1, 2 vd.'da Kanunnâme (çin Des Osnumischen Reiche* Staat$v«T~ \caltung, Wien 1815, adındaki OsmanlI Devletinin teşkilâtına dair yazdığı ese­rine atıfta, bulunmasından da Aimanca'ya tercüme ettiği anlaşılmakladır.

Page 22: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

26 a b d ü l k a d ir ö z c a n

teşrifat kanun ve kaidelerinin iyice gelişip yerleştiği XVH. yüzyıl sonlarında Tevkii Abdurrahman Paşa tarafından kaleme alınan Ka­nunnâme ile Fatih Kanunnâmesi arasında yapılan mukayeseden de teferruatın, dışında esasta, bir değişiklik olmadığı anlaşılmaktadır0’.

Osmanlı devlet teşkilâtı ile bâzı teşrifat kanun ve kaidelerinin ük der a. toplandığı bu mühim eserin Türkiye’de, hattâ dünyada Meh- med Arif Bey'ink inden sonra ciddî bir nesri yapılmamıştır31* Yuka­rıda Kamınnâme’nin sıhhati, kaynakları, kısaca muhtevisi ve bil­hassa yeni bâzı bilgilerin ışığında, bir başka açıdan, hakkında pek çok münâkaşalar yapılan Nizâm-ı âlem için kardeş katli meselesi üzerinde duruldu. Büyiik Türk hükümdarı Fâtih Sultan Mehmed’in ölümünün 600, yılında, XV. yüzyılın idâri sahadaki tedvin hareket­lerinin bir ifâdesi durumunda oian ve Osmanlı devlet teşkilâtı ile hu­kuku alanlarında çalışmalar yapacak genç nesil tarafından artık te­dâriki çok zor olan Kanunnâmenin aşağıda karşılaştırmalı metni tesis edilirken Beddyiü'l-vekayi’deki metnin varak numaraları veril­miş, Mehmed A rif Bey’in dip notlarından da faydalanümıştır. An­cak yeri geldikçe yeni bâzı açıklayıcı bilgiler ilâve edilmiş ve köşeli parantez içinde bariz imlâ hatalarının düzeltilmesine çalışılmıştır. Nüsha farkları makalenin sonunda gösterilmiştir. BV Bedayi&l- VekayVâ&ki, TE ise Tarih-i Osmam Bncttmeni Mecmuasındaki Ka­nunnâme metinlerine delâlet etmektedir, M. Arif neşrindeki ifâde ve fazlalıklar daha doğru ve tamamlayıcı mâhiyette ise metne alın­mış, değilse sıra numarası verilerek metnin sonunda gösterilmiştir. Kelime ve ibâre fazlalıkları için -f, eksiklikleri için — işaretleri kul­lanılmış, metin tesisinde basit bir transkripsiyon uygulanmıştır.

90 Mchmed A r « Beyin 4 « belirttiği gibi İTOEM ilâvesi, frtanbul 1330, Öilsüz, s. fll Lütfi Pa^a’nm ÂsAfntlmt si lig K oçi Bey iSüdfasi iiaerindo de bu Kanıınndme'nln teşrifata dair kaidelerinin tesiri jjürüimektedir,

91 Kanu»mt«ıe, Adalet Bftkanlı^'jjea 1935’de, Ali Himmet Berki tarafın­dan da İstanbul'un fethinin 500. yıldönümü mücAsebetlyle 1053'de yayınlanmış­sa da, birincisini bugün büyük kütüpîı ¿nelerim izde büe bulmık kibli olmadığın- dan, İkinci neşir £se eserin tamamımıı uydurma, olduğu yolundaki tenkitleri« ya.- p:ldıgtûdaa, hukuk ve Sdâro tarihimiz ün; rinde çalınmalar yapacak olanlarla istifâdesinden uzaktırlar.

Page 23: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH 'İN TEŞKİLÂT KAXUMXJLMESI 29

KANUXNÄM E-J A L -Î OSMAN

Sûret-i hatt-ı İıumâyün-ı Sultân

Mehemmed Hân *U j ¿j’.jtt

Bu Kanunnâme* aîam ve dedsn kanunudur ve beaim dahi kamunundur. Evlâd-ı kirim ım neslen ba’de

neslin bununla âmil olalar.

Hamd-i bî-hadd ve senâ-i lâ-yu’add ol Hâlık-ı bî-çıin

jy ilj dergâhına olsun ki, nizâm ve intbsâm-ı âlemi ahsen-i ter- tîb üzere îcâd edilp, ahvâl-î meveûdâtı kanun-ı hikmet-makrûnu üze­re bî-müşîr tedbîr [ü ] halk eyledi. Ve salavât-ı bî-gayet ol server-i kâinât ve mefhar-i nıevcüdât olan SuItânü’I-mürselin ve eşrefii’n- nebiyyîn üzerine olsun ki, anın dahi sünnet-i şerîat-i şerîfesi sebeb-i tertîb-ı dîn-i metin [ve] tehzîb-i şer’-i mübindir. Ba’de zâük, bu ev- rik-ı kavâ’id-i Sultanî ve safha-i kavânîn-i Hakanînin câmii olan abd-i hakır-i kesirü’t-taksîr Mehemmed bin Mustafa el-ma’rûf bi- Leys-zâde at-Tevkîl hâlâ Pâdişâh-ı rûy-i zemîn ve Şehinşâh-i sipihr- temkîn, felek-rif’at, hurşîd-menzilet, Sultân-ı selâtîn-i cihan ve Ha- kan-ı kâmrân-ı âlî-şân Fatih-i biIâdu’r-Rum bi-nasriUahi Meliki’l- kayyûm, nâzır-ı umûr-ı dîn ii devlet ve mu’în-i kavânîn-i kadr u sal­tanat, sâhibii’l-megâaâ el-meşhûretün fi’l-âfâk, Melik-i aerîr-i hilâfet bi'l-istihkak kahraman-i zaman, sâhibü’l-omn ve’l-emân, es-Sultâ-

* 31. Arif Bey neşrinde «»e r , «Su tonun bu Kacumıâme,.:. jfckJinde bağla­makta ise de, gerek G. Flugel tarafından eserin tavsifi yapılırken verilen ör­nekte (Die Arabischen, Persitchen und Türkischen U<md&chri!tcn, der Knisertich- Könifflichen Hofbibliothek au Wien, Wien 1657, UI, s. 248, 254, nr. 1813/3 ve 1320/3), gerekse £etfûyu«>l-vefcajj'i metninde (277b) <Bu kanun» ifâdesi bulun- majnâJtcadır,

Page 24: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

so a b d u l k a d îh ö z c a n

nü’l-a’zam, halîfetu’Hah fi ’i-âlem es-Sultâıt ibnü’s-sultân Mehemmed Hân İbnü’s-sultân Murâd Hân ibnüs-sultân Mehemmed Hân ¿U )

«U*L. o )31 hazretlerinin zamân-j şeriflerinde bu abd-i ha­kir hidmet-i tuğrâ-i garrâda İstihdam olunup, vaktâ ki sa’âdetlü Pâ- dişâh-ı hurşîd-iştihâr hazretleri teşrif-i serîr-i saltanat etdikde ey- yâm-ı saltanatlarında bunca fütûhât-ı' azîme müyesser olup, husûsi hâlâ dâru’s-saltanat olan mahrûsa-i uzmâ vc medîne-i kübrâ olup, matmah-ı enzâr-t selâtln-i cihân olan mahmiyye-i mer’ıyye-i Kos- t&ntaniyye feth(İ] müyesser oldukda, sâbıka ccdâd-ı izamları zemâ- nında olan kavâaln-i mazbuta defter olunmayup, eksik olan yerlerin dahi ketıdüleri re’y-i münîr-i velâyet-te'sîrleri ile tekmil buyurup, Dî- vân-ı hümâyûnda ebedü’l-âbâd ma'mûlün-bih olmak içiin bir kanun- nüne tahrir olunmak lâzun gelmeğin, bu abd-i hakir ferman-» cem­leri üzere nazm u inşâ edüp, herkes müstefîd olmak içün ıstüâh u ibâretden ferâgat olunup, lîsân-ı Pâdişâh-ı gerdun-vekardan naklile yazılup ve Üç bâb üzere kılındı :

Merâtib-i a’yân u ekâbir beyânındadırSelâtîn-i izama lâzım olan tertîb ü âyin beyânındadırAhvâl-ı çeriyim ve her chl-i mansıbın âyidleri beyânındadır*

t * *

B â b - ı e v v e l

Bilgil ki, evvelâ* vüzerâ ve ümerânın vezîria’z&m babıdır. Cüm­lenin ulusudur. Cümle umurun vekîl-i mutlakıdır. Ve malımın vekili defterdarımdıri, ve ol nâzındır. Ve3 oturmada ve durmada ve mer­tebede vezîria’zam cümleden mukaddemdir.

(27Sal Ve şeyhülislâm ulemânın reisidir**. Ve mu’ailim-i sul­tân dahi kezâlik serdâr-ı ulemâdır. Vezîria’zam anları ri'âyeten üs*

* JSosnaiı Hüseyin .Efendi Leys-s&de'olıı bu Bnsöscüaü hulasaten eğerine <277a-277iı) detcetmSitir.

*• Şeyhülislâm v*ya müftülük tnüessesttffeım ancak XVT. yüzyıl baştann- da ul«mânın bajjı olduftu nazara alınırsa (Uzunçaryılı, Ostnanl* Devittin iıt İlmiye Tetküdiı, Ankara 1965, a. 175) Kanicnndme'ütlci bu mMtebe, ya fetva vermek kudretinde bir z lt olması dolayı» iyledir veya Dllger'in belirtti#! gibi mOftUik ile ilgili kuşunlar sonradan yazılmıştır. Zîr4, XVI. yü2yü ortalarına kadar kaz­askerlerin rütbece müftünün üstünde olduğu bir gerçektir, (Cl. Hu art, «Ka­zasker» maddesi, t A, İstanbul 1077, VI, 522i Uzun çarşılı, atf»t »w r, l î î ) , Sanun- ndme’âs mtiftf He kazaskerler için aya: elkab kullanılmıştır.

Page 25: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH 'İN TEŞKİLÂT KANUÎiNÂMESt 31

tiine almak* münâsibdlr. Arama müftî ve hoca şâir vüzerâdan bir nice tabaka yukarıdır ve tasaddur dahi ederler.

Ve bir cem’iyyet-i âlı ve bir mecma’-ı ahâlî olsa ehl-i dîvâna ahardan âdem karışma«un'-. Evvelâ vüzerâ, anlardan sonra kadıas- kerler, andan sonra defterdarlar ve defterdarlardan aşağa* yeniçeri ağası ve şâir özengi* agalarr, mîr-i alem** ve kapucubaşı lan” ve*** nıirâhûr oturur.

Mal* defterdarlarım•*** cümle âstâne-i saadetimde olan ağala­rımdan yukarudurtar ve14 yukaru otururlar. Ve cümle sancak beğile- rinden yukarudur ve yukaru otururlar. Altı kerre yüzbin akçelik beğ!1 dahi olursa anlardan yukaru otururlar ve befier defterdarların altına otururlar.

Ve ağalarda^1’ yeniçeri ağası sSir ağaların büyüğüdür. Baş ye­niçeri ağası, arnn altına mîr-ı alem, anın altına kapucubaşı, anın al-

* Yectçer: ağası. mlr-l alem, ¡capucubaşı, mtrâhûr, çavuşta« l, çakırcı!»*?!. ça$aigirbafi ve böKUcba ı ağalar;, yani alt: bölük den Uta sip&b. »llâhdar, gure- bâ-yı yemin, gurebi-yt ye*âr, ulûfeciyin-ı yemin ve uliÎeclyAo-L ye&âr ocak­larının ağalarına {teengi ağaları veya agay&a-ı rtkAtvı hümâyûn denilirdi. Bun­lar padtıahin atıcın yanında yürümek Imtiyinaa sahlb idiler (M. Arif, Kanun- ndme-i A l-i Osman, TOESt U&vMl. *. 11, not 1).

• • Mertebece yeniçeri ağasının altı ve diğer Özesgi ağalanma üitü olan mir-i alem saltanat «ancagının taşıyıcısı ve alerr, mehterlerinin âmiri İdi. Bû- tia beylerbeyllerden onbiz ve sancak beylerinden bin akçe &id&tı vanjı. Ot- manii Devletinde pek eski bir me'muriyettir. Hayli saman sonra teşrifi! merte­belerince mlr-l aiemilk-i b&ssa denilen bu makama, büyük ve kütük mîrihür- larla kapueular ketiıudAsının takaddüm ettiği tevethât pusulalarından anlatıl­maktadır. Buaunla beraber dâima derg&h-ı âli kapKibaşılartsın bafli oLmuçtur. Mehterler iki kutaodv: Birincisi, padişah sefere çılcu&ında otağ-1 fcum&yûnu ku­rup kaldırmakla vacifeli çadır mehterleridir ki, Amirleri mehterbaşKbr. İkin­cisi, seier-î humayunia padişah ota£ı dnünde nevbet çalmaca memur olan alem mehterleri olup, zabitleri sAzendebaşıdır {Kesd, not 2).

*** Osmanlı Devletinde jcapıcıba^Uık memuriyeti pek eskidir, tik saman­larda bir kişi olduğu halde, ¿sonra dört, daha sonra da on kişi olmuştur, i l e ­rinden birisi başkapıctbaşı idi- Bunun iidâtı Osmaniı topraklarında bulunan ıtıuhnrbaçUıklara 4id tlmiriar olup, diğerlerinin belirli 4Jd4tı yoktu, tilâk ve Boğdan beyleri değiştirildikçe, tayin edilen beyi yerine götürüp beklemece bun­lardan biri memur olur, pek çak para ve süre He dfinerdi iRezd, not 3).

Kanunndme'öekl bajdeiterdardan ayrı diarak zikredilen mal defter­darla nedan giyet XVI. yüzyıl ortalarında ortaya çıkan (Hammer, EH, 216) ;ütk-ı sâni ve aAiii defterdarları (Uaunçarçtlı, t Defterdir» maddesi, t A , Ut, 507) kastedilmekte ise bu kısmın da çok sonra yazılmış veya bazı İlâvelerde bulunul­muş olmalıdır (Bk, Üüger. aynı eser, a. 21; ondan naklen Mumcu, Divdn-t fiil- m&yün, s. -*9).

Page 26: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

32 AEDÜLKAUm Ö2CAN

tına mîrâhûr, hâlâ mîrâhûr devlet-i Pâdişâhîde iki olmuşdur*. Mî­râhûr-! sân îL I altıca çakırcıbaşı**, anun altına çaşnîgîrbaşı***, anun altıca sipâhi oğlanları ağası, altına silâhdarlar ağası, altına14 şâir bölük ağalan, anların altına çavuşbaşı****, anun altına kapucul&r kethüdası**** *, anun altına cebecibaşı******, anun altına topçuba- ş ,* * * * * * * oturur.

* MirShûrlar büyük ve küçük namlyie btıinlrlcrdL Birincisi, alııır hailemin, saraçların, yediksüerin ¿miri idi. Padişahın kışlada mcvcud bin katar Oveslnia ve ik lyüz katar katırlarının hizmetine memur devecilerin ve Katırcıların zabit­leri bulunan sarban ve harbendeba^llar düli bunun idtLresi altında. i<31. Çayır 2a- mar,mda 11 raf t a bulunan beylik mer'filarıjı otlarısı satarak bin yliK akçe kadarı­nı rikâb-ı hümâyuna teslim eder, kalanım keadlsl alırdı. Büyük mirâ-hCir, kapıcı­lar keüıudillîjnJtuı üstü olup, £aiıa sonra kendisine Istabl-t ¿mire müdürü denil­in-31 ir, Jütjnclsi, Küçiix aUıur haimnuı v« arabacıların aâbitl olup, sefcr-L burna- yun da iç oğlanlarına beygir vermek ve padişahın arabaların: muhafaza etmek dahi vazifeleri arasında idi (Kezâ, s. 12, not 1 ),

* * Saray-ı hümayundaki {ik ir, yani av balkınır, i miri ve padişahın ar­abacısı SdL Ulûfeül günde yüsaltmış akçe idi. Bu güruh daha a on ra çakırcıy4n-ı hiisA, jihlnciyân ve atmacacıyin adlarfyle üç kumu ayrıldı, sen ikisine doğan- cıbaçı ve etmacaCıba^ı namlariyle zabitler tayin edildi. Bununla beraber uzus söre takırcıiıa;! çakırcıy&n-ı hisaanm sibitl ve diğerlerisin âmiri idi (e. 12, not 3).

*** Sarayda bulunan çaşclgirlerln z&hitt idi. Osmanlı Devletinde pek Di­ki bir memuriyettir. Padişah dlvia günleri Hasoda’da taam ettikde yemek sa­hanlarım götürmek ça^Digirlerin vazifesi olup, çaşrıigirbagı da ö f lirinde bulu­nurdu (Kçal, not 3).

**** DirgâJı-l i l i çavuşlarının z&biti idi. Çavugba^ı mahsus ¡fifnünd* din­de gümüş değnek ile divânda durur, vuku bulan davalarda vazifesini yapardı. Resml sadâret Kethudisı olmadığı zaman onun bazı t$l*rlnS de icra ederdi. Bu makam ekser devlet ricalinin Üstü olup, büyük ve küçSk teîkirecller rfabî bi­rinci ve ikinci yardımcıları idi (Keşi, not i ) ,

'* » * * Topkî.pı Sarayının BâbüseaAdedin bagka. bütila kapılarını bekleyen ve kapıcı denilen ocağa mensub bulunan dergfijı-ı âJI kapıcılarının ve Eâb-ı hu- roâyûnun âmiri I3L Dergüh-ı i l i kapıcıları 1925 ve tfclb-ı hümayun kapıcıları 117, ki ccm’an 2312 kifl olup, birer bölükba^ı idârisinde olmak üzere, birincisi 42. İkincisi 5 bHJÜgfc ayrılmıştı, tîlûfeleri 1603 akçe olup, üs ayda bir alırlardı (Ktzo, nöt S),

****** Osmûtılı ordusunun kapıkulu denilen hâssa askerinin plydde kıs­mından olup, bunların harb mühimmilımn yenilenmesine, tamirine ve hazar za­man w<îa muhafazasına, sefer sırasında İse tevziine memur cebeci ocağının aga- sı idi (s. 13, not 1).

* •• »»•» Top dökmek ve kullanmakla görevli topçu ocağının âmiridir. Bu ocak daha sonra tophane nezâreti olarak vazifesine devam etmiştir (J<îd, not 2).

Page 27: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH 'İN TEŞKİLAT KANUNNAMESİ 33

Ve DSvân*ı humâyûnumda” s&drda oturmak viizerânm ve kadı- as İterlerin* ve defterdarların ve nişanemin’* yoludur. Evvelâ vüzerâ oturup, bir cânibe kadıaskerler, anların altına defterdarlar otururlar ve ol bir cânibe nişancı oturur.

Ve nişancının mertebesi eger vizârot ve beğlerbeğilik** ise def­terdarlara tasaddur eder. V e - sancak ile nişancı ise defterdarlardan aşağa oturur, Elkabı defetrdarlar elkabıdır, Mertebesi anlar merte­besidir.

(278b) Ve mal defterdarlarını jâiızâde lalalarının üstüne otu­rurlar.

Ve hıl’at vc kışlık ve yazlık ve ekmekde1“ vüi^râ ve kadıasker- ler ve defterdarlar beraber gibidir.

Ve suffa-i Dîvân-x âlîde oturmak beğlerbegilerin yoludur ve beğ- lerbeğiler vüzerâ altına, defterdarlar kadıaskerler53 altma otururlar. Sancak beğleri taşrada otururlar.

Ve cümle mal defterdarlarım gerek âs tanemde ve gerek memâ- lik-i mahrûsamda1'1 olalar, mertebede, otunaakdan ve elkabda be­raberdirler.

Ve beğlerbeğiler vüzerâdan bir tabaka aşağadır ve taht kadıları­n a * * * tasaddur ederler. Ve” DâriissaltanaUm kadısından gayrisi def­terdarlarımdan aşağa otururlar.

Ve“ bizzât rikâb-ı hümâyûnuma sâhib-i arz olanlar vüzerâm

* KaaMkerllk malamı Üneelsri tek olup, KsramsJiî Mehraed Paga'nm tok- lifi İle Fatib'io sun yiüarmda Rumeli ve Anadolu klzaikerlljl Oİtrak ikiye iy- nlrnıjtır (Mecdi, Şakayık tercümesi, İstanbul 1262, s. 163).

** Kanunnâme'nm tertib edildiği yıllarda. s&dece bir beylerbeyi olduğu halde -İti bir yerde Rumeli beylerbeyinden babs olunmaktadır- bcylerbeyüerdcn söz edilme*! ve ni|aneıaıs mertebesi beylerbey İlik ise defterdarlara tasaddur edeceğinin belirtilmesi, bu makamın o zamanlar bir pâye olarak kullanıldığını İma etmektedir, Dilger (s. 23 vd.) bu kısmın, da bir sonraki asırda yazıldığı ka­naatinde ise de. Mumcu'nua da belirttiği gibi, böyle olsa ¡dİ, bir Divân üyesi olan Rumeli Beylerbeyinin özel durumuna mutlaka temas edilirdi (Dtvan-ı Bu~ mâyun, s. 51-&2).

*•* İstanbul, Edirne ve Bursa kadJarma. verilen İsim.

Jjlrfl D*r£İSt F ; S

Page 28: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

34 ABDÜLKADtR ÖZCAN'

ve” kadıaskerlerim ve defterdarlarındır ve iç halkından kapu ağa­sı* ve odabaşı** ve hazînedarbaşı*** ve kilercibaşı**** ve Saray-ı âmiremin ağası***** sâhib-i aradır. Amma kapu ağası olan ihtiyar4* başdır. Ekseriyi odabaşı ve kapu ağası arz etmek gerekdir. Ve nâ­me ile arz etmek götürü beğlerbefilerin ve ümerânın ve kuzâtm yol­larıdır“ . Bizzat arz etmek mertebesi âlîdir.

Ve beğlerbeğilik dört kimesnenin yoludur. Mal defterdarları­mın1* ve beğlik İle nişancı olanların" ve beşyüz akçe kadıların ve dörtyüzbin akçeye varmış sancak beğlerimn-* yoludur. Ve sancak beğleri cümle1’ ağaların üzerine1“ otururlar.

Ve nişancılık, dâhil ve sahn müderrislerinin yoludur. Ve mal def­terdarlığından nişancı clsa evvel beğîerfceğiîik hükmü ü? olur ve reisülküttâb nişancı olsa sancak hükmü ile olur******.

* Kapu «£ u ı yaiıud BtbüMtide afaaı, Saray-: hum&yımıla olan hadım agalannm zâbiti, bllciitrJc Enderun memuriyetlerinin âmiri; Harem ve bütün padlgaiı dairesinin zabt u rabfcna memur İdi. 990/1582 yılında DâriUs&de a£alı£~. ihdu edilerek, kapı t^asnuı nt^irctl altında bulunan Haremeyn evkafı Üç ev­kaf muhâsebecUigi ve evkaf müfettişliği bunun İdaresine venlmig, böylee« dk- rtissfi.de ajrosı temlyüz ederek sarayın blriOCİ im iri olmu(, zâmıulk bâbtlssââde aga?ıg~. da onun «nırl ulCıoa girerek önemini kaybetmiştir (Eetd, s. 13. not 3).

•• Enderun veya iç ağalarının birincisi olup, pıdlfahı giydirip soymakla vazifeli İdi. Bundan doiayı padişahın ziirna herkesten fazla yakın olmakla kapı ağası piyesinde ile de Eİhiren ona Utbl idi. E İtse riya İç oftaatanndan, bazan da hadım ağalarından t&ytc. edilirdi. GÜcde altntıı t )ı;e ulDfeti ve yıllık padişah ta­rafından verilen beş parça esvabı vardı iKezti, a. 14, not 1).

*•* tç ağalarının ütlncisiyd!. Hazlne-1 humayun hademelerinin, z&blli olup, bunların inzibatiyle meşgul olur ve hazînenin muhafazasına, çalışırdı. Padişahın sangı ve »ecc&desl de elinde idi. Ak ağalardan seçilirdi (EesA, not 2).

• Endertkn ağalarının flçUnçüşOdUr. Has kiler hademelerinin âmiri ola­rak, onlara, kiler harcına ve mutfağa, nezaret eder, şerbet ve tatlı yapardı (Ke­nt, not 3).

***** t ; ağalarmış dördüncüsü olup, Enderûn-ı hümâyûn denilen hâs, bü­yük ve küçük odaların ve Sarayın muhafazasına nezaret eder ve maiyetinde k:rk ak ağa bulunurdu (Keşi, not 4).

****** Katttiftn4m«*nia başka bir yerinde nişancılığın vaalfesinin tuğra (ekmek olduğu belirtildiği halde, burada ulemAdaa tayininin bilhassa zikri, dev­letlere yazılan niaıe-1 hümayunlara: bunlar tarafından kaleme alınmasından do­layıdır. Ulemtnm da edebi Otmlere vâkıf ve yaaışma usulünü bilenleri araştırı­larak tayin edilirdi Nişancılığın ihd&stndan evvel de padişah roektublan ulemâ­nın bu hususta kudreti olanlan tarafından yazıimnU. Daha soora ulemadan ta-

Page 29: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH 'İN TEŞKİLAT KANUNNÂMESİ 35

Ve mal defterdarları*1 sancak kabul etse dörtyüzellibin akçe33 ile veriiür. Ve yeniçeri ağasına’1 ve şâir Özengi ağalarına dörtyüzotuzbin akçe" ile veriiür- Ve dörtyÜ2bin eksikli sancak beği beğlerbeği” ol­maz. Ve âs tanemden'1 dârüssaâdetim ağaları sancağa gıksa dörtyüz- bin İle (279a) çıkar.

Ve Dıvân-ı hümâyûnumda ta’âmda veziriazam ile başdefterdar ve şâir vüzerâ ile defterdarlar ve nişancı yer14 ve kadıaskerler baş­ka yerler.

Ve mal defterdarlarının ve beğlik ile nişancıdan vezîr dahi def'a- ten olmak yoldur ve kan un umdur.

Vezîria’zam önünden kalkan ta’âm çavuşbaşına yoldaşlariyle ve- riisün’7. Ve olbir5* viizerâ önünden kalkan ta’âm relsülküttâba ne­feri ile vcrüsiin3’. Ve kadıaskerler* ’ önünden kalkan ta’âm kapucu- lar kethüdasına verilsün.

Ve“ çavuşbaşı ve reisüiküttâb ve kapucular kethüdası hidmet- kirdır. Divânda oturmaklar. Ve ağalardan mlr-i alem ve kapucubaşı çelmek lâzım gelse anlar dahi oturmazlar. Ve bir maslahat içün ma’zûl beğlerbegiler girse veya ma’zûl beğler1- girse, ma’zül beğler- beğiler vüzerâ altına nişancı altma ve ma’zûl beğler defterdarlar al­tına41 ottıralar. Ma’zûl beğlerbeğiler eğer" yoliyle mansıblardan gel­miş mal defterdarlığından13 veyabud özengi ağalığından“ olmuş beğ- lerbeği ise oturalar ve hidmetkârlanna mücevveae* geydirmek vüze- râtun ve kadî askerlerin ve defterdarların yoludur. Ve beğlerbeğiler ve sancak beğiler üsküfleri** yürütmek gerekdir.

yln hususu terk ve retsülkilttâblar temiyüı etmekle oJ^anetlik vazifesi yalım tu£ra çekmekten İbaret kaldı. Arazi ve köylere dür, yani defterhâne-1 âmire de yazılı olan zeâmet, ttmâr, h&v&s ve evkaf karyeleri İntikal ettikçe kaydının tev­k il kalemi ile tashihi İşleri de buna bırakıldı <K#*d, a. 14-15, not i).

* Osmanlı Devletinde kullanılan sarıklardan biridir. L âdim tar&fcnd&n Uıd&s olunduğundan «Selimi» diye adlandırılan kavukdaa. üstünde bulanan kır­mızı ve fes gibi bir jey De ayırdedüir. Btnîn ve Enderün menaubları normal gün­lerde v« kapu kethüdaları, şehremini, lhtisâb ağası ve öteki ban memurlar alay günleri giyerlerdL OsmanlI Devletinde ne zamandan beri kullanıldığı hakkmda kesin bir tarih söylenemezse de, çok eski olduğu anlatılmaktadır (s. 15, not 1).

•* üsküf Rumca bir kelimedir. Bir buçuk endazeden daha uzun olup, gl- ylldikde yarısı arkaya sarkan ve yeniçeri keçeleri tarzında olan bir serpııg nev'idir. Bunun kırmun kadifelisini iki tarafına birer de zülüf takarak sUahdar- lar giyerlerdi- Üsküfün altınla süslenmesi I. Murad samanında başlamıştır. Se­bebi tarihlerde belirtilmektedir (s. 16, not 1).

Page 30: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

36 ABDÜUCADÎR ÖZCAN

Ve selâm çavuşu* vüzerâya ve defterdarlara ta’yın olunmak ge- rckdir.

Ve tuğra-yı şerifi her vezir11 çeküp nişancıya yardım etmek ka­nunundur.

Ve başdefterdar cümle malımın nâzın olup, umûr-ı âlem ana, mufavvazdır. Anın izni okad ın1* bir akçe ne riâhil ve ne hâric-i ha.*- zîne ola*'. Ve anın kadri Rumeli beğlerbeğiliği30 ile beraberdir. Ve cümle malım defterdarlar: malımın vekilleridir. Kabz u bastı anla­ra*1 mufavvazdır. Ve cümle küttâbın azl ü nasbi anlara mufavvazdır.

Ve cümle“ umûr-ı saltanatı veziriazam sü r vüzerâ ile ve def­terdarlarım ile müşâverct edeler. Anlardan gayrı kimesne vâkıf ol­maya.

Ve tuğra-yı şerifim İle ahkâm buyurulmak üç canibe mufav- vazdır. Umur-ı âleme müte’allık ahkâm umûma01 vezîria’zam buyu­ru id usu ile yazıla.»Ve malıma müte’allık olan ahkâmı1* (279b) def­terdarlarım buyuruldusu ile yazalar. Ve ger'-i şerîf üzere da’âvî hük­münü15 kadıaskerlerim buyuruldusu ile yazalar.

Ve başdefterdarlarım dahi umurunu vezîria’zam ile müşavere edeler. Umûr-ı maMiyyeyi vezîr-i sânî dahi duymaya'".

Ve evlâdımdan vefât edenlerin meytine vüzerâm ve kadıasker- lerim ve defterdarlarım hâzır olalar.

Ve mal defterdarları başdefterdar olmak yollandır. Ve defter- darlığa iiç pâyeden çıkalar17 : evvelâ defter emini** ve şehr emfai def­terdar olmak kanunumdtır. Ve1* üçyüz akçe kadı dahi5* defterdar ol­mak kan un umdur. Ve iiçyüz akçe kadı dahi"' beşyüz akçe kadı” mer­tebesindedir. Ve hâlâ üçytlz akçe kadı bir kimesne vardır, üçyüze

• Vezirlerin İç ^«diklisi ts.ûir olunsa ylrmidört agMmiü rütbece İkincisi­dir. Altında, bulunan kapıcılar kethud&£i İle te$rifâtcüık vazifesini îfâ «derler. dİ (ffesd, not 2),

** 1871'dea sonra defter-i hakanı nâzın olarak bilinen vazifeli. OsmanlıDevletindeki tlmir, zeâmet, im ve araziye dair bütün muftmeleler defter-1 ba* kant idaresine &id olduğundan, ttmir ve ze&met tevcihleri ve bu hususta vuku bulan anlaşmazlıklar burada halledilirdi. Tahrir «ırasında hâ*. tlm&r ve ze&met kiyd olunan karyeler i emil, her karyenin ahali, a'şâr vs. gibi rilsûmAtı mufas­sal ve vuku bulan tevcüıit beratları ruznimçe nâmlarındaki defterlere yazılır, dı. Defter emini önceleri nişancılığın maiyetinde iken, sonra ona takaddüm et­miştir. MOn&vebe mansıbı arından İdi {s. 17, not 1).

Page 31: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATtH’lN TEŞKİLÂT KANUNNAMESİ 37

vardık dan sonra mal defterdarı olmak kan un umdur. Ve reisii Iküt- tâfc dahi1* ri'âyet olunursa defterdar olmak kan un tondur'.

Ve merâtibde defter emini, anım altına şehr emini, amip altı­na reisülküttâb"1 otururlar.

Ve şehr emini yüzyirmi akçe ulufeye mutasarrıf olur**.Küttâb merâtibinde'’- reisülküttâb* **, an un altına yeniçeri kâti-

* Osmaalı Devletinin mâl! isleri defterdar nâmındaki memurlar tarafın­dan yürütülürdü. Bunlardan merkezde olanlara kapı defterdarları, taşrada bu­lunanlara kenar defterdarları denilir, defter eminine bagü ti m ir defterdarları İle lunıtıntesm ajı için hepsine Daîlnt veya mal defterdarları denilirdi. Devle­tin kuruluşundan ksjsa süre sonra mâli İşler defterdar deşilen bir memur» veril­di. II- Mehmed Kamanın da bu memuriyet Rumeli ve Anadolu adları ile Uclye ay­rıldı. Sonra bunların idarelerindeki Rumeli ve Anadolu kalemlerindin bazı iş­ler ayrılıp İstanbul mukataa'.ırtyle birleştirilerek Şıkk-ı sin! cimiyle bir def­terdarlık daha ihdis edildi, böylece Div&n-ı hümâyûnda olan defterdar üçe çık­tı. Daha sonra Rumeli ve Anadolu defterdarları lâkablan terk edilip, birincisi­ne başdefterdar veya ?ıkX-ı evvel defterdarı adı verildi, Anadolu defterdara* şıkk-ı sânl ve diğerine fikk-t s&Us defterdarı adı verildi. Daha, da sonra defter­dar-: râbl ismiyle bir memuriyet daha lhdAa oluoduyaa da, çok geçmeden lagv edildi. Başdefterdar mali meselelere dair davaları halleder, gerektiğinde zahrı- nı imıa etmek üzere tuğral: emirler verir, bilyük devlet işlerini arz eder ve ve­zirlerle padişahın huzuruna girerdi. Dlgcr Ud«Lnin vazifeleri pek hafif ve az ol­duğundan, bunlar kayd-ı hayatla büyük devlet ¿damlana» tevcih edilmeye baş­ladı. Tanzimat'tan sonra «ıkk-ı evvet defterdarı nâmı miliyc nazırına çevrildi, diğerleri de Uga edildi, Mısır hükümeti elindeki yerler Ülke topraklarına katıl­dıktan sonra Haleb’de oturarak Haleb, Şam ve Anadolunun ea doğusundaki mâ­li iğlere nezâret etmek üzere Arab ve Acem defterdarlığı namlyle bir defterdar­lık Uıdis edildi. BilAhıre bu defterdarlık Haleb, Dlyarbeklr, Şam, Trablusçam ve Erzurum defterdarlıklar: olarak be§e ayrıldı. İstanbul’daki Anadolu kalemin­den de evveli Sivas, sonra Karaman ayrılarak ve Anadolu eyaletinin majt içle­ri de merkezden alınarak üç defterdarlık ittihAz olundu. Daha sonra birçok eya­lette birer defterdarlık kuruldu. İşte bunlara kenar defterdarları denilirdi (s. 17-18, not 2).

* • Şehr emini şimdiki belediye işleri ile meşgul idarenin başında, bulunan îât olmayıp, saray masraflarına b&kftn memur idi. Saray'da yapılan İnşaatın malzeme vs. sini tedarik ile parasını ve çalışanların hakkını vererek hesaplarını tutar, Saray'ın Ecderûn ve blrûn hizmetkârla tının banlarının ulûfelertai dağı­tırdı (e. l$, not l ) .

**• Şimdiki dışişleri bakanıdır. Evvelce Dlvân-ı humAyun veya reis kâ- tlblcri denilen kâtiblerin âmiri ve nişanemin malyyeti İdi. Daha sonra İstanbul’­da ecnebi sefirleri çoğalmakla onlarla görüşme hususu da kendisine verildi- Böy- lcce rütbesi yükselerek nişancıların önüne geçti. Tanzimat'tan sonra Unvanı «ha­riciye nânruna çevrildi [Sezi., not 2).

Page 32: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

38 ABDUüKADttt ÖZCAN

bi, antıp altına ntznâmeci, unun altına sipâbiler kâtibi, anun altına'’3 mukabeleci ve"** mukataacı, anın altına tezkireci, anm altına reis kâ- tibJeıi oturur,

Yuk&ruda mezkûr ola.o küttâb hâce makamındadır. Anlar Dî- vân’a " uzun yenli üst kaftanı üe geleler**. Reis kâtîbleri neferdir ve bu zikr olunan biittâbm az! il nasbi defterdarlarınla mufavvazdır. Anların huddâ mıdır.

Ve ulûfeli müteferrika*' çaşnigirlerden mukaddemdir, Çaşnigir- lerden* sonra tîmâr müteferrikasıdır. Anlardan aşağa çavuşlar­dır**. Çavuşlar ile kâtibler kangısı eski ise ana i tibâr olunur.

Ve çavuş ve kâtib tlmârı serbestdîr.Ve ulufe müteferrikalarının yolu tîmâr defterdarlığıdır. Tîmâr

defterdarının yoiu defler kethudalığıdır***. Ve Uumeli’nia defter kethüdası ri’âyel olundukda mal defterdarı olmak câisdir.

Ve reis kâtiblerinin yolu hâzine kâtibi olup’"' mukataacı**** ve muhasebeci olmak kamunundur"9.

* Ça$aigirler kanunen kırk olup, Saray'daki Hasoda'da bulunaûîar- dan çıkarılırlardı. Ulüielsri «kalk vs fazla olmamak Üzere kırk ukçe olup. Kü­çük ruzo&necidcn alırlardı. D al* sonnt yüssonyeıil kifl olmuşlarsa da ulûfe mık- darları değişmemiştir İKex&, not 3).

** Dergâh-: i l i çavuşları üçyaayîrmldört kikiydi. Saray’ın bostancı ve difcer ocaklarından alınırlardi. Ulûfeleri altmış, kırk ve otuz akçe olmak ilzere deglflkti. Çavuşluk Bizans ve Sel;ukluludiı da, vardı. Osmanlı Devictl’nln tik zamanlarında sefirlik siyasi muharebeler vasıtasîyle İcra ndildiği gibi, idare, ve ülke durumunun tahkikine de bunlar memur edilirdi. Daha (sonra bu hizmet­lerin bazısı kapıcıbaşdara İntikal ve sefirlik gibi husuflar da diğer memurlara verilmeğe baglad:. Çavuşların vaalleleri Dlvâr-ı hiLtıiyunda hizmet etmek, pa­dişah gehri dolaçmağa ç:k ıa«. ıa$udi£ı topuzları omuzlama koyup alay Safin­den yürümek v* padişah sefere çıktığında babına, teiler takıp, otajH humâyun Önünde nçvbet çalınırken el kavuşturup durmak gibi hususi İ t da t IbAretti (8. 16, nût 1).

••• Arazisi ttmâr, ve has şeklinde İftâle olunan eyaletlerde tîmârmuamelelerime memur olanlara tlm&r defterdarı, bunun üzerine ve Beimet idle­rine memur bulunanlara defter kethüdası denilirdi Bunlar defter eminliğine hailiydi. Has şeklinde i İdi.t tahsis edilmeyerek. îeimet tevcih olunurdu iKetA, □ot 2 ).

*•** Osmanlı tûpra-klarmda bazı yerlerin rüsûm ve hâsılât: Ürnir. zeâjnel ve ha* olarak (hâle edüsieylp, ha£tcted#n nUt&yet iki yülıfına. vâlllere, mirliva­lara ve nıUltcT.1 rrcaere verilirdi. Mukataadı, mukataalan Ihtivâ eden defterin hâ­mili ve bu i? ile meggui kâtiblerîn Amiriydi- Mültezimlerden akçe tahsil idene

Page 33: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH 'İ»" TEŞKİLÂT KANUNNÂMESİ

Ve sahn (280a) mollaları makam-ı mevleviyetdedir. Anlar cüm­le sancak beğîerine tasaddur ederler.

Veîe Dâhil müderrisi ve Hâriç müderrisi dahi makam-ı mevle- viyetdedir. Ve hariç ve dâhil ve sahn11 ellişer akçe İle olur. Hâli ya bini eyledüğüm medâris-i âliyeye s a h n * deyü isim konulmuş* dur. Sahadan beşyiiz akçe'“ kadılığa vusûl bulur ve Ayasofya med­resesinden dahi kezâlik böyle vusûl bulunur.

Ve ibtidâ yeni mülâzım yirmi akçe medreseye, andan yirmibeş'3, andan otuz, andanr4 otuzbeş, andan kırk, andan;4 kırkbeş, andan elli akçeye vâsıl olur. Elli akçe müderris cümle ağaların üstüne oturur. Sahn’a vardıkdan sonra beşyüz akçe kadı olup'", andan kadıaaker olurlar'*.

Dârü's-saltanatım kadısı bcğlerbeğiler ile beraberdir.Ve tç-il’de** yirmi akçe müderris kadı olsa, kırkbeş akçe üe

olur. Ve (içyüz akçe kadı makam-ı raevleviyyete karîbdir77. Şâir yüz- elli akçe kadılar defter kethüdalarının ve alay beğlerinin üstüne otu­rurlar. Ammâ ki'* ikiyüzbin akçe sancak dahi olursa altına oturur­lar. Mansıbı üçyüze varmayınca mal defterdarlığına müstehıkk ol­maz. Ve dâhil mollalarına dahi mal defterdarlığı7* ve nişancılık ve­rilmek sahn müderrislerine dahi kanunumdur"“.

Vezîria’zam oğulları altmış akçe ile"’ müteferrika olalar ve şâir vüzeri oğullan elli akçe ile*1 müteferrika olalar. Ve nişancı oğulları dahi kezâiik^ kırkbeş akçe ile61 müteferrika olaiar“ . Ve beğlerbe- ğiM oğulları dahi kırkbeş akçe müteferrika olalar***.

de mübaşir derlerdi. Daha sonra fazla geilr getiren Umir ve zeAmeUer mahlCtl, yani sAhipsia kaidıgmda tevcih olunmayıp mirice zabt ile iltiz&m olunmağa ba^lanmiî ve bunlara da cmukataâM mîrtyyeı. denilmişti, Büyilk şehirlerde da­hi kanUriyye, kiyiliyye, blc-ı pazar, kara gümrükleri ve müskirat rüsûrou gibi bir takan vergiler üıdiLs olunarak mtrt mukataalar araşma alladı, böylece mu- kataalar çokalmış oldu (s. 19-20, not 3).

* TâsköprV-K&de'nln jJokajık’ında geçmeyen, ilk defa Lücfi P&g&’oıa AsafmİTne’suıûe jLİkrcdllen safc:ı tablrtcio Kanvnttáme’ríc ?ütri ilgi çekicidir vc bu kısmın da sonradan yazıldığı kanaatinde olan Dllgcr’c eser, s. 17) hakverdirmektedir. Nitekim bu tabir Fatih'in Arapça vakfiyesinde de bulmunanıak- tadsr (A, Süheyl Ünver, FátUt, Kíiñíytmi fe samanı üitn hayatı, İstanbul 1046, s. 95).

*» Iç-il hakkında bak yukanda s. 13. not 27.'* * Bunlara. ivâclbii'r-rl'Ayeı denilirdi. Esir ve devşirme oğlanlarından

vügerâ ve ümerâ yetiştirilmeğe başlanınca, zâdegâc. eskisi gljbl asalete

Page 34: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

*0 ABDÜLKADİR ÖZCAN

Ve sancak beği oğullan otuzbin akçe ze’âmet ala**-

Ve çavuş oğullarına onbin akçe tîmâr verile44.

Ve ebnây-ı mevâlî-i izamdan milfti efendi ve hoca efendis; oğul­lan altmışar akçe şehr emininden ulufeye mutasarrıf olalar“ . Ve kadı asker oğullan kırkbeşer'- akçe uiûfeye mutasarrıf olalar. Ve taht kadı [s ı] oğullan otuz akçe uiûfeye mu tasam f olalar. Ve şâh- zâdc hocası oğlu (2SÖb) dahi otuz akçe uiûfeye mutasarrıf olalar. Ve satın moüast oğulları50 yirmi akçeye mutasarrıf ola.

Ve yeni mülâzım, ze’âmet istese yiraübin akçe ze’âmet verile3

Vezîria’zam altıbinden** bir eksük tîmân bilâ-arz vermesi®* ka­nunimi oLmuşdur.

Ve kad: askerlerim selâtîne müte’alhk olmayan cihâtm iki akçe­lerin bilâ-arz vermeğe*1 me’mûr olsunlar'1.

Ve defterdarlarım hazine-i âmiremden iki akçeyi** bilâ-arz ver­meğe me’mûr olsunlar*'.

sihib bulunmadığından ve babalan glb! çaiut gayretleri sAyeslndt yüksek ma­kamlara gelmelerine, vaz edilen kanunlar müsüd olmadıkından dolayı bıuüa.- rıa evUUti&n İçin mütf.ferrtkaJık sınıfı teşkil edilerek kayd olunmağa, sonra da Saray’ın Has odumdan ve eskilerinden dahi bu sınıfa çıkarılmağa başlandı. Daim sonraları padişahların hemşire ve kızlarının çocukları bile müteferrika ol­duysa da, bu uzun sürmedi. Üitn ve fen «rbâbmdac, hatta Divân kMiblerinden başarma dahi mtiiefomkalık verilirdi. Ze’ftmet ve tımar şahitlerinin çoğu mü­teferrika olduysa da, kısn sürede bu İşe son verildi. Devletin son camanlamda bu kaynaklar tamamen terk edilerek, Saray'da bulunan bostancılarla çoğu mü­teferrika oldu. Bunların bir jutmı ulûfell, dlger kısmı dirlikli olduğundan; ulü- feli müteferrika ve Umar, zeâmet müteferrikaları adlarıyla anılırdı. Ulüfçille­rin yevmiyesi yüz. seksen ve altmıç akçe olmak inere yüksek ve de£lşik olup, küçük ruznfimcciden akriardı. Tekaüde ayrıldıklannda onbinden ylrmlbeşbln akçeye kadar verilirdi. Müteferrikaların bir kısmı gedikli olup, mahlûl düştük­çe. yerine bankası geçirilir ve sayılan biç bir zaman artıp eksilmezdi. Bunlar dörtyiizotuıüç kişi iken, sonra beş-altıyOze çıkmış. hatta daha da çoğalmışlar­dır. Müteferrlkabeşı nâmında bir âmirin t diresin de İdiler. Müteferrikalar dev­let hizmetlerinde bulunmaz ¡ur, yalnız pâdişâhın maiyetinde istihdâm edilirler­di. Padişah sefere gitse beraber giderler, şehri dolaşmaca çıksa, önünden yürür­lerdi. Saraydan çıkanlar hepsinin öcüse geçtigl gibi, dirlik sihlbleri dahi sa­yıları veçhile birbirine takaddüm ederlerdi. Huzuruna çıktıklarında sadnâzamtn ayağa kalkıp müteferrikalara tâiinı etmesi kasuc İdi (Kez£, s. 20-21, not 2).i Fazla bilgi İçin, Mehrned Zeki Pakalın, Osmanlt Tarih Deyimleri ve Terimleri Btizliijii, İstanbul 19T1, n , 637-6381.

Page 35: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH 'İN TEŞKİLAT KANUNNÂMESİ •il

Ve etraf da beğlerbegiler tîmâr ve ze’âmeti tevcih edup arz öt­sünler. Arzları makbul olsun.

Ve yılda bir kerre rikâb-ı humâyûnuma defterdarlarını Irâd ve masrafım okuyalar*. Hıl’at-i fihireler geydirüe’r.

Ve elli akçe müderris reisüiküttâba** ve defter eminine tasad- dur ede.

Ve defter emini, şehr emini bölük ağalarına tasaddur ede’*. Am­ma defter emîni payede defterdara karîbdir. Şehr eminine ve reisül- küttâba tasaddur ede1“ '.

Ve defterdarlarım malı1“ hidmet eden kimesnelere yollarına göre çavuşluk ve sipâhlık ve kâtiblik, her kişinin istihkakına görelvI arz etmeğe me’mür olsunlar’M.

Ve sancak ve 2e’âmet:i* dahi lâzım gelürse arz etsünJer.

Ve yeniçeri taifesine her yıl beşer zirâ’ iiciverd1" çuka ve otuz- iki akçe yaka akçesi ve her birine babına sarmağa altışar zirâ11* as­tar versünler**. Ve ya yabalılarına beşer zirâ* sobraman çukası ver- sttnler1"1.

Bu kadar abvâl-i saltanata verildi. Şimden sonra gelenevl&d-ı kirâmim dahi ıslâha1'” sa’y etsünler.

* Bu bir nevi devlet bütçesinin gürüçükncsl demekti.*• II. Murad yeniçerilerin her birim yediler endAsc çuka, biri buut as­

tar olmak ve di£erizü başlarına **rmaJc İçin öt yedigenden ondördcr endaze bez ve ooblrer akse yaka Akçesi tahsis ctmtf, halefi İL Hehmcd bunu acemi oğlan­larına tamim etmiştir. Kanun! Sultat Süleyman İse yetim kalıp fodulaiıArân kul oğlan: denUeolere altışar endâze çuka tayin etti Sultan Murâd bu çuka.yı Seli- olk }eh rinde dokumak çartıyla ve mukatâitt olmak üzere tahsis etmiş ve bu- na mahsûs olarak oranla bir ar,bar da inçi, ettirmiş ve bir yayabaşt memur et­mişti. Zamanla nefer sayısı artmakla, adı geçen mukataât yetmediğinden baki­yesi başka yerlerde parası verilerek işietOirdL Bilihırc aynen verilme hususu terk edilerek bedeli verildi- Yeniçeri mevAclb defterlerindeki ««mlstinlj bu dur. Bununla beraber memurları olan çuka. eminleri ve katiblert He çorbacı denilen cibltlerin bu hususta pek çok suiistimalleri vuku bulurdu. Çukaçın yedi endaze olanına yağmurluk ve altı endazesine donluk veya mtrihurl denilirdi < TO&M İlâvesi, s. 22. not 1>.

Page 36: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

42 ABDUL.KA.DtR ÖZCAN

B â b - ı s â n i1"

U m û r - ı S a l t a n a t a m ü t e ’ a l l ı k

t e r t î b ü” ® â y î n b e y â n ı n d a d ı r

Evvelâ bir Arz odası yapıtsun1’1. Cenâb-ı şerifim pes-i perdede oturup, haftada dört gün vüzerâm ve kadıaskerlerim ve defterdar­larım rikâb-ı hümâyûnuma arza girsünler.

Dîvân’a her gün vüzerâm ve kadıaskerlerim ve defterdarlarım geldikde çavuşbaşı ve kapucular kethüdası önlerine dü§üp istikbâl e ts ünler.

Ve ba'z-ı mesâlih içiln benden (281a) taşraya'" haberi kapu ağası kapucular kethüdasına söylesün113 ve ol dahi vüzerâm a ve ka- dıaskerlerîme ve defterdarlarıma soylesiinler.

Ve bir Has-oda dahi yapılmışdır*. Otuz iki aded Has-oda oğ­lanı ile içinde biri111 silâhdar** ve biri rikâbdar*** ve biri çuka-

* Bu ifadeler, Kanunnâme’zıiiL Fatih devriyle alâka.vrı İspatlamaktadır. Zlrâ. gerek A r« «du ı. ^erek Hasoda bu hükümdar u m u ıtıd ı yapılmıştır. Hatta, yukarıdaki ifadeden K&soda'mn Arz odasından önce yapıldığı anlafljrr.ak­ta dır. Fatih’iz; son zamanlarına kadar DivAa’a bizzat padişahlar başkanlık eder- [erdi. Bu hükömdartn. celselcri kafes arkasından takib etmesinden aoara vezir­ler, kazaskerler ve defterdarlar meşkûr odada arza girerlerdi. Hasoda teşkila­tıyla da Kul sistemi başlamış, yani büyük devlet memuriyetleri buradan çıkma­lara tevcih edilir olmuştur.

*• Erkân-ı havâss-ı ettvini denilen ağaların birincisi Hasodabagı İkincisi silâhdar İdi. Bu zat padişahın kılıcının muhifızı olup, padişah bir yere hareket edince, basında rttKiT.ü üsküf, elinde »ut tan m kılıcı İte onun sacında giderdi. Yirmi akçe ıılûfesl ve yılda dört elbise hakkı vardı. Daha sonra dârüssaâde ta­kımından başka Ecderûn’da bulunanların 4miri olmuştur. Her gün m&beynde padişahın nezdinde bulunur, telhis alıp verme vs. gibi vazifeleri İfâ ederdi. Ea* derün halkı da sflahdar vasıta* iyle padişaha arzda bulunabilirdi. Bu maniıbda bulunanların ço£u sadr-uizamlık, kubbe vezirliği, kaptan-: deryiılık ve Mısır gibi mühim eyalet v âl İlikleri ile çıkmışlardır. 1247/1831-32 yılında bu görevde bu­lunan Giridl: Ati Ağa nın vefatından sonra ailâhdarUk İlga edilmiştir (s. 33, not 1).

*** Padişah yalnız olarak bahçe vs. seyrine çıkmak İçte ata binince, üzen­gi ağalan mevcud olamayacaklarından, yanında rikâbdar bulunur ve sultânın rlkAbını tutardı. Bunun da ulufesi yirmi akçe olup, yılda dört elbise alırdı, ön-

Page 37: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

t'ATtH ’E'i TEŞKİLÂT KANUÎİNÂMESI 43

dar* ve biri diilbend oğlanı” ola“ *.Ve11* oda oğlanlarının117 zabtı obaşasuıa mufavvazdır. SİIâhdar

dahi acemilere sille çalmağa me’mûrdur. Ve anlar çıkmak lâzım gelse silâhdar ve rikâbdar elli akçe müteferrika olalar11*. Riâyet olunur­sa’" bölük ağası ve çaşnigîrbaşı ola. Ve şâir oda oğlanı otuzbeşerlîu akçe ile çıka1“ . SİIâhdar kapucubaşı olmak dahi vâki olmuşdur. Ve hazine oğlanı onsekizer:” akçe ile ve yirmi akçe ile1’1 çıka«**. Kâ- tibleri yirmi akçe ile bölüğü çıka. Ve kilâr oğlanı onaltı akçe ile çı­ka’**.

Ve ta’ânu huzur-ı âli-gâmma1“ kilârcıbaşı koya.Bağçeye bir11’ bostancıbaşı konulmuşdur. Kayığa girildikde bos­

tancılar'^7 kürek çekUp ol dümen duta****.

çeleri rikâbdar süih<iarın altında ve çu kadarın ttstiinde olduğu halde, sonradan ikincüi Kendisine takaddüm etmiştir. Sllihctariar Enderfm'cs birinci derecede adamı olunca, bununla çukadar mevlid vs. gibi resmi günlerde pâdişâhın mai­yetinde bulunmak, sâlr vakitler hususi dairelerinde oturup dinlenmek usul ka­bul edildi. Sûâhdar ağaların, pacLigaiıuı huzurunda bulunamadıkları resmi gün­lerde çukadar ağa, o da bulunamazsa rikâbdar ağa stlAhdara vekalet ederdi Cif « d , not 2).

* Resmi günlerde padişahın has yağmurluğuna taşır vc sağ tarafında yürürdü. Ulûfe ve sâlıyâsesi rfk&bdarınk! gibiydi (*. 24. not 1).

•• Buna düibend gulimı ve agaiı da denilirdi Padişahın sarıklarına vc çamaşırlarına memur olup, bunların i dire ve temizlenmesine nezâret ederdi. Daha sonra esv&bçıbaşı denilen sankçıbagıhk cimiyle dlger bir momCırıyyet teşkil edilerek. düibend ağasının hizmeti buna vftrüjnLçtir. Dtllbend ağası Hır­ka-! SaÂdet dâiresinin temizlik vs. gibi hizmetlerine memur edilmiştir. Bununla beraber rikâbdar ağalığının altındaki yerini ve onun mülazımı olduğunu mu­hafaza etmiştir (Kezd, not 2).

*** Ecirlerden ve devşirme oğlanlarından padişaha ild saraylarda ve acemi «İlanları kışlalarında terbiye edilenler, muayyen zamanlarda veya gerek­li görüldükçe süvari ve piyâde ocaklarına kayd edilir, çavuşluk ve saire gibi va­zifelere tayin olunur, buna «çıkma» veya ocağa, kapıya çıkma denilirdi. Daha sonra devşirme usûlü terk ve kanunu başka bir şekle sokulduğundan bu tabir yal­nız saray-1 hum&yuodan her hangi bir memuriyetle dışarı çıkarılanlar için kul­lanılmaya başladı iKezd, not 3).

*••• Saray-ı hum&yun için ayrılan esirler ve devşirme oğlanlarından bir nukdârı saray bahçeleri hizmetine memur olduklarından bunlara bostancı de­nildi. Daha sonra Edime ve Gelibolu şehirlerinde bulunan saray ve bos tanlar da bunların hizmetine verildi. XIX. yüzyılda İse, âmirleri olan bostancıb&çı ida­resinde olarak ayrıca bir askeri ocak haline getirildiler, itostancıbaşı padişah sarayları tle has bahçeler ve Boğaziçi civarlarının zibıta işlerine memur edil-

Page 38: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

4İ ABDÜUCADtR ÖZ CAN

Ve bayramlarda meydân-ı Dtvân'a taht kurulup çıkmak emrim olmuşdur.

El öpüldükdc vlizerâm ve kadıaskerlerim ve defterdarlarım ka- f adarı m olup duralar. Ve hocama ve müftiyü'l-enâma ve:7S viizerâraa ve kadıaskerlerime ve başdef terci ârtma ve nişancıya kendim kalk­mak kanunumdur.

Ve çavuşlar el öpmek kanunumdur. Ve ehl-i mansıbın hürde ehl-i mansıblanndan’1* alay beği el öpmek kanunumâur. Ve mütefer­rika ulufe ile olursa el öpmek kanunumdur. Ve çaşnigîr el öpmek ka- nunumdur’5'.

Ve za’îm ve erbâb-ı tlmâr el öpmek lazım delğildir.Za'îm müteferrikası yilzellibin akçe ileJ1! ise el öpmek kanunum­

dur.Ve altaug akçeden’*1 yukarı ve yetmiş akçe kadılar el öpmek

kanunumdur.Ve yirmi akçe müderris el öpmek kanunumdur.Ve kUttâbdan nefer oian reis kâtibteri ve defterhâne kâtibleri,

gerek kâtib oldukda’** gerek îdde el öpmek kanunum değildir. Ve ehl-i mansıb olan muhasebeci* ve yeniçeri kâtibi** ve sipahiler kâ­tibi ve ruznâmeci*** el öpmek kanunumdur.

di. Bostancılardan bir kumı bu inzlb&t işleri ve saray-t hum ay unun muhafaza­sı Ue meşgul ölür, diğer Kısmı da padişah dairesinde kayıkçılık, saray ve cimi Uıga&tlan isin Icab eden ahlatı malzemeleri, saray odununu temid'den nakl eden kjLdırgalarda kürekçilik ve tayfalık ederlerdi. Ocağın bcstancıbagıdan sonra ea büyük &mirl bostancılar kethudâsıydı. Edirne'deki bostancılar da, Edime bost&n- cıtmuı nAraında ayrıca, bir zâblt ldireğinde idiler. Yeniçerilerin ilgasını mütea- kib bu ocak da lağv edildi (Kezi, s. 24-25, aot 4).

* önceleri muhasebeci, sonra D ivio ’da. haraç, evkaf ve şâire n&mlariyle mutıâsebecllerin çoğalmasından dolayı başmuh&sebeci denilen memûr Rumeli mu&As«becisl idi. Devletin bülün gelir ve giderleri bu memurun İdaresinde olan, evvelâ muhâsebe sonra da başmuh&ebc decllec kalemde tutulurdu. Bagmuiıise- be devlet hazînesinin bütün kanun, nizam ve kayıtlarının merkezi ve en Önemli bir mevkii olduğundan kesedân ekseriya defterdarlığa menşe idi (s. 29-26, not 1).

** Buna yeniçeri efendisi de denilirdi- Ocağın Deri çelenlerinden biriydi. Yeniçerilerin kütük ve esime denilen defterini bilhassa kendi yazar ve bu def­tere başkası kalem karıştırajrutzdı. Dört taksit halinde verilen ulûfe defterlerini tanzim etmek de vazifeleri arasında idi. Bununla beraber yeniçeri ocağının bö­lük, scgb&n ve cemaat denUec Üç büyUk kısmının ve her ortanın ayrıca birer k&tibi dahi vardı (s. 26, not 1).

’ • • Her gün devlet hazînesine giren ve hazîneden harcanan mebliğlar

Page 39: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

F A T İH ’İN ' T E Ş K İL A T K A N U N N A M E S İ 45

(2Slb) Ve bilcümle Dîvân’a™ uzun yenli kaftan ile gelenler hâce* makamındadırlar1*5.

Ve!M Cenâb-ı şerîfim sefer-i zafer-rehbere müteveccih olsa ya­naşmak vüzerâmm ve kadıaskerlerimin ve defterdarlarımın kanun­dur. Ma'zûl beglerbeğileri ve beğleriu: dahî da’vet edersem yanaşmak kanunumdur.

Ve kendü develerim ve katırlarımdan1” ellişer katar katır” ’ vii- zerâma ve1“1 beşer katar katır defterdarlarıma versünler, zahirele­rin1*1 götürmek içıin.

Ve cenâb-ı şerifim ile kim esne ta'âm yemek kanunum değildir. Meğer ki1*1 chl [iij ıyâlden ola. Ecdâd-ı izâımm vüzerâsiyle yerler imi§. Ben ref’ etmişimdir.

Ve sefer-i zafer-rehberim vâki’ oldukda rikâb-ı huraâyunumda solak **-ba§ı ve peyk***-başı yürüsün.

şimdi yevmiye denilip, o zaman ruzaâme denilen defteri kayd olunur ve hâzi­neye testim edilenleri gösteren tezkire bu memur tarafudu verilirdi. Bu me­muriyet daha sonra büyük ve küçük n&miyle ikiye ayrıldı. Birincisi yu kanda açıklanan vazifelerle, İkincisi ise müteferrika, çagnigir. çavuş ve kapıcıbaşıla- nc ulûfelerini Dlvic'dan alıp tevzi etmekle meşgul oturdu (B’esd, not 2).

* Devletin kalem işleri zAbitligine memur a&tlara «hâçegân-ı Dlvân-ı hümâyûn* denilirdi. Daha sonraki muamelelerde görülen sadelik kaybolup, ku- yud ve tetkiklere ihtiyaç hasıl olmakla, yeni birçok kalemler ihdâs edilmiş. böy- lece hâcegla mansıbLan çoğalmıştı. Bunların en yüksek derecesi «manlsıb-ı slt- te> tabir olucu nişancılık, gıkk-ı evvel, *ânl ve s&lis defterdarlıkları, relsüiküt- tâblık ve defter eminligl idi. RâmMan bayramında icra edilen umûmi t evç ¡hât­tâ hAcegiLaa bir senelik olmak Üzere miln&vebe mansıbları denilen memuriyet­ler Ibka edilir, veya yeniden tevcih olunurdu. Bu makamların başmuhâsebe, bOyûk ru2nâmçe, Anadolu muhasebesi gibi büyükleri sadn&zam kethud&sı. def­terdar ve reisülküttü) m¿rulleri gibi ricâle. küçükleri ise h&cegâna verilir, bun­lardan mahrum kalanlara padişah tarafından hediyeler ihs&n edttirdi (K e ti, not 3).

• • yer birinde yüzer nefer olmak üzere dört ortaya aynlan «solakan-ı has- g j ! solakbişı nâmında bir kumandan İdaresinde idi. Bunlar his bir zaman aza­lıp çoğalmaz daima, dört yüz kişi buluşurlardı. Mahlul düştükçe yerine yeniçe­rilerin bu nam altında olan aitmıgmculan altmışüçüncü numaraya kadarlti cc- rautUn ortalarından biri alınırdı. Solaklar gerek sefer ve gerek Dersai det’de­ki rlk&b-ı hümâyûn resmlerinde padişahın etrâfmöa yaya olarak yürürler vc her köprü geçilirken solak bap padişah atının gemini tutardı. Alay günleri baş­larına tuğlu kül&h ve arkalarına beyaz biniş ve üzerine beyaz ve dört kollu kaf­tan giyerler ve bu kolların İkisini yiyip diğer ikisini kuşaklarına sararlardı. El­lerinde yay ve arkalarında tirkeş buluşurdu (s. 27, not 1).

*•• Kıy&fctçe solakların başka bir nev’i ve daha süslüsü olan »peykâo-ı

Page 40: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

46 ABDÜUÎADİR ÖZCAK

Ve bir küçük sandık ile ceyb h&rcitğı içiln filori götiireler1*1.

Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaş­ların nizâzn-ı âiem iç ün kati etmek münâsibdir1*1. Ekser ulemâ dahi tecviz etm iğdir. Amnla âmil olalar.

Ve Hasodam’“ oğlanına yılda dört defa” * kaftan verilaün. üze­rine'^ çatmadan takye ve pabuç verile ün.

Ve mühr-i şerifim ve2Îria’zamda dursun. Hazînem ve defter- hânem1*4 mühürlenmek1'1* ve açılmak lâzım gelse, defterdarlarım hu- zûrunda açılsun velM kapansun.

Ve hazîneme dâhil ve hâriç olan akçe defterdarlarım emriyle dâ- Ml-hâric olsu».

B â b - 1 s â 1 i s11-

A h v â l - i c e r â y i m v e e h l - i m a n s ı b a

t a ’ y î n o l u n a n m a h s û l â t ı ve

e l k a b l a r ı b e y â n ı n d a d ı r115

Evvelâ cerime kanda10* gerek mîrî subaşılarına ve gerek ehl-i tîmâr subaşı!arma üçbin akçe ola. Ve göz çıkmağa binbeşyüz akçe ola1” . Ve kol kınhnaga'-” bin akçe ola, ve bas yaruğuna elli akçe* ola.

Ve bir kişi bir kişiye fuhş De sögse şer’ ile ta’zîr olunup, kırk akçe cerime alına.

Ve bir kişi bîr kişinin haremine nâzır olsa yirmi akçe cerime alma.

hansa», onlarm bulundukları sefer ve resmt günlerde bulunurlar ve Önlerinde yürürlerdi. Surumla beraber solaklar bir vazife il« mükellef olunca peykler he­men btr * tüten ibaret olup, başka, bir hizmetleri yoktu IKetA, not 2).

* Himmer, Oimanlı Devletinlr. tcşkllibzıa dair yazdığı eseri atıfla stı- basıtarm bas yar.£ı için 500 akse cerime alacalını rlkr etmekte İse de (Devlet-i Osmaniye Tarihi, A tâ Bey trc. ECt, 230), Kanuıuuime'ntn gerik BV’deki metnin­de, gerekse M A rif Be« neşrinde bu m İkdamı 50 akçe olduğu beliıttlmcictedir.

Page 41: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH ’İN TEŞKİLAT KANUNNAMESİ

Ve çavuş ve kâtib timârı beğler zincirinden serbestdir, meğer umûr-ı mu'azzama vâki1“ ola.

Ve havâss-ı humâyûııum kurası ve tımarlan'*7 beğler zincirin­den serbestdir114. (282a) Götürü defterdarlarıma mahsûsdur. Anla­rın lâzım olan hail ü:” akdi anlara mufawa2dır.

Ve bana yarar hâs defterdarlarım her kimde bulsalar140, gerek viizerâmda. ve gerek:,,: gayrıda, ellerinden alup, yerine benim hâs­larımdan bî-hâsıl olanları vereler.

Ve“ * vüzerâm oniki kerre yüzbin akçe ile olalar, hâs ol raıkdâr ta'yîn oluna. Ve1" anlara âyide benim rikâb-ı humâyûnuma her ne­reden haraç ve âdet-ı ağnâmdan,,M ve pîşkeş gelürse vüzerâma ve defterdarlarıma dahi hisseleri1** gelsün.

Ve beğlerbeğiler dahi on kerre yiizbin oniki kerre yuzblne da­hi1“ varsun. Ekalliıa! sekiz kerre yiizbin ile:c> olsun.

Ve defterdarlarıma.1** hâs verilürse1 , altı kerre yüzbin akçe verilsün.

Eğer hazîneden sâliyâne vcrilürse sâliyâne âlîdir. Yüzellibinden ikiyüzkırkbine dek verilsun.

Hazînemden vüzerâma sâliyâne verilürse ikiyilzkırkbinden üç- yüzellibin akçeye dek” 1 verilsün. Şâir vüzerâma111 yüzyirmibin akçe verilsün.

Vezîria’zam tekâ’üd istese senede yiiaellibin akçe verilsün.

Ve beğlerbeğiler yüzbin akçe ile mütekâ’id1"5 olalar. Başdefter- dar doksanbin akçe ile mütekâ’id ola11*. Ve şâir mal defterdarları seksenbin akçe ile mütekâ'id"* olalar. Ve sancak begleri1T‘ altmışbin akçe ile mütekâ'id™ olalar.

Ve kızlarım evlâdından olanlara beğlerbeğilik verilmeyüp’” , ağır sancaklar’™ verilsiin*.

* Burada, erkek evlâdm ofullarmisn bahsedilmemesi, onların da kürde; katli maddesinin ailrrıûlünde olduğunu, hatta ktılann erkek evlâdına beyler­beyi! ık verümcylp. anca* ağır sancak tevcihi, onların fitnesinden bil« çekinil- digîoi imâ etmekledir. Nitekim, L Selim tahta geçisçe erkek kardeşlerinin okul­larım bo£durtTnugi>ır. (paha geniş bUgt için bk. Aimed Mumcu, Osma*ı2ı Dev­letinde Siy&aeten K a ti, Ankara 1963, s. 196, 201

Page 42: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

43 ABDÜLKADÎR ÖZCAJÎ

Ve,:" vüzerâma otluğumdan klfâyet mıkdîrı otluk verilüp180 şehr emininden kifâyet mıkdâ-rı odun bahâları'*1 alalar.

Ve defterdarlarımın âidesi havâss-ı hümâyûnumdan gerek ilti­zâm ve gerek emânet İle iimenâya1*' verilen hâslar kaç yük ise yük başına bin akçe hakk-ı imza alalar. Ve mutlaka hazıne-i âmir eme akçe teslim olundtıkda, bin akçeden!B’ yirmi1'“ akçe kesr-i mîzân alalar. Ve defterdarlara, Sıidmet eden küttâba dahi hakk-ı kitâbet alalar. Ve!M havâss-ı hurnâyûnum a'şârmdan defterdarlarım me’kû- lâtına mu'âvenet edeler"1.

(282b) Ve kıızât bir sicilde yedi akçe ve hüccetden otuz iki akçe ve sûret-i sicilden ûniki akçe ve imzadan oniki akçe aJalar. Ve kıs- met-i emvalden binde yirmi akçe ve nikâhdan bikr ise otuziki, sey- yib1“ ise onbeş akçe alalar.

Ve kadı askerlerime-*7 hazîneden günde beşyüz akçe ve yeniçeri ağasına günde dörtyüzelli akçe ve nıîr-i aleme yükseksen akçe ve mlrâhûra yüzeili akçe ve kapııcu başlarına yüzeiliger akçe ve bölük ağalarına yüzyirmibeşer akçe ve çavugbaşma altmış akçe ve kapu* cular kethüdasına altmış akçe ve cebeci ve topçub&şma ellişer akçe ulufe verile*.

V e c ü m l e e l k a b b ö y l e y a z ı l a 1**Veziriazama’” : düstûr-ı ekrem mii^îr-i efham nİKâmü'l-âlem nâ-

2imu manâzımı'l-ümem enîaü’d-devleti’l-kahire cellsii saltanati’z-

* Oamâcll Devletinde verilen ma afla mutlaka Ulûfe denirdi. Devlet hl2-metinde bulunanların bir kısmı; ulûfeli, bir kısm: da ulüfeslzdl. Bununla bera­ber ulûfesiz demek devletçe tah&üsitı ûlmamak manas ma gelmez; bunlara biner ikişer köyün jer'i ve üşür vs. si hizmet bedeli olarak tevcih edilirdi. Bundan do­layı bunlar doğrudan doğruya devlet hazîces iaden ulttfe almayanlar demektir. Ulufenin mikdAn her ne kadar yevmiye İle muayyen ise de verilme zamanı yev­mi değildi. Pek az memurlara, aylık olarak verildiği halde diğerlerin« her üç ayda bir kere, yani yıldi dürt taksit olarak verilirdi. Her aratd tlç ayın İsimle­rini U$k!l eden harflerden alınan birer harfden meydana çelen kelimeler û üç ayın taksiti ismini teşkil ederdi. Mesela, masör kelimesi muharrem, safer, re- blUlevvftl; k c î î lâfzı, rcbiülâhır (M- A rif rcbiülavvel demiş) cemaziyelevvel, ce- mâıiyelânır; re$en kelimesi, reeeb, şaban ve ramazan; Uaet lâfzı ise şevval, zil­kade ve zilhicce ayları ulufelerine mahsus taksitlerin ismidir. Her taksite » « • v&eib denilirdi. MfivâciMn. birer kıstı muharrem ve cem&?iyeleweldfi ve kalan iki kıstı da çabanda verilirdi. Yeniçerilerin mevielbi Dlvin-ı hum&yûnda, diğer askerlerin mev&cibinln basısı kışlalarında. bazıları sergi olarak s&dniLzarn di­vânın; da verilme«! kanundu. Ulufe muhakkak salı günü çıkardı ıKezA, s, 30, not i ) .

Page 43: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH ’İN TEŞKİLAT KANUÎTNAMESI 49

zahire müdebbiri! umûri’-I-cumhûr bi’r-re’yi's-sâib mütemmimü me- hâmmi'l-en&m bi'l-fikri’s-sâkıb müessisü bünyâni’1*4 d-devleti ve’i- ikbâl muhassısu erkânı’s-saltanati” 1 ve’l-iclâl el-mahfûfu bi*sunufi’l- avâufıl-meüki’l-a'lâ veztria’zam «but ¿ti ^Ijî . Şâir vüzerâya bir mtkdâr1*1* nâkıs yazda.

Ve mîifti efendiye ve boca efendiye ve kadı askerlere böyle ya­zıla : a’Iemü'l-ulemâi'i-mütebahhiritı efdaJü'l-fuzalâi’l-müteverri’în yenbû'ul-fozl veJJ-yakîn vârisü ulûmi'l-enbiyâ ve’l-mürselîn keşşâ- fü'l-müşkilât-ı dıniyye ve sahhâhu müte’alltkati’l-yaMrtiyye1*4 keş- jâfu rümûzi'd-dekayık hallâlu müşkilâti’l-halâyık şeyhülislâm ve’l- müslimîn müftî-i enimi’l-mü'ırıiııîn ei-müstafni ani’t-tavsîf ve’t- tebyîn hocam mevlânâ ve evlâna1** Mehemmed .¿L-ı» veItshidmet-i fetvada olan meviânâ Bedneddin <ia ü J u" ,Jj1.

Ve defterdarlarıma cânib-i Dîvân’dau böyle yazıla : iftihârû’l- ümcrâ ve’l-ekâbir rnuhtârü’l-küberâ ve’l-efânir müstecmaü'l ce- mîü’l^-m a'âlî ve’l-raefâhir (233a) zü’l-kadri’I-etemm ve’s-sadri’l- ekrem el-muhtass bi-mezîdi inâyeti’l-MelUd’l-bârî tatz&ne-i âmiremin

defterdarı .V e cânib-i mâliyyeden böyle yazıla :Kıdvetü erbâbi’l-izzi ve'J-ikbâl umdetü ashâbi’l-kadri ve’l-iclâl câmiü vücûhi’l-emvâl âminj’l-hazâyin1'7 bi-ahseni’l-a’mâl el-muhtasa bî- mezîdi inâyeti’l-Meliki’l-a’lâ hızâne-i âmirem defterdarı

Ve beğlerbeğilere böyle yazıla : Emîrii’l-ümerii’l-kirâm kebı- rü’l-kiiberü’l-fihâm zü'l-kadri ve'1-İh.tirânı sâhibü’i-izzi ve’l-iiıtişâm el-muhtass bi-mezîdi inayeti1 l-tnellki ’l-a'lâ1” Karaman1™ beğlerbe- ğîsi -¿Lil

Ve sancak beğierine böyle yazıla : Kıdvetü’l-ünaerâi’I-kirâm umdetü’ 1-küberâi’ 1-fİhâm zü’l-kadri ve’l-ihtirâm sâhibü’l-izz ve’l- ihtişâm el-muhtaas bı-mezîdi inâyetil-Meliki’l-aliâm115 sancağı be-

ğ iVe yeniçeri ağasına ve şâir5“ özengi ağalarına“ 4 : Ifühâni1!*

emâcid vell-ekârira câmi'ü’l-mehâmid ve’l-mekârîm el-muhtaas bi- mezîdi inâyeti Melİki’d-dâim o-u i-s 2M.

Ve beş*"1 yüz akçe taht kadılarına böyle yazıla : Akzâ kusâtü’I- müalimin evlâ vülâtü'l-muvahlıidîn ma’denü’l-fazl ve’I-yakîn hficce- tü’l-Hak ale’l-halk ecma'İn*6 vârisü ulûmi’l-enbiyâ ve’l-mürselîn*“7 el-

Târih i)ersisi F : 4

Page 44: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

50 ABDÜLKADİR özcajc

muhtass bi-mezîdi inâyeti’I-Meliki'l-mu'în mevlânâ kadidi-« o-i.; ™.

Salın ve dâhil müderrislerine” 5 : îftihârtil-uIemâYl-muhakkıkîn muhtârü’l-fuzalâi’l-müdaltkıkîn yeabûü'l-fazl ve’l-yakîn vârisü ulü- nü’I-enbiyâ ve’l-mürselîn el-muhtass bi-mezîdi inâyeti’I-Meliki’l- mu'înlll> sahn müderrislerinden mevlânâ v yazıla*13,

Ve yüzelli akçe kadılara31* : kıdvetü’I-kıızât ve’l-hükkâm ma’» denü’l-fazl ve'l-kelim211 tnümeyyizü’l-halâl anil-harâm mevlânâ ka­dısı £ Sli yazıla. Anlardan aşağa kadılara211 bir fıkra eksikyazıla.

Ve11’ şehr eminine ve defter eminine ve4Lİ reisülküttâba böyle yazıla : ifühârü’l-eâlî ve’l-I'âztm mubtârü’l-ahâli ve’l-ekârim el- mahtass bi-mezîdi mâyeti’l-Meliki'd-dâim 110 yazıla.

Ve çavuşlara“ 9 : kıdvetü'I-emâsil ve’l-akrânçavuş ” lyazıla.

(2S3b) Ve kâtıblere : kıdvttü erbâbi't-tahrîr ve'l-kalein*j-ij.j ™

yakıla.

Ve sâhib-i saltanat olup itâ’at eden” ’ hâkimlere -ki ceiîlü'l- kadr olalar-"* ve eğer memleketinde2-5 sâhib-i sikke ve hutbe ise; cenâb-ı emâret-me’âb uhuvvet-nisâb rif’at-iktisâb izzet-intisâb me- likü’l-fa’âl melekiyyü'l-hısâl el-mahfûf bi-sımufi avâtıfı'l-Meliki’l- allârahâkimi -Oı— tahiyyât-ı sâfiyât ve teslîmât-ı vâfiyât -ki mahz-ı ijıâyet-i pâdişâhîden sidir olur- mütâla’a kılındıktan sonra ma’Iûm ola ki ve alâmet yazılmayup «siz» deyti hitâb oluna, Aşama­sında, bâki vesselam*-^ yazıla.

Eger hutbe ve sikke sâhibi olmayup, lâkin vilâyetinin aba an- ced hâkimi ise : cenâb-ı emâret-rae’âb eyâlet-nisâb bi-me2Îdi inâ- yeti’l-Meltki'l-allârahâkimi tevkî’-i refî'-i hümâyûn vâsılohcak raâ’lûjû ola ki, deyti hitâb olunup, aşağasmda şâirlere yazıldu- ğu gibi, şöyle bilesin alâmet-i şerife i'timâd kılasım deyü“*’ yazıla.

Ve oğlum şehzâde * ' ya“ ® hüküm yazılmak lâzım gelse

boyie yazıla : ferzend-i eremend-es'ad ü emced vâris-i mülk-i Süley­man! nûr-ı hadaka-i sultânı ru'usü’s-selâtin sâhibü’l-izzi ve't-temkîn

malmı lûtfi'llaİLİ'I-ekrem“ ’ oğlum Sultân Cem ¿.ii yazıla.

Page 45: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FATİH 'İN TEŞKİLÂT KANUNNÂMESİ 51

Ve mclla-zâdelere ve paşa-zâdelere: kıdvetü'l-meMdîml’l-kirlnı umdetü’l-mefâhîmi*lî,,,-izâm ve’l-filtâm yazıla“ 1.

Ve“ 5 sultâalardan olan havâtîn-i muhteremeden215, birisine” 1 hü­küm yazılmak lâzım gelse'-13: iffet-penâh-i sütret* ve izzet-câh-ı dev­let^*, dürretil dürci’s-seîâtîn, gurretü burcı’l-havâkîn, el-afîfetü'r* r e f î ’a t i ’l-masûnati’ l'müicerTeme, ve’ş-şerîfetü’l-azîaeti’l-muhtereme- ti,I-mu'azzama‘:ı:, seyyı de tü'l” ’-havâim, a'zamu benâtiVselâtîn kı­zım sultân veyâmıd” " oğlum Sultân Mahmûd51" kızı deyü yazıla**.

Temmeti'I-Kanûnü’l-Osmaniyye*4*, . .

* CjJL* peklinde yazılan bu kelinle Dozy'nin iffet, namus, avret şeklinde verdiği mânaya uygün olarak okunmuştur (Bk. Reinhart Doîy, Supplément aux diciionnair<!-i a ra lı«, 2. Baskı, Le ide-Paris 1927, I, Æ. 632.

•• BedAt/tu'l-veka.yi’de. Koca Nişancı Cel&l-zâde Mustafa Çelebl'ntn Ka- Tjunl'rln emriyle elkabda bâat tasarruflarda bulunduğu ve o sırada bu elkabm kuilimLİdıgı zikr edilmekte İse de, as’usıo yukajnda beyi-tı edlldl£l ^kUde olduğu ve yeri gelince Sultln Süleyman zajnaa ladaki eUcab örneklerinden de bahs edi- İCMtt bcllrtUmckttdir ( 2S3b-2S43 ). Ancak eser I. Selim'in stlttnttıası sonunda bittiğinden bu arru gerçekİeştlrUememL'jtir.

Page 46: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

NÜSHA FARKLARI

1 Bügil Ki evveli TE: evvelâ mft'lüm ola. ki BV.

2 defterdanmdır BV: + ve TE.3 ve TE : -BV.I rt'lyeten ... almak TE : üxt-

fine almak ri'âyettn llnm ve BV.5 karışmasını TE : kan^mayup

BV.6 ve ... aşaga BV ; andan son­

ra TE.T sür ... ağalan TE : -BV.6 kapucuba§ılan BV : kspucu-

bafli TE.9 mal TE : ve BV.10 yu korudurlar ve B V : -TE.I I akçelik beg BV : akçe, bel­

ki TE.12 ağalardın T E : agilarda

BV.13 mirfthûr-ı sân! B V : mtri-

hûr TE.14 »Iplhl oğlanları ... silAbdar-

lar agssı altına BV : -TE.19 hümâyûnumda B V : Hümâ­

yûnda TE.16 nışancınm BV : nişancıların

TE.17 eder. Ve TE : ederler, Eger

BV.18 elanekde TE : etmekde BV.19 ladıukcder TE : kadıukt-

rin BV,24 nutfırQaaınd& TE ; m ıh rln *

da BV.21 mertebede, oturmakda BV :

mertebe, oturmada. TE.22 ve B V : -TE.

23 vtteer&m ve BV ; -TE.21 IhtiyAr TE : + ve BV.25 yollandır BV : yoludur TE.26 defterdarlarım m BV: defter­

darlarının TE.27 olanların BV : olanın TE,2S bejlerinin TE : beginln BV.29 beg’ıcri cümle B V : bçgicr

götürü TE.30 üzerine BV : üstüne TE.31 defterdarları TE : defterda­

rı BV.32 ağasına BV ; ağası TE.33 akçe BV : -TE.34 begierbe# BV : beglerbegi-

ler TE.35 ve AetAaemden BV : AstA-

nemcSe TE.36 yer BV : yiyeler TE.37 verüailn BV : yesün TE.3S olbir BV : ot TE.39 neferi Ue verilsün BV : se­

ferleriyle yesdn TE.40 kadıaskerler T E : kadıas-

ker BV.41 ve BV : -TE.42 bejler BV : beg TE,43 ma'zfil beğierbegiler ... def­

terdarlar altına TE : nlgana altına ve defterdarlar altına, ma'zOl begler ve beglerbegllerden her kanlısı gir­se vüzerâ altına. BV.

4i eger TE : + yeni BV.45 defterdarlığından BV: def­

terdarlığında TE.46 ağalığından B V : ağalığın­

da TE,

Page 47: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

FÂTİH ’İ?.’ TEŞKİLÂT KANUNNAMESİ 53

47 her vezir BV ; vOzerilir TE.4$ izni olmadır. BV : emrlnsOz

olmaz TE.*¡9 hfrrlc-l hazine ola BV : hâriç

dut TE.50 begler!>e£iljgi BV : beğlerbe-

güerlnı TE.51 anlara TE : ana BV.52 ve cümle BV : müşavere TB.33 alık&m umüma BV : ah k i­

mi TE.M a tikimi B V : ahkâm TE.55 de'âvl hükmünü BV : da‘v i

hUkmün TE.57 roahfiyyeyi ... duymaya BV:

mahfiyye sfiat dönmeye TE.fii pftyeden sikalar ÖV : piye*

de çıkarlar TE.58 ve TE : + büyük BV.59 dahi BV ; -TE.60 kadı BV : -TE.61 retsülküttâb TE : -BV.62 merâtibtadc T E : merâtlbl-

ae BV.63 sip&hüer ... altına BV : -TE.W ve BV : -TE.65 Dİvâa'a TE : Dlvftn’da BV.6€ kaftanı ile geleler B V : gi-

yerler TE.67 ulûfell müteferrika TE ;

ulufe müteferrikası BV.68 OÎUp TE : -BV.69 olmak kanunuradur BV: ol*

makdır TE.70 ve B V : -TE.71 dâhil ve sahn BV : satın ve

dâhil TE.72 akçe BV : -fc :1e TE-73 medreseye ... yirmibeg TE :

medreselerinden yirmlbeg akçe BV.74 andan TE : -BV,75 olup BV : olur TE.76 olurlar BV : olur TE-77 mevlevtyyete kartbdir BV :

mevlcvtyyetdedir TE.

75 ki BV ; -TE.76 mal defterdarlığı B v : def­

terdarlık TB.30 kananumdur TE : Konumdur

BV.81 Üç TB : -BV.82 oğulları dâhi kezâlik T E :

o#u BV.83 olalar TE : ve sancak be£i

oğullan otuzbin akçe ze'âmet ala BV (Takdim-te'hlr var, bk. cût: 85).

84 beglcrbegi B V : beglerbegi- ler TE.

85 ve sancak ... ala BV : -TE (n o t: 83 ile takdbn-tettlr).

86 verile BV : vereler TE.87 efendi BV : efendin tin TE.88 ulûfeye ... olalar TE : ulûfe

verile BV.89 kırbeşer BV ; kukbeî TE.91 oğullan TE : oğlu BV.91 ze'âmet verile B V : tlmâra

emir vereler TE.92 altıiıinden B V : altıdan TE.93 vermesi TE : vermeleri BV,94 vermece BV: vermeği TE.95 olsunlar BV : olsun TE.96 akçeyi BV ; akçe TE,96a defterdarlarım TE : defter­

darım BV,97 fâhireler geydirile BV: ffthl-

re g-eysücler TE.93 reiüUlkattAba T E : retsülküt-

t4b BV.9» ve defter ... tasaddur ede

T E : -BV.100 ede TE : eder BV.101 mala B V : -TE.102 her ... göre TE : -BV.103 olsunlar BV : olana TE.104 ze'âmet B V : le'ârtı etlik

t e .105 tâciverd BV : -TE.106 otuzikj ... altılar zlrâ b v :

-TE.

Page 48: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

5i ABDtîLKADtR ÖZCAN

107 ve yayaba.j:lannp ... ver- sUaler BV : -TE.

10S kirümım dahi ıslâha BV : klrlmımdsn dabi ıslahına TE.

109 d & b - ı s 4 c I BV : -TE.110 ü BV : -TE.111 yapılsun TE : yapUup BV.112 uğraya BV : ta?ra TE.113 söy.esün TE : söyleyfip BV.114 İçinde Diri TE : biri içinde

BV. ’115 ola TE : -BV-116 ve BV : -TE.117 oğlanlarının BV ; oğlanının

TE.İ lâ «U lar TE : ola BV.119 oltrauraa BV : olunsa TE.120 otuz beşer BV : otabeç TE. İSİ çıka BV : -TE.122 onsekiıer BV : onsekiz TE.123 ve yirmi akçe ile Bv : -TEL124 kttibleri yirmi ... ile çıka

BV ; -TE.125 âllgâaıma BV : &)lş&&a TE. 12# bir BV : -TE.127 bostancılar B V : bostancı

TE.12S ve hocama ... en&ma ve

BV : -TE,129 mansıblaruidan B V ; maû-

sıblardan TE.130 ve çaçnlgtr ... ha?ınnnmdur

T E : -BV.131 «e B V : -TE.132 akçeden TE : akçe BV.133 oldukda SV : - f ve TE.184 Dtvin’a BV : + varan TE. 135 gelenler ... makamın eladır­

lar BV : geleler. Anlar hâce maka- miadadır TE.

138 ve BV : -TE. '137 beglerbegllerl ve (»ekleri

B V : beglerbegüer ve beğler TE.138 develerim ve katırlarımdan

BV : devem re katırımdan TE.

13» katır T E ; -BV.140 ve BV : -TE.111 versünler saMrelerUn S V :

veriliLlıı hazineleriB TE. ■142 ki BV : -TE.143 götiireler B V : getüreler

TE.144 münâsibdir TE : münistb

Sürülüp BV.149 Hasıyla m BV : odam bas

TE.146 defa BV : -j- bıl'at TE.147 üzerine TE : ve BV,148 ve defcerMJiem TE : -BV.149 mühürlenmek BV : + Iâ-

zınt g«ise TE.ısa hiiîüruııdu içılsun ve BV :

ecriyle huzûrlannda açılup TE,15i b & b - ı a l 1 U BV: -TE.152 ve elkablan beyinin dadır

BV : beyin «der TE,153 kanda BV : kanunda TE.151 ola. TE : -BV.155 kırılmağa T E : ufatma£a

BV.156 vâki BV : -TE.157 ttmârlan BV : tim in TE.158 begler ... serbestdlr TE :

-BV.159 ü BV : -TE.160 bulsalar BV : balalar TE.161 gerek TE : -BV.162 ve T E : -BV.163 ve BV : -TE.164 ve âdit-i agn&mdan B V :-TE.165 hisseleri T K : hissesi b v .166 dahi BV : -TE.167 e kaili BV : evvelâ. TE.168 He BV : -TE.169 defterdarlarıma TE : def-

teröartar BV,170 verilürse BV : verllsün TE.171 dek TE : verince BV.172 vflzer&ma B V ; vüzeriya

TE,

Page 49: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

f At ÎH-IN TEŞKİLAT KAMUNNAMESÎ 55

173 müteki ld BV : tekiüd TE.174 baş defterdar ... ola B V :

•TB-175 belert BV : begiler TE.176 mtiteka'id BV : -TE.

17? verllmeyüp B V : verilmetüa TE.

178 sancaklar BV : sancak TE.179 ve BV : -TE.150 verilüp B V : ve TE.151 bahâları TE : bahâ. BV.182 ile tlmcniya TE : -BV.183 akçeden TE : akçede BV. l&Sa. yirmi BV ; ylrmüki TE.184 ve BV ; -TE-1S5 edeler BV : -j- ve canAb-ı

jürilim« iıer ti« yerdea pişkc$ (reise vüserâma. ve defterdarlarıma hisie vereler TK (TE ’de mükerrer, bk. sh. 23).

186 seyyib B V : ¿îtçe seyytbeTE.

187 ve kadıeskerJerLaje B V : kadüskerimc TE.

ıS8 ve cümle ... yazıla T E : böyîe yazıla cümleye elkab BV.

189 vezlria’zama B V : veztria1- z&m TE,

190 htinyâni BV : cenâil TE.191 saltanatı TE ; sa’âdcti BV. 191a mıkdâr TE : fıkra BV.192 yaklniyye BV: . : s TE.

193 halâ yık BV : hakayık TE.194 ve ev lin i BV : -TE.195 ve TE : -BV.196 cemim BV : -TE.

197 hazâyla BV '-¿ ¡ji. TE-

198 a l i BV : allâm TE.199 Karaman TE : -BV.200 sihibül-isa:... Melikl’l-aliâm

TE : -BV201 sancağı b eg i^ ^ ijB V : -TE.

202 ve yeniçeri ... şâir T E : -BV,

203 ağalarına BV : böyle yazı­la TE.

204 BV : -TE.

205 bej BV : ve beger TE.206 hüccetU’l- ... ecma’ln B V :

■TE.207 mürselln BV ; -f hüccetül-

Hakk alel-halk ecmalc TE (takdim- tc'hir. bk. ar. 206).

208 mevliaa kadı 4,’ ^ • BV;-TE.

209 ve dâhil müderrislerine BV: mollalarına ve dâhil mollalarına TE.

210 Melik ri-mtı’ln TE : müder- rbrtr. Bv,

211 iahn ... g i i i ¿ j. j BVr -TE.212 yanda. TE : -Bv!213 kadılara TE : + böyle ya­

zıla BV.214 vel-hOkkAm ... vel-kelâm

BV : el-Isüm umdettl vül&tn-enâm TE.

215 meviâaA . l " ; . -.BV: -TE.

216 kadılara T E : -BV.217 ve TE : -BV.218 defter eminine ve BV: -TE.219 ^ f ! j BV : -TE.

220 çavuşlara BV : -f- böyle ya­zda TE.

221 çavu? BV : -TE.

222 vel-ktûem « j j î a j BV: -TE.223 eden BV : 4- ¿elUül-kadr

TE.224 M ... olalar B V : -TE.225 memleketinde BV :

ketde TE.226 cesâb-ı emAret-me'âb ...

vesselâm BV : uhuvvet-nıe’âb TE.227 Eğer hutbe ... kılasın dttyii

BV ı eger vilâyetin, abâ an-ccd hâki­mi ise, hutbş ve sikke sihlbf degll İse emâret-me'âb TE.

228 ya BV : -TE.

Page 50: Abdülkadir Özcan_Fâtih'in Teşkîlât Kânûnâmesi ve Nizâm-ı Âlem İçin Kardeş Katli Meselesi

£6 ABDÜL.KADÎR OZCAN

229 ekrem BV : kiram TE.230 miiâhlrat B V : mt'İılroi

TE.231 ve'1-flbâ.m BV : -TE.232 ve BV : — havâimden TE.233 ulae ... mutieremeden e v :

-TE.234 birisice BV : birine TE.235 p is t BV : + böyle yakıla

TE,236 devlet TE : -BV.237 havâklu ... muhteremetti’l-

mu'mtnıa BV : -TE.238 aeyyldetti'i- B V : sayyidül

TE.239 küimultân veyihud BV :

-TE.2*0 Mahmûd TE : -BV.241 Ajrtse TE : -BV.242 itrometll ... Osmaniyye

B V : temmetrt-kft&b tpi-ivniTlahi'l- Mellkrî-vetıhâi. Tahriren ft gurre-i zilhicce eş-şertfi setlft 1039,