10
Suriye’deki iç savaşın etkilerini, şüphesiz ki ülkemizde en fazla Mersin, Adana, Ha- tay ve Gaziantep illerimiz hissediyor. Bu durumun yanı sıra bir de geçtiğimiz gün Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde durdurulan ve içerisinde ne olduğuna dair çeşitli iddia- ların ortaya atıldığı TIR, gündeme bomba gibi düştü ve bu bölgedeki yoğunluğun kısa sürede sona ermeyeceğini gösterdi. Biz de Acaba Gazetesi olarak, bu ateş hattında yoğun mesai harcayan gazetecilerle, yaşanan son gelişmeleri konuştuk. 5 OCAK PAZAR SAYI:12 Sahte Parfümler Her Yerde Taşeron Hastane S3 S4 “Fıtıklı” Telefonlar S5 S9 ATeS HA T Kemal Sunal Filmleri Neden “Ölmez”? S8 Koltuk Geldi, Takipçi Arttı S2 Urfa Gaziantep Hatay Adana Mersin Parkurlarda Onlar da Var Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Aralık 2013 tarihinde yeni kabineyi açıklamasının hemen ardından, 9 yeni bakanın ve bir baş- bakan yardımcısının sosyal medya icraatları da başladı. İki bakan sosyal medyaya yeni katılırken, Twitter’da hesapları var olan 7 baka- nın takipçi sayısı ise 10 gün içinde hızla arttı. S6-7

Acaba Gazetesi Sayı 12

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Haftalık E-Gazete

Citation preview

Page 1: Acaba Gazetesi Sayı 12

Suriye’deki iç savaşın etkilerini, şüphesiz ki ülkemizde en fazla Mersin, Adana, Ha-tay ve Gaziantep illerimiz hissediyor. Bu durumun yanı sıra bir de geçtiğimiz gün Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde durdurulan ve içerisinde ne olduğuna dair çeşitli iddia-ların ortaya atıldığı TIR, gündeme bomba gibi düştü ve bu bölgedeki yoğunluğun kısa sürede sona ermeyeceğini gösterdi. Biz de Acaba Gazetesi olarak, bu ateş hattında yoğun mesai harcayan gazetecilerle, yaşanan son gelişmeleri konuştuk.

5 OCAK PAZAR SAYI:12

Sahte Parfümler Her YerdeTaşeron Hastane S3 S4

“Fıtıklı” Telefonlar

S5

S9

ATeS HATTıKemal Sunal Filmleri Neden “Ölmez”? S8

Koltuk Geldi, Takipçi Arttı

S2

■Urfa■Gaziantep

■Hatay

■Adana

■Mersin

Parkurlarda Onlar da Var

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Aralık 2013 tarihinde yeni kabineyi açıklamasının hemen ardından, 9 yeni bakanın ve bir baş-bakan yardımcısının sosyal medya icraatları da başladı. İki bakan sosyal medyaya yeni katılırken, Twitter’da hesapları var olan 7 baka-nın takipçi sayısı ise 10 gün içinde hızla arttı.S6-7

Page 2: Acaba Gazetesi Sayı 12

02 Doğukan Gezer www.acabagazetesi.com

■ Peki, akıllı telefonlardan vazgeç-memiz mi gerekiyor? Yoksa sağlık üzerindeki olumsuz etkileri azalta-bilir miyiz? İşte çözüm yolları;

■ Kullandığınız cihazın mümkün olduğunca göz hizanıza yakın ol-masına ve başınızı öne doğru en az eğecek pozisyonda durmaya özen gösterin.

■ Cep telefonunuzda yapacağınız görüşmeleri kulaklık yardımıyla gerçekleştirin.

■ Uzun süre kullanım esnasında aralar verin ve sık sık pozisyon değiştirin.

■ Kaslarınızın üzerindeki gerilimi azaltmak için boyun egzersizi yapın.

■ Sabahları ve gün sonunda, ba-şınızı öne-arkaya, sağa-sola ve yanlara doğru bükerek çalıştırın.

■ Mümkünse yüzerek boyun ve bel kaslarınız güçlendirin.

Teknolojinin İnsan Sağlığına Yeni Etkisi;

“Fıtıklı” Telefonlar

Masaüstü bilgisayarların

iş alanlarında yaygınlaş-

masıyla birlikte ortaya

çıkan oturma düzenine

bağlı boyun ve sırt ağrı-

ları, şimdilerde akıllı tele-

fonlarla birlikte yeniden

gündeme geldi. Uzman-

lara göre başın uzun

süre öne eğik pozisyon-

da durması, boyun fıtığı-

nın en önemli tetikçisi.

Her geçen gün büyük gelişimler göstererek yaşamın her alanına dahil olan teknolojik ürünler, sağladıkları olumlu etkenlerin yanı sıra olumsuz sonuçlara da neden olabiliyor. Bu olumsuzlukların başında ise, elektronik

ürünlerin insan sağlığı üzerindeki etkileri yer alıyor.2000’li yıllardan itibaren hizmet sektörünün neredeyse

her alanında yerini alan masaüstü bilgisayarları kullanan-lar, kısa süre sonra oturma pozisyonuna bağlı olarak bo-yun bölgelerindeki kas, kemik ve disklerin zorlanmasının sonucunda doktorlarını ziyaret etmek durumunda kaldı.

Boyun Bölgesinin Yükü Artıyor

Son yıllarda yaygınlaşan akıllı telefonlarda da benzer problemler görülebiliyor. Doç. Dr. Alihan Derinçek’e göre bu telefonların kullanımında başın uzun süre aşağı doğru eğik durması, boyun, omuz, sırt ve baş ağrılarını tetikleyebiliyor. Boyun bölgesine, başımızın normal zamanlarda 5 kilogramlık bir baskı uyguladığını ifade eden Doç. Dr. Derinçek, “Başın, uzun süre cep tele-fonu kullanılmasına bağlı yana veya öne doğru sürekli eğilmiş pozisyonda tutulması, boyun bölgesine binen yükü 10-15 kilogram kadar arttırır. Bunun sonucunda ise kasların üzerindeki stresin arttırmasıyla beraber yorgunluk, kas spazmı, stres tipi baş ağrısı ve kireçlen-me benzeri problemler de görülebilir” dedi.

Çözüm Yolları

Page 3: Acaba Gazetesi Sayı 12

03Ece Mehmetoğluwww.acabagazetesi.com

Farklı hizmet ve meslek alanlarında faaliyet gösteren taşeron sistemi, ucuz iş gücü sağlaması bakımından çok sayıda işveren tarafından tercih ediliyor. Bu durumu kazanç kapısı haline getiren taşeron firmalarının sayısı da gün geçtikçe artıyor. İş bulamamaktan muzdarip olan insanlar da taşeron firmalarında işe başlayıp, daha sonra-sında farklı olumsuz sonuçlarla karşılaşabiliyor.

“Taşeronluk Kölelik Sistemi”Temizlik hizmeti sağlayan bir taşeron firmasında 11

yıldır çalışan Ayla Bilmez, firması aracılığıyla Silifke Devlet Hastanesi’nde taşeron işçi olarak çalışıyor. Bağlı olduğu firmanın temizlik hizmeti sağlamasına rağmen hastanede, memurların yapması gereken tıbbi sekreterlik görevini sürdürdüğünü dile getiren Bilmez, 146 günlük yıllık iznini kullanmak isteyince hastane yönetimi tarafın-dan bu hakkının kendisine verilmediğini söyledi. “Üstelik bağlı olduğum firma, benden bu hakkımı kullandığıma dair de bir dilekçe imzalamamı istedi. Ben bunu kabul etmedim ama tehdit edildiğimiz için diğer arkadaşlarım bu dilekçeyi imzalamak zorunda kaldı” diyen Bilmez, taşeronluğun kölelik sistemi olduğu vurguladı.

“Hastanenin Mikrobunu Elimde Taşıdım”Yıllık izin hakkını aramasının sonucunda “idari amire

ve işverene ahlaki itaatsizlik” suçundan işine son verilen Bilmez, temizlik firmasına bağlı olmasına rağmen lavman gibi tıbbi bilgi gerektiren küçük çaplı operasyonların da kendisine yaptırıldığını belirtti. Bilmez, “Bu ülkede çok konuşanı ve hak arayanı sevmiyorlar. Beni cezalandırmak için temizlik yaparken eldiven gibi temizlik malzemeleri bile vermediler. Hastanenin mikrobunu elimde taşıdım” diyerek, hastane yönetiminin kendisine “Sen işçisin, memurun işini yapınca kendini memur mu sandın? Senin yerine çalışacak yüz kişi var” dediğini ifade etti.

Hastane önüne kurduğu çadırda 91 gün boyunca haksız yere son verilen işini geri almak için eylem yapan Bilmez, bu süreçte çalışma arkadaşlarının yanına gelme-sinin hastane yönetimi tarafından yasaklandığını söyledi. İşten atılma gerekçesinin onurunu zedelediğini belirten Ayla Bilmez, 91 günlük mücadelesinin sonunda sadece işini değil, ayaklar altına alınan onurunu da kazandığını vurgulayarak, taşeronluk sisteminin bir an önce çözüme kavuşturulması gereken önemli bir sorun olduğunun altını çizdi.

Taşeron HastaneTürkiye’de, inşaattan sağlığa kadar farklı alanlarda varlık göste-ren taşeronluk sistemi, çoğu zaman taşeron işçilerinin haksızlık-larla karşılaşmasına sebep oluyor ve bu nedenle de sıkça eleş-tiriliyor. Biz de, Mersin Silifke Devlet Hastanesi’nde taşeron işçi olarak çalışan ve haksız yere kovulduğunu düşünmesinin ardın-dan hastane önünde çadır kurarak eylem yapan Ayla Bilmez ile taşeron işçisi olmak hakkında konuştuk. 91 günün sonunda amacına ulaşan ve işini geri alan Bilmez, taşeronluk sisteminin çok ciddi bir sıkıntı olduğunu söyledi.

Page 4: Acaba Gazetesi Sayı 12

04 Mikail Eren www.acabagazetesi.com

Birçoğumuz rastlamışızdır parfüm tezgahlarında 5 liraya satılan dünyaca ünlü marka parfümlere. Bu parfüm-lere bir de “3 gün kalıcı”lar eklendi. Peki, piyasa fiyatının katbekat altında fiyatlandırılan bu parfümler nereden ge-liyor ve nasıl yapılıyor? Bu soruları, Parfümör Vedat Ozan bizler için yanıtladı.

Gerçeğini Analiz Ettirmek YetiyorGünümüz teknolojisinin sahte parfümlerin bu hızlı

artışında önemli bir etken olduğunun altını çizen Ozan, “Şişenin içindeki sıvının taklidini üretmek için parfümü analiz ettirmek yetiyor. Bu inceleme sonrasında kesine yakın bir oranda içindeki maddelere ve kullanıldıkları oranlara ulaşılabiliyor. Yani parfümü alıp yetkin bir labo-ratuar ve becerikli bir teknisyenin eline verdiğinizde, size kesine yaklaşık bir değerde formülü kağıda basılmış olarak uzatabiliyor” dedi.

Açık ve sahte parfümlerin bu yolla çoğaltılabilindiğine dikkati çeken Ozan, analizde çıkan maddelere ulaşılabil-mesi halinde, taklit ürünlerin ucuz fiyatlara tezgahlarda yerini alabileceğini belirtti.

Aynı Koku Bulunamazsa, En Yakını Tercih Ediliyor

Bazı markaların analiz sonuçların-da çıkan ürünlerine ulaşılamadığı durumlar da olabiliyor. Çünkü o koku molekülleri, marka için özel olarak üretiliyor. Parfümör Ozan’a bu markaların, sahtele-rinin nasıl yapıldığını sorduk. İşte yanıtı; “Bu durumda taklitçinin yaptığı, üreticisin-

den elde edemediği orijinal malzeme yerine ona en yakın başka malzemeyi formüle dahil etmek oluyor. Bu gerçek-leştiğinde ise orijinal ile kopya arasında yetkin bir burnun rahatlıkla ayırabileceği koku profilleri farkları ortaya çıkıyor.”

Alırken Farklı, Evdeyken Farklı KokuyorAlışveriş sırasında koklanarak alınan parfümün, bir

süre sonra aynı kokuyu vermediği durumlar da olabiliyor. Bu durumu Parfümör Ozan şöyle açıklıyor; “Parfümler, havaya karışma sürelerine bağlı olarak üçe bölünüyor ve bu yüzden ilk kokladığımızda taklit parfümü orijinaline benzetebiliyoruz.”

Sahte parfüm satan tezgahlarda sık sık gördüğümüz “3 gün çıkmayan parfüm” sloganının da inandırıcı olmadığını ifade eden Vedat Ozan, “O kadar uzun süre kalabilen mo-leküllerin sayısı sınırlı ve bu moleküller orijinal parfümün koku referansından çok farklı yerlerde olabilirler. Yani, ‘üç gün kokayım da, nasıl kokarsam kokayım’ der ve rafine bir arayış içine girmezseniz, bu garip durumu da kabulle-

nebilirsiniz” şeklinde konuştu.

Bir Tutam Oradan, Bir Damla BuradanSonuç; 5 Liralık Parfümler

Son yıllarda ülke genelinde satışı yay-gınlaşan sahte parfümlerin insan sağ-lığı üzerinde çok sayıda olumsuz etkisi bulunuyor. Bunların en başında ise cilt ve solunum problemleri geliyor. Bu par-fümler, orijinalinin kısa bir analizinden sonra rahatlıkla üretebiliniyor.

Sağlık Üzerinde Önemli

etkileri VarSağlıkçılar da sahte parfümlerin tercih edilmemesi gerektiğine vur-gu yapıyor. Yapılan araştırmalara göre bu ürünler; deride özellikle yanma, kızarıklık, şişlik, birinci derecede yanık gibi etkiler meydana getirebiliyor.Bazı kişilerde ise uzun süre kullanıldığında özel-likle boyun ve yüz bölge-lerinde kalıcı lekelen-melere yol açabiliyor.

Page 5: Acaba Gazetesi Sayı 12

05Ece Mehmetoğluwww.acabagazetesi.com

Sınır komşumuz Suriye’de yaşanan ve etkilerini ülkemizde de hissettiren iç savaş, Mersin limanındaki sevkiyat iddiaları gazetecilerin Mersin, Adana, Hatay ve Gaziantep ekseninde yoğun mesai harcamasına neden oluyor. Halkı haberdar edebilme adına gece gündüz demeden doğru habere ulaşmak için çalışan gazeteciler, bugünlerde gündemlerine bir de Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde durdurulan TIR’ı eklediler. TIR’ın içerisinde askeri mühimmat, uyuşturucu ve Suriye’de yaşayan Türkmenlere gönderilecek insani yardım malzemeleri olduğu iddialarının ortaya atılması ve Hatay Valisi Celalettin Lekesiz’in TIR’ın aranmamasına ilişkin ta-limat verdiğinin ortaya çıkması, ateş hattındaki yoğunluğun artmasına sebep oldu.

Anadolu Ajansı (AA) Adana Bölge Müdürü İsa Sansar, İhlas Haber Ajansı (İHA) Adana Bölge Müdürü Adnan Kulak ve Cihan Haber Ajansı (CHA) Adana Bölge Müdürü Bilal Öğütçü ile gerçekleştirdiğimiz söyleşilerde bölge gündeminin uzunca bir süre daha yoğun olacağına dikkati çeken gazeteci-ler, yaşanan bu olayları objektif olarak halka iletebilmek adına sıkı çalışmalar sürdürdüklerini dile getirdi.

“Net ve Somut Veriler Önemli”AA Adana Bölge Müdürü İsa Sansar ise, her haberde

olduğu gibi son yaşanan gelişmelerde de net ve somut verilere ulaşmak için çaba gösterdiklerini ifade etti. “Biz, meydana gelen olayları tek bir duruma bağlamıyoruz. Hukuki süreci de

temel alarak, verdiğimiz bilgileri yetkili mercilerin verilerine dayandırıyoruz” diyen Sansar, sadece bir veriye dayalı olarak

haber yapmanın yanlış olduğunu söyledi.Sansar, AA’nın şu an dünyanın en sıcak bölgelerinden haber geçtiğini hatırlatarak,

“Gerek Mısır’da bir son dakika gelişmesi olsun, gerek Libya’da patlayan bir bom-ba, gerekse de ülkemizin herhangi bir köşesinde gelişen farklı bir olay... AA olarak merkezimizde belirlenen hız ve kriterde habere ulaşmak ve yaymakla yükümlüyüz. Kalite politikamız doğ-

rultusunda kurumsal anlamda attığımız adımların bölgesel uygulamasını yapıyo-

ruz. Bölge çok sıcak. Ama biz de bu sıcaklık içinde yanlış ya da eksik öğeler bırakmadan

haberimizi oluşturuyoruz” ifadelerini kullandı.

“TIR Olayında Manipülasyon Var”İHA Adana Bölge Müdürü Adnan Kulak, kendilerine ge-

len ihbarları doğrulatmak adına il emniyet müdürlüğü, valilik, adliye ve jandarma verilerini kontrol ettiklerini belirterek, son yaşanan TIR olayında manipülasyon olduğunu söyledi. “TIR aranmadığı için, içerisinde ne olduğuna dair kesin bir bilgimiz yok. Fakat bazı medya kuruluşları, ellerinde kesin bilgi olmamasına rağmen TIR’ın içerisinde ne olduğuna ilişkin ortaya çeşitli iddialar attı” diyen Kulak, bu durumun acemice olduğunu vurguladı.

Ülkemizde, Suriye’deki radikal İslamcıların kazanması-nı istemeyen bir kamuoyunun oluşturulduğunu dile getiren

Kulak, “Artık olaylar, özgürlük için savaşanların aleyhine döndü. Türkiye de attığı her adımda suçlu konumuna düşürü-lüyor. Güneydoğu’daki terör olayları bitme aşamasına gelince, Türkiye’deki maşalar ülkemizi askeri, ekonomik ve siyasi açıdan vurmaya çalışıyor” şeklinde konuştu.

“Serbest Giriş-Çıkış En Büyük Sorun”CHA Adana Bölge Müdürü Bilal Öğütçü, bölgenin yoğun

bir süreçten geçtiğini ve bu süreci en doğru şekilde kamuoyuna aktarmak için yetkili kurumların dışında bölge vatandaşların-dan da bilgi almayı ihmal etmediklerini dile getirdi. Bölgede, özellikle de yaşanan son gelişmelerde ajansların önemini vur-gulayan Öğütçü, ajansların ve diğer medya kuruluşlarının her duyduklarını hemen servis etmemeleri gerektiğini belirtti.

Suriye ile alakalı giriş-çıkışların serbest olmasının bölgede-ki en büyük sorun olduğunu kaydeden Öğütçü, “Bu bölgede kontrol olmaması, Türkiye için büyük tehlikeler doğuruyor. Bu saatten sonra da bu düzenin değişmesi zor gibi görünüyor. Ülkemizde 200 binden fazla Suriyeli var ve gün geçtikçe bölge-deki riskin artacağını düşünüyorum” dedi.

Ateş Hattında Gazeteci Olmak

Suriye’deki iç savaşın etkilerini, şüphesiz ki ülkemizde en fazla Mersin, Adana, Hatay ve Gaziantep illerimiz hissediyor. Bu durumun yanı sıra bir de geçtiğimiz gün Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde durduru-lan ve içerisinde ne olduğuna dair çeşitli iddiaların ortaya atıldığı TIR, gündeme bomba gibi düş-tü ve bu bölgedeki yoğunluğun kısa sürede sona ermeyeceğini gösterdi. Biz de Acaba Gazetesi olarak, bu ateş hattında yoğun mesai harcayan gazetecilerle, yaşanan son gelişmeleri konuştuk.

Page 6: Acaba Gazetesi Sayı 12

06 Doğukan Gezer www.acabagazetesi.com

Bakanlık Koltuğuna Oturanların Takipçi Sayıları ArttıBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Aralık 2013 ta-rihinde yeni kabineyi açıklamasının hemen ardından, 9 yeni bakanın ve bir başbakan yardımcısının sosyal medya icraatları da başladı. İki bakan sosyal medyaya yeni katılırken, Twitter’da hesapları var olan 7 bakanın takipçi sayısı ise 10 gün içinde hızla arttı.

Page 7: Acaba Gazetesi Sayı 12

www.acabagazetesi.com Doğukan Gezer 07

2006 yılında Amerika’da kullanıcılarına hizmet vermeye başlayan Twitter, kuruluşunun ikinci yılında ABD Başkanı Barack Obama’nın propagan-da aracı olarak kullanmasıyla, siyasal iletişimde önemli bir kanal haline geldi.

Türkiye’de de özellikle son yıllarda siyasetçile-rin çoğu, Twitter hesapları üzerinden paylaşımlar yaparak değerlendirmelerde bulunuyor. Siyasile-rin paylaştıkları görüşleri, tıpkı bir gazete haberi etkisiyle kısa sürede yayılabiliyor. Twitter’da en çok dikkat edilen noktaların başında ise, kişilerin takipçi sayıları geliyor.

Kabineye 10 Yeni Kişi, 10 Binlerce Yeni Takipçi

Başbakan Erdoğan’ın 9 yeni bakanın ve bir başbakan yardımcısının yer aldığı listeyi okumasının hemen ardından, gözler yeni bakanların Twitter hesapları üzerine çevrildi. Biz de Acaba Gazetesi olarak o anlardaki takipçi sayılarını kayıt altına alarak, 10 gün boyunca bu sayıların nasıl değiştiğini araştırdık. Sonuçlara göre, kabinede görev alan 10 siyasetçi artık daha

çok kişiye bir tık kadar yakın olacak.

Başbakan Yardımcılığı görevinden, Adalet Bakanlığı’na getirilen Bekir Bozdağ’ın takipçi sayı-sı, yeni görevine gelmeden önce 340 bin 696’du. Bu sayı, Bozdağ’ın Adalet Bakanı olmasıyla birlikte 402 bin 945 kişiye yükseldi. Yeni bakanlar arasın-da en çok takipçi sayısı da böylece Bekir Bozdağ’ın oldu.

Bakan Çavuşoğlu, Bağış’ın Yolundan Devam

Twitter’ı etkin olarak kullanmasıyla dikkatleri çeken Avrupa Birliği Eski Bakanı Egemen Bağış’ın yerine gelen Mevlüt Çavuşoğlu’da sosyal medyayı etkin kullanan siyasiler arasına girecek gibi gözü-küyor. Bakanlığının açıklandığı dakikalarda 115 bin 596 takipçisi olan Çavuşoğlu’nun, takipçi sayısı 163 bin 560’a yükseldi.

Gündemin yoğun olduğu bu günlerde görüşleri herkes için çok önemli olan İçişleri Bakanı Efkan Âlâ’nın da takipçi sayısı ikiye katlandı. 41 bin 543 takipçisi bulunan Bakan Âlâ, artık 105 bin 585 kişiyle görüşlerini paylaşacak.

Başbakan Yardımcılığı görevine gelen Emrul-lah İşler’in de Twitter hesabı bir hayli ilgi gördü. Eskiden 3 bin 400 kişiye ulaşan İşler, şimdilerde 33 bin 670 takipçiyle sosyal medyada yerini alıyor.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevini üstle-

nen İdris Güllüce, göreve gelmeden önce de çok sayıda tweet atarak görüşlerini paylaşıyordu. O dönemlerde 29 bin 879 kişiye ulaşan Bakan Güllüce’nin takipçi sayısı, bugün 57 bin 150’ye yükseldi.

Ekonomi Bakanlığı görevine getirilen Nihat Zeybekçi’nin 14 bin 94 olan takipçi sayında da büyük oranda artış görüldü. Bakan Zeybekçi’nin takipçi sayısı, göreve gelmesiyle birlikte 10 günde 39 bin 890’a yükseldi.

İlk İcraatı Twitter’danŞüphesiz ki Bakanlık görevinin

açıklanmasıyla birlikte en çok dikkat-leri çeken ise Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık oldu. Bakan Işık, sosyal medya-

da ilk olarak Twitter fotoğraflarını değiştirmekle işe başladı. Işık’ın takipçi sayısı da 13 bin 450’den 27 bin 350’ye yükseldi.

Gençlik ve Spor Bakanlığı görevini Suat Kılıç’tan alan Akif Çağatay Kılıç’ın takipçi sayısı da 11 binden 18 bin 500’e yükseldi. Bakan Kılıç için bir de 767 takipçisi olan hayran sayfası açıldı.

Twitter’a Hoş GeldinizYeni kabinede görev alan

2 bakan ise Twitter’a, Bakan oldukları gün katıldı. Aile ve

Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, geride kalan 10 günde 500

takipçi sayısına ulaşırken, Ulaştırma Denizcilik ve

Haberleşme Bakanlığı görevine

gelen Lütfi Elvan’ı ise bin 800 Twitter kullanıcısı

takip etmeye başladı.

Başbakan Yardımcısı da Yoğun Takipte

Page 8: Acaba Gazetesi Sayı 12

08 Doğukan Gezer www.acabagazetesi.com

Hababam Sınıfı’ndan Şaban’ın “Allah, Allah” deyi-şi, Tosun Paşa’nın Yeşil Vadi’ye gidişi, kapıcı Saffet’in yöneticiyle derdi, bombalardan korkmayan Mülayim’in rahatlığı… Tüm bu sahneleri ve daha fazlasını 7’den 77’ye herkes kahkahalar eşliğinde seyretmiştir.

27 yıllık sanat hayatına 82 film sığdıran Kemal Sunal’ın son rol aldığı film olan Propaganda’nın yayın-lanmasının üzerinden 15 yıl geçti. Eserlerin çekildiği dönemlerin üzerinden yıllar geçmesine rağmen her filmin içeriği, günümüz Türkiye’sinden de kesitler barındırıyor.

Halk, Keloğlan, Nasrettin Hoca ve Karagöz Harmanı

Peki, günümüzde çoğu komedi filmi birkaç yıl içerisinde unutulurken, neden Sunal’ın eserleri zirveyi bırakmıyor? Bu konuyu, Sunal sinemasına dair geniş bir araştırma yapan Ege Üniversitesi Görsel İletişim Tasarım Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Murat Ünal ile konuştuk. Yrd. Doç. Dr. Ünal’a göre bu başarının temelinde Kemal Sunal’ın, halkın cin fikirliliği ile saf-dilliğini birleştirmesi ve gelenekten süzülen Keloğlan, Nasrettin Hoca ile Karagöz yansımalarını beyazperde-ye taşıması yatıyor.

Söz konusu harmanda özgün bir tarzın benimsen-diğini ve çağın sosyo-kültürel yapısının da yer aldığını dile getiren Yrd. Doç. Dr. Ünal, “Kemal Sunal, Türk

güldürü sineması dendiğinde akla gelen ekol sahibi oyuncudan birisidir. Bizi anlatırken sonuna kadar yerel, karanlıkta koltuğunda oturan insana kahkaha attırırken ise sonuna kadar evrensel olmuştur. İşte başarısının formülü de burada gizlidir” dedi.

Gişe Beklentisi Büyük SıkıntıEserlerin, mizahi dilinin yanı sıra eleştirel bir

anlayışı da benimsediğine dikkati çeken Yrd. Doç. Dr. Murat Ünal, “Kemal Sunal filmlerinin vermiş olduğu mesajlar bugün bile geçerliliğini koruyor. Bu açıdan bakınca Türkiye’nin bir adım bile ileri gitme-miş olduğunu görüyoruz” şeklinde konuştu.

Yrd. Doç. Dr. Ünal, Kemal Sunal filmlerinin yüzlerce kez seyredilmesinin en önemli nedeninin, halkın gülme ihtiyacı olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Sunal, toplumu fazla düşünmeye zor-lamadan güldürebiliyordu. Filmleri izleyenler hem siyasal bir eleştiri görüyor hem de mizahın tadına varıyorlardı.”

Günümüzde çekilen komedi filmlerinin bu denli başarıya ulaşamamasındaki sorunların ticari kaygı-lardan dolayı doğduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Murat Ünal, “Ticari kaygılardan dolayı gişede gül-dürüsüz yapamayan, dramatik yapısı zayıf ve skeç-lerle örülü güldürüyle yetinen bir sinemaya sahip olmaya doğru gidiyoruz” ifadelerini kullandı.

Her yayınlandığında reyting listelerinin üst sıraların-da yerini bulan Kemal Sunal filmleri, defalarca izlenmiş olmasına rağmen televizyonda ilk kez yayınlanıyor gibi ilgiyle takip ediliyor. Türk sine-masında önemli bir yer tutan Sunal’ın filmlerindeki güldürü anlayışı ise halen tazeliğini koruyor.

Kemal Sunal Filmleri Neden “Ölmez”?

Page 9: Acaba Gazetesi Sayı 12

09www.acabagazetesi.com Ece Mehmetoğlu

Motor sporları denilince akla ilk gelen isim olan Kenan So-fuoğlu ile seyircisini arttıran ve tehlikeli olarak nitelendirdiğimiz motor sporlarının, kadınlara uygun bir spor olmadığı görüşünün hakim olduğu ülkemizde, genç sporcular Nazlıcan Aydın ve Efnan Valimaki bu alanda başarıdan başarıya koşuyor. 19 yaşın-daki Aydın ve 14 yaşındaki Valimaki, genç yaşlarda elde ettikleri başarılarla adlarından sıkça söz ettirerek, motor sporlarıyla uğraşmak isteyen kadınlara örnek oluyor.

“Toplum Bu Spor Hakkında Ön Yargılı”Motosikletle 5 yaşında tanışan ve ilk olarak 11 yaşında

profesyonel bir yarışa katılan Nazlıcan Aydın, toplumun bu spor hakkında ön yargılı olduğunu düşünüyor. Motosiklet kullanma-ya başladığı yaşlarda henüz kız-erkek ayrımını tam olarak yapa-madığını ve gün geçtikçe bu ayrımı kavrayabildiğini ifade eden Aydın, “Aslında kadınlar da motosiklet kullanabilir. Ne yazık ki toplumumuzda kadınların motosiklet kullanmasıyla ve hatta motor sporlarıyla uğraşmasıyla ilgili bir ön yargı söz konusu. Er-kekler için daha uygun bir uğraş olduğu düşünülüyor. Ama ben yarışlarda gösterdiğim performanslarla kadınların da bu sporda başarılı olabileceklerini kanıtladım” diyor.

Ailelerin, çocuklarını bisiklete bile bindirmeye korktuğu yaş-larda, motosiklet kullanan Aydın, babasının en büyük destekçisi olduğunu belirtiyor. Babasının teşvikleriyle bu spora başlayan genç sporcu, güç ve kondisyonun büyük önem arz ettiği motor sporlarında, kimi zaman erkekler karşısında zorlandığını da itiraf ediyor: “Motoru tutabilmek ve idare edebilmek açısından fiziki güç çok önemli. Ben de kimi zaman bu konuda erkeklere göre yetersiz kalabiliyorum. Fakat motor üzerinde dengede durmayı sağlayınca ve işin tekniğini öğrenince tüm bu sorunlar da ortadan kalkıyor.” Yarış öncesindeki konsantrasyonun da ya-rıştaki başarıyı etkilediğine dikkati çeken Aydın, her yarış öncesi parkurda düşmemek adına dua ederek motivasyon sağladığını

dile getiriyor. Türkiye şartlarında bu sporu meslek edinerek sponsorlar haricinde bu spordan para kazanmanın zor olduğunu belirten Nazlıcan Aydın, ekonomi veya hukuk alanında uzman-laşıp, motor sporlarına hobi olarak devam etmeyi düşündüğünü söylüyor.

“Erkeklerin Çoğunlukta Olması Kadınlardan İyi Oldukları Anlamına Gelmez”

İlk motosikletini, süpermoto ve motokros yarışlarında çok sayıda şampiyonluğu bulanan Şakir Şenkalaycı’dan 10 yaşında alan Efnan Valimaki, bu spora kendisinden iki yaş küçük erkek kardeşi ile başladığını ifade ediyor. İlerleyen zamanlarda Şenkalaycı’nın yarış takımına giren ve lisanslı motor yarışçısı olan Valimaki, “Motor yarışlarında erkek-lerin çoğunlukta olması, onların kadınlar-dan daha başarılı olacağı anlamına gelmez” diyerek, azimli ve deneyimli olmanın başarıyı getirdiğini vurguluyor. Bu spora başlarken ailesinin destekçisi olduğunu söy-leyen genç sporcu, “Tabii ki bana bir zarar gelmesin-den korkuyorlardı fakat gerekli eğitim ve önlemler alındıktan sonra bu sporu yapmamam için hiçbir engel görmediler. Bence her spor dalı kendi çapında tehlikelidir ama biz bilinçli bir şekilde hare-ket edersek ve gereken önlemleri alırsak risk minimuma iner” diyor. Yarışa adapte olabilmek için yarış öncesi müzik dinleyerek parkuru zihnin-de canlandırdığını belirten Efnan Valimaki, motor yarışçılığını ve eğitimini bir arada götürmek istediğini ve bir ayrıma gitmesi gerektiği durumda da yarışçılığa biraz ara verip eğiti-mini tamamlayarak doktor olmak istediğini sözlerine ekliyor.

Parkurlarda Onlar da Var

Zorlu parkurlarda mücadele edilen ve fiziki dayanıklılığın ön planda olduğu motor sporları, çoğumuz tarafın-dan “erkek sporu” olarak tabir edilir. Oysaki bu sporla uğra-şan Nazlıcan Aydın ve Efnan Valimaki’nin başarıları, kadın-ların da motor sporlarında önemli başarılar elde edebi-leceklerinin en büyük kanıtı.

Kemal Sunal Filmleri Neden “Ölmez”?

Page 10: Acaba Gazetesi Sayı 12

ACABA www.acabagazetesi.com

HAFTALIK SÜRELİ ÜCRETSİZ E-GAZETE

5 OCAK PAZAR SAYI 12

Genel Yayın YönetmeniDOĞUKAN GEZER(539) 879 71 [email protected]

Yazı İşleri MüdürüECE MEHMETOĞ[email protected]

İçerik DanışmanıALİ İYİ[email protected]

Sayfa TasarımBERK [email protected]

İletişim Adresleri:www.acabagazetesi.com

facebook.com/acabagazetesi

[email protected]

instagram/acabagazetesi

twitter/acabagazetesi

Dormen’e Vefa

Bizi çocukken çocuk yapan, hayal dünyamız ve onu süsleyen kah-ramanlardan başka nedir ki? Bu dünyanın içinde bizlere geçmişi, özlem dolu ve biraz da hüzünlü gözlerle anlatan büyükanneleri-miz ve dedelerimiz çoğumuz için başkahramanlardır. Elbette çok masal çalınır kulağımıza. Kurdun eline düşen kız, ayakkabısını dü-şüren külkedisi... Ama hiçbir masal onların anlattıklarından daha ger-çek ama bir o kadar da daha masal değildir. İşte bu haftaki Vefa say-famızda sizinle, büyük bir tiyatro ustasını torunundan dinleyeceğiz. Ben, kendisini Moliere’in “Kibarlık Budalası” isimli oyununda izleme mutluluğuna erişebildim. Oyunu bilenler, kimden bahsettiğim hak-kında belki biraz tahmin yürütmüş olabilirler. Haldun Dormen’den bahsediyorum; sahneye hayat katan koca bir başarı ve ömür… Sizler için O’nu, torunu Yasemin Dormen’den dinledik.

Tiyatro sanatçılarının, konu tiyatro olunca nasıl yoğun bir tem-poda çalışıp, emek sarf ettikleri şüphesiz ki hepimiz biliyoruz. İşte Yasemin Dormen de konuya bu-radan başlıyor. Haldun Dormen’in çok yoğun bir çalışma temposu olduğundan dolayı evde geçirdiği vakitlerin onun için çok kıymetli olduğunu, klasik müziğinin bir kenarda hep çaldığını, evde bulun-duğu süre içinde sürekli okuduğu-nu ve yazdığını dile getiriyor.

Dormen’in karakterleri sahnede canlandırırken bu denli başarılı olmasının sırrı da, bana kalırsa “düşünür” tarafından geliyor.

Haldun Dormen’in bir de yalnızlığı pek sevmediğinden dolayı sürek-li çevresi ile vakit geçirdiğinden bahsediyor Yasemin Dormen. “Genellikle evde, her daim açık olan klasik müzik eşliğinde, dışa-rıda gördüğünüz özenli saçları ve kıyafetleri ile vakit geçirir. Yalnız kalmaktan hoşlanmadığı için asis-tanları, yakın dostları ve ailesiyle geçirdiği zamanlardan çok büyük keyif alır” diyor torun Dormen. Haldun Dormen’i takip edenler, özenli saç ve kıyafetler sözüne katılıyorlardır eminim.

İşten ve çalışmadan bu kadar bahsetmişken Yasemin Dormen güzel bir noktaya değiniyor; de-desinin, kendisine her zaman “Çok çalışman gerekiyor” öğüdünü verdiğini ve gençlerden çok umut-lu olduğunu belirtiyor. Şu sıralar hepimizin ihtiyacı olan bu söz, geleceğe dair umutla bakabilme-miz için sahip olmamız gereken en değerli şeyler arasında yer alıyor olsa gerek...

Ve keyifli sohbetimizi, Yase-min Dormen’in anlattığı kısa bir anı ile kapatıyoruz. İşte Yasemin Dormen’in ağzından “dedesi” ile yaşadığı o anı; “Ben küçükken dedem kendisine ‘dede’ denil-mesinden hiç hoşlanmazdı. ‘Bana Haldun, Haldoş ne istiyorsan de ama dede deme’ derdi. Ben de en sonunda ikna oldum ve ‘Tamam’ dedim. Bir gün evi aradı, ben de ‘Haldoş nasılsın’ dedim. Güzel konuştuk. Sonra annemi istedi. Anneme ‘Anne dedem arıyor’ diye seslenince dedem anlamış ki ben-den ümit yok. Onun da üzerine dede damgası yapışmıştı.” Umarım hepimiz kendi kahramanlarımızla güzel anılar biriktirebiliriz henüz zaman varken…

Her ayın ilk haftası yayınlanan

sayımızda artık bir de “Vefa” say-

famız yer alacak. Duayen sanatçı,

oyuncu ve sporcuları yakınların-

dan dinleyerek; onların keyifli

hayatlarına dahil olacağız.

GÖKÇe ÖzTÜrK