8
13 Aralık 7 2 Ankara’da 6 Kasım mitingi: “YÖK düzeniniz yıkılacak!” Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen 6 Kasım’ da YÖK’e karşı binlerce öğrenciyi bir araya getirerek özgürlük ve gelecek taleplerini haykırdı. Polisin şiddeti durduramadı 4 Aralık günü İstanbul Dolmabahçe’ de Başbakan’ın katıldığı Rektörler buluş- masına hazırladıkları dosya ile katılmak isteyen Genç-Sen’liler polisin saldırısını ve şiddetini protesto etmek için 13 öğ- renci gözaltındayken İstanbul ve İzmir refleks eylemler gerçekleştirdi. 4 Dayakçı polis yargılansın 4 Aralık eyleminde hiçbir ikazda bulunmadan gazlarla, postallarla, coplarla öğrenci- lere saldıran polise öğrenciler suç duyurusunda bulundu. 5 “Modern zamanların köleleriyiz” Üniversite mezunu işsizliği bir de Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar ve Öğ- retim Teknolojileri Öğretmenliği’nden mezun Serkan Doğan’a sorduk. Serkan öğret- men olmak için yıllardır KPSS’ye hazırlanıyor ve genç işsizleri ‘modern zamanın köleleri’ olarak tarif ediyor. Toplantılar engel tanımadı Eskişehir’de Genç- Sen’liler üniversi- telerde gerçekleşti- receği toplantıların ilkinde, Osmangazi Üniversitesi ve Anadolu Üniversi- tesi yönetimlerinin ilginç engellemele- riyle karşılaştı. “Geleceklerini” gençliğe sorduk 8 Üniversite gençliği- nin kendi geleceğine dair duyduğu kaygıyı dile getirmek ve nasıl geleceksizleştirildi- ğini göstermek için Okan Üniversitesi 1. Sınıf Muhasebe Bölü- mü öğrencisi Osman Erdem’e Genç-Sen’in yaptığı “İşsizlik ve İs- tihdam Anketinden” birkaç soru sorduk; Velev ki Öğrenciler İdeolojik Yamalı Kumaş Dikiş Tutmaz 6 6 3 3 Başbakan’nın ileri demokrasi örneği Avrupa’da öğrenciler sokakta Öğrenci hareketi Türkiye’de oldu- ğu gibi tüm dün- yada da etkisini arttırıyor. Türkiye de örgütlü genç- lik Yök düzen- lemelerine karşı özne olarak söz hakkının müca- delesini veriyor. 7 Öğrenci Gençlik Sendikası 4 Aralık Cumartesi günü Başbakan’ın rektör- lerle yapacağı görüşmede taleplerini dile getirmek için İstanbul’daydı. Öğlen saat 12.30’da Kabataş’ta buluşan Genç- Sen’liler, gençliğin geleceksizliğini bilimsel verilere dayandırarak hazırladıkları “Gençliğin Gelecek Soru- nu ve YÖK’teki Değişim Politikaları” isimli dosyayı aralarında Genç-Sen MYK üyesi Emre Öztürk ve Aziz Güler’in de bulunduğu 3 temsilci aracılığıyla yapılan toplantıya ulaştırmak istiyorlardı. Öğrencilerin temsi- liyeti olmadan üniversitelerin geleceğinin karar altı- na alınmaya çalışıldığı toplantıyı protesto etmek için önce bir yürüyüş gerçekleştireceklerdi ve temsilciler dönene kadar Dolmabahçe’ye yakın bir yerde oturma eylemi yapacaklardı. Kabataş’ta buluştukları andan itibaren Beyoğlu Emniyet güçlerinin provakasyonuy- la karşı karşıya kalan Genç-Sen’liler, Dolmabahçe girişine geldiklerinde ise polisin saldırısına uğradı. Üniversitelerin esas özneleri olarak Başbakan’ın gö- rüşmelerinde temsiliyet haklarını talep ederlerken, bir anda çevik kuvvetin biber gazına, copuna, tekme- lerine ve hakaretlerine uğrayan Genç-Sen’ lilerden 13 kişi gözaltına alındı. 4 Ali Tektaş Emre Öztürk Aziz Güler Bizi Yenemezsiniz 13 Aralık

Kampüs Gazetesi 2. Sayı

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kampüs Gazetesi'nin 2. Sayısı

Citation preview

Page 1: Kampüs Gazetesi 2. Sayı

13 Aralık

7

2

Ankara’da 6 Kasım mitingi: “YÖK düzeniniz yıkılacak!”

Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen 6 Kasım’ da YÖK’e karşı binlerce öğrenciyi bir araya getirerek özgürlük ve gelecek taleplerini haykırdı.

Polisin şiddeti durduramadı4 Aralık günü İstanbul Dolmabahçe’ de Başbakan’ın katıldığı Rektörler buluş-masına hazırladıkları dosya ile katılmak isteyen Genç-Sen’liler polisin saldırısını ve şiddetini protesto etmek için 13 öğ-renci gözaltındayken İstanbul ve İzmir refleks eylemler gerçekleştirdi.

4

Dayakçı polis yargılansın4 Aralık eyleminde hiçbir ikazda bulunmadan gazlarla, postallarla, coplarla öğrenci-lere saldıran polise öğrenciler suç duyurusunda bulundu.

5

“Modern zamanların köleleriyiz”Üniversite mezunu işsizliği bir de Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar ve Öğ-retim Teknolojileri Öğretmenliği’nden mezun Serkan Doğan’a sorduk. Serkan öğret-men olmak için yıllardır KPSS’ye hazırlanıyor ve genç işsizleri ‘modern zamanın köleleri’ olarak tarif ediyor.

Toplantılar engel tanımadıEskişehir’de Genç-Sen’liler üniversi-telerde gerçekleşti-receği toplantıların ilkinde, Osmangazi Üniversitesi ve Anadolu Üniversi-tesi yönetimlerinin ilginç engellemele-riyle karşılaştı.

“Geleceklerini” gençliğe sorduk

8

Üniversite gençliği-nin kendi geleceğine dair duyduğu kaygıyı dile getirmek ve nasıl geleceksizleştirildi-ğini göstermek için Okan Üniversitesi 1. Sınıf Muhasebe Bölü-mü öğrencisi Osman Erdem’e Genç-Sen’in yaptığı “İşsizlik ve İs-tihdam Anketinden” birkaç soru sorduk;

Velev ki Öğrenciler İdeolojik

Yamalı Kumaş Dikiş Tutmaz

6

6

3

3

Başbakan’nın ileri demokrasi örneği

Avrupa’da öğrenciler sokaktaÖğrenci hareketi Türkiye’de oldu-ğu gibi tüm dün-yada da etkisini arttırıyor. Türkiye de örgütlü genç-lik Yök düzen-lemelerine karşı özne olarak söz hakkının müca-delesini veriyor.

7

Öğrenci Gençlik Sendikası 4 Aralık Cumartesi günü Başbakan’ın rektör-lerle yapacağı görüşmede taleplerini dile getirmek için İstanbul’daydı.

Öğlen saat 12.30’da Kabataş’ta buluşan Genç-Sen’liler, gençliğin geleceksizliğini bilimsel verilere dayandırarak hazırladıkları “Gençliğin Gelecek Soru-nu ve YÖK’teki Değişim Politikaları” isimli dosyayı aralarında Genç-Sen MYK üyesi Emre Öztürk ve Aziz Güler’in de bulunduğu 3 temsilci aracılığıyla yapılan toplantıya ulaştırmak istiyorlardı. Öğrencilerin temsi-liyeti olmadan üniversitelerin geleceğinin karar altı-na alınmaya çalışıldığı toplantıyı protesto etmek için önce bir yürüyüş gerçekleştireceklerdi ve temsilciler

dönene kadar Dolmabahçe’ye yakın bir yerde oturma eylemi yapacaklardı. Kabataş’ta buluştukları andan itibaren Beyoğlu Emniyet güçlerinin provakasyonuy-la karşı karşıya kalan Genç-Sen’liler, Dolmabahçe girişine geldiklerinde ise polisin saldırısına uğradı. Üniversitelerin esas özneleri olarak Başbakan’ın gö-rüşmelerinde temsiliyet haklarını talep ederlerken, bir anda çevik kuvvetin biber gazına, copuna, tekme-lerine ve hakaretlerine uğrayan Genç-Sen’ lilerden 13 kişi gözaltına alındı. 4

Ali Tektaş

Emre Öztürk

Aziz Güler

Bizi Yenemezsiniz

13 Aralık

Page 2: Kampüs Gazetesi 2. Sayı

201013 Aralık

Ankara’da 6 Kasım mitingi: “YÖK düzeniniz yıkılacak!”Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen 6 Kasım’ da YÖK’e karşı binlerce öğrenciyi bir araya getirerek özgürlük ve gelecek taleplerini haykırdı.

Dört bir koldan Ankara’ya geldiler

Türkiye’nin dört bir yanın-dan, onlarca ilden ve üniver-siteden otobüslerle, trenlerle Ankara’ya akın eden öğrenciler sabah erken saatlerden itibaren Kurtuluş Parkı’nda ve Cebeci Kampüsü önünde toplanmaya başladılar. 11.00’de “Özgürlüğü-müz ve Geleceğimiz için YÖK’e Hayır” ana pankartıyla başlayan yürüyüş kolunun en önünde yer alan Genç-Sen ise “Sınav-lar Kalkacak YÖK Dağıtılack” pankartıyla mitingte yerini aldı.

Örgütlü gençlikten ortak duruş

Birçok gençlik örgütünün, öğrenci topluluğunun, meslek örgütünün ortak yürüyüşü, mitingin en dikkat çekici yanını oluşturuyordu. Mitin-gin 800’e yakın katılımla en kitlesel kortejini oluşturan Genç-Sen’in yanı sıra diğer gençlik örgütleri de kalabalık kortejler oluşturmayı başardı-lar. Yaklaşık 2500 öğrencinin katıldığı mitingi Öğrenci Gençlik Sendikası, Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu, Demokratik Yurtsever Gençlik, Sürekli Devrim Hareketi, Devrimci İşçi Partisi, Devrimci Gençlik Birliği, Devrimci Liseliler, Devrimci Proleter Gençlik, DTCF Sinema Topluluğu, Ekim Gençliği, Emek Gençli-ği, Hacettepe Üniversitesi Öğ-

renci Derneği, Homofobi ve Transfobi Karşıtı Öğrenciler, HÜSÖS, Kaldıraç, Köz, Özgür Eğitim Platformu, Özgür Lise, Proleter Devrimci Gençlik, SBF-Der, Sosyal Bilimler Top-luluğu, Sosyalist Demokrasi Partisi, Şarlo Sinema Toplu-luğu, Tıp Öğrenci Kolu, Tüm İlerici Gençlik Derneği, Yeni Demokrat Gençlik örgütledi.

YÖK düzenine karşı bü-tünlüklü mücadele çağrısı

Sakarya Meydanı’na giriş yaptıktan sonra devrim şehit-leri için gerçekleştirilen saygı duruşunun ardından, Genç-Sen MYK üyesi Aziz Güler ve Meral Çınar mitingin ortak açıklama-sını kürsüden okudular.

Açıklamanın ardından Demokratik Yurtsever Gençik’ten Zübeyir Sızıcı Kürtçe bir konuşma yaparak anadilde eğitim hakkını ve halkların kardeşlğini vur-gulayan bir konuşma yaptı. YTÜ’de soruşturma saldırısı-na karşı direnişte olan YTÜ direnişçisi Dilbirin Acar ise artan soruşturmalara ve cezalara karşı mücadeleyi büyüteceklerini vurgulayan bir konuşma gerçekleştirdi.

HÜÖD, DTCF öğrenci-leri, Homofobi ve Trans-fobi Karşıtı Öğrenciler, TÜM-İGD temsilcilerinin yaptığı konuşmalarda bir bütün olarak YÖK düze-nine ve öğrencilere dönük

zihniyetine vurgu yapıldı.İşçi temsilcileri ve genç

meslek örgütleri de alandaydıHalen İstanbul’da dire-

nişte olan TEKEL işçisi ve Betesan’da direnişte olan işçiler, işçi sınıfının mü-cadelesiyle öğrencilerin mücadelesinin brlikt oldu-ğunu, fabrikada patronlar nasıl işçilerin haklarını gasp ediyorsa üniversitelerde de YÖK’ün aynı politikaları uy-guladığını belirttiler. Üniver-sitelerde örgütlenen gençliği soruşturmalarla baskı altına alan YÖK’ün, fabrikada sen-dikalaşan işçileri işten atan sistemin, bizlerin ortak düş-manı olduğunu ifade eden işçiler ortak düşmana karşı ortak mücadele edecekleri-ni ve öğrencilerin yanında olduklarını belirttiler.

Ev İşçileri Derneği Girişimi’nden katılan kadın-lar adına konuşma yapan Gülhan Benli temizlik ve bakım için çalıştıkları yerler-de taciz ve tecavüze maruz kaldıklarını dile getirdiler. Ağır çalışma koşulları altın-da çalıştıklarından yemek bile yiyemediklerine deği-nen kadınlar YÖK’e karşı mücadele eden öğrencilerle dayanıştıklarını dile getirdi.

Genç meslek örgütlerin-den Tıp Öğrencileri Kolu ve TMMOB Genç de pankart-larıyla özgül mücadelelerini mitinge taşıdılar.

“Sendika Hakkımızı İstiyoruz” ortak pankartı açan Ev Eksenli Çalışanların Sendikası, Ev İşçileri Derne-ği, Genç-Sen, Emekli-Sen, Çiftçi-Sen sendikal yasaklara karşı mücadeleyi alana taşıdı.

Mitingin sonunda coş-kulu konser

Mitingin sonunda Bandista ve Güneşli Dünya mücadeleyi şarkılarıyla anlattılar. Binlerce öğrenci konserdeki şarkılara ve marşlar coşkuyla eşlik etti, halay çekti. Hep bir ağızdan haykırılan “YÖK’e Hayır” slo-ganlarıyla miting sona erdi.

Mitingten kısa notlar * İstanbul, İzmir, Eski-

şehir, Bursa, Bolu, Edirne, Tekirdağ, Kırklareli, Denizli, Muğla, Çanakkale, Balıkesir, Konya, Kocaeli, Sakarya, Samsun, Trabzon, Rize, Bar-tın, Sivas, Karaman, Yozgat, Antalya, Afyon, Bilecik, Adıyaman, Mersin, Hatay, Adana, Gaziantep, Artvin ve Ankara ile birlikte 32 ilden katılım gerçekleşti.

* 16 otobüs illerden Ankara’ya geldi.

* İHD temsilcileri ve avu-katlar miting boyunca Tertip Komitesi ile hareket ettiler.

* 18 medya kuruluşu mitingi izledi.

Öğrenci Haber Ajansı

Üniversitelerbizimdir!

Öğrenci gençlik YÖK düzenine karşı; eşit, pa-rasız, bilimsel, anadilde, eğitim talebiyle Ankara’da gerçekleştirdiği birleşik, kitlesel öğrenci mitingin-de haykırdı ve tüm kararlılığıyla egemenlerin kar-şısına dikildi.

İçinde olduğumuz süreçte “YÖK kaldırılsın mı, değiştirilsin mi?” tartışmasını yürüten AKP hükü-metinin asıl niyetinde bir değişiklik olmadığını öğ-rencilerin kitlesel eylemi ile ortaya koyduk. İçerikte bir değişiklik olmadan YÖK’ü kaldıracağını vaat edenlere YÖK’ün değil ancak üniversite bileşen-lerinin üniversitelerin geleceğini belirleyebileceği gerçeğini 6 Kasım’da gerçekleştirdiğimiz mitingle ortaya koyduk.

YÖK, diplomalı işsizliktir, geleceksizliktirGenç işsizliği gizlemek için adım başı üniver-

site de açsalar, rakamlarla da oynasalar olmuyor, gençlik yığınlar halinde işsizler ordusuna katılıyor. YÖK’ ün sürdürdüğü politikalar öğrencileri gele-ceksizleştiriyor. Üniversite okumak bir gelecek sa-hibi olmak için yetmiyor.

Her gün genç işsizlik oranlarının arttığını görüyo-ruz. Üniversiteyi bitirdikten sonra ya bir daha sınav engeliyle karşılaşıyoruz ya da mesleğimizi sürdüreceği-miz alanların açılmadığını görüyoruz. Derinleşen kriz ile birlikte de genç işsizlik oranı %30’ u bulmuş durum-da. Bin bir zorlukla eğitim görmüş kişileri istihdam sağlayacakları yere, bir de utanmadan işsizliği çözmek için eğitim vermekten bahsediyorlar.

AKP hükümeti, her alanda dayattığı işsizliği, üniversitelerde gençliği geleceksizleştiren po-litikalarıyla uygulamaya çalışıyor. Fakat kendi yarattığı sınav sisteminde görülen çatlaklar, bu düzenin çürümüşlüğünü gözler önüne serdi. Bu sebeple 6 Kasım’da Ankara’da, “Sınavlar Kalka-cak, YÖK Dağıtılacak!” sloganıyla gençliğin ge-lecek sorununu bir kere daha dile getirdik.

YÖK düzenini ancak gençliğin örgütlü mücadelesi dağıtacak

Egemenler dillerine YÖK’ü dolamışken ve sanki yıllarca söylenmemiş, ilk kez kendileri bul-muş gibi “YÖK kalksın” tartışması yaparken biz öğrencilere ve öğrencilerin öz örgütü Genç-Sen’e düşen görev, bu sürece müdahale etmek ve üni-versitelerin geleceğinin ancak esas sahipleri olan öğrenciler, üniversite personeli ve akademisyen-ler tarafından belirleneceğini anlatmaktır.

6 Kasım öncesi gerçekleştirdiğimiz haftalık ey-lemlerde de her hafta belirttiğimiz gibi ne AKP hü-kümeti ne de CHP YÖK’ü öğrencilerin talep ettiği anlamda kaldırabilir. AKP’nin üniversitelerden an-ladığı; ardı ardına altyapısız üniversiteler açmaktır, bir taraftan oldukça demokrat görünüp ‘YÖK kal-dırılmalı’ deyip diğer taraftan sivil polisleri üniver-sitelere doldurmaktır. CHP ise YÖK kendi tahak-kümündeyken adını soruşturmalar ve saldırılarla tarihe yazmıştır.

Bu sebeple 6 Kasım’da gerçekleştirilen öğrenci mitingi, egemenlere YÖK’ü esas kaldıracak olan-ların, gençliğin, örgütlü ve birleşik gücünü bir kere daha gösterme adına tarihsel bir rol oynamıştır.

YÖK düzenine karşı bütünlüklü mücadele6 Kasım sürecinde her hafta yaptığımız YÖK’e karşı

eylemlerimizle, taleplerimizi alanlara taşıdık. Üniversi-telerde YÖK düzenine karşı refleksimizi güçlendirdik.YÖK düzeniyle mücadeleyi sürekli hale getirdik.

Yıllardır öğrenci gençliğin YÖK’e karşı sürdür-düğü mücadele sonuçlarını miting ile vermeye başladı. Son 6 Kasım Mitingi’nde Genç-Sen ola-rak ülkenin 4 bir yanından gerçekleştirdiğimiz kitlesel katılımımızla öğrencileri Ankara’da bir-leştirdik. Bu miting, kitlesel bir öğrenci eylemi niteliğinde gerçekleşmiştir.

Asla yalnız yürümeyeceksin!Parası olmayanın okuma hakkının olmadığını

söyleyenlere karşı, bizler, öğrenci gençliğin siyasal örgütlenmeleri ile üniversitelerimizde bir araya getirerek en geniş bileşenle egemenlere karşı di-reneceğiz. Birleşik ve örgütlü mücadele vererek, gençliği geleceksizliğin darboğazına sürükleyen egemenlere karşı sesimizi yükselteceğiz. İşte o zaman son sözü biz söyleyeceğiz ve eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim talebimiz gerçek olacak.

Öğrenci gençliği, sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda sömürenlere, baskı altına alanlara, geleceksizleştirenlere, çürümüş sınav sistemlerine mahkum edenlere, rekabetin içine sürükleyenlere cevabımız oldukça net; “Üniversiteler Bizimdir!”

Bizlere sunulan geleceksizlik karşısında tüm öfkemizle ve zafere bir adım daha yaklaşmanın coşkusuyla girdiğimiz alanda hep bir ağızdan at-tığımız sloganlar, üniversitelerimizi kışlaya çevir-meye çalışanlara bir uyarı niteliğindeydi. Umut-larımızı bir kez daha yeşerttiğimiz bu günden aldığımız güçle, egemenlerin koltuklarını salla-yan mücadelemizi, aynı disiplin ve kararlılıkla üniversitelerimizde yükseltmek esas olandır.

Üniversiteler bizimdir bizimle özgürleşecek!Öğrenci Gençlik Sendikası

Kapatma davası sürüyor!15 Aralık 2007’de Tür-

kiye’ nin ilk öğrenci sen-dikası Genç-Sen kuruldu. Genç-Sen’ e kuruluşundan kısa bir süre sonra, öğren-cilerin sendika kurma hak-kı, Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleş-melerce ve anayasanın 90. Maddesince güvence altına alınmasına rağmen kapat-ma davası açıldı.

Genç-Sen kapatma davasının avukatı Nec-det Okan Kampüs’ e dava sürecini anlattı:

İstanbul Valiliği, Genç-Sen’ e “…anayasa, yasa ve 87 sayılı ILO sözleşmesi hükümlerine çalışanlar ve çalıştıranların sendika kur-ma hakkı bulunduğu, işçi ve işveren sendikası niteliği taşımayan, iş sözleşmesi ile bir işte çalışmayan, emek sermaye ilişkisi içerisinde olmayan kişi ve grupların kurulup faaliyet gösterme-leri mümkün görünmemek-tedir…” demek suretiyle kapatma davası gerekçesini tebliğ etmiştir. Bunun Üzeri-

ne Genç-Sen’in İstanbul 2. İdare Mahkemesinde açtığı dava reddedilmiş kararın temyiz edilmesi nedeniyle dava hala Danıştay’dadır. Bunun yanında, İstan-bul Valiliği’nin kapatma istemiyle açtığı dava İs-tanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde devam etmektedir. Davanın duruşması 23 Aralık 2010 tarihinde saat 10.00’da yapılacaktır.

İsmail Yıldırım

2

Page 3: Kampüs Gazetesi 2. Sayı

201013 Aralık 3

YÖK düzeni geleceksizliği vaadediyor

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) geçtiğimiz ayda yayınla-dığı bir raporda dünyada genç işsizliğin rekor seviyelere geldi-ğini ve bu durumun “kayıp bir kuşak” yaratma riski bulundur-duğunu açıklamıştı. Bir kuşağı komple nereye kaybedebilirsiniz ki? O kuşak ki sistemden hesap sormak istemez mi?

Üniversiteye yerleşmeden önce önümüze sunulan ve her setne değişen bir “geleceğin mes-lekleri” listesi vardır. O listeye bakıp iç geçirdiğimiz, “Ah bir kazansam” dediğimiz ve hatta bazılarımızın kazandığı bölümler artık işsiz yetiştiriyor. Bu işsizlik sorunu mühendisleri de etkiliyor, öğretmenleri de etkiliyor, mole-küler biyologları da!

Bir örnekle irdelemek gere-kirse bir dönem oldukça popüler olan ve “Geleceğin Mesleği” diye adlandırılan Bilgisayar Mühendis-liği bölümü popülaritesini kay-betmekten öte niteliksizleşmiştir. Gerekli alt yapı yatırımları yapıl-madan, neredeyse her üniversi-tede arttırılmış yüksek konten-janlarla, en fazla 2 laboratuar 3 amfide verilen eğitimler sayesin-de, bölüm özünü kaybetmiş ve bölümden mezun olan öğrenciler çok düşük maaşlarla çalıştırılıyor-

lar. Benzer örnekler öğretmenlik için, Fen-Edebiyat bölümleri için, İktisadi İdari Bilimler bölümleri için de verilebilir.

“İyileştirilmiş rakamlarla” her 4 gençten 1’i işsiz, 400 bin ataması yapılmayan öğretmen ve dünya ça-pında 80 milyon genç işsiz var. Fakat sorun sadece işsizlikte değil. Üniver-siteye girmeden önce pohpohlanan, sözüm ona geleceği kurtarma olarak görülen bölümlerden mezun olan öğrenciler büyük bir çıkmazın içindeler. Ya çok düşük, hatta komik maaşlarla çalışmaya başlayacaklar ya da evlerinde oturup “Ben nerede yanlış yaptım?” diye kendilerinde suç arayacaklar.

Üniversite mezunlarının kendi alanlarında çalışmaları da artık bir hayal olmuş durumda. Böylesi yüksek işsizlik oranları varken, sözüm ona ekmek aslanın ağzın-dayken, üniversite mezunları “Ne iş olsa yaparım.” demek zorunda bırakılıyor. Zaten sistemin ya-rattığı sınav sistemleri sayesinde, pek az öğrenci dışında, kimse istediği bölümde okuyamıyor. Bazı arkadaşlar çareyi, istediği bölümde okuyabilmek için ÇAP yapmakta buluyor. Ne azim! Ama YÖK düzeni için bir anlam ifade etmiyor hangi bölümü istediğimiz, hangi alanı sevdiğimiz, gelecek

hayallerimiz... Zaten küçüklere “Büyünce ne olmak istiyorsun?” sorusu, esasında büyüklerin bir aldatmacasıdır. 5 yaşındaki çocuk doktor olmak istese ne anlam ifade eder! Düzen ondan doktor olması-nı isterse o çocukta doktor olabilir. Ama az paraya çalışacak! İşte YÖK böylesi bir düzenin bekçisi, devam ettiricisidir.

Bugün üniversitelerin işsiz ordusu yetiştirmesinin asıl sorum-lusu YÖK’tür.

Bugün üniversitelerin bilim-den uzak, niteliksiz, adaletsiz bir eğitim vermesinin asıl sorumlusu YÖK’tür.

Bugün üniversitelerin askeri kışla mantığında yönetilmesinin

asıl sorumlusu YÖK’tür.Bugün üniversitelerin ticaret-

hanelere dönüştürülmesinin asıl sorumlusu YÖK’tür.

Bugün ülkeyi yönetenler, çürü-müş YÖK düzenini devam ettiren-ler hayaletinden bile korktukları “68 Kuşağı”na karşı türlü türlü laf ediyorlar. Gelmesin aman diye tir tir titriyorlar. Ama rahat olsunlar. Gelen 68 kuşağı değil has be has 2010 kuşağı. Düzenin yarattığı eşit-sizliklerden, adaletsizlikten, işsizlik-ten ve geleceksizlikten hesap sorma-ya geliyoruz. Genç - Sen öğrencilere ve gençlere dayatılan geleceksizliğin takipçisi olacaktır. Bu haksızlığın peşini bırakmayacaktır.

Hakan Alpdoğan

Her geçen gün genç nüfusun işsizlik ve geleceksizlik girdabına itil-diğine tanık oluyoruz. Kapitalist sömürü düzeni, gençlere ‘umut tacirliği’ yaparak diplomali işsizler ordusuna yenilerini ekliyor.

“Modern zamanların köleleriyiz”Üniversite mezunu işsizliği bir de Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Tekno-lojileri Öğretmenliği’nden mezun Serkan Doğan’a sorduk. Serkan öğretmen olmak için yıl-lardır KPSS’ye hazırlanıyor ve genç işsizleri ‘modern zamanın köleleri’ olarak tarif ediyor.

ÖHA Muhabiri: Merhaba, ön-celikle okuyucularımız için kendi-nizi kısaca tanıtabilir misiniz?

Serkan Doğan: Elbette. İsmim Serkan Doğan. Yıldız Tek-nik Üniversitesi Bilgisayar ve Öğ-retim Teknolojileri Öğretmenliği bölümünden bu sene mezun oldum. Şu sıralarda da öğret-menlik mesleğini icra edebilmek için, dört duvar arasına sıkışıp kalarak KPSS’ye çalışıyorum.

Ö.M: Yani işsizsiniz. İşsizlik bu kadar kötüyken, üzerine eklenen KPSS stresi, hiç kolay olmasa gerek.

S.D: Hiç kolay değil. Üstelik Devletin kendi kurumu olan Bakanlığın yapmış olduğu, “140.000 (sözleşmeli olan 70.000 öğretmeni bu sayının içine dahil etmedim) öğretmen açığının var olduğu” gerçeğiyle karşı karşıya kalıyorsan, işler daha anlaşılmaz hale geliyor. “Bu işte bir terslik var diyorsun”, ister istemez. Elbette ki küresel ekonomik krizin etkilerini hafifletmek ve biraz olsun soluk-lanmak isteyen Türkiye ekono-misinin, küresel sermayenin bir parçası olmanın gereği ve kapita-lizmin zorunluluğu olarak bunun faturasını işçiye, emekçiye kısacası geniş halk yığınlarına çıkardığı gibi aynı zamanda var olan işçi, emekçi potansiyeline de pay biçti-ğini unutmamak gerekiyor. Bütün bunlar sonucunda 210.000 gibi muazzam bir öğretmen açığının bulunmasına rağmen, 40.000 öğretmen arasındaki yerimizi ala-bilmek için dur durak bilmeden

bütün olumsuz koşullara rağmen hayatımızın dersi olan KPSS’ye çalışmaya başlıyoruz.

Ö.M: En son sınavlarda açığa çıkan kopya skandalı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce suç ne, suçlu kim ve ne yapmalı?

S.D: Modern zamanların köleleriyiz biz. Hayatımızı sür-dürebilmek adına, bizi attıkları “seçme sınavı arenalarında(LGS-YGS/LYS-LES-KPSS vs.)”, elimizdeki kalemi bir kılıç gibi kullanmamızı istiyorlar. Sistemin zayıfladığı zamanlarda ve geniş halk yığınlarını kontrol ede-bilmek için düzenlenen oyun-lardaki gladyatörler gibi halkı eğlendirmesek de bu geniş halk kitlesinin umutlarını elimizdeki kalemlerde, ‘küçük boşlukları doldurmak üzere’, taşıyoruz. Gü-nün sonunda kimimizin sevinci, kimimizin üzüntüsüne neden oluyor. Her birimizin belleğine, bu sınavlar ve eğitim sistemi aracılığıyla, bencillik tohumlarını ekerek, bir topluluk gibi hareket etmemizi engellemeye çalışıyor-lar. Bazı zamanlarda başarılı olu-yorlar. Mesela kopya skandalını buna örnek verebiliriz. Kopya skandalına adı karışan kişiler, toplumsal bir sorun olan KPSS vb. sınavlara karşı, kendi bireysel kurtuluşları adına kopya işine girişmişlerdir. Elbette ki, kopya çeken bu kişilerin seçtiği yol doğru değildir. Çünkü bireyin kurtuluşu ancak toplumun kur-tulmasıyla olacaktır. Toplumsal

kurtuluş için ise çeşitli mücadele-ler, örgütlenmeler çok önemli bir yerde duruyor. Öğrenci Gençlik Sendikası “Genç-Sen”, öğren-ciyken ve mezun durumdayken yaşadığımız çeşitli (harçlar, ba-rınma, ulaşım, geleceksizlik, iş-sizlik vb.) sorunlara karşı sesimiz olması bakımından çok önem-lidir. Burada asıl suçu işleyen, “seçme sınavlarını” önümüze getirip koyan sistemin kendisine karşı birlikte mücadele vermek

zorundayız. Bu nedenle, en temel haklarımıza sahip çıkmalı, “ha-yatımızı sürdürme” mücadelesi vermeli, örgütlenmeli, söyleyecek sözümüzün olduğunu çeşitli ey-lemliliklerle dile getirmeli ve tüm bunların sonunda haklarımızı alma cesaretini göstermeliyiz.

Biraz olsun var olan durumları açıklama şansı verdiğiniz için asıl ben teşekkür ederim.

Metin Şenyurt

YÖK düzenindeki çatırdamaları duyuyor musunuz? Peki ya öğrencilerin ayak seslerini?

Dolmabahçe’de gerçekleştirilen başbakan rektörler buluşması YÖK tarihi açısından önemli bir yere oturdu. İçerde tartışılma-yanlar bir yana, dışarıda tartıştırılmayanlar Türkiye’nin gündemi haline geldi. Başbakan’ın rektörlerle buluşmasının altında yatan neden devlet içinde hükümetinin kurumsallaşması bağlamında yapısaldır. AKP her kurum-da etkinliğini arttırırken eğitim alanındaki hamlelerini de daha doğrudan gerçekleştir-meye başladı. YÖK üzerinde yapmaya çalıştığı değişiklikler birkaç sene önce büyük muha-lefet yaratırken bugün karşımızda başka bir gerçeklik var. Başbakan’ın karşısında ilkokula yeni başlamış çocuklar gibi oturan rektörler gerçeği. İtaat kültürünün bir tezahürü olarak konuşan Başbakan ve susan rektörler. Bunun anlamı açıktır; rektörler yenilmiştir. Bugü-ne kadar hükümet ile politikada ayrı düşen rektörler gerçekliği artık nesnel olarak yoktur. AKP açısından operasyon tamamlanmıştır. Yenilgiyi damgalayan da ‘karşı cephenin’ Tayyip Erdoğan’ın rektörleri toplayıp söylev vermesine itiraz geliştirecek gücü kendilerinde bulamamasıdır.

Sıra öğrencilerde?Yüksek öğretimden bahsediyorsak üniversi-

tenin en temel bileşeni olan öğrenciler oyunun bu sefer sökmeyeceğini rektörler buluşmasın-dan başlayarak göstermeye başladı. Üniversite modelinin konuşulduğu, yüksek öğretimin geleceğine dair açıklamaların yapıldığı bir toplantıda yer bulamayan öğrencilerin tepkisiz kalması beklenemezdi zaten. Öğrenci Gençlik Sendikasının Dolmabahçe toplantısında sözü-nü söylemek için Kabataş’ta başlattığı yürüyüş henüz başlamadan polisin vahşi mücadelesi sonucu ile son buldu. İçeride ileri demokrasiyi tartışanlar dışarının susturulması emrini ver-mişlerdi. Olayın basına yansıması ve ardından toplumun polisin müdahalesine gösterdiği tepki yeni bir süreci başlatmış oldu.

Üniversiteleri daha doğrudan özelleştirme-ye, sermayenin önündeki tüm engelleri kaldır-maya karar vermiş olan hükümetin karşısında artık öğrenciler var. Dün belki hareketin gücü-nü sorgulayan kendi öz gücüne güvenmeyen öğrenciler bugün farklı düşünmeye başladı. Değişim gücünü kendinde bulan değişimin temel öznesinin kendi eylemi olduğunu fark eden bir gençlikten bahsediyoruz.

Özerk demokratik üniversite modelini savunan sendikamız bu süreci kampuslerden sokağa daha güçlü öreceği bir döneme giriyor. 68 öğrenci hareketinin, hareketinin bugün-kü düzeyi ile karşılaştırıldığı ve o dönemin ruhunun bu dönemde ne kadar varolduğunun araştırıldığı bugün, ortak ve ayrı yanlarımızla isyanı her yana yaymaya başlıyoruz.

Yapmamız gereken gücümüzü bizim hakkı-mızda karar almaya çalışanlara göstermektir. İngiltere’den Yunanistan’a kardeşlerimiz var yanımızda bizi destekleyen annelerimiz-baba-larımız var.

Perşembe gününden itibaren sokakları daha güçlü tutmaya başlıyoruz. Göstermek zorunda olduğumuz şey; üniversite öğren-cilerinin kendi eğitimleri hakkında fikir sahibi olduğunu göstermektir. YÖK başkanı ile hükümet yetkilileri ile kamuoyu önünde yürüteceğimiz tartışmalar bu konuya falasıyla açıklık getirmiş olacaktır.

Gençliğin değişim gücü sendikamız Genç-Sen aracılığıyla tüm üniversitelere yaymaya var mısın?

Bizi YenemezsinizAli Tektaş

Page 4: Kampüs Gazetesi 2. Sayı

201013 Aralık

İstanbul | 2 Merkez Yürütme Ku-rulu üyesinin de bulunduğu 3 Genç-Sen’ linin savcılıkta sorguları sürerken Öğrenci Gençlik Sendikası Galatasa-ray Meydanı’ndan Taksim Tramvay Durağına yürüyüş gerçekleştirdi.

Yapılan basın açıklamasını gözal-tına alınan İlke Acar okurken, eylem sonunda yine gözaltında alınanlar-dan Işıl Kurt “Dün bizi copla, gazla, tekmeyle yıldıracaklarını zannettiler. Çoğu arkadaşımız yaralandı. Çenesi kırılan da, hastaneye kaldırılan da işte yine buradayız. Bizi yıldıracağını zannedenler her daim bu anti-demok-ratik uygulamalar karşısında bizleri

bulacaktır.” dedi. Ayrıca yapılan yürüyüşe DİSK Genel Sekreteri Tay-fun Görgün, Emekçi Hareket Partisi, Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu, Tüm İlerici Gençlik Derneği katıldı. Katılan kurum temsilcileri Öğrenci Gençlik Sendikası Genç-Sen’in yanın-da olduklarını belirttiler.

Ankara | 5 Aralık saat 13.00’te Yüksel Caddesi’nde buluşan Genç-Sen’ liler gerçekleştirilen saldırıyı kamuoyuna açıkladı. Daha sonra yürüyüşlerine başlayan kitle slogan-lar ve ajitasyonlar eşliğinde Sakarya Caddesi’ne gitti.

Sakarya’ da yapılan basın açıkla-

masının ardından 4 Aralık’ ta gözaltı-na alınan Genç-Sen’lilerden biri olan Seçkin Erdoğan söz alarak bir ko-nuşma yaptı. Erdoğan konuşmasında tarihin her zaman direnenlerden yana olacağını vurguladı. Eylem “Bedel Ödedik Bedel Ödeteceğiz”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “Asla Yalnız Yürüme-yeceksin” sloganlarıyla sona erdi.

Eskişehir | Eskişehir’de yürüyüşe Genç-Sen, TKP’li öğrenciler, Öğrenci Kolektifleri, Gençlik Muhalefeti, Emek Gençliği, Kurtuluş Yolunda Dev-Genç örgütleyici olarak katıldılar. Yürüyüş İl Sağlık Müdürlüğü’nden Adalar Migros önüne kadar devam etti. Basın açık-lamasını okuyan Genç-Sen üyesi Can Ersoy ‘’Toplantıyı protesto etmek için İstanbul’a giden öğrencilere daha oto-büslerindeyken saldıran, sokaklarda önlerine barikat kurarak biber gazıyla, coplarla ve tekmelerle saldıran polis tam da uygulanmak istenen sistemin en önemli parçasıdır’’ dedi.

Saldırılar sonucu gözaltına alınan öğrencilerin serbest bırakılmasının talep edildiği eylem sloganlarla sona erdi.

Bursa | 4 Aralık Cumartesi günü Dolmabahçe’de gerçekleşen Başbakan ve Rektörler toplantısına hazırladıkları dosyayı sunmak isteyen Genç-Sen’liler yapılan polis müdahalesini ve gözal-tıları protesto etmek üzere, 5 Aralık Pazar günü Orhangazi Parkı’ndaydı.

Yaptıkları basın açıklamasıyla gözaltıların Genç- Sen’i yıldıramaya-cağını açıklayan Genç Sen’liler tutuk-

lanma talebiyle mahkemeye çıkarılan üç Genç-Sen’linin de derhal serbest bırakılmalarını istediler. Basın açıkla-masını okuyan Mustafa Dev 4 Aralık’ ta yapılan toplantıya Genç Sen’in müdahalesinden korkanların barikat-larla, copla, gazla, gözaltılarla Genç Sen’in karşısına çıktığını ifade etti.

Demokratik Haklar Federas-yonu, Bağımsız Tekstil İşçileri Sendi-kası ve Bağımsız Metal İşçileri Sendi-kası üyelerinin de destek verdiği basın açıklaması “Asla Yalnız Yürümeyecek-sin” sloganlarıyla sonlandırıldı.

İzmir | Öğrenci Gençlik Sendikası polis terörünü Alsancak Kıbrıs Şehit-leri Caddesi’nde yaptıkları yürüyüş ve

basın açıklamasıyla protesto etti.Öğrenciler, İstanbul’da başbakanın

çağrısıyla yapılan rektörler toplantısını protesto eden Genç-Sen üyelerine yö-nelik polis saldırısına tepki göstererek gözaltına alınan arkadaşlarının serbest bırakılmasını istediler.

Genç-Sen’liler, öğrencilerin kam-püslerde, sokakta, her alanda polisin baskısıyla karşıya olduğunu ve biran evvel polis terörünün son bulması gerektiğini söylediler.

Mersin | 4 Aralık’ ta Genç-Sen’lilere devletin kolluk kuvvetleri tarafından yapılan saldırılara karşı 17:30’ da Taş Bina önünde basın açık-laması gerçekleştirdi.

6 ilde yapılan ortak basın açıkla-masında “Buradan tüm kamuoyuna açıklıyoruz. Geçtiğimiz günlerde poli-sin orantısız güç kullanması sebebiyle hakkında dava açılan ve ifade veren Beyoğlu Emniyet Müdürü Gökhan Özsavaş, dün hiçbir uyarı yapmadan ve arkadaşlarımızın sözünü dinlemeden çevik polislere ‘saldırın’ emrini ver-miş, hukuku bir kere daha çiğnemiş-tir.” denildi. Geçmişten bu yana tüm demokrasi ve haklar mücadelelerinde uygulanan baskıların 4 Aralık’ ta da uygulandığı, ancak baskıların öğrenci-leri yıldıramayacağı vurgulanan açık-lama “Üniversitelerimizin geleceğinin tayininde biz öğrencilerin söz yetki ve karar hakkımızı tanımayanlara sesleni-yoruz; baskılarınızla bizi yıldıramadı-nız, yıldıramayacaksınız!

Ayşen Kavas

Gençliğin taleplerine polis saldırısıÖğrenci Gençlik Sendikası 4 Aralık Cumartesi günü Başbakan’ın rektör-lerle yapacağı görüşmede taleplerini dile getirmek için İstanbul’daydı.

Gençliğin gelecek sorunu için oradaydılar

Öğlen saat 12.30’da Kabataş’ta buluşan Genç-Sen’liler, gençliğin geleceksizli-ğini bilimsel verilere dayandı-rarak hazırladıkları “Gençliğin Gelecek Sorunu ve YÖK’teki Değişim Politikaları” isimli dosyayı aralarında Genç-Sen MYK üyesi Emre Öztürk ve Aziz Güler’in de bulunduğu 3 temsilci aracılığıyla yapılan toplantıya ulaştırmak istiyor-lardı. Öğrencilerin temsiliyeti olmadan üniversitelerin gele-ceğinin karar altına alınmaya çalışıldığı toplantıyı protesto et-mek için önce bir yürüyüş ger-çekleştireceklerdi ve temsilciler dönene kadar Dolmabahçe’ye yakın bir yerde oturma eylemi yapacaklardı.

Meşru talebe meşru saldırı!Kabataş’ta buluştukları

andan itibaren Beyoğlu Em-niyet güçlerinin provakas-yonuyla karşı karşıya kalan Genç-Sen’liler, Dolmabahçe girişine geldiklerinde ise polisin saldırısına uğradı. Üniversitelerin esas özneleri olarak Başbakan’ın görüşmele-rinde temsiliyet haklarını talep ederlerken, bir anda çevik kuvvetin biber gazına, copuna, tekmelerine ve hakaretlerine uğrayan Genç-Sen’ lilerden 13 kişi gözaltına alındı.

Polis nefretini gözaltında da sürdürdü

Gözaltı süresince polisin çeşitli baskılarıyla karşı karşı-ya kalan Genç-Sen’liler çevik kuvvet tarafından darp edilip cinsiyetçi hakaretlere uğradı. Söz, yetki, karar ve temsiliyet hakkını kullanmak isteyen öğ-rencilere Beyoğlu Emniyeti’nin gösterdiği bu tavır, iktidarın bu konudaki görüşünü anlamaya yetiyordu. 7 saat polis aracında alıkoyulan Genç-Sen’lilerden 10’u aynı akşam serbest bırakıl-dı, aralarında Genç-Sen MYK üyeleri Emre Öztürk ve Aziz Güler’in de bulunduğu 3 kişi ise kesin gözaltı uygulamasına tabi tutularak bir gece nezaret-hanede kaldılar.

“Bir suçlu arıyorlarsa ken-dilerine bakmalılar”

Kesin gözaltına alınan 3 kişi ertesi gün çıktıkları mahkeme-de sözde “polise mukavemet”, “darp”, “etkili eylem” gerek-çeleriyle tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi ancak aynı gün serbest bırakıldılar. Kendilerine yöneltilen bu asıl-sız suçlamarla ilgili açıklama yapan Genç-Sen MYK üyesi Emre Öztürk: “Bizi tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ederken polisi yaralama ile suç-ladılar. Bizler öğrenci haklarını savunduğumuz için gözaltına alındık. Bu şekilde orantısız

güç kullanan polisler kendi arkadaşlarını yaralayıp bizleri, öğrencileri suçladılar. Polisle-rin darp edildik demeci yalan bir söylemdir. Asıl darp edilen bizleriz eğer bir suçlu arıyorsak önce kendilerine bakmaları gerekir.” dedi. Emre Öztürk’ün ardından açıklama yapan Aziz Güler ise şunları söyledi: “Bi-zim amacımız öğrenci istek-lerini toplantıya ulaştırmaktı. Bu mücadele her zaman devam edecek. Baskılara rağmen asla yalnız yürümeyeceğiz. Dün

yaşananlar İTÜ’de, İstanbul Üniversitesi’nde yaşanan polis saldırılarının, üniversitelerde yaşanan baskıların ispatıdır.”

Geleceğimiz için söz, yetki ve karar hakkı bizimdir

Yaşanan saldırıların ardın-dan konuyla ilgili eylemlilik-lerini sürdüren Genç-Sen’liler geleceksizliğe ve saldırılara karşı kararlı duracaklarını bir kez daha göstermiş oldular. Röportaj verdikleri gazeteler-de ve televizyon kanallarında

saldırının takipçisi olacaklarını açıklayan Genç-Sen’liler; üni-versite öğrencilerinin söz, yetki ve karar hakları için mücade-leyi sürdüreceklerini belirt-tiler. Üniversitelerin özneleri olmadan gerçekleştirilmeye çalışılan toplantıların meşru-luğunu kaybettiğine değinen Genç-Sen’liler, öğrencileri hiçe sayan zihniyete her daim karşı duracaklarını vurguladılar.

Gürkan Köse Çiler Kayabaşı

Polisin şiddeti durduramadı4 Aralık günü İstanbul Dolmabahçe’ de Başbakan’ın katıldığı Rektörler buluşmasına hazırladıkları dosya ile katılmak isteyen Genç-Sen’liler polisin saldırısını ve şiddetini protesto etmek için 13 öğrenci gözaltındayken İstanbul ve İzmir refleks eylemler gerçekleştirdi. Ardından 5 Aralık’ ta 6 ilde yapılan eylemlerle gözaltında olan arkadaşlarının serbest bırakılmasını istediler.

4

Page 5: Kampüs Gazetesi 2. Sayı

201013 Aralık

11 Aralık günü AB Genel Sek-reterliği “Sivil Toplum, Gençlik ve Yerel Yönetimler AB Üyeliği Yolunda” Sivil Toplumla Diyalog Toplantısı 4 gerçekleştirildi.

Oturuma katılan Genç- Sen’liler aldıkları sözler ile haftasonu Dolmabahçe de yaşananlara dair kimsenin söz kullanmadığına vurgu yaparak soru yöneltti. Öğrenci genç-lik sendikası hükümetin ve bakanların öğrencilere dair “onların fikirleri yok” ithamla-rına karşı fikirlerini tartışmak üzere oradaydı. ABGS Genel Sekreteri Büyükelçi Volkan Bozkır oturum sırasında Genç- Sen’lilerin hazırladığı dosyayı aldı ve çıkışta görüşmek istedi.

Egemen Bağışla odada kahve içip konuşabileceklerini söy-lemesi üzerine Genç- Sen’liler odalarda konuşacak bir şeyleri olmadığını herkesle birlikte oturumda fikirlerini tartışa-caklarını söyledi.

Egemen bağış sabahki otu-rumda öğrencilere “ Gelin sorunları konuşarak diyalogla çözelim.” derken programda yer almasına rağmen fikirlerini açıklayan ve “iki yüzlü değilse-niz bizimle tartışırsınız” diyen Genç- Sen’lilerin olduğunu öğrenince oturuma katılmadı.

Fidan Ataselim

Dayakçı polis yargılansın4 Aralık eyleminde hiçbir ikazda bulunmadan gazlarla, postallarla, cop-larla öğrencilere saldıran polise öğrenciler suç duyurusunda bulundu.

6 Aralık’ ta bu şiddeti teş-hir etmek için basın açıkla-ması yapan Genç-Sen açık-lamanın ardından “4 Aralık Cumartesi günü polis tarafın-dan orantısız güç uygulandığı ve kendilerine saldırıldığı” gerekçesiyle 7 öğrenci Emni-yet Müdür Yardımcısı Gökhan Özsavaş ve Beyoğlu Emni-yet Amiri Osman Yıldırım hakkında suç duyurusunda bulundu. Yapılan suç duyu-rusunda DİSK adına Tayfun Görgün ve siyasi partilerin temsilcileri de katılıp konuş-ma yaptı. Genç-Sen adına konuşma yapan MYK üyesi Emre Öztürk Genç-Sen’ in YÖK’ e karşı yürüttüğü mü-

cadeleden rahatsız oldukları için, örgütlenmelerine engel olmak istedikleri için polisin öğrencileri yerlerde sürükle-yerek dövdüğünü, bu baskı-lara rağmen Üniversitelerde “YÖK’ e Hayır” demeye de-vam edeceklerini söyledi. Öz-türk bu tür suç duyurularının zaman aşımına uğratılarak takipsizlik kararı verildiğine dikkat çekerek bu davanın takipçisi olacaklarını söyledi. Gözaltında bir gün bekletilen Didem Arda da gözaltında şiddete maruz kaldıklarını bir kez daha söyledi ve baskılara rağmen mücadeleye devam edeceklerini ekledi.

Ayşen Kavas

Öğrencilerin talepleri meclise taşındı Egemen Bağış’ın Genç-Sen korkusu

Dolmabahçe’de yaşanan polis Şiddeti üzerine Genç- Sen’lileri Milletvekili Mehmet Sevigen Ankara’ya meclise çağırdı. Baş-bakan ve rektörler toplantısına iletemedikleri dosyalarıyla birlikte meclise giden 5 Genç-Sen’li Meh-met Sevigen’le birlikte ablukaya

alındı ve eyleme katıldıkları gerek-çesiyle meclise alınmadı.

Mehmet Sevigen’in de “5 öğren-ciden bu kadar korktuklarını bilmi-yordum.” tepkisi üzerine birkaç saat süren bekleyişin ardından Genç- Sen’liler meclise girdi ve Milletvekili ile birlikte basın toplantısı gerçekleş-

tirdiler. Sevigen öğrencilerin elinde bir silah varsa oda dosyalarıdır dedi. Basın toplantısında dosyalarında yer alan taleplerinden bahsetti Genç- Sen’liler. Öğenciler, ellerindeki Başbakan’ın karşısında elpençe divan durmuş rektörlerin olduğu resmi göstererek rektörlerin bu şekilde, Başbakan’ın buyurduğu rektörlerin dinlediği bir toplantıya değil, fikirle-rini söyleyebilecekleri bir toplantıya katılmaları gerektiği vurgulandı. Rektörlerden yaşananlar ile ilgili bir açıklama beklendiği belirtildi.

Basın toplantısı sonrası İnsan Hakları Komisyonu üyesi Milletveki-li Akın Birdal ile de görüşme yapıldı. Birdal İnsan Hakları Komisyonu’na yaşanan polis şiddeti ile ilgili bir dilekçe sunduğunu söyledi.

Fidan AtaselimCansu Akkılıç

Kampüste YÖK’ü sordukÖHA Muhabiri: Siz,

YÖK’ün tahakkümü altında bulunan üniversitelerin su anki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Üniversitelerin beklen-tilerinizi karşıladığınızı düşünüyor musunuz?

Aytuğ Karaca: Üniver-sitem sosyal olanaklar olarak beklentimi karşılasa da özgür düşünce ortamının kısıtlanmış olması beni hayal kırıklığına uğrattı. Üniver-site yönetimi ve ÖGB’ler tarafından, düşüncelerini dile getiren ve bunları tartışmak isteyen öğrenciler çeşitli yollarla engelleni-yor ve baskı altına alınıyor. Çeşitli demokratik yollarla

düşüncelerini ifade etmek isteyen arkadaşlarımıza ÖGB’lerin saldırması bu baskının en bariz örneğidir.

Ö.M: YÖK’ün değişeceği daha doğrusu ismi ve logo-sunun değişeceği yönünde adımlar atılıyor. Bu değişikliklerin yeterli olacağını düşünüyor musunuz?

A.K: Vitrini değiştirmeleri önemli değil benim için önemli olan içinin değişmesi. Eğer YÖK’ün üniversitelerdeki baskısı kalkmayacaksa bence hiç boşuna yorulmasınlar. Göstermelik değişikliklerle hiçbir sorunu çözemez ak-sine artırırlar.

Ö.M: Sizce üniversite öğrencilerinin gerçek talepleri neler olmalıdır? Taleplerini dile getirirken nelerle karşılaşıyorlar?

A.K: Bence üniversite öğrencilerinin gerçek talebi üniversite yönetiminde söz sahibi olabilmektir. Demokra-tik bir ülkede yaşayan herkes bilir ki insanlar yöneticiler-ini kendi seçer. Öyleyse demokratik bir üniversitel-erde de öğrenciler, memurlar, öğretim görevlileri hep birlik-te üniversiteyi yönetecek olan rektörleri seçmeliyiz.

Ö.M: Üniversitelerin yönetiminde şu an YÖK ve ona bağlı rektörler bulunuy-or. Buna karşılık üniversite öğrencileri söz yetki karar

hakkı, özerk demokratik bir üniversite talebinde bu-lunuyorlar. Üniversitelerin yönetimine öğrencilerin dâhil edilmeleri mümkün mü?

A.K: Aslında bu soruya 3. soruda değinmiş oldum ma-dem demokratik bir sistemde İnsanlar yöneticilerini özgürce seçebiliyor bizde bizi yönetecek olan rektörleri seçmeliyiz.

Aytuğ Karaca/Anadolu Üniversitesi

İşletme Bölümü Hazırlık Sınıfı Öğrencisi

Rıfat Çapar

Başbakan rektörlerle birlikte Dolmabahçe’de YÖK’ü konuşurken bizler de kampüslerde öğrencilere YÖK ile ilgili ne düşündüklerini sorduk.

4

5

Page 6: Kampüs Gazetesi 2. Sayı

201013 Aralık

azizin yazısı Velev ki öğrenciler ideolojikÖğrencilerle de ocak ayı içerisinde toplanılacakmış. Yal-nız bizler başbakanın YÖK’ü tartışacağı kriterlere yine uy-gun değiliz. En başta ideolojiğiz. Siyasi örgütler bizi yönlendiriyor.

“Hepimizin arzusu, te-mennisi, keşke bu görüntüler olmasa, siz bu soruları sor-masanız, biz de cevap verme-sek.” C. Çiçek

Genç-Sen olarak başba-kanın rektörlerle yaptığı toplantıyı protesto ederken karşılaştığımız polis şidde-tinin ardından hükümetten gelen ilk tepkilerden biri işte bu veciz sözle başladı.

“Talebeler olmasa maarifi ne güzel yönetirdim” şakasını bu devirde bile hiç aratmıyor doğrusu.

Bu modern fikirlerin yanı sıra yine başımızdaki büyük-lerden YÖK başkanı Y. Z. Özcan buyuruyorlar ki “eylem tarzları çok demode”. Peşi sıra hükümet büyükleri açıklama üstüne açıklama yapıyor ve hepsinin ortak üzüntüsü ve dertlenişi nasıl oluyor da “30 yıl önceki günlere geri gidili-yor.”

Bizce dertlenmekte haklı-lar. YÖK kurulalı 29 yıl ol-muş öğrencilerin hala politik görüşleri ve örgütleri var.

Bilim insanlarımız şaş-kınlıklarını gizleyemiyor. Bu basıncın altında bile bir hayat belirtisinin olması gerçekten inanılmaz onlara kalırsa.

Darbeyse darbe, otoriter-likse otoriterlik, statükoysa sonuna kadar statüko, de-mokrasiyse deniz seviyesinin altı fazla bile, e nasıl oluyor da mücadele filiz veriyor yine?

Herkesin bildiği üzere geçen hafta cumartesi baş-bakan rektörleri çalışma ofisine davet ediyor. Yetmiş sekiz rektör toplantıya iştirak ediyor. Rektörler gayet başba-kanlarına saygılı, hepsi elleri dizlerinde uslu uslu dinliyor. Salonda çıt yok. Tam bir YÖK düzeni toplantısı. Bu fotoğ-rafı görünce insan ürperiyor. Bu rektörlerin üniversitelerle ilgili farklı bir görüş beyan etmesi mümkün mü? Toplan-tının başbakanın konuşması-nın dışında basına yansıyan tek bir yönü yok. Zaten pek mümkün de görünmüyor.

Biz üniversitelerimizden bu rektörleri gayet yakın-dan tanıyoruz. Soruşturma üzerine soruşturma açan, ÖGB’lere çevik kuvvet yetki-si vermekte bir sıkıntı gör-meyen, okulda sivil polisin varlığından memnun, bir lise müdürü mazbutluğuyla dün-yayı ele alan 12 Eylül rektör-leri bunlar.

Daha önce Kenan Paşa-larına el pençe divan duran gelenek şimdi de başbakanına durmaktan geri kalmıyor.

Bir de başbakan durmuş YÖK’ü ne yapacaklarını bu kafileyle görüşecekmiş.

Biz Genç-Sen’liler bu anla-yışa esastan itiraz ediyoruz.

Tartışma YÖK ise, üniver-siteler ise öğrencisiz, öğretim görevlisiz, üniversite çalışan-sız toplantı olamaz. Onun adı rektörlerin içtimasıdır. Sağdan say, bir, iki, üç…

Davet edilmediğimiz toplantıya gittik yine gide-riz

Ey Başbakan, tutarlılık bir kitap ismi değildir.

Mavi Marmara gemi-si davet edilmediği yere, Gazze’ye giderek bir in-sanlık görevini yerine getirdi ve içindeki 9 yolcu

bu yolda can verdi.Biz de davet edilmediğimiz

bir yere gitmek istedik. Bir şeye dikkat çekmek için, senin devam ettirmek istediğin, öğrencilerden gayrı tartışmak istediğin YÖK düzenine.

Ne f ar k ı n v ar k at i l d e -d i k l e r i n d e n .

İsrail dedi ki ellerinde silah vardı, sen de bize diyor-sun ellerinde bayrak direkleri vardı diye.

Bakanların diyor ki polisleri biz dövmüşüz. İsrail askerlerini Furkan mı yaralamıştı.

Elimizdeki çapı 1 cm olan plastik flama sopalarımız, elimizde “ismi, logosu değil, YÖK’ün yapısı değişmeli” diye başlık attığımız dosya-mızı suç aletleri olarak göste-rip, bire bin katıp bizi haksız göstermeye polisin ayarsız şiddetini masum göstermene gücün yetmiyor. Hala anlamı-yor musun?

Başbakanın sağ Beki sö-zümüz sana

O ne hamaset, o ne “vecd ile bin secde”, o ne 12 Eylül kafası. Eski bir sözle 41 kere maşallah.

Tam başbakanının yazarı. Çamur at izi kalsın.

Yahu bu mahkemeler hani bağımsızdı artık. Re-

ferandum da sonuçlandı ya. Bizim mevcut kanunlara bile aykırı olmadığımızı ilan etti o mahkemeler. Sana ne oluyor Beki? Nereden aldın bu şevki?

Yürümek istediğimiz gü-zergahın solunda da Garni-zon vardır, Beşiktaş civarını bilen bilir. İyi ki orayı ele geçireceğimizi öngörmedin. Maazallah ya olaylar büyürse. Sendin değil mi YÖK düzenin beki?

Yanlış anlaşılmaya mahal vermeden tekrar edelim. Ri-vayet edildiği gibi bir baskın kararı almadık. Başbakanlık ofisinin yakınına kadar yürü-yüp en fazla üç kişiden olu-şabilecek bir heyetle malum taleplerimizi ve eleştirileri-mizi bir yetkiliyle toplantıya sunmaktı hedefimiz. Ne bü-yük gaflet değil mi bizdeki.

Video kayıtlarını polis briflerinden değil, öğrenci-nin gözünden, Öğrenci Haber Ajansı’ndan izleyelim, öğre-nelim. www.ogrenciajansi.com

Sandığın gibi naif değil, ga-yet hazırlıklıydık her ihtimale. Senin de korktuğun bu ola ki.

Velev ki ideolojikÖğrencilerle de ocak ayı

içerisinde toplanılacakmış. Yalnız bizler başbakanın

YÖK’ü

tartışacağı kriterlere yine uygun değiliz. En başta ide-olojiğiz. Siyasi örgütler bizi yönlendiriyor. Başbakanın yazarları ve kanalları hazır, hemen karşı ataklar başlıyor. Bazı partiler de eylemlerimizi yönlendiriyormuş. Ne büyük yanlış.

Başörtülü kadın arkadaşla-rımızın üniversitelere alın-mamasına “başörtüsü siyasi simgedir” diyerek karşı çı-kıldığı vakit başbakan “velev ki siyasi simge” demişti haklı olarak.

Elbette ki bizlerin politik fikirleri var ve çoğunlukla halkının yanında olan bir ideolojiyi benimsiyoruz. Bu durum YÖK düzeninin de-vam etmesini meşru mu kılı-yor? AKP’den başka partilere üye olmak, siyasi hareketlere katılmak ne zamandır gayrı-meşru? Hak-İş veya Türk-İş veya DİSK üyeleri arasında AKP’li hiç mi yok? Bizler de Genç-Sen’liler olarak elbette ideallere ve görüşlere sahip olmayı önemsiyor, o görüşler etrafında örgütlü mücadele etmenin gereğini üniversite-lerimizde ilan ediyoruz. “Asla Yalnız Yürümeyeceksin” diyo-ruz ve örgütleniyoruz.

İleri demokrasi sansürle bağdaşmaz

Üniversitelerin özerk ve demokratik bir yönetim biçimine sahip olması gerek-tiğini, üniversitenin toplum için bilim üreten değil de sermayenin yatırım aracı ola-rak düzenlenmesine güçlü bir muhalefet örgütlüyor olma-mız hoşunuza gitmeyebilir. Bu demektir ki sizinle farklı düşünüyoruz. Oysa ileri de-mokrasilerde farklı görüşlerin kendini ifade edebilmesinin imkanları yaratılmalıdır. San-sür ve yasaklar baskı dönem-lerinin en önemli uygulama-larıdır. Tıpkı 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta olduğu gibi.

Varsa hükümetin YÖK dü-zenine karşı alternatif fikirleri çıksın söylesinler ama bizi engellemesinler. Ha eğer “aynı tas, aynı hamam” olacak diyor-sanız buna karşı mücadelemiz de güçlenerek yoluna devam edecek demektir.

Özerk demokratik üni-versite mücadelesi sürüyor, sürecek; YÖK üniversitelerin başından kovuluncaya dek.

Emre Öztürk

Üniversitelerin asli özneleri öğrencilerdir, kendi kendini yönetmek en basit demokrasi kriteridir. İdari, mali, bilimsel özerklik, de-mokratik bir üniversite istiyoruz.

Referandum sürecinden itibaren YÖK tartışılmaya başlandı. Tartışılan YÖK’ün egemen olanın çıkarlarını pekiştirecek dönüşümlere tabi tutulmasıydı. YÖK tar-tışmaları ismi ve logosu üzerinden yürüye-dursun öğrencilerin YÖK’e ve YÖK düzeni-ne itirazları referandum sürecinde itibaren değil YÖK’ün kuruluşundan beri olmuştur. YÖK’ten en çok çekenler ve ona karşı veri-len mücadelede onu rezil eden, delik deşik eden öğrenciler ne istiyor, her yerde göste-rilen o dosyada özetle ne yazıyor.

Eğitim politikalarının temeline işlemiş olan ilkokuldan üniversiteye kadar uygu-lanan paralı eğitim uygulamaları birçok insanın bu haktan yararlanmasının önüne geçmektedir. Dersanaye gidemeyen üni-versiteyi genellikle kazanamamaktadır. Yni 8-10 milyar dersaneye veremeyecek durumdaysanız okuyamayacaksınız demek-tir. Hadi okudunuz diyelim üniversite size parayla hoşgeldiniz deyip parayla güle güle derken, kayıt parası harç parası öğrenci gençliğin önüne bir takım zorluklar çıkar-maktadır. Öğrenciler yüksek harç partaları-nı ödeyemeyecekleri için kayıt dahi yaptı-ramamaktadır. Eğtimi meta haline geitirp alınıp satılır hale getiren köhne düzene karşı biz parasız eğitim istiyoruz.

Öğrenciler sağlıklı bir şekilde beslene-miyor, bu konuya dair çeşitli alternatifler derhal yaratılmalıdır. Aynı zamanda ba-rınma sorunundan dolayı birçok öğrenci kaydını başka üniversitelere aldırmaktadır. Eldeki yurtlar oldukça bakımsız ve sayı-ca yetersizdir. Eldeki yurtlar yenilenmeli, yenileri yapılmalı ve bunlar ücretsiz hale getirilmelidir.

Öğrenci gençliğin sırtındaki maddi yüke bir de ulaşım masrafları eklenmektedir. Öğrencilerin ulaşım masrafları düzenlen-melidir, hafifletici tedbirler alınmalıdır.

Eğitimi kendi sistemi için ideoloji, tek-nik bilgi ve insan yetiştirmek olarak gören egemenler bilimi karla endeksliyorlar, kar-lıysa bilim teşvik ediliyor. Egemenler eği-tim politikalarından elini çekmeli ve eğitim kar için değil toplum için dizyan edilmeli-dir. Bilimsel eğitim sağlanmalıdır.

Anadilde eğitim en temel insan hakla-rından bir tanesidir, kendi dilinde eğitim göremeyenler hayatlarında psikolojik, kül-türel, sosyal, ekonomik birçok sorunla kar-şı karşıya gelmektedir ve bilimsel bir eğitim alamamaktadır. Anadilde eğitim istiyoruz.

Öğrencilerin söz, yetki, karar hakkı çiğ-nenmektedir. Üniversiteye ilişkin kararlar alınırken üniversite öğrencilerinin, öğretim görevlilerinin, üniversite çalışanlarının bu karar mekanizmalarına katılımları sağlan-malıdır. Üniversitelerin asli özneleri öğren-cilerdir, kendi kendini yönetmek en basit demokrasi kriteridir. İdari, mali, bilimsel özerklik, demokratik bir üniversite istiyo-ruz. Ünivetsite yönetimleri sermaye grupla-rından oluşan mütevelli heyetleriyle değil, üretenlerin; öğrencilerin, öğretim üyele-rinin, çalışanların oluşturacağı bir meka-nizmayla yönetilmelidir. Üniversitelerde uygulanan baskı uygulamaları son bulmalı-dır. Disiplin yönetmelikleri kaldırılmalıdır, polis, özel güvenlik birimleri üniversiteler-den çıkarılmalıdır.

Geleceksizlik üniversite öğrencilerinin korkulu rüyası. İşşsizlk tehdinin en ğır şekilde öğrenciler yaşıyor, mezunların çoğu iş bulamıyor ya da başka alanlarda çalışı-yor. Birçok arkadaşımız paralı eğitim ve iş-silikten dolayı bu sistemin kurbanı oluyor, intihar ediyor. İşsizliği önleyici tedbirler alınmalıdır, eğitimin niteliği arttırılmalıdır. İstihdam sorunu çözülmeden her ile bir üniversite yapma planından vaz geçlimeli-dir. Bu işssizliği ötelemekten başka bir işe yaramamaktadır.

Tüm bu uygulamaları senelerdir bize yaşatan YÖK’ün ismi logosu değil kendisi kaldırılmalıdır. Yamalı kumaş dikiş tutmaz.

Yamalı Kumaş Dikiş Tutmaz

Aziz Güler

6

Page 7: Kampüs Gazetesi 2. Sayı

201013 Aralık

Toplantılar engel tanımadıEskişehir’de Genç-Sen’liler üniversitelerde gerçekleştireceği toplantıların ilkinde, Osman-gazi Üniversitesi ve Anadolu Üniversitesi yönetimlerinin ilginç engellemeleriyle karşılaştı.

Hafta boyunca, yapılacak toplantıların duyurusunu yapan Genç-Sen’liler, toplantı yerle-rini, Anadolu Üniversitesi’nde İİBF kantini, Osmangazi Üniversitesi’nde Tıp Fakültesi Çocuk Gelişimi Amfisi ola-rak belirlediklerini belirttiler. Ancak üniversite yönetimleri ve polisin işbirliğiyle kantin “tadi-lat” bahanesiyle, Tıp Fakültesi amfileri ise dersler iptal edile-rek kilitlenerek kapatıldı.

Bu uygulamarla, Başbakan’ın rektörlerle yapacağı toplantı are-fesinde, öğrencilere verilen “söz hakkı” meydana çıkmış oldu.

Üniversite yönetimlerinin anti-demokratik uygulamala-rına rağmen, Genç-Sen’liler tartışma toplantılarını Anado-lu Üniversitesi’nde İİBF önün-de, Osmangazi Üniversitesi’nde de Tıp Fakültesi’nin kantininde gerçekleştirdiler.

Can Ersoy

Rektörden “GAÜN A.Ş.” Önerisi Üniversitenin Rektörü Var, Yeri YokGaziantep Üniversitesi

(GAÜN) Rektörü Prof. Dr. Yavuz Coşkun, GAÜN Bi-lim ve Teknoloji Şenlikleri kapsamında yapılan toplantıdaki konuş-masında üniver-sitelerin şirket kurabilmeleri gerektiğini söyledi.

Bu fikrini Başbakan’ın

rektörlerle yaptığı toplantıda da dile getirdiğini belirten Coşkun, “Bilgiye sahip olan iktidar olur. İktidar olmanın başka yolu yok. Bilgi güçtür ve iktidar

olabilmeniz için ona sahip olmanız gerekli.” diye konuştu. Şirketleş-meye yönelikse “Üniversiteler mutlaka bilgiyi üretip, mutlaka ticarileştirerek üretime dönük

bir yapılanma içinde olmalıdır. Üniversiteler artık şirket kura-bilmelidirler.” şeklinde konuştu.

Can Ersoy

Yeni kurulan Erzurum Teknik Üniversitesi’nde büyük bir belirsizlik hakim. Cumhurbaşkanı Abdul-lah Gül tarafından Prof.Dr. Muhammer Yaylalı’nın atanmasından sonra üni-versitenin yer sorunu gün-deme geldi. Çünkü rektö-rün “kurucu rektörlüğü”nü yapacağı üniversitenin yer sorunu çözülebilmiş değil.

Erzurum’u yüksek öğretimde cazibe merkezi yapacağı vaadiyle kurulan üniversitenin 2012-2013 öğ-retim yılına kadar öğretime

başlaması zor görülüyor.Bir şehrin kalkınması

için kısa yoldan çözüm: “Yeni bir üniversite”

Kısa adı ETÜ olarak belirlenen üniversitenin ku-ruluş yeri hala belirleneme-di. Bölgede kurulacak olan üniversite Erzurum halkı tarafından büyük bir umut-la bekleniyordu; fakat son gelişmeler halkın daha da çok bekleyeceği yönünde...

Yeni rektör Prof.Dr. Mu-ammer Yaylalı ise yeni ku-rulacak üniversitenin şehrin

ekonomisi için büyük bir şans olduğunu söyledi.

Arsası olmayan üniversi-te, binası olmayan rektör

Çürümüş ve vakti çoktan dolmuş olan 29 yıllık YÖK düzeninin son demlerini yaşadığımız bugünlerde, arsasız üniversitelerin bi-nasız rektörlerinin varlığı, alt yapısı oluşturulmadan sık sık açılan üniversiteleri sorgulamamız gerektiğini ortaya koyuyor.

Can Güler

Avrupa’da öğrenciler sokaktaÖğrenci hareketi Türkiye’de olduğu gibi tüm dünyada da etkisini artt ır ıyor. Türkiye de ör-gütlü gençlik Yök düzenlemelerine karşı özne olarak söz hakkının mücadelesini veriyor. Dünyadaki gençlik mücadelesi ise şu şeki lde:

Yunanistan’da gençlik Papandreu hükümetine karşı direniyor.

İki yıldır genç-liğin sokaklarda en aktif olduğu ülke olan Yunanistan’da öğrenci gençlik mücadeleye devam ediyor. PASOK hükümetinin eğitim başta olmak üzere tüm bütçe kesintile-rine karşı sokakları zapteden öğrenciler Alexis’in ölüm yıldö-nümünde de Yuna-nistan polisine kan kusturdu.

İngiltere’de Prens Charles’ ın arabasına boyalı saldırı.

Muhafazakar Parti’ nin, harçlara yaptığı %400’ü bulan zamların yarattığı isyan dalgası devam ediyor. Mu-hafazakar Parti Genel Merkezi’ nin işgali ile doruğa çıkan eylem-ler, tüm şehirlerdeki kitle gösterileri ve Prens Charles’ın arabasına bo-yalı saldırı gibi eylemler ile devam ediyor.

İrlanda’lı öğrenci gençlik patronlara karşı mücadelenin başını çekiyor.

Dublin yıllar sonra öğrencilerin öncülük ettiği tarihinin büyük kitle gösterilerine şahit oluyor. Yeni Yu-nanistan olma yolun-daki ülkede öğrenci hareketinin de her geçen gün büyüdüğü gözleniyor.

İtalya’da Pisa Ku-lesi ve Duomo İşgali

Floransa ve Mila-no gibi şehirler başta olmak üzere işgaller ve kitle gösterileriyle büyüyen öğrenci ha-reketi Berlusconi’ nin uyguladığı ekonomi ve eğitim politikaları-nı hedef alıyor. Colle-sium, Pisa ve Duomo gibi İtalya’nın simgesel mekanlarının işgaline kadar varan eylemler, Berlusconi hüküme-

tinin başını ağrıtmaya başladı bile.

Genç-Sen olarak tüm öğrenci gençlere çağrımız,”Özgür ve Güvenli Üniversite” genelgesi ile başlayıp Dolmabahçe ve Kurt-köy olayları ile artan saldırılara karşı örgütlü mücadelenin bir parçası olmak, özerk demokra-tik üniversite mücadele-sini büyütmektir.

Burak Sayım

PAÜ’de soruşturma saldırısıSon zamanlarda öğrenci

eylemleri ve öğrencilere uygu-lanan polis şiddeti hepimizin zihnine kazınmış durumda. Sokakta, eylemde polis yoluy-la, okulda rektörlük ve soruş-turmalar yoluyla susmayan, yapılan haksızlıklara karşı çıkan öğrencilere baskı her geçen gün artmakta.

Pamukkale Üniversitesi de soruşturma terörüyle devrimci demokrat ve yurtsever öğ-rencilere yönelik saldırılarına devam etmekte. 26 Ekim’de PAÜ Fen Edebiyat Fakültesi yaşanan faşist saldırı sonucun-da emniyetle işbirliği halinde olan rektörlük, orada bulun-duğu iddia edilen ve bulunma-dığı bilinen öğrencilere soruş-turma açtı. Bu olayı protesto etmek için ertesi gün yine kampüs içinde eğitim fakültesi önünden başlayan bir yürüyüş gerçekleşti. Eylem yapmanın en temel haklarımızdan biri

olmasına rağmen disiplin kurulu bu eylemden dolayı da 14 kişiye soruşturma açtı. Açılan soruşturmanın sebebi-ni okulda artan Kürt öğrenci nüfusunun “tehdit” unsuru olduğunu açıklayan disiplin kurulu, bundan sonra okulda yapılacak en ufak eylemlilikte soruşturmaları ağırlaştırarak uygulayacaklarını ve verdikleri cezanın sınav haftasına denk getirileceğini özenle belirttiler.

Bununla yetinmeyen okul yönetimi 3 Kasım’da “yök karşıtı öğrenciler” imzasıyla yapılan YÖK’ün kuruluşunu protesto eylemliliğinden de 15 kişiye soruşturma açmaya devam etti. 3 Kasım’da yapı-lan eylemle ilgili inceleme ve soruşturma kurulu başkan-lığına ifade veren öğrenciler henüz ifade verme işlemi bitmeden okul tarafından açılan bir diğer soruşturmanın haberini aldılar. Bu sefer ki 4

Kasım Perşembe günü Genç-Sen’in yaptığı YÖK’ü protesto eylemiydi. Bazı öğrencilere orada olmadığı halde 2 kez üst üste soruşturma açılmıştır. Bununla birlikte okul içinde veya dışında eylemlere katıl-dığı polis kameralarınca tespit edilmiş tüm devrimci, yurt-sever öğrencilere emniyetten, ailelerin ismine mektuplar gönderiliyor. Gönderilen bu mektuplarda ise ailelere göz-dağı veriliyor.

Emniyetle işbirliği içinde olan üniversite yönetimi, dev-rimcilerin ses çıkarmasına en-gel olmak için elinden geleni yapmaktadır. Ancak Genç-Sen üniversitede yaşanan bu saldı-rılara karşı sessiz kalmayacak. Soruşturmalarla baskılarla tehditlerle bizi yıldırmak iste-yenlere cevabımız nettir.

GÖZALTILAR SORUŞ-TURMALAR BAKILAR BİZİ YILDIRAMAZ

7

Süleyman Çelebi’den basın açıklamasıGenç-Sen 4 Aralık Cu-

martesi Günü Başbakanın üniversite Rektörleri ile gerçekleştirdiği toplantıya temsilci göndermek istemiş ve bunun akabinde de bir yürüyüş ve basın açıklaması yapmak için bir araya gel-mişti. Ancak Genç-Sen’in bu talepleri karşılık bulmamış ve polis saldırısıyla karşı karşı kalmıştı. Bu saldırılar esnasında 13 Genç-Sen’li gözaltına alınmış ve birçok kişi darp edilmiştir. Genç-Sen 4 Aralık günü uygulanan orantısız polis şiddetini ve arkadaşlarına yapılan mua-meleyi protesto etmek için DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ile bir basın açıklama-sı düzenlendi.

İstanbul-7 Aralık Salı günü saat 13.00’de Disk Genel Merkezi’nde düzenle-nen basın açıklamasında ilk olarak Genç-Sen adına Aylin Mert bir açıklama yaptı. Mert yaptığı açıklama da “ Biz öğrenciler demokrasi hikayelerin anlatıldığı bu memlekette, demokrasinin ne olduğuna cumartesi günü bir kez daha en gerçek haliyle tanık oldu. Egemenlerin bizi uzun senelerdir YÖK düze-niyle, sindirmeye, sustur-maya çalıştığı, üniversiteleri hakimiyet altına alıp üniver-siteleri ezen bu sistemi, onla-rının demokrasi anlayışlarını bir kez daha deneyimledik. Biz bu “demokrasiyi” polisler tarafından tekmelenirken, yerlerde sürüklenirken, defa-

larken coplanırken yaşadık.” diyerek şu anki hükümetin demokrasi anlayışını anlattı. Mert’in ardından DİSK Ge-nel Başkanı Süleyman Çelebi söz alarak; polis şiddetinin, orantılı veya orantısız şiddet olarak tartışılmasını kına-yan Çelebi “ Polis şiddetinin orantılı veya orantısız diye tartışmak bile demokra-si ayıbının ta kendisidir.” diyerek açıkladı. Ayrıca “12 Eylül’e karşıyım diyen iktidar, 12 Eylül ürünü YÖK’e karşı dosya vermek isteyen gençle-re cop ve gaz ile saldırı emri verilirken gerçek yüzünü sergileşmiştir. “ açıklamasını yaparak da AKP hükümeti-nin darbe karşıtı olmadığını dile getirdi.

Page 8: Kampüs Gazetesi 2. Sayı

Yapım: 2010 TürkiyeTür: PolisiyeYönetmen: Yavuz TurgulSenaryo: Yavuz TurgulYapımcı: Yavuz Turgul ve

Murat AkdilekGösterim Tarihi: 03 Aralık

2010 (Türkiye), 02 Aralık 2010 (Almanya)

Süre: 140 dakikaYavuz Turgul’ un seneryo-

sunu yazdığı ve yönetmen-liğini yaptığı “Av Mevsimi“ 3 Aralık 2010 Cuma günü sinemaseverler ile buluştu. “Gönül Yarası” ile tanıdığı-mız yönetmen 5 yıl sonra tekrar yönetmen koltuğuna

oturdu. Yönetmen Türkiye Sineması’nın Şener Şen, Çetin Tekindor ve Cem Yılmaz gibi üç önemli ismi filmde buluşturmuştur. Film, bir cinayet araştırması sırasında hayatları altüst olan üç polisin hikâyesini anlatmaktadır.

Teşkilatta “avcı” olarak bilinen (Ferman) Şener Şen, bakışları ile ünlü olan ve “deli” lakabı ile tanınan (İdris) Cem Yılmaz cinayet masasında gö-revli iki arkadaştır. Daha sonra aralarına anatropoloji mezunu Hasan katılır. O, aralarına katıl-mış bir “çömez” dir… Öldürü-len bir genç kızın cinayeti, bu üç polisin hayatı değişecektir…

Oyuncular: Cem Yılmaz, Şener Şen, Çetin Tekindor, Okan Yalabık, Melisa Sözen, Engin Hepileri, Rıza Koca-oğlu, Gizem Akman, Mahir İpek, Murat Serezli, Bartu Küçükçağlayan, Cahit Gök, Dila Akbaş, Mustafa Avkıran,

Cansu Koç, Serkan Keskin, Murat Aygen, Rahmi Dilligil, Nergis Çorakçı, Emine Şans Umar, Kevork Türker, Melisa Sozen, Remzi Evren, Stephen Hawking, Şefika Ümit Tolun

Özgür Budaker

“Geleceklerini” gençliğe sordukÜniversite gençliğinin kendi geleceğine dair duyduğu kaygıyı dile getir-mek ve nasıl geleceksizleştiri ldiğini göstermek için Eskişehir Osmanga-zi Üniversitesi Matematik Öğretmenliği 2. sınıf öğrencisi Aslıhan Pehli-van ve Okan Üniversitesi 1. Sınıf Muhasebe Bölümü öğrencisi Osman Erdem’e Genç-Sen’in yaptığı “İşsizlik ve İstihdam Anketinden” birkaç soru sorduk;

ÖHA Muhabiri: Üniversiteye girmek için ve tahsil dönemin-de harcadığınız emek ve zahmet ile yaptığınız masrafların okulu bitirdiğinizde, gireceğinizi düşün-düğünüz işin niteliğini karşılaştı-rırsanız aşağıdakilerden hangisi sizin görüşünüze uygun düşüyor?

Aslıhan: Oldukça yetersizdir. Bir de mezun olunca KPSS’ye ha-zırlanacağım düşünülürse sanırım üniversiteyi bitirmek de yetersiz.

Ö.M: Siz üniversiteden mezun olacağınız dönemde, üniversiteye yeni giren gençler okullarını biti-rip mezun olurken yani 4 yıl son-ra, onların iş bulma imkanlarının artacağını düşünüyor musun?

Aslıhan: Hayır öyle düşünmü-

yorum. Daha zor iş bulacaklar. 4 yıla gerek yok son 1 yıl içerisinde bile her 4 gençten biri işsizken bu yıl her 3 gençten biri işsiz. İş bulan da güvencesiz koşullarda çalışıyor.

Ö.M: İşsizliği ekonomik sistem ve iktisadi politikalarla ilişkilen-dirirseniz nasıl düşünürsün?

Aslıhan: İşsizliğin kapitalist ekonominin yapısal sonucu sıfıra inmesi mümkün değil. Bir yandan karına kar katmak için çabalayan patronlar işçileri çıkarıp makine alarak daha hızlı üretime geçmeye çalışıyor. Bir yandan da yine ben-zer kapitalist politikalarla maliyeti düşürmek için çalıştırdıkları işçi-lerin sigortasını yapmıyorlar. Yani kapitalizm yapısı itibariyle işsizlik

sorununa çözüm bulamaz.Ö.M: İşsizliğin azaltılması için

sosyal tepki ve sosyal örgütlenme-ye nasıl bakıyorsun?

Aslıhan: Elbette olumlu sonuç verecektir. Geleceğimizi birlikte hareket ederek alabiliriz.

ÖHA Muhabiri: Öğrenci Genç-lik Sendikası’nın İşsizlik ve İstih-dam anketinde saptamaya çalıştığı öğrenci gençliğin iş bulma sorunu hakkında ne düşünüyorsun?

Osman Erdem: Bana göre üniversite öğrencilerinin çoğu okudukları bölümlerden mezun olduklarında iş bulabileceklerini düşünmüyor. Öğrenciler kendi bölümlerinin iş imkanları konu-

sunda kısıtlı olduğunu ve diploma sahibi olmanın iş bulma konusunda çözüm olmadığını görüyor. Benim için de durum böyle. Yani okuduğum bölümden me-zun olduğumda istediğim iş imkanlarına sahip olarak çalışamayacağım aşikar. Ayrıca arttırılan üniversite kontenjanları sebebiy-le üniversiteden mezun olanların sayısı artacak. Bu da mezunların iş bulmasını daha da zorlaştıracak.

Sıla GemicioğluÇiler Kayabaşı

Polislerin avlandığı film: Av Mevsimi

Telefon: (0212) 291 00 05 / 06

www.gencsen.org

Adres:

Haberlerimizi internetten takip etmek içinwww.ogrenciajansi.com

[email protected]

GENÇSENÖGRENCi

GENÇLiKSENDiKASI

(

YAYIN KURULU: Aziz Güler, Emre Öztürk, Ali Tektaş, Fidan Ataselim, Cansu Akkılıç, Özge Akman, Burak Sayım, Metin Şenyurt, Juliana Gözen, Deniz Doğruer DİSK’in SESİ GENÇLİK ÖZEL SAYISI (Yerel Süreli Yayın) ARA-LIK/2010 DİSK ADINA SAHİBİ : TAYFUN GÖRGÜNSORUMLU YAZIİŞLERİ MÜDÜRÜ : FAHRETTİN ERDOĞANYÖNETİM YERİ : Nakiye Elgün Sk. N.91 ŞİŞLİ/İSTANBULTEL : 0.212.291 00 05 - 06 FAX : 0.212.234 20 75BASKI : EZGİ MATBAASI - Sanayi Cd. Altay Sk. N.10 YENİBOSNA/İSTANBULGÖRSEL TASARIM : Gürkan Köse [email protected]

KPSS’yi Değil, İşimizi, Geleceğimizi İstiyoruz

“KPSS’yi değil işimizi, geleceği-mizi istiyoruz” sloganıyla çıktık so-kaklara, işsizliğin ve geleceksizliğin dayatıldığı bu günlerde. Peki KPSS ve Gelecek birbirine bu kadar mı taban tabana zıt da KPSS’yi değil de iş istiyoruz gelecek isyoruz?

Sorunun cevabı ilk bakışta çıkmayabilir. Çünkü KPSS bize her zaman iş ve gelecek sağlayan yegane araç olarak sunuldu. Sadece bu sınava hazırlayan dershaneler kuruldu sermaye tarafından. Üni-versiteler de “öğrencileri KPSS’ye hazırlamak” olarak belirledi mis-yonlarını. Yani tek çıkar yoldu bu sınavda başarılı olmak. Yoksa işsiz kalırdık. Umudumuzu bağlamıştık bu sınava.

Zıtlık burada başlıyor işte. Önü-müzde duran bazı rakamlar var. Her 3 gençten biri işsiz. Her sene iş gücüne 100.000 insan katılıyor. Bu sene 1 milyon insan sınava girdi. Bunların sadece %8’i bir iş sahibi

olacak. Işsizler ordusu ise her sene katlanarak gidecek.

Peki bu sınav sisteminde bizim elimizde kalan ne? Senelerce işsiz gezdikten ve son umut KPSS’den düzgün bir puan alamayıp intihar eden 17 genç insan. Intihar eden-lerin çoğu ise öğretmen. Kaldı ki öğretmenler yeni nesiller yetişti-rip yeni çağları yaratacak olanlar. Ancak onlara reva görülen işsizlik, geleceksizlik ve polis dayağı. Bil-diğiniz üzere 31 bin boş kadronun açıklandığı gün 310 bin işsiz öğ-retmenin akıbetini haykırmak için sokağa çıkan öğretmenleri polis gözaltına aldı.

Aynı devletin polisi geçen sene “Harçlarımıza zam yapamazsınız!” dediğimizde biz Genç-Sen’li öğren-cilere de aynı baskıları uygulamıştı. Fakat harç zamlarına karşı mücade-lemizde gördük ki örgütlü bir gü-cün karşısında, eğitimi paralı hale getirmek isteyenler, bilim üretimini

sermayenin hizmetine sunmak iste-yenler çaresiz kalıyorlar.

Derinleşen kriz koşullarında artan işsizlik rakamları, bize tek çıkar yol bırakıyor. Egemenler, kapitalizmin beslendiği damarları, niteliksiz üniversitelerle genişlet-meye çalıştıkça biz emekçilerin ve ezilenlerin çocuklarını işsizlik ve geleceksizlik içine hapsediyor. Bu sene gündeme getirdikleri “üniver-sitelere mali özerklik tanınması” yolundaki fikirlerini güzellemeye çalışan hükümetin ve ağzı sulanan sermayenin çabalarını boşa çıkar-mak için Genç-Sen’li mücadelemizi büyüterek yürüyeceğiz. Geleceğimi-zi sermayeden değil kendi talepleri-mizle alacağız. Nasıl ki harç zamla-rını geri çektirdiysek aynı örgütlü iradeyle parasız eğitim hakkımızı alabiliriz, aynı örgütlü mücadeleyle KPSS ile sömürülen umutlarımı-zı kapitalizmin çelişkileri içinden kurtarabiliriz.

YÖK’ü Kaldıralım,Söz Hakkımızı

Alalım

Genç-Sen tüm illerde gençliğe yönelşik

saldırıları protesto edi-yor.

Ayrıntılı bilgi için www.genç-sen.org

Haber, yazı ve fotoğraflarınızı

bizimle paylaşabilirsiziniz.

[email protected]