Upload
akkarafanzin
View
235
Download
8
Embed Size (px)
DESCRIPTION
AKKARA FAZİN AYLIK ÖZGÜN İÇERİKLİ FANZİN...
Citation preview
MAXIME CHATTAM
FANZINKARAAK
MAXIME CHATTAM
SEVGi VE ASKIN SULTANI
MEVLANAMEVLANASEVGi VE ASKIN SULTANI
GÖKÇE ADAGÖKÇE ADAGÜNESiN ELVEDA DEDiGi YER-GÜNESiN ELVEDA DEDiGi YER. -
GARiP BiLGiLERGARiP BiLGiLER.
NiÇiN TRAFiK LAMBALARI NiÇiN TRAFiK LAMBALARI
KIRMIZI, SARI VE YESiLDiR?.KIRMIZI, VE DiR? SARI YESiL.
ADIM ADIM JAZZ ARMONiSiADIM ADIM JAZZ ARMONiSi
..A
ylık
Özgü
n İçerik
li Fan
zinA
ylık
Özgü
n İçerik
li Fan
zin
TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA SANAT-TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA SANAT-
TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA MÜZİK ENSTRÜMANLARI
-TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA MÜZİK ENSTRÜMANLARI
-&&
Sayı: 02 - Şubat 2013 Fiyat: 4.00 TL. No:201302Sayı: 02 - Şubat 2013 Fiyat: 4.00 TL. No:201302
DERS 2DERS 2
Sevgi Ve AskIn SultanI
Mevlana Bir zerre güzellikte, kainatı
yaratanın tecellisini gösteren, Celaleddin Rumi'nin müsamahasına sığınarak, bende 2. sayımızda sizlere Mevlana'nın çok sevdiğim bir kaç yazısını, şiir ve sözlerini anlatmak ve paylaşmak istedim.
O'nu anlatmaya çalışmak, bir okyanusun içine bir kovayı daldırıp uzaklara taşıdıktan sonra “alın okyanus budur..!” eye benzer. O kovadaki su, eve lana'dır, hem de asla Mevlana r.
Sevg i v k ın su l tan ı evlana'ya göre Allah'a akıl ile
az. Kulu llah'a ulaşmakçi ol bir deni benzetili de yü aşk ise gemiuzun bir yo için lıklı değildir. Vusl rek ulaşmak isteyen insa yu pek çok müşkülata hayatından olabilir. G güvenilir bir yolcu na, bu yolda nenin kurtul
çek aşk a, iba iba ola ceh emde ede Cenn det ede ler ise t r lerdir. Tüccarlar kazanç getirmeyen bir işin yanına uğramazlar. Hak katında, asıl ibadet edenler ise aşk ehlidir. Çünkü onlar ne cehennem korkusu nede cennet sevdası taşırlar. Yalnızca Allah rızası için ibadet ederler.
Bazen diyorum ki; “ne olacak söyle gitsin..” sonra diyorum; “söyleyince ne olacak, sus bitsin.”
demt M v
değildie aş
M insanulaşam n A i n aşması gereken y ze
rse; akıl bu deniz zücü,dir. Yüzmek güzel olsada
lculuk sağata yüze
n, yol bouğrar, hatta
emiye binen iseluk yapar. Mevla
aşk gemisine biacağını müjdeler.
Hakiki ibadet erlerinin gerehli olduğunu söyleyen Mevlan
deti kölenin, tüccarın ve aşığındeti rak üçe ayırır. Köleenn n korktuğu için ibadetr. et vaadi için iban üccar uhlu kimse
e
Sevgi ve AskIn SultanI Mevlana
2subat 2013 akkara fanzin .
. Sevgide güneş gibi ol,Dostlukta ve kardeşlikte akarsu gibi ol,Hataları örtmede gece gibi ol,Tevazuda toprak gibi ol,Öfkede ölü gibi ol,Her ne olursan ol,Ya olduğun gibi görün Yada göründüğün gibi ol.
Mevlana
Arz
u C
ihan
UĞ
UR
YazarlarımızOktay KULAOĞLU
Nilay OĞURGökhan DAMGACIArzu Cihan UĞUR
Murathan BEŞİ
Çizimler & Kapak TasarımMevlana Çizim
Arzu Cihan UĞURArka Kapak Uygulama
Zeynep BALOĞLU
EditörMurathan BEŞİ
Araştırma EditörleriOktay KULAOĞLUGökhan DAMGACI
Yazı İşleriNilay Oğur
Yayın YönetmeniMurathan BEŞİ
İletiş[email protected]
www.facebook.akkarafanzin.com
Satış Noktaları****Senan /Sahaf & Kitabevi****
Meşrutiyet Cad. Sahne Sok. Aslıhan Pasajı No: 18/39
Beyoğlu/İstanbul
****Ada Kitapevi****Beyoğlu Sahaflar Çarşısı
Meşrutiyet Cad. No 18/33 80090 Galatasaray/İstanbul
****Atlantis****Mühürdar Cad. Akmar Pasajı
No: 70/15 Kadıköy/İstanbul
SEVGi VE ASKIN SULTANI - Mevlana 2
KiTAPLIGIMDAN - Maxime Chattam 5
GEZ, GÖR, ARPACIK - Gökçe Ada 7
GARiP BiLGiLER - Trafik LambalarI ? 10
TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA MÜZiK ENSTRÜMANLARI
11
TARiH ÖNCESi ÇAGLARDA SANAT 13
ADIM ADIM JAZZ ARMONiSi - Ders 2 17
3subat 2013 akkara fanzin .
FANZINKARAAK
-
-
-
KÖTÜYÜ DEGiL, KÖTÜLÜGÜ YOK ETMELi. iYi
iNSANLAR ANCAK BÖYLE ÇOGALIR.
TUTUSTURAN ELLE DEGiL, KIVILCIMLA
MÜCADELE ETMELi. iYiLiK iSTiYORSAK EGER
DÜNYADA, ATESi KIVILCIMKEN SÖNDÜRMELi!..
Lev Nikolayeviç TOLSTOY
--
-
.-
-
.
Herkese merhaba;
Yeni yıla girdik gireceğiz derken birde bakmışız ki 2013 yılının birinci ayını devirmişiz bile. Herkes ayrı bir dünya. Bir sene boyunca iç ve dış dünyalarımızda kim bilir neler yaşadık her birimiz? Ne yaşandıysa yaşandı. Umarım iyiliklerimizden, kötülüklerimizden ve yaşa-dığımız her şeyden ders alabilmişizdir.
Kar temizlik ve saflığı ifade eder. Sizi bilmem ama kış mevsimi ve kar bana her zaman çocukluk yıllarımı hatırlatır. Bilen bilir, eskiden komşuluk diye bir kavram vardı. Temizliğin ve saflığın yaşanır olduğu çocukluk yıllarımda, Yenibosna'da oturduğumuz apart-manda karnım acıktığı zaman istediğim herhangi bir dairenin kapısını çalar binadaki amcaların, teyzelerin evinde kendi evimdeymiş gibi yemek yiyebilirdim. Güzel zamanlardı. Kar yağdığı zaman herkesin içini bir neşe kaplar ve akşam olması beklenirdi. Her evin çalışan bireyi eve geldiğinde, akşam yemeği dışarı bir an önce çıkabilmenin telaşı ile hızlıca yenirdi. Sonra apartman kapıları birer birer açılır ve bütün binayı neşe içinde boşaltırdık. “Neden, delirdiniz mi?” dediğinizi duyar gibiyim... Evet delirirdik. Kar yağdığında delirme duygusunu bastırmak insanın kendisine yapacağı büyük bir kötülüktür bence. Bütün apartman dışarıya kar topu savaşı yapmaya çıkardık. Yorulana kadar kar ile deliler gibi oynardık. Eldivenlerimin ıslandığını, parmak uçlarımın buz tuttuğunu hala hatırlıyor ve ellerimin sızladığını hala hissedebiliyorum. Ellerimizin sızlamasına aldırmadan, bıkmadan kar ile oynardık. Sonra biz çocuklar hasta olmayalım diye anne ve babalarımız tarafından zorla eve götürülürdük. İliklerimize kadar buz tuttuğumuzu, sıcacık kömür sobası yanan evlerimize girdiğimizde ve soba üstünde közlenen, kestane ve mandalina kabuklarının yaydığı o muhteşem kokuyu içimize çektiğimizde anlardık. Hemen üst baş değiştirilir ve sıcak bir bardak dolusu süt ile sobanın yanına yanaştırılan sandalyeye oturtulurdum...
İnsanları mümkün olduğu kadar gözlemlemeye ve anlamaya gayret ederim. “Otuz altı yaşına geldin anlayabildin mi bari?” diye soracak olursanız eğer, evet anladım diyemeyeceğim malesef. Hamallık mesleği ile uğraşan, temizlik görevlisi olan, üst düzey yönetici, öğretmen, doktor, hemşire, arkeolog, müzisyen, ticaret erbabı ve daha bir çok değişik meslek grubundan arkadaşım var. Bu insanlarla fırsat bulup sohbet ettiğim zaman- larda ağırlıklı olarak yaşamlarındaki olumsuz-luklardan konuştuklarına tanık oluyo-
rum. Mutlu olmak ya da olmamak, olumlu/olumsuz düşünmek, kişinin hayata bakış açısı ve hayatın içindeki durumu ile ilgili olarak yaptığı kıyaslamalarla doğru orantılıdır. Malesef kimse olduğu yerden memnun değil. Her nedense kimse aşağıya bakmak istemiyor. Hayat standardı ne olursa olsun herkesin gözü yukarıda, kendisinden daha iyi durumda olduğunu düşündüğü kişi yada konumda. İnsanlar kendileri dışında var olan insanlara “ben çok iyi durumdayım” mesajını vermek için sahip olduklarını ve bulundukları konumlarını kullanabiliyorlar.
Dünyamızda bir “AVM” çılgınlığıdır almış başını gidiyor. Allah sonumuzu hayır etsin... Bu AVM'lere girdiğimizde bol miktarda yiyecek, içecek, giyecek ve daha birçok işimize yarar/yaramaz şey olduğunu görüyoruz. Alışveriş merkezlerindeki bu bolluğa o kadar aşina olmuşuzdur ki bu duruma hiç şaşırmadan alışkanlığın vermiş olduğu doğallıkla almak istediklerimizi alır, büyük buz dolaplarımızı doldurmak için sıcak evlerimize götürürüz. AVM... Adı üstünde AV Merkezi. Öyle sistematik ve konforlu bir düzen ki bu, bizi kendisine çekebilmek için her şey düşünül-müş. Kışın sıcak, yazın serin bir ortam, karnımızı doyurmak için yiyecek alanları ve bir sürü alış veriş mağazası. Hatta alış veriş yaparken (belli bir ücret karşılığında) çocuklarımızı özel olarak hazırlanmış alanlara bile bırakabilme imkanı sunulmuş..! Normalde hiç tanımadığınız bir insana çocuğunuzu emanet edebilir misiniz? Tam bir av hayvanı gibiyiz. Bu sistem bizi öyle bir kıvama getirmiş ki nasıl oluyorsa hiç tanımadığımız insanlara çocuklarımızı teslim edebiliyoruz. Çocuk-larımızı teslim etmekle kalmıyor birde üstüne üstlük bunun için para bile veriyoruz. Dedim ya burası AV Merkezi. Bizlerde av olduğumuza göre, bu durumda ceplerimiz de soyulan derilerimiz oluyor. Tüketmek, tüketmek, tüketmek... Başkada hiçbir b.. yok. Bu devasa marketler beni her zaman şaşırtmıştır. Her zaman şu soru gelir aklıma; Dünyada bu kadar çok bolluk varken, üstelik bir kitle bunlardan yoksun yaşamaya çalışırken, bu açgözlülük ve doyumsuzluk neden...?
Kış mevsimi içeride olandan çok dışarıda olana zor geçer. Dışarıda lapa lapa yağan karı sıcak ısıtıcılarımızın ısıttığı, sıcacık evlerimizin penceresinden, sıcak sahleplerimizi yudumlamanın keyfi ile izleriz. Oysa ki dışarıda soğuktan nereye sığınacağını bilemeyen, soğuğu iliklerine kadar hisseden ve hatta soğuktan hayatını kaybeden insanlarımız var. Malesef kar onlar için temizlik ve saflıktan öte, biz sıcak evlerinde olanların anlayamayacağı bir çok şeyi ifade ediyor...
Çocukken karla oynamak o kadar keyifli gelirdi ki oyuna dalar ellerimizin ne kadar donduğunun farkına varamazdık. Şimdi ise öyle bir oyunun içindeyiz ki ve bizler bu oyuna o kadar çok kendimizi kaptırmışız ki kalplerimiz ve beyinlerimiz buz tutmuş ama farkında değiliz...
EDiTOR..
4subat 2013 akkara fanzin .
Mu
rath
an
BE
Şİ
KitaplIgImdan
Maxime Chattam Merhaba,
Bu haftaki yazımda Fransız yazar
Maxime Chattam'dan bahsetmek istiyorum.
Maxime, 19 Şubat 1976 tarihinde Fransa'nın
Herblay kentinde dünyaya gelmiştir; çocuklu-
ğu Amerika Birleşik Devletleri'nde geçmiştir;
ancak 11 yaşında Fransa'ya geri dönmüştür.
Genellikle kan ve vahşet dolu hikayeler
yazan yazar yazıdığı kahramanları canlan-
dırmayı hayal ediyordu. Lise yıllarına geldiğin-
de aktör olmak istediği için tiyatro dersleri aldı.
Üniversitede küçük roller oynadı ama aynı
zamanda öykü ve roman denemelerine de
devam etti.
Maxime tiyatroya devam ederken tiyatro
oyuncusu olan Pierre Hatet ile tanışması ve
Pierre'in, Maxime'in yazdığı hikâyeleri
görmesiyle hayatı değişti. Pierre Maxime'i
yazarlıkta ilerlemesi konusunda oldukça
destekledi. Maxime, 1 yıl kriminoloji eğitimi
aldı ve adlî tıp, suçlu psikolojisi ve kriminal
polislik konularında kendini geliştirdi. İki
senelik araştırmalar ve hatta kitabının daha
gerçekçi olması için otopsilere bile katılarak ilk
Kitabı Kötü Ruh'u (2002) bitirdi. Kötü Ruh,
dünya çapında büyük ilgi gören bir ilk roman
oldu. Maxime, dünya çapında tanınan ve Jean
Christopher Grange tarzında yazdığı kitaplarla,
Grange'in tahtının veliahtı gibi görünüyor.
Kötü Ruh'ta suçlu profili çıkarmada
usta bir kahraman olan Joshua Brolin ikinci
romanı Karanlığın Soluğunda (2003) ve Kara
Büyü'de (2004) de karşımıza çıkar. Ben aynı
karakterin diğer kitaplarda da karşımıza
çıkmasını seviyorum çünkü tanıdığımız,
bildiğimiz bir karakter olduğu için çoğu zaman
olaylar karşısında kahramanın nasıl
davranacağını daha yazar söylemeden tahmin
edilebiliyor ve bu bana keyif veriyor. Maxime
yazarlık kariyerinde Zamanın Kanı (2005),
Kaosun Sırları (2006), Gaia Teorisi (2008) ve
uzun bir aradan sonra Leş (2012) kitaplarıyla
emin adımlarla ilerlemektedir.
Beni en çok etkileyen kitapları kara
Büyü ve Leş olmuştur. Hangi kitabı tanıtaca-
ğıma karar veremediğim için bu sayımızda her
iki kitabı tanıtmak istedim.
Kara Büyü, benim gibi örümcekten
korkan insanların korkulu rüyası olabilecek bir
kitap.
Örümceğe dönüşen bir seri katil,
uyuyan kocalarının yanından hiçbir zorlama
olmadan kaçırılan kadınlar, ayakkabılardan,
gardıroplardan ve en kuytu köşelerden çıkan
karadullar…
Oregon ormanlarında dehşet saçan bir
gölge dolaşıyor. Portland'da evler ölümcül
örümcekler tarafından işgal edilirken ormanın
içinde insanların ulaşamayacağı yerlerde dev
örümcek ağları içinde cesetler bulunmaya
başlar. Cesetlerin yüzlerinde ölüm anlarının
dehşet veren son yüz ifadeleri maskeleşmiştir.
Aynı zamanda Portland'da garip bir salgınla
birlikte ailelerde birbiri ardına ölümler ve
yaralanmalar başlayacaktır. Tüm bu olayların
arkasında kim vardır? Eski FBI ajanı Joshua
Brolin ve New York Polis Teşkilatı'ndan
Annabel O'Donnel dev örümcek ağlarının
Maxime CHATTAM
KitaplI Imdan - Maxime Chattamg
5subat 2013 akkara fanzin .
arasına girerken ölümlerin ardındaki kişi ya da
kişileri bulabilecekler mi?
Son romanı Leş'de ise korkuyu
hissetmek için nereye kadar gidebileceğinizi
göreceksiniz… Maxcime bu kitapla korkuyu
iliklerinize kadar hissetmenizi sağlayacak. Bir
savaş gemisinde savaşmaya giden bir asker ya
da aynı savaş gemisinde yaralıları tedavi
etmekle görevli gönüllü bir hemşire olduğu-
nuzu düşünün. Uyurken, yemek yerken ya da
eşyalarınızı almaya giderken acımasız bir katil
tarafından inanılmaz acılarla öldürülebilir ya
da en yakın arkadaşınızın acımasızca öldürül-
düğünü görebilirsiniz. Üstelik bulunduğunuz
gemi bir savaş gemisi…Hareket emri bekleyen
geminin ambarında bir askerin asılmış cesedi
bulunur. Kurbanın kafası kesilmiş ve yerine
ağzı parçalanmış bir koç başı koyulmuştur.
Ölen karısına mektuplar yazan Askeri Polis Şefi
Teğmen Craig Frewin olayı çözmeye çalışırken
hemşire Ann Dawson ile karşılaşır. Her ikisi de
geçmişinden kaçmaya çalışırlar. Ann,
korkularıyla yüzleşmek için Teğmene yardım
etmek istediğini belirtir. Frewin, katilin işlediği
cinayeti sergilemiş olmasından cinayetlerin
devamının geleceğini ve katilin gemi
mürettebatından biri olduğunu düşünmek-
tedir; ancak askerler arasında huzursuzluk
çıkmasını istememektedir. Hareket emri gelir
ve katil her defasında daha vahşi yöntemlerle
kurbanlarını teşhir etmeye devam eder. Savaş
ortamında işlenen cinayetler ve bir türlü
bulunamayan katil askerler arasında
huzursuzluğa sebep olurken herkes
birbirinden şüphelenmeye başlar çünkü
herkesin bir sırrı vardır.
Maxime, zamanı ve mekânı belli
olmayan bir savaşa doğru giderken aslında
okuru insanın karanlık psikolojisine doğru
korkulu bir yolculuğa çıkarır. Bir solukta
okuyacağınız bu muhteşem kitabı şiddetle
tavsiye ediyorum.
Keyifli okumalar… Nilay OĞUR
6subat 2013 akkara fanzin .
KitaplI Imdan - Maxime Chattamg
Gez, Gör, ArpacIk - Gökçe Ada
Güneşin elveda dediği yer..
Hafta sonunu değerlendirmek üzere nereye
gidebiliriz diye Google maps Türkiye haritası
üzerinde buluyoruz kendimizi. Bu yer hem yakın
olmalı hem de ulaşım maliyeti açısından düşük
olmalıydı. Haritada sürekli sağa doğru kayıp
Amasra'ya kadar gidip geri geliyoruz. Gerek
kilometre gerekse üç kişinin özel araçla
yükleneceği maliyet bizi gerisin geriye Maşukiye'ye
kadar getirdi. Neyse ki daha öncesinde
Maşukiye'ye gitmiş olmamızdan dolayı fikir cazip
gelmedi ayrıca içimizde alabalık sevende yoktu.
Harita üzerinde sola doğru kaydığımızda
Saroz açıklarında ben de buradayım diye bize göz
kırpan “Gökçe Ada” takılıyor mouse'umuzun
ucuna.. Aslında maliyeti Amasra gezisi kadar olsa
da “acaba Gökçe Ada yerli Mykonos olabilir mi?”
düşüncesiyle tilkiler dönmeye başlıyor beynimizde
ve hakkında çok şey bilmediğimiz Gökçe Ada'da
karar kılıyoruz nihayetinde.
İstanbul'dan Gökçe Ada yolu boyunca
bilumum çay ocağı, kahvaltı salonu, umumi
tuvalet ve benzin istasyonuna uğradığımız için
“Gökçe Ada-İstanbul arası şu kadardır”
diyemiyorum size; ancak Saroz körfezinin en
ucunda bulunan Eceabat'a geldikten sonra
yaklaşık 1,5 saatlik arabalı feribot yolculuğu ile
ulaşıyoruz Ada'ya..
Gökçe Ada;
Gökçe Ada Türkiye'de güneşin en son
battığı yerdir. Adanın batısındaki Uğurlu Köyü
ülkemizin en batı ucudur.
Gökçe Ada, Lozan antlaşması ile Türkiye'ye
bırakılmış olup 1960'lı yıllarda Rum nüfus
çoğunlukta iken 1980'li yıllarda Yunanistan'a ve
Kıbrıs'a başlayan göçler nedeniyle günümüzde çok
az sayıda Rum nüfusu kalmıştır. Adada şu an
çoğunlukla Karadenizliler, Bulgaristan'dan gelen
göçmenler ve Ispartalılar bulunmaktadır.
Kilise
Zeytinli Köyü
Gez, Gör, ArpacIk - Gökçe Ada
7subat 2013 akkara fanzin .
Gökçe Ada kendi kendine yeten su
kaynakları ile yaşamını idame ettirmekle birlikte
en büyük su kaynağına sahip dördüncü adasıdır
dünyanın. Zeytinli, Kaleköy, Yeni Bademli, Tepe
Köy, Dereköy ve Uğurlu başlıca köylerindendir.
Yaz aylarındaki nüfusu adaya gelen tatilciler ve
rüzgar sörfçüleri tarafından hatırı sayılır oranda
artmaktadır. Yazları da rüzgarlı olan hava
nedeniyle profesyonel rüzgar sörfçülerininde
antrenman sahası olmuş bir bakıma.
Adanın mitolojik tarihinde Achilles, Limni,
Troya Prensi Lycaon gibi zat-ı muhteremler yer
alsa da bu derinlikte bir anlatımda bulun-
maktansa şu anda geçmişe ait ne kalmış ondan
haberdar etmek isterim. Ada da klasik Rum
mimarisinin etkisini görüyoruz doğal olarak. Taş
evler, köy meydanında kahvehane, çama-
şırhaneler, kiliseler, Arnavut kaldırımlı sokaklar,
boş sokaklarda rüzgarla sallanıp ses çıkaran
süsler ve isimleri Eleni, Yorgo, Calisto olan çok az
sayıdaki nineler ve dedeler.. Sırasıyla geziyoruz
köyleri, Zeytinli köyünde meşhur dibek kahvesini
içiyoruz. Dibek ise kahvenin dövüldüğü taşın adı
oluyor. Bu köy ayrıca Rum patriği Bart-
holemeos'un doğduğu köydür. Köyde bir kilise, on
şapel bulunmaktadır.
Bademli için ise adanın en kalabalık köyü
diyebiliriz. Tarihi yapılara bu köyde daha fazla
rastlıyoruz. Kilise ve çamaşırhane muhakkak
görülmeli, özellikle çamaşırhanedeki yıkama ve
durulama oyukları, su ısıtma şömineleri köye
yerleşen Türk nüfus tarafından halen kulla-
nılmaya devam etmektedir.
Sıradaki köyümüz ise Uğurlu. Gelmişken
ülkemizin en batısını görmeden gitmek olmazdı.
Sanırım adadakilere uzak gelmiş olacak ki plajda
kimse yoktu ama adanın girilecek en güzel denizi
burasıydı. Sığ, yer yer taşlık ve mavinin en güzel
tonlarında sessiz mi sessiz bir sahil..
İnsana huzur veren bu köyün meydanında
bulunan dev çınar ağacının altında yaklaşık dört
saat sinekleniyoruz..
Rüzgarın, kuş seslerinin, dağlardan gelen
kekik kokusunun vermiş olduğu huzur adada
başıboş gezen birkaç eşeğin anırmasıyla
bozuluyor.. Neden başıboş derseniz adayı terk
eden köylüler giderken yanlarında hayvanlarını
götürmedikleri için dağlarda dolaşan hatta birden
yolunuza atlayan sahipsiz birçok keçi, koyun ve
eşek görmeniz mümkün. Bu hayvanları kurban
bayramında değerlendirelim teklifimiz (eşekler
hariç), hayvanların adadan çıkarılmasının cezai
suç olduğunu duyduğumuzda beynimizin
derinliklerinde sümen altı oluyor.
Akşam olduğunda ada merkezinde güzel
yemekler ve gece hayat var mı diye dışarı
çıkıyoruz. Her ne kadar yerli Mykonos beklenti-
mizin ütopik olduğunu biliyor olsak da adanın
merkezindeki kaliteli balık restorantları ve Serdar
Ortaç yerine Norah Jones, Amy Winehouse vb.
bilumum blues-jazz kokan müziklerin canlı olarak
söylendiğini duymak hoşumuza gidiyor. Gündüz
gezmekten farkına varamadığımız adanın
gecelerinde siyah çerçeveli gözlüklü ve ağustos
sıcağında fularını eksik etmeyen entelektüel
kesimi görmek adanın kimler tarafından gezi için
tercih edildiği hakkında fikir veriyor.
Dibek Taşı
Çamaşırhane
8subat 2013 akkara fanzin .
Gez, Gör, ArpacIk - Gökçe Ada
Bu arada restorantlardaki balık çeşitleri oldukça
iyiydi. Size güveçte fener balığını tavsiye ediyorum.
İkinci ve son günümüzün sabahında
adanın soğuk sularında çok fazla yüzülmemesi
gerektiğini bilmeyen ben, sağ böbreğimdeki 0,4 cm
büyüklüğündeki swarovski böbrek taşımı
düşürmeye başladım. Gece boyu süren kıvranma-
larım sonucunda sabahın ilk saatlerinde Gökçe
Ada Devlet Hastanesinde buluyoruz kendimizi.
Neyse ki İstanbul trafiği gibi bir trafik olmadığı için
iki dakika sonra hastanedeyiz. Sabahın ilk saatleri
ya da ada halkının gayet sıhhatli olmasındandır
sanırım, hastane filmlerdeki terk edilmiş Teksas
kasabası gibiydi. “Kimse yok mu ?” çağrımıza
esneyerek gelen bir hemşire cevap verdi. Durumu
anlattım hemşire hemen nöbetçi doktoru çağırdı.
Tetkik için hemen idrar tahlili istendi. İdrar
numunesi için su bardağı ebadındaki verilen kaba
istinaden “hepsini doldurmam gerekiyor mu?”
soruma (sabahın köründe kaldırılmış olmak
hoşuna gitmemiş olacak ki) hemşire hanım sert bir
şekilde “yok dudak payı da bırakınız” şeklinde bir
geri bildirimde bulunuyor. Neyse ki tatlı sert
personel, özel hastane hızında tüm tahlilleri 30
dakika içerisinde bitirip, tedavi olarak da beni
İstanbul'a kadar götürecek bir iğne kokteyli
yapıyor.
Hoşça kalın..
Dibek Taşı
Çamaşırhane
Uğurlu Köyü (T
ürkiye nin En Batı
Ucu)
'
Ada Geceler
i
Kilise Zeytinli Köyü
9subat 2013 akkara fanzin .
Güneşin Elveda Dediği Yer; Gökçe Ada
Kaleköy Kilisesi
Oktay KULAO LUĞ
Gez, Gör, ArpacIk - Gökçe Ada
Garip Bilgiler - Niçin trafik lambalarI kIrmIzI, sarI ve yesildir?
Niçin trafik lambaları kırmızı, sarı ve yeşildir?
Trafik ışıkları uygulaması, önceleri
demir yollarının trenleri kontrol için uyguladığı
sinyaller Örnek alınarak başlamıştır.
Demiryolları idaresi kırmızı rengi 'dur' sinyali
olarak seçmişti. Kırmızı renk kan rengi
olduğundan asırlarboyu tehlikenin, tahribatın
ve ölümün simgesi olmuştur. Demiryolları ilk
faaliyete geçtiği 1830'lu yıllarda 'ikaz' ışığının
rengi yeşil, 'geç' ışığının ise beyazdı.
Bir süre sonra beyaz sinyal problem yaratmaya başladı. Beyaz renkli 'geç' sinyali diğer sokak lambaları ile karıştırılabiliyordu. Ama daha da kötüsü 'dur' işaretlerine konulan kırmızı mercekler yerlerinden düşünce ışık beyazlaşıyor, 'geç' sinyali olarak algılanıyor ve kazalara yol açabiliyordu.
Sonunda demiryolcular kırmızıyı 'dur', yeşili 'geç' sarı rengi de 'ikaz' sinyali olarak kullanmaya başladılar. Bilindiği gibi sarı, renk spektrumu içinde en göz alıcı renktir. Böylece makinist bir sinyalin bulunması gereken yerde beyaz ışığı görürse, bir şeylerin yanlış olduğunu anlıyor ve tedbirini alıyordu.
Karayollarına gelince, yollarda sadece atların ve at arabalarının bulunduğu tarihlerde bile dünyanın büyük şehirlerinde trafik sorundu. İlk trafik lambası otomobillerin ortaya çıkmasından çok önce 1868'de Londra'da kullanıldı. Gazla yakılan ve bir eksen etrafında döndürülebilen kırmızı ve yeşil lambalar bir yıl sonra patlayıp, kendilerini çeviren polisi de yaralayınca bu uygulama ortadan kalktı.
Ama öte yandan otomobillerin ortaya çıkması ve şehirlerde dolaşmaya başlama-larıyla birlikte durum iyice kötüleşti. Çeşitli şehirlerde değişik uygulamalar yapıldı. Demir-yollarındaki uygulama örnek alındı ama demir-yollarında birbirine paralel iki hat vardı. Bu sistem iki yolun kesiştiği kavşaklarda işe yaramıyordu.
Sonunda günümüzdekilere benzeyen ilk elektrikli otomatik trafik lambasını, ilkokul mezunu ve ABD'deki Cleveland'da otomobil sahibi ilk siyah olan Garrett Morgan geliştirdi. 1914'de ilk denemelerine başlayan Morgan 1923'de de patentini aldı. Morgan 1963'de ölümünden az önce patentini 40 bin dolara General Electric firmasına sattı.
Morgan'ın lambaları demiryollarına benzer şekilde bir "T" üzerinde kırmızı ve yeşil iki lambadan ibaretti. Çok geçmeden ikaz anlamında sarı lamba da ilave edildi ve uygulama bütün dünyaya süratle yayıldı.
Aradan geçen yıllara rağmen sarı renk
hala 'ikaz' anlamındadır ama günümüz
sürücüleri onu 'geç' sinyali olarak algılıyorlar.
Kaynak : L.B.A.
Garip Bilgiler - Niçin Trafik LambalarI KIrmIzI, SarI Ve Yesildir?
10subat 2013 akkara fanzin .
11subat 2013 akkara fanzin .
Tarih Öncesi Çaglarda Müzik EnstrümanlarI
Tarih Öncesi Çaglarda Müzik EnstrümanlarI
İlk müzik enstrümanının insan sesi olması
mümkündür. İnsan sesi şarkı söylemekten,
mırıldanmaktan, ıslık çalmaktan, klik sesi
çıkarmaya, öksürmeye esnemeye kadar çok çeşitli
sesler çıkarır. Bilinen en eski Neanderthal hyoid
kemiği 60000 yıllıktır, bu da en eski kemik flütten
25000 yıl önce var olduğu anlamına gelir. Ama
bulgular özgün olduğundan gerçek tarihler çok
daha geriye gidebilir.
Büyük ihtimalle ilk ritim enstrümanları
veya perküsyon enstrümanları arasında ellerin
çırpılması, taşların birbirine veya başka bir şeye
vurularak ritim elde edilmesi sayılabilir. Yontma
Taş Devri'ne kadar müzik enstrümanları örneğine
rastlanmaktadır. Ama müzikal veya müzikal
olmayan (alet) enstrümanlarla ilgili arkeolojik
olarak bir belirsizlik vardır. Yontma Taş Devri
nesnelerinin örnekleri arasında kemik flütler
vardır. Müziğin Yontma Taş Devri'nin Oldowan
dönemine kadar izi sürülebilmektedir.
FLÜTLER
Bulunan en eski flütlerin adı Divje Babe
Flütü'dür ve 1995'te Slovenya'daki Divje Babe'deki
bir mağarada bulunmuştur. Söz konusu nesne
genç bir mağara ayısının femur kemiğinin
parçasıdır ve 43000 yıl öncesine aittir. Buna
rağmen kesinlikle bir müzik enstrümanı mıdır,
yoksa bir yırtıcının çiğnediği bir kemik midir, bu
hala tartışılmaktadır.
2008'de arkeologlar Ulm, Almanya
yakınlarındaki Hohle Fels Mağarası'nda bir kemik
flüt keşfetmiştir. Beş delikli flütün V şeklindeki
ağız bölümü bir akbabanın kanat kemiğinden
yapılmıştır. Keşfe katılan araştırmacılar
bulgularını Haziran 2009'da Nature'da yayınla-
mıştır. O çağa ait birçok benzer enstrümandan
birisidir ve 35000 yıl öncesine aittir. Bu da tarihte
doğrulanmış ilk müzik enstrümanı özelliği taşır.
Hohle Fels flütü, en eski insan eseri Venus of
Hohle Fels'in kısa bir mesafe ötesinde
bulunmuştur. Bilim adamları flütün keşfinin ilk
insanların nasıl hayatta kaldığını ve Nean-
derthal'lerin soylarının tükendiğiyle ilgili bilgi
vereceğini düşünmektedir.
Div
je B
abe F
lütü
Hohle Fels flütü
12subat 2013 akkara fanzin .
En eski ahşap flütler ise 2004'te Greystones, İrlanda'da bulunmuştur. Porsuk ağacından yapılan
30 ila 50 santim uzunluğunda altı flüt bulunmuştur. Bir ucundan birleşik olmaları ve parmak deliklerinin
bulunmadığı gözlemlenmiştir. Bir zamanlar birbirlerine bağlı olabilirler.
İrlanda'da bulunan ahşap flütler
1986'da birçok Gudi (Kemik flüt) Çin'in Henan eyaletindeki Jiahu'da bulunmuştur. M.Ö. 6000
yılına ait oldukları düşünülür. Her birinde 5 ila 8 delik vardır ve bir kuşun kemiklerinden yapılmıştır. Keşif
sırasında biri hala çalınabiliyordu.
Çin'de bulunan Gudi (kemik flüt)
Tarih Öncesi Çaglarda Müzik EnstrümanlarI
Gök
han
DA
MG
AC
I
13subat 2013 akkara fanzin
Tarih Öncesi Ça larda Sanatg
Tarih Öncesi Çaglarda Sanat
Sanat tarihinde, tarih öncesi sanat son
jeolojik dönemde bir yerde başlayan ve tarih öncesi
kültürlerin yazıyı veya kayıt tutma tekniklerini
geliştirene veya başka bir kültürle önemli bir
temas kurup tarihe geçecek önemli olaylar
yaşayana kadar ürettikleri sanat ürünlerinin
hepsini kapsar.Ardından antik dönem sanatı gelir. İnsanın
estetik duygusu, modern insan sayılan Homo sapiens sapiens'in Homo sapiens Neanderthalen-sis'in yerini aldığı zamana rastlar. İnsanoğlunun bu iki alt türü arasındaki en belirgin fark Neanderthalensis'in modern insan gibi dik yürümesine ve büyük bir beyni olmasına karşın daha iri bir kemik yapısına sahip olması idi.
Dünyanın ilk sanat eserlerinin hemen
hemen tamamı Homo sapiens sapiens'in avcılık
ekonomisiyle ilgiliydi. Neandertal insanı
döneminde ayinler, belki dinler bile vardı. Ölüler
törenle gömülürdü. Ama bu dönem insanının
kendini resimlerle ifade etmeye çalıştığına dair
herhangi bir kanıt yoktur. Öte yandan Güneybatı
Fransa ve Kuzeydoğu İspanya'daki mağaralarda
bulunan ilk sanat ürünleri belirli bir ustalığın
izlerini taşır. 40000 yıl önceki Üst Paleolitik
(Yontmataş) dönemine ait bu yapıtlar 1875 yılında
keşfedildiğinde, kimse bunların gerçek olduğuna
inanmak istememişti. Saygın bir Fransız arkeolog
bunlarla ilgili olarak “Bu sanatın çocukluğu, ama
çocuk sanatı değil” demişti. 1900 yılına kadar
kuşkular devam etti. Kuzey İspanya'daki Altamira
dehlizlerini bulan Macerlino de Sautuola
sahtekârlıkla suçlandı ve söz konusu resimleri
kendisinin yaptığı öne sürüldü. Ancak daha sonra
Fransa'nın Pair-non-Paiar ve La Mouthe
bölgelerinde Paleolitik devre ait yeni resimler
bulununca, tarih öncesine ait yapıtların gerçek
olduğu kabul edildi. Paleolitik sanatın sahte
olmadığını kanıtlamak ve bu konuyu dünyaya
tanıtmak başarısı bir papaza, Henri Breuil'e
(1877-1961) aittir. Breuil, sanatın evrimsel bir
gelişim çizgisi izlediğini öne sürdüyse de daha
sonraki arkeolojik bulgular evrimsel bir
gelişimden çok ani gelişimlerin söz konusu
olduğunu gösterdi.
Orta Paleolitik Dönemde Sanat
Tarih öncesi sanata ait en belirgin kanıt
50000 ila 40000 yıl öncesindeki Üst Paleolitik
döneme rastlar. Bu dönemde dinler ve modern
insan toplumlarının diğer kültürel öğeleriyle
birlikte figüratif sanatın ortaya çıkışı tam bir
davranışsal modernliği gösterir. Buna rağmen
estetik duygusu ilk olarak 200000 ila 50000 yıl
önce Orta Paleolitik (Orta Taş Devri) dönemden
Üst Paleolitik dönemin başlangıcına kadar Homo
sapiens sapiens'lerde görülür. Özellikle taş
aletlerdeki yüksek simetri büyük önem taşır.
Konseptin yeri
En erken sanat eserlerinin yerini tespit
etmek, sanat eseri olarak tarif edilen şeyin
mevcudiyetine ve sanatsal yaratıcılığın amacını
yerine getiren bir şeyin gerekli karakteristik
özelliklerine bağlıdır.
Homo sapienler öncesi
Acheule
an e
l balta
sı
Homo erectus'lar uzun süre önce aletlerin
üzerine bir amacı yokmuş gibi görünen dokular
kazımaya başlamıştır. Tıpkı Almanya'nın
Thuringia eyaletindeki Bilzingsleben'de bulunan-
lar gibi. Bunlar sanatın atası olarak görülebilir.
Zira aleti yapan kişi pratik gereksinimden çok
süsleme yapmak için bu dokuları kazımıştır.
Simetri ve alete verilen şekle gösterilen özen
Kent'te bulunan Acheulean el baltalarında sanat-
sal ifade izlenimi yaratmıştır.
Ayrıca 1975'te bulunan ve 33000 yıl
öncesine dayanan La Roche-Cotard Maskesi de
Neanderthal figüratif sanatının bir kanıtı olarak
görülür. Müzik tarihi bölümünde anlattığımız
Divje Babe flütü de aynı dönemlerde yapılmıştır.
Orta Paleolitik heykeltıraşlığına dair diğer ör-
nekler de Tan-Tan Venüsü ve Berekhet Ram
Venüsü diye bilinen heykellerdir. İkisi de insan
formuna benzeyen doğal taş formasyonu olabilir
ama bazı bilginler onların bilerek insan formunda
kazıldıklarını düşünmüştür.
Tan-Tan Venüsü
14subat 2013 akkara fanzin
Blombos Mağarası
2002'de Güney Afrika'daki Blombos
Mağarası'nda 70000 yıl öncesine dayanan toprak
boyasıyla boyanmış ve üzerinde çapraz çizgiler
olan taşlar bulunmuştur. Bunlar araştırmacıları
ilk Homo sapienlerin soyut sanat veya sembolik
sanat ürünleri yapabilme kabiliyeti olduklarına
inanmaya itmiştir. Ayrıca Blombos Mağarası'nda
70000 yıl öncesinden kalan kabuktan boncuklar
da bulunmuştur. Stanford Richard Klein dahil
birçok arkeolog Blombos mağarasını sanatın ilk
örneklerini içeriyor olarak görmekte tereddüt
etmiştir.
Metropolitan Sanat Müzesi'ne göre bilinen
ilk sanat ürünleri MÖ 40000 yıllarında Kuzey
Avustralya'daki Ubirr'de yapılmıştır. Görsel sanat,
40000 yıl önce Avrupa, Afrika, Amerika ve
Avustralya'da bulunan Homo sapienler'in yaptığı
heykeller, boncuklar ve mağara resimleriyle
başlamıştır.
Üst Paleolitik dönem sanatı
Üst Paleolitik dönem sanatı en eski ve
tartışmasız tarih öncesi sanattır. Kökeni 40000 yıl
öncesinin Avrupa'sının ve Doğu Akdeniz
ülkelerinin arkeolojik kültürüne dayanır ve 12000
yıl öncesine, Mezolitik Çağ'a kadar devam eder. Bu
dönem son buzul dönemine rastlarken Üst
Paleolitik dönem sanatı aynı zamanda “Buz Çağı
Sanatı” olarak adlandırılabilir.
Üst Paleolitik dönemin önemli unsuru ve
davranışsal modernliğin kanıtı olarak ortaya çıkışı
kısmen Üst Paleolitik ismini tarif eder. Paleolitik
sanat mağara resimleri, Venüs figürleri gibi
heykelleri, kemik ve fildişi oymacılığı ve flüt gibi
müzik enstrümanları yapımını içerir. En sık
rastlanan konu dönemin insanları tarafından
avlanan büyük hayvanlardı.
Blombos Mağarası'nda bulunan taşlar
La Roche-Cotard Maskesi
Tarih Öncesi Ça larda Sanatg
15
Tarih öncesi sanata dair en eski ve tartışmasız çalışma Schwäbische Alb, Baden-Württemberg, Almanya'da bulundu. En eskisi 40000 yıl öncesine dayanan Hohle Fels Venüsü olarak bilinen bir Venüs figürüdür. Üst Paleolitik dönem (yaklaşık 40000 ila 10000 yıl öncesi) sanatına dair diğer bazı eserler arasında Chauvet, Lascaux, Altamira, Cosquer ve Perch Merle'de bulunan mağara resimleri, hayvan heykelleri, Venus of Willendorf gibi Venüs figürlerini içeren taşınabilir sanat eserleri, Portekiz'deki Coa Vadisi, Mazouco'daki ve İspanya'daki Domingo Garcia, Siega Verde'deki ve Fransa'daki Fornols-Haut'tak anıtlar gibi açık hava sanat eserleri bulunmaktadır. Ayrıca Fransa'da bir mamut şeklindeki bir mızrak atıcıyla birlikte bulunan Yüzen Ren Geyiği gibi kemik ve fil dişi oymacılığı örnekleri de bulunmuştur.
Yüzen Ren Geyiği
Doğu Asya sanatı
Güney Kore'deki Turobog'ta insan kalıntıları içeren bir mağarada, 40000 yıl öncesine dayanan oyulmuş geyik kemikleri bulunmuştur. Sokchang-ri'de bulunan geyik veya ren geyiğini içeren mağara resimleri de Üst Paleolitik döneme aittir. Jeju Adası'ndaki Kosanri'de ilk Japonsanat eserlerine benzeyen çömlek parçaları bulun-muştur. O dönemde deniz seviyesi düşük oldu-ğundan Japonya'dan oraya erişim olduğu düşünülmektedir.
Afrika sanatı
En eski Afrika mağara resimleri Mezolitik ve Üst Paleolitik dönemin sonlarına, yaklaşık 10000 ile 12000 yıl öncesine aittir. Zimbabwe'deki en eski sanat eseri kalıntıları en azından 10000 yıl öncesine dayanır. En eski ve tartışmasız Afrika kaya sanatı örnekleri, yaklaşık 10000 yıl öncesine dayanır. Kökenleri Nil Nehri Vadisi'nden batıda Mali'ye kadar uzanmaktadır. Namibya'daki Apollo 11 Mağara kompleksinden 22500 ila 27500 yıl öncesine dayanan yedi taş levha halinde hayvan figürleri resimleri bulunmuştur. Güney Afrika'daki Blombos Mağarası'nda 70000 yıl öncesine dayanan çizimler vardır, onlar da bazı kaynaklarda sanat eseri olarak geçer.
subat 2013 akkara fanzin
Avrupa ve Doğu Akdeniz sanatı
Hohle Fels Venüsü
Tarih Öncesi Ça larda Sanatg
16subat 2013 akkara fanzin
Amerika sanatı
Ekvador'dan kuzeyde
Şili'ye kadar uzayan Peru'daki
And Dağları'nda MÖ 10000 yıl
öncesine dayanan insan yerleşi-
mi kanıtları bulunmuştur. Böl-
gedeki en erken sanat örnekleri
ise MÖ 9500 yılına dayanan
Toquepala Mağaraları'ndaki
çizimlerdir. Peru'daki Telarmac-
hay gibi gömü bölgelerinde de
MÖ 8600-7200 yıllarına dayanan
boncuklu kolyeler gibi eserler
bulunmuştur.
Toquepala mağara resimleri
Bradshaw mağara resimleri
Avustralya sanatı
Batı Avustralya'da bulu-nan Bradshaw kaya resimleri özgün bir taş sanatı formu olarak görülür. Çizimlerde doğru ana-tomik oranlarla detaylı insan figürleri bulunmaktadır. Yakla-şık 17000 yıl öncesine dayan-maktadırlar.
Tarih Öncesi Ça larda Sanatg
Gök
han
DA
MG
AC
I
17subat 2013 akkara fanzin .
AdIm AdIm Jazz Armonisi - Ders 2
Bir önceki dersimizde temel müzik kurallarından olan nota değerlerine, yarım ses, tam ses, aralık ve derece gibi bazı müzikal terimlere değinerek Tetrakord yöntemi ile majör dizi oluşturmayı öğrenmiştik. Bu ayki dersimize, bir önceki dersimizle paralel doğrultuda olan
AKOR KURULUŞLARI
Do majör diziyi örnek alarak modern armonide kullanılan bütün temel akorları bulmamız mümkün olmaktadır.
" ""akor
kuruluşları" konusuyla devam ediyoruz.
AdIm AdIm Jazz Armonisi - Ders 2 - Bu Sayfa Adnan ÖZALASAR AnIsIna HazIrlanmaktadIr...
Örnek-1
Do Re Mi Fa Sol La Si Do
Do Majör Dizisi
Do majörüçül - Triad
Modern armonide "üçül" akor nadiren kullanılmaktadır. Biz daha zengin bir yapısı olan "majör 6'lı akor ile devam edeceğiz. Majör 6'lı akorlar, majör dizinin Birinci, üçüncü, beşinci ve altıncı derecelerinden oluşur.
Örnek-2
Do Re Mi Fa Sol La Si Do
Do Majör DizisiDo majör
6 lı'
Her akor dizilerden oluşur. Şu aşamada bizim için en önemlisi majör akorları ve kuruluşlarını öğrenmektir. Bu konuyu iyi kavrayabilmek için
"akor blokları sistemini"
kullanacağız.
6531 Do
Do
Do
Do
Örnek-3 Örnek problem : Açık bkokları doldurunuz.
Bu çalışma majör akorlarla alakalıdır. Do
b:
" " notası rastgele seçilmiş olup birinci, üçüncü, beşinci ve altıncı dereceler kullanılmıştır.1) Öncelikle boşluklara nota adlarını bemol ve diyez değiştiricilerini kullanmadan yazarız.a: Do'dan yukarıya doğru sol kutulardaki numaraya göre sırası gelen notaları yazınız.......Do Re Mi Fa Sol La.........
Do 3 iken aşağıya doğru"1"e kadar sayın yukarıya doğru "5" ve "6" ya kadar sayın...Sol La Si Do Re Mi Fa Sol La Si... a b c d
1 2 3 4 5 6
1 2 3 4 5 6 7 8 9
18subat 2013 akkara fanzin .
AdIm AdIm Jazz Armonisi - Ders 2 - Bu Sayfa Adnan ÖZALASAR AnIsIna HazIrlanmaktadIr...
Mu
rath
an
BE
Şİ
c: Do 5 ikende aynı şekilde aşağıya doğru "3" ve "1" e kadar,yukarıya doğru "6" ya kadar sayınız....Re Mi Fa Sol La Si Do Re Mi Fa...
d: Aynı işlemi Do "6" iken yapınız. ...Si Do RE Mi Fa Sol La Si Do Re...
1 2 3 4 5 6 7 8
1 2 3 4 5 6 7
6531 Do
Do
Do
Do
a b c d
Örnek-5
2) İkinci adımda majör akorlarımızın bemol ve diyezlerini kontrol ederek yerlerine yerleştiriniz. Bu işlemi yaparken verilen nota (daire içindeki do notası) kesinlikle değiştirilmemelidir.a: Do "1" iken, Do (naturel) nun 1. derece olduğu dizi hiç diyez ve bemol almayan "do majör" dizisi olduğundan "a" satırındaki notaları "do,mi,sol,la" şeklinde yazarız.b: Do "3" iken, Do (naturel) nun 3. derece olduğu dizi 4 bemollü "lab majör" dizisi olduğundan "b" satırındaki notaları "lab,do,mib,fa şeklinde yazarız.c) Do "5" iken, Do (naturel) nun 5. derece olduğu dizi 1 bemollü "fa majör" dizisi olduğundan "c" satırındaki notaları"fa,la,do,re" şeklinde yazarız.d) Do "6" iken, Do (naturel) nun 6. derece olduğu dizi 3 bemollü "mib majör" dizisi olduğundan "c" satırındaki notaları "mib,sol,sib,do
Böylelikle çözümün ikinci aşaması tamamlanmış oldu. Örnek 5'e bakınız.
" şeklinde yazarız.
Mi
Sol
La Fa
Mi
La Fa Mi
SolLa
Re
Si
6531 Do
Do
Do
Do
a b c d
Mi
Sol
La Fa
Mi
La Fa Mi
SolLa
Re
Si
b
b
b
b
*****ÖDEVLER*****şağıdaki akor bloklarını tamamlayınız.Derste anlatılanları düşünerek ve inceleyerek a
6531 Do
Do
Do
Do
Örnek-4
6531
6531 La
6531 Fa
Fa
Fa
Fa
6531
6531
6531 Si
6531
6531
Si
Si
Si
b
b
b
b
MibMib
MibMib
Si
Si
Si
Si
Mi
Mi
Mi
Mi
La
La
La
Re
Re
Re
Re
Re Sol
Sol
Sol
Sol
Böylelikle çözümün birinci aşaması tamamlanmış oldu. Örnek 4'e bakınız.
Orkestramız Pera Güzel Sanatlar bünyesinde,Serhat AKYOL'un titiz ve profesyonel rehberliğinde yaklaşık beş yıl önce kurulmuş ve çalışmalarına devam etmektedir.Orkestramızın en önemli özelliği,orkestra da çalan kişilerin büyük oranının profesyonel olarak müzik dışında başka bir işle uğraşmalarıdır.Bunların içersinde doktor,mühendis,bankacı,mimar,tüccar,öğretmen vb. gibi mesleklerden olmasının yanında bir kısmının da müziği meslek edinmiş, konservatuar ve müzik okullarında okuyan,öğrencilerden kurulu olmasıdır. Amatör ruhla, profesyonel müzik yapan bireylerden meydana gelen orkestramız ülkemizde, kendi alanındaki tek orkestradır.
Pera Gençlik Orkestrası yaylı nefesli ve vurmalı çalgılardan oluşan 42 kişiden meydana gelmiştir.Orkestranın genellikle film müzikleri,klasik eserlerin symphonıc band yorumları,türkülerimizin bazılarının jazz versiyonları ve popüler eserlerden oluşan geniş bir repertuarı vardır.Dört yıldır birçok açılışlarda üniversitelerde ve festivallerde program yapan orkestra bu süre içersinde kendi seyircisini de oluşturmuştur.
Pera Gençlik Orkestrası/ İletişim: Nevin TERZİ: 0 212 245 30 08 - 245 30 09 e-mail: [email protected] Serhat AKYOL:( Orkestra şefi) Tel: 0 536 5445120 e-mail: [email protected]
1)GONNA FLY NOW-Bill Conti/Carol Connors V.Lopez /S.Akyol 2)FAME-Michael Gore Victor Lopez 3)PIRATES OF THE CARIBBEAN-Klaus Badelt Ted Ricketts The curse of the Black Pearl4) YOU RAISE ME UP-Brendan Graham/Rolf Lovland/John Wasson 5) BİR ÇOCUK SEVDİM-Sezen AKSU/Onno TUNÇ Tuğrul Özer 6) Mr. ZOOT SUIT-Mark Cally Roger Holmes 7)COPACABANA-Barry Manilow M.Saurer /S.Akyol
******************ARA 8)THE CHILDREN OF SANCHEZ-Chuck Mangione /B.Phillips/J. Dennisson 9)NO MORE BLUES-A.Carlos Jobin N.Tailor /S.Akyol 10)DON'T KNOW WHY-Jesse Harris(Norah Jones)/P.Martha/S.Akyol 11)PİYANO SOLO-ÖZHAN KAYGISIZ/AYNANIN İÇİNDEN' Özhan Kaygısız12)SPAIN-Chick Corea P.Jennıngs – S.Akyol 13)RESPECT-Otis Redding Roger Holmes 14)KNOCK ON WOO-D E.Floyd/S.Cropper R.Holmes/S.Akyol 15)KARADENİZ-Anonim/S.Akyol 16)THE LOOK OF LOVE-Burt Bacharach Mark Taylor/Words By: Hal David 17)AMADEUS-From Symphony No. 25 W. Amadeus Mozart /Jamin Hoffman 18)PIRATES OF THE CARIBBEAN-Dead Man's Chest' Hans Zimmer Paul Lavender 19) THE PHANTOM OF THE OPERA-Calvin Custer 'The Phantom of the opera' /'Think of me' /'Angel of music' 'The music of the night' /'Masquerade' /'All l ask of you' 20) ANONİM TÜRKÜLER-Anonim/Serhat Akyol 21) RHAPSODY IN BLUE- George Gershwin/Jerry Brubaker 22) FEVER-john Davenport/Eddie Cooley/Roger Holmes
******************
PERA GENÇLİK ORKESTRASI
PERA GENÇLİK ORKESTRASI KONSER REPERTUARI
19subat 2013 akkara fanzin .
V