20
: 1969 CUt: xvn ANKARA ÜNiVERSiTESi ll ll E 1 1 ANKARA iLAHiYAT FAKÜLTESi TARAFINDAN YILDA ÇlKARILIR

ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

Yıl : 1969 CUt: xvn

ANKARA ÜNiVERSiTESi

ll ll

E 1 1 ANKARA ÜNİVERSİTESİ iLAHiYAT FAKÜLTESi

TARAFINDAN YILDA BİR ÇlKARILIR

Page 2: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

'ILMU UŞÜLİ'L-:ı;ı:ADİı:i .

VEYA

'ILMU MUŞ'fALAI;II'L-:ı;ı:ADİı:i

Doç. Dr. TALAT KOÇYİGİT

İtikad, iliadet ve ahlak olarak, bir bütün halinde İslam Dininin bize intikalini sağlıyan ilk kaynak sahabiler olmuştur. Hazreti Peygamberle be­raber bulundı,ı.klan müddetçe vahyin gelişine şahid olan sahahe, yeni bir . dünya nizamımn kuruluşunda bu vahiyden istifade etmenin ve hüküm çıkar­manın bütün yollanın öğrenmişlerdi. Bununla beraber, öğrendikleri şeyle­rin, günlük yaşayışlannda karşılaştıklan hadiselerin değerlendirilinesinde,

veya aralannda zuhur eden anlaşmazlıklarm çözünılenmesinde yeterli ol­madığım görüyorlar ve daha bir çok şeyin öğrenilınesi gerektiğini hissediyor­lardı. En büyük müşkilleri nazJ olan ayetlerin. anlaşılmasıyle ilgili oluyordu. Hazreti Peygamber aralannda bulunduğu müddetçe gerek bu ayetlerin şerh ve izalıı, gerekse bu ayetlerden hüküm istinhatı için ona başvuruyorlar, on· dan öğrendiklerini onun yokluğunda dainıa başvurabilecekleri bir kaynak olarak titizlikle muhafaza ediyorlardı. Hazreti P~ygamberin sözlerinden iharet ola,n bu kaynağın, nazil olan ayetlerin şerh ve izahı ile ilgili kısmı Kur­an tefsirinin, bu ayetlerden isti:ıiliat edilen hükünılerle, istinhat yollan ise,

. fikhın temelini teşkil ediyordu. Fakat hepsi de Hazreti Peygamberin sözleri· ne, yahut bu sözlerin tatbik sahasındaki tezalıüründen iharet olan fiil ve ha· reketlerine istinad ettiği için, Sunnet veya daha umı1ınl tahiriyle Hadis, hem Tefsirin, hem Fıkhın, hem de İslam'ın talim ettiği diğerkonulannasıl kaynağı

· sayılıyordu. Burada şuna hemen işaret etmek isteriz ki, Sunnet veya Hadisi İslam'ın asıl kaynağı olarak tavsif ederken, onu Kur'anm önüne geçirmek düşüncesi içinde bulunmuyoruz. Belirtmek istediğimiz husus, Kur'amn şerh ve izahı ile, İslam'a yön veren asıl kaynağın Sunnet veya Hadis oluşudur. Nitekim meşhur imanılardan YaJ;ıya İbn Ebi Ke§ir (Ö. 129) Surmetin Kur'an üzerinde kaza edici olduğunu söylerken kanaatınuzca bu hususu belirtmek

Page 3: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

118 TALAT KOÇYİGİT

istemiştir1 • Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin, sahahe arasmda daima başvurulan bir kaynak oluşu, Keşfu'~-~unün salıiliinin de ifade ettiği gihi;· onun, sahahe devriıide başlamak üzere tahi'ı1n ve tabiu't· tabi'in devirlerinde seleften halefe, giderek gelişeri ve geliştikçe şerefi artan bir ilim hüviyeti kazanmasına yol açmış; öyle ki, bir kimsenin şerefi, Kitabu'l­lah'm hıfzmdan sonra hıfzettiği hadis miktarlyle ölçülür,.kendisinden hadis işitildiği nisbette kadri ve azameti bilinir olmuştur2• Bu sebeple hadise karşı rağhet artmış, bazan tek bir hadis işitmek için uzak ülkelere meşakkatli se· yahatlar yapılmıştır. 'Ata' İbn Ebi Rabal;ı (Ö. ll4) m anlattığma göre, meş• hur salıahi Ebii Eyyiih el-Enşari, Hazreti Peygamberden işittiği bir hadiste tereddüde düşünce, bu tereddüdü izale etmek ve kalhen mütmam olmak için, aynı hadisi işitenlerden kendisinden sonra tek kalmış olan 'UJP>a İbn ~Amir' e kadar gitmekten yılmamıştır. O sıralarda 'UJP>a Mışır'da bulunuyordu ve Ehii Eyyiih'un I;ficiiz'dan Mışır'a kadar olan bu uzun yolu bir hayvan sır· tmda katetmesi gerekiyordu3• Tek bir hadis öğrenmek için de olsa, sahahe devrinde sık sık görülen bu türlü seyahatlar, "ilim talebi" gayesini güdüyor ve bazı önder sahabiler tarafından da teşvik ediliyordu. Mesela 'Abdullah İbn Mes'iid "Allah'm Kitabını henden dahaiyi bilen birini bilsem devenıle ona· giderdim" diyordu4•

İslam'ın Arap Yarınıadası dışındaki ülkelerde yayılması ve hadis bil~n sahabilerin mühiın bir kısmının da bu ülkelere dağılması neticesinde, balıis kop.usu ettiğimiz bu _türlü seyahatlar daha çok artmış ve ileriki devirlerde

1 İmam el-Evza'ı'nin rivayetine göre Y aJ.ıya İbn Ebi Ke§ir şÖyle demiştir: "Sunnet, Kitap üzerine kiizıyedir; fakat Kit~p, Sniınet üzerine klizi değildir". Alpned İbn :ı;Iıinhel'e bu . sözle ilgili görüşü sorulduğu zaman "ben bunu söylerneğe cesaret edemem. Bununla beraber, Sunnet Kitabı tefsir ve tehyin eder" cevabını vermiştir. Bu haber için bkz.· İbn 'Ahdi'l~Barr, Ciimi'beyiini'l-'ılm (Mısır?), II. 191-192. Buna henzer bir haber,_yine el-Evza'i tarafından Mek· l;ıül'den rivayet edilmiştir. Mekl;ıül der ki: "Kitap Sniınete, Surmetin Kitaba olan ilıtiyacından fazla muhtactır" (Aynı. yer).

2 Klitib Çelebi, Keşfu':;-:;;unün, I. 637.

3 Bu haber için bkz. El-:ı;Iakim Ebü 'Ahdillab, Ma'rifet'ulümi'l-l;adiŞ, (~ahire 1937), s. 7-8; İbn 'Ahdi'l-Barr, Cami' beyiini'l-'ılm, I. 93-94; el-:ija!fb el-Bağdadi, el-Kifiiye fi 'ılmi'r· riviiye (Haydarabad 1357), s. 402. Keza meşhur sahabi Ciihir İbn 'Ahdillab, Hazreti Peygamberden işitınediği bir hadisin 'Abdullah İbn Uneys i~minde bir sahabi tarafından ri­vayet edildiğini öğrenince, hadisi bizzat bu sahabinin ağzındaiı dinlemek maksadtyle .:ı;ricaz­dan Şam'a bir aylık bir yolculuğa çıkmıştır. Bkz. el-Bu!Jari, el-Ciimi ·'u' ş-Şal;i6 (İst. 1315), I. 27 (Biihu'I-turüc fi talebi'!-'ılm) ..

4 El-lJ~tib el-Bağdadi, . el-Kifiiye, s. 402. .

Page 4: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

f . ./

'il>

ILJ\IU USULİ'L-HADİS VEYA ILl\IU 1\!USTALAHI'L-HADİS 119

hadis tarihini inceleyenler için er~ri(ıle fi talebi'l-'ılm adı altında m üstekıl bir tetkik konusunu teşkil etmiştir5•

Ancak, burada şunu hemen kaydetmek gerekir ki, hadis, sahahe devrinde büyük bir değer kazanmış olmakla beraber, Kur'an gibi tedvin edilmemişti. Her ne kadar Halife 'ümer İhnu'l-:ı;t:an;ah hidayette sunuetin tedvinini dü· şünmüş ise de, sahahe ile . yaptığı istişareden sonra, tedvin edilmesi halinde Kıir'an ile karışmasından korkarak bu düşüncesinden vazgeçmiştir6• Bu su· retle, 'Abdullah İbn 'Amr İhni'l-'Aş'ın Ştidılja ismini verdiği ve bizzat Haz· reti Peygamberin ağzından işitmiş olduğu hadisleri içinde topladığı s·ahife müstesna ilk devirde hadisler tedvin edilmemiş oldu7• Şu var ki, sahahe, ha· dislerin muhafazasında lıafız~ya itimad ediyor; bir taraftan Allah'ın kendi­lerine halışettiği yüksek bir hafıza kudreti, diğer taraftan hadisin kazandığı büyük değeri müdrik olarak aralarında yaptıkları müzakereler sayesinde, onları Hazreti Peygamberden işittikleri şekliyle muhafaza edehiliyorlardı.

Ancak bu durum uzun müddet devam etmedi. İsM.m'lli uzak ülkelerde yayılması, ·devlet hudutlarınnı geiıişlemesi ve hadisiİı. ilk kay-nağı. olan saha~ bilerin birbirinden uzak ülkelere dağılması, büyük bir kısmının da gittik­leri yerlerde vefat etmeleri üzerine, hadisin yok olmasından korkularak ya­zıyle takyid ve tedvin edilmesine ihtiyaç duyuldu. Bu ihtiyacı ilk defa his­seden Halife 'ümer İbn. 'Abdi'l-'A.ziz olmuştur.

'ümer İbn 'Abdi'l-'A.ziz (hilafeti 99-101 H./717-719), ulema arasında yaşamış ve ilmi bir hava içinde yetişmişti. Kendi şahsı için hadis yazdığı

5 Bir evvelld notta naklettiğimiz Ciibir İhn 'Abdillah'ın :ı;Iicii.z'dan Şii.m'a yaptığı seya­hatla ilgili haberi el-B~ii.ri, el-~urüc fi talebi'!-'ılm hô.b başlığı altmda zikretıniş, İhn 'Ahdi'l­Barr ise, bu konudili haberleri Biihu gikri'r-ril;ıle fi talebi'!-'ılm başlığı altmda toplamıştır. Bkz. Ciimi'beyiini'l-'ılm, I. 92.

6 'ümer İhnu'l-:ı;rattiih'ın bir Sunen Kitabı yazmaktan vazgeçmesiyle ilgili haberler için bkz. El~:ı;raj:ih el-Bağdii.di, Ta~yidu'l-'ılm (Dımaşk 1949), s. 4 vd 'Urva İhnu'z-Zuheyr'den gelen .bir rivayette şöyle denilme1.-ıedir: 'ümer İhnu'l-:ı;rattiib, bir Sunen yazmak istemiş ve bu husustald görüşlerini almak üzere aslıaba başvurmuştu. Ashab bu göriişü müsbet karşıladı. Ancak 'ümer İhnu'l-:ı;rattiih, bir ay müddetle Allah'a istiharede bulund~; sonra ashabı toplı­yarak o~ara şöyle dedi: Ben, bir Sunen yazmayı istenıiştim; fakat sizden önce kitaplar yazan kavimleri hatırladını. Bunlar, yazdıkları kitapların üzerine düşerek Allah'ın kitabını terket­tiler. Ben, kasem olsun ki Allah'ın Kitabı Kur'ilm Kerimi hiç bir şeyle gölgelemem". Bkz. El­:ı;raj:ih, adı geçen eseri, s. 49.

7 İlk devirde 'Abdullah İbn 'Anır İhİıi'l-'.Aş'tan başka hadis yazan sahabiler yok değil­dir. 'Abdullah İhn 'Abbas, Ciibir. İhn 'Abdillalı, 'Ali İbn Ebi 'falih, Semure İhn Cundeh ve diğer bazı sahabilerin hadis yazdıkları bilinme1.-ıedir. Ancak bunlar, mabdut sayıda hadisleri ihtiva eden ve Şal/ife adı verilen 1.-üçük hacimde şalısi notlardan ibarettir ..

Page 5: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

r

1

120 <!}

T.ALİT KOÇYİGİT

gibi, hadisle meşgul olanlan da hadis yazmağa teşvik ediyordu. Devlet ida· resinin başına geçtiği zaman, bu işi resmi yollardan halletmek lüzfununu hissetmiş ve Medlnelilere şu yazılı e~i göndermiştir: "Peygamberin hadis­lerini araştınnız ve yazınız. Ben, ilim ehlinin gitmesinden ve ilmin yok ol­masından korkuyorum"8• Medine'dek-i amili Ehü Bekr İbn MuJ;ıamnıed İbn 'Amr İbn :ı;Iazm'e yazdığı bir mektupta da şöyle demiştir: "Hazreti Peygam· herin hadislerinden tesbit ettiklerini ve 'Amra tarafından rivayet olunan· lan hana yaz; zira ilmin yok olmasından korkuyorum"9•

'ümer İbn 'Ahdil-'Aziz'in, hadislerin tedvini ile ilgili bir emri de meş• hılr hadis imanılanndan Mul}.ammed İbn, Şihiib ez-Zuhrl (Ö. 124 H. /741) y~ gelmiştir. Bu konuda ez-Zuhrl'den şu haber nakledilmiştir: "'ümer İbn 'Ah­di'l-'Aziz, h1ze Sunenin cem'ini enıretti. Biz de onu defter defter yazdık. Bundan sonr.a Halife, idaresi altında bulunan ülkelere bu defterlerden birer tane göİıderiyordu"10•

Zikrettiğinıiz bu haberlerden anlaşılıyor ki, hadislerin resmi yoldan ilk tedvlni Halife 'ümer İbn 'Ahdi'l-'Aziz zamanmda başlamıştır. Nitekini bu konuya eğilen kaynaklar da mezkılr habere istinaden aynı neticeye işaret ederler. Mesela es-Suyü-p:, ikinci Hicri asır boyunca kitap tasnif eden bazı isimler zik:i:ettikten sonra şöyle der: " ... Hadis tedvininin başlangıcına gelince, hu, ikinci asnn başlannda 'ümer İbn 'Ahdi'l-'Aziz'iİı emriyle ve onun hila· fetine rastlar"11• Yukanda 'ümer İbn 'Ahdi'l-'Aziz'den aldığı enıirle hadis tedvin ettiğini belirttiğimiz İbn Şihiib ez-Zuhrl ise, Miilik İbn Enes tarafın· dan ilk müdevvin olarak 'j:anıtılinıştır12•

8 Er-Riimahurmuzi, eı:Mu(ıaddi!iu'l-fiişıl beyne'r·ravi ve'l-vii'i (yazma, Şehid Ali Ktb.

No. 531), v. 4a; ed-Diirlıni, es-Sunen (Dimaş:Jı: 1349); I. 126. 9 Ed-Diirlıni, es-Sunen, I. 126; el-{fatlh, Taljyidu'l~ 'ılm. s. 105; el-Bubii:ri, el-Cami'u'ş­

Şal].i(ı (I. 33) inde Keyfe yu]plaZtı'l-'ılın bab başlığı altında şu haberi ta'Iik etmiştir: '"ümer

İbn 'Abdi'l-'Aziz, Ebü Bekr İbn :ı;Iazm'e bir mektup yazarak şöyle demiştir: Hazreti Peygam· berin hadislerini araştır ve onlan yaz. Ben, ilmin yokolınasından ve nlemanın gitmesinden

korkuyorum. Hadis, ancak Hazreti Peygamberin hadisi olduğıı zamaiı kabul edilir. İbni yay­sınlar; meclisler kurnlup bilıneyenler öğretilsin; zira ilim, ancak sır olarak kaldığı zaman yok olur".

10 İbn 'Abdi'l-Barr, Cami.' beyani'l-'ılm, I. 76.

ll Es-Suyüti, Tedribu'r-ravi (M:ışır 1379/1959), s. 40

12 İbn 'Abdi'l-Barr, Cami' beyani'l-'ılm, s. 76; keza bkz. el-l):iisııni, Jiavii'ıdu't-tal].di!i (Dmiaş:Jı: 1353/1935), s. 46.- El-l):iisımi burada İbn :ı;Iacer'den naklen, 'ümer İbn 'Abdi'l-'A­ziz'lıi emriyle hadisi ilk tedvin eden kimsenin İbn Şihiib ez-Zuhri olduğıınu kaydeder. Burada

şuna da işaret etmek yerinde olur ki, hadis kitabeti veya tak]'idi, Hazreti Peygamberin haya­

tında sahabe tarafından da bilinen ve küçük çapta hadis yazma işine delillet eden faliyetlerden

Page 6: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

iLMtr USULİ;L-HADİS VEYA lLMU iiiUSTALAHİ'L-HADIS 121

Birinci Hicri asnn sonlannda tedvin · devrinin başlamasından sonra, muhtelif hacimde hadis kitaplan meydana çıkınağa başlamış, bunlan, ted­vin edilen kitaplarm fıkıh bablanna göre tasnif edilmiş şekilleri takip etmiş­

. tir. Er-Riimahurmuzi (Ö. 360}, muştalal].u'l-l].adi§e ait telif ettiği bir kitabın "el-Muşannıfün min ruviiti'l-~i fi'l-emşiir" adlı babında bu konu ile ilgili geniş bilgi verir ve şöyle der: "Bildiğime göre hadisleri ilk tasnif edip bahlara

. • .. .. c • ( ayıran kimse Başra'da er-Rahi' Ibn Şuheyl]. (0. 160), Sa id Ibn Ebi Arühe (Ö. 156}, Yemen'de 'Abd diye anılan ]j:iilid İbn Cemil ve Ma'mer İhn.Riişid (Ö. 152}, Mekke'de İbn Curayc (Ö. 150}, sonra Küfe'de Sufyiin e§·ı:levrl (Ö. 161}, Başra'da :ı;Iamm.ad İbn Selerne (Ö. 176}, yine Mekke'de Sufyiin İbn 'Uyeyı:1.e (Ö. 198), Şam'da el-Velid İbn Muslim (Ö. 194}, Rey'de Cerlr İbn 'Ahdi'l-:ı;Iamid (Ö. 182}, ]j:oriisiin ve Merv'de 'Abdullah İbnu'l-Muharek (Ö. 181}, Viisıt'ta Huşeym İbn Beşir (Ö. 183}, Küfe'de İbn Ebi Zaide (Ö. 182}, İbn Fuzayl (Ö. 196), Yemen'de 'Ahdurrazza~ (Ö. 211) ve Ebü l}.urra Müsa İbn 'fa~ olmuştur13•

Hepsi de ikinci Hicri asra mensup olan hu musannıflann eserleri, aslın­da birer hadis mecmuası olmakla beraber, naklettikleri hadisler arasında bazı sahabe sözlerini ve tabi'fın fetvalannı da ihtiva ediyorlardı. Fakat üçün­cü asnn başlanndan itibaren, yalnız sahih hadisleri toplamayı gaye edinen kitaplarm ç:ı1.-tığı görülür ki, bunlann başında el-Bul}.ari ile Muslim'in el-Ca­mi 'uş-Şa(ıi(ı'leri gelir. Bunlan da sıhhat yönünden birbirinden farklı diğer hadis kitaplan takip etmiştir.

Üçüncü Hicri asırda sahib. hadis kitaplannın zuhuru, hadis nlemasının her türlü mücadeleyi göze alarak çeşitli güçlüklere şiddetle göğüs geren azim-

. li çalışmalannın bir neticesi olarak tezahür eder. Hadisçileri böyle bir gay­rete sevkeden tek amil, yukanda hulasa etmeğe çalıştığımız durumdan da anlaşılacağı üzere, hadislerin ilk devirde resmi yoldan tedvin edilmemiş ol­masıdır.

Esasen hu durum, yani hadislerin bidayette tedvin edilmemesi, iki bü­yük netice ortaya çıkarmıştır. Birincisi, müslümanlarm Kur'an üzerinde

ibarettir. Bu bakımdan kitabet veya takyid ile tedvin tabirlerini ve bunların hadis tfuihi yö­nünden deliilet ettikleri maniiiarı birbirinden ayırdetmek gerekir. Ki tab et -veya takyid, Haz­

reti Peyganıber devrinde başlaiDJ.Ş ve .hiç inkıtaya uğramadan devam etmiŞ bir hadis yazma

işine deliilet ettiği halde, tedvin, yukarıda da belirttiğimiz gibi, birinCi Hieri asnn sonlannda Halife 'ümer İbn 'Abdi'!-' Aziz'in emriyle başlamış geniş çapta hadis toplama ve yazma işln· den ibarettir.

13 Er-Riimahurmuzi, el-Mul)addi§u'lfiişıl, 126b - 127a.

Page 7: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

122 TALAT KOÇYİGİT

ittifak ettikleri gibi, belirli bir hadis mecmuası üzerinde ittifak edememeleri, diğeri ise, birincinin neticesi olarak, hadis ulemasmın, daha sonraki devirlerde salıili hadisleri biraraya getirebilmek iÇin insan üstü bir gayret sarfetmeleri­

dir. Birinci neticenin hadis tarihindeki tesiri cidde:p. büyük olmuştur. Fil­hakika, eğer hadisler, Kur'am Kerim gibi, onları bizzat Hazreti Peygariıherin

ağzından işitenlerin hayatta bulundukları sırada titizlikle toplarup kayde­

dilmiş olsaydı, daha sonraki d~virlerde devam edip giden rivayet kapısı ka­panmış ve rivayet yolu ile zuhur eden hataların, tahrif ve tashiflerin hadls­lerde meydana getirdiği mana değişmelerine. meydan verilmediği gibi, şahsi ve siyasi gayelerle düzülen sözlerin hadis olarak" rivayet sahasına atılması da

önlenmiş olurdu. Böylece, her türlü şüpheden uzak, çeşitli rivayet hataların­dan silli:r:iı bir hadis koleksiyonu, müslümanların, Kur'am Kerim gibi daima

müracaat edebilecekleri ikinci. bir kaynak olarak elaltnıda bulunurdu.

Fakat durum böyle olmamıştır. Hazreti Peygamberin vefatından sonra

fetihler süratle gelişmiş, Suriye, Lübnan, Ürdün ve 'Ira~ Hicretin daha l 7 nci senesinde İslam Devletinin hudutları içine girmiştir. Bunları Şimali M­rika ile Endülüs'ün fethi takip etmiştir. Fetih için sefere ·çıkan ordnda

Hazreti Peygamberin ashabından bir çok kimse bulunuyor; bunların bir kısmı kumandan, büyük bir kısmı da asker olarak hizmet görüyorlardı. Bu saha­

hüer, çok defa gittikleri yerlerde kalıyorlar ve oralarda halka İslam Dininin esaslarım öğretiyorlardı.

Sahabenin kısa bir zaman içinde genişleyen İslam ülkelerinde dağılma-. ları, tahiatiyle, onların Hal')reti Peygamberden işitip hıfzettikleri hadislerin

de muayyen heldelere münhasır kalmasına sebep oluyordu. Çünkü bir sa­hahl tarafından işitilmiş olan bir hadis, hıışka bir sahabi tarafından işitilme­

miş olabiliyor ve bunun neticesi, o ha~s, sadece onu işiten sahabinin yerleş­tiği ülkede biliniyor, diğer ülkelerin mechulü kalıyordu. Bu durumise, o ha­disi öğrenmek isteyen müslümanların, diğer ülkelerden o ülkeye uzun ve

meşakkatli seyalıatlara karlanmaları neticesini doğuruyordu. Bu, bir hakı­ma hadis rivayetinin başlaması demekti. Sahaheyi takip eden tabakalarda müslüman nüfUsunun ve buna müvazi olarak hadlsle meşgul olanların ço­

ğalmasıyle hadis rivayeti de müslümanlar arasında yaygın bir hal ~ıştır.

Ancak hadisler ilk dört halife devrinde her türlü şüphe ve tereddütten uzak, yalııız İslıim llahiyatçıları arasında alınıp· rivayet edilmiş, ehil. olmı­yanların eli bu sahaya uzanmamıştır. Fakat acı bir gerç.ektir ki, bu devir uzun sürmemiş, İslam alemi, yarım asırlık bir müddeti himüz tamanılama­dan büyük bir bildireye sürüklenmiştir. Bu hadirede İslam'nı üçüncü hali-

Page 8: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

1Ll\IU USULİ'L-HA.DİS VEYA ILliiU 1\IUSTALARI'L-RADİS 123

fesi 'O§man İbn 'Affan şehid edilmiş; onUn. şehadetiyle İslam'ın binası sar­sılımş, inaıic ve inıan duvarlarında meydana gelen tamiri gayri kaahil çat­laklar zamanımıza kadar devam edegelmiştir. 'O§miin'ın katlinden sonra, müslümanlar 'All İbn Ebi 'fiilih'e bey'at etmiş olmakla· beraber, vnkuhulan yeni hadiseler, eski sulh ve sükUn.n iade edecek yerde, anlaşmazlıkları bir kat daha artırmıştıİ. Çünkü bir taraftan Hz. 'All'ye bey'at edilirken diğer taraftan Hz. 'O§miin'ın ölümünden mes'Ul oldnğn ileri sürÜlerek yine Hz. 'Ali'den onun "dem"i talebedilmiştir. Bn olaylar, müslüman saflarında bü· yük bölünmelere sebep olmuş, bir taraftan :ı;Iiciiz ve 'IraİıJıların takviye et·· tikleri 'All karargahı teşekkül ederken, diğer taraftan, Şam ve M:ışır halkının desteklediği Mu'iiviye karargahı öbürünün karşısında yer almıştır. Müslü­manlar arasındaki bu bölünme, ta~aflar arasında "şidd~tli çarpışİnalara sebep olmuş, iş tahkimle neticeye uİaşmış .olmakla beraber, yeni yeni siyasi fırka· larui zuhuruna. yol açnııştır14•

Bu fırkalar arasında, Kur'an nasslarının mana ve mefhunılan üzerinde ortaya çıkaıi ve zaman zaman itikada da taalluk eden münakaşalar, felsefi görüşlerin de inzimamıyle yeni mezhebierin meydana gelmesine sebep olmuş; her mezheb, kendi muhalifini sa.Iıip olduğu inanç ve itikadından dolayı-tek· fir etmeğe başlamıştır. Bu fırka ve mezhepler, gerek kendi görüşlerinin vaz­ında ve gerekse muhaliflerini tenkidde dainıa dini. nasslara istinad etmek zamretini hissettikleri için, Kur'an ve hadis hükümlerine başvurinuşlar,

ancak görüşlerine uygun hükümleri çok defa bulamadıklan için de, Kur'an ayetlerini tevtl, hadisleri ise tahrif ve tashif etmek, yahutta yeniden hadis uydurmak zorunda kalnıışlardır. Bu suretle hadis vaz'ı süratle gelişiiiiş, kısa bir zaman içinde aklın kabul edeiiiiyeceği sayıda hadis vazedilmiştir~5•

İşte, İslam'ın bidayetinde hadislerin tedvin edilın.eıniş olmasıinn orta· ya çıkardığı ilk netice budur ve kısaca hulasa etmek gerekirse diyebiliriz ki: Hadislerin tedvin edilmemesi, daha sonraki devirlerde rivayet müessesesinin istismarına ve siyasi, yahut itikadi sahalarda kullanılınak üzere bir çok ha· disin tahrif ve tashifine, bir çoklarnun da uydurulmasına sebep olmuştur.

Hadislerin ilk devirlerde tedvin edilmemiş olmasının ortaya çıkardığı ikinci büyük neticeise, hadis ulemasının, rivayet müessesesine karışan eh· liyetsiz elleri kırmak ve Hazreti Peygamberin hadislerini bu elierin meydana'

14 Talat Koçyiğit, Mevzu hadislerin zuhuru (lliüıiyat Fa1."iiltesi ·Dergisi, Yıl 1967, cild xv;), . s. 60.

15 Bu konuda. daha geniş bilgi için bkz. Adı geçen makale.

Page 9: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

124 TA.LiT KOÇYİGİT

getirdiği zararlardan kurtarmak için büyük gayret sarfetmek zorunda kal· ni alandır.

Aslında hadisin hu türlü zararlardan koruriması gerektiği sahahe tara· fından bilinen bir keyfiyetti. Hadisin, Kur' anı Kerimden sonra ilk teşri! kay·

nak olması itibariyle, onun tahrif veya tashife uğraması, yahut Hazreti Pey· gamberin söylemediği bir sözün yalan olarak ona sızması, sahaheyi en çok endişeye sevkeden hususlardandı. Bu itibarla Hazreti Peygamberden riva·

yerlerinde itidali muhafaza ediyorlar, hatta hazılan, ya hiç rivayet eimiyor· lar, yahutta rivayeti münikün olduğu kadar azaltıyorlardı. İbn J>."_uteyhe'nin de belirttiği gibi, bilhassa "'ümer İhnu'l-J;;ragah, rivayeti çoğaltanların,

yahut hüküm getiren bir haber rivayet edipte rivayetine şahid getiremiyen· lerin şiddetle karşıianna dikiliyor, onlara az hadis rivayet etmelerini emre­diyordu. Bununla, halkın rivayete dalıp', ona başka şeyler kanştırmamala­nnı, münafık ve facirlerin yalan ve desiselerine düşmemelerini istiyordu. Bu itibarla Ehü Bekr, ez-Zuheyr, Ehü 'Uheyde ve 'A.hhas İbn 'Ahdi'l-Mugalih

gibi sahabenin ululan ve Hazreti Peygamberin has yakınlan, Ondan az ha· dis rivayet ediyorlar, hatta aşereden olan Zeyd İbn 'Amr gibi bazı sabahller de hemen hiç rivayet etmiyorlardı"16•

Meşhur sahabi Enes İbn Malikin Hazreti Peygamberden oldukça çok hadis rivayet etmiş olmasına rağmen 17 şöyle dediği rivayet olunur: "Hata yapmaktan korkmaınış olsam, size Hazreti Peygamberden işittiğim şeyleri rivayet ederdim"18• Yine Enes'ten gelen bir rivayette "size çok hadis rivayet

etmeme, Hazreti Peygamberin 'kim hana yalan isnad ederse cehennemdeki yerine hazırlansın' sözü mani oluyor" dediği nakledilir19•

Sahabenin hadis rivayetine karşı gösterdiği hu şiddet, yukanda da işa· ret ettiğinriz gibi, rivayette yapılacak bir noksanlık veya fazlalık sebebiyle hataya düşmek ve Hazreti Peygamberin söylemediği bir şeyi ona isnad etmiş

olmak kork-usuna dayanıyor ve hu sebeple ondan rivayeti azaltıyorlardı. çünkü onlara göre, ne kadar çok hadis rivayet edilirse, hu rivayette hataya. düşme ihtimali de o kadar çok olurdu.

16 İhn l}:uteybe ed-Dineveri, Te'vilu mul.Jtelifi'l-lzadi!! (]}:iihire 1326), s. 48-49. 17 Eıies İbn Malik; hadis rivayeti yönünden muksirundan addedilir ve Ebü Hurayra ile

H~. 'A'işe'den sonra üçüncü derecede gelir. Al;ınıed M~ammed Şiikir'in İhnu'l-Cevzi'den ~ak­. len belirttiğine göre Enes'ten rivayet edilen hadis sayısı 2286 dır. Al.uned İhn :ı;Ianbel'in Mus­

ned'inde Enes'e ait 2178 hadis yer almıştır. Bu konuda daha geniş bilgi için bkz. Al.uned Mu­lıammed Şakir, el-Ba'~u'l-IJa!!i!! (Mışır?), s. 211.

18 Ed-Dii.riıni, es-Sunen, I. 77. 19 Bkz. El-:ı;Iakim Ebü 'Abdillah, Ma'rifeı 'ulümi'l-badiş_ mukaddimesi.

Page 10: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

ILMU us~'L-HADİs VEYA iLMü :MUSTALAHİ1L-HADİs 125

Sahahe, hata yapmak korkusuyle rivayeti azaltırken, rivayet edilen ha­dislerin kabulünde de ihtiyatı elden bırakm.ıyorlardı. Hadis rivayet edenden şahid talebedilmesi, yahut rivayetinin doğruluğu için yemin ettirilmesi çok görülen ihtiyat tedhirlerindendi. Eı;-Zehebi, bu yola başv-uran ilk salıahinin EhüBekrolduğunukaydeder ve bunuula ilgili olarak şu haberi nakleder: Yaşli bir kadın miras talebiyle Ebü Bekr'e müracaatta bulunur; fakat· Ebü Bekr, ne Kur' anı Ker!mde ve ne de Sunnette nineye düşen miras hakkıyle ilgili bir hüküm bulunınadığını ileri sürerek kadını geri çevirmek ister. -Bu sırada yan­lannda bulunan el-Muğire'nin, bu gibikadınlara Hazreti Peygamberin südüs ( altıda bir) verdiğini rivayet etmesi üzerine Ebu Bekr, el-Muğire'den, bu ha· beri işiten başka kimse bulunup bulunınadığını sorar. El-Muğire'nin, MuJ.ıam­med İbn Mesleme'yi şahid göstermesi ve İbn Mesleme'nin de buna şelıadet etmesi üzerine, Ebü Bekr, mezkfu lıadisle hüküm verir20•

'ümer İbnu'l-:Ş:attiih ile diğer salıahiler de Ebü Bekr'in izinılen giılerek işittikleri hadisi teyid ve takviye edecek Şahidier bulunİnadıkça kabul et· memişlerdir. Kaynaklar, buna delalet eden haberlerle doli.ıdur2 1 •

Sahabenin, hadislerin alız ve rivay~tinde gösterdikleri bu şiddetli teÇI.hir gözönünde bulundurulursa, ilk devirde dillerde dolaşan lıadl;ılerin hiç bir tahrif ve taslıüe uğramadan hatadan salim bir şekilde rivayet edildiğine ko· layca hükmolunabilir. Hele bu devirde hadis uydurulup, buulann Hazieti Peygambere isnad edil.m.iş olması, aklın kabul edebileceği bir husus değildir.

. Bunuula beraber, yukanda da işaret ettiğiınj,z gibi, bu devir uzun sür­memiş, üçüncü Halife 'Oııman İbn 'Affan'ın şehld edilı;nesiyle müsıümanlar fırka ve lıiziplere aynlmış; her fırka kendi görüşünün hak olduğunu muhalif­lerine .telkin edebilmek için, hadisleri keyiflerince tahrif etmeye, yahut bir takım sözleri hadis adı altmda tedaville çıkarnıağa başlamişlardır. Buna

20 Ez;-Zehebı, Te~kiratu'l-bııffii:; (Ş:aydariibiid 1375/1955), I. 2. Keza bkz. el-ij:iikim Ebü 'Abdillah, Ma'rifet 'ulümi'l-l)adi!! s. 15; el-Ş:ap:h el-Bağdiidi, el-Kifiiye, s. 26. .

21 Mesela 'ümer İbnn'l-Ş:aıt:iib, Hazreti Peygamberden "biriniz kapıya gelipte içeri gir­mek için üç defa izin istedikte izin verilmezse geri dönsün" hadisini rivayet eden Ebü Müsii.­dan şahid istemiş, Ubeyy İbn Ka'b'm şehadeti üzerine de hadisi kabul etmiştir. Bu haber için bkz. el-BııY.ii.ri, el-Ciimi'u' ş-Şa~ıil), VII. 130 (biibn't-tesliın ve'l-isti' z;iin şeliişen); Muslim, el­Ciimi'u' ş-Şal)i;l) (M. Fn'iid 'Abdn'l-Bii.Jıi neşri), III. 1694 (kitiibu'l-isti' z;iin). 'Ali İbn Ebi 'fii­lib'ln de bu konu ile ilgili olarak şöyle dediği rivayet olunur: ·"Hazreti Peygamberden bir ha­dis işittiğim zaman, Allili'ın dilediği kadar o hadisten faydalanırıın. Bir başkası bana hadis rivayet ederse ondan yemin etmesini isterim; ederse doğrııluğuııu kabul ederim". AI;ımed İbn

. :e:anbel, I, 154, 174, 178; el-Ş:ap:h el-Bağdiidi, el-Kifiiye, s. 28; ez;-Zehebi, Te;;kiratu'l-l)uffii:;, I.~ .

Page 11: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

126 T.A.LİT KOÇYİGİT

muvazl olarak müslümanlar arasına karışan ve İslam'ın parçalanmasıiı.dan fayda uman hir takım kimseler de hadislerden diledikleri şekilde istifade et­me yoluna gitmişlerdir.

İşte hu durum, tahi'iın nlemasım harekete geçirdiği gibi, halk arasında rivayet edilen hadislerin sıkı ve devamlı hir kontrola tabi tutulması için hir · takım prensipierin vaz'ını da zarurl kılmıştır. İlk olarak, her hadis ravisinin, rivayet ettiği hadisin kaynağını belirtınesi şart koşulmuştur. Bu, tahü olarak hadislerde isnad kullamlması zorunluluğunu intac etmiştir. İsnada verilen hu ehemıuiyet, hir bakıma, onu teşkil eden ravilere matuftur. Zira hir is~a­dın sıhha:tı, her şeyden önce, o isnaddaki ra viierin sika (adalet ve zaht yönün-. den güvenilir) olmalarına bağlıdır. Bu hakınıdan hadis imanıları, tedvln et­tikleri hadislerin sılılıatİnİ tetkike giriştikleri zaman, önce onları rivayet eden ravileri adalet ve zaht yönünden sıkı hir tetkike tabi tutm~şlar, bunun neti­cesi rivayeti kabul e<Wenlerle reddedilmesi gerekenleri, bunların kabul ve red sebeplerini tesbit ile her biri için mufassal hiyografiler tanzim etmişlerdir. Riivilerin tetkikine muvazi olarak rivayet halleri de ayrıca tetkike tabi tu­tulmuştur; çünkü ravilerin tetkiki neticesinde görülmüştür ki, adalet ve zaht sıfatiarını haiz olan her ravinin rivayetini kabul etmek doğru değildir; zira insan ne kadar adil ve ne kad~r zahıt olursa. olsun, haz an ve him ve hataya düşmekten, yahut ııisyan ılietine maruz kalmaktan kurtulamamaktadır.

Gerek ravilerin ve gerekse rivayet hallerinin tetkiki neticesinde, bun­ların birbirinden farklı dereceleri tesbit edildiği· gihi, hu tesbit işinin

daha salim ve daha kesin h_jr şekilde yapılmasım mümkin kılacak bazı kaide­ler vazedilıuiş, hu kaideler yardımıyle tesbit edilen farklı dereeelerin her hi· rine uygun sıhhat yönünden yine birbirinden farklı hadis çeşitleri ortaya çık­mıştır. Ancak hadis imaınları arasında bunların her birinin ayrı ayrı hilinnie­si ve kolayca tanınınası için, her birine delalet eden ıstılahlar vazolunmuş· tur. Mesela her yönden: mükemmel olan hir hadise şal)il} deııilmiş, ancak sa­hlh hadisler arasında da, ravilerinin hal ve duruınlarındaki farkhhklar dola­yısıyle farklı dereceler görüldüğü için en üstün derecede olanlar şal)il) li-~ii- . tihi,.hu dereceye ulaşmamış olanlar ise şal)i{ı li-gayrilıi adını almıştır. Sahlh li-gayrilıi'nin altında derece alanlara ise sırasıyle l)asen li-~iitihi ve l)asen li· gayrihi deııilmiştir. Hasen li-gayrilıi derecesine ulaşmıyan hadisler ise zayıf hadislerden sayılmıştır22.

Ancak, hir hadisin zayıf vasfı.nı kaza!lİllasında çeşitli amiller rol oyna­mıştır. Bu ilmillerden hir kısmı, ya rivayet hallerinden olmak üzere doğru·

22 Bkz. İbn I;Iacer el-'AsJı:aliini, Ş eri) u Nul:Jbeti'l-fiker (İst. 1305), s •. 18-19.

Page 12: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

ILl\IU USULİ'L-HADİS VEYA ILMU MUSTALA.HI'L-HA.DİS 127

dan doğruya isnadla ilgilidir ve isnadın başında, ortasında veya sonnnda ravi düşmesiyle olur. Yahntta, bu amillerden bir kısmı ravinin halleriyle ilgilidir.

Birinci şıkta, birbirinden farklı ravi düşmesiyle çeşitli hadis şekilleri

ortaya çıkmış ve her biri için ayrı bir ıstılah vazedilerek birbirinden ayırt edilmeleri kolaylaştırılmıştır. Mesela İsnadın başında ravisı düşmüş hadis­Iere mu'allal;rP, ortasında ravisi düşmüş hadisiere munl;wp,'24 (düşen ravi ~-a­yısı birden fazla ve birbirini takip ederek olmuşsa mu'zalj25 isnadın sonunda ravisi düşmüş hadisiere de mursel de~tir26• Bazan da isnadda ravi düş­mesi, herkesin kolay anlayamıyacağı kadar .gizli olmuştur. Bu, ravinin müla­ki olduğu şeyhten işitınediği bir hadisi rivayet etmesi halinde ortaya çıkar. Bu çeşit hadisiere de ıstılahta mudelles adı verilmiştir27 •.

Ravilerin halleriyle ilgili olan amillere gelince, bunlar da birinci şıkta olduğu gibi, değişik isimlerle zikredilen çeşitli hadislerin ortaya çıkmasına

yol açmıştır. Mesela rivayetinde yalancılığı sabit olan bir ravinin hadisine mevZü28 denilmiş, yalancılıkla itharn olnnan ravilerin hadislerine metrük29,

hatası fahış, gafleti çok ve fıskı zahir olan ravilerin hadislerine munker30, ri- .. vayetinde vehim olduğu· tesbit edilen ravilerin hadislerine mu'alleP1, riva­yetinde yaptığı bazı ilavelerle başkalarıi!J.D. rivayetine muhalefet edenlerin hadislerin mudrec32, takdim ve tehirle yaptıkları rivayetlere mal.düb33 denil­miş ve bunun gibi, 200 den fazla konuya delalet eden çeşitli ıstılalılar vazedil­mek suretiyle, her konnnnn diğerinden ayırt edilmesi ve müstekıllen bilinip öğrenilmesi temin edilmiştir. Bu bakımdan hadis ilmi bir ıstıla.Iılar ilmi ol­muş, her bir ıstılah, bu ilmin birer temel taşı addedildiği gibi, hadis imamları arasında hadis ilminin müstekıl bir bölümü olarak ayrı ayrı inceleme konusu

23 Aynı eser, s. 36. 24 Bkz. İhnu'ş-Şaliil;ı, 'Ulümu'l-l}adi!i (:r;ı:aleb 1386/1966), s. 51; es-Suyüp, Tedribu'r­

riivi, s. 126; İbn :r;ı:acer, Şerl}u Nul:Jbeti'l-fiker, s. 38. 25 İhnu'ş-Şaliil;ı, • Ulümu'l-l}adi§, s. 54; es-Suyüıt, Tedribu'r-riivi, s.129; İbn :ı;ı:acer, Şer­

!} u Nul:Jbeti'l-fiker, s. 38.

26 İhnu'ş-Şaliilı, 'Ulümu'l-l;ı.adi!i, s. 47; es-Suyuıt, Tedribu'r-riivi, s. 117; .İbn :ı;ı:acer, Şer­l;tu Nul:Jbeti'l-fiker, s. 37.

27 Bkz. İhnu'ş-Şaliil;ı, 'Ulümu'l-{ıadi!i, s. 66; es-Suyüp, Tedribu'r-riivi, s. 130; İbn :r;ı:acer, Şerb-u Nul:Jbeti'l-fiker, s. 39.

28 İbn :ı;ı:acer, Şerl}u Nul:Jbeti'l-fiker, s. 42. 29 Aynı eser, s. 45.

30 Aynı yer. 31 Aynı yer.

32 Aynı eser, 46.

33 Aynı eser, s. 47.

Page 13: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

128 TALAT KOÇYİGİT

yapılmıştır. Her biri hakkında müstekıl eserler telif edilmiş, bazen de bütün ıstılahlan içinde toplıyan muhtasar veya mnfassal kitaplar meydana geti­rilmiştir. İşte bu eserlere, hadiste ıstılali olarak konulmuş elfazı şamil olmalan itibariyle muştalal;ıu'l-l;ıadi!i adı verilmiştir34•

Mnştalal;ıu'l-hadi§ kitaplannda hadis ilminin tarifi yapılarak rivayet ve dirayet yönünden olmak üzere iki kısma taksim edilıniştir35 • Rivayet yö­nünden hadis ilmi, Hazreti Peygambere izafe edilen söz, fiil ve takrirlerin bilinmesi, zahtı ve rivayetinden ibarettir. Dirayet yönünden hadis ilmi ise, rivayetin hakikatını, şartlarını, çeşitlerİJ?-İ, hükünılerini, ravilerin hal ve ·şart· larını ve merviyyatın sınıflarını inceleyen bir ilimdir.

Hadis ilminin hu taksimi gözönünde bulundurulursa, hadis metinleri­nin toplaiDp yazılmasından, sonra da hıfzedilip rivayetinden ibaret olan bi­rinci kısmın, yani rivayete dayanan hadis ilminin, dirayete dayanan ikinci kısımla ilgisi hulunmadıkça, hiç bir şey ifade etmiyeceği kolayca anlaş:ılır;

4 çünkü dirayet olmaksızın hadislerin tahlil ve tenkidini yapmak ve dolayı· sıyle sahih olanla= sak.im olanlanndan ayırmak imkaiD yoktur. Bu bakım­dan hadis nleması arasında dirayete daya~an hadis ilmi 'Ilmu uşüli'l-l;ıadi!i adıyle şöhret kazanmıştır. Aynı zamanda, hu ip.m, konusu ve gayesi itibariy­le hizhn daha önce açıklamağa çalıştığımız muştalal;ıu'l-l;ıadis ilminden başka bir şey değildir. Buna· göre 'Ilm u diriiyeti'l-l;ıadis (Dirayet yönünden hadis ilmi), 'Ilmu uşüli'l-l;ıadi!i (Hadis usUlü ilmi) ve 'Ilmu muştala(ıı'l-lıadi!i (Ha­dis istılahlan ilmi), hadis ilminde ayiD manada kullanılan ibarelerden ibaret olmuştur.

Muştalal;ıu'l-J:ıadi§ ilmi, İslam'ın ilk üç asrında, hu isimle bilinen bir ilim hüviyetini henüz kazanmadığı gibi, çeşitli hölünılerini bir araya getiren tek bir kitap halinde de tasnif edilmemişti. Bununla beraber, münferid bölüm­lerde söz sahibi olanlar da yok değildi. Mesela haberlerin kabulü için ravilerin

34 Istıla~ bir ilim dalına mensub olanlann, bir lafız veya kelimeyi, Ingatta delillet ettiği manndan başka bir manii için vazedip kullanmalaiı. ve bu manii üzerinde ittifaklarıdır. Mesela

"vii.cib" kelimesi, Ingatta silbit ve Hizun manasında kullamldığı halde, fukaha bu kelimeyi ki· şinin, yapınası haİinde seva,b kazanacağı, terketmesi halinde ise ıkaha maruz kalacağı şeyler için kullanmış ve bu mana üzerinde ittifak etmişlerdir. Mutekellirnıin da aynı kelimeyi, aklen yokluğu tasavvur edilenıiyen şeyler hakkında kullanmışlar ve mesela "Vacibu'l-vucüd" de­

nıişlerdir; bununla vücudu zorunlu olan, yahut olı1!aması aklen mümkün olmayan Allah Ta­

iilayı murad etmişlerdir. Buna göre, viicib kelimesinin mutekellirnıin nazanndaki bu manası bir ·ıstıliih maniisıdır~

35 Mesela bkz. el-l):iisııni, I):avii'ıdu'ı-ta~di§ (DimaşJı: 1353 /1935), s. 51.

Page 14: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

ILMU USULİ'L-HADİS VEYA ILMU MUSTALAHİ'L-HADİS 129

cerh ve ta' dil süzgecinden geçirilmeleri gerektiği sahabe devrinden beri bili­niyordu. İbn 'Ahhiis (Ö. 96) ve Enes İbn Millik (Ö. 93) bu konuda büyük şöh~ ret kazanmışlardrr. Tabi'fından eş-Şa'bi (Ö. 104) ve İbn Sirin (Ö. llO), bu tabakanın sonlanndan el-A'meş (Ö.148), Şu'be (Ö. 160) ve Malik İbn Enes (Ö. 179); bunlan takip eden tabakadan 'Abdullah İhnu'l-Muhiirek (Ö. 181), Sufylin İbn 'Uyeyne (Ö. 197), 'Ahdurra]pnlin İbn Mehdi (Ö. 198) aynı konu· da söz sahibi olmuşlardır. Ya:Q.ya İbn Ma'in (Ö. 233) ve A:Q.med İbn :ı;Ianhel (Ö. 241) ile cerh ve ta'dil ilmi zirveye ulaşmıştır.

Mu]J.telifu'l~:Q.adiıı sahasında eş-Şlifi'i (Ö. 204) ve İbn ~uteybe (Ö. 276) telif ettikleri kitaplarla şöhret kazanmışlardır.

Ile! bahsinde, 'Ali İhnu'l-Medlni (Ö. 234), İmam Muslim (ö. 261), A:Q.· med İbn :ı;Ianhel (Ö. 241) ve İbn Ebi :ı;Iatim (327); garihu'l-:Q.adi§ bahsinde Ebü 'Ubeyde Mu'ani.mer İhnu'l-Muııennli (Ö. 210) ve Ebü 'Ubeyd el-~lisım · İbn Sellam (Ö. 223) yine büyük şöhrete sahiptiler ve her birinin bu konular: da yazılmış müstekıl kitaplan vardı. Fakat muştala:Q.u'l-:Q.adiııe ait, bu ilmin bütün bölümlerini içine alan ve kaidelerini toplu olarak ortaya koyan eser­ler üçüncü .asırdan sonra ortaya çıkmıştır. Bu konuda İbn :ı;Iacer bize şu bilgiyi verıniştir:

"Hadisçilerin ıstılahı hakkında tasnif edilıniş kitaplar pek çoktur. Bu konuda ilk kitap tasnif eden kimse el-~azı Ebü Mu:Q.ammed er· Rlimahur· muzi'dir. Kitabına el-MulJ,addi!iu'l-fdşıl beyne'r·rdv'i ve'l·vd''i adını venniş­

tiT. Ancak, er-Rlimahurmuzi, bu kitaba bütün konulan almamıştır36• Bundan sonra el·:ı;Ilikinı Ebü 'Ahdillah en-Neyslibüri gelir; fakat bu da kitabını iste· nilen şekilde tertih ve tehzih etmeıniştir37• El-:ı;Iakim'i Ehü Nu'aym el-Iş­hahlini takip etmiş ve onun kitahma bazı ilaveler yaparak yeni bir kitap

36 Ebü Mul;ı.ammed el-I;Iasan. İbn 'Abıllira]Jman İbn tJ:allad el-Fiirisi er-Riinıahurmıızi, Hicri 360 senesine kadar Başra'nın doğusuna düşen ve HuZistan içinde yer alan Riinıahurmuz şehrinde yaşamışbr. 290 Hicride ilimle meşgul olmağa başlamış ve başt~ babası olmak üzere bir çok tanmmış kinıselerden hadis dinlemiştir. İbn I;Iacer'den naklen yukanda da belirttiı,i· miz gibi, hadis usfılüne ait ilk kitahm musannıfıdır. El-Mul].addi§u'l-foşıl adlı bu kitabın bir nüshasını elinde bulundurduğunu belirten e:;:;-:?;ehebi, er-Riinıahurmuzi'yi bu sahanın adamı olarak tanıbr ve "onun, 'hadis ilmine ait kitabını gözden geçiren herkes bunu kolayca anlar"

der. (Bkz. e:;:;-:?;ehebi, Tezkiratu'l-l)uffii,., III. 906).

37 Asrmda mnhaddislerin imaını olarak şöhret kazanan Hafı.z Ebü 'Ahdillah Mul;ı.am­med İbn 'Abdillah İhıi Mul;ı.amıned İbn I;Iamdeveyh İbn Nu'aym ez-Zabbi en-Neysiibii:ri, Hicrl 321 senesinde doğmuş, babasının ve dayısının teşvikiyle küçük ·yaşta hadis öğrenmeğe başlamışbr. E:;:;-:?;ehebi, onun, 330 senesinde yani henüz dokuz yaşmda iken hadis dinlerneğe başladığını, yirmi yaşmda bu' maksatla 'lralf'a seyahat etti,iijni, sonra tJ:oriisiin ve Maveriiun-

Page 15: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

130 TALİT KOÇYİGİT

vücuda getirmiş, bir çok şeyleri de kendinden sonrakilere bırakmıştır38. Bun­lardan sonra el-1Jap:b Ebü Bekr el-Bağdadi gelmiş, el-Kifiiye adım verdiği rivayet kaideleriyle ve el-Ciimi' li-iidiibi'ş-şeyJı. ve's-siimi' adım verdiği riva­yet adabiyle ilgili birer kitap tasnif etmiştir. Hadis ilmiyle ilgili ne kadar ilim (fen) varsa, o konuda müstekil bir kitap vücuda getirdiği iÇin, Hafız Ebü Bekr İbn NuJı:ta, el-1Jap:bu'l-Bağdadi hakkında şöyle demiştir: Her insaf sahibi bilir ki, el-1Jap:b'ten sonra gelen muhaddisler onun kitaplanna dayan­mışlardır39.

nehr'i dolaşarak iki bin civarında şeyhe müliild olup onlardan hadis kaydettiğini zikreder (Te~­kiratu'l-l}uffii:;, III. 1039).

El-I;Iiikim, · şiJı:a (güvenilir) imamlardan olmakla beraber teşeyyu'a meyyaldir. El-Bu­:gari ve Muslim'in şartliırma uygun olduğu iddiasıyle topladığı hadisler arasında, şi'ilerin bü­yük e:iıeınmiyet atfettikleri hadisıere de yer vermesi dikkat çekicidir.

El-I;Iiikim'in tasnif ettiği kitapların sayısı bin cüzü bnlur. El-Mustedrek, Tiirifıu Ney­siibür, el-Medfıal ila · ılmi'ş-şal}il}, Kitiibu'l-iklil, Fezii'ilu'ş-Şiifi'i ve Ma'rifet 'ulümi'l-l}adi§ bunların en meşhurlarıdır.

İbn I;Iacer'in, yukarıda er-Riimalıurmuzi'nin kitabından sonra tasnif edildiğini açıkla­dığı hadis usi'ılüne ait kitap Ma'rifet 'ulümi'l-:gadiş'tir. Hadis ilminin 52 nev'ıni ihtiva eden bu kitap, 1937 senesinde ~e'de tabolunmuştur.

38 Hanz Al;ımed İbn 'Abdillalı İbn Al;ımed İbn tsJı.ifiF. İbn Müsii İbn Milıran eş-Şüfi, Ebü Nu'ayin el-Işfalıiini 336 H. de doğuıuştur. İlk sema'ı 344 de Işbalıiin Rlimlerinden Ebü Mu­l}.anmıed İbn Fiiris'tendir. Ş:oriisiin ve 'IriiJF.'a yaptığı seyalıatlarda asrınm bir çok ileri gelen­lerine müliild olmuş ve onlardan hadis dinlemiştir. Hıfzıyle şöhret kazanan Ebü Nu'ayın, dalıa sonraları kendisinden ilim almak için daima ziyaret olunan bir şalısiyet olmuştur. Rivayet olıinduğıma göre, hergün öğle vaktine kadar etrafında toplananlardan biri ona dilediği bir şeyi okuyarak arzeder, ve bu, eve gitınek için yola çıktığı zanian da devam ederdi. Ebü Nu'aym bundan usanç duyınaz, yılgınlık göstermezdi.

I;Iılyetu'l-evliyii' adlı kitabı en çok şöhret kazanan eserlerindendir. Bunun yanmda Ki· · liibu ma'rifeti'ş-şal}iibe, Kitiibu delii'ili'n-Nubuvve, Tiirifıu lşbahiin, Şıfatu'l-cenne, Kitiibu'~­

tıb, el-Bu:giirl ve Muslim üzerine yaptığı Must$aciit da meşhur kitapları arasındadır. Ebü Nu'ayın 430 H. de 94 yaşmda iken vefat etıniştir (E.:;-Zehebi, Te;;kiratu'l-l)uffii:;,

III. 1092-98). 39 Hiüiz, Şam ve 'IriiJF. Mnlıaddisi, sayısız t~snlflerin siihibi Ebü Bekr Al;ımed İbn 'Ali

İbn Sabit İbn Al;ımed İbn Mehdi, el-]Jat:ib el-Bağdiidi 392 H. de dünyaya gelmiştir. Babası, 'Irif~F.'ta bir karyenin hatibi idi ve el-Kettiini'den hadis dinlemiş, ona Kur'an okunıuştur. Oğ­lunun yetişmesinde büyük tesiri olmuştur. İbn Miikülii'nm ifadesine göre el-]Jat:ib, Hazreti Peygamberin hadisleri hakkında bilgi, hıfz, itkan· ve zabt yönünden olduğu gibi, hadislerin isnad ve illetieruı:e, salıili ve garibine, münker ve zayıfina vlikıf olan ayanm sonuncusudur. E.:;­Zehebrnin es-Sem'iini'den naklen belirttiğine göre, .el-JJat:ib 56 kitap tasnif etıniştir. Tiirifıu

Bağdiid, el-Kifiiye, es-Siibılp ve'l-liil}ılp, Şerefu aşlıiibi'l-l}adi~, el-Muttefilp ve'l-mufterilf, Talpyi­du'l-'ılm bunlardandır.·

İbn I;Iacer'in yukarıda balıis konusu ettiği rivayet kaideleriyle ilgili el-Kifiiye ft'ılmi'r rivaye adlı kitabı Ş:aydariibiid'ta (1357) tabedilmiş, fakat rivay~t adabiyle ilgili olıui el-Cii-

Page 16: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

ILMU USULİ'L-H.ADİS VEYA ILMU l\IUSTALAHI'L-HADİS 131

Daha sonralan, el·JJa-ph'i takip eden bazı kimseler gelmişler ve bu ilim· den nasililerini almışlardır. El-~azi 'Iyaz küçük ve faydalı bir kitap ceme· derek ona el-1lmii' adını venniştir40• Ehü :r;ı:afş el-Meyaneci de Ma liiyesa'u'l·

. mub,addi§e cehluh adlı kitabını tasnif etmiştir. Bunun gibi daha bir çok meş· hur, mnfassal veya muhtasar kitaplar ortaya. çıkmış; nihayet hafız ve falôh Ehü 'Amr 'Oııman İhnu'ş-Şala];ı, Dımaş~'taki Eşrefiyye Medresesinde hadis derslerini üzerine alıpta meşhur kitabını tasnif edinceye kadar bu iş devam

.. etmiştir. Ancak İhnu'ş·Şala];ı, tasnif ettiği kitabını, talebelerine kısım kısım imla. etmek suretiyle meydana getirdiği için tertibi istenilen biçimde olına~· tır. Musannıf, daha· ziyade el·JJa-ph'in dağınık tasniflerine itina gösterı:rP.ş,

onlardaki değişik konulan biraraya getirerek başka kitaplardan da ilaveler· de bulunmuştur. Bu suretle, diğer kitaplarda dağınık olan bilgiler onun ki· tahında biraraya gelmiş ve hadis ilmiyle meşgul olan herkes İhnu'ş-Şala];ı'ın bu kitabına eğilmiştir. Kaç kişi onu nazmetnıiş, kaç kişi bulasa edip klsalt· mış, kaç kişi onun muanz ve müdafii olmuştur, sayılamaz ..• " 41

Filhakika, .Şeyhulisla:ZU İbn :r;ı:acer'in yukanda. naklettiğimiz ibarelerin­den de anlaşıldığı gibi, İhnu'ş-Şala];ı'ın 'Wümu'l·b,adi§ adlı kitabının hadis·

mi' li-iidiibi'ş-şeyl.J. ve's-siimi adlı kitabı henüz tahedilmemiştir. Kitabın muhtelif yazma nüs· halan mevcuttnr.

El-lJatib Hicri 463 senesinde vefat etmiştir. (e!'i·Zehebi, Te;;kiratu'l-huffii'<, m. 1135-1146). .

40 Mağrib lllimi olarak şöhret kazanan el-I}:aZi 'I yaz İbn Müsa Ebu'I-Fazı el•Y aJ.ısubi 476 senesinde doğmuştur. Aslen Enduluslüdür. Ceddi Fas'ta yerleşmiş olduğu için el-I}:aZi 'Iyaz da orada yetişmiş ve henüz 20 yaşmda iken Ebü 'Ali el-Gassiini'den icazet almıştır. 28 yaşlarında iken münazaralara iştirak etmiş, 35 yaşında da kaza müessesesinin başma geçmiş· tir .. Eş-Şifii' fi şerefi'l-Muştafii, Terıibu'l-mediirik, Meşiirilju'l-enviir adlı kitaplan büyük şöh· ret kazanmıştır. Usilli hadise ait telif ettiği el-ilmii.' ila ma'rifeti uşüli'r-rivii.ye adlı kitabinın

.müteaddit yazma nüshalan mevcut olup henüz tahedilmemiştir.

El-JP'iZi Iyaz Hicri 544 senesinde vefat etmiştir. (E!'i·Zehebi, Te;;kiratu'l-huffii:;, IV. 1304-1307).

41 İbn J;[acer'den naklen zikrettiğinıiz b'ıı ifadeler için bkz. Şerl;ı.u Nti9beti'l-fiker, s. 4-6. Metinde zikri geçen 'mümu'l-fı.adi§ müellifi Şeyl,ıulislam Telp.yyu'd-Din Ebü '.Amr 'O§miin İbni'ş-Şalal;ı. eş-Şehruzüri eş-Şafi'i, 577 H. de Şehruzür'da dünyaya gelmiştir. Önce balıasından fıkıh dersleri almış, sonra bir müddet Muşul'da kalmış, Bağdad,. Hemediin, Nisabür, Merv, Dimaşk, J;[aleb ve l;[arriin'a seyahat ederek oralarda bulunan ~eşhür ulemadan hadis dinle­miştir. Eşrefiyye Medresesinde hadis dersi verrneğe başladıktan sonra bir çok kitap tasnif et­miş, fetvalar vermiştir. Tefsir ve fıkıh salıasında da asrmm ileri gelenlerinden biri idi. 643 se­nesinde Dimaş'fı:'ta vefat etmiştir.

Usuli hadise ait telif ettiği mümu'l-fı.adi§ adlı kitabı, M!lljaddimetu ibni'ş-Şaliih adıyle

de şöhret kazanmış olup müteaddit defalar tahedilmiştir. (E!'I·Zehebi, Te;;kiratu'l-l;ı.uffii:;, IV. 1430-1433).

Page 17: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

132 TALAT KOÇYİGİT

çiler arasında şöhret kazanmasından sonra, usUl-i hadise ait kıtap. tasnif e­den pek çok kimse, onun kİtahım ele alarak ya üzerine şerh yazmış, yahut onu ihtisar veya nazm etmiştir. Ancak-bu manzfun ve muhtasar eserler, konu ile ilgili meseleleri çok defa dar ve anlaşılınası güç kalıplar içerisinde verdik­lerinden, bunların da açıklanmasına ihtiyaç lıissedilmiş, hu ·suretle bir kita• bın çeşitli ellerden yapılmış şerh ve başiyeleri ortaya çıkmıştır. Hadis usUlü için kaynak olmak hakımından da büyük cheınıniyeti olan hu eserlerden tesbit edehildikleriınizi müellifleriyle hirli1.-te burada zikretmeyi faydalı gö·

rüyoruz.

Mul;ıyi'd-Din Yal;ı.ya İbn Şeref en-Nevevi (Ö. 676), 'Ulumu'l-l}adi§J'i ilk ihtisar edenlerden sayılır. Bu ihtisar ile n:i.eydana getirdiği kitaba Tait,ribu'l­irşiid ilii 'ılmi'l-isnüd adını vermiştir. Yine en-Nevevi tarafından et-TaTt,rib

ve't-teysir li-ma'rifeti suneni'l-Beşiri'n-Ne;fir adıyle ikinci defa ihtisar edilen hu muhtasar, liem Zeynu'd-Din 'Ahdurral;ıim el-'Ira~ (Ö. 806), hem Bur­hiinu'd-Din İbrahim İbn Mul;ı.ammed el-~ahiilphi el-ı;Ialehi (Ö. 851), hem es-Se}J.avi (Ö. 902), hem de Celalu'd-Din es-Suyüti (Ö. 911) tarafından şer~ hedilıniştir. Es-Suyüti'nin Tedribu'r-riivi fi şerl}ı TaTt,ribi'n-Nevevi adlı kitabı

bunlar arasında en çok şöhret kazanan ve müteaddit defalar tahedilen bir

şerhtir42.

'Ulümu'l-l}adi§J'in diğer bir muhtasan Bedru'd-Din Mul;ıammed İbn İb­rahim İbn Sa'd Allah İbn Cema'a el-Kiiıani (Ö. 733) ye aittir. El-Menhelu'r­revi fi'l-l}adi§Ji'n-Nebevi adlı hu kitı;ı.p, İbn Cema'a'nın tarunu 'Izzu'd-Din Mul;ıammed İbn Ebi Bekr.·İhn 'Ahdi'l-'Aziz İbn Bedri'd-D'q:ı İbn Cema'a (Ö. 819) tarafından el-Menhecu's-sevi fi şerlp'l-Nienheli'r-revi adıyle şerhedil­ıniştir43.

'Ulümiı'l-l}adi§J, 'Ala'u'd-Din İbn 'Oııman el-Mardini (Ö. 750), İbn Ke­§ir adıyle maruf 'Imadu'd-Din Ehu'l-Fida' İsma'il İbn 'ümer el-~uraşi (Ö.

773) ve Siracu'd·Din Ehü ı;Iafş 'ümer İbn Raslan el-B~ eş-Şiifi'i (Ö. 805) tarafından da ihtisar edilmiştir. İbn Keııir;in muhtasan, zamanımızda Al;ı.med Mu];ıammed Şiikir tarafından el-Bii'ı§Ju'l-l}a§ii§J şerl}u iytişiiri 'Ulü­

mi'l-l}adi§J adıyle şerh ve neşredilıniştir. El-B~'nin Mel}iisinu'l-işp,liilı

fi tuzmini kitiib~ İbni'ş-Şalü.Q, adlı muhtasan ise 'Izzu'd-Din 'falıir İbn ı;Ia­. san el-ı;Ialehi (Ö. 808) tarafından nazmedilıniştir44•

42 Bkz. :ı;Iiici ]Jalife, I\.eşfu':;-:;unün, I. 465; II. 1161. 43 Aynı eser, II. 819. 44 Aynı eser, II .. 1161; 1608. ·

Page 18: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

ILMU USULİ'L-HADİS VEYA ILMU MUSTALAHİ'L-HADİS 133

'Ulümu'l-IJ,adi11'in yukanda zikrettiğimiz muhtasarlan yanında,bazı

müe~er tarafından yapılmış şerhleri de vardır. Nuket adı verilen bu şerh­lerden biri Zeynu'd-Din el-'Iralp: (Ö. 806) ye ait olup et-Talpyid ve'l-iZalJ, li­ma utlif>a ve uğlilpa min kitabi lbni'ş-Şalal} ismi altmda neştedilmiştir. Diğer

· iki şerhten biri Bedru'd-Din ez-Zerkeşi (Ö. 794) ye, ikincisi ise Şeyhulislam ihıi I.Iaceri'l-'As~alani (Ö. 852) ye aittir. İbn I.Iacer'in şerhi, el-lfşal} bi-tek­mili'n-nuket 'ala lbni'ş-Şalal;ı adını taşır45 •

'Ulümu'l-IJ,adi11'in nazım halindeki ihtisarlarina gelince, bunların en meşhuru, Zeynu'd-Din el-'Iralp: (Ö. 806) ye aittir ve bin beyt içinde 'Ulü­mzı'l-IJ,adi!l hulasa edilmiştir: Elfiyet.u'l-' Iralpi adıyle şöhret kazanmış olan bu kitap, muhtelif müellifler tarafından şerh ve ihtisar edilmiştir. İlk iki şerhi, mutavvel ve muhtasar olmak üzere, yi:ıie el-'Iralp:'nın kendisine aittir. Bila­hara, muhtasar olan müellif şerhi es-Seyyid eş-Şerif Mul;ıammed Emin tara­fından özetlenmiş, Şeyh ~asım İbn ~utlühöğa (Ö. 879) ve Burhanu'd-Din 'İbrahim İbn 'ümer el-Bu~a'i (Ö. 885) tarafından da üzerine haşiye yazıl­

. mıştır. Bu ikinci haşiyeye en•Nuketu'l- Vafiyye bi-ma fi şerl}ı'l-Elfiye adı ve­rilmiştir.

Elfiye'nin müellif şerhinden başka şerhleri de vardır. Zekeriyya' İbn Mu];ıammed el-Enşiiri (Ö. 928) nin Fetl}u'l~bö.lpi bi-şerl}ı Elfiyeti'l-'Iralpi adlı

şerhi, Celalu'd-Din es-Suyüti (Ö. 911), İbrahim İbn Mu];ıammed el-I.Ialebi (Ö. 955), Zeynu'd-Din Ehü Mu];ıammed 'Alıdurra];ıman İbn Ebi Bekr el-'Ay­ni (Ö. 893), Ebu'l-Fida' İsma'il İbn İbrahim İbn Cema'a el-Kinani (Ö. 861) nin şerhleri ile, ~utbu'd-Din Mu];ıammed İbn Mu];ıammed el-:Şayzari (Ö. 894) nin Şu'üdu'l-Meralpi şerl}u Elfiyeti'l-'Iralpi ve Şemsu'd-Din Mu];ıammed İim 'Alıdirra];ıman es-Seb-avi (Ö. 902) nin Fetl}u'l-Muği!J bi-şerl}ı elfiyeti'l­IJ,adi!l adlı şerhleri bunlardandır46•

'Ulzımu'l-IJ,adi11'i nazmeden. diğer iki müelliften biri Şihiihu'd-Din Mu· ];ıammed İbn A];ımed İbn :{;[alil el-~azi el-I.Iüyi (Ö. 693), ·öbürü de Celiilu'd­Din es-Suyü!i (ö: 911) dir. Es-Suyü!i'nin Elfiye'si Na~mu'd-durer fi 'ılmi'l­e{ier adıyle şöhret kazanmıştır47•

Aslı, yine İhnu'ş-Şala];ı'm 'Ulümzı'l-IJ,adi11'i olduğu halde çok veciz bir _ , şekilde hulasa edilen, sonra da üzerine yazılan şerhle daha faydalı bir şekle ""v'f; sok-ulan Nul.Jbetzı'l1iker fi muştalal}ı ehli'l-eser adlı kitap;· hadis usillünde,

bilhassa bu ilme yeni başlıyanlar için elden düşürülmiyecek kıymetli bir kay·

45 Aynı eser, II. 1161. 46 Aynı eser, I. 156. 47 Aynı eser, II. 1963.

Page 19: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

134 TALİT KOÇYİGİT

nak vasfını haizdir. Şihiihu'd-Din A1;uned İhn Ali .İhn I;Iacer el-'As~aliini (Ö.· 852) tarafından telif edilen Nulıbetu'l-fiker, yine onun tarafından şerhe· dilmiş ve bu şerhe Nzızhetu'n-na~ar fi taviil;ıi NulJbeti'l-fiker adı verilmiştir. Hem Nulıbetu'l-fiker ve hem de onun şerhi Nuzhetu'n-na~ar, haclls uleması arasmda büyük kahili görmüş, İbnu'ş-Şalal}.'m c mümu'l-l;ıadis'i gibi bir çok kimse tarafından ya üzerlerine şerh veya haşiye yaz:ılı:nış, yahntta nazme· dilnıiştir. Ehu'l-İmdiid İhriihinı İhn İhriilüm İlın I;Iasan el-La~iini (Ö. 1041) nin ~azii'u'l-vatar min Nzızheti'n·na~ar adlı Nuzhe üzerine yazdığı haşiyesi ile, Sirriyyu'd-Din İhnu'ş-Şa'iğ (Ö. 1066) ve ~asım İhn ~utlühöğii el-I;Ianefi (Ö. 876) nin haşiyeleri bunlardandır.

NulJbe üzerine yazılan şerhlerden biri, müellifin oğlu Kemiilu'd·Din Mul}.ammed İhn A1;uned İhn I;Iacer el-'As~aliini'ye aittir ve Neticetu'n-na· ~ar fi şerl;ıi NulJbeti'l-fiker adını taşır. Diğer şerhler ise, müellifin muasırla­rmdan olan Kemiilu'd-Din Ehü 'Ahdillah Mul}.ammed İhni'l-I;Iasan İhn 'Ali İhn Yal}.ya İhn Mul}.ammed İhn ]Jalef İhn ]Jalife et-Teminıi eş-Şemeni (Ö. 821) ye ve lm'iinu'n-na~ar fi tavZıl;ıi NulJbeti'l-fiker adıyle Mul}.ammed Ekrem İhn 'Ahdirral}.miin el-Mekki'ye aittir.·

NulJbe'nin şerhi olan Nuzhe ise, 'Ali İlın Sultan el-:S:erevi el-l):iiri (Ö. 1014) tarafından şerh edilerek, buna Muştala/;ıiitu ehli'l·e§er 'alii şerl;ıı NulJ· beti'l1iker adı verilmiştir. Keza 'Ahdu' r·Ra'üf İhn Tiic el-Muniivi (Ö. 1021) nin el· Y ~iilı:itu ve'd-durer fi şerl;ıı şerl;ıı NulJbeti'l1iker adlı bir şerhi olduğu gibi Ehu'l· J;Iasan Mul}.ammed Şii~ İhn 'Ahdi'l-Hiidi es-Sindi (Ö. 1138) nin lle şerh üzerine yapılmış.· hir şerhi vardır.

NulJbetu'l1iker'in manzfun teliflerine gelince: Kemiilu'd-Din eş-Şemeni (Ö. 821) tarafından yapılan NulJ.he nazmı, oğlu Te~yyu'd-Din Ehu'l·'Ah· hiis A1;uned İhn Mul}.ammed eş-Şemeni (Ö. 872) tarafından şerhedilmiş ve el-'Aliyu'r-rutbe fi ş.erl;ıı na~mi'n·Nulıbe adı verilmiştir. Keza Mul}.ammed RaZıyyu'd·Din Ehu'l-Fazl İhn Mul}.amn:i.ed Ehi'l-Berekiit (Ö. 935) m Silku'd·

· durer fi · muştalal;ıı ehli'l·e§er ve na~mı NulJbeti'l-fiker li'bni I;Iacer adlı nazıııı ile Ehü I;Iamid Sidi'l-'Arahi İhn Ehi'l-Mel}.iisin Yüsuf İhn Mul}.ammed el· Fiisi (Ö. 1052) nin 'flı:du'd-durer fi na~mı NulJbeti'l1iker'i ve hu :O:azım üzeri­ne yaptığı şerlJ.i hu cümleden olarak zikredilehilir48•

Haclls usUlünün yukarıda saydığııııız ana k~ynakları yanında telif edil­mişdaha hir çok kitap vardır. Mesela Şenısu'd·Din Mul}.ammed İbn Mul}.am·

48 Aynı eser, II. 1936.

Page 20: ANKARA ÜNiVERSiTESiisamveri.org/pdfdrg/D00001/1969_C17/1969_C17_KOCYIGITT.pdf · 118 TALAT KOÇYİGİT istemiştir1• Fakat konu ile ilgili görüşler ne olursa olsun, hadisin,

..

o

ILJIIU USULİ'L-HADİS VEYA ILJI!U MUSTALAHI'L-HADİS 135

med İhni'l-Cezeri (Ö. 833) nin te:;kiratu'l-ulemii'sı49, talp.yyu'd-Din.Mul}.ammed İbn 'Ali İbn Da~'Vlyd (Ö. 702) in el-~tiriil;ı fi uşüli'l-l;ıadiş'i50, Şerefu'd­Din J;Iasan İbn Mu:Q.ammed et-'fıhi (Ö. 743) nin, İhnu'ş-Şala:Q.'m 'mümu'l­l;ıadiş'i ile en-Nevevi'nin ve İbn Cema'a'nın muhtasarlarından telhls ettiği ve es-Seyyidu'ş-Serif 'Ali İbn Mu:Q.ammed el-Curcani (Ö. 816) nin üzerine haşiye yadığı J]uliisa fi uşüli'l-(iadiş adlı kitabı5\ Hafız 'Abdullah İhnu'l­Mavva"4: (Ö. 897)m Buğyatu'n-nul;ilpid fi uşüli'l-l;ıadis'i52, İhnu'l-Vezir adıyle marfrf Mul}.ammed İbn İbrahim eş-Şan'ani (Ö. 840) nin Tenls-il;ıu'l-en~iir fi .'ulümi'l-ii{iiir'ı53, Celalu'd-Din es-Suyüti (Ö. 911) nin er-Ravzu'l-mukellel ve'l-verdu'l-mu•allel'i54, Yünus İbn Yünus er-Reşidi el~E!ieri (Ö. 1020) nin ed-Durer fi muştalal;ıı ehli'l-e{ier'i ile yine aynı müellifin bu kitap üzerine yaz­dığı TulJ!etu ehli'n-na~ar adlı şerlıi55, Alpned İbn Bekr el-Mağrlhi (Ö ?) nin Mu'allimu't-tulliib bi-ma li'l-al;ıiidişi mine'l-albiib'ı56 bunlar arasmda yer alır.

Asrımızda ·telif edilen ve hadis usUlüne ait ihtiva ettikleri geniş bilgi dolayısıyle ka}rnak olarak büyük şöhret kazanan Mu:Q.ammed Cemalu'd-

. Din İbn Mu:Q.ammed Sa'id İbn ~asım el-~asımi ed-Dın:iaş~ (Ö. 1332/1914) nin l;(ava'ıdu't-tal;ıdi!i min funüni muştalal;ıı'l-lıadi!i'İ ile 'fahir İbn Şiilil;ı İbn Alpned el-Ceza'iri ed-Dımaş~ (Ö. 1338 /1920) nin Tevcilıu'n-nazar ila uşüli'l­eşer adlı kitaplarını da burada zikretmek yerinde olur. Her ikisi de matbu olan bu kitaplarla, İslam nlemasının hadis usUlü konusundaki faaliyetlerinin nasıl semereli bir şekilde devam edip geliştiğini anlamak mümkündür.

49 Aynı eser, I. 389. 50 Aynı eser, I. 135. 51 Aynı eser, I. 720. 52 Aynı eser, I. 251. 53 Aynı eser (zeyl), II. 450. 54 Aynı eser, I. 920. 55 Aynı eser, I. 751. 56 Aynı eser, II. 1741.