116
1 ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON SİNEMA ANABİLİM DALI KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNDE KALIP DÜŞÜNCELERİN VE ÖNYARGILARIN ROLÜ: “Antalya’da Yaşayan Güneydoğulular ile Antalya Yerlileri Arasındaki Kalıp Düşünceler ve Önyargılar” Yüksek Lisans Tezi Şengül Coşgun ANKARA, 2004

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

1

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON SİNEMA

ANABİLİM DALI

KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNDE

KALIP DÜŞÜNCELERİN VE ÖNYARGILARIN ROLÜ:

“Antalya’da Yaşayan Güneydoğulular ile

Antalya Yerlileri Arasındaki

Kalıp Düşünceler ve Önyargılar”

Yüksek Lisans Tezi

Şengül Coşgun

ANKARA, 2004

Page 2: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

2

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON SİNEMA

ANABİLİM DALI

KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNDE

KALIP DÜŞÜNCELERİN VE ÖNYARGILARIN ROLÜ:

“Antalya’da Yaşayan Güneydoğulular ile

Antalya Yerlileri Arasındaki

Kalıp Düşünceler ve Önyargılar”

Yüksek Lisans Tezi

Şengül Coşgun

Tez Danışmanı

Prof. Dr. Asker Kartarı

ANKARA, 2004

Page 3: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

3

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ RADYO TELEVİZYON SİNEMA

ANABİLİM DALI

KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNDE

KALIP DÜŞÜNCELERİN VE ÖNYARGILARIN ROLÜ:

“Antalya’da Yaşayan Güneydoğulular ile

Antalya Yerlileri Arasındaki

Kalıp Düşünceler ve Önyargılar”

Yüksek Lisans Tezi

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Asker Kartarı

Tez Jürisi Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

Prof. Dr. Asker Kartarı ..........................................

Prof. Dr. Bülent Çaplı ..........................................

Doç Dr. Muhtar Kutlu .............................................

Tez Sınav Tarihi: 01.07.2004

Page 4: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

4

İÇİNDEKİLER

I.GİRİŞ..........................................................................................................................1

II. KURAMSAL ÇERÇEVE ...................................................................................... 8

KÜLTÜR .................................................................................................................... 8

KÜLTÜR VE İLETİŞİM .......................................................................................... 12

KATEGORİLENDİRME SÜRECİ VE ÖNYARGILAR ........................................ 16

KALIP DÜŞÜNCE VE ÖNYARGILAR ..................................................................21

1- KALIP DÜŞÜNCELER (STEROTİPLER) ......................................................... 21

A- KALIP DÜŞÜNCELERİ AÇIKLAYAN YAKLAŞIMLAR .............................. 25

a- BİLİŞSEL AÇIKLAMALAR ............................................................................... 25

Yanılgısal İlişki ......................................................................................................... 25

Örneklerden Geliştirilen Kalıp Açıklaması .............................................................. 26

Özellik Soyutlama Modeli ....................................................................................... 26

b- GÜDÜSEL AÇIKLAMALAR ............................................................................. 26

İnsanların Kendilerini Olumlu Değerlendirme İsteği ............................................... 26

Sosyal Kimlik Kuramı .............................................................................................. 27

Davranışsal Etkileşim Modeli ................................................................................... 28

Toplumsal Durumdan Kaynaklanan Açıklama ......................................................... 28

B- KALIP DÜŞÜNCELERİN ÖLÇÜLMESİ ......................................................... 29

C- KALIP DÜŞÜNCELERİN İŞLEVLERİ ............................................................ 31

2- ÖNYARGI ............................................................................................................ 32

A- ÖNYARGILARI AÇIKLAYAN YAKLAŞIMLAR ........................................... 33

3-KALIP DÜŞÜNCE VE ÖNYARGILARIN DAVRANIŞLAR ÜZERİNDEKİ

ETKİLERİ...................................................................................................................38

Page 5: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

5

4- KALIP DÜŞÜNCE VE ÖNYARGILARIN ETKİLERİNİN AZALTILMASI

........................................................................................................................ 40

III.YÖNTEM .............................................................................................................43

ARAŞTIRMA EVRENİ VE ÖRNEKLEM .............................................................. 45

VERİ TOPLAMA TEKNİKLERİ ............................................................................ 47

Görüşme .................................................................................................................... 48

Katılım Yoluyla Doğrudan Gözlem .......................................................................... 51

IV. ARAŞTIRMANIN BULGULARI ...................................................................... 54

A- ANTALYALILAR’IN, GÜNEYDOĞULULAR HAKKINDA GELİŞTİRDİĞİ

KALIP DÜŞÜNCELER VE ÖNYARGILAR NELERDİR?.................................... 54

a- Olumsuz Kalıp Düşünceler ....................................................................................57

Hainler ....................................................................................................................... 57

Pisler ......................................................................................................................... 60

Nankörler/Hırsızlar ................................................................................................... 61

Yabaniler ................................................................................................................... 62

Saldırganlar ............................................................................................................... 65

Cahiller ...................................................................................................................... 66

Kalabalıklar ............................................................................................................... 67

Kötü Niyetliler/Gizli İşlerle Uğraşıyorlar ..................................................................69

b-Olumlu Kalıp Düşünceler .......................................................................................69

Namuslular/Saygılılar ................................................................................................69

Misafirperverler .........................................................................................................70

Dayanışma ................................................................................................................. 71

Süslüler ......................................................................................................................72

Page 6: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

6

B- KALIP DÜŞÜNCELERİN VE ÖNYARGILARIN OLUŞMASINA NEDEN

OLAN OLAYLARIN BAĞLAMSAL AÇIKLAMASI.............................................72

C- KALIP DÜŞÜNCE VE ÖNYARGILARIN İLETİŞİM SÜRECİNE ETKİLERİ

.................................................................................................................................... 87

SONUÇ ..................................................................................................................... 95

KAYNAKÇA .......................................................................................................... 104

ÖZET .......................................................................................................................109

ABSTRACT .............................................................................................................110

Page 7: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

7

I. BÖLÜM

GİRİŞ

Her birey, hakkında hiçbirşey bilmediği bir dünyanın içine doğar ve zamanla

toplumsal çevreyi ve onun kültürüyle ilişkili olan şeyleri sosyalizasyon sürecinde,

ailesinden, arkadaşlarından, eğitim ve medya dolayımıyla öğrenmeye başlar.

Antropolog Avruch ve Black, kültürün dünyayı nasıl göreceğimizi gösteren bir

mercek olduğunu ifade ederken1, Hall kültürün bir perde gibi görev yaparak bireyin

dış dünyayı anlamlandırmasına ve şekillendirmesine yardım ettiğini belirtir2. Bir

başka deyişle kültür neyi göreceğimiz, gördüğümüz şeyi nasıl anlatacağımız ve

kendimizi nasıl ifade edeceğimiz konusunda merkezi bir rol oynar. Bir grup ya da

topluluğun paylaştığı ortak deneyimler olan ve bu deneyimlerin onların dünyayı

algılama biçimlerini anlatan kültür, her bireyin algı durumunu, davranışlarını ve

hareketlerini etkiler. Kültürel çevre ile çeşitli şekillerde etkileşimi devam eden

bireylerin içsel sistemleri, içinde bulundukları kültürel bağlam tarafından niteliksel

ve niceliksel olarak değiştirilir. Böylece bireyler, içinde bulundukları grup ya da

toplumun kültürüne uygun şekilde yaşamaya başlarken, onlarla etkileşime girer ve

gerçekliğin benzer imajlarını paylaşır.

Dış dünyanın şaşırtıcı, insanın kafasını karıştıran karmaşasını, kültürün bizim

için daha önceden tanımlamış olduğu şeyleri seçerek, seçtiğimiz şeyi kültürümüzün

bizim için basmakalıplaştırdığı biçimiyle algılayarak3 ve karşılaştığımız her şeyi

1Susan Sutton “Differences and Similarities: What is Culture?”, www.ihc4u.org/sutton.htm 25.04.2004. 2 Edward T. Hall (1973). The Silent Language, New York, s. 84. 3 Erol Mutlu (1998). İletişim Sözlüğü, Ankara: Ark Yayınevi, s. 54.

Page 8: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

8

kendi kültürümüzün kurallarına göre yorumlayarak aşarız. Karşılaştığımız ve

etkileşime girdiğimiz insanların davranışlarını, onların kültürel norm ve değerlerine

göre değil de kendi kültürümüzün kurallarına göre değerlendirdiğimizde o birey ya

da üyesi olduğu grup hakkında yanlış düşüncelere varabilir ve onlar hakkında

“acayip – tuhaf” gibi yakıştırmalar yapabiliriz.

Bir kişi, grup, ulus ve/veya kültür hakkındaki çoğu zaman yanlış, aşırı

basitleştirilmiş ve genelleştirilmiş olan izlenim ve düşünceler “kalıp düşünce” olarak

nitelendirilir. Bireyin sosyalizasyon süreci kadar kendi yaşam deneyimleri de başka

bir kişi, grup, ulus ya da kültür hakkındaki kalıp düşüncelerin kaynağı olabilir.

Genellikle negatif yönde olan bu izlenimler aracılığıyla bireyler, karşılaştıkları her

yeni durum, olay ve kişiye karşı nasıl bir tutum sergileyeceklerini bilirler. İnsanların,

bir grup ya da diğer bireylere ilişkin olumsuz değer yargıları ya da inançları olarak

tarif edilen önyargılar da tıpkı kalıp düşünceler gibi sosyalizasyon sürecinde

öğrenilir. Kuşaktan kuşağa aktarılan ve değişime karşı dirençli olan kalıp düşünce ve

önyargılar, insan zihninin temel niteliği olan kategorik düşünme biçiminin bir

sonucudur. Karşılaşılan her yeni bilgiyi zihinde hızla tanımlamayı, yerine koymayı

ve onlara karşı nasıl davranılacağını belirleyen kalıp düşünceler ve önyargılar

insanların kendini güvende hissetme arzularının sonucu olarak ortaya çıkar ve

iletişim sürecini etkiler.

Page 9: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

9

TEZİN SORUNU

İnsanların çevreyi tanıma süreçlerinde, etraflarından gelen uyarılar hakkında

karar vermelerini sağlayan basitleştirilmiş ve genelleştirilmiş bilişsel formlar olarak

kalıp düşünceler ve kişiler, gruplar, nesneler ya da olaylar hakkındaki negatif yargı

ve tutumlar olan önyargılar, insan ilişkilerinin yönünü belirleyen önemli

kavramlardır.

Kişi, grup ya da uluslara karşı kalıp düşünce ve önyargıların oluşmasında,

ekonomik, toplumsal ve politik faktörler kadar kültürel farklılıkların da önemli bir

payı vardır. Farklı kültürler, üyelerine farklı kültürel norm ve değerler vererek nerede

nasıl hareket edeceğini ve neyi nasıl algılayacağını belirler. Kültürel farklılıkların

gözardı edildiği bir durumda, kendi kültürel kurallarına göre karşıdakinin

davranışlarını değerlendirenler, olumsuz düşünce ve tutumlar geliştirebilirler. Bu

durum, taraflar arasındaki ilişkilerin olumsuz yönde gelişmesine ve gerginliğe neden

olabilir.

Bu bağlamda, çalışmanın cevabını aradığı sorular aşağıdadır:

- İnanç ve bilgi sistemi olarak kültürün, iletişim sürecindeki rolü nedir?

- Farklı kültürel özelliklere sahip bireyler arasındaki iletişim sürecinin, etkin

olarak gerçekleşmesine engel olan faktörler nelerdir?

- Kalıp düşüncelerin ve önyargıların oluşum sürecinde kültürel farklılıkların

rolü nedir?

Page 10: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

10

- Kalıp düşünceler ve önyargılar, iletişim sürecini nasıl ve hangi yönde

etkilemektedir?

- Farklı kültürle özelliklere sahip bireyler arasında gerçekleşen etkileşimin

etkin şekilde gerçekleşmesi nasıl mümkün olabilir?

TEZİN KONUSU

Hiçbir iletişim sürecinin, tarafların birbirleri hakkında önbilgiye, izlenime ya

da düşünceye sahip olmadan, sıfır noktasından başlaması ve devam etmesi mümkün

değildir. Yani iletişim sürecine katılan taraflar, birbirleri hakkında rastlantısal ya da

deneyime dayalı olarak elde ettikleri bilgilerin ve izlenimlerin etkisi altında

etkileşime girerler. Bu izlenimler, karşı tarafa nasıl yaklaşılacağını, davranışların

yönünü ve beklentilerini etkileyerek iletişim sürecini olumlu ya da olumsuz şekilde

etkilemektedir. Kalıp düşünceler ve önyargılar, grupların etkileşime girmek

istemedikleri durumlarda birbirleri hakkındaki bilgi boşluğunu doldururken, grup

üyelerinin bireysel farklılıklarının göz ardı edilmesine ve iletişim sürecinde çeşitli

problemler yaşanmasına neden olur.

Etkileşime katılan tarafların kendilerinden farklı olana karşı kalıp düşünce ve

önyargıların etkisi altında sergiledikleri olumsuz davranışlar, yanlış anlamalara

neden olur ve etkin iletişimin4 önünde duran engellere dönüşür. Kalıp düşünce ve

önyargıların ileri boyutları, ayrımcılığa, düşmanca duyguların oluşmasına, aşırı

4 Etkin İletişim: Etkileşime katılan tarafların, etkileşim sonunda, etkileşime girerken niyetledikleri amaçlara ulaşması.

Page 11: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

11

milliyetçiliğe, kin ve nefret duygularının beslenmesine5, toplumsal gerginliğe ve

çatışmalara neden olurken, bir toplum içindeki egemen kültürle çeşitli

“altkültürlerin6” dayanışma ve bütünleşmesine de engel olur. Bu problemler,

kültürlerin birbirinden farklı olduğunun anlaşılması, bu farklılıklara saygı duyulması

ve her davranışın içinde oluştuğu kültürel bağlama göre değerlendirmesiyle

çözülebilir. Bu bağlamda çalışmanın konusu, farklı kültürel özelliklere sahip gruplara

karşı geliştirilen kalıp düşüncelerin ve önyargıların iletişim sürecine etkileridir.

Kalıp düşünceler ve önyargıların iletişim sürecine etkilerini anlamak için

yapılan bu çalışmada, olumsuz düşünce ve önyargıların oluşmasındaki nedenlere

kültürel açıklamalar getirilmeye çalışılmış, olaylara politik ve ekonomik

açıklamalarla yaklaşmak başka bir çalışmanın konusu olarak kabul edilmiştir.

TEZİN AMACI ve ÖNEMİ

Bu çalışma, kalıp düşüncelerin ve önyargıların oluşmasında kültürel

farklılıkların etkisini; kalıp düşüncelerin ve önyargıların iletişim sürecindeki rolünü

ve etkilerini anlamayı amaçlamaktadır. Çünkü, bilişsel bir kalıp olan kalıp düşünce

ve önyargılar, insan zihninde kalmayıp davranışa dönüşmekte ve gruplara karşı

ayrımcı davranışlara neden olmaktadır. Kalıp düşünce ve önyargılar, iletişime katılan

5 Asker Kartarı (2001). Farklılıklarla Yaşamak, Ankara: Ürün Yayınları, s. 193. 6 “Daha geniş bir kültürün parçası olmakla birlikte, kimi inançları ve davranışlarıyla bu kültürden farklılaşan bir toplumsal kümenin kültürü. Altkültürler toplumda hakim ve yaygın olan kültürler ikili bir ilişki içindedir. Buna göre hem hakim kültürle bazı ögeleri paylaşırlar, hem de bu kültürün istikrarına tehdit oluşturacak muhalif ögeleri içerir.” Bkz. Mutlu (1998). a.g.e., s. 35.

Page 12: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

12

tarafların etkin iletişim sürecine girmelerine, birbirlerini anlamalarına, farklılıkların

farkına varıp tolere etmelerine engel olmakta ve toplumsal gerginliğe yol açmaktadır.

Daha çok sosyal psikoloji ve psikoloji çalışmaları içinde bir bölüm olarak yer

verilen kalıp düşünce ve önyargılar konusunda, Türkiye’de yapılmış kapsamlı

çalışmaların sayısı çok azdır. Bunlardan biri Mahmut Tezcan’ın doktora çalışması

sonucunda yayınlanmış “Türklerle İlgili Stereotipler (Kalıp Yargılar) Ve Türk

Değerleri Üzerine Bir İnceleme” adlı eseridir. Tezcan, bu kitapta Türk kişiliğinin

sosyal karakterini stereotipler yoluyla tanımlamaya çalışmıştır. Bu çalışma, birinci

kısmı Türkler üzerine yabancı yazarlar tarafından yazılmış kitaplarda yer alan

stereotiplerin ortaya konulması, biraraya getirilmesi ve bunların yapılmış bilimsel

araştırmaların sonucu ile karşılaştırılması, ikinci kısmı ise 1974 yılında Ankara

Üniversitesi öğrencileri üzerinde Türklerin kendilerini nasıl gördüğünü anlamak için

yapılan ampirik bir araştırmanın sonucunda elde edilmiştir. Çalışma, Türkler

hakkında geçmişte ve araştırmanın yapıldığı sırada varolan stereotip ve değerleri ele

aldığı gibi öğrenciler üzerinde yapılan araştırma sonuçlarıyla da geleneksel

değerlerdeki değişimleri ortaya koymaya çalışmıştır.

Kalıp düşünce ve önyargılar üzerine yapılan ikinci çalışma, Hacer Harlak

tarafından “Önyargılar, Psikososyal Bir İnceleme” adı ile hazırlanan kitaptır. Harlak

kitabının giriş kısmında, çalışmasının klasik önyargı araştırmalarından farklı

olduğunu ve stereotip kavramı temelinde çalıştığını belirtirken steorotip kavramını

bireysel düzeyde kişilerin kendisinden farklı olanı algılama ve başkalarıyla ilgili

düşünce ve davranışlarını oluşturma biçimlerinden, grup ortamında önyargıların

Page 13: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

13

oluşmasına, ırkçılığın geçmişteki ve günümüzdeki görüntülerine kadar genişleyen bir

çerçevede ele aldığını ifade etmektedir. Dört bölümden oluşan kitabın birinci

bölümünde önyargılarla ilgili klasik yaklaşımlar ele alınırken ikinci bölümde

önyargıların bilişsel ve sosyal temelleri kategorilendirme, stereotipleme ve

gruplararası ilişkiler bağlamında incelenmiştir. Üçüncü bölümde, iki farklı grbun

çeşitli milletlere karşı geliştirdiği stereotiplerin araştırıldığı çalışmanın bulgularına

yer verilirken dördüncü bölümde alan araştırmasından elde edilen sonuçlar

değerlendirilmiştir.

Yukarıda bahsedilen çalışmaların dışında, Türkçe literatürde kalıp düşünce,

önyargı ve bunların iletişimle ilişkisini inceleyen bir araştırmanın bulunmaması,

ciddi bir bilgi birikimi eksikliğine neden olmuştur. Bu çalışma, seçilen kültür

grupları arasındaki kalıp düşünce ve önyargıların oluşmasında kültürel farklılığın

yerini ve iletişim sürecine etkilerinin anlaşılmasına yardım edeceği gibi, her

davranışın ve durumun içinde oluştuğu kültürel bağlama göre değerlendirilmesinin

gerekliliğini örneklerle ortaya koyarak bu alana katkı sağlayacaktır.

Page 14: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

14

II. BÖLÜM

KURAMSAL ÇERÇEVE

Kavram ve Terimler

Çalışmada cevabı aranan sorular etrafında, kuramsal çerçeve bölümünde

öncelikle kalıp düşünce ve önyargıların oluşmasında etkili olan, kültür ve iletişim ve

kategorik düşünme kavramlarından sözedilecektir. Kültürel olarak farklılık gösteren

grupların üyeleri arasında ortaya çıkan ve onların iletişim sürecini etkileyen kalıp

düşünce ve önyargıların nasıl oluştuğu konusundaki tartışmalarda kültürel farklılıklar

temel olarak alınsa da sosyal psikoloji kuramlarına da yer verilecektir.

KÜLTÜR

“Her insan grubunun kendine özgü bir kültürü vardır. Bunlardan bir bölümü

kendi kültürümüzden çok farklıdır ve bizim alışkın olduğumuz kavramsal çerçeveye

başvurularak anlaşılmaları olanak dışıdır. Buradan çıkarılacak sonuç, başka

kültürleri kendi ölçütlerimize göre yargılamamamız gerektiğidir. “Kültürel

görecelilik7” adı verilen ilkeyi sürekli olarak aklımızda tutmak zorundayız. Bu

ilkeye göre herhangi bir kültürdeki insan davranışları yalnızca o kültürün temel

sayıltıları ve değerler dizgesi çerçevesinden anlaşılabilir ya da tartışılabilir8.”

Calvin Wells

Kültür, sosyal bilimlerde ciddi şekilde kavramsallaştırılmaya çalışılan, çok

sayıda tanımı yapılamışsa da üzerinde uzlaşıya varılmış bir tanımı bulunmayan bu

7 Her davranışın ve durumun içinde oluştuğu kültüre göre değerlendirilmesi “kültürel görecelik” kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas, Bronislaw Malinowski, Zora Neal Hurston ve Margaret Mead’in ilkel topluluklar üzerine yaptıkları çalışmalarla önem kazanmıştır. 8 Calvin Wells (1984). İnsan ve Dünyası, Çev. Bozkurt Güvenç, İstanbul: Remzi Kitabevi, s. 44.

Page 15: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

15

nedenle her çalışmada, hangi anlamda kullanılacağının ifade edilmesi gereken bir

kavramdır. Sosyal bilimler literatüründe yüzden fazla tanımı olan9 ve XVII.

yüzyıldan itibaren “doğa” kavramının karşıtı olarak kullanılmaya başlanan kütür

kavramı, insanın doğanın verdiklerinin yanında kendi arzusu ve birikimleri ile ortaya

koyduklarının tümüne verilen addı. Hegel, kültürü “doğanın yarattıklarına karşılık,

insanoğlunun yarattığı herşey”; Tylor, “bir toplumun üyeleri tarafından oluşturulan

bilgi, inanç, sanat, ahlak, hukuk, gelenek ve diğer tüm alışkanlıkları içeren bir bütün

olarak10” tarif ederken Geertz, paylaşılan anlamlar olarak tanımlar11. Geertz’in ortak

bir kültürü paylaşan insanların davranışlarının, sosyal ilişkiler ve sosyal etkileşimin

örneklerini içerdiğini12 söylediği ifadesinden yola çıkarak, kültürün toplumsal sistem

ve toplumdan ayrılarak incelenemeyeceği görülür. Bir inanç ve bilgi sistemi olarak

kültür, üyelerinin dünyayı nasıl göreceğini ve nasıl hareket edeceğini belirler.

İnsan yaşamının maddi olmayan yanını, düşünsel bileşenlerini ifade eden

kültürü13 Edward T. Hall, büyük, olağanüstü karmaşık ve ince bir bilgisayara

benzetir. Kültürü insanların yaşama biçimi olarak tanımlayan Hall, kültürün dış

dünyaya ait fenomenlerin ve uyaranların algılanması üzerinde etkili olduğunu

belirtir. Kültürün dil, tarih, toplumsal örgütlenme, normlar, bilgi, davranışlar,

değerler, inançlar, ait olunan grup tarafından beklenilen ve kabul edilen algılar gibi

9 William Gudykunst, Young Yun Kim (1984). Communicating With Strangers: An Approach to Intercultural Communication, New York: Random House, s.10. 10 Sutton, a.g.m. 11 William Gudykunst, vd (1988). Culture and Interpersonal Communication, UK: Sage Publication, s. 31. 12 Young Yun Kim (1989).“Intercultural Adaption”, Handbook of International and Intercultural Communication, ed: Asante, Molefi Kete vd, UK: Sage Publications, s. 301. 13 Kartarı (2001). a.g.e., s. 14.

Page 16: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

16

ortak kodları içerdiğini ifade eden14 Hall, kültür hakkında unutulmaması gereken üç

nokta olduğunu belirtir: Kültür öğrenilir ve doğuştan değildir; kültürün çeşitli yönleri

birbiriyle ilişkilidir; kültür paylaşılır, farklı grupların sınırlarını tanımlar ve bir grubu

başka bir gruptan ayırır15.

Hall, insanların tepkilerini ve hareketlerini programlayan kültürün, insanların

yaşamak için yaptıkları her şeyi içine aldığını ve çalıştırılmadan önce mutlaka

öğrenilmesi gereken bir sistem olduğunu söyler. Yaşamda yapılan yanlışların

çoğunun bu sistemin doğru öğrenilmemesi, insanların kendi kurallarıyla bir başka

sisteme başvurması, yazılı olan ya da olmayan kuralların reddedilmesi, sistem

üzerinde kendi kurallarını denemesi ve sistemin kırılması yüzünden olduğunu

belirten16 Hall’ün söylediklerinden anlaşılacağı gibi evrensel - tek bir kültürden

sözedilemez.

Hofstede, her insanın yaşamı boyunca öğrendiği düşünme, hissetme ve olayları

ele alma tarzı olarak ele aldığı kültürün, ilk çocukluk çağlarında elde edildiğini,

belirli düşünme, duyma, bir işi ele alış modelleri insan beyninde yer ettikten sonra,

bunlardan farklı bir tarzı öğrenmek için önce mevcut olanlardan vazgeçmek

gerektiğini ifade eder. İnsanlar belirli düşünme, duyma ve muamele etme modelleri

nedeniyle “zihni programa” tabidir17. Zihni programın kaynakları, bireyin yetiştiği

toplumsal çevre ve elde edilen yaşam deneyimlerinden oluşmaktadır. Hofstede’e

14 Michael L.Hecht, Peter A. Anderson, Sidney A. Ribeau (1989).“The Cultural Dimensions of Nonverbal Communication”, Handbook of International and Intercultural Communication, Ed: Asante, Molefi Kete vd., Sage Publications.163. 15 Edward T. Hall, Mildread Reed Hall, (1983). Hidden Differences Studies in International Communication, Stern Magazin, s. 14. 16 Hall, Hall. (1983). a.g.e., s. 14.

Page 17: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

17

göre kültür, “bir grubun ya da insan kategorisinin üyelerini birbirinden ayıran

kolektif zihni yazılımdır” ve zihni yazılımı belirleyen üç katman vardır: İnsan doğası,

kültür, kişilik. Zihni yazılımın evrensel doğasını oluşturan insan doğası bütün

insanlar arasında ortak olan nitelikleri kapsamaktadır. Kişilik, bireyin zihni

yazılımının, başka hiçbir insanla ortak olmayan, kendine özgü kombinasyonudur.

İnsanların öğrenerek kazandıkları kültür, semboller, kahramanlar, ritüeller ve

değerler konusunda farklılaşır18.

Burada anlatılanlar ışığında kültürün, üyelerine üzerinde uzlaşı sağlanmış

kurallar aracılığıyla, neyi nasıl algılayacaklarını ve nasıl davranacaklarını gösteren

“seçici bir perde” gibi çalıştığı, evrensel ve tek bir kültürden söz edilemeyeceği

sonucuna varılabilir. Kültürler arasındaki farklılıkların temelinde ise, o kültürün

kendine özgü tarihi ve çevresel özellikleri bulunmaktadır. Kültürler arasındaki

farklılıkların anlaşılabilmesi için farklı teorisyenler çeşitli inceleme noktaları ortaya

koymuştur. Örneğin Hall, kültürler arasındaki farklılıkların zaman ve bağlam,

Hofstede güç aralığı, erillik – dişillik, bireyci – ortaklaşa davranışçı, belirsizlikten

sakınma yönleriyle ortaya konabileceğini söylemiştir19. Farklı kültürler, farklı

kurallara ve farklı kültürel özelliklere sahip olduğu için her kültürün üyesi, dünyayı

farklı algılar ve anlamlandırır. İletişime katılan taraflar duygu, düşünce ve

davranışlarını biçimlendiren kültürün etkisi atında kalarak karşı tarafın davranışlarını

kendi kültürel değerlerine göre anlamlandırır ve değerlendirir. Bu durumda,

etkileşime giren tarafların davranışlarının yanlış anlaşılmaması için o davranışın

17 Kartarı (2001). a.g.e., s. 60-62. 18 Kartarı (2001). a.g.e., s. 57. 19 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Kartarı (2001). a.g.e., Edward T. Hall (1969). Hidden Dimensions, Hall, Hall, (1983). a.g.e.

Page 18: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

18

içinde oluştuğu kültürün özelliklerine göre değerlendirilmesi ve anlamlandırılması

gerekir.

KÜLTÜR ve İLETİŞİM

Gündelik hayatımızda çok sık kullanılan, akademinin de önemli inceleme ve

tartışma konusu olan iletişim kavramının yüzlerce tanımı vardır. En basit tanımıyla

iletişim, bilginin, fikirlerin ve duyguların simgeler yoluyla aktarılma20 sürecidir. Her

birey, çocukluğundan itibaren içine doğduğu kültürel çevreyi ve onunla ilişkili olan

şeyleri öğrenmeye başlar. Her bireyin kültürel çevreden öğrendiği kurallar onun

şekillenmesinde etkili olur. Peterson, Jensen ve Rivers kültür ve iletişimin birbirini

kuşattığını, iletişimin, bireylerin sosyalleşmesinin taşıyıcısı olduğunu ifade ederek21

iletişimi kültürün taşıyıcısı konumuna getirir. Hall iletişimi, “kuralları olan,

çözümlenebilen ve araştırmacıların kişilerarası etkileşimin kültürel kalıplarını

kuramsal olarak ifade edebilecekleri bir alan olarak22” tarif eder.

Bir iletişim sürecinde mutlaka bir gönderen ve bir alıcı bulunur. Çeşitli

nedenlerle istemli ya da istem dışı olarak karşı tarafa anlatmak istediklerini

kodlayarak mesaja dönüştüren gönderen, uygun bir kanal kullanarak mesajı alıcıya

gönderir. Mesajı algılayan alıcı, mesaja kodaçımı yaparak anlam oluşturur. Bu

aşamaların herbiri bireylerin üyesi olduğu kültürün etkisi altında gerçekleşir. Bu

20 Mutlu (1998). a.g.e, s. 168. 21 Young Yun Kim (2001). Becoming Intercultural Communication, UK: Sage Publication, s. 46, 62. Dipnot. 22 Kartarı (2001). a.g.e., s. 31, s. 43. Dipnot.

Page 19: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

19

çalışmada iletişim kavramı, kültür tarafından mensuplarına öğretilen bir süreç,

kültürün aktarılmasını ve farklı kültürden insanların etkileşim sürecine girmesini

sağlayan zorunlu bir araç olarak ele alınacaktır.

Farklı kültürel özelliklere sahip bireyler arasında gerekleşen etkileşim süreci

aynı zamanda bir kültürlerarası iletişim sürecidir. Kültürlerarası iletişimin konusu,

günlük yaşamın çeşitli alanlarında ve evlilik, aile, ticari ve resmi kuruluşlar vb.

kurumlarda farklı kültürlere mensup insanlar arasındaki etkileşimdir. Bu nedenle

algılama klişeleştirme, akültürsyon ve enkültürasyon, kültürel değişme ve

modernleşme, göç ve kültürel kimlik sorunları gibi konular kültürlerarası iletişimin

inceleme alanına girer. Disiplinlerarası bir özellik taşıyan kültürlerarası iletişimin

amacı, farklı kültürden insanlar arasında gerçekleşen iletişimi anlamak ve açıklamak,

iletişim süreçleri ile ilgili tahminlerde bulunmaktır. Kültürlerarası etkileşimi ve bu

sürecin kuramsal dayanaklarını inceleyen bir çok kuram23 vardır. Kültürlerarası

iletişim sürecini etkileyerek sürecin etkin bir şekilde gerçekleşmesine engel olan

faktörler ise normlar, roller, etnomerkezcilik, belirsizlik - kaygı düzeyi ile kalıp

düşünce ve önyargılardır.

Her kültürün, üyelerinin üzerinde uzlaştığı ve standartlaştırdığı yanlış veya

doğru olarak nitelendirilen davranış kuralları vardır. İnsanların nasıl davranması

gerektiğini belirleyen ve norm olarak adlandırılan davranış kuralları, her kültürde

değişik özellikler gösterir. Dolayısıyla bir kültür için doğru olan davranış, başka bir

kültür için yanlış olabilir. “Bireyin grup içindeki yerine bağlı olarak, bireyden

23 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Türkçe literatürde Asker Kartarı’nın “Farklılıklarla Yaşamak” adlı kitabının “Kültürlerarası İletişim’in Kuramsal Dayanakları” adlı bölümü.

Page 20: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

20

beklenilen davranış kalıpları sosyal bilimlerde rol olarak tanımlanır24.” Her kültürün,

üyelerinden beklediği davranış kalıpları vardır. Ancak, bu bireylerden beklenen

davranış kalıpları kültürden kültüre değişmektedir. Örneğin Türk kültürü gibi

kollektif bir kültürde anne – babanın çocuğundan beklediği “evlat” rolüne ilişkin

davranışlarla Amerikan kültürü gibi bireyci bir kültürde aynı rolden beklenilen

davranışlar aynı değildir. Kültürlerarası iletişimi etkileyen faktörlerden biri olarak

etnomerkezcilik, “bireyin kendi kültürünü dünyanın merkezine yerleştirerek,

diğerlerinin hareket ve davranışlarını kendi kültürel değerlerine ve normlarına göre

değerlendirmesi anlamına gelir. Bu bağlamda bireyin kendi kültüründe yaptığı

herşey doğru, diğerlerinin yaptığı herşey yanlış olarak kabul edilir25”. Etnomerkezci

bireyler, kültürlerarası iletişim sürecinde kendi kültürlerini diğerlerinin

kültürlerinden üstün görüp diğer kültürü, kendi kültürünün özelliklerine ve

kurallarına göre değerlendirdiği için iletişim sürecini olumsuz yönde etkiler.

Kültürlerin, belirsizliği azaltma ve sapkın davranış ve düşünceleri tolere edebilme

durumlarına atıfta bulunan26 belirsizlikten sakınma ve kaygı durumu, insanların

iletişim kurduğu insanları ve kültürlerini tanımadıkları dolayısıyla nasıl

davranacaklarını ve kendilerine nasıl davranılacağını bilmedikleri, riskin ve şüphenin

arttığı durumlarda ortaya çıkar. Belirsizlikten sakınma derecesinin yüksek olduğu

kültürlerin üyeleri, iletişim sürecinde duygusal, huzursuz, aktif ve saldırgan

davranışlar göstererek etkileşimi olumsuz yönde etkiler27. Kültürlerarası iletişim

sürecini etkileyen önemli bir faktör olarak kalıp düşünce ve önyargılar ise bu

24 Kartarı (2001). a.g.e., s. 182. 25 http://www.multi-culturalcenter.org/diversity.php. 24.04.2004. 26 Gudykunst, vd (1988). a.g.e., s. 47. 27 Kartarı (2001). a.g.e, s. 87.

Page 21: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

21

çalışmanın temel ilgisi olduğu için aşağıda kategorik düşünme ve şema gibi

kavramlarla ilintilendirilerek daha ayrıntılı olarak anlatılmıştır.

Kültürlerarası iletişimin etkin bir şekilde gerçekleşmesi için, iletişime katılan

tarafların “kültürlerarası iletişim yeterliği”ne sahip olması gerekir. Farklı kültürlere

ve kültürlerarası iletişim yeterliğine sahip bireyler arasında gerçekleşen iletişim

sürecinde, etkin ve uygun iletişim kurulur ve yanlış anlamlar en aza iner. İletişime

katılan taraflar, karşıdakinin davranışlarını, iletişim sürecinin gerçekleştiği bağlamda

tahmin ederek nasıl davranacaklarını bilir ve kendilerini daha rahat hissederler. Etkin

bir iletişim süreci için farklı kültürel kimliklere sahip bireylerin temel yeterlik,

toplumsal yeterlik, bireylerarsı yeterlik, dil yeterliği, iletişim ve ilişkisel yeterlik

alanlarında kendini yetiştirmesi gerekir. Temel yeterlik, bireyin amaçlarına

ulaşabilmek için çevresine etkin bir şekilde uyum sağlamasını; toplumsal yeterlik,

başkalarının duygularını sezebilme, toplumsal rol üstlenme, bilişsel karmaşıklık ve

etkileşimi yönetebilmesini; bireylerarası yeterlik, başarılı iletişim yolu ile amaçlara

ulaşabilme ve görevleri yerine getirmesini; dil ve iletişim yeterliği, etkileşim

sürecinde kullanılan dil ve mesajlarda yeterli olmasını; ilişkisel yeterlik, başarılı bir

etkileşim için başkalarıyla daha önceden ilişki kurma yeteneğini anlatır28.

28 Kartarı (2001).a. g.e., s. 207.

Page 22: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

22

KATEGORİLENDİRME SÜRECİ ve ÖNYARGILAR

İnsanlar, çeşitli ve çok sayıda uyaran içeren bir dünya da yaşarlar. Bu çeşitlilik

içerisinde her uyaran eğer tekil olarak algılanmaya çalışılırsa karmakarışık bir durum

ortaya çıkar. İnsanlar, dünyayı anlayabilmek, üzerinde düşünebilmek ve bazı

konularda öngörülerde bulunmak isterler. Bu nedenle, her bir uyaranı ayrı ayrı değil,

bir sınıflamaya ya da gruplamaya tabi tutarak değerlendirir ve ona göre tepkide

bulunurlar29. Bu sınıflandırma ve gruplama işlemine kategorilendirme denir. Çeşitli

çalışmalar, kategorilerin erken dönemde oluştuğunu göstermiştir. Örneğin Wolff’un

1966’da yaptığı çalışma, iki haftadan sonra bebeklerin insan sesiyle diğer sesleri

birbirinden ayırabildiğini, Eimas ise 1972’de yaptığı çalışmayla bebeklerin bir aydan

sonra heceler arasında ayrım yapabildiklerini göstermiştir30.

Triandis, “kategori, belki de kültürün çözümlenmesinde kullanabilecek en

önemli faktördür31” diyerek kategorilerin, kültürel bir sürecin sonucunda oluştuğunu

altını çizer. Çünkü kültür, bir toplumun değerlerini, inançlarını, normlarını rol ve

tutumlarını biçimlendirirken o toplumun üyelerinin neyi nasıl algılayacağını

belirleyerek kendi dünyalarını biçimlendirmelerini de sağlar. Her kültür, birbirinden

farklı özelliklere sahip olduğu için, bireyin sosyalleşme sürecinde öğrendiği

kategoriler de birbirinden farklıdır. Aynı kültürün içinde yetişen bireylerin

kategorileri benzer olacağı için bir davranış ya da olaylara verecekleri anlam ve

beklentileri benzer olurken, farklı kültürde yetişen bireylerin anlamlandırmaları ve

beklentileri de farklı olacaktır.

29 Hacer Harlak (2000). Önyargılar Psikososyal Bir İnceleme, Ankara: Sistem Yayıncılık, s. 50. 30 Perry Hinton (2000). Stereotypes, Cognition and Culture, Piledelphia: Pshology Press, s. 32.

Page 23: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

23

Allport, kategorilendirme sürecinin beş önemli karakteristiği olduğunu belirtir:

- Kategorilendirme, gündelik uyumumuza yol göstermek için geniş yığınlar ve

sınıflar oluşturur.

- Kategorilendirme, şeyleri mümkün olduğu kadar bir sınıf içinde eritir.

- Kategori, ilgili nesneyi çabucak tanımamızı sağlar.

- Kategoriler az ya da çok rasyonel olabilir32.

Billig, kategorilendirmenin düşüncenin temelini oluşturduğunu, uyaran

dünyasını basitleştirerek bir vurgulama etkisini yaptığını ve kategorilendirmenin

enformasyonun alınmasını, işlenmesini ve bellekte depolanmasını etkileyen ve

kolaylaştıran bir süreç olduğunu söyler33. İnsanlar, karşılaştıkları bireyler hakkında

bilgi toplayarak onlara nasıl davranacaklarını belirler ve bu süreçte zihninde varolan

kategorilere başvurarak bireysel farklılıkları göz ardı ederler. Bu durumun doğal

sonucu ise şemalar, stereotip ve önyargılardır34. Allport, kategorilerin ne

gördüğümüzle nasıl yargıladığımızla, ne yaptığımızla yakın ve sıkı ilişkide olduğu

için gruplar hakkında yargılara varmada etkili olduğundan bahseder35.

Baron ve Bryne, önyargının temelini kategorilendirme sürecinden

yararlanarak ve “sosyal kategorilendirme” terimi ile açıklar. Kategorilendirme

sürecinde, bireylerin sosyal etkileşimi yapılandırmasını, bireyleri farklılaştırmasını

31 Richard Brislin, vd. (1985). Intercultural Interactions, California: Sage Publications, s. 305. 32 Gordon Allport (1954) The Nature of Prejudice, Cambridge, Mass., Addison-Wesley Pub, s. 53. 33 Michael Billig (1985). “Prejudice, categorization and particularizaztion: From Perceptual to a Rhetorical Approach”, European Journal of Social Pschology, Vol. 15, s. 79-103, Aktaran Harlak (2000). a.g.e., s. 62. 34 Brislin, vd. (1985). a.g.e., s. 306.

Page 24: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

24

ve biçimlendirmesini sağlayan süreç, sosyal kategorilendirme süreci olarak

adlandırılır. Sosyal kategorilendirme sürecinde, gruplararası ilişkiler söz konusu

olduğunda, grup içindekiler ve grup dışındakiler arasında ayrım yapılır. Bu ayrım

sonucunda iç ve dış grup ortaya çıkar, bireyin kendisini ait hissettiği sosyal gruba

üyeliği sağlamlaşır. Ancak bu durum, bireyin başka bir grup üyesi ile karşılaşması

sonucunda ortaya çıkar. Bireyler, başka bir grupla karşılaştıklarında, kendi

gruplarını, temasta oldukları diğer gruplardan üstün olarak algılama yönünde

davranırlar. Böylece her grup kendisini “rakiplerinden” üstün görür ve önyargı ortaya

çıkar36.

A grubunun üyelerinin dünyayıiç ve dış grup olarak bölme eğilimi

A grubunun üyelerinin kendigruplarını üstün algılama eğilimi

Diğer grupların değerlerini düşürme eğilimi

Gruplarararsı çatışma ve

önyargı

B grubunun üyelerinin dünyayıiç - dış grup olarak bölme eğlimi

B grubunun üyelerinin kendi gruplarını üstün algılama eğilimi

Diğer grupların değerlerini düşürme eğilimi

Sosyal Rekabet

Şekil – 1 Baron ve Bryne göre Önyargının Temeli Sosyal Kategorilendirmedir. Kaynak: R. A. Baron, B. Bryne (1984). Social Psychology: Understanding Human Interaction, Allyn and Bacon Inc., s. 185.

35 Harlak (2000). a.g.e., s. 51.

Page 25: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

25

Etrafımızda gördüğümüz şeyleri sınıflama ve kategorilendirme, zihnin

çalışmasının temel niteliğidir ve bu kategorilerin biriktirilmesi sonucunda ortaya

şemalar çıkar. Şema, deneyimlere dayalı olarak bir gerçeklik alanının tipik

bağlantılarının temsil edildiği bellekteki, sözel olmayan ve bilgiyi işlemeye ve

örgütlemeye yardımcı olan bilişsel bir yapı; nesneler, kişiler, olaylar, roller

hakkındaki inanç ve duygularımızın kategoriler halinde biriktirilerek organize

edilmiş zihinsel örüntüleridir37.

Sınıflandırma ve isimlendirme ihtiyacı, bellekteki bilgileri düzenlemek ve

koruyabilmek için duyulan ihtiyaçtan kaynaklanır. Eğer, bireylerin zihninde, uyaranı

içine yerleştirecek bir şema yoksa o uyaran algılanmaz ya da anlaşılmaz. Bireyin,

kendi deneyimlerini ve çevreden aldığı bilgileri sınıflandırması sonucunda

oluşturduğu şemalar, kişilere, durumlara ve olaylara karşı beklentiler yaratır.

Örneğin, hayatında hiç doktora gitmemiş birinin çevresinden duydukları ya da

gördükleri sonucunda oluşturduğu "doktor rolü"ne ilişkin şema, onun doktordan belli

davranışları beklemesine yol açar. Bireyler, genellikle şemalarını değiştirmek yerine

yeni enformasyonu şemalarına uydurma yolunu tercih ederler. Böylece yaşayacakları

çelişkiyi ve çelişkiden doğacak gerilimi azaltmaya çalışırlar38. Bu bağlamda şemanın

üç görevi ortaya çıkmaktadır: Bilgiye anlam vermek, her yeni bilgiyi zihinde yerine

koymak, yararsız ve gereksiz bilgiyi ayırmak39.

36 Robert. A. Baron, B. Bryne, (1984) Social Psychology: Understanding Human Interaction, Allyn and Bacon Inc., s. 184- 188. 37 Mutlu, (1998). a.g.e., s. 324., Kartarı, (2001). a.g.e., s. 191. 38 Harlak, (2000). a. g.e., s. 85. 39 Yeşim Taş, a.g.m.

Page 26: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

26

Her birey birbirinden farklı sosyo – ekonomik ve kültürel özelliklere ve

deneyimlere sahip olduğu için farklı şemalara sahiptir. Dolayısıyla iletişim sürecine

katılan tarafların zihninde varolan farklı şemalar; farklı algılamayı, anlamayı ve

yorumlamayı da beraberinde getirecek ve tarafların iletişim sürecinden beklentilerini

buna bağlı olarak da karşı tarafa nasıl davranacaklarını belirleyecektir.

Mutlu, üç temel şema tipinden bahseder. Bunlar: ilk örnekler (prototip),

basmakalıp yargılar (stereotip) ve toplumsal senaryolardır. Prototip, herhangi bir

kategoriyi en iyi yansıtan örgütlü bilgi seti; stereotip, bir grup üyesinin karakteri /

davranışı hakkındaki inanç; toplumsal senaryo, katılımcı ya da gözlemci olarak

bireyler tarafından beklenen tutarlı ve birbirine uygun olaylar40 olarak

tanımlanmaktadır. Bireyler, gruplar ya da kişiler hakkında kategori oluşturulurken, o

grup ya da bireylere ilişkin değerlendirmeler de yapılır. Bu değerlendirmeler ve

yargılar kalıp düşünce ve önyargı kavramı çerçevesinde ele alınmaktadır41.

40 Mutlu (1998). a.g.e., s.324. 41 Harlak (2000), a.g.e., s. 5.

Page 27: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

27

KALIP DÜŞÜNCELER VE ÖNYARGILAR

1- KALIP DÜŞÜNCELER (STEREOTİP)

Stereotip ya da kalıp düşünceler hakkında bilgi verecek ilk şey, kelimenin

kendisidir. “Stereotip” terimi, basım endüstrisinde kullanılan, bir sayfa ya da

paragrafın birden çok kopyalanmasını sağlayan metal kabın adıdır42. Kalıp düşünce

ya da stereotip, sosyal bilimlerde, “bir toplumsal gruba ilişkin inançlar; insanları bir

takım türlere, tiplere bölmeyi ifade eden zihinsel yapıtlar; çevreyi anlama sürecinde

karar vermeyi kolaylaştırma işlevine sahip, merkezi, kemikleşmiş, şematik, büyük

ölçüde yanlış bilişsel formlar43” olarak tarif edilir.

Sosyal bilimlerde, stereotip ile ilgili çalışmaların 1922 yılında Walter

Lippman’ın Public Opinion kitabıyla başladığı kabul edilir. Lippman kitabında,

steerotip kavramını, “kafamızın içindeki resimler” olarak tarif eder. Lippman’a göre

insan hareketlerinin temeli gerçek dünyadan alınan bilgiler olamaz. Çünkü, gerçek

dünya çok büyük ve çok karmaşıktır. Bu nedenle insanlar, kendileri ve kültürleri

tarafından biçimlendirilmiş resimler yapar ve bu resimler aracılığı ile hareket

ederler44. Lippman’ın, dünyayı temsil etmenin kısmi ve yetersiz bir yolu olduğunu

belirttiği stereotipler, “bireyin kendi konumunu meşrulaştıran savunmalar

olmalarının yanısıra objektif ve dengeli muhakemeyi engelleyen kör noktalar olarak

42 Sutton, a.g.m. 43 Nuran Hortaçsu (1998). Grup İçi ve Gruplararası Süreçler, Ankara: İmge Kitabevi, s. 229.; Mahmut Tezcan (1974). Türklerle İlgili Stereotipler Kalıpyargılar ve Türk Değerleri Üzerine Bir İnceleme, Ankara: A.Ü Eğitin Fakültesi Yayınları, s. 9.; Charles Steranger, Mark Shaller (2000). “Stereotypes as Individual and Collective Representations”, Stereotypes and Prejudice, Ed: Charles Stranger, California: Pschology Press, s. 65.Kartarı, a.g.e., s. 190, 324. dipnot.

Page 28: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

28

anlaşılmaktadır45”. Amerikalı araştırmacılar tarafından stereotipler, özellikle etnik

sterotipler hakkında konuşulurken, genellikle insan zihinindeki negatif imajlar olarak

tarif edilir. Lippman, stereotiplerin, değişime karşı dayanıklı, sürekli, duygular ve

değerlerle dolu olduğunu söyler46. İnsanın kategorik düşünme yetisinin sonucu olan

stereotipler, kullanan kişinin kültürel özelliklerinden ve stereotipin kullanıldığı

bağlamdan etkilenmektedir.

Sosyal psikolojin en eski konularından biri olan kalıp düşünceler, özellikle

toplumsal barış ve çatışma ile yakından ilişkili olduğu için önemli bir inceleme alanı

olmuş ve çeşitli araştırmalar yapılmıştır47. İlk defa ABD’de başlayan bu çalışmaların

yapılmasının nedeni, ABD’nin farklı kültürlerin birarada bulunduğu ve kaynaştığı bir

alan olarak görülmesidir. Bu araştırmalar, farklı grupların birbirlerine ilişkin

görüşlerinin belirlenerek olumsuz görüşlerin değiştirilmesini amaçlamıştır.

44 Hinton (2000). a.g.e., s. 8. 45 Harlak (2000). a.g.e., s. 43. 46 Stephen Ryan, “Peace Building and Conflict”, www.colarado.edu., 24.04.2004. 47 Stereotipler konusundaki ilk sosyal psikolojik araştırma 1933’de Katz ve Braly tarafından Amerika’da kişilerin çeşitli ırk gruplarına yönelik tercihlerinin bir görüş birliğini yansıtıp yansıtmadığı ve bu görüş birliğinin nasıl yorumlanabileceği sorusu ile başlamış ve stereotiplerin önyargılardan kaynaklandığını savunulmuştur. 10 ırka yönelik stereotiplerin belirlenmesi için öğrenciler üzerinde yaptıkları araştırmada ırksal önyargının yüksek düzeyde tutarlı bir grup stereotipin parçası ve bir ırk ismine tekil bir spesifik tepkiden daha fazla bir şey olduğu sonucuna varılmıştır. 1950 ve 1967 yılında bu çalışmanın sonuçlarını değerlendirmek için aynı araştırma tekrarlanmıştır. 1941 yılında Amerika’da yaşayan zenci ve Yahudiler’e yöneltilen stereotipler hakkında yapılan araştırmanın dışında Muzaffer Sherif’in grup oluşumu, çatışması ve grup çatışmasının azaltılmasını araştırdığı “Hırsızlar Kampı” çalışması da stereotiplerin oluşumunu inceleyen araştırmalardandır. Altmışlı yıllarda duraklayan kalıp düşünce ve gruplararası ilişkiler konusundaki araştırmalar, yetmişli yıllarda bilişsel akım çerçevesinde tekrar ele alınmıştır. Bu türden araştırmalar, kalıp düşüncelerin oluşmasını insanların bilişsel yanılgıları ile açıklamış ve mevcut kalıp düşüncelerin kişilerin yeni bilgileri yorum ve hafızaya yerleştirmeleri üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Seksenli yıllarda, Tajfel ve Turner’ın toplumsal sınıflandırma kuramları kalıp düşünceler konusunda yeni bir yaklaşım getirmiştir. Bu yaklaşım, kalıp düşüncelerin karşıt grupların varlığı ve kişilerin kendi gruplarının kimliğini ve dolayısıyla kendi toplumsal benliklerini belirleme ve olumlu değerlendirme istekleri sonucu ortaya çıktıkları savı üzerine kurulmuştur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Harlak (2000). Önyargılar; Hortaçsu (1998) Grup İçi ve Gruplarası Süreçler; Kağıtçıbaşı (1985). İnsan ve İnsanlar; Sherif, Sherih (1993). Sosyal Psikolojiye Giriş; Allport (1954). The Nature of Prejudice.

Page 29: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

29

Kalıp düşünceler, bir grubun başka bir grup hakkında, üyelerine aktardığı ve

aralarındaki çatışmayı yansıtan düşüncelerdir. Kalıp düşünceler, belirli gruplar

hakkında sahip olunan bilgilerin bir özetidir. Bu özet bilgiler sayesinde başka bir

grup hakkında geliştirilen tutumlar, o grup üyesi ile karşılaşıldığında verilecek

tepkileri ve onun davranışları hakkındaki beklentileri belirler. Kalıp düşünceler, kişi

için, her yeni tutum objesi veya karşılaşılan kimse ile ilgili olarak baştan yeni bir

öğrenme sürecinden geçme yerine kişiye bazı eğilim ve beklentileri kullanma olanağı

sağlayarak onun işini kolaylaştırır ve davranışlarına düzen ve tutarlılık kazandırır.

Stereotipler, özellikle bilgileri ve yeni durumları hızla sınıflandırmaya yarayan

basitleştirme ve genellemeler olduğu için, bir konu, durum, olay ya da kişi hakkında

yanlış sonuçlara varmaya neden olabilir48.

Mahmut Tezcan, kalıp düşüncelerin peşin hükümler olduğunu ve bu

hükümlerin:

“- tecrübe ve bilgilerden ilham almaksızın belli kişi veya eşyaya karşı takınılan

olumlu ya da olumsuz tutumlar olduğunu,

- mantıki olarak kuşku veya eleştiri ile karşılanılması gerektiği halde ilk elden kabul

edildiğini,

- sadece duygulardan, ruh halinden, mantıksız dürtülerden kaynak alan kanaatler

olduğunu ve bu kanaatlerle bazı niteliklerin herhangi bir eleştiriden geçirilmeksizin

genelleştirilip bazı kişi ve kuruluşlara mal edildiğini,

48 Çiğdem Kağıtçıbaşı (1985). İnsan ve İnsanlar, İstanbul: Evrim Yayınları, s. 102 – 103.

Page 30: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

30

- olumsuz olarak damgalanmak istenilen grupları arzu edilir bazı niteliklerden

yoksun bıraktığını49” ifade eder.

Bireye, her yeni tutum objesi veya karşılaşılan kimse ile ilgili olarak baştan

yeni bir öğrenme sürecinden geçme yerine, kişiye bazı eğilim ve beklentileri

kullanma olanağı sağlayan kalıp düşünceler, çevreyi anlamayı ve yaşamı

kolaylaştırmayı mümkün hale getiren kategori ve tipolojilerdir.

Kalıp düşünceler, değişik hedef grupların gerçekte var olan özelliklerini

yansıtabilecekleri gibi, hedef grupların belli bir toplumun geçmişindeki yerini rolünü

ve deneyimlerini de yansıtabilirler50. Tarih de, toplumların geçmişleri ve kültürün

önemli bir parçası olarak kalıp düşünceleri etkiler. Tarihsel deneyimler ve bilgiler,

bizim kim olduğumuzu biçimlendirirken kendimizi ve diğerlerini anlamamıza

yardımcı olur. Kalıp düşünceler, bir toplumdaki politik ve ekonomik durumdan,

gruplar arasındaki güç ve zenginlik dengesinden etkilenmektedir51. Kalıp

düşüncelerle ilgili tipik bir tavır, “genel kural”ın istisnaları olduğunu düşünmektir.

Karşıt vakaları kalıp düşünceyi zayıflatan kanıtlar olarak görmek yerine arızi

istisnalar olarak almak kategorik düşüncenin genel özelliğidir52.

49 Tezcan (1974) Türklerle İlgili Stereotipler ve Türk Değerleri Üzerine Bir İnceleme, Ankara: EBF Yayınları, s. 12. 50 Hortaçsu (1998). a.g.e., s. 234. 51 Sutton, a.g.m. 52 Muzaffer Sherif, Cathrene Sherif (1993). Sosyal Psikolojiye Giriş, İstanbul: Sosyal Yayınları, s. 655.

Page 31: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

31

A- KALIP DÜŞÜNCELERİN OLUŞUMUNU AÇIKLAYAN

YAKLAŞIMLAR

Bireylerin, çocukluktan başlayarak sosyalizasyon sürecinde aile, arkadaş,

eğitim, medya yoluyla öğrendiği kalıp düşüncelerin oluşumunu açıklamaya çalışan

çeşitli araştırmalar sonucunda, kalıp düşüncelerin bilişsel ve güdüsel olarak iki ana

başlık altında açıklanabileceği ortaya çıkmıştır53.

a- BİLİŞSEL AÇIKLAMALAR

Yanılgısal İlişki: İnsanların bilgi-işlem süreçleriyle ilgilenen Hamilton ve

Giffo, kalıp düşüncelerin oluşumunu bu süreçler üzerine yaptıkları çalışmanın

sonucunda ortaya çıkardıkları yanılgısal ilişki kavramıyla açıklar. Yanılgısal ilişki,

gözlemcilerin gerçekte aralarında ilişki bulunmayan iki olay arasında bir ilişki

algılaması veya iki olay arasındaki ilişki düzeyini abartması olarak tanımlanmışdır.

Bu yanılgı az görülen iki durumun birbirleriyle ilişkisi durumunda ortaya

çıkmaktadır. Gruplararası ilişkiler söz konusu olduğunda çoğunluk grubunun üyeleri

ile arzulanır davranışlar, dış grup ya da azınlık grupla arzulanmayan davranışlar

arasında bir korelasyon varmış gibi algılanır54.

53 Hortaçsu (1998). a.g.e., s. 256. 54 Harlak (2000). a.g.e., s.85, Hortaçsu (1998). a.g.e., s. 241.

Page 32: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

32

Örneklerden Geliştirilen Kalıp Açıklaması: Bu açıklamaya göre, bireyler,

belli bir kategorideki insanlardan değişik örnekler görürler. Gördükleri örneklerden

anımsadıkları bilgiler, onların o insan kategorisine ilişkin kalıp düşüncelerini

oluşturur.

Özellik Soyutlama Modeli: Bu modele göre, insanlar bir kategorinin üyesi

olan kişilerle karşılaştıklarında, o kategorinin özelliklerini belirler ve o özellikleri

soyut olarak o grup insanla ilişkilendirirler. Böylelikle o kategoriye uygun bir kalıp

çıkarır ve karşılaştıkları kategori üyesine belirledikleri kalıp düşüncenin etkisi altında

davranırlar.

b- GÜDÜSEL AÇIKLAMALAR:

İnsanların Kendilerini Olumlu Değerlendirme İsteği: Bu açıklamaya göre,

insanlar, grup içindekiler ve dışındakiler ayrımı yaparak kendilerini bir sosyal gruba

ait hisseder ve benlik saygılarını arttırırlar. Farklı gruplara üye olan bireyler,

karşılaştıklarında, kendi gruplarını temasta oldukları diğer gruplardan üstün olarak

algılama eğilimine girerler. Bunun nedeni, insanın kendini olumlu değerlendirme

isteğidir55. Bireyin kendini olumlu değerlendirebilmesi için, kendisini başkalarıyla

kıyaslayıp, onlardan daha iyi olduğuna karar vermesi gerekir. Başka bir deyişle,

insanların başkalarından iyi olabilmesi için, onları göreceli olarak daha kötü ve veya

değersiz görmesi gerekir56.

55 Harlak (2000). a.g.e., s.70. 56 Hortaçsu (1998). a.g.e., s. 248.

Page 33: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

33

Sosyal Kimlik Kuramı: Tajfel ve Turner’ tarafından geliştirilen bu kuram,

sosyal sınıflandırma ve sosyal kıyaslama üzerinde durarak kalıp düşüncelerin

gelişmesini açıklar. Bu açıklamanın temel varsayımı, insanların kendi kimliklerinin

yanısıra bir de toplumsal kimliklerinin olduğudur. Sosyal kimlik, kişinin üyesi

olduğu grupla belirlenir, grup kimliği ise grubu karşıt gruptan ayıracak şekilde

oluşturulur57.

Kuram, insanların sosyal çevrelerini düzene koymak ve sosyal dünyada kendi

yerlerini bulmak ve tanımlamak için sınıflandırma yaptıklarını kabul eder. Bu

sınıflandırma ile insanlar, toplum içinde nerede yer aldıklarını ve kim olduklarını

anlar ve bu sayede kendilerini, aynı kategoride bulunan diğer kişilerle büyük oranda

benzer olarak algılar. Kendi kategorilerindeki üyelerle aralarındaki benzerlikleri

belirginleştiren grup üyesi, diğer kategorilerdeki üyelerle de aralarındaki farklılığı

vurgular. Bu sınıflandırma işlemi kalıp düşüncelerin oluşmasına neden olur58.

Harlak’da, Tajfel ve Turner’ın kalıp düşüncelerin oluşmasına ilişkin yaptıkları

toplumsal sınıflandırma açıklamasının temelinde, kişilerin kendilerini beğenme

gereksinimleri yattığını ifade eder59.

Bireylerin sosyal kimliklerini belirlerken kullandıkları, sosyal kıyaslama işlemi

ile bireyler kendi gruplarını diğer gruplarla aralarındaki farklılıkları bularak kendi

gruplarının değerlendirmesini yapmaya çalışırlar. İnsanlar bu kıyaslama işleminde,

kendilik kavramını olumlamak, başka bir deyişle, olumlu bir sosyal kimlik

57 Rupert Brown (1995). Prejudice: Its Social Pschology, UK: Okford Blackwell, s. 46-47. 58 Nuray Sakallı (2001). Sosyal Etkiler “Kim Kimi Nasıl Etkiler?” Ankara: İmge Yayınevi., s. 180-181. 59 Harlak (2000).a.g.e., s. 75.

Page 34: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

34

geliştirmek için, ait oldukları sosyal gruplar lehine değerlendirmeler yapar ve tarafgir

davranırlar60.

Davranışsal Etkileşim Modeli: Bu model, karşıt gruplara ilişkin kalıp

düşüncelerin ve davranışların nedenini insanların benlik değerini yüceltme isteğine

değil, durumsal çıkarlarına bağlar. Örneğin, bir insanın kaderi karşıt grupça

belirleniyorsa karşıt gruba karşı olumlu tavır sergileyecek, kendi grubu tarafından

belirleniyorsa kedi grubunu kayıracak ve diğerlerine karşı olumsuz düşünce ve

tutumlar geliştirecektir61.

Toplumsal Durumdan Kaynaklanan Açıklama: M. Sherif’in 1961 yılında

“Hırsızlar Mağarası62” adı ile çocuk gruplarıyla yaptığı alan araştırması sonucunda

kalıp düşüncelerin gruplararası çıkar çatışmaları sonucu ortaya çıktığı görülmüştür63.

Bu modelde toplumsal grupların iş, yiyecek, sosyal konum gibi kısıtlı kaynaklar için

yarışması grupların birbirine ilişkin olumsuz tutumlar ve kalıp düşünceleri

geliştirmesinin nedeni olarak gösterilir64.

60Sakallı (2001). a.g.e., s. 180. 61 Harlak (2000). a.g.e., s. 69. 62 Sherif , 1961 yılında bir yaz kampında erkek çocukları iki gruba ayırarak gruplararası çatışmaların nedenlerini anlamaya çalışmıştır. Bu amaçla mevcut yiyecekleri bir masaya yerleştirir ve iyi olan kısmının bir grup tarafından yenildiği izlenimini verir. Yiyeceklerin başına gelen ikinci grup kalitesiz yiyeceklerin kaldığını görünce diğer grupla önce kavga etmeye başlar. Sherif bu olaydan yetersiz kaynakların grup çıkarlarını olumsuz yönde etkilediğini ve kazanan bir tek grup olacağını ve bu durumun çatışmalara neden olacağı sonucuna ulaşır. 63 Sherif, Sherif, (1993). a.g.e., s. 621.

Page 35: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

35

B- KALIP DÜŞÜNCELERİN ÖLÇÜLMESİ

Kalıp düşünceler tutumların bir türüdür ve tutumlar, davranışı hazırlayan bir

eğilim olarak doğrudan gözlenemedikleri için dolaylı olarak ölçülebilir. Bu ölçmede

kullanılan davranış, sorulara cevap vermek ya da fikir belirtme şeklinde beliren sözel

davranıştır65.

Araştırmacılar bir grubun başka bir grup hakkındaki kalıp düşüncelerini

ölçmede çeşitli teknikler kullanmışlardır. Bu teknikleri belirleyen ise, stereotiplerin

nasıl ele alındığı ile ilgilidir. Stereotiplerin antropolojik ve sosyolojik açıdan

belirlenmeye çalışıldığı araştırmalarda, günlük dilde kullanılan sözcük ve sıfatlar,

herhangi bir millet ile ilgili edebiyat ve gezi metinleri ya da kişilerin hedef grupla

ilgili tepkilerinin gözlem sonuçları stereotiplerin belirlenmesinde kullanılan

materyallerdir.

Sterotipler, sosyal grupları algılarken kullanılan kişilik özellikleri olarak

değerlendirildiğinde, Katz ve Braly tarafından oluşturulan sıfat listesiyle ölçülür.

Genel olarak sıfat listesi yönteminin kullanıldığı araştırmalarda, deneklerden farklı

sosyo-kültürel grupları ya da başka milletleri, araştırmacı tarafından önceden

hazırlanmış ya da daha önceki araştırmalarda kullanılmış bir sıfat listesi kullanarak

değerlendirmeleri ve listedeki sıfatlardan o grup için en tipik olarak düşündüklerini

işaretlemeleri istenir. Ancak bu yöntem, deneklerin bilişsel repertuarlarında bulunan

ve o grupla ilgili yaptığı değerlendirmelerde öncelikle ve en sık kullandığı sıfatlarla

64 Hortaçsu (1998). a.g.e., s. 252 - 253. 65 Kağıtçıbaşı (1985). a.g.e., s. 134.

Page 36: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

36

değil, araştırmacının ona sunduğu sözcüklerle değerlendirme yapmaya zorladığı ve

bireyi, her milletti aynı sıfatlarla ya da aynı boyutlarda değerlendirme yapmaya ittiği

için sakıncalıdır66.

“Duygusal Anlam Ölçeği” de stereotiplerin ölçülmesinde kullanılan başka

bir tekniktir. Bu teknikte çok sayıda sıfattan belirli sıfat çiftleri türetilir. Bu sıfat

çiftleri kullanılarak çeşitli kültürlerin çeşitli olay, obje ve kavramlara verdikleri

değerler karşılaştırılabilir67.

Niemann ve arkadaşları, kalıp düşüncelerin sıfat listesi ve serbest tepki ölçümü

yöntemi ile belirlenmesinin karşılaştırıldığı bir çalışma yaparak bu tekniklerin

sınırlılıklarını bulmaya çalışmıştır. Yapılan çalışmada, kalıp düşüncelerin sıfat

listeleriyle belirlenmesinde dil ve genelleme açısından sınırlılıklar olduğu ileri

sürülür. Niemann ve arkadaşları daha sonra, serbest tepkiler ile çalışarak deneklerin

gruplar hakkındaki stereotiplerini belirlemeye ve bu yöntemle listeler oluşturmaya

çalışırlar. Bu listeyi oluştururken, serbest tepkiler ile çalışarak stereotipleri,

enformasyonu otomatik olarak işlemenin sonucu olarak ele alırlar. Yapılan

çalışmanın sonunda, deneklerin verdikleri cevapların onların şematik yapılarıyla

sınırlı olduğunu bulan araştırmacılar, serbest tepki yönteminin, bireylerin hepsine

kendini ifade etme şansı tanıdığı için kültürel stereotipleri inceleme de sıfat

listesinden çok daha kullanışlı olduğunu bulmuşlardır68. Harlak’ın da belirttiği gibi

çeşitli gruplar için kullanılan stereotipler, içinde geliştiği bağlamdan etkilenmektedir.

66 Harlak (2000). a.g.e., s.120, 125. 67 Kağıtçıbaşı (1985). a.g.e., s. 139 - 140.

Page 37: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

37

Başka gruplarla ilgili olarak geliştirilen sıfat listelerinin kullanılması stereotipleri

toplumsal bağlamın etkisinden uzaklaştırır. Bu nedenle, stereotiplerin belirlenmeye

çalıştığı bir çalışmada açık uçlu sorular ve serbest tepki yönteminin kullanılması

daha uygundur.

C- KALIP DÜŞÜNCELERİN İŞLEVLERİ

Kartarı, kalıp düşüncelerin bilişsel, ruh sağlığı ve toplumsal olmak üzere üç

işlevi olduğunu belirtir. Kalıp düşünceler, gündelik yaşamda elde edilen binlerce

izlenimi, deneyimi ve karmaşık enformasyonu düzenleyip karşılaşılan her yeni

durumu, olay, kişi ve nesneyi sınıflandırır ve düzeni sağlayarak bilişsel işlev görür.

Kalıp düşünceler sayesinde karşılaştığı her yeni şey için önceden nasıl davranacağını

bilen bireyin ruhsal bir rahatlığı olacağı gibi, grup içi ve gruplararası sınırları çizerek

bağlılık ve aidiyet duygularını geliştirerek toplumsal işlev görür69.

Hogg ve Abrams ise kalıp düşüncelerin bireysel ve sosyal olmak üzere iki ana

başlık altında işlev gördüğünü söyler. Kalıp düşünceler bir yandan bireyin, dünyanın

çeşitliliğine uygun olarak birbirinden farklı kategoriler oluşturmasını ve böylece

dünya ile başa çıkmasını sağlarken diğer taraftan kişilerin kendini göreli olarak daha

olumlu bir şekilde değerlendirip diğerlerine karşı olumlu ya da olumsuz nitelikler

atfetmesini sağlayarak değer işlevini yerine getirir. Sosyal olarak stereotiplerin

gördüğü işlevler üçe ayrılır: Sosyal nedensellik işlevi ile stereotipler karmaşık ve

68 Y. F. Niemann vd. (1994). “Use of free responses and cluster analiysis to determine stereotypes of eight groups”, Personality and Social Pschology Bulletin, Vol. 20, no. 4, s. 379-390, Aktaran Harlak, (a.g.e.) s. 123-125. 69 Kartarı, (2001). a. g. e., s. 200.

Page 38: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

38

genellikle stres yaratan büyük ölçekli olayları anlamaya yardım eder. Sosyal

meşrulaştırma ile stereotipler, belli bir grupla birleştirilerek yapılacak bir eyleme

meşruluk kazandırılır. Stereotipler, sosyal farklılaştırma ile etnosentirik bir eğilime

neden olur70.

2- ÖNYARGI

“Bir önyargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan

daha zordur.”

Albert Einstein

Günlük yaşantımızda sıkça kullandığımız önyargı terimi, bir gruba karşı

yöneltilen negatif duygu ve tutumlardır71. Allport, herhangi bir gruptan bir kişiye,

sadece o gruba ait olması nedeniyle gösterilen muhalif ya da düşmanca tutumlar

olarak tanımladığı önyargıların, kategorik düşünmenin ve stereotiplerin yani aşırı

genellemelerin ve insanlardaki doğal bir eğilimin sonucu olduğunu söyler. Allport,

antik dönemde önceki karar ve deneyimlere dayanan bir yargı anlamına kullanılan

“prejudicium”un, daha sonra İngilizce’de gerçekler hakkında bir inceleme yapmadan

ve düşünmeden oluşturulmuş bir yargı anlamını kazandığını sonra da önceden

varılmış ve desteklenmiş bir yargıyla birlikte bir şeyin lehinde ve aleyhinde olmayla

ilgili duyguları da içerecek şekilde genişletildiğini söyler72.

Bir tutum olarak önyargıların üç bileşeni vardır:

70 Micheal Hogg, Daniel Abrams. (1988). Social Identifications A Social Psycology of Intergroup Relations and Group Process, London: Routledge, s. 76. 71 http://www.tarleton.edu/~mkerr/ch18_1013.html, 24.04.2004. 72 Allport, (1954). a.g.e., s. 23.

Page 39: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

39

Bilişsel parça: Toplumsal grubun üyeleri hakkındaki inançlar.

Davranışsal parça: Grup üyelerine karşı yapılan davranışlar. Dış gruba üye olduğu

için bir kişiye negatif şekilde davranmak önyargının davranışsal parçasıdır.

Etki parçası: Grup üyeleri hakkındaki duygular73.

A- ÖNYARGILARI AÇIKLAYAN YAKLAŞIMLAR

Allport, önyargıları hangi süreçlerin sonucunda oluştuğunu açıklamaya çalışan

araştırmaları yaklaşımlarına göre aşağıdaki gibi sınıflandırır:

Önyargı Nesnesi

Davranış

Sosyalleşme

Tarihsel Yaklaşım

Sosyo Kültürel Yaklaşım

Kişilik Dinamikleri ve Yapısını Temel Alan Yaklaşım

Olgusal Yaklaşım Uyaran Nesne yi Temel Alan Yaklaşım

Durumsal Yaklaşım

Şekil–2 Önyargılarla İlgili Kuramsal Yaklaşımların Sınıflandırılması. Kaynak: Gordon Allport (1954) The Nature of Prejudice, Cambridge, Mass., Addison-Wesley Pub, s.30. 73 “Prejudice”, www. uhaweb.hartford.edu/misovich/prej1.htm, 24.04.2004

Page 40: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

40

Allport’a göre önyargılarla ilgili tarihsel faktörleri önemli gören

araştırmacılar, Marksist kuramı temel alarak, sınıf kavramını vurgulamışlar ve

sömürü kuramını geliştirmişlerdir. Sosyo-kültürel yaklaşım, önyargıyı kentleşmenin

bir sonucu olarak; kentte öne çıkan ancak tam anlamıyla onaylanmayan ve

benimsenmeyen birtakım niteliklerin belli bir grupta sembolleştirilmesi ve o gruba

yönelik olumsuz tutumlara dönüşmesi şeklinde açıklanır. Durumsal yaklaşım, kişinin

yaşadığı toplumda kendisine öğretilenler ve evresinde gördüklerine göre bir imaj

oluşturduğunu ve böylece çeşitli önyargıların bulunduğu toplumlarda bu önyargıların

kişilerce benimsendiğini savunmaktadır. Psikodinamik yaklaşım, önyargıyı tarihsel,

sosyo-kültürel ve durumsal özellikleri göz önüne almaksızın, insan doğası ile ilgili

açıklamalardan hareketle ele alır. Olgusal yaklaşım, kişinin dünyayı algılayış

biçiminin davranışlarını belirlediği düşüncesini temel alır. Uyaranı temel alan

yaklaşım, önyargının, gruplar arasındaki gerçek farklılıklardan kaynaklandığını ileri

sürer74.

Önyargının oluşumunu açıklayan temek kuramlardan biri Adorno’nun

Otoriteryan Kişilik Kuramı’dır. II. Dünya savaşı sırasında Almanya’da diğer etnik

gruplara yönelik yapılan soykırımın nedenini açıklamak için yapılan araştırma

sonucu ortaya çıkan Otoriteryen Kişilik Kuramı, Freud’un açıklamaları üzerine

temellenmiştir. Bu kurama göre, çocuklukta içinde yaşanılan aile ortamında,

özellikle babanın otoriter olduğu ailelerde, karşı fikirlerin söylenmesi mümkün

değildir. Bu engellemelerin, büyüyen çocukların kendi grupları dışındaki insanlara

74 Allport (1954). a.g.e., s. 32-65.

Page 41: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

41

karşı öfke ve düşmanlık şeklinde ortaya çıkması söz konusudur. Önyargılar da bu

sürecin sonucunda ortaya çıkmaktadır75.

Engellenme-Saldırganlık Kuramı ise saldırgan davranışların ortaya çıkmasının

nedenini engellenmeye dayandırır. Allport, bu engellemelerin kaynaklarını kişisel

(fakirlik, sağlık sorunları), aile içindeki yaşantılar (çocukluktaki kötü yetiştirme

yöntemleri), günlük yaşamda bulunan farklı ortamlar (okul ve işyeri) ve ülkedeki

ortam (rekabetçi kültür, savaş ve çatışmalar) olmak üzere dörde ayırır. Bu kurama

göre çeşitli faktörlerden kaynaklanan engellenmeler sonucunda insanlar, toplumdaki

bazı gruplara karşı önyargılar oluşturur ve saldırgan davranışlar gösterirler. Özellikle

ekonomik sıkıntıların yaşandığı toplumlarda, belli gruplar ekonomik sıkıntıların

sorumlusu olarak görülür ve önyargıların hedefi olurlar76.

Önyargıların kökeni konusunda yapılan geleneksel bir açıklamaya göre

önyargılar, kültürleri farklı olan grupların etnik merkezciliklerinden

kaynaklanmaktadır. Bir grubun üyeleri, başka grupları genelde kendi gruplarının

normlarına ve değerlerine göre değerlendirir. Kültürel olarak farklı grupların

etkileşimi söz konusu olduğunda genellikle bir grup diğerine kültürel, sosyo-

ekonomik ya da askeri açıdan üstün gelmeye ve baskı kurmaya çalışır. Bu süreç

içinde egemen grup çeşitli kalıp düşünce ve önyargılar ortaya koyar. Azınlıkta kalan

gruplar ise düşük bir konuma koyuldukları ve ayrımcılığa maruz kaldıkları için

egemen gruba karşı düşmanca duygular besleyebilir77.

75 “Prejudice”, 24.04.2004. 76 Harlak (2000). a.g.e., s. 24 – 26.

Page 42: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

42

Önyargının kökeni konusunda çalışma yapan isimlerden Dewey ve Humber

önyargı ve ayrımcılığın gelişmesi konusuna kısırdöngü kavramı ile açıklık

getirmiştir.

(1) Baskın grupların geleneksel önyargıları

(2) dezavantajlı azınlık gruplarının bu önyargılardan çıkan sınırlı sosyoekonomik yaşam şansları(3) dezavantajlı azınlıkların

düşük statüsü nedeniyle gruplararasında azalan iletişim

(4) iletişim eksikliği sosyal değerleri ipaylaşmayı önler ve baskın grupların hoşlanmadığı tutumlara yol açar.

(5) Bu tutumları baskın grupların alıştıkları rasyonalize etmeleri için temel sağlar.

Şekil – 3 Önyargı ve Ayrımcılık Kısırdöngüsü. Kaynak: Patric Dewey, James Humber (1966). an Introduction to Social Pschology, The Macmillian Comp, s. 77.

Dewey ve Humber’in şeması şöyle açıklanabilir: Toplumda baskın durumda

olan grupların geleneksel önyargıları, azınlık gruplarını sınırlı bir yaşam tarzını

sürdürmeye zorlar. Bu durum, o grupların toplumda alt statülerde yer almalarına yol

açarak baskın gruplarla iletişimini azaltır ve bu iletişim eksikliği, ortak sosyal

değerler oluşturulmasını engelleyerek baskın grupların hoşlanmadığı kişilik

özellikleri ve tutumların oluşmasına neden olur. Dolayısıyla bu tutumlar, baskın

77 Sherif, Sherif (1956). a.g.e., s. 659 – 661.

Page 43: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

43

grupların önyargılarını akla yatkın hale getirmelerini yani rasyonalize etmelerini

sağlar ve bu süreç böylece devam eder78.

Sosyal bilimler, önyargıların ve stereotiplerin çocuklukta öğrenilmeye

başladığını kabul eder. Çocuk, içinde bulunduğu toplum içinde, üyelerini tutarlı bir

şekilde teşhis edemeden önce bile dış gruplar için kullanılan etiketleri öğrenir ve

bunların duygusal değerini hisseder. Pek çok çalışma 3 yaşındaki çocukların

anlamını bilmediği halde ırkçı terimleri öğrendiğini göstermiştir. Çocuklar, daha

sonra kendi gruplarından öğrendikleriyle diğer etnik gruplara karşı negatif tutumlar

geliştirir. Çocuklar, diğer grupların üyelerine karşı kötü sözler kullanarak (kara

çalarak), etnik şakalar yaparak ya da ayrımcı davranışlar sergileyerek önyargıların

etkisi altında kalırlar79.

Kalıp düşünceler, sözel ifade formları olarak gündelik dilde çeşitli şekillerde

sıkça kullanılır ve bu formların aktarımı yoluyla uzun süre ayakta kalır. Kartarı,

sözel ifade formları olarak kalıp düşünceleri karmaşıklıklarına göre üç grupta toplar.

Sözcüğün açık anlamından yararlanılarak sıfat olarak kullanılması sonucu elde edilen

basit sözel fomlar, kalıp düşüncenin bir cümle olarak ifade edildiği daha karmaşık

formlar ve masal, hikaye, efsane, anekdot, fıkra ve türküler gibi daha karmaşık sözel

formlar80 kalıp düşüncelerin gündelik iletişimde nasıl kullanıldıklarını gösterir. Kalıp

düşüncelerin özellikle halk edebiyatı türleri içinde dillendirilmesi, onların kültürel

olarak diğer kuşaklara aktarılmasını ve devamlılığını sağlar. Önyargıların oluşumunu

78 Patric R. Dewey., James Humber (1966). an Introduction to Social Pschology, The Macmillian Comp, s.76-79. 79 Sherif, Sherif (1996). a.g.e.,s. 662; https://polis.arizona.edu:9443/files/spring04/COMM_117-001/Lecture

Page 44: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

44

açıklayan bu kuramlar, psikolojik açıdan önyargıların kökenini incelerken olaya

sosyal – bilişsel temeller üzerinden bakan çalışmalar, önyargıların bir grup insanda

ortak bulunmasının nedenini o kültürde kullanılan stereotiplerle ilgili olduğunu

söyler ve stereotiplerin oluşum süreçlerini incelerler.

3- KALIP DÜŞÜNCE VE ÖNYARGILARIN DAVRANIŞLAR

ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Kalıp düşünceler ve önyargılar bilişsel ve duygusal süreçler de olsalar algı,

yargı ve davranışları etkilediği için önemli sonuçlara neden olmaktadır. İnsanların

kategorik düşünmelerinin sonucu olduğu için değişime karşı oldukça dirençlidirler.

Herhangi bir kişiyle ilgili edinilen bilgi, o kişinin ait olduğu toplumsal gruba ilişkin

kalıp düşüncelerle uyumlu veya uyumsuz olabilir Bu durumda genellikle kalıp

düşünceyle uyumlu bilgi hatırlanıp uyumsuz olan hatırlanmayacaktır. Yapılan çeşitli

araştırmalar, insanların bazı durumlarda kalıp düşünceye uygun bilgileri

anımsamakla kalmayıp edinecekleri yeni bilgilerin de kalıp düşüncelerden

kaynaklanan beklentileri doğrular biçimde olmasını seçtiklerini göstermiştir81.

Kalıp düşüncelerin içerikleriyle çelişen bilgilere rağmen varlıklarını sürdürmesi

söz konusudur. Bir kişinin üyesi olduğu gruba ilişkin kalıp düşünceyle çelişen

davranışları olduğu zaman, onun kalıp düşünceye uygun davranması beklenir. Eğer

grup üyesinin davranışı, grup hakkında geliştirilen kalıp düşünceyle aşırı derece

çelişiyorsa o zaman da gruptan başka birinin kalıp düşünceye uygun davranması

80 Kartarı (2000). a.g.e., s. 195-196. 81 Hortaçsu (1998). a.g.e., s. 254 – 255.

Page 45: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

45

beklenir82. Kalıp düşünceler ve önyargılar genelleştirmelere dayalı olduğu için grup

üyeleri bireyselliklerini kaybederler. Bu durumda kişinin davranışlarını

yorumlanmasında üyesi olduğu grup için kullanılan önyargı ve kalıp düşüncelerin

etkisi olacaktır.

Önyargıların ve kalıp düşüncelerin davranış olarak sonucu ayrımcılıktır.

Ayrımcılık, herhangi bir kişinin önyargılı olduğu bir kişi ya da gruba karşı olumsuz

davranmasıdır. Allport’a göre ayrımcı davranışlar şöyle sıralanabilir:

Karşı Olmayı İfade Etme: Önyargı sahibi insanlar kendisi gibi önyargılı olan

insanlarla konuşur ve düşmanca duygularını ifade ederler.

Uzak Durma: Eğer önyargı daha yoğun ise, birey hoşlanmadığı ya da önyargılı

olduğu kişi ve gruplarla birarada olmaktan kaçınır.

Ayrımcılık: Kişi önyargılı olduğu grupların iş, konut, eğitim ve sağlık gibi

hizmetlerden yararlanmasına ve politik haklarını kullanmasına karşıdır.

Fiziksel Saldırı: Önyargılı olunan gruba karşı şiddet yada şiddet sayılabilecek

bazı saldırılar yapılır.

Yok Etme: Linç etme olayları buna örnek olarak verilebilir83.

82 Hortaçsu (1998). a.g.e., s. 256. 83 Allport (1954). a.g.e., s. 125.

Page 46: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

46

4- KALIP DÜŞÜNCELERİN VE ÖNYARGILARIN ETKİLERİNİN

AZALTILMASI

Kalıp düşünce ve önyargılar, kategorik düşüncenin ve şemaların sonucu olarak

ortaya çıktığı için tamamen ortadan kalkması mümkün değildir. Bu nedenle mantık,

önyargıları azaltmada başarısız olur. Ancak etkisini en aza indirmek toplumsal

gerginliği azaltılması insanların etkin bir iletişim sürecine girmesini, birbirlerini

tanımasını ve toplumsal hoşgörüyü sağlayabilir.

Kalıp düşüncelerin değişmesini sağlayacak üç model vardır. Bunlardan biri

defter tutma modelidir. Bu modele göre kalıp düşünceyle çelişen bilgiler birikerek

kalıp düşünceyi yavaş yavaş değiştirir. İkinci model, kalıp düşünceyle çelişen önemli

ve çarpıcı bir örneğin kalıp düşünceyi değiştireceğinin ifade edildiği değişme

modelidir. Alt kategori oluşturma modeli, kalıp düşüncelerin nasıl değişeceğini

açıklayan üçüncü modeldir ve kalıp düşünceyle çelişen bilgilerin alt kategoriler

oluşturacağını ve kalıp düşüncenin değişebileceğini ifade eder84. Kalıp düşünceyle

çelişen bir bilgi, bireyin düşünceleri hakkında şüpheye düşmesine neden olur.

Böylece tutum ve düşünceleri hakkında şüpheye düşen birey yeni bilgileri

değerlendirmeye alarak tutumlarını değiştirebilir85.

Kalıp düşüncelerin değişmesinde etkili olacak faktörlerden biri de gruplararası

temastır. Temas hipotezi, hasım grupların birbirleri hakkında gerçekçi olmayan bir

şekilde olumsuz beklentiler oluşturdukları ve birbirleriyle temastan kaçındıkları; eğer

84 Hortaçsu (2000)., a.g.e., s. 262. 85 Mahmut Oktay (2000). İletişimciler İçin Davranış Bilimlerine Giriş, İstanbul: Der Yayınları, s. 184.

Page 47: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

47

birbirleriyle temas kurarlarsa aralarındaki ilişkinin iyileşeceği şeklindeki hipoteze

dayanır. Ancak temasın olumlu etki yapması için bazı şartlar gerekmektedir. Allport

bu koşulları şöyle ifade eder:

- Temas, etkileşimden ziyade işbirliği gerektiren birliktelikleri ve gündelik

etkinlikleri içermelidir.

- Bütünleşme, resmi ve kurumsal destek çerçevesi içinde olmalıdır.

- Temasta bulunan kişiler – gruplar eşit statüde olmalıdır. Eşit olmayan

statülerin stereotipleri doğrulaması ve önyargıları güçlendirmesi söz konusudur86.

Ancak, Triandis gerçek yaşamda iki grup arasında sosyal eşitliğin pek mümkün

olmadığını, bu durumda olumlu sonuçların ancak gruplar arsında benzerlik olduğu ve

ortada paylaşılacak birşeyin olmadığı durumlarda ortaya çıkacağını belirtir87.

Sherif’in 1961 yılında yaptığı Hırsızılar Kampı çalışmasında test ettiği

hipotezlerden biri, gruplararasındaki sürtüşmenin ve kalıp düşüncelerin etkilerinin

azaltılmasında gruplararası temasın etkili olduğudur. Ancak, Sherif’in çalışmasının

sonucunda bu temasın tek başına çatışmayı azaltıcı etkisi olmadığı ortaya çıkmıştır.

Daha sonra çalışmada, sürtüşme içindeki grupların, bir grubun tek başına

ulaşamayacağı üst amaçları içeren koşullarda, temasa sokulurlarsa bu amaç için

işbirliği yapacakları ve bu durumun gerginliği azaltacağı hipotezi test edilmiştir.

Sherif’in yaptığı çalışmanın sonunda oluşturulan durumun, grupları biraraya getirdiği

ve gruplararasında yakınlaşmayı sağladığı görülmüştür88.

86 Allport (1954) . a.g.e., s. 354. 87 Harlak (2000). a.g.e., s. 129. 88 Sherif, Sherif (1996). a. g.e., s. 317 – 324. Sherif, Hırsızlar Kampı çalışmasında kampın su kaynağı olan ve kamptan 3 km uzakta bulunan tankla suyu taşıyan boruların bağlantısını kesmiş ve kampı

Page 48: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

48

Kalıp düşünceleri ve önyargıları değiştirmenin etkili yollarından biri de

hakkında olumsuz düşünce ve duygular geliştirilen kişilerin bulunduğu ortamlarda

belirli bir zaman geçirerek onları ve bulundukları ortamı tanımaktır. Gruplar

arasındaki düşmanca duygular, bir çıkar çatışmasından çok kişi ve grupların birbirleri

hakkındaki yanlış inançlara bağlıdır ve bu inançların nedeni birbirlerini yeterince

tanımamalarıdır89. Bu nedenle, yanlış bilgilenmeye ve boş inançlara dayanan

önyargılı tutumlar geliştirmiş bulunan kişi, grup ve ulusların açık bir diyalog

ortamında karşılıklı konuşarak anlaşmazlıkları gidermeleri ve birbirlerini tanımaları

olumlu düşüncelerin gelişmesini sağlayabilir. Allport, gruplararası önyargının

azalması için beş öneri sunar: Karşılıklı bağlılık;ortak bir amaç; grup üyelerinin eşit

statüde olması;- kişilerarası enformel ilişkilerin varlığı; çeşitli dış grup üyeleriyle

ilişkilerin olması90.

susuz bırakmıştır. Bu durumda birbirleriyle sürtüşme içinde bulunan gruplar bu sorunu çözmek için biraraya gelmişlerdir. 89 Oktay (2000). a. g.e.,s. 186. 90 Allport (1954) . a.g.e., s. 370.

Page 49: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

49

III. BÖLÜM

YÖNTEM

Bu çalışma, farklı kültürel özelliklere sahip grupların birbirlerine karşı

geliştirdikleri kalıp düşünce ve önyargıların iletişim sürecine etkilerini açıklamaya ve

anlamaya çalışan bir araştırmadır. Bununla birlikte araştırmada kalıp düşünce ve

önyargıların oluşum süreci ve etkilerinin azaltılmasının ne ölçüde mümkün olduğu

ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, kalıp düşüncelerin ve önyargıların

iletişim sürecine ve davranışlarına etkilerini anlamak için “öteki” gruplara karşı

geliştirilen kalıp düşünce ve önyargıların neler olduğunu, bunların hangi durum ve

olaylar üzerine geliştirildiğini, gündelik yaşamada davranışları nasıl etkilediğini ve

karşı tarafın bu durum karşısındaki tutumların bilmek gerekir. Bu bilgilere ulaşmak

için, etnografiden yararlanılacaktır. Etnografi, bir toplumun kültürel sistemini

anlamaya ve betimleye çalışan bir disiplindir91. Etnografik araştırmanın yöntem

olarak belirlenmesinin nedenleri şöyle açıklanabilir:

Etnografik araştırma, insanların gündelik yaşamlarını, gerçekliklerini ve

dünyalarını onların doğal çevreleri ve sosyal bağlamları içinde ve onların bakış

açısından anlama olanağı veren 92 bir araştırma yöntemidir. Kültürün ya da bir

olayın ayrıntılı resmini ortaya koyma amacında olan etnografik çalışmalar, kültürler

91 William Haviland (2001). Kültürel Antropoloji, Çev. Hüsamettin İnanç, İstanbul: Kaknüs Yayınları, s. 45. 92 Catherine Palmer (2001). “Etnography: A Research Method in Practice”, International Journal of Tourism Research 2001 – 3, s. 302.

Page 50: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

50

ve grupların – onların yaşam tarzlarının- çalışılmasına atıfta bulunur ve açıklamaktan

çok anlamaya yöneliktir93.

Etnografi, alan araştırması süresince tüm niteliksel araştırma metotlarının

kullanılabildiği bir araştırma yöntemidir. Bir araştırmada birden çok tekniğin

kullanılması o araştırmanın elde ettiği verilerin güvenirliliğini ve geçerliliğini

arttırmaktadır. Donald Campell, etnografik araştırma sonucu elde edilen verilerin

geçerliliğini ve güvenilirliğini belirleyen üç faktör olduğunu belirtir: Etnografın

araştırmaya konu olan grupla benzerliği, bu grupla etkileşiminin süresi ve grubun

dünyasına girme derecesi94.

Etnografinin en büyük avantajı, önceden belirlenmiş kategorilerle

sınırlanmayıp katılımcıların bakış açısından ayrıntılı bilgiler elde edebilmesidir.

Toplumsal fenomenler arasındaki özel ilişkileri ortaya çıkarmada son derece başarılı

olan etnografik araştırma, tümevarımsal yaklaşımlar gibi nedensel ilişkileri

göstermedeki zayıflığı etnografik araştırmaların sınırlılıklarından biridir.

Etnografinin küçük gruplara ve özel bir duruma yönelik çalışması ve bunun

sonucunda elde edilen verilerin yine özel bir durumla ilgili olması ve diğer

çalışmalara ya da gruplara genelleştirilememesi etnografinin sınırlarından bir

başkasıdır95.

93 Paul Atkinson (2001). Handbook of Ethnography. California: Sage Pub, s. 69. 94 Stapher Gerald, Eric Cohen (2000). “Using Ethnographic Methodology in Substance Abuse Treatment Outcome Research”, Journal of Substance Abuse Treatment 18, 2000, s. 5, 8. Dipnot. 95 Gerald, Cohen (2000). a.g.e., s. 5.

Page 51: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

51

Daha önce de belirtildiği gibi literatürde kalıp düşünce, önyargı ve bu düşünce

ve yargıların iletişim süreciyle ilişkisini inceleyen çalışmaların eksikliği, araştırma

konusunda kuramsal ve empirik bilgi birikiminde de bir eksiklik meydana

getirmektedir. Dolayısıyla araştırma sorularını cevaplarken ve hipotezleri test

ederken kullanılacak mevcut bilgi birikiminin yeterli olmaması, “araştırmacının

doğru sorular sorabilmesi ve yanıtları doğru yorumlayabilmesi için olayların içine

girmesini ve o kişileri anlamasını96” sapladığı için etnografi araştırmanın yöntemi

olarak seçilmiştir.

A- ARAŞTIRMA EVRENİ VE ÖRNEKLEM

Kalıp düşüncelerin ve önyargıların iletişim sürecindeki etkilerini anlamak ve

açıklamak için yapılan bu araştırmada farklı kültürel özelliklere sahip iki grubun

birarada yaşadığı bir alan bulunmaya çalışılmıştır. Aslında gündelik yaşamın aktığı

her mekan farklı kültürlere mensup bireyleri biraraya getiren alanlardır. Ancak çeşitli

kuralların bulunduğu (iş ortamı) ya da belirli amaçlarla kısa süreli olarak biraraya

gelinilen alanlar (pazar yeri, hastane) kalıp düşünce ve önyargıların araştırılmasının

zor olduğu mekanlar olduğu için paylaşımın ve birlikte geçirilen zamanın çok daha

fazla olduğu, insanların daha özgür hareket edebildiği bir alan olarak mahalle,

araştırma alanı olarak seçilmiştir.

96 Tahire Erman (1998). “Göç Olgusunda Kalitatif Yöntem Olarak Etnografik Araştırma: Bir Gecekondu Araştırmasının Düşündürdükleri”, Konferans Türkiye’de İç Göç, İstanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal ve Tarih Vakfı, s. 61.

Page 52: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

52

Bu bağlamda Antalya’nın merkezindeki Fatih Mahallesi araştırma alanı olarak

seçilmiştir. 2001 yılında yapılan nüfus sayımına göre 1. 405.000 nüfusu ile Antalya

Türkiye’nin en önemli turizm merkezlerinden biridir. Geçim kaynağı tarım ve turizm

olan Antalya, ülkenin çeşitli bölgelerinden göç almaktadır. % 41.9’luk nüfus artış

hızı ile yoğun olarak Güneydoğu Anadolu bölgesinden göç alan97 Antalya, farklı

kültürlerin karşılaşma olasılığının fazla olduğu ve etkileşimin kaçınılmaz olarak

yaşandığı bir merkezdir.

Araştırma alanı olarak seçilen Fatih Mahallesi, farklı bölgelerden gelen

insanların bir arada yaşadığı bir yerleşim alanıdır. Burada yaşayanların bir kısmı

“Antalya’nın yerlisi” olarak tanımlanan Döşemealtı, Korkuteli, Bademağacı ve

Serik’ten gelmişlerdir. Antalyalılar dışında mahallede Isparta, Burdur, Kayseri,

Çorum, Diyarbakır, Batman ve Şanlıurfa’dan gelenler yaşamaktadır. Mahallenin üçte

birini Antalyalılar üçte ikisini ise Türkiye’nin diğer illerinden gelenler

oluşturmaktadır98.

Mahalle sakinlerinin % 95‘i kendi evlerine sahipken % 5’i kiracıdır. Konutlar,

genellikle bahçe içinde müstakil ya da iki katlı olarak yapılmıştır. İki ilköğretim

okulunun bulunduğu mahallede bunların dışında devlete ya da özel sektöre ait

herhangi bir kurum ya da kuruluş yoktur.

97 Antalya 2001 Yılı Genel Nüfus Sayımı Sonuçları, D.İ.E., s. 11, 107.

Page 53: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

53

B- VERİ TOPLAMA TEKNİKLERİ

Araştırmada kuramsal çerçevenin oluşturulması ve kavramsal tartışma için

Ankara Üniversitesi Elektronik Kütüphanesi, Akdeniz Üniversitesi Kütüphanesi ile

Antalya İl Halk Kütüphanesi kaynaklarından yararlanılarak konu ile ilgili tarama

yapılmıştır. Daha öncede belirtildiği gibi kalıp düşünce, önyargı ve bunların

iletişimle ilgisi konusunda yeterli çalışma bulunmadığı için internette “kültür,

iletişim, kalıp düşüce ve önyargı” başlıkları ile ilgili olarak arama yapılmış ve çeşitli

makalelerden yararlanılmıştır. Seçilen grupların kültürü, karşı tarafta oluşan kalıp

düşünce ve önyargıların etkilerinin azaltılması konusunda yardımcı olacağı için

önemlidir. Ancak, araştırma için seçilen iki grubun kültürel özelliklerine atıfta

bulunan yayınların olmaması da bir zorluk olarak ortaya çıkmıştır.

Araştırma sorularına cevap bulabilmek için seçilen yönteme uygun olarak bir

aylık süre boyunca alanda araştırma yapılmıştır. Alan araştırması sırasında, bir

yandan görüşme tekniği kullanılırken araştırmacının araştırmanın yapıldığı

mahallede yaşıyor olması da gözlem tekniğiyle birlikte kendi deneyimlerini de

kullanma olanağı vermiştir.

98 Fatih Mahallesi Muhtarı N. D. ile 21.03.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 54: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

54

1- Görüşme

Toplumsal dünyanın gerçeklerinin anlaşılmasında kullanılan en önemli

tekniklerden biri olan görüşme tekniği ile bireylerden belli bir konu hakkında sahip

olduğu fikir, düşünce ve duygular sözlü ya da yazılı olarak elde edilir.

Bu çalışmanın alan araştırması kısmında, Antalyalı’ların Güneydoğu’dan gelen

insanlar hakkında sahip oldukları kalıp düşünce ve önyargıları öğrenmek için iki

grubun birbirlerine karşı önyargılarının bulunduğu bir liste hazırlanmadan ve “kalıp

düşünce ve önyargı” terimleri kullanılmadan yarı yapılandırılmış görüşmeler

yapılmıştır. Yarı yapılandırılmış ve yapılandırılmış şekilde hazırlanan sorular

doğrultusunda yapılan görüşmelerde sorulara verilen cevaplar, toplumsal ve kültürel

gerçeklik hakkında çeşitli bilgiler verir. Yapılandırılmış görüşmelerde önceden

hazırlanan soruların cevapları alınıp hazırlanmış soruların dışında sorular

sorulmazken yarı yapılandırılmış görüşmelerde, görüşme yapılan kişinin konu

hakkındaki tavrını anlamak için, hazırlanmış sorulara verilen cevaplar doğrultusunda

yeni sorular sorulur99.

Çalışmanın alan araştırması için yapılacak görüşmelerde kullanılmak üzere açık

uçlu sorular hazırlanmıştır. Görüşmelere kullanılan soruların niteliği, kapalı ya da

açık uçlu olması da görüşme sonucunda elde edilen bilgilerin güvenirliliğini

etkilemektedir Kapalı uçlu sorular, soruyu cevaplayan kişilerin verilen cevaplardan

99 Charlotte Aull Davies (1999). Reflexive Ethnography: A Guide to Researching Selves and Others, London: Routledge, s. 94.

Page 55: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

55

birini seçmeye zorlayarak alternatif cevapların olabileceğini göz ardı eder. Açık uçlu

sorular, bireylere cevap konusunda özgürlük verir100.

Araştırma sırasında Antalyalı 15, Diyarbakırlı 9, Batmanlı 3, Mardinli 2 kişi

olmak üzere toplam 29 mahalle sakini ile görüşülmüştür. Görüşme yapılan kişiler

temsili ve tesadüfi olarak seçilmiştir. Görüşme yapılan Antalyalı mahalle sakinleri

Antalya’nın çeşitli ilçe (Serik, Korkuteli) ve köylerinden (Döşemealtı, Bademağacı,

Kemerağzı) mahalleye gelerek yerleşen insanlardır. Görüşme yapılan 10 kadının

tümü ev kadınıdır. Erkeklerden biri devlet dairesinde, ikisi turizm sektöründe

çalışırken biri çiftçi diğeri ise inşaat işçisidir. Diyarbakırlılarla yapılan görüşmelerde

9 kadın ile görüşme yapılmıştır, görüşme yapılan kadınların ikisi tarım sektöründe

yevmiye usulü ile çalışırken yedisi ev kadınıdır. Görüşmenin yapıldığı beş erkekten

üçü duvar ustası, ikisi de nakliyecidir.

Görüşmeler tek tek yapıldığı gibi zaman zaman iki üç kişinin biraraya geldiği

durumlarda da yapılmış ve ortalama 1 – 2 saat sürmüştür. Görüşmelerde sorulan

sorulara cevap alabilmek için birkaç kez yinelendiği ya da farklı şekillerde formüle

edildiği ama sorulara bu yolla da cevap alınamadığı durumlar olmuştur. Birde fazla

kişinin birarada bulunduğu ortamlarda yapılan görüşmelerde, insanların

düşüncelerini söylemekten kaçınmadığı aksine birlikteliğin düşünceleri açıklamada

kolaylık sağladığı gözlemlenmiştir.

100 Herry Walcott (1999). Ethnography a Way of Seeing, Almira Press, s. 67-71, Davies (1999). a.g.e., s. 99.

Page 56: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

56

Hiçbir görüşmede kayıt cihazı kullanılamamıştır. Bunun nedeni şöyle

açıklanabilir: Görüşmenin yapıldığı Antalyalılar, kayıt cihazının kullanılmasını

istemediklerini söylemişlerdir. Görüşmelerden elde edilen bilgilerin gazetelerde

kullanılacağını düşünmeleri ve bunu ifade etmeleri üzerine çalışmanın yapılmasının

nedeni anlatılmış bu konuda güven verilmiş ama cihazın kullanılmasına izin

alınamamıştır. Kayıt cihazının araştırmacının elinde görülmesi, Diyarbakırlılarla da

görüşmeye engel olacak bir durum olarak ortaya çıkmış, bu nedenle ilk görüşmeye

götürülen cihaz diğer görüşmelere götürülmemiştir. Daha sonra yapılan

görüşmelerden birinde, görüşülen kişinin anlattığı bir olay cihazın neden

istenmediğini ortaya çıkarmıştır: “1990’ların ortasında Mersin’de kendini öğrenci

olarak tanıtan ve araştırma yaptıklarını söyleyen kişiler, burada yaşayan “Kürtlere”,

“Kürt Meselesi” hakkında ne düşündüklerini sormuş ve görüşmeler yapıldıktan kısa

bir süre sonra görüşme yapılanların bazıları tutuklanmış. İnsanlar artık konuşmaya

korkuyor”101. Yapılan tüm görüşmeler, kayıt cihazının kullanılmasına engel olan bu

durumlar nedeniyle not edilmiştir.

Görüşme tekniğinin kullanılmasında çeşitli problemlerle karşılaşılabilir.

Görüşme yapılan kişilerin, kendi haklarında iyi bir imaj yaratmak istemeleri sorulara

yanlı olarak cevap vermelerine ya da ifadeleri yanlı şekilde değerlendirmelerine

neden olabilir. Bu durum, doğru sonuçların elde edilmesine engel olabilir. Bu konuda

karşılaşılan problem, aynı konu hakkında birden fazla kişinin düşüncesini alarak

karşılaştırma yolu ile çözülebilir102.

101 D. S. ile 29. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 102 Davies (1999). a.g.e., s. 99.

Page 57: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

57

Görüşme sırasında görüşmeyi yapan kişinin ve görüşme yapılan kişinin

karşılıklı olarak birbirini anlaması gerekir103. Bu bağlamda, görüşmeci ve görüşme

yapılan Diyarbakırlı mahalle sakinlerinin, özellikle kadınlarla yapılan görüşmelerde,

arasında ortak bir konuşma dilinin bulunmaması ciddi bir soruna neden olmuştur.

Görüşme yapılan kişilerin Türkçe’yi, görüşmecinin ise Kürtçe’yi bilmemesi

anlaşmada sorun yaratmıştır. Bu sorun, Güneydoğudan gelen ancak 18 yıldır

Antalya’da yaşayan, Türkçe ve Kürtçe’de kendini doğru ifade edebilen bir kişi

tarafından çözülmüştür. Diyarbakırlılarla yapılacak görüşmelerden önce bu kişiye

çalışmanın konusu, amacı açıklanmış ve görüşmede kullanılacak soruların ne olduğu

söylenmiştir. Görüşmeler sırasında önce araştırmacı sorularını sormuş daha sonra

sorular Kürtçe’ye ve cevaplar da Türkçe’ye çevrilmiştir. Görüşme yarı

yapılandırılmış olduğu için cevaplar üzerine geliştirilen yeni sorular da olmuştur.

2- Katılım Yoluyla Doğrudan Gözlem

Etnografik araştırmalarda katılım yoluyla doğrudan gözlem, veri toplamda çok

sık kullanılan bir tekniktir. Katılım yoluyla doğrudan gözlem de, gözlemci

araştırmaya konu olan grup üyelerini doğal ortamlarında, onların perspektifinden

sıradan günlük hareketlerini ve etkileşimlerini ayrıntılarıyla tanımlar, çözümler ve

yorumlar; böylece toplumsal pratiklerin yapısını ve etkileşim formlarının kültürel

anlamlarını bulmaya çalışır104.

103 Walcott, (1999). a.g.e, s. 67-71, Davies (1999). a.g.e., s. 99. 104 Damain O’neill, Mandy Morgan (2001). “Pragmatic Post Structuralism: Participant Observation and Discourse in Evaluating Violence Intervention” Jornal of Community Appied Socal Phschology, Vol. 11, s. 265.

Page 58: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

58

Araştırmacının zamanın büyük bir kısmını araştırma yaptığı grubun üyeleriyle

ve onların yaşam alanlarında geçirdiği katılım yoluyla doğrudan gözlem tekniğinde,

grubun toplumsal yapısı, bunların kültürel anlamları ve birbirleriyle ilişkisi

anlaşılmaya çalışılır. Gözlem konusu olan grubun gündelik yaşamına katılmak,

onların hayatlarını ve gündelik yaşamlarındaki detayları öğrenmeye yardımcı olur105.

Katılım yoluyla doğrudan gözlemde araştırmacının, grubun tüm üyelerini ve

herşeyi gözlemlemesi mümkün olmayabilir. Bu durumlarda araştırmacının

geliştirdiği anahtar kavramlar ve çeşitli nedenlerle belirlediği kişilerle görüşebilir.

Gözlemin başarılı olabilmesi için, gözlemcinin kendi kültürel deneyimlerinin

etkisinden kurtulması gerekir. Kültürel görelilik, diğerlerinin algılanmasında,

kültürel farlılıkların bilinmesini, duyarlılığı ve objektifliği gerektirir106. Bu

araştırmanın gözlem kısmında da tüm mahalle sakinleri gözlemlenemeyeceği için

araştırmacının daha önceden çeşitli nedenlerle birlikte olduğu kişiler ve onların

gündelik hayatlarındaki davranışları gözlemlenmiştir. Araştırmacının, seçilen

gruplarla aynı ortamda bulunması gözlem tekniğini doğal bir durum haline getirdiği

gibi kolaylaştıran bir durum olarak da ortaya çıkmıştır. Antalyalı ve Güneydoğulu

insanların hangi sıklıkla, hangi ortamlarda karşı karşıya geldikleri ve bu ortamlardaki

iletişim davranışları katılım yoluyla doğrudan gözlem tekniğiyle belirlenmeye

çalışılmıştır.

Seçilen grupların üyelerinin çeşitli zamanlarda ve mekanlarda biraraya gelmesi

gözlem için fırsat olarak değerlendirilmiş ve araştırmacı bu grupların yanına giderek

105 Davies (1999). a.g.e., s. 67. 106 Muriel Saville Troike (1989). The Ethnography of Communication, Basil Blackwell, s. 119 – 120.

Page 59: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

59

ortama girmiştir. Antalyalılar’ın, “Kürtler” hakkında kalıp düşünce ve önyargılar

geliştirmesine neden olan davranışların onların kültüründeki anlamı bulunmaya

çalışılmıştır. Ayrıca araştırmacının özellikle görüşme yapmanın dışında grup

üyeleriyle birlikte olması, “Kürtler” hakkındaki düşüncelerin ifade edilmesinde daha

rahat davranmalarını sağlayan bir neden olarak gözlemlenmiştir. Diyarbakırlılar’la

birlikte olmak ise onların kültürünü yakından tanıma olanağı vermiş ve bu durum

Antalyalılar’ın onlar hakkında sahip oldukları önyargıların oluşmasına neden olan

davranış ve olayların kültürel bağlamını çözmeyi ve öğrenmeyi mümkün hale

getirmiştir.

Page 60: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

60

IV. BÖLÜM

ARAŞTIRMANIN BULGULARI

Bu çalışmanın alan araştırması kısmında, Antalyalılar’ın Güneydoğu’dan gelen

insanlar hakkında sahip oldukları kalıp düşünce ve önyargıları öğrenmek için “kalıp

düşünce” ve “önyargı” terimleri kullanılmadan, grupların kalıp düşünce ve

önyargılarını yansıtan bir liste hazırlanmadan Güneydoğu’dan gelen insanlar

hakkında ne düşündükleri, gündelik dilde onlar için kullandıkları özel sözel ifade

formlarının olup olmadığı ve iki grup arasındaki iletişim süreci tespit edilmeye

çalışılmıştır.

A- Antalyalılar’ın Güneydoğu’dan Gelenler Hakkındaki Kalıp

Düşünceleri ve Önyargıları Nelerdir?

Yapılan gözlemler ve görüşmeler sonucunda sadece Antalyalılar’ın kullandığı

söylenemese de Güneydoğulu insanları aşağılamak için kullanılan sözel formlar ve

etiketler bulunmuştur. Örneğin, sokakta kavga eden iki Antalyalı çocuktan biri

diğerine “sen Kürtsün” diğeri de “sen de peşmergesin” demiştir. “Kürt”, her ne kadar

bu grubun adı olsa da gerek görüşmeler gerekse gözlemler sonucunda negatif

yüklemelerin yapıldığı olumsuz bir sözcük olarak kullanılmıştır. Bu nedenle, bu

çalışmada seçilen gruplardan birinin adı olan “Kürt” tırnak işareti içine alınarak

kullanılmıştır. Çeşitli durumlarda kullanılan atasözleri de yine bu insanları

aşağılamak ve kötülemek için kullanılmaktadır. Görüşme yapılan 15 Antalyalı’dan

onu “Kürtler” hakkında herhangi bir atasözü bilmediğini söylerken beşi “Kürt’ten

Page 61: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

61

evliya koyma avluya”, “Kürt ne bilir bayramı, hor hor içer ayranı” şeklinde ifade

ettikleri atasözleri ile “Kürtler” hakkındaki düşüncelerini dile getirmişlerdir.

“Kürt’ten evliya koyma avluya” atasözünün ne anlama geldiği sorulunca, beş kişiden

ikisi107 “ ‘Kürt’en evliya olur mu?’, olmaz tabi ki” şeklinde cevap verirken üçü108

Kürt’ten evliya bile olsa evinin avlusuna almayacaksın o kadar kötüler işte” demiştir.

Kürtler hakkında kullanılan diğer atasözü beş kişi tarafından da aynı şekilde

yorumlanmış ve “Kürtler ayran içmeyi bilmez, bayram onların nesine anlamına

geliyor bu laf” denmiştir.

Antalyalılar’la yapılan görüşmelerden elde edilen verilere göre

Güneydoğulular hakkındaki olumlu ve olumsuz düşünceler tablodaki gibidir:

OLUMSUZ DÜŞÜNCELER

OLUMLU DÜŞÜNCELER

Hainler

Pisler

Nankörler / Hırsızlar

Yabaniler

Saldırganlar

Cahiller

Kalabalıklar

Art niyetliler / Gizli işler yapıyorlar

Namuslular / Saygılılar

Misafirperverler

Dayanışma

Süslüler

107 E. B. ve S. A ile 18.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 62: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

62

Olumlu ve olumsuz olarak ayrılan kalıp düşünceler, Antalyalılar’la yapılan tüm

görüşmelerde ifade edilmiş ve görüşme boyunca en az iki kez tekrarlanmıştır.

Tabloda da görüldüğü gibi kalıp düşüncelerin çoğu (8 olumsuz, 4 olumlu kalıp

düşünce) olumsuz niteliktedir. Olumsuz kalıp düşünceler anlatılırken “hepsi böyle”,

olumlular için “tabi böyle olmayanları da var” ifadesi kullanılmış ancak olumlu

düşünceler anlatılırken zaman zaman olumsuz düşüncelerle bağlantı kurularak onlar

da olumsuzlanmıştır.

Hedef grup hakkındaki kalıp düşünce ve önyargıların yaygınlığının

belirlenmesinde, tekrar sıklığı ölçüt olarak kullanılmıştır. Herhangi bir kalıp

düşüncenin ya da önyargının tekrar sıklığı onların ne kadar yaygın yani araştırmaya

konu olan grup içinde bu konuda ne kadar görüş birliği olduğunu göstermektedir.

Bununla birlikte ifade edilen özelliklerin bir kalıp düşünce olarak nitelendirilebilmesi

için, genellenebilirlik durumuna da dikkat edilmiştir. Genellenebilirlik, herhangi bir

gruba ilişkin kalıp düşüncelerin o grubun bütün üyelerine ne denli genelleştirildiğini

gösterir. Çalışmada, görüşme yapılan kişilerin hedef grup hakkındaki düşüncelerini

belirtirken kullandığı “bunların hepsi böyle”, “ama istisnası var” şeklindeki ifadeler,

düşüncelerin ne ölçüde genelleştirilebileceğini açığa çıkartmıştır.

Her görüşmede, olumlu ya da olumsuz düşüncelerin oluşmasına neden olan

olayların neler olduğu sorulmuştur. Böylece, stereotiplerin oluşmasında etkili olan

olayların, kültürel farklılıklarla ilişkisi görülmeye çalışılmıştır.

108 M. G. ve H. B. İle 14.04.2004 tarihinde ve E. U. İle 20.04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 63: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

63

a- Olumsuz Kalıp Düşünceler

1- Hainler

Antalyalı mahalle sakinleri ile yapılan görüşmelerin tümünde (15 kişi ile

görüşülmüştür), Güneydoğulular için söylenen ilk düşünce hain olduklarıdır.

“Kürtler”’in hain olarak düşünülmesine neden olan iki durum söz konusudur.

Bunlardan ilki, iş konusunda yaşanan olaylardan çıkartılmaktadır. Diğeri ise, uzun

bir süredir Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da yaşanan gerginliklerin etkisiyle ortaya

çıkmakta ve “vatan haini” ifadesiyle belirtilmektedir. Bu çalışma, ortaya koyduğu

sorunun temelinde ve çözümünde kültürel farklılıkları temel aldığı için politik

düşünceleri başka bir çalışmanın konusu olarak kabul etmektedir.

Görüşme yapılan kişilere onları hain olarak görmelerinin nedeninin ne olduğu

sorulduğunda anlatılan örnek olaylar vardır. Güneydoğu’dan gelen insanların

özellikle inşaat işçisi olarak çalıştığını ifade eden bir kişi, bu durumun etkilerini

şöyle anlatmıştır: “Onlar geldikten sonra biz daha az para kazanmaya başladık.

Ekmeğimizi elimizden alıyorlar. Çünkü, işi bizden daha ucuza yapıyorlar. Çavuş işi

ne kadara çıkartabileceğini öğrenmek için onlara da bize de soruyor. Bizim

söylediğimiz rakamı yüksek buluyorlar çünkü, onlar piyasayı düşürdü. Tabi adam

onlara iş veriyor, biz de işsiz kalıyoruz”109.

Yanında Adıyaman ve Şanlıurfa’dan gelen işçileri çalıştıran bir çiftçi “o kadar

hainler ki, işi en az çalışarak nasıl bitiririz diye düşünüp öyle hareket ediyorlar.

109 Ş. B. ile 28.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 64: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

64

Sabah işe geliyorlar. Mesela, kabak ekeceğiz seraya. Bana gelip ‘kabak mı bitecek

yoksa tarla mı bitecek?’ diye soruyorlar. Eğer ‘tarla bitecek’ dersem kabak

tohumlarını seyrek seyrek atıp erkenden bitirecekler. ‘Kabak tohumu bitecek’

dersem, bu sefer tohumları, tuvalete giderken avuçlarına doldurup başka yerlere

atıyor ve tohumu bitiriyorlar”110 şeklinde anlattığı olayla Güneydoğulular’ın

çalışırken nasıl “hainlik” yaptığını ve nankör olduğunu anlatmıştır.

Yine Antalyalılarla yapılan görüşmelerin tümünde, “Kürtler” hakkındaki vatan

hainliği düşüncesinin bir eşitlik üzerine kurulu olduğu ortaya çıkmıştır:

Kürt = PKK

Bu eşitliğin oluşturulmasındaki en büyük neden Güneydoğu Anadolu

Bölgesi’nde yaşanan terör olaylarıdır. Kitle iletişim araçlarında bölgede yaşanan

çatışmalar ve şehit olan askerler hakkında yapılan haberler, burada yaşayan tüm

insanların örgüt üyesi olduğuna ya da yardım ettiklerine dair bir düşüncenin

oluşmasına neden olmuştur. “Bunların hepsi PKK’lı, buradakiler bile PKK’ya

yardım ediyor, ülkeyi bölmeye çalışıyorlar, ülkedeki toprakları parçalayarak

kendilerine yeni bir devlet kuracaklar ve yeni kurdukları devletin başkentini

Diyarbakır yapacaklar”111 ifadeleri görüşmelerde sıkça tekrarlanmıştır.

Bu bağlamda Antalyalılar’ın, “’Kürtleri’ neden vatan haini olarak

görüyorsunuz? sorusuna verdikleri cevaplar aşağıdadır:

- Düğünlerinde “örgüt bayrağını” ( bu bayrak sarı, yeşil ve kırmızı renklerinden

oluşuyor) ya da onların bayrağında olan renklerdeki mendilleri kullanmaları (15 kişi)

110 H. Ç. ile 12.03.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 111 S. A. İle 18.04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 65: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

65

- zafer işareti yapmaları (5 kişi) ,

- özellikle düğünlerinde Türkçe değil Kürtçe şarkı söylemeleri (15 kişi),

- tüm “Kütler’in” kaçak elektrik ve su kullanımı yoluyla devlet bütçesine zarar

vermeleri (15 kişi),

-çocukların, mahallede bulunan çocuk parkındaki oyun araçlarına zarar

vermeleri (7 kişi).

Kemerağızlı çiftçi, yapılan görüşmede başından geçen olayı şöyle anlatmıştır:

“İşçi evimde kalıyorlardı. Elektrik ve su faturalarını ben ödüyordum. Faturalar otuz-

kırk milyondan az gelmiyordu, bir zaman sonra faturayı artık onların ödeyeceğini

söyledim. O ay elektrik faturası sadece beş milyon geldi. Ben de onlara faturanın

nasıl bu kadar az geldiğini sordum. ‘Abi az yaktık, idare ettik’ dedi. Ama ben, kaçak

elektrik kullandıklarını biliyorum, elektrik saati ile oynuyor bunların hepsi”112.

Yine yapılan bir görüşmede, Diyarbakırlı bir komşusunun elektrik saati ile

oynadığını gören kadın, komşusuna onları şikayet edeceğini söylediğini, kadının “biz

bir şey yapmıyoruz sigorta attı, onu düzeltiyoruz” dediğini ifade ederken “her gün

sigorta mı atar, elektrik saatine film parçası yerleştirip saati durduruyorlar” diyerek

“Kürtler’in bu ülke üzerinde yedikleri her lokma onlara haram olsun, çünkü onlar

ekmek yedikleri yere zarar veren insanlar ama kendilerine zarar verecek hiçbirşey

yapmazlar, tek dertleri sadece Türkler’e zarar vermek”113 demiştir.

112 H. Ç. ile 12.03.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 113 S. A. ile 18.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 66: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

66

”Kürtler’in” kaçak elektrik kullandığını anlatan bir kişi: “Hiçbir millet, kendi

devletini çökertmek için uğraşmaz ama onlar, bu devleti kendi devletleri olarak

görmüyorlar ve zarar vermeye çalışıyorlar”114 demiştir.

2- Pisler

Görüşmelerden sıkça tekrarlanan ama istisnaların da bulunduğu ifade edilen bir

kalıp düşüncedir. Antalyalılar, “Kürtler’in” evleri koktuğu, çocuklarının çıplak ayak

ve yırtık elbiselerle dolaştırdıkları için onların pis olduklarını düşünmektedirler.

Genel olarak pis olduğunu ifade ettikleri “Kürtler’in” ancak az çocuklu ve

Antalya’da yetişmiş olanlarının temiz olduğu söylenmiştir115.

Kemerağazlı çiftçi, arabasıyla işe giderken bazen işçilerini de yanına aldığını

ve pis pis koktuklarını söyleyerek: “Bir gün işe giderken yine arabaya bindirdim

bunları. Ama öyle kokuyorlar ki duramadım ve dedim ki: ‘Kızım siz hiç banyo

yapmıyor musunuz? Eve şofben koydurdum, birisi size yanaşmak istese yanaşamaz,

siz geç kızsınız’ dedim. Utandı, sesini çıkartmadı”116 şeklinde açıklama yapmıştır.

Evleri kokan bu insanların bazen çamaşır yıkayıp dışarı serdiklerini ve beyaz

çamaşırlarının tertemiz olduğunu söyleyen bir kadın, bu durumu: “Kullandıkları

sabundan mıdır nedir”117 ifadesi ile açıklarken birbaşka kadın: “Ev bakımını ve nasıl

temizlik yapacaklarını öğrenememişler, dışardan bakınca oranın bir Kürt evi mi

114 B. D. ile 23.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 115 D. O. ile 18.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 116 H. Ç. ile 12.03.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 117 N. Ç. ile 12.03.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 67: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

67

yoksa Türk evi mi olduğunun hemen anlarsın zaten, mağaradan çıkıp gelenler

temizlikten ne anlar”118 diyerek “Kürtler’in” pis olmasının gerekçesini açıklamıştır.

3- Nankörler –Hırsızlar

Antalyalı mahalle sakinleri ile yapılan görüşmelerde görüşme yapılan kişilerin

tümü “Kürt çocukları hırsızdır” demiştir. Bu durumu anlatmak için kullandıkları

açıklamalar “sokaktan bir şey bulur, kimin diye sormadan eve götürürler ya da

yoldan geçerken bahçedeki meyve ağaçlarından meyveleri toplarlar ama anneleri-

babaları ‘nereden buldun?’ diye sormaz” şeklinde olmuştur.

Görüşme yapılan kadınlardan biri: “Sabahın erken saatinde kalktım, duvarın

kenarında ‘Kürt çocuklarını’ gördüm. Birinin elinde poşette bir tane yumurta vardı.

Çaldığı belli. Ben, nereden aldığını sorunca elindeki poşeti yere atıp kırdı. ‘Senin

evinden çalsalar ne yaparsın?’ diye sorunca, ‘Öldürürüm ben, onu’ dedi. Çocukları

çok pis, evin içindeki cep telefonunu bile çalıyorlar. Boğazlarından haram lokma

geçmiş hepsinin” demiştir 119.

Kemerağazlı çiftçi, sahibi olduğu domates serasında çalıştırdığı işçilerine

istedikleri kadar domates alabileceklerini söylediği halde, onların çalmayı tercih

ettiklerini söyleyerek olayı şöyle ifade etmiştir: “Seradan istedikleri kadar domates

almalarını söyledim, ‘ihtiyacımız yok’ dediler ve almadılar. Sonra arabayla evlerine

118 H.Ç. ile 12. 03. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 119 S.A. ile 18. 03. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 68: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

68

bıraktım. Arabadan inerken kızın elbisesinin içinden yere domatesler döküldü.

Görmezlikten geldim. Nankör bunlar, ekmek yedikleri yere nankörlük yapıyor,

halbuki ben onlara alın diyorum ama, onlar malları çalıyorlar120.”

Antalyalı bir ev kadını: “Bu kadar kalabalıklar, bu kadar çok çocukları var ama

evlerinin önünde son model arabaları, iki-üç katlı evleri var. Nasıl oluyor bunların

hepi, bizim neden olmuyor, bizde çalışıyoruz ama biz onlar gibi yiyip içemiyor,

giyinemiyoruz, elbette çalıp çırpıyorlar”121 diyerek “Kürtler’i” hırsız olarak

düşünmesinin nedenini açıklamıştır.

Araştırma sırasında yapılan gözlemlerde, bakkaldan alışveriş yapmaya giden

“Kürt” çocuklarının bakkal sahibi tarafından içeri alınmadığı, hatta bağırarak geri

gönderildiği gözlemlenmiştir. Yaşanan olayın sebebi doğrudan bakkal sahibine

sorulmamış ama yapılan görüşmelerde, çocukların kalabalık şekilde bakkala

girdikleri, bazılarının bakkal sahibini oyalarken diğerlerinin gizlice birşeyler aldığı

söylenmiştir122.

4- Yabaniler:

“Kürtler’in” evlerinde kadın ve erkeklerin başka odalarda oturuyor olması ve

kadınların, eve gelen erkek misafirlerle erkeklerinde kadın misafirlerle konuşmaması

Antalyalılar tarafından onların yabani olduklarını anlatan önemli göstergeler olarak

dile getirilmiştir. Bununla birlikte evlerine giden misafirlerinin yanına, kadınların

120 H.Ç. ile 12. 03. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 121 E. B. ile 12. 03. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 69: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

69

çıkmaması ve ikramların erkekler tarafından yapılması, komşuluk ilişkilerinin

olmaması, sadece kendi akrabalarına gidiyor olmaları da yine onların yabani

olduklarını düşündürten davranışlar olarak nitelendirilmiştir.

Antalyalılar’a, “Kürtler’i” yabani olarak düşünmelerine neden olan olaylar

sorulduğunda: “Bazen evlerine bir sürü erkek misafir geliyor ama evdeki kadınlardan

hiçbiri karşılamaya çıkmıyor, ne kadar ayıp. Sadece yoldan geçerken kapıda görüp

selam vermek ya da ‘ne yapıyorsun?’ diye sormak ilişkiyi geliştirmez”123 denmiştir.

Görüşmelerden elde edilen verilere göre Antalyalılar’ın en çok kadın ve erkeklerin

ayrı ayrı oturmasını garip ve yabani olarak karşıladıkları görülmüştür.

Antalyalı kadınların biraraya geldiği bir toplantıda, mahalleye yeni taşınan bir

Batmanlı’ya “hoşgeldine” gittiklerini, çok güzel ağırlandıklarını ama onun kendisine

gelmediğini söyleyen bir kadın: “Bana gelmeyene, ben de bir daha gitmem ama

evde bir eksik olunca gidiyorum, istiyorum veriyor, sokakta görünce ‘nasılsın ne

yapıyorsun’ diyoruz, bundan daha fazlası olmaz artık”124 şeklinde bir açıklama

yapmıştır. Yine aynı toplantıda Diyarbakırlı komşularına misafirliğe gittiğini

söyleyen bir kadın, ev sahibinin kocasının yanlarına gelmediğini ve evden geldiği

gibi çıktığını, adamın yaptığının çok ayıp olduğunu125 söylemiştir.

Gündelik hayat içinde, mahallede özellikle kadınların bir evin bahçesinde

biraraya gelerek konuşmaları oldukça sık yaşanan bir durumdur. Antalyalı kadınların

122 D. S. ile 29.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 123 E. U. ile 18.04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 124 S. A. ile 18.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 125 D. O. ile 18.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 70: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

70

şikayetçi oldukları ve ilişkilerin gelişmesine karşı tarafça engel olarak konulduğu

düşünülen faktör, Güneydoğulu kadınların biraraya geldikleri ortamlarda Kürtçe

konuşmalarıdır. Görüşme yapılan kişilerin tümü, “Kürtler’in”, Kürtçe bilmeyen

insanların olduğu ortamlarda Kürtçe konuşmalarına karşı çıkıyor. Bu durumdan

şikayetçi olduklarını: “Birbirlerini bulunca hemen ikinci kanala geçiyorlar; Kürtçe

konuşunca ne dediklerini anlamıyoruz, belki de bize kötü şeyler söylüyorlar ne

bilelim, biz onların yanına gidince konuşmayı kesiyorlar, bize ilgi

göstermiyorlar”126 şeklinde dile getirmişlerdir. Bu durumdan şikayetçi olanlar olduğu

gibi, Kürtçe konuşulanları Türkçe’ye çevirenler olduğunu, zaman zaman kendi

yanlarına gelip oturanlar olduğunu ve kendilerine yaklaştıklarını söyleyen

Antalyalı’lar da olmuştur127.

“Kürtlerle”, aralarında onların yabani olmasından kaynaklanan bir mesafe

olduğunu söyleyenler çoğunlukta olsa da mesafenin ilahi bir güç tarafından

konulduğunu ifade edenler de olmuştur. Görüşmenin yapıldığı iki kişi: “Allah

tarafından Türkler’e ilahi bir şey verilmiş. Kürtler, Türkler’den çekiniyor. Mesela,

bir Kürt bir Türk’e kurşun sıkacağı zaman onu üç tane görürmüş ve sıktığı kurşun

onun gölgesine gidermiş” şeklindeki söylemlerinin kendilerine aileleri tarafından

anlatıldığını belirtmişlerdir128.

126 F. K. ile 15.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 127 Z. G . ile 29.03. 2004 ile tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 71: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

71

5- Saldırganlar

Görüşme yapılanların tümü, “Kürtler’in” çok saldırgan ve kavga meraklısı

insanlar olduğunu belirtirken kendilerinin saldırgan ve kavgacı insanlar olmadığını

belirtmiştir. Kendilerinin kavga sevmediğini kavgadan kaçtıklarını, onların ise

kavgayı sevdiklerini bu nedenle de onlara pek yaklaşmadıklarını söylemişlerdir129.

Görüşme yapılan kişilerden biri, Kürtler’in” saldırgan olduğunu düşünmesine

neden olan olayı şöyle açıklıyor: “Zaten mahallede kavgalar hep onların çocukları

yüzünden çıkıyor. Benim oğlanla, arkadaki Diyarbakırlı’ların çocukları sokakta

oynuyorlardı. Sonra Kürt çocuğu küfür etmeye başladı. Benim çocuklarım asla küfür

etmez. Çocuğa ‘küfür etme’ diye birkaç kez dedim. Ama o beni dinlemedi. Ben de

kızdım ve elime geçirdiğim bir tahta parçasıyla ağzına vurdum. Biraz kanadı ve

evine gitti. Aradan 10 – 15 dakika geçti. Baktım arkadakiler toplanmış, aralarında da

iki üç erkekle bahçeye geldiler. ‘Ne o evi mi basacaksınız, sizden korkacağımı mı

sandınız?’ dedim. ‘Sen bizim çocuğa nasıl vurusun, bizim silahımız var’ deyince

‘şimdi polisi arıyorum’ dedim, biraz durduktan sonra gittiler”130 .

Yapılan görüşmelerden birinde, “Kürtler’in” saldırgan - kavgacı ve zorba

olduğu düşüncesinin ortaya çıkmasına neden olan olayın uzun bir zaman önce

gerçekleştiği ortaya çıkmıştır. Görüşme yapılan kişi, 25 yıl önce Güneydoğu

Anadolu Bölgesi’nden gelenlerin, Antalya’nın Serik ilçesinde bulunan topraklara el

koymaya çalıştığını, Serikliler ve “Kürtler” arasında çıkan çatışmalarda silahlı ve

128 Z. G. ve A. B. ile 04.04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 129 E. U. ile 18.04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 72: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

72

bıçaklı yaralamalar hatta ölümler olduğunu, bu dönemde “Kürtler’in” Serikli bir kızı

kaçırmalarının olayı büyüttüğünü ve buradaki tüm “Kürtler’in” Serik sınırının

dışına sürüldüğünü söylemiştir131. 1995 yılında da Antalya’nın yeni gelişmekte olan

bir mevkiinde hazine arazilerine el koymaya çalışan gruplar, tel örgüyle çevirdikleri

arazilerin üzerine ev yapmaya başlamış ve bu gruplar arasında yine çatışmalar

çıkmıştır. Bu olaylardan bahseden kişiler, hazine arazilerine el koymaya çalışan grup

olarak sadece “Kürtler’in” adını vermiştir. Halbuki, bu olaylarda tek bir gruptan söz

edilemeyeceği, Antalyalı, Çorumlu, Tokatlı, Sivaslı, Kayserili insanların da bu

arazilerden pay almaya çalıştıkları araştırmacının olaylara doğrudan şahit olmasından

dolayı bilinmektedir. Bu durumda gösteriyor ki bir olay nedeniyle suçlanan herhangi

bir grup, benzer olaylar yaşandığında suçlanan ilk grup olmakta ve tüm suçlar onların

üzerine yıkılmaktadır132.

6- Cahiller

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden gelen insanların, özellikle de kadınların

cahil olduğu görüşmelerde sıkça tekrarlanmıştır. Kız çocuklarını okutmayan

“Kürtler’in”, herşeye para buldukları halde okuldan istenen paraları vermemeleri,

çocuklarının tembel olması133 onların cahilliklerinin ortaya konduğu söylemlerden

biridir.

130 E. U. ile 20.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 131 A. B. ile 29.03.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 132 Harlak (2000). a.g.e., s. 28. 133 S. A ile 18.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 73: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

73

Görüşmelerden elde edilen bilgilere göre kadınların okuma-yazma bilmiyor

olması, evlerinden hastaneye gidememeleri, kızlarını erken yaşta (bu yaş 13 - 14

olarak belirtilmiştir) evlendirilmeleri ve kadınların çok çocuk doğurmaları yine

onların cahil olduğunu kanıtlayan durumlar olarak değerlendirilmiştir134.

7- Kalabalıklar

Çekirdek ailelerin geniş ailelere oranla daha fazla olduğu kentlerde, Güneydoğu

Anadolu Bölgesi’nden gelen ailelerin bir evde 10 - 15 kişi yaşamaları çevredeki

insanları rahatsız eden bir durum olarak ortaya çıkmaktadır. Komşularının çok çocuk

sahibi olmasından ve akrabalarıyla bir arada yaşamalarından duydukları

rahatsızlıkları dile getiren Antalyalılar, çok çocuk sahibi olunmasının nedenlerini de

farklı şekilde yorumlamışlardır. Görüşme yapılan onbeş Antalyalı’dan onu “Kürt”

deyince Diyarbakırlı’ları anladıklarını, diğer illerden gelen insanların onlara

benzemediğini, onların oradaki gelenekleri burada sürdürmeye çalıştıklarını, nerede

çok çocuklu bir ev varsa oranın bir Diyarbakırlı’nın evi olduğunu söylemişlerdir.

Görüşme yapılan Antalyalı bir kişi Diyarbakırlılar’ın çok çocuk sahibi olmasının

nedenini: “Yeni devlet kurduklarında Diyarbakır’ı başkent yapacaklar, eğer onlar

kalabalık olursa başkent onların memleketi olacak hem çok çocuk yaparak örgüte

adam yetiştiriyorlar135” şeklinde açıklamıştır. “Kürtler’in” kalabalık olduğu için yeni

insanlarla tanışma ihtiyacı duymadıklarını eğer çevreleri bu kadar geniş olmasa

kendilerine yaklaşılacağını söyleyen Antalyalılar, kalabalık oldukları için hiçbir

“Kürt’e” ev verilmediğini söylemişlerdir. Görüşme yapılan kişilerden biri, sahip

134 A. B. ile 29.03.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 135 S. A. ile 25.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 74: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

74

olduğu evi Batmanlıya kiraya verdiğini, kira konusunda problem çıkarınca evi

boşaltmasını istediğini, onların da evdeki elektrik prizlerini ve lambaları söküp bir

akşam çıktıklarını bu nedenle bir daha “Kürtler’e” ev vermeyeceğini belirtmiştir136.

Daha öncede adı geçen Kemerağazlı çiftçinin eşi, işçileri için üç yıl önce ev

yaptırdığını ama şu anda kullanılamayacak durumda olduğunu söylemiştir. Çiftçinin

annesi: “O kadar çok çocukları var ki evin sağlam olması beklenemez, her tarafı

delik deşik etmişler, tavşan gibi bunlar. Hiçbir şey görmedikleri belli. Tavanı bile

söküp orada bir şey var mı diye kurcalamışlar, yeri delmişler. Evde bu kadar çok

adam olursa olacağı bu”137 şeklindeki ifadesiyle “Kürtler’in” kalabalık olmalarından

duyduğu şikayeti dile getirmiştir.

Çok çocuk sahibi olmayı doğum kontrol yöntemleri konusunda kadınların cahil

olmasına bağlayanlar olduğu gibi bu durumu geleneklere bağlayanlar da vardır.

“Erkek çocuk değil de kız çocukları olursa onu evlattan saymıyorlar, erkek çocuk

olsun diye sürekli doğuruyor kadınları, kız çocukları da başlık parası için istiyorlar

ama hiçbiri çocuğunun ismini, nerde ne yaptığını bilmiyor, onlara eğitim

vermiyorlar, çok çocuk sahibi olmayı marifet sanıyorlar, çocuk sesinden cumartesi –

pazar uyuyamıyoruz, benim komşum rahatsız olur diye hiç düşünmüyorlar” şeklinde

açıklamalar yapılmıştır 138.

136 Ş. B. ile 18.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 137 N. Ç ile 12. 03. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 75: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

75

8- Kötü Niyetliler / Gizli İşlerle Uğraşıyorlar

“Kürtler’in” menfaatleri doğrultusunda insanlara yaklaştığını söyleyen

Antalyalılar, sahip oldukları her şeyi gizli işler yaparak kazandıklarını ifade ederken

“polisle çok muhatap oluyorlar, akşamları adamları evden çıkıp gidiyor, akşam

akşam insanın ne işi olabilir ki, bu malları dürüstçe kazanmıyorlar” demişlerdir 139.

“Kürtler’in” Kürtçe konuşmalarını da art niyetli olmalarıyla ilişkilendiren

Antalyalı bir kişi, “onların kazandığı para mafyadan geliyor, öyle yerlerle ilişkisi

olmasa burada kendilerinden emin emin gezemezler” demiştir. 140

b- Olumlu Kalıp Düşünceler

1- Namuslular- Saygılılar

Yapılan görüşmelerden elde edilen verile göre “Kürtler” hakkında sahip olunan

ilk olumlu düşünce “Kürtler’in” namuslu ve saygılı olmasıdır. Görüşmeler sırasında

Antalyalılar’ın, “Kürtler’in” yabani olmasının kanıtı olarak gördükleri olaylar (bir

erkeğin kadınların yanında oturmaması, evde kadın olunca yanlarına gelmemesi ya

da sokaktan geçerken başını kaldırıp etrafına bakmaması) onların namuslu ve saygılı

olarak görülmesini sağlayan olaylar olarak değerlendirilmiştir.

138 H. B. ile A. B. ile 14. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 139 Z. G. ile 29.03.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 140 F. K. ile 15. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 76: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

76

“Büyüklerine - küçüklerine nasıl davranacaklarını bilirler, bir büyük gelince

herkes ayağa kalkıyor; gelinler, kayınbabalarının yanında hiç konuşmuyor hatta

kocalarıyla bile konuşmuyorlar; babalar çocuklarını kendi babalarının yanında

sevmiyorlar”141 şeklindeki açıklamalar saygılı olmalarının göstergesi olarak ifade

edilmiştir.

Kayınvalidesinin başka bir yerde oturduğunu söyleyen bir kadın: “Kaynanam

yaşlı, yanında oturan Adıyamanlı komşuları onunla ilgileniyor, yemeğini veriyor,

birşeye ihtiyacı olup olmadığını soruyor. Onlar çok saygılı mesela” 142 deyince

konuşmanın yapıldığı yerdeki başka bir kadın: “Zaten Adıyaman Kürt sayılmaz.

Doğunun adamı ile Güneydoğunun adamı aynı değil ama Kürtlerden gelin almak

isterim. Onlar küçük yaştan kızlarını veriyorlar. İstediğim kızı oğluma alır, onu eğitir

ve istediğimi yaptırırım, hem onlar büyüklerine küçüklerine çok saygılı oluyorlar”143

şeklindeki ifadesi ile değişik bir yolla da olsa “Kürtlerin” saygılı oluğunu

belirtmiştir.

2- Misafirperverler

Türkler’in, genel olarak, başka milletler tarafından kabul edilen özelliklerinden

olan misafirperverlik, Antalyalılar tarafından “Kürtler’in” olumlu özelliği olarak

nitelendirilmiştir. Görüşme yapılan Antalyalılar’ın tümü Kürtler’in, evlerine giden

insanlara çok yakın davrandıklarını, evlerinde ne varsa sofraya koyduklarını, izzet-i

141 M. G. ile 14. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 142 H. B. ile 14. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 143 H. B. ile 14. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 77: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

77

ikram yaptıklarını söyleyerek onların misafirperver insanlar olduklarını

söylemişlerdir. Ancak bu olumlu kalıp düşünceye rağmen onlara gitmek istemediğini

söyleyen bir kişi: “Evleri öyle kokuyor ki dayanamıyorum, oraya gidince bir şey

ikram edeceklerini biliyorum, insanları ağırlamasını biliyorlar, kabul etmezsen

olmaz. Ama alıp yiyemeyeceğim için gitmiyorum” demiştir 144.

3- Dayanışma

Farklı yerlerden gelmiş olsalar da mahallede yaşayan tüm “Kürtler’in”

birbirlerini tanıdıklarını, nerde bir “Kürt” varsa onu bulduklarını ve birbirlerine gidip

geldiklerini söyleyen Antalyalılar’la yapılan tüm görüşmelerde “Kürtler birbirlerine

tutkunlar, birbirlerine yardım ediyorlar” denmiştir.

“Pazara gittiklerinde Antalyalı pazarcılardan satın almıyorlar sebzeyi meyveyi,

gidip kendi adamlarını buluyor ve onlardan alıyorlar, başkalarından alışveriş

yapmıyorlar, onlara para kazandırıyorlar, ne malzeme alacaklarsa kendi adamlarını

arayıp buluyorlar145” şeklinde ifade edilen dayanışma duygusunun kavgalarda da

ortaya çıktığı belirtilmiştir. “Bir Kürt, bir Antalyalı’yla kavga etse başka yerlerden

bile Kürtler biraraya gelip kavgaya katılıyorlar. Onların içinde dayanışma duygusu

var. Biz de böyle bir şey yok. Biz kavgadan kaçıyoruz. Komşumuz kavga etse, ‘bize

ne’ der kapımızı kapatırız, duymazlıktan gelir, ‘kavga etmesin’ deriz ama onlar öyle

144 H. G. ile 08. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü 145 D. O. ile 25. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 78: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

78

değil, kimin başı sıkışsa yardım ediyorlar kendi aralarında”146 diyen kişi

Güneydoğulular arasındaki dayanışma duyusunun göstergelerini belirtmiştir.

4- Süslüler

Çok çocuk sahibi ve kalabalık olmalarına rağmen “Kürtler’in” giyimlerine çok

özen gösterdikleri ve “çok süslü oldukları” görüşme yapılan Antalyalı kadınların

tümü tarafından söylenmiştir. “Biraz önce kapının önünden geçtiler. Kızların

ayaklarında son moda terlikler var, bu kadar parayı nerden buluyorlar da alıyorlar

bilmiyorum. Kadınlar, süslerine düşkünler ama çocuklarını çıplak ayakla sokağa

salıyorlar, süse pek meraklılar ama süslenecek parayı nereden buluyorlar orası

meçhul”147 diyerek olumlu bir düşünceyi aynı zamanda olumsuzlamışlardır.

B- ANTALYALILAR’IN KALIP DÜŞÜNCE VE ÖNYARGI

GELİŞTİRMELERİNE NEDEN OLAN OLAYLARIN BAĞLAMSAL

AÇIKLAMASI

Kategoriler, kültür tarafından belirlendiği gibi kategorik düşünmenin sonucu

ortaya çıkan kalıp düşünceler de kültür tarafından şekillendirilmektedir. Her davranış

ve olay içinde oluştuğu bağlama göre değerlendirilmesi ve bu değerlendirmede

kültürel farklılıkların gözardı edilmemelidir. Aksi halde yanlış anlamalar ortaya

çıkacak ve ilişkiler olumsuz etkilenecektir.

146 S. A. ile 09. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 147 Görüşme yapılan tüm Antalyalı kadınlar bu düşünceyi dile getirmiştir.

Page 79: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

79

Bu başlık altında, “Antalyalılar’ın, Güneydoğulular hakkında sahip oldukları

kalıp düşünce ve önyargıların oluşmasına neden olan olaylar, içinde oluştuğu kültürel

bağlamda ne anlama geliyor?” sorusunun cevabı verilecektir. Daha önceden

belirtildiği gibi araştırmacının görüşme yapılan kişilerle aynı mahallede yaşıyor

olması, mevcut ilişkilerin kullanılarak görüşmelerin yapılmasını ve davranışların

gözlemlenmesini mümkün hale getirmiştir. Bu durum, araştırmacıya, kalıp düşünce

ve önyargıların oluşmasına neden olan olay ve davranışları öğrenmesini

kolaylaştırmıştır.

Antalyalılar’ın Güneydoğulular’ın hain olduklarını düşünürken bunun kanıtı

olarak iki durumdan bahsetmişlerdir. Bu durumlardan ilki iş – çalışma konusunda

yapılan gözlemlerin genelleştirilmesi sonucu elde edilen verilere dayandırılmıştır.

Güneydoğulu ucuz işgücünün, özellikle inşaat ve tarım sektöründe ücretleri kasıtlı

olarak düşürdüğü ileri sürülmüştür. Güneydoğulular’la yapılan görüşmeler

sonucunda ortaya çıkan durum şöyledir: Kalifiye nitelikleri olmayan bu insanlar

geldikleri kentte, ailelerini geçindirebilmek ve para kazanabilmek için enformel

sektörlerde çalışmaktadırlar. Genellikle sera ve tarlalarda gündelikçi olarak yevmiye

usulü ile çalışanlar ve inşaat işçiliği yapanlar, Antalyalılar’a kıyasla daha az ücretle

çalıştıklarını kabul etmişler ve bunun nedenini şöyle açıklamışlardır: “Biz inşaat

işine giderken ailemizdeki ya da tanıdığımız inşaatçıları da götürüyoruz. Bir işe bir

evden beş kişi gidince kazanılan paraların tümü bir keseye giriyor. İşi alabilmek için

daha az parayla işi yapabileceğimizi söylüyoruz. Zaten iş bulmak kolay değil bizim

için. Bazen gidip ‘iş var mı?’ diye soruyoruz. Sorulan ilk şey ne iş yaptığımız değil

Page 80: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

80

nereli olduğumuz. ‘Batmanlı’yım’ deyince ‘iş yok’ diyorlar. Üstelik işi

vermemelerinin nedeninin Batmanlı olmamız olduğunu da açıkça söylüyorlar. Eğer

bunun üstüne, işverenlerden bir de fazla para istersek aç kalırız. N’apalım biz de

piyasadakilere göre daha az parayla çalışıyoruz. Ama yine de iş bulamıyoruz”148.

“Kürtler’in” hain olduğunu gösteren başka bir olay, işi en az çalışmayla

bitirmek için duruma göre hareket ettikleri yönündeydi. İşçilerle yapılan görüşmede

bu durum doğrulanmakla beraber ortaya farklı bir şey de çıkmıştır. Antalyalı

çiftçinin yanında çalışan bir kadın işçi: “Sabahın yedisinde seraya gidiyor akşamın

yedisine kadar çalışıyoruz. İşten eve dönünce bir de evlerinin önündeki işleri

yapıyoruz. Kapının önünü süpür, arabadaki sandıkları boşalt hepsini bize

yaptırıyorlar. Bizi düşman gibi görüyor, verdikleri paranın on katı iş yaptırıyorlar.

Zaten paramızı da alamıyoruz, nasıl oluyorsa hep biz onlara borçluyuz. Bir günde

yaptığımız işe karşılık bize verdikleri para sekiz milyon. Eğer ben işveren olsaydım

ve yanımda bunları çalıştırsaydım, buların bize yaptıklarına karşılık daha kötü

davranırdım”149 demiştir. Bu açıklama, Antalyalılar’ın davranışının, “Kürtler’in” de

Antalyalılar’a karşı düşünce ve davranışlarını olumsuz etkilediğini göstermektedir.

Görüşmeler sırasında bu durumu doğrulayan bir başka örnek daha verilmiştir: “Bir

akrabamızın kocası dolmuşta giderken iki kadın dolmuşa binmiş. Kimse yer

vermeyince bizim Kürtler’den biri yer vermiş. Adam dolmuştan indikten sonra,

kadın yanındaki arkadaşına ‘bana pis Kürt’ten başkası yer vermedi’ demiş. Bunu

duyan birisi bir daha kimseye yer vermez değil mi?”150.

148 Ş. S. ve B. S. ile 16. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü 149 E. Ç. ile 13.03.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 81: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

81

Batmanlı duvar ustası çalıştığı büyük bir şirketin yaptırdığı yeni konutlarda

çalışırken başına gelen olayı: “Şirkette çalışan duvar ustalarının hepsi benim dışımda

Antalyalıydı. Bir gün, birlikte çalıştığımız arkadaşlar ‘seni yakında kovarlar’ dedi,

ben de ‘ben işimi iyi yapıyorum; neden kovsunlar ki?’dedim. Sonra ‘bir yanlış mı

yapıyorum?’ diye düşündüm. İşimi bitirdikten sonra arkama dönüp onların duvarına

baktım. Duvarın yarısını bitirmişlerdi. Benim ördüğüm duvardan daha uzundur diye

düşündüm ve oturup kaç tuğla ile çalıştıklarını saydım. Benim ördüğüm duvar hem

daha uzun hem de daha genişti. Birkaç gün sonra başımızdaki çavuş ‘muhasebeden

hesabını kesecekler’ dedi. Nedenini sorunca cevap vermedi. Mühendisin yanına gidip

işten çıkartıldığımı ama neden gösterilmediğini ve işimi iyi yaptığımı söyledim, biraz

beklememi söyledi ve yanımdan ayrıldı. Yanıma gelince ‘işten çıkmıyorsun ama

başka bir bloğa geçeceksin’ dedi. Beni yanlarında çalıştırmadılar. Çünkü onlardan

daha iyi çalışıyordum. Eğer Kürtler olmasa Antalya’da inşaat işi olmazdı. Buraya ilk

geldiğimde bir duvar işi almıştım. Başımızdaki mühendis ‘nerelisin’ dedi.

Batmanlıyım deyince ‘iyi duvar ustasısın keşke Kürt olmasaydın’ dedi. İşi nasıl

yaptığımıza değil nereli olduğumuza bakıyorlar. 93 yılında bize iş verilmemesi için

bir kampanya bile başlatmışlardı ama sonuç çıkmadı”151 diyerek iş hayatında

kendilerine yapılan ayrımcılığı anlatmıştır.

Antalyalılar’ın, Güneydoğulular’ı “vatan haini” olarak nitelendirmelerine

neden olan göstergelerden ilki onların örgüt barağını ve bu bayrağı temsil eden

renklerdeki mendilleri kullanmalarıydı. Araştırmacı tarafından Güneydoğulular’a

düğünlerde kullandıkları mendil ve şalların anlamı sorulmuştur. Soruyu cevaplayan

150 F. C. ile 17.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 151 Ş. S. ve B. S. ile 16. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 82: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

82

herkes “sarı, kırmızı ve yeşil renklerin Kürtler’in tarihleri boyunca kullandıkları

renkler olduğu PKK ortaya çıkmadan önce de kendilerini temsil ettiğini, eskiden

gelinlerin bu renklerde giysiler giydiğini söylemiştir. Kendisiyle hem görüşme

yapılan hem de “Kürtler’le” görüşmede yardımcı olan kişi “nasıl Türkler

düğünlerinde evlerinin tepelerine Türk bayrağı asıyorlar biz de kendi bayrağımızı

asıyoruz, bunda kötü bir niyet aranmamalı”152 demiştir. Düğünlerinde ya da günlük

konuşmalarında Kürtçe kullanmalarını ise anadil olgusu ile açıklamışlar ve görüşme

yapılan kişilerden biri bu konuda şöyle bir açıklama yapmıştır: “Kürtçe bizim

anadilimiz, bunu inkar edemeyiz, nasıl ki Türklerin dili Türkçe, Almanların dili

Almanca, İngilizlerin dili İngilizce, bizim dilimizde Kürtçe, neden bunun dert

ediyorlar bilmiyoruz. Size başımdan geçen bir olayı anlatayım. Eski mahalledeki yan

komşum erkek kardeşime ‘neden Türkçe konuşmuyorsun?’ diye laf attı. Annem de

çıktı dedi ki ‘Almanlar, Almanca konuşuyorlar sizinle, İngilizler İngilizce konuşuyor

ama onlara ‘neden Türkçe konuş muyorsunuz?’ demiyor bir de onların dilini

öğreniyorsunuz. Biz, Kürtçe konuşunca, konuşmayın diyorsunuz. Cumhurbaşkanı

bile bunu yasaklayamadı siz mi yasaklayacaksınız’ dedi. İnsanın ana dilini

konuşmasına engel olunamaz, olunmamalıdır153.” Bu konuda yapılan bir açıklamada

“dilini unutan her şeyini unutur, kendini inkar eder”154 denmiştir.

Dil konusu, görüşmeler sırasında Güneydoğulular’la, Antalyalılar arasındaki

ilişkilerin gelişmesine engel olan nedenlerden biri olarak da gösterilmişti.

Güneydoğulular’la yapılan görüşmelerde, özellikle kadınların Türkçe’yi hiç

152 D. S. ile 17.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 153 S. C. ile 29.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 154 Y. D. ile 13.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 83: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

83

bilmedikleri ya da kendilerini doğru şeklide ifade edemedikleri gözlenmiştir.

Aralarında ortak bir konuşma dili bulunmayan insanların, iletişim kurmaya

çalıştıklarında ise birbirlerini hiç anlamayacağı ya da yanlış anlayacağı için etkin

iletişim süreci mümkün görünmemektedir. Bunun farkında olan Güneydoğulu

kadınlardan biri “birbirimizle konuşamıyoruz, anlaşamıyoruz, ne anlatacağız155”

demiştir.

“Kürtler’in”, kaçak elektrik ve kaçak su kullanımı yoluyla devlet bütçesine

zarar vermeleri, “vatan haini” olarak nitelendirmelerine neden olan bir başka olaydır.

Bu konuda sorulan soruları cevaplayan “Kürtler’in” verdiği ortak yanıt kaçak

elektrik ve su kullanımının herkes tarafından yapıldığı yönünde olmuştur156. Her ne

kadar bu davranışın geçerli bir savunması olmasa da görüşme yapılan Antalyalılar,

“Kürtler, devlet bütçesine bilinçli olarak zarar veren vatan hainleri” demiştir.

Halbuki, araştırmacının, elektrik ve su idaresinden yetkililerle yaptığı görüşmede

kaçak elektrik ve kaçak su kullanımının gecekondu mahallelerinde yaygın olmakla

birlikte “Kürtler” kadar “Türkler” tarafından da yapıldığı dile getirilmiştir157.

Dolayısıyla yapılan açıklamada bir yanlılık söz konusudur. Bu yanlılık, insanların, iç

grup hakkında dış gruba kıyasla daha olumlu tutumlara ve kalıp düşüncelere sahip

olması anlamına gelen etnosantrik tepkilerle ve grup içi tarafgirlikle158 açıklanabilir.

Her iki gruba mensup kişilerce yapılan bir davranış, iç gruba karşı gösterilen yanlılık

ile görüşmelerde önyargıların hedefindeki grubun ciddi şekilde suçlanmasına diğer

grubun ise yaptığı aynı davranışın üstünün örtülmesine neden olmuştur.

155 S. D. ile 29.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 156 F. C. ie 17.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 158 Harlak (2000). a.g.e., s. 98.

Page 84: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

84

“Kürtler” hakkında geliştirilen stereotiplerden biri de kalabalık ve pis

olmalarıydı. Kalabalık olmalarının sebebini geleneklere dayandıran bir kişi: “Biz,

çocuğu severiz. Hem köy yerinde işleri yapacak adama ihtiyaç var, ne kadar çok

olursan işler o kadar çabuk biter. Erkek çocuk biz de başkadır. Soyun devamını oğlan

sağlar, ağır işleri o yapar. Kız, iki gün sonra başkasının evine gider. Herkes öyle

düşününce kalabalık oluyoruz. Hem köy yerinde babanın evinden ayrılmak zordur.

Evin ayrı olsa bile aynı yerde yer-içer, oturur ama yatmaya kendi evine gidersin”159

demiştir. Kentte olmalarına rağmen çok çocuk sahibi olmalarının sebebini ise yine

aynı kişi: “Biz de eskiden beri çok çocuk vardır. Köyde çok çocuk işe yarar, kentte

de işe yarar. Geçim sıkıntısı burada daha fazla. Adetlerimizden vazgeçemeyiz, eğer

çocuk fazla olursa eve ekmek getiren de çok olacaktır. Bir yerine üç kişi çalışırsa

daha çok para kazanabiliriz. Hem çocuklar bizim, kimseye bizim çocuklara ekmek

verin demiyoruz, onlara ne zarar veriyorlar ki, ama insanların gözüne batıyor bizim

çocuklarımız. Gürültü yaptığı için çocuklarımızdan şikayet ediyorlar ama, ben evin

önünde bağırıp çağıran çocukları için bir şey demiyorum” demiştir.

Mahallede, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden gelen insanların evlerinin yan

yana olması ya da yeni göç edenlere yakınlarında ev bulmaya çalışmaları, onların

birarada olma isteklerini gösteren bir durum olarak değerlendirebilir.

Güneydoğulular’ın “kendi memleketlerinde” aşiret halinde yaşıyor olması ve

geldikleri yerde kendilerini yabancı ve yalnız hissetmek istememeleri buraya gelen

akrabalarla ve hemşehrilerle birarada yaşamalarına ve kalabalık olmalarına neden

olmaktadır. Yapılan görüşmelerden elde edilen verilere göre Güneydoğulular’ın çok

159 O. D. ile 15.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 85: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

85

çocuk sahibi olmaları geleneklere dayanılarak açıklanabilir. Bu anlamda yapılan

açıklamalardan biri de Mahmut Tezcan’a aittir. Tezcan, “Türklerle ilgili Stereotipler

ve Türk Değerleri Üzerine Bir İnceleme” adlı çalışmasında, Türkler’in nüfusla ilgili

tutum ve değerlerinden bahsederken nüfus artışını teşvik eden durumları, kırsal

bölgelerde kültürel faktörlere bağlar ve nedenleri sıralar. Bunlar kısaca şöyle

özetlenebilir: Çocuk, kırsal bölgede tarla işinde çalışan fonksiyonlu bir varlıktır ve

ekonomik nedenle çok çocuk çok işgücü demektir. Kırsal bölgelerde evlilikler, genç

yaşta yapıldığı için doğurganlık oranı yüksektir. Çok eşlilik, çocuk oranını

arttırmaktadır. Kısırlık ayıp sayıldığı için, çocuğu olmayan kadınlar eşlerinin başka

bir kadınla evlenmesine izin verir. Erkek çocuklara, baba ocağını tüttüreceği, soyun

devamını sağlayacağı için ayrı bir değer verilir. Özellikle geçimsizliklerin ve

cinayetlerin fazla olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ne kadar kalabalık

olunursa, güçte o kadar fazla olur ve düşmanlar bu durumlardan çekinir. Erkelik

duygusunun tatmini de çocukla ölçüldüğü için, çok çocuk erkekliğin gerçek kanıtı

olarak görülür ve çok çocuk sahibi olunmaya çalışılır. Kalabalık olunmasının bir

başka nedeni ise dinsel ve ahlaksal değerlere dayandırılır. Çocuğa “Allah vergisi

olarak bakılması” ve “doğacak çocuğun rızkı ile geleceği” düşüncesi bu durumu

kanıtlayan sözler olarak belirtilmiştir160.

Görüşmeler sırasında özellikle kiralık ev bulma konusunda problem yaşayan ve

Güneydoğulu’larla yapılan görüşmelerde yardımcı olan kişi: “Kiralık ev için

gittiğimizde önce ‘nerelisiniz?’ diye soruyorlar. ‘Diyarbakırlıyım ya da

Batmanlıyım’ deyince ev vermiyorlar. İki yıl önce eşim bir ev kiralamıştı. Ev sahibi,

160 Tezcan (1974). a.g.e., s. 101- 103.

Page 86: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

86

evin eksiklerini tamamlamak için giden eşime ‘ben nerelisiniz diye sormadım’

demiş. Eşim, ‘Batmanlıyım’ deyince, ‘kusura bakma kardeş size ev veremem’ demiş

ve anahtarı geri almış. ‘Nerelisin?’ lafından bu yüzden nefret ediyorum. Bazı

Kürtlerin yaptığı davranışların hepimize genellenmesini istemiyorum. Birisi kötü

olunca hepsi kötü olacak diye bir şey yok ama onlara göre hepimiz aynıyız”161demiş

ve kalabalık olduğu için ev verilmeyenlerden yola çıkılarak anlatılan bir hikayeyi

anlatmıştır. “Diyarbakırlı bir adam yedi çocuğu olduğu için kiralık ev bulamıyormuş.

Aklına bir fikir gelmiş ve eşine ‘sana çok güzel bir ev tutacağım’ demiş. Sonra altı

çocuğunu mezarlığa bırakmış ve ev sahibinin yanına gitmiş. Adam kaç çocuğun var

deyince altı çocuğum mezarlıkta biri de bu yanımdakidir’ demiş ve evi tutmuş. Evi

kiraladıktan sonra her gün bir çocuğunu alıp eve getirmiş. Ev sahibi yedi çocuk

görünce ‘hani senin bir çocuğun vardı, diğerleri ölmüştü’ demiş. Adam ‘ben sana altı

çocuğum mezarlıkta biri yanımda dedim, çocuklarım öldü demedim’ demiş.

Antalyalılar’ın, Güneydoğulular hakkındaki kalıp düşüncelerinden biri de

temizlik konusundadır. Yapılan görüşmelerde, temizlik konusunun çeşitli

değişkenlere bağlı olduğu gözardı edilerek “Kürtler’in” pis olduğu ifade edilmiştir.

Öncelikle her toplumsal grupta temiz olmayan insanların varolabileceği, temizliğin

eğitim düzeyi ve insanların ellerinde bulundurdukları olanaklara bağlı olduğu gerçeği

dikkate alınmamıştır. Kullanılan deterjanın kalitesinden, deterjanın nerde hangi

amaçla kullanıldığı bile temizliği etkilemektedir. Buradaki farklılığı bilmeyenlerle

bilenler arasında temizlik konusunda fark olacağı da bir gerçektir.

161 D. S. ile 29. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 87: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

87

Kadın ve erkeklerin bir arada oturmaması, kendi akrabaları dışında başka

insanlara gitmemeleri nedeniyle “yabani ve yobaz” olarak nitelendirilen

Güneydoğulular, bu davranışlarını kendi gelenekleriyle açıklamışlardır. “Biz de, bir

gelin kayınbabasının yanında yemeğe oturmaz, kocasıyla konuşmaz. Bu onun

saygısını gösterir. Ancak, kayınbabası ya da evin büyük erkeği izin verirse oturur.

Buna geri kalmışlık diyorlar ama biz de bu saygıdır”162 diye açıklama yapanlar kadar

kalabalık olunduğu ve kadın ve erkeklerin farklı şeylerden konuştuğu için bir arada

oturmadıklarını söyleyenler163 de vardır. “Kürtler’in”, Antalyalılar’a gitmemelerinin

sebebini ise bir kadın şöyle açıklamıştır: “Erkekleri atletle ya da pijamalarıyla

oturuyorlar, biz de erkekler öyle oturmaz, ayıp karşılanır böyle şeyler. Kadınlar sakız

çiğnemez, büyüklerinin yanında sessiz konuşur, sigara içmez, babam benim sigara

içtiğimi bilir ama onun yanına asla sigara içemem. Ama onlar öyle değil.

Bizimkilerin, Antalyalılar’a gitmemesinin bir nedeni de çocuklarımız.

Çocuklarımızdan rahatsız oluyorlar, biz de onları rahatsız etmemek için gitmiyoruz.

Üç çocukla nereye gideyim?”164.

Görüşme yapılan bir kadın, Antalyalılar’la ilişkisinin olmamasının nedenini

şöyle açıklamıştır: “Geçen güne kadar yanımdaki Antalyalı’ya gidip geliyordum.

Geçen gün gittiğimde bana ‘niye bu kadar çocuk doğuruyorsunuz, bir de onlara

bakmıyorsunuz. Hepsi hırsızlığa geliyor ağaçlarımızı onlar yüzünden kestik’ deyince

dayanamadım karşılık verdim, ondan sonra da bir daha konuşmadık165.”

162 N. Ç. ile 13.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 163 V. D. ile 15.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 164 F.C. ile 17.04 04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 165 S. A. ile 28. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 88: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

88

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’nde özelikle kız çocuklarının okula

gönderilmemesi ve eğitime önem verilmemesi, onlar hakkında cahil düşüncesinin

oluşmasına neden olmuştur. Kız çocuklarının okula gönderilmesi için yapılan

kampanyalar ve yayınlara karşılık kentlerde bile Güneydoğu’dan gelen ailelerin

çeşitli nedenlerle kız çocuklarını ya hiç okula göndermediği ya da ara sınıflardan

aldıkları açığa çıkmıştır. Annelerinin isteği kız çocuklarını okula gönderme yönünde

olsa da özellikle erkek kardeş ve babalar kızların okula gitmemesi gerektiğini

düşünmektedir. “Bizim oralarda kız çocukları okula gitmez, laf olur; hele şehirde hiç

gidemezler, eğer gözleri açılırsa lafımızı dinletemeyiz, sonra kendi istediği adama

varır, memlekette bize ne derler166” şeklinde yapılan açıklama kız çocuklarının okula

gönderilmemesinin namus kavramıyla açıklanabileceğini göstermiştir.

Antalyalılar’ın, Güneydoğulular hakkında sahip olduğu kalıp düşüncelerden

biri de saldırganlıktır. Antalya’da 15 yıldır yaşayan Mardinli bir kadın “Kürtler’de

‘Türkler, Kürtler’den korkmalı” gibi bir düşünce var. Eğer, Türkler Kürtler’den

korkmazlarsa onları buradan kolaylıkla gönderebilirler”167 diyerek saldırganlığın

nedenini açıklamaya çalışmıştır. Ancak bu durum Engelleme Saldırganlık Kuramı ile

de açıklanabilir. Daha önceden de bahsedildiği gibi bu kuramın temel dayanağı her

engellemenin saldırganlıkla sonuçlanacağıdır. Engellenme, fakirlik ve sağlık

sorunları gibi kişisel nedenlerden, okul - aile – iş gibi farklı ortamlarda

yaşanılanlardan ve ülkedeki ortamdan kaynaklanabilir. İnsanların engellemelerde

politik etkenlerin ve kayırmaların olduğunu ve bu bağlamda kendisine haksızlık

166 Y. D. ile 20.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 167 T. D. ile 12.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 89: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

89

edildiğini düşünmesi ve algılaması saldırgan davranışların ortaya çıkmasına neden

olabilir. Tezcan;

- bireylerin içinde bulunduğu pozisyonlarda karşılaştıkları güçlüklerin,

kendilerini değersiz hissetmelerinin, ekonomik problemlerin, ideolojik ayrılıklar ve

izolasyonun,

-toplumsal sınıflar, statü ve kuvvetler arasındaki dengenin korunmasının

siyasal organlarca sağlanamaması ve dengenin bozulmasını saldırgan davranışlara

neden olabileceğini belirtmiştir168.

Buraya kadar anlatılanlar doğrultusunda Antalyalılar’ın, Güneydoğulular

hakkında sahip oldukları kalıp düşünce ve önyargıların oluşmasına neden olan

olayların bağlamsal açıklaması yapılmıştır. Açıklamalardan görüldüğü gibi çoğu

olumsuz düşüncenin herkes tarafından kabul edilebilir mantıksal açıklamaları yoktur.

Psikodinamik açıklamalara göre, insanlar bir gruptan neden nefret ettiklerini

açıklamakta zorluk çekerler. Kişilerin bunun için öne sürdükleri nedenler sadece

rasyonalizasyonlardır. Önyargılara “komplo zihniyeti” kavramsallaştırmasıyla

yaklaşanlar, bir toplumda özellikle nedeni net olarak ifade edilemeyen bazı olayların

gerisinde birtakım gizli ellerin olduğu, bazı kişilerin veya grupların olaylarla

bağlantıları konusunda zaman zaman komplo teorileri üretildiğini ifade ederler.

Komplo zihniyetine göre birey, görülemez olan bir gövdenin gözle görülür bir

üyesidir. Bireyden gruba doğru hareket eden komplo zihniyet, grubu bir bütün olarak

görür ve grup üyelerine bağımsızlık vermez169. Bu açıklama, bir olay ya da kişiden

yola çıkarak oluşturulan stereotiplerin bir grubun tüm üyelerine nasıl atfedildiğini

168Tezcan (1974). a.g.e., s. 106. 169 Harlak (2000). a.g.e., s. 27.

Page 90: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

90

göstermektedir. Yapılan görüşmelerde de bu açıklama doğrulanmış ve tek bir olay ve

kişiden hareket ederek ulaşılan düşüncelerin ve yargıların grubun tüm üyelerinde

varolduğuna inanılarak “bunların hepsi böyle” gibi ifadelerin kullanılmasına neden

olmuştur.

Görüşmeler sırasında, bazı düşünce ve önyargıların oluşmasının nedeninin

bilgi eksikliğinden kaynaklandığı görülmüştür. Bilişsel psikolojiye göre, insanlar

uygun kanıt olmasa da, bir davranışın nedenini çözemediklerinde o eksikliği kendi

inandıkları şey doğrultusunda kapatmakta170 ve böylece stereotipler dengeli ve

objektif bir akıl yürütmeye engel olmaktadır. Örneğin Güneydoğulular’ın elde

ettikleri gelir ve malları, bir evde birden fazla kişinin çalışmasına, doğal olarak bir

kişinin çalışmasından elde edilen gelirden daha fala olması sonucu elde edildiğine

değil onların gizli işlerle uğraşarak kazandıklarına inandıkları görülmüştür.

Antalyalılar’ın Güneydoğulular hakkında sahip oldukları olumlu düşüncelerden biri

dayanışma içinde oldukları yönündeydi. Güneydoğulular’ın kendi içlerinde

dayanışma içinde oldukları ve yaşadıkları yerde kendilerini yabancı hissettikleri için

birbirlerine bağlı olduğu gözlemler sonucu da ortaya çıkmıştır. Bayram günlerinde,

düğünlerde ve ölümlerde birbirlerini yalnız bırakmadıkları ve beraber oldukları

gözlemlenmiştir. Ancak, Antalyalılar’ın, Güneydoğulular’ın dayanışma içinde

olduklarını gösterdiğini düşündükleri olaylar farklı bir anlam taşımaktadır. Örneğin,

Antalyalılar, Güneydoğulular’ın pazara gittiklerinde alışverişi “kendi adamlarından”

yaptıklarını söylemişlerdir. Ancak, bu durum onların dayanışma içinde olmalarından

çok bir zorunluluğun sonucunda ortaya çıkmaktadır. Gözlemler sonucunda, semt

170 Harlak (2000). a.g.e., s.17.

Page 91: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

91

pazarına erkeklerin değil Güneydoğulu kadınların çıktığı gözlemlenmiştir. Daha önce

de belirtildiği gibi kadınlar Türkçe’yi kendilerini ifade edecek kadar bilmedikleri için

alışverişi Kürtçe konuşan pazarcılardan yapmaktadırlar. Güneydoğulularla yapılan

görüşmelerde yardımcı olan kadın; “Bizim Kürtlerden biri Türkçe konuşmayı

bilmiyor ve pazarcıdan salatalık almaya çalışıyor. Adam da Kürtçe bilmiyor. Kadın

salatalığı eline alarak bir şey söylüyor ama pazarcı kadının ne dediğini anlamıyor.

Sonunda kadın eline aldığı salatalığı ikiye ayırıp içini gösteriyor ve tezgaha atıp

gidiyor. Adam da arkasından ‘madem almayacaksın ne konuşuyorsun iki saat’ diyor.

Benim duyduğum kadarıyla kadın salatalıkların suyunu çektiğini anlatmaya

çalışıyordu. Dil yoluyla anlaşamayınca, eline aldığı salatalığı ikiye ayırdı ve içini

gösterdi ama adam yine de anlamdı ve kadına kızdı” 171 demiştir. Yapılan gözlemler

sonucunda Güneydoğulular’ın “Kürt” pazarcılardan alışveriş yapma sebebi fiyatların

onlarda daha ucuz olmasıyla açıklanabileceği görülmüştür. Yapılan gözlemin sonucu

yapılan bir görüşmede “Kürtler” kalabalık olduğu için çok fazla sebze-meyve

alıyorlar. Nerde ucuz mal bulurlarsa oradan alışveriş yapıyorlar. Bir de malın iyi

olmasına pek dikkat etmiyorlar. Ucuz olması onlar için daha önemli”172denerek

doğrulanmıştır.

Antalyalılar, “Kürtler” hakkındaki olumsuz tecrübelerini ve kanaatlerini farklı

insanlarla biraradayken ifade ederek, onlar hakkında olumsuz sunumlar yapmış bu

yolla kendilerini de olumlamışlardır. Van Dijk, “anlatılan olumsuz tecrübeler ve

öyküler azınlık gruplarının başat normları, değerleri, amaçları ve çıkarları çiğnediği

düşünülen ama aynı zamanda revaçtaki klişeleri ve önyargıları gerekçeleme

171 D.S. ile 17. 04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 172 Z. T. İle 19.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 92: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

92

eğilimindeki eylemlerini ve olayları sergiler. Bu kapsamlı strateji, bariz yadsımalar

ve imtiyazlar, grup farklılıklarını, rekabeti, genellikle biz ve onlar karşıtlığını

vurgulayan kıyaslamalar ve aktarım gibi birçok strateji ve taktikle yerine getirilir173”

diyerek özellikle olumsuz düşüncelerin ifade ediliş tarzları ve sonuçlarını anlatmıştır.

Görüşmelerde sık sık yapılan “biz ve onlar” ayrımı, “öteki” grupla kendileri

arasında bir sınır ve farklılık olduğunu vurgulamak için kullanılmıştır. “Biz ve onlar”

ayrımının çıkış noktası ise kategorilendirme sürecidir. Kategorilendirme sürecinde,

bireylerin sosyal etkileşimi yapılandırmasını, bireyleri farklılaştırmasını ve

biçimlendirmesini sağlayan süreç, sosyal kategorilendirme süreci olarak adlandırılır.

Bu süreç içinde birey kendi grubu ve diğerleri arasında algı ve davranış düzeyinde

bir farklılık yaratır. Bu, kişinin ait olduğu grup “biz” ve diğerinin ait olduğu grup

“onlar” arasındaki farklılaşmadır174. Bu ayrımla birlikte, insanlar olumlu bir kimlik

geliştirmek için ait oldukları sosyal gruplar lehine değerlendirmeler yaparken dış

grup için olumsuz değerlendirmeler ve düşünceler geliştirirler.

C- KALIP DÜŞÜNCELERİN ve ÖNYARGILARIN İLETİŞİM

SÜRECİNE ETKİLERİ

Sosyokültürel açıdan farklı özelliklere sahip kişi ve/veya grupların

ilişkililerinin olumlu şekilde gelişmesi için, bu kişi ve/veya gruplar arasında etkin bir

iletişim sürecinin gerçekleşmesi gerekir. Bu sürecin etkin olarak gerçekleşmesi için

tarafların karşılıklı olarak farklılıklarını tanımaları, davranışların bağlamsal

173 Van Dijk, Teun A (1999). “Söylemin Yapıları ve İktidarın Yapıları”, iç. Medya İktidar İdeoloji, Der. ve Çev. Mehmet Küçük, Ankara. Ark Yayınları, s. 355.

Page 93: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

93

açıklamasını bilmeleri, yanlış anlamlara engel olacak ortak bir dili kullanmaları ve

olumsuz düşünce ve yargıların etkilerinden uzaklaşmaları gerekir.

Çalışmanın bu kısmında, kültürel özellikleri bakımından birbirlerinden farklı

olan iki gruptan birinin, hedef grup hakkında sahip olduğu kalıp düşünce ve

önyargıların gruplararasındaki iletişim sürecine etkileri anlatılacaktır.

Farklı kültürel grupların karşılaşmasında ilk sorun dil konusunda yaşanır.

İletişim sürecinde tarafların ortak bir konuşma dilinin bulunmaması ya da bu

dillerden birini kullanarak karşı tarafa kendini doğru ifade edememesi yanlış

anlamlara yol açarak iletişim sürecindeki ilk engeli ortaya çıkarır. Araştırma

sırasında görüşme yapılan kişiler, aralarında ortak bir konuşma dilinin

bulunmamasını ilişki kuramamanın nedenlerinden biri olarak göstermiştir.

İletişime katılan tarafların kültürel farklılıklarını gözardı etmesi, kalıp düşünce

ve önyargıların oluşmasına ve iletişim sürecinin başında sorunlar yaşanmasına neden

olur. Her kültürde “yanlış” ya da “doğru” davranışlarla ilgili düşünceler, dolayısıyla

da belirli kurallara göre düzenlenen ve norm adı verilen davranış modelleri vardır175.

Kültürel farklılıkları gözardı edenlerin, farklı kültürden insanların davranışlarını

kendi kültürlerinin kurallarına göre değerlendirmeleri, onların davranışlarına farklı

anlamlar yüklemelerine, önyargılarını desteklemelerine ve aralarındaki iletişimin

azalmasına neden olur176.

174 Harlak, (2000). a.g.e., s. 68, 74. 175 Kartarı (2000). a.g.e., s.180. 176 T. Newcomb, P. Converse (1965). Social Pschology The Study of Human Interaction, Rinehart and Winston, s. 447.

Page 94: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

94

İletişim sürecinin, hedef grup hakkında geliştirilen, kalıp düşünce ve

önyargıların etkisi altında başlaması, iletişim sürecinde eşitsiz bir durum yaratarak

hedef grubun üyelerinin kendilerini ezik hissetmelerine ve susmalarına neden

olmaktadır. Görüşme yapılan Batman’lı duvar ustası: “Bazen işyerindeki arkadaşlar,

siyasi konularda konuşuyorlar ama ben bu konular hakkında hiç konuşmuyorum,

çünkü başıma ne geleceğini biliyorum. Benim de içinde bulunduğum bir grupla ilgili

olarak konuşuluyor ama ben hiç bir şey söyleyemiyorum ve bu durumdan bir eziklik

duyuyorum, çekingen davranıyorum”177 demiştir.

Farklı grupların ortak bir noktadan hareket ederek birbirlerine yaklaşmaları,

iletişim sürecinin başlamasını kolaylaştıran bir faktördür. Ancak, araştırmada ele

alınan iki gruptan özellikle Antalyalılar, kendi kültürlerinin diğer kültürden hangi

konularda farklılaştığı üzerinde durarak ve sahip oldukları olumsuz düşünce ve

tutumları açık bir şekilde hem kendi çevrelerine hem de diğer tarafa ifade ederek

hedef grubun bu düşünceleri değiştirme ya da etkileme olasılığını azaltmasına ve

iletişim sürecini başlatacak adımı atmalarına engel olmaktadır. Görüşme yapılan

kişilerden biri: “Zaten bizi sevmiyorlar, istemiyorlar, onlarla işim olmaz, bizim

hakkımızdaki düşüncelerini yıllar geçse de değiştiremeyiz178” ifadesi bu açıklamayı

doğrulamaktadır. Ancak, Antalyalılar da Güneydoğulu insanlar hakkında sahip

oldukları olumsuz düşünce ve yargıları nedeniyle iletişim kurmak istemediklerini

göstermektedirler. Bu durum, iki kültürün birbirini tanımasına, farklılıklarını

görebilmelerine ve olumsuz düşünce ve önyargıların değişmesine engel olmaktadır.

Güneydoğulular’la yapılan görüşmelerden birinde “Kürtler hakkında olumlu

177 B. S. ile 16. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 178 Y. D. ile 13.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 95: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

95

düşünenler de var. Kamyoncu bir tanıdık vardı. Hem bizim oralarda kalmış hem de

sık sık gidip gelmiş. ‘Kürtler kadar misafirperver, saygılı insanlar var mı?’ derdi.

Eğer bizimle arkadaşlık yapsalar, tanısalar iyi insanlar olduğumuzu görecekler ama

hep kafalarında belli düşünceler var. Bizim hakkımızda olumsuz konuşanlar, bizlerle

hiç sohbet etmemiş, bizi tanımayan insanlardır”179 denmiştir. Bu açıklama,

önyargıların ve kalıp düşüncelerin değişmesinde etkin iletişimin önemli bir faktör

olduğunu göstermektedir.

Herhangi bir grubun çeşitli nedenlerle ihtiyaçlarını karşılarken ortaya çıkan

zorluklar ve kendine haksızlık yapıldığını düşünmesi düşmanca duyguların

gelişmesine ve iletişimin sınırlanmasına neden olur180. Görüşmelerde Antalyalılar’ın,

önyargıların hedefi olan gruptan uzak durduğu, biraraya gelmekten kaçındığı ve

mevcut iş olanaklarını paylaşmak istemediği görülmüştür. Bu düşünce ve

davranışların varlığı gruplar arasında gerginliklere ve zaman zaman kavgalara neden

olmaktadır.

Kalıp düşünce ve önyargılar, bireysel farklılıkların göz ardı edilmesine neden

olmaktadır. Dolayısıyla bir grup hakkında geliştirilen olumsuz düşünce ve tutumlar,

hedef grubun üyesi içinde geçerli olmakta ve iletişim süreci bu durumdan olumsuz

şekilde etkilenmektedir. İletişim süreci boyunca karşı taraftan olumsuz düşüncelerine

uygun şekilde davranmasının bekleyen birey, kalıp düşüncelerin ve önyargıların

değişmesini sağlayacak olumlu davranışları görmezden gelebileceği gibi karşı tarafın

söylediklerini dinlemeyerek etkin iletişime engel olur.

179 E. D. ile 11.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 180Newcomb, Converse, (1965). a.g.e., s. 444.

Page 96: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

96

Birey, kendisine ve ait olduğu gruba karşı olumsuz düşünce ve yargılara sahip

olduğunu bildiği bir grup ya da kişiyle iletişim kurmak istemeyebilir ya da iletişim

sürecinde sürekli savunmada kalarak herhangi bir saldırıya karşı savunma

geliştirebilir. Görüşme ve gözlemler sonucunda İletişim sürecinde, olumsuz

davranışlarla karışılacaklarını düşünen bireylerin, kendilerine ya da gruplarına karşı

yöneltilen eleştiri ve sorulara karşı hazır olmalarının ve cevap vermelerinin bir

savunma mekanizması olduğu görülmüştür. “Buraya geldim geleli, karşılaşmadığım

bir şey kalmadı. O yüzden nerde nasıl davranacağımı biliyorum”181 diyerek bu

durumu doğrulamıştır.

Güneydoğulular’ın, göç ederek yerleştikleri ve yaşadıkları yerlerde kendilerini

“yabancı” olarak tarif etmeleri, etkileşimi başlatmalarına engel olan ve etkileşimin

diğer grup tarafından başlatılmasının gerekliliğini gösteren bir durum olarak

kullanılmıştır. Görüşmeler sırasında bir kadın: “Biz yabancıyız, onların bize gelmesi

gerekir önce, onlar gelecek ki biz de gideceğiz”182 demiştir. Çeşitli nedenlerle farklı

kültürel özelliklere sahip yeni bir yere gidenlerin, burada ne ile karşılaşacaklarını

bilmemeleri ve kendi haklarındaki olumsuz düşüncelerin varlığı etkileşim için ilk

adımın karşı taraftan beklenmesine neden olmuştur.

Antalyalılar’ın, Güneydoğulular hakkında “mağaradan çıkıp gelmişler,

temizliği nerden bilsinler; bizim gibi değiller” şeklindeki ifadeleri onları,

kendilerinden daha aşağı gördüklerini ve aralarında sosyal mesafenin olduğunu

göstermektedir. İki grup arasındaki sosyal mesafenin iletişim sürecini olumsuz yönde

181 S. C. ile 29. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü. 182 V. D. ile 15. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 97: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

97

etkilediği yapılan görüşmelerde ortaya çıkmıştır. Bu mesafenin etnomerkezcilikten

kaynaklandığı söylenebilir. Etnomerkezci bireyler, karşılaştıkları her kültürü kendi

kültürel perspektifinden değerlendirirken kendi kültürünü daha önemli görür, diğer

kültüre daha az önem verir, onların değerlerini ve kurallarını anlayamaz.

Etnomerkezci tutumlar ile iletişim süreci arasındaki ilişki aşağıdaki şekilde

gösterilmiştir.

Etnomerkezciliğin derecesi

İletişim

Az

Çok

Eşitlik

Duyarlılık

İlgisizlik

Sakınma

Aşağılama

Farklı özelliklere sahipdiğer insanlara eşit davranılırDiğerleri ile aradaki mesafe azaltılmaya çalışılır

Diğerlerine karşı ilgisiz davranılırDiğerleriyle kurduğuiletişimesınırlar getirir veyailetişim kurmaktan sakınılır

Düşmanca davranışlar sergilenir

İletişim Aralığı

Şekil – 4 Etnomerkezciliğin derecesi ile iletişim süreci arasındaki ilişki. Kaynak: Joseph, A DeVito (2001). The Interpersonal Communication Book, Addision Wesley Longman, s. 187.

Etnomerkezci tutumların olmadığı durumlarda bireyler farklı kültürel

özelliklere sahip bireylere kendi gruplarının üyelerine davrandığı gibi eşit davranır.

Farklı kültürlerin üyelerine duyarlı davranıldığı durumlarda aradaki mesafe

azaltılmaya çalışılır. İlgisizlik mesafesinde birey, farklı kültürel özelliklere sahip

Page 98: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

98

kişilere, ilgi göstermez ve aralarına mesafe koyar. Sakınma mesafesinde, yabancıyla

iletişim kurmaktan sakınır ya da aradaki mesafeyi arttırırken aşağılama mesafesinde

yabancıya karşı düşmanlık duygularını gösterir183.

Kalıp düşüncelerin, önyargıların ve etnomerkezciliğin davranış olarak dışa

yansıması ayrımcılıktır184. İletişim sürecinde ayrımcı davranışlar üç şekilde

karşımıza çıkar. Allport bu davranışları, karşı olmayı ifade etme, uzak durma,

ayrımcılık ve yok etme olarak sınıflandırır185. Yapılan görüşmelerde Antalyalılar’ın

kendi aralarında Güneydoğulular’a karşı düşüncelerini açıkça ifade ederek bu

düşünceleri paylaştıkları görülmüştür. Bu grubun, önyargıların hedefi olan gruptan

uzak durduğu, zaman zaman aynı mekanları paylaşmak istemediği (özellikle

Antalyalıların evlerini kiralamak istememeleri) yani ayrımcılık yaptığı görülmüştür.

Görüşmeler sırasında ilişkilerin nasıl gelişeceği ve aradaki mesafenin nasıl

kapanacağı konusundaki soruya iki grup tarafından da olumsuz yanıtlar gelmiştir.

Aradaki mesafenin kapanmasının mümkün olmadığını dile getirenlerin, esnek bir

düşünce yapısına sahip olmadığı söylenebilir. Yeni fikirlere açık olmayan bireyler,

iletişim sürecinde karşılaşacakları yeni bilgileri kabul etmeyecekleri için inançlarının

da değişmesi mümkün olmayacaktır. Gruplardan birinin nedeni açıklanamayan

davranışları, gruplararası iletişimin sınırlı olduğu ya da olmadığı durumlarda diğer

grubun kültürel değerleriyle açıklandığı için kalıp düşünce ve önyargıların olumsuz

etkileri sürekli hale gelmektedir. İki grup arasında sosyal temasın kurulmak

183 Joseph A. De Vito (2001). The Interpersonal Communication Book, Addision Wesley Longman, s. 187. 184 Kağıtçıbaşı (1985). a.g.e., s. 102. 185 Allport (1954). a.g.e., s.125.

Page 99: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

99

istenmemesi de kalıp düşüncelerle çelişecek bilgilerin ortaya çıkmasına ve buna

bağlı olarak olumsuz düşüncelerin ve tutumların değişmesine engel olmaktadır.

Araştırmada, Antalyalılar’ın hedef grup hakkında olumlu düşüncelere de sahip

olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak, bu düşünceler, ilişkilerin olumlu yönde gelişmesini

sağlayacak etkiye sahip olmadan anlamını yitirmekte ve Güneydoğulular hakkında

yapılan değerlendirmede olumsuz düşüncelerin etkisini azaltacak bir değer olarak

görülmemektedir.

Görüşme yapılan Güneydoğulu mahalle sakinlerinden biri, aradaki ilişkilerin

iyileşmesi konusunda “Bunu ancak devlet sağlayabilir. Doğudaki çatışmalar sona

erince bize vurulan damgalardan kurtulacağız. Farklı yaklaşmaya ancak o zaman

başlayabilirler. İki toplum arasına barış sağlansa bile her şey çok yavaş düzelir”186

demiştir. Bu ifade, bir toplumda gruplar arasındaki politik güç ilişkilerinin

önyargıların oluşmasında önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.

186 D. S . ile 29. 04. 2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 100: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

100

V. BÖLÜM

SONUÇ

Bu çalışma kalıp düşünce ve önyargıların iletişim sürecine etkilerini anlamak

amacıyla yapılmıştır. Kültürel farklılıkların gözardı edilmesi sonucu oluşan kalıp

düşünce ve önyargıların iletişim sürecine etkileri, seçilen kültür grupları arasındaki

kalıp düşüncelerin ve önyargıların tespiti, hangi davranış ve olaylar sonucunda

oluştuğunun ve ilişkilere etkilerinin belirlenmesiyle ilişkili olarak incelenmiştir.

Çalışmanın kuramsal kısmında belirtildiği gibi, kalıp düşünceler, insanların

çevreden gelen uyaranları algılayıp onları tanıma ve anlama sürecinde oluşturduğu

zihinsel yapılar ve bir toplumsal gruba ilişkin genellikle yanlış bilişsel formlar olarak

kültür tarafından şekillenmektedir. Çünkü her kültür, üyelerine üzerinde uzlaşı

sağlanmış kurallar vererek neyi nasıl algılayacağını ve nerede nasıl davranacağını

belirleyen kurallar verir. Her birey, karşısındaki kişinin davranışlarını kendi

kültürünün kuralları ve normlarına göre değerlendirdiğinde, o birey hakkında

genellikle olumsuz düşünce ve yargılar geliştirir. Bu açıklamadan da anlaşılacağı

gibi kalıp düşüncelerin ve önyargıların gelişmesinde etkili olan önemli iki faktör

vardır. Bunlardan biri kültürel görecelik diğeri ise etnomerkezciliktir. İletişime

katılan tarafların kültürel görecelik anlayışıyla hareket ettiği bir iletişim sürecinde

olumlu davranışlar sergilenirken, etnomerkezci davranışlar iletişim sürecinde çeşitli

sorunların yaşanmasına neden olur.

Page 101: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

101

Boas, Krober, Benedict gibi antropologların çalışmaları sonucu ortaya çıkan ve

gelişen kültürel görecelik anlayışının temel ilkesi, evrensel bir kültürün olamayacağı

ve her kültürün kendi norm ve değerlerine göre değerlendirilmesi gerektiğidir.

Kültürel görecelik, her kültürün davranışları değerlendirmek için, etik normlar

oluşturduğunu, bir kültür için doğru olan davranışın başka bir kültürde yanlış

olabileceğini ve bu normların göreli olduğunu kabul eder.187 Bir davranışın içinde

oluştuğu kültürel bağlamın dışında başka bir kültürün normlarına göre

değerlendirilmesi, kalıp düşüncelerin ve önyargıların oluşmasındaki önemli

nedenlerden biri olarak görülür. Kültürel görecelik anlayışının farkında olan bireyler,

kültürler arasında, farklılıklar olabileceğini kabul ederek iletişim sürecinde karşı

tarafın görüşlerine ve davranışlarına saygı duyarak onlara karşı duyarlı olabilir ve

etkin bir iletişimin gerçekleşmesini ve ilişkilerin olumlu yönde gelişmesini

sağlayabilir.

Kalıp düşünce ve önyargıların oluşmasında etkili olan ve etkileşimin olumlu

yönde gelişmesini engelleyen ikinci neden etnomerkezci anlayıştır. Kültürel

göreceliğin zıddı olan etnomerkezci anlayışta birey, kendi kültürünü herşeyin

merkezine koyar ve diğerlerini, kendi kültürünü referans alarak sınıflandırır ve

değerlendirir. Etnomerkezci birey, diğer kültürlere daha az değer verdiği ve diğer

kültürleri kendi kültürünü referans alarak değerlendirdiği için onlara karşı duyarsız

davranır. Ayrımcı davranışlarla sonuçlanan etnomerkezcilik, olumsuz düşüncelerin

açıkça ifade edilmesine, önyargıların hedefi olan gruptan uzak durulmasına ve

mevcut olanakların diğer grupla paylaşılmak istenmemesine neden olmaktadır.

187 Kerby Anderson “Cultural Relativism”, www.probe.org/docs/culturelhtml, 24.05.2004.

Page 102: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

102

Herhangi bir grubun çeşitli nedenlerle ihtiyaçlarını karşılarken ortaya çıkan zorluklar

ve kendine haksızlık yapıldığını düşünmesi, düşmanca duyguların gelişmesine neden

olabilir188. Gruplar arasında düşmanca duyguların varlığı gruplar arasında

gerçekleşen iletişim sürecinde kaygı düzeyinin yüksek olmasına neden olur. Kaygı

düzeyi yüksek bir iletişim sürecinde iletişime katılan taraflar, birbirlerinin nasıl

davranacaklarını tahmin edemediği için (iletişimde belirsizlik durumu), kendisini

rahatsız ve gergin hisseder. Bu durum, karşı tarafın davranış ve sözlerinin olumsuz

değerlendirilmesine ve iletişim sürecinde fiziksel saldırılara varacak olumsuz

davranışların sergilenmesine neden olabilir.

Farklı kültürel grupların karşılaşmasında, gruplar arasında ortak bir paydanın

bulunması, iletişimi kolaylaştıran bir faktördür. Ancak, Frans Boas farklı kültürlerin

karşılaşmasında benzerliklerden çok farklılıkların altının çizildiğini belirtir. Farklı

gruplarının karşılaşmasında benzerliklerden çok farklılıkların vurgulanması,

önyargıların oluşmasının ilk adımıdır189. Kültürler arasındaki karşılaştırma ve

önyargılarla aralarındaki farklılıkların altını çizenler, paylaşacak ortak bir yönlerinin

olmadığını düşündükleri için, iletişim kurmak istemezler ya da iletişime sınırlılıklar

getirirler. Bu durum, grupların birbirlerini tanımasına ve gruplar arasında ortak bir

değerin oluşmasına da engel olarak aralarındaki sosyal mesafeyi arttırır. Gruplar

arasındaki iletişimin sınırlı olmasının birbaşka sonucu, iletişim sürecinde ortaya

çıkan yanlış anlamalardır. Yanlış anlamların ortadan kalkmasını sağlayacak bilgiler

ancak, iletişime katılan tarafların birbirini tanımasını sağlayacak, kalıp düşünce ve

önyargıların olumsuz etkilerinden uzak, etkin bir iletişim süreciyle gerçekleşir. Bir

188 Newcomb, Converse, (1965). a.g.e., s., s. 444. 189 Newcomb, Converse, (1965). a.g.e., s., s. 433.

Page 103: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

103

iletişim sürecinin, iletişime katılan tarafların birbirleri hakkında önbilgiye sahip

olmadan başlaması mümkün değildir. Kültürlerarası iletişim süreci de iletişime

katılan tarafların birbirleri hakkındaki deneyimleri ya da genellemeleri sonucu oluşan

bilgilerin etkisi altında gerçekleşir. Tarafların olumsuz düşünce ve önyargıları,

iletişim sürecinde bu olumsuz düşünce ve önyargıların değişmesini sağlayacak

çarpıcı ve değişik örneklerin görülmesine engel olur190.

Bu çalışmada, kültürün üyelerinin dünyayı nasıl algılayacağı ve nasıl hareket

edeceğini belirleyen kurallar koyduğunu ve kültürlerarası iletişim yeterliğine sahip

olmayanların iletişim sürecinde, karşıdakinin davranışını kendi kültürel kural ve

normlarına göre değerlendirdikleri için, etkin iletişimi gerçekleştirmelerinin mümkün

olmadığı kabul edilmişti. Bu ön kabul, alan araştırmasında yapılan görüşmelerin

sonucunda doğrulanmıştır. Antalyalılar’ın, Güneydoğulular’ın davranışlarını kendi

kültürel norm ve değerlerine göre değerlendirdikleri için zaman zaman onların

davranışlarını içinde oluştuğu bağlamdan koparmışlar ve yanlış yorumlamışladır.

Örneğin, Antalyalılar, “Kürtler’de”, kadın ve erkeklerin farklı yerde oturmasını,

onların yabani ve yobaz olmasına bağlamış ve bu davranışa onların kültürel

değerlerinden bakmayı denemeyip yanlış anlamlandırarak bir önyargı

geliştirmişlerdir. Halbuki, yapılan görüşmelerde ve gözlemlerde,“Kürtler’de” kadın

ve erkeklerin farklı yerlerde oturmasının iki şekilde açıklanabileceği ortaya çıkmıştır:

İlki saygının ve geleneklerin etkisidir. Geleneklere göre, “Kürt kadınları”, erkeklerin

yanında, evin büyük erkeği izin vermeden yemeğe oturamaz, konuşamaz veya sakız

çiğneyemez, sigara içemez. Bu davranışlar onların büyüklerine karşı olan saygısının

190 Newcomb, Converse, (1965). a.g.e., s., s. 444.

Page 104: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

104

göstergesidir. İkincisi, birden fazla ailenin birarda yaşıyor oluşudur. Bir evde on –

onbeş kişi yaşadığı için, kadın ve erkeklerin birarada oturması zor olmaktadır.

Bununla birlikte kadın ve erkeklerin farklı konular hakkında konuşmaları da onların

farklı odalarda oturmasının nedenlerinden biri olarak değerlendirebilir. Bu gözlem

sonucu, görüşmelerde kadınlar tarafından da doğrulanmıştır. Ancak, Antalyalılar da

kadın ve erkeklerin farklı yerlerde oturması saygının bir göstergesi olmaktan çok

“Kürtler’in” yabani ve yobaz olmasının sonucu olarak değerlendirilmiş ve “biz de

kadın ve erkek ayrı ayrı oturmaz, bize garip geliyor”191 denmiştir. Bu örnek,

davranışların anlamlandırılmasında kültürün ve bağlamın gözardı edilmesinin yanlış

anlamlara neden olduğunun ve etkin iletişimde engel oluşturduğunun göstergesidir.

Etkin iletişimin gerçekleşmesine engel olan nedenlerden birinin birbirlerinin

kültürlerini tanımayan gruplar arasındaki kalıp düşünceler ve önyargılar olduğu

çalışmanın ikinci varsayımıydı. Yapılan gözlem ve görüşmeler sonucunda

Antalyalılar’ın,

- kültürel farklılıkları gözardı ederek “Kürtler’in” davranışlarını

anlamlandırdıklarının ve bu nedenle olumsuz kalıp düşünce ve önyargı

geliştirdiklerinin (Hainler, pisler, nankörler/hırsızlar, yabaniler, saldırganlar,

cahiller, kalabalıklar, art niyetliler, namus/saygı, misafirperver, dayanışma ve

süslüler)

- “biz” ve “onlar” ayrımı yaparak diğer kültürle aralarındaki farklılıkları

vurguladıklarının

191 H. B. ile 14.04.2004 tarihinde yapılan görüşme protokolü.

Page 105: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

105

- etnomerkezci davranarak ayrımcı davranış yaptıklarının ve birararada

bulunmak istemediklerinin,

- kalıp düşünce, önyargı ve ayrımcı davranışlarının, iletişime sınırlılıklar

getirdiği ve grupların birbirini tanımasına engel olduğu için etkin iletişime engel

olduğu doğrulanmıştır.

Antalyalılar’ın “Kürtler’in” davranışlarını kendi kültürel perspektiflerinden

değerlendirdikleri, kültürel görecelik anlayışından uzak oldukları ve onlar hakkında

kalıp düşünce ve önyargılar geliştirdikleri çeşitli örneklerle doğrulanmıştır. Örneğin,

Antalyalılar Güneydoğulu komşularının çok çocuk sahibi olmasını, onların örgüte

adam yetiştirmesine bağlamaktadırlar. Ancak, Türkiye’de özellikle Doğu ve

Güneydoğu Anadolu’nun kırsal bölgelerinde çok çocuk sahibi olmak, geleneklere

dayanılarak açıklanmaktadır192. “Kürtler’in” kalabalık ve dayanışma içinde

olmalarının sebeplerinden biri de, geldikleri yeni yerde kendilerini yalnız ve yabancı

hissetmemek için akrabaları ve tanıdıkları ile birarada oturmak istemeleri ve sık sık

biraraya gelmeleridir.

Yapılan görüşmelerde ve gözlemlerde, Antalyalılar’ın kendi aralarında,

Güneydoğulular’a karşı olumsuz düşüncelerini açıkça ifade ettikleri, onlardan uzak

192 Çocuk, kırsal bölgede tarla işinde çalışan fonksiyonlu bir varlıktır ve ekonomik nedenle çok çocuk çok işgücü demektir. Kırsal bölgelerde evlilikler, genç yaşta yapıldığı için doğurganlık oranı yüksektir. Çok eşlilik, çocuk oranını arttırmaktadır. Kısırlık ayıp sayıldığı için, çocuğu olmayan kadınlar eşlerinin başka bir kadınla evlenmesine izin verir. Erkek çocuklara, baba ocağını tüttüreceği, soyun devamını sağlayacağı için ayrı bir değer verilir. Özellikle geçimsizliklerin ve cinayetlerin fazla olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ne kadar kalabalık olunursa, güçte o kadar fazla olur ve düşmanlar bu durumlardan çekinir. Erkelik duygusunun tatmini de çocukla ölçüldüğü için, çok çocuk erkekliğin gerçek kanıtı olarak görülür ve çok çocuk sahibi olunmaya çalışılır. Kalabalık olunmasının bir başka nedeni ise dinsel ve ahlaksal değerlere dayandırılır. Çocuğa “Allah vergisi olarak bakılması” ve “doğacak çocuğun rızkı ile geleceği” düşüncesi bu durumu kanıtlayan sözler olarak belirtilmiştir. Tezcan (1974). a.g.e., s. 101 – 103.

Page 106: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

106

durdukları ve biraraya gelmek istemedikleri ve mevcut olanakları paylaşmak

istemediği yani ayrımcılık yaptığı görülmüştür. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden

gelen insanları, “Antalya’yı istila eden barbarlar olarak” gördüğünü söyleyen 17

yaşındaki dershane öğrencisinin, komşuları hakkındaki düşüncesi: “Onlar

medeniyetsizler, gelmiş buraya zorla yerleşmişler, burada ne işleri varsa”193

ifadeleriyle ortaya çıkmıştır. Bu sözler, bir kişi tarafından ifade edilmiş olsa da

yapılan görüşmelerde ve gözlemlerde Antalyalılar’ın yaşadıkları ve/veya

bulundukları herhangi bir mekanda “Kürtler’i” istemediklerini onlarla

konuşmayarak, aralarına girmeyerek kendilerinden uzak tuttukları görülmüştür.

Özellikle kiralık ev ve iş bulma konusunda yaşadıkları zorluklar nedeniyle “Kürtler”,

kendilerine haksızlık yapıldığını ve ezildiklerini düşünmektedirler. Yine, işyerinde

ezildiğini ve çok çalıştığını söyleyen bir kişinin: “Ben işveren olsaydım onlara daha

kötü davranırdım”194 sözü, “Kürtler’in”, Antalyalılar’a karşı davranışlarının olumsuz

olmasında, kendilerin yapılan davranışların önemli bir rol oynadığını göstermektedir.

İki grup arasındaki davranış farklılıkların altını çizen ve ortak bir yönün

olmadığını “onlar bizim gibi değiller” söylemiyle dile getiren Antalyalı’lar,

“Kürtlerle” aralarına sınırlar çizmektedirler. Antalyalı’ların, farklılıkları ve olumsuz

düşünce ve önyargıları açıkça ifade etmeleri “Kürtler’in”, Antalyalılar’la iletişim

kurmalarına sınırlar getirirken, bu olumsuz düşünce ve önyargıların değiştirilmesi

için çaba sarfetmelerine de engel olmaktadır. “Zaten bizi sevmiyorlar, istemiyorlar.

193 O. B. görüşme yapıldığı sırada konuşmaya katılmış ama aha sonra görüşmenin yapıldığı yerden ayrılmıştır. 194 E.Ç. ile yapılan aynı tarihli görüşme.

Page 107: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

107

Onlarla konuşacak birşeyim yok”195 diyen Güneydoğulu bir kişi, Antalyalı’larla

iletişim kurmak istemediğini açıkça ifade etmiştir.

Kalıp düşüncelerin ve önyargıların olumsuz etkileri, iki grup arasında etkin bir

iletişim sürecinin gerçekleşmesine ve grupların birbirlerini tanımasına engel olur. Bu

durum, “Kürtler” hakkında geliştirilen olumsuz düşünce ve tutumların değişmesini

sağlayacak çarpıcı ve değişik örneklerin görülme olasılığını azaltırken, gruplar

arasındaki sosyal mesafeyi de arttırmaktadır196.

Araştırmada, iletişime katılan taraflar arasında ortak bir konuşma dilinin

bulunmamasının iletişim sürecinde problemlere neden olduğu ortaya çıkmıştır. Farklı

dilleri konuşan iki kültür arasında ortak bir konuşma dilinin olması etkin iletişimin

gerçekleşmesi önemli koşullardan biridir. Aksi halde, bu kültürlerin birbirlerini

tanıması mümkün değildir. Araştırmada, seçilen iki kültürden biri Türkçe diğeri ise

Kürtçe konuşması etkin iletişimin gerçekleşmesini engellemektedir. Özellikle,

Güneydoğulu kadınların kendilerini doğru şekilde ifade edecek kadar Türkçe

bilmemeleri, Antalyalı kadınların ise Kürtçe bilmemeleri (ilişkilerin özellikle

kadınlar arasında geliştirildiği düşünüldüğünde) iki tarafın etkileşime girmesini ve

birbirlerini tanımalarını engellemektedir.

Bu çalışmanın sonunda, farklı kültürel grupların üyelerinin birbirleri hakkında

önceden varolan kalıp düşüncelerinin ve önyargılarının iletişim sürecine etkilediği

ortaya çıkmıştır. Kalıp düşüncelerin ve önyargıların, iletişim sürecinde, taraflar

195 S. C. Diyarbakırlı, kadın, 22 yaşında, ev kadını. Görüşme Tarihi: 29.04.2004. 196 Newcomb, Converse (1965). a.g.e., s. 444.

Page 108: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

108

arasında kültürel göreceliğin gözardı edilmesine, ayrımcı davranışların ortaya

çıkmasına ve gruplar arasında gerginlikler yaşanmasına neden olduğu görülmüştür.

Kalıp düşünce ve önyargıların olumsuz etkilerinin azaltılmasında, grupların eşit

durumlarda biraraya gelmesinin ve karşılıklı olarak birbirlerinin kültürlerini

tanımasının işlevsel olacağı düşünülmektedir.

Page 109: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

109

KAYNAKÇA

Allport, G. W. (1954) The Nature of Prejudice, New York: Addison Wesley.

Atkinson Paul (2001). Handbook of Ethnography. California: Sage Pub.

Baron, R.A., Bryne, D. (1984) Social Psychology: Understanding Human

Interaction, Allyn and Bacon Inc.

Brislin, R. vd. (1985). Intercultural Interactions, California: Sage Pub.

Brown ,Rupert (1995). Prejudice: Its Social Pschology, UK: Okford Blackwell.

Davies, Charlotte, Aull (1999). Reflexive Ethnography: A Guide to Researching

Selves and Others, London: Routledge.

DeVito, Joseph, A (2001). The Interpersonal Communication Book, Addision

Wesley Longman.

Dewey R., Humber, W. J. (1966). An Introduction to Social Pschology, The

Macmillian Comp.

Eman, Tahire (1997). “Göç Olgusunda Kalitatif Yöntem Olarak Etnografik

Araştırma: Bir Gecekondu Araştırmasının Düşündürdükleri”, Türkiye’de İçgöç,

Sorunsal Alanları ve Araştırma Yöntemleri, Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih

Vakfı Yayınları, s. 56 – 67.

Hall, E. T (1976). The Silient Language, New York.

Hall, Edward. T., Hall, Mildread Reed (1983). Hidden Differences Studies in

International Communication, Stern Magazin.

Harlak, Hacer (2000). Önyargılar, Ankara: Sistem Yayıncılık.

Hecht, Michael L., Anderson, Peter A., Ribeau Sidney A. (1989).“The Cultural

Dimensions of Nonverbal Communication”, iç. Handbook of International and

Intercultural Communication, ed: Asante, Molefi Kete vd, Sage Publications.

Page 110: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

110

William Haviland (2001). Kültürel Antropoloji, Çev. Hüsamettin İnanç, İstanbul:

Kaknüs Yayınları.

Hinton Perry (2000). Stereotypes, Cognition and Culture, Piledephia: Pshology Pres.

Hogg, M. A, Abrams, D. (1988) Social Identifications, London: Routledge

Hortaçsu, Nuran (1998). Grup İçi ve Gruplararası Süreçler, Ankara: İmge Kitabevi.

Gerald, Stapher, Cohen, Eric (2000). “Using Ethnographic Methodology in

Substance Abuse Treatment Outcome Research”, Journal of Substance Abuse

Treatment 18, 2000, s.1-8.

Glazer Mark, “Cultural Relativism”,

www.panama.edu/faculty/mglazer/Theory/cultural relativism.htm, 24.05.2004.

Gudykunst, William B., Kim, Young Yun (1984). Communicating With Strangers,

An Approach to Intercultural Communication, New York: Random House.

Gudykunst, vd (1988). Culture and Interpersonal Communication, UK: Sage

Publication.

Kartarı, Asker (2001). Farklılıklarla Yaşamak, Ankara: Ürün Yayınları.

Kağıtçıbaşı, Çiğdem (1985). İnsan ve İnsanlar, İstanbul: Evrim Yayınları.

Kerby Anderson “Cultural Relativism” www.probe.org/docs/culturel.html.,

24.05.2004.

Kim, Young Yun (1989).“Intercultural Adaption”, iç. Handbook of International and

Intercultural Communication, ed: Asante, Molefi Kete vd, UK: Sage Publications.

Kim, Young Yun (2001). Becoming Intercultural Communication, UK: Sage

Publication.

Mutlu, Erol (1998). İletişim sözlüğü, Ankara: Ark Yayınevi.

Page 111: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

111

Newcomb, T., Converse, P. (1965). Social Pschology, The Study of Human

Interaction, Rinehart and Winston.

Oktay, Mahmut (2000). İletişimciler İçin Davranış Bilimlerine Giriş, İstanbul: Der

Yayınları.

O’neill Damain, Morgan Mandy (2001). “Pragmatic Post Structuralism: Participant

Observation and Discourse in Evaluating Violence Intervention” Jornal of

Community Appied Socal Phschology, Vol. 11, s.263-278.

Palmer, Catherine (2001). “Etnography: A Research Method in Practice”,

International Journal of Tourism Research 2001 – 3, s. 301-312.

“Prejudice” www. uhaweb.hartford.edu/misovich/prej1.htm.. 24.04.2004

Rosado, Cale. “The Concept of Cultural Relatvism In a Multicultural World. www.

Rosado.net/articles-relativism.html 24.05.2004.

Sakallı, Nuray (1998). Sosyal Etkiler “kim kimi nasıl etkiler?, Ankara: İmge

Kitabevi.

Sherif, M. , Sherif, C. (1956). Sosyal Psikolojiye Giriş, İstanbul: Sosyal Yayınları.

Stephen Ryan. “Peace Building and Conflict”, www.colarado.edu , 24.04.2004.

Steranger Charles, Shaller Mark (2000). Stereotypes and Prejudice, California:

Pschology Press.

Sutton, Susan B. “Diferences and Similarities: What is Culture?, www.

ihc4u.org/sutton.htm. 25.04.2004.

Taş, Yeşim, “Barriers to Communication – Stereotypes & Prejudice”,

www.bilkent.edu.tr, 21.04 2004.

Tezcan, Mahmut (1974). Türklerle İlgili Stereotipler Kalıpyargılar ve Türk Değerleri

Üzerine Bir İnceleme, Ankara: A.Ü Eğitin Fakültesi Yayınları.

Page 112: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

112

Troike, Muriel Saville () The Ethnography of Communication, Basil Blackwell

Van Dijk. Teun A. (1997). “Söylemin Yapıları ve İktidarın Yapıları” iç. Medya

İktidar İdeoloji, der. ve çev. Mehmet Küçük, Ankara: Ark Yayınları.

Walcott, Herry (1999). Ethnograph a Way of Seeing, Almira Press.

Wells, Calvin (1984). İnsan ve Dünyası, çev. Bozkurt Güvenç, İstanbul: Remzi

Kitabevi.

www.multi-culturalcenter.org/diversity.php., 24.04.2004.

www.polis.arizona.edu:9443/files/spring04/COMM_117-001/Lecture, 24.04.2004.

GÖRÜŞME PROTOKOLLERİ

Antalyalılar’la Yapılan Görüşme Protokolleri

H. Ç. Antalyalı, erkek, 38 yaşında, çiftçi. Görüşme tarihi: 12.03.2004.

Ş. B. Antalyalı, erkek, 36 yaşında, inşaat işçisi. Görüşme Tarihi: 18.04.2004.

S. A. Antalyalı, erkek, 37 yaşında, turizm sektörü. Görüşme tarihi: 18.04.2004.

A. B. Antalyalı, erkek, 31 yaşında, memur. Görüşme tarihi: 18.04.2004.

N. D. Antalyalı, erkek, 38 yaşında muhtar. Görüşme tarihi: 21.03.2004.

B. D. Antalyalı, erkek, 37 yaşında, turizm sektörü. Görüşme tarihi: 23.04.2004.

A. Ç. Antalyalı, kadın, 32 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi:

E. B. Antalyalı, kadın, 34 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 12.04.2004.

H. B. Antalyalı, kadın, 41 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 14.04.2004.

M. G. Antalyalı, kadın, 35 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 14.04.2004.

F. K. Antalyalı, kadın, 37 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 15.04.2004.

S. A. Antalyalı, kadın, 32 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 18.04.2004.

Page 113: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

113

E. U. Antalyalı, kadın, 32 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 18.04.2004 –

20.04.2004.

D. O. Antalyalı, kadın, 32 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 25.04.2004.

Z. G. Antalyalı, kadın, 29 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 29.03.2004 –

04.04.2004.

B. Antalyalı, kadın, 31 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 29.03.2004 - 04.04.2004.

Güneydoğulular’la Yapılan Görüşme Protokolleri:

Y. D. Diyarbakırlı, erkek, 41 yaşında, nakliyeci. Görüşme tarihi: 11.04.2004.

O. D. Diyarbakırlı, erkek, 33 yaşında duvar ustası. Görüşme tarihi: 15.04.2004.

Ş. S. Batmanlı, erkek ,38 yaşında duvar ustası. Görüşme tarihi: 16.04.2004.

S. Batmanlı, erkek, 29 yaşında duvar ustası. Görüşme tarihi: 16.04.2004.

E. D. Diyarbakırlı, erkek, 37 yaşında, nakliyeci. Görüşme tarihi: 29.04.2004.

T. D. Mardinli, kadın, 41 yaşında, ev kadını. Görüşme Tarihi: 12.04.2004.

N. Ç. Diyarbakırlı, kadın, 22 yaşında, tarım işçisi. Görüşme Tarihi: 13.04.2004.

E. Ç. Diyarbakırlı, kadın, 17 yaşında, tarım işçisi. Görüşme Tarihi: 13.04.2004.

V. D. Diyarbakırlı, kadın, 24 yaşında, ev kadını. Görüşme Tarihi: 15.04.2004.

D. S. Batmanlı, kadın, 28 yaşında, ev kadını. Görüşme Tarihi: 17.04.2004 –

29.04.2004.

Z. T. Mardinli, kadın, 32 yaşında, ev kadını. Görüşme tarihi: 19.04.2004.

S. A. Diyarbakırlı, kadın, 37 yaşında, ev kadını. Görüşme Tarihi: 28.04.2004.

S. D. Diyarbakırlı, kadın, 35 yaşında, ev kadını. Görüşme Tarihi: 29.04.2004.

S. C. Diyarbakırlı, kadın, 22 yaşında, ev kadını. Görüşme Tarihi: 29.04.2004.

Page 114: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

114

KÜLTÜRLERARASI İLETİŞİM SÜRECİNDE KALIP

DÜŞÜNCELERİN VE ÖNYARGILARIN ROLÜ

Antalya’da Yaşayan Güneydoğulular ile Antalya Yerlileri Arasındaki

Kalıp Düşünceler ve Önyargılar

Yüksek Lisans Tezi

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Asker Kartarı

Bu tez, kalıp düşünce ve önyargıların kültürlerarası iletişim sürecindeki

rolünü konu almaktadır. Kalıp düşünce ve önyargı, başka bir gruba ait insanlara

karşı negatif düşünceler, tutumlar, duygular ve davranışlar olarak kabul

edilmiştir.

Çalışmada kalıp düşünceler ve önyargılar oluşum nedenleri, işlevleri ,

sonuçları ve iletişim sürecine etkileriyle araştırılmıştır. Tezin amacı kalıp düşünce

ve önyargıların iletişim sürecine etkilerini anlamaya çalışmaktır. Bunu için gerekli

veriler etnografi yöntemi kullanılarak elde edilmiş ve değerlendirilmiştir. Alan

araştırmasında, farklı kültürel özelliklere sahip iki grubun ilişkileri, ilişkileri

etkileyen düşünce ve tutumlar ve bunların oluşmasına neden olan olayların içinde

oluştuğu kültürdeki anlamı açıklanmıştır.

Kalıp düşünceler ve önyargılar, kültürel özellikleri farklı olan gruplar

arasında kültürel görelilik anlayışının göz ardı edilmesi sonucunda oluşur ve etkin

iletişime dolayısıyla olumlu ilişkilerin gelişmesine engel olur.

Page 115: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

115

THE ROLES OF STEREOTYPES AND PREJUDICES IN

INTERCULTURAL COMMUNICATION

Stereotypes and Prejudice Between People of Southeast Anatolia with

Local People of Antalya Living Together in Antalya

Master Thesis

Advisor: Prof. Dr. Asker Kartarı

The subject of this thesis is the roles of stereotypes and prejudice in process

of intercultural communication. In this study stereotype and prejudice are

accepted as negative thoughts, attitudes and behaviors toward people who belong

to a specific social group.

The objective of the thesis is understand to effect of stereotype and prejudice

in process of intercultural communication, to be source another study, in this

context. The required data for this research was gathered and evaluated by

ethnographic method. In the field research, it has been tried to reveal the

“meaning in a cultural context”. The meaning meant here is hidden in the

relations of two groups from different cultures and in their ideas and attitudes

about and against each other.

In the end of this study is found in between different groups, that they have

different cultural characteristic, if cultural relativism not to take into consideration

Page 116: ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B L MLER ENST TÜSÜ RADYO …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/318/610.pdf · kavramıyla nitelendirilir. Bu kavram özellikle 20. yy’da Franz Boas,

116

gets developed stereotype and prejudice and these hinder effective communication

and progress of positive relations.