Upload
others
View
6
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.
EYLÜL 2017 / Yıl: 24 - Sayı: 203
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Anne ve babaların çocuklarını ümitli ve verimli bir geleceğe kavuşturmaları ve mürüvvetini görmeleri, onların eğitim ve öğretimine gerekli özeni
göstermeleri ile mümkün olur. Aksi takdirde, ne kendileri için ne de millet ve memleket için onlardan yeterli bir vazife ve
hizmet beklemeye hakları olmaz. Terbiye ve tahsiline önem verilmeyen bir çocuktan, dünyada bir fayda göremeyen
ana ve babalar ahirette de, topluma faydalı bir insan yetiştiremedikleri için sorumlu olacaklardır.”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)
Editör’den Merhaba
Musa TEKTAŞcocuk@somuncubaba. net
Sevgili Arkadaşlar;
Sekizinci Osmanlı padişahı olan İkinci Bayezid Han, Fatih Sultan Mehmed’in oğludur. 1447 yılında dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren büyük bir özenle
yetiştirilen Şehzade Bayezid, devrin en seçkin âlimlerinden eğitim aldı. Hocaları arasında en meşhurları Mirim Çelebi, Molla Abdülkadir, Hatip Kasım, Abdullah Efendi ve Molla Selahaddin idi. Yedi yaşında iken Hadım Ali Paşa gözetiminde
Amasya valisi oldu. Ünlü hattat Şeyh Hamdullah’tan hat dersleri aldı.
İlim sahibi, takva, adalet ve merhametten ayrılmayan, vakarlı ve yumuşak huyluluğuyla meşhur bir padişah olduğu için “Veli” lakabı ile anılmıştır. Tarihî
belgeler onun pek çok şair, sanatkâr ve âlimlerle bağlantısını, ilim ve kültüre verdiği değeri açık bir şekilde göstermektedir.
Bayezid Han sadece kendi ülkesinde değil, diğer İslâm ülkelerindeki bilginleri de korur ve gözetirdi. Nakşbendî yolunun merkezi olan Buhara’daki dergâhın şeyhine her sene beş bin akçe gönderirdi. Molla Cami’yi ve Ubeydullah-ı Ahrar Hazretleri'nin oğlu Hâce Abdülhâdi’yi İstanbul’a davet etmiştir. Nitekim bunun üzerine İstanbul’a gelen Hâce Abdülhadi’ye çok hürmet ve iltifatlarda bulunup
duasını almıştır.
Bayezid Han Avrupa’daki sanat hareketleri ile de ilgilenmiş, çeşitli vesileler ile bazı sanatçılarla temaslar kurmuştur. Bayezid Han, 1481 yılında babası Fatih’in vefatından sonra İstanbul’da tahta geçmiştir. İlim ve kültür alanında çok güzel
faaliyetler yürüten Bayezid Han oğlu Yavuz Sultan Selim’e şu nasihatlerde bulunmuştur:
“Eğer sana itaat edilmesini istersen daima hak sahibine hakkını ver ve herkese mütevazı ol, kimseye zulmetme. Allah’ın kulu isen onun emrine uyarak adaletli
ol. Allahu Teâlâ seni bu ülkelerin saltanatına nail kıldığı için kendine gaflet uykusunu haram kıl. Zira halkın sana itimat edip uyumaktadırlar. Kimseyi öfke ile
azarlama, memleket ehlini huzursuz kılma. İntikam almayı terk et; zira intikam, intikam almağa ve meşakkate düşürür ve kalpten sevgiyi söküp çıkarır. Şu anki kuvvetine güvenip de kimseye zulmetme, zira bu mülk kimsede baki
değildir, felek elbet senin de sırtını yere getirir.”
İşte bu öğütleri bizler de kulağımıza küpe etmeliyiz.
(Bir Hadis)“İki kişinin arasını düzelten, hayır söyleyip,
hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir.”(Buhari, Sulh 2)
(Bir Ayet)“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş
olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.” (16/Nahl, 116)
Somuncu Baba
Ahmet AkifHELVACILAR
HakkıKAYACI
MehmetAKBAS
AhmetKAYACI
Hamid Lutfi GUNGOR
MehmetKAYACI
ElifAKBAS
Hatice KubraHELVACILAR
GulsenAKBAS
HaticeAKBAS
ZeynepCİPİL
Yusuf ArdaYAVUZ
Arkadaslar sizler de Cocuk Albumumuzde vesikalık fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Yıl: 11 Sayı: 129Çocuk Eki
Somuncu Baba Çocuk Dergisi EYLÜL 2017 Yıl: 24 Sayı: 203
Basım Tarihi: EYLÜL 2017Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Ekidir.
İmtiyaz Sahibi ve
Genel Yayın YönetmeniBekir AYDOĞAN
Sorumlu Yazı İşleri MüdürüM. Hulusi ERDEMİR
Yayın EditörleriM. Nazmi DEĞİRMENCİ
Musa TEKTAŞ
Yayın KuruluProf. Dr. Nihat ÖZTOPRAK / Prof. Dr. Ali YILMAZProf. Dr. Sebahat DENİZ / Prof. Dr. Bilal KEMİKLİ
Prof. Dr. Abdullah KAHRAMANProf. Dr. Ali AKPINAR
Grafik Tasarım ve Uygulamaİrem BAYRAKTAR
Yapım
www. grafiturk.com.tr
Baskı & Üretimİhlas Gazetecilik A.Ş.
Merkez Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A /41Yenibosna/İSTANBUL Tel: 0 (212) 454 30 00
Basım-Yayım-Dağıtım-PazarlamaVİSAN İktisadi İşletmesi
Zaviye Mah. Hacı Hulûsi Efendi Cad. No: 71 (44700) Darende / MALATYA
Tel:(422) 615 15 00 Faks:(422) 615 28 79www. somuncubaba. net
cocuk@somuncubaba. net
grafitürk
İçindekilerKurban Bayramı ve Yeni Öğretim Yılı ........................ 4
Sırrı ER
Borç Para................................................................................. 6
Kasım DEMİR
Doğruluğun Sonu ............................................................... 8
Hamidullah HALICI
Yaşasın! Okullar Açılıyor ..................................................10
Naciye BEYZA
Camgöz ve Arkadaşları Birecik'de-1 ...........................12
Raziye SAĞLAM
Nuh Aleyhisselam ..............................................................14
Ali BÜYÜKÇAPAR
El mi Yaman Bey mi Yaman? .........................................16
Mustafa AKGÜN
Şiir ......................................................................... 18
Ali ÖZKANLI
Bunları Biliyor muydunuz? ....................... 20
Nisa ERCİYES
Sürekli Şikâyet ................................................. 22
Erdal KARASU
Marka Benim ..................................................... 24
Hale Nur KELKİT
Cambaz mısın Be Ali? ................................... 26
Hakan YILDIRIM
Mohaç'ta Boğulan Ordu .............................. 28
İsmail ÇOLAK
Tarihte Bu Ay ................................................... 30
Yusuf HALICI
Bulmaca ............................................................. 32
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 20172 3
Sevgili çocuklar;
Bildiğiniz gibi, iki tane dinî bayramı-
mız var: Ramazan Bayramı ve Kurban
Bayramı.
Bu bayramlar bizi çok sevindirdiği için
her yıl onların gelmesini sabırsızlıkla
bekleriz. Çocuklar evde aile büyüklerine
sık sık sorarlar; “Bayrama kaç gün kaldı?”
diye.
Ramazan Bayramı, Ramazan ayında
bir ay oruç tuttuktan sonra kutladığımız
bayram.
Ramazan Bayramı’ndan yaklaşık olarak yetmiş gün sonra da Kurban Bayramı’nı kutluyoruz. Bu yıl eylül ayının ilk günle-rinde bayramımızı kutlayacağız inşallah.
Sevgili çocuklar;
Yüce Allah’ın rızasını kazanmak niye-tiyle, Kurban Bayramı’nın ilk üç gününde kesilen hayvana “kurban” denir.
Maddî durumu iyi olan her Müslüma-nın kurban kesmesi dini bir görevdir.
Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de: “Rabb’in için namaz kıl, kurban kes.” diye emret-
Sırrı ER
Kurban Bayramı ve Yeni Öğretim
Yılı
miştir. Müslümanlar da bu emre uymak ve Allah’a yakınlaşmak amacıyla kurban keserler.
Deve, sığır, manda, koyun ve keçi gibi hayvanlar, kurban olarak kesilebilir. Ho-roz, tavuk gibi kümes hayvanları ile ya-bani hayvanlar, hiçbir şekilde kurban ola-mazlar.
Kurban, Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla kesilir.
Kurban olacak hayvan, incitilmeden uygun bir yere getirilir. Yönü kıbleye çev-rilir, ayakları bağlanır. “Bismillâhi Allahü-ekber” denilerek kesilir.
Kurbanın eti genellikle üçe bölünür. Bir kısmı evde-ev halkıyla beraber yenir. Bir kısmı ziyarete gelen komşulara ve dostlara ikram edilir. Bir kısmı ise, kurban kesemeyen fakir kişilere dağıtılır.
Fakirlere et dağıtmak çok önemlidir. Böylece, bir yıl boyunca eti çok az yiyebi-len bu insanlar da sevindirilmiş olur. Di-leyen kişi, kurban etinin hepsini fakirlere sadaka olarak dağıtabilir.
Kurban Bayramı'nız kutlu olsun.
Sevgili çocuklar;
18 Eylül Pazartesi günü yeni öğretim yılı başlayacak. Bu yıl bir üst sınıfa gide-ceksiniz. Geçen yıldan daha çok çalışma-nız gerekecek. Annenizi, babanızı ve öğ-retmeninizi üzmeden derslerinize çalışın ve ev ödevlerinizi zamanında yapmak için gayret edin. Çalışırsanız başarılı olur-sunuz ve amacınıza ulaşırsınız.
Yeni öğretim yılınız hayırlı olsun. Ça-lıştığınız takdirde başarılı olacağınızı unutmayın.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 20174 5
Çevresinde sayılan sevilen bir adam, çok sevdiği ve çok saygı duyduğu hocasının yanına git-miş, onun elini öpmüş, gösterdiği yere oturmuş ve ona:
- Hocam, eğer izin verirseniz size bir şey danışmak istiyorum, demiş. Hocası da;
- Söyle bakalım, derdin nedir?
- Hocam benim derdim misa-firlerimle. Her gün köylerden, şehirlerden, ilçelerden birçok misafirim geliyor. Onları her gün yediriyorum, içiriyorum, gece yatısına kalanlara odala-rını, yataklarını hazırlıyorum. Sabah olunca kahvaltılarını, akşam olunca yemeklerini veriyorum. Kendime ayıracak
hiç boş zamanım yoktur. Kendi işime gücüme zaman ayıramaz oldum. Çocuklarımla bir arada bulunamıyorum. Misafir ağırla-mayı da çok seviyorum ama ne yapayım. Onları da küstürmek is-temiyorum. Bana bir yol gösterin hocam, çok zor durumdayım.
Hoca Efendi çok bilgili, görgü-lü, güngörmüş, devran sürmüş bir insanmış. Biraz düşünmüş ve ona
şöyle akıl vermiş:
Sadi Dede’denGülistan
Hikâyeleri
Borç Para
KasımDEMİR
- Oğlum, sana misafir olan kimseler eğer fakir dervişler ise onlara bir bahane ile borç para ver. Fakirin mutlaka paraya ihtiyacı vardır. Eğer fakir değil de zen-gin iseler onlardan da borç para iste. O zaman yanında kimse kalmaz, giden bir daha da geri gelmez, demiş.
O adam da hocasının dediğinin aynısı yapmış. Evine misafir olarak gelen fakir-lere:
- Galiba senin paran yoktur, al şu beş altını evinin ihtiyaçlarına harca, lazım olan şeyleri al, bir daha ki sefere geti-rirsin, demiş. Evine misafir olarak gelen zenginlere de:
- Efendi paraya çok ihtiyacım var. Bana yirmi altın borç verir misiniz, diyerek on-lardan ayrı ayrı borç para istemiş.
Bunun üzerine ev sahibinden borç para alan fakirler, “Aldığımız parayı biz-den geri ister.” diye o adamın evine bir daha gelmemişler.
Ev sahibinin borç para istediği zengin misafirler de “Benden gene borç para is-ter.” korkusuyla gelememişler.
Hocasının dediği gibi gidenler geri gelmeyince adam rahat etmiş, başı dinç olmuş. Ailesine ve çocuklarını daha fazla zaman ayırmış.
Çocuklar misafir ağırlamak, onun kar-nını doyurmak, onu güzel karşılamak, gü-ler yüzle yolcu etmek çok güzel şeylerdir. Ama bir yerde gereğinden fazla misafir-likte kalmak, ev sahibini zor durumda bı-rakmak iyi şeyler değildir.
Bir komşuya, bir akrabaya ziyaret için gitmeden önce onlara telefonla haber verip, eğer müsaitlerse ondan sonra git-mek gerekir. Ansızın kapılarını çalıp içeri girmek uygun davranışlar değildir. Eğer ev sahibi ziyarete uygun değilse, işi varsa veya onlar bir yere gidecekse ne olacak? Ev sahibi buyurun dese bile sizin ev sa-hibine verdiğiniz rahatsızlıktan dolayı siz günah kazanmış olursunuz.
Hele hele bir yere gidince sakın kapı-yı çalmadan içeriye girmeyiniz. Eğer kapı açılmıyorsa ısrarla kapıyı pencereyi yum-ruklamayınız. Yavaşça dönüp evinize gi-diniz.
Başkalarına borç para vermek çok güzel bir davranış ve çok sevaptır. Bu hikâye borç para alıp vermenin iyiliği hakkında değil, misafirlerin ev sahibini rahatsız etmesi hakkındadır.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 20176 7
DOĞRULUĞUN SONU Derleyen: Hamidullah HALICI / Çizen: Hamit YÜKSEK
Çocuğu olmayan bir kral öldükten sonra tahtı bırakacağı kimse ile ilgili olarak bir yarışma düzenler. Ülkenin gençlerini toplar ve hepsine birer tohum verir ve kimin saksısından çiçek açarsa o kişi tahta geçecek der. Yoksul olan bir delikanlı da aldığı tohumla evine gider, annesine olan biteni anlatır ve tohumunu saksıya eker. Genç tohumun suyunu verdi, güneş gören yere koydu, aradan zaman geçti
ama saksıdan çiçek falan çıkmadı. Ne yaptıysa yeşermedi tohumu.
Kral gence saksının neden boş olduğunu sordu. Genç çok uğraştığını ama tohumun çiçek açmadığını onun için de boş saksıyı getirdiğini söyledi. Ve kral
o gençlere seslenerek, yeni kralınızı selamlayın dedi. Birden uğultu oldu ve diğer gençler nasıl olur kralım bizim saksımız da çiçek açtı onun saksısı boş
nasıl olur onu kral seçersiniz dediler.
O gün geldi tüm tohumu alıp giden gençler saksılarını alarak kralın yanına gittiler. Yoksul genç de boş olan saksısını aldı ve gitti. Kral tek tek baktı tüm gençlerin saksısında rengârenk çiçekler vardı. Sıra yoksul gence geldi, onun
saksısı boştu, çiçek açmamıştı.
Kral da; “Hepinize aynı tohumu vermiştim ve tüm tohumlar yanmıştı yanık tohumdan asla çiçek çıkmaz sizler baktınız tohum çiçek açmıyor başka tohum ektiniz hile yaptınız ama bu genç dürüst oldu ve yalan söylemedi ve ülkemi
adaletiyle idare edecek bu gençtir.” cevabını verdi. Her ne olursa olsun hakkı söylemekten doğruyu söylemekten asla vazgeçmeyin kazanan siz olacaksınız.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 20178 9
Sevgili öğrenciler;
Okulların açılmasına sayılı günler kaldı. Bazılarınız ilk kez okullu olacak, bazılarınız ise uzunca bir tatilin ardından arkadaşları-nıza, okulunuza öğretmenlerinize kavuşa-caksınız. Okulların açılmasına günler kala en çok minik öğrencilerimiz heyecanlıdır. Günler öncesinden yapılan alışverişler, yepyeni kitaplar, defterler, boya kalemleri, çantalar, suluklar…
Okula yeni başlayacak öğrencilerimiz için, okul ayrı bir anlam ifade etmektedir. Yeni bir çevre, farklı bir ortam, yeni arka-daşlıklar,
Okul bizim yuvamız, ikinci evimizdir. Beraber yaşamayı, sevgiyi, dostluğu ve arkadaşlığı burada öğreniyoruz. Öğrendi-ğimiz bilgiler yanında, oynadığımız oyun-lar ve söylediğimiz şarkılarla hoşça vakit geçiriyor, ortak sevinçler paylaşıyoruz. Yeri geldiğinde arkadaşlarımızın üzüntülerine ortak oluyoruz. Ayrıca okul, toplu yaşama-yı, birbirimizi sevmeyi, kurallara uymayı da öğretir.
Halk ozanımız Âşık Veysel bir şiirinde şöyle diyor:
Dünyanın en zengin aklını gördümSermayesini sordum, dedi ki, kul.
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği, aklı ve zekâsıdır. Fakat akıl, kendiliğinden gelişemez. Aklı ve zekâyı ge-
liştiren, kullanılmasını öğreten, bilgilerle zenginleştiren yer okullarımızdır. Okul, bir eğitim ve öğretim yuvasıdır, insanın yetişti-rildiği yerdir. Kendimize, ailemize, çevremi-ze, vatanımıza, milletimize, tüm insanlığa yararlı olmak okuma-yazma öğrenmekle başlar. “Ağaç yaşken eğilir.” atasözünü de düşünürsek her şey ilkokul döneminde başlıyor.
Başarılı olabilmek için beşikten mezara kadar eğitime-öğretime önem vermeliyiz. Çünkü okumanın ve öğrenmenin sonu yok-tur. Her an, her gün yeni gelişmeler, yeni buluşlar olmaktadır.
Öğretmenlerimizden, en iyi biçimde faydalanalım. Düzenli çalışalım. Başarılı ol-manın yolu, düzenli, programlı ve disiplinli çalışmaktan geçer. Ders kitaplarının yanın-da, millî-manevî değerlerimizi, tarihimizi ve kültürümüzü, siyasal ve sosyal ilişkileri-mizi, yaratılışı ve tabiat olaylarını vb. anla-tan kitapları da okumayı ihmal etmeyelim.
Yıl boyunca; arkadaşlık ve sevgimizin daim olması, bilgi birikimimizin çoğalması, başarılarımızın doruk noktasına ulaşması, yeni bilgiler, yeni dostluklar edinmemizin yanında; bütün çocukların güzel ve aydın-lık, huzurlu bir dünyada yaşaması, güven ortamına kavuşması dileğiyle…
Hepinize sağlıklı, mutlu ve başarılı bir eğitim-öğretim yılı diliyorum.
Naciye BEYZA Yaşasın!
OkullarAçılıyor
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201710 11
Sevgili çocuk dostlarım;
Şanlıurfa'daki çekimlere Birecik'le de-
vam ediyoruz. Geceden yola çıktık. Önce
Çarşı Camii’nde sabah namazı kılınacak
ve sonra, Fırat Nehri üzerindeki Birecik
Köprüsü’nde güneşin doğuşunu çeke-
cekler. Her zaman olduğu gibi Ali Rüzgâr’ı
kullanırken, Selim de bize Birecik'le ilgili
bilgiler vermeye başladı.
"Çocuklar!" diye söze başlayınca ben
gözlerimi ayırarak miyavlamaya, Uzun
Kulak da aşağı doğru sarkık kulaklarını
dikerek havlamaya başladı. Selim bu ha-
limize katıla katıla güldü ve;
"Haklısınız tabi. Şöyle demeliydim: ‘Sevgili yol arkadaşlarım!’ Yurdumuzun diğer şahane yerleri gibi, Birecik'te de çok güzel bir doğa bizi bekliyor. Özellik-le kelaynak kuşlarının üretim ve koruma çiftliği ilginizi çekecektir.”
Çarşı Camii’ne vardığımızda ezan okunmaya başlamıştı. Yolculuğa başla-dığımız ilk günden beri, Ömer'le Zeliş de namazlarını kılıyorlar. Mola yerlerimizde onların hemen gidip abdestlerini almala-rı ve koşarak camiye girmeleri öyle güzel oluyor ki, ben bile kedi halimle camiye girip onlarla birlikte namaz kılmayı isti-yorum.
Namazdan sonra Birecik Köprüsü’ne gittik. Fırat Nehri üzerinde harika bir gö-rüntüsü vardı. Ömer'le Zeliş çekimde çalı-şırken, biz de Uzun Kulak'la etrafı gezme-ye başladık. Selim'in anlattığına göre 10 metre genişliğinde ve 720 metre uzunlu-ğunda olan bu köprü yapılınca Birecik'te ticarî hayat canlanmış. Onlar çalışmaya devam ederken, Uzun Kulak'la yarış yap-maya başladık. Köprüyü boylu boyunca koşacaktık.
Uzun Kulak benden çok daha hızlı ko-şuyordu ama yarışı ben kazandım. Sizin de anladığınız gibi, ben kazanayım diye Uzun Kulak yarışın sonuna doğru yavaşladı. Biz nefes nefese Ömerlerin yanına varınca, Zeliş gülümseyerek bize çektiği fotoğra-fı gösterdi. Fırat'ın üzerindeki köprüde
koşarken benim tüylerim, Uzun Kulak’ın da kıvırcık kulakları havada uçuşarak çok güzel bir görüntü oluşturmuştu. Buradan güneşin doğuşunu izlemek de ayrı bir güzeldi. Selim Birecik Köprüsü hakkında bilgi verirken, Ali'de güneşin doğuşuyla birlikte köprüyü çekiyordu. Sonradan izle-diğimizde araya bizim koşma karelerimizi de eklediklerini gördük. İzlerken çok he-yecanlandığımızı gören Ali başımı okşadı ve "İnsanlar Birecik Köprüsü’nü izlerken, sizin aranızdaki dostluğa da şahit olacak-lar." dedi. Bu da bizim çok hoşumuza gitti.
Görüşmek üzere çocuklar, hoşça kalın…
Camgöz ve Arkadaşları
Raziye SAĞLAM Kedi
Camgöz’ün GünlüğüBirecik'de-1
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201712 13
Dünya tarihinin bildiği bu ulu peygam-berin hayatı nice ibretlik olaylarla doludur. Tevhit ve şirk düşüncesinin mücadelesi Hz. Nuh Peygamber zamanında da devam et-miş, insanlığın imtihanı sürüp gitmiştir.
Gözle görülene iman etme, inancı sade-ce fizikî âlem içinde anlamlı kılmak düşün-cesi insanlığı putlara tapmaya sevk etmiştir.
Hz. Nuh Peygamber’in kavmi; Vedd, Süva, Yağus, Yavk ve Nesradlı putlara tapıyor on-ları ilah kabul ediyorlardı. Allahu Teâlâ Nuh Peygamber’e şöyle buyurdu: “Ey kavmim! Allah’a ibadet ediniz! Sizin O’ndan başka hiçbir ilahınız yoktur.” (7/Araf, 59)
Kâinatın kendisini yaratıcı olarak görmek en büyük günahlardandır.
Kavmi Hz. Nuh’un davetine kulak asma-dı, onunla alay etti. Hz. Nuh’u dövdüler, da-hası evinden barkından uzaklaştırdılar. Bü-tün bunlar olurken kavmin taptığı putlar bir gün yüz üstü yere devrildi. Bu durum bile onları puta tapmaktan vazgeçirmedi. Bunun üzerine Allahu Teâlâ Hz. Nuh’a gemi yapma-
sını emir buyurdu. O da o günün şartlarında
gemi yapmaya başladı. İnsanlar Hz. Nuh’a
gelip “Demek karada gemi yapıyorsun ha,
peki karada bu gemi nasıl yüzecek?” diye
alay ettiler.
Derken tufan başladı!
Gökten yağmur yerden su fışkırdı ve sa-
dece gemiye binenler kurtuldu. Tufan aylar-
ca sürdü ve Hz. Nuh’un gemisi günler sonra
karaya oturdu.
İman edenler kurtuldu!
Çok uzun yaşayan Hz. Nuh (a.s.) evlatları-
na şunları vasiyet etti:
İbadete devam, şirkten uzak olmak, ki-
birli olmamak, Allah’ın rahmetinden ümit
kesmemek...
Yaklaşık 1000 yıl ömür süren Hz. Nuh’un
vefatı yaklaşınca “Dünyayı nasıl buldun?”
diye sordular. O da “Dünyayı iki kapılı bir ev
gibi buldum, bir kapısından girdim diğer ka-
pısından çıktım.” diye cevap verdi.
Hz. Nuh Aleyhisselam
AliBÜYÜKÇAPAR
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201714 15
Kayı Boyu’nun Osmanlı Devleti’ni yeni
kurduğu zamanlardı. Osmanlı Devleti Söğüt
ve Domaniç’ten taşmış fetihlerle ilerleyip
gidiyordu. Başlarında da Osman Bey vardı.
Osman Bey 600 seneden fazla sürecek Os-
manlı Devleti’nin ilk padişahıydı.
O zaman Bizanslıların şehir ve kasa-
ba idarecilerine Tekfur deniyordu. Osman
Bey’in fetihleri çevredeki Bizans Tekfurlarını
korkutmuştu. Bir yolunu bulup Osman Bey’i
ortadan kaldırmazlarsa kendi başlarına da
aynı akıbetin geleceğini düşünüyorlardı.
Bilecik Tekfuru ileri görüşlü birisiydi. Ger-
çi Osman Bey’le arası iyiydi ama neticede
onun can düşmanıydı. Diğer Tekfurlarla bir-
leşip Osman Bey’e tuzak kurmaya karar ver-
diler. Yakında Bilecik Tekfuru’nun oğlu Alai-
tes ile Yarhisar Tekfuru’nun kızı Holofira’nın
düğünü vardı. Bu düğüne Osman Bey’i de
çağıracaklardı. Düğüne gelen Osman Bey’i
de orada öldüreceklerdi.
Bu tuzak Osman Bey’in dostu olan Har-
mankaya Tekfuru Mihail Kosses tarafından
Osman Bey’e hemen bildirildi. Mihail Kos-
ses daha sonraları Müslüman olmuş Osman-
lıların Mihaloğulları Akıncı ocağını kurmuş-
tu. Osman Bey kendine tuzak kurulduğunu
duyunca onların oyunlarına karşı bir oyun
düşündü. Daveti hemen kabul etti. Kendine
kurulan tuzağı bilmiyor gibi davranıyordu.
Her yıl yaylaya çıkma zamanında eşyalarını
ve mallarını Bilecik Tekfuru’na teslim ederdi.
Dönüşte de geri alırdı. Onlara da hediyeler
verirdi. Yine öyle yapacaktı. Bilecik Tekfuru
ise hem Osman Bey’in daveti kabul edişine
hem de ayrıca yine eşyalarını teslim edece-
ğine memnun olmuştu.
Nihayet düğün günü gelmişti. Osman
Bey düğün hediyesi olarak Tekfur’a kuzu
sürüsü getirmişti. Düğün Bilecik Kalesi’nin
dışında Çakırpınar denilen geniş bir alanda
yapılacaktı. Osman Bey daha önceden dü-
ğün yapılacak yere yakın bir sipere adam-
larını mevzilendirdi. Osman Bey’in eşya ve
mallarını bu sefer kadınlar Bilecik Kalesi’ne
teslim edeceklerdi. Bunlar kadın kılığına gir-
miş Kayı yiğitleriydi. Ayrıca Osman Bey kağ-
nılardaki sandıkların içine de adamlarını ve
silahlarını yerleştirmişti.
Bilecik Kalesi’ne girer girmez kadın kılı-
ğındaki yiğitler ve sandıklardaki yiğitler or-
taya çıktılar. Hepsi de ok, kılıç ve mızrak gibi
silahlarla donanmıştı. Bilecik Kalesi’ndeki
Bizans askerlerini kolayca zararsız hale ge-
tirdiler. Kale pek zorlanmadan Kayıların
eline geçivermişti. Kalede bunlar olurken
Çakırpınarı’nda düğün şenliği başlıyordu.
Düğün sahibi Tekfur başta olmak üzere Bi-
zanslılar keyif çıkarıyor, eğleniyorlardı. Do-
yasıya yiyip içiyorlardı.
Eğlence devam ederken Bilecik Tekfur’u
ve adamlarının tavırları birden değişiver-
di. Tekfur ve adamları Kayılara kurdukları
tuzaklarını uygulamaya başladılar. Kayılara
aniden saldırmaya başladılar. Osman Bey
ve adamları güya tuzağa düştüklerini an-
ladılar. Korkup kaçmaya başladılar. Osman
Bey ve adamları kaçıyor, Bizanslılar onla-
rı kovalıyordu. Bizanslılar Kayıları kolayca
imha edileceklerdi.
Bir müddet kovalamaca devam etti. Biraz
sonra Osman Bey’in daha önceden gizlen-
miş olan adamları birden ortaya çıkıverdi.
Bizanslılar tuzağa düştüklerini anladılar.
Hepsinde de şafak atmıştı. Tuzağın farkına
varmışlardı ama iş işten geçmişti.
Osman Bey’in bahadırları Tekfur’un
adamlarını ok, kılıç ve mızraklarla haklıyor-
lardı.
Tekfur bu işe şaşırmıştı. Osman’ın adam-
ları daha demin düğün sırasında kuzu gi-
biydiler. Çok uysaldılar. Ama şimdi her biri
bir aslan kesilmişti. Osman’ın azıcık adamı
Tekfurun adamlarını kısa zamanda zararsız
hale getirmişti. Kaçabilenler kurtuldu. Geri
kalanlar esir oldu.
Esirler arasında Yarhisar Tekfuru’nun
kızı Holofira da vardı. Düğünün sonunda
gelin olacaktı. Ama olmadı. Holofira daha
sonra Müslüman oldu ve Orhan Bey’le ev-
lendi. Osman Bey gelini Holofira’nın adını
Nilüfer’e çevirdi. Tarihler onu Nilüfer Hatun
diye yazdı.
Savaşın sonunda Bilecik ve Yarhisar Ka-
leleri Osmanlı’nın eline geçti. Bu olanlar
bir efsane olarak asırlarca anlatıldı. Bilecik
Tekfuru Osman Bey’i tuzağa düşürecek ve
ondan kurtulacaktı. Ama kendi tuzağa düş-
müştü. Dillerde şu söylenmeye başlanmıştı:
“El mi yaman bey mi yaman?”
Mustafa AKGÜN
El mi Yaman Bey mi Yaman?
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201716 17
Giderim koşa koşa
Gül kokulu okulum
Sevinçle coşa coşa
Sevgi dolu okulum
Kitaplar ışık saçar
Akıllı onu açar
Okuyan sanki uçar
Bilgi yolu okulum
Öğretmen sever bizi
Aklımda kalır sözü
Her an bizlerde gözü
Nur dokulu okulum
Çalışan bilgi alır
Ahlâklı, dürüst olur
Her zaman huzur bulur
Gül kokulu okulum
Dağda açan narin güller
Sizler benim kanımsınız
Sevgi saçan has sümbüller
Sizler benim canımsınız
Siyah, mavi, yeşil gözler
Seveniniz sizi özler
Pırıl pırıl masum yüzler
Sizler benim canımsınız
Sarı saçlar, hilal kaşlar
Hiç akmasın gözden yaşlar
Okşanmalı yetim başlar
Sizler benim canımsınız
Misk kokulu top gülsünüz
Hakk’tan bize ödülsünüz
Gül dalında bülbülsünüz
Sizler benim canımsınız.
Sizler Benim Canımsınız
AliÖZKANLI Ali
ÖZKANLI
Okulum
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201718 19
Penitente Buzları
Salyangoz
Aslan Balığı
İspinoz Kuşu
Her ne kadar Aslan balığı olarak bilinse de Akrep balığı ve Hindi balığı olarak da isimlendirilir. Yüzgeçlerinde bulunan zehirli dikenlere sahiptir. Doğal yaşam alanları Hint-Pasifik Okyanusu ve Kızıldeniz’de mercan resifleri olan avcı etçil bir balıktır. Aslan balıkları göz alıcı renkleri ve gösterişli yüzgeçleri ve kırmızı ve esmer çizgileriyle tanınır.
İspinoz kuşları kafeste beslenirler. Serçe iriliğinde ötücü, çok hareketli ve kavgacı kuşlardır tepe ve ensesi mavi-gri, kuyruk çıkıntısı ise yosun yeşilidir. İspinozları ömrü yaklaşık 24 yıl kadardır. Kayın ispinozu, dağ ispinozu, mavi ispinoz olmak üzere üç çeşidi vardır. Boyu 16 cm olup ağırlığı 20 gram kadar ağırlıktadır. Yuvalarını dişiler yapar ve genellikle çanak şeklindedir. Yuvaların dış kısımları yosun, böcek ve ağaç kabukları ile kaplandığından dışarıdan görülmesi oldukça zordur. İç kısımları ise kıl ve tüyler ile oldukça özenli hazırlanmıştır.
Yüksek dağlarda görülebilen uzun ve ince şekilleri olan, sertleşmiş karlara penitente deniliyor. Bu kadar yüksekte olunca, güneş ışınları buzu eritmeksizin, direkt olarak suya çeviriyor. Bazı alanlarda suyun buhara dönüşmesi daha hızlı şekilde gerçekleşiyor. Böylece düz kar yüzeyinde bir takım çökmeler yaşanıyor. Bu çökmeler sonrasında, işte bu ince uzun kar şekilleri ortaya çıkıyor.
Yumuşak ve yapışkan gövdeli bu hayvanların tatlı sularda yaşadığı bilinen tek türü dışında kalanlar, karalardaki nemli ortamlarda sınırlı bir dağılım gösterir. Bitkilerle beslenirler. Nemli ortamlarda yaşarlar. Bu hayvanlara, salgıladıkları bir madde sümük görüntüsünde olduğundan sümüklüböcek de denir. Salyangozların dört tane burnu vardır. Yumurta ile çoğalırlar. Sürünerek hareket eder ve ayakları yoktur. Hareketlerini vücutlarında salgıladıkları ve kendilerine özel olan salgılarının üzerinde ilerleyerek sağlarlar. Vücutlarının büyük bölümü su olan salyangozlar, kış aylarında donarak ölür, çok sıcak havalarda ise vücutlarında ki su kuruyacağından yaz aylarında da kuruyarak ölürler. Bu nedenle salyangozlar çoğunlukla nemli bölgelerde yaşar, daha kurak yerlerde yaşayanlarsa nem oranının yükseldiği akşam saatlerinde ortaya çıkarlar. Salyangozlar insanları ısırmazlar ve zehirsizdirler.
Bunları Biliyor muydunuz
NisaERCİYES
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201720 21
Geçen hafta sonu, annemin uzun
zamandır görmediği öğretmen ar-
kadaşı Bahar Hoca, ikindi vakti bize
geldi. Sarıldılar annemle. Salona
geçerken, "Nasılsın meslektaşım?"
dedi. Karşılıklı koltuklara oturdular.
Oradan-buradan, okuldan, öğren-
cilerden, eski arkadaşlardan falan
konuştular. Bahar Hoca fincandaki
çaydan içip, bir taraftan da kekini
yerken sürekli anlatıyordu: "Geçen-
lerde Yeşim Hoca bize geldi." dedi. "Seni öz-
lemiş. Lafın geçti; kulağını çınlattık. Yine ko-
mik komik şeyler anlattı." Annemin yüzüne
bir gülümseme yayıldı. "Anlatsana, Yeşim
Hoca’nın anlattığı gibi." dedi. "Çok komik,
o kendine has ses tonuyla anlattığına hâlâ
güleceğim geliyor." dedi Bahar Hoca. Sonra
gülümseyerek konuşmasını sürdürdü: "Öğ-
retmenlikte ölçü çok önemlidir. Söylediğin
söze dikkat etmen lazım ve her zaman me-
safeli ve ölçülü olmak gerekir. Gevşek ol-
mamak önemli koşuldur. Çocuk bu; bir açı-
ğını yakalarsa, devamlı olarak o boşluktan
öğretmeni rahatsız eder. Diğer öğrenciler
de aynısını yaparlar. İlkokul dördüncü veya
beşinci sınıf öğrencileri özellikle... Bu yaş
grubundakiler pek müsaittir buna... Örnek
mi? Bir sürü!
- Hocam, Oğuzhan silgimi aldı, vermiyor,
diye şikâyet. Bu durumda ne yaparsın? Ha-
kan, Oğuzhan'ın silgisini ver yavrum mu, di-
yeceksin? Bundan dolayı, sonraki günlerde
olacakların önünü alamazsın. Öğrenci yüz
buldu mu, başlar artık sürekli şikâyetlere ve
mızmızlanmaya...
- Hocam, Necla benimle alay ediyor.
- Hocam, koridorda koşarken düştüm, di-
zim acıyor.
- Hocam, burnum akıyor. Şükrü, kâğıt
mendilini vermiyor.
- Hocam, Aysel sınıfın penceresini de-
vamlı açıyor, diye bir sürü şikâyet.
İşte, bizim Yeşim Hoca, bunun tersini
yapmış:
- Kapıya başımı çarptım hocam, demiş
öğrenci Yeşim Hoca’ya. Yeşim Hoca telaş-
lanmış;
- Öyle mi? Kapı sağlam mı, kapıya bir şey
oldu mu evladım, demiş."
Bahar Hoca’nın anlattıklarına katıla katı-
la güldük.
ErdalKARASU
Sürekli Şikâyet
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201722 23
Bir zamanlar fakir bir aile varmış. Bu ailenin de bir kızı varmış. Kız 6. sınıfa gidiyormuş. Kızın olduğu sınıfta da ha-valı mı havlı, hep markadan bahseden, marka giyinen bir kız varmış. Her ay yeni moda ne varsa onun üstünde görülür-müş. Bir gün bahçede tören yapılırken, herkese yeni ayakkabılarını gösteriyor-muş. Fakir kız da babasından istemiş. Babası da normal bir ayakkabı alıp o ayakkabının kutusuna koydurmuş. Bunu sırf kızı için yapmış. Kızı ayakkabıyı aldı-ğında çok mutlu olmuş. Ayakkabıyı giye-rek okula gitmiş. Havalı kız kızın giydiği ayakkabıyı görünce:
- Ha! Ha! Ha! Sen ancak sahtesini gi-yersin, demiş. Kız çok üzülmüş. Asıl ba-basının onun için yaptıkları onu üzmüş.Sonra havalı kıza bir ders vermeyi dü-şünmüş. Ertesi gün havalı kız yine son moda ayakkabısını giymiş. Havalı kız ya-nına gelip:
- Sen ikinci kalite ayakkabı giyerken ben birinci kalite ayakkabı giyiyorum, demiş.
Kız bu sefer lafını esirgemeyip:
- Önemli olan son moda şeyler giyip marka benim diye dolaşmak değil. Asıl önemli olan edebin ile ahlakın ile ünlü olmak hanımefendi, demiş.
Ertesi gün havalı kız fakir kızın yanı-na gelip ondan özür dilemiş. Merhametli kız onu affedip, hatasını bir daha tekrar-
lamayacağına söz verdirmiş. Ve zengin kız bir daha kimseye hava atmayacak-mış. Ve herkesle iyi bir şekilde arkadaş olacakmış.
Okumanın Gücü
Bir zamanlar çok tembel bir çocuk varmış. Bu çocuk hiç ders çalışmaz, ki-tap okumazmış. Annesi bir gün ona bir kitap almış, belki okur diye. Çocuk da, kitabın içinde ne var ne yok bir bakayım demiş ve okumaya başlamış, gerisi gel-miş, kitabı bitirmiş. Evdeki kitapları da okumaya başlamış. Ve sonra bir bakmış ki dersleri iyi olmaya başlamış. Sürekli kitap okumuş, dersleri de iyi olmuş. Ve kitapları çok sevmiş, onlara zarar ver-memiş. Öğretmenleri de onun bu haline çok sevinmiş, onu takdir etmişler.
Hale Nur KELKİT
Marka Benim
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201724 25
Bugün okulda uzun teneffüsteydik. Çok acıkmıştım ve kantinden atıştırma-lık bir şeyler aldım. Aldıklarımı yemek için uygun bir yer ararken gözüm Ali’ye takıldı. Yine bir işler çevirdiği belliydi. Yoksa okulun duvarında ne işi olsun ki?
Ali, duvarın üzerinde bir yandan tost yiyor, bir yandan da sol kolunu indirip kaldırarak düşmemeye gayret sarf edi-yordu. Bir süre olduğum yerden ne yap-maya çalıştığını anlamaya çalıştım, ol-mayınca merak edip yanına gittim;
HakanYILDIRIM
Cambaz mısın Be Ali?
Oğuzhan'ın Günlüğü
- Hayırdır Ali, ne yapıyorsun duvarın üs-tünde? Epeydir seni izliyorum fakat yap-tıklarına bir anlam veremedim, dedim.
Ali ne dese beğenirsiniz:
- Hiiiiç, doktor, dengeli beslen dedi de!..
Akıl Yürütmek
Matematik dersindeydik. Öğretmeni-miz Mustafa Ahmet Bey, bu derste an-latması gereken konuyu anlatmıştı ve konun daha iyi anlaşılması için sorular soruyordu.
Sınıftan birkaç kişiyi kaldırdıktan son-ra Ali’yi de yanına çağırdı ve tahtaya bir soru yazdı. Ali, bir süre tahtaya boş boş baktı, kalemle tahtaya bir şeyler karala-dı. Sonra bizden medet umar gibi melul melul sınıfa baktı ama nafile, hiçbir şe-kilde soruyu çözemedi. Öğretmenimiz Ali’nin konuyu anlamadığını görünce iş-
lemi kolaylaştırarak soru sormayı birkaç kez tekrarladı. Ali sanki anlamamakta ısrar ediyordu. Durumdan sıkılan öğret-menimiz,
- Oğlum, daha biraz önce aynı işle-mi yaptık. Sadece sayıları değiştirip bir daha sordum. Ne var bu soruyu yap-makta? Sadece biraz akıl yürüteceksin o kadar, deyince Ali,
- Öğretmenim, siz “Akıl yürüt!” diyor-sunuz ama ben bir türlü bu akıl yürütme işini başaramıyorum. Önce arkadaşlar-dan bir şeyler yürüteyim dedim. Gözle-rine baktım baktım, kimse bir şey söy-lemedi. Sonra kendim yapayım dedim olmadı. İyisi mi öğretmenim siz benden umudu kesin. Benim akıl yürümeyi bıra-kın sürünmüyor bile…
Bunun üzerine sınıfta bir kahkaha tu-fanı koptu ki anlatamam. Bir tanesin Ali…
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201726 27
Alman İmparatoru Şarlken, Osmanlı’yı durdurmak ve Avrupa’dan atmak gaye-siyle büyük bir Haçlı ittifakı oluşturmak için mücadele ediyordu. Avusturya ve Macaristan’ı yanına çekmişti. Fransa’yı da zorluyor; fakat Fransuva kabul etmi-yordu. Eğer Kanuni, Fransuva’yı kurtarırsa, Şarlken’e karşı önemli bir müttefik kaza-nacaktı.
Kanuni’nin, Mohaç seferine çıkmasının başta gelen sebeplerinden biri buydu. Di-ğeri de, Şarlken’in müttefiki Macaristan’ı, hâkimiyeti altına almaktı. Osmanlı’nın Avrupa’yı fethedebilmesi için Macaristan
engelini aşması gerekiyordu. Bu sayede Şarlken’in oluşturduğu Haçlı cephesi de çökmüş olacaktı.
Kanuni, 28 Ağustos’ta Macar Ordusu’nu Mohaç Ovası’nda karşıladı. Her iki ordu-nun mevcudu 100 bin civarındaydı. Fakat top üstünlüğü bizdeydi. Bizim 300 topu-muza karşılık Macarların 80 topu vardı. Macar Ordusu, bir Haçlı Ordusu niteliğin-deydi. Macarların dışında Lehistan, Çek, İtalya, Almanya, İspanya, Bohemya, Eflak, Boğdan ve Papalık kuvvetleri de vardı.
Macar Kralı II. Layoş, savaşı kazanacağı-na emindi. Ordusuna güvenerek büyük bir iddia ile ortaya çıkmıştı:
“Buradaki zaferimiz, bütün Hıristiyan-lık dünyasının zaferi olacaktır. Zırhlı bir-liklerimiz sayesinde Osmanlıları perişan edeceğiz. Belgrad’ı geri alacak, İstanbul’a yürüyeceğiz!”
“Allah’ım! Muhammed Ümmetini Yendirme!”
Kanuni, savaştan önce uzun süre ordu-nun hazırlıklarıyla uğraştı. Savaşın gerçek-leşeceği ertesi güne kadar hiç uyumadı. Orduyla beraber sabah namazı kıldı. Son-ra secdeye kapandı ve Allah’a zafer için şöyle yalvardı:
“Bizi muzaffer eyle Allah’ım! Muham-med (s.a.v.) ümmetini mağlup etme. Za-feri görmeden canımı alma. Bütün kuvvet, kudret ve hüküm senindir. Neylersen gü-zel eylersin!”
Osmanlı Ordusu savaşa hazırdı. Kanu-ni zırhını kuşandı ve beyaz atına bindi. Orduyu son kez denetledi. Sonra Mohaç Ovası’nı tepeden gören bir yere çekildi. Savaşı oradan yürütecekti.
Fakat savaşın yapılacağı ovaya çok şid-detli bir şekilde yağmur yağıyordu. Bu se-beple savaş ikindi vakti başlayabildi.
Osmanlı öncü birlikleri, taktik gereği yavaş yavaş çekildi. Haçlılar, galip geldik-lerini zannettiler. Hâlbuki bu bir tuzaktı. Pusuya düşen Haçlılar, Osmanlı topçula-rının yoğun saldırısıyla bozguna uğradı-lar. Osmanlı Ordusu, Haçlı Ordusu’nu iki saat içinde yendi. Düşman askerlerinin bir kısmı Karasu Bataklığı’nda boğuldu. Bu-nun dışındaki kayıpları ise 25 bin kişiydi. Ölenler arasında Macar Kralı II. Layoş da vardı.
Böylece Kanuni, Avrupa’daki ilk büyük savaşını, muhteşem bir zaferle süsledi. Muhteşem Süleyman ve Avrupa Fatihi oldu. Osmanlı Devleti’nin en parlak döne-mi, onun padişahlığı zamanında yaşandı. Osmanlı, dünyanın en güçlü, lider devleti oldu. Kanuni devrinde, Osmanlı’nın sınır-ları, 14.893.000 kilometrekareye yüksel-di. Bağlı topraklarla birlikte 22 milyon ki-lometrekareye erişti. Osmanlı üç kıta, yedi denize hâkim oldu, sınırlarını okyanuslara dayandırdı.
Mohaç'ta Boğulan Ordu
İsmailÇOLAK
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201728 29
01 Eylül Kurban Bayramı
21 Eylül Hicrî Yılın Başlangıcı
25 Eylül-01 Ekim Yangından Koruma
(İtfaiyecilik) Haftası04 Eylül 1919
Sivas Kongresi
18 Eylül İlköğretim Haftası
30 Eylül Aşure Günü
TarihteBu Ay
YusufHALICI
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 2017 Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201730 31
Çengel Bulmaca
(Bir Hadis)“İki kişinin arasını düzelten, hayır söyleyip,
hayır tebliğ eden kimse yalancı değildir.”(Buhari, Sulh 2)
(Bir Ayet)“Dillerinizin yalan yere nitelendirmesi dolayısıyla şuna helal, buna haram demeyin. Çünkü Allah’a karşı yalan uydurmuş
olursunuz. Şüphesiz Allah’a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa ermezler.” (16/Nahl, 116)
Somuncu Baba
Ahmet AkifHELVACILAR
HakkıKAYACI
MehmetAKBAS
AhmetKAYACI
Hamid Lutfi GUNGOR
MehmetKAYACI
ElifAKBAS
Hatice KubraHELVACILAR
GulsenAKBAS
HaticeAKBAS
ZeynepCİPİL
Yusuf ArdaYAVUZ
Arkadaslar sizler de Cocuk Albumumuzde vesikalık fotoğraflarınızın yayınlanmasını istiyorsanız [email protected] adresimize gönderiniz.
Somuncu Baba Çocuk Dergisi | EYLÜL 201732
Somuncu Baba Dergisi’nin Ücretsiz Eki’dir.
EYLÜL 2017 / Yıl: 24 - Sayı: 203
“Somuncu Baba Bahçesinin Taze Çiçeği”
“Anne ve babaların çocuklarını ümitli ve verimli bir geleceğe kavuşturmaları ve mürüvvetini görmeleri, onların eğitim ve öğretimine gerekli özeni
göstermeleri ile mümkün olur. Aksi takdirde, ne kendileri için ne de millet ve memleket için onlardan yeterli bir vazife ve
hizmet beklemeye hakları olmaz. Terbiye ve tahsiline önem verilmeyen bir çocuktan, dünyada bir fayda göremeyen
ana ve babalar ahirette de, topluma faydalı bir insan yetiştiremedikleri için sorumlu olacaklardır.”
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (k.s.)