Upload
truongque
View
229
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Yrd. Doç. Dr. Serkan SAYINERYakın Doğu Üniversitesi
Veteriner Fakültesi
Biyokimya Anabilim Dalı
Biyoelementler
Organizma yapısında mevcut minerallerin çoğu doğada da yaygın olarak bulunan maddelerdir.
Özellikle deniz suyu ile sitoplazma arasında mineral bileşim yönünden yakınlık, yaşamın denizlerde başlamasının bir kanıtı olarak düşünülmektedir.
Canlı organizmada organik yapıya katılan C, H, O, N ile birlikte Ca, P, Mg, K, Na, Cl, S, Fe, Cu, Co, Zn, Mn, Cr, Mo, F, Se, I, B, As, Br, Si, Ni, Al gibi elementler bulunmaktadır.
Biyoelementler
Ca, P, Mg, K, Na, Cl, S diğer elementelere göre organizmada daha büyük miktarlarda bulunur ve kan düzeyleri % mg düzeyindedir. Bu elementelere Makro Elementler (Major elementler/mineraller) denir.
Fe, Cu, Co, Zn, Mn, Cr, Mo, F, Se, I ise daha az miktarlarda bulunur (% µg). Bu elementlerede İz Elementler (Mikro/Katalitik/Trace elementler/mineraller) denir.◦ İz elementler enzim, hormon ve vitaminlere bağlı olarak görev
yapar.
Biyoelementler
Mineral maddelerin ve özellikle iz elementlerin hayvansal
organizmada normalin altında veya üzerinde
bulunmalarından ileri gelen hastalıklar, özellikle son
yıllarda hayvancılık ekonomisinde büyük önem
kazanmıştır.
Besinlerle birlikte mutlaka alınmaları gereklidir.
Biyoelementler
Minerallerin diyetteki/rasyondaki formları sindirim
sistemine zarar vermemeli, absorbsiyon için uygun formda
olmalı ve metabolizmada kullanılabilmelidir.
Diyet ve rasyon hazırlanırken mineral madde
gereksinmeleri dikkatle değerlendirilmelidir.
Mineral maddeler organizmada pek çok dokunun yapısına
katılmaktadır.
Biyoelementler
Özellikle iz elementlerin hücre metabolizmasındaki
fonksiyonları çok çeşitli olup;◦ Asit-baz dengesi,
◦ Vücut sıvı ve dokularının ozmotik basıncı ve membran
geçirgenliği,
◦ Doku hassasiyetinin oluşumu,
◦ Sinirsel uyarının (impulse) iletimi,
◦ Hormon ve enzimlerin kendilerine özgü fonksiyonlarının
gerçekleştirmesi,
◦ Büyüme ve hayvansal üretim-verim ile canlının yaşam
fonksiyonlarının yerine getirilmesinde son derece önemlidir.
Biyoelementler
Organizmanın mineral maddelere ve iz elementlere olan
gereksinimi çesitli faktörlerin etkisine bağlıdır. Özellikle
verim düzeyi yüksek olan hayvanlarda enerji ve
mineral dengesi çok önemli bir kavramdır.
Toprak, su ve yem maddelerinin iz element içeriği,
sindirim kanalındaki emilim şekilleri, emilim sırasında iz
elementler arası etkileşim, vücutta depolanma durumları,
hayvanın kendisine ait özellikler gereksinimi azaltmakta
veya yükseltmektedir.
Biyoelementler
Mineral yetersizliklerin
veya fazlalıkların spesifik
bölgelerde yoğunlaştığı ve
doğrudan toprağın yapısı
ile ilişkili olduğu kabul
edilmektedir.
Biyoelementler
Kaynak: Judson and Reuter, 1999.
Kaynak: Wiki
Makroelementler İz Elementler Ultra İz Elementler
Kalsiyum (Ca) Demir (Fe) Krom (Cr)
Fosfor (P) Çinko (Zn) Florür (F)
Magnezyum (Mg) Bakır (Cu) Molibden (Mo)
Sodyum (Na) Mangan (Mn) Nikel (Ni)
Klor (Cl) Selenyum (Se) Bor (B)
Potasyum (K) İyot (I) Arsenik (As)
Kükürt (S) Kobalt (Fe) Vanadyum (V)
Brom (Br)
Silikon (si)
Kurşun (Pb)
Lityum (Li)
Kalay (Sn)
Alüminyum (Al)
Vücutta bulunan ortak elementler
Kolorimetrik-Fotometrik
İyon seçici elektrotlar (Ion-selective electrode-ISE)
Alev fotometresi (Flame photometry)
Flurometri (Fluorometry)
Atomik absorpsiyon spektroskopisi (AAS)
Emisyon Spektroskopisi (ES)
İndüktif Eşleşmiş Plazma Emisyon Spektroskopisi (ICP-ES)
İndüktif Eşleşmiş Plazma Kütle Spektrometresi
(Inductively coupled plasma mass spectrometry, ICP-MS)
İyon Kromotografisi (IC)
Analiz Teknikleri
Ca, P, Mg, Na, K, Cl, S
MAKRO ELEMENTLER
Doğada karbonat (CO3) ve fosfat (PO4) anyonları ile
birlikte toprakların katımında bulunur.
Kalsiyum (Ca)
◦ Suda CO2 etkisi ile kolayca çözünür ve bitkilere geçer.
◦ Dolayısı ile ot ile beslenen canlılar yeteri kadar alır.
◦ İçme suları da çok yumuşak değilse insan ve hayvanlar için iyi bir Ca kaynağıdır.
Hayvan vücudunun % 1,4 – 2,6’ sını kalsiyum oluşturur.
Vücuttaki bu kalsiyumun % 99’u da iskelet sisteminde
hidroksiapatit biçiminde bulunur.
Gelişmekte olan hayvanlar, gebeler, yumurtlayan tavuklar
ve süt veren hayvanlar bol miktarda Ca almak
zorundadırlar.
Kalsiyum (Ca)
Dengeli bir beslenme için Ca ve P’ un besinlerle uygun
oranlarda alınması gereklidir. Bu oran hayvanlar arasında
farklılık göstermektedir.
Oran genelde 2:1 iken, tavuklarda 5:1 veya 7:1’ dir. ◦ Belirtilen oranlar rasyon içeriği içindir.
Besinlerle birlikte organizmaya alınan Ca midede
reaksiyona uğrar. Midedeki HCl besinlerle alınan Ca’ un
çözülmesini sağlar.
Kalsiyum (Ca)
Mideden Ca++ iyonları halinde barsaklara geçer ve orada
serbest yağ asitleri ile birleşir. Bunun sonucunda oluşan
kalsiyum sabunları safra asitlerinin emülgatör etkisiyle
ufak parçalı emülsiyonlar haline getirilerek ince
barsaktan emilir.
Ca emilimi düşük pH’ nın, sitrat varlığının ve D
vitamininin etkisiyle artar. Vitamin D kalsiyumun
barsaklardan emilimini kalsiyum bağlayan protein (CaBP)
sentezini arttırarak sağlar.
Kalsiyum (Ca)
Ca gereksinimi, parathormonun (PTH) salgılanmasına neden olur. PTH 1α-hidroksilaz enzimini aktive eder. Bu enzimi de
böbreklerde sentez edilen 1,25-dihidroksikolekalsiferolün
(1,25-(OH)2 D3) aktif hale geçmesini sağlar.
1,25-dihidroksi D3 kalsiyumun barsaklardan emilimini ve aynı
zamanda kemiklerden de kana Ca emilimini uyarır.
Ca, organizmada en çok diş ve kemiklerde bulunur.◦ Kemikler çok iyi bir Ca deposudurlar. Yeteri kadar Ca bir süre
alınmasa bile vücudun gereksinimi kemiklerden sağlanabilir.
Kalsiyum (Ca)
Kaynak: Youtube
Kan serumunda Ca üç formda bulunur.
1. İyonize Kalsiyum (Serbest kalsiyum, iCa++) (% 45-60)
2. Sitrik, karbonik ve fosforik asitlere bağlı, difüze olabilen
form (%5)
3. Kalsiyum proteinat, plazma proteinlere bağlı difüze
olamayan form (% 35-50)
Kalsiyum (Ca)
İyonize kalsiyum fizyolojik olarak aktif formdur.
Evcil hayvanlar ve insanlarda serumda bulunan kalsiyum
ve inorganik fosforun % mg miktarlarının çarpımı normal
koşullarda 36 kadardır.
Oran 30 altına düşerse; gençlerde raşitizm, yaşlılarda
osteomalasi görülür.
Kalsiyum (Ca)
Görevleri;
◦ Kemik ve dişlerin yapısında bulunur.
◦ Kan damarı cidarlarının ve hücre zarlarının geçirgenligini azaltır.
◦ Kas kontraksiyonlarının gerçekleşmesinde ve sinirlerin uyarımları
iletmesinde gereklidir.
◦ Kan ve sütün pıhtılaşmasında görevlidir.
◦ Bazı enzimlerin (lipaz, ATPaz, süksinik dehidrojenaz)
aktivasyonunda görev alır.
Kalsiyum (Ca)
Kan kalsiyum konsantrasyonunun
regülasyonundan sorumlu moleküller;
1. Paratiroid hormon/Parathormon (PTH)
2. Kalsitonin (CT)
3. Vitamin D3 (Kolekalsiferol)
Kalsiyum (Ca)
Paratiroid hormon (PTH): Kan kalsiyum seviyesinin
regülasyonunda görev alan başlıca hormondur.◦ Direkt olarak kemik ve böbrek üzerine, indirekt olarak barsak
üzerindeki hedef hücrelere etki eder.
◦ Kan Ca konsantrasyonunu artırır.
◦ Kan P düzeyini düşürür.
◦ Kalsiyumun tubuler geri emilimini artırır, idrarla fosfat atılımını
artırır.
◦ Osteolizisi ve kemik yüzeyindeki osteoklast sayısını artırır.
Kalsiyum (Ca)
◦ Hidroksiprolin ve kollajen telopeptidleri gibi tip-1 kollajen
metabolitlerin idrarla atılımını artırır.
◦ Adenilat siklazı aktive eder yada hedef hücrelerdeki artan hücre
içi kalsiyum konsantrasyonunu uyarır.
◦ Aktif vitamin D metabolitlerinin oluşumunu hızlandırır ve en
önemli görevi kemikten kalsiyumun hücre dışı sıvılara mobilize
etmektir.
Kalsiyum (Ca)
Kalsitonin (CT): Tiroit-C hücrelerinden, hiperkalsemiye
cevap olarak salınır. ◦ Sonuçta çeşitli derecelerde hipokalsemi veya hipofosfatemi
gelişimine sebeb olur.
◦ Özellikle kemik ve böbrekte yer alan hedef hücrelerine etki
ederek biyolojik fonksiyonunu açığa çıkarır.
◦ PTH ve CT kemik rezorpsiyonu üzerine antagonist etkili
hormonlardır. Fakat renal tubuler fosfor geri emiliminin
azalması üzerine sinerjik etkilidirler.
◦ CT kalsiyumun iskeletten plazmaya geçişini azaltır. Aktivitesi
vitamin D’ye bağlı değildir.
Kalsiyum (Ca)
Vitamin D3 (Kolekalsiferol): Bir hormon olarak da
değerlendirilmektedir.◦ Aktif formu 1,25 - dihidroksi vitamin D3’ dir.
◦ Barsaktan Ca ve P emilimini artırır ve bu elektrolitlerin, kemik
matriksinin uygun mineralizayonuna izin vererek, hücre dışı
sıvılarda belli bir dengede olmasını sağlar.
◦ Küçük miktarlarda vitamin D3, PTH’nın kemik üzerine etkisini
göstermesi için gereklidir.
◦ Aktif Vitamin D3’ ün hedef hücreleri barsak mukoza hücreleridir.
Aktif transsellüler kalsiyum transportunu artırırlar.
Kalsiyum (Ca)
Kolorimetrik, AAS, ICP-MS gibi teknikler ile serum konsantrasyonu ölçülebilir. ◦ Arsenazo III, glioksal-bis
◦ Kanda mg/dL olarak ifade edilir.
Hipokalsemi: Kan kalsiyum konsantrasyonun düşmesidir.
Kalsiyum (Ca)Serum Kalsiyum konsantrasyonu
Canlı TürüNormak değerler
(mg/dL)
İnsan 8,00 – 12,00
Sığır 9,70 – 12,40
Köpek 9,00 – 11,30
Kedi 6,20 – 10,20
At 12,40 ± 0,58
◦ Nedenleri arasında; PTH yetersizliği, kronik böbrek yetmezliği,
hipoproteinemi, raşitizm, osteomalazi, sığırlarda süt humması,
ketozis, akut pankreatitis, Vitamin D3 noksanlığı yer almaktadır.
Hiperkalsemi: Kan kalsiyum
konsantrasyonun artmasıdır.
◦ Genelde sebebi neoplastik
durumlardır. Paratiroid adenomu,
multiple myeloma, aşırı Ca emilimi
(Hipervitaminoz D), Addison hastalığı.
Kalsiyum (Ca)Serum Kalsiyum konsantrasyonu
Canlı TürüNormak değerler
(mg/dL)
İnsan 8,00 – 12,00
Sığır 9,70 – 12,40
Köpek 9,00 – 11,30
Kedi 6,20 – 10,20
At 12,40 ± 0,58
Kalsiyum (Ca)
Süt hummasıOsteomalazi
Köpek Raşitizm
Kaynak: Youtube
Tavuklarda yumurtanın kabuğunun oluşumu da Ca
metabolizması ile ilgilidir. ◦ Kandan emilen kalsiyum ile metabolizma olayları (özellikle
karbonhidrat metabolizması) neticesinde oluşan CO2, su ile
tepkimeye girmesi sonucu meydana gelen bikarbonat anyonları
birleşerek kalsiyum karbonattan oluşan yumurta kabuğunu
ortaya çıkarırlar.
◦ Eğer tavuklar yeteri kadar Ca almıyorlarsa, bir süre kemiklerden
takviye ederek yumurta kabuğunu oluşturmaya devam ederler.
Kalsiyum (Ca)
◦ Haftada 1 yumurta verseler de yumurta kabuğu ince olsa da
muhakkak kabuklu yumurta vermeye devam ederler.
◦ Ancak bir süre sonra Ca boşalmasına bağlı olarak, ayakta
duramaz hale gelirler.
◦ Çok sıcaklarda yumurta veriminin düşmesi; hayvanlarda solunum
sayısının artması nedeniyle dışarıya daha çok miktarda CO2
vermeleri ve CaCO3 oluşturamamaları nedeniyle görülür.
Kalsiyum (Ca)
Bunlardan fosfatlar, pirofosfatlar ve trifosfatlar
organizmayı en çok ilgilendirirler.
Süt ve süt ürünlerinde de önemli miktarlarda bulunur.◦ Ayrıca fosforik asidin, alkali ve toprak alkalileriyle
birleşmesinden oluşmuş, inorganik tuzlar, alkollerle ortaya
getirdiği esterler, bazı amino asitlerle birleşerek oluşturduğu
fosfamid’lerde yeteri kadar türlü besinlerin karışımında yer alır.
Fosfor (P)
Doğada topraklarda yaygın olarak fosfor
bileşikleri halinde bulunur.
Hayvan vücudunun % 0,75 - 1,10’ unu inorganik fosfor
oluşturur.
Vücuttaki bu fosforun % 80’ inden fazlası iskelet
sisteminde hidroksiapatit biçiminde bulunur.
Geri kalan kısım ise yumuşak dokularda hücre içi
bulunur.◦ Fosfat hücre içi ana anyondur ve organik (fosfolipidler, nükleik
asitler, ATP, fosfoproteinler) ve inorganik formları vardır.
◦ Çoğu metabolik işlemde önemli görevleri vardır (ör.: enerji
metabolizması, oksijenin dokulara iletilmesi, kas kasılması ve
iskelet bütünlüğü).
Fosfor (P)
Fosfor gereksinimi parathormonun (PTH)
salgılanmasına neden olur.
PTH kalsiyumun barsaklardan emilmesine yardımcı
olan 1α-hidroksilaz enzimini inhibe ederek 24-
hidroksilaz enzimini aktive eder. Buda fosforun
barsaklardan emilimini aktive eder.
Fosfor (P)
Kan dolaşımına geçen ester fosfatlar, iskelet sistemine
geçer ve depolanır.
Kemik hücrelerine, dolaşımla gelen ester fosfatlar,
fosfataz enzimi tarafından yıkılarak, inorganik fosfat
iyonları haline çevrilir.
İnorganik fosfatlarda, kalsiyum iyonu ile birleşerek,
erimez tersiyer kalsiyum fosfat haline dönerler.◦ Az miktarda magnezyum fosfat halinde de bulunabilir. Kemikler
çok iyi bir fosfat deposu olarak kabul edilirler. Gereksinim
halinde iyonlaşarak kana fosfat verirler.
Fosfor (P)
Vücuttaki fosfatın büyük bir kısmı (%90’ı) tersiyer
kalsiyum fosfat ve hidroksi apatit {3Ca3(PO4)2Ca(OH)2}
halinde kemiklerde bulunur.
İnorganik fosfor serumda fosfat şeklinde bulunur. Kan
hücrelerinde inorganik fosfor yoktur.
Serumda inorganik fosfor tayini kısa zamanda yapılmaz ve
gecikilirse, serumda bulunan organik bağlı fosfor zamanla
enzimatik olarak serbest inorganik fosfor haline geçer ve
serum inorganik fosfor değerleri normalden daha yüksek
olarak saptanmış olur.
Fosfor (P)
Görevleri;◦ Kemik ve dişlerin yapısında bulunur.
◦ Kanda pH değerinin belirli düzeyde tutulmasında
görevlidir.
◦ Kanda normal Ca konsantrasyonun sürdürülmesini
sağlar.
◦ Enerjinin biriktirilmesi ve gereken alanlarda
aktarılmasında ve karbonhidrat metabolizmasında
önem taşır.
Fosfor (P)
Vücuttan atılması inorganik fosfat halinde idrar, çok azda dışkı ile olur.
Fosfatların atılırken idrar yollarında çökmeleri sonucunda fosfat kum ve taşları biçimlenir.
Serum düzeyleri kolorimetrik-fotometrik yöntemler kullanılarak ölçülür.◦ Bu metodların ana prensibi molibdat ile fosfat kompleksinin
oluşumudur.
◦ Kanda mg/dl olarak ifade edilir.
Fosfor (P)
Hipofosfatemi◦ Fosfor yetersizliğinde sığırlarda kanın
inorganik fosfor miktarı düşer, iştah
azalır, yavaş yavaş süt verimi düşer.
◦ İleri hallerde kemik çiğneme, leş yeme
gibi durumlar görülür.
◦ Kronik hallerde gençlerde raşitizm,
yetişkinlerde osteomalazi benzeri
kemik teşekkülü bozukluklarına
rastlanır.
◦ Uzun süren olaylarda kemikler kırılır
duruma gelir.
Fosfor (P)Serum Fosfor konsantrasyonu
Canlı TürüNormak değerler
(mg/dL)
İnsan 2,00 – 8,00
Sığır 5.60 – 6,50
Köpek 9,00 – 11,30
Kedi 4,50 – 8,10
At 2.10 – 4.20
Hiperfosfatemi◦ Serum fosfor konsantrasyonu artışı özellikle akut ve kronik
böbrek yetmezliğinde olur ve katabolik stres durumlarında artar.
◦ Nedenleri;◦ GFR’nin düşüşü,
◦ Diyette fosfor azlığı,
◦ D-hipervitaminoz,
◦ Osteolitik kemik hastalığı,
◦ Yoğun hücre yıkımı ( kemoterpi ),
◦ Normal glomeruler filtrasyonlu hipoparatiroidizm,
◦ İlaç tedavisi (anabolik steroidler, furosemid),
◦ Etilen glikol zehirlenmesi, Hipersomatotropizm
Fosfor (P)
Doğada tohumlarda ve yeşil bitkilerde bol
miktarda bulunur. Et, süt ve deniz ürünlerinde
de bir hayli miktarda magnezyum bulunur.◦ Organizmada en çok kemiklerde (~%70) sonra kas
ve sinirlerde bulunur. Dokulardaki konsantrasyonu,
sıvılara göre, daha yüksektir.
Magnezyum (Mg)
◦ Genel olarak vücuttaki magnezyumun % 70’i kemik dokusunda,
geri kalan % 30’u da yumuşak dokularda ve sıvılarda yer alır.◦ Ör. Kan plazmasında % 2-4 mg iken, eritrositlerde bu miktar % 6 mg civarı
bulur. Kemikte % 1,5 oranında magnezyum fosfat {Mg3(PO4)2} halinde yer
alır. Yumuşak dokular ise kalsiyumun 3-5 katı oranında magnezyum
içerirler.
Alınan Mg’un ortalama %30-50’si ince barsaktan emilir. Ruminantlarda oldukça fazla miktarda rumenden emilebilir. ◦ Fazla miktarda Ca, P, oksalik asit, fitat ve uzun zincirli doymuş
yağ asitleri Mg emilmesini olumsuz etkiler. Emilmeyi protein, laktoz, vitamin D, büyüme hormonu ve antibiyotikler artırır. Yaşla birlikte emilim azalır. Böbreklerden geri emilebilir.
Emilim 3 mekanizma ile olur; 1. Parasellüler difüzyon,
2. Parasellüler çözücü çekmesi,
3. Transsellüler aktif transpot.
Magnezyum (Mg)
Vücuttan üç yol ile atılır.◦ Gastrointestinal yol: Atılan Mg’un çoğu feçeste bulunur.
Malabsorpsiyon sendromu, enteropatiler ve kolestatik karaciğer
hastalıkları Mg’nin intestinal kaybını artırır.
◦ Laktasyon boyunca meme bezi: Meme bezi aktif olarak Mg’u
süt içine salgılar. Süt Mg ve serum Mg oranı ortalama olarak
5:1’dir. Süt ile Mg çıkışı 3-6 mg/kg/gün’dür ve laktasyon
dönemindeki hayvanlarda ihtiyaç 20-50 mg/kg/gün’dür.
Magnezyum (Mg)
◦ Böbrek: Böbrek Mg dengesinin ve serum
konsantrasyonunun düzenlenmesinde ana rolü oynar.
Bunu Henle kulpunun çıkan kısmında geri emilim ile
gerçekleştirir. Bu geri emilim oranı diyet Mg’unun
uygunluğu, bazı hormonlar, serum Ca ve Mg
konsantrasyonları ve üriner Ca atılımı ile düzenlenir.
Kanda mg/dL olarak ifade edilir.◦ Kolorimetrik olarak Xylidyl blue Metodu kullanılarak ölçülebilir.
Magnezyum (Mg)
Görevleri;◦ Kalsiyum ve fosfor ile birlikte kemiğin şekillenmesinde rol
oynar.
◦ Mg organizmada bir çok enzim sisteminde (örneğin ATPaz, dekarboksilaz, açil transferaz, kinaz, arginaz) gereklidir. ◦ Kas kontraksiyonunda miyozinin ATPaz aktivitesini inhibe eder. Buna
karşılık aktomiyozin adenozin trifosfat aktivitesini stimule eder. Sonuç olarak, Mg bir enzim aktivatörü yani bir ko-faktör olarak (ATP, ADP ) karbonhidrat metabolizmasında ve protein sindiriminde (peptidazlar ) rol oynar.
◦ Kas ile sinir sistemlerinin normal fonksiyonu için hayati rol oynar.
◦ Hücre dışı olarak, asetilkolinin yapım ve yıkımında görev alır.
Magnezyum (Mg)
Kan magnezyum düzeyleri normal şartlarda kolayca sabit bir düzeyde tutulur. Çünkü Mg ihtiyaçları rölatif olarak düşüktür.
Hipomagnezemi: Kan Mg konsantrasyonunun düşmesidir. ◦ Mg yetersizliği ile ilgili klinik
bozukluklara sığır ve koyunlarda sık rastlanır. Buzağılarda ve etçi sığırlarda yavaş, sütçü ineklerde ve koyunlarda hızlı bir gelişim seyreder.
Magnezyum (Mg)Serum Mg konsantrasyonu
Canlı TürüNormak değerler
(mg/dL)
İnsan 2,00 – 4,00
Sığır 4,60 – 7,30
Köpek 1,80 – 2,40
Kedi 1,90 – 2,70
At 2.10 – 4.20
Hipomagnezemi Nedenleri;◦ Emilim bozukluğu ile birlikte olan mide-barsak hastalıkları
◦ Proteinden yetersiz beslenmede devamlı idrar sökürücü ilaçların
kullanılmasına bağlı olarak idrarla aşırı Mg atılması
◦ Çok midelilerde azot düzeyi ile ilgili çeşitli rasyon hataları
◦ Böbrek hastalıkları
◦ Karaciğer sirozu
◦ Bazı osteomalasi, astroz ve yangılı romatizmalar
◦ Endokrin bozuklukları (hipoparatiroidizmde bağırsak emilim
noksanlığı, hipertiroidi, parenteral tiroksin enjoksiyonu vs...)
Magnezyum (Mg)
Hipomagnezemi;◦ İleri derecede bir Mg yetersizliğinde
veya Mg/Ca oranı düşük olduğunda
asetilkolin fazla miktarda serbest
bırakılır ve Mg noksanlığı ile ilgili tetani
belirtileri ortaya çıkar. Bu olay “Çayır
tetanisi” olarak bilinir.
◦ Orta şiddette bir hipokalseminin de
birlikte görülmesi çayır tetanisinin süt
humması ile benzerlik göstermesine
neden olur. Çayır tetanisinde idrarda
yüksek düzeyde protein tesbit edilmesi
tanıda önemli bir kriterdir.
Magnezyum (Mg)
Kaynak: Irish Farmer Journals
Kaynak: Youtube
Hipermagnezemi: Kan Mg konsantrasyonunun
yükselmesidir. ◦ Aşırı fazlalığı tehlikerli sonuçlar doğurabilir.
◦ Hipermagnezemi üremi ile birlikte böbrek hastalıklarından
sorumlu tutulmaktadır.
◦ Hipotiroidizmde, miks ödemde, addison hastalığında da
hipermagnezemiye rastlanır.
◦ Kan Mg düzeyinin yükselmesi merkezi sinir sistemi (MSS/CNS)
üzerine depresör bir etki yapar, kalp bozukluklarına ve
hipotansiyona neden olur.
Magnezyum (Mg)
Na, doğada en çok miktarda deniz sularında bulunur.
İnsanlar tuz biçiminde almaları sayesinde bu elementin
noksanlığına pek uğramazlar.
Havuç, karnıbahar, kereviz,ıspanak gibi bitkilerde,
yumurta, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal kaynaklı
gıdalarda yeteri kadar bulunur.◦ Suda kolay eridiğinden, yağmurlarla topraktan denizlere taşınır.
Bu nedenle, toprakta yetişen bitkilerde az bulunur.
Organizmada en çok kıkırdak, deri ve akciğerlerde
bulunur. Na ekstrasüller bir elementtir.
Sodyum (Na), Potasyum (K), Klor (Cl)
K, doğada topraklarda ve bitkilerde bol miktarda bulunur.
Başlıca kayısı, şeftali, muz, portakal, patates, lahana gibi
bitkisel kaynaklı ve dana eti, tavuk eti, karaciğer gibi
hayvansal kaynaklı maddelerde bol miktarda bulunur.
Organizmada ise kas, karaciğer, beyin ve eritrositlerde
bulunur.
K, intrasellüler bir elementtir.
Sodyum (Na), Potasyum (K), Klor (Cl)
Cl, doğada suların içinde çok, buna karşılık bitkilerde az
olmak üzere, özellikle sodyum klorür (NaCl) ve potasyum
klorür (KCl) haline bulunur.
Organizmaya başlıca NaCl biçiminde alınır.
Organizmada klor dokularda sıvılardan daha az bulunur.
Barsaklardan emilen klor, hücre dışı sıvılara ve sıvısı fazla
proteini az dokulara gönderilir.
Sodyum (Na), Potasyum (K), Klor (Cl)
Her üç elementte ince barsaklardan emilirler.
Aralarında emilimi etkileyen, birbirilerinin atılmasına
neden olarak, barsaklardan emilmelerine mani oluş
yönünden ters bir ilişki mevcuttur.
Özellikle otçullarda noksanlığı görülebilir. Ör. sığırlara
beslenmeleri sırasında, içinde tuz ihtiva eden yalama
taşları önlerine konur. Bu süretle besinlerinde ki sodyum,
potasyum dengesi sağlanmış olur.
Sodyum (Na), Potasyum (K), Klor (Cl)
Görevleri; 1. Normal ozmotik basınç ilişkilerinin ve asit baz dengesinin
sürdürülmesi ve gazların taşınması olaylarında etkileri vardır.
2. Plazma proteinlerinin su bağlama yetenekleri üzerinde etkilidirler ve ayrıca kan plazmasında globulinlerin çökelmesini de sağlarlar.
3. Na ve Cl iyonları kas ve sinir uyarımlarının normal düzeyde tutulabilmesinde önemlidirler. Bu yönden Ca ve Mg iyonlarının karşıtı olarak görev yaparlar.
4. Pankreas salgısı ve safra gibi sindirim salgılarının katımında kandaki Na ve K bileşikleri önemli yer tuttukları gibi mide salgısındaki serbest HCl kanda bulunan NaCl’ den üretilir.
5. Ayrıca, K iyonu belirli metabolizma tepkimeleri, içinde gereklidir. Örneğin; transfosforilasyon.
Sodyum (Na), Potasyum (K), Klor (Cl)
Kanda mmol/L veya mEq/L olarak
ifade edilirler.
Hiponatremi: Kanda Na
değerlerinin düşmesidir.◦ Nedenleri: Su zehirlenmesi, kronik
böbrek rahasızlıkları, yanık, ishal,
kusma, şiddetli terlemeler
Sodyum (Na), Potasyum (K), Klor (Cl)Serum Na konsantrasyonu
Canlı TürüNormak değerler
(mmol/L)
Sığır 138,00 – 147,00
Köpek 139,00 – 150,00
Kedi 147,00 – 162,00
At 136,00 – 145,00
Hipernatremi: Kanda Na değerlerinin yükselmesidir.◦ Nedenleri: Dehidrasyon, böbrek üstü bezinin aşırı çalışması
Hipokalemi: Kanda K değerlerinin düşmesidir.◦ Nedenleri: Kronik böbrek hastalıkları,
böbrek üstü bezinin aşırı çalışması, diüretik ilaçların kullanılması, çizgili kaslarda felç, kalp kasında yapısal bozukluklar.
◦ Sığırlarda hipokalemi sendromu
Hiperkalemi: Kanda K değerlerinin yükselmesidir.◦ Nedenleri: Yaygın doku harabiyeti,
böbrek üstü bezinin yetersizliği, tetani
Sodyum (Na), Potasyum (K), Klor (Cl)Serum K konsantrasyonu
Canlı TürüNormak değerler
(mmol/L)
Sığır 3,80 – 5,20
Köpek 3,40 – 4,90
Kedi 2,90 – 4,20
At 2,60 – 4,50
Şiddetli hipokalemi, kas zayıflığı ve lateral yatma
(Peek ve ark., 2000)
Hiperkloremi: Kanda Cl değerlerinin yükselmesidir.◦ Nedenleri: Aşırı izotonik serum uygulama, diare, böbrek
rahatsızlıkları, paratiroid bezinin aşırı çalışması, bazı ilaçlar
(diüretikler)
Sodyum (Na), Potasyum (K), Klor (Cl)Serum Cl konsantrasyonu
Canlı TürüNormak değerler
(mmol/L)
Sığır 92,00 – 102,00
Köpek 105,00 – 116,00
Kedi 113,00 – 123,00
At 96,00 – 105,00
Hipokloremi: Kanda Cl değerlerinin
düşmesidir. Diğer element eksiklikleri
ile beraber nadir görülür.◦ Nedenleri: Solunum asidozu, metabolik
alkoz, kusma, kistik fibrozis
Doğada; sülfhidril, disülfid, metiltiyo halinde amino
asitlerde bulunan haliyle insan ve hayvanlar tarafından
kullanılır.
Organizmada; tüm proteinler, özellikle saç, tüy, boynuz
ve tırnaklar, tendolar, müsin, safra, tükrük salgıları,
insülin gibi hormon, tiamin ve biotin gibi vitamin,
Koenzim A gibi trioz fosfat dehidrojenaz ve süksinik
dehidrojenaz gibi enzimler S kapsayan maddelerdir.
Kükürt (S)
Kükürt sindirim kanalına iki şekilde girer.1. Anorganik biçimde (Na, K, Mg sulfatlar biçiminde): Bu kükürt
barsaklardan oldugu gibi doğrudan doğruya emilir.
2. Organik biçimde (Proteinlerde ki bazı amino asitlere bağlı
kükürt biçiminde. Örneğin, metiyonin, sistin, sistein gibi): Bu
kükürt de, proteinler barsaklarda hidrolize olup yapı taşları
olan amino asitlere ayrıldıktan sonra, kükürtlü amino asitler
halinde emilirler.
Atılım; Başlıca idrar olmak üzere kıl dökülmesi, tırnak,
sindirim salgıları ve tükürük yolu ile vücudu terk eder.
Kükürt (S)
Görevleri;◦ Organik kükürdün çoğu anorganik sülfatla oksitlenip, kan
dolaşımına geçer.
◦ Karaciğer’de oksidasyondan kurtulan kükürt, kükürt taşıyan
çesitli organik maddelerin, örneğin, kükürtlü amino asitlerin,
heparin, heparan sentezinde kullanılır.
◦ Anorganik sülfatların bir kısmı barsaktan gelen kokuşma ürünü
toksik moleküllerin (krezol, difenol, indoksil vb.)
detoksifikasyonunda kullanılır.
◦ Androjen ve östrojenler gibi steroid hormonlar da
metabolizmaları sırasında sülfatla konjuge olurlar.
Kükürt (S)
Fe, Cu, Co, Zn, Mn, Mo, F, Cr, Se, I
İZ ELEMENTLER
Esmer renkli topraklarda bol miktarda
bulunur.
Ot yiyen hayvanlar bitkilerden yeteri kadar
ihtiyaçlarını sağlayabilirler.
Sularda daima bulunur. Sütte hemen hemen
hiç yoktur.
En iyi kaynaklar; karaciğer, böbrek, kalp,
yumurta sarısı, balık, fasulye, ıspanak,
buğday-yulaf unu, hurma, ceviz ve
pekmezidir.
Demir (Fe)
Demir (Fe)
Heme-A
Demir başlıca porfirin
kompleksinin, Hem’in
(hemoproteinlerin=Hb, Mb) ve
demir depolayan proteinlerin
(ferritin ve hemosiderin )
yapısında bulunan esansiyel bir
elementtir.
Tüm yaşayan hücreler demire
ihtiyaç duyar.
Demir (Fe)
Çoğu biyolojik işlemde önemli fonksiyonları mevcuttur. ◦ Örneğin enzimlerin yapısında bulunur (sitokromlar,
peroksidazlar).
◦ Serbest demir vücut için toksiktir.
◦ Serbest demir moleküler oksijenden ve hidrojen iyonlarından
serbest radikellerin sentezini katalizler. Bu durum kötü
sonuçlara sebep olur.
◦ Bundan dolayı serbest demirin toksisitesinin engellenmesi için,
çeşitli proteinlere bağlanmalıdır.
Organizma, et ve bitkilerde büyük miktarlarda bulunan ve
porfin iskeleti içindeki maskelenmiş halde olan kompleks
organik demirden (enzimlerin yapısındaki), midede
hemen hemen hiç açığa çıkarılamadığından dolayı
yararlanamaz.
Ancak, sebze ve iç organlarda (karaciğer, dalak, böbrek)
bulunan, anorganik demir, midede mide asidi HCl ’ de
eritilerek, demir klorüre çevrilir ve barsağın ilk kısmından
emilir.
Demir (Fe)
Organizmadaki tüm demir 4–5 g kadardır ve bunun % 75’,
porfirine bağlı şeklidir.
Porfirine bağlı demirin; ◦ % 55’i hemoglobinde,
◦ % 16’ sı enzimlerde (özellikle solunum),
◦ % 7’si miyoglobinde,
◦ % 20’si ferritinde depolanmış halde (kolayca iyonlaşabilen
anorganik halde) ve,
◦ % 3’ ü plazmada transferrin halde bulunur.
Demir (Fe)
Vücutta bulunuş formaları;1. Hemoglobin: Çoğu demir eritrositlerde hemoglobin olarak
bulunur. Vücuttaki toplam miktarın 2/3’ini oluşturur.
2. Depo haldeki demir: İki şekilde depolanır. Birincisi diffüz,
çözülebilir ferritindir. Diğeride çözünmez, bütün halinde
depolanan hemosiderindir. En fazla demir depolayan organlar
karaciğer ve dalaktır. Bunları sırasıyle böbrek, kalp, iskelet
kasları ve beyin izler.
3. Miyoglobin: Hemoglobinin bir alt ünitesine benzer ve kaslarda
bulunur. Her molekül bir atom demir içerir.
Demir (Fe)
4. Doku demir bileşeni: Bu bölümdeki demir miktarı çok düşük
olmasına rağmen oldukça önemlidir. TCA siklusunda görev
yapan enzimleri yarısından çoğu demir içerir veya demire
kofaktör olarak ihtiyaç duyarlar. Hem-içeren bileşikler: Hemoglobin ve miyoglobine benzer yapıları
vardır. Bu grupta katalazlar, peroksidazlar ve sitokromlar bulunur.
Sitokrom a, b ve c mitokondride bulunur ve oksidatif fosforilasyonda
çok önemlidir.
Hem olmayan demir içeren enzimler: Ksantin oksidaz, sitokrom c
redüktaz, süksinat dehidrojenaz, NAD dehidrojenaz.
Demire yada heme ko-faktör olarak ihtiyaç duyan enzimler: Akonitaz
ve triptofan pirolaz.
Demiri bilinmeyen bir formda içeren enzimler: Ribonükleotid
redüktaz ve α–gliserofosfat.
Demir (Fe)
5. Dolaşım demiri: Demir vücutta çeşitli kompartmanlar arasında
plasma transferrini ile taşınır. Transferrin bir glikoproteindir.
Her molekülü iki adet demir atomu bağlayabilir.
Gıdalar ile alınan demir midede HCl etkisi ile çözeltilir.
Çeşitli indirgen maddelerin etkisiyle Fe++ (ferröz)
tuzlarına indirgenir ve emilir. Fe+++ (ferrik) tuzları
güçlükle emilime uğrar.
Demir (Fe)
Fe emilimi büyük ölçüde barsak mukozası tarafından
kontrol edilir ve emilimi ancak Fe gereksinimi varsa
gerçekleştirilir.
Eritrositlerin parçalanmaları ile serbest kalan,
hemoglobin yapısındaki Fe retikuloendotelyal sistem
hücreleri tarafından hemoglobinden ayrılır. Bir bölümü
karaciğer ve dalakta depolanır. Kalanı yeniden
hemoglobin yapımında kullanılmak üzere kemik iliğine
taşınır.
Demir (Fe)
Görevleri;◦ Hemoglobin’in yapısında bulunan Fe atmosferik oksijeni gevsek
biçimde bağlayarak dokuların derinliklerine taşınmasını sağlar.
◦ Kasların miyoglobin’inde bulunan Fe, hemoglobin ile gelen
oksijeni depolar.
◦ Çeşitli koenzimlerin yapısında bulunan Fe redoks
(oksidoredüksiyon) aracısı olarak görev yapar.
Analizinde kolorimetrik teknikler sık kullanılır ve kanda
µg/dL veya µmol/L olarak ifade edilir.
Demir (Fe)
Yetersizliği: Genel nedeni beslenme
eksikliğidir. Bunun yanında emilim
bozukluğu yada aşırı kayıplarda
(mide-barsak kanamaları) sebep
olabilir. Demir yetersizliği şekillenmiş
bireylerde : ◦ Plazma ferritin düşer.
◦ Plazma transferrin ve TDBK (toplam
demir bağlama kapasitesi) yükselir.
◦ Plazma demiri düşer.
◦ Anemi gelişir.
Demir (Fe)Fe konsantrasyonu
Canlı TürüNormak değerler
(µmol/L)
Sığır 14,90 - 36,70
Köpek 5,37 – 32,20
Kedi 12,20 – 38,50
At 13,40 – 36,90
Bir mikrositik, hipokromik
anemi karakteristiktir ve
makrofajlardan kemik iliği
aspiratında demir
depolanması mevcut
değildir.
Genelde plazma ferritin
ölçümü demir yetersizliği
için iyi bir tanısal testtir.
Demir (Fe)
Kaynak: Hematoloji atlası
Mikrositik hipokromik anemi
Fazlalığı: Bu duruma demir
yetersizliğinden daha az rastlanır.
Sebebleri;◦ Yüksek alım ve emilim.
◦ Serbest demirin toksik etkileri ile ilgilidir.
◦ Demirin parenteral verilmesi, tekrarlanan kan
transfüzyonları.
◦ İdiopatik (genetik) hemokromatosis.
Demir (Fe)Fe konsantrasyonu
Canlı TürüNormak değerler
(µmol/L)
Sığır 14,90 - 36,70
Köpek 5,37 – 32,20
Kedi 12,20 – 38,50
At 13,40 – 36,90
Doğada, özellikle bitkisel kaynaklı besin
maddelerinde bol miktarda bulunur. ◦ Kuru nohut, bakla ve benzerleriyle, ceviz, fındık ve
benzerlerinde, yapraklı sebzelerde yeteri kadar
bulunur. Bunun dışında karaciğer ve sütte Cu
yönünden zengindirler.
Bakır (Cu)
Besinlerle alınan Cu barsaklardan emilir. Cu emilimini Mo ve inorganik sülfatlar engellerler.
Plazma Cu’nın en önemli bölümünü serüloplazmin adıverilen bir protein (enzim) oluşturur.
Memelilerde bakırın en önemli görevlerinden birisi, eritropoezisdeki rolüdür.
Hemoglobin sentezinde gereklidir.
Bazı enzimlerin ko-faktörüdür. Ör.: Sitokrom a, katalaz, SOD (superoksit dismutaz), seruloplazmin
Kafadan bacaklılarda ve yılanlarda hemoglobin yerinegeçen, hemosiyanin adı verilen bir madde buhayvanlarda oksijenin taşınmasında görev alır.
Bakır (Cu)
Eksikliği: Çesitli türlerde değişik hastaliklara neden olur. ◦ Tavuklarda ve köpeklerde raşitizm benzeri kemikleşme
bozuklukları,
◦ Sığırlarda sürekli ishaller ve miyokard enfarktüsüne bağlı ani
ölümler,
◦ Koyunlarda yapağının rengini ve karakteristik kıvrımlarını
kaybetmesi yanında kuzularda enzootik ataksi (swayback)
görülür. ◦ Genç hayvanlarda progresif nöropati görülür.
◦ Bu hastalık yurdumuzda yaygın olarak görülür ve önemli
ekonomik kayıplara neden olur.
Bakır (Cu)
Kaynak: Youtube
Fazlalığı: Çeşitli enfeksiyonlar, glomerulonefritis,
miyokart infarktüsü, östrojen verilmesi gibi hallerde
artar.◦ Wilson Disease
◦ Hepatolentiküler dejenerasyon ile karakterizedir. Dokularda bakır
birikimine yol açan otozomal resesif geçişli genetik bir hastalıktır.
◦ Bu hastalık kendini psikiyatrik veya nörolojik belirtiler ve karaciğer
hastalığıyla gösterir.
◦ Seruloplazminin beyin ve karaciğerde yığılması, kanda azalması, idrarla
dikarboksilli peptidler ve serbest amino asitler çıkarılması ile
karakterizedir.
Bakır (Cu)
Kobalt (Co)
Doğada, bazı topraklarda yeter miktarda
bulunduğu halde, bazılarında azdır.
Az kobaltlı topraklarda gelişen otlarla yetişen
hayvanlarda anemi görülür.
Bunun nedeni, B12 Vitamini olan
siyanokobalamin oluşturulamamasıdır.
Kobalt organizmada ancak, karaciğerde depolanmış olarak
en fazla miktarda bulunur.
Diğer dokularda eser miktarda yer alır.
Besinlerle alınan kobalt özellikle ruminantların rumenin
de B12 vitamininin (Kobalamin) sentezinde kullanılır. ◦ Bu vitamin yapısında % 4,5 oranında kobalt kapsar.
Kobalt (Co)
Eritropoezis için gereklidir.
Kobalt noksanlığında,
ruminantlarda, iştahsızlık, büyük
hücreli anemi (makrositik anemi),
yağlı karaciğer, dalakta
hemosiderozis gibi belirtiler veya
patolojik durumlar gözlemlenir.
Kobalt (Co)
Kaynak: UWaterloo
Normal eritrositler Makrositik eritrositler
Kobalt noksanlığı sadece ruminantlarda görülür. Çünkü,
sadece ruminantlar, mikrofloralarında B12 vitamini
sentezlerler.
Çinko doğada, bitki ve hayvan kaynaklı besinlerde
çok yaygındır.
Büyüme ve üreme gösteren her biyolojik
materyalde, yeter miktarda bulunur.
Buğday çimi, bira mayası, marul ve salatalar,
karaciğer, midye ve benzeri deniz ürünleri,
özellikle Zn’ den zengindirler. Sütün litresinde de
2-3 mg kadar bulunur.
Çinko (Zn)
Organizmada çinko, prostat, saç, kemik, karaciğer,
böbrek, kaslar, pankreas, dalak gibi organlarda bulunur.
Çinko, alkol dehidrojenaz, glutamik dehidrojenaz,
ürikaz, böbrek fosfatazı, karboksipeptidaz, eritrositik
karbonik anhidraz, SOD (superoksit dismutaz) gibi
enzimlerinin de yapı taşıdır.
Çinko, karbonhidrat metabolizmasının önemli bir
hormonu olan insülin molekülünün bir parçasıdır.
Çinko (Zn)
Organizmada, tüm dokularda düşük düzeylerde bulunur.Karaciğer ve böbrekler’de depo edilir.
Arjinaz, fosfoglikomutaz, heksokinaz, izositrikdehidrojenaz, pirofosfataz ve çesitli dekarboksilazlarınaktivatörüdür.
Hücrenin mitokondriyumunda yoğunlaşır.
Eksikliğinde; Tavuklarda perosiz, sığırlarda sterilite oluşur.
Mangan (Mn)
Doğada, çesitli bitkilerde bulunur. Organizmada, en çok
kemiklerde, daha az olarak karaciğer ve böbrekte
bulunur.
Hayvanlar da ksantin’in, ürik aside çevrilmesini
(oksitlenmesini) katalizleyen ksantin oksidaz’ ın
yapısında yer alır.
Besinlerle az Mo alınması Cu emilimini arttırır ve bakır
zehirlenmesinin oluşmasına neden olur.
Molibden (Mo)
Doğada, toprakta bulunur.
Organizmada, en çok dişlerde yer alır.◦ Dişlerin oluştuğu çağlarda, litrede 0,9 - 1,5 mg ( 0,9 -1,5 ppm)
Flor kapsayan suların içilmesi diş çürüklüğü oranını en alt
düzeyde tutar.
◦ Aynı çağda, litrede 1,5 mg’ dan fazla Flor kapsayan suların
içilmesi, hatalı dişlerin oluşmasına neden olur.
Fazlalığına Florozis denir.
Flor (F)
Normal FlorozisKaynak: Fidancı
Glikoz ve lipid metabolizmasında görev alır.
Trivalent formu (Cr3+) İnsulin hormonunun aktivatörüdür. ◦ Etkisini güçlendirir, hücrenin glikozdan yararlanmasını artırır.
◦ Organizmada glikoz-tolerans faktörün (GTF) yapısında yer alır.
GTF insulinin spesifik reseptörlere bağlanmasını veya affinitesini artırmak suretiyle insulin etkisini güçlendirir.
Noksanlığına bağlı olarak insulin direnci gelişebileceği düşünülmektedir. ◦ İnsulin krom olmadan glikozu regüle edemez.
Krom (Cr)
Selenyum (Se)
Selenyumun temel biyokimyasal fonksiyonu
hidrojen peroksidin (H2O2) redüksiyonunda
görevli olan glutatyon peroksidazın (GSH-
Px/GPx) esansiyel bir parçası olmasıdır.
Çok sayıda organik peroksidin (R-OOH)
redüksiyonunu katalizleyen GSH-Px,
metabolizmada önemli bir fonksiyona sahiptir.
Hayvanlar ve insanlar için zorunlu bir iz element olan
selenyum, diyetlerde yer alan bitkisel gıdalar aracılığı ile
alır.
Bazı önemli Selenoproteinler;◦ Glutasyon peroksidazlar (GPx)
◦ Tiyoredüksin redüktaz(TR)
◦ İyodotronin deiyonidaz (ID)
◦ Selenoprotein P (SePP)
◦ Selenoprotein W (Se-W)
Selenyum (Se)
Selenyum organizmanın antioksidan savunma sisteminin
esansiyel bileşenidir ve eksikliğinde başta kardiyomiyopati
olmak üzere kardiyovasküler ve immün sistem
bozukluklarına neden olur.
Ayrıca kanser gelişimi ile de önemli ilişkisinin olduğuna
dair çok sayıda yayın bulunmaktadır.
Selenyum (Se)
Selenyum noksanlığı;◦ Genç ruminantlarda beyaz kas hastalığına,
◦ Üreme bozukluklarına,
◦ Süt ineklerinde retensiyo sekundinarum olgularında artışa,
◦ Kanatlılarda eksudatif diatez,
◦ Karaciğer ve pankreas nekrozuna neden olur.
Selenyum fazlalığında “alkali hastalığı” gözlenir.
Selenyum (Se)
Kaynak: Fidancı Kaynak: Infobarrel
Beyaz Kas Hastalığı (White Muscle Disease)
Doğada deniz suyunda, kıyı topraklarında, deniz
havasında bulunur.
Organizmada Tiroit bezinde lokalize olmuştur.
Hipotiroidizm durumlardan düşer.
Hipertiroidizm, süt verimi, yumurta verimi artışında
yükselir.
İyot (I)
İyodun tiroit bezine girmesini engelleyen maddelere
guatrojen maddeler adı verilir.
Memleketimiz de özellikle Karadeniz bölgesinde fazla
miktarda tüketilen karalahana’da bu maddelerden
tiyosiyanat’lar bol miktarda bulunur.
Bu yörelerde tiroid bezi hastalığı olan guatr’a çok
rastlanır.
İyot (I)
Ası T (1999). Tablolarla Biyokimya I, Nobel Tıp Kitapları Dağıtım, Ankara. Engelking LR (2014). Textbook of Veterinary Physiological Chemistry. 3rd Edition. Academic
Press. Fidancı UR. Biyoelementler Ders Notlar. İnternet Erişim:
http://80.251.40.59/veterinary.ankara.edu.tr/fidanci/Ders_Notlari/Ders_Notlari/Biyoelementler.pdf Erişim Tarihi: 09.10.2016
Judson GJ, Reuter DJ (1999). Selenium. In: Soil Analysis: An Interpretation Manual. pp 325–329. Melbourne: Australia: CSIRO Publishing.
Kalaycıoğlu L, Serpek B, Nizamlıoğlu M,Başpınar N,Tiftik A. (2000). Biyokimya, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
Milne DB. Laboratory assessment of trace element and mineral status, p69-90. In.: Bogen JD, Klevay LM (2000). Clinical Nutrition of the Essential Trace Elements and Minerals: The Guide for Health Professionals. 1st ed. Humana Press.
Peek SF, Divers TJ, Guard C, Rath A, Rebhun WC (2000) Hypokalemia, muscle weakness, and recumbency in dairy cattle. Vet Ther., 1(4): 235-244.
Schwarzenbach RP, Egli T, Hofstetter TB, von Gunten U, Wehrli B (2010). Global waterpollution and human health. Annual Review of Environment and Resources 35: 109–136
Sözbilir Bayşu N, Bayşu N (2008). Biyokimya, Güneş Kitabevi.
Kaynaklar
Aşağıdakilerden hangisi iz elementtir?
a. Ca
b. P
c. Mg
d. Na
e. Se
Soru 1
Cevaplar: e
Aşağıdaki hormonlardan hangisi Ca metabolizmasının
düzenlenmesinde görev alır?
a. PTH
b. İnsulin
c. ACTH
d. T4
e. MSH
Soru 2
Cevaplar: a
Selenyum noksanlığına bağlı olarak kuzularda hangi
hastalık oluşur?
a. Hipotiroidi
b. Beyaz kas hastalığı
c. Eksüdatif Diatez
d. Retensiyo sekundinarium
e. Hipokalsemi
Soru 3
Cevaplar: b
Sorularınız ?