2
iBRAHiM SÜRESi yada hezimete ahirette de çe- tin bir azaba iyilik arneller kabul edilmeyip kül gibi Bu ayetler, bir yan- dan kafirlere bulunurken bir yan- dan da hicretten sonra meydana gelecek ve bu müslümanla- elde edecekleri zaferiere et- mekte. Mekke'nin ve müs- yeniden oraya müj- desini vermektedir. bölümde kafir- lerin ahirette hiçbir mazeret bulamaya- uyup küfre bile be- lirtilmekte; müminlerin ebed'i cennetlerle Allah'a -ve bu veciz bir ifadesi olan kelime-i tevhidin- (Buhar!, "Tefslr". 14/ 2), meyvesi bitip tükenmeyen bir gibi mutluluk bildi- rilmektedir. Üçüncü bölüm (aye t 28-34), Allah ni- metleri ve bu nimetiere nankörlük edenlerin ilgilidir. Burada, hidayetini reddedip yerine inkar- kendile- riyle birlikte kavimlerini de helake sürük- ledikleri ve karar son cehennem bildirilir. mü- minlerden namaz gizli ha- istenir; kimsenin kimseye ahiret gününde bu- nun rolüne dikkat çekilir. Allah kudretiyle ortaya kevn'i ve amaçla- yan bunlardaki düzene ed ,i lir. Bu bölümün son ayetinde, kullara kadar bol nimetler ihsan Dördüncü bölüm (ayet 35- 41 ). en büyük rehberlerinden olan Hz. rahim'in yüksek dini ayetlerden Burada Hz. Mekke'nin hem bir güvenlik merkezi hem de tevhid de içeren son derece veciz örnek dua cümleleri yer Onun "Rabbimiz! Hesapla- günde beni, ve bütün mürninleri son cümlesi. bütün müslümanlarca en çoksevilen ve tekrar edilen dualardan biri Sürenin son bölümü (ayet 42-52) yuka- genel bir mesi mahiyetindedir. Kim olursa olsun. nerede ve hangi devirde bulu- nursa bulunsun. ilahi hakikatiere açan zalimlerin mutlaka yenilgiye ve özel- likle hak ve 352 adalet yoluna hissedecekleri derin dilekleri ve nihayet cezalar Süre, bü- tün insanlara bir mesaj ayetle son bulur : bu Kur'an insan- lara bir bildiridir; onunla iba- dete Allah bilmeleri ve iyice dü- için Sürenin faziletine dair tefsirlerde yer alan (mese la bk. V ahid!, lll, 22, Zemah- II , 309, Beyzavl, I, 643). - resini okuyan kimseye putlara tapan ve on ecir verilecektir" hadisin uydurma ka- bul I, 239-24 I ; Zer- I, 432) . Muhammed b. Seyyid! el-Ha- b'ib, ed-Da've ilalliih ii sure ti el-Ijalil bir yüksek lisans ( 140 l/1 98 Med ine, el-Camia- tü'l-islami yye). Seyyid Muhammed Desü- ki ( Te{siru sureti Kah i re I 98 7), Bedr'i Ali Muhammed ( el-Menhecü '1- {i te{siri sureti Kahir e 988 ), Seyyid Ahmed Selim ( ' s- selfm{f te{siri sureti Ka hire 141 1/ 99 1) ve Muhammed Ebü Set'it (bk. bi bl.) birer kitap kaleme : Vahidi. el-Vasit Adil Ahmed Abdülmev- cOd Beyrut 1415/ 1994 , lll, 22; Zemah- (Bey rut). ll, 3.09 ; ibnü'l-Cevzi. el- Mevzu'at (n Abdurrahman M. Osman). Medine 1386/ 1966 , 239-241 ; Fahreddin er-Razi, Tef- sir·i Kebir: Mefatihu '1-gayb (tre. Suat 1992, XIII, 482-55 3; XIV, 5-48; Beyzavi. Envarü't·tenzil, istanbul 1884 , 1, 643 ; ibn Kesir, Sa m! b. Muham- med es -Sela me), Riyad 1418/ 1997, IV, 509; Zer- el- Burhan, 432 ; ibn Hacer. ind e). IV, 93 , 190; SüyOti, el-itJç.an ( Bu gii). 1, 28 , 30, 31 , 45 , 83 ; 'l-me'ani, Xlll, 79-261 ; Elma- Hak Dini, IV, 3008-3035 ; Ömer Tann istanbul 1980 , s. 299 -306 ; Ab- dullah Mahmud Ehda{ü kül/i sure ve ani'l-Kerfm, Kahire 1986 , I, 169-187; Muhammed EbO Setit, lja- {i ibrahim 'aleyhi 's-se lam, Kahire 1412/1991; MevdOdt, Tefhimü'l-Kur'an (tre. Muhammed Han Kayant istanbul 1996, ll, 533-560 . li] EMiN b. -, 0-1 (ö. 838/ 1435) Timur' un torunu ve Fars hakimi (bk. L _j L b. 0-1 Ebu b. (ö. 330/ 941) diye _j Cibal bölgesinde bulunan ve da verilen için kaynaklarda bk. Herevl, s. 477) nisbesiyle kendisine. "Zahir için ilim için de seç" diye göre (Sü- leml , s. 404) dindar ve süfi bir ailenin ço- ibrahim b. genç- hadis ilmiyle oldu. Ali b. Hasan b. Ebü'l-Anber'i. Ebü er-Re- Muhammed b. Cehm es-Semlrl'den hadis Daha sonra tasawufa yöneldi. Bu sahadaki bilgi ve tecrübesini mak için D'inever , Mekke ve Medine gibi yerleri Ebu Abdullah rib'i'nin müridi oldu ve otuz boyunca ondan istifade etti. halife- si el-Hawas'tan da kaydedilmektedir. Ebü ölü- münden sonra ve bu- rada vefatma kadar faaliyetine de- vam etti. Seksen yemek ye- (Serrik. s. 24 3) uzun bir ömür 337 (948) söyleyenler varsa da (Zehebl, 11 , 244; Safedl, VI, 20) 330'da (941) kaydedilmektedir. Kabri uzun müddet bölge ziyaret (Bedran. 22 b. sahte (müddeTier) tasawuf iddialarla ortaya huzurunda ve hizmetinde bulunmamaktan vurgu- (Süleml, s. 402, 405). helal yemekten ve gözetmeksizin bütün insanlara hizmet etmekten ibaret oldu- söyleyen rahim b. ruhsatlara göre hareket etmenin tehlikesine dikkat Allah korkusunun önemini ancak Allah'a kul h ür savun- Tevekkülü Allah'la kul kalan bir olarak b. göre (a.g.e., s. 403-405) tevazu- un olup bereketi kibir ise yine içteki onun da kötü belirtileri vurur. Yine ona göre ehli hiç- bir zaman Allah'tan gaip olmaz;

İBRAHiM ŞEYHAN kı~ ~'.r.!l · 2020. 8. 28. · son derece veciz örnek dua cümleleri yer alır. Onun duasının. "Rabbimiz! Hesapla rın görüleceği günde beni, ana-babamı

  • Upload
    others

  • View
    6

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İBRAHiM ŞEYHAN kı~ ~'.r.!l · 2020. 8. 28. · son derece veciz örnek dua cümleleri yer alır. Onun duasının. "Rabbimiz! Hesapla rın görüleceği günde beni, ana-babamı

iBRAHiM SÜRESi

yada hezimete uğratacak, ahirette de çe­tin bir azaba çarptıracaktır; onların iyilik adına yaptıkları arneller kabul edilmeyip kül gibi savrulacaktı r. Bu ayetler, bir yan­dan kafirlere uyarıda bulunurken bir yan­dan da hicretten sonra meydana gelecek savaşlara ve bu savaşlarda müslümanla­rın elde edecekleri zaferiere işaret et­mekte. Mekke'nin fethedileceği ve müs­lümanların yeniden oraya döneceği müj­desini vermektedir. Aynı bölümde kafir­lerin ahirette hiçbir mazeret bulamaya­cakları. şeytana uyup küfre sapanların şeytan tarafından bile kınanacakları be­lirtilmekte; ardından müminlerin ebed'i cennetlerle mükafatlandırılacağı, Allah'a inanmanın -ve bu inancın veciz bir ifadesi olan kelime-i tevhidin- (Buhar!, "Tefslr". 14/2), meyvesi bitip tükenmeyen bir ağaç gibi devamlı mutluluk sağlayacağı bildi­rilmektedir.

Üçüncü bölüm (ayet 28-34), Allah ' ın ni­metleri ve bu nimetiere karşı nankörlük edenlerin durumlarıyla ilgilidir. Burada, Allah'ın hidayetini reddedip yerine inkar­cılığı yerleştirmeye çalışanların kendile­riyle birlikte kavimlerini de helake sürük­ledikleri ve karar kılacakları son durağın cehennem olduğu bildirilir. Ardından mü­minlerden namaz kılmaları . gizli açık ha­yır yapmaları istenir; kimsenin kimseye yardım ederneyeceği ahiret gününde bu­nun kurtarıcı rolüne dikkat çekilir. Allah 'ın yaratıcı kudretiyle ortaya çıkardığı kevn'i varlıklara ve insanın yararlarını amaçla­yan bunlardaki düzene işaret ed,ilir. Bu bölümün son ayetinde, Allah ' ın kullara sayınakla başa çıkamayacakları kadar bol nimetler ihsan ettiği hatırlatılır.

Dördüncü bölüm (ayet 35-41 ). insanlı­

ğın en büyük rehberlerinden olan Hz. İb­rahim'in yüksek dini kişiliğini yansıtan ayetlerden oluşur. Burada Hz. İbrahim 'in, Mekke'nin hem bir güvenlik merkezi hem de tevhid odağı olması dileğini de içeren son derece veciz örnek dua cümleleri yer alır. Onun duasının. "Rabbimiz! Hesapla­rın görüleceği günde beni, ana-babamı ve bütün mürninleri bağışla" şeklindeki son cümlesi. bütün müslümanlarca en çoksevilen ve tekrar edilen dualardan biri olmuştur.

Sürenin son bölümü (ayet 42-52) yuka­rıdaki hususların genel bir değerlendir­mesi mahiyetindedir. Kim olursa olsun. nerede ve hangi devirde yaşamış bulu­nursa bulunsun. ilahi hakikatiere karşı savaş açan zalimlerin mutlaka yenilgiye uğrayacakları ve perişan olacakları özel­likle vurgulanır; Allah'ın bildirdiği hak ve

352

adalet yoluna karşı savaş açanların kaçı­nılmaz akıbetieriyle karşılaştıklarında

hissedecekleri derin pişmanlık duyguları, faydasız dilekleri ve nihayet çarptırılacak­ları ağır cezalar kısaca anlatılır. Süre, bü­tün insanlara bir mesaj niteliği taşıyan şu ayetle son bulur : ''işte bu Kur'an insan­lara bir bildiridir; onunla uyarılmaları, iba­dete layık olanın yalnızca Allah olduğunu bilmeleri ve aklı başında kişilerin iyice dü­şünüp anlamaları için gönderilmiştir" .

Sürenin faziletine dair bazı tefsirlerde yer alan (mesela bk. V ah id!, lll , 22, Zemah­şe rl, II , 309, Beyzavl, I, 643). "İbrahim sü­resini okuyan kimseye putlara tapan ve tapmayanların on katı ecir verilecektir" anlamındaki hadisin uydurma olduğu ka­bul edilmiştir (İbnü'l-Cevzl, I, 239-24 I ; Zer­keş!. I, 432) . Muhammed b. Seyyid! el-Ha­b'ib, ed-Da've ilalliih ii sureti İbrfıhim el-Ijali l adıyla bir yüksek lisans çalışma­sı yapmış ( 140 l / 1 98 ı. Med ine, el-Camia­tü' l-islamiyye). Seyyid Muhammed Desü­ki ( Te{siru sureti İbrahim, Kah i re I 987), Bedr'i Atıf Ali Muhammed ( el-Menhecü '1-~avim {i te{siri sureti İbrahim, Kahire ı 988), Seyyid Ahmed Selim ( el-~avlü 's­selfm{f te{siri sureti İbrahim, Kahire 141 1/ ı 99 1) ve Şehhat Muhammed Ebü Set'it (bk. bi bl.) birer kitap kaleme almışlardır.

BİBLİYOGRAFYA :

Vahidi. el-Vasit (n ş r. Adi l Ahmed Abdülmev­cOd v. dğ r. ). Beyrut 1415/ 1994, lll , 22; Zemah­şeri, el-Keşşa{ (Beyrut). ll, 3.09; ibnü'l-Cevzi. el­Mevzu'at (n ş[ Abdurrahman M. Osman). Medine 1386/ 1966, ı , 239-241 ; Fahreddin er-Razi, Tef­sir· i Kebir: Mefatihu '1-gayb (tre. Suat Yıld ı rı m

v. dğr.). . Ankara 1992, XIII, 482-553; XIV, 5-48; Beyzavi. Envarü 't· tenzil, istanbul 1884, 1, 643; ibn Kesir, Te{sirü'l-~ur'an(nş r. Sam! b. Muham­med es-Selame), Riyad 1418/ 1997, IV, 509; Zer­keşt, el-Burhan, ı , 432 ; ibn Hacer. el-Kafi 'ş -şaf (Z em a h şe rt. ei-Keşşa{JBey rutl içinde). IV, 93 , 190; SüyOti, el-itJç.an ( Bugii). 1, 28 , 30, 31 , 45 , 83; Aıost. Ru/:ıu ' l-me'ani, X lll, ı 79-261 ; Elma­lılı , Hak Dini, IV, 3008-3035; Ömer Rıza Doğru! . Tann Buyruğu, istanbul 1980, s. 299-306; Ab­dullah Mahmud Şehhiite. Ehda{ü kül/i sure ve meJç.aşıdüha fi'l-~ur' ani'l-Kerfm, Kahire 1986, I, 169-187; Şehhiit Muhammed EbO Setit, lja­şa'işü 'n-nü?umi'l-~ur'anf {i Jç.ışşati ibrahim 'a leyhi 's-selam, Kahire 1412/1991; MevdOdt, Tefhimü'l-Kur'an (tre. Muhammed Han Kayant v.dğr.). istanbul 1996, ll, 533-560.

li] EMiN IŞIK

ı İBRAHiM b . ŞAHRUH

-,

(~L.;, 0-1 ~'.r.!)

(ö. 838/ 1435)

Timur'un torunu ve Fars hakimi (bk. TİMURLULAR).

L _j

ı

L

İBRAHiM b. ŞEYHAN

kı~ 0-1 ~'.r.!l Ebu İshak İbrahim

b. Şeyban el-Kırmisini (ö. 330/ 941)

Şeyhülcibal diye tanınan Kinnanşahh sfıfi.

_j

Batı iran 'ın Cibal bölgesinde bulunan ve Kırmis'in adı da verilen Kirmanşah'a

yerleştiği için Kırm'is'in'i(baz ı kaynaklarda Kirmanşahl, bk. Herevl, s. 477) nisbesiyle anılır. Babası Şeyban kendisine. "Zahir adabı için ilim öğren. batın adabı için de takvayı seç" diye öğüt verdiğine göre (Sü­leml, s. 404) dindar ve süfi bir ailenin ço­cuğu olmalıdır. ibrahim b. Şeyban genç­liğinde hadis ilmiyle meşgul oldu. Ali b. Hasan b. Ebü'l-Anber'i. Ebü Kılabe er-Re­kaş'i. Muhammed b. Cehm es-Semlrl'den hadis aldı. Daha sonra tasawufa yöneldi. Bu sahadaki bilgi ve tecrübesini arttır­mak için D'inever, Şam , Mekke ve Medine gibi yerleri dolaştı. Ebu Abdullah el-Mağ­rib'i'n in müridi oldu ve otuz yıl boyunca ondan istifade etti. Şeyhinin diğer halife­si İbrahim el-Hawas'tan da faydalandığı kaydedilmektedir. Ebü Abdullah'ın ölü­münden sonra Kırm'isln'e yerleşti ve bu­rada vefatma kadar irşad faaliyetine de­vam etti. Seksen yıldır iştahla yemek ye­mediğini söylediğine bakılırsa (Serrik. s. 24 3) uzun bir ömür sürmüş olmalıdır. 337 (948) yılında vefatettiğini söyleyenler varsa da (Zehebl, el-'İber, 11 , 244; Safedl, VI, 20) kaynakların çoğunda 330'da (941) öldüğü kaydedilmektedir. Kabri uzun müddet bölge halkı tarafından ziyaret edilmiştir (Bedran. ı ı. 22 ı) .

İbrahim b. Şeyban sahte mutasawıfları (müddeTier) şiddetle eleştirmiş. tasawuf adına birtakım iddialarla ortaya çıkma­nın şeyhlerin huzurunda ve hizmetinde bulunmamaktan kaynaklandığını vurgu­lamıştır (Süleml, s. 402, 405) . Veraın, helal yemekten ve ayırım gözetmeksizin bütün insanlara hizmet etmekten ibaret oldu­ğunu babasından öğrendiğini söyleyen İb­rahim b. Şeyban ruhsatlara göre hareket etmenin tehlikesine dikkat çekmiş. Allah korkusunun önemini hatırlatarak ancak Allah'a kul olanın h ür olabileceğini savun­muştur. Tevekkülü Allah'la kul arasında kalan bir sır olarak tanımlayan İbrahim b. Şeyban'a göre (a.g.e., s. 403-405) tevazu­un kaynağı iç temizliği olup bereketi dışa yansır; kibir ise yine içteki bulanıklıktan kaynaklanır. onun da kötü belirtileri dışa vurur. Yine ona göre müşahede ehli hiç­bir zaman Allah'tan gaip olmaz; yakınlık

Page 2: İBRAHiM ŞEYHAN kı~ ~'.r.!l · 2020. 8. 28. · son derece veciz örnek dua cümleleri yer alır. Onun duasının. "Rabbimiz! Hesapla rın görüleceği günde beni, ana-babamı

nurları onları kuşatır. Bu nuriara garkol­duklarından onlar halkla ilgilerini manen keser. ruhlarıyla gaip, bedenleriyle hazır olurlar. Bundan dolayı onlara "gaip - hazır" denir. İbrahim b. Şeyban. müminin dün­yada bir çeşit cennet hayatı yaşayabile­ceğine inanır; Allah cennete bedel olarak mümine mescidi. ilahi dldarı görmeye bedel olarak da mürnin kardeşlerinin yüz­lerine bakmayı bahşettiğini söyler (a.g.e., s. 405) Fena ve bekayı yanlış anlayan mu­tasawıfları tenkit ederken gerçek anlam­daki fena ve bekanın temelinin halis tev­hid ve sa hi h kulluk olduğunu. bunun öte­sinin safsata ve zındıklıktan ibaret bulun­duğunu belirtir (Kuşeyrl, s. 128).

Çevresindekilere. "Ya Allah ' ı hatırlayın

veya ölümü hatırdan çıkarmayın" diye öğüt veren İbrahim b. Şeyban (Serrac, s. 336; Süleml, s. 404) !sarı dostluk ve arka­daşlığın esası olarak görür. Sohbet mec­lisine katılanların nesneleri kendilerine nisbet ederek "ayakkabım. ibriğim" gibi ifadeler yerine "ayakkabılarımız. ibriği­miz" şeklinde ortaklık ifade eden cümle­ler kullanmalarını tavsiye eder (Serrac, s. 232, 234). Bu görüşlerine dayanarak onu fütüwet hareketinin temsilcilerinden say­mak mümkündür.

BİBLİYOGRAFYA :

Serrac, el-Lüma', s. 232, 234, 243, 253, 336, 405; Sülemi. Taba~at, s. 402-405; Ebü Nuaym. 1-jilye, X, 36ı; Kuşeyri, Risale (Uludağ). s. ı28 ,

223, 243, 248, 4ıO; Hücviri, Keşfü'l-mahcüb ( Uludağ). s. 250, 370; Herevi. Taba~at, s. 477, 478; Sem'ani. el-Ensab, X, ııo; Feridüddin el­Artar. Tezkireta 'l-ev liya (t re. Süleyman Uluda!l). istanbul ı99ı, s. 722-724; Zehebi, A'lamü'n­nübela', XV, 392-394; a.mlf .. el-'iber, Küveyt ı96ı , ll, 244; Saf edi, el-Va{f, VI, 20; ibn K esir, el-Bidaye, Xl , 234; Cami. Nefaf:ıat, s. 26ı; Şa'­

rani. et-Tabakat, 1, ıı3; Münavi. el-Kevakib, ll , 3-4; ib.nO'I-i~ad. Şe?erat, ll, 344; Nebhani. Ke­ramatü 'l-evliya' , ı, 39ı; Bedran. Teh?lbü Taril]i Dımaş~. ll , 22 ı . r:;ı;ı

M E RHAN YETİK

ı İBRAHiM ŞiNASİ EFENDi

ı

L (bk. ŞiNASi)-

_j

ı İBRAHiM b_ TAHMAN ı

(..:.ıl+ 0! ~f.)!!)

Ebu Said İbrahim b. Tahman b. Şu'be ei-Herevi

(ö. 163/780)

Muhaddis, fakih ve ketarn alimi, tabii_ L _j

Muhtemelen 80'den (699) sonra He­rat'ın Başan köyünde doğdu. Merv'e, Irak ve Hicaz bölgelerine giderek Sabit ei-Bü­nanl. Simak b. Harb. İbnü'I-Mu 'temir, Ebu

İshak es-SebiT. Asım b. Behdele. A'meş. Şu'be b. Haccac. Süfyan es-Sevr'! gibi ta­biln alimlerinden hadis öğrendi. Hac yol­culuğu sırasında uğradığı Bağdat'ta ha­dis rivayet etti. Hayatının son yıllarında Mekke'ye yerleşti. Safvan b. Süleym, oğlu Abdülhalik b. İbrahim. Abdullah b. Mü­barek. Vekl' b. Cerrah. Abdurrahman b. Mehdi, Süfyan b. Uyeyne, İbn Sellam ei­Cümahl gibi alimler kendisinden faydalan­dı. Muhtemelen Hicaz'dan dönerken KG­fe' de ziyaret ettiği Ebu Hanife'ye Malik b. Enes'in hadislerini imla etti (i bn EbG Ha­tim. I, 3-4). İyi ahlaklı. cömert bir kimse ol­duğu belirtilen İbrahim b. Tahman kay­nakların çağuna göre 163'te (780). bazı kaynakların belirttiğine göre ise 168'de (784-85) Mekke'de vefat etti. 158 (775) veya 160 (777) yıllarında öldüğü de söy­lenmiştir.

Rivayetleri Kütüb-i Sitte'de yer alan İb­rahim b. Tahman için Abdullah b. Müba­rek, Ahmed b. Hanbel ve Ebu Davud "si­ka" terimini kullanmış. Ebu Hatim er-Razi bazan sika, bazan da "hasenü'l-hadls. sa­dOk" olarak değerlendirmiştir. Yahya b. Main onun için "la be'se bih" demiş. is­hak b. Rahuye rivayetlerinin sağlam . ken­disinin sika olduğunu söylemiş. Yahya b. Eksem Horasan. Irak ve Hicaz alimlerinin en güvenilir ve en bilgili olanlarından biri kabul etmiştir. Salih Cezere de İbrahim b. Tahman'ın sika bir muhaddis olduğunu söylerken iman konusunda farklı bir irca görüşü benimsediğini ifade etmiş. Dare­kutnl ile diğer bazı münekkitler ise si ka olmakla beraber irca görüşü sebebiyle tenkit edildiğini belirtmiştir. İbrahim b. Tahman Hicaz'a giderken Nlşabur'a uğ­ramış. din dışı kabul ettiği Cehmiyye'ye ait fikirleri n orada yaygın olduğunu gö­rünce halkı bu fikirlerden vazgeçirmenin haccetmekten daha sevap olacağı düşün­cesiyle şehirde kalarak Nlşaburlular'a ir­ca görüşünü kabul ettirmeye çalışmıştır.

. Onun benimsediği irca anlayışının. imanı yeterli sayıp arneli önemsemeyen Mürcie fırkasının görüşüyle bir ilgisi bulunmadığı. büyük günah işleyenleri kafir sayan Hari­eller'in aksine Allah Teala'nın günahkar­ları bağışlayabileceği ümidini taşıdığı ifa­de edilmekte ve bu görüşün islam alimle­rince yadırganmadığı bilinmektedir. Di­ğer taraftan onun bu görüşün propagan­dasını yapmadığı gibi sonrala~ı bu fikrin­den vazgeçtiği de belirtilmektedir (ibn Hacer. ı, ı 3 ı) Ebu Zür'a er-Razi'nin tes­bitine göre Ahmed b. Hanbel de İbrahim b. Tahman'a derin saygı duymuş ve riva­yetlerini güvenilir saymıştır. Onu zayıf bir

İBRAHiM TAMGAÇ HAN

ravi kabul eden hadis hafızı Muhammed b. Abdullah b. Arnmar'ın bu değerlendir­mesinin yanlış olduğu , rivayetlerinin ha­sen derecesinden aşağıya düşmediği be­lirtilmiştir (Zehebl, A'lamü'n-nübela', VII, 382, 383; ibn Hacer, 1, I 30).

EserlerL Müellifin günümüze ulaşan tek eseri Meşyeljatü İbrahim b. Tah­mô.n'dır. Eserin Darü'l-kütübi'z-Zahiriy­ye'deki yazma nüshasını yayımiayan Mu­hammed Tahir Malik. nüshanın üzerinde "meşyeha" kaydı bulunmakla beraber bu­nun "es-sünen" kelimesinin tashifi oldu­ğunu düşünmekte (Meşyel].a, neşredenin

g iri şi, s. 6, 45}, buna göre eserin İbnü'n­Nedlm'in müellife nisbet ettiği Kitô.bü's­Sünen fi'l-fı]fh olabileceği akla gelmek­tedir. Nitekim özellikle Allah'ın sıfatları konusunda Cehmiyye'nin birçok görüşü­nü çürüten 208 rivayetten meydana ge­len eserin bir meşyeha olmadığı açıktır. İki cüzden ibaret olan nüshayı Muham­med Tahir Malik önce Mecelletü'l-Ma'­hedi'l-ma}Jtutô.ti'l-~rabiyye' de (XXII/2, Kah i re I 396/1976. s. 24 I-300), daha son­ra müstakil olarak yayımiarnıştır ( Dımaşk

ı 403/1983) . Ulvl es-Sekkaf da Zehebl'nin Muljtaşarü '1- 'ulüv ve İbn Abdülber en­Nemerl'nin et-Temhid'in in fihristieriy­le beraber eserin fihristini neşretmiştir (Demmam 1410). İbrahim b. Tahman'ın sika ve zayıf ravilere dair Med}Jal adıyla birer eser kaleme aldığı (ibn Hibban, VI, 27), ayrıca Kitdbü 'l-Menô.]fıb, Kitô.bü'l­'ideyn ve Kitô.bü't-Tefsir adlı eserleri bulunduğu belirtilmektedir (ibnü'n-Ne­dlm, s. 284).

BİBLİYOGRAFYA :

ibrahim b. Tahman. Meşyel]a (n ş r. Muham­med Tahir Malik), Dımaşk ı403/ı983, neşr.ed e­nin girişi, s. 6, ı 1-52; ibn Ebü Hatim. el-Cerf:ı ve 't-ta'dil, 1, 3-4; II, ı07; ibn Hibban. eş-Şi~at. VI, 27; Kelabazi, Ricalü Şaf:ıif:ıi 'l-Bul]ari, ı. 53-54; ibnü'n-Nedim. ei-Fihrist(Teceddüd). s. 284; ibn Mencüye, Ricalü Şa f:ı1f:ıi Müslim (n ş r. Ab­dullah ei-Leysi). Beyrut ı 407/ ı987 , 1, 40; Hatib, Tar11]u Bagdad, VI, ı 05 -ı ıı; Sem'ani. el-Ensab, 11, 38-39; Yaküt, Mu 'cemü '1-büldan, 1, 322; Miz­zi. Teh?ibü 'l-Kemal, ll , ı 08-ıı4; Zehebi. A'la­mü 'n-nübela', VII, 378-385; a.mlf., Te?kiretü'l­f:ıufffi?, ı , 213; Safedi, el-Va{f, VI, 23-24; Kureşi. el-Cevahirü'l-muc;tıyye, 1, 85 -86; Fasi, el-'ik­dü'ş-şemin, lll , 2ı5-2ı6; ibn Hacer. Teh?ibü 't­Teh?ib, 1, ı29-ı3ı ; Hazrecl, ljulaşatü Te?hib, s. ı8; Temimi. et-Taba~ata's-seniyye, 1, ı98-200; Sezgin. CAS, ı , 92-93 ; Ca'fer Seccadi. " İbn Tahman", DMBi, IV, ı59-ı60.

. li] M. YAŞAR KANDEMİR

L

İBRAHiM TAMGAÇ HAN

(bk. TAMGAÇ HAN).

353