84
18.12.2015 CEZA USUL HUKUKU I FİNAL 2. HAFTA İDDİA MAKAMI SÜJELERİ (Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 132) Ceza muhakemesi süreci tez, antitez ve sentezlerden oluşmaktadır. Tezi ileri süren makam iddia makamı, antitezi ileri süren makam savunma makamı, senteze varan makam ise yargılama makamıdır. Bu makamların üçü de bir araya gelerek kolektif bir makam olan ceza muhakeme makamını oluşturmaktadırlar. Muhakeme faaliyeti, yargılama makamının tek başına yaptığı bir faaliyet değildir. Yargılama makamı 3 1

Ceza Usul 2. Hafta

  • Upload
    aurelio

  • View
    27

  • Download
    2

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

CEZA USUL HUKUKU I

FİNAL 2. HAFTA

İDDİA MAKAMI SÜJELERİ

(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 132)

Ceza muhakemesi süreci tez, antitez ve sentezlerden oluşmaktadır.

Tezi ileri süren makam iddia makamı, antitezi ileri süren makam savunma

makamı, senteze varan makam ise yargılama makamıdır.

Bu makamların üçü de bir araya gelerek kolektif bir makam olan ceza

muhakeme makamını oluşturmaktadırlar.

Muhakeme faaliyeti, yargılama makamının tek başına yaptığı bir faaliyet

değildir. Yargılama makamı 3 makamın bir arada çalışması sonucunda

hükme varırken, diğer makamlardan da mütalaa almaktadır. Mütalaa

makamları iddia makamı ve savunma makamıdır. Yargılama makamı ise

karar makamıdır.

Ceza muhakemesi faaliyeti kolektiftir ve bu kolektif faaliyeti 3 makam

birlikte ortaya koymaktadır.

1

Page 2: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Bugün Türk hukukunda iddia makamının 2 temel süjesi vardır.

1) Cumhuriyet savcısı

2) Katılan

İddia makamını işgal eden esas süje, cumhuriyet savcısıdır. Bunun yanında

bir de katılan vardır.

Katılan, her olayda, her duruşmada, her davada işin içerisinde değildir.

Oysa cumhuriyet savcısı her yerde, her durumda, ceza muhakemesi

sürecinin başından, muhakemenin bitmesi ve verilen cezanın infaz edilmesi

sırasında dahi işin içerisindedir.

Cumhuriyet Savcısının Süjeliği

Yetkili makamlar tarafından suç şüphesinin öğrenilmesi, CMK m. 158’de

düzenlenmiştir.

İşte cumhuriyet savcısı da tam olarak bu andan itibaren sahneye

çıkmaktadır. Cumhuriyet savcısının olmadığı bir muhakeme aşaması ya da

daha sonrasında olmadığı bir infaz aşaması yoktur.

Bu nedenle cumhuriyet savcısı oldukça önemli bir süjedir.

Cumhuriyet savcılığıbir devlet organıdır.Savcılık, kamusal

faaliyetgerçekleştiren, kamusalbir organdır.Türkiye’de özel bir savcılık

usulü yoktur.

Savcılık, yapılanma olarak idari bir yapıya sahiptir. Bunun anlamı,

savcılığın da diğer idari organların yapılanmasına benzer bir şekilde

yapılanıyor olmasıdır. Bu nedenle savcılık, hiyerarşi ilkesine göre

çalışmaktadır.2

Page 3: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Fakat savcılık, hem idari hem de adli faaliyet yapabilmektedir.

‘’Adli faaliyet’’, aslında yargılamayı da içine alan daha geniş bir faaliyet

alanıdır. Fakat savcılık için bu kadar geniş bir anlamda anlaşılmamalıdır.

Savcılık, bir suçun aydınlatılması için faaliyette bulunmaktadır. Fakat

savcılığın yaptığı bu faaliyet, biryargılama faaliyeti değildir.

Savcılık 2 temel ilkeye göre çalışmaktadır.

Bu ilkelerden birincisi hiyerarşi ilkesidir.

Bütün idari makamlar bu ilkeye tabiidir. Üstten emir alma, kamu hukukuna

dayalı bir ast, üst ilişkisi, savcılıkların da örgütlenmesinde karşımıza

çıkmaktadır.

Savcılıkta bir başsavcı ve maiyetindeki cumhuriyet savcıları vardır.

Türkiye’de artık ‘’savcı yardımcılığı’’ gibi bir makam yoktur.

Bu ilkelerden ikincisi ise, savcıların birliği (vahdeti) ilkesidir.

Bu ilkeye göre savcının bireysel olarak kimliği, yürüttüğü adli faaliyette

hiçbir önem taşımamaktadır.

Örneğin Ahmet de, Mehmet de, Nurcan da aynı yetki alanı içerisinde savcı

olabilirler.

Örneğin Nurcan izne gittiyse artık dosyası Ahmet’e verilebilir.

Örneğin Mehmet’in iş yoğunluğu vardır, bu nedenle kendisine yeni gelen

dosya Ahmet’e verilmiştir. Bu dosyaya Ayşe devam edebilir. Bir süre

sonra başka bir durum ortaya çıkarsa dosya Mehmet’e geri verilebilir.

Mehmet bütün duruşmalara katılıp, esas hakkındaki mütalaayı yazabilir.

3

Page 4: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Tüm bunlar mümkündür.

‘’Savcıların birliği’’, savcıların hangi savcı olduğu önemli olmadan bir

grup olarak hareket etmesidir.

Soruşturmayı kimin yaptığı, o dosyanın ilk kimin eline geldiği,

duruşmalara ilk kimin girdiği, esas hakkındaki mütalaayı kimin verdiği,

savcıların birliği ilkesi gereğinceönemli ve belirleyici değildir.

Örneğin esas hakkındaki mütalaayı Mehmet verip, kanun yoluna arkadaşı

Ahmet başvurabilir.

Savcıların birliği ilkesi gereğince savcılar, kendi adlarına değil kurum

adına yani başsavcılık adına hareket etmektedirler.

Bu, hiyerarşi ilkesine ters düşmemektedir. Çünkü bu çalışma biçimi,

savcıların kendi isteklerine göre belirlenmemektedir. Bu çalışma biçimi,

başsavcının öngördüğü şekilde, başsavcının verdiği emirler (iç emir

yetkisi) doğrultusunda yapılacaktır ve ayrıca başsavcının gözetim ve

denetimi altındadır.

Burada başsavcının mutlak bir denetim ve gözetim yetkisi vardır. Başsavcı

emir vermekte, dosyaları almakta, kendisi mütalaa vermekte ve bunun gibi

bir takım müdahalelerde bulunmaktadır. Bu nedenle anlaşıldığı üzere

başsavcının eli, savcılıklarda oldukça güçlüdür.

Örneğin bir savcı izne çıkacaksa, o savcı izne çıkmadan önce dosyaları

başsavcılık tarafından başka savcılara verilmektedir.

4

Page 5: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Dolayısıyla savcıların birliği ilkesi gereğince soruşturmayı yapan,

iddianameyi düzenleyen, duruşmayı takip eden, kanun yoluna başvuran

savcılar, birbirlerinden farklı olabilmektedir.

Savcılık, bağımsız değildir. Bu konu tartışılan bir konudur.

‘’Bağımsızlık’’ ile kastedilen, emir ve talimat alıp almama meselesidir.

‘’Bağımsızlık’’ ile kastedilen, teminat sahibi olmak değildir. Bağımsızlık

başka, teminat sahibi olmak başka bir şeydir.

Hâkimler savcıların aksine, bağımsızdır. Hâkimlere emir ve talimat vermek

mümkün değildir.

Anayasa m. 139, savcının teminatlarını da belirtmekte, hâkim ve savcılık

teminatını düzenlemektedir. Fakat teminatlı olmak demek, bağımsız olmak

demek değildir.

Bağımsızlık emir ve talimat alma ile ilgilidir. Savcılar bağımsız değildir.

Çünkü savcılar, başsavcıdan emir almakta, hiyerarşi ilkesine göre

çalışmaktadırlar.

Kurum olarak ‘’savcılık’’ da bağımsız değildir. Onlar da hiyerarşi ilkesine

göre çalışmaktadırlar.

Ancak bu, savcıların teminatsız olduğu anlamına gelmemektedir.

Anayasa m. 139 gereğince savcılar, tıpkı hâkimler gibi, teminata

tabiidirler.

Hem hâkimlerin hem de savcıların teminatlarının birer ayrıcalık olarak

görülmemesi gerekmektedir. Bunlar, hem hâkimlerin hem savcıların

görevlerini gerektiği gibi yerine getirebilmeleri için anayasalarda ya da 5

Page 6: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

kanunlarda düzenlenen bazı önlemlerdir. Teminatlı olmak, bağımsız

olmakla eşit değildir.

Peki, savcı taraf mıdır?

Savcı şekil itibariyle taraftır. Savcı Anglo Saxon hukukundaki gibi taraf

değildir.

Anglo saxon hukukunda savcının tek derdi, o kişinin o suçu işlediğini,

hukuka ve adil yargılamaya uygun olmak kaydıyla, makul şüphenin

ötesinde ispatlamaktır.

Kıta Avrupası hukukunda ise savcı, sadece şekil itibariyle taraftır. Yani

Türk hukukunda savcı, sırf usul diyalektiği oluşsun diye taraftır.

Kanunun çeşitli hükümlerinde (CMK m. 277, 300) ‘’karşı tarafa tebliği’’,

‘’diğer tarafa sorulur’’ şeklinde ifadeler yer almaktadır.Bu ifadelerden

savcının kanunun gözünde de taraf sayıldığı anlaşılmaktadır.

Savcı, aynı zamanda makam itibariyle taraftır.

Yani savcı, sırf savcılık yaptığı için o makamı işgal etmektedir. Sırf o

makamı işgal ettiği için de orada görev yapmaktadır. Yoksa savcının

kişisel olarak mesele ile alakası yoktur.Savcı olan kişinin savcı olmasaydı,

iddia makamında bulunmasaydı, o davayla hiçbir ilgisi olmayacaktır.

Dolayısıyla bu kişinin meseleyle ilgisi tamamen makamıyla alakalıdır.

Kamu adına iddia görevini yerine getirdiği ve iddia makamını işgal ettiği

için orada taraftır.

6

Page 7: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Savcılığın yalnızca bağımsız olup olmadığı ve taraf olup olmadığı değil,

tarafsız olup olmadığı da tartışmalıdır.

Bu konuda dikkate alınması gereken kavram ‘’objektifliktir’’.

‘’Objektiflik’’ kendi içerisinde 2 alt unsura ayrılmaktadır.

1) Kişiliğinden sıyrılma

2) Tarafsızlık

Öncelikle şekil itibariyle taraf olmak, objektif olmayı engeller nitelikte bir

özellik değildir.

Cumhuriyet savcısı tarafından kamu adına iddia makamı işgal edilirken,

cumhuriyet savcısı görevini objektif bir şekilde yapmaktadır.

CMK m. 160’a göre cumhuriyet savcısı şüphelinin ‘’lehine ve aleyhine

olan delilleri’’ toplamalıdır.

Dolayısıyla cumhuriyet savcısının görevini yerine getirirken, kişiliğinden

sıyrılması gerekmektedir.

Örneğin cumhuriyet savcısı Nurcan’ın, Nurcan olarak değil, cumhuriyet

savcısı olarak karar vermesi, kişiliğinden sıyrılması gerekmektedir.

Örneğin savcının bir aile babası, çocukluğu yetimhanede geçmiş birisi,

asker kökenli birisi, azınlık çocuğu, çok sorunlu bir evliliği olan bir adam,

bir eşcinsel, cinsel yönelimi farklı olan birisi olarak değil, cumhuriyet

savcısı olarak karar vermesi gerekmektedir.

7

Page 8: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Tarafsız olmak, savcının faille mağdura karşı eşit mesafede

durmasıdemektir.

Örneğin bir olayda hem A, hem B hem de C kişisi mağdur olsa,

cumhuriyet savcısı tümüne karşı aynı şekilde davranmalıdır.

Cumhuriyet savcısı sırf iddiasını ispatlamak için mağdura veya faile, diğer

fail ve mağdurlardan farklı davranamaz.

Dolayısıyla cumhuriyet savcısı hem şekil itibariyle hem de makam

itibariyle taraf olmanın yanında aynı zamanda objektif davranma

yükümlülüğü altındadır.

Günümüzde Türk hukukunda savcının yasaklılığı, reddi ve çekinmesi

müesseseleri yoktur.

Uygulamada bu konuda farklı yöntemlere başvurulmaktadır.

ÖRNEK:

Cumhuriyet savcısının elinde olan dosyadaki şüpheli veya sanık,

cumhuriyet savcısının kardeşidir. Cumhuriyet savcısının kendisi

çekinmemiş, bu dosyanın altından kalkabileceğine inanmıştır.

Ancak karşı taraf mağdur olarak bu durumdan son derece rahatsızdır.

Uygulamada bu durumda başsavcıya başvurulmakta, başsavcı tarafından

dosyanın bir başka cumhuriyet savcısına verilmesi istenmektedir.

Fakat bu uygulamanın hiçbir yerde bir kanuni düzenlemesi, bir kriteri,

mercii yoktur.

8

Page 9: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Başsavcı talebi reddederse kanunda bu ret kararına karşı yapılabilecek

herhangi bir şey de düzenlenmemiştir.

Dolayısıyla bir an önce objektifliğin sağlanması adına alınacak önlemlerin

ölçütlerinin, hiçbir savcının insafına bırakılmayacak şekilde kanunda

belirlenmesi gerekmektedir.

Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi

Madde 160 – (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir

suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını

açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini

araştırmaya başlar.

ÖRNEK:

Bir sabah, kalabalık bir semtte bir arabanın içerisinde 2 tane vurulmuş

insan bulunmuştur. Cumhuriyet savcısı, bir suçun işlendiği izlenimini

veren bu hali öğrenmiştir.

Böyle bir durumda, ortada bir suç şüphesi doğacaktır. Bu şüpheye

‘’başlangıç şüphesi’’denilmektedir.

Cumhuriyet savcısı bir olayı öğrenmiş, o olayın suç öğelerini

içerebileceğini, bu durumun suç teşkil eden bir fiil sonucunda ortaya

çıkmış olabileceğini düşünmüştür.

Cumhuriyet savcısının bu noktada duyduğu şüphe o kadar zayıftır ki,

ortada bir kişiye yönelen bir suç şüphesi dahi yoktur.

9

Page 10: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

ÖRNEK:

Uçurumdan aşağıya düşen bir araba bulunmuş fakat arabanın el freninin

çekik olması nedeniyle kişilerin intihar etmiş olmadıkları, bir cinayet

işlendiği şüphesi ortaya çıkmıştır.

ÖRNEK:

Bir köyde, bir ev yanmıştır. Bu evin yakıldığı mı yoksa kendiliğinden mi

yandığı bilinmemektedir. Ortada bu kadar zayıf bir şüphe vardır.

Cumhuriyet savcısı araştırmaya başlayacaktır.

Cumhuriyet savcısı, bir nevi olayın içinde yolculuğa çıkmaktadır. Bu

yolculukta ona eşlik edecek olan, adli kolluktur. Delillere bakılacaktır.

Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi

Madde 160 –

(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir

yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri

marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak

muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.

Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir

yargılamanın yapılmasıdır.

Cumhuriyet savcısının, ceza muhakemesinin amacına nasıl hizmet

edeceğini söyleyendüzenleme ise CMK m. 160’dır.

Cumhuriyet savcısı, adli kolluğun yardımıyla maddi gerçeği bulmak ve

adil bir yargılama yapmak için çalışmaktadır.

10

Page 11: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Cumhuriyet savcısının objektif olması gereğinin dayanağı da, ‘’şüphelinin

lehine ve aleyhine olan delilleri toplamak ve haklarını korumakla’’

yükümlü olduğunun bu maddede düzenlenmiş olmasıdır.

Cumhuriyet savcısının maddi gerçeğe ulaşmak için, şüphelinin haklarını

ihlal etmek gibi bir yetkisi yoktur.

Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri CMK m. 161’de düzenlenmiştir.

Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri

Madde 161 – (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki

adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir;

yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu

görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi

gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir

işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet

savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.

(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile

uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl

bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye (adli işe) ilişkin bütün

emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele

hâllerde, sözlü olarak verir. (Ek cümle: 25/5/2005 - 5353/24 md.) Sözlü

emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.

(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında

ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit

geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür. 11

Page 12: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde

kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma

veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü

veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri

görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca

doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında

2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin

Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri

hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama

usulü uygulanır.

(6) Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâllerinde, bu Kanunun hükümleri

uygulanmak koşuluyla, vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı

haklarında genel hükümlere göre soruşturma yapılması kaymakamların

mensup oldukları il ve valilerin bulundukları ile en yakın il Cumhuriyet

başsavcısına aittir. Bu suçlarda kovuşturma yapmaya, soruşturmanın

yapıldığı yerin görevli mahkemesi yetkilidir.

(7) (Ek: 31/3/2011-6217/21 md.) Yetkisizlik kararı ile gelen bir

soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine

varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için

soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza

mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu

konuda verilen karar kesindir.

(8) (Ek:21/2/2014–6526/15 md.) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311,

312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında,

görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet

12

Page 13: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı

Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı

maddesi hükmü saklıdır.

5.fıkradaki düzenleme önemlidir. Eğer istenen belgeler verilmiyorsa veya

görev ve işlerde kötüye kullanma veya ihmalvarsa kamu görevlileri, kolluk

amir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya

soruşturma yapılacaktır.

Vali ve kaymakamlar hakkında, Memurlar Ve Diğer Kamu Görevlerinin

Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri

hakkında ise, hâkimlerin görevlerinden dolayı tâbi oldukları yargılama

usulü uygulanacaktır

Burada, kolluk, vali ve kaymakam ve en üst dereceli emniyet amirleri

bakımından bir ayrım yapılmış,birbirinden farklı yollar izlenmiştir.

6.fıkra hükmü, izin şartı ile ilgilidir. Ağır cezayı gerektiren suçüstü

hallerinde vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı o ildeki

başsavcı tarafından soruşturma yapılacaktır.

Bu vali ve kaymakamın kişisel suçundan dolayı soruşturma, maiyetindeki

savcılardan birine verilemez.

Maddeye göre iki savcı da yetkisiz olduğu düşüncesinde ise, bu savcılarbu

sorunun çözümü için en yakın ağır ceza mahkemesine başvuru

yapmalıdırlar. Bu mahkemenin verdiği karar, kesin olacaktır.

13

Page 14: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Kamu davasını açma görevi

Madde 170 – (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı

tarafından yerine getirilir.

Maddeye göre kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından

yerine getirilmektedir.

İddianamenin kabulü ve duruşma hazırlığı

Madde 175 – (1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve

kovuşturma evresi başlar.

(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve

duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.

ÖRNEK:

Cumhuriyet savcısı A, bir iddianame düzenlemiş, mahkemeye sunmuştur.

Bunun sonucunda kamu davası açılmış olmamaktadır çünkü kamu davası,

iddianamenin kabulüyle açılmış sayılmaktadır.

Ya sunulan iddianamenin kabul edilmesi ya da mahkemenin 15 gün

susması suretiyle iddianamenin kabul edilmiş sayılması gerekmektedir.

CMK m. 170 hükmü, aslında cumhuriyet savcısına kamu davasını açmak

üzere bir iddianame hazırlama ve mahkemeye sunma görevini yüklemiştir.

Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılıp açılmayacağına karar

verebilecek bir kudreti yoktur. Cumhuriyet savcısı iddianameyi verdiğinde

kamu davası açılmış olmamaktadır.

14

Page 15: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Dolayısıyla CMK m. 170/1 hükmü ile kastedilenin aslında bu olduğu kabul

edilmelidir.

Kamu davasını açma görevi

Madde 170 –

(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda

yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.

(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;

a) Şüphelinin kimliği,

b) Müdafi,

c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,

d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,

e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin

kimliği,

f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,

g) Şikâyetin yapıldığı tarih,

h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri,

i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,

j) Suçun delilleri,

k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve

tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,

15

Page 16: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Gösterilir.

(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle

ilişkilendirilerek açıklanır.

(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar

değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.

(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda

öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin

istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili

tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.

‘’Yeterli şüphe’’, kamu davası açıldığı takdirde şüphelinin mahkûm olma

ihtimalinin, beraat etme ihtimaline göre daha fazla olmasıdır.

Oran %51’e %49 dahi olsa, şüphelinin mahkûm olması ihtimali, beraat

etme ihtimalinden daha yüksek olmalıdır.

Maddede ‘’suçu işlemiş olma ihtimali’’denmemekte, ‘’mahkûm olma

ihtimali’’ denmektedir. Bunun ispat edilmesi ihtimalinden söz

edilmektedir.

Hükmün, mahkûmiyet hükmü yönünde olması ihtimalinin daha çok olması

gerekmektedir.

Cumhuriyet savcısı, mahkûmiyet ihtimalinin daha ağır bastığı

kanısınadeliller ışığında varmaktadır.

Bu durumda cumhuriyet savcısının delil değerlendirme yetkisinin olmadığı

söylenemez. Bunun aksinisavunan hukukçular da vardır, ancak bu yorumşu

16

Page 17: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

andaki sistemin ruhuna ve kanunun çizdiği cumhuriyet savcısı profiline

aykırı bir yorumdur.

Cumhuriyet savcısı yeterli şüpheye varılıp varılmadığının anlaşılması için

elbette ki delilleri değerlendirecektir.

Türkiye’de 1985 yılında sorgu hâkimliği kaldırılmıştır. Cumhuriyet

savcısı, sulh ceza hâkiminin olaya dâhil olduğu haller dışında soruşturma

evresindeki tek hukukçu konumundadır.

Alman doktrininde yapılan bir benzetmeye göre; ‘’bir soruşturmada,

soruşturma yapan adli organın kafası, beyni, cumhuriyet savcısı, elleri de

adli kolluktur.’’

Türkiye’de adli kolluk, idari kolluk ile aynı teşkilat içerisindedir. Bu 2

kolluk, fiziksel olarak da birbirinden ayrılmamakta, adli kollukla idari

kolluk bir arada çalışmaktadır. Ancak adli kolluk, faaliyet alanı

bakımından idari kolluktan farklıdır.

İdari kolluk suç öncesi kolluğu(önleyici kolluk), adli kolluk ise suç sonrası

kolluğudur.

Suç şüphesinin ortaya çıkmasından sonra görev yapan, faaliyet alanı suçla

ilgili, suçun aydınlatılması olan kolluk, adli kolluktur.

Bunun yanında bir başka fark, idari kolluğun mülki amire bağlı olması,

adli kolluğun ise cumhuriyet savcısından emir ve talimat alıyor olmasıdır.

İdari görevler bakımından idari kolluk, o görevde işlediğisuçlar

bakımından idari yargıya, adli kolluk ise işlediği suçlar bakımından adli

yargıya tabiidir.

17

Page 18: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri

Madde 161 –

(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile

uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl

bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini

gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.

CMK m. 161/2’ye göre adli kolluk görevlileri, suç şüphesiyle ilgili

öğrendikleri her türlü bilgiyi derhal cumhuriyet savcısına bildirmek

zorundadırlar.

Adli kolluk görevlileriacele hallerde cumhuriyet savcısından sözlü emir

alabilirler.

CMK m. 161 ile birlikte, adli kolluğun faaliyet alanını düzenleyen Adli

Kolluk Yönetmeliği m. 5 ve 6 daincelenmelidir.

Adli Kolluk Yönetmeliği

Adlî kollukla ilgili esaslar

Madde 5 - Adlî kollukla ilgili düzenleme ve uygulamalarda aşağıdaki

genel esaslara uyulur:

a) Cumhuriyet (Değişik ibare:RG-21/12/2013-28858)3 4 başsavcılığı, adlî

görevlere ilişkin emir ve talimatlarını öncelikle adlî kolluk sorumlularına

veya adlî kolluk görevi ifa eden diğer birim âmirlerine verir.3  4

Adlî kolluk, bağlı bulunduğu kolluk teşkilâtının bir parçası olup, öncelikli

görevi, karşılaştığı suçun işlenmesini önlemektir.

18

Page 19: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

(Değişik:RG-1/3/2014-28928) Cumhuriyet savcılarınca, adlî görevler ile

ilgili emir ve talimatlar, kolluk birimlerinin aralarındaki işbölümü ile

kolluk teşkilâtlarının görev ve yetki alanlarına göre verilir.

Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde üstlerinin emrindedir.

Adlî kolluk görevlilerine, adlî görevi bulunmayan üstleri tarafından,

yürütülen soruşturma ile ilgili emir ve talimat verilemez. Yönetmeliğin 7

nci maddesi hükümleri saklıdır.

Adlî kolluk görevlileri, kadrolarında yer aldıkları birimlere mevzuatla

verilmiş ve adlî görev kapsamı dışında kalan diğer görev ve hizmetleri de

yerine getirirler.

b)  Adlî kolluk görevlilerinin özlük hakları, bağlı oldukları teşkilât

tarafından yürütülür.

c) (Ek:RG-21/12/2013-28858)2 4 En üst dereceli kolluk amiri adlî olayları,

suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumakla ve bu konuda

gerekli tedbirleri almakla görevli ve yetkili olan mülki idare amirine

derhal bildirir.2  4

Görev ve yetkiler

Madde 6 - Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları

doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri

Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini gecikmeksizin

yerine getirir.

(Değişik:RG-21/12/2013-28858) Adlî kolluk görevlileri, kendilerine

yapılan bir suça ilişkin ihbar veya şikâyetleri; el koydukları olayları,

19

Page 20: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhâl Cumhuriyet

başsavcılığına ve en üst dereceli kolluk amirine bildirir ve ilgili

Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli

soruşturma işlemlerine başlar.

Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli

Hakkında Kanun

GEÇİCİ MADDE 9- (1) 31/12/2019 tarihine kadar, asliye ceza

mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz ve

katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz. Ancak, verilen

hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı

Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya

Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.

Sulh ceza mahkemeleri bilindiği üzere kaldırılmıştır. Asliye ceza

mahkemeleri ve ağır ceza mahkemeleri ise görevlerini yerine getirmeye

devam etmektedir.

Asliye ceza mahkemesi, asıl ceza mahkemesidir.

Geçici 9.madde ile asliye ceza mahkemelerindecumhuriyet savcılarının

duruşmaya katılmayacağı hükme bağlanmış, çelişme ilkesi açısından

problemli bir hüküm getirilmiştir.

Katılanın Süjeliği

Katılan ile ilgili temel hükümler, CMK m. 237, 234 ve 238’de yer

almaktadır.

20

Page 21: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Kamu davasına katılma

Madde 237 – (1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile

malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin

her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek

kamu davasına katılabilirler.

(2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz.

Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara

bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça

belirtilmişse incelenip karara bağlanır.

Kural olarak ilk derece mahkemesinde hüküm verildikten sonra kanun yolu

muhakemesinde katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak bunun bir istisnası

vardır.

Eğer ilk derece mahkemesinde bir katılma isteği yapılmış, bu istek ilk

derece mahkemesi tarafından bir karara bağlanmamışsa ve kanun yolu

başvurusunda açıkça belirtiliyorsa bu durumda CMK m. 237/2’ye göre

kanun yolu aşamasında katılma mümkündür.

Katılma usulü CMK m. 238’de düzenlenmiştir.

Katılma usulü

Madde 238 – (1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye

dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma

tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.

(2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar

görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.

21

Page 22: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

(3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden

sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.

(4) (Mülga: 18/6/2014 - 6545/103 md.)

Kamu davasının açılmasından sonra, cumhuriyet savcısı iddianameyi

düzenlemekte, görevli yetkili mahkemeye vermektedir. Eğer mahkeme bu

iddianameyi kabul eder veya 15 gün boyunca susması sonucunda

iddianamenin kabul edildiği varsayılırsa, kamu davası açılır, kovuşturma

aşaması başlar.

Bu andan sonra katılma istemi, mahkemeye dilekçe verilmesiyle veya zarar

göreninşikâyetçi olduğunu belirten sözlü beyanıyla yapılabilir.

Bu sözlü beyan, duruşma tutanağına geçirilir.

Eğer kişi şikâyetçi olduğunu belirten bir ifade kullanmışsa örneğin

‘’katılmak istiyorum’’ dememiş ancak‘’ben şikâyetçiyim, sanığın

cezalandırılması gerektiğini düşünüyorum’’ demişse, bunun üzerine

kendisine katılma isteğinin olup olmadığı sorulacak, eğer katılma istemi

varsa, cumhuriyet savcısının bu katılma isteminin uygun olup olmadığına,

sanık ve varsa müdafiinin dinlenilmesinden sonra karar verilecektir.

CMK m. 239 ve 234’de, katılanın haklarından söz edilmektedir.

Katılan için, zorunlu vekillik söz konusudur. Zorunlu vekillik CMK m.

239’da düzenlenmiştir.

Vekil ile müdafi birbirine karıştırılmamalıdır. Vekil, mağdurun avukatı,

müdafi ise şüpheli veya sanığın avukatıdır.

22

Page 23: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Hem vekillik hem de müdafilikte zorunlu vekillik veya zorunlu müdafilik

olmak üzere 2 farklı konu vardır.

Katılanın hakları

Madde 239 – (1) (Değişik: 24/7/2008-5793/41 md.) Mağdur veya suçtan

zarar gören davaya katıldığında, cinsel saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan

fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda, baro tarafından kendisine avukat

görevlendirilmesini isteyebilir.

(2) Mağdur veya suçtan zarar görenin çocuk, sağır ve dilsiz veya kendisini

savunamayacak derecede akıl hastası olması halinde avukat

görevlendirilmesi için istem aranmaz.

Birinci fıkra hükmü, iki türlü suç için uygulanacaktır. Bu suçlar; alt sınırı 5

yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ve cinsel saldırı suçudur.

Bir kimsenin çocuk olup olmadığına TCK m. 6’da yer alan tanımdan yola

çıkarak karar verilmelidir.

Maddeye göre 18 yaşından küçük herkes çocuktur.

Mağdur ile şikâyetçinin hakları

Madde 234 – (1) Mağdur ile şikâyetçinin hakları şunlardır:

a) Soruşturma evresinde;

1. Delillerin toplanmasını isteme,

2. Soruşturmanın gizlilik ve amacını bozmamak koşuluyla Cumhuriyet

savcısından belge örneği isteme,

23

Page 24: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

3. (Değişik: 24/7/2008-5793/40 md.) Vekili bulunmaması halinde, cinsel

saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda,

baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,

4. 153 üncü maddeye uygun olmak koşuluyla vekili aracılığı ile soruşturma

belgelerini ve elkonulan ve muhafazaya alınan eşyayı inceletme,

5. Cumhuriyet savcısının, kovuşturmaya yer olmadığı yönündeki kararına

kanunda yazılı usule göre itiraz hakkını kullanma.

b) Kovuşturma evresinde;

1. Duruşmadan haberdar edilme,

2. Kamu davasına katılma,

3. Tutanak ve belgelerden (…)örnek isteme,

4. Tanıkların davetini isteme,

5. (Değişik: 24/7/2008-5793/40 md.) Vekili bulunmaması halinde, cinsel

saldırı suçu ile alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda,

baro tarafından kendisine avukat görevlendirilmesini isteme,

6. Davaya katılmış olma koşuluyla davayı sonuçlandıran kararlara karşı

kanun yollarına başvurma.

(2) Mağdur, onsekiz yaşını doldurmamış, sağır veya dilsiz ya da meramını

ifade edemeyecek derecede malûl olur ve bir vekili de bulunmazsa, istemi

aranmaksızın bir vekil görevlendirilir.

(3) Bu haklar, suçun mağdurları ile şikâyetçiye anlatılıp açıklanır ve bu

husus tutanağa yazılır.

24

Page 25: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Katılma davayı durdurmamaktadır. Katılma talebi onaylansa da dava

durmayacaktır.

Katılmanın davaya etkisi

Madde 240 – (1) Katılma davayı durdurmaz.

(2) Tarihi belirlenmiş olan duruşma ve yargılama usulüne ilişkin diğer

işlemler vaktin darlığından dolayı katılan kimse çağrılamayacak veya

kendisine haber verilemeyecek olsa bile belirli gününde yapılır.

ÖRNEK:

Yapılacak olan duruşmadan katılan A’nın daha geç haberi olmuştur.Sırf

katılan da gelsin diye duruşmanın ertelenmesi mümkün değildir. Duruşma

katılana rağmen gününde yapılacaktır.

Katılmadan önceki kararlara itiraz

Madde 241 – (1) Katılmadan önce verilmiş olan kararlar katılana tebliğ

edilmez.

(2) Bu kararlara karşı kanun yoluna başvurabilmesi için Cumhuriyet

savcısı için öngörülen sürenin geçmesiyle katılan da başvuru hakkını

kaybeder. Katılma öncesinde verilen kararlar, katılanın kendisine tebliğ

edilmez.

Katılanın kanun yoluna başvurma hakkı, cumhuriyet savcısından

bağımsızdır. Katılan, cumhuriyet savcısı gitsin ya da gitmesin, kanun

yoluna başvurabilir.

Ancak kanun yoluna başvurmak için cumhuriyet savcısına öngörülen bir

süre varsa, o sürenin dolmasıyla katılanın süresi de dolmuş sayılacaktır.25

Page 26: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

ÖRNEK:

Katılanın başvurusu sonucu cumhuriyet savcısı kanun yoluna gitmemiş,

katılan kanun yoluna yalnız başına başvurmuş ve karar bozulmuştur.

Bu hallerde cumhuriyet savcısı, bozulan kararı yeniden takip etmek

durumundadır.

Katılanın, katılma kararından vazgeçmesi veya vefat etmesi halinde

katılma hükümsüz kalacaktır.

Ancak mirasçılar dilerlerse katılanın haklarını takip etmek üzere davaya

katılabilmektedirler.

Katılanın kanun yoluna başvurması

Madde 242 – (1) Katılan, Cumhuriyet savcısına bağlı olmaksızın kanun

yollarına başvurabilir.

(2) Karar, katılanın başvurusu üzerine bozulursa, Cumhuriyet savcısı işi

yeniden takip eder.

Katılmanın hükümsüz kalması

Madde 243 – (1) Katılan, vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır.

Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler.

Bunların yanında mahkeme başkanı veya yargıç aracılığıyla sanığa,

tanıklara, bilirkişiye, duruşmaya çağrılmış diğer kişilere soru sorma hakkı

CMK m. 201’de düzenlenmiştir.

26

Page 27: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Doğrudan soru yöneltme

Madde 201 – (1) Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla

duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve

duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak

doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya

hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde

sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar

verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.

(2) Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler,

birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.

CMK m. 215 ve 216. maddeleri kapsamında bilirkişinin dinlenilmesinden

ve delillerin ortaya konulmasından sonra görüş bildirme, tartışmaya

katılma ve CMK m. 24/2 kapsamında yargıcı reddetme dekatılanın hakları

arasında sayılabilecek haklardır.

SAVUNMA MAKAMI SÜJELERİ

(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 135, 136, 140,141)

Ceza muhakemesinde antitezi, savunma makamı süjeleri ileri sürmektedir.

Savunma makamı süjeleri, 2’ye ayrılmaktadır.

1) Şüpheli veya sanığın süjeliği

2) Müdafiin süjeliği

Şüpheli ve sanık, CMK m. 2’de tanımlanmıştır.

27

Page 28: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Tanımlar

Madde 2 – (1) Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Şüpheli: Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,

b) Sanık: Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine

kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,

İfade eder.

Hüküm kesinleştikten sonra ise sanık,hükümlü haline gelmektedir.

Şüpheli ve sanığın zorunlulukları şunlardır:

1) Haklarında verilen kararlara uyma zorunlulukları vardır.

2) Belli muhakeme işlemlerinde hazır bulunmak zorundadırlar.

3) Kimliğine ilişkin sorulan sorulara doğru cevap vermek

zorundadırlar.

Sanığın olması halinde, duruşma yapılması kuraldır. Sanığın bu duruşmada

bulunması, zorunluluklarından birisidir.

Sanığın bu duruşmada bulunmaması ise istisnadır

Sanığın yokluğunda duruşma yapılabilecek haller ise şunlardır:

(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 136)

28

Page 29: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Tabloda yer alan hallerde, sanığın yokluğunda duruşma yapılabilmesi

mümkündür.

‘’Savuşmak’’ ifadesi, sıvışmak, gizli gizli gitmek anlamına gelmektedir.

Duruşmadan bağışık tutulmanın diğer adı, ‘’vareste tutulmak’’ tır.

Duruşmadan bağışık tutulmanın 3 koşulu vardır. Bu 3 şartın varlığı halinde

sanığın vareste tutulması mümkündür.

Bu bağışıklığın istisnası da yine tabloda belirtilmiştir.

Tutukevine nakledilmiş olan ve sorgusu da yapılmış olan sanığın hazır

bulunmasının gerekmediği kabul edilmektedir. Bu konudaartık müdafinin

bir beyanda bulunmasına da gerek yoktur. Mahkeme vareste tutulmaya

kendiliğinden karar verebilir. 29

Page 30: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Sanığın zorunluluklarından biri, duruşmada bulunma zorunluluğudur.

Sanığın duruşmada bulunmasının zorunlu olmadığı haller ise tabloda

sayılmıştır.

Sanığın ifadeveya sorguda bulunmaması ise söz konusu olamaz.

Şüpheli ve sanığın zorunlulukları olduğu gibi, hakları davardır.

İfade ve sorgunun tarzı

Madde 147 – (1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya

sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur:

a) Şüpheli veya sanığın kimliği saptanır. Şüpheli veya sanık, kimliğine

ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmakla yükümlüdür.

b) Kendisine yüklenen suç anlatılır.

c) Müdafi seçme hakkının bulunduğu ve onun hukukî yardımından

yararlanabileceği, müdafiin ifade veya sorgusunda hazır bulunabileceği,

kendisine bildirilir. Müdafi seçecek durumda olmadığı ve bir müdafi

yardımından faydalanmak istediği takdirde, kendisine baro tarafından bir

müdafi görevlendirilir.

d) 95 inci madde hükmü saklı kalmak üzere, yakalanan kişinin

yakınlarından istediğine yakalandığı derhâl bildirilir.

e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı

olduğu söylenir.

30

Page 31: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

f) Şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği

hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan

kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek olanağı tanınır.

g) İfade verenin veya sorguya çekilenin kişisel ve ekonomik durumu

hakkında bilgi alınır.

h) İfade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılır.

i) İfade veya sorgu bir tutanağa bağlanır. Bu tutanakta aşağıda belirtilen

hususlar yer alır:

1. İfade alma veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih.

2. İfade alma veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve

sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği.

3. İfade almanın veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine

getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise nedenleri.

4. Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan

müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı.

5. İmzadan çekinme hâlinde bunun nedenleri.

Maddeye göre şüpheli ve sanığın hakları şunlardır:

1) İsnadı öğrenme hakkı

2) Savunma hakkı

3) Olaya ilişkin sorulan sorularda susma hakkı

4) Müdafiden yararlanma hakkı

31

Page 32: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

5) Yakınlarınahaber verme hakkı

6) Delillerin toplanmasını isteme hakkı

Sanık veya şüpheliye, mutlaka yüklenen suç anlatılmalı, böylece

kendilerine isnat edilen suçu öğrenmeleri sağlanmalıdır.

Savunma hakkı, (C) bendinde yer alan düzenlemede belirtilmiştir.

Sanık veya şüphelinin yalnızca ‘’olaya ilişkin sorularda’’ susma hakkı

vardır. Bu hak, (E) bendinde düzenlenmiştir. Yüklenen suç hakkında

konuşmak,bu konuda açıklamada bulunmak zorunda değildir.

Yani sanık veya şüpheli, olaya ilişkin hiçbir açıklama yapmak zorunda

değildir.

Fakat sanığın veya şüphelinin ‘’kimliğine ilişkin sorulara doğru cevap

verme’’ zorunlulukları vardır.

Bu hak, ‘’susma hakkı’’ olarak da adlandırılmaktadır. Fakat kimliğe ilişkin

sorular, susma hakkı kapsamında değerlendirilmeyecektir.

Sanık veya şüpheli, hiçbir şekilde kimliğine ilişkin bilgileri saklayamaz ve

kimliğine ilişkin yalan, yanlış bilgi veremez.

Aksi, Kabahatler Kanunu m. 40’tan bir sorumluluk gerektirecektir.

Kabahatler Kanunu

Kimliği bildirmeme

Madde 40- (1) Görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu

görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya 32

Page 33: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişiye, bu görevli tarafından elli Türk

Lirası idarî para cezası verilir.

(2) Açıklamada bulunmaktan kaçınması veya gerçeğe aykırı beyanda

bulunması dolayısıyla kimliği belirlenemeyen kişi tutularak durumdan

derhal Cumhuriyet savcısı haberdar edilir. Bu kişi, kimliği açık bir şekilde

anlaşılıncaya kadar gözaltına alınır ve gerekirse tutuklanır. Gözaltına ve

tutuklamaya karar verme yetkisi ve usulü bakımından Ceza Muhakemesi

Kanunu hükümleri uygulanır.

(3) Kişinin kimliğinin belirlenmesi durumunda, bu nedenle gözaltına

alınma veya tutuklanma haline derhal son verilir.

Susma hakkı, yalnızca olaya ilişkin şeyleri kapsayan bir haktır.

Susma hakkı, savunma hakkı içerisinde düşünülebilecek bir haktır.

Eskiden ifade ve sorgu, şüpheli veya sanığa karşı bir ispat aracı, bir delil

olarak görülmekteydi.

Günümüzde ise durum böyle değildir. Günümüzde, bir savunma aracı

olarak görülmektedir.

Dolayısıyla susma hakkı da, bu çerçevede tanınmış, kabul edilmiş bir

haktır. Ayrıca işkenceye karşı, işkenceyi durdurmak için de getirilen en

önemli önlemlerden birisidir.

Susma hakkı olmazsa, işkence olacak, işkenceyle elde edilen ikrar da eskisi

gibi deliller arasında kendine bir yer bulacaktır.

33

Page 34: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Bunun karşısında adalet düşüncesi bakımından,‘’bir suçsuzun ceza

almasındansa, bir suçlunun cezasız kalmasını tercih etme’’ noktasına

gelinmiştir.

Bu noktaya gelindiğinde işkence de mazur görülemeyecek bir yöntem

olarak kabul edilecek, bunun sonucu olarak da savunma aracı olarak susma

hakkı kabul edilecektir.

Sanık veya şüphelinin susma hakkı kapsamında olayla ilgili bilgi vermesi

halinde, bu bilginin doğru olması zorunlu değildir.

Yani sanık veya şüphelinin olayla ilgili yalan söylemesi de, susma hakkı

kapsamında değerlendirilebilir.

Sanık veya şüphelinin, yalnızca kimliğiyle ilgili soruları doğru

cevaplandırma yükümlülüğü vardır. Bunun dışındaki soruları yalan

beyanla da cevaplayabilir.

İşkencenin Türk Ceza Kanununda suç olarak düzenlendiği görülmektedir.

Bunun yanında CMK m. 148’de ifade ve sorguda yasak usullerin

düzenlendiği de görülmektedir.

İfade alma ve sorguda yasak usuller

Madde 148 – (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine

dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç

verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma

gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.

(2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.

34

Page 35: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

(3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak

değerlendirilemez.

(4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya

mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça

hükme esas alınamaz.

(5) Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı

ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.

Örneğin şüpheli veya sanığın dövülmesi, zorla kahve, çay, kafein ikram

edilmesi, gözüne ışık tutulması, üstüne su sıkılması, sandalyesinin

tekmelenmesi, sürekli ayakta bırakılması, vitamin verilmesi, ‘’sen onları

bana anlat, seni kurtarırım, ceza almamanı sağlarım, sana kefil olurum’’

gibi ifadelerle kanuna aykırı vaatlerde bulunulması yasaktır.

Bunlar sonrasında elde edilen ifadeninhükme esas alınması mümkün

değildir.

Zorunlu Müdafilik

Zorunlu müdafilik, CMK m. 150’de düzenlenmiştir.

Sanık veya şüphelinin savunma hakkı vardır. Ceza muhakemesinde adil

yargılamanın yerine getirilmesi, maddi gerçeğe adil yargılama yoluyla

ulaşılmasıamacı vardır.

Bu nedenle de zorunlu müdafilik müessesesi getirilmiştir.

35

Page 36: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

ÖRNEK:

Çocuk A,birisini öldürmüştür. A çok iyi bir şey yaptığını, namusunu

temizlediğini, avukat aracılığıyla kendisini savunmasına gerek olmadığını

düşünmekte ve müdafi istememektedir.

ÖRNEK:

Sağır, dilsiz ve olayın boyutlarını anlayabilecek durumda olmayan X,

avukata ihtiyacı olmadığını söylemektedir.

ÖRNEK:

Avukata ihtiyacı olduğunun farkında olan D, parası olmadığı için avukat

tutmak istememektedir.

Oysa D’nin karşısında çok zengin birisi vardır, o da suç işlemiştir ve maddi

gücü olduğu için birden çok avukat tutarak kendini savunacaktır.

Bu durumlarda adil bir yargılamanın varlığından söz edilemez.

Mademki ceza muhakemesinde adil yargılanma amaçlanmaktadır, böyle

bir şey söz konusu olamaz.

Zorunlu müdafilik,‘’adli yardım’’ veya Türkiye’de ‘’CMK avukatlığı’’ da

denilen, birçok uluslararası belgededüzenlenen bir konudur.

Müdafiin görevlendirilmesi

Madde 150 – (Değişik: 6/12/2006 – 5560/21 md.)

(1) Şüpheli veya sanıktan kendisine bir müdafi seçmesi istenir. Şüpheli

veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi

halinde bir müdafi görevlendirilir.

36

Page 37: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

1.fıkraya göre, örneğin şüpheli veya sanığa kendisine bir müdafi seçmesi

söylendi. Şüpheli veya sanık da müdafisini M olarak belirledi ve

görevlendirdi.

Ya da şüpheli veya sanık müdafi görevlendirmek istediğini ancak parası

olmadığını söyledi. Bunun sonucunda baro tarafından bir müdafi

görevlendirildi.

Bu sorunsuz örneklerin yanındabir de CMK m. 150’de sayılan zorunlu

müdafilik halleri vardır. Bu hallerde kişi zorunlu müdafi tercih edilmesi

konusunda isteğini belirtmese de, birisi müdafi olarak atanmak durumunda

kalınabilir.

Müdafiin görevlendirilmesi

Madde 150 – (Değişik: 6/12/2006 – 5560/21 md.)

(2) Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini

savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi

aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.

(3) Alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı

yapılan soruşturma ve kovuşturmada ikinci fıkra hükmü uygulanır.

(4) Zorunlu müdafilikle ilgili diğer hususlar, Türkiye Barolar Birliğinin

görüşü alınarak çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

Maddeye göre zorunlu müdafilik gerektiren haller şunlardır:

- Şüpheli veya sanığın çocuk olması

- Şüpheli veya sanığın kendisini savunmayacak derecede malul olması

- Şüpheli veya sanığın sağır ve dilsiz olması

37

Page 38: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

- Soruşturma ve kovuşturması yapılan suçun cezasının alt sınırı beş

yıldan fazla hapis cezasını gerektirmesihallerinde, şüpheli veya

sanığın istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.

Müdafiyi baro görevlendirecektir.

Bunlar yanında bir takım muhakeme işlemleri için de zorunlu müdafi

görevlendirilebilecektir.

Bu işlemler şunlardır:

- Şüphelinin veya sanığın tutuklama talebiyle sorguya sevk edilmesi

- Kaçak sanık hakkında duruşma yapılması

- Şüphelinin veya sanığın gözlem altına alınması

- Sanığın duruşma disiplinini bozduğu gerekçesiyle yokluğunda

oturumlara devam edilmesi

Hallerinde şüpheli veya sanığın istemi aranmaksızın bir müdafi

görevlendirilecektir.

‘’Gözlem altına almak’’ demek, gözaltına almak demek değildir. Gözlem

altına alma, akıl sağlığıyla ilgili bir karara varmak üzere alınan bir

tedbirdir.

Zorunlu müdafi atandıktan sonra eğer işini yapmazsa, bu durumda CMK

m. 151 hükmü uygulanacaktır.

Müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve müdafilik

görevinden yasaklanma

Madde 151 – (1) 150 nci madde hükmüne göre görevlendirilen müdafi,

duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya

38

Page 39: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

görevini yerine getirmekten kaçınırsa, hâkim veya mahkeme derhâl başka

bir müdafi görevlendirilmesi için gerekli işlemi yapar. Bu durumda

mahkeme oturuma ara verebileceği gibi oturumun ertelenmesine de karar

verebilir.

Seçilen veya zorunlu müdafi olarak görevlendirilen müdafi, 1.fıkrada

sayılanları yaparsa, bu durumda başka bir müdafi görevlendirilebilecektir.

Müdafi her kimse, istediği davayı alabilir, istediği işlere, görevlere

atılabilir.

Yani müdafi isterse ‘’ben bu işi almak istemiyorum’’ diyebilir. Ancak

müdafii işi aldıktan sonra birtakım ödevler altına girmektedir.

Bu ödevler şunlardır:

1) Müdafi kabul ettiği savunma görevini yerine getirmek zorundadır.

2) Müdafi kabul ettiği savunma görevini dürüst bir şekilde yerine

getirmek zorundadır.

3) Müdafi sır saklamak zorundadır.

Müdafi bir kimsenin sırf mahkûm olması gerektiğini düşündüğü için

gönüllü olarak müdafiliğini üstlenip, görevini gerektiği gibi yerine

getirmeyerek o kişinin savunma hakkını ihlal ederse, bu meslek etiğine

uygun bir davranış sayılmayacaktır. Bu nedenlede müdafinin müdafilik

ödevlerini yerine getirmediği kabul edilecektir.

Müdafi görevini yerine getirmediğinde yapılacak işlem ve müdafilik

görevinden yasaklanma

39

Page 40: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Madde 151 –

(2) Eğer yeni müdafi savunmasını hazırlamak için yeterli zaman

olmadığını açıklarsa oturum ertelenir.

(3) (Ek:25/5/2005 - 5353/22 md.) 149 uncu maddeye göre seçilen veya

150 nci maddeye göre görevlendirilen ve Türk Ceza Kanununun 220 ve

314 üncü maddesinde sayılan suçlar ile terör suçlarından tutuklu ve

hükümlü olanların müdafilik veya vekillik görevini üstlenen avukat,

hakkında bu fıkrada sayılan suçlar nedeniyle kovuşturma açılması halinde

tutuklu veya hükümlünün müdafilik veya vekilliğini üstlenmekten

yasaklanabilir.

(4) (Ek:25/5/2005 - 5353/22 md.) Cumhuriyet savcısının yasaklamaya

ilişkin talebi hakkında, müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın

yapıldığı mahkeme tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara

karşı itiraz edilebilir. İtiraz sonucunda yasaklama kararının kaldırılması

halinde avukat görevini devam ettirir. Müdafilik görevinden yasaklama

kararı, kovuşturma konusu suçla sınırlı olmak üzere, bir yıl süre ile

verilebilir. Ancak, kovuşturmanın niteliği itibariyle bu süreler altı aydan

fazla olmamak üzere en fazla iki defa uzatılabilir. Kovuşturma sonunda

mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi halinde, kesinleşmesi

beklenmeksizin yasaklama kararı kendiliğinden kalkar.

(5) (Ek:25/5/2005 - 5353/22 md.) Görevden yasaklama kararı, tutuklu

veya hükümlü ile yeni bir müdafi görevlendirilmesi için derhal ilgili baro

başkanlığına bildirilir.

(6) (Ek:25/5/2005 - 5353/22 md.) Müdafi veya vekil görevden

yasaklanmış bulunduğu sürece başka davalarla ilgili olsa bile müdafiliğini 40

Page 41: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

veya vekilliğini üstlendiği kişiyi ceza infaz kurumunda veya tutukevinde

ziyaret edemez.

TCK m. 220 ve 314’te sayılan suçlarla terör suçlarından dolayı tutuklu ve

hükümlü bulunan bir kişiye, kendi isteğiyle veyazorunlu olarak bir müdafi

görevlendirilmiştir.

Bu müdafi hakkında da bu sayılan suçlarla ilgili kovuşturma başlarsa yani

kamu davası başlatılırsa, o zaman müdafi, bu kişilerin avukatlığını

yapmaktan yasaklanabilecektir.

4.fıkraya göre cumhuriyet savcısının yasaklamaya ilişkin talebi hakkında,

müdafi veya vekil hakkında açılan kovuşturmanın yapıldığı mahkeme

tarafından gecikmeksizin karar verilir. Bu kararlara karşı itiraz edilebilir.

6.fıkrada düzenlenen durum da yasaklı olmanın sonuçlarından bir tanesidir.

Müdafiin Yetkileri

Müdafiin yetkileri şunlardır:

1) Baskı altında kalmaksızın görevini yapma yetkisi

2) İşlem ve kararların kendisine bildirilmesini isteme yetkisi

3) Muhakeme işlemlerinde hazır bulunma yetkisi

4) Dosyayı inceleme yetkisi

5) Şüpheli ve sanıkla görüşme ve yazışma yetkisi

6) Soru sorma yetkisi

7) Kanun yoluna başvurma yetkisi

Müdafiin en önemli yetkisi, dosyayı inceleme yetkisidir.

41

Page 42: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Soruşturma gizlidir, ancak savunma görevinin gerektiği gibi yerine

getirebilmesi için müdafiiye, soruşturma dosyasını inceleme yetkisi

verilmiştir.Savunmayı en fazla etkileyen yetki budur.

( * Pratik Çalışmalar Kitabı Sayfa 141’de yer alan dosyayı inceleme

yetkisi, bu notta yer alan yeni bilgiler ile güncellenmelidir. )

Müdafiin en önemli yetkisi, dosyayı inceleme yetkisidir. Dosyayı inceleme

yetkisi, CMK m. 153’te düzenlenmiştir. Maddede 2014 yılında 2 farklı

kanuni değişiklik yapılmıştır.

Müdafiin dosyayı inceleme yetkisi

Madde 153 – (Değişik: 2/12/2014-6572/44 md.)

(1) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve istediği

belgelerin bir örneğini harçsız olarak alabilir.

(2) Müdafiin dosya içeriğini inceleme veya belgelerden örnek alma yetkisi,

soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının

istemi üzerine hâkim kararıyla kısıtlanabilir. Bu karar ancak aşağıda

sayılan suçlara ilişkin yürütülen soruşturmalarda verilebilir:

a) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

2. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

3. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

4. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

5. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220),

42

Page 43: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

6. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),

7. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309,

310, 311, 312, 313, 314, 315, 316),

8. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 326, 327, 328, 329,

330, 331, 333, 334, 335, 336, 337).

b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer

Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160 ıncı

maddesinde tanımlanan zimmet suçu.

d) 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda

tanımlanan suçlar.

(3) Yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi

raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer adli

işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.

(4) Müdafi, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten

itibaren dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri inceleyebilir;

bütün tutanak ve belgelerin örneklerini harçsız olarak alabilir.

(5) Bu maddenin içerdiği haklardan suçtan zarar görenin vekili de

yararlanır.

Maddeye göre bu kısıtlamanın etkili olabilmesi için ilkşart,soruşturma

amacını tehlikeye düşürebilecek bir durumun var olmasıdır.

43

Page 44: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Savcı, yeterli şüpheye ulaşılıp ulaşılmayacağına, adil yargılama hakkı

çerçevesinde karar vermeye çalıştığını ancak müdafinin dosya içeriğini

incelemesininsavcının kamu davasını açmaya yer olup olmadığını

değerlendirmek için yürüttüğü soruşturmayı tehlikeye attığını söyleyebilir.

Bunun üzerine hâkim, yalnızca bu sayılan katalog suçlarla ilgili olarak

kısıtlama kararı verebilir.

Suçlar CMK m. 153’te sayılmıştır.

(C) bendinde yer alan zimmet suçu, TCK’da düzenlenen zimmet suçu

değil, Bankacılık Kanununda düzenlenen zimmet suçudur.

Bu suçlar haricinde herhangi bir suçun işlenmesinden şüphe duyulması

halinde soruşturma evresinde dosyanın müdafi tarafından incelenmesinin

sınırlandırılması için cumhuriyet savcısının talepte bulunması mümkün

değildir.

Aslında bu kural, ilk bakışta olumlu gözükmektedir.

Ama yapılan bir takım eleştirilere göre, maddede bir takım suçları saymak,

bu suçlarla ilgili olarak bütün soruşturmalarda otomatikman dosyanın

incelenmesinin sınırlandırılması kararı verilmesine neden olacaktır.

Oysa kanun koyucu burada, illa ki bu suçlar var diye müdafiin dosyayı

görme yetkisinin sınırlandırılması gerektiğini ifade etmek istememiştir.

Böyle negatif bir yorum vardır ancak maddenin yeni halinin uygulamaya

nasıl yansıyacağı zamanla görülecektir.

3. fıkrada sayılan durumlarda, tutanaklar kapatılamaz. Çünkü bunlar zaten

müdafiin bildiği şeyler.

44

Page 45: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Müdafiin dosyayı inceleme yetkisinin sınırlandırılması kararı cumhuriyet

savcısının kalemiyle verilmiş dahi olsa, müdafi yine bilirkişi raporuna,

ifade tutanağına ve hazır bulunmaya yetkili olduğu ceza muhakemesi

işlemlerinin tutanaklarına ulaşabilir, bunları inceleyebilir.

Müdafiin, iddianamenin mahkeme tarafından kabul edildiği tarihten

itibaren bütün dosya içeriğini ve muhafaza altına alınmış delilleri

incelemesi mümkündür.

Çünkü iddianamenin hazırlanıp davanın açılmasıyla, gizlilik ortadan

kalkmakta, kovuşturma aşamasına geçilmektedir.

Suçtan zarar görenin vekilinin de yine bu maddedeki dosyayı inceleme

yetkisinden faydalanması mümkündür.

Ceza Muhakemesi İşlemleri

(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 151, 152, 158, 159)

İşlemler, süjelerin kendi iradeleriyle yaptıkları şeylerdir.

Yani işlemlerin ‘’bilinmeden yapılması’’ mümkün değildir.

Muhakeme ilişkisi süjeleri ile muhakemeye katılan diğer kişilerin,

muhakeme ilişkisi üzerinde belli hukuki sonuçlar meydana getirmek

amacıyla yaptıkları iradi davranışlara muhakeme işlemleri denilmektedir.

Muhakeme işlemleri, maddi yapılarına göre 3’e ayrılmaktadır.

1) Sözlü İşlemler

2) Yazılı İşlemler

3) Hareketli (Eylemli) İşlemler

45

Page 46: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Kanunda işlemlerin bir kısmının sözlü olarak yapılması kabul edilmiştir.

Duruşma evresinde sözlülük kuraldır. Sözlü olarak söylenenler, yazılı

olarak da verilebilir.

Sözlü olarak söylenenlerin yazılmasının faydası vardır. Ayrıca kanunda

sözlü işlemlerin, tutanakla tespit edilmesi gerektiğini düzenleyen hükümler

de vardır.

Yani sözlü işlemlerin de tutanakla tespit edildiği konular vardır. Fakat

sözlü işlemleri tutanakla tespit etmek demek, işlemi yazılı işlem haline

getirmek demek değildir.

İşlemin sözlü işlem olduğuna dair özü yine aynıdır.

Bunun yanında bazı işlemlerin yazılı yapıldığını, o işlemlerin esasının,

usulünün bu olduğunu görmek de mümkündür.

Bunun en önemli örneği, tutuklama kararı, yakalama kararı gibi kararlardır.

Bu kararlar, yazılı olarak yapılmaktadır.

Bunun yanında soruşturma da kural olarak yazılı yapılmaktadır.

Kural olarak sözlü yapılan bir işlemin istisnai olarak bazı hallerde yazılı

olarak yapılması da mümkündür.

Bunun en tipik örneği sağır ve dilsizlerin ifadesi ve sorgusudur. İfade ve

sorgu kural olarak sözlü yapılmaktadır ancak yazılı olarak yapıldığı da

görülmektedir.

Hareketli (eylemli) işlemler ise, yazılı veya sözlü olmanın ötesinde

hareketle yapılmaktadır. Maddi delil elde etmek için yapılan arama, bunun

en tipik örneğidir. 46

Page 47: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Arama bir koruma tedbiridir. Arama işlemi yapılırken hareketle

yapılmakta, ne yazılı ne de sözlü yapılamamaktadır.

Bu hareketli işlemleri, yazılı işlemler takip etmektedir.

Bunlar yanında bir de fikri işlemler vardır.

Hareketli işlemlerin aksine, fikri işlemler, ceza muhakemesinde muhakeme

hukuku kararları olarak adlandırılan işlemlerdir. Hâkimin farklı

ihtimallerden birini seçtiği ve karar mahiyetinde bir hüküm oluşturan

işlemler, fikri işlemlerdir.

Eylemi yapana göre ceza muhakemesi işlemleri 3’e ayrılmaktadır.

1) Hâkim İşlemleri

2) Savcı İşlemleri

3) Savunma İşlemleri

Hâkim işlemleri, kanunda sistematik bir şekilde belirtilmiş değildir.

Hâkim işlemleri, yargılama makamı tarafından verilen kararlardır ve kendi

içlerinde de farklı ayrımlara tabi tutulmaktadır.

Örneğin ender de olsa, yargıçların idari kararlar vermesi mümkündür.

Dolayısıyla yargıç (hâkim) işlemleri kendi içerisinde yargısal kararlar ve

idari yargı kararları olmak üzere 2’ye ayrılabilmektedir.

Ayrıca hâkim işlemleri, soruşturma sırasında verilen kararlar ve yargılama

sırasında verilen kararlar olmak üzere de 2’ye ayrılabilmektedir.

Hâkimlerin duruşmanın idaresi için veya yargılamasız ceza için idari

kararlar vermeleri de mümkündür.

47

Page 48: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Son olarak, hâkimlerin verdiği kararları ara kararlar ve son kararlar olmak

üzere 2’ye ayırabilmek de mümkündür.

Bunlar da işlemlerin etkisi bakımından yapılan bir ayrımdır.

Son kararlar, CMK m. 223/1 gereği ‘’hüküm’’ olarak

adlandırılmaktadırlar.

Savcı işlemleri, iddia makamını işgal ettiği için ceza muhakemesinin

makam itibariyle süjesi olan savcının yaptığı muhakeme işlemleridir.

Savcı bu işlemleri kendi adına değil, savcılık adına yapmakta, savcılık

adına karar, görüş, araştırma ve koruma tedbirleriyle ilgili işlemleri yerine

getirmektedir.

Savcının, mütalaa makamı olarak görüş verme görevi de vardır.

Görüşleri farklı şekillerde ortaya çıkabilmektedir.

Örneğin eğer iddianame yeterli şüpheye ulaştıysa savcı, kişinin hakkında

kamu davası açılması yönündeki görüşünü gösterecektir.

Savcı, iddianamesini düzenleyecek, esas hakkındaki görüşünü

(mütalaasını) ortaya koyacaktır.

Savcının karar şeklinde yaptığı işlemlerin en tipik örneği, takipsizlik

kararıdır.

Cumhuriyet savcısı suçun işlendiği konusunda yeterli şüpheye

varamamışsa veya ortada bir hukuka uygunluk sebebi olduğu çok barizse,

bu hallerde takipsizlik kararı verebilir.

Savunma işlemleri ise, müdafiin yaptığı işlemlerdir.

48

Page 49: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Müdafiin yaptığı işlemlerin hepsini buna örnek olarak vermek

mümkündür.

Önemli olan savunma makamı tarafından yapılıyor olmasıdır.

Ceza Muhakemesi İşlemlerinde Süreler

Süreler, eski hale getirme konusu için oldukça önemlidir.

Süre, muhakeme işleminin yapılabilmesi için zaman sınırı varsa, bu zaman

sınırını ifade etmektedir.

Kanun bazen belirli bir muhakeme işleminin, sınırlı bir süre içerisinde

yapılmasını veya yapılamamasını düzenlemiş olabilir.

Kanuna göre ceza muhakemesi faaliyetinin çeşitli aşamalarında yapılacak

olan bazı işlemlerin, çeşitli nitelikleri olan sürelere tabi tutulması

gerekmektedir.

Örneğin hak düşürücü süre, öyle bir süredir ki, bu süre dolduktan sonra

artık o hak kullanılamaz.

Örneğin temyiz kanun yoluna başvurulması için gereken süre dolduysa, bu

hak düşecektir.

Burada sürenin geçirilmesiyle ceza muhakemesi işleminin ilgilisi artık bu

hakkını kullanamayacaktır. Bu nedenle bu süre,hak düşürücü süredir.

Uygulamada temyizde ‘’süre tutum dilekçesi’’ denilen bir dilekçe

verilmekte ve sürenin işlemesi durdurulmaktadır.

İkinci tip süreler, koruyucu sürelerdir.

Koruyucu süreler, bir işlemin yapılamayacağı zamanı göstermektedir.

49

Page 50: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Yani kanunda ‘’koruyucu süre’’ diye bir başlık yoktur.

ÖRNEK:

Mahkemesanığa davetiyeyi tebliğ etmiş, ama süre vermemiştir.

Ya da sanığa 2 gün sonra duruşmaya gelmesini söylemiştir.

Oysa kanuna göre,davetiye tebliğ edildikten sonra, en erken 1 hafta

içerisinde duruşma yapılabilmektedir.

Sanığın davetiye verildikten 2 gün sonra duruşmaya gelmesinin söylenmesi

doğru değildir. Bu nedenlekoruyucu süreler düzenlenmelidir.

Bir diğer süre tipi ise, düzenleyici sürelerdir.

Düzenleyici sürenin yaptırımı yoktur. Bu süreler, genellikle mahkemeye

yönelik sürelerdir.

Süresi geçtikten sonra işlemin yapılması, işlemi geçersiz kılmamaktadır.

Örneğin itirazda kararına itiraz edilen hâkim veya mahkemenin, bu itirazı

yerinde görmüyorsabunu 3 gün içinde yetkili mahkemeye göndermesi

gerekmektedir.

Eğer mahkeme 3 günlük süreyi geçirirse, işlemi yine geçerli olacaktır.

Bunun en tipik örneği, iddianame sunulduktan sonra geçen 15 günlük

süredir.

CMK’ ya göre kamu davasının açılması için, mahkemenin iddianameyi

kabul kararı vermesi, bunu duruşmada okuması gerekmektedir.

Eğer mahkeme 15 gün içerisinde bunu yapmıyorsa, iddianame kabul

edilmiş sayılacak, davaotomatikman açılacaktır. 50

Page 51: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Birçok yerde iş yükü dolayısıyla böyle bir tabloyla karşılaşıldığı

görülmektedir.

Ceza Muhakemesi İşlemlerinin Bildirilmesi

(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 152)

Ceza muhakemesi işlemlerinin bildirilmesi, doğrudan (vasıtasız )

bildirimler ve vasıtalı bildirimler olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır.

İlke olarak ilgili kişinin bildirilmek isteneni öğrenmesi için uğraşılmakta,

bu nedenle bildirim yapılmaktadır.

Vasıtasız bildirimler 3’e ayrılmaktadır.

Tefhim , yüzüne karşı sözle söylemek, kişinin kendisine belirtmek

anlamına gelmektedir.

Yazılı işlemin verilmesi, kalemde de olabilir. Yazılı işlemin bir

kopyasının kişinin kendisine verilmesidir.

Öteki bildirimler,oturumun gün ve saatlerinin bildirilmesi gibi, örneğin

bir sonraki oturumu, o sıradaki oturum esnasında belirtmek gibi

bildirimlerdir.

Vasıtalı bildirimler 5’e ayrılmaktadır.

Hazır bulunmayan ilgiliye yazılı işlemin verilmesi, halinde,

diğerlerinden farklı olarak bir kişi yoktur.

Gösterme yoluyla, sözle bildirme yoluyla, ilanla bildirme yoluyla,

telefon, telgraf, faks ve elektronik posta yoluyla bildirmeyoluyla

vasıtalı bildirim söz konusu olabilmektedir.

51

Page 52: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

UYAP sistemi geldikten sonra, bu bildirim yolları daha çok kullanılmaya

başlanmıştır.

İlan yoluyla bildirim, ‘’asma suretiyle ilan’’ ve ‘’gazete aracılığıyla ilan’’

olmak üzere 2’ye ayrılmaktadır.

Tebligat Kanunu hükmü gereğince ilan, adresi bulunmayan şüpheli veya

sanığın bilinen son adresinin kapısına asılmaktadır.

Her sorumluluk sahibi vatandaşın mahkemeye gidip hakkında bir tebligat

olup olmadığına bakması gerekmektedir..

Ceza Muhakemesi İşlemlerinde Sakatlıklar

(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 158)

Ceza muhakemesi işlemlerinde sakatlıklar, 4’e ayrılmaktadır.

1) Yokluk

2) Butlan

3) Hak düşümü

4) Kabul edilmezlik

52

Page 53: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Eski Hale Getirme

(Pratik Çalışma Kitabı Sayfa 159)

Eski hale getirme nedenleri CMK m. 40 ve 42’de düzenlenmiştir.

2 halde, eski hale getirme söz konusu olmaktadır.

1) Süreyi kusursuz geçirme hali

2) Yargılama makamı tarafından verilen kararların ortadan

kaldırılmasını gerektiren nedenler

Kusuru olmaksızın süreyi geçiren kişi, eski hale getirme isteminde

bulunabilir.

Örneğin kişi, kanun yoluna başvurma hakkının, kendisine bildirilmemesi

halinde kusursuz sayılmaktadır.

53

Page 54: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Kanunda belirtilen hak düşürücü sürelerin kusur bulunmaksızın kaçırılması

durumunda hak kaybını önlemek için, eski hale getirme mümkündür.

İkinci hal olarak, yargılama makamı tarafından verilen kararların ortadan

kaldırılmasını gerektiren nedenlerin varlığı halinde de, eski hale getirme

isteminde bulunulabilecek, böylece kişinin hakkını kaybetmesi

önlenecektir.

Süreyi kusursuz geçirme şu hallerde olmaktadır:

1) Mücbir sebep bulunması

2) Sakınma olanağı bulunmayan olayların gerçekleşmesi

3) Kusursuz olarak tebliğden haberdar olmama

4) Kanun yoluna bildirim hakkının bildirilmemesi

Süreyle ilgili eski hale getirme bu 4 halde karşımıza çıkmaktadır.

Yargılama makamı tarafından verilen kararların ortadan

kaldırılmasını gerektiren nedenlerle eski hale getirme ise, 2 halde

karşımıza çıkmaktadır:

1) Sanık, yokluğunda yapılan duruşmada verilen karara karşı bir hafta

içerisinde eski hale iade isteyebilir.

2) Sanık yokluğunda aleyhine verilen hükümlere karşı da eski hale iade

isteyebilir.

Eski hale getirme, hak düşürücü süreler bakımından söz konusudur.

Şikâyette hak düşürücü süre 6 aydır. Bu 6 ay dolduğunda şikâyette de eski

hale getirme isteminde bulunulabilmesi mümkündür.

54

Page 55: Ceza Usul 2. Hafta

18.12.2015

Bu hafta işlenen konularla ilgili olarak şu kararların okunması tavsiye

edilir:

Pratik Çalışma Kitabı

Sayfa 133 – 2. ve 3.kararlar

Sayfa 134 – Son karar

Sayfa 137 – 1. karar

Sayfa 138 – 2. karar

Sayfa 142 – ‘’CYY’’ diye başlayan karar

Sayfa 143 – 1. karar

55