13

CiVANET - ktp.isam.org.trktp.isam.org.tr/pdfdrg/D00033/1992_c28/1992_c28_1/... · 139 İLK CUMHURİYET MECLİSİNDE DİNİ YAYINCILIK HAKKINDA TARİHİ BİR KARAR GİRİŞ Cumhuriyet

  • Upload
    others

  • View
    23

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • CiVANET DERGiSi DiNi - iLMi EDEBI ÜÇ A YLlK DERGi • Ocak - Şubat - Mart 1992

    • Cilt: 28 Sayı: 1

    • Diyanet İşleri Başkanlığı Adına

    İmtiyaz Sahibi

    Halit GÜLER Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı

    • Yazı işleri Müdürü Orhan BALCI Süreli Yayınlar Şube Müdürü

    • Mali İşler Sorumlu Müdürü Salim GÜNEY Döner Sermaye İşletme Müdürü

    • Yazı Tetkik Kurulu Orhan BALCI İbrahim URAL Ekrem KELEŞ • Y ayına Hazırlayanlar Hilal KOÇ Seyfeddin ERŞAHiN

    • Dr. Mediha Eldem Sk. No: 35 • Tlf: 435 52 73 06420 Kızılay/ ANKARA • Dizgi ve Baskı Biçem Dizgi Matbaacılık 2. F. Çakmak Sok. 27/4 Tel: 231 22 56 M.N. Ofset Kazım Karabekir Cad. 85/6 • Tel: 341 80 90

    1992

    BU SAYlDA

    Veda Hutbesi Hz. Muhammed (S.A.S.) ................................... 3 - 6

    Yine Azerbaycan Hal it GÜLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. 7 - 20

    İnsan Haklarına Mukayeseli Hukuk Açısından Kısa Bir Ba-kış

    Prof. Dr. Ali ŞAFAK .................................... 21 - 27

    Kul Haklarına Riayet ........................................... 28

    Peygamberimizin Örnek Ahlakı Prof. Dr. İ. CERRAHOGLU .......................... 29- 40

    İslamda İnsan Hakları Beyannamesi ................. 41 - 60

    Batılı Toplumlarda ve İslam'da İnsan Hakları Yrd. Doç. Dr. Yavuz ATAR ........................... 61 - 98

    Oruç Tutmanın Gerekleri Doç. Dr. Zeki DUMAN ............................... 99 - 102

    İnsan Hakları Üzerine Bazı Tahliller Doç. Dr. M. Kazım YILMAZ ...................... 103 - 115

    Kur'an-a Göre İnanç Hürriyeti Doç. Dr. Şevki SAKA ................................ 117 - 137

    İlk Cumhuriyet Meclisinde Dini Yayıncılık Mehmet Bulut ........................................... 139 - 149

  • 139

    İLK CUMHURİYET MECLİSİNDE DİNİ YAYINCILIK HAKKINDA TARİHİ BİR KARAR

    GİRİŞ

    Cumhuriyet Döneminde Dini Ya-yın Konusunda Alınan Bir Kararın 67. Yılı

    3 Mart 1924'de çıkartılan bir ka-nunla Şer'iye Vekaleti kaldırılmış, bu vekaletin görevlerinin bir kısmını de-ruhte etmek üzere Diyanet İşleri Re-isliği kurulmuştur (Kanun no: 429). Söz konusu kanunda bu yeni teşkilatın kuruluş gerekçesi, görevleri, yet-ki ve sorumlulukları özetle şu şekilde yer almıştır:

    Muamelat alıkarnının dışında, İslam Dini'nin inanç ve ibadetlerine da-ir bütün işlerin düzenlenip yürütülme-si için Diyanet İşleri Reisliği kurul-muştur .. Bu teşkilat Başvekalete bağlıdır.. Dini müesseselerin idaresi, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde bütün cami ve mescitlein, tekke ve zaviye-lerin idaresi; imam, hatip, vaiz, şeyh, müezzin, kayyım ve diğer hizmetiile-rio tayin ve azillerine Diyanet İşleri Reisi memurdur .. Müftülerin mercii, Diyanet İşleri Reisliğidir. .. (I)

    Kanunun metninde sarih olarak dini yayın hizmetine temas edilme-

    * A.Ü. Sosyal Bilimler Enst. Doktora Öğrencisi

    Mehmet BULUT*

    mişse de, Nisan 1924' de görüşülen daha ilk bütçesi sırasında Reisliğin di-ni yayın görevi meselesi Meclis gün-demine gelmiştir. Bütçenin fasılları görüşülürken, bazı mebuslar, mülga Şer' iye V e kaleti bünyesindeki ilrn1 he-yeti, yani Tetkikat ve Te'lifat-ı İslamiye Hey' eti'ni hatırlatarak, bu yeni teşkilatın bütçesi fasıllarında böyle bir heyetin yer almamış olmasına dik-kat çekmişlerdir. Yetkililer, Diyanet bünyesinde oluşturulan sekiz azalı "Hey'et'i Müşavere"nin, diğer gö-revleri yanında dini yayın hizmetini de yürüteceğini belirtmişlerse de, bu cevap tatminkar bulunmamış; daha önce özel bir kanunla kurulmuş olan söz konusu hey' etin varlığının devam etmesi gerektiği savunulmuştur. An-cak bu doğrultudaki itiraz ve ısrarlar netice vermemiş, Şer'iye Vekaleti ile birlikte Tetkikat ve Te'lifat-ı islami-ye Heyeti'nin varlığının da sona er-miş olduğu-uygulama itibariyle-anlaşılmışır. (2) Bununla birlikte, ku-ruluşunun ilk yıllarında, Diyanetle il-gili Meclis müzakerelerinde bu teşki-

    (!)Kanunun maddeleri için bkz.: TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, yıl 2, c.7.s.24-26. (2) Geniş bilgi için bkz: Mehmet Bulut, "I. ve II. TBMM'inde Din Eğitimi, Din Hizmetleri ve

    Dini Yayın konularında Yapılan Meclis Müzakereleri", A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılİnamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1991, s. 144-147.

  • 140

    Hhın dini yayın hizmetini yürütmek-le de sorumlu olduğu önemle ifade edilmiştir. Nitekim, Diyanet İşleri Re-isliği'nin, kuruluşunun ikinci yılında, 21 Şubat 1925'de ikinci bütçesi mü-zakere edilirken ağırlıklı olarak "di-ni neşriyat" üzerinde durulmuş, bu mevzuda fevkalade değerli görüşler serdedilmiştir. Yine aynı müzakerele-rio cerayan ettiği içtimada Kur'an meal ve tefsirinin, hadis tercümeleri-nin devlet imkanlarıyla yapılması Meclisce kararlaştırılmıştır. (3)

    Bu yazımızda, 67 yıl önce Cum-huriyetin ilk yıllarında, resmi dini ya-yıncılık üzerine TBMM' de yapılan bu önemli müzakere ve alınan tarihi ka-rar üzerinde durulacaktır.

    1. Diyanet İşleri Reisliği Bünye-sinde ilmi-Dini Yayın Heyeti Oluşurma Gayretleri

    Yukarıda sözünü ettiğimiz müza-kerede, sırf dini yayın hizmetinde bu-lunmak üzere Diyanet bünyesinde özel bir kurulun oluşturulması için dönemin bazı mebuslarınca yoğun bir çaba sarfedilmiştir. Kurulması öngö-rülen böyle bir ilmi heyetle, başta Kur'an ve Hadis tercüme ve tefsiı;leri olmak üzere halkın ihtiyaç duydu-ğu ve duyacağı dini eserlerin telif, ~ercüme ve neşri hedeflenmiştir. Bu ni-yeti gerçekleştirmek üzere de, Eskişehir Mebusu Abdullah Azmi Efendi ve arkadaşları tarafından hazırlanan, 53 imzalı bir önerge TBMM'ne verilmiştir. Nihayet Diyanet bütçesi görüşülıneye başlanınca ilk konuşmayı Ab-

    ilk Cumhuriyet Meclisinde

    dullah Azmi Efendi yapmış, dini ya-yın meselesinin Türk insanı için taşıdığı değeri özellikle vurgulanmıştır.

    A. Azmi Efendi, "Diyanet bün-yesinde dini yayın kurulu oluşturma gerekçesi'' diyebileceğimiz konuşmasında, önce, Diyanet İşleri Reisliği'nin de diğer devlet kuruluşları gibi resmi bir kuruluş olduğunu, diğer ku-ruluşlarla ahenkli olarak çalışahilmesi için onun da bütçesine yeterli ödenek konulması gerektiğini hatırlatmıştır.

    Bir yıl önce kurulan Diyanet'in kanun maddesini tekrarladıktan sonra, bu kanunun Diyanete dini yayın görevi-ni de yüklediğini, "Milletin itikadat ve adatma müteallik olan ahkam-ı is-lamiyeyi milletin anlıyabileceği dere-cede birtakım resail neşrederek onla-ra akutturmak ve onların islami olan maneviyatını yükseltmek lazım geliyor" sözleriyle ifade etmiştir.

    Diğer bilim dallarında olduğu gi-bi, dini ilimierin değişik ihtisas alan-ları ve mütehassısları olduğunu belir-terek, islami ilim dallarında ihtisas sa-hibi kişilerden müteşekkil bir hey'e-tİn -Eski Şer'iye vekilietinde olduğu gibi- oluşturulması zamretini şöylece dile getirir:

    '' .. Vaktiyle vekaletim sırasında yüce Meclis 'ten tahsisat almış ve bir kısım mütehassıslardan oluşan 'Tet-kikat ve Telifat-ı İslamiye' adı altında bir heyet teşkil edilmişti ... Hem İslam felsefesine, hem Garb felsefesi-ne, hem Batı diline, hem dinimizin li-sanı olan Arapçaya aşina olan zevat-tan oluşan bir heyet teşkil etmiştim. O hey' ete ancak 3-4 kişi davet edebil-

    (3) TBMM Zabıt Ceridesi, Devre ll, Yıl 2, c. 14, s.249 vd.

  • ilk Cumhuriyet Meclisinde

    miştim. Bu zevat altı ay zarfında ha-kikaten müsmir 7-8 eser neşretmişlerdir. O heyet bugün mülgadır ... Bu se-beple dinf eserleri neşredebilmek için bütçede bir karşılık olmak lazım ge-lir ... "(4)

    Batı dünyasında bile İslami ilim-lere revkalade bir ilginin olduğuna, müsteşriklerin bumeyanda çeşitli dal-lara ayrılarak faaliyet gösterdiğine işaret ettikten sonra konuşmasım şöyle sürdürmüştür:

    "Şimdi biz ki, yani, bütün hey' et-i umumiyesiyle Türk ve Müslüman olan bir devletiz; bizde de bu gibi uliim-i diniye ve İslamiye şuabatına vakıf mütehassıslar mevcuttur. Fakat bunlar, bittabi, bir yerde değildir. Bunlardan istifade etmek, Hükümet namına eser yazdırabiirnek ve bu gi-bi müsteşrikler tarafından vaki ola-cak İstizahata cevaplar verebilmek için behemahal Diyanet Bütçesinde bir karşılık bulundurmak lazım gelir. Ezcümle (özetle): Tarih-i Islam nil-miyle bir eser tercüme ve neşrediliyordu. Tarih-i lsliim mütehassısları tara-fından, bu eseri tenkiden ve tashihen yazılmış mukabil bazı iisiir (eserler) gördüm. Bu Tarih'in bazı aksamının hillif-ı hiikikat olduğu görülmüş. Bit-tabi bizim tarafımızdan sükiit etmek, bunda olduğu hiil üzere kabul etmek demektir. Gerek milleti, gerek dini, gerek memleketi bizden olmayan bir adamın Tarih 'ini böyle olduğu gibi kabul etmek, hatalar da bilindiği hal-de, elbette bu Hey' et-i Aliye için doğru bir hareket değildir. Behemahal mütehassıslarını bularak onun nok-

    141

    sanlarını ikmiil etmek, batiatını (ha-talarını) düzeltmek için o hata olan .noktaları tashih etmek lazım ki bu, eser için mütehassıslar tarafından cümlenin (herkesin) kabul edeceği edille serdiyle red ve cerh etmek su-retiyle icra edilir. Bu gibi asiira mu-kabele edilmesi gerekir. Mukabele et-mezsek mevcudiyetimizden bir kısmını inkiir etmiş oluruz. Binaenaleyh bu gibi iisiirı tercüme ederek eser yazmak için bir, kezalik köylülerin anlayabi-leceği belki asker ocağında neferatın aniayabil eceği bir ilmibiile ihtiyaç var-dır. Bu ilmihali kendi şive-i lisanımızJa anlaşılabilecek bir tarzda yazmak lazımdır. Bu da mütehassıs işidir. Bunları yazabiirnek için er bab lazımdır. Buzevatın herbiri bir köşededir. Bunlara tahsmisat vermek suretiyle yazdırılabilir. "(5)

    Abdullah Azmi Efendi konuşmasının devamında Kur'an tercümesi konusunda da şöyle demiştir:

    "Kezalik Kur'an tercümesi, bu-gün ihtiyac-ı umumi haline geldiğini görüyorum. Rastgelen Kur'an tercü-mesini yazmaya kalkıyor. Bunun hata-iilud olduğu görülüyor ve müte-hassısları tarafından cerholunuyor. Kitabımız olan Kur'an-ı Kerim 'in mütehassıs bir hey' et-i ilmiye tarafından tefsiri bir şekilde tercüme edile-rek herkesin bu husustaki ihtiyacatını temin için buraya müracaat etme-si de hemen bugün veeibe halini al-mıştır. Öyle görüyorum. Gerçi bazı mütalaiit, bu suretle tercümesine de rıza göstermemektedir. Çünkü Kur'an-ı Mubini layıkıyle anlayabil-

    (4) TBMM Zabıt Ceridesi, Devre II, Yıl. 2, c.l4, s.249.vd. (5) Aynı yer.

  • 142

    bugünkü ihtiyacata göre mümkün ol-duğu kadar mütehassıs zevattan bir heyet teşkil ederekten bu ihtiyacımızın tatmin edilmesi lüzumunu görü-yorum. Bunun için de bütçede karşılığı yoktur .. "(6)

    Bu amaca ulaşmak için, bütçeye özel bir ödenek koyma lüzumunu da şu sözlerle dile getirmiştir:

    "Binaenaleyh, gerek Kur'an-ı Ke-rim 'i tefsirf bir şekilde tercüme etmek ve Türkçe asar-ı diniye neşrederek maneviyatımızı yükseltmek ve bu hu-sustaki ihtiyacımızı tatmin edecek asan tercüme ederek neşrettirmek ve gerek memalik-i ecnebiyede din-i İslam aleyhine veya hata-aJı1d olan neşriyata karşı mukabele etmek için mut-laka Diyanet Bütçesinde bir fasla bir madde koymak lüzumunu hissediyo-rum ... "(7)

    İşte bu amaçlar doğrultusunda hazırlanan söz konusu takrirde (öner-ge) şöyle denmiştir:

    "Riyiiset-i Celileye" "Bazıları tarafından Kur'an-ı Ke-

    rim 'in hata-aJ(id bir surette lisanımıza tercüme ve neşredildiği görülmek-tedir. Bu Kitab-ı celil'in elyevm mev-cut olan Türkçe tefsireri dahi ihtiva ettiği maani-i dakikayı ifadede kasır olduğu cihetle mütehassıs bir heyet-i ilmiye tarafından Kur'an-ı Azimuşşan 'ın lisanımıza tercüme ve Türkçe tefsiri ve keza lisanımıza tercümesi el-zem olan bazı asar-ı İslamiyenin nakl ve tercümesi ve Din-i İslam aleyhin-de intişar eden asar-ı ecnebiyeye mu-kabeleten neşriyatta bulunmak üzere

    (6) Aynı Yer. (7) Aynı Yer. (8) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 263-264.

    ilk Cumhuriyet Meclisinde

    mek bir takım mukaddemat-ı fünu-na aşina olmaya mütevakkıftır. Bir misal arzedeyim: Bugün 'Hikmeti Tabiiyye' ve 'Tarih-i Tabii' kitapları Türkçeye tercüme edilmiştir. Her Türkçe bilen,bu fen kitabını okudu-ğu vakit tabii anlayamaz. Bittabi onu anlayabilmek için de Belagat gibi, Usul-i Fıkıh gibi, vaz' gibi birtakım mukaddemat-ı fünunu öğrenmeye ih-tiyaç vardır ve bunları anlamaya mü-tevakkıftır. Bunlar anlaşıldıktan son-radır ki o Kitab-ı Mü bin 'in dekayıkı anlaşılabilir. Ve fakat, 'mala yüdrek küllühu iii yütrek küllühu'. Yani bir şey tamamİyle yapılmazsa bile tama-mİyle terk etmek lazım gelmez. Onun, (214)üncü fasla 8 nci madde olarak 20 bin liranın zam ve tahsisini teklif ey-I e riz. "(8)

    Görüldüğü üzere bu önergede: a) Hatalı Kur'an tercümelerinin

    yayınlan dığı;

    b) Mevcut Türkçe tefsirlerin ye-tersiz kaldığı gerekçe gösterilerek:

    c) Mütehassıs bir kurul tarafından Kur'an-ı Kerim'in dilimize tercüme ve Türkçe tefsirinin yapılması ve ayrıca:

    d) İhtiyaç duyulan İslami eserle-rin telif ve tercüme edilmesi, İslam aleyhine yazılmış yabancı eseriere karşılık vermek üzere yayın faaliye-tinde bulunulması ve bütün bu işlerin yapılabilmesi için de:

    e) Diyanet Bütçesine 20 bin lira ek ödenek ayrılması istenmektedir.

    Gerek önerge metninde ve gerek-se önerge sahibinin gerekçe konuşmasıda, "Dini Yayın Kurulu" oluşturul-

  • ilk Cumhuriyet Meclisinde

    ması yolunda önemli gayret görüyo-ruz. Aynı ilgi ve heyacan birçok me-busta da gözüküyor. Konu hakkında söz alanlar, ciddi dini yayma ülke ça-pında duyulan ihtiyacı; Kur'an meal ve tefsirine, hadis tercümelerine olan zarureti detaylı izah etmişlerdir. Bu gayretierin neticesinde alınan tarihi karara geçmeden önce, dini eser ya-yınına, bu arada Kur'an ve hadis ter-cüme ve tefsirlerine duyulan ihtiyacı; ilk Cumhuriyet Meclisini oluşturan zevatın nasıl bir dini yayıncılık arzu ettiklerini, bizzat mebusların tutanak-lara geçen konuşmalarından tesbit et-meye çalışalım.

    2. Dini-ilmi Yayına Duyulan İhtiyaç

    Dini-İlın! yayma duyulan ihtiya-cı ortaya koyan mütalaaları bir iki madde altında toplayabiliriz:

    a) Kur'an ve Sünnetin anlaşılması: Bu husustaki yaklaşımların özeti şudur: Kur'an ve Sünnet, İslamın iki temel kaynağıdır. Lisan açısından dü-şünülünce, Türkçe konuşan halkın bu iki kaynağı asıllarından okuyup an-lamaları pek çok kimse için imkansızdır. Geniş hak kitlelerinin kendi dil-lerinde açıklamaları yapılmalıdır ki, anlaşılabilsin. Ayrıca, bu iki kayna-ğın ancak sahih bir surette anlaşılması yoluyla halk, batı! inanç ve hurafeler-den uzak kalabilir. Kısaca Kur'an ve Sünnet asli hüviyetiyle Türk halkı ta-rafından anlaşılmalıdır. .. Bu doğrultudaki düşüncelerden örnek olarak bazı pasajlar aktaralım:

    Ahmed Mahir Efendi (Kastamo-

    (9) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 251-252. (10) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 258. (1 1.) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 266.

    143

    nu): "Bugün Kur'an-ı Kerimimiz bi-zi ya dinli edecek ya dinsiz. Eğer Kur'an bilinmezse biz, tamamİyle hu-rafelere tabi bir halk olacağız ... "(9)

    Mazhar Müfid Bey (Denizli): " .. Her müslümanın elinde Kur'an'-ın iyi bir tercümesi ile iyi bir ahadis-i nebeviyeyi cami bir külliyat bu-lunsun. "(lO)

    Ali Sururl Bey (Karesi): " ... Men-subiyetiyle iftihar ettiğimiz ı'e isabe-ti, hikmeti, mev'ize-i hasenesi, birta-kım abkam-ı ahlakiyesi cümlenin ma-lumu olması lazım gelen Kur'an-ı Mübinin tercümesinden tam bir isti-fade husule gelmesi için ahiidis-i şerifeden, Kütüb-i müsellemeden hiç ol-mazsa Buhari-i Şerif ve Müslim-i Şerif tercüme edilmelidir.. Gerek Kur'an-ı Kerim olsun, gerek ahadis-i şerife olsun, tercüme edilip diğer ak-vama da kendi lisanlarıyla bildirilme-lidir. Buna ülema-yı din mec-burdur ... "(ll)

    b) Yayın Yoluyla İslam'ın Müda-faası: Bununla ilgili mütalaaların özü şudur: Bazı iç ve dış mihraklar (or-yantalistler ve onların dahildeki uzan-tıları); Kur'an'ı, İslam'ı ve İslam ta-rihiyle ilgili bazı hadiseleri tahrif et-mek, bu yolla İslam'ı dünya kamuo-yunda zayıf düşürmek amacındadırlar. Mesela, Kur'an'ın oldukca hata-lı tercümeleri yapılıp piyasaya sürül-müştür. İşte bu tahrifat ve tahribatın önüne sağlam kaynaklara dayalı, il-mi usullerle yazılacak eserlerle geç-mek gerekiyor. Zira, bunun üstesin-den hatalıların yerine sahilılerini ika-

  • 144

    me etmekle gelinebilir. Cumhuriyet Meclis'i bu yolda tedbir almalıdır .. Şimdi bu amacı dile getiren ifadeler-den örnekler aktaralım:

    Mazhar Müfid Bey (Denizli): " .. Ulema arkadaşlarımızın beyanatı vechile, şimdi bazı tercümeler var, tefsirler var. Bendeniz pek tetkik et-medim, bilmiyorum. Fakat gazeteler-de görüyorum ki, tercümelerde lfiu-balilik, hatalar varmış. Bu da iyi bir şey değildir. Ve eğer h akikaten tercü-melerde birtakım hatalar varsa, abkam-ı münife-i İslamiyeye (İslamın yüksek hükümlerine) mugayir ise, Di-yanet İşleri ne teşebbüste bulunmuştur? Cevap versinler. Arzettiğim gibi bir 'Tetkik ve Telif Heyeti'ni kabul ediyorum. Yalnız Kur'an-ı Azimüşşan 'ın tercümesi değil, ahadis-i şerifenin de tercümesini denazar-ı dik-kate alsınlar.. Her müslümanın elin-de Kur'an-ı Azimüşşanın iyi bir ter-cümesi ile ahiidis-i nebeviyeyi cfimi iyi bir külliyat bulunsan. "(12)

    Ahmed Mahir Efendi (Kastamo-nu): " .. Düşmanlarımız tarih-i İslfimımız namına 'Taberi' gibi ötedenberi yalancılıkla muştehir bir tarihe istina-den birçok hadis gösteriyor. Birçok hükümler gösteriyor. Aslı yok, hepsi yalan. Hasım elbette bize mevlı1d okumaz. Tabiidir ki hasım bize boy-le yalan söyler. Maatteessüf bazı ze-vat da 'dine hizmet ediyoruz' diye tef-sir yapıyor. Ben Türkçe tefsirleri gör-düm. Onbeş seneden beri de tefsirler iştigal ediyorum (. .. ) Benim bir tah-kikatıma göre 'Mevakıb'da pek çok yanlışlar vardır. Benim bu tetkikime

    (12) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 285.

    ilk Cumhuriyet Meclisinde

    göre Vehbi Efendi Hocanın yazdığı tefsir, tefsirlere müstenit olarak ya-zılmıştır. Bugün, diğer bir zatın yaz-dığı bir tefsir (Tercüme) sırf Fransızca'dan alınmıştır. Kezalik diğer bir iki zatın yazdığı telsirler ise tercümeden ibarettir. Abkam-ı İlii.hiye onlarda mevcut değildir .. "

    " .. Bakın, Hz. Peygamber' e atfo-lunan (bir) Kadınlar Meselesi (var)dır. Kadınlar Meselesini Hazret-i Allah Surei Nisa'da (Kur'an'ın 4. suresi) tafsil-i beyan etmiştir. Bundan haber-dar mısınız? Kezalik Tilke'l-Kariinika'J-ulii (Karanik) kıssası var. Bunun ise aslı yoktur. Fakat maatte-essüf o Dozy'ler, o Tarih-i İslam mü-tercimleri bu bakayıka vakıf olama-dılar ve olamazlar. Bu hakaika vakıf olmak için Ruhari'yi bilmeli, Müs-lim'i bilmeli, Tirmizi'yi bilmeli, Ne-seli 'yi bilmeli, altıyüzbin hadisin için-de yoğrulmalı ... Bunların içinde yoğrulmayan insanlar, Ömer Bey Edebi-yatını, Ömer Bey Kavaid-i Edebiye-sini, Belagatını, Fesahatını bilmeyen kimseler Kur'an'ı tercüme edemez. Kur'an'da 'Allah istihza eder' cüm-lesi vardır. Allah istihza eder mi? O, insanlara mahsus bir hfildir. Orada is-tihzanın manası vardır. İlim-i beyan-ca onun manası başkadır. O mana bi-linmeli, o, tefsire öyle yazılmalı. Yok-sa 'Allah istihza eder' dersek olmaz. 'Allah gazap eder.' Gazap neye der-ler? Kanın heyecandan husule gelen hararetiyle dimağın işgali. Pekfila, AI-lah'da dimağ mı var, kan mı var ki böyle işgal ediyor? Gazabın manası mecazdır. Onu böyle hakikati-mecazı

  • ilk Cumhuriyet Meclisinde

    bilmeyen kimse tefsir eder mi ki ca-nım? Binaenaleyh, o takririn kabülü-nü rica ediyorum. (Kabul sesleri). Çünkü başımızda bakın 'Ve emru-hum şura beynehum' nazm-ı eelili vardır. Bu Meclis'in, 'Müslümanlık Meclisi' olduğunu bu nazm-ı eelil-i ilahi ispat ediyor. Bunun hilafında hareket olunamaz. İşte 'Ve emruhum şura'nın manası da 'müslümanların işleri meşveretle meydana gelir (hay hay sesleri). M eş verete istinat eder ... "(13)

    Başvekil Ali Fethi Bey: " .. 'Kur'-an'ın yanlış tercümeleri hakkında ne tedbir aldınız? diye bir sual sordular. Zannederim buna karşı alınacak ye-gane tedbir, Kur'an'ın bir 'Hey'et-i lmiye' tarafından sahih bir surette ter-cüme ve neşrinden ibarettir. "(14)

    Diyanet İşleri Reisi Narnma Ah-med Harndi Efendi: " ... Mazhar Mü-fid Beyefendi, 'Şimdiye kadar Kur'an-ı Kerim'in tercümeleri yapılmıştır; bunlara yanlış deniyor. Bu hu-susta Diyanet İşleri Reisliği ne vazi-yet almıştır?' buyurdular. Şimdiye kadar DİR kendisine tahmil edilen vazifelerden birinci kısmını yapmıştır. Yani halkın itikadatına ve ibada-tına müteallik olan bazı şeyler neşretmiştir. İrşadatta bulunmuştur. Fakat bittabi, bu hususta bir şey yapmamıştır. Çünkü bütçesinde bir tahsisat yoktu. Bugün Meclis-i Ali bu tahsi-satı kabul ederse herhalde yapacak-tır. Bugüne kadar tercümelere (kar-şı) bir şey neşredememiştir. Yalnız bu

    (13) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 266. (14) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 260. (15) Ayın yer. (16) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 261.

    145

    tercümelerin muharref olduğunu ba-zı makalelerle ve beyanatı ile efidr-ı umumiyeye söylemiştir. Bildirmiştir ve tahrif olunan noktalan göstermiştir. Kavl-i mücerredle (sadece sözle) kalmamıştır. 'Şu şu noktalarda muharreftir' demiştir. Bundan sonra ise bu muharref olan şeyleri fiili bir surette ortadan kaldırmak üzere Hey'et-i Mütehassısa tarafından Kur'an-ı Kerim 'i tercüme ve tefsir et-tirir ve ondan sonra o muharref eser-ler kimsenin elinde kalmaz. "(15)

    Halid Bey (Kastamonu) (A.Ham-di Efendi'ye hitaben): "Efendim! Bu-yurdunuz ki, 'Yanlış tercüme edilmiş olan Kur'an-ı Kerimler hakkında mu-harref olduğunu ilan etmişizdir.' Mu-harref, kasıt manasınadır. Zabta geç-miştir. Bu tahrif kasdf midir, yoksa sehvf midir? Bilinmemesinden mi yanlış tercüme edilmiştir?

    Ahmed Hamdi Efendi: "Malumu aliniz tahrif an-kastin olur, an-cehlin olur. Biz onun an-kasdin veya an-cehlin yaptığını bilmeyiz. Bakıyoruz ki bir ayet-i kerim e ... aksi manada tercüme edilirse biz şüphesiz bunu tahrif deriz. Mesela: Ayet-i kerime, kadının hukukundan, mihrinden bahsediyor. Bununazar-ı dikkate al-mamış, yanlış bir mana veriyor. Hiç bununla alakası. yok. Ayetin hilafı mana veriyor. Bu, tabiidir ki tahrif-tir .. Yani tahrif vardır. "(16)

    3. Başta Tefsir ve Hadis Olmak Üzere Hazırlanacak Dini Eserlerde Mebusların Arzu Ettikleri V asıflar

  • 146 - Ilk Cumhuriyet Meclisinde

    Meclis'in ongordugii T u r k ~ e me- 21 ve tefsir bu alanda yapllanlarin il- ki olmayacakti. Daha onceleri de T u r k ~ e me21 ve tefsirler hazirlanip basilmigtir. Burada onlar uzerinde duramayacaglz. Su kadarlni belirte- lim ki, Cumhuriyetin ilk yillarindan itibaren terciime gayretlerinde zaman zaman art niyetler rol oynamig; 2yet- ler yanlig tercume edilerek Kur'an'in halk nazarinda istihfafi hedef alin- migtir. Mesel2, Ahmed Mahir Efen- di'nin, yukariya aldigimiz sozlerden de anlagildigi gibi, Cemil Said tara- findan Kazimireski'nin Franslzca ter- ciimesinden Tiirk~eye aktarilan nus- ha(17) yanl~glarla doluydu. Bu gibi hatali tercumelere devrin basin1 tep- ki gostermig, Diyanet Igleri Reisligi de bu hatalari zaman zaman dile getir- me ihtiyacim~ d ~ ~ m u ~ t u r . ( ' ~ )

    Meclis'in, Kur9an terciime ve tef- siri haz~rlatmakta en iinemli amaci- nm hatall terciimelerin onune geq- mek, mukaddes kitabimizin sahih su- rette me21 ve tefsirini halkin istifade- sine sunmak oldugunu daha once ifa- de etmigtik. "Yanh~larin oniine g e p menin en isabetli yolu, halkin hizme- tine dogrusunu, ger~egjni sunmakt~r" ~eklindeki formul, bizzat giiniin Bgg- vekili Ali Fethi Bey tarafindan dile getirilmiStir.(lg) Cumhuriyetin ilk Meclisinde bu anlayigtaki mebuslar, bagta Kur'an me21 ve tefsiri olmak uzere, hazirlanacak dini eserlerde hangi nitelikleri arzu ediyorlardi? Bu sorunun cevabinl, yine rnebuslarin

    mutaldalarma dayanarak b i rka~ mad- dede belirlemeye ~aligalim:

    a) Isl2min salim ak~lla qatigmayan bir din oldugundan hareketle yazila- cak eserlerin, hurafe ve batil inanig- lardan dini arindirmak amacina yo- nelik olmasi. Nitekim konugmalarln tarnaminda bu istegi sezmek mum- kiindiir.

    b) Yazilacak eserler guniin ihti- ya~larlna cevap verebilecek bir gekil- de yazilmali; tesiri, ge~erliligi kalma- mig eski tarti~malara bu eserlerde yer verilmemeli. Ozellikle yazilacak tef- sirde bu hususun nazarl dikkate ahn- mas1 arzu edilmektedir . Mutehass~s bir heyet tarafindan yapllmasi isten- mesi de bu sebeptendir. Nitekim Ab- dullah Azrni Efendi goyle diyor: ".. . Onun bugiinkii ihtiyacata gore mum- kun oldugu kadar miitehassis zevat- tan bir heyet t e~ki l ederekten bu ihti- yacimizm tatmin diimesi liiziimunu gijruyorum.. . " Fakat, "bir gey tama- miyle yapllamasa da tamamiyle terlc edilmek ldzim gelmez" prensibini de gozden uzak t ~ t m u ~ o r . ( ~ ~ )

    "Giinun ih t iya~lar ina cevap verme" vasfini Mazhar Miifid Bey de goyle ifade etmigtir:

    "Efendiler! Biz istiyoruz ki, na- s ~ l ki bakinlz Misir'da Abduh ismin- de bir zat, zamanin itirazatin~ nazar- 1 dikkate alarak koca ciltlerle bir tef- sir viicuda getirmi~tir. Bir de vaktiy- le iilemayi islrim, zamanlarinda mev- cut olan felasifeye cevap vermek iize- re tefsir yazml~lardir. Mallimu ziliniz,

    (17) Cemil Said, Kur'an Tercumesi, Cemil Said Matbaasi t.siz, 720 sayfa. Yalnlz T u r k ~ e Tercume. (18) Osman Ergin, Turk Maarif Tanhi, 1st. 1977, c. V., s. 1930-1931. (19) Ad1 Gecen Zablt Cerides~, s. 260. (20) Ad1 Geqen Zablt Cerldesl, 5 . 251.

  • ilk Cumhuriyet Meclisinde

    vaktiyel Mu 'tezile varmi~; Mu 'tezileyi paCavra edecek siirette edille-i kat'iy- ye dermey2n etmifler, ona gore eser- ler meydana getirmi~lerdir. Fakat bu- gun bundan eser yoktur. Ba~ka mes- lekler vardir. Maddiyydn vardir, Ta- biiyyun vardir. Su vardlr, bu vardir. Bendeniz istiyorum ki, yazilacak olan tefsirler, bugiin hi^ eseri kalmayan Mu'tezile'ye cevap ~eklinde olmasin. Ben istiyorum ki, bugunkii itirazata cevap te&l edebilcek bir Sekilde, her muslumanin anlayabilcegi bir ~ekilde yazilsin. ikincisi yine istiyorum ki, ahadis-i nebeviyeyi bize anlatabilecek giizel bir tefsir yazilsin.. . "(21)

    c) Yazilacak tefsir ve diger kitap- larin dilinin, halkin anlayacagi sade bir dil olmasl. Yazllacak eserlerin, milletin anlayabilecegi bir tarzda ol- maslna ozellikle liizum duyulmakta- dir. Tercume edilirken, bozuk bir dil- le terciimeden uzak durulmalid~r. Ni- tekim, Ali Sufiri Bey, ornekler vere- rek, bozuk, agdali terciimelere dikkat ~ekmigtir. Verecegi ornek i ~ i n arka- daglarindan miisade isteyerek goyle demig tir :

    l 6 . . Cuma Siiresinde, 552. sayfa- da esteiziibilllh (meselullezine hum- milu ' t tevrlte.. .) bendeniz bidaatsiz- ligime binaen aldigim tefsirden aynen tercumesini okuyacaglm: 'Musa'nm kavmi ki onlar Yahuddur.. . ' (Tercii- melerin giizel olup olmadigini, eski terciimelerin bozuk oldugunu anlar- smiz). 'Tevratl tealliim ve mucibince amel etmekle teklif olunduktan son- ra onlar 8yet ile amel etmediler, On-

    (21) Ad1 Geqen Zablt Ceridesl, s. 256-257. (22) Ad1 Geqen Zablt Ceridesl, s. 258. (231 Ad1 G e ~ e n Zablt Ceridesi, s. 258.

    iar $01 hlmar meselidir ki onlar ilim kitablarin goturup zimninda taab go- rur, halbuki ondan bir gey mundefi olmaz.' Bu lisanlar bilenlere gore- dir . "

    K2zim Vehbi Bey'in "bunu siz tercume ediniz" teklifine Ali SuOri Bey goyle cevap verir:

    "Benim haddim degildir. Bunu kiraat edenler, yani anlaylp da amel edenler hakkindadir, efendim. Biz anlamadik ki, nasil amel edelim? Na- $11 mu8teb olalim? Peygamber amel ederek 2leme hitap etmi~tir. "(22)

    d ) Kur'an tercume ve tefsirleri "Erbab-1 ihtisas" tarafin'dan yapil- mall. Tercume ve tefsir igini rastgele kigiler degil, miitehassis kigiler tara- findan yap~lmasi gerektigine deginen Seyh Saffet Efendi, goyle diyor:

    "Kur'an-i Kerim'in Turk~eye ter- cume edilmesi elzem ve ehem bir me- seledir. Fakat bu da (. . .), erbab-1 ih- tisas tarafindan yapilmalidir ki bunu herhangi bir miisliiman okudugunda itmiYn2n-i kalb ile okusun, yoksa boyle miinferiden yazilan ve kalbe it- minan vermeyen, itimad edilmeyen terciimelerin okunmasi caiz de- gildir.. . "(23)

    4. Miizakerelerin Sonucu ve Tef- sir ve Hadis Bitaplan Hazirlatma Karari

    Soz konusu i~timada Diyanet I g - leri Reisligi'nin biit~esi miizakere edil- diginden goriigiilen konu sadece "dini eser yayini" meselesi olmami$tlr. Din hizmetleriyle ilgili diger problemlere de temas edilmigtir. Yazimizm hacmi-

  • 148

    ni daha da genişletmernek için onla-ra burada yer veremiyoruz. Ancak bir kısmına temas ettiğimiz yayın konu-sundaki mütalaaların sonucuna ve söz konusu önergenin aldığı son şekle işaret etmemiz gerekiyor. Çünkü, değiştirilerek de olsa kabul edilen bu önerge, Türkiye'de, Cumhuriyet dö-nemi resmi dini yayıncılığında önemli bir adımdır.

    Daha önce de belirtmeye çalıştığımız gibi, Abdullah Azmi Efendi ve arkadaşları, vaktiyle Şer'iye V ekiile-ti bünyesinde kurulan ilmi heyete benzer bir kurulu Diyanet'te de oluşturmak amacındaydılar. Bu kurula ülkenin en selahiyetli alimleri çağrılacak, bunlar başta Kur'an tefsiri ve hadis tercümeleri olmak üzere ülke-de ihtiyaç duyulan/duyulacak diğer dini eserleri peyderpey hazırlayacak, telif ve tercüme edeceklerdi. Bilhas-sa Batılıların İslam'a neşriyat yoluy-la yaptıklan/yapacakları saldırılara karşı yine bu heyet ilmi ölçüler için-de cevap vercek, reddiye türü eserler hazırlayacaktı. Özetle ifade edersek, kısa ve uzun vadede köklü bir dini ya-yıncılık öngörülüyordu. İşin ehemmi-yetini müdrik zevat bu yolda humma-lı bir gayret içerisinde idiler.

    Şimdi önerge üzerine varılan son karara geçelim. Hemen belirtelim ki, bu tarihi içtimada alınan tarihi kara-rın iki boyutu vardır: Alınan manidar bir karar ve kaçırılan tarihi bir fırsat... Şöyle ki, Kur'an tefsiri ~e ha-dis tercümelerinin devlet imkanlarıyla hazırlatılması karara bağlanıyor; ama, sürekli dini yayınla iştigal ede-

    (24) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 267. (25) Adı Geçen Zabıt Ceridesi, s. 270.

    ilk Cumhuriyet Meclisinde

    cek "Dini Yayın Heyeti" fikri, maa-lesef kabul görmüyordu.

    Müzakerelerin akışından tesbit edebildiğimiz kadarıyla, aslında yayın

    heyeti fikrine doğrudan karşı çıkan olmamıştır. Ancak, bazı"mebuslarca bu hususta izhar edilen şüphe ve te-reddütler taraftar toplamış ve öner-genin metninde tadilat yapılmıştır. Abdullah Azmi Efendi'nin, "Takri-rimde mündemiç olan bazı aksam çıkarılarak madde Hadis ve Kur'an tef-sirine hasredilmek isteniyor. Halbu-ki bu ila-maşaallah devam edecektir. Yalnız Kur'an'ı tefsir etmekle ulı1mi İslamiye öğrenilmiş olmaz ... "(24) şeklindeki çırpınışları sonuç getirme-miştir.. Uzun tartışmalardan sonra, ayrılacak ödeneğin önergedeki ifadesi "Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif Türkçe tercüme ve tefsiri hey' et-i mü-tehassısası ücret ve masrafı .. " şeklinde olmuştur. (25)

    Evet, Cumhuriyet'in ilk Meclis'i önemli bir İcraatta bulunmuş, 1925 yılınida Diyanet bütçesine koyduğu 20 bin liralık ek bir ödenekle İslamın iki temel kaynağının Türk halkınca daha iyi anlaşılmasının sağlanması ci-hetine gidilmiştir. Devletin bu işe ayırdığı ödenek müteakip yıllarda da devam etmiştir. Nihayet E Imalılı Harndi Yazır merhumun hazırladığı "Hak Dini Kur'an Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsir" adlı 9 ciltlik meal ve tefsir; Ahmed Naim ve Prof. Kamil Miras merhumların hazırladıkları "Tecrid-i Sarih Tercemesi" adlı 12 ciltlik hadis tercümesi Meclis 'in bu kararının neticesi ortaya çıkmıştır.

  • \

    ilk Cumhuriyet Meclisinde

    Ancak, kanaatİmiz odur ki, o gün ku-rulup süreklilik kesbedecek ilmi-dini bir yayın heyeti, hala halledilmemiş olan önemli bir sorunumuzu, 67 yıl önce, belki de köklü bir çözüme ka-vuşturmuş olacaktı.

    Yazımızı bitirmeden önce, temas edilmesi gereken birkaç nokta daha var. Meclis'in kararından sonra adı geçen eserlerin sipariş, hazırlanış sü-reçleri, bu aradaki gelişmeler ve niha-yet hazırlanan eserlerin ilmi hususi-yetleri ayrı ayrı inceleme konularıdır ve bu makalenin sınırlarını aşmaktadır. Ancak, "Meclisin kararı" nok-tai nazarından akla gelebilecek bir so-ruya birkaç cümle ile temas etmek ye-rinde olacaktır:

    "Acaba TBMM, böyle bir karar alırken ibadet dilinin Türkçeleştirilmesi gibi bir amaç mı taşıyordu?"

    Sorunun kısa cevabı şudur: Cumhuriyet devrimleri arasında,

    ibadet dilinin Türkçeleştirilmesi doğrultusunda akim kalan bazı girişimlerin olduğu bir vakıadır. Ancak bu girişimler sonraki yıllarda cereyan et-miştir ve 21 Şubat 1925'de Meclis'in aldığı bu kararla irtibatlandıracak hiçbir yönü yoktur. Müzakere sırasın-

    149

    da bu niyeti belli edecek bir konuşma da olmamıştır. Önergeye imza atan mebuslar, her şeyden önce bir di-ni yayın heyeti fikri üzerinde duru-yorlardı. Esasen Kur'an meal ve tef-siri yanında hadis tercümelerinin ve ihtiyaç duyulan diğer eserlerin hazırlanmasının da istenmesi öyle bir ama-cın olmadığını ortaya koyar. Tercü-me işini bidayette üzerine alıp bilalıere işten feragat ederek mukaveleyi fesheden Akif'in davranışı da, bu ka-rarın alınış sırasında böyle bir ama-cın olmadığını, belki daha sonra or-taya çıktığını teyid eder. Nihayet, "Hak Dini Kur'an Dili" tefsirinin 1935'de basılan birinci cildinin başına yazdığı mukaddimede, merhum Yazır'ın ifadeleri calibi dikkattir. Merhum, sonradan kapıldığı izleni-mini veren endişelerini anlatırken, yaptığı işin "Türkçe Kur'an" değil, "Kur'an'ın Türkçe Meal ve Tefsiri" olduğunu özellikle vurgular. Şöyle diyor:

    "Bazılarını da duyuyoruz ki 'Kur' an Tercümesi' demekle iktifa et-miyor da 'Türkçe Kur' an' demeye ka-dar gidiyor. Türkçe Kur'an mı var be hey şaşkın. Kur'an Arabidir ... "(26)

    (26) M.Hamdi Yazır, Mak Dini Kur'an Dili Yeni Me§.lli Türkçe Tefsir, Matbaa-i Ebuzziya, İst. 1935, c.!, s.15 (Mukaddime).