31
1 KUR’AN-I KERİM’İN DEMİR MUCİZESİ “…Biz demiri de indirdik ki, onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar vardır...” (Kur’an-ı Kerim. Hadid Suresi, 25.Ayet ) Prof. Dr. Zeki ÇİZMECİOĞLU İstanbul Ticaret Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi e-mail: [email protected] ÖZET Günümüz Bilgi Çağında, bilimin yeni keşfettiği gerçeklerin Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de 14 asır önce haber verilmesi dikkatleri Kur’an-ı Kerim üzerine çekmektedir. Bu çalışmada, öncelikle Kur’an-ı Kerim’in bilgiye ve ilme verdiği önem açıklanmakta, daha sonra Kur’an-ı Kerim’ de Hadid Suresi 25. Ayette demir hakkında belirtilen hususların insanlık tarihi boyunca ve günümüzde demir ile ilgili bilimsel gelişmeler ile irtibatlandırılarak Kur’an-ı Kerim’in Bilimsel Mucizesi ortaya konulmaktadır. Bu makalede, günümüzde astronomik tespitlere göre demirin uzaydan gelen bir metal olduğu; demirin her çağda ve bugün hayatımızda bir numaralı metal olmasının sebebinin sertlik ve mukavemetinden kaynaklandığı; insan vücudunda demirin oksijen taşıyıcı rolü olduğu ve kanser tedavisinde olumlu etkisi üzerinde durulmaktadır. 1. GİRİŞ Ortaçağda dünyanın diğer yerlerinde insanlık büyük bir cehalet içerisinde yüzerken İslam Dünyası’nda Müslüman Bilim Adamları Kur’an-ı Kerim’den yararlanarak bütün ilimlerin temellerini atmışlardır. Yeni Çağda Batı Dünyası Rönesans ve Reform hareketleri ile Müslümanlardan aldığı bilgilerin üzerine bu günkü teknolojiyi kurmuş ve geliştirmiştir. Dinin ilimsiz olamayacağı, ilmin de tekniksiz olamayacağı açıktır. İlim ile din çatışması ancak hakiki olmayan yani insanlar tarafından bozulmuş dinin getirdiği bir durumdur. Hakiki Din yani Allah Katı’ndan gönderilmiş ve insanlar tarafından değiştirilememiş din, ilmi emreder ve teşvik eder, asla ilim ile çatışmaz. Hakiki Din, insanlığa huzur ve mutluluk getiren hayat tarzıdır. Bilimin ortaya koyduğu gerçekler ile çatışmadığı gibi, insanları bilimsel araştırmalar yapmaya yönlendirir. İnsanlık ilim ile din çatışmasından çok zarar görmüştür. Ortaçağ'da Hıristiyanlık, kilisenin elinde maddi çıkar aracı olmuş, bu yanlış uygulamalar sonucu bilim baskı altına alınmış, özgür çalışma ortamı ortadan kalkmış, Kopernik ve Galileo'nin yaşadığı baskılar ilim-din çatışmasına yol açmıştır. Günümüzde bu anlayış değişmiş, atomun sırlarını ortaya koyan Albert Einstein: “Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır." demiştir. Yaşadığımız çağda en kıymetli ürünün bilgi olduğu anlaşıldığından dolayı, bu çağa “ Bilgi Çağı” adı verilmektedir. Günümüz insanı bilgiye ve ilme her şeyden fazla önem vermektedir. Bütün ilimlerdeki gelişmelerle ortaya çıkan bilgilerin 14 asır önce Mukaddes Kitabımız Kur’an tarafından haber verilmiş olması dikkatleri Kur’an-ı Kerim üzerine çekmektedir. İnsanlık günümüzde bir taraftan bilim ve teknolojide zirveye tırmanırken ahlaki çöküntü içerisindedir. İ nanca ve dine yeterince önem vermeyen bilgiye ve teknolojiye daha fazla önem veren insanlık, kaydedilen teknolojik gelişmelere ve maddi refaha rağmen mutsuzdur. İnsanlık kendi eli ile geliştirdiği teknolojiyi araç olmaktan çıkararak amaç haline getirmiş, teknolojiyi insanlığın yararına kullanacak yerde insanlığı tehdit eden bir silah haline getirmiştir. Dünyanın her tarafında terör, cinayetler, intiharlar, evlilik dışı ilişkiler, alkol ve uyuşturucu bağımlılıkları yaygınlaşmış, ateizm ve egoizm günümüzün amansız hastalığı haline gelmiştir.

de - yeniturkiye.comİlim, bilinen bir şeyi mahiyeti üzere idrak etmektir. Bir kimseye bir şey kendi mahiyeti üzere tebayün ettiğinde o kimse o şeyi bilmiş olur. İlim nurdur

  • Upload
    others

  • View
    32

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

1

KUR’AN-I KERİM’İN DEMİR MUCİZESİ

“…Biz demiri de indirdik ki, onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar vardır...”

(Kur’an-ı Kerim. Hadid Suresi, 25.Ayet )

Prof. Dr. Zeki ÇİZMECİOĞLU

İstanbul Ticaret Üniversitesi,

Mühendislik Fakültesi

e-mail: [email protected]

ÖZET

Günümüz Bilgi Çağında, bilimin yeni keşfettiği gerçeklerin Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de 14 asır önce

haber verilmesi dikkatleri Kur’an-ı Kerim üzerine çekmektedir.

Bu çalışmada, öncelikle Kur’an-ı Kerim’in bilgiye ve ilme verdiği önem açıklanmakta, daha sonra Kur’an-ı

Kerim’ de Hadid Suresi 25. Ayette demir hakkında belirtilen hususların insanlık tarihi boyunca ve günümüzde

demir ile ilgili bilimsel gelişmeler ile irtibatlandırılarak Kur’an-ı Kerim’in Bilimsel Mucizesi ortaya

konulmaktadır.

Bu makalede, günümüzde astronomik tespitlere göre demirin uzaydan gelen bir metal olduğu; demirin her

çağda ve bugün hayatımızda bir numaralı metal olmasının sebebinin sertlik ve mukavemetinden kaynaklandığı;

insan vücudunda demirin oksijen taşıyıcı rolü olduğu ve kanser tedavisinde olumlu etkisi üzerinde

durulmaktadır.

1. GİRİŞ

Ortaçağda dünyanın diğer yerlerinde insanlık büyük bir cehalet içerisinde yüzerken İslam Dünyası’nda Müslüman Bilim

Adamları Kur’an-ı Kerim’den yararlanarak bütün ilimlerin temellerini atmışlardır. Yeni Çağda Batı Dünyası Rönesans ve

Reform hareketleri ile Müslümanlardan aldığı bilgilerin üzerine bu günkü teknolojiyi kurmuş ve geliştirmiştir.

Dinin ilimsiz olamayacağı, ilmin de tekniksiz olamayacağı açıktır. İlim ile din çatışması ancak hakiki olmayan yani

insanlar tarafından bozulmuş dinin getirdiği bir durumdur. Hakiki Din yani Allah Katı’ndan gönderilmiş ve insanlar

tarafından değiştirilememiş din, ilmi emreder ve teşvik eder, asla ilim ile çatışmaz. Hakiki Din, insanlığa huzur ve

mutluluk getiren hayat tarzıdır. Bilimin ortaya koyduğu gerçekler ile çatışmadığı gibi, insanları bilimsel araştırmalar

yapmaya yönlendirir.

İnsanlık ilim ile din çatışmasından çok zarar görmüştür. Ortaçağ'da Hıristiyanlık, kilisenin elinde maddi çıkar aracı

olmuş, bu yanlış uygulamalar sonucu bilim baskı altına alınmış, özgür çalışma ortamı ortadan kalkmış, Kopernik ve

Galileo'nin yaşadığı baskılar ilim-din çatışmasına yol açmıştır. Günümüzde bu anlayış değişmiş, atomun sırlarını ortaya

koyan Albert Einstein: “Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır." demiştir.

Yaşadığımız çağda en kıymetli ürünün bilgi olduğu anlaşıldığından dolayı, bu çağa “Bilgi Çağı” adı verilmektedir.

Günümüz insanı bilgiye ve ilme her şeyden fazla önem vermektedir. Bütün ilimlerdeki gelişmelerle ortaya çıkan

bilgilerin 14 asır önce Mukaddes Kitabımız Kur’an tarafından haber verilmiş olması dikkatleri Kur’an-ı Kerim üzerine

çekmektedir.

İnsanlık günümüzde bir taraftan bilim ve teknolojide zirveye tırmanırken ahlaki çöküntü içerisindedir. İnanca ve dine

yeterince önem vermeyen bilgiye ve teknolojiye daha fazla önem veren insanlık, kaydedilen teknolojik gelişmelere ve

maddi refaha rağmen mutsuzdur. İnsanlık kendi eli ile geliştirdiği teknolojiyi araç olmaktan çıkararak amaç haline

getirmiş, teknolojiyi insanlığın yararına kullanacak yerde insanlığı tehdit eden bir silah haline getirmiştir. Dünyanın her

tarafında terör, cinayetler, intiharlar, evlilik dışı ilişkiler, alkol ve uyuşturucu bağımlılıkları yaygınlaşmış, ateizm ve

egoizm günümüzün amansız hastalığı haline gelmiştir.

2

2. KUR’AN-I KERİM’İN ÖZELLİKLERİ VE MUHTEVASI

Kur’an-ı Kerim, Allah(C.C.) katından indirilmiş ve içerisindeki sözlerin tamamının dosdoğru ve Allah(C.C.)’ın sözü

olduğundan hiç şüphe olunmayan ilahi bir kitaptır. Sözün en güzelidir ve feyz kaynağıdır. Bu Kitap, Allah(C.C.)’ın

Kelam sıfatının tecellisi olup, asla mahluk değildir. O’nun eşi ve benzeri yoktur. Hiç bir beşeri söze benzemez. İnsanlık

tarihi boyunca O’nun bir benzeri meydana getirilememiş ve asla getirilemeyecektir. O, bizzat Allah(C.C.) tarafından

korunmaktadır. Asla değiştirilememiş ve hiç bir zaman değiştirilemeyecektir. Kur’an-ı Kerim en doğru yola götüren

Allah(C.C.)’ın bir hidayet rehberidir. Allah(C.C.) ile kulu arasında bir irtibat vasıtasıdır. Allah(C.C.)’ın sağlam ipidir. Kulu

Allah’(C.C.) a yaklaştırır. Hak ile batılı ayırır. Nur’dur, insanlığı karanlıklardan aydınlığa götürür. Kur’an-ı Kerim,

öğüttür, şifadır ve Rahmettir. Bu Kitap, İslam Dini’nin temel esaslarının açıklandığı bir kitap olduğu gibi, bütün ilimlerin

sırlarının da haber verildiği bir kaynaktır. İnsana Allah(C.C.)’ı, insanın kendini, toplumu ve kainatı tanıtır. Her konuda

insan için, toplum için ve toplumu yönetenler için hükmünü koymuştur. İslam, İman, İbadet ve Ahlak esaslarını

muhtevidir. Hukuk ve muamelat hükümlerini de ihtiva eder. Kur’an-ı Kerim mutlak doğrudur ve bütün ilimlerin

kaynağıdır. Aklın doğru düşünebilmesi için mutlak doğrulara dayanması gerekmektedir. İlim ilerledikçe Kur’an-ı Kerim’in

önceden haber verdiği ilmi gerçekler ortaya çıkmakta ve bu Kitabın Allah(C.C.) katından gönderildiği daha iyi

anlaşılmaktadır. Kur’an-ı Kerim, ilmi ve araştırmayı teşvik etmekte, Allah(C.C.)’dan hakkı ile ancak alim kişilerin

korkacağından haber vermektedir. Kur’an-ı Kerim, müjdeleyici ve korkutucudur. Mü’minlerin imanını, kafirlerin küfrünü

arttırır. Kur’an-ı Kerim, bütün peygamberleri ve kitapları tasdik eder. Peygamberlerin ve eski ümmetlerin hayatlarını

anlatır. İnsanlık tarihindeki mühim olaylardan ve gelecekte vukubulacak olaylardan haber verir. Ölümden sonraki

hayatı, Kıyamet’i , Mahşer’i, Ahiret’i, Cennet’i ve Cehennem’i tanıtır.

Kur’an-ı Kerim, anlaşılması kolay, ancak derin anlamları da içeren, herkesin ilmi nispetinde anlayabileceği bir kitaptır.

Kur’an-ı Kerim anlaşılsın diye Arapça indirilmiştir. Arapça en mükemmel bir dil olduğu gibi, Kur’an Arapçası da en güzel

Arapçadır.

Hz. Muhammed (S.A.V.) Kur’an-ı Kerim’i Allah (C.C.) ‘dan getiren son peygamberdir. O(S.A.V.), yaşayan bir Kuran’dır.

O (S.A.V.), Kur’an-ı Kerim’in nasıl yaşanacağını göstermek için gönderilmiştir. O(S.A.V.)’nun Sünnet denilen bütün

sözleri ve işleri Kur’an’ın nasıl yaşanacağını göstermektedir. Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed (S.A.V.)‘in Hak

Peygamber olduğunun delili olup, Kıyamet’e kadar geçerli olan devamlı mucizesidir.

Kur’an-ı Kerim’i okumak, öğrenmek ve öğretmek ibadettir. Okumaktan maksat anlamak, anlamaktan maksat ise

uygulamaktır. Kur’an-ı Kerim’in indirilmesindeki amaç insanlara doğru yolu göstermektir. Okunan Kur’an-ı Kerim’den

ölülerin ruhları da istifade eder, ancak Kur’an-ı Kerim’ den yaşayanlar ve hakkı ile O’na tam teslim olanlar

yararlanırlar.

3. KUR’AN-I KERİM VE BİLGİ ÇAĞI

İlim, bilinen bir şeyi mahiyeti üzere idrak etmektir. Bir kimseye bir şey kendi mahiyeti üzere tebayün ettiğinde o kimse o

şeyi bilmiş olur. İlim nurdur. Onunla insanlar cehalet karanlığından kurtulurlar. İlim, hem maddi, hem manevi aydınlıktır.

İlimle kalbin karanlığından da kurtulunur.

İnsanlık günümüzde bilgi ve teknolojinin en değerli bir ürün olduğunu henüz yeni anladığı halde, İslam Dini Kur’an-ı

Kerim’in indirildiği çağdan yani 1400 yıl öncesinden itibaren bilgiye ve ilme çok önem vermiştir. İslam, bilime karşı

değildir, tam aksine insanları araştırmaya, düşünmeye ve bilmeye yönlendirir. İlmin önemi hakkında aşağıdaki Ayet ve

Hadisler “İslam Dini’nin Bilimsel Mucizesi” ni ortaya koymaktadır.

İlim Hakkında Ayet-i Kerimeler:

“ Yaratan Rabbinin adıyla oku. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. O ki kalemle (yazmayı) öğretti. İnsana

bilmediğini öğretti.” (Alâk : 1,3,4,5)

“ De ki: Ey Rabbim, ilmimi arttır!” (20-Ta Ha:114)

“Kulları arasında Allah’tan en çok korkanlar alimlerdir.” (35-Fatır:28)

“De ki, hiç bilenlerle bilmiyenler bir olur mu?”(39-Zümer:9)

“Allah içinizden iman edenleri yüceltir; bunlardan kendilerine ilim verilmiş olanları ise, kat kat derecelerle yükseltir” (58-

Mücadele:11)

“İşte misaller! Biz onları insanlar için irat ediyoruz. Alim olanlardan başkası onları anlamaz”. (29-Ankebut :43)

" Hikmeti (ilmi) dilediğine verir. Hikmet verilen kimseye çok hayır verilmiştir. Bunu ancak sağduyu sahipleri düşünüp

anlarlar." (Bakara : 269)

“ Allah, sana Kitab’ı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediğin şeyleri öğretti.” (Nisa : 113)

“ Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara : 44)

“ Size ayetlerini gösterir ki düşünesiniz.” (Bakara : 73)

“ Düşünesiniz diye size ayetleri açıkladık.” (Âl-i İmrân :118)

3

"Bilmiyorsanız ilim erbâbına sorunuz. " (Nahl : 43)

Hadis-i Kudsi :(Allahü teâlâ, İbrahim aleyhisselama "Ben ilim sahibiyim, ilim sahiplerini severim" buyurdu.) [İbni

Abdilber]

İlim Hakkında Hadis-i Şerifler:

“Alim, yeryüzünde Allahu Teala’nın güvendiği kimsedir.” (İbn Abdülberr, Muaz’dan rivayet etmiştir.)

“Din’de alim olanı, Allah korur ve ummadığı yerden rızkını verir” (Hatib, ‘Tarih’inde rivayet etmiştir.)

“Kıyamet gününde üç sınıf insan şefaat eder. Bunlar da Peygamberler, sonra alimler ve sonra da şehidlerdir.” (İbn

Mace Osman b. Affan’dan.)

“İlim talebi her Müslüman erkeğe ve kadına farz kılınmıştır.”(Taberani Mucemu’l-Evsad 9.)

“Beşik den mezara kadar ilim öğrenin”.

“İlim Çin’ de bile olsa öğreniniz.” (İbn Adıyy ve Beyhaki, Enes’ den, Taberani İbn Mes’ud’dan ve İbn Abbas’dan rivayet

etmiştir.)

“İlim Müslüman’ın yitik malıdır, nerede bulursa alır”.

“İlim uğrunda bir kelimenin öğrenilmesi bir sene ibadetten hayırlıdır.”

“İnsanlara hayrı öğretenler için, denizdeki balıklara varıncaya kadar her şey, Allahu Teala’dan mağfiret diler.” (İbn

Abbas (R.A)

“İmrenilecek iki kimse var: Birincisi Allahu Teala’nın kendisine verdiği ilimle amel edip başkasına da öğreten; ikincisi de

Allah’ın verdiği serveti hayra sarf edendir.” (Buhari ve Müslim, İbn Mes’ud’dan)

“Dünyayı isteyenler ilme sarılsınlar, Ahireti isteyenler ilme sarılsınlar, hem Dünyayı hem Ahireti isteyenler yine ilme

sarılsınlar”.

“Allahu Teala her kime ki hayır murat ederse, onu dinde fakih (dinin inceliklerini bilen) kişi yapar.”

“İlim öğrenirken ölen kişi ile cennette benimle arasında bir derece vardır” (Darimi 1/100)

“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, kabul edilmeyen duadan, korkmayan kalpten ve doymayan nefisten şüphesiz sana

sığınırım.” (İbni Mace 250)

“Yer ve gök ehli, alim için Allah’tan mağfiret diler.” (Ebu’d-Derda’dan)

“Her şeyin bir yolu var. Cennetin yolu ilimdir.”

“Alimin uykusu cahilin -nafile- ibadetinden hayırlıdır.”

“Mahşer günü alimin mürekkebi, şehidin kanından daha kıymetlidir.”

“Ben ilim şehriyim, Ali de bu şehrin kapısıdır.”

“İnsanların en kötüleri, ilmini kötüye kullanan alimlerdir.”

“Alimin ölümü alemin ölümü gibidir”.

“İlmin esirgenmesi helal olmaz.”

“Bir saat tefekkür (Düşünme, düşünüş), altmış yıllık nafile (Fazladan kılınan namaz veya tutulan oruç) ibadetten

hayırlıdır.”

“Kim bir ilim öğrenmek için bir yola sülûk ederse Allah onu cennete giden yollardan birine dahil etmiş demektir.

Melekler, ilim talibinden memnun olarak kanatlarını (üzerlerine) koyarlar.”

“Âlimin âbid üzerindeki üstünlüğü dolunaylı gecede kamerin diğer yıldızlara üstünlüğü gibidir.”

4

“Ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen ya da ilmi seven ol. Fakat sakın beşincisi olma; (bunların dışında kalırsan) helâk

olursun.”

“İlmi öğrenip de başkalarına dağıtıp nakil etmeyen insan, altınları gömüp onu sarf etmeyen, ondan yedirip içirmeyen

kimseye benzer.”

“Allah'u Teâlâ kıyamet gününde âlimleri toplayarak buyuracak ki: 'Ben size sırf hayır murad ettim. Bunun için de

kalblerinize hikmeti koydum. Haydi girin Cennetime. İşlediğiniz kusurlarınızı mağfiret ettim.”

“Kim kendisine ilmî bir mes'ele sorulur da onu gizler, söylemez ise Allah, onun ağzına kıyamet günü ateşten gem

vurur.”

"Âlimlere tabi olun! Çünkü onlar, dünya ve ahiretin ışıklarıdır."

"Âlimler, kurtuluş yolunu gösteren birer rehber ve kılavuzdur."

"Âlimler olmasaydı, insanlar helak olurdu."

"Bilmediklerinizi âlimlerden sorup öğrenin!"

“ İlmin yarısı, soru sormaktır.”

“Tek bir fakih, şeytana bin âbidden daha yamandır.”

“Dinde fakih (bilgili) olan kimse ne iyi kimsedir! Kendisine muhtaç olununca faydalı olur. Kendisine ihtiyaç olmayınca

ilmini artırır.”

“Hiç kimse, cehaletle aziz, ilim ile de zelil olmaz”

“Boş vaktini ilme harcayan kurtulur”

“İlim öğrenmek, namaz, oruç, hac ve cihaddan da efdaldir.”

“Nerede ilim varsa, orada Müslümanlık vardır.”

“İlim, benim ve diğer Peygamberlerin mirasıdır. Kim de bana mirasçı olursa, Cennette benimle beraber olur.”

“Bilerek yapılan az bir ibadet, bilmeyerek yapılan çok ibadetten daha iyidir.” [Şir’a]

“Allahü teâlânın rezil etmek istediği kul, ilim ve edepten mahrum kalır.” [İbni Neccar]

“Bir Müslüman, arkadaşına, hidayetini arttıracak veya onu tehlikeden kurtaracak hikmetli bir sözden daha iyi bir hediye

veremez.”

“Allahü teâlâ ilim verdiği âlimlerden de Peygamberlerden aldığı misak gibi, ilimlerini saklamayıp insanlara açıklamaları

için, söz almış ve "Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et!" buyurmuştur.” [Ebu Nuaym]

“En güzel hediye, hikmetli bir sözü iyice anlayıp, din kardeşine anlatmaktır.” [Taberani]

“Bir saat ilim öğrenmek veya öğretmek, sabaha kadar ibadetten daha sevaptır.” [Deylemi]

“İlimden bir mesele öğrenmek, dünyadaki her şeyden kıymetlidir.” [Taberani]

“Âlim olmayan veya ilim öğrenmeye çalışmayan bizden değildir.” [Deylemi]

“İşlenen bir günah, âlime bir, cahile iki olarak yazılır. Âlim, günahı için azap olunur. Cahil ise hem günahı, hem de

öğrenmediği için azap olunur.” [Deylemi]

“Bir kimse, ilim öğrense, bununla amel etmese bile; bin rekat namaz kılmasından daha fazla sevap alır. Eğer öğrendiği

ilimle amel eder veya başkasına öğretirse, hem bunun sevabını alır, hem de Kıyamete kadar bununla amel edenlerin

sevabını alır.” [Hatib]

“Din ilmine sahip olanın sıkıntısı gider ve ummadığı yerden rızıklanır.” [İ. Neccar]

“İbadetin en üstünü , ilim ve kemal istemektir''

5

“İlmi dünyaya yaymaktan daha methe değer tasadduk yoktur.”

“Cehaletten daha vahşetli fukaralık yoktur.”

“ Bir alimi ağırlayan Allah'ı ağırlar.”

“ İlim herkesi faydalandırır, takva ise ancak sahibini faydalandırır.”

“Kim ilim talebi için yolculuk yaparsa Allah onu cennete götürecek yola sokar. Muhakkak ki melekler kanatlarını ilim

talebesi üzerine gererler. Bu onlardan razı oldukları içindir. Muhakkak ki gökte ve yerde bulunanlar ilim öğrenmek

isteyen için istiğfar ederler. Hatta denizdeki balıklar bile. Âlimin abide üstünlüğü bedir gecesinde ayın yıldızlara

üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler Peygamberlerin varisleridir. Peygamberler , geriye ne dirhem, ne de dinar

bırakıyorlar. Onlar ancak ilmi miras olarak bırakırlar. Kim ondan alırsa büyük bir pay ve kazanç almış olur.” (Buhari 10,

Ebu Davud 1, Tirmizi 19, İbni Mace 7)

4. KUR’AN-I KERİM’İN DEMİR MUCİZESİ

Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim, Hadid Suresi 25. Ayet-i Kerimede şöyle buyurmaktadır:

“Andolsun ki, Biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik; beraberlerinde kitap ve mizan (terazi, ölçü) indirdik ki,

insanlar adaletle tutunsunlar. Bir de demiri indirdik ki, onda hem çetin bir sertlik, hem de insanlar için birçok faydalar

vardır. Çünkü Allah kendisine ve peygamberlerine gıyabında yardım edenleri belli edecektir. Şüphesiz Allah çok

güçlüdür, üstündür.” (Hadid Suresi, 25. Ayet)

Demir, Kur’an’da kendisine dikkat çekilen elementlerden biridir. Hatta bu sureye “Hadid” ismi verilmiştir ki, “demir”

manasına gelmektedir.

Hadid suresinin 25. ayet-i kerimesinde demir ile ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:

“…Biz demiri de indirdik ki, onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar vardır…”

Ayrıca ayet-i kerimede demirin indirildiğinden, sertlik ve mukavemetinin olduğundan, ayrıca insanlar için çok faydaları

olduğundan bahsedilmektedir. Hâlbuki bu ayet-i kerimenin indiği dönemde insanlar demirden sadece kılıç yapıyorlardı

ve demirin başka faydalarını bilmiyorlardı. Buna rağmen Kur’an, faydaların neler olduğunu açıklamadan “onda insanlar

için çok faydalar vardır.” buyuruyordu. Şu anda keşfedilen faydaları olduğu gibi, daha sonra nice faydaları olduğu

görülecektir.

İşte Kur’an’da özellikle demire dikkat çekilmesi ve “Onda insanlar için çok faydalar vardır.” buyurulması son derece

manidar ve hikmetlidir.

Tefsirde(1) demirin Adem Aleyhisselam ile beraber Cennetten indirildiği rivayet edilmektedir. İbn Abbas (R.A) ‘dan

yapılan rivayette “ Üç şey Adem (A.S.) ile beraber inmiştir. Hacerü’l esved, Musa (A.S.)’ın Asası ve Demir”(2)

Ünlü müfessir Fahreddün-i Razi (3)

“Yeryüzünün en kıymetli metali zannedilen altın yeryüzünde olmasa idi, insan hayatında hiç bir anormallik olmazdı,

ancak demir yeryüzünde olmasa idi insan hayatı altüst olurdu. Bu bakımdan demir yeryüzünün en kıymetli metalidir.”

demektedir.

5. UZAY METALİ: DEMİR

6

Hadid Suresi’nin 25. ayetinde, demir için kullanılan “enzelna” yani “indirdik” kelimesi, bir çok tefsirde insanlara ihsan

ettik veya insanların hizmetine verdik anlamında anlaşılmıştır. Fakat kelimenin “gökten fiziksel olarak indirme”

şeklindeki anlamı dikkate alındığında, önemli bir bilimsel gerçeğe işaret ettiği görülmektedir. Sadece Dünya’daki değil,

tüm Güneş Sistemi’ndeki demir, dış uzaydan gelmiştir. Çünkü Güneş’in sıcaklığı demir elementinin meydana gelmesi

için yeterli değildir. Güneş’in 6000 0C’lık bir yüzey sıcaklığı ve 20 milyon 0C’lik bir çekirdek sıcaklığı vardır. Demir ancak

Güneş’ten çok daha büyük yıldızda, birkaç yüz milyon dereceye varan sıcaklıklarda oluşabilmektedir. Süpernova olarak

adlandırılan bu yıldızlardaki demir miktarı belli bir oranı geçince, artık yıldız bunu taşıyamaz, patlar ve demir uzaya

dağılır.

Bütün astronomik bulgular, Dünya’daki demir metalinin dış uzaydaki dev yıldızlardan geldiğini ortaya koymuştur.

Sadece Dünya’daki demir değil, tüm Güneş Sistemi’ndeki demir dış uzaydan gelmiştir. Tüm bunlardan anlaşılacağı

üzere, demir metali dünyada oluşmamış, Süpernovalardan taşınarak, aynı ayet-i kerimede bildirildiği şekilde

indirilmiştir.

Daha yaşlı Süpernova olaylarını gösteren deliller de vardır: Deniz tabanında biriken demir-60 izotopu yaklaşık 5 milyon

yıl önce Güneş’ten 90 ışık yılı uzaklıkta meydana gelen bir Süpernova patlamasının delili olarak yorumlanmıştır.

Süpernova patlamasında oluşan demir-60 izotopu, 1,5 milyon yıl yarılanma ömrü olan radyoaktif bir izotoptur.

Dünya’nın yer altı katmanlarında bulunan demir-60 izotopu, yakın uzayda bulunan elementlerin nükleosentez(daha

önceden var olan çekirdek parçacıklarından yani proton ve nötronlardan, yeni atomik çekirdeklerin yaratılması

süreci)geçirip, önce Dünya atmosferine oradan da yer altı katmanlarına saplanması sonucu oluşmuştur. Tüm

bunlardan anlaşılacağı gibi demir metali Dünya’da oluşmamış, Süpernovalardan taşınarak, aynı ayette bildirildiği

şekilde “indirilmiştir”. (4)

Günümüz astronomik bilgileri bize diğer elementlerin de Dünya’nın dışında oluştuğunu göstermektedir. Ayetteki “demiri

de indirdik” ifadesinde geçen “de” vurgusu bu gerçeğe dikkat çekiyor olabilir. Ancak ayette, demire özellikle dikkat

çekilmesi ise, 20. yüzyılın sonlarında elde edilen bilgiler dikkate alındığında son derece düşündürücüdür

Sonuç olarak demirin güneş sisteminde bulunamayacağını, ancak güneş sistemi dışında yüksek sıcaklıkta ve güneşten

on misli daha büyük bir yıldızın patlaması ile uzaydan güneş sistemine ve yeryüzüne indiğini göstermektedir.

Velhasıl demir, yeryüzü metali olmayıp, uzay metalidir.

Şekil 1’de halen uzaydan zaman zaman göktaşının yeryüzüne düşüşü ve Şekil 2’de demir içeren bir göktaşı örneği

görülmektedir.

Gök taşı ya da meteorit, uzaydan Dünya yüzeyine düşen maddelerin genel adıdır. Dünya atmosferine ortalama olarak

yılda birkaç bin gök taşı girer. Ancak bunların beş yüz kadarı buharlaşmadan, yere gök taşı olarak düşer.

Gök taşları, Dünya atmosferine saniyede 11–72 km arasında değişen bir hızla girerler. Sürtünmeden meydana gelen

ısıdan dolayı büyük bir kısmı ergiyerek toz parçacıkları halinde yeryüzüne inebilir. Büyük gök taşları atmosferde

gözlenebilir. Düzenli olarak her sene gerçekleşen meteor yağmurları bulunmaktadır. Halen zaman zaman yeryüzüne

düşen göktaşları demir içermektedir.(5)

Bu bilginin Kuran’ın indirilmiş olduğu 7. yüzyılda bilimsel olarak tespit edilemeyeceği ise açıktır. Ancak bu gerçek, her

şeyi sonsuz bilgisiyle kuşatan Yüce Allah’ın sözü olan Kuran-ı Kerim’de yer almaktadır. Bu bilginin Kur’an-ı Kerim’in

indirilmiş olduğu asırda yani bundan 1400 sene önce bilinmesi mümkün değildir. Bu bilginin Kur’an’da var olması,

Kur’an-ı Kerim’in Allah(C.C.)’ın kitabı olmasının çok açık kanıtıdır.

Şekil 1. Göktaşının uzaydan düşmesi Şekil 2. Demir içeren göktaşı

7

7. DEMİR-ÇELİK ÜRETİMİNİN TARİHÇESİ (7)

Demirin ilk kullanımına dair işaretler, mızrak uçları, bıçak ve süs eşyası şeklinde olup Sümerlere ve eski Mısırlılara

kadar (yaklaşık MÖ 4000 yılları) dayanmaktadır.(Şekil 3)

6. DEMİRİN TABİATTA BULUNUŞU

Yer kabuğunun yaklaşık % 5'ini demir oluşturur. Doğadaki miktarı bakımından, metaller arasında,

alüminyumdan sonra 2. sırada, elementler arasında ise oksijen, silisyum ve alüminyumdan sonra 4. sırada yer alır. Dünya çekirdeğinin büyük bir bölümünü oluşturan demir, bir bütün olarak Dünya'yı oluşturan elementler arasında, yaklaşık % 35 oranıyla 1. sırayı alır.

Metalik halde tabiatta pek az rastlanır. Daha çok oksijenli ve kükürtlü bileşikler halinde bulunur. Demir ihtiva eden minerallerin sayısı yüzlere vardığı gibi, birçok topraklar da az veya çok demir ihtiva ederler. Demir ihtiva eden mineraller; oksitler, karbonatlar, silikatlar ve sülfürler halinde bulunur. Bunların başlıcaları şunlardır.

Demir Mineralleri:(6)

Manyetit (Fe3 O4), Magnetik özelliği vardır. Siyah ve koyu

esmer renktedir.

Hematit (Fe2 O3), Kırmızı renkli olduğu için kırmızı demir taşı da denir. Hematit filizlerinin fosforu ve kükürdü az olduğundan, demir elde edilmesinde en çok tercih

edilen filizlerden biridir.

Limonit (Fe2 O3 x H2O), Oksitlenmiş demir rengindedir. İçinde fazla miktarda kireç bulunduğundan üretim sırasında, katkı maddesi olarak kireç gerektirmez.

Siderit (FeCO3), Demir spatı adı da verilir. Bileşiminde fazla miktarda manganez de bulunduğundan kıymetli bir

cevherdir. Yüksek fırına verilmeden önce, kavrularak CO2 çıkarılır.

Pirit (FeS2), Altın sarısı renkte olup, daha çok sülfürik asit üretiminde kullanılır. Kükürt miktarı çok fazla olduğundan, demir üretimi için uygun değildir. Çok az miktardaki kükürt dahi demirin kırılganlığını arttırmaktadır. Bir demir filizinin işlenebilmesi için, demir oranının % 30'dan fazla olması gerekir.

8

Şekil 3. Eski Mısırlılarda Gerçekleşen Döküm İşlemi

Demirin kolay korozyona uğraması nedeniyle altın ve gümüşten yapılan nesnelere kıyasla çok eski tarihlerde demirden

yapılan nesnelere daha az rastlanır. G. A. Wainwright tarafından Giza, Mısır'da bulunan ve MÖ 3500 yıllarına ait

olduğu tahmin edilen bazı demir boncukların meteor taşlarından yapıldığı düşünülmektedir. Çünkü, yerkabuğunda

bulunan demir yok denecek kadar veya çok çok az bir miktar nikel içermesine karşın, bu boncuklarda meteor kökenli

olduklarını belgelercesine % 7,5 oranında nikel içerik tespit edilmiştir.

Daha sonraları MÖ 2000 yıllarında özellikle Mezopotamya ve Anadolu civarında ergitilmiş demirden yapılmış objeler

daha çok görülmeye başlanır. Bu objelerin içeriğinde nikele rastlanmaması da meteor taşlarından yapılmadıklarının bir

göstergesidir. Ancak bunların kullanımlarının daha çok törensel olması, demirin o çağlarda altından bile daha pahalı

olmasından dolayıdır. Örneğin İlyada'da savaş silahları bronzdan yapılmasına karşın demir ingotlar ticarette

kullanılmaktadır.

MÖ 1600 ile MÖ 1200 yıllarına gelindiğinde demirin Orta Doğu'da giderek artan bir şekilde kullanıldığı görülür, fakat

gene de bronzun yerini alamaz.

MÖ 1200 ile MÖ 1000 yıllarında Orta Doğu'da, araç-gereç ve silah yapımında bronzdan demire hızlı bir geçiş

yaşanmasının ardında demir işleme teknolojisinde kaydedilen bir gelişme değil, bronz yapımında kullanılan kalayın

arzında yaşanan kesinti yatmaktadır. Dünyanın değişik yörelerinde değişik zamanlarda yaşanan bu geçiş süreci, yeni

bir çağın, 'Demir Çağı'nın başlangıcının işareti olmuştur.

Bronzdan demire geçiş süreci sırasında gerçekleşen bir başka keşif de karbürizasyon olmuştur. Karbürizasyonun

kelime anlamı demire karbon ilavesi prosesidir. Demir, sünger demir şeklinde kazanılmış ve tekrarlı bir şekilde

katlanarak dövülmek suretiyle içerdiği curufun kütleyi terketmesi ve karbonun oksitlenmesi sağlanmıştır. Ancak

dövülmüş dökme demirin çok az karbon içermesi nedeniyle su verme ile sertleştirilmesi pek kolay olmamaktaydı. Orta

Doğu insanları, dökme demiri, odun kömürü üzerinde uzun süre ısıtıp daha sonra su veya yağda su vererek çok daha

sert bir ürün elde etmeyi başarmışlardır.

Çin'de Zhou hanedanının son yıllarına doğru (MÖ 550), oldukça gelişmiş ocak teknolojisi nedeniyle yeni bir demir

üretim yöntemi ortaya çıktı. 1300 K sıcaklıkları aşan yüksek fırın yapabilmeleri, Çinlilerin dökme demir (veya pik demir)

üretmelerini sağladı.

Hindistan'da demirin kullanılışı MÖ 250 yıllarına kadar geri gider. Delhi'de Kutup kompleksindeki ünlü demir direk, saf

demirden (%98) yapılmış olup bugüne kadar bozulmadan gelebilmiş ve paslanmamıştır.

Avrupa'da dökme demirin gelişimi, ergitme ünitelerinde 1000 K nin üzerine çıkılamadığı için epeyce geç olmuştur.

Dökme demirin Avrupa'da ilk ortaya çıkışı İsveç'in Lapphyttan ve Vinarhyttan bölgelerinde 1150 ve 1350 yıllarında

olmuştur. 14. yüzyılın sonlarına doğru, top güllelerine olan talep artışıyla birlikte dökme demir pazarı oluşmaya

başlamıştır.

İlk demir izabe (ergitme) işlemlerinde, hem ısı kaynağı hem de indirgeme aracı olarak odun kömürü kullanılmıştır, daha

sonra alternatif olarak kok kömürü kullanılmaya başlanmıştır.

Çelik yapma yöntemi 2000 yıl öncesinden beri biliniyordu. Geçen yüzyıllar içinde bu yöntemler zaman zaman unutuldu,

sonra yeniden keşfedildi. İlk yapılan çelikler o kadar pahalıya mal oluyordu ki, ancak kılıç, zırh, bıçak gibi şeylerin

yapımında kullanılıyordu. Ancak XVIII. yüzyılda bulunan yeni yöntemler çelik yapımını biraz kolaylaştırdı. Bununla

beraber, çeliğin geniş ölçüde yapılabilmesi XIX. yüzyılda mümkün oldu. Bu bakımdan, çelik devrinin bu tarihten

başladığını söyleyebiliriz.

7.1. DEMİR-ÇELİK TARİHÇESİNİN KRONOLOJİSİ

Demir ve çeliğin kısa tarihçesinde aşağıdaki kronolojik sıraya göre gerçekleşen olaylar önemlidir.(8)

9

M.Ö. 4000 : Demir ilk defa süs eşyası ve dekoratif amaçlarla Orta Doğu’da kullanıldı.

M.Ö. 2500 : Demir ilk defa Türkiye ve Suriye topraklarında yerleşen Hititliler tarafından geniş çaplı kullanıldı.

M.Ö.1200 : Çeliğe benzeyen dövme demir gelişti.

M.Ö.1000 : Demir Çağı başladı : Dünyanın bir çok yerinde demirden araç, gereç ve savaş aletleri yapılmaya başlandı.

M.Ö. 200 : Dökme demir objeler Çin’de üretildi.

M.Ö. 300–400: İlk çelik fırınları Afrika’da Hindistan’da ve Çin’de kullanıldı.

M.S. 500–1000 : At nalı ve savaş aletleri yapan demircilik gelişti.

M.S. 700: İspanya’da demir yapan fırın gelişti.

M.S. 1200–1500: Su değirmenleri ile hava üfleyen demir üretim fırınları meşhur oldu.

1709: Abraham Darby İngiltere’de ilk defa piki üretmek için koku kullandı. Torunu üretilen demiri kullanarak ilk demir

köprüyü yaptı.

1856: Henry Bessemer geniş çaplı çelik üretimine yol açan kendi konverterini geliştirdi.

1861: William ve Frederick Siemens kardeşler fırınlarını geliştirdiler.

1879: William Siemens elektrik fırınını keşfetti

1954: Modern bazik oksijen konverteri geliştirildi.

7.2. ŞAM ÇELİĞİNİN TARİHÇESİ

Şekil 4.Şam

Çeliğinin

Mekanik Özelliği

ve Deseni

Tarihte en

meşhur kılıçlar,

Şam şehrinin

Arapça adına

atfen "Dımışki"

olarak anılan

kılıçlardı. Tabanı

son derece

ilginç, desenli bir

görüntüye sahip

olan Dımışki

kılıçların kalitesi

her yerde bir

efsane halini

almıştı. O kadar sağlamdı ki, bir vuruşta rakibin kılıcını ikiye bölebilir,

kalkanını parçalayabilir, yine de en ufak bir zarar görmezdi. Şekil 4’de ifade edildiği gibi üstelik o kadar keskindi ki, bir

elinizde kılıcı yalım yukarı sabit tutsanız ve diğer elinizle üzerine ipek bir mendil bıraksanız, mendil yere iki parça olarak

düşerdi..!(9)

Avrupalıların Şam çeliği ile ilk karşılaşmaları haçlı seferleri esnasında olmuş ve bu efsanevi kalite karşısında donup

kalmışlardır. Şam çeliği, son derece esnektir, bükülme ve eğilmelerle kırılmaz, çelik zırhları kolayca kesebilir ve

delebilir. Bu dayanıklılık ve mükemmelliğin yanında diğer bir özelliği ise çeliğin sahip olduğu muazzam deseni idi. Her

kılıcın deseni farklı idi. Her deseni bulan usta, desenine bir isim vermişti. Bu desen isimleri: Türk kıvrımı, yağmur

damlası, Hz. Muhammed’in çorabı gibi.(Şekil 5)

10

Şam çeliği, dövülgen ve güçlü, kılıç ve bıçak yapımı için tercih edilen bir tür çelik alaşımıdır. Bu çeliğin ortaya çıkması

900 ile 1300 yılları arasında Orta Doğuda olmuştur.

Zamanla Dımışki(Şam) kelimesi bu çeliğin üretildiği merkezi ifade etmenin ötesine geçerek, söz konusu tekniğin ve bu

teknikle üretilmiş çeliğin de ismi haline geldi ve bu arada İstanbul’da da bir "dımışkihane" kuruldu. Evliya Çelebi,

Seyahatname’sinde Fatih Sultan Mehmet zamanında faaliyete geçen bu dımışkihanenin bugünkü Kabataş ile Tophane

arasında, deniz kıyısında yer aldığını anlatır. Başta padişahlar olmak üzere, dönemin ileri gelenlerine çok değerli

kılıçlar üreten büyük ustaların çalıştığı bu dımışkihanenin 1640 yılında Gümrük Emiri Ali Ağa tarafından satın alınarak

yıktırıldığı düşünülürse, bu tarihten daha önce faaliyetine son verilerek, Sultanahmet'teki kılıçhane binasına taşınılmış

olması muhtemeldir.

.

Şekil 5. Şam kılıçları ve desenleri

11

Tarihi bir gerçekçilikle olmamasına rağmen bu gün desenli dövme çelik Şam olarak birçok tipte imal ediliyor. Değişik

özelikte demir ve çelik levhalar üst üste konup ısıtılarak dövülüyor ve bir çelik çubuk haline getiriliyor, desenler tam

olarak oluşuncaya kadar katlama burma işlemi yapıldıktan sonra çeliğe kılıç ya da bıçak şekli veriliyor. Bileme

işleminden sonrada asit uygulanarak desenlerin ortaya çıkması sağlanıyor.

8. DEMİRİN ÖZELLİKLERİ

Demirden bahseden ayet-i kerime, Hadid suresinin 25. ayetidir. Bu ayet-i kerime oldukça ilginç iki matematiksel şifreyi

içermektedir. Şöyle ki: Hadid suresi, Kur’an’ın 57. suresidir. Surenin ismi, lâmı tarifle söylendiğinde “El-hadid” şeklinde

olur ki, bu kelimenin Arapçadaki sayısal değeri, yani ebcedi hesaplandığında karşımıza çıkan rakam 57’dir. Eğer lâmı

tarifli değil de kelimeyi nekra olarak alırsak, yani sadece “hadid” kelimesinin sayısal değerine baksak, bu da 26’dır. 26

sayısı ise demirin atom numarasıdır.

8.1. DEMİRİN KİMYASAL ÖZELLİKLERİ

Demir, geçiş metalleri grubunda yer alır ve bu grubun tüm özelliklerini taşır. Periyodik tabloda, demir, nikel, kobalt yan

yana bulunur.

Demir, ametallerin çoğu ile doğrudan birleşebilir. Akkor halde, oksijen içinde yanarak, manyetik oksidini(Fe3 O4) verir.

Bu oksit, şiddetli bir darbe etkisiyle metalden kopan çok küçük parçaların, havada kıvılcımlar saçarak yanması

sonucunda da oluşur. Demir, klor gazı içinde de yanar ve sıcakta kükürtle birleşir. Kızıl derecede su buharını

bozundurarak hidrojenin açığa çıkmasına yol açar. Seyreltik asitlerde kolayca çözünür. Demir oksitlerin karbonla

indirgenmesi, demir-çelik sanayinin ilk temel işlemini oluşturur.

DEMİRİN KİMLİKKARTI( 6)

Atom Numarası: 26

Grup: 8

Periyot: 4

Atomik yarıçap:1.72Å

Atomik Hacim: 7.1cm3/mol

Kristal yapısı: Kübik Merkezli

Yüzey

Her Enerji Seviyesindeki

Elektronlar: 2.8.14.2

Kabuk Modeli

Elektron Sayıları: 26

Nötron Sayıları: 30

Proton Sayılar

Atom Ağırlığı: 55,847 g/mol

Yoğunluğu: 7,86 g/cm3

Ergime Derecesi: 1538 °C

Kaynama Noktası: 2861 °C

Kristal Yapısı: Hacim Merkezli

Kübik (HMK)

Atom yarıçapı: 126pm

(pikometre) (1x10-12m )

Bir atom gramda; örneğin 55,85

gram demirde 6,02×1023

(Avagadro sayısı) kadar atom

vardır.

BAZI TANIMLAR :

Atom Numarası: Bir atomun çekirdeğinde bulunan toplam proton sayısıdır.

Kütle Numarası: Proton ve nötron sayısının toplamıdır.

Nötr Atom: Elektron almamış veya vermemiş atomdur. Bu durumda proton

sayısı, elektron sayısına eşittir.

İyon: Pozitif(+) ya da Negatif(-) yüklü atom ya da atom gruplarıdır.

İzotop: Proton sayıları aynı, nötron sayıları farklı parçacıklardır.

Allotropik: Aynı tür atomların farklı kristal yapılarda dizilmeleriyle oluşan farklı

maddelere allotropik denir. Kimyasal özellikleri aynı, fiziksel özellikleri farklıdır.

Sementit: 3 Demir(Fe) ve 1 Karbon(C) atomu birleşerek Fe3C sementit kristalini

oluşturmasıdır. Bu sert ve kırılgan bileşik beyaz dökme demiri sertleştirir. Ancak

darbelere karşı dayanıksız kılar.

Element: Aynı cins atomlardan oluşan, fiziksel veya kimyasal yollarla kendinden

daha basit maddelere ayrıştırılamayan, sembollerle gösterilen saf maddelere

element denir.

B Grubu(Geçiş metalleri): Periyodik tabloda B grubu elementlerine geçiş

metalleri denir. B grubu elementleri 4. periyottan itibaren başlarlar. Tamamı

metaldir.

Metal: Yüksek elektrik ve ısı iletkenliği, kendine özgü parlaklığı olan,

şekillendirmeye yatkın, katyon((+) yüklü iyon) oluşturma eğilimi yüksek, oksijenle

birleşerek çoğunlukla bazik oksitler veren elementler.

Ametal: Metal özelliği göstermeyen elementlerdir. Metaller çözeltilerde katyon

(+) iyonları oluştururken, ametaller anyon(-) yüklü iyon oluşturma

eğilimindedirler. İyi iletken değildirler.

12

Demir yüzeyinde, alüminyumda olduğu gibi koruyucu tabaka oluşmadığından, korozyona(paslanmaya) karşı

dayanıksızdır. Nemli havada, paslanma, büyük önem kazanır. Demiri korumak için şu önlemler alınabilir: Birincisi,

mekanik kaplama (boya, vernik vb.) İkincisi katodik koruma ki, bu durumda demiri, anot rolü oynayan harcanabilir bir

başka metalle, örneğin çinko ile birleştirmektir. Yine, nikel, krom gibi elementlerle de kaplama yapılır. Bu şekilde,

metalin oksitlenmesine karşın demirin zarar görmesi engellenir.(6)

8.2. DEMİRİN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ

Saf demir, gümüş parlaklığında, gri renkte, dövülebilen, işlenebilen, kolayca tel ve levha haline getirilebilen, orta

sertlikte (kobalt ile nikel arasında) bir metaldir.

Çekme direnci 20-25 kg/ mm2, uzama kabiliyeti % 40-50'dir. Isı ve elektrik akımını iyi iletirse de bakıra göre iletkenliği

düşüktür.

Saf demir, Şekil 6’de görüldüğü gibi sıcaklıkla değişen üç allotropik kristal şekli gösterir. Şekil 7, sıcaklık ve basıncın

fonksiyonu olarak saf demirin faz diyagramını göstermektedir.

Şekil 6. Demirin allotropik dönüşümleri

13

Şekil 7. Saf Demirin Faz Diyagramı

8.3. DEMİRİN MANYETİK ÖZELLİKLERİ

Manyetiklik özelliği, demirin en önemli özelliklerinden biridir. Saf demir, çabucak mıknatıslanır ancak mıknatıs özelliğini

yine çabucak yitirir. Öte yandan çelik, daha zor mıknatıslanır ama mıknatıslık özelliği daha uzun sürer. Demir, bir

manyetik alan veya elektrik akımı tesiriyle, manyetik olabilmektedir. Bu özellik, kobalt ve nikel gibi diğer metallere

nazaran çok üstündür. Karbon, kobalt ve nikel gibi elementlerin mevcudiyeti, demirin manyetik olabilme gücünü arttırır.

Dünya'nın merkezindeki erimiş demir, dev bir mıknatıs görevi yapar ve Dünya'nın manyetik alanını oluşturur.

Manyetik özellik, elektronların, kendi ekseni çevresindeki hareketleri (spinleri) ile ilişkilidir. Elektronları eşleşmiş olan

atomlar, manyetik özellik göstermezler. Çünkü eşlenmiş elektronlar, birbirine karşıt yönde döneceğinden manyetik

alanları birbirini yok eder. Sonuçta madde, diyamanyetik özellikte olur.

Eşlenmemiş bir elektronu bulunan maddeler, zayıf bir manyetik etki gösterirler. Eşlenmemiş elektron sayısı arttıkça

manyetik özellik artar. Bir elementin ferromanyetik olması için aşağıdaki koşulları sağlaması gerekir:

1. Tam dolu olmayan d ve f yörüngelerine sahip olmalıdır.

2. Kristal örgüde atomlar, birbirine çok yakın olmamalıdır. Aksi durumda, komşu atomlardaki tek elektronlar etkileşerek,

zıt yönde dönme kazanır ve böylece elektron eşlenmesi yaparak etkilerini yok ederler.

3. Atomlar, kristalde birbirinden çok uzakta olmamalıdır. Aksi halde bir atomdaki eşlenmemiş elektronlar komşu

atomlardaki elektronlarla etkileşip aynı bir doğrultuda düzenlenemezler.(6)

8.4. DEMİR-KARBON ALAŞIMLARI VE ÇELİK

Şekil 8 ve 9’de Demir-Karbon Faz Diyagramı görülmektedir. Demir, karbonla doğrudan birleşerek demir karbür(Fe3C)

verir. Bu bileşik sementittir ve çeliklerin niteliğinde önemli rol oynar. Demir, karbonla birlikte 1420–1470 K sıcaklığa

kadar ısıtıldığında oluşan sıvı ergiyik %96,5 demir ve %3,5 karbon içeren bir alaşımdır. Bu ürün ince detaylı şekiller

halinde dökülebilirse de, içerdiği karbonun çoğunu uzaklaştırmak amacıyla dekarbürize edilmediği sürece, işlenebilmek

için fazlasıyla kırılgandır.

Çelik, modern endüstrinin son derece önemli maddelerinden biridir. Çelik, ana bileşeni demir, ana alaşım elementi ise

karbon olan bir demir karbon alaşımdır.

Günümüzde yaklaşık 3500 adet farklı fiziksel ve kimyasal özelliklerde çelik bulunmaktadır. Çelik, elde edilmesi ve

içinde bulunan elementlerin oranı bakımından çeşitli adlar alır. Bütün çelik çeşitlerinin genel özelliği, içinde belli, bir

ölçüde karbon, biraz da mangan ve silis bulunmasıdır. Çeliğin demire göre üstünlükleri, demirden daha sert, daha

dayanıklı olması, istenilen biçimi daha kolay almasıdır.

14

Her çeşit çeliğin kendine göre üstünlükleri vardır. Çelik, elde ediliş bakımından, Siemens-Martin çeliği, Bessemer çeliği,

Thomas çeliği ve Elektro çeliği olmak üzere dört çeşit olur. Bundan başka bir de alaşımlı çelikler vardır. Bunlar mangan

çeliği, krom çeliği, tungsten çeliği, molibden çeliği, vanadyum çeliği ve silisyum çeliği gibi çeşitlerdir.

Çelik Üretimi: Çelik, içinde % 0,5 — 1,5 karbon bulunan demir olduğuna göre, çelik elde etmek için ya içinde % 5’e

kadar karbon bulunan ham demirin karbon yüzdesini azaltmak, ya da içinde % 0,5’ten daha az karbon bulunan

yumuşak demirin karbon oranını çelik sınırına kadar artırmak gerekir.

Bessemer Yöntemi: Bu yöntem ham demir içinde bulunan karbon yüzdesinin azaltılması esasına dayanır.

Thomas Yöntemi:1878 yılında Thomas tarafından bulunmuştur. Tamamıyla Bessemer yöntemine benzer, fakat

kullanılan astarın değişik özellikleri sayesinde fosforca zengin dökme demir de işlenebildiğinden, bu yöntemle demir

filizleri de değerlendirilir. Fosforun yanmasıyla dışarı büyük bir ısı salındığından, Bessemer konvertöründe silisyumun

meydana getirdiği yüksek sıcaklık burada fosforun yanmasıyla elde edilir.

Thomas ve Bessemer yöntemleriyle elde edilen çelik iyi cins olduğu halde kükürtü giderilemediğinden özellikle kaba

işlerde kullanılır.

Elektrik Ark Fırını: Lekesiz ve en iyi cins çelikler elektrik fırınlarından elde edilen elektro çeliğidir. Elektrik fırınları

çeşitlidir, fakat en çok kullanılan «ark» tipi fırınlardır. Fırına eski çelik parçaları, ham demir ve demir cevheri beraber

konur. Devre kapatıldığı zaman fırının tepesindeki karbon elektrotlar arasında meydana gelen kuvvetli arkla sağlanan

yüksek sıcaklık sayesinde, demir içinde bulunan yabancı maddeler curuf olarak çıkar. Böylece, çelik elde edilmiş olur.

Elektro çeliği, özellikle, uçak gemileri, mıknatıslar ve buna benzer araçların yapımında kullanılan, teknik bakımından

değerli çeliklerdir.

Demirciler «su vermek» diye bir tabir kullanırlar. Bu, örste dövülerek şekil verilen kızgın çeliği aniden suya batırarak

soğutmaktır. Böylece çelik eskisine nazaran daha sertleşmiş olur, dayanıklılık kazanır. Böyle bir çeliğin yüzeyine

mikroskopla bakılırsa bunun, küçük kristallerin yapısında olan değişikliklerden ileri geldiği anlaşılır. Kızgın çelik birden

soğuk suya batırılıp soğutulabileceği gibi basınçlı hava altında da soğutulabilir. Ani soğutmalarda en sert çelik, yavaş

soğutmalarda da esnek ve yumuşak çelik elde edilir. «Çeliğin suyunun alınması» ise su verilmiş çeliğin kızgın sıcaklığa

kadar ısıtıldıktan sonra kendi haline bırakılarak soğutulmasıdır. Böylece çelik başlangıçtaki özelliklerini yeniden bulmuş

olur.

Şekil 8. Demir-Karbon Faz Diyagramı

15

Şekil 9.Demir-Karbon Faz Diyagramı ve Isıl İşlemler(Çelik Bölgesi)

Demirin, allotropik özellikleri, alaşımların meydana gelmesinde ve sıcak şekillendirmede, çeliklerin, ısıl işlemlere

elverişlilik özelliklerinde Şekil 10’de görüldüğü gibi karbonla beraber önemli rol oynarlar. Yavaş soğutma halinde ostenit

ve ferrit fazında karbon atomu demir atomları arasına yerleşerek arayer katı çözelti oluşturur. Ostenit fazından itibaren

su vererek hızlı soğutma halinde karbon atomu kristal kafesi içerisinde hapsolarak martensit adı verilen bir faz

oluşturur.

16

Şekil 10. Demirin allotropik dönüşümleri ve karbon atomu

Şekil 11. Ötektoid Bileşimindeki Çeliğin Dönüşüm-Sıcaklık-Zaman Diyagramı

Şekil 11’de Ötektoid Bileşimindeki Çeliğin Dönüşüm-Sıcaklık-Zaman Diyagramı görülmektedir. Bu diyagram, soğuma

şartlarına bağlı olarak ostenit fazından itibaren hangi fazların oluştuğunu açıklamaktadır. 1,2,3 no.lu soğuma hızlarında

martensitik, 4 no.lu soğuma hızında perlitik dönüşüm gerçekleşir.

8.5. EN MUKAVİM MALZEME ÇELİĞİN MEKANİK ÖZELLİKLERİ

Kur’an-ı Kerim’in demirden bahsederken “ …onda çetin bir sertlik vardır.” ifadesinin anlamı bu gün metalürjik açıdan

çok daha iyi anlaşılmıştır. Demir ve çeliğin ilk çağlardan itibaren tüm metaller içinde en yaygın malzeme olarak

kullanımının sebebi üstün mekanik özelliklerinden dolayıdır. Bir malzemenin yükler altındaki davranışını gerilim-uzama

diyagramı ile belirlemek mümkündür. Şekil 12‘da bir metalin gerilim-uzama diyagramı görülmektedir.

17

Şekil 12. Bir metalin gerilim-uzama diyagramı.

Şekil 13. Düşük karbonlu bir çeliğin gerilim-uzama diyagramı

18

Şekil 14. Bazı metal ve alaşımlarının Gerilim-Uzama Diyagramları

Şekil 13 de düşük karbonlu çeliğin ve Şekil 14’de bazı metal ve alaşımlarının gerilim-uzama diyagramları

görülmektedir. Görüldüğü gibi çelik malzeme elastiklik modülü yani metalin rijitliği, akma ve çekme geri limi ve

malzemenin kopma enerjisi olan tokluğu bakımından diğer malzemelere göre üstün özelliklere sahiptir.

21. Yüz yıla girerken plastik ve kompozit malzemelerin demir ve çeliğin yerini alacağı beklentisi boşa çıkmış olup,

demir-çelik endüstride en önemli metal olarak konumunu korumakta ve yakında yeni bir malzemenin demirin yerini

alması mümkün görülmemektedir. Bilgi çağında “en mukavim malzeme” olarak demir-çelik en birinci malzeme olarak

konumunu muhafaza etmektedir.

9. DEMİR VE ÇELİĞİN ENDÜSTRİDE KULLANIM ALANLARI

Bu gün tüketilen demir miktarı dünyada üretilen metallerin ağırlıkça % 95'ini oluşturur.

Demir ve çeliğin önemli kullanım alanları :

• Çelik sanayinin ana hammaddesi olarak, (Şekil 15)

• İnsan ve hayvan yaşamının en önemli parçası olan hemoglobinin yapısında,

• Demir oksitleri, boya endüstrisinde pigment olarak,

• Saf halde demir, karbon ve diğer metallerle alaşımları halinde,

• İnşaatlarda beton, kiriş ve yüzeylerin güçlendirilmesinde kullanılır.

• Köprülerde (Şekil 16)

Şekil 15. Çelikten yapılmış bazı ürünler

19

Şekil 16. Çelikten yapılan 3. Boğaz Köprüsü

Demirin tüm canlıların yaşamlarını devam ettirmedeki önemi tartışılmaz. Saf demir, gümüş parlaklığında, gri renkte,

dövülebilen, işlenebilen, kolayca tel ve levha haline getirilebilen orta sertlikte (kobalt ile nikel arasında) bir metaldir. Saf

demir'in kullanım alanları sınırlıdır. Çünkü kolayca kırılır ve gevrektir. Ancak demiri, karbon ya da başka elementlerle

karıştırarak, çelik alaşımları üretilebilir. Çelik, demirden çok daha dayanıklı ve esnektir. Şaşırtıcı ama demirle

karıştırılan % 0,2 kadar karbon bile, yoğun trafiği kaldırabilecek köprüler kurmaya elverişli çelik üretimi için yeterli

olmaktadır. Demir ve karbon alaşımı olan çelik, yaşamın kolaylaşması için insanlığa pek çok alternatif sunmaktadır.

Çelik kapılar, çelik kasalar, çelik yelekler, çelik tencereler. Kullandığımız elektronik eşyalar, ev aletleri vs.

Demir - çelik sektörünün, inşaat, otomotiv, demiryolu, gemi, tarım aleti, beyaz eşya ve daha pek çok cihaz ve eşya

üretimine katkısı bilinmektedir.

Ayrıca demir(III)oksit kozmetik yapımında kullanılır. Demir II sülfatın, amonyum sülfatla meydana getirdiği ((NH4)2SO4

.FeSO4 6H2O) bileşimindeki "mohr tuzu", mürekkep yapımında, deri ve yünleri siyaha boyamada, tarlalardaki

parazitlerin öldürülmesinde kullanılır. Demir III klorür (FeCl3)den, endüstride organik boya sentezinde, deri ve basma

boyacılığında istifade edilir.

Düşük fiyatı ve yüksek mukavemet özellikleri demiri, otomotiv, gemi gövdesi yapımı, ve binaların yapısal bileşeni olarak

kullanımında vazgeçilmez kılar. Çelik, en çok bilinen demir alaşımı olup, demirin diğer kullanım formları şunlardır:

Pik (Ham demir): %4–%5 karbon ve değişen oranlarda diğer elementleri (S, Si, P gibi) içerir. Ham demir, cevherden

dökme demir ve çeliğe giden yolda bir ara ürün olarak değerlendirilebilir.

Dökme demir: %2–%4 arasında karbon, %1 – %6 silisyum, ve az miktarda manganez içerir. Pik demirde bulunan ve

malzeme özelliklerini olumsuz etkileyen, kükürt ve fosfor gibi safsızlıklar kabul edilebilir seviyelere düşürülmüştür.

1420–1470 K arasındaki ergime sıcaklığı, her iki bileşeninin ergime sıcaklığından daha düşüktür ve bu özelliği ile demir

ve karbon birlikte ısıtılmaları durumunda ilk ergiyen ürün olur. Mekanik özellikleri, büyük ölçüde, bileşiminde bulunan

karbonun aldığı forma bağlıdır. 'Beyaz' dökme demirlerde karbon sementit veya demir karbür şeklindedir. Bu sert ve

kırılgan bileşik, beyaz dökme demirleri sertleştirir fakat darbelere karşı dayanıksız kılar. Öte yandan, 'gri' dökme

demirler’de karbon, serbest ince grafit pulcukları halindedir ve bu da keskin kenarlı grafit pulcuklarının gerilim arttırma

karakterinden dolayı malzemeyi kırılgan yapar. Gri dökme demirin daha yeni bir türü olan 'sünek demir'de ise,

malzemenin tokluk ve mukavemetini arttırmak için, dökme demirin az miktarda magnezyum ile muamele edilip grafit

pulcuklarının şeklinin küresel veya küresel hale dönmesi sağlanır.

Karbon çeliği: %0,4–%1,5 arasında karbon ile az miktarlarda manganez, kükürt, fosfor, ve silisyum içerir.

Dövülebilir dökme demir: %0,2 den daha az karbon içerir, tok ve dövülebilir bir üründür.

Alaşımlı çelik: değişen miktarlarda karbonun yanı sıra, krom, vanadyum, molibden, nikel, tungsten gibi diğer metalleri

de içerir ve daha çok yapısal alanlarda kullanılır. Demir-çelik metalürjisindeki son gelişmeler, çok çeşitli mikro

alaşımlandırılmış çeliklerin ('HSLA' veya 'yüksek mukavemet, düşük alaşım' çelikleri) ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bu çelik alaşımlarının en büyük özeliği, çok küçük miktarlardaki alaşım elementi ilavesiyle çok yüksek mukavemet ve

tokluğun elde edilebilmesidir.

Çelik elde edildikten sonra ona dayanıklılık ve yeni özellikler kazandırmak için bazı metaller katılarak çelik alaşımları

yapılır. Bunlardan manganez ilavesiyle elde edilen mangan çeliği çok serttir. Sağlam kasaların, taş kıran, yol yapan

makinelerin yapımında kullanılır.

20

% 12 oranında krom katılarak elde edilen krom çeliği, bulunduğu ortamın etkilerine karşı çok dayanıklıdır. Bundan

dolayı, paslanmaz çelik olarak tanınır. Bu çeliğe % 6 oranında nikel katılarak sertlik de kazandırılır. Tankların, harp

gemilerinin yapımında kullanılabilir.

Tungsten katılarak elde edilen çelik çok yüksek sıcaklıklarda bile sertliğini, dayanıklılığını korur. Bu çelik makine

parçaları yapımında kullanılır. Molibden katılarak yapılan çelik alaşımı da en dayanıklı çeliklerden biridir.

Vanadyum metallerin en serti olduğundan çeliğe katıldığı zaman ona hem sertlik, hem esneklik verir. Bu çeşit alaşım,

lokomotif piston kolları, otomobil dingilleri için kullanılır.

Silisyum çeliği bütün çelik alaşımları içinde en esnek olanıdır. Yay, transformatör, dinamo yapımında kullanılır.

Demir(III) oksit: bilgisayarlarda manyetik depolama ünitelerinin yapımında kullanılır.

Bazı demir bileşiklerinden tedavi maksadıyla da faydalanılır. Demir II glikonat [Fe(C6 H11 O7)x 2H2O] ve demir III

pirofosfat [Fe4(P2O7)x H2O], kansızlık tedavisinde sık kullanılan bileşikler arasındadır. Pıhtılaştırma tesiri olan çeşitli

demir III tuzları da yaralara tatbik edilir.

10. DÜNYADA VE TÜRKİYEDE DEMİR-ÇELİK ÜRETİMİ

Günümüzde bir ülkenin gelişmişlik düzeyini gösteren en önemli kriterlerden biri de o ülkede kişi başına tüketilen çelik

miktarı olarak kabul edilmektedir.

Dünya Çelik Derneği verilerine göre kişi başına çelik tüketimi Türkiye’de yılda 322,8 kg’dır, Çin’de ise bu rakam 445,2

kg’dır.

10.1 . DÜNYA DEMİR-ÇELİK ENDÜSTRİSİ

Şekil 17.’de Dünya demir-çelik üretimini gerçekleştiren ilk on ülkenin dağılımı görülmektedir.(11)

Şekil 18. Dünya Demir-Çelik Üretimini gerçekleştiren ilk on ülke

Şekil 19. 2014 ve 2015 yıllarında Dünya Demir-Çelik Üretiminin Ülkelere Göre Dağılımı(11)

Şekil 19’de 2014 ve 2015 yıllarında Dünya demir-çelik üretiminin Worldsteel verilerine göre ülkelere göre dağılımı

verilmiştir. 2014 ve 2015 yılındaki verileri karşılaştırıldığında dünya ham çelik tüketiminin de sınırlı bir düşüşle, 1

milyar 661 milyon tondan, 1 milyar 640 milyon tona gerilediğini tahmin ediliyor. Söz konusu veriler, 2015 yılında

dünyada 750 milyon ton civarında atıl kapasitenin bulunduğunu ortaya koyuyor. Dünya çelik sektöründeki atıl

kapasitenin, 2007 yılındaki 270 milyon ton seviyelerinden, 2015 yılına kadar 3 misli artış göstermiş olması, başta Çin

olmak üzere, dünya çelik piyasalarında başlayan daralma ile birlikte sektörü derinden sarsmaya başlamış bulunuyor.

Son 10 yılda kapasitesini % 172 oranında arttıran ve dünyada çelik tüketiminde ortaya çıkan 1 milyar ton civarındaki

kapasite artışının % 71’ini tek başına gerçekleştiren Çin’deki kapasite fazlalığının ise, 2015 yılında 450 milyon tona

çıktığı gözleniyor.

21

Önceki yıllarda dünya üretimini yukarı yönde sürükleyen ülke konumunda bulunan Çin ve Asya bölgesi, 2015 yılında

dünya üretimini negatife taşıyan temel unsurlar oldu. 2015 yılında, toplam dünya çelik üretimi 48 milyon ton geriler iken,

Çin’in üretimi 19 milyon ton; Asya’nın üretimi ise 25,5 milyon ton düşüş gösterdi. 2015 yılında dünya ham çelik

üretiminin % 49,5 oranındaki kısmı tek başına Çin Halk Cumhuriyeti tarafından gerçekleştirildi.

10.2. TÜRKİYE’DE DEMİR-ÇELİK SEKTÖRÜ

Şekil 20, Türkiye Demir- Çelik Haritasını göstermektedir. Karabük, İskenderun ve Ereğli cevherden çelik üreten entegre

tesisler olduğu halde, diğerleri hurdadan çelik üreten elektrik ark ocaklı tesislerdir.

Şekil 20. Türkiye Demir- Çelik Haritası

Son yıllarda, çelik üretim ve tüketiminde, diğer büyük çelik üreticisi ülkelerden olumlu yönde ayrışan Türkiye, 2007-2012

döneminde, en büyük 15 çelik üreticisi ülke arasında, Çin ve Hindistan’ın ardından, üretimini en hızlı arttıran 3. ülke oldu.

2011 ve 2012 yıllarında ise, üretimini en hızlı arttıran ülke konumunu elde etmesinin ardından, 2013-2015 döneminde

üretim arka arkaya 3 yıl düşüş gösterdi. Dünya çelik üretimi ise, 2009 yılındaki küresel finans krizi kaynaklı düşüşün

ardından, 2015 yılında ilk kez geriledi. Türkiye ise, % 7,4 oranındaki üretim düşüşü ile, Ukrayna ve ABD’nin ardından,

üretimi en hızlı gerileyen üçüncü ülke oldu. Üretimindeki keskin düşüş nedeniyle Türkiye, 2015 yılı dünya sıralamasında bir

basamak geriye düşerek, 9. sırada yer aldı.

2015 yılında Türkiye’nin fiili ham çelik üretimi, % 7,4 oranında düşüşle, 34,04 milyon tondan, 31,52 milyon tona geriledi.

Son üç yıllık dönemde, Türkiye’nin ham çelik üretimindeki toplam düşüş, % 12,2 seviyesinde gerçekleşti. 2015 yılında,

kütük üretimi % 5,6 oranında düşüşle, 23,23 milyon tona gerilerken; slab üretimi, % 12,1 oranında düşüşle, 8,29 milyon

tonda kaldı. 2012 yılındaki seviyesine kıyasla, kütük üretimi % 14,1 oranında, slab üretimi ise, % 6,2 oranında gerilemiş

oldu.

2015 yılında, ağırlıklı bir şekilde hurda tüketerek üretim yapan elektrik ark ocaklı tesislerin ham çelik üretim miktarları,

hurda fiyatlarının demir cevheri karşısında bir miktar dezavantajlı konumda kalması nedeniyle, % 13,8 oranında geriledi.

Demir cevheri girdisine dayalı üretim yapan entegre tesislerin üretimleri ise, % 7,3 oranında artış gösterdi. 2015 yılında,

toplam ham çelik üretiminin % 74’ü kütükten oluştu. Yöntemler itibariyle, toplam üretimin % 65’i elektrik ark ocaklı tesisler

tarafından gerçekleştirildi.

2015 yılında % 0,5 gibi son yıllara kıyasla oldukça düşük bir oranda artış gösteren Türkiye’nin ham çelik üretim kapasitesi,

50,2 milyon tondan, 50,4 milyon tona yükseldi. Toplam kapasite içerisinde elektrik ark ocaklı tesislerin payı, % 77

seviyesine ulaştı. Kapasitedeki artışın sınırlı da olsa devam etmesine karşılık, üretimin gerilemesi nedeniyle, kapasite

kullanım oranı yavaşlama eğilimini sürdürdü. Dünya Çelik Derneği verilerine göre, 2014 yılında % 73,4 seviyesinde

bulunan dünya çelik sektöründeki kapasite kullanım oranı, 2015 yılında % 69,7’ye düşerken, Türk çelik sektörünün

kapasite kullanım oranı, % 67,8’den % 62,5’e gerileyerek, dünya ortalamasından 7 puan daha düşük bir seviyede kaldı.

11. DEMİR-ÇELİK ÜRETİM YÖNTEMLERİ

Temel olarak günümüzde çelik üretiminde Şekil 21’de görüldüğü gibi takip edilen iki güncel yol vardır.

1. Yol :Entegre tesislerde demir cevherinden Yüksek fırınlarda pik demir üretimi ve devamında bu pik demirden Bazik

Oksijen Fırınlarında (BOF) Çelik Üretimi

2. Yol :Mevcut demir çelik hurdalarının elektrik ark ocaklarında tekrar ergitilmesiyle çelik üretimi şeklindedir.

22

Şekil 21. Demir cevherinden ve hurdadan demir-çelik üretimindeki aşamalar

12. DEMİR- ÇELİK ÜRETİM TEKNOLOJİSİNDEKİ SON GELİŞMELER

Günümüzde demir çelik üretiminde alternatif yeni üretim teknikleri gelişmiştir.

Alternatif demir-çelik teknolojilerinin ortaya çıkma sebepleri şunlardır :(12)

Hammadde Maliyetinin Düşürülmesi,

Verimlilik Artışı ile Ürün Maliyetinin Azaltılması,

Ürün Kalitesinin Arttırılması,

Yeni Ürün Geliştirme,

Enerji Tasarrufu,

Geri Kazanımın Arttırılması,

Çevre Problemlerine Çözüm.

12.1 SÜNGER DEMİR ÜRETİM TEKNOLOJİSİ

Alternatif tekniğin esası şöyle özetlenebilir.

1. AŞAMA :Katı Ön İndirgeme İle Demir Cevherinden Sünger Demir Üretimi

Yüksek Fırının Üst Tarafında Gerçekleşen Zayıf Isı Veren Reaksiyonlar

2. AŞAMA:İndirgeyici Ergitme İle Sünger Demirden Demir Çelik Üretimi

Yüksek Fırının Alt Tarafında Gerçekleşen Kuvvetli Isı Alan Reaksiyonlar

Sünger Demirin Tanımı:

1. Sünger demir, toz, parça ya da pelet halindeki demir cevherinin gaz ya da katı redükleyici kullanılarak ergime

sıcaklığının altında (950-1100oC’da) redüklenmesi sonucu elde edilen ürünün adıdır. (Şekil 22)

2. Elde edilen bu ürün, yüksek oranda metalik demir içermesinin yanında, indirgenmemiş demir oksitler ile bir miktar

karbon ve cevherden gelen gang bileşenlerini taşımaktadır.

Şekil 22.

Sünger demir üretim yöntemlerinin sınıflandırılması

23

12.2. ITMK3 TEKNOLOJİSİ

(Döner Hazneli Fırında Yarı Ergitme Şartlarında Kompozit Pelet Kullanılarak Ham Demir Üretim Teknolojisi)

Bu proseste demir oksit tozları, redükleyici olarak toz kömür ya da katı C taşıyan diğer maddeler (yüksek karbonlu,

düşük uçuculu) kullanılarak kompozit pelet formunda peletlenir. Bu peletler Döner Hazneli Fırına (RHF) yüklenerek,

yüksek sıcaklıkta metalik demire dönüştürülür. (13-21)

Hammaddelerin hazırlanmasında demir cevheri konsantresi, toz redükleyici (kömür, kok ya da odun kömürü) ve

bağlayıcı birlikte karıştırılır ve peletlenir. Bu pelete kompozit pelet ismi verilir. Daha sonra peletler nemlerinin alınması

için yaklaşık 120oC’de kurutulurlar ve bir-iki pelet derinliğinde bir tabaka halinde döner hazneli fırına (RHF) beslenirler.

Geleneksel yöntemle yüksek fırın teknolojisi kullanılarak yapılan pik demir üretimi yüksek yatırım ve işletme maliyeti,

yüksek enerji gereksinimi, kok ve sinter fabrikası gibi yan tesis ihtiyacı, işletme zorluğu ve çevre kirliliği gibi bir takım

dezavantajlara sahiptir. Bu yönteme alternatif olarak geliştirilen yeni pik demir üretim teknolojileri içinde döner hazneli

fırın prosesi sağladığı avantajlarla öne çıkmaktadır. Dünya’da pilot ölçekte başarıyla çalıştırılan ve yakında ticari

ölçekte üretime geçecek olan bu yeni teknoloji sayesinde daha düşük maliyetle, daha kısa sürede, daha düşük

sıcaklıkta pik demir üretmek mümkün olabilecektir. Üretilecek pik demir bazik oksijen konverterlerinde, elektrik ark

fırınlarında ve dökümhanelerde kullanılabilecek kalitede olmaktadır.

RHF döndükçe, pelletler RHF bölgesindeki radyasyonla 1300-1400oC’ye ısıtılırlar. Bu işlem için doğalgaz, fuel oil ya da

kömür yakan yakıcılar kullanılır.

24

Yüksek sıcaklık ve redükleyici atmosferin etkisiyle kompozit peletler hem redüklenir hem de ergir. Bu işlem yaklaşık 10-

15 dk. da gerçekleşir. İşlem sonunda metalik demir tanesi (nugget) ve curuf elde edilir.

ITmk3 taneleri (nugget) satılacaksa soğuk olarak ya da yakındaki bir EAF ya da BOF’na beslenecekse sıcak olarak

boşaltılabilir. ITmk3 tesisleri cevher sahasına, liman yakınlarına ya da çelik yapım tesisi yakınına kurulabilir.

Ülkemizde mevcut potansiyel demir cevheri yataklarımız ve kömür yataklarımız göz önüne alındığında bu

kaynaklarımızın değerlendirilmesi ve katma değeri yüksek bir ürün haline dönüştürülmesi ya da yurtiçi taleplere cevap

vermesi açısından oldukça gereklidir. Dünya’da gün geçtikçe artan demir cevheri, hurda ve demirli hammadde fiyatları

ülkeleri kendi kaynaklarını değerlendirmeye yönlendirmektedir. Fiyatlardaki bu artışın önümüzdeki yıllarda da devam

etmesi beklenmektedir.

Çeşitli kalitede demirli hammadde ve kömürlerin denenebileceği bu yeni pik demir üretim teknolojisiyle hem yerli

hammadde kaynaklarımızın değerlendirilmesi için bir fırsat doğacak, hem de Dünya’da yeni geliştirilen pik demir üretim

proseslerini ülkemizde deneme ve teknolojik gelişmeleri yakalama imkanı bulunacaktır.

Döner hazneli fırında kompozit peletlerin redüklenmesi ile pik demir üretimi gerçekleştirilmektedir. Fırın dairesel şekilli

olup tavan ve yan duvarlar sabit, tabanı ise ray sistemi üzerinde hareket etmektedir. Fırın sıcaklığını temin etmek üzere

fırının dış ve iç duvarlarına brülörler yerleştirilmiştir. Fırın tabanı, yan duvarlar ve tavan refrakter kaplıdır. Bu fırını

besleyecek kompozit peletin üretimi için fırın kapasitesine uygun peletleme tesisi ve çıkacak ürün için bir ayırma ve

depolama tesisi de kurulacaktır.

Kompozit pelet üretimi için kullanılacak hammaddeler; manyetit esaslı pelet keki, bağlayıcı, curuf yapıcı ve kömürdür.

Pelet keki, bağlayıcı, kömür ve gerek duyulduğunda katkı malzemesi pelet tesisinin hammadde hazırlama bölümünde

uygun oranlarda karıştırılarak peletleme diskine beslenecek ve belli oranlarda su ilavesiyle kompozit pelet üretilecektir.

Hazırlanan yaş peletler döner fırında kurutulacak ve konveyör bant vasıtasıyla döner hazneli fırına beslenecektir.

Refrakter kaplı fırın tabanına ergimiş pik demirin yapışmasını önlemek için pelet beslemesinin hemen öncesinde fırın

tabanına düşük kaliteli kömür serilecektir. Fırında yaklaşık 1350-1400oC sıcaklıkta ve farklı sürelerde peletler

redüklenecek ve ergiyerek metalik demir ve curuf oluşturacaktır. Ürünler fırının boşaltma kısmından vidalı boşaltma

aparatı yardımıyla dışarı alınacaktır. Ürün kırıcı yardımıyla curuf ve metalik kısım olarak ayrılacaktır.

Çıkan gazlar gaz temizleme sisteminde tozlarından arındırılıp brülörlerin yakma havasının ısıtılmasında kullanılacaktır.

Bu sayede soğutulan gaz filtrelerden geçirildikten sonra bacaya verilecektir. Şekil 23’da ITmk3 Prosesinin akım şeması

ve Şekil 24’de Döner hazneli fırın kesiti görülmektedir.

Şekil 23. ITmk3 Prosesinin akım şeması

25

Şekil 24. RHF içinde pelet seviyesi ve yakıcıların durumu

Şekil 25. Demir oksit-karbon peleti içinde redüksiyonun oluşumu

Şekil 26.Döner Hazneli Fırında (RHF) demir tanelerinin oluşum kademeleri

Şekil 25 ve 26 ‘da kompozit peletteki reaksiyon kademeleri görülmektedir.

Prosesin Özellikleri

Proseste kullanılacak demirli hammadde konusunda proses oldukça esnektir. Cevher tipinde herhangi bir sınırlama

yoktur; ince ham cevherler (manyetit ve hematit) ve/veya demirli atıklar (demirli baca tozları, skal ve çamurlar)

peletlenerek kullanılabilirler.

ITmk3, kullanılan karbonlu redükleyici açısından da oldukça esnektir. Çok çeşitli özellikte kömürler kullanılabilmektedir,

istenen özellikler ise düşük kül ve kükürt içeriğidir. Proseste kömür, kok, petrol koku ve char (%10 kül, en az %50 sabit

karbon içeren) kullanılabilir.

Bağlayıcı olarak bentonit (ağırlıkça %1-2) ve kireç-melas kullanılabilir. Peletlerin şaft fırınlarındaki kadar mukavemetli

olması gerekmez.

Proseste bütün demir oksit redüklenir ve demir tanesinde FeO hiç kalmaz.

26

Karbon seviyesi, karbon içeriği en fazla yaklaşık % 3,5 olacak şekilde karbon oranıyla ve ısı dağılımıyla kontrol

edilebilir.

Üründeki Si, Mn ve P içerikleri hammadde seçimine bağlıdır.

Üründeki kükürt seviyesi, beslenen redükleyicinin kükürt içeriğine de bağlıdır. Bununla birlikte proses tane içinde kalan

kükürt seviyesini kabul edilebilir bir seviyeye indirme (tipik olarak <0,03 % S) imkanlarına da sahiptir.

Karmaşık olmayan bir prosestir.

Hammadde olarak toz demir cevherleri ve düşük kaliteli cevherler kullanılabilir.

Demirli atıklar (demirli baca tozları, skal ve çamurlar) peletlenerek kullanılabilirler.

Geniş bir aralıkta katı redükleyici kullanma imkanına sahiptir.

Çok kısa redükleme süresine sahiptir.(10-15 dakika)

Sıcak metal curuftan tamamen ayrılır.

Redüksiyon ve curuf ayrımı tek kademede gerçekleşir.

Curuf metalden temiz bir şekilde ayrılır, bu nedenle ürün gang içermez.

Düşük yatırım ve düşük üretim maliyeti gerektirir.

ITmk3 Prosesinin uygulanma Sıcaklığı 1200-1400o C civarındadır. (Şekil 27)

Şekil 27. Fe-C denge diyagramı ve ITmk3 Prosesinin Uygulanma Sıcaklığı

Dünya’daki Uygulamalar

Kobe Steel ve onun alt firması olan Midrex Technologies, Inc. ITmk3 prosesini araştırmaya Temmuz 1996 da

başlamıştır.

3.000 ton/yıl kapasiteli bir pilot tesis Kobe Steel‘in Kakogawa Tesislerinde kurulmuştur. Test çalışmaları Ekim 1999 -

Aralık 2000 tarihleri arasında yapılmış ve sürekli çalışmayla demir taneleri başarıyla üretilmiştir.

Mart 2002 de Kobe Steel bir deneme tesisi kurmak ve çalıştırmak üzere Mesabi Nugget’le bir anlaşma imzalamıştır.

May 2003 te, tesis tamamlanmış ve deneme operasyonlarına başlamıştır.

ITmk3 - Yüksek Fırın Karşılaştırması

Redüksiyon, ergitme ve curuf boşaltması sadece 10 dk. sürer. Yüksek fırında pik demir üretimi 8 saat, direkt

redüksiyonla sünger demir üretimi 6 saat sürer.

27

Demir taneleri % 96-98 Fe ve % 2-4 C’ dan oluşur, bu bileşim ise yüksek fırında üretilen pik demirle neredeyse aynıdır.

Soğuk pik demir üretimindeki enerji tüketimi açısından ITmk3 ve yüksek fırın prosesleri karşılaştırılsa; Yüksek fırın

20.60 MMBtu tüketirken ITmk3 prosesi 13.49 MMBtu tüketir. Bu demektir ki, yüksek fırının harcadığı enerjinin %30-35

kadarı tasarruf edilmektedir.

ITmk3 fosil yakıttaki kimyasal enerjinin tamamının kullanıldığı tek prosestir ve bütün yakılabilir gazlar

değerlendirilmektedir. Bu yüksek fırınla aralarındaki en büyük farktır.

ITmk3 çevreyle dost bir prosestir çünkü kok fırını ve sinter tesisi gerektirmemektedir. Bu da geleneksel yüksek fırına

göre daha az NOx, SOx ve partikül emisyonu demektir.

Bulunması kolay olan toz cevher ve kömür kullanılmaktadır.

Ergitmesi kolay demir taneleri çelik üreticileri için iyi bir hammaddedir.

Demir taneleri maden firmalarına ilgi çekici bir alternatif mineral işleme alternatifi sunabilir.

Şekil 28’de ITmk3 ve Yüksek Fırın Teknolojisi ile Çelik Üretiminin Akım Şeması karşılaştırmalı olarak görülmektedir.

Şekil 28. ITmk3 ve Yüksek Fırın Teknolojisi ile Çelik Üretiminin Akım Şeması

3. EN FAYDALI METAL: DEMİR

Günümüz bilimsel keşifleri demirin evrende, insan hayatında ve insan vücudunda en önemli bir metal olduğunu ortaya

koymuştur.

13.1. EVRENDE DEMİRİN ROLÜ

Ünlü mikrobiyolog Micheal Denton, Nature’s Destiny(Doğa’nın Kaderi) adlı kitabında(22) demirin önemini şu sözleriyle

vurgulamıştır:

“Tüm metaller içinde demirden daha çok hayati önem taşıyanı yoktur. Bir yıldızın çekirdeğinde demirin birikmesi

süpernova patlamasını tetikler ve böylece hayat için gerekli olan atomların tüm evrene yayılmasına imkan verir. Demir

atomlarının Dünya’nın ilk aşamalarında çekirdekte oluşturduğu yerçekimiyle üretilen ısı, Dünya’nın başlangıçtaki

kimyasal farklılıklarına neden olmuş ve atmosferin oluşumu ile sonuçta hidrosferin meydana gelmesini sağlamıştır.

Dünya’nın merkezinde bulunan ergimiş demir, dev bir mıknatıs görevi yapar ve dünyanın manyetik alanını oluşturur. Bu

alan sayesinde Dünya’nın yüzeyini yüksek enerjili yıkıcı kozmik radyasyondan koruyan Van Allen radyasyon kuşakları

oluşur ve hayati önem taşıyan ozon tabakasını kozmik ışın yıkımından korur.

28

Demir atomu olmaksızın evrende karbona bağlı yaşam olması mümkün olmazdı; süpernovalar olmaz, Dünya’nın ilk

dönemlerinde ısınması gerçekleşmez, atmosfer ya da hidrosfer olmazdı. Koruyucu manyetik alan olmaz, Van Allen

radyasyon kuşakları oluşmaz, ozon tabakası olmaz, (insan kanında) hemoglobini meydana getirecek hiçbir metal

bulunmaz, oksijenin reaktifliğini yatıştıracak metal oluşmaz ve oksidasyona dayanan bir metabolizma meydana

gelmezdi.”

13.2. İNSAN VÜCUDUNDA DEMİR(6)

Kanda oksijen taşıyıcısı olan hemoglobin yapısında demir iyonlarının, insan ve hayvan organizmasında, solunum

olaylarında çok önemli bir görevi vardır. Günlük besinlerden aldığımız demir, kanımızda oksijen taşıyan hemoglobin

yapıtaşını oluşturur. Demir, kanın tam anlamıyla görev yapması için temel olan bir elementtir. Eğer günlük besinlerden

yeterince demir alamazsak, kanımız vücudumuzda yeteri kadar oksijen taşıyamaz ve kendimizi yorgun hissedebiliriz ve

kaslarımızın kasılma, uyarılma frekansı düşer ve görevlerini tam olarak yapamazlar.

Demir elementi, vücutta birçok fonksiyona sahiptir. Bu element, vücutta tendonların ve bağ dokuların yapımında

kullanılır. Beynimizdeki bazı kimyasal maddeler, demirle veya demirin eksikliğiyle kontrol edilir. Hem de bu, vücudun

bağışıklık sisteminin devamı için önemlidir ve ayrıca yediğimiz besinlerin sindirilmesine de yardımcı olur. Gerçekte,

yediğimiz besinlerden enerji elde edilmesinde hayatî önem taşır.

Şekil 29. Kan hücresinde demirin oksijeni bağlaması

Hemoglobinin en önemli özelliği, oksijen atomlarını yakalama yeteneğidir. Bu yetenekli molekül, kandaki milyonlarca

molekül içinden özellikle oksijen moleküllerini seçer ve onları yakalar. Oksijen moleküllerini yakalamak ise özel bir

yetenek ister. Çünkü rasgele oksijen molekülüne bağlanan bir molekül okside olur ve işlev göremez hale gelir. Bu

nedenle hemoglobin usta bir avcı gibi avına hiç dokunmadan onu sanki bir maşa ile tutar gibi yakalar.

Şekil 29’de hemoglobin bünyesindeki demirin oksijeni bağlaması görülmektedir.

Demirin oksijen taşıyıcı reaksiyonları:

O2- + Fe 3+ = O2 + Fe 2+

H2O2 + Fe2+ = Fe3+ + OH- + OH

Demir düzeyi düşük olan çocuklarda kansızlık gelişir. İştahsızlık, kilo alamama gibi belirtilerin yanında, öğrenme

güçlüğü gibi zihinsel sorunlarda bu çocuklarda sık görülür. Kansızlık olan çocuklarda, enfeksiyon hastalıkları daha sık

görülür ve bu çocukların zeka puanları (IQ) diğerlerinden düşüktür. Sadece çocuklarda değil, hamilelik döneminde de

demir alımı önemlidir.

Bunların dışında demir, kasların myoglobininde, sitokrom, peroksidaz ve katalaz enzim sistemlerinde yer almasından

dolayı da hayatî bir mineraldir. Hayvansal organizma büyük kısmıyla, alyuvarlarda yer alan demir muhtevasını tekrar

tekrar kullanma kabiliyetindedir. Bu sebeple günlük demir ihtiyacı oldukça azdır. Çocuklar için 10-15 mg arasında

değişir. Büyüklerin demir ihtiyacı da cinsiyete ve yaşa göre farklılık gösterir. Günlük ihtiyaç 8 – 10 mg kadardır. Bu

miktar gebelik, emzirme ve adet dönemlerindeki kadınlarda biraz daha fazladır. İnsanlar yedikleri her türlü et besinleri

ile yeteri miktarda demir alırlar.

29

Demir, besin maddeleri ve suda bulunur. Toprakta da bol miktarda demir bileşikleri bulunur. Bitkiler demiri topraktan,

hayvan ve insan organizması da bitkilerden alır. Demir için en iyi kaynaklar karaciğer, böbrek, kalp, sakatatlar, yumurta

sarısı, balık, istiridye, buğday ve yulaf unu, hurma, ceviz, fındık, kuru kayısı, incir ve pekmezdir. Ayrıca sebzelerde;

ıspanak, fasulyede ve kuşkonmazda demir bulunur.

Şekil 30’de görülen kan hücresi hemoglobinde bulunan ve oksijenin taşınması işleminde büyük bir payı olan demir,

Allah'ın yarattığı büyük mucizelerden bir tanesidir. Çeşitli yollarla vücuda ve doğruca ince bağırsağa alınan demir bir

globin proteinine bağlanarak kan plazmasına doğru hareket eder. Burada demiri taşıyan moleküle "apotransferrin" adı

verilir. Demir globin molekülüne serbest olarak bağlanmıştır ve vücudun herhangi bir yerinde, herhangi bir dokunun

hücrelerinde serbest kalabilir. Demirin hücreler tarafından alımının kontrolü büyük ölçüde demir taşıyan molekül olan

apotransferrine aittir. Apotransferrin, kanda sadece demiri taşımakla kalmaz, aynı zamanda hücre içine girerek bu

molekülü gerekli bölgeye bırakır. Vücut demire doymuş duruma geldikten sonra, karaciğer daha az miktarlarda

apotransferrin üretmektedir. Bir başka deyişle, karaciğer vücudun ihtiyacını belirler ve ihtiyaca göre bir üretim yapar.

Böylece vücut içinde demirin taşınma işlemi azalır.

Şekil 30. Kan hücresinde oksijen taşıyıcı demir

Bu durumda vücut içinde oldukça düzenli bir haberleşme sisteminin olduğuna bir kez daha şahit oluruz. Demirin

vücutta fazla miktarda yayılması son derece ciddi rahatsızlıkları da beraberinde getirecektir. Ancak Allah'ın bir nimet

olarak yarattığı söz konusu kontrol mekanizması ile üretimin hangi miktarda yapılması gerektiği adeta bellidir. Her an

vücutta bu hassas ölçüm yapılır ve yaklaşık 100 trilyon hücrenin her birinin hangi miktarda demire ihtiyacı olduğu

belirlenir. İhtiyaca göre yapılan üretim aynı zamanda bir nevi tasarruftur.

Demirin vücuttaki emilim hızı oldukça yavaştır. Maksimum hız, günde ancak birkaç miligramdır. Bu demektir ki,

besinlerle aşırı miktarda demir alınsa bile bunun yalnızca az bir bölümü vücutta kullanılacaktır.

Vücuda alınan demirin oldukça az bir miktarı kullanılır. Ancak vücut için son derece önemli olan bu özel malzemenin

geri kalanı hiçbir zaman israf edilmez. Vücuttaki fazla demir iyonları, sonra kullanılması gerektiği bilinircesine, vücuttaki

bazı hücreler tarafından depo edilir. Depo görevi yapan bu hücrelerden biri de karaciğer hücresidir. Karaciğer hücreleri

adeta bir fabrikanın depolama bölümü gibi çalışarak vücuttaki fazla demiri ileride kullanılmak üzere depolarlar.

Ancak geri kalan miktar israf edilmez. Kanda dolaşan demire artık vücudun ihtiyacı yoksa, bu durumda fazla demir

iyonları daha sonra kullanılmak üzere saklanır. Vücuttaki bütün hücreler, özellikle karaciğer hücreleri, adeta daha sonra

kullanılacağını bilircesine, söz konusu fazla demiri kendi içlerinde depo ederler. Böyle bir depolama işleminden

hücrelerin haberdar olması ise son derece önemlidir. Hiçbir hücre, kendisine gelen demiri başıboş ve kontrolsüz olarak

kullanmaz. Hiçbir hücre, diğerlerinden farklı bir karar vererek demir iyonlarını bir kenara atmaz. Ellerinde çok değerli bir

hazine sakladıklarının farkında gibi hareket ederler. Bu gerçek bize gösterir ki, hücreler içinde kusursuz bir planlama

vardır. Söz konusu bu plan, sürekli olarak kontrol altında tutulmaktadır. Açıktır ki, bu plan ve kontrol, her şeyi idare edip

ayakta tutan, Kaim olan Allah'a aittir. Bu harika sistemdeki kusursuzluğun sebebi budur.

Allah'ın Zatını görmemiz kuşkusuz ki mümkün değildir. Ancak akıllı ve vicdanlı bir insan, çevresindeki bu gibi yaratılış

örneklerine bakarak Allah'ın mutlak ve Yüce varlığını hemen görüp anlayabilir. Allah'ın mutlak varlığına ilişkin deliller,

tüm açıklığıyla gözler önündedir. Rabbimiz, Kendi üstün sanatını bir ayette şu şekilde tarif eder:

“O Allah ki, Yaratan'dır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler

O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakim'dir.” (Haşr Suresi, 24)

Demir, bakır ve kalsiyum gibi bazı minerallerin emilimi ve kanda oksijeni taşıyan kırmızı kan hücrelerinin ve çeşitli

enzimlerin üretimi için gereklidir. Ayrıca, bağışıklık sistemini de güçlendirir.

Organizmada hemoglobin, miyoglobin, solunum enzimlerinde bulunur. Besinlerde Fe3+ şeklinde bulunur. Etlerde

porfirin sisteminde kompleks halde, sebzelerde anorganik demir halinde, hayvan ve insan organizmasında ise

iyonlaşan demir halinde bulunur. Demir eksikliğine, Demir Eksikliği anemisi (kansızlık) denir. Demir insan vücudunda

kırmızı kan hücresinde hemoglobine bağlı demir oksijen taşıyıcı rol oynamaktadır. Akciğerlerden dokulara hava bir an

ulaşamasa derhal ölürüz.

Demir eksikliği hastalığı (demir eksikliğine bağlı anemi) olanların haricinde ve bir doktora danışmaksızın demir takviyesi

ilaçlarının kullanımı sakıncalıdır. Kan veren kişiler de düşük demir seviyesi riskine sahip olup demir alımlarını takviye

etmelidirler. Demirden ileri gelen toksikasyonlarda spesifik antidot Deferroksamin'dir.

Ferroz (Fe2+) ve ferrik (Fe3+) durumlar arasında kolaylıkla değişim yapabildiğinden dolayı, demir bir redoks sistemi

olarak fonksiyon görebilir. Hem demir-sülfür proteinlerindeki non-hem demiri hem de stokromlardaki hem demiri bu

30

yolla kullanılır. Demir aynı zamanda siyanid, karbonmonoksit, moleküler oksijen, ve organik moleküllerdeki azot

atomları üzerinde bulunan serbest elektron uçlarına bağlanabilirler. Bu özellik hemoglobin, miyoglobin ve sitokrom

oksidaz gibi oksijen bağlayan proteinlerde kullanılır. Aşırı veya yanlış yerlerde bulunduğu zaman demir çok toksiktir:

diğer ağır metallerde olduğu gibi demir bazı proteinlere bağlanır, onların yapılarını ve biyolojik özelliklerini bozar. Hatta

daha kötüsü, moleküler oksijen varlığında reaktif hidroksil ve oksidatif hasar oluşturmak suretiyle oksidatif hasarı

başlatabilir. Bundan dolayı serbest demir konsantrasyonu, yani bağlı olmayan demir minimumda tutulmalıdır. Bu,

fizyolojik şartlarda demirle tam olarak doyurulmamış demir bağlayıcı proteinlerle sağlanır.

Normal yetişkin bir insanda 3-4 gram demir olmasına rağmen, bunun 700 mg kadarı karaciğerdedir. İnsanlarda demir

zehirlenmesinin başlangıç değeri vücut ağırlığının kilogramı başına alınacak 20 miligram demirdir. Kilogram başına 60

miligram demir, öldürücü dozdur. Altı yaşından küçük çocuklarda en çok görülen zehirlenme yoluyla ölüm nedeni,

ferros sülfat tabletlerinin aşırı tüketimidir. Vücudun dayanabileceği günlük demir üst sınırı yetişkinlerde 45 miligram, 14

yaş altı çocuklarda ise 40 miligramdır.

13.3. KANSER TEDAVİSİNDE DEMİR(23)

Almanya'nın dünyaca ünlü Charite Hastanesi'nden Doktor Andreas Jordan, geliştirdikleri yöntemle kanser hücrelerini

yok ettiklerini öne sürdü. Dr. Andreas Jordan yönetiminde bir ekip, Şekil 31’de görüldüğü gibi yüksek sıcaklıkta

manyetik sıvı yöntemi uygulanarak vücuda özel bir sıvı ile şırınga edilen demir oksit taneciklerinin manyetik alandan

etkilenerek kanserli hücrelerin imha edilmesi yolu ile kanser tedavisinde başarılı olarak kullanılabileceğini tespit

etmiştir.

Şekil 31. Demir oksit tanecikleri yardımı ile manyetik alandan etkilenerek kanserli hücreleri imha edilmesi

Berlin'deki hastanede ilk kez 26 yaşındaki bir öğrenciye uygulanan bu yöntemde, içinde demir tanecikleri bulunan bir

sıvı özel bir şırıngayla tümöre gönderiliyor ve bu demir tanecikleri tümörün hücrelerine dağılıyor. Hasta, daha sonra

güçlü bir mıknatıs çekimi olan bir aletin altına yatırılıyor. Bu arada tümörün içindeki demir tanecikleri hareketleniyor.

Hareketlenme sırasında demir tanecikleri ve tümördeki sıcaklık 470 C kadar çıkıyor. Kanser hücreleri sıcakta

güçsüzleşiyor ve daha sonra yapılan kemoterapiyle tümör kaybolabiliyor. Doktor Jordan, hasta öğrencide üç aydır yeni

kanser hücrelerine rastlanmadığını, ayrıca altı kanser hastasına bu yeni yöntemin uygulandığını kaydetti.

14. SONUÇ

Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’deki “…Biz demiri de indirdik ki, onda çetin bir sertlik ve insanlar için faydalar

vardır...” ifadesinin bilimsel mucizesi günümüzde çok daha iyi anlaşılmıştır. Dünyanın en kıymetli metali zannedilen

altın yeryüzünde olmasa idi çok önemli bir anormallik olmazdı. Şayet demir yeryüzünde olmasa idi, insan hayatı altüst

olurdu. Demir atomu olmasaydı, evrende karbona bağlı yaşam olamazdı. Süpernovalar olmaz, dünya'nın ilk

dönemlerinde ortaya çıkan ısı oluşmaz, sonuçta atmosfer ve hidrosfer ortaya çıkmazdı. Koruyucu manyetik kalkan ve

ozon tabakası oluşmaz, insan kanındaki hemoglobin ve yaşamsal metabolizma meydana gelmezdi.

Diğer dinlerle karşılaştırıldığında İslam Dini “Hakiki Din” olarak Allah’ın yeryüzüne gönderdiği ilahi vasfını kaybetmemiş

yegane dindir. Kur’an-ı Kerim sadece ilimlere ait sırları önceden haber vermek için değil, bilhassa insana İk i Cihanda

mutluluk yolunu göstermek için Yüce Yaratanımızın gönderdiği bir hidayet rehberidir. Günümüz insanının dine

ihtiyacının, ekmek kadar, su kadar, hava kadar, hatta ondan daha fazla olduğu anlaşılmıştır.

Sonuç olarak, bugün demir hakkında bilimin ortaya koyduğu gerçekler, Kur’an-ı Kerim’in bilimsel mucizesi ile

insan sözü olmadığının, Evren'in ne derece anlamlı ve bilinçli olarak YÜCE BİR KUDRET tarafından

yaratıldığının kanıtıdır

31

15. KAYNAKLAR

1. ÖMER NASUHİ BİLMEN, “ Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri” Bilmen Yayınevi, 7 Cilt, sf. 3639, 1966

2. CELAL YILDIRIM “İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri” Anadolu Yayınları, Sf 6034, 1989.

3. ELMALILI M.HAMDİ YAZIR, “Hak Dini Kur’an Dili, 7 Cilt, sf 478, 2011

4. http://www.ilmedavet.com/demirdeki-sir.html

5. https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6k_ta%C5%9F%C4%B1

6. http://www.yaklasansaat.com/dunyamiz/dunya/demir.asp

7. https://tr.wikipedia.org/wiki/Demir

8. http://www.explainthatstuff.com/ironsteel.html

9. http://www.cebehane.com/a_dimefs.html

10. http://www.kemalelitemiz.com/Kategori/arastirmalarim/damascus-celik-nedir

11. https://www.worldsteel.org/

12. Prof. Dr. Zeki ÇİZMECİOĞLU “ Demir Çelik Üretiminde Yeni Teknolojiler” Ders Notları, Y.T.Ü. Metalurji ve Malzeme

Müh. Bölümü, 2011.

13. Y. IGUCHI, S. ENDO, “Carburized Carbon Content of Reduced Iron and Direct Carburization in Carbon Composite Iron

Ore Pellets Heated at Elevated Temperature”, ISIJ International, Vol. 44, No. 12, sf. 1991–1998, 2004

14. R. C. GUPTA, S. N. MISRA, “Composite Pre-Reduced Pellet Quality as Affected by Reductant Reactivity”, ISIJ

International, Vol. 41 ), Supplement, pp. S9-S12, 2001

15. V. M. CHIZHIKOVA and R. M. VAINSHTEİN, “Composition of Iron-Ore Pellets with Different Types of Additives”,

Metallurgist, Vol. 47, Nos. 9–10, 2003

16. A. GHOSH, M. N. MUNGOLGE, G. GUPTA, S. TIWARI, “A Preliminary Study of Influence of Atmosphere on

Reduction Behavior of lron Ore-Coal Composite Pellets” ISIJ International, Vol. 39, No. 8, pp, 829-831, 1999

17. W-K. LU, D. Frank HUANG “The Evolution of Ironmaking Process Based on Coal-Containing”, ISIJ International, Vol.

41, No. 8, pp. 807–812, 2001

18. G. QIU, T. JIANG, Z. HUANG, D. ZHU and X. FAN, “Characterization of Preparing Cold Bonded Pellets for Direct

Reduction Using an Organic Binder”, ISIJ International, Vol. 43, No. 1, pp. 20–25, 2003

19. O M FORTINI, R J FRUEHAN, “Rate of Reduction of Ore-Carbon Composites Part I. Determination of Intrinsic Rate

Constants”, Metallurgical and Materials Transactions, 36B, 6, ProQuest Science Journals, pg. 865, 2005

20. O M FORTINI, R J FRUEHAN, “Rate of reduction of ore-carbon composites Part II. Modeling of reduction in extended

composites” , Metallurgical and Materials Transactions, 36B, 6, ProQuest Science Journals, pg. 706, 2005

21. S. MEISSNER, I. KOBAYASHI, Y. TANIGAKI AND K.-H. TACKE, “Reduction and Melting Model of Carbon Composite

Ore Pellets”, Ironmaking and Steelmaking Vol. 30 No. 2, 2003

22. MICHAEL J. DENTON, Nature's Destiny(Doğanın Kaderi), The Free Press, 1998.

23. http://arsiv.ntv.com.tr/news/238449.asp