14
On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü 17/10/2016

Ders 17/10/2016

  • Upload
    buidien

  • View
    221

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Ders 17/10/2016

On Yedinci Yüzyılda Felsefe Descartes

Prof. Dr. Doğan Göçmen Dokuz Eylül Üniversitesi

Felsefe Bölümü 17/10/2016

Page 2: Ders 17/10/2016

Descartes Almanya’dan dönerken kara yakalanır ve seyahatine devam edemediği için bir yerde konaklamak zorunda kalır. Burada kendisini düşüncelerinden uzaklaştırabilecek kendisini çevreleyen dünyanın tüm «olumsuz» etkilerinden uzak kalma olanağına kavuşur ve böylelikle sıcak bir sobanın başından çoktan beri z.hnini meşgul eden soru ve düşünceler üzerine yeniden düşünme fırsatı elde eder.

«M

ed

ita

sy

on

» n

e

de

me

kti

r?

Page 3: Ders 17/10/2016

Meditasyon ne demektir?

İçinde bulunduğu bu durumunu betimlerken Descartes, Metot Üzerine Konuşma’dan dört yıl sonra 1641 yılında yayınlayacağı İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar’ın başlığında kullandığı «meditasyon» kavramına ilişkin bir tanım sunar. Fransızca orijinal metinde «…où j’avais tout loisir de m’entretenir des mes pensées» der

Page 4: Ders 17/10/2016

Descartes’ın Fransızca orijinal metinde «…où j’avais tout loisir de m’entretenir des mes pensées» ifade ettiği düşünceleri Türkçeye «…ve düşüncelerimle başbaşa kalmak için bolca vakit buluyordum» diye çevrilmiştir. «…düşüncelerimle başbaşa kalmak…» Bu, Fransızca orijinal metinde «m’entretenir des mes

pensées» ifadesine denk gelmektedir ve tam olarak «kendi kendime düşüncelerimle sohbet etmek» olarak çevrilmesi daha doğru olacaktır.

«M

ed

ita

sy

on

» n

e

de

me

kti

r?

Page 5: Ders 17/10/2016

O halde, «…où j’avais tout loisir de m’entretenir des mes pensées», «kendi kendime düşüncelerimle sohbet etmek için gerekli tüm zamana sahiptim» diye çevrilmesi daha doğru olur. Bu önemlidir, çünkü burada Descartes kendisinin kendi düşünceleriyle kurmuş olduğu reflektif (yansısal) ilişkiye işarete etmektedir, ki bu, onun dört yıl sonra yayınlayacağı eserin başlığında kullanacağı «meditasyon» kavramına ilişkin bir açıklamayı içermektedir ve aynı zamanda bir filozofun bir erdemine, yani düşüncelerini kamuoyuyla paylaşmadan önce onlardan emin olmak için düşüncelerle nasıl çalıştığına işaret etmektedir.

«M

ed

ita

sy

on

» n

e

de

me

kti

r?

Page 6: Ders 17/10/2016

Öyleyse, «meditasyon», insanın kendi ve/veya başkalarının düşüncelerine bir aynada bakar gibi bakıp, derinlemesine düşünmek demektir. Diğer bir deyişle, meditasyon, düşünceyi, önkabulleri, çıkış veya hareket noktası, neliği ve sonuçları bakımından tartıp, dayandığı kavramları yakın olan kavramlarla ve düşünceyi benzer düşüncelerle karşılaştırıp gerçeğe uygun olup olmadığı, doğrumu yoksa yanlış mı olduğu veya eksik olup olmadığı bakımından derinlemesine düşünüp karar vermek demektir.

«M

ed

ita

sy

on

» n

e

de

me

kti

r?

Page 7: Ders 17/10/2016

Descartes’ın üzerine düşünmeye değer gördüğü ilk düşünce, «çoklukta birlik» veya «çokluğun birliği» olarak adlandırabileceğimiz temel felsefi ilkedir. Konunun başa alınmasına, sayısız insan yaşamına mal olan din ve mezhep savaşlarıdır muhakkak. Fakat Descartes, bu meditasyonunu değişik açılardan ele alıyor ve açıklıyor.

Ço

klu

kta

Bir

lik

Page 8: Ders 17/10/2016

1. «…çoğu zaman, ayrı ayrı ustaların elinden çıkmış, birçok parçalardan kurulu eserlerde, bir ustanın tek başına meydana getirdiği eserlerdeki kadar mükemmellik yoktur.»

Ço

klu

kta

Bir

lik

Descartes’ın burada belirtmiş olduğunu, işbirliğinin reddi olarak almamak gerekir. Descartes, aynı eser üzerinde çalışan insanlar arasında mantıksal ve ereksel birlik olmazsa, farklı kişilerin ortaya çıkaracağı eser iç tutarlılıktan ve bütünlükten yoksun olacaktır. O halde, Descartes açısından çokluğun çokluk olarak bir anlam ifade edebilmesi için kendi içinde bir tutarlılık ve bütünlük olmak zorundadır. Aksi taktirde çokluğun bir anlamı olmayacaktır.

Page 9: Ders 17/10/2016

Ço

klu

kta

Bir

lik

3. «…zamanla büyük kentler haline gelen şu eski siteler, çok kere bir mühendisin … hayalinde geçirdiği şekilde plânını çizdiği düzenli yeni kentlerin yanında öylesine ölçüsüz ve orantısız kalırlar ki, ayrı ayrı gözden geçirilen yapılarının her birinde en az öbür kentlerin yapılarındaki kadar, hatta daha fazla sanat bulunsa da, büyüklü küçüklü sıralanışlarına ve yolları eğri büğrü ve eşitsiz hale getirilişlerine bakarak, bu eski kentleri aklı başında kimselerin iradesinden çok tesadüfün böyle düzenlediği söylenebilir.»

Descartes, yukarıda, kurulan çokluğun anlamsızlığının, kuruluşa hakim olan tesadüf (fortune) ilkesinden kaynaklandığını belirtiyor ve çokluğa anlamın ancak akıl ve irade ile kazandırabileceğine dikkat çekiyor. Zira çokluğa birlik, tutarlılık ve bütünlük kazandıran akıl ve iradedir.

Page 10: Ders 17/10/2016

Ço

klu

kta

Bir

lik

4. «…düşünüyorum ki, eskiden yarı vahşi olan ve ancak yavaş yavaş uygarlaşarak, yasalarını suçların ve kavgaların doğurduğu huzursuzluğun zoruyla yapan halklar; bir topluluk halinde yaşamaya başladıkları andan itibaren bilge bir yasa koyucunun meydana getirdiği yasalara göre hareket eden halklar kadar iyi bir yönetime sahip değillerdir.»

Yine, Descartes’ın burada işaret ettiği, yasa koyuculukta tek bir kişi diktatörlüğünün savunması olarak algılanmamalıdır. Tersine, yasalar çokluk tarafından konabilir, hatta bütün bir halk tarafından konmalıdır. Fakat yasalar bu nedenle yamalı bir bohçaya dönüştürülmemelidir. Daha çok, vurgulanmak istenen yasa ve hukuk sistemine bütünlüklü bir aklın ve iradenin hakim olmasıdır. Böylece hukuk sistemine hakim olacak tutarlılık adalet sisteminin çok daha az sorunla işlemesini sağlayacaktır. Fakat eğer hukuk sistemi iç bütünlükten yoksun olursa, yasalar birbiriyle çelişmeye başlar, adalet keyfileşir ve bunun sonucu olarak adalet sistemi işlemez olur.

Page 11: Ders 17/10/2016

Şü

ph

ec

ilik

ve

Co

git

o

«…eskiden doğru olduğuna inandığı görüşlerden sıyrılmak kararı bile, herkesin izleyebileceği bir örnek değildir. Zaten, dünya da, bu işe hiç yatkın olmayan iki türlü insanla doludur.»

«Bir bölümü, kendilerini olduklarından daha becerikli sanarak, acele yargıya varmaktan kendilerini alamayan, bütün düşüncelerini bir sıra içinde yürütmek için yeterli sabır gösteremeyen kimselerdir: bundan dolayı, benimsedikleri ilkelerden bir defa şüphe etmeye kalktılar mı, artık doğru yolu bir daha bulamazlar ve bütün hayatları boyunca şaşkın kalırlar.»

«Ötekilerse, doğruyu yanlıştan ayırt etmekte, kendilerine ders verenlerden daha az becerikli oldukları yargısına varacak kadar akıl ya da tevazu sahibi olan kimseler olduklarından, kendi başlarına daha iyi görüşler yerde, başkalarının görüşleri ardından gitmekle yetinirler.»

«Bana gelince, eğer her zaman için tek bir hocam olsaydı ya da en bilgililerin görüşleri arasında her zaman var olagelmiş ayrılıkları bilmeseydim, ben de bu sonrakiler arasında yer alırdım şüphesiz. Ama, en garip ve en az inanılır şeylerin bile bazı filozoflarca dile getirilmiş olduğunu daha kolejdeyken öğrenmiştim.»

Page 12: Ders 17/10/2016

Şü

ph

ec

ilik

, C

og

ito

ve

Ir

ılık

«…gezilerim sırasında, duygu ve düşünceleri bizimkilere pek aykırı gelen bütün insanların, bundan dolayı, ne barbar ne de vahşi olduklarını, fakat bunların birçoğunun bizim kadar, hattâ bizden daha da çok akıl ve mantıkla hareket ettiklerini görerek; ve çocukluğundan itibaren Fransızlar ya da Almanlar arasında yetişmiş olan bir insanın, ruhu aynı kalmak şartıyla, bütün hayatını Çinliler ya da yamyamlar arasında geçirmiş olsaydı, şimdi olduğundan ne kadar farklı bir insan olacağını düşünerek;»

Page 13: Ders 17/10/2016

Şü

ph

ec

ilik

, C

og

ito

ve

Ir

ılık

«…ve giyeceklerimizin biçimine varıncaya kadar, on yıl önce beğendiğimiz bir şeyin bugün bize ne kadar garip ve gülünç geldiğini, yani kesin ve şüphesiz herhangi bir bilgiden çok âdet ve örneğe dayandığımızı, oysa oy çokluğunun biraz çetin hakikatler için değerli bir kanıt olmadığını, bütün bir ulustan çok, tek bir insanın onları bulmasının çok daha muhtemel olduğunu göz önüne alarak şu sonuca vardım ki: görüşleri başkalarının görüşlerine tercih edilebilecek tek bir kimseyi bile seçmem mümkün değildir. Dolayısıyla da, kendime ancak kendim yol göstermek zorunda kaldım.»

Page 14: Ders 17/10/2016

Me

dit

as

yo

nla

r,

Co

git

o

Şü

ph

ec

ilik

,

«İyi de, neyim ben? Düşünen bir şey. Düşünen bir şey nedir peki? Kuşku duyan, anlayan, tasarlayan, olumlayan, yadsıyan, isteyen, istemeyen, ayrıca imgele ve hisseden bir şey. Bütün bu özellikler benim doğama aitse, doğrusu az şey sayılmaz bu. Hem neden ait olmayacakmış ki? Ben değil miyim şu an hemen her şeyden şüphe eden, bazı şeyleri de anlayıp tasarlayan ve yalnız bunların doğru olduğunu güvenle belirtip bütün diğerlerini yadsıyan, daha çoğunu bilmeyi de dileyen ve isteyen, aldatılmak istemeyen…»