146

Dinde Pasifizm

Embed Size (px)

DESCRIPTION

"Pasif insan" dediğimizde yapı olarak şevksiz, çevresindeki olaylara karşı ilgisiz, insanların sıkıntıları ve sorunlarıyla ilgilenmeyen, etrafındaki aksaklıklara çözüm arayışı içinde olmayan, içine kapalı, kendi küçük dünyasında yaşayan bir insan modeli akla gelmektedir.

Citation preview

Page 1: Dinde Pasifizm
Page 2: Dinde Pasifizm
Page 3: Dinde Pasifizm
Page 4: Dinde Pasifizm

OKUYUCUYA•Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel biryer ayr›lmas›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin teme-lini oluflturmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar edenDarwinizm, 150 y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflku-ya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu-¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hiz-metin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucula-r›m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kita-b›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.

•Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Ya-zar›n tüm kitaplar›nda imani konular Kuran ayetleri do¤rultusunda anla-t›lmakta, insanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve yaflamaya davet edil-mektedirler. Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiç-bir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.

•Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitapla-r›n yediden yetmifle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamakta-d›r. Bu etkili ve yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitap-lar" deyimine tam olarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin birtav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilen-mekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edememektedirler.

•Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okuna-bilece¤i gibi, karfl›l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitap-lardan istifade etmek isteyen bir grup okuyucunun kitaplar› birarada oku-malar›, konuyla ilgili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktar-malar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.

•Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n ta-n›nmas›na ve okunmas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacak-t›r. Çünkü yazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güç-lüdür. Bu sebeple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitap-lar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.

•Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesininise önemli sebepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da sözetti¤imiz özellikleri tafl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bukitapla ayn› vas›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani vesiyasi konularda yararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu-¤una flahit olacakt›r.

•Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine,flüpheli kaynaklara dayal› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba vesayg›ya dikkat etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci veye'se sürükleyen anlat›mlara rastlayamazs›n›z.

Page 5: Dinde Pasifizm
Page 6: Dinde Pasifizm
Page 7: Dinde Pasifizm
Page 8: Dinde Pasifizm

Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 y›-l›nda Ankara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini Ankara'da ta-mamlad›. Daha sonra ‹stanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sa-natlar Fakültesi'nde ve ‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ö¤-renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana, imani, bilimsel ve siyasi ko-nularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›ra, yazar›n evrimcile-rin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n geçersizli¤ini ve Darwinizm'in kan-l› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önemlieserleri bulunmaktad›r. Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 res-min yer ald›¤› toplam 45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 60

farkl› dile çevrilmifltir.Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki pey-

gamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun veYahya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan kitaplar›n kapa-

¤›nda Resulullah'›n mührünün kullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam›ise, kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in Allah'›n son

kitab› ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›n›remzetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda, Kuran'› ve Re-sulullah'›n sünnetini kendine rehber edinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflün-ce sistemlerinin tüm temel iddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yönel-tilen itirazlar› tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemektedir.Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'›n mührü, bu son sö-zü söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›lm›flt›r. Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulafl-t›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel imanikonular üzerinde düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük te-

mellerini ve sapk›n uygulamalar›n› gözler önüne sermektir.Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindistan'dan Ameri-

ka'ya, ‹ngiltere'den Endonezya'ya, Polonya'dan BosnaHersek'e, ‹spanya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹tal-ya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dün-yan›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okunmaktad›r.‹ngilizce, Frans›zca, Almanca, ‹talyanca, ‹spanyolca,Portekizce, Urduca, Arapça, Arnavutça, Rusça, Boflnak-

ça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli,S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzan-

ya'da kullan›l›yor), Hausa (Af-

YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA

Page 9: Dinde Pasifizm

rika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor), Danimarka-ca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurtd›fl›nda genifl bir okuyucu kit-lesi taraf›ndan takip edilmektedir.Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok insa-n›n iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile olmaktad›r.Kitaplar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü, kolay anlafl›l›r vesamimi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli et-ki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›makta-d›r. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materya-list felsefeyi, ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak sa-vunabilmeleri mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal birinatla savunacaklard›r, çünkü fikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüminkarc› ak›mlar, Harun Yahya Külliyat› karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r. Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kaynaklan-maktad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤ildir, yaln›z-ca Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserlerin bas›m›nda veyay›nlanmas›nda herhangi bir maddi kazançhedeflenmemektedir. Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerini görmeleri-ni sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflvik etmenin de, çokönemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikri karmaflameydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarmada güçlü ve kes-kin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yaymak ise, emek ve za-man kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebigücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu ko-nuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤içürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve sa-mimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler. Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›n çektik-leri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardan kurtulman›nyolu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerinin ortaya konmas› veKuran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dün-yan›n günden güne daha fazla içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla orta-m› dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›l-mas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çokgeç kal›nabilir.Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›, Allah'›n iz-niyle, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur ve bar›fla, do¤ru-luk ve adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacakt›r.

Page 10: Dinde Pasifizm

Birinci bask›: May›s 2003

‹kinci bask›: Ekim 2005

Üçüncü bask›: Mart 2006

Dördüncü bask›: Temmuz 2006

Beflinci bask›: Haziran 2009

ARAfiTIRMA

YAYINCILIK

Talatpafla Mah. Emirgazi Caddesi

‹brahim Elmas ‹flmerkezi

A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul

Tel: (0 212) 222 00 88

Bask›: Entegre Matbaac›l›k

Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-‹stanbul

Tel: (0 212) 451 70 70

Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›

"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.

w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t

Page 11: Dinde Pasifizm

İ Ç İ ND EK İ L E R

YARATILIŞ GERÇEĞİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .10

GİRİŞ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .33

MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ PASİFİST İNSANLAR . . . . . . . . . .36

MÜSLÜMANLARIN ARASINDA YAŞAYANPASİFİST İNSANLARIN AMAÇLARI NELERDİR? . . . . . . . . . . . . . .40

MÜSLÜMANLARI NASILPASİFİZE ETMEYE ÇALIŞIRLAR? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .58

PASİF İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .79

SONUÇ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .118

DARWINİZM'İN ÇÖKÜŞÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .121

Page 12: Dinde Pasifizm
Page 13: Dinde Pasifizm

11

Bize sadece ideal bir s›cakl›kla ›fl›k ileten Günefl, asl›nda

k›pk›rm›z› gaz bulutlar›ndan oluflan derin bir kuyu gibidir.

Kaynayan yüzeyinden milyonlarca kilometre öteye f›flk›ran

dev alev girdaplar›ndan ve dipten yüzeye do¤ru yükselen

dev hortumlardan oluflur. Bunlar canl›lar için öldürücüdür.

Ancak Günefl'in bütün öldürücü ›fl›nlar›, bize ulaflmadan ön-

ce atmosfer ve Dünya’n›n manyetik alan› taraf›ndan süzülür.

www.Kuraninmucizeleri.com/

Page 14: Dinde Pasifizm

12

Ördeklerin iyi yüzmelerinin nedenlerinden biri ayak par-

maklar›n›n aras›ndaki a¤lard›r. Bir ayaklar›n› geriye ittikle-

rinde bu a¤lar onlara daha fazla itme kuvveti verebilmek

için genifller. Bu önemli özellik, ördek yavrular›nda do¤duk-

lar› ilk andan itibaren vard›r. Ördek yavrular›n› yaflamalar›

için gerekli olan bütün özelliklerle birlikte yaratan herfleyi

bilen Yüce Allah't›r.

www.yaratilisgercekleri.com

Page 15: Dinde Pasifizm

13

Kedi yavrular›, do¤duklar›nda kör ve son derece savunma-

s›zlard›r. Yaklafl›k 100 gr a¤›rl›¤›ndaki bu minik yavrulara

bakabilmek için anne kedi çok az uyur. Sürekli, yavrular›n›n

s›cak kalmalar› ve ac›kt›klar›nda her an süt içebilmeleri için

karn›na yak›n bölgelerde durmalar›n› sa¤lamaya çal›fl›r. Yav-

rular da ilk hafta gözleri kapal› olmas›na ra¤men, süt içecek-

leri yeri bulmakta hiç zorluk çekmezler.

www.tesadufyok.com

Page 16: Dinde Pasifizm

14

Su kaplumba¤alar›, yumurtalar›n› b›rakmak için sahile ç›k-

t›klar›nda, tuzlu gözyafl› dökerler. Bunun sebebi ise fludur:

Kaplumba¤alar denizde yüzerlerken tuzlu su içtikleri için

vücutlar›ndaki fazla tuzdan kurtulmalar› gerekmektedir.

Gözlerinin kenar›ndaki bezleri kullanarak vücutlar›ndaki

fazla tuzu atm›fl olurlar.

www.denizlerdesanat.com

Page 17: Dinde Pasifizm

15

GGöökklleerrddee vvee yyeerrddee oollaann nnee vvaarrssaa,, ccaannll››llaarr vveemmeelleekklleerr AAllllaahh''aa sseeccddee eeddeerrlleerr vvee oonnllaarr bbüüyyüükkllüükk

ttaassllaammaazzllaarr.. ((NNaahhll SSuurreessii,, 4499))

www.evrimyok.net

Page 18: Dinde Pasifizm

16

Kara topraktan ç›kan farkl› koku, görünüfl ve lezzetli meyve-

ler Allah’›n rahmetinin tecellilerindendir. Tüm meyveler orta-

ya ç›kt›klar› ilk andan itibaren bir koku eksperi gibi hiç bo-

zulma olmadan kendi muhteflem kokular›n› ve lezzetlerini

muhafaza ederler. ‹nsanlar koku üretimi yaparken sürekli

kontrol yaparlar, meyvelerdeki kokunun tutturulmas› içinse

herhangi bir kontrole ihtiyaç yoktur. ‹stisnas›z dünyan›n her

yerinde kavunlar, karpuzlar, portakallar, limonlar, ananaslar,

hindistan cevizleri hep kendilerine has kokulara sahiptirler.

Page 19: Dinde Pasifizm

17

Görme gerçekleflirken bir saniyede meydana gelen ifllem sa-

y›s›, flu an mevcut hiçbir bilgisayar›n yapamayaca¤› kadar

yüksektir. Bu kadar h›zl› olmas›n›n yan›s›ra görmenin en fla-

fl›rt›c› ve mucizevi yan› a¤ tabakaya düflen ters görüntünün

beynin optik merkezinde düzeltilmesi ve bizim bu sayede

herfleyi düzgün ve yerli yerinde görmemizdir.

www.inancesaslari.com

Page 20: Dinde Pasifizm

18

Geliflmekte olan bir civcivin gereksinim duydu¤u besin ve

su, yumurtada mevcuttur. Yumurtan›n sar›s›, protein, ya¤, vi-

tamin ve mineraller içerirken, ak› da bir su deposu ifllevini

görür. Ayr›ca civcivin oksijen al›p, karbondioksitini d›flar› at-

maya ve mekanik darbelere karfl› koruyacak bir sisteme ge-

reksinimi vard›r. Gökten yere her ifli kontrolü alt›nda tutan

Allah, gereken herfleyi eksiksiz olarak yumurtada yaratm›flt›r.

www.materyalizminsonu.com

Page 21: Dinde Pasifizm

19

Baz› hayvanlar günlük ihtiyaçlar›n› karfl›larken ellerini çok

iyi kullan›rlar. Örne¤in bir rakunun elleri çok fonksiyonlu-

dur ve çok iyi bir dokunma duyusuna sahiptir. Rakunlar

hem suyun içindeyken, hem de d›flar›da iken yiyecek bul-

mak istediklerinde ellerini kullan›rlar. Ayr›ca sonbaharda

bol ya¤ depolayan rakunlar, k›fl uykusuna yatmamalar›na

ra¤men k›fl›n ço¤unu inlerinde dinlenerek geçirirler.

www.dogadakiayetler.com

Page 22: Dinde Pasifizm

20

En alttaki resimde 23 - 5 milyon y›ll›k s›rtlan kafas› fosili

görülüyor. S›rtlanlar›n hep s›rtlan olarak var oldu¤unun

delillerinden biri olan bu fosil, evrim teorisini yalanla-

maktad›r. Bugüne kadar dünyan›n dört bir yan›nda mil-

yonlarca fosil elde edilmifltir. Ve bu fosillerin tamam› ev-

rimin hiçbir zaman yaflanmad›¤›n› göstermektedir.

Dönem: Senozoik za-man, Miyosen dönemiYafl: 23 - 5 milyon yılBölge: ÇinGünümüz s›rtlanlar›na

bir örnek

www.inkaredenevrimciler.com

Page 23: Dinde Pasifizm

21

Zelkova serrata türüne dahil olan a¤açlar, günümüzde Japon-

ya, Kore, Çin ve Tayvan'da rastlanan bir türdür. Bu türün özel-

likle Japonya'da yetiflenlerine keaki ad› verilmektedir. Tüm

bitkiler gibi keakiler de var olduklar› ilk günden beri hiçbir

de¤iflikli¤e u¤ramam›fllard›r. Fosil kay›tlar› bu bilgiyi destek-

lemektedir. Resimde görülen keaki yapra¤› fosili 45 milyon

y›ll›kt›r ve günümüzdeki keaki yapraklar›yla t›pat›p ayn›d›r.

Altta zelkova serratatürüne ait bir yapra¤›ncanl› örne¤i görülüyor.

Dönem: Senozoik zaman,Eosen dönemiYafl: 45 milyon yılBölge: Green River Oluflumu,Wyoming, ABD

Page 24: Dinde Pasifizm

22

Üstte günümüz palmiye yapra¤›

Bitkilerin kökeni konusunda evrim teorisinin çaresizli¤i

ço¤u zaman evrimciler taraf›ndan da itiraf edilmektedir.

Örne¤in Cambridge Üniversitesi, Botanik bölümü profe-

sörlerinden Edred Corner, fosillerin bitkilerin sözde evri-

mini de¤il, Yarat›l›fl gerçe¤ini destekledi¤ini ifade etmek-

tedir. (Dr. Edred Corner, Sürekli Botanik Düflüncede Evrim, Chicago: Quad-

rangle Books,1961, s.9)

Dönem: Paleozoikzaman, KarboniferdönemiYafl: 300 milyon yılBölge: Washington,ABD

www.kainattakiuyum.com

Page 25: Dinde Pasifizm

23

Solda hiç bir de¤i-flikli¤e u¤ramayangünümüz yosunböce¤i görülüyor.

Günümüzde yaflayan yosun böceklerinin sahip oldu¤u

özelliklerin hepsine 50 milyon y›l önce yaflam›fl olanlar

da sahiptirler. Bu da, canl›lar›n sürekli bir de¤iflim içinde

olduklar›, aflama aflama geliflerek baflka türlere dönüfltük-

leri iddias›nda olan evrimin gerçek d›fl› oldu¤unu ispatla-

maktad›r.

Dönem: Senozoikzaman,Eosen dönemiYafl: 50 milyon yıl Bölge: Polonya

www.evrimteorisikuranlacelisir.com

Page 26: Dinde Pasifizm

24

Darwinizm'in karfl›s›nda çaresiz kald›¤› en önemli bulgu-

lardan biri de fosil kay›tlar›d›r. Bugüne kadar yaklafl›k

100 milyon fosil bulunmufl, bunlar›n tamam›n›n, nesli tü-

kenmifl veya bugün de yaflamakta olan canl›lara ait oldu-

¤u anlafl›lm›flt›r. Yeryüzünde hiçbir zaman evrim söz ko-

nusu olmad›¤› için ara canl›lar da var olmam›flt›r.

Günümüzdekiuzun bacakl› sinek

Günümüzkanatl› kraliçekar›ncas›

Dönem: Senozoik zaman,Eosen dönemiYafl: 45 milyon yılBölge: Rusya

www.yaratilisvebilimsiteleri.com

Page 27: Dinde Pasifizm

25

Yanda günümüzistiridyeleri görülüyor.

Bilinen en eski istiridye fosilleri Ordovisyen dönemine

(490 - 443 milyon y›l) aittir. Aradan geçen yaklafl›k yar›m

milyar y›la ra¤men istiridyelerin yap›s›nda herhangi bir

de¤ifliklik olmam›flt›r. Bundan 490 milyon y›l önce yafla-

m›fl olanlar da, 150 milyon y›l önce yaflam›fl olanlar da,

günümüzde yaflayanlar da birbirlerinin t›pat›p ayn›s›d›r.

Dönem: Mezozoik zaman,Jura dönemiYafl: 150 milyon yılBölge: fiili

www.evriminsonu.com

Page 28: Dinde Pasifizm

26

Altta milyonlarca y›lboyunca hiçbir de¤iflik-li¤e u¤ramayan keman

vatozlar›na bir örnek

Paleontoloji bilimi, canl›lar›n evrim geçirmediklerini,

hepsini Allah'›n yaratt›¤›n› ispatlayan say›s›z delil ortaya

koymufltur. Bu delillerden biri de resimde görülen 100

milyon y›ll›k keman vatozu fosilidir. Tropik ve subtropik

sularda yaflayan keman vatozlar›n›n 100 milyon y›ld›r de-

¤iflmediklerini, yani evrim geçirmediklerini gösteren bu

fosil karfl›s›nda Darwinistlerin yapabilecekleri bilimsel

bir aç›klama yoktur.

Dönem: Mezozoik zaman,Kretase dönemi

Yafl: 100 milyon yılBölge: Lübnan

Page 29: Dinde Pasifizm

27

En altta milyonlarcay›ld›r de¤iflmeyen

günümüz e¤relti otugörülüyor.

Resimdeki e¤relti otu sporu fosili yaklafl›k 308 milyon ya-

fl›ndad›r ve evrime meydan okumaktad›r. E¤er evrimcile-

rin canl›lar›n sürekli de¤iflerek gelifltikleri iddialar› do¤-

ru olsayd›, aradan geçen bunca zaman içinde e¤relti otla-

r›n›n dev a¤açlara dönüflmesi, spor hücrelerinin de¤ifle-

rek bambaflka yap›lar kazanmas› gerekirdi. Ancak 300

milyon y›la ra¤men böyle bir de¤iflim yaflanmam›flt›r.

Dönem: Paleozoik zaman,Karbonifer dönemi

Yafl: 308 - 294 milyon yılBölge: Polonya

www.detaysanati.com

Page 30: Dinde Pasifizm

28

Altta solda hiçbir de¤iflikli¤e u¤ramayan yak› böce¤ilarvas›n›n canl› örne¤i görülüyor.

Yak› böce¤i larvalar› yaflayabilecekleri bir yuva bulmak için

çok ilginç bir yöntem kullan›r. Larvalar, bir ot parças› ya da

ince bir dala, ortalama 460 bireylik koloniler halinde topluca

tutunurlar. Ancak bu öyle s›radan bir öbek de¤ildir; söz ko-

nusu öbek yak›ndan bak›ld›¤›nda bir kraliçe ar›y› and›r›r.

Erkek ar›lar, öbe¤in üzerine konduklar›nda tüm larvalar top-

lu olarak erkek ar›n›n karn›na yap›fl›rlar. Erkek ar›, bir difli

bulup çiftleflti¤inde de larvalar›n sorunu çözülmüfl olur.

Dönem: Senozoik zaman, Eosen dönemiYafl: 45 milyon yılBölge: Rusya

Page 31: Dinde Pasifizm

29

Bu bal›klar›n k›l›ç gibi uzayan üst çenelerinin iki yan›n-

da keskin ç›k›nt›lar vard›r. Bu yap›lar› nedeniyle "testere-

li" vatoz ismini alm›fllard›r. Testereli vatozlar›n fosil ka-

y›tlar›nda görülen tüm örnekleri, birbirlerinin ve günü-

müzde yaflayanlar›n ayn›s›d›r. Yüz milyon y›l› aflk›n süre-

dir devam eden bu ayn›l›k, Darwinistlerin iddialar›n› ge-

çersiz k›lmakta, evrimin hiçbir zaman yaflanmad›¤›n› is-

patlamaktad›r.

Dönem: Mezozoik zaman,Kretase dönemiYafl: 146 - 65 milyon yılBölge: Lübnan

Altta hiç de¤ifl-meyen günümüz"testereli vatoz-lar›ndan bir örnek.

www.evrimyalani.com

Page 32: Dinde Pasifizm

Liaoxiornis

Dönem: Mezozoikzaman, Kretase

dönemiYafl: 120 milyon

Bölge: Çin

Elde edilen tüm fosiller kufllar›n hep kufl olarak yaflad›k-

lar›n›, herhangi bir canl›dan türemediklerini göstermek-

tedir. Kufllar›n kara hayvanlar›ndan türedi¤i iddias›nda

olan Darwinistler de asl›nda bu gerçe¤in fark›ndad›rlar.

Kanatlar›n ve uçma mekanizmas›n›n evrimsel süreçle ve

mutasyon gibi rastlant›sal mekanizmalarla nas›l meydana

geldi¤ini aç›klayamazlar.

30

www.darwinizmnedir.com

Page 33: Dinde Pasifizm

Günümüze¤relti otu(yanda)

E¤relti otufosili (üstte)

Dönem:Paleozoik zaman,

Karbonifer dönemiYafl: 320

milyon yılBölge: ‹ngiltere

"Karadaki bitkilerin en dominant grubu olan angios-

permlerin evrimsel kökeni, bilim adamlar›n› 19. yüzy›l›n

ortalar›ndan beri flafl›rtmaktad›r... Bu soruna tatminkar

bir cevap bulunamay›fl› devam etmektedir ve sonunda ço-

¤u biyolog bu sorunun fosil kay›tlar›yla çözülmesinin

imkans›z oldu¤u sonucuna varm›flt›r." (N. F. Hughes, Paleobio-

logy of Angiosperm Origins: Problems of Mesozoic Seed-Plant Evolution, Cam-

bridge: Cambridge University Press, 1976, s. 1-2)

31

Page 34: Dinde Pasifizm
Page 35: Dinde Pasifizm

GGİİRRİİŞŞ

Pasif kelimesinin sözlük anlamı, "bir şeye karşı tepki göster-meyen, etkinliği olmayan, durgun, çekingen"dir. "Pasif bir insan"dediğimizde yapı olarak şevksiz, çevresindeki olaylarla ilgisiz, in-sanların sıkıntıları ve sorunları ile ilgilenmeyen, etrafındaki ak-saklıklara çözüm arayışı içinde olmayan, kendi içine kapalı, ken-di küçük dünyasında yaşayan bir insan modeli akla gelmektedir.Bu kitapta, söz konusu durağan yapıyı kasten sergileyerek buçirkin modeli sinsice Müslümanlar arasında yaşatmaya çalışaninsan karakterini anlatacağız. Bu insan modelini "pasifist" yani"pasifizmi savunan" olarak ele alacağız.

Müslümanlar arasında bulunan bazı insanlar iman edenlerinimani şevk ve heyecanlarına uymayan bir hal içinde olabilirler.Bu kişiler Müslümanların yaşadığı yüksek iman heyecanını içle-rinde yaşamaz, onların mutluluk ve huzurundan uzak, soğuk vedonuk bir hayat sürerler. Bu kişiler,Allah'ın büyüklüğünü kavra-ma, Kuran ahlakını benimseme isteğinde olmadıklarından, dinahlakının yaşanması ve anlatılması amacıyla yapılan her türlü gi-rişimde hep geride kalan, olanları uzaktan izlemekle yetinen birgörüntü sergilerler. Ne yaşantılarında ne de iman anlayışlarındacanlı, akılcı ve sağlıklı bir yaklaşımları yoktur.

Page 36: Dinde Pasifizm

Sevgi, yakınlık, samimiyet, dostluk, kardeşlik, sadakat, vefa,bağlılık gibi Allah'ın razı olacağını bildirdiği Müslümanların üs-tün ahlak özelliklerinden yoksundurlar. Bu kişiler kasten uygu-ladıkları pasiflikleri, cansız, şevksiz ve donuk kişilikleriyle etraf-larındaki insanlara negatif elektrik yayan, soğuk, duyarsız, sonderece resmi ve yakınlık kurulması imkansız; hepsinden önem-lisi de Allah korkuları olmayan, hain karakterli insanlardır.AllahKuran'da, "Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şa-

yet, size bir musibet isabet edecek olsa: "Doğrusu Allah,

bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der."

(Nisa Suresi, 72) ayetiyle Müslümanlara bu karakterdeki insan-ların kişiliklerini haber verir.

Allah Kuran'da yer alan daha birçok ayetle, MüslümanlarınKuran ahlakını tebliğ etmedeki şevklerini ve hızlarını, ağır dav-ranarak kırmaya çalışan bu yapıdaki insanları bizlere tanıtır.Onların bu sinsi sakinliklerinin ve ağırlıklarının altında yatangerçek niyetlerini, gizli planlarını anlamamızı sağlayan son dere-ce önemli bilgiler verir.

Müslümanları pasifize etmeyi amaçlayan bu insanlar, mümin-lerle birlikte yaşayan, iman ettiğini söyleyen ancak münafıkanetavırlar gösteren veya kalplerinde hastalık olan insanlar olabi-lir.Veya henüz imanı tam olarak kavrayamamış,Allah'ı gereği gi-bi takdir edemeyen zayıf imanlı kimseler olabilir. Bu insanlar,müminlerin arasında olmalarına rağmen din ahlakını anlamaktave yaşamakta çekimser, gevşek davranır, diğer müminlerin dekendileri gibi olmalarını isterler. Bunların yanı sıra, cahiliye ah-lakını yaşayan veya inkar edenler arasında da Müslümanlarıngüçlerini zayıflatmak, şevklerini ve heyecanlarını kırmak isteyenkimseler olabilir ve bu insanlar da müminleri engelleyebilmek

34 DİNDE PASİFİZM

Page 37: Dinde Pasifizm

için vargüçleriyle çalışırlar.Tüm bu kişiler, müminleri pasifize et-mek için açıkça faaliyette bulunabilecekleri gibi, sinsi ve gizliyöntemler de kullanabilirler. Örneğin, münafıklar ve kalplerindehastalık olan kimseler, inkar edenlerle işbirliği yaparak kendile-rince müminlerin aleyhlerine açıkça tuzaklar kurabilirler. Böyle-ce, iman edenlerin zarara uğramasını hedeflerler. Bununla birlik-te, verdikleri sinsi telkinler, olumsuz konuşmalar ve davranışla-rıyla da iman edenleri pasifize etmeye çalışabilirler.

Öte yandan bu insanların hemen hepsinin ortak olan bazıyönleri vardır. Bu alametlerin, iman edenlerin arasında bulunsa-lar da onlardan uzakta olsalar da söz konusu insanların üzerin-de oluşması kaçınılmazdır. Akıl zayıflığı, ferasetsizlik, tembellik,korkaklık, hainlik, sinsilik, mal hırsı, olumsuzluk, sevgisizlik, kibir,kıskançlık gibi -samimi müminlerde Allah'ın izni ile asla rastlan-mayan- bazı temel özellikler, bu kimseler üzerinde yoğun olarakgörülür. Bu ortak özellikler, farklı çevreler içinde veya aynı or-tamlarda dahi olsalar bu kişilerin, gerektiğinde müminler aley-hinde ittifak edebilmelerine neden olur.

Bu nedenle kitap boyunca, ağırlıklı olarak Müslümanlarınarasında yaşayan ve onları pasifliğe sürüklemeye çalışan kişilerinkullandıkları gizli ve açık yöntemler incelenirken, bir yandan dabu kimselerle ittifak etme potansiyeline sahip inkarcıların özel-likleri ele alınacaktır. Böylece iman edenleri pasifize etmek gay-reti içinde olan tüm karakter tipleri deşifre edilecektir. Müslü-manlara düşen görevin, din içinde pasif ve şevksiz bir Müslümanmodeli oluşturmak isteyen bu kötü niyetli insanlara karşı, Ku-ran ayetlerinde belirtilen fikri mücadeleyi yürütmek ve onlarındiğer insanları da pasifliğe yöneltmelerine engel olmak olduğuaçıklanacaktır.

35Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 38: Dinde Pasifizm

MMÜÜSSLLÜÜMMAANNLLAARR AARRAASSIINNDDAAKKİİPPAASSİİFFİİSSTT İİNNSSAANNLLAARR

Müslümanlar tüm hayatlarını Allah'ın rızasını kazanmayaadamış, cennete ulaşma umudu taşıyan, samimi insanlardır. Buamaçları onları her an canlı, şevkli ve uyanık tutmaktadır. İçin-de bulundukları şartlar ve ortam değişse de onların bu durum-ları hiç değişmez; samimi, şevkli,Allah'a karşı teslimiyetli tavır-larını korurlar.Allah'ın emir ve yasaklarına karşı hassasiyetleri-ni her an muhafaza ederler. Allah'a samimi olarak iman edenbir insan, tüm olayların Allah'ın kontrolünde ve belirlediği ka-der doğrultusunda işlediğine kesin olarak iman eder, her zor-luğun ardından mutlaka bir kolaylığın yaratılacağına inanır.Allahbu gerçeği Kuran'da şöyle bildirmektedir:

Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık var-

dır. Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşi-

rah Suresi, 5-6)

... Allah, hiçbir nefse ona verdiğinden başkasıyla yü-

kümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir

kolaylığı kılıp-verecektir. (Talak Suresi, 7)

Müslümanlar, Allah'ın sözünün mutlaka gerçekleşecek bir

Page 39: Dinde Pasifizm

vaat olduğuna kesin olarak inandıkları için, daha en başından birolayın tüm evrelerinde mutlaka güzel gelişmeler olacağına ve buolayın en hayırlı şekilde sonuçlanacağına inanırlar. Bu,Allah'a ke-sin bir bilgiyle inanan ve Kuran'ın hak kitap olduğunu bilen in-sanların iman şeklidir. İmanlarındaki bu kesin kararlılık sayesin-de Müslümanlar, dünya hayatında her an canlı, şevkli, imanın ge-tirdiği güzel bir coşku içinde yaşarlar.Allah'ın Kuran'da bildirdi-ği gibi "hayırlarda yarışan", sürekli güzel ahlak için çaba harcayanbir karakter gösterirler. Müslümanların bu şevkli yapısı ayetler-de şöyle haber verilir:

Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar

olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler

için hazırlanmıştır. (Al-i İmran Suresi, 133)

Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlar-

da) nöbetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulur-

sunuz. (Al-i İmran Suresi, 200)

Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf ola-

nı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda

yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. (Al-i İmran

Suresi, 114)

Gerçek Müslümanlar Allah'ın rızasını kazanmakta ve güzelahlakta gösterdikleri şevk ve heyecan ile diğer insanlardan ayrı-lırlar.Ancak "ben Müslümanım" diyen bazı insanların söyledikle-ri ile kalplerinde sakladıkları düşünceler çok farklı olabilir. Müs-lüman olduğunu iddia eden bir kişi iman ettiğini söylerken as-lında son derece zayıf bir imana sahip olabilir; hatta günün bi-rinde Allah'ın varlığından ve ahiretten yana ciddi şüpheleri olanbir kişi olarak ortaya çıkabilir. Allah böyle insanları Hac Sure-si'nin 53. ayetinde "kalplerinde hastalık olan" ve "kalpleri

(her türlü) duyarlılıktan yoksun bulunan" insanlar olarak ta-

37Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 40: Dinde Pasifizm

nıtmıştır.Allah'ın ayetlerinin gerçekleşmesi karşısında dahi, sözkonusu insanların kalplerinde samimi bir şevk ve güzel ahlaklıolma konusunda bir karar alma isteği oluşmaz. Buna rağmensamimi Müslümanların davranışlarını belli bir süre taklit ede-rek, tüm bu güzellikleri yaşıyormuş gibi bir görünüm vermeyeçalışabilirler.

Kendilerini salih bir Müslüman gibi göstermeye çalışırkenbir yandan gerçek Müslümanları da kendileri gibi ağır bir yapı-ya sürüklemeye gayret edebilirler. Kuran ahlakından uzak birhayatı makbul göstermeyi amaçlar, çeşitli hilelerle inananlarıcahiliye hayatına çekmeye çalışabilirler. Ancak bu insanlar herne yaparlarsa yapsınlar Allah'ın dinine ve samimi kullarına birzarar veremez, onları doğru yoldan ayıramazlar. Rabbimiz za-manı geldiğinde onların kalplerindeki hastalığı ortaya çıkarır:

Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinle-

rini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? (Mu-

hammed Suresi, 29)

İlerleyen bölümlerde detaylı olarak anlatacağımız gibi Müs-lümanların içinde gizliden gizliye pasif, tembel ve gevşek bir ya-pı kurmak amacı taşıyarak, Müslümanların arasında kendilerinigizleyen bu insanlar hiçbir sonuca ulaşamazlar. Gerçek niyetle-rini ortaya koyduklarında Müslümanlar için bu, şaşırtıcı olmaz.Çünkü yukarıda kısaca belirttiğimiz gibi onların samimiyetsiz-liklerini açığa vurmalarından çok daha önce feraset ve basiretsahibi Müslümanlar bu kişilerin kalplerindeki hastalığı, imani za-yıflıklarını -Allah'ın izniyle- teşhis ederler. Onların gevşeklikle-rinden hiçbir şekilde etkilenmez aksine Kuran ahlakını yaşama-ları için onlara ayetlerle öğüt verir ve hatırlatmalar yaparlar.Kuran'ın "İşte bunların, Allah kalplerinde olanı bilmekte-

38 DİNDE PASİFİZM

Page 41: Dinde Pasifizm

dir. O halde sen, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve on-

lara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle." (NisaSuresi, 63) hükmünce samimi olarak iman etmeyen bu kişilereetkili olacak sözler söylerler.

Ancak Müslümanların iyi niyeti ve her türlü çabasına rağmenbu insanların birçoğu inkarlarını sürdürürler.Allah bu insanlarındurumunu şöyle haber vermiştir:

Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı za-

man, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri

(amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçek-

ten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engel-

leyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koy-

duk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza

kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)

Salih Müslümanların yapması gereken, bu önemli tehlikeyekarşı uyanık olmaktır.Allah bir ayetinde "... kesin bilgiyle inan-

mayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşek-

liğe) sürüklemesinler." (Rum Suresi, 60) şeklinde buyurmuş-tur. Müslümanlar bu nedenle her türlü gevşeklik ve şevksizlik-ten ve bu görünümü verecek tavırlardan kaçınmalı, bu çirkin ta-vırları teşvik eden insanları da uyarmalıdırlar. Çünkü Allah, Ku-ran ayetlerinin yaşanmasını engelleme konusunda çaba harca-yan insanların uğrayacağı sonu bize şöyle haber vermiştir:

Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar;

işte onlar da azabın içine getirilmişlerdir. (Sebe Sure-

si, 38)

Ayetlerimiz konusunda acze düşürücü çabalar harca-

yanlar, alevli ateşin halkıdır. (Hac Suresi, 51)

39Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 42: Dinde Pasifizm

MMÜÜSSLLÜÜMMAANNLLAARRIINN AARRAASSIINNDDAAYYAAŞŞAAYYAANN PPAASSİİFFİİSSTT İİNNSSAANNLLAA--

RRIINN AAMMAAÇÇLLAARRII NNEELLEERRDDİİRR??

Pasifizmin en önemli risklerinden biri, bu zihniyeti savunaninsanların Müslümanlar arasında geliştirmeye çalıştıkları yapı-dır. Kendi menfaatlerini ve rahatlarını, dinin menfaatinden veMüslümanlardan önde tutan kişilerin en dikkat edilmesi gere-ken yönlerinden biri de, tutum ve davranışları ile diğer insan-lara özellikle de zayıf karakterli olan kimselere gizliden gizliyevermeye çalıştıkları mesajdır. Bu mesajın ne anlama geldiğinianlayabilmek için, pasifizmi savunan insanların karakterlerini vezihniyetlerini iyi tahlil etmek gerekir. Zira bu insanlar çoğu za-man,Allah'ın adını kullanabilmekte, davranışlarını sözde dindarolduklarını öne sürerek açıklayabileceklerini sanmaktadırlar.Dolayısıyla Müslümanların bu konuda dikkatlerinin çok açık ol-ması, pasifist insanların verdikleri telkinlerin nelere mal olabi-leceğini iyi teşhis ederek, gerekli tedbirleri almaları son dere-ce önemlidir. Benzer ahlaktaki insanlar Peygamber Efendimiz(sav) döneminde de yaşamış ve kendileri müminlerle birlikte

Page 43: Dinde Pasifizm

savaşmaktan kaçtıkları gibi, diğer Müslümanları da mücadeledenalıkoymak için faaliyet göstermişlerdir. Bu insanların durumunuRabbimiz şöyle bildirmiştir:

Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşleri-

ne: "Bize gelin" diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında

zorlu-savaşlara gelmezler. (Ahzab Suresi, 18)

Kuran'da pek çok ayette tarif edilen bu karakterin en belir-gin özelliği, inkarcı ideolojilere karşı yürütülen fikri mücadele-den olabildiğince kaçmak ve diğer müminleri de böyle bir mü-cadele içinde olmaktan alıkoymaktır. Bu kişiler hem tavırlarıylahem de konuşmalarıyla, fikri mücadelenin önemini hafifletmeye,müminlerin dikkatini başka yerlere yoğunlaştırmaya gayretederler. Fikri mücadelenin içinde yer almaktansa, geride kalma-yı tercih ederler. Şevk ve heyecanın,Allah yolunda çaba sarf et-menin kendilerini kayba uğratacağını öne sürerler.Ancak kaybauğramayacaklarını düşünürlerse, müminlere katılabilirler. Oysaiman edenlerin,Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, din ahlakın-dan uzak kimselerin fikir sistemlerine karşı; onları doğru yoladavet etmek, savundukları sapkın ideolojileri fikren mağlup et-mek için yürüttükleri mücadele, tarihi bir mücadeledir. Ku-ran'da bildirilen peygamber kıssalarında da bu fikri mücadeleninörnekleri görülmektedir.

Allah'ın varlığına ve birliğine iman eden, ahirette hesaba çe-kileceğinin bilincinde olan, Kuran ahlakını bilen insanların diğerinsanlara da bu gerçekleri anlatmaları kuşkusuz çok büyük birsorumluluktur. İnsanların bir kısmı bilgisizlik, bir kısmı da yanlışbilgilendirme nedeniyle Kuran ahlakını yaşamamaktadır. Kuranahlakının gereği gibi yaşanmaması ise, günümüzde insanlara bü-yük sıkıntı veren yolsuzlukların, ahlaksızlıkların, çatışmaların,yoklukların temelinde yer alan asıl unsurdur. Öte yandan, dün-

41Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 44: Dinde Pasifizm

yanın pek çok yerinde Müslümanlar da büyük sıkıntı ve sorun-larla karşı karşıyadırlar. Müslüman kadınlar ve erkekler"Rabbimiz Allah'tır" dedikleri için zulme uğratılmakta, ma-sum çocuklar kurşunların hedefi olmakta, mülteci kamplarındabinlerce Müslüman yokluk içinde hayatlarını devam ettirmeyeçalışmaktadırlar. Bu manzara karşısında, yapılması gereken el-bette yalnızca Müslümanlara değil, ihtiyaç içinde olan tüm in-sanlara aciliyetle yardım eli uzatmaktır. Üstelik, bu mazlum in-sanların sorunlarına geçici değil kalıcı çözümler üretilmesi deşarttır. Sorunun din dışı ideolojilerin telkinlerinden ve uygula-malarından kaynaklandığı gerçeği göz önünde bulunduruldu-ğunda, çözümün de Kuran ahlakının mümkün olduğunca hızlıbir şekilde yayılması olduğu açıkça görülmektedir. Bir ayetteşöyle buyurulmaktadır:

Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi

halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir

veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yar-

dım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklar-

dan zayıf bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsu-

nuz? (Nisa Suresi, 75)

Hal böyleyken, pasiflik taraftarı kişilerin, Müslümanları atılbir yapı içine itmeye çalışmaları, onları son derece önemli olanbu fikri mücadeleden geri tutmak istemeleri, zayıf imanlı kim-selere de mücadelenin gereksiz olduğu yanılgısını telkin etme-leri çok ciddi bir durumdur. İşte tüm bu nedenlerden dolayı bukişilerin söz konusu amaçlarına ulaşmak için izledikleri yolların,gizli ve açık uyguladıkları yöntemlerin bilinmesi ve deşifre edil-mesi gereklidir. Bu kişilerin sahte telkinlerine, ağırlıklarına vetembelliklerine karşı alınacak tedbir ise, müminlerin kendileri-ni ve mümin kardeşlerini teşvik edici bir tavır içinde olmaları,

42 DİNDE PASİFİZM

Page 45: Dinde Pasifizm

azimle, şevkle ve aşkla çalışmalarına devam etmeleridir. "Mü-

minleri hazırlayıp teşvik etmek" (Nisa Suresi, 84) hem herMüslümanın sorumluluğudur, hem de söz konusu kişilerin fitne-lerine karşı en önemli engellerden biri olacaktır.

İlerleyen satırlarda din ahlakında çekimser davranan, pasifkalmayı tercih eden bu insanların asıl amaçlarını inceleyeceğiz.

Sapkın Din Anlayışlarını Yaymak İsterlerMüminlerin arasında onları pasifizme sürüklemeye çalışan

kişilerin aslında gerçek Kuran ahlakından tamamen uzak, sonderece çarpık bir din anlayışları vardır. Bu anlayışlarının en be-lirgin özelliklerinden biri ise, dinin bir kısmını yaşayıp bir kısmı-nı yaşamamaları ve aslında, "İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucu

ile ibadet eder..." (Hac Suresi, 11) ayetinde buyurulduğu gibi,tam anlamı ile iman etmemeleridir. Dolayısıyla gerçek anlamdadinin tüm hükümlerini yaşamazlar.

Samimi Müslümanların ise hayatlarının her anı Allah'ın Ku-ran'da bildirdiği gibidir.Yeme ve içmelerinden temizlik anlayışla-rına, sevgi ve saygılarından vefalarına, fedakarlıklarına kadar yüz-lerce mümin özelliğinin birarada bulunması ile kazanılan ortakbir ahlak yapıları ve yaşam tarzları vardır. Gerçek bir dindar, za-man zaman çeşitli hataları olsa da, bu özelliklerin tamamını -hiç-birinden taviz vermeksizin- yaşama gayretinde olur.Ancak pasi-fizmi savunan kişiler, dinin tüm hükümlerini Allah'ın Kuran'dabildirdiği şekilde yaşamadan da Müslüman olunabileceğini önesürerler. Son derece sapkın ve Kuran ahlakına uymayan buinançları sebebiyle de samimi Müslümanlara ait pek çok özellik-ten yoksundurlar.

Onlar yaptıkları herşeyi taklidi olarak yapar ve Müslümantopluluğu arasında dikkat çekmemek amaçlı bir hayat sürerler.

43Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 46: Dinde Pasifizm

Allah'a ve elçiye kayıtsız şartsız itaat, tevazu, samimiyet,Allah'ave müminlere derin bir sevgi ve saygı, sadakat, vefa, fedakarlık,ince düşünce gibi güzel ahlak özelliklerini bu kişilerde görmekoldukça zordur. Örneğin müminlerin önemli bir özelliği olanfedakarlık onlar için uygulanması en güç özelliklerden biridir.Çünkü bir kişinin fedakar olması demek, kendi isteklerindenferagat edip karşı tarafın menfaatini ön planda tutması anlamı-na gelmektedir. Allah korkusu zayıf olan veya hiç olmayan bukişiler için ise, bu çok zor, adeta can yakıcı olur. Bu nedenle ge-nellikle fedakarlık yapmaları gereken durumlarda kendi nefisle-rinden olabildiğince az ödün vererek, sadece göstermelik tavır-larda bulunmayı tercih ederler.Ayrıca vicdanlarını samimi mü-minler gibi kullanmayan bu kişilerin her zaman "ben merkezli"hareket ettikleri görülür. Müminler küçük gibi görünen birolaydan hayati kararlarına kadar her anlarında vicdanlarınınemrettiği gibi davrandıkları için, bu kişilerin tavırları samimimüminlerin yaşantıları ile yanyana gelince çok dikkat çekiciolur.

İman eden bir insan için ölçü Allah'ın rızasıdır. Pasiflik taraf-tarları içinse önemli olan kendi menfaatlerine bir zarar gelme-den, insanları aldatabilmeyi başarmaktır. Çevrelerinde sözdedindar olarak bilinmek ve bunun için de görünürde belli konu-lara dikkat etmek bu kişiler için yeterlidir. Bu amaçla 5 vakitnamaz kılabilir, oruç tutabilir, zaman zaman fakirlere yardımedebilir, toplum içindeyken belirli kurallara uyabilirler. Ancakkötülüklere karşı fikri bir mücadele içinde olmaya asla yanaş-maz, akıl, feraset ve basiret gerektiren işlerden kaçınırlar.

Bu kişiler için amaç, minimum hareketle kendilerince mak-simum fayda sağlamaktır. Çevrelerine de bunun telkinini yapar-lar. Elbette kastettikleri fayda dünya hayatına yönelik menfaat-

44 DİNDE PASİFİZM

Page 47: Dinde Pasifizm

lerdir.Yoksa Allah rızası için fayda sağlamak isteyen insanın heran vicdanlı hareket edeceği açıktır. İnsanları aldatarak fayda sağ-layacağını zannedenlerin büyük bir yanılgı içinde oldukları ise,Kuran'da bize bildirilmiş olan bir gerçektir. Rabbimiz şöyle bu-yurmaktadır:

(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar,

yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.

(Bakara Suresi, 9)

Samimi olarak iman edenler ise, ellerindeki tüm imkanlarıkullanarak Allah yolunda güzel ahlakı yaymak için çaba gösterir-ler. Kişinin samimi imanının ve elçiye olan itaatinin en önemli öl-çülerinden biri, şevki, heyecanı ve özverisidir. Müminler asıl hoş-nut edilmesi gerekenin Rabbimiz olduğunu bilirler ve uykuların-dan yemeklerine, sevdikleri bir filmi seyretmekten alış verişegitmeye kadar günlük hayatın her detayında, an an vicdanlarınıkullanarak yaşarlar. Her zaman çok akıllı, tevekküllü, şefkatli,merhametli, ince düşünceli ve tevazulu olurlar. Kuran ahlakınıhayatlarına geçirmekte pasif davranan ve dinin ahlaki esaslarınaönem vermeyen kişilerde ise bu özellikler dikkat çekici şekildeeksiktir. Onların seçimleri çoğunlukla vicdanlarına göre değil,nefislerine göre olur.

Müslümanların Gücünü Kırmayı veOnları Yavaşlatmayı Amaçlarlar

Müslümanların arasında yaşayan münafık karakterli insanla-rın ana amaçlarından biri kendilerince dine ve Müslümanlaraolabildiğince zarar vermektir.Allah'ın "...onların 'hileli düzen-

leri' size hiçbir zarar veremez. Şüphesiz, Allah, yapmakta

olduklarını kuşatandır" (Al-i İmran Suresi, 120) ayetinin hük-mü gereği, gerçekte hiçbir zaman Müslümanlara zarar vereme-

45Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 48: Dinde Pasifizm

yecek olsalar da, her fırsatı bu amaçlarına ulaşmak için kulla-nırlar.

Sürekli hayır ve fayda getirecek işlerde bulunmak müminle-rin önemli özelliklerindendir. Müminler bir işleri bittikten son-ra hemen bir diğerine geçerek Allah'ın rızasını ve ahirette gü-zel bir makamı kazanma gayretinde olurlar. Onları pasifize et-meyi amaçlayan insanlar ise tam tersine, mümkün olduğuncaağır davranır, müminlere de engel olmaya çalışırlar. Müminlerinişlerine engel oldukları, onların vakitlerini alıp oyaladıkları tak-dirde bir zarar oluşturabileceklerini, en azından yapılacak fay-dalı işleri geciktirebileceklerini düşünürler. İlk bakışta onlarınoyalamaları ile müminlerin vakitlerinin gittiği ve bu kişilerin deamaçlarına ulaştıkları düşünülebilir. Oysa Kuran ahlakına göregerçek böyle değildir. İman eden bir insan için yaptığı işin içe-riği değil, o işi yapış amacı önemlidir. Diğer bir deyişle, müminher an Allah rızası için faaliyet gösterdiğinden, bu kişilerin en-gellemelerini ortadan kaldırırken de, başka bir şey için çabagösterirken de -Allah'ın izniyle- hayır kazanmaktadır. Ahirettede Allah'tan en hayırlı karşılığı alacağını umar.

Pasifist kişiler, müminlerin vakitlerini almak için genelde on-ları kendileri ile uğraştırırlar.Amaçları müminleri de bu şekildepasifize etmek; diğer işleriyle uğraşmalarına mani olarak Müs-lümanlar arasında ağır bir yapı meydana getirmektir. Bu neden-le, tüm güçlerini ve dikkatlerini İslam'ın hayrı, Müslümanlarınfaydası için toplayan müminlerin karşısına, çoğu suni olarakoluşturulmuş şahsi sorunları ile çıkarlar. Ahlaki bozuklukları,Kuran'a aykırı tavırları, yaptıkları işlerdeki özensizlikleri ileiman edenlerin dikkatlerini çekerler. Özellikle çok kolaylıklaanlayabilecekleri konuları anlamazlıktan gelmeleri, duyduklarıbir sözü duymamış gibi davranmaları, hemen yapılıp bitirilmesi

46 DİNDE PASİFİZM

Page 49: Dinde Pasifizm

gereken bir işte olmadık detaylara girerek geciktirmeleri, işleriağırdan almaları, cansız ve şevksiz olmaları ile Müslümanlarınönüne engel çıkartmaya ve onların hızlarını kesmeye gayretederler. Hemen yapılması gereken bir işi çeşitli bahaneler uydu-rarak erteler, yapılmaması gereken bir şeyi ise yaparlar. Ceva-bını çok iyi bildikleri halde sanki hiç bilmiyormuş gibi tekrartekrar aynı soruyu sorar, kendilerinden istenilen işi defalarca ta-rif ettirirler. Bütün bu tavırlardaki genel amaç, müminlerin vakit-lerini almak, yapılacak hayır işlerini mümkün olduğunca geciktir-meye çalışmak ve kalbinde hastalık olan diğer kişilere de olum-suz bir örnek oluşturmaktır.

Bu kişiler Müslümanların işlerine engel olmayı amaçlayıpzorluk çıkarırlarken, bir yandan da mümin topluluğu içindeki di-ğer kişilerin de kendileri gibi davranmalarını isterler. Onları darehavete sürüklemeyi amaçlarlar. Böylece hem kendilerininhem de mümkün olduğunca çok kişinin ağır davranmasını plan-larlar. Onların gevşek tavırlarından güç alan zayıf karakterli di-ğer bazı kişiler de işleri ağırdan almaya, zorluk çıkartmaya, mü-minleri kendileri ile uğraştırmaya niyet edebilirler. Olayları Ku-ran ahlakıyla değerlendirmedikleri için, Müslümanları pasifizeetmeye çalışanların yaptıkları olumsuz tavırları hatalı bulmaz,aksine onlar gibi davranmanın daha mantıklı olduğunu sanabilir-ler. Oysa gerek pasifize olmuş kişilerin gerekse onlardan etkile-nenlerin kararları ve bu yöndeki çabaları zannettikleri gibi dineverilmiş bir zarar değil, aksine çok hayırlı bir durumdur. Bu ki-şilerin varlığı ve faaliyetleri hem samimi müminlerin daha çokşevklenmelerine, hem de yaptıkları işlerde daha azimli ve böy-lece daha başarılı olmalarına aracı olur. Kuran'da bildirildiği gibi,doğru yola uyanlara, sapanların zarar vermesi mümkün değildir:

47Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 50: Dinde Pasifizm

Ey iman edenler, üzerinizdeki (yükümlülük) kendi ne-

fislerinizdir. Siz doğru yola erişirseniz, sapan size za-

rar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O, size

yaptıklarınızı haber verecektir. (Maide Suresi, 105)

Kuşkusuz bu kişilerin en büyük yanılgılarından biri, içlerin-de bulundukları durumun fark edilmediğini sanmalarıdır. Ku-ran'da karakterleri ve tavırları detaylı olarak tarif edilmiş butarz insanları, müminler kolaylıkla teşhis eder ve bunlara karşıgerekli tüm önlemleri en akılcı şekilde alırlar. Örneğin hiçbirzaman acil olarak yapılması gereken bir işi bu kişilere emanetetmezler. Allah'ın "Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline

(sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hük-

mettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor..." (NisaSuresi, 58) ayeti gereği emaneti ehline verir, onları bilinçli ola-rak geri planda tutarlar. Ancak bu kişiler içinde bulunduklarıakılsızlık nedeniysle bu tür durumlarda sevinir ve kendilerincebunu kendi uyanıklıklarının bir neticesi olarak değerlendirirler.Onlara göre önemli olan Allah'ın rızasını kazanmak olmadığıiçin, ne kadar az iş yaparlarsa o kadar karda olduklarını sanır-lar, oysa çok büyük zarardadırlar. Üstelik tüm yaptıklarıyla,Müslümanları pasifize etmenin aksine, onların dikkatlerini dahada açarak insan karakterlerini tanımak konusundaki tecrübele-rine önemli bir katkıda bulunmuş olurlar. Müminlerin bu kişi-lere öğüt vermeye devam etmeleri, onları yaptıkları kötülük-lerden sakındırmaya çalışmaları ise, bunun,Allah'ın kendilerineyüklediği bir sorumluluk olması nedeniyledir. Çünkü Allah imanedenlere iyiliği emretmeyi ve kötülükten sakındırmayı emret-miştir.

48 DİNDE PASİFİZM

Page 51: Dinde Pasifizm

Zayıf İmanlılar Üzerinde

Şeytani Bir Etkilerinin Olması

Kendilerini din ahlakını gereği gibi yaşamak konusunda pasi-fize etmiş kişilerin amaçlarından bir diğeri de, zayıf imanlı kim-seleri etkileri altında bırakıp, kendi taraflarına çekmektir. Fakatşeytanın etkisinde olan bu kişiler, yine ancak kendi ahlaklarınabenzer ahlaktakiler üzerinde olumsuz bir etki oluşturabilirler.Samimi müminlere hiçbir zarar veremezler.Allah samimi olarakiman edenleri şeytanın ve şeytanın dostlarının telkinlerindenkorur. Şeytanın samimi müminlerin üzerinde bir etkisinin olma-yacağı Kuran'da Allah'ın bildirdiği bir gerçektir:

(Şeytan) Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın şeye kar-

şılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana baş-

kaldırmayı ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici gös-

tereceğim ve onların tümünü mutlaka kışkırtıp-saptı-

racağım. Ancak onlardan muhlis olan kulların müstes-

na." (Hicr Suresi, 39-40)

Öte yandan münafık karakterli, kalbinde hastalık olan veyazayıf imanlı kişiler, pasiflik telkinlerinin etkisi altında kalabilirler.Pasifist kişilerin yaptıkları işleri ağırdan almaları, mücadele şevk-lerinin olmaması, Allah'ı anmakta gösterdikleri gevşeklik, feda-karlıktan kaçınmaları, son derece yüzeysel insanlar olmaları,mümkün olduğunca az iş yaparak idare etmeye çalışmaları, tem-bellikleri, her zaman her işte kolay olanı tercih etmeleri, cansızve ruhsuz bakışlarla etrafı süzmeleri, dindar olmanın derin şev-kinden ve neşesinden yoksun olmaları, daima uykulu ve bakım-sız bir görüntü sergilemeleri zayıf imanlı insanlara birer mesaj-dır. Bu tavırlarıyla, onları da gevşekliğe sürüklemek, kendilerinebenzetmek ve mümkün olduğunca çok kişiyi pasifize etmek is-terler. Bu kişiler, etkileri altına alabilecekleri insanları tavırların-

49Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 52: Dinde Pasifizm

dan ve üsluplarından tanır, öncelikli olarak bu tarz insanlara yö-nelirler. Kendi düşünce yapılarına uygun olduğuna inandıkları ki-şileri seçer, bu kişilere hiç kimsenin fark edemeyeceğini zannet-tikleri gizli mesajlar verir, gizli bir dil ile bu kişilerle anlaşırlar.

Müslümanlara fayda sağlayacak bir işi yapmak yerine, keyfibir işle oyalanmak kalbinde hastalık olan bir kişinin diğerlerine"bu kadar gayret etmenizin bir anlamı yok, bakın ben nasıl key-fime bakıyorum, siz de benim gibi yapabilirsiniz" mesajıdır. Feda-karlık yapılacak bir yerde bencillik yapmak, örneğin herşeyin eniyisini kendisine ayırmak ve Müslüman kardeşlerini düşünme-mek, "başkalarını değil önce kendinizi düşünün" demektir. Müs-lümanlara karşı teslimiyetli ve saygılı bir üslup yerine, iğneleyicive saygısız bir üslup kullanmak "karşınızdakini ancak böyle ezerve kendinizi üstün gösterebilirsiniz" telkini vermektir. Halbuki,onların mantıklarının tam tersine, insan fedakarlıktan kaçtığındadeğil fedakarlık yaptığında, cimrilik yaptığında değil cömert ol-duğunda, kibirli değil mütevazı olduğunda, öğüt almaktan kaçtı-ğında değil her öğüde fayda gözüyle baktığında gerçek huzuruve rahatlığı bulur. Dinde gevşeklik gösteren insanların savun-dukları yaşam tarzı ise, gerçek mümin ahlakı ile tamamen zıttır.

Zaten pasifliği yaymak isteyen kişilerin de amacı sabra, te-vazuya, teslimiyete, çalışkanlığa, fedakarlığa dayanan güzel ahla-kın değil, bencilliğe, tembelliğe, kibire, pisliğe dayalı kötü ahla-kın yayılmasıdır. Zayıf imanlı bazı kimseler de bu tavırlara vetelkinlere kanarak, kibirli davrandıklarında onurlu olacaklarını,fedakarlıktan kaçındıklarında zekice davranmış olacaklarını sa-nırlar. Oysa gerçekten akıllı ve zeki olan insan,Allah'ın kadrinitakdir edebilen, Rabbimiz'in bize emrettiği ahlakı yaşayabileninsandır. Gerçekten onurlu olan kimse ise,Allah'a ve Resulüneiman ve itaat eden kimsedir. İnsana aradığı huzuru, şanı, şerefi

50 DİNDE PASİFİZM

Page 53: Dinde Pasifizm

verecek olan yalnızca Allah'tır.Allah'ın emrettiği ahlaktan kaça-rak bunları kazanabileceklerini sananlar ise çok büyük bir kayıpiçindedirler. Rabbimiz insanların ancak Müslüman olmakla, hakdini yaşamakla şerefli bir hayat süreceklerini, kendi heva ve is-teklerine uyduklarında ise kayba uğrayacaklarını şu şekilde ha-ber vermiştir:

Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak

olsaydı hiç tartışmasız, gökler, yer ve bunların içinde

olan herkes (ve herşey) bozulmaya uğrardı. Hayır, Biz

onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunu-

yoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar.

(Müminun Suresi, 71)

Öte yandan bu insanlar topluluk içinde olduklarında gizli birdil kullanarak ya da kendi başlarına kaldıklarında açıkça Müslü-manların, peygamberlerin ve İslam'ın aleyhine olabilecek konuş-malar yapmaktan çekinmezler. Bu konuşmalarda sürekli mümin-leri eleştirmeye, kendilerince haksızlığa uğradıklarını düşündük-leri konuları dile getirmeye özen gösterirler. Samimi bir mümin-den ve yaptığı işten alaycı bir üslupla bahseder, bir yandan onuniyi bir insan olduğunu dile getiriyor gibi yaparken bir yandan daçalışmalarını kendilerince küçük görür, tavırlarını kınarlar. Böy-lece olumlu konuşuyormuş gibi gözükürken karşı tarafa sinsi birtaktikle olumsuz telkin yaparlar. Kuran'da münafıkların, mümin-lerin verdikleri sadakaları ve Allah yolundaki gayretlerini alaykonusu edinmeleriyle ilgili bildirilen ayet, bu tavrın bir örneğidir.Allah münafıkların bu çirkin ahlakını ve asıl alay konusu olanınkendileri olduğunu şöyle bildirmiştir:

Sadakalar konusunda, mü'minlerden ek bağışlarda bu-

lunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bu-

lamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah

51Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 54: Dinde Pasifizm

(asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için acı bir

azap vardır. (Tevbe Suresi, 79)

Tarih boyunca yaşamış mümin topluluklarının içinde rastla-nan bu kişilikteki insanların asla açıkça dile getirmedikleri, amagizli konuşmalarında telkinini verdikleri bir diğer önemli konuda elçilerle ilgilidir. Bu kişiler peygamberlerin yanında onlarınanlattıkları gerçekleri tasdik eder gibi davranırlar. Ama kendiyandaşları ile yaptıkları gizli toplantılarda aleyhinde konuşmalaryaparlar. Benzer ahlaktaki kişiler Peygamber Efendimiz döne-minde de yaşamış, O'nun aleyhinde gizli toplantılar düzenlemiş,bu toplantılarda müminlerin ve Hz. Muhammed (sav)'in aleyhi-ne planlar yapmışlardır.Ancak Allah'ın izniyle bu planları her za-man boşa çıkmıştır ve Rabbimiz'in bir kanunu olarak da hep bo-şa çıkacaktır.Allah bu gerçeği ayette şu şekilde bildirmektedir:

Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kulis),

iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan

(ürünü olan işler)dandır. Oysa Allah'ın izni olmaksızın

o, onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde

mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Müca-

dele Suresi, 10)

Peygamberimiz (sav) döneminde yaşayan zayıf imanlı kişile-rin ve münafıkların, Hz. Muhammed (sav)'in emir ve tavsiyele-rini uygulamamakta direndikleri, bu tavsiyeler hakkında saygıyauygun olmayan yorumlar yaptıkları bilinmektedir. Kendilerinebelki de defalarca tarif edilen bir konuyu sanki hiç duymamışgibi davranmaları, sonra kendilerine hatırlatıldığında bunu hiçbilmediklerini söylemeleri, bilseler ona göre davranacakları ya-lanını ortaya atmaları ve bu konuda çekinmeden yemin etme-leri bu yapıdaki insanların bilinen özelliklerindendir. Allah birayetinde bu yapıdaki insanlar söz konusu insanlar hakkında ina-nanları şöyle uyarmıştır:

52 DİNDE PASİFİZM

Page 55: Dinde Pasifizm

Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah'ın

yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap

vardır. (Mücadele Suresi, 16)

Rabbimiz bir başka ayetinde de ikiyüzlü insanlarla ilgili şöylebuyurmuştur:

Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla

"İnandık" diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba

harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutan-

lar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar

(haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine ko-

nulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın,

o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fit-

ne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah'tan

hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalp-

lerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir

aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azap vardır.

(Maide Suresi, 41)

Karışık ve her anlama çekilebilecek üsluplar kullanmak, so-rulduğunda "iyilikten başka birşey amaçlamadığını" iddia etmek,pasifizm uygulayan kişilerin sıkça başvurdukları bir sahtekarlık-tır. Kendilerince sahtekarlıklarını bu üsluplarının altına gizler,anormalliklerinin fark edilmeyeceğini, fark edilse bile durumukolayca tevil edebileceklerini sanırlar. Elçinin aldığı kararlarakarşı hoşnutsuzlukları, itaatsizlikleri ve teslimiyetsizlikleri hisse-dilmesine rağmen, mümkün olduğunca ahlaksızlıkları ile ilgili netdelil vermemeye gayret ederler. Böylece bir yandan iyi niyet id-diasında bulunarak Müslümanları pasifize etmeyi, bir yandan dazayıf imanlı insanları ortaya attıkları fitne dolu sözlerle etkileyipkendilerine taraftar yapmayı hedeflerler.Ancak onların bu tavır-larının asla başarıya ulaşmayacağını ve boşa çıkacağını Allah birayetinde şöyle bildirmektedir:

53Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 56: Dinde Pasifizm

Şüphesiz inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar

ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra 'el-

çiye karşı gelip zorluk çıkaranlar', kesin olarak

Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. (Allah,) Onların

amellerini boşa çıkaracaktır. (Muhammed Suresi, 32)

Müslümanların Arasına Cahiliye Yaşantısını Taşımak İstemeleri

Müslümanların arasında din ahlakından uzak bir yaşantı sür-meye çalışan kişiler genellikle hak olmayan, sapkınca yorumlan-mış, çarpık bir din anlayışı ile ortaya çıkarlar. Bu çarpık anlayış-ta, Kuran ahlakı insan hayatında olabildiğince az yer kaplamak-ta, sadece şekli olan ibadetler yer almaktadır. Oysa, "Şüphesiz

benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alem-

lerin Rabbi olan Allah'ındır" (Enam Suresi, 162) ayetiyle bil-dirildiği gibi Müslümanın her dakikası, yaşamının her anı Allah'ınemrettiği şekildedir. Diğer bir deyişle, din ahlakı iman eden birkimsenin tüm hayatını kapsar.

Pasifist kişiler ise, şekli ibadetlere kısmen de olsa önem ve-rirken, dinin özünü teşkil eden ahlaki esasları neredeyse tama-men yok sayarlar. Bu kişiler için ölçü Allah rızası ve Kuran ah-lakı değildir. Genellikle olayları, kendi cahil mantıklarına göre ve"bence" diye başlayan cümlelerle batıl inanışlarına göre değer-lendirirler. Bir türlü vazgeçemedikleri cahiliye hayatının ölçüle-rine göre bir değerlendirme yaparlar. Bu mantığa sahip kişile-rin bakış açısı ayette şu şekilde bildirilmiştir:

Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bil-

giyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha

güzel olan kimdir? (Maide Suresi, 50)

Olayları cahiliye anlayışıyla değerlendirmeleri, bu kişilerde

54 DİNDE PASİFİZM

Page 57: Dinde Pasifizm

ciddi mantık bozukluklarına neden olur. Müminler dünya hayatı-nın geçici, asıl yurdun ise ahiret olduğunu bilirler. Dünyadaki tümimkanlarını en güzel davranışlarda bulunmak için değerlendirir-ler.Amaçları Allah'ın rızası, rahmeti ve cennetidir. Bu sebeple dedünya hayatına dair konulara ancak gerekli olduğu kadarıylaönem verir, esas olarak ahiretlerini düşünürler. Pasifizmi savunankişiler ise dünyada geçirdikleri sürenin esas olduğunu sanır, dün-ya hayatı ile ilgili her konuya hırslı bir bağlılık gösterirler.

Cahiliye ahlakını kendi içlerinde yaşatıp, müminlerin arasınada sokmak isteyen bu kişiler özellikle kendilerini doğrudan ilgi-lendiren konularda çok hassas olurlar. Örneğin bir hastalığa ya-kalandıklarında tevekkülsüzlük ve korku içine girerler. Nefisle-rine çok düşkün oldukları için kendilerine bir zarar gelmesi ih-timali bile onların aşırı tepkiler vermelerine neden olur. Bu ki-şiler hem dünyaya çok önem verdikleri hem de kaderin varlığı-nı göz ardı ettikleri için hastalık onlarda adeta bir şok etkisi ya-par. Sürekli vesvese içerisinde olduklarından onlarca doktora dagitseler sakinleşemezler. Kullanacakları ilaçların, seçtikleri dok-torların kendilerini iyileştireceğini zannedip, yalnızca bunlardanmedet umarak iyileşmeye çalışırlar. Elbette, hasta bir insanındoktora başvurması, bu konudaki en uzman ve tecrübeli kişiler-den yardım alması, kendisine önerilen tedaviyi uygulaması ge-reklidir.Ancak bu sırada, tüm bunların Allah'ın yarattığı birer se-bep olduğunun, Allah dilemediği müddetçe en iyi doktora damuayene olsa, en etkili ilaçları da kullansa şifa bulamayacağınınbilincinde olmalıdır. Dünyadaki hiçbir ilaç, hiçbir teknoloji veyahiçbir doktor Allah dilemediği sürece hastalıkların iyileşmesiiçin bir vesile olamaz. Nitekim müminler hastalığı yaratanın daşifa verecek olanın da Allah olduğunu çok iyi bildiklerinden te-vekküllü ve teslimiyetli bir tavır içerisinde olurlar.

55Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 58: Dinde Pasifizm

Müslümanları pasifize etmeye çalışan kişilerin tevekkülsüz-lükleri ve telaşları kalbinde hastalık olan kişileri de içten içe et-kiler.Yaşadıkları endişeli ruh hali, çevrelerindeki bu insanlarında akılsızca yorumlarda bulunmalarına, benzer bir olayla karşı-laştıklarında aynı tevekkülsüzlüğü yaşamalarına neden olur. Za-ten pasifizmi savunan kişilerin hedefi de tevekkülsüzlükleri ile,Müslümanlar arasında kargaşaya neden olabilmek, yeterincebilgi sahibi olmayan veya zayıf imanlı olan kişileri telaşa sevkedebilmektir.

Din ahlakını yaşamakta pasif davranan kişilerin bir yönleride, cahiliye yaşamına karşı duydukları derin hayranlıktır. Cahi-liye toplumu içerisinde mevkiye, makama sahip olan ve cahili-ye ölçülerine göre itibar gören kişilere, onlar da çok değer ve-rir, onları gözlerinde büyütürler. Hatta bu kişilere benzemekiçin bir çaba içerisine de girerler. O kişiler gibi giyinerek, o ki-şilerin hayat tarzına benzer bir hayat tarzı edinerek, okudukla-rı gazeteleri okuyup, seyrettikleri televizyon programlarını sey-rederek, kullandıkları üslubu kullanarak bir anlamda onları tak-lit ederler. Elbette bir insanın, diğer insanların güzel özellikleri-ni örnek almasında bir sakınca yoktur.Ancak söz konusu kişi-lerin asıl olarak özendikleri ve taklit ettikleri bazı güzel özel-likler değil, cahiliyenin zihniyetidir. Düşünce yapıları, cahiliyemantıklarıyla şekillenmiştir. Neyin önemli neyin önemsiz oldu-ğunu, nerede nasıl davranılması gerektiğini, hangi tavırların doğ-ru hangilerinin yanlış olduğunu Kuran'a göre değil, cahiliyeninkurallarına göre belirlerler. Bu özenti nedeniyle, salih bir Müs-lüman olmak gayretinde olmaz ve cahiliye tarafından değer ve-rilen vasıfları edinmeye çalışırlar.

Herhangi bir konuda değerlendirme yaparken,Allah'ın var-lığının farkında olan bir insan gibi değil de, bu gerçekten tama-

56 DİNDE PASİFİZM

Page 59: Dinde Pasifizm

men gafil biri gibi yorumlar yaparlar.Ayrıca kendilerince bir üs-tünlük olduğuna inandıkları geçici değerlerle, müminlerin ara-sında da itibar kazanacaklarını zanneder ve bunlarla kibirlenir-ler.Ancak samimi müminler için insanların dünyevi özelliklerininbir anlamı yoktur.Ancak bir kişi bilgisini, kültürünü, imkanlarınıİslam'ın hayrı, Müslümanların yararı için kullanıyorsa muhakkakki bu güzel bir davranış olacak ve ahirette de bunun karşılığınıAllah'ın izniyle en güzel şekilde alacaktır. Fakat Allah'ın rızasınıgözetmeyip, geçici bazı özelliklerden dolayı kibirlenen kişilerebu özellikleri, dünyada da ahirette de bir kazanç getirmeyecek-tir.Ayette de bildirildiği gibi, mümin kimse için "... azığın en ha-

yırlısı takvadır..." (Bakara Suresi, 197) Bir başka ayette ise, öl-çünün sadece takva olduğu ve insanların dünyada edindiklerimaddi özelliklerin Allah Katında bir değerinin olmayacağı şu şe-kilde bildirilmiştir:

... Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya

da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz

Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

Müminler Kuran ahlakına uydukları için karşılarındaki kişininAllah'a olan bağlılığını,Allah korkusunu hissettikleri oranda o ki-şiye saygı ve sevgi duyar, cahiliye değerlerini asla ölçü almazlar.Pasiflik telkini yapanlardan ise, ancak olayları ve insanları Ku-ran'a göre değerlendirmeyenler etkilenebilirler. Bu insanlar on-ların tarzını örnek alır ve onlara benzemeye çalışırlar. Bu kişile-rin ortak özellikleri dünyada samimiyetin,Allah sevgisinin,Allahkorkusunun ölçü alındığı bir hayatın yaşanabileceğine inanma-malarıdır. Hiç kuşkusuz bu yanılgıları, bundan vazgeçmediklerimüddetçe, onları acı bir azaba sürükleyecektir.

57Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 60: Dinde Pasifizm

MMÜÜSSLLÜÜMMAANNLLAARRII NNAASSIILL PPAASSİİFFİİZZEE EETTMMEEYYEE

ÇÇAALLIIŞŞIIRRLLAARR??

Müslümanları pasifize etmeye çalışan kişilerin başvurdukla-rı belli yöntemler vardır. Kendi akıllarınca bu yöntemleri uygu-ladıkları takdirde, Müslümanların azim ve şevklerini kırabile-ceklerini, onları güçten düşürebileceklerini sanırlar. Kimi za-man sinsice kimi zaman da açıktan açığa bu yöntemlere başvu-rabilirler.Allah, "... Eğer güç yetirirlerse, sizi dininizden ge-

ri çevirinceye kadar sizinle savaşmayı sürdürürler..." (Ba-kara Suresi, 217) ayetiyle bu ahlaktaki kimselerin, müminleridinlerinden çevirebilmek için sürekli çaba göstereceklerini bil-dirmiştir.

İlerleyen sayfalarda bu insanların uyguladıkları taktiklerinbazılarını ele alacağız.Ancak bu yöntemleri incelerken unutul-maması gereken önemli bir husus vardır. Bu kişiler, gizli metod-lar kullandıklarında da açıkça çaba gösterdiklerinde de, Müslü-manları pasifize etmeyi, Allah'ın izniyle, başaramayacaklardır.Herşeyi yaratanın Allah olduğu gerçeğini tam anlamıyla bir tür-

Page 61: Dinde Pasifizm

lü kavrayamayan bu insanlar,Allah dilemedikçe kendilerinin hiç-bir şeye güç yetiremeyeceğini de anlayamazlar. Bununla birlikte,Allah'ın iman edenleri koruduğundan, onları mutlaka başarıyaulaştıracağından da gafildirler. Üstelik gerçek yüzlerini kimseninfark etmediğini ve bu yönlerinin açığa çıkmayacağını sanarak dabüyük bir yanılgıya kapılmışlardır. Allah müminlere, kalplerindehastalık bulunanların bu yönlerini mutlaka ortaya çıkaracağınıbildirmiştir:

İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ı gazablandı-

ran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin

karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çı-

kardı. Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın

kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar?

(Muhammed Suresi, 28-29)

Boş İşlerle Oyalamaya Çalışarak Müslümanla rın Dikkatlerini Dağıtmayı Hedeflemeleri Bir mümin için zaman son derece değerlidir ve iman eden

kimse geçirdiği her anı Allah rızası için en güzel şekilde değer-lendirmeye çalışır. İman edenlerin hayatları boyunca yerine ge-tirmeleri gereken pek çok sorumluluk vardır: Mümin, imanınıgüçlendirmek ve derinleştirmek, ahlakını güzelleştirmek içingayret göstermeli, insanlara gerçek din ahlakını anlatmak içinçaba harcamalı, din dışı ideolojilerle fikri alanda mücadele etme-li, ihtiyaç içinde olanlara yardım ulaştırmalı, sürekli salih ameldebulunmalıdır. Diğer bir deyişle müminlerin, bu sorumluklardankendilerini alıkoyabilecek her türlü boş işten sakınmaları gerek-mektedir. Rabbimiz, bir ayetinde iman edenlerin bu özelliğini,"Onlar 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir" (Mümi-nun Suresi, 3) şeklinde bildirmiştir. Bir başka ayette ise iman

59Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 62: Dinde Pasifizm

edenlerin boş şeylerle karşılaştıkları zaman, bunlardan yüz çe-virdikleri şöyle buyurulmuştur:

'Boş ve yararsız olan sözü' işittikleri zaman ondan

yüz çevirirler ve: "Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, si-

zin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun, biz

cahilleri benimsemeyiz" derler. (Kasas Suresi, 55)

Müslümanları pasifize etmeye çalışan kimseler ise, boş veyararsız işleri gündemde tutarak, müminleri oyalamak isterler.Böylece, iman edenlerin dikkatlerini dağıtacaklarını, onları iş-lerinden alıkoyabileceklerini düşünürler. İnsanları Allah'tanuzaklaştıran, ahirette hesap vereceklerini unutturan ve gafletedaldıran konuları tercih ederek ve bu konuları ön plana çıka-rarak müminleri de bunlarla oyalayabileceklerini sanırlar. Butarz insanların söz konusu özellikleri bir ayette şu şekilde bil-dirilmiştir:

İnsanlardan öyleleri vardır ki, bilgisizce Allah'ın yo-

lundan saptırmak ve onu bir eğlence konusu edin-

mek için sözün 'boş ve amaçsız olanını' satın alırlar.

İşte onlar için aşağılatıcı bir azap vardır. (Lokman

Suresi, 6)

Müslümanlara fayda sağlayacak konular yerine hiçbir değe-ri olmayan konulara yönelirler. Çevrelerindeki Müslümanlarınimanlarının güçlenmesine vesile olacak bir iman hakikati yeri-ne, dünya hayatının geçici değerlerini ön plana çıkaran konula-rı aktarırlar. Örneğin, son moda giyim tarzının ne olduğu, yeniçıkan araba modelleri, hangi lokantanın son zamanlarda dahaünlü olduğu, hangi tatil mekanlarında daha çok eğleneceklerigibi konuları sürekli gündemde tutarlar. Bu konulara önem ver-melerinin nedenlerinden biri, söz konusu insanların gerçekMüslüman ahlakını kazanmak yerine cahiliye yaşantısına özen-

60 DİNDE PASİFİZM

Page 63: Dinde Pasifizm

meleridir. Elbette Müslümanlar da bu konular hakkında sohbetederler ve sosyal yaşam içindeki gelişmelerden haberdar olur-lar.Ancak tüm bunların dünya hayatının geçici bir süsü olduğu-nu da unutmazlar. En güzel kıyafeti yaratanın, en konforlu ara-bayı yapanın, en güzel tatil mekanlarını var edenin Allah olduğu-nu bilirler ve eğer Rabbimiz bu nimetlerden kendilerine sunar-sa, bunun için Allah'a şükrederler. Gördükleri tüm güzelliklerinRabbimiz'in birer tecellisi olduğunun bilinciyle, yalnızca Allah'ayönelir ve her türlü nimet için Allah'a hamd ederler.

Müslümanları pasifize etmek isteyen kimseler ise, seçtiklerikonularla ve bu konuları anlatırken kullandıkları üsluplarıyla he-sap gününü göz ardı eder, dünya hayatı sanki hiç sona ermeye-cekmiş gibi davranırlar. Böylece, Müslümanların da kendileriylebirlikte dünya hayatına aldanacaklarına inanırlar. Oysa bu kişile-rin, Müslümanları pasifize etmek için başvurdukları bu yöntem-le başarıya ulaşmaları mümkün değildir. Çünkü Rabbimiz'in Ku-ran'da bildirdiği önemli mümin özelliklerinden biri, yukarıda dabelirttiğimiz gibi, boş işlerden yüzçevirmektir. Samimi olarakiman eden bir kimse, vicdanının ilhamıyla hangi işin boş ve ya-rarsız, hangi işin hayırlı ve faydalı olduğunu hemen kavrar ve ge-reken tedbiri alır.Allah Kuran'da, cennetin özelliklerini bildirir-ken, müminlerin orada boş ve saçma hiçbir söz işitmeyecekle-rini de haber vermiştir:

İçinde, ne 'boş ve saçma bir söz' işitirler, ne bir yalan.

(Nebe Suresi, 35)

Onda 'boş bir söz' işitmezler; sadece selam(ı işitir-

ler)... (Meryem Suresi, 62)

Dünya hayatında kendilerini cennet için hazırlayan tüm imansahipleri de bu gerçeğin bilinciyle hareket eder ve dünya haya-tına aldanıp, boş şeylere dalmazlar. Müminlerin bilincinde olduk-

61Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 64: Dinde Pasifizm

ları bir başka gerçek de, Rabbimiz'in, insanları Allah yolundanalıkoymak isteyen kimselerin tüm işlerini boşa çıkaracağıdır.Ayette şöyle buyurulmuştur:

Onlar ki inkar ettiler ve Allah'ın yolundan alıkoydu-

lar, (işte Allah da) onların amellerini giderip-boşa çı-

karmıştır. (Muhammed Suresi, 1)

Tedbir Almalarını Engelleyerek

Müslümanları Savunmasız Bırakmaya

Çalışmaları

İman edenlerle inkarcılar arasındaki fikri mücadele tarihinher döneminde devam etmiştir. Kuran'da peygamberlerin veonlara biat eden müminlerin, din ahlakını yaymak için göster-dikleri çabanın karşılığında inkar edenlerin iftiralarına maruzkaldıkları, suçsuz yere tutuklandıkları, yurtlarından çıkarıldıkla-rı ve hatta öldürüldükleri haber verilmektedir. PeygamberimizHz. Muhammed (sav) ve sahabenin hayatı da, bu büyük müca-delenin en önemli örneklerinden biridir. Mekkeli müşrikleri Birve Tek olan Allah'a iman etmeye davet eden Peygamberimiz(sav), müşrikler tarafından ölümle tehdit edilmiş, müşriklerinakıl almaz iftiralarıyla karşılaşmış ve tüm bu baskıların netice-sinde yanındaki müminlerle birlikte Medine'ye hicret etmiştir.

Peygamberimiz (sav) döneminde yaşayan ve müminleri pa-sifize etmek isteyen kişiler ise böylesine zor koşullarda dahi ta-vırlarıyla ve üsluplarıyla, müminleri gerekli tedbirleri almaktanengelleyecek bir yol izlemişlerdir. Peygamberimiz (sav)'e ve sa-habeye destek olmak için hiçbir hazırlık yapmadıkları gibi, mü-minleri karşı karşıya oldukları durumun boyutları hakkında dayanlış bilgilendirmeye çalışmışlardır. Rabbimiz'in, "Eğer (sava-

62 DİNDE PASİFİZM

Page 65: Dinde Pasifizm

şa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlar-

dı..." (Tevbe Suresi, 46) ayetiyle buyurduğu gibi asıl amaçlarımücadeleden kaçmak olan bu insanlar, hiçbir hazırlık yapmaya-rak etraflarındakilere "hazırlık yapmayı gerektirecek önemli birdurum olmadığı" mesajını vermek istemişlerdir. Böylece hemmüminlerin mücadele şevkini kırmayı hem de herhangi bir du-rumda müminleri savunmasız bırakmayı hedeflemişlerdir.

Tedbirli davranmak ve her koşula karşı hazırlıklı olmak isemümin özelliklerinden biridir. İman edenler, hem kendi sosyalyaşamlarında hem de tüm Müslümanları ilgilendiren konulardaher türlü ihtimali düşünerek hareket eder, alınması gereken hertürlü tedbiri kapsamlı olarak düşünür ve alırlar. Müslümanlarıpasifize etmeye çalışan insanlar da, yanlış bilgilendirmelerle yada kendi çarpık mantıklarını müminlere kabul ettirmeye çalışa-rak, iman edenleri tedbir almaktan alıkoymak isterler. Bununiçin uyguladıkları yöntemlerden biri de, gerçek din ahlakını ya-şamayan bazı insanları da müminlere dost göstermeye çalışmak,böylece müminlerin bu tarz kişilerin neden olabileceği durum-lara karşı önlem almalarını engellemektir.

Pasifist insanların sapkın inanışlarına göre, bir kişinin "inan-dım" demesi mümin kabul edilmesi için yeterlidir. Halbuki buçok yanlış bir bakış açısıdır. Şüphesiz iman ettiğini söyleyen birkişinin bu ikrarı son derece önemli ve değerlidir.Ancak bununtavır ve davranışlarla da desteklenmesi, kişinin sözünün inanılırve güvenilir olması için şarttır. İman ettiğini söyleyen Bedevileriçin Rabbimiz'in Kuran'da bildirdiği, "... Siz iman etmediniz;

ancak 'İslam (Müslüman veya teslim) olduk deyin. İman

henüz kalplerinize girmiş değildir'" (Hucurat Suresi, 14) aye-tiyle, "iman ettik" demekle imanın kalbe yerleşmeyebileceğineişaret edilmektedir. Bununla birlikte Allah, iman edenleri mutla-

63Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 66: Dinde Pasifizm

ka sınayacağını, "iman ettik" demekle insanların bırakılmayaca-ğını buyurmaktadır: "İnsanlar, (sadece) "İman ettik" diye-

rek, sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?" (AnkebutSuresi, 2)

Samimi olarak iman eden bir kimse, helal ve haramlara uy-ma konusundaki hassasiyeti, Kuran'da bildirilen tüm hükümle-ri eksiksiz yerine getirmesi, kararlılığı, sabrı, tevekkülü, sadaka-tı,Allah'a teslimiyeti, kadere imanı, şükrü, tevazusu ile imanınınve dindarlığının derinliğini ortaya koyar. Pasifizmi hakim etme-ye çalışan kişilerin olayları değerlendirişinde ise bambaşka öl-çüler vardır. Bu ölçülerin başında menfaatleri gelmektedir.Menfaat sağlayacağını düşündükleri kimseleri, yukarıda saydığı-mız mümin özelliklerinin hiçbirini göstermeseler dahi, müminolarak kabul edebilirler. Müslümanlara da bunu kabul ettirme-ye çalışırlar. Kendilerine göre iyilik ve kötülük ölçüleri vardır.Bu batıl ölçülere göre, kendilerine gelecek sağlayacağını um-dukları bir insanı -ahlakını hiç göz önünde bulundurmadan- "iyiinsan" olarak adlandırabilirler. Dünyevi menfaatlerine engelolacağına inandıkları bir insanı ise, kolaylıkla "kötü" olarak ta-nımlayabilirler. Bu nedenle,Allah'ın sınırlarına uymayan kimse-lerle dostluk kurmakta, onları koruyup kollamakta bir sakıncagörmezler.

Örneğin, Müslüman olduğunu söyleyen ancak kumar oyna-yan bir insanın, ya da iman ettiğini söyleyen fakat 5 vakit namazkonusunda hassasiyet göstermeyen bir insanın yanlış yolda ol-duğunu kabullenmezler. Namaz kılan ancak haksız kazanç sağ-lamaya devam eden, oruç tutan fakat ihtiyaç içinde olanlarayardım etmeyip mal hırsı yapan, yalan söyleyen bir kimsenin as-lında hatalı bir tutum içinde olduğuna inanmaz, tam tersine buinsanların hatalarını savunmaya çalışırlar. Bir insan cahillikten,

64 DİNDE PASİFİZM

Page 67: Dinde Pasifizm

bilgi eksikliği nedeniyle ya da vicdanını tam kullanmadığı için birhata olarak Kuran ahlakını eksik uygulayabilir, ancak kendisinehatırlatıldıktan, doğru olan anlatıldıktan sonra bu tavrından he-men vazgeçmesi gerekir. Samimi bir insan doğruyu görür gör-mez, ona uyar ve hatalı tutumunu hemen terk eder. Burada kastedilen samimiyetle hata içinde olan kimseler değildir. Pasifizmiyaymaya çalışan insanların ısrarla savunmaya devam ettikleri ki-şiler, bildikleri halde doğruya uymayan,Allah'ın hükümlerini ga-yet iyi anladıkları halde tavırlarında bir değişiklik yapmayan, bu-na rağmen "Müslüman olduğunu" iddia eden kişilerdir.

Aslında bu tarz kişilere cahiliye toplumu içinde sıkça rastla-nabilir. Bunlar dinin hükümlerini tam anlamıyla uygulamamaları-na rağmen dini açık açık da reddetmezler. Zaman zaman namazkılar, kimi zaman oruç tutar, kendilerine sorulduğunda "asla kö-tülük istemediklerini" söyler, ancak Allah'ın pek çok emrini ye-rine getirmemekte bir mahsur görmezler. Arada sırada, haramolan bir fiili işlemekten de çekinmez, iyi niyetli olduklarını iddi-a ederek Allah'ın kendilerini bağışlayacağını söylerler. Bu kişile-re göre kimi zaman namazları kaçırmanın, çoğu zaman sabahnamazına kalkmamanın, arada kumar oynamanın, gerektiğindefaiz kullanmanın, sağlık sorunu gibi meşru bir sebebi olmasa dabazı günler oruç tutmamanın mahsuru yoktur. Oysa tamamençarpık bir mantığın ürünü olan bu yorumlar, Kuran ahlakına ay-kırıdır.

Resulullah Efendimiz (sav) de ibadetleri eksiksiz yapmanınönemini haber vermiştir. Örneğin namaz kılmamanın ya da na-maz vaktini geçirmenin ne kadar tehlikeli olduğunu mübarekhadis-i şeriflerinde şöyle bildirmiştir:

Imam-i Sâfi ile Beyhakî'ye göre Peygamberimiz (sav):“Herhangi birvakit namazı kılmaksızın vaktini geçirenler yuvası dağılmış, malını

65Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 68: Dinde Pasifizm

mülkünü elden kaçırmış gibidirler.” buyuruyor. (Imam Gazali - Mü-kasefetü´l Kulub - Kalplerin Keşfi)

Pasifist kişiler, davranış tarzlarının doğru olduğundan çokemindirler. Büyüklerinden böyle gördüklerini, bu yaptıklarınıngeleneklerine uygun olduğunu öne sürerler. Bu tavırları Ku-ran'da şöyle haber verilmiştir:

Ne zaman onlara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" de-

nilse, onlar: "Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğu-

muz şeye (geleneğe) uyarız" derler. (Peki) Ya ataları-

nın aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış

idiyseler? (Bakara Suresi, 170)

Müminler Allah’ın rızasını kazanmak, O’na yakınlaşmak,Rabbimize olan teslimiyetlerini ve boyun eğiciliklerini göster-mek için ibadetleri büyük bir fırsat olarak görür, huşu içinde buibadetlerini yerine getirirler. Pasifist insanların en tehlikeli yön-leri ise, geleneklerine ve batıl anlayışlarına dayanarak peygam-berlerin anlattığı hak dine uymayı reddetmeleridir.Atalarındanböyle gördüklerini söyleyerek çirkin hayasızlıklar işlemeye de-vam eder ve hatta Allah'ın kendilerine bunu emrettiği yalanınısöylerler. (Araf Suresi, 28) Peygamberlerin ve elçilerin davetettiği yola uymaz, ısrarla ve pervasızca atalarının yolunun doğ-ru olduğunu iddia ederler. (Araf Suresi, 70) Vicdanlarıyla pey-gamberlerin tebliğ ettiklerinin doğru ve hak olduğunu bildikle-ri halde, bunu "daha önceki atalarından duymadıklarını"

(Kasas Suresi, 36) öne sürerek ahlaksızlıklarına devam ederler.Bu nedenle Müslüman olduklarını öne sürdükleri halde, sami-mi Müslümanların karşısında yer alır, Allah'ın Kuran'da emret-tiği ahlakı kendileri yaşamadıkları gibi diğer insanların yaşama-sına da engel olmaya çalışırlar. Bunun için de müminleri çeşitliyollarla pasifize etmek için uğraşırlar. Bu kişileri "Müslüman-

66 DİNDE PASİFİZM

Page 69: Dinde Pasifizm

lara karşı olan Müslümanlar" olarak adlandırmak mümkün-dür.

Pasifliği savunan kimseler de samimi müminlere karşı, sözdeMüslüman olduğunu söyleyen bu tarz insanlarla iş birliği yapar-lar. Çünkü aynı bu kimseler gibi, pasiflik taraftarları da açıkça di-ni reddettiklerini söyleyemez, dini kısmen uygulayarak kendile-rine haklı zemin oluşturmaya çalışırlar.Ayrıca böyle bir yapınınvarlığı, kendi ahlaksızlıklarını kamufle edebilmek için de önemlibir fırsattır. Müslümanlara da bu sapkın bakış açısını telkin et-meye çalışır ve bu yönleriyle de Müslümanları pasifize etmeyiamaçlarlar.

Daha önce de belirttiğimiz gibi, din dışı ideolojilere karşı yü-rütülen fikri mücadele müminlerin önemli sorumluluklarındanbiridir. Pasifizm taraftarlarına göre ise, din ahlakından uzak birkimse dahi "dost" kabul edilebileceği için böyle bir mücadeleortamı da doğal olarak ortadan kalkmaktadır.

Halbuki, Rabbimiz Kuran'da bizlere Müslüman olduklarınısöyledikleri halde, aslında iman etmeyen insanların gerçek yü-zünü haber vermiştir. Bunlar, Müslümanlarla karşılaştıklarında"iman ettiğini" söyleyen, şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise,"... Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay

ediyoruz" (Bakara Suresi, 14) diyen kimselerdir. Böyle bir iki-yüzlülük içinde olan kimselere müminlerin asla güvenmeyeceğiaçıktır. Çünkü bu kimseler, menfaatleri ile çatışmadığı müddet-çe iman edenlere dost görünürken, en küçük bir çatışmada tersdönecek ve hatta müminler aleyhinde tuzaklar kurmaya kalkı-şacaklardır. Bu, Peygamberimiz (sav) dönemindeki müşrikleringösterdikleri ahlakın bir benzeridir. Mekkeli müşriklerin bir kıs-mı da, Peygamberimiz (sav)'le anlaşma imzalamalarına rağmenher fırsatta anlaşma hükümlerini bozmaya kalkışmış, müminlere

67Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 70: Dinde Pasifizm

karşı tavırlarını açıkça ortaya koymuşlardır. Rabbimiz ayetindeşöyle bildirmiştir:

Nasıl olabilir ki!. Eğer size karşı galip gelirlerse size

karşı ne 'akrabalık bağlarını', ne de 'sözleşme hü-

kümlerini' gözetip-tanırlar. Sizi ağızlarıyla hoşnut kı-

larlar, kalpleri ise karşı koyar. Onların çoğu fasık kim-

selerdir. (Tevbe Suresi, 8)

Sözleri ile müminleri hoşnut kılmaya çalışan ancak kalbenhak dine karşı direnen kimselerin gerçek yüzü "iş kararlılık ge-rektirdiği zaman" ortaya çıkar.Allah, müminlere "iş kesinlik ve

kararlılık gerektirdiği zaman, Allah'a sadakat gösterme-

lerini" (Muhammed Suresi, 21) emretmiştir.Allah'tan gereği gi-bi korkmayan, yaptıklarının ahirette hesabını vereceğini kavra-yamayan kimseler böyle anlarda kendilerini belli ederler. Dola-yısıyla samimi olarak iman edenlerin, bu kişileri teşhis etmele-ri oldukça kolaydır. Her ne kadar dinde pasif davrananlar, -ken-dilerine pek çok yönden benzeyen- bu kişilerin esasında sami-mi olduklarını, dini eksik bildikleri için tam manasıyla uygulaya-madıklarını söyleyerek onları savunsalar da, müminler duru-mun farkındadırlar. Zira bunlar, bilmediklerinden değil bildikle-ri halde, kabul etmediklerinden hak dini yaşamamaktadırlar.Ya-şam tarzlarıyla, ahlaklarıyla ruh hallerini ve mantık örgülerinigözler önüne seren bu insanlara karşı, müminler doğal olarakmesafeli yaklaşacak, bunlara karşı içten bir sevgi ve saygı bes-lemeyeceklerdir. Allah'ın koyduğu sınırları korumayan, Kuranahlakını gereği gibi yaşamayanlara sevgi besleyenler, din ahlakı-nı yaşamakta çekimser davrananlar, Müslümanları pasifize et-meye çalışanlardır. Müminlerin ise Allah'a ve Resulüne karşıolanlarla hiçbir dostluk bağı kurmadıkları ayette şöyle bildirilir:

Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim

68 DİNDE PASİFİZM

Page 71: Dinde Pasifizm

(topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldı-

ran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş ol-

sunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister

kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. On-

lar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yaz-

mış ve onları Kendi'nden bir ruh ile desteklemiştir.

Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacak-

tır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan

razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte on-

lar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın

fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtu-

luş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)

İnkar Edenleri Kullanarak İman Edenleri

Yılgınlığa Sürüklemeyi Amaçlamaları

Yukarıda anlattığımız gibi, din ahlakını yaşamakta çekimserdavranıp Müslümanları da pasifize etmek isteyenler,Allah'a imanetmeyen ve Kuran ahlakını yaşamayanlarla rahatça dostluk ku-rabilirler. Ancak genellikle bu kişilerle gizliden gizliye bir arka-daşlık kurar ve mümkün olduğunca bu arkadaşlıklarını mümin-lere hissettirmemeye çalışırlar. Müminlerden bunu fark edenlerolduğunda ise çeşitli yalanlar uydurarak, esasında onlarla gerçekbir dostluklarının olmadığını, sadece teknik bazı sebeplerdendolayı görüştüklerini iddia ederler. Allah onların yalan söyle-mekte olduklarını şöyle haber vermektedir:

Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli

(dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne

sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği)

bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar. (Mücade-

le Suresi, 14)

69Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 72: Dinde Pasifizm

Burada belirtmek gerekir ki, sosyal yaşam içerisinde müminfarklı görüşleri olan kişilerle ilişki içinde olabilir, bu son derecedoğaldır. İlişki içinde olduğu tüm insanlara karşı da nezaketlidir.Ancak kalben gerçek sevgi ve saygı elbette sadece iman eden-lere yöneltir. Müminlerin tek dostu, velisi ve yardımcısı Allah,O'nun Resulü ve samimi olarak iman eden diğer müminlerdir.Ayette şöyle buyurulmuştur:

Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O'nun elçisi, rü-

ku' ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren

mü'minlerdir. (Maide Suresi, 55)

Kalplerinde hastalık bulunanlar ise,Allah ve Resulüne çağı-rıldıklarında, "kaçabildiklerince kaçarlar." (Nisa Suresi 61)Elçiyi ve müminleri dost edinmek yerine, inkar edenlerle sami-miyet kurarlar. Bu kişilerin inkar edenlerle dostluklar kurmala-rının ardında ise pek çok sinsi plan vardır. Öncelikle, ayetlerdede buyurulduğu gibi, bu insanlar asıl olarak hangi tarafta olduk-larına karar verememiş kimselerdir. Bir yandan müminlerle ha-reket ederken bir yandan da içten içe inkar edenlerin yaşamtarzına özlem duyarlar. Kesin kararlı olmadıkları ve bir gün mü-minlerle ilişkilerini tamamen koparma ihtimalleri olduğu için,diğerleriyle de ilişkilerini tamamen kesmezler. Gerçek anlamdaiman eden bir kişininse yaşamı boyunca müminleri dost edine-ceği onlardan uzakta bir hayatı aklından bile geçirmeyeceğiaçıktır.

Nitekim Allah onların bu kararsızlığını "Arada bocalayıp

dururlar. Ne onlarla, ne bunlarla...." (Nisa Suresi, 143) aye-tinde bildirmektedir.Tedirginliklerinin bir diğer nedeni de inkaredenlerle gizliden gizliye iş birliği yaparak müminler aleyhindetuzaklar kurmalarıdır. Bu şekilde müminlere zarar verebilecek-

70 DİNDE PASİFİZM

Page 73: Dinde Pasifizm

lerini, onların fikri mücadelelerine engel olabileceklerini sanır-lar. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) dönemindeki münafık-ların,Allah'ın Resulünden ayrı bir mescid edinmeleri ve buradamüminler aleyhinde inkar edenlerle iş birliği yapmaları bu du-rumun örneklerindendir.Ayette şu şekilde bildirilmektedir:

Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), mü'minlerin ara-

sını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı sa-

vaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilik-

ten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var

ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik

etmektedir. (Tevbe Suresi, 107)

Ayette de bildirildiği gibi, bu kimselerin en belirgin özellikle-rinden biri de tüm bunları yaparken "iyi niyetli olduklarını" id-dia etmeleridir. Oysa amaçları Müslümanlara fayda sağlamak de-ğil, tam tersine inkar edenlerle iş birliği yaparak Müslümanlaraengel olabilmektir. Gerçekten iyilik isteyen bir insanın, Allah veelçisinin yoluna uyacağı açıktır. Müminler Allah'ın ve elçisinin va-adinin hak olduğunu, muhakkak gerçekleşeceğini bilir ve yalnız-ca Allah'ı, elçisini ve müminleri sır dostu edinirler. Bu insanlarise bir taraftan müminlerin arasında bir hayat sürerken bir ta-raftan da inkar edenlerle sıcak bağlantılarını gizlice devam etti-rirler. Bu kişiler, insanlardan gizlediklerini Rabbimiz'den gizleye-meyeceklerini ise asla kavrayamazlar. Bilinçaltlarını da, gizli plan-larını da tüm detaylarıyla Allah'ın bildiğini anlayamazlar. Onlargizli konuşmalar yaptıklarını ve kendilerine gizliden gizliye dost-lar edindiklerini zannederlerken de, Allah onların her anlarınaşahit olmakta ve melekler de yaptıklarını kaydetmektedirler.Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:

Onlar, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler.

71Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 74: Dinde Pasifizm

Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olma-

yacağı şeyi 'geceleri düzenleyip kurarlarken,' onlarla

beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır. (Nisa Sure-

si, 108)

Yoksa onlar; gerçekten Bizim, sır tuttuklarını ve ara-

larındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyor-

lar? Hayır, (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçileri-

miz de (herşeyi) yazıyorlar. (Zuhruf Suresi, 80)

Oysa unutmamak gerekir ki, müminlere göstermeyip, inkaredenlere yönelttikleri sevgi ve ilgi, bu kişilerin ahirette büyükpişmanlık yaşamalarına neden olabilir. Bunlar, kişiyi doğru yol-dan ayırabilecek, insanı muhakkak yapayalnız bırakacak sahtebağlardır. Dünyadayken bu gerçeği fark etmekten ısrarla kaçı-nanlar, hesap gününde pişmanlıklarını açıkça ifade edecek, an-cak artık o gün onlar için geriye dönüp yaptıklarını telafi etmeimkanı olmayacaktır.Ayetlerde şöyle buyrulmuştur:

O gün, zulmeden, ellerini (hınçla) ısırarak (şöyle) der:

"Ah keşke, elçiyle birlikte bir yol edinmiş olsaydım,

vah yazıklar bana, ne olurdu da filanı dost edinme-

seydim. Çünkü o, gerçekten bana geldikten sonra be-

ni zikirden (Kur'an'dan) saptırmış oldu. Şeytan da in-

sanı 'yapayalnız ve yardımsız" bırakandır." (Furkan

Suresi, 27-29)

Suni Krizler ve Kargaşa Ortamları Oluştura

rak Müslümanları Meşgul Etmeye ÇalışmalarıDaha önce Müslümanları pasifize etmek isteyen kişilerin,

umursuz tavırlarıyla müminleri tedbir almaktan ve mücadele-den alıkoymaya çalıştıklarını belirtmiştik. Bu insanlar kimi za-man içinde bulunulan risklere karşı tedbir alınmasını engelle-

72 DİNDE PASİFİZM

Page 75: Dinde Pasifizm

meye çalışırken, kimi zaman da ortada hiçbir konu yokken sunikrizler oluşturarak müminleri tedirgin etmeye çalışırlar.

Söz konusu kişilerin en belirgin özelliklerinden biri korkakve tevekkülsüz olmalarıdır. Allah'ın gücünü gereği gibi takdiredemeyen bu insanlar, kader gerçeğini de tam anlamıyla kavra-yamazlar.Yaşanan her anın, karşılaşılan her olayın Allah'ın takdirettiği bir kader içinde gerçekleştiğini anlayamazlar. Oysa her in-san günlük yaşamında umulmadık olaylarla karşılaşabilir. Kendi-sine bir haksızlık yapılabilir, bir iftiraya uğrayabilir, sözlü ya da fii-li bir saldırıya maruz kalabilir… Allah'a tevekkül eden bir Müs-lüman, böyle durumlarda da kaderi unutmaz ve herşeyin YüceAllah'ın kontrolünde olduğunu göz ardı edip korkmaz, sıkılmazya da üzülmez. Hayatının her anı gibi bunların da kaderin birparçası olduğunu bilir ve başına gelenleri büyük bir olgunluklakarşılar. Hatta kimi zaman tevekkülden uzak bir insanın korkupkaygılanabileceği olaylarla karşılaşabilir. Örneğin, bütün mal var-lığını bir anda yitirebilir, çocuğunu kaybedebilir, eğitim hayatıtehlikeye girebilir, işinden ayrılmak zorunda kalabilir, en yakınla-rından birinin amansız bir hastalığa yakalandığını öğrenebilir...Ama Müslüman hiçbir olay karşısında kaygılanmaz. Allah'ın heran yanında olduğunu bilir, O'na dayanıp, güvenir. Bütün bu vebenzeri durumlarda Allah'a karşı sarsılmaz bir tevekkül ve tes-limiyet içindedir.Allah'ın kendisi için yaratmış olduğu kaderdenkalben razıdır ve o kaderin hiçbir değişiklik olmadan işlediğiniunutmaz.Allah, insanların yaşayacakları her olayın bir kitapta ka-yıtlı olduğunu ve insanların, kitaplarında yazılı olanlar dışındahiçbir şey yaşayamayacaklarını pek çok ayetiyle haber vermiştir.Bu ayetlerden biri şöyledir:

...Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbin-

den uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, da-

73Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 76: Dinde Pasifizm

ha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı)

olmasın. (Yunus Suresi, 61)

Allah'tan gereği gibi korkmayan bu kişiler ise,Allah'ın "Her-

halde içlerinde 'dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımın-

dan' siz, Allah'tan daha çetinsiniz. Bu, şüphesiz onların

'derin bir kavrayışa sahip olmamaları' dolayısıyla böyle-

dir." (Haşr Suresi, 13) ayetinde bildirdiği gibi insanlardan çokyoğun şekilde korkarlar. Bu yüzden de Allah'ın "... Her çağrı-

yı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu

yüzden onlardan kaçınıp-sakının..." (Münafikun Suresi, 4)ayetinde dikkat çektiği gibi herşeyi kendileri aleyhinde sanırlar.Kuran ahlakını yaşamak konusunda gevşek davrandıklarındanMüslümanların aralarında olmalarına rağmen Allah'ın, "Ger-

çekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler.

Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan

bir topluluktur." (Tevbe Suresi, 56) ayetinde bildirdiği gibikorku ve endişelerle dolu bambaşka bir ruh hali içinde yaşar-lar. Bu tedirginliklerini, suni krizler ve kargaşa ortamları oluş-turarak müminlere de yansıtmak isterler. Korkak oldukları içinen ufak bir konu onlar için kriz ve kargaşa demektir, herşeyinkader içinde yaşandığını düşünmezler. Bu kişiler ruh halleriylesadece kendilerini değil kendileri gibi zayıf imana sahip başka-larını da etkileyebilirler. Ruh hallerinde baskın olan şiddetli pa-nik ve korku halini özellikle onlara da hissettirmeye çalışırlar.Böylece taraftar edinmek için ortada korkacak ya da paniğekapılacak bir durum varmış izlenimi oluşturarak tedirginlikmeydana getirmeyi hedeflerler.

Allah'ın "... siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslü-

manları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-bekle-

diniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Siz-

74 DİNDE PASİFİZM

Page 77: Dinde Pasifizm

leri kuruntular yanıltıp-aldattı..." (Hadid Suresi, 14) ayetin-de bildirdiği gibi kuşkulara kapılmışlardır. Müminlerin -Allah'ınizniyle- üstün geleceklerine kalben inanmadıkları için, ilk bakış-ta aksilik gibi görünen her olayı abartılı şekilde sunarak, Müslü-manların içinden çıkılması zor, çözümsüz bir durumla karşı kar-şıya kaldıkları izlenimini oluşturmaya çalışırlar. Kargaşa ve krizortamının Müslümanların gücünü azaltacak bir durum olduğu-nu düşündüklerinden, bu yöndeki en küçük bir gelişmeyi bileçok büyük bir felaketmiş gibi yorumlayarak, Müslümanlar içindekargaşa meydana getirmek isterler.Halbuki iman edenler, şer gi-bi görülen bir olayın hayır, hayır gibi görülen bir olayın ise şerolabileceğini bildiklerinden, yaşadıkları her anın –ne tür zorluk-lar içerirse içersin- Rabbimiz tarafından pek çok hikmetle yara-tıldığına iman ederler. Kadere teslim olup hiçbir endişeye kapıl-madan yaşarlar. Kendilerini pasifize etmeye çalışan insanlarınkargaşa oluşturmaya yönelik her türlü tuzağının ise, "... Ger-

çekten Allah, kafirlerin hileli-düzenlerini boşa çıkarıcıdır"

(Enfal Suresi, 18) ayetinde buyurulduğu üzere neticeye ulaşma-yacağının bilincindedirler.

Felaket Haberciliği Yaparak İman Edenlerin

Azimlerini Kırmaya Çalışmaları

Din ahlakını tam anlamıyla yaşamakta çekimser davranan veMüslümanları pasifize etmek isteyen insanların en belirgin özel-liklerinden bir diğeri de sürekli olarak olumsuz konuşmalaryapmalarıdır. Din ahlakını tam anlamıyla kavrayan, Kuran'ı tümhayatında uygulayan bir insan ise hiçbir zaman olumsuz düşün-mez ve Allah'ın rahmetinden bir an olsun bile ümit kesmez. Bu,Allah'ın Kuran'da birçok ayetiyle bildirdiği önemli bir müminözelliğidir:

75Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 78: Dinde Pasifizm

… Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü ka-

firler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden

umut kesmez. (Yusuf Suresi, 87)

De ki: "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü ta-

şıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin.

Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O,

bağışlayandır, esirgeyendir." (Zümer Suresi, 53)

Ümitsizlik, insanların maddi-manevi güçlerini zayıflatan, on-lara moral bozukluğu, şevksizlik, karamsarlık ve mutsuzluk ve-ren, iman etmeyenlere ait bir özelliktir. Pasifliği savunan insan-lar kendileri ümitsiz oldukları gibi, Müslümanların da ümitsizli-ğe kapılmalarını ve bu şekilde şevklerini ve heyecanlarını kay-betmelerini hedeflerler. Müminlerin, yaşadıkları olaylarda hephayır ve hikmet görmelerini ise anlayamazlar. Kendilerinin fela-ket gibi gördükleri olayların, aslında birçok yönden olumlu ge-lişmelere aracı olacak,Allah'ın çeşitli hikmetlerle yarattığı olay-lar olduğunu bir türlü kavrayamazlar. Bu nedenle sürekli fela-ket haberciliği yapar, Müslümanları insanlardan korkmaya, fikrimücadelelerini bırakmaya çağırırlar. Müminleri ümitsizliğe dü-şürmek isteyenlerin, peygamberlerin döneminde de benzerkonuşmalar yaptıkları Kuran'da bildirilen bir durumdur. Örne-ğin Peygamberimiz (sav) döneminde de bazıları, müminleriümitsizliğe sevketmeye çalışarak, onlara karşı insanların top-landığını söylemiş, kendi akıllarınca böylece müminleri müca-deleden alıkoymaya çalışmışlardır:

Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar top-

la(n)dılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde

imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne güzel ve-

kildir" diyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 173)

Ayette de görüldüğü gibi, bu insanlar görünürde müminle-

76 DİNDE PASİFİZM

Page 79: Dinde Pasifizm

re iyilik yapmakta, onları sözde "dostça" uyarmaktadırlar. Oysa,asıl amaçları müminlerin gözlerini korkutmak ve onları yıldır-maya çalışmaktır. Ancak salih müminler onların bu üsluplarınınetkisi altında kalmazlar. Ayette de buyurulduğu üzere samimiolarak iman edenler, bu insanlara "Allah bize yeter, O ne gü-

zel vekildir" diyerek, onların felaket haberciliği yapmalarındanetkilenmezler. Rabbimiz Kendisi'ne teslim olan ve tevekküledenlere verdiği güzel karşılığı ise bir sonraki ayette şöyle bil-dirmektedir:

Bundan dolayı, kendilerine hiçbir kötülük dokunma-

dan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri dön-

düler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular. Allah, büyük

fazl (ve ihsan) sahibidir. (Al-i İmran Suresi, 174)

Pasifizmi savunanların sandıklarının tam tersine, iman eden-ler ve Allah'ın rızasına uyanlara bir kötülük dokunmaz ve onlarRabbimiz tarafından nimetlendirilirler. Bu insanların, müminlerinzor durumda kalacaklarına dair yanılgılarının temel nedenlerin-den biri ise, cahiliye ahlakını yaşayanların sayıca çok, salih mü-minlerin de sayıca az olmasıdır. Bu kişiler, sayıca fazla olmaları-nın inkar edenlere fikren bir üstünlük sağlayacağını zannederler.Oysa bunun ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu Allah Kuran'dabildirmiştir:

... Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa

Allah'ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle be-

raberdir. (Bakara Suresi, 249)

Söz konusu kişiler müminlere ümitsizlik vermek için, yapıla-cak olan her yeni hizmetin önünü kapamaya ve zor gibi göster-meye de çalışırlar. Örneğin İslam ahlakının anlatılacağı bir çalış-ma yapılmadan önce, insanların bu çalışmalara rağbet etmeye-ceklerini, dolayısıyla böyle bir çalışmanın gerekli olmadığını id-

77Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 80: Dinde Pasifizm

dia ederler. Böylece daha en başından müminlerin bu konuda-ki şevklerini kırmak amacındadırlar.Ya da Kuran ahlakını yay-mak için yürütülen çalışmayı yavaşlatmak amacıyla, mümkünolabildiğince çok kişiye ulaşmak yerine, yavaş yavaş ne kadarkişiye ulaşılabiliyorsa o kadar insana anlatmanın yeterli olaca-ğını öne sürerler. Gayeleri, müminleri ağırlaştırmak ve güçlen-melerini engellemektir. Sanki karşı tarafa yardım etmek ve bil-gi vermek maksadıyla söylüyormuş gibi, yapılacak her işi baştanengellemeye çalışırlar.Tüm bunların sonucunda ise müminleriümitsizliğe düşürerek azimlerinin azalmasını hedeflerler.

Ancak müminler bu tip ifadelerle ümitsizliğe kapılmazlar,tam tersine daha da şevklenirler. Çünkü insanın karşısına çıkanve zorluk gibi görülen her olayı yaratan Allah'tır. Bu zorluklarıntümünde salih müminler için bir hayır ve güzellik vardır.Ve mü-minler için,Allah'ın yardımıyla, aşılamayacak hiçbir zorluk yok-tur. Bunu bilen müminler her zaman her konuda ümitvar olur-lar. Dolayısıyla müminlerin üslubunda hiçbir zaman olumsuzlukolmaz. Her zaman yaptıkları hizmetlerin en mükemmel şekildesonuçlanacağına inanırlar. Samimi olarak iman edenler ve pey-gamberlerin yoluna uyanlar, Rabbimiz'in kendilerini yardım vezaferle müjdelediklerinin bilincindedirler. Rabbimiz, iman eden-lere şöyle müjde vermiştir:

Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımı-

za (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhak-

kak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. (Saffat

Suresi, 171-172)

78 DİNDE PASİFİZM

Page 81: Dinde Pasifizm

PPAASSİİFF İİNNSSAANNLLAARRIINN ÖÖZZEELLLLİİKKLLEERRİİ

Akıllarını Kullanmakta Pasif OlmalarıMüslümanların en önemli özelliklerinden biri akıl sahibi ol-

malarıdır. Akıl, zekadan farklı olarak, sadece samimi iman edeninsanlarda Kuran'la hükmetmeleri sonucunda oluşan isabetliteşhis etme ve karar verme yeteneğidir. Ancak pasifist kişiler,Kuran ahlakının çok dışında bir anlayışa sahip olduklarından nekadar taklit etmeye çalışsalar da akılcı davranışlarda bulunamaz-lar.

Çoğu tavırlarından, zihinlerinde ciddi bir pus olduğu, olayla-rı sağlıklı düşünen bir insan gibi kavrayıp anlayamadıkları dikkatçeker. Karşı karşıya kaldıkları olaylardan, Müslümanların Kurananlayışı içindeki teşhis ve anlayış şekillerinden çok daha farklısonuçlar çıkarırlar. Samimi müminlerde olduğu gibi net bir şuuraçıklığına sahip olmadıklarından, olayların Kuran'a göre taşıdığıhikmetleri düşünüp ortaya çıkarmaya akılları yetmez.

Akli bir pasiflik içinde olan kişilerin bu durumlarını ortayakoyan en önemli delillerden biri de çoğu zaman yüzlerinde ta-şıdıkları anlamsız, donuk ve boş ifadedir.Aklı açık, normal şuura

Page 82: Dinde Pasifizm

sahip hiçbir insan yüzüne boş ve anlamsız bir ifade vermek is-temez. Ancak söz konusu insanlar, bu ciddi zihin durgunluğunedeniyle çoğunlukla yüzlerinde anlamsız bir ifade ile gezerler.

Müslümanlar arasında yaşayan pasifist insanların şuurların-daki pus, kendileriyle diyalog içine giren insanlar tarafından dateşhis edilebilir. Örneğin sorulara verdikleri cevaplar çoğu za-man tam bir netlik taşımaz. Sorunun karşılığı olan cevap ya ek-sik olarak alınır ya da hiç alınamaz.Ayrıca bu insanların konu-şurken dikkatlerini konuştukları konulara vermeyi başarama-dıkları da hemen anlaşılır. Allah Kuran'da akılsız insanların buhallerine şöyle dikkat çekmektedir:

Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kul-

lanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler;

hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı)

dırlar. (Furkan Suresi, 44)

Söz konusu insanlar olayları gerçek manada kavrama yete-neğinden yoksun oldukları için yüzlerinde sürekli bir şaşkınlık,panik ve kuşku ifadesi de göze çarpar. Kendilerinden son dere-ce kolay bir iş yapmaları istendiğinde dahi paniğe kapılmaları,bu işi başarıyla sonuçlandırmalarına engel olur. Sıradan bir işiyaparken bile dikkat açıklığı olmadığı için, kendilerine ve çevre-lerindeki insanlara ya da eşyalara kolaylıkla zarar verebilirler.Allah bir ayetinde, azgınlık içinde olanların şaşkınlığına da şöy-le dikkat çekmiştir:

...Onları tuğyanları içinde şaşkınca dolaşır bir durum-

da terk ederiz. (En'am Suresi, 110)

Samimi Müslüman olmak için Allah'a dua etmeyen, kalple-rinde bu konuda bir istek duymayan insanlar, müminlerle uzunve hikmetli sohbetler de yapamazlar. Dikkatleri çabuk dağıldı-

80 DİNDE PASİFİZM

Page 83: Dinde Pasifizm

ğından hemen üzerlerinde bir sıkılma ve huzursuzluk hissedilir.Allah, gerçek anlamda iman etmeyen insanların taşıdıkları buruh halini şöyle bildirmektedir:

Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü

İslam'a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü,

sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar.

Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çö-

kertir. (En'am Suresi, 125)

Pasifizmi savunan insanlar, özellikle Allah'ın ayetleri okunur-ken veya Allah anılırken bir an önce konuyu değiştirmeye, dik-katleri başka bir noktaya kaydırmaya çalışırlar. Aklen Allah'ıntüm varlıklar ve olaylar üzerindeki mutlak kontrolünü gerektiğigibi kavrayamadıklarından sohbet konusu seçmekte de zorla-nırlar. Oysa bir Müslüman baktığı herşeyde Allah'ın sayısız delil-lerini görebilir.Aklı sağlıklı olduğundan insanlarla kolay ve sami-mi bir diyalog kurabilir;Allah'ın yarattığı her güzelliği, her nime-ti görüp şevkle bu nimetleri anabilir.Ayetlerin ışığında hikmetlive özlü konuşmalar yapabilir. Bu kişiler ise akıllarındaki durgun-luk nedeniyle ancak suni konular tespit edebilirler ve bunlarüzerinde konuşabilirler. Örneğin giyim, müzik, magazin, siyaset,politika konularındaki bilgileri ya da gazetelerden okuduklarıköşe yazılarını ve haberleri aktarmakta zorluk çekmezler.AmaAllah'ı anmakta, Kuran ayetlerinin hikmetlerini anlatmakta, imanhakikatlerini dile getirmekte çekimser davranırlar. Elbette birinsanın toplumsal, siyasi, güncel her konuda sohbet edebilmesi,hoşsohbet olması güzeldir. Ancak burada normal olmayan, sözkonusu insanların bu konuları Allah'ı anmaya tercih etmeleri vebir kaçış olarak kullanmalarıdır.

81Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 84: Dinde Pasifizm

Kuran'ı Hayata Geçirmekte

Pasif Davranmaları

Müslümanlar içinde sürekli pasif bir ruh hali yaşatmaya ça-lışan ve bu yönleriyle tanınan kişiler Kuran'da yer alan ayetle-ri, Allah'ın emirlerini bilirler. Ancak müminlerden farklı olarakbu onlarda sadece bilgi olarak bulunur. Müslümanlara ait inançşeklini ve güzel ahlak özelliklerini tam olarak benimsemez veyaşamazlar.

Bu kişilerin Kuran'a uygun bir ahlaka sahip olmamaları,Müslümanlar arasında sürekli olarak bu yönleriyle dikkat çek-melerine, bozuk ahlak ve karakter yapılarıyla ön plana çıkma-larına neden olur. Pasiflikte direten bu insanlar, aslında en ba-şından itibaren din ahlakını katıksız ve samimi olarak yaşamakiçin niyet etmemişlerdir. Bu, onların başından itibaren Kuranhükümlerini ve müminlere has ahlak özelliklerini benimseme-lerine de engel olmuştur. Allah'ın emir ve yasaklarına uyuyorgibi görünseler de, aslında eskiden beri getirmiş oldukları ca-hiliye mantıklarını hayatlarından çıkarmazlar. Kuran ayetlerini,aslı olmayan bu cahiliye kurallarıyla birlikte açıklamak gibi sap-kınca bir yola saparlar. Bu nedenle Müslümanların genel inançve anlayışlarından çok farklı bir anlayış geliştirirler. Menfaatle-riyle çatışan, rahatlarını bozan bir olayla karşılaştıklarında he-men tevekkülsüz, sabırsız, korkak, paniğe kapılmış, küstah birruh haline bürünebilirler. Din ahlakını gerçek Müslümanlar gi-bi, Kuran'da bildirildiği doğru şekliyle yaşamaya razı olmazlar.Zaten ahlaklarına ve yaşam şekillerine bakıldığında Müslüman-ların genel hallerinden çok farklı oldukları hemen görülebilir.Kuran'a uyan Müslümanların samimi, teslimiyetli, akıllı davranış-ları, hikmetli konuşmaları ve Allah'a yakınlıkları bu kişilerde his-sedilmez.Aksine çevrelerindeki insanlara din ahlakını benimse-

82 DİNDE PASİFİZM

Page 85: Dinde Pasifizm

miş bir kişinin yaşaması imkansız olan bir soğukluk, resmiyet,samimiyetsizlik, yapmacıklık ve gerilim hissi verirler.

Kuran'da, Peygamberimiz (sav)'in yanında yer alan insanlararasında da bu karakterde kişiler olduğuna işaret edilmektedir.Bu kişiler Peygamber Efendimizin çok yakınında oldukları,O'nunla konuşabildikleri, O'nun tebliğlerine şahit oldukları hal-de, Kuran ahlakına uygun yaşamak konusunda ciddi bir pasiflikiçinde olmuşlardır. Hatta Peygamber Efendimiz (sav) gibi müba-rek bir insana karşı yalana başvurmakta bir mahsur görmemiş-lerdir.Allah münafık karakterine sahip insanların bu ahlaklarınışu şekilde deşifre ederek bizlere bildirmektedir:

Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şe-

hadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" de-

diler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin.

Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şa-

hitlik eder. (Münafikun Suresi, 1)

Bu kişiler Peygamberimiz (sav)'i yakından tanımalarına veKuran ayetlerini bilmelerine rağmen, Hz. Muhammed (sav)'inhak peygamber olduğuna kalben inanmamışlardır.Ancak kendi-lerini belli bir süre Müslümanlardan gizlemek ve onların kendi-lerine sağladığı imkanlardan faydalanmak amacıyla Peygamberi-miz (sav)'e karşı yalan söylemekte bir sakınca görmemişlerdir.

Bu insanlar sabır gösterme, tevazu, fedakarlık, sadakat, vefave benzeri mümin özelliklerini yaşama konusunda da hep geri-dedirler. Hareketlerinde cahiliye karakteri, alışkanlıkları, tepkile-ri ve tavırları hakimdir. Örneğin, tevazunun nasıl olması gerek-tiğini bilmelerine rağmen kibirli, kendi aklını beğenen, yanınayaklaşılıp samimi diyaloğa geçilemeyen bir insan olurlar. Ne şe-kilde sabır göstermeleri gerektiğini bilmelerine rağmen son de-rece aceleci, beklemekte zorlanan, taleplerinin hemen gerçek-

83Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 86: Dinde Pasifizm

leşmesini isteyen yüzeysel bir kişilik gösterirler. Aynı şekildetevekküllü ve kaderin işlediğini bilen bir insanın genel haliniçok iyi bilmelerine rağmen sürekli bu konuda sorun yaşayan,olayların sonucunu beklemeye dayanamayan, yaşadıklarını hayırgözüyle değerlendirmekte zorlanan bir yapı sergilerler. Hemenpaniğe kapılır, şüpheye düşer ve korkarlar.Allah'ın, meydana ge-len tüm olaylardaki mutlak kontrolünü kavrayamadıklarını tep-kileriyle açık bir şekilde belli ederler.

Her konuda vicdana uyarak hareket etmek güzel ahlakın te-melidir ve Müslüman özelliğidir. Müslümanların arasındaki pa-sifist insanlar ise vicdanlarını tam olarak kullanmazlar. Kolayla-rına gelen konularda vicdanlarına uyar, nefislerine ağır gelen, çı-karları ile çatışan ya da üşendikleri konularda uymazlar. Örne-ğin bu insanlar affediciliği, mutedil bir ahlakı anlatabilir, konuylailgili ayetleri de söyleyebilirler. Ne var ki böyle bir ahlakın gös-terilmesi gereken bir an geldiğinde nefislerine uyarlar. Örneğinvicdanları diğer Müslümanlar gibi canlı olmayı, her konuda tambir Müslüman şevki içinde yaşamayı söylerken bu insanlar ne-fislerine uyarak işleri yavaşlatmayı, ağırdan almayı çıkarlarınadaha uygun bulurlar. Oysa gerçek bir Müslümanın vicdanı, nef-sine daima üstün gelir.Allah bir ayetinde Müslümanların bu ah-lak özelliğini şöyle bildirmiştir:

İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını ara(yıp

kazan)mak amacıyla nefsini satın alır... (Bakara Sure-

si, 207)

Müslüman öfkesini yener, kindar değildir. Nefsindeki kötü-lükleri yenmekten de büyük zevk alır. İnsanları affetmekten, ba-ğışlamaktan, onlara karşı hoşgörülü olmaktan hoşlanır. ÇünküAllah Kuran'da Müslümanlara şöyle emretmiştir:

Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara, yoksul-

84 DİNDE PASİFİZM

Page 87: Dinde Pasifizm

lara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksilt-

me yapmasınlar, affetsinler ve hoşgörsünler. Allah'ın

sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayan-

dır, esirgeyendir. (Nur Suresi, 22)

Din ahlakını yaşamakta pasif davrananlar bu konulara da ge-reken önemi göstermez, nefislerine ters düşen durumlarda biranda tüm kinlerini ve öfkelerini ortaya dökebilirler. Kimi zamanda olumlu ya da olumsuz hiçbir tepki vermeyerek iyice pasif birtavır içine girerler. Böylece Müslümanlar için önemli olan konu-ların kendilerini ilgilendirmediği mesajını vermiş olurlar. Manevideğerlere karşı yapılmış sözlü bir saldırı karşısında dahi haklı biröfke duymazlar. Amaçları, bu ilgisiz halleriyle, duyarsız, tepkisizolmanın makbul olduğunu çevrelerindeki zayıf kişilere sinsicehissettirmektir. Bu metodla başka insanları da pasifliğe sürükle-yebileceklerini düşünürler. Oysa bu tarz tepkilerin ne anlamageldiğini çok iyi bilen basiret sahibi Müslümanlar, çevrelerindedin ahlakını yaşamak konusunda çekimser kalan, münafık karak-terli insanları gördükçe daha dikkatli ve temkinli hareket etme-ye başlarlar.

Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta da bu insanla-rın güzel ahlak sergilememeye özellikle itina etmeleridir. Dahaönce de belirttiğimiz gibi bu kişiler insaniyeti, fedakarlığı, sada-kati, merhameti, sabrı kısaca güzel ahlakı bilmeyen insanlar de-ğillerdir. Aksine bunların her birini çok iyi bilir, sorulduğundaKuran'da yer alan ayetlerle anlatabilirler. Fakat hem imani zaafi-yet içinde oldukları hem de Müslümanlara kendilerince değervermediklerini vurgulamak için bunları kasten uygulamazlar.Yoksa bu insanlar karşılığında yüklü bir maddi çıkar elde ede-ceklerini bilseler, gereken her türlü fedakarlığı yaparlar. Kendi-lerinden istenen ahlakı kusursuz denecek bir şekilde yerine ge-

85Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 88: Dinde Pasifizm

tirirler. Örneğin çıkar elde edecekleri kişi bir şirketin üst dü-zey yöneticisi ise o kişinin her dediğini eksiksiz yerine getirir,son derece uyumlu bir tavır sergiler, o kişinin her türlü tavrı-na karşı alttan alan, itaatli ve tevazulu bir tavır içinde olurlar.Bunları yapmaları onların güzel ahlakını göstermez elbette.Ak-sine gerektiğinde güzel davranmayı bildikleri halde bunu uygu-lamamaları, bu kişilerin sinsiliğinin açık bir delilidir.

Bu kişilerde dikkat çeken bir önemli nokta da -Kuran ahla-kından son derece uzak olmalarına rağmen-, nefislerine zor ge-len bir durum oluştuğunda, ayetleri Müslümanlara karşı kulla-narak kendilerini savunmaya kalkışmalarıdır. Bu durumda karşıtarafa; yaptıklarının kaderde olduğunu, hataları kendi istekleriy-le yapmadıklarını, kendilerine karşı mutlak bir hüsn-ü zanlayaklaşılması gerektiği yönünde hatırlatmalar yaparlar.Amaçlarıkarşı tarafın tebliğini engellemek, kişiyi konuşamaz,Kuran'la ha-tırlatma yapamaz hale getirmektir. Oysa Müslümanlar herşeyinkaderde olduğunu ve Allah'ın izniyle meydana geldiğini zatenbilirler. Ancak dünyadaki imtihanlarının bir gereği olarak olay-ları görünen şekilleriyle ve Kuran'da verilen ölçüler doğrultu-sunda değerlendirirler. Bu nedenle Müslümanları pasifize etmeamacı taşıyabilecek her türlü tavra ve münafık alametlerinekarşı her an dikkatli olmak ve gereken tedbirleri almak duru-mundadırlar.

Allah Kuran'da, "(Sözde) Aciz bırakmak için ayetlerimiz

hakkında çaba harcamış olanlar..." (Sebe Suresi, 5) ayetiylebu kişilerin doğruları perdelemek ve Müslümanların hareketkabiliyetlerini kısıtlayıp onları pasifize etmek amacıyla "aczedüşürücü çabalar harcadıklarını" bildirmektedir. Genel ahlakla-rı nedeniyle; yanlarında okunan ayetleri ve bunlara ait açıkla-maları -ileride kendilerini temize çıkarmaları gerektiğinde kul-

86 DİNDE PASİFİZM

Page 89: Dinde Pasifizm

lanmak amacıyla- dinleyen ve akıllarında tutan söz konusu kişi-lerin bu şeytani çabaları hiçbir şekilde sonuç vermez. Bu kişile-rin, ayetleri kendi çarpık zihniyetleri doğrultusunda yorumlama-ya kalkıştıkları bir ayette şöyle haber verilmiştir:

Sana Kitab'ı indiren O'dur. Ondan, Kitab'ın anası (te-

meli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise

müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çı-

karmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan

müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini

Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz

ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler.

Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.

(Al-i İmran Suresi, 7)

Salih Ameller Yapmak Konusunda Şevksiz ve İsteksiz Olmaları

Allah Kuran'da pek çok ayetle salih amellerde bulunmanınönemini bizlere hatırlatmıştır. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:

Şüphesiz, iman edip salih amellerde bulunanlar; onlar

için kesintisiz bir ecir vardır. (Fussilet Suresi, 8)

Artık iman edip salih amellerde bulunanlara gelince;

Rableri onları Kendi rahmetine sokar. İşte apaçık olan

'büyük mutluluk ve kurtuluş' budur. (Casiye Suresi,

30)

İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte onlar

da, yaratılmışların en hayırlılarıdır. (Beyyine Suresi, 7)

Din ahlakını tam olarak kabullenmeyen insanların en dikkatçeken özelliklerinden biri ise, salih amel konusundaki isteksiz-likleri ve ağırlıklarıdır. Allah "Şüphesiz içinizden ağır davra-

nanlar vardır..." (Nisa Suresi, 72) ayetiyle Müslümanlar arasın-

87Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 90: Dinde Pasifizm

daki bu tür şahıslara dikkat çekmiştir. Bu insanlar hayırlı işleryapmak konusunda son derece çekimser bir tutum gösterirler.Kendi çıkarları için olmadığı sürece Müslümanların faydasınaolacak bir iş yapmaya yanaşmazlar.Allah ayetinde salih ameller-de bulunanlar ile çekimser davranan insanlar arasındaki farkışu şekilde bildirmiştir:

Ama iman edenler ve salih amellerde bulunanlar, on-

lara ecirlerini eksiksiz ödeyecek ve onlara Kendi faz-

lından ekleyecektir de. Çekimser davrananlar ve bü-

yüklenenler, onları acıklı bir azapla azaplandıracaktır

ve kendileri için Allah'tan başka bir (vekil) koruyucu

dost ve yardımcı bulamayacaklardır. (Nisa Suresi,

173)

Söz konusu insanlar her an müminleri bırakıp, cahiliye ya-şantılarına geri dönme kapısını açık bıraktıklarından, yapacakla-rı salih amelleri kendilerince boşa harcanan bir vakit olarak gö-rürler. Eğer çok çalışır ve emek harcarlarsa ileride pişmanlıkduyabileceklerini hesaplar ve bu nedenle hizmet konusundason derece gevşek ve isteksiz olurlar.

Allah'a kesin bir bilgiyle inanan bir insan ise Allah'ın hoşnut-luğunu, rahmetini ve cennetini kazanmak için elinden geleninen fazlasını yapmak ister. Bir işi bitirip hemen diğer bir hayırlıişe geçer; olabilecek en süratli, en kapsamlı ve en doğru şekil-de dine hizmet eder.Allah'a olan bağlılığını elinden gelen en ha-yırlı hizmetleri yaşamına sığdırarak göstermek için ciddi bir ça-ba harcar. Daima İslam'ın, Müslümanların yararına düşünür, tüminsanların barış, dostluk, güven ve huzur içinde yaşamaları içinfikirler getirir ve bunları uygular. Bu nedenle gerçek dindarlığınönemli alametlerinden biri Allah rızası için yapılan hizmetlerde-ki şevk ve istektir.

88 DİNDE PASİFİZM

Page 91: Dinde Pasifizm

Ancak kalbinde hastalık olan insanlar, karşılıksız yapacaklarıhayırlı bir hizmet girişiminde bulunmazlar. Kalplerinde onlarıkarşılıksız hizmete yöneltecek güçte bir Allah sevgisi ve korku-su yoktur. Bu nedenle karşılıksız olarak yorulmak, gerektiğindeuykusuz kalmak, fedakarlıkta bulunmak ağırlarına gider. "Eğerdünyevi bir menfaatim olmayacaksa neden kendimi yorayım"şeklinde sapkınca düşündükleri için üzerlerinde daima bir ya-vaşlık olur. Maddi kazanç elde etme ihtimali olan işler için gecegündüz uykusuz kalmayı, yorulmayı hatta her türlü fedakarlığıgöze alırken,Allah rızası için yapılacak bir hizmeti kendilerincebüyük bir yük olarak görür ve yaptıkları her işte müminleriminnet altında bırakmak isterler. Ancak elbette ki bu hiçbir işyapmazlar anlamına da gelmez. Bu sinsi karakterli insanlar ken-dilerini çevrelerine dindar gösterecek, dikkat çekmeyecek ka-dar hizmet eder ve minimum emek sarf ederek hayatlarını sür-dürmek isterler. Çoğu zaman da kendilerini belli etmemek içinçeşitli entrikalara başvururlar. Hastalık, yeteneksizlik, becerik-sizlik, kavrama güçlüğü çekme gibi bahanelerle kendilerini herzaman geride tutarlar. Böylece hayır işlemeyi istediklerine amabeceremediklerine ve zeka olarak da kavrayamadıklarına Müs-lümanları inandırmaya çalışırlar. Allah bu sinsi mantığı kullananinsanlara, Asr-ı Saadet döneminde yaşayan münafıkların Pey-gamberimiz (sav) ile birlikte bir savaşa girmekten nasıl kaçındık-larını bildirerek dikkat çekmiştir:

Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Ge-

lin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" de-

nildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izler-

dik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha ya-

kındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlar-

dı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Al-i

İmran Suresi, 167)

89Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 92: Dinde Pasifizm

Münafık karaktere sahip bu insanların cahiliyeye olan sevgi-leri Allah'a olan sevgilerinden daha güçlüdür. Bu nedenle cahi-liye ahlakının yaşandığı ortamlardaki hareketlilikleri, canlılıkları,neşeleri müminlerin arasındayken yerini bıkkınlığa, üşengeçliğeve ağırlığa bırakır. Bu karakterdeki insanların Allah anıldığı za-man öfke duydukları,Allah'ın anılmadığı ortamlarda ise sevincekapıldıkları bir ayette şöyle bildirilmiştir:

Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların

kalbi öfkeyle kabarır. Oysa O'ndan başkaları anıldı-

ğında hemen sevince kapılırlar. (Zümer Suresi, 45)

Gerçek dindarlar ise,Allah'ın rızasını, rahmetini ve cenneti-ni kazanacak olmanın umudu ve sevinci ile, her anlarında çokşevkli, canlı ve çalışkandırlar. Allah ayetlerde müminlere şöylebuyurmuştur:

Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve

ibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yalnızca Rabbine

rağbet et. (İnşirah Suresi, 7-8)

Allah bir başka ayetinde ise müminlere "…hayırlarda ya-

rışınız..." (Bakara Suresi, 148) diye emreder. Bu ayetlere uyanmüminler, bir an dahi boş kalmadan, gün boyunca sürekli ola-rak hayırlı işlerin peşinde olurlar. Her konuda birbirlerine ön-celik tanıyan, asla rekabet içinde olmayan müminler, hayır işle-mek ve iyilik yapmak konusunda birbirleriyle yarış içindedirler.Her an bir ecir kazanmak için fırsat kollar, hiçbir zaman üşen-meden, başkasına bırakmadan, ertelemeden önlerine çıkan hersalih ameli yerine getirirler.Yorulduklarında ise, bunu dile dahigetirmeden başka bir işle yorulmaya devam ederler. Yaptıkla-rından dolayı ise hiç kimseyi minnet altında bırakmaz, kimseyeiyilik yapıyormuş edasında olmazlar. Aksine Allah'a, Allah'ın rı-zasına ve rahmetine ve ölmeden önce toplayacakları sevaplara

90 DİNDE PASİFİZM

Page 93: Dinde Pasifizm

muhtaç olduklarını bilerek, tevazu ve kanaatkarlık içinde, hiçkimseden tek bir teşekkür dahi beklemeden salih amellerdebulunurlar.

Görüldüğü gibi din ahlakını benimsemeyen, "Allah'a bir

ucundan ibadet eden" (Hac Suresi, 11) insanlar ile, gerçek, sa-mimi müminlerin halleri, tavırları ve dünyaya bakış açıları tama-men birbirinden farklıdır. İlk bakışta her ikisi de Müslümandır,her ikisi de dindar olduğunu,Allah'a ve ahiret gününe iman et-tiğini söyler.Ancak Kuran'a göre değerlendiren bir insan için, di-nin özünü yaşayan ve kendini tam olarak Allah'a teslim etmiş birkişiyle, sahte dindarlık gösteren kişi arasındaki fark açıktır.

Zorluk Dönemlerinde Bahaneler Öne Sürerek Geri Kalmaları

Pasifizm taraftarları İslam'ı ve Müslümanları ilgilendiren ko-nularda geride kalmayı tercih eden insanlardır. Hep dıştan, sinsibir gözle ses çıkarmadan gelişmeleri izlemeyi tercih ederler.Hiçbir zaman olaylara müdahele eden, zararı ya da tehlikeyi or-tadan kaldırmak için akıl kullanan kişiler olmazlar. İslam'ın men-faatini korumaya yönelik bir yaklaşımları olmaz. Bir insanın son-suz cennet hayatını kaybetmesine, imanını yitirmesine sinsiceseyirci kalırlar. Müslümanların faydalı çalışmalarına ve güzel ça-balarına şahit oldukları halde kendileri tembelce oturmayı ter-cih ederler. Uyguladıkları sistem, ya kolay işlere talip olmaktır yada birtakım aslı olmayan bahaneler ortaya atarak salih ameller-den uzak durmaktır.Allah onların cahilce bir uyanıklık içinde iz-ledikleri bu politikalarına karşı Müslümanları uyarır. Onların,Kendi Katında, çalışkan, her işi kusursuz denecek bir itina ve ça-ba ile tamamlayan Müslümanlarla bir olmadıklarını haber verir:

Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı,

91Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 94: Dinde Pasifizm

Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda

cehd edenin (çaba harcayanın) (yaptıkları) gibi mi

saydınız? (Bunlar) Allah Katında bir olmazlar. Allah

zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Sure-

si, 19)

Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah

yolunda mallarıyla ve canlarıyla cehd edenler eşit de-

ğildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cehd edenleri

oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümü-

ne güzelliği (cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cehd

edenleri oturanlara göre büyük bir ecirle üstün kıl-

mıştır. (Nisa Suresi, 95)

Müslümanları cahilce yöntemlerle kandıracaklarını uman bukarakterdeki kişiler için elde ettikleri küçük bir çıkarın ya dakazancın önemi çok büyüktür. Onlar biraz daha fazla oturmak,biraz daha az iş yapmak ya da yaptığını biraz daha az zamanharcayarak baştan savma bir şekilde bitirmekle kazançlı olduk-larını zannederler. En önemlisi de bu şekilde kendilerince uya-nıklık yaptıklarını, kendilerini yormayarak, samimi Müslümanlargibi dikkat ya da irade sarf etmeyerek en doğru işi yaptıklarınızannederler.

Bu kişilerin asıl amaçları Müslümanlar içinde pasif bir hare-kete öncülük etmek olduğundan, bu amaçlarına uygun her tür-lü ahlaki zaafı gösterirler. Örneğin Müslümanlar Kuran ahlakı-nın tebliğ edilmesi, insanların kalplerinin İslam ahlakına ısındı-rılması için tüm gayretleriyle çalışırlarken, onlar aksine, Müslü-manların bu çalışmalarından kaçmanın yollarını ararlar. Buamaçla akla gelmedik bahaneler ortaya atmakta da bir mahsurgörmezler. Allah, Müslümanlarla bu kişiler arasında en belirle-yici özelliklerden birinin iki grup arasındaki şu fark olduğunuhaber vermektedir:

92 DİNDE PASİFİZM

Page 95: Dinde Pasifizm

Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve

canlarıyla cehd etmekten (çaba harcamaktan) (kaçın-

mak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiple-

rini bilendir. Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe

inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında ka-

rarsızlığa düşenler izin ister. (Tevbe Suresi, 44-45)

Ayetlerden anlaşıldığı gibi bu insanlar Müslümanların harca-dığı gibi samimi bir çaba harcamak niyetinde olmadıklarındanhemen bahaneler öne sürerek kaçma eğilimi gösterirler. Ku-ran'da Peygamber Efendimiz (sav) döneminde de yaşamış olanbazı zayıf karakterli kişilerin öne sürdükleri kimi bahaneler şöy-le bildirilmektedir:

Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalan-

lar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda

mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek:

"Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehen-

nem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-

anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)

"... Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz

açıktır" diye peygamberden izin istiyordu; oysa on-

lar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak isti-

yorlardı. (Ahzab Suresi, 13)

"Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (sa-

vaşa) çıkardık."... (Tevbe Suresi, 42)

Cahiliye yaşamından kopamayan, dünya hayatına duyduklarıtutkulu bağlılıktan uzaklaşamayan bu insanlar, dünyayı ahiretetercih ettiklerini açık açık ifade edemezler. Bu nedenle niyetle-rini, ortaya attıkları çeşitli bahanelerle iman edenlere hissetti-rirler.Yukarıdaki ayetlerde belirtildiği gibi; kimi bedensel olarakdiğer Müslümanlar gibi güçlü ve sağlıklı olmadığı, kimi havanınsıcak olmasının sağlığı için olumsuz etkisi olduğu gibi bahaneler

93Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 96: Dinde Pasifizm

ortaya atarak, kimi de sosyal durumunun İslam ahlakını gereğigibi yaşamasına engel olduğunu, diğer Müslümanlar gibi çabagöstermesini engellediğini öne sürerek kaçar.

Bu kişiler izin isterken öne sürecekleri bahaneyi ve kullan-dıkları ifadeleri de sinsice seçerler. Öne sürdükleri bahaneler-le Müslümanları pasifize edebileceklerini, onların kendilerinehak vereceklerini zannederler. Nitekim Kuran'ı iyi bilmeyen birinsan bu kişilerin izin isterlerken kullandıkları mantıkları ya daortaya attıkları bahaneleri makul karşılayabilir. Oysa Kuran'daanlatılan münafık karakterini çok iyi tanıyan Müslümanlar, sözkonusu kişilerin din ahlakından uzaklaşmak amacıyla kullandık-ları bu ifadelerin, onların gerçek niyetlerini ortaya koyduğununfarkındadırlar. Bu esnada Allah'ın adını anarak sözde samimiy-miş gibi görünmeye çalışmaları, sürekli yemin etmeleri de Müs-lümanlar için önemli bir delildir. Çünkü Allah Kuran'da bu yön-lerine de dikkat çekmiştir.

Peygamberimiz (sav) döneminde de münafıklar benzer tak-tiklere başvurmuşlardır. Bu insanlar kendilerince samimi olduk-larına Hz. Muhammed (sav)'i inandırarak, O'nun kendilerinehak vermesini sağlamaya çalışmışlardır:

Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar

mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak gel-

di. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte

(savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin ede-

cekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah

onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. (Tevbe

Suresi, 42)

Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şe-

hadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin"

dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin.

Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şa-

94 DİNDE PASİFİZM

Page 97: Dinde Pasifizm

hidlik eder. Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah'ın

yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar.

(Münafikun Suresi, 1-2)

Ayetlerden de anlaşıldığı gibi münafık karakterli insanlar, ye-minler ve süslü ifadeler kullanarak kendilerini iyi niyetli veimanlı göstermeye çalışırlar. Ancak Allah, verdiği bu örneklerleonların gerçek niyetlerini tüm Müslümanlara deşifre ederek bil-dirmektedir.

Sevgi ve Saygı Göstermekte Pasif OlmalarıPasifist kişilikleriyle Müslümanlar içinde ayrı bir yapı ve kül-

tür oluşturma çabasında olan kişilerin tanınmasında belirleyiciolan diğer bir faktör de bu kişilerin iman edenlere karşı mesa-feli yaklaşımlarıdır.

İman edenler ahirette sonsuza kadar birarada yaşamanınumudu içinde olan insanlardır.Onların bu heyecanları henüz dün-yadayken ruhlarını sarar. Onları birbirlerine kenetler Allah mü-minlerin, "birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağladık-

larını" (Saf Suresi, 4) bildirerek, iman edenler arasındaki yakınlık,samimiyet ve dostluğa dikkat çekmiştir. Allah Müslümanlar ara-sındaki bu güçlü bağı Kuran'da şöyle ifade etmektedir:

Mü'minler ancak kardeştirler... (Hucurat Suresi, 10)

Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılma-

yın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın.

Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uz-

laştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler ola-

rak sabahladınız... (Al-i İmran Suresi, 103)

Müslümanların arasındaki bu derin ve Allah'a imana dayalıgüçlü bağ, beraberinde birbirlerine yoğun bağlılık, sevgi ve say-gıyı getirir.Ancak Müslümanlar arasındaki sevgi ve saygı cahiliye

95Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 98: Dinde Pasifizm

insanlarında görülen geçici ve güçsüz temellere dayalı sevgi gi-bi değildir.Yaşanılan sevgi, tümüyle Allah'a olan derin sevgi vekorkuya dayalı son derece güçlü bir histir. Müslümanlar Allah'aolan iman ve sadakatlerinden kaynaklanan bir sevgiyle birbirle-rini severler. Karşılarındaki kişilerde gördükleri iman alametle-ri ne kadar güçlüyse o kişilere olan güvenleri, sevgi ve saygıla-rı da o derece güçlü olur.

Allah Kuran'da sevgi duyarlılığına sahip olmayı üstün birmeziyet olarak bildirir:

Katımızdan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de

verdik)… (Meryem Suresi, 13)

Ancak karşısındaki insanlara iman gözüyle bakmayan, Müs-lümanların Allah'ın rızasını kazanmak için gösterdikleri samimigayreti değerlendirmekten yoksun olan kişiler, onlara karşısevgi ya da bağlılık hissetmezler. Bu tarz insanlar maddi çıkarelde edemedikleri bir insana bağlanmayı akılcı bulmazlar.

Bu kişiler yalanlarıyla sevgisizliklerini ne kadar perdeleme-ye, gizlemeye çalışsalar da soğuk ve sevgisiz bakışları ve Müslü-manlarla samimi diyalog kuramamaları ile asıl niyetlerini gös-termiş olurlar. Özellikle kişiliklerinde baskın olan soğuk, duyar-sız ve insanlardan uzak yapı, bu insanların gerçek karakterlerihakkında Müslümanlara ciddi alametler vermektedir. Müslü-manların genelinde hakim olan sıcak, sevecen, samimi dostlukyerine, bu kişilerde soğuk, ters, uzak ve farklı bir kişilik hakim-dir. Sevgi ifade etme yeteneklerinin olmamasından dolayı nor-mal insanların gözlerinde oluşan sevgiyi ifade eden sıcak vedostane anlam bu kişilerde oluşmaz.Aksine kurnaz, bilgiç, res-mi, anlamsız, soğuk ve esrarengiz bakışlarıyla Müslümanları iz-lerler. Hz. Muhammed (sav) zamanında yaşayan bazı kimselerin,Kuran'ı dinlerken Peygamber Efendimize yönelttikleri bakışları

96 DİNDE PASİFİZM

Page 99: Dinde Pasifizm

bu durumun örneklerindendir. Rabbimiz, bu ahlaktaki kişilerinbakışlarına şöyle dikkat çekmiştir:

O inkar edenler, zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman, seni

neredeyse gözleriyle devireceklerdi. "O, gerçekten bir

delidir" diyorlar. Oysa o (Kur'an), alemlere bir zikr

(öğüt, hatırlatma, hüküm ve üstün bir şeref)den baş-

ka bir şey değildir. (Kalem Suresi, 51-52)

Genel anlamda bakıldığında Müslümanların hiçbiriyle samimibir ilişki kuramadıkları, yakın diyebilecekleri bir dostlarının ol-madığı görülür. Bu kişilerin kurdukları dostluklar daha sonrakisayfalarda üzerinde duracağımız gibi, kendileri gibi zayıf bulduk-ları kişileri taraftarları haline getirerek pasifize etmek amaçlıdır.Allah kalbinde hastalık olan insanların birbirlerini tanıyıp kolla-dıklarına ve birbirlerine yakınlık gösterdiklerine ayetlerde şöy-le dikkat çekmektedir:

Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş-göz eder-

lerdi. Kendi yakınlarına döndükleri zaman neşeyle dö-

nerlerdi. (Mutaffifin Suresi, 30-31)

Salih Müslümanların Kuran'a dayalı olan ahlak anlayışlarındasevginin, samimiyetin ahirete yönelik güçlü bir dostluğun sonderece önemli yeri vardır. Müslümanlar samimi bir insanı güzelbakışlarından, sevgi duyarlılığından ve yakınlığından tespit edebi-lirler. Bu ölçülerin dışındaki insanlara; yani yukarıda saydığımızşekilde soğuk, mesafeli, sevgisini hissettirmeyen bir kişilik sergi-leyenlere ise haklı olarak kuşkuyla bakarlar. Onların bu mesafe-li tavırlarının altında din ahlakına ve Müslümanlara karşı besle-dikleri buğz ve kin olduğundan şüphelenirler.Allah Müslümanla-ra, bu kişilere güvenip onları sırdaş edinmemelerini emreder veiçlerinde yaşadıkları hainliğin dışa yansıttıklarından çok daha bü-yük olduğunu haber verir:

97Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 100: Dinde Pasifizm

Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinme-

yin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, si-

ze zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz

(ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sine-

lerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayet-

lerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. (Al-i İmran

Suresi, 118)

Allah'ı Anmamaları Müslümanların en önemli özelliklerinden biri sürekli olarak

Allah'ı anmalarıdır. Onlar konuşmalarında daima Allah'ı över,O'nu en içten bir saygıyla yüceltirler. Müslümanlar arasında pa-sifizmi yaymaya çalışan kişiler ise Allah'ı olabildiğince az anar-lar. Hatta Allah'ın anıldığı ortamlardan mümkün olduğuncauzaklaşmaya çalışırlar. Bir ayette şöyle buyurulmuştur:

Ve onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamaları-

nı engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koy-

duk. Sen Kur'an'da sadece Rabbini "bir ve tek" (İlah

olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' ge-

risin geriye giderler. (İsra Suresi, 46)

Allah'ın ayette bildirdiği gibi şeytan bu insanları sarıp-kuşat-mıştır ve onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. (Mücadele Su-resi, 19) Yeme, içme, giyim kuşam, müzik, spor gibi konulardason derece neşeli ve coşkulu konuşmalar yapan bu insanlar,Allah'ın anıldığı sohbetlerde aynı canlılık ve şevk içinde olmaz-lar. Son derece durgun ve tutuk bir üslup kullanırlar. Fakat ta-mamen suskun kalmaktan da çekindiklerinden olabildiğince ez-bere konuşmalar yapar, konuyu bir an önce başka yönlere çe-kerek değiştirmeye çalışırlar. Bu insanların samimi olarakAllah'ın Zatı'nı övdüklerini, yüceliğini anlattıklarını duymak ne-

98 DİNDE PASİFİZM

Page 101: Dinde Pasifizm

redeyse mümkün değildir. Konuşmaları Müslümanlardan farklıolarak samimiyetten uzak, yapmacık bir üslupla dini konularüzerine kendilerince felsefe yapmaya (İslam dinini tenzih ede-riz) yöneliktir.Allah'ın ismini zikretmekten, imani konuları, güzelahlakı konuşmaktan bilinçli olarak kaçınırlar. Çünkü kalben tamolarak benimsemedikleri bir inancı savunmak ve anlatmak gu-rurlarına ağır gelir. Bu nedenle de Allah'ı anarken çoğu zamanhafızalarında saklı kalan bilgileri, başkalarından duydukları bellikalıplarla dile getirir, samimi bir konuşma yapamazlar.

Müslümanların ise kalplerinde ve düşüncelerinde sürekliAllah olduğu için dile getirdikleri düşünceleri de hep samimi ka-naatleridir. Allah Kuran'da müminlerin bu düşünce şekillerini,"Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zik-

rederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşü-

nürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yarat-

madın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-iİmran Suresi, 191) ayetiyle haber verir. Bir başka ayetinde iseAllah, müminlerin kalplerinin ancak Allah'ı anarak tatmin oldu-ğunu bildirmektedir:

Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mut-

main olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca

Allah'ın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28)

Müslümanların Allah'a olan sevgisi, pasifizmi savunan insanla-rın ticarete, eşlerine, dostlarına, ailelerine ya da herhangi bir ko-nuya duydukları düşkünlük ve sevgiyle kıyas edilemeyecek ka-dar büyüktür. Bu yüzden de düşüncelerinde ve dillerinde sürek-li Allah'ın zikri vardır. Allah bir ayetinde gerçek dindarlarınAllah'a duydukları sevginin gücünü şu şekilde bildirmektedir:

İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tu-

tanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi se-

99Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 102: Dinde Pasifizm

verler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha

güçlüdür... (Bakara Suresi, 165)

Gerçek dindarların aksine pasifist bir karakter sergileyenkişiler, kendileri Allah'ı anmaktan uzak oldukları gibi başkaları-nı da alıkoymaya çalışırlar. Allah, "Allah'ın mescidlerinde

O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılma-

sına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir?..." (BakaraSuresi, 114) ayetiyle söz konusu insanların bu yönlerine Ku-ran'da dikkat çeker.

Bu kişiler Allah'ın "... sen onları, sözlerin söyleniş tarzın-

dan da tanırsın" (Muhammed Suresi, 30) ayetinde bildirdiğigibi Müslümanlardan tamamen farklı olan konuşma üslupları iletanınırlar. Kullandıkları tarz, onların Müslüman ahlakında olma-dığı hissini verir. Müslümanların asla tenezzül etmeyecekleri,basit şeylere fazlasıyla değer verdiği hissi uyandıran, olaylarınAllah'ın kontrolünde olduğunu unutmuş bir insanın kullanabi-leceği bir konuşma tarzları vardır. Birkaç kitap ya da gazeteokuyarak elde ettikleri bilgileri karşı tarafa süslü cümleleriyle,imani sıcaklık ve tevazudan uzak soğuk ve entel üsluplarıyla an-latırlar. Onlar bunu Müslümanlara karşı bir "sükse yapma" ve-silesi ya da bir üstünlük olarak görseler de bunların hiçbirikalplerinde, bekledikleri rahatlamayı ve huzuru sağlamaz. On-ların vicdanlarındaki derin baskıyı ve sıkıntıyı kaldırmaz.Aksinesürekli huzursuz ve korku içinde yaşamalarına neden olur.

Olumsuz Telkine ve Vesveseye Açık OlmalarıDin ahlakını tam anlamıyla yaşamakta çekimser davranan

kişilerin imani zaafları, cahiliye inancına sahip insanların olum-suz telkinlerine de açık olmalarına neden olur. Kendilerine di-nin gerekli olmadığı, sadece dünyaya bağlı bir hayat şeklinin ye-

100 DİNDE PASİFİZM

Page 103: Dinde Pasifizm

terli olacağı yönünde sapkın açıklamalar yapılsa, bunu seve sevetasdikleyebilirler.Ya da bir kişi bu kimselere gidip "ben inkarcıoldum, artık dine ve ibadetlerin gerekliliğine inanmıyorum, ca-hiliye mantığında bir hayat yaşayacağım" dese, bu da onların ho-şuna gider. Bu ve benzer telkin ve teklifler karşısında bu kişile-rin iradesi hemen kırılır ve din ahlakından uzak yaşayan insanla-ra kolayca uyum sağlarlar. Bu tip insanların, namaz kıldıkları ve-ya bazı ibadetleri yerine getirdikleri için Müslüman olduklarınıve böyle rahmani olmayan çağrıları hoş karşılamayacaklarını dü-şünmek ise safça bir düşünce olur.

Bu kişiler çevrelerinde gördükleri geleneklerin etkisiyledoğrudan dini inkar etmekten belki çekinebilirler.Ve bu neden-le "Kuran ahlakından uzak bir hayat yaşa" diyen kişiye karşı usu-len bir tepki verebilirler.Ama usulen karşı çıksalar da, pratiktecahiliyedeki gibi bir hayat tarzı gördükleri takdirde bunu sevinç-le karşılarlar. Böyle bir hayat yaşamak için şiddetli bir istek du-yarlar.Açık açık "biz inkarcı olduk, dine ve Kuran'a inanmıyoruz"diye açıklamasalar da, bu hayatın içinde yaşayan insanların gös-terdikleri cahiye ahlakını, çirkin davranış biçimlerini, batıl inançşekillerini benimseyen ve destekleyen bir hayata olumlu bakar-lar. Çevrelerindeki kişilerin ahiretin varlığını tamamen unutupdünyaya bağlanmalarından, salih amellerde bulunmak yerine boşve amaçsız bir hayat yaşamalarından, hırsla dünya mallarını ço-ğaltmalarından, itibar kazanmak için hayasızca işler yapmaların-dan ya da Allah'ı razı etmek yerine insanları razı edecek bir ha-yat sürdürmelerinden rahatsız olmazlar. Hatta kalplerinde has-talık olan insanlar, böyle bir yaşam tarzı sürdüren insanların busapkın anlayışlarını ve dünya görüşlerini desteklediklerini çeşit-li şekillerde onlara belli ederler.Allah Kuran'da böyle insanlarındurumunu şöyle açıklamaktadır:

101Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 104: Dinde Pasifizm

Kim imanından sonra Allah'a (karşı) inkara sapıp da,

-kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altın-

da zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa, işte onların

üstünde Allah'tan bir gazab vardır ve büyük azab on-

larındır. Bu, onların dünya hayatını ahirete göre daha

sevimli bulmalarından ve şüphesiz Allah'ın da inkar

eden bir topluluğu hidayete erdirmemesi nedeniyle-

dir. (Nahl Suresi, 106-107)

Allah imandan sonra şeytani telkinlere aldanarak cahiliyeinancına dönen insanların her dönemde Müslümanların yakı-nında bulunabileceklerine pek çok ayetinde dikkat çeker. Ku-ran'da dikkat çekilen bu insan topluluklarından biri de Hz. Mu-sa'nın kavmi içinde yaşayan zayıf iradeli insanlardır. Bunlar,Allah'ın sevdiği ve seçtiği, üstün ve güzel ahlaklı Hz. Musa'nıntebliğini ve manevi eğitimini birebir alan, gösterdiği mucizelereşahit olan insanlardır. Hz. Musa bu insanları, Allah'ın izniyle"kendilerini dayanılmaz işkencelere uğratan" Firavun'un esare-tinden kurtarmış, onlara Allah'ın ayetlerini tebliğ etmiş ve hida-yetlerine vesile olmuştur. Fakat Hz. Musa Allah'tan vahiy almaküzere kavminden ayrıldığında bu insanlar, Hz. Musa'nın yoklu-ğunu fırsat bilerek Samiri adındaki sapkın inançları olan birininşeytani telkinlerine kapılmışlardır. Kendisini son ana kadar din-dar biri gibi tanıtmış olan Samiri'nin sapkın telkinleri, birçok in-sanı etkilemiş ve onları Allah'a şirk koşmaya yöneltmiştir.

Allah Hz. Musa'ya kavminin bu durumunu, "Dedi ki: "Biz

senden sonra kavmini deneme (fitne)den geçirdik, Sami-

ri onları şaşırtıp-saptırdı." (Taha Suresi, 85) şeklinde buyu-rarak haber vermiş ve bunun üzerine Hz. Musa kavmine geridönmüştür. Bundan sonra olanları Allah ayetlerinde şöyle ha-ber verir:

102 DİNDE PASİFİZM

Page 105: Dinde Pasifizm

... Dedi ki: "Ey kavmim, Rabbiniz size güzel bir vaadde

bulunmadı mı? Size (verilen) söz (ya da süre) pek uzun

mu geldi? Yoksa Rabbinizden üzerinize kaçınılmaz bir

gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söz-

den caydınız?"

Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimiz-

den dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eş-

yalarından birtakım yükler yüklenmiştik, onları (ate-

şe) attık, böylece Samiri de attı."

Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çı-

kardı, "İşte, sizin de ilahınız, Musa'nın ilahı budur; fa-

kat (Musa) unuttu" dediler. (Taha Suresi, 86-88)

Görüldüğü gibi bu insanlar, sözlerinden kendiliklerindendönmediklerini, Samiri'nin etkisiyle bunu yaptıklarını dile getir-mişlerdir. Samiri'nin sapkın telkinleriyle imanlarından dönüp birbuzağı heykelini ilah edinir duruma gelmişlerdir. Samiri denilensapkın kişi ise "... Ben onların görmediklerini gördüm, böy-

lece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim; böylelikle ba-

na bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi." (Taha Sure-si, 96) ifadesinden de anlaşılacağı gibi nefsine uyan bir kişidir. Butopluluk vicdanlarını kullanmadıklarından bir kişinin telkinleri-nin vesile olmasıyla Allah'a kulluktan vazgeçip kendi yaptıklarıbir buzağı heykeline yönelme sapkınlığına kapılmışlardır. AncakHz. Musa aralarına döndüğünde, içine düştükleri durumu anla-malarına vesile olmuştur.

Hz. Musa'nın kavminin bir başka sapkınlığı da,Allah kendile-rini denizden geçirerek, Firavun'u suda boğduktan sonra, yinedoğru yoldan sapıp cahiliye insanlarına özenmeye başlamaları-dır. Bu özentileri o kadar ileri bir boyuta varmıştır ki, putlara ta-pan bir topluluk gördüklerinde, Hz. Musa'dan kendilerine putyapmasını isteyecek kadar çirkin bir cesaret ve ahlaksızlık gös-

103Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 106: Dinde Pasifizm

terebilmişlerdir. Konuyla ilgili Kuran'da bildirilen ayetler şu şe-kildedir:

... Putları önünde bel büküp eğilmekte olan bir toplu-

luğa rastladılar. Musa'ya dediler ki: "Ey Musa, onların

ilahları (var; onların ki) gibi, sen de bize bir ilah yap."

O: "siz gerçekten cahillik etmekte olan bir kavimsi-

niz" dedi.

"Onların içinde bulundukları şey (din) mahvolucudur

ve yapmakta oldukları şeyler (ibadetler) de geçersiz-

dir.

O sizi alemlere üstün kılmışken, ben size Allah'tan

başka bir ilah mı arayacağım?

Hani size dayanılmaz işkenceler yapan, kadınlarınızı

sağ bırakıp erkek çocuklarınızı öldüren Firavun aile-

sinden sizi kurtarmıştık. Bunda Rabbinizden sizin için

büyük bir imtihan vardı." (Araf Suresi, 138-141)

İmani zaafiyet içinde olan bu insanların putlara ibadet edenbir topluluğu görmeleri sapmalarına neden olmuştur. İçlerin-de hemen, bu sapkın inanca karşı bir eğilim meydana gelmiştir.Din ahlakından uzaklaştıran telkinlerin etkisine kapılmak, tarihboyunca pasifizmi savunan tüm insanların ortak bir özelliğidir.

Allah, Kuran'da bu insanların fitneye açık karakterlerini,"Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da

kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş ol-

saydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman)

dışında (kararsız) kalmazlardı." (Ahzab Suresi, 14) ayetiylebildirmiştir. Bir başka ayette ise Allah "... Fitneye her geri

çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar..." (NisaSuresi, 91) buyurmaktadır.

Bu insanların fitneye bu derece açık kişiliklerinin temelinde,esasen şeytanın telkinine açık olmaları vardır. Allah'a iman ve

104 DİNDE PASİFİZM

Page 107: Dinde Pasifizm

itaatten uzaklaşan bu kişiler,Allah'ın "İnsanlardan kimi, Allah

hakkında bilgisi olmaksızın tartışır durur ve her azgın-

kaypak şeytanın peşine düşer." (Hac Suresi, 3) ayetinde bil-dirdiği gibi şeytanın yolundan giderler. Ayette bildirilen "azgın-kaypak şeytanın peşine düşmeleri" ifadesi ise çok dikkat çekici-dir. Çünkü bu kişiler, hayatlarının amacı yalnızca Allah'ın rızası,rahmeti ve cenneti olan Müslümanların arasında yaşarken, on-lara benzemek ve Kuran ahlakına uymak imkanları varken, bilebile azgınlık yolunu tercih ederler.Allah bu durumlarını bir aye-tinde "... Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dos-

doğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimse-

mezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak

benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve on-

lardan gafil olmaları dolayısıyladır." (Araf Suresi, 146) şek-linde buyurarak bildirmektedir.

Bundan dolayıdır ki bu insanların zihinleri sürekli olarak şey-tanın fısıltıları ve onun telkin ettiği vesveseler ile doludur.Allah'ın "(Şeytan) Onlara vaatler ediyor, onları en olmadık

kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan

başka bir şey va'detmez." (Nisa Suresi, 120) ayetinde bildir-diği şeytani vaatler, bu insanları Allah'ın yolundan çevirerek dinahlakından uzak bir hayat şekline çekmektedir. Dolayısıyla bir-takım dünyevi kaygılar taşıyarak din ahlakını yaşamaktan uzak-laşıp cahiliye yaşantısını benimseyen bu insanlar, aslında şeytanınbu boş vaatlerine aldanan insanlardır.Allah bu gerçeği, "Şüphe-

siz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, gerisin

geri (küfre) dönenleri, şeytan kışkırtmış ve uzun emellere

kaptırmıştır." (Muhammed Suresi, 25) ayetinde de açıkça bil-dirir.

Vesveseye son derece açık olduklarından, cahiliye ahlakı için-

105Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 108: Dinde Pasifizm

de yaşayan insanlardan iş, evlilik, eğitim gibi çıkarlarına daha uy-gun olacağını düşündükleri bir teklif aldıklarında hemen onayönelir,Allah'ı ve din ahlakını unuturlar. Oysa eğer bu tekliflerAllah'ın rızasına uygunsa zaten Müslümanca bir ahlak göstere-rek de bu imkanı değerlendirebilirler.Ancak onlar, kendilerinedin ahlakının yaşandığı ortamdan bir kaçış sebebi aradıklarıiçin, bu vesileyle hemen Müslümanların arasından uzaklaşırlar.Benzer şekilde bu kişiler tatil, alışveriş, eğlence gibi konulardada yine cahiliye toplumunun telkinlerine çok açıktırlar. Eğlen-ceyi Allah'ın rızasına uygun olan bir işe ya da ibadete rahatlık-la tercih edebilirler. Peygamberimiz (sav) döneminde, bir eğlen-ce gördüklerinde Peygamber Efendimiz (sav)'in yanından uzak-laşıp, cahiliye insanları ile birlikte boş işlere dalanların tavırlarıbu insanlarla büyük benzerlik göstermektedir.Allah bu kişilerindurumunu şöyle haber vermiştir:

Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah'a ve İslam'a

teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence gör-

dükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni

ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın Katında bulunan,

eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık

verenlerin en hayırlısıdır." (Cuma Suresi, 11)

Kuşkusuz bu insanların şeytanın aşıladığı fikirlere bu kadaraçık olmaları Allah'ın bir hikmetidir ve bunda Müslümanlar içinbüyük hayırlar vardır. Çünkü kalbinde hastalık olan insanlarlaAllah'tan korkan samimi insanlar bu vesileyle birbirinden ayrıl-makta ve Müslümanlar bu insanları tanıyıp bilmektedirler.Allahbu gerçeği "Şeytanın (bu tür) katıp bırakmaları, kalplerin-

de hastalık olanlara ve kalpleri (her türlü) duyarlılıktan

yoksun bulunanlara (Allah'ın) bir deneme kılması içindir.

Şüphesiz zalimler, (gerçeğin kendisinden) uzak bir ayrılık

106 DİNDE PASİFİZM

Page 109: Dinde Pasifizm

içindedirler." (Hac Suresi, 53) ayetiyle haber vermektedir. Birbaşka ayetinde ise Allah, "Bu, Allah'ın murdar olanı temiz-

den ayırdetmesi; murdarı, bir kısmını bir kısmı üzerinde

kılıp tümünü biriktirerek cehenneme atması içindir..." (En-fal Suresi, 37) şeklinde buyurmakta ve bunun Müslümanlar içinferahlık veren bir temizlik olduğuna işaret etmektedir.

Tavır ve Konuşmalarının Samimiyete Değil

Taklide Dayalı Olması

Müslümanlar arasında olup da pasifizm yanlısı olan kişilerinen dikkat çekici özelliklerinden biri de, samimiyetsizlikleridir.Bu, konuşmalarında ve tavırlarında kolaylıkla fark edilebilen birdurumdur. Müslümanların arasında kendilerini dindar gibi gös-terebilmek amacıyla bazı ibadetleri yerine getirir, Müslümanlargibi tavırlar sergiler, onlar gibi konuşurlar. Fakat tüm bunlarıinandıkları için değil, Müslümanlar arasında yer edinebilmek içintaklidi olarak yaparlar. Her hal ve tavırlarında Müslümanları tak-lit ettiklerinden, dışarıdan bakan bir insan ilk bakışta bu kişileriMüslümanlardan herhangi biri sanabilir. Bu kişiler Allah'ın, "İşte

(şu) namaz kılanların vay haline, ki onlar, namazlarında

yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar." (Ma'un Su-resi, 4-6) ayetlerinde bildirdiği gibi namaz kılar, "İnfak ettikle-

rinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve el-

çisini tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve

hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir." (Tevbe Suresi, 54)ayetinde bildirildiği gibi mallarından ve paralarından ihtiyaç için-de olan insanlara göstermelik de olsa bazen yardımlarda bulu-nabilirler. Ancak yine ayetlerde açıkça görüldüğü üzere, Rabbi-miz samimiyetsizlikleri nedeniyle onların ibadetlerini kabul et-meyecektir.

107Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 110: Dinde Pasifizm

Şekli ibadetlerin yanı sıra Müslümanların tavır ve konuşma-larındaki pek çok ayrıntıyı da taklit edebilirler. Müslümanlarınbir konuyu dile getiriş biçimlerinden, kullandıkları üsluptan,oturup kalkmalarına kadar görünürdeki pek çok özelliklerinitaklit edebilirler. Münafık karakterli insanların bu özellikleriniAllah Kuran'da "Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıla-

rı beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onla-

rı dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış

ahşap-kütük gibidirler..." (Münafikun Suresi, 4) ayetiyle ha-ber vermiştir.

Oysa samimiyetin taklidi yoktur. Bir insanın görünürdekiözellikleri taklit edilebilir, fakat samimiyet tam olarak yaşan-madan kişinin gösterebileceği bir özellik değildir. Bu nedenleonların gerçek yüzlerini ancak müminler Kuran'ın kendilerineyol göstermesiyle hissedip görebilirler. Allah Kuran'da Pey-gamberimiz (sav) döneminde de din ahlakını yaşamakta kastenpasif davranan bu tip insanların olduğunu bildirir. Bu kişilerMüslümanları taklit ederek Hz. Muhammed'in (sav) yakın çev-resine kadar girebilmişlerdir.Allah dilediği takdirde bu tarz in-sanları Peygamber Efendimize yüzlerinden tanıtacağını habervermiştir:

Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böy-

lelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen on-

ları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın... (Mu-

hammed Suresi, 30)

Bu insanlar samimiyetsiz ve yapmacık tavırlarla kendileriniMüslüman gibi tanıtmaya çalışırlarken aslında içlerinde fırtına-lar kopar. Kalben inanmadıkları, tasdik etmedikleri bir hayatıyaşamak, sürekli taklit yapmak zorunda olmak onlar için bir türazaptır. Gösteriş için namaz kılmak, güzel söz söylemek, teva-

108 DİNDE PASİFİZM

Page 111: Dinde Pasifizm

zulu görünmek, seviyormuş gibi yapmak, içinden gelmediği hal-de İslam'a faydalı çalışmalarda bulunmak dine ve Müslümanlaraiçin için kin besleyen bu insanlar için hiç kolay değildir.Yine deçıkarlarına daha uygun olduğunu düşünerek; nefisleriyle çatışanbir ortam oluşana dek kendi kendilerine oluşturdukları bu sah-te kimlikte yaşamaktan vazgeçmezler. Ancak nefislerini iyicezorlayan büyük bir zorlukla karşılaştıkları takdirde artık taklityapacak güçleri kalmaz ve yavaş yavaş gerçek yüzleri ortaya çık-maya başlar. Umdukları gibi çıkar elde edemediklerini gördük-lerinde eskiden taklidi olarak yaptıklarını da yapmamaya ve kin-lerini açığa vurmaya başlarlar.

Din ahlakını yaşamakta pasif davranan bu kişiler taklit yete-neklerini kimi zaman da üzerlerinden dikkati dağıtmak için kul-lanırlar. Özellikle yaptıkları samimiyetsiz tavırlar Müslümanlartarafından anlaşıldığında, dikkatleri kendi üzerlerinden dağıtmakiçin duruma uygun gördükleri bir kişilik taklidinin arkasına sığı-nırlar.Yerine göre kendilerini saf, çocuksu, olayları kavrayamayankişiler olarak tanıtır yerine göre de bunun tam tersi yırtıcı, kav-gacı son derece ters ve saldırgan bir kimliğe bürünürler. Bunuyaparken akıllarınca Müslümanları aldattıklarını sanırlar. OysaAllah'ı ve iman edenleri aldattığını düşünen kimse, yalnızca ken-di kendini aldatmaktadır:

Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmakta-

dırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları

zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yapar-

lar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)

Yüzlerinin Nursuz OlmasıKendilerini Müslüman gibi tanıtmalarına rağmen aslında dine

ve Müslümanlara karşı kin dolu olan insanların yüzleri samimi

109Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 112: Dinde Pasifizm

Müslümanlarda olduğu gibi temiz ve nurlu değildir. Allah Ku-ran'da Müslümanlar için "...onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve

ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izin-

den yüzlerindedir..." (Fetih Suresi, 29) buyurmakta ve yüzle-rinden Müslüman olduklarının anlaşıldığına dikkat çekmekte-dir. Bir başka ayette ise, Müslümanların cennette de yüzlerindeaydınlık ve nurlu bir ifade olacağı şöyle bildirilmiştir: "Nimetin

parıltılı sevincini sen onların yüzlerinden tanırsın." (Mu-taffifin Suresi, 24)

Söz konusu insanların ise bunun tam aksine yüzlerindekiifade son derece esrarengiz ve karanlıktır.Yüzlerinde samimi,güven telkin eden, aydınlık bir ifade oluşmaz. Bunun sebebi as-lında bu insanların ruhlarında yaşadıkları karanlıktır. Kötülüktasarlamaları ve Müslümanlara yalan söylemeleri nedeniyleAllah bu insanların kalplerine sıkıntılı, huzursuz ve tedirginlikdolu bir karanlık çökertir. Kalplerindeki bu şiddetli baskı iseyüzlerine nursuzluk olarak yansır. Allah ayetinde bu insanlarınüzerlerindeki nursuzluğu şöyle bildirmiştir:

Kötülükler kazanmış olanlar ise; her bir kötülüğün

karşılığı, kendi misliyledir. Bunları bir zillet sarıp kap-

lar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiçbir koruyucu

yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parça-

larına bürünmüş gibidir. İşte bunlar ateşin halkıdırlar;

orada süresiz kalacaklardır. (Yunus Suresi, 27)

Peygamberimiz (sav) de bu tarz insanların nursuzluklarınadikkat çekmiş ve yalanlarından dolayı kalplerinin karardığını ifa-de etmiştir:

Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devamedince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra

110 DİNDE PASİFİZM

Page 113: Dinde Pasifizm

bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. (Muvatta, Kelam18- 2, 990)

Gerçek bir Müslümanın yüzü ise, "Güzellik yapanlara da-

ha güzeli ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı

sarar, ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada

süresiz kalacaklardır." (Yunus Suresi, 26) ayetinde bildirildiğigibi her zaman aydınlıktır, çevrelerindekilere de ferahlık verir.Ayette işaret edildiği gibi hayır ve güzellik yapanlara buna uygungüzel bir karşılık vardır. Söz konusu insanlara da yine kendi ah-laksızlıklarına uygun bir karşılık.Allah bir ayetinde dünyada yap-tıklarından dolayı yüzleri kararan bu insanların ahirette de ben-zer bir durumda olduklarını bildirir:

Bazı yüzlerin ağaracağı, bazı yüzlerin de kararacağı

gün. Yüzleri kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan

sonra inkar ettiniz, öyle mi? Öyleyse inkar etmenize

karşılık olarak azabı tadın" (denilir). (Al-i İmran Sure-

si, 106)

Bu kişilerin bakışlarındaki bozukluğun ortaya çıktığı anlardanbiri de, kendilerinde İslam'a hizmet etmelerinin istendiği veyakendilerince rahatlarının bozulacağını düşündükleri anlardır. Hz.Muhammed (sav) döneminde yaşayan benzer ahlaktaki insanlar-dan, Peygamber Efendimiz (sav)'le birlikte savaşa çıkmaları is-tendiğinde bakışlarında oluşan ifade bu durumun örneklerindenbiridir.Ayette şöyle bildirilmiştir:

İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indi-

rilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri ge-

çen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde

hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş

olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün... (Mu-

hammed Suresi, 20)

111Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 114: Dinde Pasifizm

"Mallar ve Oğullar Hırsı" ile Din Ahlakından Taviz Vermeleri

Allah dünyada kullarını birçok konu ile imtihan etmektedir.Allah'ın dünyada yarattığı bu imtihan konularından biri de malve çocuk sahibi olma tutkusudur. Allah malların ve oğullarındünyaya ait geçici süsler olduğunu ayette şöyle bildirmektedir:

Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sü-

rekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında se-

vap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakı-

mından da daha hayırlıdır. (Kehf Suresi, 46)

Bir hadisinde de Peygamberimiz (sav) bu gerçeğe şöyle işa-ret etmiştir:

Her ümmet için bir fitne vardır, benim ümmetimin fitnesi de maldır.

Rabbimiz, malların ve çocukların insanlar için bir fitne ko-nusu olduğunu bildirmiştir. (Enfal Suresi, 28) Bu nedenle, mü-minler Allah'ın dünya hayatında kendilerine verdiği nimetlerinbirer deneme olduğunu bilir ve buna göre davranırlar. Allahkendilerine nimet verdiğinde buna sevinir, şükreder ve bu ni-meti Allah yolunda en iyi şekilde değerlendirmeye çalışırlar.Eğer Allah mal verdiyse bu malı İslam'ın hayrı için en iyi şekil-de kullanmanın yollarını bulurlar. Allah'ın kendilerine çocukvermesi durumunda da, çocuklarını samimi bir mümin olarakyetiştirme konusunda ellerinden gelenin en fazlasını yaparlar.Tüm bunları yaparken her zaman Allah'ın rızasını öncelikli tu-tar ve hep İslam'ın hayrına olacak şekilde hareket ederler.Ay-rıca eğer Allah kendilerine verdiği bu nimetleri bir sebeple on-lardan alacak olsa, yine çok teslimiyetli ve tevazulu davranır,Allah'ın yarattığı herşeyde bir hayır olduğunu bilirler.

Kuran ahlakını yaşamak konusunda çekimser davranan kim-seler ise,Allah'ın kendilerine nasip ettiği mallar ve çocuklar ko-

112 DİNDE PASİFİZM

Page 115: Dinde Pasifizm

nusunda çok farklı bir tavır içerisine girerler. Mala karşı duyduk-ları tutku ve düşkünlük, olaylara bakış açılarına tamamen yansır.Allah'ın kendilerine nasip ettiği malı dünya hayatının geçici birsüsü olarak değerlendirmedikleri için, sahip olduklarını sandık-ları herşeyi hırsla korumaya çalışırlar. Bu korumacılık cimriliğevaran boyutlara ulaşır. Bu sırada sahip olduklarını kendilerineverenin Allah olduğunu akıllarına getirmez, türlü düzenler kura-rak ellerinden geldiğince bunları kendilerine saklamaya çalışır-lar.Allah onların bu cimriliklerini Kuran'da şöyle bildirmektedir:

İşte sizler böylesiniz; Allah yolunda infak etmeye çağ-

rılıyorsunuz; buna rağmen bazılarınız cimrilik ediyor.

Kim cimrilik ederse, artık o, ancak kendi nefsine cim-

rilik eder. Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olma-

yan)dır; fakir olan sizlersiniz... (Muhammed Suresi, 38)

Kendilerine ait eşyaları özenle korur, ancak bir başka mümi-nin malına hiç de kendilerininki gibi titizlenmezler. Kendi eşya-larına olan koruma duygusu onlarda bir nevi refleks gibi işler.Diğer kişilerin mallarına karşı ise titizlikten uzak, hatta müsrifdenebilecek bir yaklaşım içinde olurlar. Bunları son derece horkullanır, sağlam ve temiz kalması için itina etmezler.

Aynı tutumları kendileri ile ilgili diğer konularda da gösterir-ler. Kendi yemelerine, içmelerine, sağlıklarına çok itina ederama müminlerin bu ihtiyaçları için hiçbir girişimde bulunmazlar.Bir insanın kendi sağlığını koruması, yemesine, içmesine dikkatetmesi, hastalanmamak için çaba harcaması son derece makulbir davranıştır.Ancak müminler Allah'tan korktukları ve vicdan-lı oldukları için mümin kardeşlerini de kendileri kadar hattakendilerinden çok daha büyük bir titizlikle koruyup kollar vegözetirler. Allah müminlerin bu tavrını Kuran'da şöyle bildir-mektedir:

113Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 116: Dinde Pasifizm

...Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşle-

rini) öz nefislerine tercih ederler... (Haşr Suresi, 9)

Ancak bu kişiler her zaman kendilerini öncelikli olarak ko-ruyup kollar, hatta kendileri için müminlerin sağlığını tehlikeyeatmaktan bile çekinmezler.

Bu kişilerin çocuklarına duydukları ilgi ve alaka ise Allah'aşirk koşma boyutlarına kadar varabilmektedir.Allah bir Müslü-mana bir çocuk nasip ettiyse, onun yapması gereken çocuğunahayırlı ve temiz bir hayat sunmak, onun Allah'a iman eden sa-mimi bir mümin olması için çaba harcamaktır.Ancak bu kişilerhem çocuklarının salih bir Müslüman olması için gereken öze-ni göstermez, hem de onları kendilerinin mücadeleden gerikalmalarına bir bahane olarak göstermek isterler. Allah Ku-ran'da, Peygamberimiz (sav) döneminde de münafıkların ben-zer şekilde kendi sosyal durumlarını öne sürdüklerini bildir-miştir:

Bedevilerden geride bırakılanlar, sana diyecekler ki:

"Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan

dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar, kalplerinde ol-

mayan şeyi dilleriyle söylüyorlar... (Fetih Suresi, 11)

...Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz

açıktır" diye peygamberden izin istiyordu; oysa on-

lar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak isti-

yorlardı. (Ahzab Suresi, 13)

Kıskanç ve Kibirli Olmaları Allah her insana doğuştan birtakım özellikler ve yetenekler

vermiştir. Bu özellikler var olan diğer herşey gibi, bir kaderüzerine yaratılmıştır. Herkesin güzelliği, zekası, yetenekleri vediğer tüm özellikleri Allah'ın dilediği kadardır. Bu açık gerçeğe

114 DİNDE PASİFİZM

Page 117: Dinde Pasifizm

rağmen bazı insanlar özelliklerini sahiplenirler. Büyük bir ceha-letle, "... Andolsun, onlar kendi nefislerinde büyüklüğe ka-

pıldılar..." (Furkan Suresi, 21) ayetinde haber verildiği gibi, buözellikleri nedeniyle şımarır, kibirlenirler. Örneğin, kimi zamanunuttuğu için kurduğu cümlenin bile sonunu getiremeyen veAllah dilemese asla da hatırlayamayacak olmalarına rağmen, sa-hip oldukları bilgi birikimini kendilerinden sanırlar.Ya da bununaksine diğer insanlara nazaran daha kusurlu görünen bir yönle-rini kompleks haline getirirler. Bu şekilde Allah'ın herşeyin yara-tıcısı ve hakimi olduğunu unutarak, kendilerini müstakil birervarlıkmış gibi (Allah'ı tenzih ederiz) değerlendirirler. Onların buçarpık mantıklarının temelinde ise enaniyet yatmaktadır. OysaAllah tüm varlıklar gibi kendilerini de yoktan var etmiştir, onlarda tüm varlıklar gibi büyük bir acizlik içindedirler. Onların datüm alemlerin de sahibi Allah'tır. Kendisi farkında olsun ya da ol-masın Allah'a boyun eğmiştir ve O'nun dilemesi dışında tek biradım atması, tek bir kelime dahi sarf etmesi mümkün değildir.Aklından geçen her düşünceyi, gizlediği veya açığa vurduğu herkonuyu, duyduğu her acıyı, yaşadığı her sıkıntıyı, kalbine gelenher vesveseyi, ettiği her duayı, hissettiği her sevinci, mutluluğu,huzuru yaratan Allah'tır ve bunları tüm detayları ile bilir. HudSuresi'nin 56. ayetinde bildirildiği gibi Allah'ın, '... alnından ya-

kalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur...'

Söz konusu kişilerin bu gerçekleri bildikleri halde görmez-likten gelmelerinin sebebini Allah ayetinde şöyle bildirir:

Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme

dolayısıyla bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncu-

ların nasıl bir sona uğratıldıklarına bir bak. (Neml Su-

resi, 14)

Müslümanlar bu kişileri sürekli olarak gerçeklere davet et-

115Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 118: Dinde Pasifizm

melerine rağmen, onlar Allah'ın "Ona ayetlerimiz okundu-

ğunda, sanki işitmiyormuş ve kulaklarında bir ağırlık var-

mış gibi, büyüklük taslayarak (müstekbirce) sırtını çevi-

rir..." (Lokman Suresi, 7) ayetinde haber verildiği gibi haktanyüzçevirirler. Kendi kendilerini gözlerinde öylesine büyütürlerki Allah'ın, "... Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu

durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık

içinde kalmış oluruz." (Kamer Suresi, 24) ayetinde bildirdiğihem bir kibirlenme hem de samimi iman edenlere karşı kıs-kançlık içindedirler.

Müslümanları pasifize etmeyi amaçlayan kişiler kibirli ve kıs-kanç tavırları ile dikkat çeken insanlardır. Bu insanlar, kitabınbaşından beri belirttiğimiz gibi, Müslümanlara karşı kalplerindeöfke gizleyen ve onlara gelecek her türlü hayra engel olmayıhedefleyen kimselerdir. Müslümanların sahip oldukları güzellikve nimetlerde bir artış olması bu insanlara ciddi bir sıkıntı ve-rir. Müslümanlara karşı duydukları kıskançlık öyle bir aşamayavarır ki, müminlerin yaşadıkları yerlerin güzelleşmesi, sahip ol-dukları imkanların artması onlarda büyük rahatsızlık oluşturur.Hatta bu nimet artışı onları o kadar rahatsız eder ki bu sebep-le aralarında fiziksel sıkıntılar çekenler dahi olur.

Allah, bu kişilerin müminlerin iyiliğine olan gelişmelerdenduydukları rahatsızlığı, "Sana iyilik dokunursa, bu onları fe-

nalaştırır, bir musibet isabet edince ise: "Biz önceden

tedbirimizi almıştık" derler ve sevinç içinde dönüp gider-

ler." (Tevbe Suresi, 50) ayetiyle müminlere haber vermiştir.Küçük büyük, maddi manevi tüm güzelliklerin ve nimetlerinartması Müslümanlara şükür ve sevinç vesilesi olurken, bu in-sanların kıskançlıklarının daha da artmasına neden olur.

116 DİNDE PASİFİZM

Page 119: Dinde Pasifizm

Allah'ın "... Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesi-

ni arzu etmezler. Allah ise, dilediğine rahmetini tahsis

eder..." (Bakara Suresi, 105) ayetinde bildirdiği gibi Müslüman-ların hayrını ve iyiliğini istemezler. Hatta istememekten de öte,"Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kötülük isa-

bet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sa-

kınırsanız, onların 'hileli düzenleri' size hiçbir zarar vere-

mez..." (Al-i İmran Suresi, 120) ayetinde bildirildiği gibi, Müslü-manların arasında yaşamalarına rağmen onlara kötülük isabetedecek olması ihtimalinden sevinç duyarlar. Bu ruh halleri onla-rın gerçek niyetlerini gösteren açık bir delildir.

117Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 120: Dinde Pasifizm

SSOONNUUÇÇ

Müslümanların şevkini kırmayı hedefleyen, özellikle ağırdavranarak dinin lehindeki çalışmalara güç kaybettirmek iste-yen kişilerin bu amaçlarına hiçbir zaman ulaşamayacaklarını iyibilmeleri gerekir. Evren ve içindeki tüm varlıklar,Allah'ın belir-lediği kadere göre yaşarlar. Denizin dibindeki tek bir kum ta-nesinden, bir meteorun uzaydaki yeri ve hareket hızına kadaririli ufaklı herşeyin geçmişi, şimdiki hali ve geleceği öncedentespit edilmiş bir kader iledir. Dolayısıyla söz konusu insanlarında yaptıkları planlar ve bu planları uygulamak için izlediklerisinsi yöntemler Rabbimiz'in bilgisi dahilindedir ve Rabbimiz,"inkar edenlere müminler aleyhinde asla yol vermeyeceğini"vaat etmiştir. Bu insanların, Müslümanları zor duruma düşür-meleri de, Allah'ın izniyle, söz konusu olamaz. Rabbimiz'in va-adinin bir gereği olarak, Kuran ahlakı yaygınlaşacak ve yeryüzü-ne bu ahlakın gereği olan barış, huzur ve güvenlik hakim ola-caktır. Müslümanları sinsice kurdukları planlar ile pasifize et-meye çalışan bu kişiler de bekledikleri sonuca ulaşamayacak-lardır.

Peygamberimiz (sav)'in, "Kim mü'mine zarar verirse Allah daonu zarara uğratır. Kim de mü'mine meşakkat verirse,Allah da ona

Page 121: Dinde Pasifizm

meşakkat verir." (Tirmizi, Birr 27-1941) hadisinde buyurduklarıgibi,Allah kötü niyetlerine karşılık olarak bu insanların kendile-rini zarara uğratacaktır.

Unutulmamalıdır ki bu kişilerin Müslümanlarla birlikte fikrimücadelenin içinde yer almamalarının çok fazla hayır ve hikme-ti vardır. Bu kişilerin pasifize olmaları aslında onların düşündüğügibi din ahlakının yayılmasını yavaşlatıcı ve Müslümanların çalış-malarını engelleyici değil, aksine onlara hız kazandırıcı, önleriniaçıcı bir etkiye sahiptir.

Allah bir ayetinde; "Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötü-

lük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mut-

laka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. …"

(Tevbe Suresi, 47) diye bildirerek bu gerçeğe dikkat çekmiştir.Böylece Allah, Müslümanları onların neden olacağı kötülük, za-rar ve fitneden korumaktadır. Bir başka ayette ise Allah'ın sami-mi Müslümanları her türlü tuzaktan koruduğu şöyle bildirilmiş-tir:

Şüphesiz Allah, (müşriklerin saldırı ve sinsi tuzakları-

nı) iman edenlerden uzaklaştırmaktadır. Gerçekten

Allah, hain ve nankör olan kimseyi sevmez. (Hac Su-

resi, 38)

Bununla birlikte Müslümanlar, kendilerini pasifize etmeyiamaçlayan, şevklerini ve azimlerini kırmak isteyen insanların tel-kinlerine karşı çok dikkatli olmalıdırlar. Unutmamak gerekir ki,bu tarz insanlar çoğu zaman açıkça faaliyet göstermemekte,"iyilik yaptıkları" iddiasıyla ortaya çıkarak gizli ve sinsi telkinler-de bulunmaktadırlar. Kendilerine Kuran-ı Kerim'i ve Peygambe-rimiz (sav)'in sünnetini rehber edinen salih Müslümanlar ise,Allah'ın izniyle, bu telkinlerin etkisi altında kalmayacak, büyükbir şevk ve heyecanla Allah yolunda çalışmalarına devam ede-

119Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 122: Dinde Pasifizm

ceklerdir.Allah, samimi müminleri kendilerinden öncekiler gibibaşarıya ulaştıracağını vaat etmiştir ve bu vaat, müminlerinşevklerini, azimlerini ve kararlılıklarını güçlendiren çok önemlibir müjdedir:

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bu-

lunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan önceki-

leri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yer-

yüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için

seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp

sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra gü-

venliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet

ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim

bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur

Suresi, 55)

120 DİNDE PASİFİZM

Page 123: Dinde Pasifizm

DDAARRWWİİNNİİZZMM’’İİNN ÇÇÖÖKKÜÜŞŞÜÜ

Darwinizm, yani evrim teorisi, yaratılış gerçeğini reddetmekamacıyla ortaya atılmış, ancak başarılı olamamış bilim dışı birsafsatadan başka bir şey değildir. Canlılığın, cansız maddelerdentesadüfen oluştuğunu iddia eden bu teori, evrende ve canlılar-da çok mucizevi bir düzen bulunduğunun bilim tarafından ispatedilmesiyle çürümüştür. Böylece Allah'ın tüm evreni ve canlılarıyaratmış olduğu gerçeği, bilim tarafından da kanıtlanmıştır. Bu-gün evrim teorisini ayakta tutmak için dünya çapında yürütülenpropaganda, sadece bilimsel gerçeklerin çarpıtılmasına, taraflıyorumlanmasına, bilim görüntüsü altında söylenen yalanlara veyapılan sahtekarlıklara dayalıdır.

Ancak bu propaganda gerçeği gizleyememektedir. Evrim te-orisinin bilim tarihindeki en büyük yanılgı olduğu, son 20-30 yıl-dır bilim dünyasında giderek daha yüksek sesle dile getirilmek-tedir. Özellikle 1980'lerden sonra yapılan araştırmalar, Darwinistiddiaların tamamen yanlış olduğunu ortaya koymuş ve bu gerçekpek çok bilim adamı tarafından dile getirilmiştir. ÖzellikleABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farklı alanlardan ge-len çok sayıda bilim adamı, Darwinizm'in geçersizliğini görmek-te, canlıların kökenini artık yaratılış gerçeğiyle açıklamaktadırlar.

Page 124: Dinde Pasifizm

Evrim teorisinin çöküşünü ve yaratılışın delillerini diğer pekçok çalışmamızda bütün bilimsel detaylarıyla ele aldık ve alma-ya devam ediyoruz.Ancak konuyu, taşıdığı büyük önem nede-niyle, burada da özetlemekte yarar vardır.

Darwin'i Yıkan ZorluklarEvrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir öğreti ol-

masına karşın, kapsamlı olarak 19. yüzyılda ortaya atıldı.Teori-yi bilim dünyasının gündemine sokan en önemli gelişme, Char-les Darwin'in 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kita-bıydı. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farklı canlı türleriniAllah'ın ayrı ayrı yarattığı gerçeğine karşı çıkıyordu. Darwin'egöre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlardı ve zaman içindeküçük değişimlerle farklılaşmışlardı.

Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanmı-yordu; kendisinin de kabul ettiği gibi sadece bir "mantık yürüt-me" idi. Hatta Darwin'in kitabındaki "Teorinin Zorlukları" baş-lıklı uzun bölümde itiraf ettiği gibi, teori pek çok önemli sorukarşısında açık veriyordu.

Darwin, teorisinin önündeki zorlukların gelişen bilim tara-fından aşılacağını, yeni bilimsel bulguların teorisini güçlendire-ceğini umuyordu. Bunu kitabında sık sık belirtmişti.Ancak geli-şen bilim, Darwin'in umutlarının tam aksine, teorinin temel id-dialarını birer birer dayanaksız bırakmıştır.

Darwinizm'in bilim karşısındaki yenilgisi, üç temel başlıktaincelenebilir:

1) Teori, hayatın yeryüzünde ilk kez nasıl ortaya çıktığını as-la açıklayamamaktadır.

2) Teorinin öne sürdüğü "evrim mekanizmaları"nın, gerçek-te evrimleştirici bir etkiye sahip olduğunu gösteren hiçbir bi-limsel bulgu yoktur.

122 DİNDE PASİFİZM

Page 125: Dinde Pasifizm

3) Fosil kayıtları, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksinebir tablo ortaya koymaktadır.

Bu bölümde, bu üç temel başlığı ana hatları ile inceleyeceğiz.

Aşılamayan İlk Basamak: Hayatın Kökeni Evrim teorisi, tüm canlı türlerinin, bundan yaklaşık 3.8 milyar

yıl önce ilkel dünyada ortaya çıkan tek bir canlı hücreden geldik-lerini iddia etmektedir.Tek bir hücrenin nasıl olup da milyonlarcakompleks canlı türünü oluşturduğu ve eğer gerçekten bu tür birevrim gerçekleşmişse neden bunun izlerinin fosil kayıtlarında bu-lunamadığı, teorinin açıklayamadığı sorulardandır.Ancak tüm bun-lardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk basamağı üzerindedurmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nasıl ortaya çıkmıştır?

Evrim teorisi, yaratılışı reddettiği, hiçbir doğaüstü müdahaleyikabul etmediği için,o "ilk hücre"nin,hiçbir tasarım,plan ve düzen-leme olmadan, doğa kanunları içinde rastlantısal olarak meydanageldiğini iddia eder.Yani teoriye göre, cansız madde tesadüfler so-nucunda ortaya canlı bir hücre çıkarmış olmalıdır.Ancak bu, bili-nen en temel biyoloji kanunlarına aykırı bir iddiadır.

"Hayat Hayattan Gelir"Darwin, kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etme-

mişti. Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlayışı, canlılarınçok basit bir yapıya sahip olduklarını varsayıyordu. Ortaçağ'danberi inanılan "spontane jenerasyon" adlı teoriye göre, cansızmaddelerin tesadüfen biraraya gelip, canlı bir varlık oluşturabi-leceklerine inanılıyordu. Bu dönemde böceklerin yemek artık-larından, farelerin de buğdaydan oluştuğu yaygın bir düşüncey-di. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yapılmıştı. Kirli birpaçavranın üzerine biraz buğday konmuş ve biraz beklendiğin-de bu karışımdan farelerin oluşacağı sanılmıştı.

123Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 126: Dinde Pasifizm

Etlerin kurtlanması da hayatın cansız maddelerden türeyebil-diğine bir delil sayılıyordu. Oysa daha sonra anlaşılacaktı ki, etle-rin üzerindeki kurtlar kendiliklerinden oluşmuyorlar, sinekleringetirip bıraktıkları gözle görülmeyen larvalardan çıkıyorlardı.

Darwin'in Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdığı dönemde ise,bakterilerin cansız maddeden oluşabildikleri inancı, bilim dün-yasında yaygın bir kabul görüyordu.

Oysa Darwin'in kitabının yayınlanmasından beş yıl sonra,ünlü Fransız biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluşturan buinancı kesin olarak çürüttü. Pasteur yaptığı uzun çalışma ve de-neyler sonucunda vardığı sonucu şöyle özetlemişti:

"Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası artık kesin ola-rak tarihe gömülmüştür." (Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evo-lution and The Origin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977, s. 2)

Evrim teorisinin savunucuları, Pasteur'ün bulgularına karşıuzun süre direndiler.Ancak gelişen bilim, canlı hücresinin kar-maşık yapısını ortaya çıkardıkça, hayatın kendiliğinden oluşabi-leceği iddiasının geçersizliği daha da açık hale geldi.

20. Yüzyıldaki Sonuçsuz Çabalar20. yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrimci,

ünlü Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu yıl-larda ortaya attığı birtakım tezlerle, canlı hücresinin tesadüfenmeydana gelebileceğini ispat etmeye çalıştı.Ancak bu çalışma-lar başarısızlıkla sonuçlanacak ve Oparin şu itirafı yapmak zo-runda kalacaktı:

"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan enkaranlık noktayı oluşturmaktadır." (Alexander I. Oparin, Origin ofLife, (1936) New York, Dover Publications, 1953 (Reprint), s.196)

Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayatın kökeni konusu-

124 DİNDE PASİFİZM

Page 127: Dinde Pasifizm

nu çözüme kavuşturacak deneyler yapmaya çalıştılar. Bu deney-lerin en ünlüsü, Amerikalı kimyacı Stanley Miller tarafından1953 yılında düzenlendi. Miller, ilkel dünya atmosferinde oldu-ğunu iddia ettiği gazları bir deney düzeneğinde birleştirerek vebu karışıma enerji ekleyerek, proteinlerin yapısında kullanılanbirkaç organik molekül (aminoasit) sentezledi. O yıllarda evrimadına önemli bir aşama gibi tanıtılan bu deneyin geçerli olmadı-ğı ve deneyde kullanılan atmosferin gerçek dünya koşullarındançok farklı olduğu, ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktı. ("New Evi-dence on Evolution of Early Atmosphere and Life", Bulletin of theAmerican Meteorological Society, c. 63, Kasım 1982, s. 1328-1330)

Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kullan-dığı atmosfer ortamının gerçekçi olmadığını itiraf etti. (StanleyMiller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the PrebioticSynthesis of Small Molecules, 1986, s. 7)

Hayatın kökeni sorununu açıklamak için 20. yüzyıl boyuncayürütülen tüm evrimci çabalar hep başarısızlıkla sonuçlandı. SanDiego Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyacı Jeffrey Bada, ev-rimci Earth dergisinde 1998 yılında yayınlanan bir makalede bugerçeği şöyle kabul eder:

Bugün, 20. yüzyılı geride bırakırken, hala, 20. yüzyıla girdiğimizde sa-hip olduğumuz en büyük çözülmemiş problemle karşı karşıyayız:Ha-yat yeryüzünde nasıl başladı? (Jeffrey Bada, Earth, Şubat 1998, s. 40)

Hayatın Kompleks Yapısı Evrim teorisinin hayatın kökeni konusunda bu denli büyük

bir açmaza girmesinin başlıca nedeni, en basit sanılan canlı yapı-ların bile inanılmaz derecede karmaşık yapılara sahip olmasıdır.Canlı hücresi, insanoğlunun yaptığı bütün teknolojik ürünlerdendaha karmaşıktır. Öyle ki bugün dünyanın en gelişmiş laboratu-

125Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 128: Dinde Pasifizm

varlarında bile cansız maddeler biraraya getirilerek canlı birhücre üretilememektedir.

Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken şartlar, aslarastlantılarla açıklanamayacak kadar fazladır. Hücrenin en te-mel yapı taşı olan proteinlerin rastlantısal olarak sentezlenmeihtimali; 500 aminoasitlik ortalama bir protein için, 10950'de1'dir.Ancak matematikte 1050'de 1'den küçük olasılıklar pratikolarak "imkansız" sayılır. Hücrenin çekirdeğinde yer alan ve ge-netik bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inanılmaz bir bilgibankasıdır. İnsan DNA'sının içerdiği bilginin, eğer kağıda dökül-meye kalkılsa, 500'er sayfadan oluşan 900 ciltlik bir kütüphaneoluşturacağı hesaplanmaktadır.

Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vardır: DNA, yalnızbirtakım özelleşmiş proteinlerin (enzimlerin) yardımı ile eşle-nebilir.Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgilerdoğrultusunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından, eş-lemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var ol-maları gerekir. Bu ise, hayatın kendiliğinden oluştuğu senaryo-sunu çıkmaza sokmaktadır. San Diego California Üniversite-si'nden ünlü evrimci Prof. Leslie Orgel, Scientific American der-gisinin Ekim 1994 tarihli sayısında bu gerçeği şöyle itiraf eder:

Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleikasitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısalolarak oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisiolmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan,yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadı-ğı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır. (Leslie E. Orgel,The Ori-gin of Life on Earth, Scientific American, c. 271, Ekim 1994, s. 78)

Kuşkusuz eğer hayatın doğal etkenlerle ortaya çıkması im-kansız ise, bu durumda hayatın doğaüstü bir biçimde "yaratıl-dığını" kabul etmek gerekir. Bu gerçek, en temel amacı yaratı-lışı reddetmek olan evrim teorisini açıkça geçersiz kılmaktadır.

126 DİNDE PASİFİZM

Page 129: Dinde Pasifizm

Evrimin Hayali MekanizmalarıDarwin'in teorisini geçersiz kılan ikinci büyük nokta, teori-

nin "evrim mekanizmaları" olarak öne sürdüğü iki kavramın dagerçekte hiçbir evrimleştirici güce sahip olmadığının anlaşılmışolmasıdır. Darwin, ortaya attığı evrim iddiasını tamamen "doğalseleksiyon" mekanizmasına bağlamıştı. Bu mekanizmaya verdiğiönem, kitabının isminden de açıkça anlaşılıyordu: Türlerin Köke-ni, Doğal Seleksiyon Yoluyla...

Doğal seleksiyon,doğal seçme demektir.Doğadaki yaşam mü-cadelesi içinde, doğal şartlara uygun ve güçlü canlıların hayattakalacağı düşüncesine dayanır. Örneğin yırtıcı hayvanlar tarafındantehdit edilen bir geyik sürüsünde,daha hızlı koşabilen geyikler ha-yatta kalacaktır. Böylece geyik sürüsü, hızlı ve güçlü bireylerdenoluşacaktır.Ama elbette bu mekanizma, geyikleri evrimleştirmez,onları başka bir canlı türüne, örneğin atlara dönüştürmez.

Dolayısıyla doğal seleksiyon mekanizması hiçbir evrimleşti-rici güce sahip değildir. Darwin de bu gerçeğin farkındaydı veTürlerin Kökeni adlı kitabında "Faydalı değişiklikler oluşmadığı süre-ce doğal seleksiyon hiçbir şey yapamaz" demek zorunda kalmıştı.(Charles Darwin,The Origin of Species: A Facsimile of the First Edi-tion, Harvard University Press, 1964, s. 189)

Lamarck'ın EtkisiPeki bu "faydalı değişiklikler" nasıl oluşabilirdi? Darwin, ken-

di döneminin ilkel bilim anlayışı içinde, bu soruyu Lamarck'a da-yanarak cevaplamaya çalışmıştı. Darwin'den önce yaşamış olanFransız biyolog Lamarck'a göre, canlılar yaşamları sırasında ge-çirdikleri fiziksel değişiklikleri sonraki nesle aktarıyorlar, nesil-den nesile biriken bu özellikler sonucunda yeni türler ortayaçıkıyordu. Örneğin Lamarck'a göre zürafalar ceylanlardan türe-

127Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 130: Dinde Pasifizm

mişlerdi, yüksek ağaçların yapraklarını yemek için çabalarkennesilden nesile boyunları uzamıştı.

Darwin de benzeri örnekler vermiş, örneğin Türlerin Köke-ni adlı kitabında, yiyecek bulmak için suya giren bazı ayıların za-manla balinalara dönüştüğünü iddia etmişti. (Charles Darwin,TheOrigin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard Univer-sity Press, 1964, s. 184)

Ama Mendel'in keşfettiği ve 20.yüzyılda gelişen genetik bi-limiyle kesinleşen kalıtım kanunları, kazanılmış özelliklerin son-raki nesillere aktarılması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylecedoğal seleksiyon "tek başına" ve dolayısıyla tümüyle etkisiz birmekanizma olarak kalmış oluyordu.

Neo-Darwinizm ve MutasyonlarDarwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için

1930'ların sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi ya da dahayaygın ismiyle neo-Darwinizm'i ortaya attılar. Neo-Darwinizm,doğal seleksiyonun yanına "faydalı değişiklik sebebi" olarak mu-tasyonları, yani canlıların genlerinde radyasyon gibi dış etkilerya da kopyalama hataları sonucunda oluşan bozulmaları ekledi.

Bugün de hala dünyada evrim adına geçerliliğini koruyanmodel neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyon-larca canlı türünün, bu canlıların, kulak, göz, akciğer, kanat gibisayısız kompleks organlarının "mutasyonlara", yani genetik bo-zukluklara dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmek-tedir.Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel gerçek var-dır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine her za-

man için canlılara zarar verirler.

Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzenesahiptir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi rastgele bir etkiancak zarar verir.Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunuşöyle açıklar:

128 DİNDE PASİFİZM

Page 131: Dinde Pasifizm

Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meyda-na gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonlarınevrimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir.Zaten yüksekderecede özelleşmiş bir organizmada meydana gelebilecek rastlantı-sal bir değişim, ya etkisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde mey-dana gelecek rasgele bir değişim kol saatini geliştirmeyecektir. Onabüyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Birdeprem bir şehri geliştirmez, ona yıkım getirir. (B. G. Ranganathan,Origins?, Pennsylvania:The Banner Of Truth Trust, 1988)

Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi ge-liştiren mutasyon örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonlarınzararlı olduğu görüldü.Anlaşıldı ki, evrim teorisinin "evrim me-kanizması" olarak gösterdiği mutasyonlar, gerçekte canlıları sa-dece tahrip eden, sakat bırakan genetik olaylardır. (İnsanlardamutasyonun en sık görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahripedici bir mekanizma "evrim mekanizması" olamaz. Doğal selek-siyon ise, Darwin'in de kabul ettiği gibi, "tek başına hiçbir şeyyapamaz." Bu gerçek bizlere doğada hiçbir "evrim mekanizma-sı" olmadığını göstermektedir. Evrim mekanizması olmadığınagöre de, evrim denen hayali süreç yaşanmış olamaz.

Fosil Kayıtları: Ara Formlardan Eser YokEvrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmamış olduğu-

nun en açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır.Evrim teorisine göre bütün canlılar birbirlerinden türemiş-

lerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir diğerine dö-nüşmüş ve bütün türler bu şekilde ortaya çıkmışlardır.Teoriyegöre bu dönüşüm yüz milyonlarca yıl süren uzun bir zaman di-limini kapsamış ve kademe kademe ilerlemiştir.

Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde sayı-sız "ara türler"in oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir.

129Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 132: Dinde Pasifizm

Örneğin geçmişte, balık özelliklerini taşımalarına rağmen,bir yandan da bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı ba-lık-yarı sürüngen canlılar yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngenözelliklerini taşırken, bir yandan da bazı kuş özellikleri kazan-mış sürüngen-kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır. Bunlar, bir geçişsürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olma-lıdır. Evrimciler geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları buteorik yaratıklara "ara-geçiş formu" adını verirler.

Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışlarsa bun-ların sayılarının ve çeşitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca ol-ması gerekir.Ve bu ucube canlıların kalıntılarına mutlaka fosilkayıtlarında rastlanması gerekir.Darwin,Türlerin Kökeni'nde bu-nu şöyle açıklamıştır:

Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayısız ara-geçişçeşitleri mutlaka yaşamış olmalıdır... Bunların yaşamış olduklarınınkanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir. (CharlesDarwin,The Origin of Species:A Facsimile of the First Edition, Har-vard University Press, 1964, s. 179)

Darwin'in Yıkılan UmutlarıAncak 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir ya-

nında hummalı fosil araştırmaları yapıldığı halde bu ara geçişformlarına rastlanamamıştır.Yapılan kazılarda ve araştırmalardaelde edilen bütün bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksine,canlıların yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir bi-çimde ortaya çıktıklarını göstermiştir.

Ünlü İngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, birevrimci olmasına karşın bu gerçeği şöyle itiraf eder:

Sorunumuz şudur: Fosil kayıtlarını detaylı olarak incelediğimizde, tür-ler ya da sınıflar seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı gerçekle karşı-laşırız; kademeli evrimle gelişen değil, aniden yeryüzünde oluşan

130 DİNDE PASİFİZM

Page 133: Dinde Pasifizm

gruplar görürüz. (Derek A.Ager, "The Nature of the Fossil Record",Pro-ceedings of the British Geological Association, c. 87, 1976, s. 133)

Yani fosil kayıtlarında, tüm canlı türleri, aralarında hiçbir ge-çiş formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya çıkmak-tadırlar. Bu, Darwin'in öngörülerinin tam aksidir. Dahası, bu can-lı türlerinin yaratıldıklarını gösteren çok güçlü bir delildir. Çün-kü bir canlı türünün, kendisinden evrimleştiği hiçbir atası olma-dan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya çıkmasının tek açıkla-ması, o türün yaratılmış olmasıdır. Bu gerçek, ünlü evrimci biyo-log Douglas Futuyma tarafından da kabul edilir:

Yaratılış ve evrim, yaşayan canlıların kökeni hakkında yapılabilecekyegane iki açıklamadır. Canlılar dünya üzerinde ya tamamen mü-kemmel ve eksiksiz bir biçimde ortaya çıkmışlardır ya da böyle ol-mamıştır. Eğer böyle olmadıysa, bir değişim süreci sayesinde kendi-lerinden önce var olan bazı canlı türlerinden evrimleşerek meyda-na gelmiş olmalıdırlar. Ama eğer eksiksiz ve mükemmel bir biçim-de ortaya çıkmışlarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir akıl tarafındanyaratılmış olmaları gerekir. (Douglas J. Futuyma, Science on Trial,New York: Pantheon Books, 1983. s. 197)

Fosiller ise, canlıların yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel birbiçimde ortaya çıktıklarını göstermektedir.Yani "türlerin köke-

ni", Darwin'in sandığının aksine, evrim değil yaratılıştır.

İnsanın Evrimi MasalıEvrim teorisini savunanların en çok gündeme getirdikleri

konu, insanın kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia,bugün yaşayan modern insanın maymunsu birtakım yaratıklar-dan geldiğini varsayar. 4-5 milyon yıl önce başladığı varsayılan busüreçte, modern insan ile ataları arasında bazı "ara form"larınyaşadığı iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senaryodadört temel "kategori" sayılır:

131Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 134: Dinde Pasifizm

1- Australopithecus2- Homo habilis3- Homo erectus4- Homo sapiensEvrimciler, insanların sözde ilk maymunsu atalarına "güney

maymunu" anlamına gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bucanlılar gerçekte soyu tükenmiş bir maymun türünden başkabir şey değildir. Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Ox-nard gibi İngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomistinAustralopithecus örnekleri üzerinde yaptıkları çok geniş kap-samlı çalışmalar, bu canlıların sadece soyu tükenmiş bir may-mun türüne ait olduklarını ve insanlarla hiçbir benzerlik taşı-madıklarını göstermiştir. (Solly Zuckerman, Beyond The Ivory To-wer, New York:Toplinger Publications, 1970, s. 75-94; Charles E. Ox-nard, "The Place of Australopithecines in Human Evolution: Groundsfor Doubt", Nature, c. 258, s. 389)

Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhasını da, "homo"yani insan olarak sınıflandırırlar. İddiaya göre homo serisindekicanlılar,Australopithecuslar'dan daha gelişmişlerdir. Evrimciler,bu farklı canlılara ait fosilleri ardı ardına dizerek hayali bir ev-rim şeması oluştururlar. Bu şema hayalidir, çünkü gerçekte bufarklı sınıfların arasında evrimsel bir ilişki olduğu asla ispatlana-mamıştır. Evrim teorisinin 20. yüzyıldaki en önemli savunucula-rından biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir ger-çekte kayıptır" diyerek bunu kabul eder. (J. Rennie, "Darwin'sCurrent Bulldog: Ernst Mayr", Scientific American, Aralık 1992)

Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus> Homo sapiens" sıralamasını yazarken, bu türlerin her birinin,bir sonrakinin atası olduğu izlenimini verirler. Oysa paleoan-tropologların son bulguları, Australopithecus, Homo habilis veHomo erectus'un dünya'nın farklı bölgelerinde aynı dönemlerde

132 DİNDE PASİFİZM

Page 135: Dinde Pasifizm

yaşadıklarını göstermektedir. (Alan Walker, Science, c. 207, 1980,s. 1103;A. J. Kelso, Physical Antropology, 1. baskı, New York: J. B. Lipin-cott Co., 1970, s. 221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, c. 3, Cambridge:Cambridge University Press, 1971, s. 272)

Dahası Homo erectus sınıflamasına ait insanların bir bölümüçok modern zamanlara kadar yaşamışlar, Homo sapiens nean-dertalensis ve Homo sapiens sapiens (modern insan) ile aynıortamda yan yana bulunmuşlardır. (Time, Kasım 1996)

Bu ise elbette bu sınıfların birbirlerinin ataları oldukları iddi-asının geçersizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Harvard Üniver-sitesi paleontologlarından Stephen Jay Gould, kendisi de bir ev-rimci olmasına karşın, Darwinist teorinin içine girdiği bu çıkma-zı şöyle açıklar:

Eğer birbiri ile paralel bir biçimde yaşayan üç farklı hominid (insa-nımsı) çizgisi varsa, o halde bizim soy ağacımıza ne oldu? Açıktırki, bunların biri diğerinden gelmiş olamaz. Dahası, biri diğeriyle kar-şılaştırıldığında evrimsel bir gelişme trendi göstermemektedirler. (S.J. Gould, Natural History, c. 85, 1976, s. 30)

Kısacası, medyada ya da ders kitaplarında yer alan hayali bir-takım "yarı maymun, yarı insan" canlıların çizimleriyle, yani sırfpropaganda yoluyla ayakta tutulmaya çalışılan insanın evrimi se-naryosu, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.

Bu konuyu uzun yıllar inceleyen, özellikle Australopithecusfosilleri üzerinde 15 yıl araştırma yapan İngiltere'nin en ünlü vesaygın bilim adamlarından Lord Solly Zuckerman, bir evrimci ol-masına rağmen, ortada maymunsu canlılardan insana uzanangerçek bir soy ağacı olmadığı sonucuna varmıştır.

Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalası" yapmıştır. Bilimselolarak kabul ettiği bilgi dallarından, bilim dışı olarak kabul ettiğibilgi dallarına kadar bir yelpaze oluşturmuştur. Zuckerman'ın butablosuna göre en "bilimsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi

133Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 136: Dinde Pasifizm

dalları kimya ve fiziktir.Yelpazede bunlardan sonra biyoloji bilim-leri, sonra da sosyal bilimler gelir.Yelpazenin en ucunda, yani en"bilim dışı" sayılan kısımda ise, Zuckerman'a göre, telepati, altın-cı his gibi "duyum ötesi algılama" kavramları ve bir de "insanınevrimi" vardır! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu şöyle açıklar:

Objektif gerçekliğin alanından çıkıp da, biyolojik bilim olarak var-sayılan bu alanlara -yani duyum ötesi algılamaya ve insanın fosiltarihinin yorumlanmasına- girdiğimizde, evrim teorisine inanan birkimse için herşeyin mümkün olduğunu görürüz. Öyle ki teorileri-ne kesinlikle inanan bu kimselerin çelişkili bazı yargıları aynı an-da kabul etmeleri bile mümkündür. (Solly Zuckerman, Beyond TheIvory Tower, New York:Toplinger Publications, 1970, s. 19)

İşte insanın evrimi masalı da, teorilerine körü körüne ina-nan birtakım insanların buldukları bazı fosilleri ön yargılı bir bi-çimde yorumlamalarından ibarettir.

Darwin Formülü!Şimdiye kadar ele aldığımız tüm teknik delillerin yanında, is-

terseniz evrimcilerin nasıl saçma bir inanışa sahip olduklarınıbir de çocukların bile anlayabileceği kadar açık bir örnekleözetleyelim.

Evrim teorisi canlılığın tesadüfen oluştuğunu iddia eder. Do-layısıyla bu iddiaya göre cansız ve şuursuz atomlar biraraya gele-rek önce hücreyi oluşturmuşlardır ve sonrasında aynı atomlarbir şekilde diğer canlıları ve insanı meydana getirmişlerdir. Şimdidüşünelim; canlılığın yapıtaşı olan karbon, fosfor, azot, potasyumgibi elementleri biraraya getirdiğimizde bir yığın oluşur. Bu atomyığını, hangi işlemden geçirilirse geçirilsin, tek bir canlı oluştura-maz. İsterseniz bu konuda bir "deney" tasarlayalım ve evrimcile-rin aslında savundukları, ama yüksek sesle dile getiremedikleriiddiayı onlar adına "Darwin Formülü" adıyla inceleyelim:

134 DİNDE PASİFİZM

Page 137: Dinde Pasifizm

Evrimciler, çok sayıda büyük varilin içine canlılığın yapısındabulunan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi ele-mentlerden bol miktarda koysunlar. Hatta normal şartlarda bu-lunmayan ancak bu karışımın içinde bulunmasını gerekli gördük-leri malzemeleri de bu varillere eklesinler. Karışımların içine, is-tedikleri kadar amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin bilerastlantısal oluşma ihtimali 10-950 olan) protein doldursunlar. Bukarışımlara istedikleri oranda ısı ve nem versinler. Bunları iste-dikleri gelişmiş cihazlarla karıştırsınlar.Varillerin başına da dün-yanın önde gelen bilim adamlarını koysunlar. Bu uzmanlar baba-dan oğula, kuşaktan kuşağa aktararak nöbetleşe milyarlarca, hat-ta trilyonlarca sene sürekli varillerin başında beklesinler. Bir can-lının oluşması için hangi şartların var olması gerektiğine inanılı-yorsa hepsini kullanmak serbest olsun.Ancak, ne yaparlarsa yap-sınlar o varillerden kesinlikle bir canlı çıkartamazlar. Zürafaları,aslanları, arıları, kanaryaları, bülbülleri, papağanları, atları, yunus-ları, gülleri, orkideleri, zambakları, karanfilleri, muzları, portakal-ları, elmaları, hurmaları, domatesleri, kavunları, karpuzları, incir-leri, zeytinleri, üzümleri, şeftalileri, tavus kuşlarını, sülünleri, renkrenk kelebekleri ve bunlar gibi milyonlarca canlı türünden hiçbi-rini oluşturamazlar. Değil burada birkaçını saydığımız bu canlıvarlıkları, bunların tek bir hücresini bile elde edemezler.

Kısacası, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluş-

turamazlar. Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bö-lüp, sonra art arda başka kararlar alıp, elektron mikroskobunubulan, sonra kendi hücre yapısını bu mikroskop altında izleyenprofesörleri oluşturamazlar. Madde, ancak Allah'ın üstün ya-

ratmasıyla hayat bulur. Bunun aksini iddia eden evrim teori-si ise, akla tamamen aykırı bir safsatadır. Evrimcilerin ortaya at-tığı iddialar üzerinde biraz bile düşünmek, üstteki örnekte ol-duğu gibi, bu gerçeği açıkça gösterir.

135Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 138: Dinde Pasifizm

Göz ve Kulaktaki TeknolojiEvrim teorisinin kesinlikle açıklama getiremeyeceği bir di-

ğer konu ise göz ve kulaktaki üstün algılama kalitesidir.Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nasıl görürüz?" soru-

suna kısaca cevap verelim. Bir cisimden gelen ışınlar, gözde re-tinaya ters olarak düşer. Bu ışınlar, buradaki hücreler tarafındanelektrik sinyallerine dönüştürülür ve beynin arka kısmındakigörme merkezi denilen küçücük bir noktaya ulaşır. Bu elektriksinyalleri bir dizi işlemden sonra beyindeki bu merkezde gö-rüntü olarak algılanır. Bu bilgiden sonra şimdi düşünelim:

Beyin ışığa kapalıdır.Yani beynin içi kapkaranlıktır, ışık bey-nin bulunduğu yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilenyer kapkaranlık, ışığın asla ulaşmadığı, belki de hiç karşılaşma-dığınız kadar karanlık bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanlıktaışıklı, pırıl pırıl bir dünyayı seyretmektesiniz.

Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüz-yıl teknolojisi bile her türlü imkana rağmen bu netliği sağlaya-mamıştır. Örneğin şu anda okuduğunuz kitaba, kitabı tutan el-lerinize bakın, sonra başınızı kaldırın ve çevrenize bakın.

Şu anda gördüğünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü baş-ka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü sizedünyanın bir numaralı televizyon şirketinin ürettiği en gelişmiştelevizyon ekranı dahi veremez. 100 yıldır binlerce mühendisbu netliğe ulaşmaya çalışmaktadır. Bunun için fabrikalar, dev te-sisler kurulmakta, araştırmalar yapılmakta, planlar ve tasarım-lar geliştirilmektedir.Yine bir TV ekranına bakın, bir de şu an-da elinizde tuttuğunuz bu kitaba.Arada büyük bir netlik ve ka-lite farkı olduğunu göreceksiniz. Üstelik,TV ekranı size iki bo-yutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli birperspektifi izlemektesiniz.

136 DİNDE PASİFİZM

Page 139: Dinde Pasifizm

Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapma-ya, gözün görme kalitesine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Evet, üçboyutlu bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlüktakmadan üç boyutlu görmek mümkün değil, kaldı ki bu suni birüç boyuttur.Arka taraf daha bulanık, ön taraf ise kağıttan dekorgibi durur. Hiçbir zaman gözün gördüğü kadar net ve kaliteli birgörüntü oluşmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka görün-tü kaybı meydana gelir.

İşte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluşturan meka-nizmanın tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedirler. Şimdi birisize, odanızda duran televizyon tesadüfler sonucunda oluştu,atomlar biraraya geldi ve bu görüntü oluşturan aleti meydanagetirdi dese ne düşünürsünüz? Binlerce kişinin biraraya gelipyapamadığını şuursuz atomlar nasıl yapsın?

Gözün gördüğünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluşturanalet tesadüfen oluşamıyorsa, gözün ve gözün gördüğü görüntü-nün de tesadüfen oluşamayacağı çok açıktır. Aynı durum kulakiçin de geçerlidir. Dış kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi va-sıtasıyla toplayıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşim-lerini güçlendirerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimle-ri elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Aynengörmede olduğu gibi duyma işlemi de beyindeki duyma merke-zinde gerçekleşir.

Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibisese de kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gü-rültülü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen ennet sesler beyinde algılanır. Ses geçirmeyen beyninizde bir or-kestranın senfonilerini dinlersiniz, kalabalık bir ortamın tüm gü-rültüsünü duyarsınız. Ama o anda hassas bir cihazla beyniniziniçindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizliğin hakimolduğu görülecektir.

137Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 140: Dinde Pasifizm

Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nasılkullanılıyorsa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdürül-mektedir. Ses kayıt cihazları, müzik setleri, birçok elektronikalet, sesi algılayan müzik sistemleri bu çalışmalardan bazılarıdır.Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide çalışan binlerce mü-hendise ve uzmana rağmen kulağın oluşturduğu netlik ve kali-tede bir sese ulaşılamamıştır. En büyük müzik sistemi şirketininürettiği en kaliteli müzik setini düşünün. Sesi kaydettiğindemutlaka sesin bir kısmı kaybolur veya az da olsa mutlaka para-zit oluşur veya müzik setini açtığınızda daha müzik başlamadanbir cızırtı mutlaka duyarsınız.Ancak insan vücudundaki tekno-lojinin ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir in-san kulağı, hiçbir zaman müzik setinde olduğu gibi cızırtılı veyaparazitli algılamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu algı-lar. Bu durum, insan yaratıldığı günden bu yana böyledir.

Şimdiye kadar insanoğlunun yaptığı hiçbir görüntü ve ses ci-hazı, göz ve kulak kadar hassas ve başarılı birer algılayıcı olama-mıştır.

Ancak görme ve işitme olayında, tüm bunların ötesinde,çok büyük bir gerçek daha vardır.

Beynin İçinde Gören ve Duyan Şuur Kime Aittir?Beynin içinde, ışıl ışıl renkli bir dünyayı seyreden, senfonile-

ri, kuşların cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir?İnsanın gözlerinden, kulaklarından, burnundan gelen uyarı-

lar, elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya bi-yokimya kitaplarında bu görüntünün beyinde nasıl oluştuğunadair birçok detay okursunuz. Ancak, bu konu hakkındaki enönemli gerçeğe hiçbir yerde rastlayamazsınız: Beyinde, bu elek-trik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his olarak algılayan kim-

138 DİNDE PASİFİZM

Page 141: Dinde Pasifizm

dir? Beynin içinde göze, kulağa, burna ihtiyaç duymadan tümbunları algılayan bir şuur bulunmaktadır. Bu şuur kime aittir?

Elbette bu şuur beyni oluşturan sinirler, yağ tabakası ve sinirhücrelerine ait değildir. İşte bu yüzden, herşeyin maddeden iba-ret olduğunu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorularahiçbir cevap verememektedirler. Çünkü bu şuur,Allah'ın yarat-mış olduğu ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek için göze, sesiduymak için kulağa ihtiyaç duymaz. Bunların da ötesinde düşün-mek için beyne ihtiyaç duymaz.

Bu açık ve ilmi gerçeği okuyan her insanın, beynin içindekibirkaç santimetreküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üçboyutlu, renkli, gölgeli ve ışıklı olarak sığdıran Yüce Allah'ı düşü-nüp, O'ndan korkup, O'na sığınması gerekir.

Materyalist Bir İnançBuraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bul-

gularla açıkça çelişen bir iddia olduğunu göstermektedir.Teori-nin hayatın kökeni hakkındaki iddiası bilime aykırıdır, öne sürdü-ğü evrim mekanizmalarının hiçbir evrimleştirici etkisi yoktur vefosiller teorinin gerektirdiği ara formların yaşamadıklarını gös-termektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime aykı-rı bir düşünce olarak bir kenara atılması gerekir. Nitekim tarihboyunca dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düşünce, bi-limin gündeminden çıkarılmıştır. Ama evrim teorisi ısrarla bili-min gündeminde tutulmaktadır. Hatta bazı insanlar teorinineleştirilmesini "bilime saldırı" olarak göstermeye bile çalışmak-tadırlar. Peki neden?..

Bu durumun nedeni, evrim teorisinin bazı çevreler için, ken-disinden asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inanış oluşudur.Bu çevreler, materyalist felsefeye körü körüne bağlıdırlar ve

139Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 142: Dinde Pasifizm

Darwinizm'i de doğaya getirilebilecek yegane materyalist açık-lama olduğu için benimsemektedirler.

Bazen bunu açıkça itiraf da ederler. Harvard Üniversite-si'nden ünlü bir genetikçi ve aynı zamanda önde gelen bir ev-rimci olan Richard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilimadamı" olduğunu şöyle itiraf etmektedir:

Bizim materyalizme bir inancımız var, 'a priori' (önceden kabuledilmiş, doğru varsayılmış) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalistbir açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kural-ları değil.Aksine, materyalizme olan 'a priori' bağlılığımız nedeniy-le, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemle-rini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru oldu-ğuna göre de, İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin vere-meyiz. (Richard Lewontin, "The Demon-Haunted World",The NewYork Review of Books, 9 Ocak 1997, s. 28)

Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye bağlılık uğrunayaşatılan bir dogma olduğunun açık ifadeleridir. Bu dogma, mad-deden başka hiçbir varlık olmadığını varsayar. Bu nedenle decansız, bilinçsiz maddenin, hayatı yarattığına inanır. Milyonlarcafarklı canlı türünün; örneğin kuşların, balıkların, zürafaların, kap-lanların, böceklerin, ağaçların, çiçeklerin, balinaların ve insanlarınmaddenin kendi içindeki etkileşimlerle, yani yağan yağmurla, ça-kan şimşekle, cansız maddenin içinden oluştuğunu kabul eder.Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime aykırı bir kabuldür.AmaDarwinistler kendi deyimleriyle "İlahi bir açıklamanın sahneyegirmemesi" için, bu kabulü savunmaya devam etmektedirler.

Canlıların kökenine materyalist bir ön yargı ile bakmayaninsanlar ise, şu açık gerçeği göreceklerdir:Tüm canlılar, üstünbir güç, bilgi ve akla sahip olan bir Yaratıcının eseridirler.Yara-tıcı, tüm evreni yoktan var eden, en kusursuz biçimde düzen-leyen ve tüm canlıları yaratıp şekillendiren Allah'tır.

140 DİNDE PASİFİZM

Page 143: Dinde Pasifizm

Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili BüyüsüdürBurada şunu da belirtmek gerekir ki, ön yargısız, hiçbir ide-

olojinin etkisi altında kalmadan, sadece aklını ve mantığını kulla-nan her insan, bilim ve medeniyetten uzak toplumların hurafe-lerini andıran evrim teorisinin inanılması imkansız bir iddia ol-duğunu kolaylıkla anlayacaktır.

Yukarıda da belirtildiği gibi, evrim teorisine inananlar, büyükbir varilin içine birçok atomu, molekülü, cansız maddeyi doldu-ran ve bunların karışımından zaman içinde düşünen, akleden,buluşlar yapan profesörlerin, üniversite öğrencilerinin, Einstein,Hubble gibi bilim adamlarının, Frank Sinatra, Charlton Hestongibi sanatçıların, bunun yanı sıra ceylanların, limon ağaçlarının,karanfillerin çıkacağına inanmaktadırlar. Üstelik, bu saçma iddia-ya inananlar bilim adamları, profesörler, kültürlü, eğitimli insan-lardır. Bu nedenle evrim teorisi için "dünya tarihinin en büyükve en etkili büyüsü" ifadesini kullanmak yerinde olacaktır. Çün-kü, dünya tarihinde insanların bu derece aklını başından alan,akıl ve mantıkla düşünmelerine imkan tanımayan, gözlerininönüne sanki bir perde çekip çok açık olan gerçekleri görmele-rine engel olan bir başka inanç veya iddia daha yoktur. Bu, qAf-rikalı bazı kabilelerin totemlere, Sebe halkının Güneş'e tapma-sından, Hz. İbrahim'in kavminin elleri ile yaptıkları putlara, Hz.Musa'nın kavminin altından yaptıkları buzağıya tapmalarındançok daha vahim ve akıl almaz bir körlüktür. Gerçekte bu du-rum,Allah'ın Kuran'da işaret ettiği bir akılsızlıktır.Allah, bazı in-sanların anlayışlarının kapanacağını ve gerçekleri görmektenaciz duruma düşeceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Buayetlerden bazıları şöyledir:

Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da,

onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalp-

141Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 144: Dinde Pasifizm

lerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerin-

de perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara

Suresi, 6-7)

… Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözle-

ri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla

işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağı-

lıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)

Allah Hicr Suresi'nde ise, bu insanların mucizeler görselerbile inanmayacak kadar büyülendiklerini şöyle bildirmektedir:

Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan

yukarı yükselseler de, mutlaka: "Gözlerimiz döndü-

rüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyecek-

lerdir. (Hicr Suresi, 14-15)

Bu kadar geniş bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili ol-ması, insanların gerçeklerden bu kadar uzak tutulmaları ve 150yıldır bu büyünün bozulmaması ise, kelimelerle anlatılamayacakkadar hayret verici bir durumdur. Çünkü, bir veya birkaç insa-nın imkansız senaryolara, saçmalık ve mantıksızlıklarla dolu id-dialara inanmaları anlaşılabilir. Ancak dünyanın dört bir yanın-daki insanların, şuursuz ve cansız atomların ani bir kararla bi-raraya gelip; olağanüstü bir organizasyon, disiplin, akıl ve şuurgösterip kusursuz bir sistemle işleyen evreni, canlılık için uygunolan her türlü özelliğe sahip olan Dünya gezegenini ve sayısızkompleks sistemle donatılmış canlıları meydana getirdiğineinanmasının, "büyü"den başka bir açıklaması yoktur. Nitekim,Allah Kuran'da, inkarcı felsefenin savunucusu olan bazı kimse-lerin, yaptıkları büyülerle insanları etkilediklerini Hz. Musa veFiravun arasında geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz.Musa, Firavun'a hak dini anlattığında, Firavun Hz. Musa'ya, ken-di "bilgin büyücüleri" ile insanların toplandığı bir yerde karşı-laşmasını söyler. Hz. Musa, büyücülerle karşılaştığında, büyücü-

142 DİNDE PASİFİZM

Page 145: Dinde Pasifizm

lere önce onların marifetlerini sergilemelerini emreder. Bu ola-yın anlatıldığı ayet şöyledir:

(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanla-

rın gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdü-

ler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular. (Araf

Suresi, 116)

Görüldüğü gibi Firavun'un büyücüleri yaptıkları "aldatmaca-lar"la -Hz. Musa ve ona inananlar dışında- insanların hepsini bü-yüleyebilmişlerdir. Ancak, onların attıklarına karşılık Hz. Mu-sa'nın ortaya koyduğu delil, onların bu büyüsünü, Kuran'daki ifa-deyle "uydurduklarını yutmuş" yani etkisiz kılmıştır:

Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da

fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurdukla-

rını derleyip-toparlayıp yutuyor. Böylece hak yerini

buldu, onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kal-

dı. Orada yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak

tersyüz çevrildiler. (Araf Suresi, 117-119)

Ayetlerde de bildirildiği gibi, daha önce insanları büyüleyereketkileyen bu kişilerin yaptıklarının bir sahtekarlık olduğunun an-laşılması ile, söz konusu insanlar küçük düşmüşlerdir.Günümüz-de de bir büyünün etkisiyle, bilimsellik kılıfı altında son derecesaçma iddialara inanan ve bunları savunmaya hayatlarını adayan-lar, eğer bu iddialardan vazgeçmezlerse gerçekler tam anlamıy-la açığa çıktığında ve "büyü bozulduğunda" küçük duruma düşe-ceklerdir. Nitekim yaklaşık 60 yaşına kadar evrimi savunan veateist bir felsefeci olan, ancak daha sonra gerçekleri gören Mal-colm Muggeridge evrim teorisinin yakın gelecekte düşeceği du-rumu şöyle açıklamaktadır:

Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygulandığı alan-

larda, geleceğin tarih kitaplarındaki en büyük espri mal-

zemelerinden biri olacağına ikna oldum. Gelecek kuşak, bu

143Harun Yahya (Adnan Oktar)

Page 146: Dinde Pasifizm

kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inanılmaz bir saflıkla kabuledilmesini hayretle karşılayacaktır. (Malcolm Muggeridge,The Endof Christendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s.43)

Bu gelecek, uzakta değildir aksine çok yakın bir gelecekteinsanlar "tesadüfler"in ilah olamayacaklarını anlayacaklar ve ev-rim teorisi dünya tarihinin en büyük aldatmacası ve en şiddet-li büyüsü olarak tanımlanacaktır. Bu şiddetli büyü, büyük birhızla dünyanın dört bir yanında insanların üzerinden kalkmayabaşlamıştır. Artık evrim aldatmacasının sırrını öğrenen birçokinsan, bu aldatmacaya nasıl kandığını hayret ve şaşkınlıkla dü-şünmektedir.

144 DİNDE PASİFİZM

... Sen Yücesin, bize öğrettiğinden

başka bizim hiçbir bilgimiz yok.Gerçekten Sen, herşeyi bilen,

hüküm ve hikmet sahibi olansın. (Bakara Suresi, 32)