139
Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı i

Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı

i

Page 2: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Önsöz

Bilindiği gibi Engelli insanlarımızın yaşadığı sorunlar, yalnızca kendilerine ait sorunlar değildir. Bu sorunlar, kurumları, toplumu, aileleri, yakın çevreyi kısacası tüm insanlarımızı ilgilendiren ortak sorunlardır.

Halen sürdürmekte olduğumuz Engelsiz Engelliler Projesinin önemli çıktılarından biri olan bu çalışma ile her engel grubu ve ailelerini bilgilendirmek, bilinçlendirmek ve yönlendirmek; Engelli ve ailesinin yaşadığı sorunlara çözüm bulmak, engelli bireylerin yaşam kalitelerini arttırmak hedeflenmektedir.

Çalışmamızı özür gruplarına göre genel anlamda 8 başlık altında topladık.

1-Ruhsal ve Duygusal Engelliler( Mehtap ŞİMŞEK / Psikolog)

2-Süreğen Hastalıklar( Mehtap ŞİMŞEK / Psikolog)

3-Zihinsel Engeliler ( Adnan AYHAN / Sosyolog)

4-Görme Engelliler ( Adnan AYHAN / Sosyolog)

5-Ortopedik Engelliler ( Mert GÖRÜROĞLU/Sosyal Çalışmacı)

6-İşitme Engelliler ( Mert GÖRÜROĞLU/Sosyal Çalışmacı)

7-Dil ve Konuşma Engelliler( Okan ÖZDEMİR/Sosyal Çalışmacı)

8- Serebral Palsili (Okan ÖZDEMİR/Sosyal Çalışmacı)

Çalışmada başta emeği geçen ve bu projenin mimarı olan,çalışmanın not için değil öğrenmek ve öğretmek olduğunu bize idrak ettiren, bizden yardımını ve sabrını esirgemeyen değerli hocamız Rize Üniv. Öğr.Gör. Zeki KARATAŞ’ a ve çalışmalarımıza özveriyle katılan mesai arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.

Adnan AYHAN / Sosyolog

Proje Koordinatörü

ii

Page 3: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

İÇİNDEKİLER Sayfa

ÖNSÖZ.............................................................................................................................. iGİRİŞ……………………………………………………………………………………………….………..…..1RUHSAL VE DUYGUSAL ENGELLİLER ………………………………………………….......……..2SÜREĞEN HASTALIKLAR ……………………………………………..…………………..……...…..15ZİHİNSEL ENGELİLER ……………………………………………………………….………………......23GÖRME ENGELLİLER ………………...…………………………………………….………..…….…...34ORTOPEDİK ENGELLİLER……………...………………………………………………..................45İŞİTME ENGELLİLER……………...……………………………………………………………………..…56DİL VE KONUŞMA ENGELLİLER……………...……………………………………………..………..69SEREBRAL PALSİ……………...………………………………………….……………….…………………84KAYNAKÇA…………………………………………………………………………………….……………….90

iii

Page 4: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

GİRİŞ

İnsan ömrünün uzaması nedeniyle Türkiye'de de yaşlı nüfus giderek artmaktadır. Yine Ülkemizde engelli nüfusunun %12'yi bulduğu ve grubun bir bölümünün kendine bakamayacak engellilerden oluştuğu da bir gerçektir.

Bu gruplara kronik hastalığı olan, ya da bir süreliğine hastanede yatmak zorunda kalan kişilerle, kendi ev ortamından ayrılmak istemeyen yaşlılarımızı da eklersek, bakım hizmetine ihtiyaç duyan nüfusun hiç de azımsanmayacak miktarda olduğu görülmektedir.

Ülkemizde bu hizmet ağırlıklı olarak ihtiyaç sahiplerinin yakınları tarafından gönüllü olarak yapılmaya çalışılmakta ise de, bu hizmetin ihtiyaç sahiplerine ne kadar yararlı olduğu bilinmemektedir. Çünkü evde bakım işi bilinçli ve bilgili olmayı gerektirmektedir.

Evde bakım hizmetinde hedef, günlük yaşam şartlarını en az etkileyecek şekilde, en doğru tedaviyi uygulayarak, hastalığın ve yetersizliğin etkilerini en aza indirmek ve aynı zamanda ihtiyaç sahibinin yaşam kalitesini yükseltmektir.

Evde bakımın en önemli faydası, kişinin kendi huzurlu ortamının manevi katkısıdır. Bunun yanı sıra, kişiye özel bakım sağlar, bakım alanı ve aileyi bir arada tutar, iyileşmeyi hızlandırır, zamandan, mekandan ve paradan tasarruf sağlar, en üst düzeyde bağımsızlık sağlar, yalnızca yaşama yıllar değil, yıllara da yaşam katar.

Bilindiği üzere, Türkiye'de evde bakım hizmetleri konusunda yeterli çalışmalar yapılmamaktadır. Hatta, çeşitli konularda hizmet veren sivil toplum kuruluşlarının çok azı evde bakım hizmetleri konusunda proje üretmektedir..

Yürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak, halkımızı bu yönde bilinçlendirmek amacıyla Rize valiliği ve ÖDES Başkanlığında Aile ve Sosyal politikalar İl Müdürlüğü bünyesinde bu çalışmayı hazırladık.

Adnan Ayhan /Sosyolog

Proje Koordinatörü

iv

Page 5: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

1.RUHSAL DUYGUSAL ÖZÜR

Ailede özürlü bir bireyin bulunması durumu, ailenin yapısı ve aile bireylerinin yaşamlarını farklı şekillerde etkileyebilmektedir. Aileye özürlü bir bireyin katılımının en yoğun etkileri, aile üyelerinin bu durumu ilk öğrendikleri dönemde yaşanır. Bu etkiler, özellikle aileye yeni katılan bir bebeğin özürlü olması durumunda, daha yoğun olarak yaşanabilmektedir. Sağlıklı bir bebeğe sahip olma beklentisi içindeki ailenin bu özel gereksinimli bireyi benimsemesi ve bu duruma uyum sağlaması zaman alacaktır. Benzer şekilde sağlıklı bir gelişim süreci içinde olan ya da olduğu sanılan bir çocuğun ya da bireyin gelişiminde sapmalar ya da ruhsal duygusal sorunlar olduğunu fark eden ve öğrenen bir ailenin de bu durumu kabul etmesi ve bu duruma uyum sağlaması zaman alacaktır.

Anne babalar, bu yoğun ve derin duygusal çalkantı içindeyken de sonrasında da karşı karşıya oldukları sorumluluklar ve görevler ile başa çıkmak durumundadırlar. Anne ve babalar çocuklarının özel durumuna ilişkin yeni tutum ve becerileri öğrenmek, geliştirmek, uygulamak, nasıl yardım alacaklarını ve nereden hizmet alacaklarını belirlemek, bu kaynaklara ulaşmak ve çocuklarına ilişkin kararlara ortak katılım gibi görevleri başarmak zorundadırlar.

Bütün bunların yanında:

• Çocukla olumlu ilişkiler kurulması,

• Diğer aile üyeleri ile ilişkilerin düzenlenmesi,

• Ailenin bozulan dengesinin yeniden kurulması,

• Ev dışında da çocuğun yaşamının düzenlenmesi,

• Büyük aile (büyükanneler, dedeler, hala, amca, teyze ve dayılar) ile ilişkilerin düzenlenmesi,

• Çocuğun bakımı, eğitimi ve sosyal olanaklardan yararlanması için kaynak aranması, bulunması ve ailenin bu süreçlere aktif katılımı ailenin önemli işlevleri arasındadır.

Diğer tüm özür gruplarında olduğu gibi ruhsal duygusal bozukluğu olan bireylere yönelik hizmetler içerisinde rehabilitasyon ve psikolojik danışma faaliyetlerinin çok önemi vardır. Ruhsal ve duygusal sorunlarda rehabilitasyon çalışmaları, bireyin fiziksel özellikleri, yetenek ve tüm özelliklerini göz önünde bulundurarak oluşturulan öneri ve/veya programlardır ve yaşam kalitesini arttırır.

2.DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

v

Page 6: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Erken çocukluk döneminde başlayan ve bireyin gelişim düzeyine uygun olmayan, dikkati toplama ve sürdürme, aşırı hareketlilik ve ataklıkla kendini gösteren bir sorundur. Bu çocuklarda gelişimsel olarak üç temel sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunlar;

• Dikkati toplama ve sürdürmede zorluk (dikkat eksikliği),

• Kendini kontrol etmede güçlük (aşırı hareketlilik),

• Davranışlarında ya da düşüncelerinde ataklık ve dürtüsellik durumlarıdır.

A) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun Belirtileri: Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan çocuk yaşıtlarına göre;

• Kıpır kıpırdır, aşırı hareketlidir, yerinde oturmakta güçlük çeker.

• Çok konuşur, sıklıkla ne söylendiğini dinlemez. Kendine söylenileni dinlemiyormuş izlenimi verir, sınıfta sorulara sırasını beklemeden cevap verir, yönergeleri (kendisinden istenilenleri) takip etmede güçlük çeker.

• Sessizce oynamada güçlüğü vardır.

• Oyunlarında sırasını beklemekte güçlük çeker.

• Bir etkinlikten diğer etkinliğe kayar.

• Dikkatini sürdürmede güçlük çeker, dikkati çabuk dağılır.

• Sıklıkla bir şeylerini kaybeder.

• Tehlikeli etkinliklerle uğraşır, sonunu düşünmeden hareket eder.

DEHB'nun belirtileri bireyden bireye farklılık göstermesine rağmen, temelde sorunları aynıdır. Bu bireylerin yaş ve zekâ düzeyine göre dikkat süreleri daha kısadır.

B) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun Olası Nedenleri: Bu sorunun nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Ancak, psiko-sosyal, biyolojik ve genetik faktörlerin etkili olduğu varsayılmaktadır. Dikkat eksikliği sorununa, varolan yapısal özellikleri yanında olumsuz yaşam koşulları ve aile tutumları da katkıda bulunabilmektedir.

C) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocukların Teşhisi: Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu teşhisi; tıbbi, psikolojik ve eğitsel değerlendirme sonuçlarına göre çocuk-ergen ruh sağlığı ve hastalıkları kliniğinde konulur.

D) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocukların Eğitimi: Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar, özel gereksinimli öğrenciler kapsamına girmektedir. Özel gereksinimli öğrencilerin eğitiminde, özel eğitim önlemlerinin alınması gerekmektedir. DEHB olan çocukların eğitiminde izlenecek yöntem;

• DEHB tanısının konulması,

• Bu tanıya göre, İl/ilçe Rehberlik ve Araştırma Merkezi bünyesinde kurulmuş olan "eğitsel tanılama, izleme ve değerlendirme ekibi " tarafından öğrencinin özel gereksinimleri belirlenerek "eğitsel yöneltme" kararının alınması,

vi

Page 7: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

• Bu kararın "yerleştirme kararı" için, " il özel eğitim hizmetleri kuruluna " sunulması,

• İl özel eğitim hizmetleri kurulunun, öğrencinin ihtiyaçları oranında özel eğitim önlemlerini " yerleştirme kararıyla " okuluna iletilmesi.

Bu öğrencilerin eğitim-öğretim sürecinde; ana-baba, öğretmenler(sınıf öğretmeni, özel eğitim öğretmeni ve branş öğretmenleri), okul psikolojik danışmanı ve çocuk-ergen ruh sağlığı uzmanı sürekli iletişim içinde bulunmalıdırlar. DEHB olan öğrencilerin eğitiminde, " Öğrenci-Aile-Öğretmen " ihtiyaçlarına göre, hedeflenen amaçlar doğrultusunda " Bireyselleştirilmiş Eğitim Programı (BEP) " hazırlanmalıdır.

E) Dikkat ve Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocukların Anne-Babalarına Yönelik Öneriler:

• Bu çocukların eğitim ve tedavisinde erken tanı çok önemlidir.

• Çocuğun eğitim ve tedavisi, aile-okul-hekim işbirliği içinde yürütülmelidir.

• Tıbbi olarak " Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)" tanısı almış çocuk için, il/ilçede bulunan Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğüne başvurulmalıdır.

• Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğünce değerlendirilen çocuğun desteklenmesi için alınacak eğitim önlemleri ve izlenecek yol İl Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde bulunan Özel Eğitim Hizmetleri Kurulu'nca belirlenecek ve okuluna bildirilecektir. Bu önlemlerin okulda uygulanmasında ailenin de rol almasına imkân verilecektir.

• Bu çocuklar aşırı hareketlilik ve dikkat sorunlarından dolayı daha fazla yetişkinlerin kontrolüne gereksinim duyarlar ancak bu kontrol çocuktan gelen mesajlara duyarlı olunarak ve çocuğa baskı yapılmadan sağlanmalıdır.

• Çocukla çatışma ve güç mücadelelerine girmemek için, cezalandırıcı ve tutarsız disiplin anlayışı yerine çocuğun olumlu davranışlarını ödüllendirici ve sınırları belirleyici bir disiplin anlayışı benimsenmelidir.

• Çocukla kurulan iletişimde mesajlarda kesin sınırlar olmalıdır. Kurallar ve beklentiler hakkında açık mesajlar (hayır'ın anlamı hayır olmalıdır) verilmelidir. Mesajlar kişiliğe yönelik değil davranış üzerine yöneltilmeli, doğrudan ve belirgin ifadeler kullanılmalı, istendik davranışlar övgülerle desteklenmelidir.

• Çocuktan bir görevi yerine getirmesi istenirken, sık tekrarlama ve hatırlatma kısır döngüsüne girilmemelidir. Çocuktan bir şey istenilirken çocuğun dikkati çekilmeli, gözlerinin içine bakılmalı ve basit, anlaşılır isteklerde bulunulmalıdır.

• Çocuğun hevesini arttırmak için cesaretlendirici ( ödev yaparken, oluyor veya yapabiliyorsun) mesajlar kullanılmalıdır. Bu mesajlar gelişmeyi, bağımsızlığı, işbirliğini, istendik davranışların kazanılmasını destekleyecektir.

• Çocuğa ne yapmamasından çok ne yapması gerektiği söylenmeli ve gösterilmelidir. Nasıl davranması konusunda model olunmalıdır. Bağımsız başetme becerisinin kazandırılması ya da çocuğun istenmeyen davranışının ardından, doğru davranışın öğretilmesi için örnek olunmalı, tekrar denemesine izin verilmelidir.

• Çocuk istenmeyen davranışı devam ettirmekte direnirse, sınırlanmış seçeneklerden

vii

Page 8: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

( Topunla evin içinde değil, ön veya arka bahçede oynayabilirsin ) oluşan mesaj iletilmelidir. Çocuğunuz sınırlandırılmış seçeneğe tamam dediği halde bunu uygulamazsa kuralları destekleyen mantıksal bir sonuç (davranışsal sonuç) önerilebilir ( Topunla evin içinde değil, ön veya arka bahçede oynayabilirsin denildiği halde buna uymadıysa bir süre için topunu alınabilir ).

• Aile içindeki davranış kuralları açıkça ve kısaca belirlenmeli, çocuğa kurallar net olarak açıklanmalıdır. Çocuk, kurallara uyduğu zaman ödüllerin, kuralları ihlal ettiği zaman ise sonuçların neler olacağını önceden bilmelidir. Bu kurallar yazılmalı ve sonuçları çocuğun kolaylıkla görebileceği bir yere asılmalı veya yapıştırılmalıdır. Okul öncesi çocuklar için ise; yazı yerine resimler çizilmelidir.

• Çocuk için günlük bir program yapılmalıdır. Çünkü bu sorunu olan çocukların, yönlendirilmeye ihtiyaçları vardır. Belirli bir sırada yapması gereken işler varsa, neyi ne zaman yapacağını programa bakarak saptayacaktır. Eğer programda bir değişiklik olacaksa ona önceden haber vermek gerekir. Hazırlanan program bir tahtaya veya kâğıda yazılmalı ve çocuğun görebileceği bir yere asılmalıdır.

• Çocuğun olumlu davranışları ödüllendirilmeli, kabul edilebilir düzeydeki olumsuz davranışları ise görmezlikten gelinmelidir. Arka arkaya yapılan olumsuz davranışlardan bazıları görmezden gelinerek çocuğa sıkça hayır demekten veya yapma demekten kaçınılmalıdır.

• Çocuğun ders çalışırken düzenli olarak aynı yerde olabileceği bir çalışma köşesi düzenlenmelidir.

• Çocuğun boş zamanlarını değerlendirmek için, ona özel zaman ayrılmalıdır. Çocuğa sevginizi ve ilgilinizi göstermek için ona sarılarak, dokunarak, okşayarak fiziksel temas sağlanmalıdır.

• Çocuğun arkadaşlık ilişkileri gözlenmelidir. Çocuğun sosyal becerilerinin gelişimi için arkadaşları ile oyun oynaması desteklenmeli, oyun arkadaşları tanınmalı ve olumlu arkadaş ilişkileri pekiştirilmelidir.

• Çocuğun sadece başarısız olduğu alanlar üzerinde durulması yerine, ilgili ve başarılı olduğu alanlar belirlenerek, bu alanlardaki başarısının desteklenmesi, başarıdan zevk almasının sağlanması ve bu alanlar aracılığıyla bir yandan başarı duygusunu yaşarken öte yandan da kendini kontrol edebilmeyi öğrenmesine yardımcı olunması yararlı olacaktır.

F) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) Olan Çocukların Geleceği: Bu sorun, yardım alınmadığı ve çocuğa iyi rehberlik yapılmadığı takdirde:

• Duygusal ve sosyal problemleri de beraberinde getirmektedir,

• Yaş ilerledikçe suç işleme, madde bağımlılığı, kişiler arası ilişki sorunları görülme olasılığı artmaktadır.

Bu sorunu olan çocukların çoğunda ileriki yaşlarda da sorunlarının azalarak devam ettiği belirlenmiştir. Yetişkin yaşamda hareketlilik azalmakta, huzursuzluk ve dikkat dağınıklığı ise kısmen devam etmektedir.

viii

Page 9: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

3. OTİZM

A) Otizmin Tanımı: Otizm iletişim ve sosyal gelişim alanlarındaki kısıtlılıkla seyreden ve çocuğun gelişimini önemli derecede olumsuz yönde etkileyen bir bozukluktur. Doğuştan gelen bir bozukluk olmasına rağmen, belirtiler bebeklik ve erken çocukluk döneminde belirmeye başlar.

Otistik çocuklarda normalden sapan davranışlar 4 grupta toplanır.

1- Sosyal etkileşimde yetersizlik: Gözlerinize bakmazlar. Kayıtsızdırlar. İsmi ile çağrıldığında çoğu kez aldırmazlar. Duymuyormuş gibi davranırlar. Yaşıtları ile oyun oynamazlar. Tek başlarına kalırlar. Başkalarının duygularını ve düşüncelerini anlamakta güçlük çekerler ya da uygun tepkilerle karşılık veremezler.

2- İletişimde ve oyunda yetersizlik: Konuşma gecikir. Dil gelişimi geride kalır. Konuşmayı bir iletişim amacı ya da aracı olarak kullanmazlar. Beden dilini kullanmada ya da anlamada zorlanırlar. Oyuna ve oyuncağa ilgisiz kalırlar. Rol yapmazlar ve hayali oyunları yoktur.

3- Takıntılar: Nesne takıntıları vardır. Herhangi bir nesneyi özellikle sert nesneleri ellerinde tutarlar ve taşırlar. Çevirerek, döndürerek izlerler ya da koklarlar. El çırpma, sallama, sallanma, koşma, dönme gibi yineleyen davranışları vardır. Sadece bir ya da birkaç kısıtlı konu ile ilgilenirler. Günlük yaşamda belli işleri, belli şekillerde yapma konusunda aşırı ısrar ederler. Düzen değişikliklerine ya da aksamalara karşı aşırı tepkide bulunurlar. Genellikle değişime direnç gösterirler. Aynılıkta ısrarları vardır.

4- Diğer belirtiler: Görme, işitme, tat, koku ya da dokunma duyularının bazılarında ya da tümünde aşırı duyarlık gösterirler. Acıya karşı duyarsızdırlar. Düştüklerinde, yaralandıklarında canının yandığına ilişkin tepki göstermezler. Aşırı hareketlilik ya da hareketsizlik gösterirler. Tehlikeler karşısında duyarsızdırlar.

B) Otizmin Olası Nedenleri: Otizmin nedenlerini aydınlatmaya yönelik yapılan son dönem araştırmalarda genetik, beyin işlevleri, bağışıklık sistemi etkenleri de incelenmektedir. Organik, nörolojik ya da biyolojik faktörlerin otizmin nedenleri arasında önemi göz ardı edilememektedir. Otizme yol açan önemli etkenlerden biri de pek çok çalışmada vurgulanan, gebelikte görülen beklenmedik sorunlar ve doğum travmaları olabilir.

C) Otistik Çocukların ve Ailelerin Sorunlarla Baş Edebilme Yolları: Bu müdahalede bireysel tedavi erken yaşlarda çocuğun ana babasının da katılımıyla farklı yöntemlerle uygulanabilir.

• Anne baba ve çocuk birlikte oyun terapisine alınabilirler. Video kayıt yöntemleri ile terapi yürütülebilir.

• Çocuğun yaşı ve gereksinimi göz önüne alınarak bireysel tedavi uygulanabilir.

• Çocuğun yaşıtları ile bir arada olmasının sağlanabilmesi için belirli bir düzen içinde eğitim ve öğretim olanaklarından faydalandırılabilir.

Otistik çocuğun gelişimini etkileyen bir diğer faktör de çocuğun içinde bulunduğu çevredir. Çocuğun uyaranları kabul derecesine göre çevresi düzenlenmelidir. Çocuğa; dokunmak, onunla konuşmak, çevresinde olup biteni onun anlayabileceği gibi sade bir dille ona anlatmak, masal ve hikâye okumak, resimli kitaplara bakmak, günlük kullanım alanı içindeki eşyaların adını, işlevini öğretmek önemlidir.

ix

Page 10: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Otistik çocuklarla ilgilenirken birinci adım çocukla ilişki kurmaktır. Çocukla ilişki kurmaya çalışırken ve oyunlar oynanırken; çocukla yüz yüze ve göz göze gelmesi, çocukla oynayan kişinin oyunlara keyifle ve içtenlikle katılması önemlidir.

D) Otizmde Tedavi Yaklaşımları: Bugün otizm tedavisinde en önemli yaklaşım özel eğitim ve davranış tedavileridir, nadiren ilaç tedavisi kullanılır. Otistik çocuğu olan aileler çocuğun tedavisinin sağlanması ve izlenmesi konusunda çocuk ruh sağlığı klinikleri, özel eğitim okulları, MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü, MEB Rehberlik ve Araştırma Merkezleri gibi kurum ve kuruluşlardan yardım alabilirler.

4. CİNSİYET BELİRSİZLİKLERİ VE CİNSEL KİMLİK SORUNLARI

A) Cinsel Kimlik Tanımı ve Gelişimi: Cinsel kimlik, bireyin kendi bedenini ve benliğini belli bir cinsiyet içinde algılayışı, kabullenişi, duygu ve davranışlarında buna uygun biçimde yöneliştir. Çocuk, cinsel kimliğini ve rolünü yaşamın ilk yıllarında kazanmaya başlar. Aile içinde cinsel konulara karşı aşırı tutumlar cinsel kimlik gelişimini olumsuz etkileyebilir. İleri derecede suçlamalar, aşırı denetleme, ergenlik öncesi ve sonrası çağda çocuğa ya da gence bir miktar gizliliğin tanınmaması, çocuğu uyarıcı, kışkırtıcı tutumlar, yanlış bilgi vermeler, ağır günah duygusu, suçüstü yakalanma endişeleri, cinsel korkular ve çekingenlikler ya da abartılı cinsel davranışlarla yüklü bir cinsel kimlik gelişimine yol açabilir.

B) Doğuştan Cinsiyeti Tam Olarak Belirgin Olmayan Çocukların Tedavisi ve Yetiştirilmesinde Anne Babalara Öneriler: Normal sağlıklı çocukların cinsel kimlik gelişmesini etkileyen anne babanın cinsiyet beklentisi, cinsiyetleri belirsiz doğan bebeklerde daha çok önem taşımaktadır. Cinsel kimlik belirsizliği olan çocuklar tamamlanmamış cinsel organlarla doğmuşlardır.Cinsiyet belirsizliği olan çocuklarda hekime erken başvurarak çocuğa en uygun cinsiyetin belirlenmesi ileride çıkabilecek cinsiyet değiştirme sorunlarını ortada kaldırabilecektir.

5. MADDE BAĞIMLILIĞI:

A) Madde Bağımlılığı Tanımı: Madde bağımlılığı, alkol, ilaç ve uyuşturucu maddeler gibi alışkanlık yapan zararlı maddelerin kişinin uyumunu bozacak, klinik olarak belirgin bir rahatsızlığa yol açacak biçimde kullanılması ve 12 aylık bir süre içinde herhangi bir zamanda bağımlılıkla ilgili fizyolojik ve psikolojik belirtilerden bazılarının bulunması durumu olarak tanımlanabilir.

B) Ailelere Öneriler: Böyle risklerin söz konusu olduğu durumlarda çocuk ve ergen ruh sağlığı uzmanlarına başvurulmalıdır. Madde bağımlılığı olan bireylerin tedavisi sürecinde, çevresel koşularının değerlendirilmesi ve maddeden uzak kalmayı kolaylaştıracak her türlü düzenlemenin yapılması, hastaya, ailesine ve yakınlarına bu konuda danışmanlık ve eğitim verilmesi çok önemlidir. Bu süreçte hastanın ailesi ve yakınları destekleyici ve anlayışlı olmalıdırlar.

Aile, hastanın hekimi ve hemşire, psikolog ve sosyal hizmet uzmanı gibi meslek mensupları ile düzenli bir biçimde işbirliği yapmalıdırlar. Çünkü özellikle yatarak tedavi olan hastalarda taburculuk sonrası zamanın programlandırılması, yani hastanın zamanını nasıl geçireceği, bunun için hangi becerilerin ve tutumların seferber edileceği, hangi uğraşları seçeceği, arkadaş çevresinin ve tedavi-izleme programının belirlenmesi büyük önem taşır.

x

Page 11: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

6. KAYGI BOZUKLUKLARI

A) Kaygı Bozukluğu Tanımı: Kaygı, fiziksel belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı ve nedensiz bir aşırı korku hali diye tanımlanabilir. Kaygı bozukluğu olan kişi kendisini huzursuz hisseder ve kötü bir şey olacakmış endişesi taşır fakat bu durumunu açıklayacak somut bir tehdit veya tehlike gösteremez.

B) Belirgin Kaygı Bozuklukları: Ortak özellikleri kaygı olan bir dizi bozukluk Kaygı Bozuklukları adı altında toplanmaktadır.

1- Ayrılık Kaygısı Bozukluğu: Ayrılık Kaygısı, çocuğun bağlandığı kişiden ayrıldığında bu duruma karşı aşırı kaygı tepkisi vermesi olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlanma ilişkisinin güvenli bir şekilde gelişmemesi durumunda çocuğun duyduğu ayrılık kaygısı zamanla azalmak yerine kalıcı hale gelebilir. Bu bozukluk yalnızca çocuklara özgüdür.

2- Panik Bozukluk: Panik atak, bedensel belirtilerin de eşlik ettiği yoğun korku ya da rahatsızlık dönemleri olarak tanımlanmaktadır. Ataklar sırasında şiddetli bir ölüm, kontrolünü kaybetme ve çıldırma korkusu vardır. Bu belirtilerin yanında, baş dönmesi, bayılma hissi, nefes alamama, nefes darlığı, çarpıntı, göğüste sıkıntı, bulantı ya da karın ağrısı, terleme, titreme, uyuşma ve karıncalanma gibi bazı fiziksel belirtiler de panik atağa eşlik eder. Panik atak sırasında, aşırı hızlı soluk alıp vermeden dolayı bayılmalar görülebilir. Ataklar esnasında dikkatini yoğunlaştırma, hatırlama ve konuşma güçlüğü söz konusu olabilir. Panik bozukluk durumunda aileler hastanelerinin psikiyatri kliniklerine ve psikiyatri uzmanlarına başvurabilirler. Panik bozukluk tedavisinde ilaçlarla birlikte psikoterapi yaklaşımlarına başvurulur.

3- Fobiler: Genel olarak gerçekte yoğun düzeyde korku yaratmayacak bir nesneye, etkinliğe veya duruma karşı aşırı düzeyde korku duyma ve bundan kaçınma davranışı olarak tanımlanabilir.

a- Okul Fobisi (Okul Korkusu): Okul reddi olarak da adlandırılan okul fobisi durumunda okula gitmeye karşı aşırı bir korku duyulması ve okul zamanı yaklaştıkça yoğun kaygı ve panik belirtileri gösterilmesi ve sonuçta da kısmen veya tümüyle okula gidilememesi söz konusudur. Yoğun bir korku ve kaygı tepkisi sergiler. Mide bulantısı, karın ağrısı, vb. gibi belirtiler görülür. Okula gitme saati geçtikten sonra bu belirtiler kendiliğinden ortadan kalkar. Okul korkusuna sahip olduğu düşünülen çocuklar için öncelikle bir uzmandan yardım istenmelidir. Bu gibi durumlarda çocukların yaşadıkları korku ve kaygı ile başa çıkmaları için ilaç tedavisi yanında çeşitli psikolojik tedavi yöntemleri de kullanılmaktadır.

b- Özgül Fobi: Özgül fobi, görülen nesne veya durumlardan belirgin, sürekli ve anlamsız bir şekilde korku duyma durumu olarak tanımlanır. Kişi genellikle bu kadar korkmanın anlamsız olduğunun bilincindedir. Yaşanan kaygı düzeyi bazı durumlarda panik derecesinde olabilir. Özgül fobiler genellikle tehlike oluşturan bir deneyim sonucunda ya da tehlikeli olduğu konusunda bilgi edinilen nesne ya da durumlara karşı gelişir.

c-Sosyal Fobi: Başkaları tarafından zayıf, deli ve sıkıntılı olarak görülme korkusu nedeniyle, toplumsal etkinliklerde bulunmaktan sürekli kaçınma ya da bu tür ortamlara ancak aşırı sıkıntı duyarak katlanabilme durumu olarak tanımlanabilir. Sosyal fobinin tedavisinde hem ilaçlar hem de psikolojik tedaviler etkili olmaktadır.

xi

Page 12: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

d- Obsesif-Kompulsif Bozukluk: İstem dışı olarak ve tekrar tekrar akla gelen rahatsızlık verici düşünce, dürtü ya da kuruntulara obsesyon (takıntı) denmektedir. Obsesyonların oluşturduğu kaygıyı azaltmak amacıyla yapılan tekrarlanan davranış ya da zihinsel eylemlere ise kompulsiyon (saplantı) adı verilmektedir. Obsesif-kompulsif bozukluğun en temel özelliği, boş yere zaman harcanmasına neden olacak düzeyde ağır olan veya belirgin bir düzeyde sıkıntı yaratan ve kişinin yaşamını olumsuz yönde etkileyen obsesyon ve kompulsiyonların olmasıdır. Obsesif-kompulsif bozukluğun tedavisinde ilaç tedavisi yanında psikolojik tedavi yaklaşımlarının etkili olduğu belirtilmektedir.

e- Travma Sonrası Stres Bozukluğu: Trafik kazası, çatışma, tecavüz, yangın gibi herkes için korkutucu olan ve kişinin fizik bütünlüğünü tehdit eden ya da ölüm tehlikesi oluşturan bir olaydan sonra gelişen bazı belirtiler olarak tanımlanabilir. Travma sonrası stres bozukluğu gelişmesi durumunda üç farklı tipte belirti ortaya çıkar: Olayı tekrar tekrar yaşama, Travmaya eşlik etmiş olan uyaranlardan kaçınma ve daha önceki yaşamına kıyasla genel bir tepkisizlik hali, Aşırı uyarılmışlık belirtileri.

7. DUYGU DURUM BOZUKLUKLARI

En sık karşılaşılan duygu durum bozukluğu depresyondur.

A) Depresyonun Tanımı: Depresyon; duygusal, zihinsel, davranışsal ve bedensel bazı belirtilerle kendini gösterir. Depresyonun en dikkat çekici belirtisi çökkün ruh halidir. Kendisine ve çevresine olan ilgisi azalmaya başlar. Bazen bu çökkün ruh haline gerginlik, huzursuzluk, aşırı endişe ve şüphecilik gibi belirtiler eşlik edebilir. Kişi zaman zaman hırçın hatta çok öfkeli olabilir. Depresyon tedavi edilebilmektedir. Depresyon belirtileri psikolojik tedavi ve ilaç tedavisi birlikte uygulanarak iyileştirilebilmektedir.

B) Depresyonun Belirtileri

1.Duygusal Belirtiler

2.Bedensel ve Davranışsal Belirtiler

3.Zihinsel Belirtiler

C) Depresyonun Nedenleri

1.Biyolojik Nedenler

—Hormonlar ve Depresyon

—Mevsim ve Depresyon

2. Psiko-Sosyal Nedenler

—Kişilik—Yas ve Depresyon

—Yaş Dönümü ve Depresyon

3. Zihinsel Nedenler

xii

Page 13: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

D) Başetme Yolları

•Öncelikle her olumsuz düşünce için bir olumlu düşünce geliştirerek işe başlanabilir.

•Sadece yürüyüş olsa bile her gün fizik egzersiz yapılabilir.

• Farklı bir şey yapmak, yeni bir yere gitmek yararlı olabilir.

• Gevşemeye yardım edecek etkinlikler planlanabilir. Müzik dinlemek, kitap okumak, gevşeme egzersizleri yapmak gibi.

•Kişi, kendine erişilmesi güç amaçlar koymamalı ve büyük sorumluluklar almamalıdır. Büyük işleri parçalara bölerek, öncelik sırasına göre ve yapabileceğiniz kadarını yapmak etkili olabilir.

•Başka insanlarla birlikte olmaya çalışmak, yalnız olmaktan bir süre uzak durmak yararlı olacaktır. Sevilen ve kişinin kendini daha iyi hissedeceği aktivitelere katılması etkili olabilir.

E) Ailelere Yönelik Öneriler: Depresyonda bir yakınınıza yardım edebileceğiniz en önemli konu, onun uygun tanı ile uygun tedavisinin uygulanmasını sağlamaktır.

•İşe yakınınızın doktordan randevusunu alıp, doktora gitmesini sağlamakla başlanabilir. İlaçlarını alıp almadığına dikkat edilmelidir.

•Depresif kişi tembellikle ya da hastalık numarası yapmakla suçlanmamalıdır. Bu tür davranışları tedavi ile zamanla daha iyi olacaktır.

•Duygusal destek önemlidir. Bu anlayış, sabır ve kabullenmeyi gerektirir. Kişi konuşmalara dâhil edilmeli, anlattıkları dinlenmelidir.

•Gerçeklere dikkat çekmek, ümitli olmak yararlı olacaktır. İntihar uyarılarını dikkate almak ve hekime bildirmek oldukça önemlidir.

•Kişi aktivitelere, yürüyüşlere v.b davet edilmeli, reddettiğinde kibarca ikna etmeye çalışılmalıdır. Kişi bu aktivitelere katılması için zorlanmamalıdır.

8. ŞİZOFRENİ

A) Şizofreninin Tanımı: Kişinin gerçeği anlama, duygularını denetleme, yargıda bulunabilme ve iletişim kurma becerilerini etkileyen zihinsel bir hastalıktır. Şizofreni hastalığında düşünme, algılama ve duygulanımda bozukluklar ortaya çıkar.

B) Şizofreni Hastalığının Ayırt Edici Özellikleri:

Şizofreni hastası;

• Giyimine, öz bakımına özen göstermeyebilir. Tuhaf, alışılmışın dışında, mevsime uygun düşmeyen giyim tarzı olabilir.

• Yüz ifadesi donuklaşabilir, mimikler ve hareketlerde azalma, çevrede olup bitenlere ilgisiz görünebilir. Bazı hastalarda ise endişe, üzüntü ya da öfke ifadesi olabilir.

xiii

Page 14: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

• Bazı hastaların konuşmaları dağınık, anlaşılmaz olabilir. Konuşmada duraklamalar ve kopukluklar olabileceği gibi aşırı ayrıntıcı ve mantık dışı konuşmalar gözlenebilir.

• Bu hastalarda toplumdan, diğer insanlardan uzak kalma, yalnız yaşamaya eğilim olabileceği gibi tam tersine yakınlarına bağımlılık ortaya çıkabilir.

• Anlamsız ve amaçsız gibi görünen hareketleri olabilir. Yerinden saatlerce hatta günlerce hiç kıpırdamama, uzun süre garip bir duruşu sürdürme, hiç konuşmadan sürekli bir noktaya bakma gibi davranışlar görülebilir.

• Bazı hastalarda ise yersiz biçimde, başka insanların kendisine ve/veya yakınlarına zarar vereceği, kötülük yapacağı şüpheleri olabilir. Kötülük görme endişeleri olan hastaların huzursuz biçimde dolaştıkları, çevreyi araştırarak izlenip izlenmediklerini kontrol etmeye çalıştıkları, evden çıkmadıkları, zehirlenme endişesiyle yemek yemedikleri, ilaç içmedikleri görülebilir.

• Bazı hastalar kendileriyle ilgili yayın yapıldığı, bu yolla kendilerine mesaj verilmeye çalışıldığı düşüncesiyle televizyondan, gazetelerden rahatsız olabilir ya da düşüncelerinin okunduğuna, çalındığına inanabilirler.

• Kendilerine emirler veren, hakaret ya da tehdit eden, hareketleri hakkında yorumlar yapan hayali sesler duyabilirler. Kendi düşüncelerinin başkaları tarafından duyulduğunu sanabilirler. Uyanıkken başkalarının görmediği çeşitli görüntüler, hayaller görebilirler. Hastalar bu hayali ses ve görüntülerden bazen çok rahatsız olurken bazen bu ses ve görüntüler gerçekmiş gibi davranabilir, örneğin emir veren hayali sesler doğrultusunda davranışlar sergileyebilirler.

C) Şizofreninin Nedenleri: Şizofreninin nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte hastalığın ortaya çıkışında biyolojik, kalıtımsal, çevresel, toplumsal ve ruhsal faktörlerin etkisi bulunmaktadır.

D) Şizofreni Hastasının Gereksinimleri: Öncelikle hekim kontrolünde, uzun süre ve düzenli olarak sürdürülmesi gereken ilaç tedavisi gerekmektedir. İlaç tedavisi çoğu zaman hastalığı tamamıyla iyileştirmemekle birlikte, İlaç tedavisi her gün ağızdan düzenli olarak alınacak ilaçlarla ya da iki-dört haftada bir kalçadan yapılan iğnelerle sürdürülebilmektedir. Hekim gözetiminde sürdürülecek düzenli bir ilaç tedavisinin yanı sıra diğer tedavi yöntemleri de uygulanabilir. Diğer tedavi yöntemleri, şizofreni hastalarının ya da yakınlarının bir araya geleceği grup tedavileri, davranışçı ve destekleyici tedavi yaklaşımları, uğraşı tedavileri olabilmektedir.

E) Baş Etme Yolları: Şizofrenisi olan kişiyle ilişkide önemli olan unsurlar şunlardır:

• Onu zaafları ve gereksinimleriyle birlikte olduğu gibi kabul etmek ve ciddiye almaktır.

• Şizofrenisi olanların çevrelerinde olup bitenleri algılamakta ve değerlendirmekte zaman zaman güçlük çekebileceklerini varsayarak onlarla kısa, özlü ve net bir iletişim kurmak gerektiği söylenebilir.

•Yapmacık ve gizli tavırlar yerine doğal ve açık davranmak hasta ile iletişimi çok daha kolaylaştırır. Doğru olmayan şeyler söylemek ve hastayı aldatmak güvenini sarsarak daha da şüpheci hale gelmesine neden olabilir.

xiv

Page 15: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•Hastadan aynı anda birden fazla istekte bulunmak, birbiriyle çelişen anlatımlarda bulunmak sıkıntı ve huzursuzluğunu artırabilir.

•Hastanın gerçekle uyuşmayan düşüncelerini değiştirmek için konuşarak ikna etmeye çalışıp durmak yersiz ve uygun olmayan bir davranıştır.

•Ailenin anlayışlı ve destekleyici tutumu tedavi sürecinde oldukça önemlidir.

F) Şizofrenide Psiko-Sosyal Tedaviler: Şizofrenide ilaç tedavisi dışında kalan diğer tedavi yöntemlerini tanımlamak için "psiko-sosyal tedaviler" terimi kullanılır. Psiko-sosyal tedaviler, düzenli ilaç kullanmakta olan ve rahatsızlığın alevlenme döneminde bulunmayanlar için geçerlidir.

 Rehabilitasyonun iki temel amacı:

1. İş görme becerisindeki azalmanın giderilmesine yönelik eğitim vermek ve deneyimleri arttırmaktır.

2. Toplumsal ilişkilerle ilgili elverişsizlikleri ortadan kaldırmaya yönelik çevresel destek sistemlerini arttırıcı olanaklar geliştirmektir.

Rehabilitasyon programları ve servisleri; mesleki rehabilitasyon servisleri, tedavi evleri ve psiko-sosyal rehabilitasyon merkezlerini içermektedir.

9. BUNAMA (DEMANS)

A) Bunamanın Tanımı: Kişinin zihinsel ve sosyal yeteneklerinin, günlük işlerini sürdürmesini etkileyecek derecede ve ilerleyici biçimde kaybına neden olan bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığı olan kişilerde; hafıza, düşünme, mantık yürütme, yer ve zaman tayini, okuduğunu anlama, konuşma, günlük basit işleri yapma gibi işlevlerde bozukluklar görülür. Bunama, 65 yaşını geçmiş insanların yaklaşık onda birinde görülür. Özellikle yakın zaman hafızası zayıflar. O gün yapılacak işler, kısa süre önce yapılan konuşmalar, çarşıdan alınacaklar gibi günlük işler unutulmaya başlanır. Unutkanlık olaylarında artış varsa bir hekime başvurulmalıdır. Fakat her unutkanlık bir bunama belirtisi değildir.

B) Bunamanın Dereceleri ve Gözlenen Unsurlar

Hafif Derecede Bunama: Unutkanlık, zamanı karıştırma, karar vermekte zorluklar, mantıklı düşünmekte güçlük çekme, konuşurken doğru kelimeleri bulamama, okuduklarını anlamakta zorlanma, işlerini düzenli yürütememe, severek yaptığı şeylere karşı ilgi kaybı, sosyal ilişkileri sürdürmekte güçlük olur.

Orta Derecede Bunama: Unutkanlık daha belirgin hale gelir. İşlerini yapabilir ama yalnız yaşaması kendisi için tehlikeli olabilir. Kişisel temizlik ve bakımını sürdüremez, giyimi düzensizleşir. İşini ve aile sorumluluklarını ihmal etmeye başlar. Evin dışında kaybolabilir veya bulunduğu yeri karıştırabilir. Anormal davranışlar başlayabilir.

Bunama Şiddetlendikçe; Günlük basit işleri yapamaz. Yakınlarını bile tanıyamaz hale gelir. Ev içinde yolunu bulamaz. Konuşmaları anlaşılmaz olur. İdrarını ve dışkısını tutamamaya başlar. Devamlı bir bakıcıya ihtiyaç vardır.

xv

Page 16: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Son Aşamalarda; Tümüyle yatağa bağımlı hale gelir. Genellikle mikrobik bir hastalıkla hasta kaybedilir.

C) Hasta Yakınlarına Öneriler: Demans hastalığı ilerleyicidir; zaman geçtikçe yeni belirtiler ortaya çıkabilir. Hastalığın yarattığı değişikliklerle başa çıkmak oldukça zor ve her gün baştan aynı sorunlarla uğraşmak yıpratıcıdır. Bu süreçte hasta yakınları da depresyona girebilir. Kızgınlık hissedebilir, öfke patlamaları yaşayabilir ve sonrasında suçluluk duyabilirler. Bu durumda doktora başvurulmalıdır.

Evde bakıma muhtaç bir hastanın olması tüm düzenlemelerin baştan yapılmasını gerekli kılabilir. Alışkanlıkları ertelemek zorunda kalınabilir, aile içi çatışmalar yaşanabilir. Bu zor günleri yaşarken mutlaka destek alınmalı, aile içi görev dağılımı yapılmalıdır. Dinlenme ihtiyacı unutulmamalıdır. Dinlenmek hasta yakınına nefes aldıracak ve böylece daha enerjik olarak geri dönmesini sağlayacaktır.

İletişim: Hasta ile konuşulurken şunlara dikkat edilmelidir:

• Basit kelimeler ile kısa cümleler tercih edilmeli, hasta bebekmiş ya da orada yokmuş gibi konuşulmamalıdır.

• Hastayla konuşmaya başlamadan önce dikkatinin çekildiğinden emin olunup mutlaka göz teması kurmalı, bunun için aynı seviyede olmaya dikkat edilmeli, örneğin hasta oturuyorsa karşısında ayakta durulmamalıdır.

• Yanıt vermesi için zaman tanımalı, sözünü kesmemeye dikkat edilmelidir. Hastanın bir kelimeyi bulmada zorlandığı fark edilirse kibarca uygun kelime söylenmelidir.

Temizlik: Kişisel temizliğin ihmaline sık rastlanır. Hastaların bir kısmı banyo yapmayı unutur, gerekliliğini kavrayamaz, bir kısmı ise sudan korkar.

•Banyo yapmak rahatlatıcı bir aktivite haline getirilmeye çalışılmalı, banyo zamanı için hastanın en rahat ve gevşemiş olduğu saat seçilmeli, hatta günün aynı saatinde banyo yapılması rutin haline getirilmeye çalışılmalıdır.

•Banyonun neden gerekli olduğu, neler yapıldığı sürekli açıklanmalıdır.

Giyinme: Bunama hastaları için giyinme-soyunma karmaşık bir işlemdir. Kıyafetlerin uygun sırayla giyilmesi ve düğme-fermuar kullanımında zorluklara sıklıkla rastlanır.

•Günün aynı saatinde giyinip-soyunma bu işlemin rutine dönüştürülmesinde yararlı olabilir.

•Hasta mümkün olduğunca kendi giyinmesi için desteklenmeli, bunun için geniş zaman ayrılmalıdır. Hasta aynı ya da benzer türde kıyafetleri giymekte ısrar edebilir. Kıyafetleri giyim sırasıyla hazırlamak hastaya kolaylık sağlayacaktır.

•Kıyafet seçiminde giyilmesi/kullanımı kolay ve yumuşak kumaşlı olanların tercih edilmelidir.

•Düğme-fermuar kullanımında güçlük varsa velkro (çift taraflı yapışkan bantlar-cırt cırt) bantların kullanılması kolaylık sağlayacaktır.

xvi

Page 17: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Yemek Yeme: Bunama hastalarında iştah değişiklikleri ve yemek yemede güçlük sıktır. Hastaların bir kısmı yemek yemeyi reddederken bir kısmı gün boyu atıştırmayı ister.

•Gürültü ve hastanın dikkatini dağıtacak eşyaların ortadan kaldırılması ilginin yemeğe toplanmasına yardımcı olur.

•Hastaya seçme olanağı tanımak için birkaç çeşit yemeği küçük porsiyonlar halinde masaya koymalıdır.

•Yemeklerin çiğnemesi ve hazmı kolay yapıda olmasına dikkat edilmelidir. Yemekler kaşık ile yenebilecek şekilde hazırlanmalıdır.

•Elle yenebilen gıdaların da sofrada bulunması hastaya kolaylık sağlar.

•Yemeklerin çukur bir tabakta servis edilmesi hastaya rahatlık sağlayacaktır. Yemek için uzun zaman ayrılmalıdır.

•Genellikle yavaş yemek yiyen hastalar bu konuda zorlanmamalıdır. Yutma güçlüğü olup olmadığı gözlenip, gerektiğinde doktorla konuşulmalıdır.

•Ağız-diş sağlığı için yemeklerden sonra diş fırçalama teşvik edilmelidir.

•Ana öğünlerin arasında küçük atıştırmalara (içeriği sağlıklı olmak koşulu ile) izin verilebilir.

•Hastanın sıvılarını alacağı bardağın kırılmaz özellikte olmasına dikkat edilmelidir.

İdrar Kaçırma: Hastalığın seyri ilerledikçe pek çok demans hastasında mesane ve/veya barsak kontrolünde güçlükler yaşanır. Altına kaçırma, hasta için sıkıntılı yakını için zor bir durumdur.

•Hasta gün boyunca yaklaşık 3 saatte bir tuvalete gitmesi hatırlatılabilir.

•Gece yatmadan önce çok miktarda sıvı alımının kısıtlanması gece olabilecek idrar kaçırmalarını engeller.

•Hastada huzursuzlaşma, bacaklarını birbirine sürtme, pantolonunu çekiştirme gibi işaretler görüldüğünde tuvaleti olup olmadığı sorulmalıdır.

•Tuvaletin kapısına büyük harflerle, kolay okunur şekilde yazılabilir.

Uyku Problemleri: Stres altında ve yorgun bir gün geçiren hasta yakını için uyku ihtiyaçtır. Demans hastalarının bir kısmı akşama doğru huzursuz olurlar. Bu nedenle havanın kararmaya başladığı saatlerden itibaren evin aydınlatılması önemlidir.

•Her gece aynı saatlerde yatağa gitmek rutine dönüştürmek açışından faydalı olabilir. Sessiz bir ortam ve loş bir ışık uykuyu kolaylaştırabilir.

•Hastanın gündüz şekerleme yapmasına izin verilmezse gece daha rahat uyur.

•Akşamları kafein alımından kaçınılması uykuya dalmayı kolaylaştıracaktır.

•Hastanın odası, koridor ve tuvalette gece lambasının olması kazaları önlemede yararlıdır. Ayrıca karanlık hastanın korkmasına ve yöneliminin bozulmasına neden olabilir.

xvii

Page 18: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Varsanı (Halüsinasyon) ve Sanrı (Delüzyon): Hastalığın seyri süresince halüsinasyon ve/veya delüzyona sık rastlanır. Halüsinasyon, var olmayan ses, koku, tatları duyma, olmayan şeyleri görmedir. Delüzyon ise hastanın gerçek dışı inançlarıdır. Varsanıları olduğunda hastanın ilgisini başka yöne çekmek faydalı olabilir, örneğin bulunduğu oda değiştirilebilir. Evdeki aynaların kaldırılması hastanın gördüğü yansımadan korkmasını engelleyecektir. Televizyonda şiddet içeren ya da rahatsızlık veren görüntüleri izlemesi engellenmelidir. Hasta televizyon programı ile gerçek hayatı ayırt edemeyebilir.

Etrafta Dolaşma: Biliş ve davranış sorunları olan bir hasta için en önemli konu güvenliktir. Bazı demans hastaları evden çıkıp amaçsızca dolaşmak eğilimindedir; bu durum kaybolma ve diğer tehlikelere neden olabilir. Hastanın her zaman üzerinde taşıyacağı künyesinde kimlik ve acil durumlarda aranacak kişilerin telefonlarının olması güvenlik açısından önemlidir. Hasta kaybolur ise diğer yakınları, komşular ve polise derhal haber verilmelidir. Hasta bulunup eve döndüğünde kızmamalı, bu durumun demansın neden olduğu bir sorun olduğu unutulmamalıdır. Özelliklere akşamları sokak kapısı kilitlenmelidir.

Evdeki Güvenlik: Hastanın yaşamaya alışkın olduğu mekan ve eşyaların mümkün olduğunca aynı kalması sağlanmalıdır. Hastanın belli dönemler farklı yerlerde misafir kalması gerekiyor ise kullanmaya alışkın olduğu bazı eşyaları da taşınmalıdır. Evdeki bazı basit güvenlik önlemleri tehlikeleri önler.

•Kapı ve pencerelerin güvenliğinden emin olunmalıdır. Banyoda kilit varsa kaldırılmalıdır (yanlışlıkla içeride kilitli kalma olasılığına karşı).

•Deterjanlar gibi kimyasal maddeler ulaşılması zor bir yerde saklanmalıdır.

•Kullandığı ilaçları ve diğer ilaçlar ortada bırakılmamalıdır.

•Evdeki dağınıklığı mümkün olduğu kadar engellenmelidir.

•Yerde bir şeylerin olması hastanın takılıp düşmesine neden olabilir. Özellikle akşamları evdeki aydınlatma yeterli olması sağlanmalıdır.

•Hastanın gözetim olmadan ocak/fırını kullanmasına izin verilmemelidir.

Depresyon ve Kaygı: Demans hastalığı önemli ölçüde yetersizliğe neden olan bir hastalıktır. Depresyon ve kaygı hastanın günlük aktivitelerini bozar. Bu durum hastanın özgüvenini ve çevreye olan ilgisini kaybetmesine neden olur. Depresyon hastanın zihinsel becerilerinin daha da yavaşlamasına yol açar, uyku-iştah değişikliklerine neden olur.

SÜREĞEN HASTALIKLAR

Süreğen hastalıklar doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle oluşan, bireyin sürekli bakım ve tedavisini gerektiren ve hastalığı nedeniyle eğitim, mesleki ve sosyal uyumun olumsuz etkilendiği durumlardır.

1- SÜREĞEN METABOLİK HASTALIKLAR

A- Şeker Hastalığı (Diyabet): Şeker hastalığı, başta karbonhidratlar olmak üzere protein ve yağ metabolizmasını ilgilendiren bir metabolizma hastalığıdır. Şeker hastalığı (Diyabet) Tip 1 ve Tip 2 olarak ikiye ayrılır.

xviii

Page 19: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Tip 1 Diyabet: Daha çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülür. Hastalar, insülin yetersizliği olduğundan ömür boyu insülin hormonunu dışarıdan almak zorundadırlar. Bu nedenle Tip 1 Diyabet İnsüline Bağımlı Diyabet olarak da isimlendirilir.

Tip 2 Diyabet: Sıklıkla erişkinlerde ve şişman kişilerde görülür. Tip 2 Diyabetin kuvvetli bir ailesel yatkınlık gösterdiği bilinmektedir. Tip 2 Diyabetliler hastalıklarının başlangıcında ve genelde uzun süre insüline ihtiyaç duymadan yaşamlarını sürdürebilmektedirler. Bu nedenle Tip 2 Diyabet İnsüline Bağımlı OLMAYAN Diyabet olarak da isimlendirilir.

a)  Şeker Hastalığının Belirtileri: İnsülin eksikliği ve/veya insülin direnci nedeniyle hücrelere giremeyen şeker belli bir kan düzeyini (180mg/dl) aştığında idrarla atılmaya başlar. Böbreklerden atılan şeker beraberinde sıvı atılımını da arttırır ve sonuçta çok ve sık idrar yapma olur. Sık idrar yapma ile olan sıvı kaybını karşılamak için çok su içilir. Organizma, enerji kaynağı olarak şekeri kullanamayınca bir taraftan iştah artması görülür. Diğer taraftan yedek enerji depoları olan yağlar ve proteinler yakılmaya başlar. Bunun sonucunda da iştah artmasına rağmen kilo kaybı olur. Bu klasik bulguların dışında şeker hastalarında çabuk yorulma, görme bulanıklığı, sık deri enfeksiyonu, kadınlarda vajina mantar enfeksiyonu gibi bulgular da görülür.

b)  Çocukluk Döneminde Sık Görülen Şeker Hastalığı ve Belirtileri: Çocukluk çağında görülen şeker hastalığı vakalarının %98'inden fazlasını İnsüline Bağımlı Diyabet oluşturur. Şeker hastası çocuklarda genellikle çok idrar yapma, çok su içme ve kilo kaybı bulguları görülür. Şeker Hastalığı çocuklarda komaya neden olabilir.

Diğer bulgular şunlardır:

•Daha önce idrar kaçırmayan çocuklarda gece işemesi başlaması.

•Özellikle ergenlik öncesi  kızlarda olmak üzere vajina mantar enfeksiyonu.

•Kusma.

•Uzun süreli kilo kaybı veya büyümekte olan çocuğun yeterli kilo alamaması.

•Huzursuzluk ve okul başarısında azalma.

•Tekrarlayan deri enfeksiyonları.

c)  Çocukluk Çağında Şeker Hastalığının Tedavisi: Çocukluk çağında insülüne bağımlı şeker hastalığı tedavisi başlıca 4 bölümden oluşmaktadır: Şeker hastalığına yönelik eğitim, İnsülin tedavisi, Beslenme planlaması, Egzersiz.

d) Öneriler:

•Eğer çocuğunuzda şeker hastalığı varsa bir beslenme uzmanına danışarak çocuğunuza uygun beslenme programını öğreniniz ve uygulayınız.

•Egzersizin hastalığın tedavisinde önemli bir yeri olduğunu unutmayınız. Uygun egzersiz programını uzmana danışarak uygulayınız.

B- Guatr Hastalığı: Tiroid bezinin büyümesine ‘guatr’ denir. Guatr hastalığında troid bezinin az ya da fazla çalışması durumu izlenebilir.

xix

Page 20: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

a)  Tiroid bezinin fazla çalışması (hipertiroidi):Tiroid bezinin normalden fazla çalışarak aşırı hormon salınması durumuna ‘hipertiroidi’ adı verilir.

b) Tiroid bezinin az çalışması (hipotroidi):Bazen tiroid bezi hormon salgılayamaz. Bu durumda ‘hipotiroidi’ denilen tablo ortaya çıkar.

c)  Tedavi ve Öneriler: Tedavi yöntemleri; ilaç tedavisi, radyoaktif iyot tedavisi ve cerrahi tedavidir. Guatrda erken teşhis çok önemlidir.

C- Fenilketonüri: Vücuttaki bir enzimin (fenilalanin hidroksilaz enziminin) eksik olması nedeniyle oluşan kalıtsal metabolik bir hastalıktır. Sonuçta geri dönüşümsüz ve ilerleyici beyin hasarına neden olur. Bebek büyüdükçe çevreye karşı ilgisinin az olduğu, normal gelişim basamaklarını izlemediği görülür, başını tutma, oturma, yürüme gibi becerilerde yaşıtlarından geri kalır. Zamanla havaleler tabloya eklenebilir. Fakat erken dönemde fark edilerek önlem alınırsa bu riskler önlenebilir.

Türkiye fenilketonüri hastalığının en sık görüldüğü ülkeler arasındadır. Doğan her 4000–4500 çocuktan biri fenilketonürilidir. Bu hastalığın ülkemizde fazla görülmesi akraba evliliklerinin sık olması ile ilişkilidir. Bu hastalığın "yenidoğan tarama testi" ile erken tanı ve tedavisi mümkündür. Tedavi edilmeyen fenilketonüri kalıcı zihinsel özürlülüğe neden olur.

2. SÜREĞEN KAS İSKELET SİSTEMİ HASTALIKLARI

Kas-İskelet Sisteminde Sık Görülen Hastalıklar;

A- İnşamatuar Artritler: Eklemlerde ağrı, şişlik, tutukluk, yürümede zorluk, topallama ve elleri kullanmada zorluğa neden olabilir. Bel, boyun ve kalça ağrısı da sık görülen belirtileri arasındadır. Çocuklarda ateş ve döküntü de görülebilir.

Artritlerde erken tanı ve tedavi oluşabilecek özürlülüğü önleyebilir. İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz ve fiziksel aktivitenin korunması da önemlidir. Egzersizler ve ağrının azaltılması, eklem hareketinin korunması ve günlük işlerin kolaylaştırılması için kullanılan cihazlar tedavinin birer parçasıdır.

B- Juvenil Romatoid Artrit (JRA): Bu hastalık eklemlerin yanı sıra başka organları da etkileyebilir. Eklem bulguları gün içinde değişim gösterebilir. Eklem tutukluğu ve ağrı bazı günler az, bazı günler ise çocuğun zor hareket etmesine neden olacak düzeyde fazla olabilir.

Juvenil romatoid artrit süreğen bir hastalıktır. Çocuk okuluna devam edebilir ve sosyal aktivitelere katılabilir, ancak eklem hasarı olduğunda bazı düzenlemeler yapılması gerekebilir.

Tedavide hedef; belirtileri kontrol altına almak, eklem hasarını önlemek ve çocuğun fonksiyonlarını korumaktır.

C- Romatoid Artrit: "İltihaplı romatizma" olarak bilinen Romatoid artrit süreğen ağrı, eklemlerde ve bazı organlarda etkilenim ile karakterize bir hastalıktır. Romatoid artrit, ağrı ve eklemlerde tutukluğa neden olur. Tutukluk tipik olarak sabahları daha kötüdür. Bunların yanı sıra iştahsızlık, hafif ateş, göz kuruluğu, ağızda kuruluk ve romatoid nodül denilen cilt altı

xx

Page 21: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

şişlikler görülebilir.

Tedavide amaç, eklem hasarının önlenmesi ve özürlülüğün en aza indirilmesidir. Hastalığı iyi kontrol edilmeyen romatoid artritlilerde kalp hastalığı ve felç riski artmaktadır.

Romatoid artritli hastalar depresyon ve umutsuzluk yaşayabilirler, hastalar ve aileleri için bu hastalıkla baş etmek bazen güç olabilir. İlaçların uygun kullanımı, istirahat ve egzersiz sürelerine uyulması ve hastalığın getirdiği stres ile başedebilme özürlülüğün azaltılmasında önemlidir.

D- Ankilozan Spondilit: Omurga ve omurga ile kalça eklemini bağlayan eklem olan sakroiliak eklemi tutan romatizman bir hastalıktır. Göz, akciğer ve kalp kapakçıklarını da tutabilir. Bel ağrısı, eklemlerde tutukluk, hareket kaybı ve eklemlerde şekil bozukluğuna neden olabilir. Bu hastalığın nedeni tam olarak bilinmemektedir. Omurga hareketliliğinde kayıp, hastalığın erken belirtilerindendir. Bel omurlarının yanı sıra, omuz, kalça ve ayak eklemlerinde de etkilenme görülebilir.

Erken tanı ve tedavi, ağrı ve özürlülüğü en aza indirebilir. Egzersiz tedavinin ayrılmaz bir parçasıdır

E- Miyopatiler: Miyopati; enfeksiyon, kalıtsal hastalıklar, elektrolit düzeyi ile ilgili hastalıklar ve tiroid hastalıkları gibi nedenlerle, kasın yapı ve fonksiyonunun bozulmasıdır. Miyopati, hastalarda boyun, omuz ve kalça çevresindeki büyük kaslarda kuvvetsizlik oluşturur. Hastalar kaslarında ağrı hissetmeyebilir. Bazı hastalarda yutma güçlüğü, gıdaların soluk borusuna kaçması görülebilir. Solunum güçlüğü ve öksürük diğer yakınmalar arasında sayılabilir. Miyopatilerin zeka düzeyi üzerine etkisi yoktur.

Tedavi miyopatinin türüne göre değişir. Egzersiz, miyopati tedavisinin önemli bir parçasıdır. Miyopatinin tipine ve hastalığın derecesine göre egzersiz programları düzenlenir.

F- Müsküler Distrofiler: Hastalık sadece erkek çocuklarda görülür. Genellikle 3 yaşından önce belirti verir. Yürümede isteksizlik, koşmazıplama güçlüğü ve düşmeler erken belirtiler arasında sayılabilir. Bunların nedeni ise kaslarda oluşan kuvvet kaybıdır. Çocuklar 10-12 yaş civarında yürüme yeteneklerini kaybederler. Omurga eğrilikleri, solunum kaslarının zayıflaşması, kalp kasının tutulumu hastalık seyrinde görülen diğer problemlerdir.

İlaçların tedavideki yeri sınırlıdır. Egzersiz tedavisi kas güçsüzlüğünün derecesine göre hastaya özel planlanmalıdır.

G- Osteoporoz (Kemik Erimesi): Kemiklerin kütlesinde azalmaya, kemik kalitesinin bozulmasına yol açan ve en yaygın görülen kemik metabolizması hastalığıdır. Kemiklerdeki kütle azalması ve kalite bozulması, kemiğin kolaylıkla kırılabilmesine neden olmaktadır.

Büyüme esnasında kemik birikimi için yeterli kalsiyum alınmalı, normal östrojen salgılanmalı ve yeterli vücut ağırlığı olmalıdır. Tüm hastalıklarda olduğu gibi osteoporozda da hastalıktan korunmak öncelikli amaç olmalıdır. Osteoporoz günümüzde tedavi edilebilir bir hastalıktır.

3- SÜREĞEN NÖROLOJİK HASTALIKLAR

xxi

Page 22: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Süreğen nörolojik hastalıklar, sinir sisteminde devamlılık gösteren hastalıklardır. Çocuklarda ve yetişkinlerde görülen süreğen nörolojik hastalıklar şeklinde ikiye ayrılmaktadır.

A- Çocuklarda Görülen Süreğen Nörolojik Hastalıklar

1- Epilepsi: Yenileyen nöbetler ile karakterize edilen, sıklıkla geçici bilinç kayıplarına neden olan bir durumdur. Ancak bu geçici bilinç kaybı her zaman oluşmaz. Nöbetler çok farklı şekilde ortaya çıkabilirler. Bazı nöbetlerden önce bir korku hissi olağan dışı bir algılama yaşanırken, bazı nöbetlerde ise kişi yere düşebilir veya ağzı köpürebilir. Bazen de boşluk nöbetleri dediğimiz kişinin gözünü bir noktaya dikmesi veya donuklaşması gibi durumlar ortaya çıkar. Epilepsi, ruh ya da akıl hastalığı değildir ve bazı nadir durumlar dışında zekâ geriliğine yol açmaz.

Epilepsi kompleks bir hastalık olduğundan doğru tedavi çok önemlidir. Bu bakımdan hastaların nörologa başvurmaları gerekmektedir. Tedavi genelde başlangıçta antiepileptik ilaç ile yapılır. Anti epileptik ilacın yeterli olmadığı ve hastanın ameliyata uygun olduğu durumlarda beyin cerrahisine başvurulur. Ayrıca kişiye ve ailesine danışmanlık hizmeti verilmesi faydalı olacaktır. Nöbet esnasında ilaç vermeye çalışmayın, doktorunuzun önerileri dışında kendi kendinize nöbetin geçmesine yönelik bir şey yapmayın.

2- Serebral Palsi (SP): Halk arasında "beyin özürlü" ya da "spastik çocuklar" olarak bilinen SP doğum öncesi, doğum sırası veya doğum sonrası bebeğin beyninde meydana gelen hasar sonucu oluşan, çocukta hareket bozukluklarının yanı sıra zihinsel gerilik, havale, görme, işitme, konuşma, algılama ve davranış bozukluklarına neden olabilen bir durumdur.

Hastalık kalıcı şekil bozukluklarına neden olmadan tedaviye başlanması açısından büyük önem taşır. Serebral Palsi’de tedavi 3 grupta incelenir: İlaç Tedavisi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Cerrahi Tedavi.

3- Spina Bifida: Doğuştan anomalilerin en sık görülen tipi olan Spina Bifida’da çocuklar genellikle sırtlarında içi boş ya da sinirlerle dolu olan keselerle doğabilirler.Hastalığın nedenlerinde genetik ve çevresel faktörlerin rolü olduğuna inanılır.

Eğer çocuk sırtında kese ile doğmuş ise ve/veya kafatasında normalden fazla büyüme varsa en kısa zamanda uygun cerrahi yöntem uygulanmalıdır. Fizik tedavi yaklaşımları ile kas kuvvetinin artırılması, eklemde oluşabilecek bozulmaların önlenmesi ile çocuğun bağımsızlığının artırılması, çocuk ve ailenin yaşam kalitesinin artırılması, cihaz yaklaşımları ve yürümeye yardımcı araçların kullanılması ile ayakta durma ve yürümenin sağlanması amaçlanır.

4- Doğumsal Brakial Pleksus Yaralanmaları: Doğum sırasında Brakial Pleksus denilen omuzda koltuk altından geçen sinir grubunun zedelenmesine Doğumsal Brakial Pleksus yaralanması denir.

Brakial Pleksus, makat gelişli doğumlarda gövdenin ve boynun yana aşırı eğilmesi ile, baştan gelen doğumlarda ise dışarı çıkış sırasında başın ve boynun aşırı yana eğilmesi ile sinirlere uygulanan germe sonrası oluşabildiği gibi, doğum ağırlığı büyük, annenin kalçasına göre iri ve kafası büyük bebeklerde de oluşabilir.

Brakial Pleksus Yaralanmasının tedavisi için bazen sadece fizyoterapi yeterli iken bazen de cerrahi ve fizyoterapi beraber gerekebilir. Ameliyat gerekip gerekmediğine ileri tetkiklerle karar verilir.

xxii

Page 23: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

B- Yetişkinlerde Görülen Süreğen Nörolojik Hastalıklar

1- Multipl Skleroz (MS): Beynin farklı bölgelerinin etkilendiği, ilerleyici bir hastalıktır. En çok görülen belirtileri; Bir veya daha fazla kol veya bacakta kuvvet kaybı veya uyuşma, Görme bozuklukları, Denge bozuklukları, Titreme, Mesane kontrolünün olmaması, Cinsel sorunlardır. MS olan hastalarda ayrıca hafıza bozuklukları, depresyon, duygusal bozukluklarda görülebilir.

Hastalığın bugün için kesin bir tedavisi yoktur, ancak hastaya yaşamını düzenleyici önerilerle yardımcı olunabilir. MS’li hastaların aşırı yorgunluktan ve bunu oluşturacak düzeyde fazla aktivitelerden kaçınması gereklidir. Fizik tedavide egzersiz programının süresi yavaş artırılmalı ve sık dinlenme araları verilmelidir.

2- Parkinson: Beynin belli bölümlerinde meydana gelen yıkıcı değişikliklerle karakterize olan ve ilerleyici bir hastalıktır. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Kanama, zehirlenmeler, travma, korku ve duygusal bozukluklar hastalığa neden olabilmektedir.

Tüm vücut bükülme pozisyonundadır. Hareketler normale göre daha yavaştır ve azalmıştır. Titreme; hareket sırasında kaybolur, heyecan ve yorgunlukla artar. Oturma, ayakta durma pozisyonlarında baş öne doğru düşme eğilimindedir.

Tedavide ilaç oldukça etkilidir. Egzersizle birlikte kullanıldığında daha yararlı olduğu bilinmektedir. Cerrahi yöntem; hastanın etkilenen beyin bölgesine yapılmaktadır, ancak hareketin yavaşlığını etkilemez. Fizik tedavi ve rehabilitasyon, erken dönemde başlanmalıdır.

3- Hemipleji (Serebro Vasküler Olay): Halk arasında "inme" ya da "felç" olarak bilinmektedir. İnme, beyni besleyen damarların yırtılması, tıkanması, kafatası içindeki tümörler nedeniyle beynin beslenememesi veya kanama gibi sebeplerden meydana gelir. İleri yaş, hipertansiyon, şeker hastalığı, kalp problemleri, sigara içme, genetik faktörler, bazı ilaçların kullanımı inme riskini arttırır.

4- SÜREĞEN KAN HASTALIKLARI

Kan hastalıklarının temelinde iki neden yatmaktadır ya kemik iliğinde kan elemanlarının yapımı yeterli değildir veya kan dolaşımına geçen bu hücrelerin yıkımında artış vardır. Genel belirtiler; kilo kaybı, ateş, titreme, gece terlemesi, halsizlik, yorgunluk ve kuvvetsizlik.

Kansızlık (anemi): Alyuvarların yapımında azlık veya yıkımında fazlalık sonucu "anemi" dediğimiz kansızlık ortaya çıkar. Kansızlık; solukluk, halsizlik, yorgunluk, baş dönmesi, çabuk yorulma, üşüme, el ve ayaklarda karıncalanma ve kalp çarpıntısı gibi belirtiler ile başlar.

A- Alyuvar (Eritrosit) Kaybının Arttığı Durumlar

B- Eksikliklere Bağlı Kansızlıklar

C- Alyuvar Yıkımının Arttığı Durumlar

xxiii

Page 24: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

D- Akyuvarlarla İlgili Hastalıklar

E- Kan Pulcukları İle İlgili Hastalıklar

F- Kanamalı Hastalıklar (Pıhtılaşma Bozuklukları)

Bu hastalıkların birçoğu ailesel geçiş göstermektedir. Ailesel geçen süreğen kan hastalıklarında genetik danışmanlık ve doğum öncesi tanı son derece önemlidir.

5-. SÜREĞEN KALP HASTALIKLARI

A- Çocuklarda Görülen Kalp Hastalıkları: Çocuklarda görülen kalp hastalıkları doğuştan veya sonradan kazanılmış olabilir. Tanı ve cerrahi tedavide yaşanan gelişmeler sayesinde doğuştan kalp hastalığı olan bu çocuklar aktif bir yaşam sürebilmektedirler.

B- Yetişkinlerde Görülen Kalp Hastalıkları: Kalp-damar hastalıklarının temel bileşenleri olan kalp hastalıkları ve felç, gelişmiş ülkelerde ölümlerin ve özürlülüğün en sık görülen sebepleridir. Kalp hastalıkları için diğer önemli risk faktörleri ise; şeker hastalığı, sigara kullanımı, fiziksel aktivite eksikliği, yanlış beslenme alışkanlıkları ve şişmanlıktır. Başlıca belirtileri göğüs ağrısı, vücudun üst kısmında diğer bölümlerde rahatsızlık, nefes darlığı, soğuk terleme, bulantıdır.

6- HİPERTANSİYON (YÜKSEK TANSİYON)

Kan dolaşımının sağlanması için bir basınç gereklidir. Bu basıncın normalden fazla olmasına hipertansiyon (yüksek tansiyon) denir. Hipertansiyonun başlıca belirtileri; baş ağrısı, çarpıntı, nefes darlığı, yorgunluk, burun kanaması, yol yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma, bazen çok sık idrara çıkma, gece uyurken uykudan kalkıp idrar yapma ve bacaklarda şişliktir. Tansiyon yüksekliği olan birçok insan bunun farkında olmayabilir. Tansiyon yüksekliğini saptamanın tek yolu kan basıncınızı kontrol ettirmenizdir.

Risk Taşıyanlar; ailesinde tansiyon yüksekliği öyküsü olanlar, 35 yaş üzerindeki kişiler, aşırı kilolu kişiler, fiziksel olarak aktif olmayanlar, aşırı tuz tüketenler, şeker hastaları, böbrek hastaları, aşırı alkol tüketen kişiler, hamile kadınlar.

Öneriler;

•Beslenmenize dikkat edin.

•Yağ ve tuz tüketimini azaltın.

•Kilo verin.

•Düzenli ve bilinçli egzersiz yapın. Bu konuda uzmanlaşmış fizyoterapistlerden size uygun egzersiz programını öğrenin ve uygulayın.

•Sigarayı bırakmanın kalp krizi ve felç riskini azaltacağını unutmayın.

7- SÜREĞEN ONKOLOJİK HASTALIKLAR (KANSERLER)

xxiv

Page 25: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Kanserlerin genel belirtileri; çok miktarda ani kilo kaybı, uzun süreli iştahsızlık, halsizlik ve kemik ağrıları, vücutta ani beliren ya da büyüyen kitleler, nedeni açıklanamayan ateş durumu.

Erken tanı ile tümör çok fazla büyümeden ve belki de çevredeki hayati bölgelere baskı yaparak etki göstermeden önce cerrahi olarak çıkarılması sağlanmış olur. Kanser tedavisinde üç ana tedavi şekli vardır:

1. Cerrahi tedavi 2. Işın tedavisi (Radyoterapi) 3. İlaç tedavisi (Kemoterapi)

Kanser bulaşıcı bir hastalık olmadığından kanser tanısı almış bir hastanın kanseri bulaştırma riski yoktur. Ancak gerek hastalığı, gerekse de tedavisi nedeniyle bağışıklık sistemi zayıflaşmış olduğundan, başkalarından kolaylıkla mikrop kapabilir ve ağır ateşli hastalık geçirebilir. Sağlıklı bir kişide önemli bir hastalık oluşturmayan mikroplar, kanserli bireylerde çok ağır ateşli hastalığa neden olabilir. Temizlik kurallarına uyarak bu risk azaltılabilir.

Toplumda Sık Görülen Kanserler

A- Kan Kanserleri (Lösemiler)

B- Lenfomalar

C- Akciğer Kanseri

D- Bağırsak (Kolon) Kanseri

E- Prostat Kanseri

F- Meme Kanseri

8. SÜREĞEN SOLUNUM HASTALIKLARI

Süreğen solunum hastalıkları, akciğerler ve havayollarında devamlılık gösteren hastalıklardır.

A- Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH)

1- Pulmoner Amfizem

2- Kronik Bronşit

B- Kistik Fibrozis

C- Astım

9-. DİĞER SÜREĞEN HASTALIKLAR

A- Bulaşıcı Sarılık: Bu hastalığın, A, B, C, D, E ve G harşeri ile isimlendirilen en az 6 farklı virüsle oluştuğu bilinmektedir.

Çocuklarınızın sağlığı için sıvı sabun kullanarak el yıkamayı onlarda alışkanlık haline getiriniz.

B-AIDS ve HIV

xxv

Page 26: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

ZİHİNSEL ÖZÜRLÜLÜK

1- ZİHİNSEL ÖZÜR ( MENTAL RETARD AS YON )

Zeka, zihinsel birçok yeteneğin uyumlu çalışması sonucu ortaya çıkan bir yetenekler bileşimidir. Zihinsel özür, kişinin yaşadığı toplum içerisinde sorunlarla başa çıkma yeteneğini etkileyen, zihinsel bir kısıtlama ya da sınırlanmadır. Bir çocuk ya da yetişkine zihinsel özürlü tanısı konulabilmesi için orta-lamanın altındaki zeka işlevi ile birlikte iletişimde, öz bakımda, evdeki yaşamda, toplumsal becerilerde, toplumsal yararlılıkta, kendini yönlendirmede, sağlığı korumada, akademik becerilerde ve çalışma alanlarında iki veya daha fazla bozukluğun bir arada olması ve bu durumun 18 yaşından önce başlaması öngörülür. Zihinsel özür, ülkemizde yaygın olarak karşılaşılan özür gruplarından birisidir. Çocuğunuzun zihinsel özürlü olmasına neden olan çeşitli etmenler vardır. Bunlar dört grupta incelenebilir:

Doğum öncesi

• Gebeliğin özellikle ilk üç ayında uzun süren yüksek ateş,

• Gebelik döneminde geçirilen çeşitli hastalıklar,

• Alkol, sigara ve benzeri madde kullanımı,

• Annenin kansızlığı,

• Annenin geçirdiği bazı kronik hastalıklar (hipotroidi vb ),

• Ye B. Doğum sırası

• Doğum sırasında çocuğun oksijensiz kalması (anoksi),

B. Doğum sırası

• Doğum sırasında çocuğun oksijensiz kalması (anoksi),

• Zor ve uzun süren doğum,

• Doğum sırasında beyin zedelenmesi,

• Erken doğum,

Doğum sonrası

• Yeterli miktarda anne sütü almaması,

• Merkezi sinir sisteminin enfeksiyon hastalıkları (menenjit gibi),

• Metabolik hastalıklar (fenilketonüri, hipotroidi vs),

xxvi

Page 27: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

• Geçirilen kazalar sonucu beyin zedelenmesi

D. Genetik nedenler

• Akraba evlilikleri (ailede zihinsel özürlülük nedeni olan genlerin var-lığında hastalık ortaya çıkar),

• Kromozom hastalıkları (Down Sendromu gibi).

Yukarıda belirtilen nedenlerin bazıları her zaman özre yol açmayabilir; ancak bir etken olarak dikkate alınması gerekir.

2-ZİHİNSEL ÖZRÜN TEŞHİSİ

Zihinsel özürlü bir çocuğun kesin tanısı ve özür durumunun değer-lendirilmesi birçok bilim dalının (multidisipliner) incelemesiyle yapılır.

Zihinsel özürlülüğün birçok belirtisi vardır. Başlıcaları şunlardır:

• Oturmayı, emeklemeyi ve yürümeyi diğer çocuklardan daha geç öğrenebilirler.

• Konuşulan dili anlamada güçlük yaşayabilirler.

• Konuşmayı daha geç öğrenebilirler. Sınırlı sözcük dağarcıkları ile dikkati çekerler.

• Sosyal kuralları anlamada güçlük çekebilirler.

• Problem çözmede zorlanabilirler.

• Mantıklı düşünmede zorlanabilirler.

• Dikkat süreleri kısa olabilir.

• Okuma-yazma, matematik gibi akademik becerilerde güçlükler gö-rülebilir

Yeterli destek verildiğinde, zihinsel özürlü çocukların çoğu öğrenebilir, gelişebilir ve büyüyebilir.

Zihinsel özürlü çocuklar toplumdaki diğer çocuklardan farklıdır. Bu farklılığın zihinsel bir özür olduğunu söylemek için, çeşitli testler kullanılır. Bu testler ile bireyin/çocuğun düşünme, öğrenme ve sorun çöz-me ile ilgili yetenekleri ölçülür.

Zeka Özrünün Sınıflandırılması

A-Hafif düzeyde zihinsel gelişme geriliği : IQ düzeyi 50-55 ile

Yaklaşık 70 arası.

B- Orta düzeyde zihinsel gelişme geriliği : IQ düzeyi 35-40 ile

Yaklaşık 50-55 arası.

C- Ağır düzeyde zihinsel gelişme geriliği : IQ düzeyi 20-25 ile

xxvii

Page 28: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Yaklaşık 35-40 arası.

D- İleri derecede ağır zihinsel gelişme geriliği: IQ düzeyi 20-25'in Altında.

Yukarıda verilen sınıflandırmalar tek başına çocukların değer-lendirilmesinde yeterli değildir.

A. Hafif düzeyde zihinsel gelişme geriliği:

Hafif düzeyde zihinsel özürlü olan bireyler, "eğitilebilir" olarak nitelendirilen grubu işaret eder. Hafif düzeyde zihinsel özürlü olan çocuklar, toplumsal ve konuşma yeteneklerini okul öncesi yıllarda 0-5 yaş arasında kazanırlar

. Erişkin yaşlarda, ancak kendi başına yaşayabilmeye yeten toplumsal ve mesleki yetenekler kazanırlar. Ancak, alışılmışın dışında toplumsal ve ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarında rehberliğe gereksinim duyarlar.

B. Orta düzeyde zihinsel gelişme geriliği

Orta düzeyde özürlü olan bireyler, "öğretilebilir" olarak sınıflandırılan gruba eşdeğerdir. Orta düzeyde zihinsel özürlü olan çocuklar, konuşma becerilerinin çoğunu erken çocukluk yıllarında kazanırlar. . Ergenlik döneminde, toplumsal kuralları öğrenmedeki zorlukları, yaşıtları ile ilişkilerini bozabilir. Erişkinlikte, çoğunluğu beceri isteme-yen işlerde ya da uygun destekle yarı beceri isteyen işlerde çalışabilirler. Yeterli destek ile toplumsal hayata uyum sağlarlar.

C. Ağır düzeyde zihinsel gelişme geriliği

Ağır düzeyde zihinsel özürlü olan bireyler, erken çocukluk yıllarında konuşma becerilerini ya çok az kazanırlar ya da hiç kazanamazlar. Okul dönemi boyunca konuşmayı öğrenebilirler ve ancak temel (özba-kım) ihtiyaçlar konusunda eğitilebilirler

D. ileri derecede ağır zihinsel gelişme geriliği

Çoğunda zihinsel özre neden olan özel bir nörolojik sorun vardır

. Çok yakın denetim ve koruma altında basit işleri yapabilirler.

Zihinsel özürlü çocuklarda tıbbi tanı konulduktan sonra eğitimsel açıdan gelişimsel değerlendirmenin yapılarak erken eğitim programına katılımının sağlanması ve rehabilitasyon sürecine başlanması önemlidir.

3- ÇOCUĞUN İZLENMESİ

Zihinsel özürlü çocukların da yeni doğan bebekler gibi bir sağlık kuruluşunda büyüme ve gelişme, beslenme ve aşılarının düzenlenmesi açısından izlenmesi gerekir. Uygun beslenmemesi durumunda mevcut sorunlarına beslenme bozuklukları da eklenebilir. Ayrıca, beslenmenin de zihinsel gelişimle ilişkisi vardır.

4- Zihinsel Özürlülerde Görülebilecek Sağlık Problemleri

A- DOWN SENDROMU

xxviii

Page 29: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Her insanda 23'ü anneden, 23'ü babadan olmak üzere toplam 46 kromozom vardır. Down Sendromunda kromozom sayısı artmıştır ve 46 yerine 47 olmuştur.

A- Down Sendromuna Neden Olan Etmenler;

Down Sendromu dünyadaki bütün ülkelerde ve çeşitli sosyal ve ekonomik düzeydeki topluluklarda görülebilmektedir.

Down Sendromuna neden olan etmenler;

viral enfeksiyonlar, hormonal bozukluklar. röntgen ışınlan. Yoğurt Mac kullanımı. qe-netik yatkınlık gibi etmenlerin olabileceği düşünülmektedir.

Bunlardan başka anne vaşı, Down Sendromuna neden olan en yaygin etmen olarak kabul edilmektedir. Anne yaşı ilerledikçe, başka bir deyişle kromozom yapılarında deformasyonlar arttıkça, Down Sendromlu çocuğa sahip olma riski artmaktadır. 35 yaş ve üstü anneler daha yiiksek oranda Down Sendromlu bebek sahibi olma riski ile karşı karşıyadırlar. Ancak unutulmamalıdır ki, Down Sendromuna neden olan tek etmen anne yaşı değildir, di-ğer faktörler de etken olabilmektedir. Yaş ilerledikçe Down Sendromlu bebeğin doğma oranı artmaktadır.

B- Down Sendromlu Bireylerin Fiziksel Özellikleri

Down Sendromlu çocukların tipik bir yüz görünümü vardır. Yüz yuvarlak ve basık, gözler çekik, göz iç köşesinde küçük bir deri kıvrımı bulunur, göz kapaklarında kıvrım mevcuttur. Down Sendromlu çocuklarda hafif-ten ağıra kadar giden zihinsel ve gelişme geriliği olur.

C- Down Sendromlu Çocukların Ailelerine Öneriler

• Down Sendromundan şüphelenildiğinde detaylı fizik ve nörolojik muayene ile kromozom analizi yapılarak tanı konulmalı, • Çevresi aktif tutulup gelişimi için eğitimcilere başvurulmalı,

• Anne sütü ile beslenmeli, diğer besinlere normal zamanında geçilmelidir.

5- NORMAL GELİŞİM ALANLARI

0-6 yaş dönemi, çocukların hızla geliştikleri, kişiliğin temel özelliklerinin oluştuğu kritik bir dönemdir. Bu dönemde çocukların sağlıklı gelişip gelişmediklerinin bilinmesi hayati bir önem taşımaktadır. Gelişimsel bozukluklar ne kadar erken fark edilip, tanı konursa, uygun tedavi ya da eğitim programları ile çocuğun bu bozukluktan daha az düzeyde etkilenmesi sağlanmış olur.

6-ÖZÜRLÜ BİR ÇOCUĞA SAHİP AİLELERİN YAŞADIKLARI DUYGULAR

Hangi aşamadasınız? Yaşadığınız Duygular-Gösterdiğiniz Davranışlar

Şok, Çaresizlik, Aşırı ağlama, Aşırı konuşma, Hiç konuşmama vb,

İnkâr Özrü görmezden gelme, kabul etmeme, Acı ve Depresyon Hayal kırıklığı, Çelişki

xxix

Page 30: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Ümitsizlik, Özrün derecesini reddetme (Benim çocuğum biraz tembel), Tedaviyi, eğitimi reddetme, Suçluluk Kendini suçlama (keşke sigara içmeseydim), Eşini ve/veya akrabalarını suçlama, Kızgınlık Kendine kızma (Neden ben?),

Diğerlerine kızma (özürlü çocuğa, eşine ya da diğer çocuklarına kızgınlığa yansıtma),

Utanç ve sıkıntı Çocuğunu diğer kişilerden ve çevresinden saklama,

Çocuğundaki özrü kendisinde görüp, kendisine olan saygısını kaybetme, Pazarlık etme Tanrıyla pazarlık etme (Sen benim çocuğumu iyileştirirsen kendimi dine adayacağım),Doktorla ve öğretmenle pazarlık etme (Sen benim çocuğumu iyileştirirsen, öğretirsen........yaparım),Kabul ve uyum Başkalarının güçlü ve zayıf yanlarının olduğunu kabul etme, Çocuğunun durumunu kabul etme,

Çocuğuyla ilgili beklenti ve isteklerini sıraya koyma veya değiştirme,

Anne baba olarak bu aşamalardan farklı zamanlarda ve farklı yoğunlukta geçebilirsiniz. Bu aşamalarda yaşadığınız duygular normaldir. Hastanelerin psikiyatri bölümlerden ve klinik psikologlardan ya da en yakın sağlık merkezindeki sosyal hizmet uzmanlardan, psikolojik-sosyal-eğitsel destek almanız bu aşamalardan sağlıklı bir şekilde geçmenize neden olacaktır. Gerekli desteği alarak bir an önce çocuğunuzun eğitimine katılmayı hedeflemelisiniz.

7- ANNE-BABALARIN ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ BİREYLERDE GÖRÜLEN PROBLEM DAVRANIŞLARLA BAŞETME YÖNTEMLERİ

Özürlü ya da normal gelişim gösteren çocuğa sahip olan anne babalar çocuklarına bir şey öğretirken ya da davranışlarını kontrol ederken sorunlar yaşarlar ve bu konuda yardıma gereksinim duyarlar. Bu sorunlarla baş etme yolları öğretilirse, çocuklarının eğitiminde ortaya çıkabilecek sorunları önleme ve ortaya çıktığında da çözme becerileri-ne sahip olabilirler. Bu nedenle, çocuğun eğitiminin yanı sıra, anne-ba-banin da desteğe ihtiyacı vardır. Bu destek ilgili kurum ve uzman kişilerden talep edilebilir.

Zihinsel özürlü çocuklarda sık görülebilen problemli davranışlarla Baş etmek için, ilk olarak davranışın açık, net bir şekilde herkesin anlayacağı dilde ifade edilmesi gerekir. Böylece zihinsel özürlü çocukların öğretmenlerinden ve uzmanlardan uygun yardımlar alabilirsiniz.

Aşağıdaki sorulardan birya da birden fazlasına "evet" cevabını veriyorsanız çocuğunuzun davranışı, problemli bir davranıştır.

Sorular;

1. Çocuğunuz bu davranışı yaparak kendisine ve başkalarına zarar veriyor mu?

2. Çocuğunuzun bu davranışı çok sık, şiddetli ya da uzun sürüyor mu?

3. Çocuğunuz bu davranışı yaptığında çevresindeki kişilerin garipsemelerine, ondan uzaklaşmalarına ya da etkileşime girmemelerine neden oluyor mu?

4. Çocuğunuzun bu davranışı yapması onun, kardeşinin ya da arkadaşlarının öğrenmesini olumsuz şekilde etkiliyor mu?

Çocuğun bir davranışı yaptıktan hemen sonra hoşuna giden durumlarla karşılaşması davranışı

xxx

Page 31: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

artırırken, hoşuna gitmeyen durumlar-la karşılaşması da davranışı azaltır. Çocuğunuzun bir davranışını artırmak ya da azaltmak için gösterdiğiniz tepkilerin farkına varmanız son derece önemlidir. Bu olayların farkına vararak çocuğunuzun davranışlarını değiştirebilirsiniz. Görüldüğü gibi, davranışlar belli amaçlarla yapılır ve çocukların davranışları verilen tepkilere ve elde ettiklerine göre azalır ya da artar. Her davranış bir amaç için yapılır ve sonucunda bir şey elde edilir. Eğer biz, çocuğun yaptığı davranış sonucunda neyi elde ettiğini anlarsak, o davranışı değiştirebiliriz. Genel olarak, davranışlar, dört farklı amaca hizmet edebilir.

1. İlgi ve dikkat çekme isteği.

2. Kaçma/kaçınma.

3. İstediği bir etkinliği, nesneyi elde etme.

4. Duyumsal davranışlar.

Ortama ve burada bulunan kişilere, yapılan etkinliğe göre yapma-sını istediğiniz davranış/davranışları o ortama girmeden önce çocuğu-nuza ifade edin.

Bunu yaparken;

• Çocuğunuzun sizi dinlediğinden emin olun (Gözlerinin içine bakın, sessiz beklemesini sağlayın örneğin, "şimdi bana bak, sessizce beni dinle, markette neler yapman gerektiğini söyleyeceğim")

• Yapmasını istediğiniz davranışın/davranışların neler olduğunu açık-ça ve olumlu ifadeler kullanarak söyleyin. (Örneğin, "Ellerin yanda yürü, benim yanımda yürü, sessizce yürü" gibi)

• Kararlı bir ses tonu kullanarak ne yapması gerektiğini ifade edin.

• Bu davranışı yaptığında ne kazanabileceğini açıklayın. (Örneğin, "Eğer ellerin yanda yürürsen, benim yanımda yürürsen, sessizce yürürsen........'yı kazanabilirsin")

Çocuğunuz uygun davranışı gerçekleştirdiğinde, hemen

• Yaptığı davranışın ne olduğunu açıkça ifade ederek,

• Gözlerine bakarak,

• Coşkulu ve abartılı bir ses tonu ile konuşarak önceden belirlediği-niz sevdiği şeyle (oyuncak, etkinlik, yiyecek, övgü dolu sözcükler, dokunma) ödüllendirin.

Çocuğunuz kendisine ve çevresine zarar verdiğinde, gözlerine bakmadan ve konuşmadan yaptığı davranışı durdurun.

8-ÇOCUĞA BECERi KAZANDIRMADA DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR

Her beceri yapılırken belli bir sırada, birbirini izleyen basamaklarla yapılır. Çocuğunuz o beceri içindeki bazı basamakları sizin çok küçük yardımınızla yapabilirken, bazı basamaklarda daha fazla yardıma gereksinim duyabilir. Bunu düşünerek, çocuğunuza sadece gereken yerde, gereken şekilde yardım edebilir ve onu, beceriyi yardımsız olarak yapabilir hale getirebilirsiniz.

xxxi

Page 32: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Çocuğunuzla neyi çalışırsanız çalışın, hangi etkinliği yaparsanız ya-pın unutmamanız gerekenler şunlardır:

1. Çocuğunuza bir beceriyi öğretirken neden o beceriyi öğrenmesi gerektiğini açıklamaya çalışın.

2. Öğreteceğiniz beceriyi basamaklara ayırın.

3. Çocuğunuzla çalışırken annesi babası olduğunuzu unutmadan iletişim kurun.

4. Onu yaptığı her basamakta sözel olarak, başını okşayarak ödüllen-dirin. Örneğin, "oğlum/kızım, aferin, kıyafetlerini çok güzel katlamışsın" gibi.

9- ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ BİREYİN EĞİTİMİ

Bütün çocukların eğitiminde olduğu gibi zihinsel özürlü çocukların eğitiminde de onların ileride başkalarına bağımlı olmadan yaşamlarını sürdürmeleri, kendi kendilerine yeterli duruma gelmeleri ve toplumla bütünleşmeleri amaçlanmaktadır.

Zihinsel özürlü bireylerin eğitim gereksinimlerinin belirlenebilmesi için, çok yönlü (aile, çocuk gelişimi ve eğitimci, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, doktor, fizyoterapist, özel eği-tim öğretmeni gibi) bir yaklaşımla yapılacak bir değerlendirmeye ihtiyaç vardır.

Birçok zihinsel özürlü birey bağımsız yaşamayı öğrenebilir. Böyle-ce birçoğu kendi bakımını sağlayabilir, ev işlerini yapabilir, evdeki eş-ya ve cihazları kullanabilir, temizliğini yapabilir, yiyecek hazırlayabilir, kısaca kendi yaşamını bağımsız olarak sürdürebilir. Dolayısıyla zihinsel özürlülerin eğitiminde en üst amaç, onların bağımsız yaşam becerileri-ni bireysel özelliklerini göz önünde tutarak geliştirmek olmalıdır.

10- ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ BİREYLERİN EĞİTİM PROGRAMI

Zihinsel özürlü çocuğun gelişim düzeyi dikkate alınarak bireysel, grup, kaynaştırma eğitim ve rehabilitasyon programlarından hangisine ihtiyacı olduğuna aileler, özel eğitim uzmanı, çocuk gelişimi ve eğitimci, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, doktor, fizyoterapist, öğretmen gibi uzmanlarla birlikte karar vermelidir.

A- Bireysel Eğitim

Zihinsel özürlü çocukların bireysel olarak gelişim özellikleri dikkate alınarak gereksinimlerinin eğitimci tarafından çocuğa bireysel olarak verilmesidir.

B- Grup Eğitimi

Grup eğitim programı zihinsel özürlü bir grup çocuğun sosyal bir ortam içinde ortak gereksinimlerinin karşılanması, sosyal hayata uyumun sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

Grup eğitim programı yarım günlük eğitim programını kapsamaktadır. Bu süre içinde; drama, müzik, sanat, jimnastik çalışmalarına ağırlık verilmektedir.

C- Kaynaştırma

xxxii

Page 33: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Özel Eğitim gerektiren bireylerin, yetersizliği olmayan akranları ile birlikte eğitim ve öğretimlerini resmi ve özel okul öncesi, ilköğretim, orta öğretim ve yaygın eğitim kurumlarında sürdürmeleri esasına dayanan destek eğitim hizmetlerinin sağlandığı özel eğitim uygulamalarıdır. Her aşamada olduğu gibi ailelerinin katılımı çok önemlidir.

11- EĞİTİM VE REHABİLİTASYON HİZMETLERİNİ VEREN KURUM VE KURULUŞLAR

Ülkemizde özel eğitim hizmetleri Milli Eğitim Bakanlığı tarafından, rehabilitasyon hizmetleri ise üniversitelere bağlı rehabilitasyon birimleri, devlet hastaneleri ve özel hastaneler bünyesindeki rehabilitasyon birimleri ve özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde yürütülmektedir. Ayrıca Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından rehabilitasyon merkezlerinde de yürütülmektedir. Zihinsel özürlü bireyle-re eğitim vermek amacıyla açılan okul, kurs ve kurumlar bireysel eğitim, grup eğitimi, aile eğitimi konularında özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti vermektedirler. Bu eğitim özel eğitim okullarında tam gün, özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde ise seanslıdır.

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Özel Öğretim Genel Müdürlüğü tarafından zihinsel özürlü bireylere eğitim hizmetleri sağlanmaktadır.

Anne ve babalar olarak sizler çocuğunuzun eğitiminde en önemli rehberler durumundasınız:

• Özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti veren personelin niteliğini bil-mek,

• Çocuğunuzun bireyselleştirilmiş eğitim programının hazırlanmasına ve uygulanmasına katılmasını talep etmek,

• Aile olarak sizlere sunulacak hizmetler konusunda desteklenmek,

• Çocuğunuzun eğitimine yönelik gelişmelerin tarafınıza bildirilmesini talep etmek hakkınızdır.

12- ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ BİREYLERİN REHABİLİTASYONU

Rehabilitasyon yaklaşımlarını genel olarak; tıbbi rehabilitasyon, fizyoterapi uygulamaları, iş ve uğraşı terapisi, işitme-konuşma terapisi, özel eğitim uygulamaları, psiko-sosyal rehabilitasyon, davranış terapisi, mesleki rehabilitasyon başlıkları altında toplayabiliriz. Bu yaklaşımların hepsi bir bütündür, özürlü ve ailesi ise bu bütünün en

Önemli parçasıdır. Zihinsel özürlü çocuklar bu yaklaşımlardan bir kaçına aynı anda ihtiyaç duyabilirler.

Türkiye'de zihinsel özürlü çocukların rehabilitasyon uygulamaları, üniversitelere bağlı çocuk rehabilitasyon birimleri, devlet hastaneleri ve özel hastaneler bünyesindeki rehabilitasyon birimleri ve özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde yürütülmektedir. Ayrıca, bu uygulamalar Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından rehabilitasyon merkezlerinde yürütülmektedir.

Zihinsel özürlü çocuklarda rehabilitasyonun amacı;

• Çocuklarda görülen hareket bozukluklarını en aza indirmek,

xxxiii

Page 34: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

• Oluşabilecek kas-iskelet sistemi bozukluklarını önlemek, duruş bozukluklarının oluşmasını engellemek,

• Günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlığı sağlamak,

• Yardımcı araç, gereç ve cihazları belirlemek ve bunların nasıl kulla-nılacağına ilişkin eğitim vermek,

• İş-uğraşı tedavi programı uygulamak,

• Çocuklar için gerekiyorsa konuşma terapisi yapmak,

• Özel eğitim yaklaşımlarının uygulanması,

• Kaynaştırma eğitimine ön hazırlıkların yapılması,

• Aile eğitimi vermek ve zihinsel özürlü çocuğun eğitimi konusunda aileye yol göstermek,

• Zihinsel özürlü çocuğun yaşayacağı mekânların düzenlemesini yapmak olmalıdır.

13- ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ ÇOCUK VE OKUL

Zihinsel özürlü çocukların çoğu iş veya oyun aktivitelerinde gerekli beceriler olan uyum sağlama (adaptif) becerilerde yardıma ihtiyaç duyar. Hem okulda hem de evde bu becerileri çocuğun öğrenmesi sağlanarak yardım edilebilir. Bu beceriler aşağıdakileri kapsar:

• Yaşıtları ile ve diğer kişiler ile iletişim

• Giyinme-soyunma, beslenme, temizlik gibi temel ihtiyaçlarına yö-nelik beceriler

• Evde yaşam ( masayı hazırlama, ev temizliği, yemek yapma)

• Sosyal beceriler ( bir gruba katılma, oyun oynama)

• Okuma, yazma ve matematik gibi temel akademik beceriler.

Zihinsel Özürlü Çocukların Eğitim Programlarında "Sosyal Becerilerin" Öğretilmesinin Önemi

Hedef, özürlü çocukların okul eğitimini tamamladıkları zaman topluma uyumlarını kolaylaştırıcı sosyal becerilere sahip olmalarıdır.

14- ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ BİREYLERDE CİNSEL GELİŞİM

Çocuğunuzun zekâ seviyesi, cinsiyeti ve gelişim dönemine özgü değişiklikler ve cinsellik konusunda bilgi almak için Milli Eğitim Bakanlığı bünyesindeki özel eğitim ve Sağlık Bakanlığı bünyesin-deki ruh sağlığı kurumlarına başvurulmalıdır.

xxxiv

Page 35: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Zihinsel özürlü yakınınızı görmezden gelmeyin.

Cinsel yaşam zorlama ve sömürüden uzak olmalıdır.

İnsanlar cinselliklerini farklı biçimde ifade ederler ve yaşarlar.

Çocuğunuzu ev içinde ve dışında cinsel istismardan koruyunuz ve duyarlı olunuz.

15- ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ BİREYLER VE BEDEN EĞİTİMİ/SPOR

Zihinsel özür hangi derecede olursa olsun her çocuğun katılabileceği bir aktivite vardır. Hareket etmek, hareket becerilerini geliştirmek tüm çocukların ortak gereksinimidir ve sağlıklı gelişebilmeleri bu gereksinimlerinin karşılanmasına bağlıdır.

16 -ZİHİNSEL ÖZÜRLÜ BİREYLERİN SOSYAL YAŞAMA KATILIMINDA AİLELERİN KARŞILAŞABİLECEĞİ DURUMLAR VE ÖNERİLER

Özürlülere hizmet veren kurum ve kuruluşların başlıca görevleri arasında özürlünün en yakınında bulunanlardan başlayarak giderek tüm toplumun bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesidir.

Özürlü birerlerle profesyonel çalışma. Özünde bir ekip çalışmasıdır. Alanda var olan tüm meslek elemanlarının tam bir ekip anlayışı geliştirebilmeleri icin bir vandan eğitilmeleri. bir yandan da kurumsal ve yasal çerçevenin bu ekip anlayışına uygun bir bicimde geliştirilmesi gerekir.

DURUMLAR

Zihinsel yetersizliği olan çocuklar, biyolojik, psikolojik ve sosyal gereksinimleri bakımından normal çocuklara benzerler. Aynı gelişim basamaklarından geçerler. Normal yaşıtlarından farkları, dil, bilişsel, zihinsel, motor ya da sosyal becerilerde yaşıtlarına göre, kısıtlılık ve gelişme hızında yavaşlık olmasıdır.

ÖNERİLER

Hemen bir sağlık kuruluşuna baş-vurunuz. Birçok sağlık sorununda olduğu gibi kimi özür durumların-da da erken tanı ve tedavi önemlidir

17- EĞİTİLEN AİLE VE TOPLUM

• Özürlülere yönelik sosyal hizmetlere her düzeyde daha etkin katılacaklar,

xxxv

Page 36: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

• Özürlü birevle nasıl ilişki kurulacağını daha iyi öğrenecekler.

• Özürlü birevler konusunda hangi kurum ve meslek elemanlarından vardım alabileceklerini daha ivi bilecekler.

•Rehabilitasvon ve eğitim sürecinde üzerlerine düsen görevleri daha doğru kavrayacaklar.

•Bu süreçlerde profesvonel kurum ve görevlilerle nasıl işbirliği vapabileceklerini öğrenecekler.

•Özürlü bireylerin ve yakınlarının ne tür yasal hakları olduğunu öğrenip kullanabileceklerdir.

xxxvi

Page 37: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

GÖRME ENGELLİĞİ

1.GÖZÜN YAPISI

Gözler, yüzümüzün ön tarafında yüz kemikleri içinde çukurlara yer-leşmiş içleri sıvı dolu, top şeklinde görüntüleri paylaşan iki organdır. İki gözden çıkan algılayıcıların beyin ile bağlantıları vardır.

Gözün en ön kısmındaki şeffaf, kubbe şeklindeki yuvarlak yapı 'kornea' dır. Korneada bulanıklık olursa görüntü içeriye alınamaz. Göz nakli denilen, başka bir insandan alınıp takılan tek göz parçası bu şef-faf dokudur. Gözü top gibi sert tutan mat beyaz yapı 'sklera' dır. Skle-rayı örten zara 'konjunktiva' denir. Göz kapağı, sklera ve konjunktiva, gözü dış etkilerden korur. Bu koruyucularda eksiklik olursa göz doku-ları dış etkilerle bozulur ve körlük ortaya çıkar. Korneadan bakınca gördüğümüz göze rengini veren renkli tabaka 'iris' tir. İrisin gelişme geriliğinde, göze giren ışığın ayarı yapılamadığından görme çok azalır. İrisin ortasından ışığın geçtiği küçük delik 'pupil' göz bebeğidir. Göz-bebeği ile kornea arasını ön kamara sıvısı doldurur.Gözbebeğinin ya-pısının bozuk olduğu durumlar görmeyi bozar.

Gözün içini çiğ yumurtanın akı gibi bir sıvı doldurur ki buna vitre denir. Göz küresinin içini halı gibi döşeyen kan damar ağına koroid denir. Koloidine üstünde yatan ışığa hassas hücre örtüsüne 'retina' denir. Kalıtsal hastalıkların çoğunda retina hücrelerinin eksik çalışmaları so-nucu körlük oluşur. İnce detayları, ışıkta ve renkli görmemizi sağlayan göz bebeğinin tam arka iz düşümüne oturan yeşil mercimek kadar kü-çük bir retina alanı çok hassastır ve 'maküla' adını alır. Retinadan top-anılan bilgileri beyine taşıyan elektrik kablosuna 'optik sinir' denir

Göz bebeğinin arkasında görüntüyü netleştiren 'merceğimiz' var-dır. Sililer kaslar bu merceği odaklamaya yardım ederler. Mercekte bu-anıklık 'katarakt' olarak bilinir. Çocuk göz bebeğinde bulanıklık ile do-ğarsa acil ameliyat edilmelidir. Gözün ön kamara sıvısı sürekli üretilir ve iris kökünden boşaltıcı kanallar ile boşalması şarttır. Eğer uygun boşalamazsa göz içi basıncı yükselmesi ile göz tansiyonu hastalığı 'glo-kom' oluşur. Çocuğun gözü büyüktür. Acil tedavi gerektirir. Tedavi edilemezse görme azalır ve körlük olur. Görme siniri gözden aldığı görüntüyü beynin arka tarafındaki görme merkezine taşır. Gördüğünü an-lama burada gerçekleşir. Taşıyıcı sinir kablosundaki hasar ile görme taşınamaz ve görmeyen göz hücreleri zayıflar.

2- ÇOCUĞUN GÖRME SEVİYESİ

Tam ve keskin görmenin olgunlaşması için gözün iyi ışık ve şekil ile uyarılması şarttır.

Bütün çocukların doğumda görme düzeyi düşüktür. lşık ve şekil görebilen çocuğun görmesi 0-3 yaşında gelişir. 2 ay- 4 ay-6 aylık dönemlerde özel ilerlemeler kaydederek 6 yaşında olgun gör-me seviyesine ulaştığını göstermektedir.

Anne ve babalar kadar çocuğu kimse iyi tanıyamaz. Aile, çocuğu gözlemleyerek elde ettiği bilgileri uzmanlara anlatmalıdır.

Çocuğunuzun görme zorluğunun birçok sebebi olabilir. Basit biranı verilebilir ama çoğu zaman hastalık ender ve tam bilinmiyorsa tanı zordur.

37

Page 38: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Göz doktoru hastanede çocuğunuzun gözünü muayene eder. Çocuğunuz için uzmanlara şu soruları sorarak bilgi alabilirsiniz:

Bu durum aileden kalıtımla mı geçiyor?

Genetik danışmanlık isteyebilir miyim?

Bu durumun tedavisi veya düzeltilmesi için bir yol var mıdır?

Özel bir tedavi gerekli mi?

Ne yardım edebilir?

Benim çocuğum en iyi nasıl görür?(uzaktan/yandan/renkli/loş or-tamda/aydınlıkta/hareket ile/üç boyutlu)

Çocuğuma yardım etmek için özel ışık kullanımı var mı?

Çocuğumun eğitimi görme engelinden nasıl etkilenecektir?

3- ÇOCUK VE GÖRME

Göz, optik- görme siniri veya beyin hasarı sebebiyle görme bozuk-luğu olabilir. Görme, insan bilgi ve öğrenmesinin %80'nini sağlar

Çocuk bakarak ve görerek görmeyi öğrenir. Temel göz kul-lanımı öğrenilen bir gelişmedir. Altı yaşın sonunda en olgun görme kazanılmıştır.

Görme yeteneğinin gelişme basamakları şöyle özetlenir:

Farkında olma: Yakın çevremizde oluşan hareket, ses ve dokun-madan farkında oluruz.

Dikkat: Görsel, sesli ve diğer duyusal uyarılara dikkatimiz çekilir. Onların farkına vararak onlara yönelir ve daha çok öğrenmeye çalışırız.

Yerini Bulma: Belli birses, koku ve görüntünün varlığını saptayın-ca onu çevredeki diğer varlıklardan ayırmaya çalışırız.

Hatırlatma: Önceden tanıştığımız bir nesneye sesini, kokusunu, sertliğini veya rengini hatırlayarak hoşlanıp, hoşlanmadığımızı düşün-cemizde oluştururuz.

Anlama: Anlamayı geliştirmek için bütün topladığımız bilgileri bir araya getiririz. Böylece hafıza ve problem çözme özelliklerimizi kulla-nırız. Bu nesne ile ne yapacağımızı kararlaştırırız.

Görme kullanıldıkça gelişir. Eğer çocuğunuzun kullanılabilir bir gör-mesi varsa kullanmaya teşvik edilmelidir.

4- ÇOCUKTA GÖRME ÖZRÜNÜN ALGILANMASI

38

Page 39: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Çocukta görme özründen şüphelenilmesi için şu belirtilerin olması gerekir;

Yeni doğan bebeğin gözbebekleri siyah olması gerekirken beyaz gözükmesi,

Gözün alışılmışın dışında küçük, çok büyük veya gelişmemiş olması,

Çocuğun yüzünü ışık kaynağına dönmemesi,

6-8 haftalık bebek anne-babasının yüzüne bakabilmeli ve gülümse-melidir.

Tam körlük çok enderdir. Çoğu çocuk biraz görür. Ancak her görüntünün önemi vardır ve kullanılabilir. Yalnızca ışık görebilen bir çocuk pencerenin yerini bulunca odanın düzenini kurabilir.

5- ANNE BABALARIN YAŞADIKLARI EVRELER

Çocuğu olduğu gibi kabul etme sürecini kısaltabilen ailelerde, da-ha güvenli mutlu bir aile ortamı yaratılabilir.

Şok:

Aşırı üzülme,

Çaresizlik duygusu,

Kalbin hızlı bir biçimde çarpması, boşaltım organlarının çalışması, avuç içlerinin terlemesi, kulakların uğuldaması, flu (bulanık) görme gibi belirtiler gözlenebilir.

Reddetme:

"0 kadar kötü görünmüyor"

"Çocuğun olağan dışı bir durumu yok"

"Bunun tanısını doktor koymuş, bu nedenle başka doktorlara git-mek gerekir" diye düşünülebilir.

Olayların farkında olmamaya çalışma,

Başka şeylerle çok fazla meşgul olup çocuğun sorunuyla ilgilenme-ye zaman bulamama.

Depresyon:

"Artık iş işten geçti bundan sonra hiçbir şeyin anlamı yok" diye düşünülebilir.

Çevreyle ilişki minimuma indirilebilir.

39

Page 40: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Normal çocuk özlemi duyulabilir.

Karmaşa:

"Böyle bir çocuğum olacağına keşke hiç olmasaydı"

Kızgınlık:

"Neden ben?" Pazarlık:

"Eğer çocuğum düzelirse..."

Pazarlık:

"Eğer çocuğum düzelirse..."

Çocuğun özrünü ortadan kaldırmanın yolları aranır. Örneğin; ameliyat, ilaç vb.

Kabul ve uyum:

"0 bizim çocuğumuz ve biz onu seviyoruz"

6- DEMOKRATİK AİLE TUTUMLARI

Çocuklarını seven ve benimseyen çağdaş aile tipidir.

Çocuğa söz hakkı tanıyarak, birlikte konuşulur, şakalaşıp, eğlence ortamı yaratılır ona güven duygusu kazandıracak iletişim biçimleri benimsenir.

Özgür davranışları desteklenir.

Dayaktan, onur kırıcı sözlerden özenle kaçınılır.

Onaylanan aile, anne-baba tutumlar çocuğun olumlu davranış değişiklikleri göstermesinde ne kadar etkiliyse, onaylamadığımız anne-baba tutumları; "çok seven, kollayan, gevşek disiplinli aile tutumu", "baskıcı, itici, sevgisiz aile tutumu", "sevgisi yetersiz, disiplini gevşek aile tutumu", "geleneksel, ataerkil aile tutumu", "sıkı disiplinli, sevecen aile", "parçalanmış aile tutumları" da çocuklarımızın sağlıklı, uyumlu, kendine güvenli bir insan olmasını engelleyecektir.

A- Görme Özürlü Öğrenciler İçin Özel Eğitim Okullarına Başvuru ve Kayıt Koşulları

Ülkemizde 15 görme engelli ilköğretim okulu bulunmakta olup, hepsi de yatılı ve gündüzlüdür.

Özel Eğitim Almak İçin Başvurulacak Kurumlar

Millî Eğitim Müdürlüğü,

Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü,

40

Page 41: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Özel Eğitim Kurumları,

Kayıt için İzlenecek Yol ve İstenilen Belgeler

Bulunduğunuz ilin valiliğine veya ilçenin kaymakamlığına bir dilekçe ile başvurunuz.

Dilekçeniz Milli Eğitim Müdürlüğüne oradan da en yakın Rehberlik ve Araştırma Merkezine havale edilir.

41

Page 42: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Görme Özüıiüler

B- İstenen Belgeler

a- Tasdikli nüfus cüzdanı örneği (öğrenci için),

b- Veli ya da vasinin ikametgah ilmühaberi,

c- Tam teşekküllü bir hastaneden alınacak sağlık kurulu raporu. (Bu raporda çocuğun özrü, özür derecesi ve başka bir hastalığı olup olmadığı yer alacaktır.)

d- Rehberlik ve Araştırma Merkezince doldurulacak çocuk tanıma fişi,

e- Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinden alınacak inceleme raporu,

f- İki adet yeni çekilmiş vesikalık fotoğraf,

g- İki adet veli adresi yazılı posta pulu yapıştırılmış zarf,

h- Ekonomik durumu gösterir belge (Öğrenci Devlet Parasız Yatılı okuyacaksa). Bu belge örneğine uygun şekilde Milli Eğitim Müdürlüğü'nde doldurulabilir.

i- Veli ya da vasinin çocuğun yarı yıl ve yaz tatillerinde yanına ala-cağını gösterir taahhütname (bu beige daha sonra çocuğun okuyacağı okul müdürlüğünce hazırlanıp veliye imzalatılır).

j- İl Milli Eğitim Kurulu Kararı (Milli Eğitim Müdürlüğü'nce hazırla-nıp verilir).

Hazırlanan bu belgelerin dosyası öğrencinin yatılı ve gündüzlü ola-cağını belirten bir dilekçe ile Milli Eğitim Müdürlüğü'ne teslim edilir.

Görme engelliler ilköğretim okullarında gündüzlü veya yatılı öğre-nim görmek isteyen öğrencileri il eğitsel tanılama, izleme ve değer-leme ekibinin yönlendirme kararı ve il özel eğitim hizmetleri kurulu-nun yetiştirme kararı ile bu okullara yerleştirilir. Bu okullardan birine kayıt olmak isteyenler aşağıdaki işlemleri yerine getirmelidir.

Görme engelliler ilköğretim okullarını bitiren öğrencilerden ortaöğretime devam etmek isteyenler 8. sınıfın sonunda öğrenim gördü-ğü okul müdürlüğüne başvuruda bulunurlar.

42

Page 43: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

4- İlköğretim ve orta öğretim okullarında kaynaştırma yoluyla eğitimi-ni sürdüren ve braille (kabartma) yazısı bilen öğrenciler, braille ders kitaplarını ücretsiz olarak Görme Engelliler Basımevi ve Akşam Sa-nat Okulu Altındağ - ANKARA (Tel: 0312 317 96 53) adresinden is-teyebilirler.

7- NORMALLEŞTİRME, BÜTÜNLEŞTİRME, KAYNAŞTIRMA VE EN AZ KISITLAYICI EĞİTİM ORTAMI

Görme yetersizliğinden etkilenmiş bir çocuğun gören akranlarıyla aynı eğitim ortamında okuyabilmesi için kaynaştırmanın gereklerinin yerine getirilmesi gerekir. Bunun için öncelikle normalleştirme, kaynaştırma, bütünleştirme ve en az kısıtlayıcı eğitim ortamı kavramlarının doğru anlaşılması gerekmektedir

Normalleştirme

Toplumdaki yaşam, biçim ve koşullarının tüm yetersizlikten etkilen-miş kişilere de sağlanması anlamına gelmektedir.,

Normalleştirme ilkesinin savunduğu görüşlerin bir sonucu olarak;

Kaynaştırma, Bütünleştirme ve Birlikte eğitim

kavramları ortaya çıkmıştır.

B- Bütünleştirme

Bütünleştirme ilkesine göre, görme yetersizliğinden etkilenmiş bi-reyler de bu toplumun bir parçasıdır. Sosyal hayata entegre olabilmeleri toplumsallaşmanın gereğidir.

C- Birlikte Eğitim

Yetersizlikten etkilenmiş öğrencilerin, normal akranlarıyla birlikte normal sınıflarda eğitim almasıdır.

D- Kaynaştırma Eğitimi

Özel yetişmiş personelin, özel destekleriyle, yetersizlikten etkilen-miş bireyin normal sınıflarda öğrenimini değişik zamanlı olarak sürdür-mesi anlamına gelmektedir.

8- EVDE EMNİYET KURALLARI

Kapıları ve pencereleri ya tamamen açık ya da tamamen kapalı tu-tun.

Mobilyaların keskin ve sivri köşelerini süngerle kaplayın.

43

Page 44: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Koridorlarda gereksiz eşyalar bulundurmayın.

Yerlerin kaygan olmamasına dikkat edin.

Merdivenlerde tırabzan olmasına dikkat edin.

Elektrik kablolarını açık yerlerde bırakmayın, duvar kenarlarına sa-bitleyin.

Elektrik prizlerini kapatın.

İlaçlar ve tehlikeli maddeleri çocuğunuzun ulaşamayacağı yerlere koyun.

Çocuğunuzu camı açık bir odada yalnız bırakmayın.

Çocuğunuzun bulunduğu ortamda açıkta ocak, ateş gibi yanan malzemeler bırakmayın.

44

Page 45: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

9 -MESLEKİ REHABİLİTASYON

Öncelikle görme özürlü kişilerin mesleki eğitime hazırlayıcı ve el hareketlerini geliştirici çeşitli iş kollarında eğitim ve istihdamı planlanmalıdır. Eğitim sürecinde kişilerin çalışma kapasiteleri belirlenerek bu konuda uzmanlaşmış kişilerden mesleki rehabilitasyon konusunda eğitim almalıdırlar. Kişilerin çalışmayı istedikleri alanlarda göz önüne alınarak eğitim programı belirlenmelidir.

Kişiler eğitimden bir süre sonra işe yerleştirilmelilerdir. Kişilerin iş ortamlarında görme düzeylerine göre ortamın düzenlenmesi ve kişilere uyumlandırılması gereklidir. Psiko-sosyal rehabilitasyonla da kişilerin iş yerine alışmaları sağlanmalıdır.

Bu konuda MEB Özel Eğitim Rehberlik ve Danışmanlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü'nden daha detaylı bilgi alınabilir.

UNUTMAYIN Kİ;

ÇOCUĞUNUZ GÖRME YETENEĞİNİ KULLANIYORSA,

GÖREBİLİR!..

10-GÖRME ÖZÜRLÜLERE HİZMET VEREN SİVİL TOPLUMÖRGÜTLERİ

Özürlülere yönelik hizmetlerin saptanması, sunulması ve sorunların farkına varılması amacıyla karar alma süreçlerine katılma ve birlikte ha-reket etmek için derneklerle işbirliği yapmak onlardan yararlanmak yaşamınızı kolaylaştıracaktır.

Derneklerle işbirliği yapmanız örgütlü davranabilmek, sorunlara sahip çıkmak ve çözüm yolları üretme sürecinde doğru hedeflere yönelmenizi sağlayacaktır.

Aşağıda verdiğimiz iletişim adreslerinden ilinizde bulunan görme engelliler derneklerine ulaşabilirsiniz.

İletişim Bilgileri : Sakatlar Konfederasyonu

Adres : Ziya Gökalp Cad. Soysal İş Hanı Kat:1 No:108

Kızı I ay/AN KARA

Tel : 0312 434 51 00

Faks : 0312 434 10 25

İletişim Bilgileri : Türkiye Körler Federasyonu

Adres : GMK Bulvarı No: 32/6

Tel : 0312 231 82 43

Faks : 0312 231 82 46

45

Page 46: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

İletişim Bilgileri : Demokratik Kör Dernek Federasyonu

Adres : GMK Bulvarı 69/3 Maltepe/ANKARA

Tel : 0312 231 07 06

Faks : 0312 231 34 13

46

Page 47: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

ORTOPEDİK ÖZÜRLÜLER

İçindekiler

1.Ortopedik Özür Nedir

2- Ortopedik Özürlerden Bazıları

A-Doğuştan Olan Özürler

B- Beyin Felci

C- Süreğen Kemik ve Eklem İltihapları

D- Romatizmal Hastalıklar

E- Çocuk Felci

F- Omurga Eğrilikleri

G- Travmatik Özürler

H- İlerleyici Kalıtsal Sinir Hastalıkları (Spinal Muskuler Atrofi)

3-  Ortopedik Özrün Önlenmesi

A- Doğum Öncesi Nedenlerin Önlenmesi

B- Doğum Sırası Nedenlerin Önlenmesi

C- Doğum Sonrasındaki Nedenlerin Önlenmesi

4-  Protezler ve Ortezler

A- Protez

B- Ortez

5-  Diğer Yardımcı Araçlar

6- Eğitim ve Rehabilitasyon

A- Tıbbi Rehabilitasyon

B- İş Uğraşı Tedavisi

C- Sosyal Rehabilitasyon

D- Mesleki Rehabilitasyon

7- Ortopedik Özürlü Çocuğun Eğitim ve Rehabilitasyonunda Ailenin Rolü

47

Page 48: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

8- Ortopedik Özürlülerde Spor

9- Özel Eğitim Uygulamaları

A- Özel Eğitim

B- Özel Eğitim Kurumları

C- Ortopedik Özürlülere Yönelik Özel Eğitim Kurumları

D- Eğitim Programları

E- Ortopedik Özürlülerde Kaynaştırma Yoluyla Eğitim

F- Evde Eğitim(Yerinde Eğitim)

1-  ORTOPEDİK ÖZÜR

Doğum öncesi, doğum sırası ve doğum sonrası dönemde herhangi bir nedenle, iskelet (kemik), kas ve sinir sistemindeki bozukluklar sonucu, bedensel yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılamada güçlükleri olan ve korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiye ortopedik özürlü, bu duruma yol açan durumlara ise ortopedik özür denir.

2-  ORTOPEDİK ÖZÜRLERDEN BAZILARI

A- Doğuştan Olan Özürler

1- Doğuştan Uzuv Eksiklikleri

Tanım: Parmak, el, kol ve bacak gibi uzuvların doğuştan kısmen ya da tamamen oluşmadığı durumlarda ortaya çıkar. Örneğin dirsekten itibaren bir yoklukta, dirsekten aşağıda uzuv tamamen yoktur; buna doğuştan ampute denir.

Neden: Annenin, hamileliğin erken döneminde (ilk üç ay) kullanılması sakıncalı olan ilaçları kullanmasıdır. Bazı olgular ise kalıtsal olarak ortaya çıkar.

2- Doğuştan Kalça Çıkığı

Tanım: Doğum öncesi, doğumda ya da doğumdan bir müddet sonra kalça ekleminin yetersiz gelişimine bağlı olarak eklemde ortaya çıkan durumdur. Kız çocuklarda erkek çocuklara göre çok daha sık görülür.

Neden: Birçok faktör rol oynar. Bebeğin kalça eklemindeki yapısal bozukluklar kalça ekleminin kolay çıkmasına neden olur. Bebeğin anne karnında anormal duruşu (yan ya da ters duruş) kalça eklemini zorlar. Bebeğin kundaklanması kalça çıkığının en önemli nedenidir.

3- Çarpık Ayak

48

Page 49: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Tanım: Bir ya da her iki ayağın topuğu ile birlikte içe dönük ve bükük olması şeklinde görülmesidir. İki tipi vardır: Esnek ve sert şekil bozukluğu (deformite). Esnek olanı doğumdan bir müddet sonra alçı ve egzersiz uygulamaları ile düzelirken, sert olanı ameliyatla düzelir.

Neden: fiekil bozukluğunun iki tipi vardır: Nedeni bilinmeyen çarpık ayak ve diğer bazı hastalıklara (beyin felci, meningomyelosel gibi) bağlı olarak ortaya çıkan çarpık ayak. Beyin ve omuriliği tutan hastalıklarda ayak çevresindeki kasların kuvvet dengesizliğine bağlı olarak çarpık ayak ortaya çıkar.

4- Doğuştan Kol Felci

Tanım: Doğum sırasında kola giden sinirlerin zedelenmesine bağlı olarak ortaya çıkan felç tablosudur. Tek taraşıdır. Etkilenen kolda tamamen bir felç tablosu olabileceği gibi, ağırlıklı olarak elde ya da omuz çevresindeki kasların zayışığı ile de seyredebilir. Genellikle görülen tipinde omuz çevresi tutulur; elde kuvvet normal iken omuz eklemi ve kolun hareketleri kısıtlı ve zayıftır.

Neden: Bebeğin kilosunun fazla olması, anne karnında ters duruşu, doğum eyleminin uzaması gibi nedenlerden kaynaklanan zor doğumlarda bebek doğurtulurken yapılan manevralar bebeğin kolunda ve o kola giden sinirlerde gerilmeye neden olur. Kalıcı sinir hasarı ve felç meydana gelir.

5- Doğuştan Omuriliğin Kese fieklinde Dışa Doğru Çıkması (Meningomyelosel)

Tanım: Bebeğin bel ya da sırt bölgesinde omuriliğin ve omurilik sıvısının dışarıya doğru kese şeklinde fıtıklaştığı ve hastanın bacaklarında tek ya da çift taraşı değişen derecelerde felçlere neden olan bir hastalıktır. Bazı hastalarda beyin omurilik sıvısının dolaşımının engellenerek beyin içinde kapalı kalması sonucu beyinde birikmesi ve buna bağlı olarak başın büyüdüğü (hidrosefali) görülebilir. Beyin gelişimini ciddi olarak engelleyebilecek bir durumdur.

Neden: Bazı hastalarda kalıtsal olarak ortaya çıktığı gösterilmiştir. Yine hamilelik döneminde yetersiz B12 vitamini (folik asit) alan annelerin bebeklerinde daha fazla görülmektedir.

6- Yapışık Parmak

Tanım: Doğuştan el ya da ayak parmaklarından iki ya da daha fazlasının birbirinden ayrılamama kusuru nedeniyle bitişik kalması şeklinde ortaya çıkar. Basit tipte sadece cilt ortak iken, karmaşık tipte kemik de ortaktır.

Neden: Hastaların % 15-40’ında ailede başka bireylerde de yapışık parmak bulunur. Dolayısıyla bu şekil bozukluğunun ortaya çıkmasında kalıtsal geçiş önemli bir yer tutmaktadır.

7- Doğuştan Kas Hastalıkları (Kas Erimesi)

Tanım: İskelet kaslarının yapısındaki bozulma ve buna bağlı ilerleyici kas güçsüzlüğü ile seyreden, doğumdan itibaren ortaya çıkan bir grup hastalıktır. Kas güçsüzlüğünün yanı sıra eklem sertlikleri, şekil bozuklukları ve ilerleyici sakatlık meydana gelebilir.

49

Page 50: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Neden: Kalıtsal geçişli hastalıklardır. Akraba evliliklerine bağlı olarak görülme sıklığı artar. Kaslarda ilerleyici erime söz konusudur.

B-Beyin Felci(Spastik Felç, Serebral Palsi)

Tanım: Doğum öncesi, doğum sırası ya da doğum sonrası erken çocukluk çağında (0-7 yaş), beyinde meydana gelen bir hasara bağlı olarak ortaya çıkan yürüme, hareket ve duruş bozuklukları ile seyreden bir hastalıktır. Bazı durumlarda zeka geriliği hastalığa eşlik edebilir.

B- Süregen Kemik Ve Eklem İltihapları (Kronik Osteomyelit, Septik Artrit)

Tanım: Bakterilerin yol açtığı kemik ve eklemlerin iltihabi hastalıklarıdır. Bakteriler kemik ya da ekleme üç yolla yerleşir:

1-Vücuttaki iltihabi bir odaktan (diş apsesi gibi),

2-Ortopedik ameliyatlar sırasında,

3-Açık kırıklardan sonra.

Önce bakterinin yerleştiği yerde iltihap sonra apse meydana gelir. Bunu takiben, kemik ve eklem dokusu bozulmaya başlar. Yetersiz tedavi ile süreğen (kronik) hale geçer.

Neden: Bakterilerin bir şekilde kemik veya ekleme ulaşmaları ve burada çoğalarak iltihaba yol açmaları ve bu iltihabi olayın tedavi edi-lemeyerek süreğen hale gelmesidir.

C- Romatizmal Hastalıklar (Romatoid Artrit, Ankilozan Spondilit)

Tanım: Vücuttaki el-ayak eklemleri gibi küçük eklemler kadar diz, ayak bileği, kalça, omurga eklemleri gibi büyük eklemleri de tutabilen ve eklemlerin harabiyetine yol açan bir grup hastalıktır.

Neden: Bu grup hastalıkların nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, bağışıklık sistemindeki bir bozukluktan kaynaklandığı düşünülmektedir.

D- Çocuk Felci (Poliomyelit)

Çocuk felci aşılama ile tamamen önlenebilen bir hastalıktır. Dünya da ve ülkemizde yapılan düzenli aşı kampanyaları ile giderek yok edilmeye başlanmıştır.

Tanım: Genellikle ateş ya da üst solunum yolu enfeksiyonu ile başlayan kol, bacak ve gövde kaslarında felçlere, omurgada eğriliklere ve bacakta kısalığa yol açan viral bir hastalıktır. Genellikle 1-4 yaşları arasında çocuklarda görülür.

Neden: Polio virüsünün yol açtığı omurilikteki motor sinir hücrelerinin tahribatı ve buna bağlı olarak ortaya çıkan uzuv felçleri ile seyreden bir hastalıktır. Sadece motor sinirler tutulduğu için hastanın uzvunda herhangi bir his kaybı olmaz, değişen derecelerde kas felci ortaya çıkar.

F- Omurga Eğrilikleri (Skolyoz, Kifoz)

Tanım: Omurganın yanlara doğru "S" ya da "C" şeklindeki eğriliklerine skolyoz; arkaya

50

Page 51: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

doğru eğriliklerine kifoz (kamburluk) denir. Skolyoz, kifoza göre daha sık karşılaşılan bir

problemdir.

Neden: Üç şekilde ortaya çıkar:

•Doğuştan

•Nedeni bilinmeyen

•Nedeni bilinen

A-Doğuştan: Omurgayı oluşturan kemiklerin (omurlar) doğuştan olan kusurları nedeniyle, omurgada meydana gelen eğriliklere doğuş-tan omurga eğriliği denir. İki tipi vardır: yana doğru olan "S" ve "C " şeklindeki eğrilikler (skolyoz), arkaya doğru olan eğrilikler (kambur: kifoz). Omurgayı meydana getiren omurlardan bir ya da daha fazlasında doğuştan olan şekilsel bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkar.

B- Nedeni bilinmeyen: En sık görülen skolyoz, nedeni bilinmeyen tiptir. Nedeni bilinmeyen skolyoz da çocukta hangi yaşta ortaya çıkmışsa ona göre adlandırılır: Bebeklik çağı, çocukluk çağı, gençlik çağı skolyozu.

C- Nedeni bilinen: Skolyoz grubunda omurilik yaralanmaları, çocuk felci, ilerleyici nörolojik (sinir) hastalıklar, meningomyelosel, beyin felci, doğuştan kas hastalıklarına bağlı skolyozlar sayılabilir.

G- Travmatik Özürler

Tanım: Trafik kazası, iş kazası, savaş gibi dış etkenlerle meydana gelen yaralanmaların neticesinde ortaya çıkan özürlere travmatik özürler denir.

1-Uzuv Kaybı (Travmatik Amputasyon):

Travma anında ya da sonrasında parmak, el, bacak gibi uzuvların kaybedilmesine travmatik amputasyon denir.

2-  Kırık Kaynama Yokluğu:

Çok parçalı kırıklar, kemiğin çok tahrip olduğu kırıklar, kırık bölgesinde iltihap meydana gelmesi, alçı ya da ameliyat ile yapılan tedavinin başarısız olması nedeniyle kırıkta kaynamama ile sonuçlanan bir durumdur.

3-Yanlış Kaynamış Kırıklar:

Genellikle kırığın ilk tedavisinin başarılı yapılamaması nedeniyle meydana gelmektedir. Bazen de ağır bir travma geçiren kişi yoğun bakım ünitesinde uzun süre kalabilmekte ve bu süre zarfında kırıklarının tedavisine öncelik verilememesine bağlı olarak kırıklar uygun şekilde kaynamamaktadır.

4-  Eklem Sertliği:

51

Page 52: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Travmatik kırık ya da çıkıklardan sonra eklem sertliği gelişebilir. Eklem sertliği, kırığa komşu eklemlerin ya da çıkığın meydana geldiği eklemin hareketlerinin ileri derecede azalmasıdır. Uzun süreli hareketsizliğe bağlı eklemin etrafındaki kaslar ve eklemi çevreleyen bağ dokusu kısalır ve hareketi sınırlar. Bu hareket kısıtlılığı başlangıçta tedavi ile düzeltilebilirken eğer tedaviye geç başlanırsa kalıcı hale gelir ve eklem hareket kabiliyetini büyük ölçüde kaybeder.

5-  Travmaya Bağlı Felçler

Tanım: Beyin, omurilik veya sinirlerin travmasına bağlı olarak ortaya çıkan bir felç durumudur. Kişinin bir uzvunu istemli olarak hiç hareket ettirememesine felç, kısmen hareket ettirebilmesine kuvvet kaybı denir.

Neden: Travmaya yol açan etkenin sinir dokusuna zarar vermesi ile ortaya çıkar. Bu hasar kabaca üç ayrı bölgede meydana gelebilir:

•Beyinde (kafa travması sonrası beyin kanamasında olduğu gibi),

•Omurilikte (trafik kazası, ateşli silahla yaralanma, yüksekten düşme sonucunda omurgada kırık oluşması ve kırık parçalarının omuriliğe zarar vermesinde olduğu gibi),

•Omurilikten çıkıp ilgili kasa giden sinirde (el bileğinde meydana gelen bıçak yaralanmasında sinirin kesilmesine bağlı olarak elde güç kaybı oluşması gibi).

Travma geçirmiş kişinin etkilenen uzuv bölgesinde duyu kaybı olması ile birlikte güç kaybı ya da felç tablosunun bulunması tanıyı çok kolaylaştırır. fiüpheli durumlarda laboratuar testlerin başvurulabilir.

H- İlerleyici Kalıtsal Sinir Hastalıkları (Spinal Muskular Atrofi)

Tanım: Genellikle altta yatan genetik bir bozukluk ve bu bozukluğa bağlı olarak ortaya çıkan sinir dokusu harabiyetidir. Bu hastalıklar sinirleri, omuriliği veya beyni tutarlar. Sinir harabiyetine bağlı olarak kol ya da bacaklarda kuvvet kayıpları, ileri evrelerde felçler meydana gelir. Genellikle her iki kol veya her iki bacak bazen de eller ve kollar birlikte tutulur. Tutulum uyluk ve kolda bariz olabileceği gibi, bazen de uçlardadır yani ön kol ve elde ya da dizden aşağıda (bacakta) barizdir. Bebeklik, çocukluk, ergenlik çağında ya da 20 yaşından sonra hastalık başlayabilir.

Neden: Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Sinir dokusunda yapısal bir bozukluk vardır. Ailesel geçiş söz konusudur.

2- ORTOPEDİK ÖZRÜN ÖNLENMESİ

Birçok özürlülük önlenebilir niteliktedir. Özürlülüğün önlenmesin-deki en önemli faktör de toplumun bilgi ve bilinç düzeyinin yükseltilmesidir. Bu nedenle özürlülükle ilgili; beslenme, gerekli vitamin kullanımı, enfeksiyon hastalıklarına karşı aşılama gibi koruyucu önlemler konusunda yapılacak toplumu bilgilendirici kampanyaların büyük önemi bulunmaktadır.

A- Doğum Öncesi Nedenlerin Önlenmesi

52

Page 53: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

a- Kalıtsal Hastalıklar: Özellikle kalıtsal hastalıkları olan akrabalar arasındaki evlilikler sonucu görülür. Bu nedenle akraba evliliğinin yapılmaması ya da genetik danışmanlık alınması gerekir.

b- Kan Uyuşmazlığı: Annenin Rh(-), babanın Rh(+) olması durumunda olur. Mutlaka gebelik takibi yapılmalıdır.

c- Riskli Gebelikler: Anne yaşının 18’den küçük ya da 35’den büyük olması, 2 yıldan daha az doğum aralığı, 4’den fazla çocuk sahibi olma, şeker-tansiyon-kalp-böbrek-kan hastalıkları gibi sistemik bir hastalığa sahip olma ve daha önce düşük doğum yapmış olmak riskli gebelikler grubuna girmektedir. Özürlü çocuk doğum riski artacağından bu durumlar göz önünde bulundurulmalıdır.

B- Doğum Sırasındaki Nedenlerin Önlenmesi

Doğumun mutlaka konunun uzmanları tarafından yaptırılması ve hastane şartlarında gerçekleştirilmesi son derece önemlidir.

C- Doğum Sonrasındaki Nedenlerin Önlenmesi

•Doktor tavsiyesi olmadan bebeğe sütle geçen ilaç kullanılmaması

•Bebekte yüksek ateş, havale görülmesi durumunda ateşin bilinen en basit yöntemlerle düşürülerek en yakın sağlık kuruluşuna baş-vurulması

•Kafa travmaları, kazalardan çocuğun korunması,

•Yeni doğan bebekte görülen sarılıkta zaman kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurulması,

•Bebeklik ve çocukluk dönemi boyunca yapılması gerekli olan aşıların mutlaka zamanında yaptırılması,

•Trafik kazaları konusunda dikkat edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması,

•Ev kazaları,

◦Ev ortamının sakatlığa yol açmayacak şekilde düzenlenmesi,

◦Evdeki soba, ocak, fırın ve tüp gazı gibi araçların korunma yapılmadan yakılmaması,

•İş kazaları,

◦İş yerinde çalışan işçilerin sağlığının daha özenle takip edilmesi,

◦İş kazalarının azaltılması için çalışanların konu ile ilgili hizmet içi eğitim almalarının sağlanması,

◦Makine, alet gibi teçhizatların düzenli ve periyodik olarak bakımlarının yapıldığından emin olunması,

•Spor yaralanmalarının önlenmesi için önceden sağlık kontrolü ile spora uygunluğun değerlendirilmesi, uygun giysi, ayakkabı ve ekipmanın kullanılması ve doğru zeminlerde spor yapılması,

53

Page 54: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•Ateşli silahların kullanılmaması konusunda çocuk ve erişkinlerin eğitimi ve askeri alan olarak kullanılmış sahalara girilmemesi, açık alanlarda bulunan şüpheli cisimlerden uzak durulması,

•Yangın, deprem ve su baskınlarında korunma ve kurtarma konusunda eğitim alınması.

3- ORTOPEDİK ÖZRÜN TEDAVİSİNDE EGZERSİZ UYGULAMALARI

Egzersizler, tedavi amacıyla kullanılacağı zaman akla günlük hayatta kullandığımız hareketlerin biraz dışında, probleme yönelik özel tasarlanmış hareketler gelmelidir. Ortopedik özre yol açan problemin tedavisine yönelik egzersizler; kas, kemik, eklem durumuna, kayıp olan ve var olan fonksiyonel kapasiteye göre özel olarak tasarlanmalı, kısa ve uzun vadedeki hedeşer belirlenerek hastaya öğretilmeli ve sonuçları değerlendirilmelidir. Gerektiğinde egzersizler değişikliklere ve durumlara göre yeniden planlanmalıdır.

4- PROTEZLER VE ORTEZLER

A-Protez: Doğuştan ya da sonradan olan herhangi bir nedenle bir uzvun tam veya kısmikaybında, o uzvun fonksiyonlarını yerine getirmek ve görsel olarak vücut bütünlüğünü sağlamak üzere atölyelerde hazırlanan parmak, el, kol, bacak şeklindeki dışarıdan uygulanan takma uzuvlara protez denmektedir. Ayrıca, eklemlerde içten uygulanan protezler de mevcuttur.

B- Ortez (Cihaz): Doğuştan veya sonradan olan bir nedenle bir uzuvdaki fonksiyon kaybı, yetersizlik, istenmeyen bir pozisyonu veya bir hareketi önlemek, vücut parçalarından birini desteklemek ya da korumak gerektiğinde kullanılan metal, plastik,deri ya da kumaş parça-larından üretilen yardımcı desteklere ortez denir.

5- DİĞER YARDIMCI ARAÇLAR

Tekerlekli sandalyeler, yürüteçler, koltuk değneği, baston vs. ile bir yerden başka bir yere harekete yardım etmektedir.

Koltuk değneği ile hareket sırasında dikkat edilmesi gereken noktalar arasında koltuk değneğinin boyunun ayarlanması ve koltuk değneğinin koltuk altına temas etmemesi önemlidir. Çünkü değneğin koltuk altına teması koltuk altındaki sinirlerin harabiyetine neden olabilir. Koltuk değneğinin doğru boyu için; el tutma yerinin kalça eklemi hizasında olması gerekmektedir.

6- EĞİTİM VE REHABİLİTASYON

Rehabilitasyon, kişinin doğuştan veya sonradan, herhangi bir nedenle oluşan kalıcı veya geçici yetersizliklerinin ve fonksiyonel olarak iş ve günlük yaşantısındaki kayıplarının belirlenmesi ve aynı zamanda psikolojik sosyal ve mesleki açıdan da desteklenerek günlük yaşamda bağımsız olmasını ve sosyal rollerini (evlilik, anne-baba rolü, iş vb.)yerine getirmesini sağlayacak yaklaşımların bütünüdür. Rehabilitasyon; eğitimi de kapsayacak biçimde yaşam boyu devam eder.

Tıbbi, sosyal, psikolojik, eğitim ve mesleki alanlar gibi farklı rehabilitasyon uygulamalarını içermektedir.

A- Tıbbi Rehabilitasyon

54

Page 55: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Tıbbi rehabilitasyon süreci içinde asıl amaçlanan, özürlü kişinin fiziksel kapasitesini arttırarak onun, günlük yaşamda mümkün olabilen maksimum fonksiyonel bağımsızlığına ulaşmasını sağlamaktır. Bu amaçla   hekim tarafından teşhis konulduktan sonra gerekli tıbbi ve cerrahi tedavi yanında fiziksel ve psikososyal problemlerin çözümü için uygulanan rehabilitasyon yaklaşımlarıdır. Özürlü kişilerin rehabilitasyonu bir ekip çalışmasını gerektirir. Bu ekipte hekim, fizyoterapist, iş uğraşı terapisti, psikolog, hemşire, beslenme ve diyet uzmanı, çocuk gelişim uzmanı, özel eğitimci, sosyal hizmet uzmanı, mesleki danışman, protez-ortez teknikeri yer almaktadır. Özürlü kişi, fizyoterapist tarafından fiziksel fonksiyonel düzey açısından değerlendirilir ve fizyo-terapi-rehabilitasyon programına alınır.

Özrün eğitim ve rehabilitasyon yönü sadece özürlüyü değil, aynı zamanda kişinin ailesini, arkadaşlarını, okulunu ve çevresini de içerir. Aile, okul ve çevrenin rehabilitasyon programına katılması gerekmektedir. Özür kişinin yanında beraber yaşadığı aile üyelerini de etkileyeceği için rehabilitasyon programında aileye çok önemli görevler düşmektedir.

B- İş Uğraşı Tedavisi

İş ve uğraşı tedavisinde amaç özürlünün günlük yaşam aktivitele-rinde bağımsızlığını kazandırmaktır. Terapist, kendi işlerini yapmada, beslenme, giyinme, kendine bakım, tuvaletini yapabilme ve banyo yapabilme, oyun oynamada veya okul ile ilişkili aktivitelere katılmada zorluk yaşayan özürlüleri değerlendirir ve tedavi eder; gerektiğinde yardımcı araçları önerir. Terapi programının bir parçası olarak terapist size çocuğa yardım edebilmek için ne yapmanız gerektiğini anlatacaktır.

C- Sosyal Rehabilitasyon

Sosyal rehabilitasyonda amaç özürlünün sosyal, eğlendirici ve destekleyici aktivitelere

katılımını sağlayarak toplumla bütünleşmesine yardımcı olmaktır.

D- Mesleki Rehabilitasyon

Mesleki rehabilitasyonda amaç, özürlü kişinin mesleğine devam edebilmesini sağlamak veya eğer devam edemiyor ise var olan fonksiyonlarına uygun yeni bir iş için eğitimidir. Bu amaca ulaşabilmek için, özürlü kişinin fonksiyonel ve çalışma kapasitesi değerlendirilir ve hangi iş kolunda eğitim verileceğine karar verilir. Bunu takiben seçilen iş kolunda çalışma kapasitesini arttırıcı eğitim ve mesleki rehabilitasyon hizmeti verilir.

7- ORTOPEDİK ÖZÜRLÜ ÇOCUĞUN EĞİTİM VE REHABİLİTASYONUNDA AİLENİN ROLÜ

Aile çocuğun ilk ve en önemli eğitimcisidir. Evde ve sınıfta çeşitli yollarla çocuğunuza yardım edebilirsiniz.

•Çocuğunuzun öğretmeninin sizi tanımasını sağlayın. Nasıl yardım edebileceğiniz konusunda öğretmene gerçekçi bir fikir verin. Çocuğunuza yeteri kadar zaman ayırın.

•Çocuğunuzun gelişimi ve büyümesi üzerinde önemli bir etkiye sahipsiniz. Bunu takip edin ve çocuğunuzun eğitiminde aktif rol üstlenin.

55

Page 56: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Bu önerileri mutlaka yapmaya çalışın.

Çocuğunuza yardım etme çabasında yalnız değilsiniz. Çocuğunuzun iyi olmasını ve gelişimini sağlama yönünde çaba gösteren başka insanlarla berabersiniz. Bunlar rehabilitasyon ekibi üyeleri, öğretmen ve toplumdaki kamu okullarının kaynakları size bu konuda yardım eli uzatmaktadır.

Çocuğunuzu hazırlayın

•Çocuğunuzun rehabilitasyon eğitimini alacağı özel eğitim ve rehabilitasyon merkezine adaptasyonunu sağlamak için okula, sınıfa ve eğitimcilerine uyumu için süre tanınmalıdır.

•Çocuğunuzun sınıfa zamanında girmesini sağlayın. Çocuğunuzun sınıftaki davranışlarını etkileyen ev içindeki günlük olayları öğretmene söyleyin. Bu özel olaylar mutlu anlar (doğum günü, aile yakınlarından birinin ziyareti veya yolculuk gibi) veya mutsuz anlar (ölüm, hastalık veya ailenin düzeninde bozulma olması gibi) olabilir.

•Tedavide, ilaçlarda veya hastalığın gidişinde oluşan değişiklikleri de öğretmene bildirin.

Çocuğun becerilerini arttırın

•Çocuğunuzun günlük aktivitelere katılımını artırmak için ek çabalar harcayabilirsiniz. Gerçekten yapabileceğiniz aktivitelerle ilgili olarak öğretmenle konuşun ve çocuğunuzun kuvvetini artıracak, problemlerini çözmeye yardım edecek konularda yardım istemekten çekinmeyin.Anne-baba olarak sorumluluğu paylaşın.

•Küçük çocukların hepsi farklı deneyimler ve farklı nesnelerle öğrenirler. Yani çocuğunuz da diğer çocuklar gibi evdeki günlük aktivitelerle olabildiğince fazla ilgilenmelidir. Sağlıklı bir çocuk için bir köpek beslemek iyi ise, ortopedik özrü olan çocuk için de gelişimine yardımcı olacaktır.

-Ev Aktiviteleri

•Evdeki aktiviteler çocuk ve aile için olabildiğince eğlenceli olmalıdır. Çocuğunuza ve kendinize fazla yüklenmeyin. Günlük aktiviteleri nasıl kolaylaştırabileceğinizle ilgili olarak çocuğun fizyoterapistinden tavsiye isteyin.

•Çocuğunuza karşı sevgi ve yardım duygularıyla yaklaşarak evdeki günlük aktiviteleri beraber yapmaya çalışın. Evde yaptığınız işlerin hepsi özel ihtiyaçları olan çocuğunuzun dünyayı daha iyi tanımasına yardımcı olacaktır. Örneğin, ışıkları açmak için, masayı hazırla-mak için veya yatağı düzeltmek için neler yaptığınızı anlatabilirsiniz. Ev içinde ve ev dışındaki renkleri göstererek bu renklerin isimlerini söyleyebilirsiniz. Her tabağın yanına kaşık koymak, kurabiyeleri getirmek veya çamaşır sepetine çamaşırları koymak gibi basit görevler verebilirsiniz.

•Çocuğun eğitimine yardımcı olmak için pahalı oyuncak veya araçlar şart değildir. Tüm evlerde bulunan çaydanlık, tava, çorap, kaşık ve dergi resimleri gibi araçların hepsi öğretmek için iyi araçlardır. Çaydanlık veya tavalar ritim aletleri olarak kullanılabilir. Çoraplar renkleriyle eşleştirilebilir ve katlanabilir. Resimlere isim verilebilir veya hikaye anlatmak için kullanılabilirler.

56

Page 57: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•Çocuğunuza çok fazla aktivite vermeniz bu başarısızlık ve karışıklık ile sonuçlanabilir. Çocuğunuzla birlikte çalıştıkça çocuğunuz için neyin ne kadar yeterli olduğunu anlarsınız.

Çocuğunuza yapmasını söylediğiniz  ve istediğiniz konularda tutarlı olun.

Bağımsızlığın Desteklenmesi

1.Bağımsızlık çocukların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlar ve diğer çocuklarla birlikte becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Çocukların kendi kendilerine öğrenmelerini sağlamak çok önemlidir. Bu nedenle çocuğunuzun kendi yapabildiği bir aktiviteyi asla siz üstlenmeyin. Örneğin; bacaklarında ortopedik özrü var ve elleri sağlam ise çoraplarını siz giydirmeyin ya da yemeğini siz yedirmeyin.

2.Çocuğunuzun vücut hareketleri birbiriyle uyumsuz ise aktiviteleri yaparken çocuğunuzun düşmesini veya yaralanmasını önlemek için yardımcı aletleri kullanın. Çocuğunuzun keşfetme sürecinde nasıl korunabileceği ile ilgili olarak eğitimcilerden bilgi alabilirsiniz.

Övgü ve Cesaretlendirme

•Çocuğunuzun başarılarını övmeyi unutmayın. Bazı çocuklar için çok ufak görevlerinbaşarılması bile uzun zaman alabilir. Dönmeden oturmaya, kendi başına yemek yiyebilmeye kadar tüm başarılar gerçek bir ilerlemeyi gösterir ve övgüyü hak eder.

•Çocuk başarısız olsa veya hata yapsa bile çocuğu uğraşından dolayı övün. Tekrarlayan övgü çocuğun çabasını sürdürmesini sağlayacaktır.

•Ortopedik özürler öncelikli olarak kişinin fiziksel becerilerini kısıtlayan durumlardır. Kontrol edilemeyen kas hareketleri veya çocuğun tekerlekli sandalye kullanması gibi durumlar ailesi, çevresi tarafından kolay kabul görmeyebilir. Bu durum çocuğun toplumla kaynaşmasını engelleyebilir. Çoğu zaman ailelerinin aşırı koruyucu tutumları ya da toplumun acıma duygusundan kaynaklanan aşırı koruyuculuğu sonucunda, ortopedik özürlü çocuklar kendilerini sınırlı bir çevrede ve imkânsızlıklar içinde bulmaktadırlar.

8- ORTOPEDİK ÖZÜRLÜLERDE SPOR

Spor, özürlü kişiye fiziksel aktivitelere katılım olanağının yanı sıra kişilik gelişimi ve özgüven duygusu kazandırarak toplumsal yaşama uyum göstermesi yönünde büyük kolaylık sağlamaktadır. Spor ve fiziksel aktiviteler, rehabilite ve tedavi edici etkisi nedeniyle, özürlü bireylerde fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim aracı olarak kullanılmaktadır.

9- ÖZEL EĞİTİM UYGULAMALARI

A- Özel Eğitim

Özel eğitim, özürlü bireylerin eğitim gereksinimini karşılamak için özel olarak yetiştirilmiş personel, geliştirilmiş eğitim programları ve yöntemleriyle, bu bireylerin özelliklerine uygun ortamlarda gerçekleştirilen eğitimdir.

Amacı; Özel eğitim gerektiren çocukların Türk Milli Eğitim sistemini düzenleyen genel esaslar doğrultusunda eğitimlerinin sağlanması, iş ve meslek sahibi olmaları, toplumla bütünleşmelerini amaçlamaktadır.

57

Page 58: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

B- Özel Eğitim Kurumları

- Resmi ve özel ilköğretim ve orta öğretim kurumları

- Yatılı özel eğitim okulları

- Gündüzlü özel eğitim okulları ve sınışarı

- Meslek okulları ve iş eğitim merkezleri

Ayrıca gerçek ve tüzel kişiler özel eğitim gerektiren çocukların eği-tim-öğretimi için 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunundaki esaslara uygun olarak, özel okullar, mesleki kurslar veya özel sınışar açabilmektedirler.

-Kurumlara Yerleştirme

Özel eğitim gerektiren çocukların eğitsel tanılama ve değerlendirmesi ailenin ikamet ettiği yere en yakın Rehberlik ve Araştırma Merke-zi’nce incelenir. İnceleme sonuçlarına göre Özel Eğitim Değerlendirme Kurulu öğrencinin yerleştirilme kararını verir. Ortopedik Özürlüler okullarında spastik özürlü çocukların eğitimlerine de yer verilmektedir.

E- Eğitim Programları

Ortopedik Engelliler ilköğretim okullarında diğer ilköğretim okullarında uygulanan eğitim programları aynen uygulanmaktadır. Diğer okullardan farklı olarak ortopedik engelliler ilköğretim okullarında "beden eğitimi ve rehabilitasyon" dersi verilmektedir. Bu gruptaki çocukların psiko-motor gelişimleri yönünden "beden eğitimi ve rehabilitasyon" dersi büyük önem taşımaktadır.

F- Ortopedik Özürlülerde Kaynaştırma Yoluyla Eğitim

Tüm ortopedik özürlü bireylerin özellikleri dikkate alındığında, bu bireyler için, eğitim gereksinimlerinin en üst düzeyde karşılanacağı, normal gelişim gösteren yaşıtlarıyla bir arada bulunabileceği en az kısıtlayıcı eğitim ortamı, kaynaştırma yoluyla eğitimdir.

Birey, özür derecesi ve türü ne olursa olsun normal olarak nitelendirilen akranlarıyla birlikte eğitilme hakkına sahiptir.

G- Evde Eğitim (Yerinde Eğitim)

Ağır engelinden dolayı herhangi bir eğitim kurumundan yararlanamayan bireyler için yerinde eğitime yönelik düzenlemeler başlatılmış-tır. Bu konuda gerekli bilgiler Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinden veya İl Milli Eğitim Müdürlüklerinden elde edilebilir.

Ortopedik Özürlülerin Mesleki Eğitimi

Mesleki eğitim, çocukluk döneminden başlayarak, ergenlik döneminin sonuna kadar şekillenen bir süreçtir. Bu süreç içerisinde bireyler, aldıkları eğitim, aile ve çevre ile etkileşim sonunda gelecekte hangi mesleğe yönelecekleri konusunda bir karar verirler. Bu karar doğrul-tusunda bir eğitimden geçerler.

58

Page 59: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Özürlülerin, uygun bir mesleğe yöneltilmeleri bakımından, hangi eğitim kademesinde olursa olsunlar, okuldan işe geçişte özürlerine ve özelliklerine uygun bir işe yerleşebilmeleri ve bu işte en yüksek potansiyele ulaşabilmeleri için mesleki rehberlik ve mesleğe hazırlanma programlarından geçmeleri gerekmektedir.18 yaş üzeri özürlülerin İşkur/Belediyeler bünyesinde oluşturulan Mesleki Rehabilitasyon Merkezlerinde rehabilitasyonları sağlanacaktır. Çocuğunuz Örgün Eğitim dışında kalmışsa, bir başka deyişle 14 yaşını bitirmişse, okuma yazma öğrenmesi ve ilkokul diplomasına denk bir öğrenim belgesi alabilmesi için ilinizde bulunan "Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’ne" mutlaka başvurunuz.

İŞİTME ÖZÜRLÜLER

1- KULAĞIN YAPISI VE İŞİTME KAYBI NEDENLERİ

İnsan tamamen duyularına bağımlı olarak yaşar. Duyuları ile elde ettiği hisleri deneyimlerini oluşturmakta kullanır. Bu hisler aracılığı ile elde ettiği bilgiler onun dünyasını yaratmakta, algılama ve anlama, hafıza, hayal kurma, düşünme ve neden arama işlevlerinin oluşturulmasını sağlamaktadır. İşitme kaybı bu duyulardan en önemlisi olan işitme bozukluğu durumunda ortaya çıkar. İşitme engeli, işitme duyarlılığının kişinin gelişim, uyum, özellikle iletişimdeki görevlerini yerine getirmesinde en büyük engeli oluşturur.

A-Kulağın Yapısı

İşitme organımız olan kulak üç bölümden oluşur( Şekil 1).

1.Dış Kulak: Kulak kepçesi ve dış kulak kanalından meydana gelir. Kulak kepçesi, ses dalgalarının toplanmasını ve ses şiddetinin artışını sağlamaktadır. 2.Orta Kulak: Dış kulak yolundan, kulak zarı ile ayrılır. Küçük bir boşluk halindedir ve geniz ile arasında bir irtibat sağlayan östaki tüpünü içerir. Orta kulakta bulunan sırasıyla, çekiç, örs ve üzengi adı verilen üç kemikçik, bir ses iletim zinciri oluşturmaktadır. Orta kulak, içerdiği bu yapıların da katkısıyla kulak zarına gelen sesin şiddetini artırmaktadır. 3.İç Kulak: Salyangoz şeklinde bir yapısı olan koklea, iç kulak sıvılarını ve tüy hücrelerini içerir. Ses titreşimleri, dış kulaktan orta kulağa ve daha sonra da iç kulak sıvılarına iletilmektedir. Gelen ses işitme siniri yoluyla beyindeki işitme merkezine taşınır.

B-İşitme Kaybı

Kulağın tarif edilen bu üç bölümünde, işitme sinirinde veya beyinde ortaya çıkan bir hastalık, sesin normalden daha az işitilmesini sağlar. Yapılan testlerle, işitme kaybının derecesi belirlenir.

C-İşitme Kaybının Dereceleri

(-10) ile (+15) DB (desibel) arasındaki işitme seviyesi çocuklardaki normal olarak kabul edilmektedir. Çocuklar yetişkinler için kabul edilmiş normal işitme seviyelerinden çok daha hassas işitme seviyesine sahiptir. Bu sınırda işitmesi olan bir çocuk çok hafif derecedeki konuşmaları dahi duyabilir. Ancak, bu durum gürültülü bir ortamda da konuşmayı ayırt etme becerisinin iyi olacağı anlamına gelmez. İşitme kaybının tipi ve dereceleri, uluslararası standartlara göre şu şekilde sınırlandırılmıştır.

-10 - 15 DB          Normal İşitme

59

Page 60: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

16 - 25 DB         Çok hafif derecede işitme kaybı

26 - 40 DB          Hafif derecede işitme kaybı

41 - 55 DB          Orta derecede işitme kaybı

56 - 70 DB          Orta-ileri derecede işitme kaybı

71 - 90 DB          İleri derecede işitme kaybı

91 DB ve üstü    Çok ileri derecede işitme kaybı

D- İşitme Kaybına Neden Olan Risk Faktörleri

1.Yeni doğan yoğun bakım ünitesinde 48 saat ya da daha fazla süre kalmasını gerektiren durumların olması,

2.Ailede işitme kaybı hikayesinin olması,

3.İşitme kaybına yol açan enfeksiyon hastalığının olması

4.Ailenin ya da bakıcının işitme, konuşma, lisan veya diğer gelişim alanlarındaki (zihinsel, motor, sosyal) gecikmeden şüphelenmesi,

5.Ailede işitme kaybına neden olan genetik bir hastalığın olması,

6.Kafa travması,

7.Sık tekrarlayan orta kulak enfeksiyonu olması,

8.Kandaki bilüribin adı verilen maddenin dengesinin bozulması ve vücutta birikmesi sonucu sarılık oluşması,

9.Bebeğin 1500 gramın altında doğumu,

10.Bebeğin işitme kaybına neden olabilecek ilaç kullanımı,

11.Hamilelikte annenin ilaç kullanımı,

12.Apgar puanlarının (kas tonusu, kalp hızı, uyarılara cevap, cilt rengi ve solunumun) düşük olması, Risk faktörlerinden bir yada daha fazlasını gösteren bebekler işitme taraması amacıyla yapılan testten geçmelidir. Ancak, işitme kaybı saptanan bebek ya da çocukların işitme testleri 3 yaşına kadar her 6 ayda bir yapılması gereklidir.

2- İŞİTME KAYBININ ÇOCUĞUN GELİŞİMİNE ETKİSİ

İşitmenin; konuşma ve lisan gelişimini, iletişim ve öğrenmeyi olumsuz etkilediği araştırmacılar tarafından belirtilmiştir. Ancak, işitme kaybının diğer gelişim alanları (zihinsel, motor ve sosyal) üzerine olan etkileri çoğu zaman göz ardı edilmekte ya da yeterince anlaşılamamaktadır. İşitme kayıplı çocuk hem duyusal bozukluk hem de bu bozukluğun iletişim ve öğrenme üzerine olan olumsuz etkileri ile yaşar. Bu etkileri azaltmak için tıbbi, iletişim, eğitim, psikolojik ve sosyal alanlarda uzman kişilere en erken dönemde başvurulmalıdır.

60

Page 61: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

A- Çocuğun İşitme Kaybı Derecesine Göre Konuşmayı Anlama Becerisi

İşitme kayıplı çocuklarda, işitme kaybı derecesi 16-25 dB ve üstünde olduğu zaman konuşmayı anlamada sıkıntı yaşanmaya başlanır. İşitme kaybı derecelerine göre konuşmayı anlamada yaşanılan sıkıntılar aşağıda belirtilmiştir.

•15 dB’lik işitme kaybı olan bir öğrenci, gürültülü bir sınıfta öğretmen ile arasındaki mesafe 1.5 m’den fazla ise konuşma seslerinin %10’nunu anlamaz.

•30 dB’lik işitme kaybı olan konuşma seslerinin %25-40’nı anlamaz. Okulda yaşanan anlama problemi, öğretmen ile çocuğun arasındaki mesafeye, sınıftaki gürültü miktarına ve işitme kaybının hangi frekanslarda ve derecede olduğuna bağlı olarak değişir.

•40 dB’lik işitme kaybı olan işitme cihazı kullanmadan sınıf içi konuşmaların % 50-75’ini anlamaz.

•İşitme cihazsız 50 dB işitme kaybı olan çocuklar, konuşmaların %80-100’ünü anlamaz. Çocuk kendi sesini duyarak kontrol etme becerisinden de yoksun olduğu için sesinin kalitesi ve konuşması da bozulmuştur.

•Orta ileri derecede (56-70 dB) kaybı olan çocuklar ancak kısıtlı bir kelime hazinesi kullanıldığında ve 2-2.5 metre uzaklıktan yüz yüze konuşulduğunda konuşmaların bir bölümünü anlayabilir.

•İleri (71-90 dB) ve çok ileri derecede (91 dB veya daha fazla) işitme kaybı olanlar, işitme cihazı olmadan konuşma seslerini duyamazlar. En yüksek güce sahip olan bir işitme cihaz kullandıklarında konuş-ma ve çevresel sesleri sadece fark edebilirler.

•İşitme kaybı doğuştan ya da lisanı kazanmadan önceki dönemde (0-4 yaş arasında) meydana gelmişse çocuk konuşmayı anlamaz ve kendiliğinden konuşamaz.

B- Tek Tarafı İşitme Kaybı Olan Çocukların Konuşmayı Anlama Becerileri

Tek taraşı işitme kaybı, bir kulağın normal sınırlarda işitmeye sahip olması ve diğerinde ise en az hafif derecede (26-40 DB) işitme kaybının bulunması anlamına gelir. Bu çocuklar seslerin ne taraftan geldiğini anlamakta güçlük çekerler. Özellikle, ortamda gürültü varsa konuşmayı anlama bozulur. Grup içi konuşmaların büyük bir bölümünü anlamazlar. Bu çocuklar konuşmayı anlamak için çok fazla güç sarf etmek zorunda olduklarından, çoğunlukla sınıfta dikkat dağınıklığı ve kaygılı bir tutum içinde olurlar. Bu nedenle davranış problemleri görülebilir.

Çocuklardaki işitme kayıplarının derecelerine göre sınırlandırılması, işitme kayıplarının nedenleri ve karşılaşılabilecek güçlükler Tablo 1’de gösterilmiştir;

İşitme kaybının çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri dört ana başlık altında toplanır;

•Alıcı ve ifade edici iletişim becerilerinin gelişmelerinde gecikmelere yol açar (iletişim, konuşma ve lisan)

•Lisan bozukluğu, öğrenme güçlüğüne yol açar. Okul eğitiminde başarısızlık ile sonuçlanır

61

Page 62: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•İletişimde çekilen güçlükler sosyal izolasyon ve kendine olan güvende eksikliğe yola açar.

•Meslek seçimini olumsuz yönde etkiler.

Bu dört problem çocukların yaşantısını doğrudan etkiler. İşitme kayıplı çocuklar pek çok yönde bireysel farklılık gösterirler. Bununla birlikte, iletişim, motor, zihin, sosyal ve duygusal gelişim yönünden özellikleri genel olarak aşağıdaki şekilde özetlenebilir;

1- İletişim ve Dil Gelişimi

Tüm çocuklarda olduğu gibi, işitme engelli çocuklar da çevrelerindeki kişi ve nesnelerle ilgilidirler. Doğumdan itibaren çevreyle ilgilenmeye, nesneleri tanımaya başlarlar. Normal işiten çocuklarla aralarındaki fark, sesleri algılayarak veya ifade ederek kurdukları iletişimdedir. Normal işiten bir çocuk, bir oyuncak veya bir olay ile ilgilenirken, anne veya babasının ifadelerini anlayarak uygun tepkiler verebilir ancak işitme engeli olan çocukların anne-babası ise, onunla iletişim kurabilmek için önce çocukla göz kontağı kurmak zorundadır.

İşitme engelli çocuklar diğer normal işiten yaşıtları gibi kendiliğinden sözel iletişim kurma davranışına girmekte zorluk çekerler. Buna bağlı olarak dil gelişimleri de normal işitenlere oranla farklılık gösterir;

Çok Hafif Derece İşitme Kaybı(16- 25 DB)

Seröz otit, yırtılmış kulak zarı, sensöri-nöral işitme kaybı. Mesafeli veya zayıf konuşmayı anlamada problem vardır. İşitsel öğrenme güçlüğü konuşmada bozukluklara neden olur. Sınıf içinde tercihli oturma düzeni sağlanmalıdır.

Hafif Derece İşitme Kaybı (26 - 40 DB)

Seröz otit, yırtılmış kulak zarı, sensöri nöral işitme kaybı, timpano skleroz Karşılıklı konuşmada zorluk. Kısıtlı kelime hazinesi, konuşma bozukluğu. Sınıf içi tartışmaların %50'sini kaçırır. İşitsel öğrenme bozukluğu vardır. Özel eğitim gerekebilir. İşitme cihazı, uygun sınıf ortamı, dudaktan okuma ve konuşma terapisi gerekir.

Orta Derece İşitme Kaybı(41- 65 DB)

Sık tekrarlayan orta kulak enfeksiyonu, orta kulakta anormallik, sensörinöral işitme kaybı. Konuşmanın anlaşılabilmesi için ses şiddetinin yüksek olması gerekir. Yetersiz lisan ve anlama becerisi vardır. Öğrenme bozukluğu. Grup tartışmalarında sıkıntı. İşitsel yorumlama bozukluğu. Kısıtlı kelime hazinesi vardır. Özel eğitim veya özel sınıf. Konuşma ve lisan desteği. İşitme cihazı + dudaktan okuma ve konuşma terapisi gerekir.

İleri Derece İşitme Kaybı (66 - 95 DB)

Sensöri nöral kayıp, orta kulak enfeksiyonu Sadece şiddetli sesi duyar. Çevre seslerinin tanınmasında ve konuşmada, lisanda sıkıntı. Eğer, işitme kaybı 1 yaşından önce oluşmuş ise, konuşma ve lisan kendiliğinden gelişmez. Eğitime başlanmasında gecikme, belirgin öğrenme güçlüğü, kısıtlı kelime hazinesi vardır. Tam gün özel eğitim. İşitme cihazı kullanma, dudaktan okuma ve konuşma terapisi. İşitsel eğitim ve danışmanlık gerekir.

Çok İleri Derece İşitme Kaybı (95 DB ve üstü)

62

Page 63: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Sensöri nöral veya mikst (karışık) tip işitme kaybı İşitmeden çok görmeyi kullanır. Konuşma ve lisan bozukluğu. Eğer, işitme kaybı 1 yaşından önce oluşmuş ise, konuşma ve lisan kendiliğinden gelişmez. Konuşmayı anlamamaya bağlı olarak öğrenme bozukluğu vardır. Özel eğitim, işitme cihazı, sözel-işaret eğitimi ve danışmanlık gerekir.

2-  Motor Gelişim

İkinci bir özürü olmayan işitme kayıplı çocuklar, temel motor gelişim aşamalarına, normal işiten çocuklarla aynı hız ve sırada erişmektedirler. Oturma, emekleme, yardımsız yürüme, ayakta durma ve yürüme gibi motor beceriler bu aşamalardır. Tekrarlayan fiziksel aktiviteleri de (tekmeleme, esneme hareketleri gibi) normal işitenlerle aynı gelişim döneminde yapabilirler. Ancak, işitme kaybının nedenine ve derecesine de bağlı olarak denge ve genel koordinasyonla ilgili becerilerde daha yetersiz oldukları gözlenmektedir. Bu yetersizlik işitme cihazı kullanarak ve seslere adaptasyon sağlandıktan sonra azalır.

3-  Zihinsel Gelişim

Çocuklar öğrenme ile ilgili deneyimlerini çevrelerini keşfederek ve diğer kişilerle iletişim kurarak sağlarlar. İşitme engelli çocuklar bu bilgileri edinirken sesli uyaranlarda yeterince faydalanamazlar. Görme, dokunma, tat alma ve koklama ile bu duyunun eksikliğini gidermek zorunda kalırlar. Özellikle seslerin ait oldukları nesne, kişi ve olayları ve bunların ilişkilerini algılamada güçlük çekerler. Buna bağlı olarak düşünme, karar verme, yorumlama, sebep-sonuç ilişkilerini değerlendirmede yetersiz oldukları gözlenmektedir. Buna bağlı olarak okul başarısı da zayıflar. Aşağıda işitme kaybı derecelerine göre çocukların okul başarısı ile ilgili bilgiler verilmiştir;

Okul yaşantısının tüm alanları, özellikle okuma ve matematik becerileri etkilenmiştir.

1.Hafif ve orta derecede işitme kaybı olanlar eğitim almadıkları takdirde ilköğretim dördüncü sınıfa kadar diğer yaşıtlarına oranla vasat bir performans gösterirler.

2.İleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olanlar özel eğitim desteği olmadan ilköğretim üçüncü veya dördüncü sınıftan sonra başarı gösteremezler.

3.Normal işiten ve işitme engelli çocuklar arasındaki farklılık sınıf seviyesi arttıkça açılır. Okuldaki başarı, anne ve babanın aktif katılımına, çocuğun aldığı özel eğitim ve destek programlarının sıklığına, kalitesine ve bu programlara çocuğun dahil edilme yaşına bağlıdır.

4- Sosyal Duygusal Gelişim

Çocukların sağlıklı bir benlik algısı kazanarak gelişimlerini sürdürebilmeleri için olumlu ilişkiler kurabilmeye dolayısıyla güvenli ve duyarlı bir çevreye ihtiyaçları vardır. İşitme engelli çocuklar işitme becerisini kullanamadığı için ailesi, arkadaşları ve yakın çevresinde dahi güven eksikliği ve buna bağlı olarak da hırçınlık, içe dönüklük, kızgınlık gibi davranışlar sergilerler.

İleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocuklar özellikle diğer işitme engelli çocuklar ile iletişim olanakları kısıtlı ise ya da tamamen onlardan ayrı bir eğitim süreci içinde ise okulda yalnızlık, arkadaşsızlık ve mutsuzluk gibi duygular yaşarlar.

Hafif veya orta derecede işitme kaybı bulunan çocuklarda ise, ileri ve çok ileri derecede işitme kaybı bulunanlara oranla daha fazla sosyal problemler gözlenmektedir. Bu

63

Page 64: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

çocuklar, konuşma sesini duyabilir ancak, işitme kaybının konuşma frekanslarının farklı bölgelerinde farklı derecelerde olması nedeni ile kelimelerin ve cümlelerin ancak bir kısmını işitebilirler. Bu nedenle bu çocuklar çoğunlukla duyduklarını anlamakta sıkıntı çekerler. Cümleler duyulabilmekte ancak anlaşılması bozulmaktadır. Ayrıca, ortamdaki gürültü ve çocuk ile konuşan kişi arasındaki mesafe arttıkça çocuğun konuşma seslerini anlaması gittikçe güçleşir. Konuşmayı anlamada yaşanan güçlükler nedeniyle aile ve sınıf ortamında uyumsuzluk ortaya çıkar.

3- İŞİTME ENGELLİLERİN EĞİTİMİ ve İLETİŞİM YÖNTEMLERİ

A- İşitme Kaybı Derecesine Göre Çocuğun Özel Eğitim İhtiyacı

•  Eğitim ihtiyacı orta derecede işitme kaybı (26-40 dB) ile başlar.

• Çok hafif ve hafif derecede işitme kaybı olan çocuklara ev ve sınıf ortamlarında gerekli düzenlemeler yapılarak (sınıfta ön sırada oturma, duvarların ve yerlerin sesi geçirici özellikler taşıması, sesin yankılanmasını en az seviyeye getirme) rahat dinleme koşulları konusunda danışmanlık verilmelidir.

B- İşitme Kaybı Derecesine Göre Uygulanan Eğitim Programları

Çocukların işitme kaybı dereceleri arttıkça kullanılan iletişim modelleri ve eğitim teknikleri farklılık gösterir.

• Orta derecede kaybı olan bir çocuk, işittiğini anlama, kelime hazinesi ve lisan gelişimi, konuşma bozukluğu terapisi ve / veya okuma becerilerini destekleyici eğitim almalıdır. Okul öğretmeninin de programa dahil edilmesi gereklidir.

• İleri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocuk, tüm lisan alanlarında ve okul yaşantısında özel eğitim programlarına ihtiyaç duyar. İşitme cihazının erken dönemde kullanılmaya başlanması özellikle bu kayba sahip olan çocukların işiterek ve konuşarak (işitsel-sözel yöntem) normal lisan gelişimini yakalamayı amaçlayan programları takip etmeleri ile mümkün olmaktadır. Ancak, işitme kaybı 80-90 dB’e yaklaştıkça, işitsel-sözel yönteme işaret lisanı yönteminin de eklenmesi (total iletişim) gerekebilir.

C- İşitme Kaybının Teşhisine Ailenin Verdiği Tepkiler

Çocuğunuzun işitme kaybı olduğunu öğrendiğiniz zaman karmaşık duygular yaşayabilirsiniz. Üzülebilir, korkabilir, suçluluk hissedebilir ya da en azından sadece işitme kaybı olduğu içindaha rahat hissedebilirsiniz. Bu duyguları yaşamanız son derece normaldir. Birçok anne ve baba, çocuğunun işitme engelli olmasından dolayı uzun süre üzüntü ve çaresizlik yaşar. Önemli olan, çocuğunuza ve size hizmet verebilecek olan uzmanların varlığından haberdar olmanız ve bir an önce bu uzmanlarla iletişim kurarak, çocuğunuzun eğitimi ve gelişimi için gereken desteği almak için harekete geçmenizdir.

Uzmanlar tarafından verilen erken eğitim, çocuğunuzun dinleme becerilerini geliştirecek, sizinle daha rahat iletişim kurmasını sağlayacaktır. Eğitimi süresince çocuğunuzda kaydedilecek gelişme, sizin de yaşadığınız olumsuz duyguları ve stresi azaltacaktır.

64

Page 65: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

D- Anne-Baba ve Çocuk İletişimi

Çocuğunuz ile iletişim kurarken, bazen beklediğiniz tepkileri alamamanız normaldir. Çocuğunuzun bazı durumlarda size bakmaması, ses çıkarmaması ya da buna benzer tepkileri vermemesi beklenen bir durumdur. Önemli olan, bu durumların sizin çocuğunuzla olan iletişiminizi azaltmamasıdır. Çocuğunuz ilk dönemlerde, her ne kadar beklediğiniz tepkileri veremese de, sizinle iletişime açıktır. Çocuğunuzla iletişim kurmaktan vazgeçmeyin. Göz kontağı kurun, ona dokunun ve dikkatini kendinize yönlendirmeye çalışın. Çocuğunuz size bakarken ona gülümseyin, yanağına dokunun, onun ilgisini çekmeye çalışın. Yüzünüzle yapacağınız komik ifadeler onun ilgisini çekecek ve size tepki vermesini sağlayacaktır.

Çocuğunuz ile iletişim kurmakta güçlük yaşarsanız, aşağıda maddeler halinde belirtilen şekillerde, çocuğunuzla iletişim kurmayı deneyin. Çocukların anne ve babalarıyla iletişime açık olduklarını unutmayın. Uygun şekilde yaklaştığınız zaman, çocuğunuz beklediğiniz şekilde sizinle iletişime geçmeye çalışacaktır:

1.Çocuğun dikkatini çekmek için el ve ayaklarına dokunun, okşayın, gıdıklayın, hareket ettirin.

2.Göz temasını kurana kadar bekleyip, ondan sonra tepki verin.

3.Çocuğun yüzünü, annenin yüzünü görebileceği bir pozisyonda tutun.

4.Çocuğun görsel alanı içinde ya da bebeğin ilgilendiği nesneye yönelik konuşun.

5.Pozitif ve ilginç yüz ifadeleri yapın.

6.Çocuğun ilgilenebileceği nesnelere dikkatini çekin.

7.Uzun ve karmaşık cümleler yerine, kısa ve basit mesajlar içeren ifadeler kullanın.

8.Bir nesneyi göstermeden önce ve gösterdikten sonra nesnenin adını ifade edin.

Çocuğunuzla iletişim kurarken dikkat etmeniz gereken en önemli nokta; çocuğunuz size onunla konuşmanızdır. Çocuğunuz başka bir kişiye ya da nesneye bakarken onunla konuşmanız, çocuğunuzun dikkatini çekmeyebilir. Çocuğunuz size yönelene kadar bekleyin ve göz kontağı kurduktan sonra iletişime geçin. Bu çok etkili bir yöntemdir. Özellikle çocuğunuzun konuşmaya başladığı dönemlerde, belirli kelimeleri öğrenmesi için de oldukça faydalı olacaktır. Bu şekilde iletişim kurarken 3 temel adım izleyebilirsiniz:

1.Çocuğunuzun göz hizasını takip edin,

2.İletişime geçmeden önce çocuğunuzun size baktığından emin olun,

3.Çocuğunuzun ilgili olduğu olay veya nesneye yönelik konuşarak tepki verin.

E- İşitme Kayıplı Çocuğun Bulunduğu Ortamın Düzenlenmesi

Çocuğunuzun içinde bulunduğu ortamda bazı özel düzenlemelerin yapılması, onun gelişimi için oldukça faydalı olacaktır. Bu sebeple öncelikle, çocuğunuzun bulunduğu ortamda, resimler, baskılar, posterler, kitaplar, çizimler, fotoğraflar gibi malzemeler olmalıdır. Çocuğunuza sağlayacağınız bu zengin çevre, onun oyun aracılığıyla çok daha rahat, hızlı ve

65

Page 66: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

kalıcı bir şekilde öğrenmesini sağlayacaktır. Çocuğunuzun etrafında bulunan yetişkinlerin onunla sık ve uygun şekilde iletişim kurması, çocuğunuzun onları örnek alarak benzer şekilde iletişim kurmaya çalışmasını sağlayacaktır.

Unutmamalısınız ki, çocuklarınız gelişimleri süresince, çevrelerindeki yetişkinlerin davranışlarını kendilerine örnek alırlar. Sizler ne kadar uygun iletişim davranışları gösterirseniz, çocuğunuz da o derece uygun iletişim davranış-ları sergileyecektir.

F- İşitme Kayıplı Çocuğun Dinleme Becerisini Geliştirmek İçin Temel Kurallar

•Sesleri fark ettiğiniz anda onun da fark etmesini sağlayın.

•Gözlerinizi iyice açarak kulağınıza dokunun ve ‘‘Sesi duydun mu?’’ sorusunu yöneltin.

•Ses ve ses kaynağını eşleştirin. (örn: köpek ve hav hav sesi)

•Sese karşı herhangi bir tepki verdiğinde onu ödüllendirin.

•Çocuğunuz için eğlenceli olacak dinleme alışkanlıkları geliştirin.

G- İşitme Kaybı Olan Çocuğun Konuşma Gelişimini Desteklemek İçin Öneriler

1.  Çocuğunuzun dikkatini çekmek için;

•Çocuğunuzun boy seviyesine inerek yüzünüze bakmasını, dudak hareketlerinizi ve mimiklerinizi takip etmesini sağlayın.

•Normal bir ses tonu ile konuşun. Dudaklarınızı abartmayın.

•Sesiniz ve konuşma şekliniz eğlendirici olsun.

•Çocuğunuzun her zaman aktif katılımı sağlayın. Unutmayın ki lisan yaşanırken öğrenilir.

2.  Anne ve babanın konuşmalarında uyması gerekli kurallar;

•Yaşadığınız an ve bulunduğunuz mekan hakkında konuşun.

•Çocuk merkezli konuşun, onun ilgisini çeken konuları saptayın.

•Basit ve kısa cümleler kullanın.

•Açık konuşun.

•Çocuğunuza yönelik konuşun.

•Her şeyin adını kullanın.

•Çocuğunuzun duygularını ve düşüncelerini tahmin ederek ona ifade edin.

•Çocuğunuzun yanıtlaması için fırsat verin.

•Anlaşılıncaya kadar mesajı tekrarlayın.

66

Page 67: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•Konuşurken kullanacağınız tek kelimeyi cümleye dönüştürün (cümle içinde kullanın).

3- Anne ve babanın işitme kayıplı çocuğu ile konuşurken dikkat etmesi gereken konular;

•Çocuğunuzu konuşması için cesaretlendirin, ona şans tanıyın. İyi bir dinleyici olmayı deneyin.

•Konuştuğu zaman ona karşılık verin.

•Söyleyemediği kelime ya da ifadeleri tamamlayın.

•Kelimeleri tekrarlayarak cümle içinde kullanın.

•Yeni kelimeler kullanarak kelime hazinesini geliştirin.

•Yanlış ifadeler kullandığında bunu tekrarlayarak düzeltin.

•Çocuğunuz bir fikrini ifade ettiğinde daha fazla bilgi ekleyerek düşüncesini geliştirin.

H- İşitme Engelli Çocukların Eğitiminde Okul Seçimi

Bu çocuklar için okul seçimi yapılırken takvim yaşı ve konuşma ve lisan yaşı arasındaki farklılık göz önünde bulundurulur. Önemli olan çocuğun takvim yaşının okul çağı seviyesine gelmesi değil, lisan ve konuşma yaşının okul yaşantısını sürdürebilecek durumda olmasıdır. Bu nedenle, okul seçimi yapılırken çocuğun zihinsel, duygusal, lisan ve konuşma gelişimi değerlendirilir. Ayrıca, ailenin eğitime katılımı ve desteği de okul seçimini etkiler. Bu kriterlere uygun olan çocuklar, özel eğitim ve danışmanlık programlarında ve normal işiten çocukların eğitim aldıkları okullarda eğitim yaşantılarını sürdürebilirler.

I- Tek Tarafı İşitme Kaybı Olan Çocuğun Eğitimi

Bu çocuklar sınıfta tercihli oturtulmalıdır. Öğrenme güçlüklerinin en aza indirgenmesi ve sesin geldiği yönü bulma problemlerinden kaynaklanan işitsel algı bozuklukları için danışmanlık almaları yeterli olur.

J- İşitme Kaybı Olan Çocukların Eğitiminde Kullanılan Yöntemler

İşitme kayıplı çocukların eğitiminde uygulanan yöntemler işaret desteği alan eğitim yöntemleri ve işaret desteği almayan eğitim yöntemleri olarak iki ayrı grupta toplanır.

1-. İşaret Destekli Eğitim Yöntemleri:

A.  İşaret Dili

El ile yaratılan ve ulusal veya yerel işaretleri kullanan görsel bir iletişim sistemidir (Şekil 15). Konuşma dilinden farklı ve kendi gramer kuralları olan bir dildir. İşaret dilini ana dil olaraköğrenen çocuklar, daha sonra konuşma dilini ikinci bir dil, yabancı bir dil olarak algılamakta ve buna bağlı olarak konuşma güçlükleri çekmektedirler.İşaret dili kullananlar, konuşmayı anlayabilmek için görsel uyaranları temel olarak kullanırlar. Bu sebeple, işitme cihazı kullanıyor olsalar da, dikkatlerini işitmeye değil görmeye verdikleri için dinlemeyi

67

Page 68: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

öğrenememektedirler. Bu dezavantaj tüm işaret desteği kullanan ve bu yolla görsel algı gerektiren sistemler için geçerlidir.

B.  Parmak Alfabesi

Alfabedeki her harf karşılığı parmakların değişik pozisyonlar alması ile sözcüklerin ve cümlelerin ifade edilmesidir. Çocuklar yazmayı öğreninceye kadar kullanılması çok sınırlı olan bir yöntemdir.

C.  Tüm (Total) İletişim

Tüm iletişim, dil ediniminde kullanılmakta olan sözel, işitsel, yazılı ve işarete dayalı tüm yöntemleri kullanmaya dayanan bir eğitim yöntemidir. Bu yöntemi savunanlar, ileri ve çok ileri derecede işitme kaybı olan çocukların görme duyusu ile işaretler, dudak okuma, yazı gibi yöntemler ile desteklenmesi gerektiğini düşünerek, işitme engelli çocukların eğitiminde tüm yöntemlerin bir arada kullanılması gerektiğini öne sürmüşlerdir. Çocuğun başarılı olabilmesi için hem anne ve babalar, hem de öğretmenler işaret dili eğitimi almalı ve bu becerileri etkili bir şekilde kullanabilmelidir.

2- İşaret Desteksiz İletişim Yöntemleri:

a.  Doğal Sözel-İşitsel Yöntem

Bu yöntem ile işitme engelli çocuklar işiten çocuklar gibi ana dillerini kazanabilir ve işiten çocuklardaki dili kazanma süreçlerini gecikmeli de olsa takip edebilirler. İşitme kaybı olan çocuklar çevrelerindeki bireylerle anlamlı etkileşim yolu ile dillerini geliştirebilirler. Çocuklara sağlanan uygun işitme cihazları çocukların dili belli ölçüde normal işiten bireyler gibi algılamalarına yardımcı olabiliyorsa, bu çocuklar yavaş da olsa normal işiten bireyler gibi dili kazanabilir. Bu yöntem, konuşma dilini doğrudan kalıplarla öğretmek yerine, doğal yaşantılar içinde işitsel algının geliştirilmesine olanak sağlamaktadır. İşitme cihazı kullanılması bu yöntemde büyük önem taşımaktadır.

b.  İşitsel Yöntem

Tek duyu (işitme duyusu) kullanılarak iletişimin öğretildiği yöntemdir. Doğal işitsel-sözel yöntemde olduğu gibi çocuğun doğal ortamda dili kazanması sağlanır. Bu yöntemde de işitme cihazlarının önemi büyüktür. Ancak, farklı olduğu nokta, çocuk ile iletişim sırasında sadece işitme duyusunu geliştirici etkinlikler ve iletişim yöntemlerinin tercih edilmesidir. Bu yöntemde dudak okuma, parmak alfabesi gibi yöntemler dinleme becerisinin gelişimini engellediği düşünüldüğü için kullanılmaz. Çocuk ile iletişimde sadece işitme duyusu kullanılır.

K- İşitme Kayıplı Çocuğun Sosyal Çevresine Uyumu

Çocuğunuz işitme kaybından dolayı, çevresindeki bazı durumlara uyum sağlamakta güçlükler yaşayabilir. Arkadaşları gibi rahat duya madığı ve iletişim kuramadığı için bazı kuralları öğrenemez. Bu durumlar da, çocuğunuzun bazı problemler yaşamasına yol açabilir. Anne-baba olarak çoğunlukla bu durumların farkında olursunuz ve bu yüzden çocuklarınıza aşırı ilgi ve koruma sağlamaya çalışabilirsiniz. Sağladığınız bu ilgi ve korumanın aşırı olmamasına özen gösterebilmek sizin elinizdedir. Çocuğunuzun başarabileceği işlerde bile ona yardımcı olmaya çalışmanız, çocuğunuzun kendisini yetersiz hissetmesine yol açabilir. Bu yetersizlik hissi de, çocuğunuzun size bağımlı hale gelmesine sebep olur ve kendi başına

68

Page 69: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

bir iş yapamayan bir çocuk olabilir. Çocuğunuzun içinde bulunduğu çevreye uyum sağlayabilmesi için bazı ihtiyaçlarının göz önünde bulundurulması oldukça önemlidir. Bu ihtiyaçlar 3 başlıkta açıklanabilir:

1.Kişiler Arası İletişim: İşitme engelli bir çocuğun konuşma becerilerinin yaş düzeyinin altında olması beklenen bir durumdur. Bu durumun sürekli olmaması ya da mevcut konuşma becerilerinin gerilememesi için anne-babalara önemli görevler düşmektedir. Çocuğunuzla mümkün olduğunca sık ve olumlu iletişim kurmaya çalışmanız, çocuğunuzun hem sizinle, hem de başka yetişkinlerle iletişiminde çok daha rahat hissetmesini sağlayacak ve sizleri örnek alarak uygun iletişim becerilerini geliştirmelerine yardımcı olacaktır. Çocuklar 3-6 yaşlar arasında dili çok hızlı bir şekilde kazanırlar. Çocuğunuzla özellikle bu yaşlarda kuracağınız iletişim, onun bir çok kelimeyi kavramasına olanak sağlayacaktır. Çocuğunuzun bu kelimeleri söylemiyor olması bilmediği anlamına gelmez. Sizin onunla vakit geçirirken kullandığınız bir çok kelimeyi hafızasına depoladığını unutmayın. Kendini hazır hissettiğinde çocuğunuz öğrenmiş olduğu kelimeleri kullanmaya ve kendini yavaş yavaş ifade etmeye başlayacaktır.

2.Duyusal Yoksunluk: Çocuğunuz çevresel seslerin büyük kısmından uzak kalmaktadır. Bu seslerden uzak kalması, ani ve yüksek bir ses duyduğunda normalden fazla korkmasına yol açabilir. Bu korku, onun kendini güvensiz hissetmesine ve size daha bağımlı hale gelmesine sebep olabilir. Çocuğunuzun belirli çevresel seslere alışkın olması için öncelikle iyi bir dinleme becerisine sahip olması gerekmektedir. Bu şekilde çocuğunuz, kendisini bulunduğu çevreye ait hissedecektir. Bulunduğu ortamdaki taşıtların, insanların, hayvanların, bazı oyuncak ya da elektrikli ev eşyalarının sesleri vb., çocuğun bulunduğu çevreye alışmasını sağlar. Kendisini o çevrenin bir parçası olarak görür ve daha güvenli hisseder. Bu duygular da çocuğunuzun kişilik gelişiminde önemli role sahiptir.

3.Sosyal Tutumlar: Çocuğunuza nasıl davrandığınız, onun gelişiminde büyük etkiye sahiptir. Çocuğu ile ilgilenmek, onu korumak, ihtiyaçlarını karşılamak birçok anne-baba için rahatlatıcıdır; ancak öyle durumlar vardır ki, çocuğunuzu olumsuz yönde etkiler. Bu durumlardan en önemlisi, çocuğunuzu bir hasta olarak görmemenizdir. Teşhis almasından önce ve teşhis aldıktan sonra, vaktinizin büyük bölümünü hastanede geçiriyor olabilirsiniz. Sürekli kontrol yapılması gerekebilir, testler alınabilir. Unutmamanız gereken en önemli şey, bu sürecin çocuğunuzun hasta olduğu anlamına gelmediğidir. Hastane süreci, sadece çocuğunuzun uygun eğitim alabilmesi için gerekli bir işlemdir. Çocuğunuz hasta değildir ve bu yüzden ona bir hastaymış gibi aşırı koruyucu ve ilgili yaklaşmamalısınız. Çocuğunuzu aşırı korur, kollar, yapabileceği işleri onun yerine yapar, her an yanında olursanız, çocu-ğunuzun bağımlı, sorumluluk alamayan bireyler olmasına sebep olabilirsiniz.

L- İşitme Kayıplı Çocuğun Sosyal Çevresiyle Olan İletişimi

Tüm çocuklar okul döneminden önce, yaşıtlarıyla sınırlı bir etkileşim içinde bulunurlar. Paylaşımları ağırlıklı olarak oyun şeklinde olmaktadır. Tam olarak iletişim kurmayı, okul yıllarında öğrenirler. Her çocuk belirli kurallara uymayı öğrenmelidir. Okul dönemine kadar sürdürdüğü, nispeten bağımsız davranış özgürlüklerini bir kenara bırakmayı ve sosyal kurallara, toplum gereksinimlerine uygun davranma becerilerini kazanmalıdır. Bu noktada iletişim becerileri önem kazanır. İşitme kayıplı çocuğun sosyal çevresine uyumu ve iletişimi ile ilgili yaşadıkları sorunlar ve nedenleri aşağıda açıklanmıştır:

•İşitme engelli çocuklar için iletişim kurmak başlı başına zor bir süreçtir. Bu sebeple sözel ifadeleri kullanamadıkları gibi çoğu zaman uygun yüz ifadesi ve mimikleri de kullanmada

69

Page 70: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

başarısız olurlar. Çabaları genelde başarısızlıkla sonuçlanır. Duygularını davranışsal olarak belirtseler bile, sebeplerini açıklayamazlar.

•İletişim kurma çabalarındaki bu güçlükler, işitme engelli çocuklarda huysuzluk, aksilik nöbetlerine yol açar. Her ne kadar bu tür huysuzluk nöbetleri tüm çocuklarda görülse de, sıklık ve derece açısından, işitme engelli çocuklarda daha yoğundur. Bu nöbetler, yere yatma, tepinme, tekmeleme, çığlık atma, ağlama ve ısırma gibi davranışlarla kendini gösterebilir.

•İşitme engelli çocuklar ailede, aile bireyleri arasında, özellikle kardeşleriyle ilişkilerinde yalnız kalabilirler. Anne ve baba koruyucu bir tutum geliştirirken, kardeşler uygun iletişimsel davranışları geliştir-meyebilirler. Anne ve babanın aşırı koruyucu tutumunun sonucunda, işitme engelli çocukta bağımlılık gelişerek, olumlu benlik kavramı engellenir. Bu durum ise işitme engelli çocuğun diğer insanlarla iletişim kurmasını daha da zorlaştırarak toplum tarafından reddedilen bir birey olarak yetişmesine neden olabilir ve çıkması zor bir kısırdöngü içinde kalabilir.

•İletişimsel becerilerinin gelişmesi için, çocukların her şeyden önce, yaşıtlarıyla sosyal bir etkileşim içine girmeleri gerekmektedir. Sosyal etkileşim çocukta olumlu benlik gelişimini sağlayarak, kendini kabullenme ve başkalarını kabullenme duygularını güçlendirmektedir. Sosyal etkileşim, temel sosyal ihtiyaçların doyurulması için gereklidir. Güçlü bir sosyal etkileşimde, olumlu benlik gelişiminin yanı sıra, bağımsız birey olma, paylaşma, işbirliği gibi toplumsal temel öğeler yerleşir.

•Normal işiten yaşıtları ile fiziksel yakınlık kurma, sosyal kaynaşma için yeterli değildir. İşitme engelli çocukların yaşıtlarına karşı, uygun bir şekilde iletişimi başlatmaya ve devam ettirmeye ihtiyaçları vardır. Ancak, sosyal iletişim ve etkileşim yeteneklerinden yoksun oldukları için konuşmayı başlatma ve devam ettirme, paylaşma ve birlikte oyun oynama gibi becerileri gelişememektedir.

•Dil kapasitesinin düşüklüğü iletişim kurma becerilerini zayışatır. İletişim kurmadaki güçlük ise, temel olarak, sosyal becerileri olumsuz etkiler. Bu olumsuzluklar, saldırganlık ve içine kapanıklık gibi davranışlarla ortaya çıkabilmektedir.

•Sosyal uyumun temel bileşenlerinden biri olan sosyal davranışların gelişimi de işitme kaybından olumsuz yönde etkilenir. Bu olumsuzluk klinik boyutta, davranış problemleri olarak adlandırılır. İşitme engelli bireylerde, normal işiten bireylere göre daha sık oranda dav-ranış bozukluklarına rastlandığını belirtilmektedir.

•İşitme engelinin sosyal etkileri göz önüne alındığında, sosyal uyum düzeyinin daha düşük olmasının temel etkenlerinden birisinin de, bireyin sağlıklı iletişim kuramaması olduğu söylenebilir. İletişim eksikliği, işitme engelli bireylerin kendilerini zaman içinde toplumdan izole etmesine sebep olur. Bu izolasyon, bireyin yalnız, utangaç ve içine kapanık olmasına yol açar. Kendilerini sosyal olarak geliştire-mezler ve sosyal yeterlilik düzeyleri de buna bağlı olarak zayıf olur. İletişim becerisinin zayışığı sosyalleşememeyi beraberinde getirir. Bu da, zayıf ya da tam olarak gelişememiş sosyal becerilerin geri kalmasına yol açar.

•Kaygı düzeyinin, bireyin hissettiği olumsuz duygu durumlarıyla bağlantılı olduğu bilinmektedir. Bu durumda, işitme engelli bireylerin de, iletişim kuramamaktan ve sosyal alanda yetersiz olmalarından kaynaklanan negatif bir duygu durumu içinde oldukları söylenebilir. Bu negatif duygu durumu da, kaygı düzeyinin artmasına yol açar.

70

Page 71: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•İşitme engelli bireylerin iletişim kuramamaları sonucunda, toplumdan yavaş yavaş koptukları ve içlerine kapandıkları daha önce belirtilmişti. İçine kapanıklık, içselleştirme davranışının tanımlaması içine girmektedir. Duygu ve düşüncelerini çevreyle paylaşmama, sosyal çevreden uzak kalma, kendini sosyal aktivitelerden geri çekme, içine kapanık bir bireyi temel özelliklerini temsil eder. Sosyal çevresiyle iletişim kurması desteklenmeyen işitme engelli bir çocuğun da, zamanla içine kapanması kaçınılmazdır. Kendini sosyal ortamlardan geri çekecek, iletişim kuramayacak, kendisi istemediği sürece, neler hissettiğini öğrenebilmek mümkün olmayacaktır.

•Davranış bozukluğu olarak adlandırılan içine kapanma, aşırı kaygı gibi davranışlar, çocuğun, diğer çocuklar tarafından tamamen reddedilmesine yol açmaktadır. İletişim kurabilmede zorluk çeken çocuk, çevresi tarafından da uzaklaştırılınca, iyice kendine dönmekte, grup ortamına katıldığı durumlarda ise saldırgan ve öfkeli olmaktadır.

4- ÖZÜRLÜ BİREY VE SPOR EĞİTİMİ

A- Çocukluk Dönemi Ve Spor

Bugün sporun bir eğitim aracı olarak çocuğun her yönden gelişmesinde büyük rol oynadığı bilinmektedir. Sportif oyunlara bir ekip üyesi olarak katılma; çocukta yardımlaşma, beraber çalışma, diğer ekip elemanlarına ve oyun düzenine saygılı olma gibi duyguları geliştirir. Görme ve işitme engellilerin fiziksel ve sportif aktivitelere ilişkin özel eğitim almadan, özel cihazlar kullanmadan ve bazı etkinliklerde düzenlemeler yapılmadan sportif organizasyonlara katılması olanaksızdır.

B- Sportif Aktivitelerin Motor Gelişim İçin Önemi

1- Denge

Denge, statik veya dinamik, hareket sırasında vücudun istenen pozisyonunu sağlayabilme yeteneğidir. Denge bütün hareketlerin temelidir. Görme, dokunma, motor ve işitmenin dengenin korunmasında önemi büyüktür. Yapılan araştırmalarda, altı yaşındaki çocukların gözleri kapalı iken tek ayak üzerinde dengelerini sağlayamadıklarını, fakat yedi yaşında iken gözleri kapalı dengelerini sağlayabildiklerini göstermiştir. Sonuç olarak, denge yaş ile birlikte gelişmektedir. Denge, yapılan spor branşına özeldir. Denge yeteneklerinin gelişiminde sportif etkinliklerin önemli rolü vardır. Yaş grubuna veya çocuğun motor becerilerine uygun farklı etkinlikler kullanılmalı ve tekrarlar yapılmalıdır.

2- Koordinasyon

Koordinasyon, karmaşık hareketlerin üretilmesinde kasların mükemmel ve uyumlu işlevleridir. Koordineli davranış, kişinin özel hareketleri hızlı ve akıcı bir şekilde yapmasını içerir. Bazı becerileri gerçekleştirmek el-göz veya el-ayak koordinasyonunu gerektirir. Bazı becerilerin gerçekleştirilmesi için ise, tüm vücut koordinasyonuna ihtiyaç vardır. Vücut denge sisteminden iç kulak ve beyincik sorumludur. İşitme engellilerde işitme kaybının % 90’nı iç kulakta meydana gelen sorunlardan kaynaklandığı için işitme engelli sporcularda denge problemi ve buna bağlı olarak koordinasyon eksikliği görülmektedir. Bu problemi işitme engellilerle çalışan antrenör ve beden eğitimi öğretmenleri oyun ve antrenman yöntemlerini kullanarak azaltabilir ve sporcunun uğraş verdiği branşta daha başarılı olmasını sağlayabilir.

C- İşitme Engellilerde Spora Başlama Yaşı

71

Page 72: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

İşitme Engelliler Spor Federasyonu’nda, en küçük yaş kategorisindeki spor müsabakaları yıldızlarda gerçekleşmektedir. Bu kategoride 10-11 yaşındaki sporcular müsabakalarda mücadele etmektedir. Ayrıca, işitme engelli ilköğretim okullarında, Milli Eğitim Bakanlığının organize etmiş olduğu, okullar arası müsabakalar düzenlenerek daha alt yaş gruplarındaki işitme engelli çocukların sporla tanışmaları ve diğer illerdeki arkadaşları ile tanışıp daha sosyal bir çevre kazanmaları sağlanmaktadır.

DİL VE KONUŞMA ÖZÜRLÜLER

1- İLETİŞİM, DİL VE KONUŞMA

Dil kazanımı insanların yaşamları sırasında başardığı en karmaşık işlemlerden birisidir.

Genellikle çocuklar dili kendi doğal çevrelerinde herhangi bir sorunla karşılaşmadan

kazanmaktadır. Bu nedenle dil ka-zanımının ne kadar karmaşık bir süreci içerdiği özellikle dil

gelişiminde bir bozukluk olduğunda görülmektedir. Dil ve konuşma bozukluklarını

anlayabilmek, değerlendirebilmek için temel olan kavramların bilinmesi gerekmektedir.

İletişim, dil ve konuşma kavramlarının hepsi çocuklarda anadilin kazanılmasını ve

güçlüklerini tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu konuda bazı sorular sıklıkla karşımıza

çıkmaktadır. Örnek olarak "Bir çocukta bunlardan hangisi problemdir?" veya "Hepsi aynı şeyi

mi ifade etmektedir?"

A.İletişim

Bir bilginin, duygunun ve düşüncenin dil kullanılarak (sözel iletişim) ya da dil

kullanılmaksızın (sözel olmayan iletişim) ifade edilmesi yöntemidir.

B.Dil

Bilgilerin iletilmesi amacı ile alışılmış bir düzen içinde sembollerin, seslerin ve jestlerin

düzenlenmesidir. Dil, sözel veya yazılı olabilir.

C.Konuşma

Dilin kullanılmasıdır. Dilin sembolik birimlerinin yerine geçen sesleri çıkarmak için

kullanılan bir seri kas hareketidir. Bize basit gelen bir sözcük için kaslar ve vücut organlarını

seri olacak şekilde kullanırız. Konuşma, iletişim kurabilmek için kullanılan köprülerden

biridir. Konuşma için özel tek bir organ yoktur; bir çok organın birlikte, uyum içinde

72

Page 73: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

çalışmasıyla oluşan bir sistemdir. Akciğerler, nefes borusu, sert ve yumuşak damak, dil, çene,

dişler, dudaklar gibi birçok organ konuşmada görev almaktadır.

Dil gelişimi kişiden kişiye farklılık gösterir. Dil gelişimi ile ilgili genellemeler yapılması

mümkün olsa da, bu genellemeler her çocuk için doğru değildir. Çocuklar arasında dil

gelişimi yönünden büyük farklılıklar vardır. Bu nedenle, bir çocuğun dil bozukluğu hakkında

konuşurken çok dikkatli olunmalıdır. Çünkü, çocuğun dil gelişimi aşağıda tanımlanan

dönemlere tamamen uymayabilir. Bu dönemlerden farklı gelişim gösteren bir çocuk ile ilgili

olarak aşırı heyecanlanmak da bir hata olabilir. Ayrıca, çocuğun normal gelişim sırasından bir

sapma gösterdiği durumlar da dikkate alınmalı ve izlenmelidir.

Çocuklar farklı hızlarda gelişim gösterirler. Hangisinin normal olarak kabul edileceği konusu

çok farklılık göstermektedir. Çocukların dil ve konuşma gelişim süreçlerine genel olarak

baktığımızda, dili kullanma yönünden ailelerin bilmesi gereken temel gelişim aşamaları

vardır.

2- DİL VE KONUŞMA GELİŞİM DÖNEMLERİ

Çocukluk çağından itibaren normal gelişim evrelerinin ve normal davranışın hangi dönemde,

neyi ifade ettiğinin bilinmesi, ortaya çıkabilecek bozuklukların erken teşhisinde büyük

faydalar sağlamaktadır.

Konuşmadaki fonksiyon bozuklukları ile mücadele, erken dönemde başlatılmakta ve ileriye

yönelik daha başarılı adımlar atılmaktadır. Bu amaçla günümüzde teşhis ve tedavi amaçlı pek

çok yöntem başarı ile uygulanmaktadır.

A-Çocukluk Çağı Normal Gelişim Evreleri

Doğum Öncesi Dönem; Ağız ve yüz yapıları ile fonksiyonlarındaki değişim, günümüzde anne

karnında yapılan bazı yöntemlerle ortaya konulmaktadır. Damak gelişiminin gebeliğin 12.

haftasında tamamlandığı düşünülürse, daha önce yapılan ultrason incelemesi, bu dönemde

ortaya çıkabilecek bu tip problemlerin önüne geçilmesini sağlayabilir.

Anne  karnında bebeklerde yutma gelişimi 12. haftada, emme gelişimi 18-24 haftalar arasında

belirginleşmektedir. 34. haftada çocuk ihtiyaçlarını karşılayabilecek emme ve yutma

73

Page 74: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

becerisine sahip olmaktadır. Yapılan pek çok araştırma, anne karnında ağız kontrol ve

koordinasyonda zayıf olan bebeklerin ileri yaşlarda ciddi fiziksel, algısal problemler, ko-

nuşma ve lisan gelişiminde gerileme, beslenme ihtiyaçlarını karşılamada zayışıkları olduğunu

göstermiştir.

Bebeklik çağından itibaren düzenli yapılan tetkik ve çalışmalarla pek çok problemin önceden

teşhisi ve erken rehabilitasyonu (tedavi ve eğitim) mümkün olabilmektedir.

Doğumdan sonra aileye, çocuğun gelişimini doğru bir şekilde değerlendirmesi öğretilmeli,

normal olmayan davranışlar görüldüğünde mutlaka bir uzmana başvurulması gerektiği

belirtilmelidir.

Dil kısa sürede kazanılan ve gelişen bir beceri olmadığından çocuğun gün boyunca

kullanacağı bir araç gibi düşünülmeli ve çocuk yaptığı her farklı davranış ve sözcük için

desteklenmeli, çocuğun iletişim kurduğu çevre genişletilmeli ve konuşması için teşvik

edilmelidir.

ÇOCUKLARDA KONUŞMA VE DİL GELİŞİMİNİN DESTEKLENMESİ

A-Anne ve Babanın Çocuğuna İletişim Ortamını Sağlaması

Bebekler, doğuştan dil ve konuşma yeteneğiyle doğarlar; ancak yönlendirme çok önemlidir.

Araştırmalar, çocuğun nasıl ve ne zaman konuşmayı öğrendiği konusunda, ailesinin

desteğinin olumlu etkisi olduğunu göstermektedir.

Dili kullanmayı öğrenmek göreceli bir süreçtir. Bebekler, çevresinde konuşulan dili

dinlemekten mutlu olacaktır ve duyduklarını, pratik yaparak konuşmayı öğrenecektir. Önce

kendisine söylenen şeyleri anlamaya, daha sonra da sözcükleri tek tek kullanmaya

başlayacaktır. Başlangıçta bu sözcükleri tutarsız olarak kullanabilir. Daha sonra bu

sözcüklerle basit cümleler kuracak ve en sonunda da daha uzun ve anlaşılır cümleler kurarak,

hangi sesleri nasıl kullanacağını doğru olarak öğrenecektir.

Çocukların konuşmayı öğrenmesi çok karmaşık bir süreçtir. Bu aşamada anne babaların

katkısı çok önemlidir. Konuşmayı öğrenmeleri için çocuklara uygun ortamların yaratılması.

Çocukların konuşmayı öğrenme sürecinde desteklenmesi için aşağıda bazı öneriler verilmiştir:

74

Page 75: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•Çocuğunuza konuşmak için zaman ayırın. Onun kendisini ifade etmesini sağlayın.

•Onunla konuşurken sıranızı bekleyin, bir şey söyleyin ve size yanıt vermesine fırsat tanıyın.

•Günde en az bir saat, onunla yüz-yüze konuşmak ve kitap okumak için zaman ayırın.

•Odadaki televizyon, radyo, video, müzik ve bilgisayar oyunları gibi değişik seslerin olmadığı

ortamda iletişim kurmayı deneyin.

•Az konuşmanın çocuğunuzun sizinle konuşmasını zorlaştıracağını unutmayın.

•Konuşurken çocuğunuza bakın ve size dikkat ettiğinden ve dinlediğinden emin olun.

•Çocuğun yanlış sözcükler kullanmasını “yanlış kullandın” gibi ifadelerle uyarmak yerine,

doğru model olarak, o sözcükleri kısa cümle içinde tekrar edin.

•Dilin, iletişim için gerekli olduğunu ona hissettirin. İşaretle ya da nesnenin ismini söylemeye

çalışarak bir şey istediği zaman; örneğin "Süt mü istiyorsun?" gibi yönergelerle, ona hem

uygun konuş-ma modeli olun hem de istediği nesneyi vererek kendisini ödüllendirin.

•Çocuğunuzun her sözcüğü söyleme çabasını övgü ile pekiştirin.

B-Aile-Çocuk İletişim Becerilerini Geliştirme Önerileri

Birçok aile, çocukların nasıl ve ne zaman konuşması gerektiğini bilmekte güçlük çekerler.

Ancak, her çocuğun iletişim becerisi kapasitesinin farklı olduğunu unutmamak gerekir. Aynı

ailedeki çocukların konuşmayı öğrenme süreleri farklı olabilir. Burada önemli olan, çocuğun

dil gelişiminde tutarlı bir süreç göstermesidir. Ailelerin, çocuklarının dil gelişimlerini

desteklemek ve iletişim kurabilmek amacıyla, her gelişim döneminde yapabilecekleri aşağıda

sıralanmıştır;

İletişim becerilerinin geliştirilmesi

0- 6 ay arasında

•Şarkı ya da ninni söylerken, onun yüz hareketlerini taklit edin.

•Beslenme, altını değiştirme ve banyo saatlerini konuşma saatlerine dönüştürün.

•"ce" oyunları gibi oyunları oynayarak çocuğunuzla olan karşılıklı iletişiminizi geliştirin.

•İsmini söylediğinizde size bakması için onu teşvik edin.

•İletişim çabasıyla çıkardığı bütün sesler için olumlu ifadeler kullanın. Örneğin: "Ne güzel

gülüyorsun?" gibi.

6-12 ay arasında

75

Page 76: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•Seslerin farkına vardıkça, (örneğin telefon çaldığında) ne olduğunu ona açıklayın.

•Ne söylediğinizi anlaması için ona zaman tanıyın.

•Günlük aktivitelerinizi tanımlamak için aynı ifadeleri kullanın."Ayşe'nin banyosu", "yatma

vakti" gibi.

•Nesneleri gösterip, doğal bir konuşma ortamında isimlendirin.

•Parmak oyunları oynayın.

•Çocuğunuzu kitaplarla tanıştırın; kitapta bulunan, basit ve günlük yaşantısında çok

karşılaştığı nesneleri isimlendirin.

12-18 ay arasında

1.Çocuğunuzla konuşurken basit ve kısa cümleler kullanın.

2.Doğal bir formda, ancak yavaş, anlaşılır ve açık konuşun.

3.Çocuğunuzun kelime hazinesini geliştirmek için, tercihli kelimelerle soru sorarak ona model

olun. Örneğin; "elma ya da muz ister misin?" gibi.

4.Oynayabileceği bazı oyuncakları sağlayın. Örneğin; oyuncak bir telefon gibi. Çünkü,

telefon konuşma taklitleri yapabileceği en iyi oyuncaktır.

18-24 ay arasında

•Yaptığınız işleri ve bu işlerin ne olduğunu anlatın.

•Bazı günlük işleri birlikte yapın, böylece konuşacak çok şey olacaktır.

•Çocuğunuzun oyun içinde gerçek nesnelerle oynamasını teşvik edin, örneğin; gerçek

yiyecekler kullanılan bir çay partisi gibi.

•Resimli olay ya da nesne kartlarıyla grup oyunları oynayın, bulmacalar çözün.

•Geçmişten, günümüzden ve gelecekten söz edin; "bugün ne yaptınız?", "yarın babaanne

gelecek" gibi.

•Eğer çocuğunuzun çıkarabildiği bir ses veya hece varsa (örneğin; ba), öncelikle bu sesle

başlayan çevresindeki nesneleri kelime hazinesine kazandırmayı hedeşeyin. Örneğin; ‘bardak’

gibi. Bu kelimeyi basit cümlelerde ve duruma uygun ifadeler içinde kullanın.

76

Page 77: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•Öğretmeyi hedeşediğiniz ve çıkarabildiği seslerin bulunduğu resimli kelime kartları

hazırlayın. Bu kartlarla evin içinde çeşitli oyun ortamları hazırlayın. Karttaki resmi göstererek

ismini söyleyin. Kelimenin nasıl söylendiğini duymasına yardımcı olun. Bazen ona da sorarak

resmi isimlendirmesini isteyin. Her ne şekilde isimlendirme yaparsa yapsın, doğru kabul edin

ve resmin ismini tekrar edin. Örneğin; Evet bu bir "bardak". Daha sonra /b/ sesiyle başlayan

diğer karta geçin. Unutmayın, bu sadece bir oyundur, çocukları zorlamak ve eğitimci rolü

oynamak çocuğunuz için gereksiz ve hatalı olacaktır. Kendi gelişim süreci içinde yalnızca onu

desteklemeyi hedef alın.

2-3 yaş arasında

2-3 yaş döneminde, aileler çocuklarının kullandığı sözcüklerde bir "patlama" olduğunu

görürler. Her durum için bir sözcükleri vardır ve sürekli "neden?" tipinde soru yöneltirler.

•Çocuğunuza "edatları" öğretebileceğiniz oyunlar oynayın. Örneğin; "topu kutunun 'içine'

koymak" veya "masanın 'üstünden' atmak" gibi.

•Yaptığı resim hakkında konuşabilmeniz için boya kalemleri ve kâğıt sağlayın.

•Diğer çocuklarla oyun oynayarak iletişim sağlayabilmesi için fırsatlar yaratın.

•Kitap içindeki eylemleri tanımlayarak, onları kısa cümlelerle anlatın. Anlattığınız cümlelerle

ilgili her olaya ilişkin hemen soru yöneltin. Her ne cevap verirse versin, tekrar sorunuzun

cevabını bir de sizden duyması ona uygun konuşma modeli olmanız açısından etkili olacaktır.

Örneğin;"Evet çocuk ayakkabısını giyiyormuş" gibi.

3-5 yaş arasında

3 ve 4 yaş arasında sıklıkla "kim?", "nerede?" ve "ne?" ile başlayan soru cümlelerini

kullanabilirler. Cümleleri daha uzundur ve konuşması daha akıcıdır. Çocuklar, 4-5 yaş

arasında kendisine söylenen her şeyi anlar ve anlaşılır bir şekilde konuşur.

3-5 yaş arasındaki çocuklar ile oynanabilecek oyunlar.

•Büyük-küçük, sert-yumuşak gibi zıtlıkları içeren oyunlar oynayın.

•Çocuğunuza 10'a kadar saymasını öğretin ve sayı sayma oyunları oynayın.

•Yazıları taklit edebilmesi için boya kalemleri ve kâğıt sağlayın.

•Konuşmalarınızda zamana ilişkin kavramları kullanın (bugün, yarın, daha sonra, gelecek

hafta gibi).

77

Page 78: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•Çocuğunuza olaylara ilişkin hisleri ve duyguları hakkında konuşma fırsatı tanıyın ve

paylaşımda bulunun.

•Kendinize ait kelime oyunları, tekerlemeler, hikayeler yaratın.

•Kelime bulma oyunları oynayın.

•Bir kelimenin hangi sesle başladığı veya herhangi bir sesle başlayan kelimenin bulunması

gibi seslerin farkında olunmasını sağlayan oyunlar oynayın.

4-KONUŞMA VE DİL GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN SORUNLAR

A-Zihinsel Özür

Zihinsel özür, kavramların algılanması ve günlük yaşam için gerekli becerileri etkilemekte, dil

ve konuşma gelişiminde gecikmelere ve bozukluklara neden olmaktadır. Çocuğun zeka

yaşının normalin altında olması nedeniyle bu sorunlar ortaya çıkar. Lisan gelişimi de zihinsel

gelişimi gibi geri kalabilir. Genelde eğitilebilir düzeyde olan çocuklar, lisan ve kendine bakım

konularında eğitim ile üst düzeylere çıkarılabilir.

Zihinsel engelli bir çocuğun eğitimi.

Öneriler: Ailelerin ya da bu konuda çalışacak eğitimcilerin sabırlı, esnek ve hoşgörülü

davranışlar göstermesi gerekir. Zihinsel özürlü çocuk samimi ve sıcak davranışlar görmek

ister, eğitimcisine güven duymak ihtiyacı hisseder. Çocuğun çabaları desteklenmeli, sık sık

takdir edilmelidir. Çocuğun başarı duygusunu tatmasını ve kendine güven duygusunu

geliştirmek için çocuğun başarılı deneyimlerinin olmasını sağlayacak ortamlar

oluşturulmalıdır.

Çocuğun başarılı olduğu durumlarda mutlaka ödül kullanılmalıdır.

Ödülün yanı sıra ceza ve mola verme gibi yöntemler de kontrollü bir şekilde kullanılabilir.

Zihinsel engelli çocukların öğrendiklerini çabuk unutmamaları için çok tekrar gereklidir.

Somut bilgiler ve becerileri yaşayarak, yaparak, deneyerek öğretmeye çalışmak gereklidir.

78

Page 79: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Zihinsel engelli çocuğa kazandırılacak her bilgi ve becerinin o andaki ve gelecekteki yaşamı

için bir anlamı olmalıdır. Çocuklara boş zamanlarında kendi başlarına kullanabilecekleri

faydalı bir beceri öğretilebilir.

Zihinsel özürlü çocuğun eğitiminin yanı sıra ailelerinin de eğitimine önem verilmeli ve

eğitime aktif katılmaları sağlanmalıdır.

B- Fiziksel Özür

Konuşma organlarındaki fiziksel yetersizlikler ya da algılama ve tanımada kullandığımız el

gibi organların çalışması ve yapısındaki engeller, cisimlerin algılanmasını, tanınmasını ve

günlük hayatta kullanılmasını güçleştirmekte, dil ve konuşmada problemlere yol açmaktadır.

C-Duyusal Özür

İşitme kaybı, görme özürü, tat alma duyusunda yetersizlik, dokunma duyusu bozuklukları

konuşma ve dil becerilerini etkileyen önemli özürlerdir.

D-Duygusal Yoksunluk

Çocuğun gelişimin destekleyecek, pekiştirecek, güvenlik duygusunu sağlayacak anne-baba ve

çevrenin olmaması, konuşma ve dil becerilerinin gelişmesini olumsuz etkiler.

E-Uyaran Eksikliği

Çocuğun dikkatini çekecek uygun araç ve gereçlerin olmaması dil ve konuşma gelişimini

olumsuz yönde etkiler.

F-Psikolojik Bozukluklar

Konuşma sırasında ortaya çıkan güvensizlik ve kaygılar sonucunda konuşmanın bozulmasıdır.

G- Uzun Süren ve Sık Tekrarlayan Hastalıklar

Gelişim süreci içerisinde ortaya çıkan, çocuğun dış çevre ile bağlantısının kesilmesine neden

olan uzun süren hastalıklar, nörolojik ve psikolojik bozukluklar, çocuğun dil ve konuşmasını

79

Page 80: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

ortaya koyma becerisini azaltmaktadır.

H-Otizm

Organik veya genetik sebeplere bağlı beyin zedelenmelerinin yol açtığı, sosyal ve iletişim

becerilerinin gelişmesini engelleyen ve davranış bozukluklarına yol açan bir bozukluktur.

Otizmi olan çocuklar ve yetişkinler, iletişim kurmakta güçlük çekerler. Arkadaşlık duyguları

ve karşıdaki kişilerin duygularını anlama konusunda yetersizdirler. Çeşitli takıntılar, değişik

davranış şekilleri ve özel korkular geliştirebilir. Günlük yaşamın becerileri ile başa çıkmada

uzman yardımına ihtiyaç duyarlar.

Konuşma ve dil gelişimini etkileyen diğer nedenler; kardeş sayısı, sırası, aile yapısı, cinsiyet

ve konuşulan dildir. Karşılaşılan bu tip problemler çocuğun öğrenme ve uygulama becerisini

azaltır.

5-KONUŞMANIN GENEL ÖZELLİKLERİ

İnsanın Doğası ve Büyüme

Dil gelişiminin hızı temel olarak, kalıtsal lisan yeteneğindeki bireysel farklılıklara bağlıdır.

Fiziki ve psikolojik olgunluk, kişilik, yapı, zeka ve cinsiyet ile ilgili bireyler arasındaki

farklılıklar, kişiden kişiye değişen konuşma gelişimindeki farklılıkları açıklamaktadır.

Örneğin; genellikle kızlar erkeklerden daha önce ve daha kolay konuşurlar.

Çevresel Etkiler

Ailenin sosyal ve ekonomik seviye ve yapısı, eğitim düzeyi veya büyük kardeşlerin olmasının

lisan gelişiminde önemli etkisinin olduğu bilinmektedir.

Gelişim Hızı

Çocuklarda konuşmanın gelişim hızı, zamanı ve özelliklerinde çeşitli farklılıklar vardır. 2

yaşın sonunda, özellikle erkek çocuklarında, konuşmanın başlamasında gecikme

görülebilmektedir. Ancak, bu sonraki dil gelişiminin gerileyeceği anlamını taşımaz. Bununla

80

Page 81: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

birlikte bu gecikmenin bazen normal olmayan bir başka durumu (tümör veya hormonal

hastalıklar gibi) gösterebileceği unutulmamalıdır.

Çocuğun dil yeteneği, kısmen çevreden gelen kelime uyarısına, kısmen de tüm işitsel

uyarıların beyinde doğru algılamasına bağlıdır.

Dil gelişiminin ilerleyişini konuşma organlarının çalışma kapasitesi kadar, görsel ve işitsel

dikkat, işitsel hafıza, işitme ve dokunma ile ilgili kontrolün geri bildirim mekanizmaları da

etkilemektedir.

6-KONUŞMA VE DİL BOZUKLUKLARI

A-Fizyolojik Konuşma Güçlüğü

Sesin çıkarılmasında meydana gelen hatalar konuşma bozukluğu olduğunu göstermez. Bu

durum, dil gelişiminin normal bir süreci olarak değerlendirilebilir. Beyindeki işitsel algılama

ve yorum hataları, konuşma organlarının sesi çıkarma için gerekli hareketleri tamamlayama-

ması, yapılan hataların nedenlerinden bazılarıdır. Kelimelerin son seslerini söylememe,

kelime içindeki seslerin benzerlerini kullanma, seslerin yerini değiştirme, sesleri uzatma ya da

kaydırma gibi söyleyiş hataları vardır.

B-Gecikmiş Konuşma

Çocuğun beklenen yaşta ve şekilde konuşma-dil becerilerinde sınırlılık olarak ifade edilebilir.

Fiziksel ve zihinsel gelişimdeki genel bir gerileme nedeniyle 3. yaşın sonuna kadar dil

gelişiminin olmamasıdır. Bu gerilik çeşitli belirtilerle kendini gösterebilir.

Gecikmiş konuşmanın temelinde zihinsel gerilik, sosyal yetersizlikler, duygusal ve fiziksel

problemler, algılama problemleri, işitme kayıpları ve güdülenme eksiklikleri vardır.

Gecikmiş konuşmanın nedenlerini; organik yetersizlikler ve elveriş-siz konuşma çevresi

olarak ikiye ayırabiliriz. Organik yetersizlikler; beyindeki merkezi sinir sistemi yaralanmaları,

virüs enfeksiyonları, hor-monal bozukluklar, konuşma organlarındaki yapı bozuklukları,

işitme kaybı veya hafıza bozukluklarıdır. Elverişsiz konuşma çevresi ise, güdülenme azlığı,

çevrenin sessiz olması, yetersiz öğretme teknikleri, anne ve baba arasındaki sorunlar, çocuğa

karşı davranışlarının uygun olmaması, yeni bir kardeşin doğması veya ikiz kardeş durumu

gibi problemleri içermektedir.

81

Page 82: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Öneriler: Tedavide genel prensip, erken tanı ve eğitimdir. Bu konuda uzman tarafından

bireysel eğitim programları ve aile eğitim programları ile uygun terapi teknikleri önerilir.

Çocuğun ilk söylediği kelimeler övülmelidir. Onay gördüğünü ve sevildiğini hisseden çocuk

kendisini tanımlayabilir ve konuşmasını geliştirebilir. Konuşmanın kazanılmasında her çocuk

farklı gelişim hızına sahiptir. Pek çok şeyin erken yapılmasını beklemek kesinlikle zararlıdır.

Eğer çocuk konuşmada gecikme gösteriyorsa, uygun teşhis ve tedavi uzman bir ekip

tarafından yapılmalıdır.

C-Telaffuz Bozuklukları

Belirli konuşma seslerini telaffuz etmede veya kullanılan dilin kurallarına uygun

söylenilmesindeki güçlüklerdir. Bir ya da birkaç sesin çıkarılmasındaki problemler

kelimelerin anlaşılmasını etkileyebilir. Telaffuzun, konuşmanın anlaşılmasına katkısı çok

fazladır.

Telaffuz bozukluğu olan çocuklar genellikle konuşmaya geç başlamışlardır ve çok yavaş

ilerleme gösterirler. Bu durum, lisanda gelişme geriliği gösteren çocukların tümünde

mevcuttur. Bu çocuklar aşırı hareketli, dalgın, dikkatsiz, ilgisiz ve çoğunlukla utangaç

görünürler, fiziki ve psikolojik gelişmeleri de geri olabilir. Kısa cümleler halinde geliş-memiş

telaffuz ile konuşurlar. Telaffuz bozuklukları orta kulak enfeksiyonu; dudak, diş, dil, burun ve

damak gibi konuşma organlarında yetersizlikler; bu şekilde konuşmayı alışkanlık haline

getirme; gelişim geriliği ve genetik nedenlerden meydana gelebilir.

Öneriler: Tedavide öncelikle; damak, dudak, diş ve dilin yapısı veya hareketlerindeki

bozukluk varsa tedavi edilir. Telaffuz bozukluğu olan çocukların kulak hastalıkları ve işitme

kaybı yönünden de değerlendirilmesi gereklidir. Doğru telaffuz, görme, işitme ve dokunma

duyuları kullanılarak öğretilmelidir.

D-Kekemelik

Konuşmanın akışında, ritminde veya akıcılığında bir bozukluk olması durumudur.

Kekemelikte konuşmadaki ritim bozukluğunun yanında, ayrıca kaslarda aşırı kasılma, yüzde,

ellerde ve ayaklarda tikler görülebilir. Konuşmada tekrarlamalar, bloklar, uzatmalar ve

82

Page 83: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

eklemeler görülebilir. Nedenlerine yönelik birçok görüş olmasına rağmen, organik ve çevresel

etkenler üzerinde durulmaktadır.

Kekemelikte konuşma tedavisi

Öneriler: Çocuğun akıcı olmayan konuşmasına dikkati çekmeyin ve eleştirmeyin.

Çocuğunuzun konuşma bozukluğuna üzülmeyin, şimdilik onun konuşma şeklinin böyle

olduğunu ve her şeyin normal olduğunu kabul edin. Konuşması için cesaretlendirin, geniş

arkadaş çevresi olmasını ve sosyal faaliyetlere katılmasını sağlayın. Size bir şey söylemeye

çalışırken dikkatinizi ona verin. Ayrıca, bu konuda uzman kişilerden mutlaka yardım alın.

E- Afazi

Beyinde meydana gelen hasar sonucu, dil ve konuşmanın bozulması ve anlaşılamamasıdır.

Çok farklı şekillerde ve derecelerde afazi tipleri bulunmaktadır. Genel olarak afaziler 3 gruba

ayrılır:

•Konuşmanın akıcı olduğu, anlamanın zayıf olduğu duyusal afaziler,

•Konuşma akıcılığının zayıf, anlamanın tam olduğu motor afaziler,

•Konuşma ve anlamanın tamamen bozulduğu total afaziler.

Öneriler: Afazinin terapisinde hedef, hastanın hastalık öncesi durumuna dönmesinden çok,

mümkün olduğu kadar bağımsız olmasıdır.

Afazi terapisinde, en üst seviyede iletişimi sağlamak, dil eksikliklerini mümkün olduğu kadar

düzeltmek ve değişmiş yaşam koşullarını kabullendirmek hedeşenir. Amaç, hastaya mümkün

olduğu kadar bağımsız yaşamayı ve erişebileceği en üst seviyede iletişim kurmayı öğ-

retmektir.

F- Apraksi

İstemli konuşmanın üretiminde sıralı konuşma hareketlerinin motor planlanmasında oluşan

bozukluk sonucu ortaya çıkan motor konuş-ma bozukluğudur. Normal kas tonusu ve

koordinasyonuna rağmen, amaca yönelik hareketler yerine getirilemez. Seslerin çıkarılması

için gereken kasların pozisyonlanmasında güçlük vardır. Konuşma organlarında amaca

yönelik davranışların ortaya konulamamasıdır. Kişi ifade etmek istediği şeyi söylemekte

zorlanmaktadır.

83

Page 84: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Öneriler: Tedavide üzerinde önemle durulması gereken şey dikkattir. Hastanın dikkatini

toplaması için zaman verilmeli ve yardımcı olunmalıdır. Hasta, doğru konuşması için motive

edilmeli. Hastayı depresyona ya da kızgınlığa itecek telkinlerden kaçınılmalıdır. Kişiye

mümkün olduğunca sabırlı davranılmalı, terapiden göreceği faydalar mutlaka açıklanmalıdır.

Doğru konuşma modelini oluşturmak için görsel, işitsel ve dokunma gibi duyular kullanılarak

uyarılar pekiştirilmelidir. Doğru uyaran çok önemlidir. Karmaşık pek çok uyaran yerine

mutlaka doğru ve tek bir uyaran tercih edilmeli daha sonra bu uyaranların sayısı ve çeşitliliği

artırılmalıdır.

Sık ve doğru tekrar çok önemlidir. Tedavi sırasında öğrenilenler mutlaka günlük yaşamda da

uygulanmalı ve kullanılmalıdır.

G-Dizatri

Konuşma organlarının hareket ve kontrolünü sağlayan kasların çalışmasında yaşanan sorunlar

ve konuşma organlarının birbiriyle koordinasyonunun bozulması nedeni ile ortaya çıkan bir

dil ve konuşma bozukluğudur. Sorunun olduğu bölgenin yeri ve kaybın derecesine göre farklı

tiplerde sınışandırılabilir.

Dizatri konuşma tedavisi.

Öneriler: Tüm tedavi yaklaşımları hastalığın nedeninin belirlenmesiyle başlamalıdır. Bu

aşamadan nörologlar sorumludur. Konuşma lisan pataloğu ise, dizartrik konuşma

bozukluğunun semptomatik olarak düzeltilmesi konusunda görev yapar. Terapide amaç,

konuşmaya yardımcı organların, dil, diş, çene, yüz, ağız, kaslarının birbiri ile koor-dine

olacak şekilde çalıştırılmasını sağlamak, uygun kas egzersizleri yaptırmak ve uygun telaffuz

terapisi uygulamaktır. Ayrıca, konuşma organlarındaki kasların uyumlu çalışması içinde, fizik

tedavi egzersizleri yapılmalıdır

(elektroterapi, direnç egzersizleri gibi).

H- Yutma Güçlüğü

Yutma güçlüğü, ağızdan mideye aktif yiyecek ve sıvı girişinde zorluk yaratan durum olarak

tanımlanmaktadır. Yutma bozukluklarının nedenleri arasında; serebral palsi, merkezi sinir

84

Page 85: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

sistemi hasarları, beyin kanamaları, yaralanmalar, ağız bölgesindeki tümörler, kas hastalıkları,

mide ve bağırsak sistemi hastalıkları, solunum bozuklukları, sinir sistemi hasarları, erken

doğum, yaşlılık, yapısal anormallikler, genetik bozukluklar, psikolojik yutma ve beslenme

bozuklukları

Öneriler: Yeme veya içme sırasında mutlaka dik pozisyon (yaklaşık 90°) sağlanmalıdır.

Besinler küçük parçalar halinde olmalıdır (yarım kaşık ya da bir çay kaşığı gibi.). Beslenme

çok yavaş olmalı, aynı saat içinde sadece bir gıda verilmelidir. Yemek yerken konuşmaktan

kaçınılmalıdır. Her yemek öğününden sonra kişi mutlaka 90° açıda 30-45 dakika oturmalıdır.

Yutma bozukluğu görülen hastalarda bireysel farklılıklar olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle

her hasta için güvenlik önlemleri de farklı olacaktır. Yutma bozukluklarının tedavisi uzman

bir ekip tarafından yapılmalıdır. Yapılacak uygulamalar uzman ekibin ortak kararı

doğrultusunda verilmelidir. Terapi programı, her hasta kendi içinde değerlendirilerek

planlanmalıdır.

I-Salya Problemleri

Salya çok ciddi bir tıbbi ve sosyal problemdir. Kişinin günlük hayatında pek çok olumsuzluğa

yol açmaktadır. Salyanın kişi üzerinde koruma, yutma, beslenme ve konuşma gibi

fonksiyonları bulunmaktadır. Salya kontrolünün bozulması bu fonksiyonların kalitesini

önemli oranda etkilemektedir.

Problemin ortaya çıkışı üst solunum yolu enfeksiyonu sonrası, diş çıkarma, apse gibi

nedenlerle olabilir. Nörolojik hastalıklardan kaynaklanan baş kontrolündeki yetersizlikler

sonucu da yutma güçlüğü oluşabilir. Kas tonusunun ya da tükürük bezlerinin aşırı uyarılması,

dilin normalden büyük olması, çocukluk çağında alınan sara nöbetlerinin tedavisinde

kullanılan ilaçlar, güdülenme eksikliği ve zeka geriliği de salya problemlerine neden olabilir.

Salya problemleri iki şekilde görülür:

1.Salyanın aşırı salgılanması, salyanın aşırı üretilmesinden kaynaklanan salya problemleridir.

2.Salya kontrolsüzlüğü, salyanın ağızda kontrolünün zayışamasından dolayı meydana gelen

problemlerdir. 15-18 aya kadar normal çocuklarda da görülebilmektedir. Fakat, 4 yaşın

üzerinde görülmesi nörolojik bir sorunun varlığını düşündürmelidir.

85

Page 86: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Öneriler: Salya problemleri görüldüğü ve devam ettiği zaman mutlaka bir nörologa

başvurulması gerekmektedir.

7- İŞİTME KAYBINA BAĞLI KONUŞMA BOZUKLUKLARI

İşitme, konuşma gelişiminde en önemli etkendir. Konuşma bozukluğu, işitme kaybının

derecesine göre değişik şekillerde meydana gelir. Bunlar:

•Doğuştan veya çok erken dönemde işitme kaybının oluşmasına bağlı olarak ortaya çıkan

konuşma bozukluğu,

•Sözel iletişimin öğrenilmesinden sonra işitmenin kaybedilmesi sonucu görülen konuşma

bozukluğu,

•Kısmi işitme kaybına bağlı olarak oluşan çocukluk çağından itibaren ortaya çıkan, dil

gelişiminde ve artikülasyonun özel yapılarında bozulmaya neden olan bir konuşma

bozukluğudur.

SEREBRAL PALSİ

1.SEREBRAL PALSİ TÜRLERİ VE TANIMI

Beyin Felci (Spastik Felç, Serebral Palsi)

Tanım:

Doğum öncesi, doğum sırası ya da doğum sonrası erken çocukluk çağında (0-7 yaş), beyinde meydana gelen bir hasara bağlı olarak ortaya çıkan yürüme, hareket ve duruş bozuklukları ile seyreden bir hastalıktır. Bazı durumlarda zeka geriliği hastalığa eşlik edebilir.

Ortopedik Özürlü:

Kas ve iskelet sisteminde yetersizlik, eksiklik ve fonksiyon kaybı olan kişidir. El, kol, ayak, bacak, parmak ve omurgalarında kısalık, eksiklik, fazlalık, yokluk, hareket kısıtlılığı, şekil bozukluğu, kas güçsüzlüğü, kemik hastalığı olanlar, felçliler, serebral palsi, spastikler ve spina bifida olanlar bu gruba girmektedir. Durum böyle iken serebral palsinin zihinselden çok ortopedik bir özür durumu olduğu görülmektedir.

Hastalık değişik şekillerde görülebilir. Bunlar 4 başlık altında aşağıda gösterilmiştir.

A.Spastik serebral palsi

En sık görülen tiptir. Spastisite kasların tutuk ve gergin olması demektir. Kaslar, beynin hasarlı bölgesinden uygunsuz emirler aldıkları için tutuktur.

86

Page 87: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Sağlıklı bir bireyin hareketi esnasında bir grup kas kasılırken, bu grubun aksi yönde hareket eden diğer kaslar gevşer ve bu sayede hareketin yapılması mümkün olur. Serebral palside ise her iki grup aynı anda kasılarak hareketin gerçekleşmesini olanaksızlaştırır.

B.Atetoid serebral palsi

Atetoid(veya atetoz) kontrol edilemeyen hareketleri tanımlamak için kullanılan bir sözcüktür. Bu kontrol yetersizliği, özellikle harekete başlama anında çok daha belirgindir. Çocuğun oyuncağını veya kaşığı kavramaya çalışmasıyla istek dışı hareketler artar. Bu tipte kaslar çok zayıftır ve taşıma esnasında çocuğun pelte gibi olduğu hissedilir.

C.Ataksik serebral palsi

En az görülen tiptir. Ataksik( veya ataksi) sıçrayıcı tarzda hareketleri tanımlar. Bu çocuklarda denge ile ilgili ciddi sorunlar vardır.

D.Karışık tip

Pek çok çocuk, birden çok tipe ait bulgulara birlikte sahip olabilir. Bunlar karışık tipe girer.

2.SEREBRAL PALSİNİN NEDENLERİ

Beyin hasarına yol açan nedenler üç dönemde etkili olmaktadır: Doğum öncesi dönem, doğum, doğum sonrası dönem.

A. Doğum öncesi:

Nedenlerden birisi annenin hamilelik döneminde geçirdiği kızamıkçık gibi bulaşıcı hastalıklardır. Diğer nedenler arasında anne rahmindeki kesenin(çocuk eşi, plasentanın)ana rahminden erken ayrılması, plasenta yetersizliği, annenin zatürre geçirmesi, annedeki kalp-akciğer hastalığı, kan grubu uyuşmazlığı, annenin alkol ve ilaç bağımlılığı…

B- Doğum sırası:

Doğum eyleminin zor olması ve normalden uzun sürmesi de beyin felci riskini arttırabilir. Bunlar bebeğin beyninin yeterli oksijen almamasına neden olarak etkili olur. Doğum travması bebekte beyin içi kanamaya neden olabilir. Bebeğin doğumda anormal geliş pozisyonları (örneğin makat geliş) zor doğuma dolayısıyla oksijensiz kalmasına neden olabilir. Bu grupta diğer risk faktörleri arasında ikiz gebelik, erken doğum (prematüre), düşük doğum ağırlığı sayılabilir.

C- Doğum sonrası:

Beyin iltihabı, menenjit, çocuğun yüksek ateşe bağlı havale geçirmesi, beyin travması (zedelenmesi) doğum sonrası dönemde en sık görülen nedenlerdir. Travmatik nedenler arasında trafik kazaları, yüksekten düşme ve çocukların şiddete maruz kalması sayılabilir. Bunlar beyinde kanamaya yol açar. Suda boğulmaktan kurtarılan çocuklarda da eğer beyin oksijensiz kalmışsa beyin felci gelişecektir.

Her bin çocuktan yaklaşık 2’sinde görülür. Pek çok farklı nedeni vardır. Beyindeki sorun şu nedenlerle ortaya çıkabilir:

87

Page 88: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

•Beyin bir nedenle normal büyüme ve gelişimini gerçekleştirememiştir

•Gebeliğin ilk aylarında, annenin geçirdiği kızamıkçık gibi enfeksiyonlar veya beyin gelişimini engelleyen anormallikler neden olabilir.

•Doğum esansında, bebek yeterli oksijen alamamıştır.

•Doğumu takip eden günler içerisinde, bebeğin geçirdiği menenjit gibi ciddi enfeksiyonlar beyin gelişimine engel olmuştur.

•Yaşamın ilk yıllarında geçirilen kazalar kalıcı beyin hasarına yol açmıştır.

Tanı: Beyin felcinin, beynin tutulan bölgesi ile ilgili olarak ortaya çıkan dört tipi vardır. Genellikle spastik tip görülür. Spastik çocuklarda tutulan uzuvlarda hangi kaslar etkilenmiş ise o kaslarda aşırı kasılma (spastisite) mevcuttur. Örneğin; bacakların etkilendiği bir spastik çocukta dizler ve kalçalarda bükülme ve yürürken bükük pozisyondaki dizlerin birbirine çarpması görülebilir.

Beyin felcinde tek bir uzuvda felç görülebileceği gibi 4 uzuvda birden de görülebilir. Bunun yanında hemipleji denilen tipinde aynı taraf kol ve bacak etkilenir. Ayrıca her iki bacağın her iki kola göre daha çok ya da daha az etkilendiği durumlar da söz konusu olabilir. Spastik tip-lerde dirsek, el bileği ve ellerde de aşırı kas kasılmasına bağlı bükül-meler olabilir. Skolyoz sıklıkla ortaya çıkar. Bu çocukların gerek eklem gerekse yürüyüş bozukluklarından tanıyı koymak kolaydır. Bazıları hiçbir zaman yürüyemez. Spastik tipin dışında titreme, dengesiz ve koordinasyonsuz yürüme şeklinde seyreden tipler de vardır.

Normal hareket sistemi gelişimi için, teşhis edildiği andan itibaren yoğun ve düzenli rehabilitasyon programları başlatılmalıdır. Buna paralel olarak aile eğitimi verilmelidir.

İskelet sistemi şekil bozuklukları, kısmen egzersiz, ortezler ya da ameliyatlar ile düzeltilebilir. Tedavinin amacı hastalığın ağırlığına ve hastanın durumuna göre değişir. Yürüyebilen bir hastadaki şekil bozuklukları düzeltilerek yürümenin daha iyi olması sağlanmaya çalışılır. Tekerlekli sandalyeye bağımlı bir kişinin daha iyi oturması, bir yerden diğerine nakli, hatta mümkünse koltuk değneği yardımıyla yürür hale getirilmesi, yatağa bağımlı bir kişinin daha dengeli oturması ya da kişisel bakımın ve hijyenin daha iyi hale getirilmesi amaçlanır.

Cerrahi tedavi en sıklıkla spastik beyin felci hastalarına uygulanır. Her beyin felci hastası ameliyat için uygun değildir. Bu nedenle hastalar ortopedi uzmanı tarafından çok iyi değerlendirilmelidir. Yürüme potansiyeli olmayan bir hastaya bu amaca yönelik çok sayıda gereksiz ameliyat yapılmamalıdır. Bazen çocuk küçükken yapılan cerrahi girişimler daha sonra yapılacak olan ortez uygulaması ve fizik tedaviyi daha etkin kılabilir. Genellikle önerilen bir cerrahi girişimde birden çok şekil bozukluğunun aynı anda düzeltilmesidir (kalça, diz, ayak bileği). Ancak erken yaşlarda yapılan başarılı ameliyatlar çocuk büyüdüğü için ileride tekrar edilmek durumunda kalabilir.

Bazen de tıbbi tedavinin seyri sırasında eğer tedaviden beklenilen sonuç alınamazsa cerrahi müdahale gerekebilir. Gerekli olup olmadığına ve gerekiyorsa zamanlamasına doğru karar verilmelidir. Ameliyat sonrası rehabilitasyon en az ameliyatın başarılı olması kadar önemlidir. Tedavi-takip, iskelet gelişimi tamamlanıncaya kadar sürmelidir.

Ayrıca Ankara’da Cerebral Palsili çocukların eğitimlerine yönelik ilköğretim düzeyinde bir

88

Page 89: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

okul gündüzlü olarak 2005-2006 öğretim yılında eğitime başlamıştır.

Davranış problemleri, davranışsal yaklaşım süreçleri kullanılarak değiştirilebilir ve çözümlenebilir. Örneğin tam bağımlılıkta, serebral palsili bir çocuğa yürümeyi öğretmede veya zihinsel yetersizlik gösteren çocuklara tuvalet alışkanlıklarını öğretmede bu yöntemin başarılı olduğu görülmüştür. İlköğretimdeki özürlü çocukların ise, fiziksel bağımlılık düzeylerinin sorgulanmasında okula gitme, temizlik, giyinme, tuvalet ve beslenme de yarı bağımlı oldukları tespit edilmiştir. Rehabilitasyon sürecinde sosyal çalışmacıların görevleri şunlardır.

1-Rehberlik,

2-Yönlendirme,

3-Psiko-sosyal destek(aile, okul, kurumlar arasında müdahale planları oluşturmak; destek olmak ve kaynaklar konusunda bilgi sağlamak)

4-Güvenliği ve esenliği için bir çevre sağlama,

5-Konu hakkında bilinçlendirmek (engelliyi ve engellinin çevresiyle tüm toplumu makro düzeyde sosyal politikalar yaparak olumsuz kalıp yargıları ve önyargıları değiştirmek).

Bazı ilkelerin başarısında, öz bakım gereksinimlerinin çok küçük yaşlarda verilecek eğitimle alışkanlığa dönüştürülmesinin gerekli olduğunu vurgular niteliktedir.

3.SEREBRAL PALSİNİN ÖNCESİ, SONRASI VE TEDAVİSİ

Serebral paralizide herhangi bir nedene bağlı olarak ortaya çıkan, ilerleyici olmayan beyin hasarı söz konusudur. Bireyde değişen kas tonusu ve azalan kas aktivitesindeki bozukluğa bağlı  olarak  anormal  postür  ve  anormal  hareket  paterni  ortaya  çıkmaktadır. Çocukluk çağı  hastalığı  olan  SP’de  bireylerin  büyümesi ile birlikte yaşamdan beklentiler artmakta, kas iskelet sistemindeki problemlerle birlikte yürüme bırakılmakta, yaşam kalitesi ve yaşam memnuniyetinde değişiklikler yaşanmaktadır. Bununla birlikte, iş durumu ve sosyal aktivite katı- lımı da yetişkin SP’li bireylerin hayatında önemli bir role sahiptir. Çalışan ve daha düşük özüre sahip olan bireylerde aktivite katılımı ve sosyal katılımlar daha fazla olmakta, birey daha mutlu olabilmektedir.

Bazı Amerikalı araştırmacılar istatistiki verileri kullanarak, spina bifidalı olarak doğan bebeklerin tıbbi maliyetinin kişi başına 99.000 Dolar, serebral palsili olanların ise 142.000 Dolar olduğunu tahmin etmiştir. Özel eğitim maliyetlerine bakıldığında ise bu miktar down sendromlu çocuklar için 37.1 milyon, serebral palsili çocuklar için 28.6 milyon ve spina bifidalı çocuklar için ise 5.3 milyon dolar olarak tahmin edilmiştir. Buradan çıkarılan sonuca göre sağlık harcamalarında büyük ölçüde farklılıklar görülmektedir.

CP; Beynin bir bölgesindeki hücrelerde meydana gelen bir hasardır. Bu hasar çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir. Bu nedenler anne karnında bebeğin gelişiminde ortaya çıkan bazı problemler veya doğum sırasında meydana gelen güçlükler yüzünden beyne giden oksijen miktarının azlığı sebebi ile ya da erken doğan bebeklerin, küvözde yaşam desteği alan

89

Page 90: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

bebeklerin karşılaştığı sorunlar veya çok yüksek ateş nedeni ile havale, nöbet geçiren çocuklar olabilir. Zarar gören bölgede yer alan hücrelerin idare ettiği kas ve sinirlerde bazı bozukluklar ortaya çıkar.

Örneğin, her iki bacakta sorun vardır veya kolları da problemlidir ya da bunlara ilaveten çocuk başını dahi tutamayabilir. Bunların dışında görme problemi, duyma da sorunlar ya da zeka ile ilgili yetersizlikler yaşanabilir.

“Spastik” çocuk geri zekalı çocuk demek değildir.

Serebral Palsi li çocuklar da zaman zaman kullanılan “spastik çocuk” tanımlaması halk arasında “zeka geriliği olan çocuk” algılamasına neden olmaktadır. Bu yanlıştır. CP’li çocuklarda %35 oranında zeka problemleri yaşanmaktadır. Ancak bu çocukların çok azında zeka geriliği vardır. Çoğu, duyma ya da konuşma problemleri olan, tedavi edilmeyen, sosyal hayata katılmadıkları için ve eğitim almadıklarından yeterli zeka gelişimi sağlanamayan çocuklardır. CP’li çocukların çoğunluğu bu tür rahatsızlığı olmayan çocuklar kadar zekidir.

CP nin iki temel özelliği vardır.

Beynin bir bölgesinde meydana gelmiş olan hasar kalıcıdır, ancak ilerlemez.

Hasarlı bölgenin idare ettiği kol, bacak ya da diğer yerlerde ortaya çıkan sorunlar çocuğun büyümesi ile birlikte değişiklikler ve ilerlemeler gösterir.

CP tedavi edilebilir mi? Evet.

CP sonucunda ortaya çıkan bozuklukların birçoğu tedavi edilebilir. Ancak hastalığın ortaya çıktığı yer olan beyine müdahale ederek rahatsızlığı yok etmek olanağı yoktur. Sonuçları düzeltilebilir.

CP tedavisindeki temel özellikler nelerdir?

Süreklilik: Yaşam boyu devam edecek fizyoterapi ve rehabilitasyon özellikle çocukluk çağı boyunca her gün 1-2 saat zaman ayrılması gereken olmazsa  olmaz bir işlemdir.

Ailenin katkısı: Özellikle çocukluk çağı boyunca ailenin rolü 1.derecededir. Ailenin maddi, manevi katkısı ve tedaviye uyum göstermesi olmazsa olmaz ilk koşuldur.

Tedavi multidisiplinerdir: Yani CP li bir hastanın çok sayıda tıp disiplini  tarafından izlenmesi ve tedavisi gerekir. Tıp disiplini yanında diğer bilim dalları tarafından takip edilmelidir ve koordineli çalışılmalıdır.

Çocuk Hastalıkları Uzmanı, Gelişim Nörolojisi Uzmanı, Çocuk  Ortopedisi konusunda deneyimli bir uzman, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı, gerekirse Göz, KBB  ve Çocuk Nöroşirürjisi uzmanları da bu ekipte yer alır. Ayrıca Fizyoterapist tedavi boyunca her aşamada iletişim kuracağınız kişidir. Pedagog, Sosyal Çalışmacı, Psikolog, Sosyolog, Pedagog, Çocuk Gelişim v.b. ekibin diğer üyeleridir.

CP tedavisinde karar verme CP ’li hastanın tedavisine karar vermek bir uzmanlık işi olarak görülmekle birlikte daha önemlisi ailenin bu konuda vereceği karardır. Çocukluk çağı boyunca 10-15 yıl sürecek bu tedavi üst düzeyde problemli çocuklar için yaşam boyu bir

90

Page 91: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

süreçtir ve tümüyle ailenin sorumluluğu altındadır. Bu nedenle aile her konuda tam bilgi sahibi olmalı ve bu süreci gerçekleştirme konusunda karar vermelidir. Aksi takdirde uzmanların çizeceği hiçbir plan, tedavi için yeterli olamaz.

Hasta eğitiminin en önemli parçası, CP’li hastanın  toplumsal yaşama katılımdır. Bunun için okul öncesi dönemde yaşıtları ile oyun oynama şansı verilmeli, okul çağında becerileri yeterli olanlar normal okullara götürülmeli, yetersiz olanlar ise özel eğitim kurumlarında eğitilmelidir.

Ev yaşamı CP’li çocuğa göre düzenlenmelidir. Hastanın bağımsız hareket edebilme yeteneğine göre evde çeşitli düzenlemeler yapılmalıdır. Örneğin yürüme sırasında ayağı takılıyorsa, sürtüyorsa, halılar kaldırılmalı ya da yer döşemesi yekpare hale getirilmeli tutunarak yürüyorsa duvar kenarları tutunabileceği şekilde dekore edilmeli, eşyalar buna uygun dizilmelidir.

Evde, ihtiyaç varsa ayakta durma sehpası temini, paralel bar yaptırılması, walker gibi yürüteçlerin alınması, tuvalet ve banyoda tutunacak yerler yaptırılması, lavabolarda uygun tipte armatör kullanımından özel dizayn çatal, kaşıklara kadar her türlü yardımcı araçların hastanın yaşamında yer alması sağlanmalıdır.

Fizyoterapi, Rehabilitasyon Tedavinin hiçbir zaman bitmeyecek kısmı fizyoterapi ve rehabilitasyondur.

CP hastalarında fizyoterapi büyük ölçüde egzersiz programından ibaret olup, uygulanacak egzersizler esas olarak iki tiptir.

Birincisi pasif egzersizler olarak tanımlanan germe egzersizleridir. Bunlar hastanın kol ve bacaklarına uygulanan zorlamalı hareketlerdir. Özellikle kas ve eklemlerdeki gerginlikleri gidermek için yapılır. Yine çocukların boyu uzadığından kaslardaki gerginlikler kemiklerin uzamasına uyum sağlayamadığından cerrahi tedavi ile düzeltilen durumların korunması, tekrar bozulmaması için de pasif egzersizler gereklidir.

İkinci grup egzersizler ise aktif egzersizlerdir. Bu egzersizler hastanın kendi gücü ile yaptığı hareketlerdir. Bir fizyoterapist tarafından hasta ve yakınına bu hareketler mutlaka öğretilmelidir. Küçük yaştaki çocuklarda bu eğitimler güçtür. Ancak tedavide aktif egzersizler en az pasif germe kadar değerlidir, hatta daha önemlidir.

Ev programları egzersizlerin her gün bir fizyoterapist eşliğinde yapılması fiilen imkansızdır. Bu nedenle fizyoterapist kontrolünde yoğun bir eğitim dönemini takiben bu egzersizlerin evde düzenli olarak sürdürülmesi gerekir. Hastanın durumuna göre günde en az 1-2 saat çalışılmalıdır. Eğer varsa takılan ortez ve kullanılan cihazlarla birlikte tedavi sürdürülmelidir.

Cerrahi zamanlama cerrahi girişim için en iyi zaman 4-7 yaşlar arasıdır. 4 yaşından önce kalça çıkığı riski gelişmesi gibi özel durumlar dışında cerrahi işlemlerden kaçınılır. 7 yaşın üzerinde gerekiyorsa her zaman ameliyat yapılabilir.

Yumuşak doku ameliyatları Kas ve tendonlara yönelik olarak yapılan ameliyatlar, mümkün olduğunca hepsi tek seansta yapılır. Bazen aynı anda kalça, diz ve ayak bileklerinde 8-10 yerden birden ameliyatlar bir defada yapılıp en kısa zamanda egzersiz tedavisine geçilir. Böylece tedavinin hasta üzerindeki psikolojik etkileri hafifletilir, egzersiz tedavisi daha etkili yapılır. Ailenin maddi, manevi yükleri en alt düzeye indirilmiş olur.

91

Page 92: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Kemik ameliyatları çocuğun yaşına ve problemlerin düzeyine bağlı olarak zaman zaman kemik ameliyatları da yapılabilir. Bunlar yumuşak doku ameliyatları ile birlikte yapılabileceği gibi bazen ayrıca yapılır.

Tedavi ne zaman biter?

CP de tedavi bitmez, yaşam boyu rehabilitasyon sürecektir. Özellikle çocuklukta büyüme dönemi çok kritiktir. Çok iyi izlenmelidir. Erişkin çağda kişinin bağımsızlığı belli ölçülerde sağlandı ise çevresine daha az yük teşkil eder.

KAYNAKÇA

1- Akkök F.: "Bayan Perşembeler", Metu Press Yayinlan, Ankara, 1997

2- Akkök, F. (1991), "Özürlü Çocukların Eğitiminde Aile Rehberliği", Özel Eğitim Dergisi, 1 (1), 54-56.

3- Arı M., Darıca N.& Metin N. (1997). "Korunmaya Muhtaç Ve Öğretilebi-lir Düzeyde Zihinsel Özürlü Çocuklara Oyun Oynama Becerisinin Ka-zandırılması", Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği Dergisi, 4, 3-9.

4- Arsu, T. (2004). "Farklı Gelişenlerin Özel Eğitimi" http://www.hastareh-beri.com/psikiyatr i/psikiyatri2/ozelegitim.htm#3

92

Page 93: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

5- Aspray TJ, Francis RM, Tyrer SP, Quilliam SJ.: "Patients With Learning Disability In The Community Have Special Medical Needs That Should Be Planned For. BMJ" 1999; 318: 476-477.

6- Aydin, A. (2003), "Zihin Engellilerde Davranış Değiştirme." A.Kulaksı-zoğlu (Ed.), "Farklı Gelişen Çocuklar" (172-190), İstanbul: Epsilon Yayın-cılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.

7- Biasini FJ, Grupe L, Huffman L, Bray NW: "Mental Retardation: A symptom and a syndrome", "In: Comprehensive Textbook of Child and Adolescent Disorders", Netherton S, Holmes D, & Walker CE, (Eds.). New York: Oxford University Press, 2003.

8- Bulut, Ayşen, "Çocuklukta Cinsel Eğitim", Nobel Tip Kitabevi. istanbul, 1999.

9- Bumin.G. (1998) "Serebral Paralizili Çocuklarda Bireysel ve Grup Du-yu-Algı-Motor Tedavi Yöntemlerinin Etkilerinin Karşılaştırılması",

Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Fizik Tedavi Rehabilitasyon Progra-mi.

10- Cavkaytar, A. (1998) "Ozel Eğitimde Anne-Baba Katılımı", Anadolu Üni-versitesi Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü http://www.egitim.com/egi-timciler/0708/0708.ortak/0708.123456.ozeleg it imdeannebabakati li-mi.p05.asp.

11- Fincancıoğlu, Nuray, Ayşen Bulut, "Cinsel Sağlık Bilgileri Eğitimi", İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı. İstanbul, 2000.

12- Kayıhan, H., Kırdı, N., Uyanık, M., Akçay, T., Hazar, G. "Serebral Parali-zili Çocuk ve Bağımsız Yaşam", Hacettepe Üniversitesi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu Yayınları:15, Volkan Matbaacılık, Ankara 1995.

13- Kerem M., Livanelioğlu A., Ataş A. "Serebral Paralizi ve Mental Motor Retarde Çocuklarda Yürüyüşün Gelişimini Etkileyen Faktörler Üzeri-ne Retrospektif Bir Çalışma", Türkiye KlinikleriPediatri, 5 (4):147-150, 1996

14- Kerem M.; Livanelioğlu A.;Aysun S.: "Serebral Paralizide Erken Tanı ve Rehabilitasyonun Önemi", Türkiye Klinikleri Pediatri, 9 (1): 23-27, 2000

15- Kınalı, G. (2003). "Zihin Engellilerde Beden-Resim-Müzik Eğitimi" A.

Kulaksızoğlu (Ed.), Farklı Gelişen Çocuklar (244-271), İstanbul: Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. San. Ltd. Şti.

16- Küçükkaraca, N. (2004). Zihinsel Engellilik ve İletişim. http://www.sosyal-hizmetuzmani.org/zihinselengelliiletisim.htm .

17- Metintaş S, Sarıboyacı MA, Arslantaş D, Nuhoğlu S.: "Eskişehir İlinde Özel Eğitim Gören Zihin Engelli Çocukların Annelerinde Depresyon",

Sevgi Çiçekleri, Zihinsel Yetersizlik Araştırma, Eğitim ve Haber Dergisi 1996; 1(1):3-7.

18- Metintaş S, Kaya D, Sarıboyacı MA, Kaya E.: "Eskişehir İli Alt Ozel Sınıf

93

Page 94: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

Öğrencilerinde Barsak Parazitleri Görülme Sıklığı", Sevgi Çiçekleri, Zihinsel Yetersizlik Araştırma, Eğitim ve Haber Dergisi 1996; 1(1): 39 - 42.

19- M.E.B.: "Otistik Çocukların Eğitiminde Aile El Kitabı", Milli Eğitim Ba-sımevi, Ankara 2002.

20- Neyzi O: "Anne ve Çocuk Sağlığında Öncelikler", Nobel Tip Kitabevle-ri, 1994.

21- Okanlı A, Ekinci M, Gözüağca D, Sezgin S.: "Zihinsel Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadıkları Psikososyal Sorunlar", Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi. www.insanBilimleri.com (2004).

22- Özsoy, Y., Özyürek, M. & Eripek, S. (1998). "Özel Eğitime Muhtaç Ço-cuklar", Ankara: Karatepe Yayinlan.

23- Sarp Bengü, "Çocukta ve Gençte Cinsel Eğitim", Esin Yayınevi, 2001.

24- Sucuoğlu, B. Küçüker, S. & Kanik, N. (1994). "Anne Babaların Özürlü Çocuklarının Eğitimine Katılımları", 1. Eğitim Bilimleri Kongresi Bildirile-ri. Çukurova Üniversitesi Yayınları, 1, 318-331.

25- Sucuoğlu, B. (2001). "Zihinsel Engelli Olan ve Olmayan Çocuk-Anne İkililerinin Etkileşim Örüntülerinin Karşılaştırılması", Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği Dergisi, 8 (1), 27-38.

26- Taşçı, Ali İhsan. "Cinsel Eğitim", Yedirenk Kitapları. 2001.

27- Uyanık, M., Sümbüloğlu, V., Kayıhan, H., Kırdı, N., Akçay, T. "Duyu-Algı-Motor Gelişimine Yaş, Cinsiyet Ve Sosyo-ekonomik Düzeyin Etkileri",Türkiye Klinikleri Pediatri Dergisi, 1(1): 19-26, 1992.

28- Uyanık, M. (Doç.Dr.), E., Tural. (Uz Fzt), "Mental Retarde Çocuklarda Fonksiyonel Bağımsızlık Ölçümü ve Çocuk Özür Değerlendirme En-vanteri'nin Güvenirlik Ve Uyum Geçerliği" Fizyoterapi Rehabilitasyon 14(2): 72-79, 2003.

29- Uyanık, M., Bumin, G., Kayıhan, H. "A comparison of different therapy approaches in children with Down Syndrome", Pediatrics International, 45(1):68-73, 2003.

30- Ural B. "Benim Çocuğum Özürlü", Sevgi Çiçekleri, Zihinsel Yetersizlik Araştırma, Eğitim ve Haber Dergisi 1996; 1(2): 93 -94.

31-Wenar, C. (1994), "Developmental Psychopathology", (3rd.ed.). New York: McGrow-Hill. http://www.curry.edschool.virginia.edu/sped/projects/ose/categories

32-DİE., ÖZİ., Türkiye Özürlüler Araştırması 2002 . Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, (2004)

33-Akkök F., (1997) Bayan Perşembeler. Metu Press Yayınları Ankara.. s: 17 – 19

34-Örsal Ö., (1998) Zekâ Engelli Çocuk Velilerinin Umutsuzluk Ve Sosyal Destek Durumlarının Belirlenmesi, Marmara Üniversitesi Yayınlanmamış Bilim Uzmanlığı Tezi,

94

Page 95: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

35-Dulsky T., (1989) Personel Hygiene and Grooming, Rehabilitation Nursing., Toronto, Mosby Company. s.266 -310..

36-Brown, D.W., Balluz, L.S., Heath G.W., Moriarty D.G., Ford E.S., Giles W.H.& Mokdad A.H., Associations between recommended levels of physical activity and health- related quality of life, findings from the 2001 Behavioral Risk Factor Surveillance System survey, American Health Foundation and Elsevier, 37, 520-528, (2003).

37-Rapp, C. E, Torres, M.M., The adult with cerebral palsy, Archives of Family Medicine, 9,466-472,(2007).

38-Hergenröder, H.& Blank, R., Subjective well-being and satisfaction with life in adults with spastic cerebral palsy: a plot study of a randomized sample, Developmental Medicine and Child Neurology, 51, 389-396,(2009).

39-Waitzman, Norman J.; Romano, Patrick S.; Scheffler, Richard M. (1994) Estimates of the Economic Costs of Birth Defects . Inquiry, 31 (Summer): 188-205

40-Cerebral Palsy (Serebral Palsi - CP) Doç.Dr.Gazi ZORER. (2007, Haziran). 20.03.2012 tarihinde http://www.ailehekimligi.com.tr/?ctrl=html&htmlıd=546&t=Serebral_Palsy. adresinden alındı.

41 - Ataman, A. "Görme Engellilerin Erken Çocukluk Eğitimi", Görme Özür-lülerin Eğitimi, Körler Federasyonu Yayını No:2, Ankara 2000.

42- Ataman, A. Editor, (2003) Ozel Gereksinimli Çocuklar ve Ozel Eğitime Giriş, Gündüz Yayıncılık.Başaran İ.E. "Eğitim Psikolojisi", Gül Yayınevi, Ankara, 1996.

43-Bayhan, P.; Artan, İ., (2004). "Motor Gelişim", Çocuk Gelişimi ve Eğitimi, Morpa Kültür Yayınları, İstanbul.

44-Mehmet H.Okuturlar, "Özel Eğitim" Okuturlar Yayınları 4-İstanbul 1968

45-Merle E.Frampton (Çevirenler: Emin Sağlamer, Gültekin Yazgan), "Körle-rin Eğitim Öğretimi", Öğretmen Kitapları - 87, Milli Eğitim Basımevi: istanbul, 1971.

46-Nelson, N. (1992). "Portage Erken Çocukluk Dönemi Eğitim Programı Kontrol Listesi" (Çev.-Düz.: N. Güven, S. Bal, N. Metin), H. Ü. Çocuk Ge-lişimi ve Eğitimi Bölümü, Ankara.

47-Özyürek, M. (1995) "Görme Yetersizliği Olan Çocuğu Bağımsızlığa Ha-zırlamak İçin Ana-Baba Rehberi", T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Ku-rumu, Ankara 1995.

48-Royal National Institute for the Blind's Early Years Series, London 1995.

49-Shore, R. (1997). Rethinking the Brain: New Insights into Early Development, Families and Work Institute, New York.

50-Shulamith, K. ve ark. (1980). "Raising The Young Blind Child. The

51-Lighthouse," The New York Association for the Blind, Human Sciences Press, New York.Taş, A. Editor, (2004) "Görme Engelliler Hakkında Görenler İçin Reh-ber", Altınokta Körlere Hizmet Vakfı.

95

Page 96: Engelsiz Engelliler Projesi Bilgilendirme Kitapçığı · Web viewYürütmekte olduğumuz ENGELSİZ ENGELLİLER PROJESİ ile Engelli vatandaşlarımıza daha kaliteli bir yaşam sunmak,

52-Trief, E. (1992). "Working with Visually Impaired Young Students",Charles C. Thomas Publisher, U.S.A.

53-Tuncer, T. "Görme Yetersizliği Olan Çocuklar", Özel Gereksinimli Ço-cuklar ve Özel Eğitime Giriş, (Edt. Prof. Dr. Ayşegül Ataman) Gündüz Eği-tim ve Yayıncılık, Ankara: 2003.

54-Varol, N. "Erken Çocukluk Döneminde Görme Bozukluğu Olan Ço-cuklar", Karatepe Yayınları, Ankara: 1996.

55-Varol, N. (1996) "Erken Çocukluk Dönemindeki Görme Yetersizliği Olan Çocukların Eğitimi", Karatepe Yayınları.

56-Yavuzer, H. (2002), "Bedensel, Zihinsel ve Sosyal Gelişimiyle Çocuğun İlk 6 Yılı" XIV. Baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul.

96