12
1 İŞSİZLİK ZAM BORCA FAİZ İŞTE KRİZ

Dosya Kriz Komitesi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Dosya Kriz Komitesi

Citation preview

Page 1: Dosya Kriz Komitesi

1

İŞSİZLİKZAMBORCA FAİZ İŞTE KRİZ

Page 2: Dosya Kriz Komitesi
Page 3: Dosya Kriz Komitesi

Birçok gelişmiş ülkede, 2011’in ilk yarısında, büyüme yavaşladı.

Duruma iyimser yaklaşanlar, bunun geçici bir süreç olduğunu

düşündü. Ancak bu iyimserlik şimdi dağılmış gibi görünüyor.

2010’da açıklanan 600 milyar dolarlık ikinci parasal gevşeme

paketi ve yaklaşık 1 trilyon dolarlık vergi kesintileri ve borç

takasları ekonomik büyümeye yalnızca yüzde 3’lük bir katkı sağlayabildi. O da sadece bir çeyrek için. Üçüncü çeyrekte ABD ekonomisi yine küçüldü.

Peki, bütün bunlara rağmen, yeni ve ciddi bir resesyonu

önleyebilmemiz mümkün mü? Bu seferki görevimiz gerçekten

imkansızı başarmak olacak

Nouriel RoubiniEkonomist

3

Kapitalizm Kendi Krizini YaratıyorKapitalizmin olumsuzluğunu dışa vuran en dramatik süreçler kriz-lerdir. Kriz kapitalist gelişme süreci içinde felaketvari bir çöküş anı değil, toplumsal varoluşu sürekli istikrarsızlığa sürükleyen kapita-lizme içkin bir eğilim olarak düşünülmelidir. Kapitalizm her 5-10 yılda bir temel araç gereçlerini yenilemek ihtiyacından ötürü kriz yaşar.

Bu yüzden kapitalizmi kimsenin krize sokmasına gerek yoktur. O, kendisini, kendi krizine doğru sürükler.

20. Yüzyılın kapitalizmi dünya çapındaki derin krizini, dünya ça-pında savaşlar çıkararak çözme yolundan başka bir yol geliştireme-miştir. Kapitalizm bugün savaşları net bir seçenek olarak kullan-mak isteyebilir ama kullanamamaktadır. Artık biyolojik yaşamın kendisi dahil her şey uçurumun kenarındadır çünkü. Savaşların yürütülmesinde nükleer silahların devreye girecek olması ihtima-li şimdilik herkesi durdurmaktadır. 1960’ların sonundan itibaren başlayan son bunalım döneminin bu kadar uzamasının maddi te-meli bu çıkışsızlıktır. Kapitalizmin yarattığı karanlık bulutlar tüm dünyanın üzerine bir karabasan gibi çökmüştür.

Son Kriz Dünyayı Nasıl Etkiledi?İkinci Dünya savaşı sonrası yaşanan yıkımın ardından kapitalizmin altın yılları geride kalmış, Dünyadaki bu kötüye gidiş bir volkan patlaması şeklinde yaşanan 2008 krizi ile zirve yapmıştır.

ABD’de ipotekli ev kredileri alanından kendini gösteren finansal kriz tüm dünyayı etkisi altına kısa bir süre içinde almıştır. Yüzyıllık şirketler kısa süre içinde bir bir iflas ettiklerini açıklarken, önde ge-len finansal kuruluşlar aynı şekilde hızlı bir şekilde batmıştır. Karl Marx’ın yazmış olduğu Kapital kitabı tekrar hatırlanarak en çok satanlar listesine yerleşmiştir. Krizin çözümü değil etkisini biraz olsun azaltmak için kaynaklar yaratılmaya çalışılmıştır. Çin tüm bunlar yaşanırken sessiz sedasız ikinci bir süper güç haline gelmek üze-re adımlar atmıştır. Amerika Vietnam’dan sonra Irak’ta da yenilmiştir.

Birçok gelişmiş ülkede, 2011’in ilk yarısında, büyüme yavaşladı.

Duruma iyimser yaklaşanlar, bunun geçici bir süreç olduğunu

düşündü. Ancak bu iyimserlik şimdi dağılmış gibi görünüyor.

2010’da açıklanan 600 milyar dolarlık ikinci parasal gevşeme

paketi ve yaklaşık 1 trilyon dolarlık vergi kesintileri ve borç takasları

ekonomik büyümeye yalnızca yüzde 3’lük bir katkı sağlayabildi.

O da sadece bir çeyrek için. Üçüncü çeyrekte ABD ekonomisi

yine küçüldü.

Peki, bütün bunlara rağmen, yeni ve ciddi bir resesyonu

önleyebilmemiz mümkün mü? Bu seferki görevimiz gerçekten

imkansızı başarmak olacak

Nouriel RoubiniEkonomist

Page 4: Dosya Kriz Komitesi

4

Dünyada nasıl bir satamama-üretememe sorunu varsa

Türkiye’de de var. Dünya, serbest piyasacı da Türkiye mi değil?

Dünya, özelleştirmeci, borsacı, sıcak paracı, IMF’ci, dış borç

bağımlısı da; Türkiye mi değil? Türkiye’nin herhangi bir sıradan

kapitalist ülkeden ne farkı olabilir? Farklı bir kapitalizmi bizimkiler mi

icat ediyor? Bizim sistemimizin hangi muhteşem yönünden ötürü kriz bizi teğet geçecek. 1970’lerde

%2 civarında olan işsizliğin dünya çapında 2000’lerde %10’un üstüne

çıkmıştır.

Yunanistan Krizinin Gösterdiği, Bu Daha BaşlangıçABD ile benzer ekonomik özellikler gösteren Avrupa ülkeleri krizin Avrupa ülkelerine ulaşmaması için olağanüstü hal ilan ederken, Av-rupa Birliği konuya kendi varlığını sürdürme koşulu olarak müda-hale ederek para birliğinin dağılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu gerçeğini ortadan kaldırmak için çalışıyor. Yunanistan’da yaşanan-lar bunun çok kolay olmayacağının göstergesi. IMF, Dünya Banka-sı gibi kuruluşlara yüklü miktarda borçlanan Yunanistan bu borcun geri ödenmesi zamanı geldiğinde iflasın eşiğine gelmiş ve bu durum tüm Avrupa’yı etkileyebilecek bir hal almıştı. Yunanistan’ı kurtar-mak için verilen yeni borcun işe yaramaması ikinci bir “kurtarma operasyonu”nun yapılmasına neden oldu. Avrupa; krizin İtalya, İs-panya gibi büyük ekonomilere sıçraması ve ardından tüm kıtayı kasıp kavurması tehlikesi ile karşı karşıya. Ortadoğu’da ise yaşanan bu gelişmeler üniversite mezunu işsiz Muhammed Buazizi adında-ki gencin kendini yakması ile alevlenmiş, halk meydanları günlerce doldurmuş ve bu ülkelerde köklü rejim değişiklikleri yaşanmıştır. Ortadoğu’da halkın işsizlik, yoksulluk ve baskılara karşı verdiği bu mücadele Ortadoğu’nun Dünya ekonomisi için ne kadar belirleyici olduğunu ortaya çıkardı. Artan petrol fiyatları, askeri harcamala-ra yapılan destekler, yaşanan siyasi kriz ve rejim değişiklikleri tüm dengeleri bozmuşa benziyor. En son olarak İsrail halkının hayat pa-halılığına karşı Mısır’da olduğu gibi meydanları doldurarak eylem-lere başlaması İsrail’in yaşadığı en büyük sorun olarak gösteriliyor.

Kriz Teğet Geçmiyor Dünya’da Kriz, Yurtta KrizKriz Türkiye’yi Amerika’dan farklı olarak finansal sektörden değil; üretim, ithalat finansmanı ve işsizlik alanlarından etkilemiştir. Hü-kümet “krizin teğet geçtiğini” savunmuş, çeşitli kampanyalarla ge-çiştirmeye çalışmıştır. Ancak o dönemden sonra çok sayıda iş yeri kapanmış, işsizlik resmi rakamlara göre %15’lere kadar çıkmıştı. İşten çıkarmalar başlamış, taşeronlaşma ve güvencesiz çalışmaya yönelik yeni düzenlemeler ortaya çıkmıştır. Krizin faturası halka çıkarılmak istenmiş fakat bu durum direnişlerin ve yeni hak müca-delelerinin önünüde açmıştı.

TEKEL işçileri işyerlerinin özelleştirilmesi ve bunun sonucunda yaşanacak özlük hakkı kayıplarına karşı Ankara’da yağmur, çamur demeden 78 gün çadırlarda kalarak direnmiş; bu durum diğer dire-nişlerede ilham olmuştur.

Hakan ÖztürkDaima Yazarı

Page 5: Dosya Kriz Komitesi

5

İşsizlik, Enflasyon ve Büyüme Açısından

Dünya Ülkeleri ve Türkiye

Harçlarına zam yapılmak istenen üniversite gençliği buna karşı sokaklara dökülmüş yapılması düşünülen %500’lük zammı geri çektirmiştir. TEKEL işçileri gibi meydanlara çadırlar kurarak mü-cadelelerine devam etmiştir.

Üniversitelerinden mezun olduktan sonra ataması yapılmayan öğ-retmenlerin başlattığı açlık grevi, atama günlerinde yaşananları, öğretmen intiharlarını ve atanmayan öğretmenlerin sayısını ülke gündemine soktu.

Hükümet bu durumu hep “ideolojik” olmakla suçlamış, bu duru-mun toplumsallaşması tehlikesine karşı baskı politikasını daha fazla arttırma yoluna gitmiştir. Kavramları tahrif ederek bilgileri çarpıtmış ve gerçeklerin peşinden gitmeyi değil halkı aldatmayı seçmiştir.

Kriz o yüzden Türkiye’ye teğet geçmemiş, tam kalbine bir hançer gibi saplanmıştır. Nasıl ki Dünyada satamama ve üretememe soru-nu varsa Türkiye’de de var.

Türkiye’de Dünyadan Daha KötüDünyanın önde gelen iktisatçıları ve dış ülke yetkilileri krizin yaşan-dığını ve bunun kaçınılmaz olarak büyüyeceğini belirtmeye devam ediyor. Hükümet yetkilisi Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve başka yetkililerin 2008 krizine benzer bir krizin geldiğini bildiren açık-lamalarına rağmen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Daha önce ‘teğet geçecek’ dedim. Bu defa pek teğet geçeceğe de benzemiyor. Daha iyiyiz, daha güçlüyüz. Hiç endişeniz olmasın” demesi bu yalanın sürdürüldüğü anlamına gelmektedir. Krizin yarattıkları ortadayken ülkenin başbakanının bu gerçeğin üzerini kapatması, iş verenlerle ağız birliği ederek aslında kriz yok, istikrar sürmeli demesi boşuna değildir. Oysaki Türkiye’de durum Dünyadakinden daha kötüdür.

Krizin en yoğun bir şekilde yaşandığı ABD’de işsizlik oranı %9,3 iken Türkiye %14 işsizlik oranı ile Dünya da en yüksek işsizlik ora-nına sahip ülke haline gelmiştir. Kriz açısından teğet geçilmiş ol-mak bir yana diğer baz alınabilecek ülkelerin iki ya da üç katı işszlik oranına sahip ülke konumundadır.

İşsi

zlik

Enfl

asyo

n

Büy

üme

ABD 9,3 1,6 -2,7Almanya 7,5 0 -5,3Japonya 5,1 -1,5 -5,4

Yunanistan 9,5 1,3 -0,8Çin 4,1 0,8 8,5

Türkiye 14 5,8 -6,5

Page 6: Dosya Kriz Komitesi

6

Tembel Değil, İşsizizİş beğenilmemesi yüzünden, tembel olunduğu yüzünden yayılan söylentiler krizin boyutlarını halk arasında maskelemek üzere icat edilmiştir. Sorun psikolojik açıklamalara havale edilemez. Sorunu-muz politikdir ve politik çözümler bulmamız elzemdir. Gerçekler ortaya çıkacak, yalancıların mumu yatsıya kadar yanacaktır.

Türkiye’de her 3 kişiden biri işsizdir. Fakat halkın tepkisini engel-lemek amacıyla resmi istatistikler ile oynanmaktadır. İşsizlik oranı sözde tek haneli rakamlara düşürülürken gerçek işsiz sayısı 10 mil-yon seviyesinde, işsizlik oranı ise %30 civarındadır. Ev kadınları işsiz sayılmamakta, işsiz gençler ve mevsimlik işçiler kapsam dışı bırakılmaktadır.

Hükümetin ideolojik olarak suçladığı halk aynı zamanda onun kandırmaya çalıştığı halktır. Halkı aldatanlara karşı gerçekleri açık-layacak ve bunu muhataplarının yüzüne çarpacak bir çalışma bu-gün öncelikli olarak ele alınması gereken bir durumdadır.

Neden Gerçekleri Açıklıyoruz Mücadele Diyoruz?

Gerçek İşsizlik Boyutu Toplumun Tavrını DeğiştirirTüm dünya ve Türkiye kapitalistleri gerçek kriz ve işsizlik rakam-larını gizliyor.

İşgücü sayılabilecek nüfus çeşitli kategorileşmelerle iyice budan-dıktan sonra, işsiz sayısının ve oranının hesaplanmasına geçiliyor. Rakamların gerçek boyutu kesinlikle ortaya çıkmıyor. Hesaplama-lar, iş bulunması gereken işgücü kabul edilebilecek insan sayısını düşürmeye çalışarak işe başlıyor.

Gizlenen rakamlar nedeniyle; halkın tepki vermesi engelleniyor. Çözüm bulunamayan işsizlik yüzünden intihar edenlerin sayısı art-maktadır. Yoksulluk ve açlık artıyor. Açlık nedeniyle ölümler gün-deme geliyor.

Avro Bölgesi genelinde emek, sermaye karşısında yenilgiye

uğradı. Yeniden birleşme sonrası emek baskılama politikalarını

sertleştiren Almanya rekabette üstün geldi. Avro Bölgesi

Almanya’nın, çevre ülkelerinin cari açıklarını finanse ederek

sürekli cari fazla verdiği bir alan haline geldi. Para birliği Almanya için, öncelikle kendi çalışanlarını

yoksullaştırma şartıyla, komşuyu, ülkeleri fakirleştirme politikasıdır.

İşgücüne Dâhil Olmama Nedenleri

15 + yaş / Bin 2009İş bulma ümidi yok 757

İş aramayıp çalışmaya hazır olan

/ Diğer 1.304

Ev işleri ile meşgul 12.101Mevsimlik çalışan 87

Öğrenci (eğitim-öğretim) 3.967

Emekli 3.622Özürlü yaşlı veya hasta 3.396

Ailevi ve kişisel nedenler 1.465

Diğer 239

Londra ÜniversitesiCostas Lapavitsas

Page 7: Dosya Kriz Komitesi

7

Kadınları İşgücünden Saymama Tavrını YenmeliyizTürkiye’deki var olan hükümet muhafazakar bir yönetim anlayışı ile kadının geleneksel rolü, eğitim düzeyinin yetersizliği, bilgi ve beceri eksikliği gibi verili durumları ilerletmeye uğraşmadan sadece istatistiki imkânları kullanarak sorunun üstünü örtüyor.

Geleneksel tarım sektöründe işgücünün %45 lere varan kısmı aile işletmelerine dayalı üretim yapan küçük ölçekli kadın istihdam eden yoğun şekilde “ücretsiz aile yardımcıları” kullanan, mevsimlik dalgalanmalara tabi bir istihdamı sürdürmektedir. Ortaya çıkan bu tablo işgücünde ciddi bir fazlalık yaratmaktadır ve bu fazlalığın so-runları gitgide büyütmektedir.

Erkek egemenliği ile ortak bir tavır geliştiren kapitalist sistem ka-dınları işgücünün tamamen dışına iterek sorunların büyümesine neden oluyor.

Geleceği Çalınan Milyonlarca Üniversiteli Gençle Derdimiz OrtakÜniversite mezunu genç işsizlik oranı daha fazla artış göstermiş-tir. Eğitim yolu ile bir gelecek hazırlama umudu olan milyonlarca gencin sorununu devlet çözmenin ötesinde “her mezun olana iş bulmak zorunda değiliz” diyerek geçiştirmekte ve çözümsüz bırak-maktadır.

Page 8: Dosya Kriz Komitesi

8

Güvencesizleştirme Artıyor İşsizler Ordusu Büyüyorİşsizlik özel sektörün kar mantığına terk edilemez. Hükümet TE-KEL işçilerinde olduğu gibi kamu sektöründe çalışan binlerce emekçiyi 4-C statüsüne geçirerek iş akitlerini yenilememenin pe-şindedir. Milyonlarca kamu çalışanı bu tehdit altındadır.

Yüksek işsizlik oranı ile emekçilerin güvencesiz çalışma koşulları-na razı edilmeye zorlanıyor. Hükümet tarafından kıdem tazminatı hakkının alınmaya çalışılması, kıdem tazminatı ödemeden işçi çı-karmak, geçici sözleşmeler yapmak, prim yüklerinden kurtulmak, sendikalaşmanın önüne geçilmesi, grev ve direniş haklarının engel-lenmesi sermaye kesiminin ve hükümetin en belli başlı politikala-rından biri olmaya devam ediyor.

Borçların yapılandırması ve çeşitli vergi afları ile süslenen Torba yasa ile emekçilerin haklarının çalınmasına hız verildi. Belediye iş-çilerine yol görünürken, engelliler işsizliğe mahkum ediliyor, mes-lek liselerinde sömürü artıyor, kuralsız çalışma kural haline getiril-meye çalışılıyor.

Bölgeler Arası Eşitsizlik Tüm Toplumu EtkilerKürt halkının ülkenin doğusunda verdiği kimlik mücadelesi devletin ağır baskısı ile karşı karşıya kalmaktadır. Bölge insanının gördüğü sistematik baskı kırdan kente göçü hiç beklenilmeyen ölçeklere ta-şımaktadır. Bu sorunun etraflıca ele alınması ortaya çıkarılması için.

En Büyük Tuzak: BorçlandırmaHükümetten, yani devletten, yani halktan, yani bizden finansal sektöre trilyonlarca dolar destek yapılıyor. Bizler finansal sektöre kolay ve ucuza destek olmak istemiyoruz.

Türkiye’de aşırı borçlanma ve cari açık artmaktadır. Veriler üretim üzerinden değil tüketim üzerinden hesaplanarak elde edilmekte-dir. Üretim ve tüketim arasında olması gereken denge açıklanan rakamlarda ortaya konulmamaktadır. Borçlanarak krizin ortasına hızla sürükleniyoruz.

Türkiye ekonomik anlamda, diğer bazı ülkeler kadar güçlü

değil. Dünyaya vadedebileceği aşırı değerli bir şeyi de yok. Daha öncesinde Avrupa’ya gitmiş olan insanlarınızdan bir kısmı ülkenize

geri dönecek. Çünkü Almanya’da, Hollanda’da ya da diğer

ülkelerdeki işlerini kaybediyorlar. Daha fazla orada yaşamayacak

ya da buradaki ailesine daha fazla para gönderemeyecek duruma

gelecekler. Bu yüzden de bazıları geri dönecek. Muhtemelen

bir kısmı dönmüştür bile. Tabii onların geri dönmesi, Türkiye’deki

mevcut sorunları daha da artıracaktır. Çünkü zaten çok sayıda üretmeyen, işsiz insan

var. Zaten burada yaşayanların işi yokken, bir de Almanya’dan

gelenlerin iş bulması temelli zorlaşacak. Kısacası bu süreç,

Türkiye gibi bir ülke için kesinlikle iyi olmayacak.

Immanuel WallersteinSosyolog

Page 9: Dosya Kriz Komitesi

9

Ekonomik büyüme en genel tanımıyla üretimde ve kişi başına

düşen milli gelirde gerçekleşen artışla beraber ekonominin

üretme ve harcama kapasitesinin genişlemesidir. Önemli olan

üretim ve tüketim hacmindeki bu genişlemenin birlikte ve dengeli

bir şekilde olmasıdır. Ama bu şekilde dengeli büyüme genellikle

gelişmiş ekonomilerde mümkün olabilmektedir. Türkiye gibi aşırı

borçlanan ve cari açığı sürekli artan ülkelerde ise bu genişleme daha çok harcama kapasitesinde

tek yönlü artış şeklinde gerçekleşmektedir. Türkiye’de

milli gelir hesaplamalarında elde edilen oranlar esas olarak

harcamalar yöntemiyle elde edilen oranlardır; yani veriler

üretim üzerinden değil tüketim üzerinden hesaplanarak elde

edilmektedir. Aynı oranlar üretim üzerinden hesaplandığında

ortaya bambaşka veriler çıkmaktadır.

Çiğdem Şahinİktisatçı

Asıl Büyüyen Borçlanmanın KendisidirBüyüme gelir dağılımındaki adaletsizliğe çözüm bulmamaktadır.

Büyüme kısa vadede sermayeye hizmet eden ama uzun vadede serma-ye de dahil bütün ekonomiye zarar veren bir olgu haline gelmektedir.

Var olan cari açıkla, üretmeyen, istihdam yaratmayan, sadece özel-leştirme ve borçlanma yoluyla kendini finanse ederek ayakta kala-bilen bir ekonomik yapıyla Türkiye dünya çapında söz konusu olan krizden ciddi anlamda etkilenecektir.

Page 10: Dosya Kriz Komitesi

10

960 kişilik kadroya14 bin başvuru

Batman

İş-Kur verileri TÜİK’i yalanlıyor. İşsizlik oranının tek haneli sayı-lara indiği reklamlarının yapıldığı şu günlerde İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun açtığı 4 aylık, çalışma ve sağlık güvencesinin bu-lunmadığı düşük ücretli (701 TL) işlere dahi açılan kontenjanın on katından fazla başvuru oluyor.

Batman’da, kamu kurumlarında dört ay çalıştırılmak için açılan 960 kişilik kadroya 14 bin kişi başvuruda bulununca kura çekimi miting alanına dönüştü. Dört ay süresince 701 lira maaş alacak adaylar, kurada adlarının çıkmasını saatlerce bekledi.

Batman İşkur Müdürlüğü tarafından Milli Eğitim, Orman ve Su İşleri, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Müze Müdürlüğü’nde 4 ay süreyle asgari ücret maaş ödenerek istihdam edilecek 960 kişi için açılan kadroya 14 bin kişi başvurunca Meslek Eğitim Merkezi bahçesinde kura çekimi yapıldı. Batman İşkur Müdü-rü Besim Eviz, alınacak 960 kişinin dört ay süreyle çalışacağını söyledi. Eviz, “Tabii biz bunlarla yetinmeyeceğiz, ek ödenekler noktasında talebimiz oldu. Tabii planlanan 960 kişilik istihdam programı devreye girdi. Bundan sonra altı aylık, sekiz aylık pro-jeler şeklinde tüm kamu kurum kuruluşlarında kolektif bir mü-cadele içerisinde bu işsizlikle mücadeleyi sürdüreceğiz. Yaklaşık 14 binin üzerinde başvuru oldu. Bunlardan Batman ve ilçeleriyle birlikte geçici olarak 960 kişi istihdam edilecek” dedi.

Kurada adının çıkmasını bekleyen işsizlerden Abdurrahman Biçer, “Sabahtan beri ismimizin kurada çıkmasını bekliyoruz. Allah’tan ümit kesilmez. İki yıldan beri işsizim, inşallah iş bulurum” diye konuştu. Yaklaşık 4 saat süren kura çekiminde adları okununlar sevinirken, binlerce kişi ise hayal kırıklığı yaşadı. (Yarın)

Page 11: Dosya Kriz Komitesi

[email protected] w 0507 695 33 27www.twitter.com/emekci_hareketwww.facebook.com/EmekciHareketPartisi

Page 12: Dosya Kriz Komitesi

12