14
SDÜ Fen-Edebiyat Sosyal Bilimler Dergisi 2003, ss 113-126. ve YAHYA'NIN Ahmet ARI* ÖZET mecaz ve isliareler/e önllii dili üzerinde için genel olarak dini-tasavvufi bir özellik Divan ve ld- (din bir tamife tabi ve buna olarak Id-dini ve mutasavvif. genel modaya takdim temalar ele bu tasnif ve takdimin, birta/am Bu Ya!zyd hareketle, söz konusu ederek tasavvzifi ve mutasavvif esas olacak bir hareket tespitine kelimeler Divan Dini-Tasavvzy1 Din Yahyd. Divan bir gelenek ve bu gelenek içerisinde ortaya konan ürünleri inceleyebilmek/ yorumlayabilmek için önce Divan bilmek ve anlamak dünden bugüne genel kabul bir Bununla birlikte bu politik etmenlerin büyük oranda rol Divan çok ve zaman bu birbirine tamamen yol Divan politik etmenlerin rolünü en etkili ve en çok seslerden örneklerle ortaya koyan Walter Andrews der: divan hep siyasal bir konu ve * Yard. Doç. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi. SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

  • Upload
    others

  • View
    20

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

SDÜ Fen-Edebiyat Falı.1iltesi Sosyal Bilimler Dergisi 2003, Sayı:B, ss 113-126.

DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve ŞEYHÜLİSLAM YAHYA'NIN ŞİİRİ

Ahmet ARI*

ÖZET

Tasavımjım mecaz ve isliareler/e önllii dili üzerinde geliştiği için genel olarak dini-tasavvufi bir özellik taşımasma rağmen Divan şiiri. dini-tasavı1(/i ve ld­dini,iırofane (din dışı) şeklinde bir tamife tabi tutulmuş ve buna bağlı olarak bazı şiirler dini-tqsavvzgı bazıları Id-dini ve bazı şairler mutasavvif. bazıları genel modaya uymuş şeklinde takdim edilmişlerdir. Şiirde kullanılan temalar doğndtuszmdaki zızantılarıy/a ele almdığında bu tasnif ve takdimin, birta/am çelişkiler içerdiği anlaşılma/,1adır. Bu yazı, Şeyhülisldm Ya!zyd 'nın şiirinden hareketle, söz konusu çe/iş/,i/ere işaret ederek tasavvzifi şiir ve mutasavvif şair değerlendirmelerine esas olacak bir hareket no!..1ası tespitine katkıyı

amaçlamaktadır.

Arıalıtar kelimeler

Divan Şiiri, Dini-Tasavvzy1 Şiir, Din Dışı Şiir, Şe;/lıiilisldm Yahyd.

Divan şiirinin bir gelenek şiiri olduğu ve bu gelenek içerisinde ortaya konan ürünleri inceleyebilmek/ yorumlayabilmek için önce Divan şiiri geleneğini bilmek ve anlamak gereh.1:iği şeklindeki düşünce, dünden bugüne genel kabul görmüş bir düşüncedir. Bununla birlikte bu geleneğin değerlendirilmesinde politik etmenlerin büyük oranda rol oynaması, Divan şiirinin çok farklı şekillerde yorumlanmasına ve çoğu zaman bu şiir

hakkında birbirine tamamen zıt yargılara vanlmasına yol açmıştır. Divan şiirine bakışta, politik etmenlerin rolünü en etkili ve en çok yankı uyandırmış seslerden seçilmiş örneklerle ortaya koyan Walter Andrews şöyle der: "Osmanlı divan şiirinin yorumlanması, hep siyasal bir konu olmuştur ve

* Yard. Doç. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi.

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 2: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji....

bugün de öyledir. Divan şiirine ilişkin devraldığımız varsayımların

birçoğunun politik niteliğini açıkça görüp kabul etmezsek, divan şiirinin anlamını ve işlevini yararlı bir şekilde 'anlama' yolwıda ileriediğimiz yanılsamasından kurtulamayız. " (200 1 :28).

Yalnızca 19. yüzyılın ilk yarısına uzanan çok sert ve keskin, fakat eksik ve taraflı olduğu artık kabul edilen bir eleştiri hareketinden edinilen anlayışla varılan yargılar Divan şiirini değil, yargı sahiplerinin bakış açılarını veya ortaya kondukları dönemde geçerli olan dünya görüşünü yansıtmaktadır. Hareket noktası nesnel olmayan ve karşıtlarının çıkması da kaçınılmaz olan bu eleştiri sürecinin sonucunda okuyucu ve bilhassa edebiyat öğrencisi, Divan şiirine ilişkin alt katmanlara uzanan bir çelişkiler yumağı ile karşı karşıyadır. Temel problematikleri çözernemiş hatta yeni problemierin dağınasma sebep olmuş bu eleştiri perspektifinde en azından düzeltmeler yapılmasını öngören çalışmaların artması sevindiricidir. Biz de bu amaçla Divan şiiri ve şairinin değerlendirilmesinde önemli bir yer tutan ve çok farklı hatta çelişkili yorumlarla Divan şiirine ilişkin temel problematiklerden biri haline gelen tasavvuf, tasavvufı şiir, mutasavvıf şair konusuna, bu konuda çok iyi bir örnek teşkil ettiğini düşündüğümüz Şeyhülislam Yahya'nın şiirinden hareketle yeni bir bakış açısı getirmeye çalışacağız.

Bilindiği gibi Divan şiirinin geleneği veya estetiği yahut kısaca şiir dili, genel olarak dini-tasavvufı bir özellik taşıdığı için tasavvuf, Divan edebiyatının temel kaynaklarından biri olarak gösterilmiştir. Tarihi süreç incelendiğinde de görüleceği gibi İslam dünyasında tasavvufı bakış tarzı XI. yüz,yıldan itibaren edebi sahada da kendisini hissettirerek hakim bakış tarzı haline gelmiş ve bilhassa gazel, tasavvufı dokuyu en çok barındıran nazım şekli olmuştur. Osmanlılara gelene kadar hayli gelişen ve bu gelişmeye paralel olarak incelikli ve karmaşık bir hale gelen tasavvuf sistemi veya tasavvufı bakış tarzı, geleneğin bir devamı olan Divan şiirinde de göz ardı edilemeyecek bir yere sahip olmuş ve genelde Divan şiirinin, özelde gazelin yorumlanmasında bir hareket noktası teşkil etmiştir.

X. yüzyıldan itibaren oluşmaya başlayan ortak İslam medeniyetinde devlet, millet, siyaset, idare, askerlik, iktisat ve edebiyat kavramına bağlı her türlü oluşumu İslam dininin belirlediği; Osmanlının bireysel, toplumsal ve kültürel hayatında dinin ne denli etkili olduğu ve tasavvufun da Osmanlının din görüşünün ayrılmaz bir ·parçası olduğu düşünüldüğünde, Divan şiirinin dini-tasavvufı yönü ortaya çıkar. Kısaca Osmanlının toplumsal hayatının sanatla örtüşen yanını büyük ölçüde tasavvuf sağlamıştır. Divan edebiyatma din ağırlıklı bir edebiyat denmesinin esas sebebi de budur. Nitekim Divan şiirinin artık klasikleştiğinin söylendiği 16. yüzyılda yazdığı tezkiresiyle, şiir

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 3: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

AlunetARI 115

sanatına dair çok önemli bilgiler de vererek, Divan şıırının kendi dönernindeki eleştiri kıtlığına tek başına büyük malzeme kazandıran Latifi (1491-15 82)'nin, Divan şiirinin dini-tasavvufi yönü veya şiirdeki mecaz­hakikat kurgusu hakkında söylediklerine bir göz atalım: "İrfan zümresi için gizli ve saklı değildir ki, şiirin konularının ve malzemelerinin çoğu mahbub ve içki gibi sözler ve şarap ve sevgili gibi mecaz/ardır. Eski üstadların en büyükleri, halkı yanzitmak için1 sözlerini mecaz giysisine büründürmüştür. " (Andrews 2001: 1 09).

"Şu bilgili şairler ve gerçeği dile getiren söz ustaları, şiir sanatları ve güzel hikayeler ile gerçek hazinelerini bildirip incelikierin sembollerini gizleyip bazan mesnevi nazım şekliyle tasavvuf erbabının mertebelerini bildirir, bazan da manalı beyitlerle gafılleri uyarırlar. Kimi zaman da güzelliği ve aşk hallerini sebep edinip güzelierin il.şıklara nazlanmalarını, aldırmazlık ve edatarını dile getirirler. ( ... ) Bunların her ne kadar görlinüşte sözleri, güzel ve onun ayva tüyleri ile benlerini övmekse de aslında manen yüce yaratıcıyı övmektedirler. ( ... ) Kısacası güzellik, alımlılık, çekicilik, ve tatlılık il.rifle Allah arasında bir şekildir. Kuşkusuz mil.na ehli şekilde kalınayıp her güzelin yüzünde ilahi güzelliğin pırıltılarını, mutlak güzelliğin n url u sırlarını seyr eder." (isen ı 999: 9-1 0).

Hatta Latifı, döneminin ( zamane) şair lerini, şiirlerinde kullandıkları kelimelerin birinci anlamlarının tasavvufı örüntüye bağlı olmarnası sebebiyle kınar:

"Ama, eskinin önde gelen (hoca) şairlerinde görüldüğü gibi, (zamanımızın) şiirleri de, tevriyelere ve tezatlara sahip olmalıdır. İçkiden, meyhaneden, şaraptan ve kadehten söz ederken, ilah! aşkla sarhoş

olmanın çekiciliklerine ve ilil.hl aşk kadehine hayranlık uyandırmaiıdır ... Bu kimselerin (zamanenin) sözleri ve şiirleri mecaz! manalar taşımıyor, düpedüz tek yönlü istiarelerden ibaret..." (Andrews 200 ı: 1 08).

Hal böyle iken yukarıda sözünü ettiğimiz eleştiri anlayışıyla Divan şıırı, dinl-tasavvufi ve la-dinl/profane (din dışı) şeklinde bir tasnif e tabi tutulmuş ve buna bağlı olarak bazı şiirler dini-tasavvufı, bazıları la-dini ve bazı şairler rnutasavvıf, bazıları genel rnodaya uymuş şeklinde takdim edilmişlerdir. Hatta bu konuda derecelendirrnelere gidilmiş, 'gerçi pek çok şair tasavvuf konusunu işlemiş, ama falanca -sözü edilen- şair gerçek bir mutasavvıf idi' şeklinde değerlendirmeler de yapılmıştır. Ölçü ise genellikle şairin, kaynaklar vasıtasıyla intikal eden, gerçek hayattaki tutumudur. Bu tasnifi ve takdirni, şiirde kullanılan temalar (aşk, sevgili, şarap)

1 Buradaki 'yanıltmak için' ifadesinin, 'idrak ederneyecek durumdakilerin yanlış aniayıp isteomedik yollara sürüklenmelerini engellemek için' şeklinde anlaşılması gerektiğini belirtmekte fayda vardır.

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/8

Page 4: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

116 Divan Edebiyatı'nda Diııf-Tasavvufi Şiir Tasnifi ....

doğrultusundaki uzantılarıyla düşündüğümüzde büyük bir çelişki ile karşılaşırız. Bu durumun bilhassa edebiyat öğrencisinin kafasında büyük bir soru işareti oluşturduğu ve Divan şiirinin tanınmasını güçleştirdİğİ açıktır. Bir anlamda her beytİn müstakil bir şiir hüviyeti taşıdığı Divan şiiri için, böylesi bir eleştiri anlayışı yeterli olmasa gerektir. Çünkü hakim bakış tarzı dini-tasavvufi olan, tasavvufun mecaz ve istiarelerle örülü dili üzerinde gelişen bir şiir dünyasında, "mistik yaşantının ifadesi olmayan en dünyevf şiirlerde bile kullanılan kelimeler tasavvufi çağrışımlara her zaman açıktır" (Macit 2002:50). Sözgelimi tasavvufla ilgisi olmadığı veya şiirinde

tasavvufa yer vermediği söylenen Nedim'in bir beytini ele alalım: O şuhun sunduğu peymdneyi redd etmezüz elbet 1 AnımZa böylece ahd etmişiz

peymdnımız vardır (Macit 1997:286). Bu beyit Nedim Divanı'nda değil de tasavvufla ilgisi olduğunu bildiğimiz bir şairin divanında yer alsaydı,

kolayca 'elest bezınİ'nde gerçekleşen akitleşmeyi hatırlar ve beyte tasavvufı bir yorum getirirdik. En azından beyİtte geçen ahd ve peyman sözcüklerinin uyandırdığı çağrışımı gözden uzak tutmazdık Fakat Nedim'in tasavvufa yer vermediği söylendiği için, böyle bir yorum yapılamayacağı şeklinde bir anlayış hakim olmuştur. Bu anlayışın ise başta sözünü ettiğimiz genel kabulle uyuşmadığı; şiir diline, geleneğe ters düştüğü açıktır. Diğer taraftan Divan şiirindeki bu dini-tasavvufı örüntü sebebiyle her şiiri/beyti, mecaz­hakikat kurgusu çerçevesinde yorumlamamız da doğru olmasa gerektir. Aksi takdirde geleneğin bizzat içinden gelen "Sıifi mecaz anladı ydre muhabbetim 1 Alemde kimse bilmedi gitdi hakikatim" (Fevri) (Pala 1999:295) gibi itirazlara kulak tıkamış, dahası şairi/sanatkarı tamamen ortadan kaldırmış oluruz ki, bunun da hiçbir eleştiri anlayışında yeri olmasa gerektir. Fakat ne yazik ki pek çok meselemizde olduğu gibi Divan şiirinin genel değerlendirmesinde olsun, tek tek şairler hakkında varılan yargılarda olsun ifrat ve tefritten kurtulamadığımız açıktır. En azından yukarıda sözünü ettiğimiz yetersiz eleştiri perspektifinin etki-tepki bağlarnındaki devamı pek çok sorunun cevapsız kalmasına, hatta yeni soruların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu konuda Şeyhülislam Yahya ve şiiri önemli bir örnek teşkil etmektedir.

Şeyhülislam Yahya (1561-1644),2 Divan edebiyatının önde gelen şairlerindendir. Osmanlı ilim ve idare sahalarında önemli hizmetlerde bulunmuş bir aileden gelmekte olup babası Bayramzade Zekeriya Efendi (1514-1593) de şeyhülislamlık makamında bulunmuş ve aynı zamanda şairdir. Osmanlı devletinin· en ihtişamlı devrinde dünyaya gelen ve bu

2 Hasan Kavruk, ŞeyhUlislam Yahya'nın doğumu için kaynaklarda yer alan iki tarihten 969/1561 tarihinin doğruya daha yakın olduğunu belirtmektedir (200 1 :XIII).

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 5: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

Alunet ARI 117

ihtişama paralel olarak mükemmel bir şekilde yetiştirilen Yahya Efendi, şairliği yanında bilim adamı olarak da önemli bir yere sahiptir. Üç kez şeyhülislamlık makamına getirilen Yahya Efendi, Naima'nın ifadesine göre Ebussuud Efendi'den sonra gelen şeyhülislamiarın en büyüğüdür

(1968:1610). Gerek devrinin kaynaklarında gerekse kendinden sonraki kaynaklarda, kendisine bilhassa gazel tarzında tartışmasız bir üstünlük atfedilen Yahya Efendi'ye edebiyat tarihimizde ölümsüz bir yer kazandıran eseri divanıdır. Bu divan çok az şaire nasip olacak şekilde günümüzde üç ayrı çalışmaya konu olmuştur (Kavruk 2001; Ertem 1995; Bayraktutan 1985, 1990). Bu çalışmalarda divan neşri esas alındığından şiir incelemesine fazlaca yer verilmemiştir. Gerek bu çalışmalarda gerekse çoğunlukla ilahi­beşeri aşk çerçevesinde kendisine sık sık atıf yapılan yazılarda Şeyhülislam Yahya ve şiiri hakkında yapılan yorumlar, sözünü ettiğimiz eleştiri perspektifinin dışına pek çıkamamış, hatta karışıklığı daha ileri boyutlara taşımıştır. Sözgelimi tasavvufa pek fazla yer vermediği, adet kabilinden tasavvufa girdiği şeklindeki yorumları okuyan bir edebiyat öğrencisinin, "Mescidde riya-pfşeler etsin ko riy{ıyı 1 Meyhaneye gel kim ne riya var ne mür{ıyf" (G. 432/1)3 beytini veya "Swı sagarı sakf bana mestdne desinler 1 Uslanmadı gitdi gör o dfvane desin/er" (G. 92/1) beytini görünce kafasının karışmaması mümkün değildir. Diğer taraftan "Gazelleri okunduğu zaman bir şeyhülis!amın yazomayocağı derecede rinddne ve aşıkane bir ruh s ezilir. " (Ertem, l995 :XIII) şeklindeki yargılar ise sadece Şeyhülislam

Yahya hakkında değil, genel olarak Divan şiiri hakkında da daha ileri boyutlarda karışıklığa sebep olmaktadır. Bilindiği gibi, aşıklık ve rindlik Divan şairlerinin en önde gelen vasıflarıdır. Divan şairi_ aşık tipini bizzat kendisi temsil eder. Riodanelik ve aşıkaneliğin kime yakıştırılacağı

konusunda bir ölçü fikri de barındıran bu hüküm, bütün olarak şiir

diliyle/gelenekle, dolayısıyla başlangıçta sözünü ettiğimiz genel kabulle bağdaşmadığı gibi, ortaya konan istatistiklere de ters düşmektedir. Merhum hocamız Harun Tolasa, XVI. yüzyıla ait üç tezkire üzerinde yaptığı tespitlerle şairlerin çoğunluğunu üst yöneticilerin, kadıların ve müderrislerin oluşturduğunu belirtmektedir. (2002:81-120). Mustafa isen tarafından tezkirelerin tümüne göre yapılan bir başka çalışmada ise şairlerin meslekleriyle ilgili olarak tek tek sayılar ve oranlar verilmektedir. Buna göre ilmiyye sınıfı 1147 şair ve %36'lık bir oranla birinci sıradadır (1997:221-229). Bu durumda bütünüyle Divan şiirini yakıştırabileceğimiz şair sayısı oldukça azalmaktadır. Şiirin bir sanat faaliyeti olduğunu, bedii unsurlar ve hazlar taşıdığını, kurmaca bir yapıya sahip bulunduğunu göz ardı eden böyle

3 Beyiderden yaptığımız alıntılar için Şeyhtilislam Yahya Divanı'nın (Kavruk 2001) neşri esas alınmıştır.

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 6: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

118 Divan Edebiyatı'nda Dinf-Tasavvufl Şiir Tasnifi. ...

bir hareket noktasının bizi çıkınaziara sürüklernesi kaçınılmazdır. Üstelik böyle bir anlayışın Divan şiirinin kendi dönemindekinden daha aşağıda kaldığı da söylenebilir.4 Walter Andrews'nun "Herhangi bir şiirde tasavvufi-dinf yorumım üstünlüğü, birincilliği sorgulanabilir, ama böyle bir yorum potansiyeli barındırmayan bir şiir bulmak güçtür. " (200 1: 1 07) tespitinde olduğu ve bizim de yukarıda belirttiğimiz gibi, Divan şiirinin ana dokusunu tasavvuf oluşturmaktadır. "Şair/erin toplumdaki hüviyetleri, yani mutasavvıj, alim, devlet adamı veya serbest tavırlı bir kişi oluşları onların şiirlerindeki bu ana dokuyu artırmış veya azaltmıştır. Farklılık hemen hemen sadece buradadır. " (Karaismailoğlu 200 ı: ı ı ı).

Eski kültürden gittikçe uzaklaştığımiz günümüzde, Divan şiirine ilişkin -bilhassa gazelde genel yöneliş haJindeki aşk veya şarap

kavramlarının özellikleri ve boyutları gibi- bazı hususları açıklamakta

güçlüklerimiz olduğu bir gerçektir. Şeyhülislfun Yahya örneğinde olduğu gibi rindane ve aşıkane olduğu belirtilen şiirlerin tasavvufi özelliklerden uzakmış gibi tanıtılması, yani riodanelik ve aşıkanelik ile tasawufi neşvenin birbirinden ayrılması, söz konusu güçlüğü daha da artırmaktadır. Mesela Divan edebiyatındaki en güzel sakinfunelerden biri olduğu söylenen Şeyhülislam Yahya'nın Sakfnamesi, diğer şiirlerinden ayrı tutulur ve tasawufi bir şiir olduğu söylenir. "Şiirlerinde tasavvufi ımsw·lardan yeri geldikçe jaydalanmıştzr. Fakat onda tasavvuf esas değildir. Tasavvufi an!atınıın en yoğun olduğu manzumesi Saki-namesidir. " (Kavruk 200 ı :xxvi). Burada ayırt edici özellik nedir? Yani Sakinarneyi tasawufı yapan özellik ile tasawufun onda esas olmadığını söyleten diğer şiirlerindeki farkhlık nedir? Sakinarnede yer alan Kanı sakiya ol mey-i ruh-balış/Odur salik-i raha gül-gim ralış/i Ki levs-i Jıevadan bizi ide pak/Ruh-ı zerdimiz eyleye tab-nak (39,44) beyitleriyle, gazellerinde yer alan Bir cam ile yad itse eger sakf-i meclisiEy/erdi gönül gussa-i devranı jeramitş (163/2) Yahya ko ma elünden . ayagı ki olmaya/Cam-ı şarab-ı na b gibi daji 'u 'l-gumum (250/5) beyitleri arasında tasavvufi olup olmama bakımından ne fark vardır? Tespitierimize göre Yahya'nın gazellerinde 210 beyit şarapla ilgilidir. Bunları Sak1name ile karşılaştırdığımızda şarap veya şarapla ilgili direkt olarak kullanılan mey, biide, şarab, hum, mül, saki, cam, sahbii, sagar, peymane, mey-gede, mey-Jıane kelimelerinin ortak olduğunu gördük. Bunun yanında nitelendirmelerde ve teşbihlerde de çok yakın bir benzerlik ve

4 "Mescidde riyii-pişeler etsin ko riyiiyı 1 Meyhiineye gel kim ne riyii var ne müriiyi" beyti sebebiyle Fatih Camii'nde bir vaizin Yahya Efendi'yi kafırlikle suçlaması üzerine, beyitteki manayı anlayan cemaatın bir kısmının "Böyle bi'­pervahk ve müfti-i asrı tekfır etmek ne demektir." (Ertem 1995:XIII) diye kızarak camiden çıkıp gitmesi hadisesine atıfta bulunulmaktadır.

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 7: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

Alunet ARI 119

ortaklık söz konusudur. Şarabın içtenlikle arzu ve talep edilmesi; gam giderici, rahatlatıcı, şifa verici ve içmesinin hoş oluşu; neşe ve sevinç kaynağı, rı1h-bahş ve gamzenin onunla mest olması; ateş, Hile, gül, parlak, nurlu, güneş, ay ve mum olarak nitelendirilmesi hep ortaktır. Bu durumda Yahya'nın şiirinin tasavvufi olup olmadığı konusunda yapılan değerlendirmelerde ölçünün ne olduğu netlik kazanmamaktadır. Benzer bir durum, Şeyhülislam Yahya'nın işlediği aşk hakkında yapılan yorumlarda da kendini göstermektedir: "Şeyhülis!am Yahya'nın gazellerinde esas konu aşktır. Bu aşk tamamiyle maddi ve beşeri aşktır. Uzun yıllar meşfhat makamında bulunmasma rağmen ilahf aşka yönelmemiştir. " (Bayraktutan 1990:57-58). "Gazellerindeki konular, bizzat kendisinin gördüğü, duyduğu ve yaşadığı şeylerdir. " "Gazellerde rastladığımız aşk tabif yani beşeri aşktır. İlahi aşka pek yer vermemiştir." (Ertem 1995: XVII,XVIII).

Bu yargılara esas olan ölçünün ne olduğunu bilmiyoruz. Eğer söz konusu aşk beyitlerinde ön plana çıkarılan kadın güzelliği dolayısıyla bu yargıtara varılmışsa, en eski mitolojilerden başlayarak hemen hemen bütün dünya felsefelerinde ve edebiyatlarında üstün tutulan kadın güzelliğinin,

Divan edebiyatında da çok önemli bir yere sahip olduğunu hatırlamak gerekir. Bilindiği gibi Divan edebiyatında tabiattan şiir, mana ve düşüneeye kadar pek çok konunun tavsifınde; şehzade, sultan, din büyüğü ve Hz. Peygamber hatta Hak övgüsünde kadın güzelliğine ait unsurlardan ve

1

benzetmelerden istifade edilir. Nitekim kadın şairlerimiz de sevgiliyi, erkek şairlerin kullandıkları teşbih ve hayallerle vasıflandırmışlardır. Dolayısıyla sadece bu durumu dikkate alarak oluşturulacak bir ölçü, tereddütleri ve çelişkileri ortadan kaldırmaya yetmeyecektir. Aslında Divan şairleri

şiirlerinde bu konulara değiıırniş, tereddütleri ortadan kaldırmaya yarayacak ipuçlarını bize sunmuşlardır. Şeyhülislam Yahya'da da bunun örneklerine rastlanır: Mail olmaz dil zen-i dünyaya bir hüb anlayup/Bade-i gajletle medhiiş olmayan itmez galat (G. 166/4) veya Tarik-ı aşkdan itme tecavüz ey YahyaiKi sana ralı-ı Hudti bil bu Mb ile açılur (G. 125/5). Görülüyor ki Yahya Efendi'nin işlediği aşk hususunda söylenenlerle, değerlendirmede ilk dikkate alınması gereken kendi söyledikleri arasında çelişki oluşmak1:adır. Şairin bu konudaki anlayışını ve yönelişini değerlendirmede büyük katkı sağlayacak başka örnekler de vardır.5 Ayrıca hayatına ait bazı hususiyetler; mesela ilk fetvası6 daha sağlıklı değerlendirmeler için yol gösterici olabilir.

5 Bu örneklerden bazıları için bkz. G. 57/5, 176/3,264/1, Müf. 9. 6 Yahya'nın ilk fetvası: "Mükellef üzerine evvel vacib nedür beyan buyrıla",

el-cevab: "Evvel vacib ma'rifetu'llahdur" (İnal1334/1918:7)

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi ~osyal Bilimler Dergisi/B

Page 8: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

120 Divan Edebiyatı'nda Dinf-Tasavvufi Şiir Tasniji ....

Elbette maksadımız yukarıdaki alıntılarda yapılan yorumları

eleştirrnek değil. Bunları mevcut eleştiri perspektifmin eksikliğine/yanılgılarına dikkat çekmek ve tasavvufi şiir veya il8.hi-beşer1 aşk değerlendirmelerinde bir ölçü fikrinin oluşmasına katkı sağlamak için örnek olarak kullanıyoruz. Nitekim çelişkilere yol açan benzer yorumlar başka şairler ve şiirleri için de yapılmıştır.7 Bu da gayet normaldir çünkü araştırmacı ister istemez mevcut eleştiri geleneğinin sınırları içinde kalmıştır. Üstelik bu da önemli bir birikimdir ve biz de söylediklerimizi bu birikimin üzerine bina ediyoruz. Yoksa, İskender Pala'nın "Divan edebiyatı bu kaosu hemen bütün devirlerinde yaşamıştır." (1999:295) şeklindeki tespitinde de vurgulandığı gibi bu probleme bir çırpıcia çözüm getirilemeyeceğinin bilincindeyiz. Maksadımız, şiir eleştirisine esas olan bütün unsurların bir araya getirilmesiyle okuyucunun, bilhassa edebiyat öğrencisinin şair

karşısında ön yargılı olmasına sebep olmayacak ve çelişkilere yol açmayacak bir değerlendirme ölçüsüne kavuşmaktır. Bunun için de her şeyden önce şiirin bizzat dikkate alınması ve Divan şiirinin kendi dönemine ait birikimin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

Bir imparatorluk dünyasında ve şiirin haram veya helalliğinin bile tartışıldığı müslüman bir toplumda yüzyıllar boyu itibar görmüş bir şiirin, dinle çatışır gibi gözüken genel yönelişlerini (aşk ve şarap beyitlerini) izah edici bilgiler, kendi dönemine ait kaynaklarda elbette bulunmalıdır. Nitekim başta İmam-ı Gazali (1058-llll)'nin İhyau Ulimıi'd-Din (1993). Kimya-yı Saadet (1979), Mişkdtü 'l-Enwir (1994) adlı eserleri olmak üzere, Şeyh Mahmud-ı Şebüsteri (ö. 720/1320)'nin Gülşen-i Raz'mda (1944), Baki (1526-1600)'nin Me'alimü'l-Yakfn fi Sireti Se)'yidi'l-Mürselfn'inde (1904-191 O); şuani tezkirelerinde (isen 1999), divan dibacelerinde (Tolasa 1999; Üzgör, 1990) doyurucu bilgiler mevcuttur. Bilhassa Gazali gibi İslam düşünce ve felsefesini etkiiemiş bir ismin miladi XI. asır gibi erken dönemde konuyu bütün yönleriyle ele almış olması, İslam dünyasında aşk ve şarap beyitleri ve taşıdıkları anlam değerleri üzerinde erken dönemlerden itibaren tartışmalar yapıldığını göstermektedir. Sözgelimi Gazali'nin Kimya-yı

Saadetinde geçen şu ifadeler, konunun değerlendirilmesi açısından oldukça önemli ipuçları taşımaktadır:

"Meyhaneden bahseden şiirlerden de başka manalar anlarlar. Mesela, 'H arabdta gitmeyen elbet dinsizdiri Çünkü harahat usül-i dindir.' denildiğinde onlar, bu harahat sözierinden beşeri sıfatiarın haraplığını

7 Bu konuyla ilgili olarak "Osmanlı Dönemi Şiiri ve Şairi Üzerinde Tenkilli Bir Değerlendirme", "Klasik Şiirimizde Beşerf Aşk", "Gazzati ve Baki'ye Göre Aşk Beyitleri" ve "Baki'nin Şiiri" isimli yazılam bakılabilir (Karaismailoğlu 2001:76-116).

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 9: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

AlımetARI 121

anlarlar. Çünkü usUl-i dindendir ki, beşeri sıfatlar harab olmadan, insanlık cevheri ortaya çıkmaz ve marnur olmaz." (1979: 268).

Hatta Gazali aşk ve şarap şiirleri söyleyeniere yapılan itharniara da cevap verme ihtiyacı duymuştur:

"Bu kadarını anlatmanın sebebi, akılsızlardan ve bid'at sahiplerinden bir grup, bu kimselere alçakça iftira edip, 'onlar sanemden, zülüften, benden, sarhoşluktan, meyhaneden konuşurlar ve dinlerler, bu ise haramdır' derler. Söylediklerini de kuvvetli delil zannederler. Yaptıkları çirkin bir yermedir, çünkü bu kişilerin hallerinden habersizdirler." (1979:268).

Aynı şekilde Şebusteri'nin, Horasan büyüklerinden Emir Hüseyin (ö.l318)'in sonılarına verdiği cevaplardan oluşan Gülşen-i Rdz (y.t.l317) adlı eseri de söz konusu tartışmanın mevcudiyetini ortaya koymada ve benimsenen yolu gösterınede önemli bir kaynaktır. Emir Hüseyin'in sorduğu sorulardan bazıları şunlardır: "Mana eri, sözünde göze, dudağa işaret

etmekle ne murad eder? 1/Şarabm, mumun, güzelin manası ne ... meyhaneye düşmek, sarhoş olmak da ne demek?!/Put, zünnar vegavurluk bu makamda hep haksa ala, değilse bunlardan maksat ne? Söyle. " Şebusterl'nin bunlara verdiği cevaplar, oldukça dikkat çekicidir:

"Can şarabiyle can mumu, Esra gecesinin nıırudur; güzel de (Muhammed'in gördüğü) o büyük deliller, alametler! Şarab da hazır,

mumla güzel de burada... artık güzel sevmekten gafıl olma! ( ... ) Meyhaneye düşkünlük ve sarhoşluk, kendinden geçme ve kurtulnıadır .. . adam zahit bile olsa benlik küftirdür. Meyhane, eşi, örneği olmayan alemden bir numunedir; hiçbir şeye aldırış etmeyen aşıkların durağıdır." (Gölpınarlı, 1944: 68,71).

Bir de Latifi'ye kulak verelim:

"Aslında şairlerin mecazi şiir örtüleri ve gerçeği iltibaslarında def, ney, sevgili ve şarabı gösteren ibareler ve istiareler gelirse, görünüşüne bakıp bunları şarap, dilber, kol ve boy övgüsü olarak düşürırnemek lazımdır. Tasavvuf ve gerçek bilenlerin dilinde her sözün bir manası, her ismin bir müsemması, her sözün bir tevili ve her tevilin bir temsili vardır." (isen, 1999: ı 0-11).

Osmanlı toplumunda, günümüzde de izleri bulunan, 'tasavvuf yolunun herkese göre olmadığı' şeklinde kuvvetli bir inanç vardı. W alter Andrews, bu yolun kime göre ve kimin harcı olduğunun ciddi bir tartışma konusu olduğunu vurgulamakla birlikte, Osmanlı gazel geleneği açısından şunun söylenebileceğini belirtir: "Tasavvuf yolu, tasavvufi-dinf sembol sistemine ilişkin temel bilgiyi paylaşan toplum kesimi için, yani okumuş elit için açıktı." (2001 :108-1 09). Pek çok örneği yanında Yunuş'un,

SDÜ Fen.:. Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 10: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

122 Divan Edebiyatı'nda Diiıf-Tasavvufi Şiir Tasnifi ....

Hayf durur ışksuzlara ışkdan haber söylemek

Kim gerçek aşıkısa ben razum ana dirin

Emanetdür sakıngılzşk haberini zinhar

Oturup degme yirde söyleme zşkun sözin

(Tatçı,1990:II-264/254-2,6)

beyiderinde veya, Erzurumlu İbrahim Hakkı (1703-1 780)'nın, "Hikmeti ehlinden men etmek, ehline zulümdür; Mkmeti na-ehle söylemek hikmete zulümdür." (1996:302) sözünde ifadesini bulan bu durum karşısında, şairler oldukça hassas ve dikkatli davranmak zorundadırlar. Çünkü sonuçta bu konuya yabancı olan kimsenin zarar görmesi söz konusudur. Yunus'un şu beyitleri bu durumu çok iyi izah eder:

Yüzgeçlik ögrenimeyen kul girmesün bu denize

Işk denizi derin olur aceblemen batdugmı

Sarrajlıgz ögrenmeyen bu gevheri boncuk sanur

Varur virür yok nesneye bilmez neye satdugzm

(Tatçı, 1990:II-400/40 1-4,5)

İşte bu yüzden, Latifi'den yapılan son alıntıda da belirtildiği gibi, Divan şairleri sembolik diyebileceğimiz bir anlatıma yönelmişler, Latifi'nin 'temsil' adını verdiği semboller aracılığıyla seslerini duyurmuşlardır. Öyle ki zaman içinde bu sembollerin ne manaya geldiğini ifade eden listeler oluşturulmuş ve bu listeler bazı eserlerde yer almıştır. XVI. yüzyıl şairlerinden La.mi'i (ö.1532), Divanı'nın mukaddimesinde, neden böyle simgesel bir dil kullanmaya gerek duyduklarını şöyle açıklar:

"O remizli sözlerden bütün maksat ve tam murat, canın sırlarını ve gizli tavırları zevk ve hal sahiplerine kapalı ve işaretle aniatmadır ve

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 11: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

Alımet ARI 123

cahiller taifesinden, sapıklar fırkasından ve günahkarlar topluluğundan örtme ve gizlemedir. Zira çocuklann konuşmalanyla akıllı insanlara hitap edilmez ve bebeklere verilen karşılıkla fazıl insanlara cevap verilmez." (Üzgör,1990:181).

Görülüyor ki, Divan şiirinin temel problematikleri olarak nitelendirdiğimiz aşk ve şarap konusundaki tartışmalar hemen hemen geleneğin oluşmasından itibaren başlamış ve Osmanlı döneminde de devam ederek önemli bir birikim oluşturmuştur. Bu birikimi göz ardı etmememiz, çağdaş düşünce ve eleştiri anlayışının bir gereğidir. Bu söylediklerimizden her söylenenin mecaz-hakikat kurgusu içinde yorumlanması gerektiği

anlaşılmamalıdır. Çünkü böyle bir bakış açısı da gelenek ve şair ikilisinden bu defa şairi ortadan kaldırmış olur ki, aynı yanlışın karşıt yönde sürdürülmesi demektir. Zaten böyle bir bakış açısına geleneğin bizzat içinden gelen itiraza yukarıda değinmiştik. Şairlerin böyle simgesel bir dil kullanmalan için mutlaka tasavvufi bir yaşantıya sahip olmaları gerekmez. Şiire bağlı bulunduğu gelenekten ve şaire içinde yer aldığı toplumdan elbette pek çok şey yansımaktadır. Ancak bu, şiirin bir sanat faaliyeti olduğu ve şaire/insana ait his ve hayaller barındırdığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Önemli olan Divan şairleri tarafından da daima üstün tutulan şiiriyyet, yani şiiri oluşturan mana, lafız ve ahenk güzelliğidir. Burada Walter Andrews'nun, konuya ilişkin önemli bir hareket noktası oluşturacak

mahiyetteki tespitlerine yer vermenin faydalı olacağı kanaatindeyiz:

"Gerçi, Divan şiirine bir bütün olarak bakıldığında, bu şiirin herhangi bir tasavvuf sistemini olduğu gibi aktardığı söylenemez, ama söz konusu geleneğin, tasavvufi bir varoluş görüşünü yansıttığı görülmektedir, bu görüş de, böylesi tüm başka görüşler gibi sistematize edilebilir. 'Yaşantılar' konusu da benzer şekHde problematiktir. Şiir, otobiyografı değildir, dolayısıyla şairin anlattığı yaşantıyı gerçekten yaşayıp

yaşamadığı yersiz bir sorudur. ( ... ) Burada söz konusu olan, yaşantıların gerçek olup olmadığı değil, şiirin yaşantılan yorumlayış şeklidir. Kabul edilemez olan, yaşantıların yalnızca herhangi bir mistik veya din! sistem aracılığıyla yorumlanması gerektiğidir." (200 I :83-84 ).

Sonuç olarak Divan şiiri incelemelerinde kökleşmiş eleştiri

perspektiflerinin en azından, sistematik bir düzeltmeye tabi tutulması gerektiği anlaşılmaktadır. Şair ve şiir ile okuyucu arasındaki ön yargılan ve Divan şiirinden zevk almayı engelleyici unsurlan ortadan kaldıracak bir çağdaş tenkid anlayışına ihtiyaç vardır. Divan şiiri çok geniştir. Onda her isteyen düşüncesine dayanak yapabileceği beyit veya beyitler bulabilir. Fakat bu bilimsel olmaz ve mevcut problemlere yenisini eklemekten öteye geçmez. Divan şiirinin tasavvufla ilişkisinde beyitlerdeki çok katmanlı yapı, yani kullanılan kelimelerin sözlük anlamlarının yanı sıra tasavvufla ilgili

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/8

Page 12: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

124 Divan Edeb~vatı'nda Dinf-Tasavvufi Şiir Tasnifi ....

çağrışımları da içinde barındırması, çözümlemede asla gözden uzak turulmaması gereken bir zorunluluktur. Ayrıca herhangi bir şiirin tasavvufi olup olmadığı hakkında yorum yapabilmek için şairin bu konuda söyledikleri ile, geleneğin sahip olduğu birikim öncelikli olarak dikkate alınmalıdır.

ABSTRACT

The Classical Ottoman Poetry has been classi.fied as profane and religious­sufistic because it developed a language of Sufism ornamented with metaphors although ıt generally has a religious-sufistic property. Related to this, poems have been introduced as either religious-sufistic or profane, and some poets have been introduced as either Sufis or those following the trend. Such classification and introduction are seen to include some paradoxes when they are considered together w ith their extension tending towards the themes used in poems. This paper indicates the related paradoxes and aims, with particuZar emphasis to Şeyhülislam Yahya 's poems, for a contribution to the determination of a departure point that is to be a basis for the evaluation of sufistic poems and poets.

Keywords

Ottoman Poetly, Religious-Sufistic Poetly, Profane, Şeyhülisldm Yahya.

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 13: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

AhmetARI 125

Kaynaklar

ANDREWS, Walter G. (2001) Şiirin Sesi, Toplumun Şarkısı,

İstanbul : İletişim Yayınları.

BAKi (1904-1910) Me'illimü'l-Yaldıı fi Sireti Seyyidi'l-Mürselin (Mevillıib-i Ledünniye Tercümesi), 1. cilt 1904, 2. cilt 1910. İstanbul.

BAYRAKTUTAN, Lütfi (1990) Şeylıülislilm Yalıyil Divamndan Seçmeler, İstanbul: Kültür Bakanlığı Yayını.

_____ (1985) "Şeyhülislam Yahya, Hayatı, Eserleri, Edebi Kişiliği ve Divanı'nın Karşılaştırılmış Metni", Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi (Basılmamış).

ERTEM, Rekin (1995) Yalıyil Divam, Ankara: Akçağ Yayınları.

İBRAHiM HAKKI (Erzurumlu) (1996), Milrifetnilme, Sadeleştiren: M. Fuad Başar, İstanbul, Alem Yayınları.

iMAM-I GAZ.-ı\Lİ (1994) Mişkiltii'I-Envilr (Nur/ar Feneri), Çeviren: Süleyman Ateş, İstanbul: Bedir Yayınevi.

(1993) hıyilu U/ii.mi'd-Dbı, 4 cilt, Tercüme: Ali Arslan, İstanbul: Arslan Yayınları.

(1979) Kimyil-yı Sa'ildet, cilt: I-II,Tercüme: Faruk Meyan, İstanbul: Bedir Yayınevi.

İNAL, İbnü'l-Emin Mahmud Kemal (1334/1918) Diviln-ı Yalıyil, İstanbul.

iSEN, Mustafa (1999) Latifi Tezkiresi, Ankara: Akçağ Yayınları.

(1997) "Divan Şairlerinin Mesleki Konumları",

Ötelerden Bir Ses, Divan Edebiyatı ve Balkanlarda Türk Edebiyatı Üzerine Makaleler, Ankara: Akçağ Yayınları, 221-229.

KARAİSMAİLOGLU, Adnan (2001) Klasik Dönem Türk Şiiri İncelemeleri, Ankara: Akçağ Yayınları.

KA VRUK, Hasan (2001) Şeylıiilislilnı Yalıyil Divanı-Tenkit/i Metin, Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları.

MACİT, Muhsirı (2002) "Divan Estetiği", Eski Türk Edebiyatı El Kitabı, Ankara: Grafiker Yayınları, 47-54.

_____ ( 1997) Nedfm Divanı, Ankara: Akçağ Yayınları.

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B

Page 14: DİVAN EDEBİYATI'NDA DİNi-TASAVVUFi ŞİİR TASNİFİ ve …isamveri.org/pdfdrg/D01673/2003_8/2003_8_ARIA.pdf · 2015-09-08 · 114 Divan Edebiyatı'nda Dinl-Tasavvufi Şiir Tasniji

126 Divan Edebiyatı'nda Dini-Tasavvufi Şiir Tasııifi. ...

NAiMA, Mustafa Efendi (1968) Nfiimil Tar_ihi, Dördüncü Cild, Çev.: Zuhur1 Danışman, İstanbul: Bahar Matbaası.

PALA, İskender (1999) il/ı mine'! aşk, İstanbul: Ötüken Neşriyat.

ŞEBÜSTERİ, Şeyh Mahmud (1944) Gülşen-i Rilz, Tercüme: Abdülbaki Gölpınarlı, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınlan.

TATÇI, Mustafa (1990) Yunus Emre Divanı, c. II (Tenkitli Metin), Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.

TOLASA, Harun (2002) Selıi, Latifi ve Aşık Çelebi Tezkire/erine Göre 16. Yüzyılda Edebiyat Araştırma ve Eleştirisi, Ankara: Akçağ Yayınları.

(1999) "Klasik Edebiyatımızda Divan Önsöz (Dibace)leri; Lami'1 Divanı Önsözü ve (buna göre) Divan Şiiri Sanat Görüşü", Osmanlı Divan Şiiri Üzerine Metinler, Haz. Mehmet Kalpaklı, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 229-244.

ÜZGÖR, Tahir (1990) Türkçe Diviln Dibilceleri, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayını.

SDÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi/B