1990
 EDİRNELİ NAZMÎ DÎVÂNI (İNCELEME-METİN) Yrd. Doç. Dr. Sibel ÜST

Edirneli Nazmi Divanı

  • Upload
    kenan

  • View
    245

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

 
 
© T. C. KÜLTÜR VE TUR ZM BAKANLII KÜTÜPHANELER VE YAYIMLAR GENEL MÜDÜRLÜÜ 3364
KÜLTÜR ESERLER   504
Eser Ad: Edirneli Nazmî Dîvân  air: Edirneli Nazmî Hazrlayan: Sibel ÜST
2012 ISBN: 978-975-17-3623-9
www.kulturturizm.gov.tr e-posta: [email protected]
 
 ve Y l  Erzurum/ 1980
Lisans 1999-2003, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat  Bölümü
 Yüksek Lisans
2003-2006, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyat  Anabilim Dal  Eski Türk Edebiyat  Bilim Dal  
Doktora 2008-2009, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyat  Anabilim Dal  Eski Türk Edebiyat  Bilim Dal   2009-2011, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve
Edebiyat  Anabilim Dal  Eski Türk Edebiyat  Bilim Dal    Yabanc Dil ngilizce
letiim  Tel: 0505 742 03 99 e-posta: [email protected]
 
III
ÖZET Bu eserde, XVI. yüzyl airlerinden Edirneli Nazmî’nin Dîvân  çallm,
tenkitli metin oluturulmutur. Tenkitli metin oluturulurken stanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nden 2 nüsha, Bursa Yazma ve Eski Basma Eserler Kütüphanesi’nden
 bir nüsha ve M. Fuad Köprülü neri esas alnmtr. Yaplan aratrmada, Edirneli  Nazmî Dîvân’nn mürettep ve mükemmel nüshasnn olmad  tespit edilmi  ve mevcut dört nüsha üzerinden mükemmele yak n bir nüsha oluturulmaya çallmtr.
Çalma iki bölümden meydana gelmitir. Giri  bölümünde; airin, hayat, edebî ahsiyeti ve eserleri, iirlerinin ekil, muhteva özellikleri incelenmitir. Daha sonra Türkî-i Basît kavram üzerine yaplan tartmalar deerlendirilmi ve var lan kanaat sunulmutur. kinci bölümde Dîvân’n tenkitli metni verilmi; sonuç k smnda elde edilen veriler deerlendirilmitir.
 
IV
ABSTRACT In this study, one of the XVIth century poets Edirneli Nazmî’s Dîvân studied and
the text of Dîvân with criticism was put forward. In this thesis, one of the XVIth century  poets Edirneli Nazmî’s Dîvân studied and the text of Dîvân with criticism was put forward.
When criticism text was creating 2 copies of stanbul University Library, 1 copy of Bursa Writing and Old Printing Works Library, and a copy of M. Fuad Köprülü
 based on. In the examination, a perfect copy of the Edirneli Nazmî’s Dîvân not been
identified, and a near-perfect copy of the four copies tried to create. Work consists of two parts. In the introduction, his life, literary work and
 personality of poet; second part, the shape of the work, content stylistic characteristics were investigated. Then the debate on the concept of Türkî-i Basît opinion is evaluated an agreed. The second part consist of the the ciriticism text and the result was evaluated at the data obtained.
 
V
ÖN SÖZ Kutadgu Bilig ile ilk adm  atlan ve Osmanl  mparatorluu döneminde kendi
kimlii ile tekâmül eden Klâsik Türk edebiyatnn geçmii hemen hemen bin yl öncesine kadar dayanr. Klâsik Türk edebiyat olarak adlandr lan bu ekol içerisinde
 binlerce eser vücuda getirilmitir. Bu sebeple bu ekolün tam olarak kaç esere hayat verdiini tespit etmek hayli güçtür. Ayr ca günümüze ulaan eserler de tam olarak tasnif edilmi ve gün yüzüne çkar lm deildir. Bununla birlikte “Harf nk lâb” ile ekolün ortaya koyduu mahsullerin bugün okunmas ve deerlendirilmesi de ayr ca uzmanlk gerektiren bir husustur.
 
VI
tarihlerinde hem de yaplan çalmalarda bahis konusu edilen Edirneli Nazmî ve eserinin tam olarak meydana çkar lmas gerekmekteydi.
Yaplan bu çalmada amaç; klâsik Türk edebiyatnn bir ürününü bilim adamlar nn dikkatlerine sunarak airin Türkî-i Basît iirlerinin Dîvân’daki yerini
 belirleyip bu konuda en doru neticeye ulamaktr. E-kitap olarak hazlanan bu çalma temel olarak iki bölümde ele alnmtr. lk
 bölüm giri bal ad altnda airin hayat, sanat, eserleri, iirlerinin eklî ve muhteva özellikleri üzerinde durulmutur. Giri  bölümünde ayr ca; ne olduu günümüzde hâlâ netlik kazanmam  olan Türkî-i Basît kavram  üzerinde durulmu, imdiye kadar bu meseleye deinen kaynaklar n beyanlar  nakledilmitir. Gerek airin eserinden gerekse dönemin ortaya koyduu ürünlerden faydalanarak ulalan netice; Türkî-i Basît’in bir ak m deil Edirneli Nazmî’nin ahsî tasarruflar ndan ileri gelen bir iir tarz olduudur.
airin hayatn anlattmz ilk bölümde, Edirneli Nazmî’nin tezkirelerde, edebiyat tarihlerinde ve iirlerinde yer alan, hayatna ilikin bilgiler deerlendirilmi, bu mevzudaki ilginç noktalar tespit edilmitir. Daha sonra edebî kiilii ele alnan airin eseri üzerindeki inceleme, Nazmî’nin her açdan farklln  gösterilmitir. Edirneli
 Nazmî’nin Klâsik iirde rastlanlmayan veya dier airlerin kullanmad  bahirleri kulland, yeni vezinler oluturup iirini deneysel materyal olarak kurduu eklî teorik
 bilgilerle meydana getirdii görülmütür. airin eserleri bahsinde bata kendi dönemi ve daha öncesinden derledii nazire mecmuas  Mecma’ü’n-Neza’ir ve Dîvân’  hakk nda
 bilgi verilmitir. Ayr ca bu bölümde aire atfedilen Pend-nâme-i Attâr Çevirisi, Müneât ve Tevârih-i Antâkiye adl eserler incelenmi, bu husustaki kanaatler dile getirilmitir.
Edirneli Nazmî Dîvân’nda toplamda 7002 gazel, 16 kaside, 7 terkîb-i bend, 7 tercî-i bend, 524 murabba, 62 muhammes, 12 müseddes, 5 müsebba, 5 müsemmen, 5 mütessa, 7 muaer, 2 tahmis, 23 müstezad, 425 müfred, 364 tarih, 53 k t’a, 16 mesnevi
 bulunmaktadr. Bütün bu iirler incelendiinde; imdiye kadar Klâsik Türk edebiyatnda görülmemi bir yöntemle tertip edilmi bir Dîvân kar mza çkar. Eserin nazm ekilleri incelenirken Dîvân’n hacimli olan yazmadaki tertibine uyulmu  ve airin sras  takip edilmitir. airin Dîvân’  tertip ederken izledii yol vezne ve reviye göredir. air,
 belirledii kal ba uygun olarak önce gazel ve gazellere nazire ve daha sonra musammatlardan herhangi birini bu kal ba uygun ekilde yazarak oluturduu için Dîvân’da klâsik tarzda bir tasnif yapmam, bu nedenle çalmamzda da yazmadaki airin tertibine sadk kalnmtr. Vezin bölümünde; bahirler ve içerdii vezinlerin istatistikleri yaplmtr. Kafiye bölümünde eserde tercih edilen düzen ve klâsik anlaytan farkl taraflar  belirtilmitir. Bunun yannda Nazmî’nin dili kullanma gücü ve biçimi, söz varlna hâkimiyet derecesi, çar m ve telmih dünyasndan yararlanma becerilerini ortaya çkaran edebî sanatlar, dil özellikleri ve imlâ balklar nda incelenmi  ve ulalan veriler ortaya konulmutur. Ardndan muhteva içerii -genel klâsik iir anlaynn dnda- iirlerdeki sosyal, siyasi ve dinî meseleler özelinde deerlendirilmi ve airin yaad döneme ait ipuçlar n  içermesinden dolay  k ymeti vurgulanmtr.kinci bölümde çalmann esasn oluturan nüshalar hakk nda bilgi verilmi, tavsifleri yaplm ve bu nüshalar n tenkitli metni günümüz harf sistemine transkripsiyonu yaplarak çevrilmitir. Edirneli
 
Sonuç bölümünde elde edilen bulgular deerlendirilmi; air, eseri ve edebî kiilii bata olmak üzere birçok konuda elde edilen veriler yorumlanmtr.
Kaynakça k smnda dorudan faydalanlan eserlerin künyesi verilmitir. Çalma esnasnda yardmn  eksik etmeyen ve varlndan destek bulduum
danman Hocam Prof. Dr. Turgut KARABEY’e, Türkî-i Basît iirlerinin okunmasnda ve akademik çalmalar mda her zaman desteini gördüüm Doç. Dr. Mehmet Dursun ERDEM’e, kaynak temini ve metnin okunmasnda yardmn  esirgemeyen Doç. Dr. Ercan ALKAYA’ya, tezin Ü1 ve Ü2 nüshalar n temin eden ve bu eserin taraf mzdan çallmasna vesile olan Yrd. Doç. Dr. Dursun Ali TÖKEL, Prof. Dr. aban ALIK ve Doç. Dr. ahin KÖKTÜRK’e, sk ntl dönemlerimde hep yanmda olan Doç. Dr. Orhan Kemal TAVUKÇU’ya, Edirneli Nazmî hakk ndaki bilgi ve birikimini sak nmadan benimle paylaan Prof. Dr. M. Fatih KÖKSAL’a, Prof. Dr. Kerime ÜSTÜNOVA ve Ar . Gör. Hasene AYDIN’a, kaynak temininde Doç. Dr. Fatma Sabiha KUTLAR OUZ’a, Emrah GÖKÇE’ye, Yrd. Doç. Dr. Süleyman Kaan YALÇIN’a, Ar . Gör. Dr. Murat ENGÜL’e, Ar . Gör. Veysel  brahim KARACA’ya, gösterdikleri sabr ve anlay ile destekleri için aileme teekkürü borç bilirim.
Yrd. Doç. Dr. Sibel ÜST
 
Ü1 stanbul Üniversitesi T920 numaral nüsha Ü2 stanbul Üniversitesi T1636 numaral nüsha B  Bursa Yazma ve Eski Eserler Kütüphanesi Ge1240 numaral 
nüsha KÖPRÜLÜ Millî Edebiyat Cereyannn lk Mübeirleri ve Dîvân-  Türkî-i
Basît, stanbul 1928 neri. a Yazma nüshann sol yüzü AKDTYK Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
 b Yazma nüshann sa yüzü  bk. Bak nz C Cilt çev. Çeviren DTCF Dil ve Tarih-Corafya Fakültesi hzl. Hazrlayan MEB Millî Eitim Bakanl  s. Sayfa S Say  TDAY Türk Dili Aratrmalar  Yll  TDK Türk Dil Kurumu TTK Türk Tarih Kurumu vd. ve dierleri Yay. Yayn yz Yazma [ ] Yazma metnin sayfalar nn herhangi bir yerine sonradan eklenen
yazllar  gösterir.
IX
ÇNDEK LER ÖZGEÇM……………………………………………...…………….………………. …II ÖZET……………………………………………...……………….…………………..… VI ABSTRACT……………………………………………………………………….…..... VII ÖN SÖZ…………………………………………………….……..……………………VIII KISALTMALAR……………………………………………………………….…..…… XI
I.  GR  
II. BR NC BÖLÜM
Özellikler………………………………………………………………….4 a. Nazm ekilleri………………………………………………………………….4 b.Vezin…………………………………………………………………………... 10 c.Kafiye………………………………………………………………………….. 15
2.  Muhteva Özellikleri a.Sosyal Meseleler………………………………………………………………..17
 
3. Edebî Sanatlar………………………………………………………………………….19 4. Dil Özellikleri ve mlâ…………………………………………………………………20  5. Türkî-i Basît…………………………………………………………………………...20
K NC BÖLÜM TENK TL  METN.……………………………………………………………………...24 Sonuç………………………………………………………………………………..…39 76 Kaynakça………………………………………………………………………………39 78
 
EDRNEL NAZMÎ 1. HAYATI
16. yüzyl airlerinden olan Edirneli Nazmî’nin hayat  hakk nda ayr ntl  bilgi mevcut deildir. Edirneli Nazmî, tezkirelerde  Nazmî Mehmed Çelebi, Mehemmed,
 Nazmî, Nazmî Beg, Nazmî Nizâmeddîn, Nazmî Mehmed Beg, Nazmî Nizâmî Çelebi olarak anlr. Nazmî’den bahseden tezkirelerde doum tarihi hakk nda bilgi
 bulunmamaktadr. airin hayatna ait, Divan’da yer alan iirlerdeki bilgilerden hareketle, edebiyat tarihlerinde Msr ve ran seferlerine katld  için doum tarihinin 15. yüzyl sonu olduu kanaati olumutur. Önceleri askerlik görevini yürütmü, ahkâm kâtiplii yapm  ve Kanunî Sultan Süleyman zamannda silahdar bölükba  ünvann  almtr.
 Nazmî’den bahseden her tezkirede airin Edirneli olduu belirtilmitir. Son döneminde silahdar bölük bal  görevine getirilmitir. Ancak airin hayat  maddî açdan sk ntyla geçmitir. Padiaha sunduu bir arz- hâlde hayatndan bahsederek iir söylemede olduu gibi dier ilimlere de vukufiyetinin bulunduunu, tandklar nn herbirinin devletde bir görevde olduunu, kendisinin bir sürü hizmetine kar lk alamadn, devlet görevi alanlar kadar onun da bu görevlere lay k olduunu, yalandn  ve ayn  zamanda fakir dütüünü, bu iki sk ntnn kendisini çok zor duruma soktuunu, bilgisi ve görgüsü dâhilinde bir mans p edinmek istediini söylemitir. Yine bir murabbasnda sipahilik mesleini konu edinmi, yaanlan sk ntlar  çarpc bir dille ifade etmitir. Bu iir ayn zamanda dönemin sosyal ve askerî sorunlar  açsndan da önemli bir vesika nitelii tamaktadr.
airin ölümü de t pk   doumu gibi kesin bir ekilde ifade edilebilecek bilgiyi içermemektedir. Tezkirelerde ölüm tarihi hakk nda bilgi mevcut deildir. Edebiyat tarihlerinde ise farkl birkaç tarih Edirneli Nazmî’nin ölüm tarihi olarak belirtilmitir. Ancak belirtilen tarihlerin hepsi de airin eserlerinden yola çk larak, ki bu tarihler 1553 ile 1563 yllar n kapsamaktadr, ifade edilmi ve kesin bir yargya var lamamtr. Fakat elde edilen yeni bilgiler ve Pend-i Attâr Tercimesi ve Tevârih-i Antakiyye adl  eserlerin air taraf ndan kaleme alnd düünüldüünde ölüm tarihinin 1585/86 olmas ihtimali oldukça kuvvetlidir.
 
2
getirmesi adeta kendini bütün edebî alanlarda yetkin k lmann bir iareti ya da bir açgözlülük-doymazlk olsa gerektir. Belki Nazmî, artlar   uygun olsa idi bugün bir tezkire yazar , hamse sahibi bir air olarak da kar mza çkabilirdi. Bütün zor artlara ramen ortaya koyduu devasa eserler -nitelii tartlsa da- ve –eitim seviyesi hakk nda yeterli malumat olmasa da- Arapça, Farsça ve Türkçeye arkaik kelime yaplar n bilecek kadar hâkimiyeti her eyden önce takdire layktr.
airin, edebî ahsiyetinde ya da iirlerinin kimliindeki en belirgin özellik aruz veznidir. Yukar da da bahsedildii gibi aruz veznin hiç kullanlmayan bahirlerini iirinde kullanm, ayrca yeni vezinler uydurmutur. Yine göze çarpan bir dier özellik hepsine örnek tekil edecek kadar edebî sanatlar  iirinde kullanmasdr. Nazm ekilleri üzerinde yeni denemelere girimitir. Bu üç özellik ilgili bölümlerde ayr ntl  olarak deerlendirilecektir.
Ayr ca, eserlerindeki titizlik de airin bir dier önemli taraf dr. Uygulayaca  her eyi iirin banda en ince ayr ntsna kadar yazar. Bazen Dîvân’ndaki açklayc 
 balklar, baln altndaki iirden daha uzundur ki; bu tavr daha önce ve sonra Klâsik Türk edebiyatnda kar lalan bir durum deildir.
Yukar da zikredilen özellikler içinde en fazla üzerinde durulan   Nazmî’nin çok fazla yazmas ve bu sebeple iirinde lirizmin kaybolmas eletirisidir. Öyleki; Köprülü
 bile “en mübtezel mazmunlar  en umumî mefhumlar  , en baya   nasihatlar   yüzlerce, binlerce defa tekrar etme  e mecbur kalm t ”  ifadesi ile bunlatsn, eseri okurken geçirdii buhran  adeta “en” kelimesine yükleyerek dile getirmektedir. Bütün kaynaklarda airin kaçnc snf bir air olduunu ortaya koyma çabas ile kar lar z ki
 bu doal bir uygulamadr. Ancak burada kaçr lan nokta Nazmî’nin kendisini “ne” olarak ortaya koyduu veyahut yazmadaki amacdr. Dîvân’n birçok yerinde “gereksiz söz söylememeyi, uzun laf n manay ve güzellii öldüreceini” zikrederken acaba neden kendisi laf  gereinden çok uzatm ve okuyucusunu bkk nlk seviyesine tamtr? Bu sorunun cevab  airin mahlasnda gizlidir. Nazmî kendine mahlas edinirken “air”lik vasf n  önceleyen deil “nâzm”lk vasf n  dorudan açkça kabullenmitir. Dîvân dikkatle incelendiinde belirli formlara uygun yazlan ilk iirler gayet rahat, samimi ve liriktir. Ancak bu formlar   takip eden “nazire” iirlerde ayn kelime, mefum, mazmun ard arda srlanr ve neredeyse bütün anlam katmanlar  ele alnarak manzumeler söylenir. Yani ilk iirler Nazmî’nin “air”lik yönünü; takip eden iirler de “nâzm”lk yönünü gösterir. Bu özellii ile Nazmî airlii ile ikinci ama birinci snf air olmaya yak n, nâzml ile ise ancak t pk  Zâtî gibi bir öreticidir. Zâtî’nin, dükkânnda yapt tedrisi o da dorudan Dîvân’nda yapar. iirin d yapsna ait unsurlar  –vezin, kafiye- en akla gelmez modelleri ile sunmak, iç yapya ait unsurlar  –anlaml ve sanatl söyleyii- yine en ince ayr ntya kadar, üenmeden ve büyük bir titizlikle her balkta anlatmak, Türkî-i Basît iirlerinde kulland  bugün arkaik Türkçe dediimiz, Arapça ve Farsça kelimelerde Klâsik Türk edebiyatnda neredeyse hiç rastlanmam ya da az kullanlan kelimeleri tercih ederek bu üç dilde kelime kadrosunu geniletebilecek örnekler sunmak ve bunu yaparken de özellikle cinasa yer vererek anlamsal boyutu zenginle tirmek
 Nazmî’nin oldukça bilinçli olarak yapt uygulamalardr. Nazmî bu tavr  ile en büyük “farkll” yaratm  ancak kendi döneminde ve günümüzde “gereinden fazla söyleyen” sfat ile nitelendirilmitir.
 
3
Ayr ca Klâsik Türk edebiyatnda örnek ald airler olarak da Necâtî ve Zâtî’nin isimlerini zikreder.
2. ESERLER   Edirneli Nazmî’nin eserleri Mecma’ü’n-Nezâ’ir, Dîvân, Pend-nâme-i Attâr
Çevirisi, Müneat Mecmuas ve Tevârih-i Antâkiye adl eserlerdir. Mecma’ü’n-Nezâ’ir’de 357 aire ait 5527 iir ihtiva etmektedir airin kendi
dönemi ve daha önceki airlerin iirlerine yer verir. Eser, dîvânlarda olduu gibi kafiyelerin son harflerine göre “elifbâ” sras, hem de aruz bahirlerine göre belli bir sra gözetilerek tertip edilmitir. airin  Mecma’ü’n-Nezâ’ir ’de kulland bu özellik kendi Dîvân’nda da göze çarpmaktadr. Ayr ca her harfi kendi arasnda kafiye ve redife göre alfabetik olarak sralamtr. iirler kafiye düzenlerinde olduu gibi vezinde de bir tasnife tabî tutulmutur.
Dîvân: Elde edilen mevcut nüshalara göre Edirneli Nazmî Dîvân’nda toplam 7002 gazel, 16 kaside, 7 terkîb-i bend, 7 tercî-i bend, 524 murabba, 62 muhammes, 12 müseddes, 5 müsebba, 5 müsemmen, 5 mütessa, 7 muaer, 2 tahmis, 23 müstezad, 425 müfred, 364 tarih, 53 k t’a, 16 mesneviyi içeren bir eserdir.
Pend-nâme-i Attâr Çevirisi: Eserin “Sebeb-i Telif” bölümünde imdiye kadar  birçok eser yazldn, ancak bunlar n çounun dünyevî zevklere hitap ettiini fakat insann faydasna olan eyin ahiret ömrünü etkileyip kiiyi olgunlatrarak “iyi insan” olmaya yöneltmesi gerektiini bu nedenle bu ii üstlendiini belirtir. air, eserinde Attâr’dan feyz aldn, halk n da Farsça bilmediinden kendi eserinden faydalanmasn  gaye edindiini söyler. Attâr’dan kendisi için dua ister. Kitabn son k smna eserin asl yazar na dua edilir.
Müneat Mecmuas: Tezkirelerde adna rastlamadmz ya da varlndan  bahsedilmeyen ve Edirneli Nazmî’ye atfedilen eserlerden biri de budur. Adnan Sadk Erzi ve Hikmet laydn’n “XVI. Asra Ait Bir Müneât Mecmuas” balkl makalede DTCF Kütüphanesi smail Saib 1/4504 numarada kaytl eserin bir bölümünün Edirneli
 Nazmî taraf ndan yazldn iddia ederler. Tevârih-i Antâkiye: Bu eserden ilk bahseden F. Köksal Pend-nâme ve
Müneât’n Edirneli Nazmî’ye ait olma ihtimali kadar bu eserin de ona ait olma ihtimali üzerinde durarak fikrini beyan eder: “Edirneli Nazmî’ye ait olmas  ihtimali en az bu ikisi kadar kuvvetli bir eser de Tevârîh-i Antâkiye’dir.”
Eserin Edirneli Nazmî’ye ait olmas  hususunda Prof. Dr. Fatih Köksal ile ayn  kany  paylamakla beraber, eserin içerii, vezin kullanm, söyleyiteki benzerlikler Edirneli Nazmî üslubunu bize yansmaktadr. Ancak Köksal’n da bahsettii imlâ özellikleri, herhangi bir kaynakta bahsedilmemesi ve eserin yaz ld  corafyada
 Nazmî’nin bulunup bulunmadna ilikin kesin kantlar n olmamas  esere temkinli yaklamay  gerektirmektedir. Fakat Dîvân’n B  nüshasnda Halep mührünün olmas  airin bu corafyaya çok yak n bir yerde yaam olduunu göstermesi bak mndan da önemli bir kanttr. Ayr ca airin birçok kaynakta “Edirneli” olduu hususu
 
3. EDRNEL NAZMÎ DÎVÂNI’NIN ÖZELLKLER  
1.  EKLÎ ÖZELLKLER: a.  Nazm ekilleri: Edirneli Nazmî’de 16 Kaside, 7002 Gazel, 23 Müstezâd, 524 Murabba’, 62
Muhammes, 2 Tahmis, 12 Müseddes, 5 Müsemmen, 5 Mütessa’, 7 Mu’aer, 7 Terkîb-i Bend, 7 Tercî-i Bend, 53 K t’a, 16 Mesnevi olmak üzere 14 nazm ekli kullanlmtr. Bunlara ilaveten 425 müfred, 364 de tarih bulunmaktadr.
Edirneli Nazmî iirlerini klâsik ve Türkî-i Basît tarznda yazmtr. Ancak nazm ekilleri dikkate alndnda Türkî-i Basît tarz ile her nazm eklinde iir yazmamtr. Türkî-i Basît ile kaside, gazel, murabba’, muhammes, müstezâd, mesnevî, Tercî’-i Bend yazm, bunlara ilaveten müfredlerin bir k smn da yine bu tarzla söylemitir.
Aadaki tablolarda klâsik tarzda ve Türkî-i Basît tarznda yazd  iirlerin yüzdelik paylar  verilmitir.
Klâsik tarzda 15, Türkî-i Basît tarznda 1 kaside yazlmtr.
 
 
 
Klâsik tarzda 6, Türkî-i Basît ile 1 tercî-i bend yazmtr.
 
8
Görüldüü gibi 8535 iirin sadece 403’ünü Türkî-i Basît tarz  ile yazan air, en fazla gazel nazm eklini kullanmtr. Dier nazm ekillerinin pek çounu kullanmayan airin Türkî-i Basît tarznda yazlan iirlerinde müstezad, tercî-i bend, mesnevi, kaside, gazel, murabba’ nazm ekillerini kullanmas da ilginç bir nokta tekil etmektedir. Eserde Türkî-i Basît  bal altnda incelenen bölümde Edirneli Nazmî’nin milliyetçi bir tavrla Türkî-i Basît iirlerini yazd  iddias  tartlmtr. airin nazm ekillerini tercih ederken tuyuga rastlanmamas  ve Türkî-i Basît tarznda yazlan iirlerin Dîvân’n ancak % 5’ini tekil etmesi bu iddiann temellendirilemeyeceini bir kez daha ortaya koymaktadr.
 Nazm ekilleri Tablosu
No Nazm ekli Nazm ekli Says  Bent Says  Beyit Says 
1 Kaside 16 - 829
3 Tercî’-i Bend 7 37 292
4 Gazel 7002 - 37577
 
11 Mu’aer 7 35 175
12 Tahmis 2 10 25
13 Müstezad 23 - 115
14 Müfred 425 - 425
17 Mesnevi 16 795
Toplam 8535 3237 48537
No Nazm ekli Nazm ekli Says 
Bent Says  Beyit Says 
1 Kaside 1 - 33
3 Müfred 59 - 59
4 Gazel 327 - 1072
 
Toplam 403 1419
b.  Vezin Klâsik Türk edebiyatnda en fazla kullanlan bahirler; Hezec, Recez, Remel,
Münserih, Muzârî, Müctes, Seri’, Hafif, Mütekârib, Kâmil bahirleridir. Bu bahirlerden kâmil bahri de en az kullanlan bahirlerdendir. Bu özellikler dikkate alndnda Edirneli
 Nazmî’nin aruz veznini uygulay  açsndan bir fark   daha ortaya çkmaktadr. air sadece bu bahirlerle deil ran aruzunda kullanlan bahirleri alm ve eklemeler yaparak iirinde uygulamtr. Muktazam, Karîb, Garîb, Medîd, Müâkil bahirleri Türk edebiyatnda kullanlmamasna ramen Edirneli Nazmî taraf ndan bu bahirlerde örnekleri verilmitir.
Edirneli Nazmî’nin eserinde kar lalan en önemli özelliklerden biri de vezinler üzerindeki tasarruflar dr. Klâsik Türk Edebiyatnda kullanlmayan veya çok az kullanlan vezinleri kullanmakla beraber, Latîfî Tezkiresi’nde de bahsedildii gibi, Edirneli Nazmî, Vahid Tebrîzî’nin Risâle-i Arûz adl eserinde kullanlan bahirlere ve bu
 bahirlerdeki vezinlere farkl  kal plar uydurarak “Muhterâ” adn  verdii ve kendi  buluuna iaret ettii vezinler vardr. Dîvân’da toplam 22 muhtera vezin vardr. Vahid Tebrîzî’de geçen bahirler öyledir:
 
11
Bahr- Medîd Der-Asl: Fâ’ilâtün Fâ’ilün Fâ’ilâtün Fâ’ilün Bahr- Basît Der-Asl: Müstef’ilün Fâ’ilün Müstef’ilün Fâ’ilün Bahr- arîb Der-Asl: Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Müstef’ilün Bahr- Karîb Der-Asl: Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fâ’ilâtün Bahr- Müâkil Der-Asl: Fâ’ilâtün Mefâ’îlün Mefâ’îlün1  Klâsik Türk edebiyatnda Dîvân’da kullanlan vezinler ve bahirleri aadaki gibidir. Dîvân’da en fazla remel bahrinin “Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün”kal bnn
kullanld görülmektedir. Türkî-i Basît iirlerinde de Edirneli Nazmî’nin yine en fazla  bu bahri ve vezni kullanmtr. 
Dîvân’da Kullanlan Vezinler
2  
 Fâ’ilâtü Fâ’ilün Fâ’ilâtü Fâ’ilün 1 Remel-Muhtera



 Fâ’ilâtü Müfte’ilün Fâ’ilâtü Müfte’ilün  2 Muktezib

Muktezib- Muhtera

 Fâ’ilâtün Fa’ Fâ’ilâtün Fa’ Fâ’ilâtün Fa’ 1 Remel

10  
11 
12 
13 
 Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilât 358 Remel
1 Vahid Tebrîzî, yz. 06.Hk.4302 4b-5a.
 
 Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtân 1 Remel
15  
 Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün 4 Remel
16 
 Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün 1492 Remel
17   Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Fâ’ilün 539 Remel
18   Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Müstef’ilân 1 Garîb
19   Fâ’ilâtün Fâ’ilâtün Müstef’ilün 1 Garîb
20    Fâ’ilâtün Fâ’ilün Fâ’ilâtün 1 Medîd
21   Fâ’ilâtün Fâ’ilün Fâ’ilâtün Fâ’ilün 3 Medîd
22    Fâ’ilâtün Mefâ’ilün Fâ’ilün 1 Hafîf
23   Fâ’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilât 29 Hafîf
24    Fâ’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilün 74 Hafîf
25   Fâ’ilâtün Mefâ’îlün Mefâ’îlün 1 Müakil 26   Fâ’ilâtün Müstef’ilün Fâ’ilâtün Müstef’ilün 1 Hafîf
27   Fâ’ilün Fâ’ilün Fâ’ilün Fâ’ilân 4 Mütedârik
28   Fâ’ilün Fâ’ilün Fâ’ilün Fâ’ilün 32 Mütedârik
29   Fâ’ilün Fa’lün Fâ’ilün Fa’lün 2 Mütedârik- Muhtera
30   Fâ’ilün Fe’ilün Fâ’ilün Fe’ilün 2 Mütedârik- Muhtera
31  Fâ’ilün Fe’ûlün Fâ’ilün Fe’ûl 1 Hezec
32   Fâ’ilün Fe’ûlün Fâ’ilün Fe’ûlün 3 Hezec
33   Fâ’ilün Mefâ’îlün Fâ’ilün Mefâ’îlün 1 Hezec
34   Fa’lün Fâ’ilün Fa’lün Fâ’ilün 3 Mütedârik- Muhtera
35   Fa’lün Fa’lün Fa’lün Fa’lün 4 Mütedârik- Muhtera
36   Fa’lün Fe’ilün Fa’lün Fe’ilân 1 Mütedârik
37   Fa’lün Fe’ilün Fa’lün Fe’ilün 65 Mütedârik
38   Fa’lün Fe’ûlün Fa’lün Fe’ûlân  1 Mütekârib
39   Fa’lün Fe’ûlün Fa’lün Fe’ûlün 62 Mütekârib
40   Fe’ilât Fâ’ilâtün Fe’ilât Fâ’ilâtün 1 Remel
41   Fe’ilâtü Fâ’ilâtün Fe’ilâtü Fâ’ilâtün 8 Remel
42   Fe’ilâtü Fâ’ilâtün Fe’ilün 1 Remel
43   Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilât 161 Remel
44   Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün 4 Remel
45   Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilât 305 Remel
46   Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün 6 Remel
47 
 Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün  Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün 1 Remel-Tavîl
48   Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün 1024 Remel
49   Fe’ilâtün Fe’ilâtün Fe’ilün 39 Remel
50   Fe’ilâtün Fe’ilâtün Mefâ’ilân Garîb
51   Fe’ilâtün Fe’ilâtün Mefâ’ilün 1 Garîb
 
53   Fe’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilât 41 Hafîf
54    Fe’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilâtün 1 Hafîf
55   Fe’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilâtün Mefâ’ilün 1 Hafîf
56   Fe’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilün 138 Hafîf
57   Fe’ilün Fâ’ilün Fe’ilün Fâ’ilün 2 Mütedârik- Muhtera
58   Fe’ilün Fa’lün Fe’ilün Fa’lün 7 Mütedârik
59   Fe’ilün Fe’ilün Fe’ilün Fe’ilün 16 Mütedârik
60   Fe’ilün Fe’ûlün Fe’ilün Fe’ûlün 2 Mütekârib
61   Fe’ûlün Fâ’ilün Fe’ûlün Fâ’ilün 1 Hezec
62 
 Fe’ûlün Fa’lün Fe’ûlün Fa’lün Fe’ûlün  Fa’lün 1 Mütekârib
63   Fe’ûlün Fe’ul Fe’ûlün Fe’ul 1 Mütekârib- Muhtera
64   Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ul 41 Mütekârib
65   Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûl 25 Mütekârib
66    Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlân 5 Mütekârib
67  Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlûn 1 Mütekârib
68   Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlün Fe’ûlün 43 Mütekârib
69   Fe’ûlün Mefâ’îlün Fe’ûlün Mefâ’îlün 1 Tavîl
70   Mefâ’îl Mefâ’îl Mefâ’îl Mefâ’îl 1 Hezec
71   Mefâ’iletün Mefâ’iletün Fe’ûlün 1 Vâfir
72   Mefâ’iletün Mefâ’iletün Mefâ’iletün 1 Vâfir
73 
 Mefâ’iletün Mefâ’iletün Mefâ’iletün  Mefâ’iletün 2 Vâfir
74 
 Mefâ’îlü Fa’ Mefâ’îlü Fa’ Mefâ’îlü Fa’  Mefâ’îlü Fa’ 2 Hezec-Muhtera
75   Mefâ’îlü Fâ’ilâtü Mefâ’îlü Fâ’ilât 2 Muzâri
76   Mefâ’îlü Fâ’ilâtü Mefâ’îlü Fâ’ilün 1 Muzâri
77    Mefâ’îlü Fâ’ilâtün Mefâ’îlü Fâ’ilâtün 1 Muzâri
78   Mefâ’îlü Fâ’ilün Mefâ’îlü Fâ’ilât 1 Muzâri
79   Mefâ’îlü Fe’ûlün Mefâ’îlü Fe’ûlün 2 Hezec
80   Mefâ’îlü Mefâ’îl Mefâ’îlü Mefâ’îl 1 Hezec
81   Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fâ’ilât 2 Karîb
82   Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fâ’ilün 2 Karîb
83   Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ûlün 1 Hezec-Muhtera
84   Mefâ’îlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ûlün 3 Hezec
85   Mefâ’îlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Mefâ’îl 5 Hezec
86 
 Mefâ’ilün Fa’ Mefâ’ilün Fa’ Mefâ’ilün Fa’  Mefâ’ilün Fa’ 3 Hezec
 
14
91   Mefâ’îlün Fe’ilâtün Mefâ’îlün Fe’ilâtün 1 Muzâri
92    Mefâ’ilün Fe’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilün 58 Müctes
93   Mefâ’ilün Fe’ilün Mefâ’ilün Fe’ilün 1 Müctes
94   Mefâ’ilün Fe’ûlün Mefâ’ilün Fe’ûlün 9 Hezec
95   Mefâ’îlün Fe’ûlün Mefâ’îlün Fe’ûlün 5 Hezec
96   Mefâ’îlün Fe’ûlün Mefâ’îlün Mefâ’îl 2 Hezec
97    Mefâ’îlün Mefâ’ Îlün Mefâ’îlân 1 Hezec
98   Mefâ’îlün Mefâ’îl Mefâ’îlün Fe’ûlün 1 Hezec
99    Mefâ’îlün Mefâ’îl Mefâ’îlün Mefâ’îl 1 Hezec
100   Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fâ’ilât 2 Karîb
101    Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fâ’ilâtân 1 Karîb
102   Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fâ’ilâtün 1 Karîb
103   Mefâ’ilün Mefâ’ilün Fâ’ilün 1 Hezec-Muhtera
104   Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fâ’ilün 2 Hezec
105   Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fe’ilün 8 Hezec
106    Mefâ’ilün Mefâ’ilün Fe’ûlün 1 Hezec-Muhtera
107   Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fe’ûlün 827 Hezec
108    Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îl 210 Hezec
109   Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün 2 Hezec
110    Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Fe’ilün 2 Hezec
111   Mefâ’ilün Mefâ’ilün Mefâ’ilün Mefâ’ilân 2 Hezec
112   Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlân 62 Hezec
113   Mefâ’ilün Mefâ’ilün Mefâ’ilün Mefâ’ilün 19 Hezec
114   Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün Mefâ’îlün 789 Hezec
115    Mefâ’ilün Müf’te’ilün Mefâ’ilün Müfte’ilün 2 Recez
116 
 Mütefâ’ilün Mütefâ’ilün Mütefâ’ilün  Mütefâ’ilün 2 Kâmil
117   Mef’ûlâtü Mef’ûlân Mef’ûlâtü  Mef’ûlât 1 Sadece Muhtera
118   Mef’ûlâtü Mef’ûlât Mef’ûlâtü Mef’ûlât 1 Sadece Muhtera
119   Mef’ûlâtü Mef’ûlâtü Mef’ûlâtü Mef’ûlün 1 Sadece Muhtera
120   Mef’ûlâtü Mef’ûlün Mef’ûlâtü Mef’ûlün 1 Sadece Muhtera
121   Mef’ûlâtü Müstef’ilün Mef’ûlâtü Müstef’ilün 1  Muktezib
122   Mef’ûlü Fâ’ilâtü Mefâ’îlü Fâ’ilât 111 Muzâri
123   Mef’ûlü Fâ’ilâtü Mefâ’îlü Fâ’ilün 370 Muzâri
124   Mef’ûlü Fâ’ilâtün Fâ’ilât 1 Muzâri
125   Mef’ûlü Fâ’ilâtün Fe’ûlün 1 Muzâri
126   Mef’ûlü Fâ’ilâtün Mef’ûlü Fâ’ilât 1 Muzâri
127    Mef’ûlü Fâ’ilâtün Mef’ûlü Fâ’ilâtân 8 Muzâri
128   Mef’ûlü Fâ’ilâtün Mef’ûlü Fâ’ilâtün 94 Muzâri
129    Mef’ûlü Mefâ’îlü Fâ’ilâtân 1 Karîb
130   Mef’ûlü Mefâ’îlü Fâ’ilâtün 1 Karîb
131   Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îl 1 Hezec
 
15
133  Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ul 1 Hezec
134   Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ûl 1 Hezec
135   Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Fe’ûlün 258 Hezec
136   Mef’ûlü Mefâ’îlü Mefâ’îlü Mefâ’îl 100 Hezec
137   Mef’ûlü Mefâ’ilün Fe’ûlün 47 Hezec
138   Mef’ûlü Mefâ’ilün Mefâ’îl 17 Hezec
139    Mef’ûlü Mefâ’îlün Mef’ûlü Fe’ûlün 1 Hezec
140   Mef’ûlü Mefâ’îlün Mef’ûlü Mefâ’îlân 2 Hezec
141    Mef’ûlü Mefâ’îlün Mef’ûlü Mefâ’îlün 64 Hezec
142  
 Müfte’ilün Fâ’ Müfte’ilün Fa’ Müfte’ilün Fa’  Müfte’ilün Fa’   2 Recez
143   Müfte’ilün Fâ’ilât Müfte’ilün Fâ’ 1 Münserih
144   Müfte’ilün Fâ’ilât Müfte’ilün Fâ’ilât 12 Münserih
145   Müfte’ilün Fâ’ilât Müfte’ilün Fâ’ilün 1 Münserih
146   Müfte’ilün Fâ’ilün Müfte’ilün Fâ’ilât 23 Münserih
147   Müfte’ilün Fâ’ilün Müfte’ilün Fâ’ilün 37 Münserih
148   Müfte’ilün Fe’ûlün Müfte’ilün Fe’ûlün 1 Sadece Muhtera
149   Müfte’ilün Mefâ’ilün Fâ’ilün 1 Recez-Muhtera
150   Müfte’ilün Mefâ’îlün Müfte’ilün Fe’ilün 1 Recez
151   Müfte’ilün Mefâ’ilün Müfte’ilün Mefâ’ilân 1 Recez
152   Müfte’ilün Mefâ’ilün Müfte’ilün Mefâ’ilün 20 Recez
153   Müfte’ilün Mefâ’îlün Müfte’ilün Mefâ’îlün 1 Recez
154   Müfte’ilün Müfte’ilün Fâ’ilât 74 Serî'
155   Müfte’ilün Müfte’ilün Fâ’ilün 118 Serî'
156   Müfte’ilün Müfte’ilün Müfte’ilün Müfte’ilün 3 Recez
157   Müstef’ilün Fâ’ilâtün Fe’ilün 2 Basît
158   Müstef’ilün Fâ’ilâtün Müstef’ilün 1 Basît-Muhtera
159   Müstef’ilün Fâ’ilâtün Müstef’ilün Fâ’ilâtün 1 Müctes
160   Müstef’ilün Fâ’ilâtün Müstef’ilün Fâ’ilün 1 Müctes
161   Müstef’ilün Fe’ûlün Müstef’ilün Fe’ûlün 10 Müctes
162   Müstef’ilün Mefâ’îlün Fe’ilün 1 Müctes
163   Müstef’ilün Mefâ’îlün Müstef’ilün Mefâ’îlün 1 Recez
164   Müstef’ilün Mef’ûlât Müstef’ilün Mef’ûlât 1 Münserih
165   Müstef’ilün Müstef’ilün Fâ’ilün 1 Recez-Muhtera
166   Müstef’ilün Müstef’ilün Fe’ilün 1 Recez
167   Müstef’ilün Müstef’ilün Mef’ûlât 1 Serî'
168   Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün 2 Hezec
169 
 Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün  Müstef’ilân 5 Recez
170 
 Müstef’ilün Müstef’ilün Müstef’ilün  Müstef’ilün 69 Recez
171   Müstef’ilün Fâ’ilün Müstef’ilün Fâ’ilün 2 Basî
172   Mütefâ’ilün Mütefâ’ilün Fe’ûlün 1 Kâml
173    Mütefâ’ilün Mütefâ’ilün Mütefâ’ilün 1 Kâmil
 
16
c.  Kafiye Klâsik Türk edebiyatnda iirin kar l “vezinli, kafiyeli söz”dür. iirin iki ana
unsurundan birini oluturan kafiye; iirde ses tekrarlar   ile ahenk oluturmaktr. Kafiyeye ilave olarak ahenk oluturan bir dier unsur da r ediftir. Redif; ilevleri ayn ek ya da kelime grubunun msra sonunda tekrar edilmesidir.2 
iirdeki temel iki unsurdan biri olan kafiye Klâsik Türk edebiyat nda istisnasz, iir anlaynn getirdii bir zorunluluk olarak kar mza çkmaktadr. Yazlan iirlerin
 belli bir kal b vardr ve bu kal bn dna çkmak mümkün deildir. Örnein air kaside nazm ekli ile yazmak istiyorsa ilk beytin kendi arasnda, dier beyitlerin ikinci msrasnn ilk beyitle kafiyeli olmas  gerekmektedir. Yani Klâsik Türk edebiyatnda kafiye yalnzca bir ahenk unsuru deil ayn  zamanda nazm ekillerini de birbirinden farkl k lan temel ayraçlardan biridir.
Klâsik Türk edebiyatnda kafiye daha çok göz içindir. Bu nedenle yaz mlar  Arap harfli metinde ayn  yazma sahip kelimelerin kafiye tekil edecek ekilde kullanld  görülmektedir.
“ airler,  iirde ahenk, mana ve söz güzelli  ini yakalamak için,  iirin  ekil özelliklerini olu turan kelime oyunlar  , kapal  söyleyi ler, söz sanatlar  , vezin ve kafiye kullanm  gibi  iirin çe itli d    yap  unsurlar n  en iyi  ekilde kullanmaya özen
 göstermi lerdir. Özellikle, vezin ve kafiye bilmek ve bunlar n kullanmndaki ustal k iyi  air olmann gere  i kabul edilmi tir. Latîfî, konuyla ilgili olarak  uarâ Tezkiresi’nin dîbâcesinde taklitçi  airleri ele tirirken, “Bahir, kafiye nedir bilmeden, vezinleri taktî ederek okuyamadan her Gülistan okuyan  air ve iki m sra  yazabilenler, usta  air
 geçinir ol mu lar.” diyerek, iyi  air olmak için kafiye ve vezin bilmenin önemini vurgular .”3 
Edirneli Nazmî kafiye kullanm  açsndan oldukça baar ldr. Daha önceki  bölümlerde de belirtildii gibi; air, iirini söylemeden evvel çerçevesini oluturur. Bu çerçeve vezin ve kafiye ile ilgilidir. “Der-Bahr- Hezec Müsemmen Cüz’î Mekfûf u Cüz’î Mahzûf Tak  î’-e  Mefâ’îlü Fe’ûlün Mefâ’îlü Fe’ûlün Der-Kâfiye-i Mücerred Elif Revî San’at-e Musammat” örneinde, önce iirin yazlaca bahir, bu bahirden seçilen vezin, kafiyenin cinsi ve bu kafiyedeki revi söylenerek iirin kal b belirtilmitir. Bu anlamda Edirneli Nazmî’de bu ve buna benzer yaplar sadece bir iir için deil bütün eser boyunca ayn ekilde devam eder. Her iirin bir kal b vardr ve bu kal bn dna çkmak mümkün deildir. Ancak Nazmî’de rastlanlan genel bir tavr, daha önce de
 bahsedildii üzere, farkll  yakalama çabasdr ki; kafiye kullanmnda da bu cihetin aire özgünlüü açktr. Nitekim daha önce iirin çerçeve kal plar   daha önceden zikredilerek yazld  görülmemitir. Ayr ca Nazmî sadece bu kal plar   belirtmekle yetinmemi  sanat gayesini açkça ortaya koyduunu söyledii iirlerinde önceledii unsur kafiye ise; bu unsuru sanatnn doruk noktasna ulatrmtr. iirin beyit sonunda kafiye yapmakla yetinmemi  musammat olarak söyledii iirlerinde her beytin her tef’ilesini birbiriyle kafiye oluturacak ekilde bina etmitir.
2 (Ayr ntl bilgi için bk.) Ahmet Hamdi Tanpnar, “Eski airleri Okurken” Edebiyat Üzerine Makaleler , Dergah Yay., stanbul 1995, s. 180; Adnan Karaismailolu,  Klâsik Dönem  iir   ncelemeleri, Akça  Yay., Ankara 2001, s. 78.; Songül Aydn, Gazellerde Kafiye,  Mula Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (yaymlanmam yüksek lisans tezi), 2004 Mula, s.23.
3  Songül Aydn, Gazellerde Kafiye, Mula Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi,
2004 Mula, s.23. 
17
air, iirinde en fazla zengin kafiyeyi kullanmay  tercih etmi  bununla birlikte redifleri de ayr  bir ahenk oluturacak ekilde kafiyeye ilave etmitir. Kafiye tercihinde tam kafiye de iirde bir hayli yekün tutmaktadr. Bazen Arapça, Farsça ve Türkçe kelimelerden kafiye yapm, Türkçe’de uzun olmayan fakat ünlüsü elifle yazlan sesi uzun telakki ederek; sadâ, fenâ, baña kelimelerinde olduu gibi tam kafiye olarak göstermitir. Bu kullanm airin kafiyeyi bir göz unsuru olarak da kullandna iaret etmektedir. Edirneli Nazmî’nin eserinde genel iir anlaynn dnda, kafiyeyi elinden geldiince sondan içe doru tama eilimi ayn  zamanda hem kafiye kullanmn  sevdiini; hem de iirini daha ahenkli söylemek istediinin de bir belirtisi olarak kar mza çkmaktadr.
2. MUHTEVA ÖZELLKLER   a. Sosyal Meseleler Edebî metinler sanatçlar n d  dünyadan etkilenerek veya tamamen fantastik
hayal dünyalar na ait kurgularla meydana getirilirler. Sanatçlar n eseri teekkül ettirirken d dünyann gerçeklerinden veya sosyal meselelerden ne kadar uzak tutmaya çalsalar da, sanatç  da birinci derecede bir toplumda yaad  ve bu toplumun gereklerine uygun yaamak durumunda olduundan eserlerinde bire bir olmasa da en azndan sorunu hissettirecek kadar bahsetmeleri kaçnlmazdr. Bu nedenle edebî metinler ne kadar kurgusal olursa olsun yazldklar   dönemin sosyal meselelerine de iaret ederler.
Klâsik Türk edebiyatna da gerçek hayattan soyutlanm, hayal denizinde yüzen  bir edebiyat izlenimi verilmek istense de; bu döneme ait eserler incelendiinde sosyal meseleleri ortaya koyma açsndan oldukça fazla malzeme elde edilecektir. Bu hususta en ünlü eser yine 16. yüzyl airi olan Fuzûlî’nin ikâyet-nâmesi’dir.
Edirneli Nazmî de hayat  boyunca oldukça maddî sk nt  çekmi, askerlik mesleini yapm bir air olarak Dîvân’nda bu mevzuu bol miktarda ilemitir.
Öncelikle airin kendi hayatn örnek göstererek meslei ile ilgili sk ntlar  dile getirdii 304 numaral murabba oldukça önemlidir. Bu murabbada sipâhîlik mesleinde umduunu bulamadn, emri altnda bulunan askerlerden dolay çok sk nt çektiini, sürekli hizmete hazr bulunmann yoksullukla birlikte altndan kalk lamayacan,
 birkaç ylda bir sefer olduunu ve bu seferler srasnda erzak sk ntsndan dolay  bir arpann oldukça deerlendiini ve buna çare bulamadn, sipâhîlikte alnan ulûfe ve maan yetmediini ve çou zaman açln hâsl olduunu, bu ekilde bu görevi yapmaktansa bo gezmenin tercih edilebileceini, aslnda sipâhîliin bir dert, bela, boa
 bir çaba olduunu, bundan sonra da bir beklentisinin olmad n ve artk bu meslekten uzaklamak istediini söyler.
16. asrda airin eserinde yer bulan dier bir sosyal sorun ise; rüvettir. air, devlet erkânnn rüvete yöneldiini, ihtiyaç sahiplerinin ilerini yürütebilmek için rüvet vermek zorunda kaldklar n, düzenin bozulduunu rüvet alnd sürece ihtiyaç sahiplerinin ilerinin yürütüldüü dile getirilmitir. Yine devlette bir makam sahibi olan kimselerin ya da devlet büyüklerinin fakirlere yüz vermediklerini, fakir olan insanlar n her açdan madur olduklar n  belirtmitir. lim ve beceride mahir olanlar n bile fakirlikleri yüzünden k ymet bulamadklar n söyleyerek bir nevi sitemde bulunur.
 
18
 bu durumun airi isyana götürecek kadar sk nt  yarattn  ifade ederek kötü giden hâlden kurtulu için yakar r. 
Kadlar n, ilim adamlar nn, hüküm sahiplerinin sahip olduklar   makamn çok k ymetli olduundan vazifelerini gereince yerine getirmeleri gerektiini belirtir. Daha sonra görevini hakk  ile ifa etmeyenler için bed-duada bulunur.
“Ayr ca Arz-  Hâl-i Be-Pâdiâh” bal  altnda yazd  mesnevisinde Sultan Selim ve Kanûnî döneminde askerlik hizmetinde kulluk ettiini, birçok ilim ve fen alannda bilgi sahibi olduunu ancak kendisinden daha az bilgi ve beceriye sahip olanlar n bir mevki elde ettii hâlde kendisinin hizmetleri kar lnda elinin bo  kaldn  dile getirir. Bu durum devletin, makam, sahibine verirken yeterli liyakati salamad anlalr. Bir dier mesnevisine fakirlik ve yallndan ikayetle balayan air, bandan geçen bir olay  anlatr ve çözümünü bekler. Mesnevide Pasin’e vergi toplamak için gönderildiini ve halk n isyanlar, savalar ve ekiyalk yüzünden dalara kaçtndan bahseder. Kanûnî döneminde ülkenin birkaç bölgesinde halktan haks zlkla vergi toplayan ve eziyet-âmiz davranlardan dolay  isyan ettii bilinmektedir. Daha sonra air, stanbul’a döndüünde iki hizmetçisi taraf ndan soyulduunu, soyguncular n yakalandn ama bölgenin yöneticisinin çalnan paray geri vermediini ve bu paray  zimmetine geçirdiini, ayr ca bu yöneticinin kendisine eziyet ettiini, paray  devlete ödemek zorunda kaldn ve bu açdan maddî güçlüe dütüünü anlatr. airin birebir yaad  bu olay devletin yönetim kademesinde ciddi bir zaaf n olutuunu gözler önüne sermektedir.
Edirneli Nazmî’nin Dîvân’na bak ldnda sosyal meseleleri u balklar altnda toplamak mümkündür:
1. Akerî tekilatn alt kademesinin çektii zorluklar, 2. Devlet adamlar nn liyakatsiz olular , 3. Rüvet ve hrszln art, 4. Fakir insanlar n devlet büyükleri taraf ndan önemsiz görülmeleri, 5.lim adamlar nn yeterli bilgiye sahip olmamas, 6. Adalet kavramnn yok olmaya balamas, 7. Zalim yöneticiler.
b. Siyasî Meseleler Edirneli Nazmî, eserinde siyasî meselelere kaytsz kalmamtr. Hem iirlerinde
hem de tarih k talar nda dönemindeki her siyasî olay bahsetme gerei hissetmitir. Bu gereklilik hem uzun yllar sürdürdüü mesleinin gerei hem de bu yollarla bir gelir elde etmeyi amaçlamtr. 16. asrda hiç üphesiz birçok kitleyi derinden etkileyen olay ehzade Mustafa’nn saray entrikalar   sonucu katlediliidir. Edirneli Nazmî, ehzade Mustafa’dan lütuf görmü  ve himaye edilmitir. Dîvân’nda ehzade Mustafa’ya medhiye niteliinde yazd bir gazeli, yine ehzade Mustafa ile aralar nda geçen bir hadise yüzünden özür ve affedilme dileinde bulunduu gazel ve katl hadisesinden sonra terkîb-i bend olarak kaleme ald bir mersiye bulunmakatadr. Nazmî, yazd  mersiyede lütuf ve himaye gördüü ehzaden övgü ile bahseder, olaydan dolay hüznü içten bir ekilde iirine ilemitir.
Osmanl  Devleti ile ran arasndaki savalar , hem Yavuz Sultan Selim hem de Sultan Süleyman’n ahsnda padiahlar  överek düman lanetler.
Dönemin siyasi olaylar na ahitlik etmesi açsndan tarhî ve siyasî k ymet arz eden düürülen tarihleri u ekilde tasnif etmek mümkündür:
1. Çeitli devlet büyüklerinin görev deiiklikleri,
 
2. Sultan evlenme ve sünnet düünleri, 3. Devlet büyüklerinin vefatlar , 4. Osmanl Devletinin katld seferler, 5. Seferler sonucu elde edilen topraklar, 6. Devlet görevlilerinin azilleri, 7. Savalarda alnan yenilgiler, 8. Sultan ailesinde gerçekleen doumlar, 9. Osmanl Devletinde gerçekleen imar faaliyetleri, 10. Devlet makamlar nda yer alan kiilerin katledilmesi hadiseleri, 11. Yabanc devletlerden Osmanl Devletine gelen devlet adamlar .
c. Dinî Meseleler Edirneli Nazmî’de dinî meseleler bir sorun tekil edecek durumdan ziyade bu
husus mevzu edilerek öüt verme amac güdülmütür. Dinî nitelikli iirlerinde ahlâkî davranlar, ahiret düüncesi, slam dininin artlar  skça bahis mevzu edilmitir.
yi ve ahlâkl  insann hem dünyada hem ahirette yüzünün güleceini, aksi bir durumun kiiyi zillete düüreceini zikreder. Dinî ve hikermî tarzda meydana getirdii iirlerinin bütününde ayn  düünce etraf nda güzel davranlar   tevik edip, kötü davranlar   lanetler. Bu fikirlerini ortaya koyarken ayet ve hadislerden bahseden air düüncelerini ispat için slam dininin en önemli iki kaynan kullanr.
Siyasî ve dinî içerii dikkate alndnda Osmanl  Devleti ile ran arasndaki mücadeleye deinen air; Osmanl  Devleti’nin taraf ndadr ve ah smail’i lanetler. Ayn  zamanda 16. yüzylda ah smail taraf ndan yürütülen propaganda ve halk n haksz uygulamalara kar  balatt Celâlî isyanlar n “K zlba” olarak nitelendirir ve aalayc ifadeler kullanr.
Edirneli Nazmî’de en çarpc  olarak görülen ve tüm müslümanlar taraf ndan k nanan Kerbela olay  ve Hz. Hasan’n ehit edilmesi hadisesidir. air, asrlar önce gerçekleen bu hadise kar snda nefretini, lanetini çekinmeden ortaya koyar.
Aadaki beyitte air sünnî-Hanefî olduunu söyler ve slam’da Hz. Ali’nin ölümüne yol aç p, slam’da bölücülüe yol açan gruba kar  iddetli bir ekilde nefretini kusar. Daha sonra Hz. Muhammed’in neslinden olanlar n ölümüne yol açt  için Yezid’e kar   olan nefretini, Yezid taraftarlar na da yöneltir. Onun yannda olanlar n efaat bulmamalar  için dua eder. Aadaki iir ise; hem Yezid ve Mervan’a yöneltilen lanet ve bed-duay gözler önüne sererken, ayn zamanda Hz. Muhammed’e ve ailesine kar   olan sevgiyi de oldukça içten bir ekilde dile getirmi  ve Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in katledililerinden duyduu üzüntüyü de bariz bir ekilde ifade etmitir.
3. EDEBÎ SANATLAR Klâsik Türk edebiyatnda, iirin sanat k ymetini artran, airin maharetini ortaya
koyma gücünün delili olan edebî sanatlar skça kullanlmtr.  Edebî sanatlar, Edirneli  Nazmî’nin iir anlaynn oldukça önemli bir bölümünü oluturur. Türk edebiyatnda rastlanan bütün sanatlara birçok örnek vermitir. Bunun yannda kendisi de kullanlan
 
20
 pekitirici yapy daha kuvvetli k lan unsurlar   ilemeyi baarmtr. Aada örnekleri verilen baz sanatlarda snrlar  zorlam ve hâlihazrdaki yapy daha üst bir seviyeye tamtr. Sanat yapma kaygsn  bütün nazm ekillerinde sürdüren air, özellikle gazellerinde yeni denemeleri ile kar mza çkar. “Maklûb-  Müstevi” adn  verdii, sadan ve soldan okunduunda ayn  cümlenin söylendii gazeli sanattaki maharetini aça çkaran en büyük delilidir. Bu gazelde ayn  zamanda anlamda da herhangi bir garabetin olumamas sanat anlama feda etmediinin de bir göstergesidir.
Edirneli Nazmî’de en fazla kar mza çkan sanat “cinas”tr. air, cinas oldukça ustalkl  bir tavrla kullanr. Dîvân incelendiinde bazen yazllar   ayn  fakat uzun seslileri açsndan farkllk gösteren Türkçe ve Arapça kelimelerle yaplan cinaslarda ayn  zamanda tevriye sanatn  da kullandndan kelimenin transkripsiyonunda baz  zorluklar yaanmtr.
Edirneli Nazmî’de kullanlan sanatlar; Cinas, âde, stifhâm, tikâk, Kalb, Nidâ, Sihr-i Helâl, Tekrîr, Mecâz-  Mürsel, ktibâs, rsâl-i Mesel/irâd-  mesel, stiâre, Mübâlaa, Tecâhü’l-i Ârif, Telmîh, Tebîh, Tehîs ve ntâk, Hüsn-i Ta’lîl, Îhâm, Kinâye, Tevriye, Tezâd, Leff ü ne r, Tenâsüp’dür.
4. DL ÖZELLKLER  VE ML  Üzerine çallan metin 15. yüzyl sonu 16. yüzyl ortalar na kadar yaam olan
Edirneli Nazmi’nin yazd Dîvân metnidir. Eser 16 yüzyl imlâ ve dil özelliklerini iyi  bir biçimde yanstmaktadr. Eserin çok büyük bir olaslkla müellif hatt olmas, bu imlâ ve dil özelliklerinin korunmasnda önemli rol oynamtr.
15. ve 16. yüzylda yazlan dier eserlerde olduu gibi Dîvân’da da ilk imlâ özellii olarak çift gelenek unsurlar   göze çarpar. Özellikle bu yüzyllarda Uygur ve Arap imlâ geleneinin bir arada devam ettiini tespit etmekteyiz. Bu durum yüzyllar geçtikçe Arap imlâ gelenei lehine gelimesini sürdürse de 16. yüzylda hala Uygur imlâ geleneini eserlerde görebilmekteyiz.
5. TÜRKÎ- BASÎT Köprülü’nün aratrmalar   sonucu gün yüzüne çkar lan bu eser hakk ndaki en
detayl  inceleme de yine kendisine aittir. Öncelikle belirtilmesi gerek husus udur ki; Türkî-i Basît hakk nda görü  beyan edenlerin çou Köprülü’nün ortaya koyduu eserden hareketle kimi zaman bu eseri de yeterince incelemeden görülerini dile getirmiler kimi zaman gerçekle ve hatta Köprülü’nün de söylemedii birtak m düünceleri ona atfederek iddialar n  ortaya koymulardr. Nitekim Köprülü, Edirneli
 Nazmî Dîvân’ndan en çok kullanlan vezinlerden hareketle 286 iiri “seçerek” aldn  ifade etmesine ramen kimi kaynaklar Edirneli Nazmî’nin toplamda 286 iirden oluan
 bir dîvânn var olduunu düünmülerdir. Bir dier yanl  anlalan mevzu Edirneli  Nazmî Dîvân’nn adlandrmasdr. “Dîvân-  Türkî-i Basît” ad  Köprülü taraf ndan neredilen kitapta bu isimle anlan iirlerin bir k smnn biraraya getirilmesi sonucu yine Köprülü taraf ndan verilen bir adlandrmadr. Oysa airin, eserini yazarken böyle bir kullanm veya tercihi mevcut deildir. Kimi kaynaklarda bu adlandrma airin tasarrufu olarak gösterilmitir.
 
21
ve sosyal artlar na uygun olarak Türkî-i Basît’i ele ald gerekçesi” ile eletiri oklar na maruz kalmtr. Ancak Köprülü, görülerini dile getirirken her ne kadar “dönemin hasassiyetlerini” göz önünde tutan bir duru sergilese de eserinde “… Bu cildin ba na ilave etti  imiz “milli edebiyat n mübe irleri” adl   tedkikimizde bu hususta kâfi derecede izahat verdi  imiz için, burada sadece “Nazmî”nin “Türkî-i Basît” ile vücuda
 getirdi  i manzumelerin hakk nda bibliyografik malumatla ve baz  lisanî ve edebî izahatla iktifa edece  iz. Sanayi-i edebiyenin aruz aksamnn hepsine misaller tedarik etmek suretiyle o devir ulum- edebiyesinde tamamiyle a ina oldu  unu göstemek istemi   olan “Nazmî”, öyle görünüyor ki, “sade Türkçe” ile yazmay  da bir “sanat” addetmi   ve bu hususda da ba kalar ndan geri kalmamak için manzumeleri yazm t r.”4  eklindeki ifadeleri ile de “dönemin siyasî ve sosyal” yapsn  gözetmeden bir bilim adam  tavr   ile çou aratrmacda rastlanmayan zahmetli ve titiz aratrmasnn sonucunda aslî düüncesini söylemekten de geri durmamtr. Ancak Köprülü’nün bu ifadeleri çou aratrmac  taraf ndan fark edilmemi  veya fark edilmek istenmemi,
 banaz bir milliyetçilik tavr  olarak gösterilmitir. Türkî-i Basît hakk nda kaynaklar n üç gruba ayr ld söylenebilir. lki Türkî-i
Basît’i milliyetçi bir tavrla Türk dilinin haklar nn korunmas  amacyla cereyan/hareket/bakaldr  olarak görenler, ikincisi milliyetçi yaklam  reddedip ak m olarak görenler ve Türkî-i Basît’i millîlikçilik tavr ndan yoksun bireysel çaba olarak görenler.
lk grubun Türkî-i Basît’e yaklam tamamen millî duygularla yola çk l p üç air taraf ndan bilinçli bir ekilde ortaya konulan ak m olduu iddiasdr. Ayn zamanda bu ak mn baar szlnn da ad  geçen üç airin yeterli airlik gücünün olmayna
 balanr. Ancak tarihî süreç dikkate alndnda XV. yüzylda Aydnl  Visâlî’de  balayan ve XVI. yüzylda Mahremî ve Edirneli Nazmî’de devam eden Türkçü düüncenin ortaya çkabileceini düünmek tarihsel gerçeklikle örtümeyecek bir durumdur. Bilindii gibi XVI. yüzyl hem dünya çapnda hem de Osmanl Devleti’nde milliyetçilik kavramnn henüz adnn bile geçmedii bir döneme tekabül eder. Henüz varl bile bilinmeyen bir kavramn bu yüzylda üç air taraf ndan kimlik kaygs ya da “k r lan Türk gururu”nu tamir edebilecek altyapdan yoksun olduu ortadadr. Ayr ca millî kimlik noktasndan ele alndnda; iirlerdeki “Türk” benzetmesi kaba saba, yamac  olarak gösterilir ki bu noktada benzetmenin yerici deil övücü olmas  gerekirdi. Kaynaklarda belirtildii gibi bu tarz iirlerinde sade Türkçe ile Farsça terkip kullanmadan bu iirleri oluturduu belirtilmektedir. Ancak bu tarz iirlerinde de t pk   klâsik tarzda söyledii iirlerdeki gibi Arapça, Farsça kelimeler kullanm, bu dillerdeki terkip sistemine de yer vermitir. Ayn zamanda Türkî-i Basît ifadesinin de Farsça bir terkipten olumas bu iddiann yersizliini göstermektedir.
Özellikle Nihal Atsz’da kar mza ilginç bir nokta da ad geçen üç airin “sanki her gün görüen ve çok iyi anlaan” birer arkada olduklar  fikridir. Aydnl Visâlî’nin I. Bayezid ve I. Selim döneminde Edirne’de saray hocal, Tatavlal Mahremî’nin nâiblik yapt ailesi ile birlikte stanbul’a gelirken korsanlar taraf ndan kaçr ld ve hayatnn sonuna kadar da ailesini kurtarmak için çabalad, Edirneli Nazmî’nin I. Selim döneminde savalara katld  ve Kanûnî döneminde de yaad  düünülürse; yaadklar   hayat tarz  ve ortaya ortaya koyduklar   eserler ortak bir tavrla bir ak m
 balatmak deil tanklklar n bile ispatlayacak delil içermemektedir. Nitekim bu üç
 
Bir dier mevzu yine kaynaklarda belirtilen “Türkçeye aruz vezninin uygulanabilirliini ispat gayesi”dir ki; öncelikle bu airlerin klâsik tarzda söyledikleri iirlerde gösterdikleri aruz baar snn ispat yaplmaldr. Klâsik tarzda kusursuz aruz uygulamasn yaptktan sonra bu kusursuzluu yakalamak istemeleri beklenirdi. Ayr ca Latîfî’de ve Köprülü’de bahsedilen Edirneli Nazmî’nin Vahid Tebrizî’nin Risâle-i Aruz’undan faydaland  ve oradaki bahirlere kendi de yeni vezinler ekledii düünüldüünde bu düüncenin temellendirilemedii görülmektedir.
Edirneli Nazmî Dîvân’nda toplamda 7002 gazel, 16 kaside, 7 terkîb-i bend, 7 tercî’-i bend, 524 murabba, 62 muhammes, 12 müseddes, 5 müsebba’, 5 müsemmen, 5 mütessa’, 7 mu’aer, 2 tahmis, 23 müstezad, 425 müfred, 364 tarih manzumesi, 53 k t’a, 16 mesnevi bulunmaktadr. Bütün bu iirler incelendiinde; imdiye kadar Klâsik Türk edebiyatnda görülmemi bir yöntemle tertip edilmi bir dîvân kar mza çkar.
Balangçta bahsedilen ve ilgili bölümde ayr ntl olarak izah edilen, airin, iirini yazarken; aruz veznine göre ve vezin dâhilinde revîye göre bir tertip sistemi ile oluturulmasdr. air kullanaca  vezni, kafiyenin kaç harften ve hangi harflerle oluturacan, revîyi ayr ntl olarak bir balk hâlinde iirinin bana yazar ve iirini de
 belirttii kal ba uygun olarak vücuda getirir. Çizdii kal ba uygun olan ilk iirden sonra yine bu kal pla ayn nitelikleri gösteren “nazire” gazel, murabba, muhammes vb. naz m ekilleri ile iirler yazar. Bu Klâsik Türk edebiyatnda imdiye kadar rastlanlmayan bir durumdur.
Yine Klâsik Türk edebiyatnda airin kendi iirine nazire yazmas kar lalan bir durum deildir ki; Edirneli Nazmî’de bu hâl Dîvân boyunca “daha önceden ortaya konulan kal ba uygun olarak” devam eder.
Yukar da bahsedildii gibi Edirneli Nazmî Vahid Tebrizî’nin Risâle-i Aruz kitabndaki bahirlere uygun olarak imdiye kadar Türk edebiyatnda kullanlmam  kal plar  kullanr ve buna ilaveten yeni vezinler vücuda getirir.
Türkî-i Basît olarak balklandrd  iirlerinde Eski Anadolu Türkçesine ait kelimeleri kullanmtr, dönem içinde kullanlan kelimelerin daha eski ekline yer vermitir. Klâsik tarzda söyledii iirlerinde t pk   Türkî-i Basît tarzyla söyledii iirlerinde olduu gibi; Arapça ve Farsça kelimelerin de Türk edebiyatnda çok az kullanlan ya da hiç kullanlmayan, sözlüklerde dahi nadiren rastlanlan kelimelere yer vererek adeta bu iki dilde kulland  kelimelerin unutulmaya yüz tutmu  hâllerini kullanmay  tercih etmi  izlenimi vermektedir. Edirneli Nazmî’deki bu durum; airin aslnda yapmak istedii eyin gerçekten Arapça ve Farsça kelimelerin kullanmndan - millî bir duyula- rahatszlnn bir ürünü olarak Türkî-i Basît bal altnda daha sade
 bir dille iir yazmaktan ziyade biraz önce belirttiimiz gibi dier iirlerinde kulland  Arapça ve Farsça çok az kullan lan ya da hemen hemen hiç kullanlmayan kelimeleri kullanarak bu üç dildeki vukufiyeti ortaya koymak düüncesini uyandrmaktadr.
Yine air, Dîvân’nda birçok edebî sanata yer vermi  eserini belâgat uygulama kitab hâline getirmitir. Ayr ca airin “çok yazma” huyunun ki; eserlerine bak ldnda gerçekten Türk edebiyatndaki -nitelii tartlmakszn- en kapsamllar dr, eserlerine sirayet ettii görülmektedir.
Yukar dan beri Edirneli Nazmî’ye kadar Türk edebiyatnda görülmeyen özellikler sralanmtr. Bu özellikler dikkate alndnda Türkî-i Basît’ in de Türk edebiyatndaki yeri anlalacaktr. Edirneli Nazmî, iirini söylerken ya da eserini ekillendirirken farklln/denenmemiin/orijinalin peine dümütür. Bu yönü ile Türkî-i Basît ne iddia
 
23
edildii gibi millî hassasiyetlerden doan bir “Türkçü iir”, ne de bir “bakaldr ”dr. Türkî-i Basît, airin, Dîvânn vücuda getirirken denedii, ahsî ve edebî farkllklardan
 biridir. Tamamen Edirneli Nazmî’ye ait bir hassasiyetle, sanat telakkisi olarak ortaya konulan bu tarzn ak m olmas  söz konusu deildir. Buna ilaveten Edirneli Nazmî taraf ndan meydana getirilen bu tarzn kendi döneminde beenilmemesi, dilin zaman içindeki tekâmülü çerçevesinde kullanlan kelimelerin iir diline uygun dümemesi bu tarzn daha sonrasnda takipçilerinin olmamasna sebep olmutur.
 
TENK TL METN
1 Tevhîd-i Bârî ‘Azze smuhu [Mefâ’ilün Fe’ilâtün Mefâ’ilün Fe’ilün] · − · − / · · − − / · − · − / · · − 
1 Ferah fezâ-y revân Lâ ilâhe illallâh Terah-zedâ-y cenân Lâ ilâhe illallâh
Enâm-nâme-i lutf u kerem-nümâ birle Beîr-i hûr u cinân Lâ ilâhe illallâh
Delîl-i râh- hidâyet sirâc- er’-i mübîn Meded-resân- cihân Lâ ilâhe illallâh
Pür itdi rahmetuh hej-deh hezâr ‘âlemi çün Pür old kevn ü mekân Lâ ilâhe illallâh
5 Ezel ki genc-i nihân-idi zât- hayy- kadîm O genci k ld ‘ayân Lâ ilâhe illallâh
Getürse übhe dil-i nâsa yol bulub hannâs Komaz yer-ile gümân Lâ ilâhe illallâh
Bulub eref anuñ-la cihânda ins-ile cân Der âikâr u nihân Lâ ilâhe illallâh
Berâtna yazlubdur sa’îd olan kiinüñ Cenâb- Hakkda niân Lâ ilâhe illallâh
Revân fezâ-y cinânda Burâka ola süvâr Aña ki vire ‘inân Lâ ilâhe illallâh
10 Halâs k lmaga îmân err-i eytândan Hisâr- emn ü âmân Lâ ilâhe illallâh
Olur vesâvis-i eytâna irse âdeme mevt Du’â-y ‘kd- lisân Lâ ilâhe illallâh
 
25
Gelür safâ vü meserret fezâ-y câna revân  Ne dem ki;ide cereyân Lâ ilâhe illallâh
Cilâ-y âyîne-i ‘akl u dâfi’-i gam- dil Safâ vü râhat- cân Lâ ilâhe illallâh
15 Hemîe dâfi-i’ hüzn ü müdâm râfi’-i gam ifâ-y haste-dilân Lâ ilâhe illallâh
Revâ budur ki revân ide diler her demde Sabî vü pîr ü civân Lâ ilâhe illallâh
Cihâna rahmet iner cümle âd olur ervâh Okundugnca ezân Lâ ilâhe illallâh
Behit içinde irem dirseñ âb- kevsere ger Su gibi