Upload
others
View
9
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
EDİTÖR ZEYNEP ENGİN
HAZIRLAYANLAR
MELEK KÖKSALAN
EBRU SÖYÜK
ESİN ALPER HAZİRAN 2012
MAYIS AYINDA NELER YAPTIK?
AYIN SORUSU
HAZİRAN AYI ETKİNLİK ÖRNEKLERİ
BRANŞ ETKİNLİKLERİ
İngilizce
Müzik-Orff Bilgisayar Beden Eğitimi Satranç Bale/Modern Dans
KİTAP ÖNERİLERİ
REHBERLİK BİRİMİ
SEVGİ MENÜSÜ
DOĞUMGÜNLERİMİZ
Bu ayki misafirlerimiz Nil, Kerem ve Eren’in ailesiydi.
Bu ayki partimizde de doğum günü olan arkadaşlarımızı kutladık.
Bu ay aile katılımı etkinliğinde sıra Çınar Ilgaz ve Beril Osanmaz’ın ailesindeydi.
Kitap günümüzde evden getirdiğimiz kitaplarımızı paylaşarak inceledik. Hareket temamızla ilgili olarak Gökkuşağı
adlı grup çalışmasını yaptık.
“TATİLİN DİĞER GÜNLERDEN FARKI NEDİR?”
“TATİLDE NE YAPMAK İSTERSİN?”
ŞAN KURT: Tatilde yaz olur. Oyun oynamak isterim
TUNA YAPICI: Çok uyuruz.Annemle oyun oynamak isterim.
CEYLİN DENİZ: Denizde oluruz. Kumdan kale yapmak isterim.
YİĞİT ÖZTÜRK: Güneş açar, yüzmek isterim.
İREM AKKUŞ: Spora gidilir. Yüzmek isterim.
NİL YAZGAN: Okula gitmemek demektir. Dolaşmak demektir.
DENİZ ÇAVUŞOĞLU: Tatil olmasıdır. Yüzmek isterim.
POYRAZ ONAR: Yaz gelmesidir. Yüzmek isterim.
FULYA SİSNELİ: Denize girmektir. Kumla oynamak isterim
KEREM ALPMEN: Yaz demektir. Eğlenmek isterim.
KEREM FERMAN: Denize girmektir. Yüzmek isterim.
ZEYNEP ALTUĞ: Okul yoktur. Boyama yapmak isterim.
EREN YÜCE: Okula gitmeyiz. Parka gitmek isterim.
ÇAĞAN DALBUDAK: Çok uyuruz. Yüzmek isterim.
BERİL OSANMAZ: Farkı yağmurdur. Tatile gitmek isterim.
ZEYNEP KÜÇÜKHÜSEYİN: Hayvanat bahçesine gitmektir. Resim çizmek isterim.
RÜYA ENGİN: Emirgan koruya gitmek, anneanneme gitmek isterim.
ÇINAR ILGAZ: Babaanneme gitmektir. Oyun oynamak isterim.
EMİR YENİ: Tatilde oyun oynamak,havuza girmek, teknemi yüzdürmek isterim.
DEFNE YÜCADAL: Tatilde otelde kalmak için uçağa binmemiz gerekiyor. Denize girmek, kelebek
yakalamak, kumdan kale yapmak isterim.
EGE AVDEL: Kumla oynamak,denize girmek isterim.
CAN DÖNMEZ: Oynamak,yüzmek isterim.
DEMİR SARIMADEN:Okul kapanıyor. Oynamak isterim.
İREM KAYAHAN: Denize girmektir. Havuzda yüzmek isterim.
DAĞHAN KURT: Babamla arabaya binmek, denizde dalmak, balık yemek, dondurma yemek,
Özge Öğretmeni özlemek, plaja gitmek isterim.
EFE TÜMBAY: Evde oyuncaklarla oynamaktır. Sonra da okul açılıyor.
ARAS SABUNCU: Yaz gelince bazen havuza girerler. Oyun oynamak, plaj topu oynamak isterim.
YAĞIZ NOYAN BİNGÖL: Oyun oynamak. Denize gitmek isterim.
HAREKET
HAREKET NEDİR?
ORFF ÇALIŞMASI-GÖKKUŞAĞI ETKİNLİĞİ
HAREKETLİ OYUNLAR
AÇIK HAVA OYUNLARI
SU VE KUM OYUNLARI
KAVRAMLAR FEN VE MATEMATİK
SOSYAL BECERİLER
OKU MA YAZMAYA HAZIRLIK
*En şişman hangisi
*Sevimli sayılar
*Kavramlarla ilgili çalışma sayfaları
*Islak mı- Kuru mu?
*Yeşil daireyi bul
*Turuncu kareyi bul
*Mor üçgeni bul
*Renk kavramı (yeşil, turuncu, mor)
*Şekil kavramı (daire, kare, üçgen)
*Sayı kavramı
*Şişman-Zayıf
*Sabah-Öğle-Akşam
*Az-Çok
*Gece-Gündüz
*Etkinliklerin süresine ilişkin yönergeye uyma,
*Grup etkinliklerinin kurallarına uyma.
YAŞAYAN DEĞERLER
GELENEKSEL TÜRK ÇOCUK OYUNLARI
GELİŞİMSEL ARŞİV (PORTFOLYO)
EĞİTİM RUTİNLERİ
*Ebe tura bir iki üç
*Portfolyo sunumları
*Huzur ve Barış Kutlaması (Dansı)
*Haftanın Günleri *Özel gün etkinlikleri. * Duygu panoları
AYIN PARTİSİ
MUTFAK ETKİNLİĞİ
*Çilekli Puding
*Islak Partisi
BEDEN EĞİTİMİ
MÜZİK-ORFF
BALE VE MODERN DANS
*İstasyon çalışmaları ve kompleks becerileri
geliştirme
(Sene başından bu yana öğrendiğimiz etkinlikleri
kapsayan değişik şekillerde parkurlar hazırlanır.
Her öğrencinin parkura katılımı sağlanır.)
*Yakan top ve istop oyunları
*Porte Şatosu adlı öykü ile nota çalışmaları
*Genel tekrar
*Salon danslarının ritim farklılıklarının incelenmesi
*Partnerli açık ve kapalı tutuş tekrarı
*Serbest çalışmalar
İNGİLİZCE
In June,
we will be focusing on:
Simple summer vocabulary
Song “You are my sunshine”
You can enjoy listening to your child singing “You are my sunshine” by
searching for this song on www.youtube.com.
Kâtip Çelebi "Keyf erbabının keyiflerini artırır, cana can katar" diye nitelediği
kahvenin mekânı, telvesi, fincanı, kutusu, coğrafyası, müziği, kısacası gündelik
hayatımızdaki yeri bu kitapta."
Bir rivayete göre kahve ilk defa 8. yüzyılın ortalarında Kaffa'da yaşayan Khaldi
adındaki bir çoban tarafından, bir ağacın "kızıl" meyvelerinin kaynatılması suretiyle,
bir başka rivayete göreyse 14. yüzyılın sonlarına doğru Habeşistan'da Şeyh Şâzili
tarafından içilmiştir. Dönemin Osmanlı coğrafyasında önce Kahire, Şam, Halep'e ve
nihayet 1543 yılında, Kanuni Sultan Süleyman döneminde, İstanbul'a getirilen kahve,
o tarihten itibaren Türk halkının olmazsa olmazlarından biri olmuştur.
Kültür tarihi üstüne yaptığı çalışmalarla tanıdığımız Prof. Emine Gürsoy Naskali'nin hazırladığı, Yapı Kredi
Yayınları'ndan çıkan Kahve: Kırk Yıllık Hatırın Kitabı, 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşadığımız coğrafyada
içilmeye başlayan ve bugün olmazsa olmazımız haline gelen kahveyi pek çok yönden ele alan önemli bir çalışma.
Kahvenin mekânı olan kahvehaneler, kahvenin coğrafi yayılımı, halkın bilincinde yer ettiği folklorik yer, Osmanlı saray
çevresinde kullanılan fincan formları, Bach'ın kahve için yazdığı kantat, Osmanlı nüfus kayıtlarında kahveci kayıtları,
telvenin etimolojisi gibi konularda; tarihçi, sanat tarihçisi, müzikolog, halkbilimci vb. araştırmacıların yazılarının yer
aldığı Kahve: Kırk Yıllık Hatırın Kitabı, gerek işlediği konular gerek zengin görsel kullanımıyla diğer kahve
kitaplarından ayrılıyor.
KAHVE – KIRK YILLIK HATIRIN KİTABI
AY’I KİM ÇALDI?
Berk, geceleri gökyüzünü pırıl pırıl aydınlatan
Ay'a hayrandır. Ay'a bakarak uykuya dalarken
güzel hayaller kurar. En büyük hayali de
astronot olmaktır. Ama bir gece, bir de bakar
ki, gökyüzü bomboş, Ay'ın yerinde yeller esiyor.
Büyük bir üzüntüye kapılan Berk, Ay'ı birilerinin
çaldığını düşünüp aramaya koyulur.
Sayın Velimiz;
Haziran ayı bülteni ile sizlere gönderdiğimiz Rehberlik yazısı Prof. Dr. Erdal
Atabek’e aittir. Yazının içeriğinde gördüğünüz “Ergen “ sözcüğü, bu yazının Okulöncesi
dönem çocukları ile ilgisi olmadığını, hatta yanlışlık olduğunu sizlere düşündürebilir.
Ancak yazının tamamını okuduğunuzda fikrinizin değişebileceğine inanıyoruz.
Bu yazı, “ergen dünyası”ndan yola çıkarak, ilerde karşılaşmak
istemeyeceğimiz sorunların temellerinin, aslında okulöncesi yaşlarda atıldığı ve bununla
ilgili yapabileceğimiz bir şeyler olduğu ile ilgili olarak bizlere ışık tutuyor.
Hayatınızda özellikle çocuğunuzun yetiştirilmesi konusunda “Keşke”lerinizin olmaması
dileğiyle…
FMV Özel Ayazağa Işık Anaokulu
Rehberlik Birimi
HAYATIN ORTAĞI OLMAK
Günümüzün “ ergen dünyası”nı, bu dünyada geçerli olan “ ergen kültürü”nü anlamaya
çalışıyoruz. Çünkü bu yeni oluşumu anlayamazsak “ günümüz ergenleri” ile erişkinler arasındaki
uzaklık daha da artacak.
Yeni “ergen kültürü”nün özellikleri içindeki;
*Hedef seçememe
*Geleceğini planlayamama
*Sorumluluk almak istememe
*Kendini hiçbir şeye zorunlu saymadan, çevresini her şeye zorunlu sayma
*Çaba harcamadan elde etmek isteme
gibi özellikleri nasıl açıklamalıyız ?
En önemli etkenler arasında “sahip olma, elde etme ve kullanma” ile bunları yapabilmek
için “çalışmak ve kazanmak gereği” arasındaki bağ kopartan “tüketim toplumu ideolojisi”dir. Bu
ideoloji henüz çalışmayan ve kazanmayan gençlere “kredi kartı” vermekte,”cep telefonları
olması”nın normal olduğunu söylemekte, ”otomobil kullanarak özgürleşme”yi önermektedir. Gençler
de bütün bunlar için yıllarca beklemek yerine, bütün bunları sağlamanın anne babalarının görevi
olduğunu düşünmekte, bunların “kendi hakları olduğunu” öne sürmektedirler.
Bizim yaşam kültürümüzün iki özelliği de “tüketim toplumu ideolojisi” ile buluşmaktadır. “Çocukların
aşırı korunmasının ailenin görevi olduğu”na ilişkin yaygın tutum ile “çocuklarla gurur duyma” isteği.
Bu iki özellik de çocukların “ yaşam standartları”na, ailelerin (kimi zaman) ekonomilerinin üstüne
çıksa da destek vermelerini sağlayan bir tutum yaratmaktadır.
Anne Babaların şu sözlerini çok sık duyuyoruz :
*Biz (ya da ben) çocuklarımız için yaşıyoruz.
*Ne yapıyorsak onlar için yapıyoruz.
*Biz çok sıkıntı çektik, onlar bu sıkıntıları çekmesin istiyoruz.
*İlerde hayatın bir çok haliyle karşılaşacaklar, bari şimdi mutlu olsunlar.
*Mutlu bir çocukluk dönemleri olsun.
*Biz gençliğimizi yaşamadık, onlar doya doya yaşasınlar.
*Bizim yapamadıklarımızı, onların yapması bizi memnun ediyor.
*Her şeyleri var, neden çalışmadıklarını anlayamıyorum.
*Hiç sıkıntıya gelemiyorlar, istedikleri hemen olsun istiyorlar.
*Her istediğini yapıyoruz ama o bizim ne istediğimize aldırmıyor bile.
*Çok iyi çocuktur ama arkadaşlarına uyuyor.
*Aklına hiç kötülük getirmez, ne söylense inanır.
*Böyle giderse nasıl yapacak bilmiyorum.
Bu sözlerin hepsi de birbiriyle bağlantılıdır. Bu sözlerin oluşturduğu merdiven
basamak basamak çıkılmaktadır. Sonuçta ulaşılan yer de hiç kimsenin
düşünmediği, hiç kimsenin istemediği bir yer olmaktadır. Neden ? Çocuklarımızı
hayatımızın ortağı değil, refahımızın ortağı yapıyoruz da ondan…
*Neden “hayatlarınızı çocuklarınıza adıyorsunuz?“
*Neden “çocuklarınız için yaşıyorsunuz?”
*Neden “çocuklarınıza istemedikleri şeyleri vermek için bunca çaba
harcıyorsunuz?”
*Neden çocuklarınıza “hak etmedikleri şeyleri elde etmeleri“ için yükümlülük
duyuyorsunuz?
*Neden çocuklarınıza “sorumluluk vermiyorsunuz?“
Şimdi almıyorlar, çünkü sorumluluk vermekte çok geç kaldınız.
Neden çocuklarınızı “yaptıkları yanlışların sonuçlarıyla karşılaştırmıyorsunuz ?“
Bu durumda, çocuklar ve gençler “ ailelerin onları her koşulda koruyacağını“
biliyor. Çocuklar ve gençler, kendileri hiçbir şey yapmasa da, ailelerin onlar için
her şeyi yapacaklarını öğreniyor.
Çocuklar ve gençler, geleceklerinin aileleri tarafından hazırlanacağına güveniyor.
Onun için de kendine güvenmiyor, sorumluluk almıyor, kendisini hiçbir şey için
zorlama gereği duymuyor.
Yapılması gerekenler yapılmaz, yapılmaması gerekenler yapılırsa sonuçlara neden
şaşmalı?
Lütfen biraz düşünür müsünüz?
Prof. Dr. Erdal ATABEK
Çocuğunuza “EVET” yada
“HAYIR” demeden önce iyice düşünün, kararlılığınız sizi
güvenilir kılacaktır. Unutmayın,
çocuklar ebeveynlerini ikna etme konusunda güçlü psikolojik
silahlarla donatılmışlardır.
Çocuğunuza kendi
çocukluğunuzu ve çocukluk
anılarınızı anlatın. Aile
büyükleriniz hayatta ise
onlardan yararlanın.
Eğer tüm aile evde ise yemek
saatlerinde mutlaka beraberce
yemek yiyin.
Bir meyvenin suyu, püresi,
salatası, rendesi vb. arasındaki
farkı vurgulamak için çocuğunuzla
bu mutfak deneyimini yaşayın.
Doğa canlandı. Ağaçlardaki değişikliklere dikkat çekin. Okula geliş yolunuzdan kendiniz için bir
ağaç seçin. O sizin ağacınız olsun. Her gün ona ulaşmak, onu
bulmak hedefiniz olsun, gözlemlediğiniz değişiklikleri konuşun. İsterseniz önünde
fotoğraf bile çektirebilirsiniz.
Çocuğunuzun yanında eşinize
“Bugün neler yaptın? Merak
ediyorum” deyin ve birbirinizi
dinleyin. Çocuğunuzun günü
hakkında da merakınızı dile
getirin. Bu birbirinize
duyarlılığınızı geliştirir.
Başkalarının yanında çocuğunuzu
ve eşinizi övün, güzel yaptığı
şeylerden bahsedin. Bu özgüveni geliştirmeye destek sağlar ve
sosyal prestij
kazandırır.
Çocuğunuz size bir teklifte
bulunduğu zaman (size göre
makul ise) buna sadece
“Olur” demekle yetinmeyin.
“Tamam olur, bence harika bir
fikir, çok güzel düşündün”
diyerek önemli bir şey
yaptığını hissettirin.
Taneli yiyecekleri bir
bana bir sana şeklinde birebir eşleyerek paylaştırın. Sonra
aynısını çocuğunuz aile
üyeleri arasında yapsın
Çocuğunuzdan sizin için
bir şey yapmasını isteyin.
Bu çocuğun başkalarının ihtiyaçlarını anlamasını
güçlendirir.
Alışverişe çıktığınızda
yiyeceklerin paketlenmesine
dikkat çekin. Farklı
özelliklerdeki yiyecek ve
içeceklerin paketlenmesindeki farklılıklar, yiyeceklerin
özelliklerini keşfetmesi
açısından önemlidir.
Çocuğunuzu, eşinizi planınızdan
haberdar edin. Gününüzü
özellikle tatil günlerinizi
beraber planlayın. Ailece
dışarı çıkmak her zaman
yeterli değildir. Çocukların
sokağa çıkarken nereye
gidileceğini, ne yapılacağını
bilmeye ihtiyaçları vardır.
“Aile Etkileşim Programı” Prof. Dr. Belma TUĞRUL
BİZ BİRBİRİNİN HAKLARINA SAYGI GÖSTEREN…………… AİLESİYİZ
TEMMUZ AYINDA DOĞANLAR
ÇINAR ILGAZ
ZEYNEP KÜÇÜKHÜSEYİN
HAZİRAN AYINDA DOĞANLAR
EREN YÜCE
ÇAĞAN DALBUDAK
AĞUSTOS AYINDA DOĞANLAR
EFE TÜMBAY