47
BAKI DÖVL8T AT F N2 02 (02) (TEMMUZ) 2004

ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

BAKI DÖVL8T UNİVERSİTETİ İLAHİYY AT F AKÜLT8SİNİN

ELMİ M8CMU8Sİ

N2 02 (02) İYUL (TEMMUZ) 2004

Page 2: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

l01ra11 t!]•etleri ıpğmda gt!)•b bilgisi ve Jllll[,t!JJ'ebiitı ham s .

KURAN AYETLERİ IŞIGINDA GAYB BiLGİSİ ve MUGAYYEBATI HAMS (BEŞ BİLİNMEYEN)

Yard. Doç. Dr. Fethi Ahmet Polat"

A. GAYB NEDİR

1. Lugavi Anlam

17

' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn Paris'in (H.395) Mu'cemu Mekayisi'l-Luga adlı eserinde "~" kelimesi hakkında şu bilgilere rastlamaktayız: "y -r.S -t sahih bir köle.' olup herhangi bir [ryin gö'iferden giifi, öitiilii kalması anlamına gelir. Daha sonra diğer manalar b11 temel kök iizerine irca edilirler. Mesela 'gqyb~ gaib olandır ki, Allah'tan bCl[ka hiç kimse 01111 bilemez. Giine[ gqyb old11 (battı) denilir. B11 anlamda mastan 'gqybe, g1!)'iib ve gqyb' fekillerinde gelil: Adam memleketinden gaib oldu denilil: E[i kqybolan kadına 'JJJllgfbe:· içerisinde kqybolmıdt1ğN ~cin kt!)'t!Ya da 'gqybe ve gqyiibe' denir. Yt~sıif (as) kıssasmda Allah Teiilii; 'On11 kt!JIIIttm dibine (gqyiibe) attılar' bi!Jti177Jaktadu: Giibe; sık çalı/ık, cangıl manasma gelmekte olup cem'i, 'giibiit ve giib' gelir. B11 [ekilde adlandmlnıası, içerisine girenierin gözden kqybolması sebeb!Jledil: İnsanlar arasında vttkıt bttlan 'g!Jbet' de b11 kö'ktendir. Çiinkii g}Jbet insaniann g}Jabında yapılnıakmdır."2

İbn Paris'ten üç asır sonra gelen İbn Manzılr (H.711), gayb kelimesi üzerinde çok daha detaylı malumadar vermektedir. Yukarıdaki bilgilere ilave olarak o, kelimenin kökünde bir de '[iiphe' anlamı bulunduğunu bildirmek­tedir. Ayrıca kelimenin "gqyb, g}Jiib, gqybe, gqybiibe, megiib ve megfb" şeklinde

mastarları bulunduğu ifade edilir. Arıcak burada yer alan açıklamaların da tümünde öne çıkan anlam, beş duyu organına kapalı olan her şeye -manevi

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim Dalı öğretim üyesi, Bakü Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dekan muavini.

ı Bilindiği gibi İbn Faris kelimelerin mücerret köklerine işaret etmek üzere "sahih kök" ifadesini kullanmaktadır. Herhangi bir sahih kök, bazen iki ayrı anlamda kullanılan

manalar içerebilir. İbn Faris, kelimenin bu en temel anlam yada anlamlarını tespit ettikten sonra, diğer bütün farklı kullanımlannda bu temel kök ve anlamın/anlarnların

yansırnalarına işaret eder. Ebu'l-Hüseyn Ahmed b. Faris b. Zekeriyya, M11'cem11 Mekii)'isi'J-Lıtğa (nşr. Abdusselam Muhammed Harun), Daru'l-Cil, Beyrut, 1991, IV, 403.

Page 3: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

18 Fethi Ahmet Po/at

olduğu kadar maddi hususlar da bunun içerisindeclir- gayb denilmesiclir.3 Nitekim cahiliye Arapları, maddi anlamda insanın idrak gücünün ulaşamaclığı nesneleri ifade etmek üzere "kalpte giifmen, saklı tıttulan ft:/' anlamında gayb kelimesini kullarurlatclı.4 Ancak herhangi bir varlığa ya da nesneye gayb denilmesi, o şeyin zat ve mahiyet itibarı ile mevcut olmayışıru değil, insana ve insanın duyu organlarına gizli kalmasını gösterir.s Örneğin Araplar, ağacın köklerine de "ğqyyab" derlerdi.6 Bu ifade ağacın köklerinin olmaclığıru değil, toprak altında kalan köklerin insan tarafından görülemediğirıi anlatırclı. Bu. nokta özellikle imani konularda gayb kelimesinin açılımını yaparken önem arz edecektir.

2. Istılahl Anlam

Gaybın ıstılahi manasını efraclıru camı, ağyarını marıi bir tarzda ifade etmek kolay değildir. Alimlerden bir kısmına göre gayb: "Hiç bir mahl11ktm ulajamqyacağı, ifihirf ve batınf hisler/e kavrama imkam bttltlmnt!J1an, delili ve emaresi olmqyan, insan bilgisinin taa!lttk etmediği ve Allah 1ıt1, bilinmesini insanlardan giifediği varlık ve ifler."7 şeklinde tanımlanabilir. Ancak bazı alimler bu tanımdaki "giifilik ·ve bilinmeifiğin" gaybın anzi özelliği olduğunu savunarak böyle bir ifadenin "adem!)ıoklt1k" anlamına geleceğini söylerler. Oysa gayb adem değil, duyulada idrak edilemeyen (gayr-ı meşhud) şeyclir.s Öte taraftan "delili .ve emaresi olmqyan" ifadesi, delili ve emaresi olduğu halde bizim için gayb olan bir çok konunun var olması hakikati ile de çatışmaktadır. Bu sebeple bir çok müfessir gaybın, ister vücuda gelmiş olsun ister olmasın, insanların şimdilik vakıf olmaclıkları gizli ve görünmeyen varlıklar/ nesneler/ olgular anlamına geldiğinde ısrar eder.9 Buna göre gayb "ade;;/' olmadığı gibi" delilsiz ve emaresiz olmak" mecburiyerinde de değildir. Gayb "göiiilemryen" değil ''göiiilme_yen"clir.ıo Bu noktada gayb, bir tür nisbilik kazanmaktadır. Birisi için ya da herhangi bir zaman ve mekan için gayb olan herhangi bir hadise, başka birisi için ya da

Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem İbn .Manzür, LisiiJm'I-Arab, Diiru Siidır, Beyrut, 1990, I, 654-657.

4 Toshihiko İzutsu, l01ra11'da Allah ı•e İnsan (tre. Süleyman Ateş), Ankara, s.77. Halis Albayrak, l01ran 'da İnsan-Gqyb İlirkisi, Şule, İstanbul, 1996, s.19.

6 Ebu Mansür Muhammed el-Ezheri, Teb:(fbll'!-l..Jiğa (nşr. Abdulazim Mahmud), ed-Diiru'l­Mısciyye, VIII, 214. İlyas Çelebi, İsla111 İlla/JCIIIda Gt!J'b Problm1i, İF AV, İstanbul, 1996, s.65.

ıi Ebu'l-A'la el-1v1evdüdi, Tifhi!IJII'!-!0trall (tre. Komisyon), İnsan, İstanbul, I, 563. 9 Çelebi, Gq]b Proble111i, s.66. 10 Elmalılı Harndi Yazır, Hak Di11i l01ra11 Dili, Eser, İstanbul, I, 17 4.

Page 4: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

K.ltran q;•etleti lflğlllda gq)'b bilgisi ve mugqyyebdfl halllS 19

başka bir zaman ve mekan için gayb olmaktan çıkabilir. Ne var ki herhangi bir varlık/ nesne/ olgu, vasıtalar olmaksızın şehadet derecesine çıkrnıyorsa, o an itibarı ile gayb olarak değerlendirilir. Dolayısıyla nisbi gayb yalnızca

istikbalde olacak hadiseleri kapsar demek yanlıştır. Nitekim Hz. Süleyman'ın ölümünden habersiz olan cinlerin, ayette belirtildiği gibi,ll gaybı bilmedikleri ortaya çıkmıştır ki, bu hadise gelecekle ilgili olmayıp, aynı zaman diliminde gerçekleşmiş bir gaybi meseleyi hikaye etmektedir.12 Ebu'l-Beka da bu konuya dikkat çeker; ikiye ayırdığı gaybın ilk hissesini mutlak gayb, ikinci hissesini nisbi gayb olarak tasnif eder. Kiyametin ne zaman kapacağı mutlak gayba girerken, mekan farkı nedeniyle bir başka yerde yağan yağmuru bizim bilemeyişirnizi nisbi gayba örnek verir.13 Tüm bu açıklamalardan sonra şunu söyle:yebiliriz ki gayb; insanın duyu vasıtaları ile kesin bilgisine ulaşamadığı, yani şehadet aleminin dışında kalan şeylerdir. Hasılı ulemadan kimisi gaybı teknik olarak mutlak ve nisbi gayb şeklinde tasnif etse de, aslında nisbi gayb dediğimiz olgu da, bilinebilir olana kadar mutlak gayb vasfi.nı taşımaktadır.

B. KURANI KERİM'DE GAYB

Kuranı Kerim'i incelediğimizde gC!)'b kökünden türeyen çeşitli formdaki kelimelerin toplam sayısının altmış civarında olduğunu görürüz. Bunlardan sadece bir tanesi fiil formunda -gıybet etmek- kullanılırken, diğerlerinin

tamamı isim ya da sıfat şeklinde kullanılır. Kuran'da geçen bu kelimelerin temel anlamlarını şu şekilde tasnif etmek mümkündür:

1. İlk anlam, duyular aleminin karşın manasındadır. Yani gayb denildiği zaman ilk olarak akla gelen ''gqyr-ı nıeJhıtd varlıklmı'dır. Takriben on yerde bu şekliyle geçtiğine göre14 Kuran'ın, gaybı daha çok gayr-ı meşhud şeyler için kullaıı.dığını söyleyebiliriz.

2. Altı yerde ise kelime, ''göklerin ve yerin gqybı" şeklinde kullanıl­

maktadır.lS Burada meşhud'un mukabili olarak kullarulmasa da, dalaylı

yoldan duyulara açık olmayan şeylerin kast edildiği kolaylıkla anlaşılmaktadır.

ıı es-Sebe' 34/14. ız Ebu'l-Fadl Şihabuddin Mahmud el-Alıisi, Rfih11'I-Me!mf jf Tifsiri'I-Kltraui'I-Aifm t'e's-Seb'i'I­

Mesallf, Daru'l-Fikr, Beyrut, 1994, XXI, 181. 13 Ebu'l-Eeka el-Kefevi, ei-Kiiii!J:J'af, Müessesetu'r-Risale, 2. Baskı, Beyrut, 1993, s.667-668. t4 el-En'am 6/73; et-Tevbe 9/24; er-Ra'd 13/9; el-Mü'minun 23/92; es-Secde 32/6; ez­

Zümer 39/46; el-Haşr 59/22; el-Cuma 62/8; et-Teğabün 64/18. ı; el-Bakara 2/33; Hud 11/123; en-Nahl16/77; el-Kehf 18/26; en-Nemi 27/75; Fatır

35/38; el-Hucudt 49/18.

Page 5: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

20 Fethi Ah111ef Po/at

3. Üç yerde gayb, Allah'ın ilim sıfatı ile birlikte O'na nispet edilerek "A!iaJJJII'l-gtf)'iib ve Alinıtt'l-gqyb" şeklinde geçmektedir.16

4. Bir yerde17 gayb, iman esaslan anlamında kullanılmıştır. Bir çok mü­fessir de söz konusu ayeti bu şekilde anlamıştır.ıs

Bu dört yerin haricinde gayb kelimesi vahiy,ı9 Levh-i Mahfuz,20 kader,21

karanlık (gizli ve kapalı anlamında),22 azap vakti,23 kuyunun dibi,24 gıybet25 ve zarf olarak "gj)'abmdd'26 anlamlarında kullanılmıştır.

Elbette ki gayr-ı meşhud varlıklan ifade etmek üzere Kuranı Kerim'de "gqyb" kökünün dışında başka köklerden türemiş kelimeler de kullanıl­

maktadır. Kuran'da insan-gayb ilişkisi hakkında önemli bir çalışması olan Halis Albayrak, benzer manalan ifade için Kuran'da otuz civarında başka kelime kullanıldığını tespit etmiştirP

Tecrübi bilimlerin ve bilgiye ulaşınada tecrübi yöntemin modern zamanlarla birlikte öne çıkmış olması, özellikle bilimlerin sağladığı imkanlar karşısında kendisini kaybeden Batı toplumlannda, birinci derecede din, ikinci olarak da dinin metafizik alanları hakkında çeşitli şüphelerin dağınasına

sebep olmuştur. Oysa Kuran'da gayba iman, müminin övülen vasıflarından birisi olarak öne çıkmaktadır. Çünkü Hz. Peygamber'in iman esasları olarak bizlere haber verdiklerinin mümkün oluşuna iman, gayba inanınakla gerçek­leşebilir.28 Ancak bu durum, Müslümanların var olmayan bir şeye inandıkları anlamına da gelmemektedir. Bir defa gayb, daha önce de ifade edildiği gibi, ontolojik açıdan var olup olmam~ meselesi değildir. Gayb, var olmakla birlikte insana gizli kalan olgular ya da nesnelerdir. Dolayısıyla müminin gayba imanı, var olmayana inanmak anlamında değil; var olan, ancak görülmeyene inanmak biçimindedir. Ham di Y azır bu sebeple, "~~ u_,.i-4 J:! :

ıı. el-r&iide 5/100, 116; et-Tevbe 9/78; es-Sebe' 34/3, 48. 17 el-Bakara 2/3. ıs Muhammed b. Cerir et-Taberl, Cdmi11'f-Bqyd!l .ft Te'ı•ili'I-IVmm, Daru'l-Kütübi'l-İlrniyye,

Beyrut, 1992, I, 134. 19 et-Tekvir 81/24. 211 1\Ieryem 19/79; et-Ti:ır 52/41; el-Kalem 68/47. zı ei-A'raf7 /188. 22 el-Kehf 18/22; es-Sebe' 34/53. 23 Al-i İmran 3/179; Yunus 10/20; el-Cin 72/26. 24 Yusuf 12/10, 15. 23 ei-Hucurat 49118. "" en-Nisa 4/34. z- bk. ,'\Jbayrak, lViran'da İ11.fa11-Gqyb, s.102-125. zs i\luhammed Tahir İbn Aşur, et-Tahrir ve't-Tnwfr, Daru Sahnıln, Tunus, I, 230.

Page 6: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtran '!)'etleri tpğmda gqJ'V bilgisi ve !llltgq)J'eb!itt ham s 21

gqyba iman eder/el' ifadesini "ı.,..ıill4 ü_,.l... J:ı : kalpten iman ederler' şeklinde tefsir eder.29 Hatta Rabi' b. Enes, ayrıca Ebu Müslim el-Isfehani,30 bu ifadeyi, "yalnız old11klarmda bile Allah'tan korkarlm2

' şeklinde anlarken -ki bu yorumu doğrulayan bir de ayet bulunmaktaclır-31 İbn Abbas "gô"ife gô'1iimnrymi tasdik ederler." biçimirıde tefsir eder.32 Ulemanın ekserisine göre bu söz, amel ve imanın aynı anda bir yerde bulunması ile gerçekleşir.33 Aslında böyle bir iman, müminlerin hem tasdik konusundaki üstünlüklerini, hem de tasdikten sonra imanlarındaki sadakati göstermektedir.34 Şia burada, görülmeyen ama imanın esası olan melekler, ahiret gibi gayb konularına bir de Mehdi'nin gaybetini dahil etmiştir.35

Mevdıldi'ye göre nasıl ki, bu dünyada fiziki bir çok konuda uzmanlarına müracaat etmekle bilgi sahibi olabiliyorsak, gaybi olan cennet, cehennem, melekler vb konularda da ancak uzmanlarına (peygamberler) müracaatla bilgi sahibi olabiliriz. Dolayısıyla sadece duyulada algılanan hakikarlere inanan bir kimse, hidayetten nasiplenemez. Zaten insanı üstün kılan, hakikat onuri duyularına kapalı olduğu halde akli muhakeme yoluyla onu elde ederek imana ermesidir. Yoksa gözlerden perdelerin kaldırıldığı ve bütün gizli haberlerin açığa çıktığı bir anda iman etmek, herhangi bir yarar da sağ­lamayacaktır. Nitekim dünyada bir çok sahada mütehassıs insanlar olmakla birlikte, bir çoğu etrafında olan biten hadiselere kördürler; çünkü gökbilimci gökten, botanikçi bitkilerden habersizdir. Zahiren onları tanısalar bile, Allah'ın ayetleri olmaları itibarıyla taşıc4kları mesajlara biganedirler. Dış

görünüşün ardında yatan deruni dünya, ancak ince kavrayış sahiplerince elde

29 Harndi Yazır, Hak Di11i, I, 172; VIII, 5414. 3o Alıisi, Rfih11 'I-Mea11i, I, 189. 31 "Sm allcak l0mi11'a tabi olan l'e gifr111ediği halde Rablllall olali Allah'ta11 korkan killiSt!)'i sakmdmr­

sm. İpe 01111 bir bağtflall!lla J!e çok ferefli bir miikafatla 111i!jde/e." (Yasin 36/11) "Onlara denir ki: '1fte size JJaad edilm b11 cmnet, Aliah'a )'Öne/en, O'n1111 e111irleriue lif!J•et edm, gö'r!llediği halde Rabman olan Allah'tan korkaul'e O'na )'Öi1elm bir kalp/e gelm/ere !llabsllsfm:" (Kaf 50/33)

32 Ebu'I-Hasen Ali b. Muhammed Habib el-Maverdi, en-Niiket JJe'I-U_pin: Tejsim'l-kfdı•erdi, Daru'l-Kütübi'l-İlmi\·ve, Bevrut, I, 68.

33 Ebu'l-Fida İsmail İb~ Kesi~, Teftim'!-I0traui'I-A:(/!ll (nşr. Komisyon), Kahraman, İsranbul, 1992, I, 62.

:ı-ı Ragıb el-Isfehani, el-iVIiifreddt ji Garibi'I-IVtran (nşr. Muhammed Seyyid Keylani), Daru'l­Marife, Beyrut, s.366.

35 Ebu Ali Fadl b. el-Hasen et-Tabersi, Mec!llaii'I-Bv·aujiTeftiri'!-l0Jran, Menşuriitu Dari Mek­tebeti Hayah, Beyrut, I, 82. Razi, mutlak'ın delil olmaksızın tahsis edilmesinin banl olduğunu söyleyerek bu fikri reddetmiştir. (bk. Fahruddin er-Riizi, et-Teftim'I-Kebir, Merkezü Neşr: i\Iektebetü'l-İ'lam el-İslami, İran, 1413H., II, 28.)

Page 7: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

22 Fethi Ahn1et Po/at

edilebilir. İmam olanlar, buralarda da Allah'ın ayetlerini görür ve onlardan anlarnlar çıkarırlar.36 O halde tecrübi ilimierin otorite olduğu sahalar bulunduğu gibi, aciz kaldığı alanlar da vardır ve bu alanların tartışmasız tek otoritesi vahiydir. Bu sebeple . beşerin ruh-beden birlikteliğinin mütekamil hali, gayba inanınakla elde edilir.37 Aslında gayba iman etmekle insan, sadece gözle görülen bir duyular alemini idrak basitliğinden çok daha ötelere gider ve behimi alemden yüce alemiere terfi etmiş olur.JB Gaybın varlığım bilen müminlerin "sağdt!]ıtlan, scif hasiret ve ferasetleti, temiz akıl/an, apk anlq;'tflati, sıhhatli gö)iifleli, sö"ifi!l kısası a!l!cryıf kabiljyetle1i, kötülüklerden silkimbilecek an/q;ııtlı his/eli, yükseklere kotabilecek aifm/i vicdanlan ve jyi seçimleri vardır. Görünen ve hissedilm pyleri yarar, kabıtkiamu sqyarlar,· ~cindeki ö":(jine, öiıiitıdeki ve arkasındakinin sımna m!fitz ederler,· gö"renle gönileni crynt ederler, hissedilenden dütiiniilene intikal edebilirler; varlık ve yokluk ~cinde gcrybdan göninürliiğe,

görihıiirliikten gcryba gelip, geçip giden ve hissedilen hadiselerin satırlan altindaki gq;,ba ait manalan sezerler."39 Bu sebeple gayba iman aslında Kuran'a imandır.4ü Oysa bu göz ve duyuşa sahip olamayanlar, Kuran'a ve geçmişe ait gaybi bir. konudan haber veren Peygamber mesajlauna gereken ilgiyi göstermezler; "İtte b11, sana vahjyle bildirdiğimiz gcryb haberlerinden dil: Yoksa onlaryapacak/anna karar verip enttikalar planlarken sen yanlamıda deği/din. Sen ne kadar fiddetle atiftlasall da, insanlatı11 çoğıt iman edecek değildit: Bmıa karplık o11latYlan herha11gi bir iicret de istemjyorsım. O Kıtran, alemiere ancak bir öğiittiir. Btmımla berabergöklerde ve yerde ne kadar 4J'et var ki, (inkarcı/mJ onlarla karplaprlar da yine de )'ÜZ çevi?ip geçerler." 41

İslam ümmetinin diğer bir üstünlüğü kendilerine son ilahi Kitap Ku­ran'ın verilmesi ve bu kitap ile bizlere tarutılan son peygamber Hz. Muhammed'in gönderilmiş olmasıdır. Bizler doğrudan doğruya mucizelerine şahit almadığımız bir peygambere iman etmekle aslında zor bir kararm altına imza atma başarısım göstermiş bulunuyoruz. Çünkii bugün yaşayanlar

açısından Peygamber de bir gayb konusu haline gelmiştir. Hiç görmedikleri bir peygambere dahi yürekten inanmış olmaları, gerçekte müminlerdeki

36 Mevdıidi, Tqbiimt'I-Kıtran, I, 49, 166, 548-549. 37 Muhammed Hüseyn et-Tabatabru, ei-MlzanfiTefsili'I-Kımm, Müessesetü'I-E'Iami, Beyrut,

197.:?, I, 47-48. • 38 Sen~d Kutub, Fl Zilô/i'l-Kmmı (ttc. Salih Uçan- Vahdettin İnce), Dünya, İstanbul, 1989, I, 49. 39 Harndi Yazır, Hak Dini, I, 172. 40 Isfeharu, ei-Mi!fredat, s.366. 41 Yusuf12/102-105.

Page 8: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

I0mm qJ'efleri ışığmda gqJ'b bilgisi ve !JJitgqJ:yebfıtı hams 23

imanın gütünü göstermektedir.42 Bunu ifade eden bir hadise göre Hz. Peygamber bir gün şöyle buyurdular; "Kefke kardeflerimle kt~caklt1fabilstj)'dim!" S ahabe; "biz senin karcleflerı'n değil m!Jiz ry Allah 'm e~cisi!" dediler. Bt!)lttrdıt ki,· "Elbette si{fer de kardefle1imsini=Q· ancak sizdetı sonra bir topluluk gelir ki, siifn ililammza dm k bir imanla baJJa inamr/afj siifJJ gibi beni tasdik eder ve si{ferin )•ardımı gibi yardımıma koşar/m: Kefkeı kefke kardeflerimle kt~caklt1fabilsrydimf'43 Hadisin bir başka varyantında onlara olan bu özleminin sebebini Peygamber, kendisini görmemelerine rağmen tam bir itminanla iman etmeleri olarak izah eder.44

Kuran'a baktığımızda gayb, bilinmesi gereken bir nesne, bir bilgi objesi olarak sunulmaz. Gayb ve gaybın yaratıcısı, yegane sahibi olan Allah, insana destek verir, her zaman insanın yanındadır. Son derece müşfi.k, koruyucu, besleyici, yaratıcı bir Allah ile gaybi varlıklar ve olaylar söz konusudur. Üstelik insanlardan göremediği varlıklara iman etmesini talep etmek, kuru bir tekliften ibaret de değildir. İnsanın tanıdığı, bildiği, haberdar edildiği, rea­litede görüp yaşadığı, rasyonel bulduğu bir çok güzellikler kompozisyonunu içerisinde barındıran bir vahiyler bütünü içerisinde gayba da inanması istenir. ilahlık ile gaybı bilme arasında öylesine güçlü bir ilişki vardır ki, insan her şeyi bilen Allah'a inandığı zaman, kainatta korkacak bir şey olmadığını anlar.45 Ancak gayba iman herhangi bir kayda bağlı olmaksızın Kuran'ın ön gördüğü bir ilke gibi ele alınırsa, o zaman görünmeyene iman gibi bir yüküm­lülük ile karşı karşıyakalınmış olunur. Allah Teala, inanılması gereken gaybi varlıkları tek tek sıralayarak onlara inarulmasıiu istemiştir. Yani mutlak bir görünmeyene iman edilmesi beklenmemiş, aksine inanç konusu disipline edilerek bir kaosun oluşması engellenmiştir.46

Kuran'daki anlamıyla gayb, yine insanı merkeze alarak bir anlam sahası oluşturacağımız bir kavramdır. Yukarıdaki ifadelerden ortaya çıkan sonuç, aslında insanın duruşuna, konumuna ve algısına nispetle bir gaybın olduğunu göstermektedir. Yoksa bir ''gcryb aleml' şeklinde müstakil bir alan

42 Ebu'l-Ferac Cemalüddin Abdurrahman b. Ali b. Muhammed el-Cevzi, Zddu'l-lvlesir fi İlllli't-Tifrir, el-Mektebü'l-İslfuni, Beyrut, 1987, I, 25.

43 Muhammed b. Ali b. Muhammed eş-Şevkini, Fetbu'/-Kndfr ei-Ca!lli'u bV'"e Fm11v·i'r-Riııijyeli ve'd-Dirc!Jıefi mıiı İ!lm''t-T ifrir (nşr. Abdurrahman Umeyra), Daru'l-Vefa, Man s ura, 1994, I, 89.

44 Şevkini, Fetbu'I-Kndir, I, 89-90. 43 i\Ievdudi, T ejbilmr '1-!Vrrall, IV, 136-138. 46 Albayrak, !Vrra11'da İ11Sa11-Gqyb, s.80-81, 99-100.

Page 9: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

24 Fethi Ahlllet Po/at

yoktur.47 Nitekim bu sebeple Kuran, gaybı konu edinmekte, ancak gayb alemi şeklinde bir tanımlamaya gitmemektedir.4B --

Gaybı bilmemek, insan için dini bit nakisa o1madığı gibi, bilmek de -şayet mümkün olsa - dini bir fazilet değildir. Gayba muttali olmak, aslında mesuliyet açısından son derece ağır bir yükün altına girmek demektir. Bu sebeple peygamberlerin taşıdıkları sorumluluklar çok ağırdır. Örneğin yarın neler olacağını bilmeyen, imtihan maksadına uyguri olarak bilinemez gele­cekler için sürekli hazırlıkta bulunan bir insan, korkularından emin olduğu

gibi, aşırı bir kibre düşerek kulluk vazifesini de ihmal etmez. Oysa bir kaç saat sonra kavminin -Lut gibi kendi hanımının, Nuh gibi öz eviadının acı bir

sona uğrayacağını bilen peygamberler dikkat çekici örneklerdir- büyük bir felaket ile yüz yüze kalacağını bilen bir peygamber, bu kalpleri yerinden oynatacak hakikat karşısında mütevekk:il bir mürnin vakarındadır. Gelmiş ve geçmiş günahlarının affedildiği Kuran ile bildirilen ve cennetlik olduğunun

kesin olarak farkında olan Hz. Peygamber, asla kulluk vazifesini yapma husu­sunda gevşeklik göstermez. Aksine her iki durumda da bu seçilmişler, daha fazla itaat ve ibadet eylerler. Buna karşın sıradan insanların bunlara taham­mülü ne kadar olabilir?

C. KURANI KERİM'E GÖRE GAYBI BİLME YOLLARI

1. Kuran'a Göre Gaybı Bilmenin Teknik Açıdan İmkanı

Malum olduğu üzere gayb, insanların duyu organları ile bilgisine ulaşamayacakları şeyler ya da varlıkları ifade etmek için k-ullanılır. Dolayısıyla

bu anlamda bir bilginin elde edilme imkanının olup olmadığı, teknik açıdan

bunun imkan derecesinin ne olduğu ciddi tartışmalara sahne olmuştur.

Elbette ki İslam düşünce mirasının kelam ve felsefe kaynaklarında konu ile ilgili bir çok materyal bulunmaktadır. Ancak biz Kuran eksenli bir araştırma

yaptığımızdan, mümkün olduğu kadar bu çerçevenin dışına çıkmamaya ve konuyu ayetler ya da hadisler bağlamında değerlendirmeye çalışacağız.

Kuranı Kerim'de gaybi bilgiye sahip olma açısından aşağıdakı ifadelerin karşımıza çıktığına şahit olmaktayız:

Ayetlerin bir kısmında gaybı bilmek Allah Teila'ya isnat edilmiş ve bu anlamda Allah için "Aiimu'l-gqJ'b" ve "AI!amıt'!-gt!)'iib" sıfatları kullanılmıştır.49

47 D. B. Macdonald, "Gq)'b", l'viEB İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 1988, IV, 726. 48 Albayrak, K11raJ1'da İJisan-Ga)'b, s.159. 49 ei-Mrude 5/109; ei-En'am 6/73 vd.

Page 10: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

K.l11"{111 ayet/eli !ftğmda gqJ'b bilgisi ve !JIIIf,t!)')'ebatt ha!JJS. 25

Ancak bı.i ayetlerde açık bir hasr ifadesi geçmemektedir. Bununla birlikte ayetlerin bir kısmının siyakı, gayb bilgisini Allah'a has kılan bir tarzda gelmiştir. Örneğin "AIIa?J!' sıfatının kullanıldığı ayetlerde; "AIIah'm biitiin prygatJJberleti toplcryıp onlara) "Size ne cevap veti!di?n dfye soracağı Giin on/m; ''Biifm bir bilgimiz yoktm;· yalmz. sensin gcryblmı bilenin d!Jrecek!et:" buyurulmaktadır. so "Al/ani' sıfatı mutlak anlamda zaten ancak Allah için kullanılmakta aynca burada peygamberlerin, O'nun gaybı bilmesine vurgu yapması, gaybı O'ndan başkasının bilemeyeceği hakikatine dikkat çekmektedir; Nitekim aynı

suredeki diğer bir ayette Hz. İsa'nın şu ifadeleri ilginçtir: "Sm beniJJJ ~cimdeki her ff!Yi bifirsin1 hafb11ki ben Senin zatında o/am bifetJJeJ/J; çiinkii gtrybfan bi/en ya/mz Setısin1 Sen! (imıeke ente alla!JJt/1-gt!Jfib)" buyurulmaktadır.st Son kısımdaki

VU'rgu, aslında gaybı bilmeyi yalnızca O'na hasretmektedir. "Aiimtt'l-gcryb" şeklinde geçen sıfatın bulunduğu Cin suresindeki ayet de aslında bu anlamda bir hasrı ifade etmektedir; "De ki; "Öncedm t!Janldığmız akıbetin yakm olup olmadığım yah11t Rabbimin on11n ~cin tlif/11 bir vade kqyıtp kqynıadığım bilemetJJ. n Yalmz o bilir gcrybı ve gcrybına kimsryi nı11tta!i kılma~"52 Görüldüğü gibi ayetin siyakı, gaybı bilmeyi Allah'a hasrederken başkasının bilemeyeceğine de vurgu yapmaktadır.

Aşağıdaki ayet gruplarında ise, göklerin ve yerin gaybı, Allah'a hasredilmek suretiyle vurgulanmaktadır; "Gq;ıbm anahtarlan O'mm katmdadu; on/an O'ndan bafkası bilmet; karada ve dmizde olanlan O bilir ve biryaprak diif!JJeZ ki, 01111 O bilmesin; ne toprağın karanlıklamıda bir tane, ne de kımt ve )'af hiçbir fV'

)'Okt11r ki, o her ff!Yi açıkleryan Kitapta bıt!ımt;ıasm.",53 "Bir de "Ona Rabbindm daha bafka bir 4Jet indili/se )'aln d!Jrorlm: De ki: "Gcrybı bilmek ancak Allah'a tJıahstiStm; beklryiniz bakalım) ben de siifnle beraber bf}klryeceğim fiiphesiz.",54 "De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan bafka hiç kiJJJse gcrybı bi!etJıe~ Ne zaman diıiltilecekleıini de bi!t;Jeifer."55 buyurulurken, bir başka ayette ise konu kıyamet vakti bağlamında zikredilmektedir; "Gökle1in ve yerin gcrybım bil111ek Allah'a aittit: Kıyanıetin kopNf!l )'alnız bir göz kupm~sı vrya daha az bir zamandan bafkası değildir. Şiiphesiz Allah her fV'e kadirdir."56 Dolayısıyla bu ayetler, gaybı bilmenin yalnızca Allah'a ait

5o el-Miide 5/109. 51 ei-Maide 5/116. 52 el-Cin 72/25-26. 53 ei-En'am 6/59. s.ı Yunus 10/20. ss en-Nemi 27/65. 56 en-Nahl 16/77.

Page 11: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

26 Fethi Ahmet Po/at

olduğunu net ifadelerle vuzuha kavuşturmuştur. Bundan sonraki kısımda ele alacağımız ayetler, söz konusu gaybi bilginin, yine ilahi izne bağlı olarak başka herhangi bir varlığa verilip verilmeyeceği konusuna pratik örneklerle açıklık getirmektedir.

2. Kuran'da Kendilerine Gaybi Bilgi Verildiğinden Bahsedilenler

a) Elçiler Gaybın yalnızca Allah Terua tarafindan bilinebileceği açık olmakla bera- ·

ber, bu bilginin başka varlıklara da verildiğine şahit olmaktayız. Bu anlamda, Kuran'da kimi varlıkların gaybi bilgiye muttali kılındığına dair pratik örnekler, bu imkanın Allah tarafindan yaratılmışlara verilebileceğine dair işaretler de vardır. Cin suresinde geçen ayette;

1~1 .ı..,yc. .)c. ~ )1.3 yfo.ll ıJI.c !J..ol ı.;-:.J .ıJ ~ i'l 0.J.le jJ L. '-:-1:!.)1 LS.J~I 0) JS ı .l.o...::ı.) .ı..il::.. (.)4 .J "Y~ 0:!-! (.)4 ~ <~.,j).S J_,.....) (.)4 ~ .]1 (.)4 \'!

"De ki; "Önceden tganldığımz akıbetin yakın olup ol1!1adığım yah11t Rabbi111i11 omm için u~m bir vade kqy11p kqymadığım bilemeJJı. Yalmz o bilir gt!)lbı ve gqybma kimsryi JJJtlttali kılmaz." dendikten sonra, "Ancak seçtiği e~ci miistesnd ... " 57 buyu­rulmaktadır. Meselenin daha açık bir ifade biçimiyle vuzuha kavuşturulduğu diğer bir ayet ise Ali İmran suresindedir. Rivayete göre bir grup müşrik Hz. Peygamber'den, gerçekten iman eden ve etmeyenlerin kimler olduğunu söylemesini istemiş, bunun üzerine;

wJyu ..... .J.J .J.ıl) ıpls.,.~ 0-" .u.... .J 0-" ~.ili ı <fi.l.J '-;-l;!ill .)c. ~.ili ı 0ts L..J _.ı.:.~ 1 -<ı• 1 --- 1 • ·­ı-:-- ...?.- r- yı.ı.ı .J jlA ..}l

"Ve Allah siif gt!)lba JJJttttali kılacak da değildi!: Fakat Allah, prygamberle~inden dilediğıiıi seçip {gt!J!bı bildiri1j. O halde Allah'a ve prygamberlerine İtJJatl edin. Eğer it;ıan eder ve günabiardan kormım:ramiJ siifn ~cin bi!Jiik bir miikcifat vardıt:"58 ayeti nazil olmuştur.59 Ayetin nüzul sebebine dair rivayet edilen daha bir çok haber vardır ki, bunlann tamamı, Peygamber'den gaybi bilgiler istemeyle ilgilidir.60 Nitekim Hz. Muhammed'e bazı gaybi haberlerin verildiği, hem Kuran ayetleri,61 hem de tarihsel tanıklıklada sabittir. Taberi bu ayetin tefsirinde bir

5" el-Cin 72/25-27. 58 Aı-i İırir:i.n 3/179. 5~ ~f:iverdi, m-Niiket ı·e'I-U_)'Iill, I, 439. 6l• Ibnü'l-Cevzi, Zôdii'I-Mesir I 510. ı.ı Al-i İmr:in 3/55, 112; el~l\l:iide 5/14; ei-A'r:if 7 /167-168; ei-Enf:il 8/36; Yusuf 12/102;

er-Ra'd 13/17; İbrahim 14/24; en-Nur 24/55; er-Rüm 30/3-5; ed-Duh:in 44/10-16; el­Kalem 68/16.

Page 12: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

lVII"tlll tryetleJi tpğmda gq)'b bilgisi ve "'"ll!J!J'ebtitı hatJJs 27

kaç göiüş zikrettikten sonra, şu önemli tespitlerde bulunur: "Bana göi-e buradaki en güzel yorımı pt dm~· kullanmn kalplerindeki giifilikleJi apk etmek surelfyle Allah size kimin miincifikı kimin kcifir olduğtmıt bildirecek değildi1: Aksine Allah onla n birbiJitıdenı U hud harbinde yiiz yiize bıraktığı sıkmtılar gibi1 iJJJtihanlar ve belalarla qyut eder. Bijylece kimin tJıiimin1 kimin kcifir ve kimin de nıiinqfik olduğtmtl bilirsiniz. Bmıımla birlikte Yiice Allah1 e~cilerinden dilediğini seçerek on11 scif kılar ve vah!J ve niibiivvet yolt!Jla ona1 insaniann kalpfetinde olaniann bir kısmının bilgisini verit:"62 Görüldüğü üzere Taberi, gayba meraklı olunmaması gerektiğini,

insanların arnelleri ile seçilmesini, dini konularda elçilerin ilaru yardım ile desteklendiğini ve gaybı bildirme şeklindeki bu yardımın, ancak vahiy ile mümkün olabileceğini çok özlü bir şekilde dile getirmiştir. Razi'ye göre de bu ayette tarihi bir hadiseye işaret vardır. Hz. Peygamber döneminde kimin mümin, kimin münafık olduğunu bilmek arzusunda olanlar vardı. Ancak sıradan insanlar, birbirlerinin kumaşını görmek için sıkıntılı günlere ve çet­inliklerle dolu imtihan aniarına ihtiyaç duyarken peygamberler, normal zamanlarda bile ilahi yardım ile insanların iç yüzlerine vakıf olabilirler.63

Görüldüğü üzere bu ayetlerin her ikisinde de ortak nokta, Allah'ın gaybı hiç kimseye açıklamayacağıdır. Ancak burada gaybi bilginin verilmemesinden maksat, Elmalılı Harndi Y azır'ın dediği gibi; "(Allah )m km di gqybma -yani biitiin kainata nazaran gqyb-ı nmtlak olan ve Biitın isminin ma:dJan b11lıman kendi ilmini- kinısrye zahir kılmamast1 açık ve kat1i surette i:dJar edecek yakinf bir kef! ile llltiltali kılmaması ndır. 64

Bu noktadan sonra atılması gereken adım, ayetlerden birisinde "'i!" di­ğerinde "ıfil" edatıyla istisnası yapılan "resul/ e~cı" kelimesinin kimleri kap­sadığının belirginleştirilmesidir. Resul kavramının Kuran' da hangi anlam ya da anlamlara geldiğini tespit ettiğimizde, meselenin biraz daha netliğe ka­vuşacağını düşünüyoruz.

Resul kelimesi ve kökü olan "J -U" -_/'den türeyen diğer kelimeler, Kuran'da takriben dört yüze yakın ayette geçer. Buna bir de benzer manalan ihtiva eden yüz civarındaki "nebl' kelimesini eklersek -çünkü resul ve nebi kelimeleri bazı ayetlerde farklı anlamlan ifade ederken,65 diğer bazı ayetlerde aynı anlamda kullanılmışlardır-66 karşımıza önemli miktarda bir materyal çık-

62 Taberi, Cal!liu'l-Bv•an, III, 530. 63 Razi, et-Tif.rim'I-Kebir, IX, 111. rı4 Harndi Yazır, Hak Dini, VIII, 5415. 65 el-Hac 22/52. fir, ei-A.'riif7 /158; Meryem 19/51,54.

Page 13: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

28 Fethi Ah!llet Po/at

tığını görürüz. İşte bu zengin kelime dağarcığı tarandığı zaman resul ke­limesinin yalnızca iki varlık grubu için kullanıldığını müşahede ederiz; bunlardan ilki -ve daha çok kullanılanı- peygamberler, ikincisi ise meleklerdir.

İnsan elçilere bir kaç misal vermek gerekirse; "Biz her e~cfyi, ancak, Al­lah'm iiJıfyle, kendisim tabi o!Jms11n d!Je gôiıderdik ... ",67 "Biz her e~cfyi, tmttlaka kendi halkının dii!Jie gönderdik ki, hakkı o lllara açık ve dolqysız bir [ekilde ıt!a.Jfırabilsin; ar­tık bundan sonra Allah, sapmak istryeni sapıklık içinde bırakn; doğrtt yolu tllt/JJt!)'t dilvıeni de doğm )'Ola J'Öiıeltir."6B ve "Gerçek fll ki, Biz İsrailoğulları'ndan kesin bir taahhüt alnıı[ ve onlara e~ciler gôiıdemıiJ!ı'k. Ama m zaman bir e~ci, onlara ho.Jiatı­

tJıadıklan bir ff!)' getirdfyse igan ettile1;· o e~ciletin bir kısmıltı )'tılanladılat; diğerielini de öldiirdiiler."69 ayetleri, açık bir şekilde "e~ci/ reSI/!' kavramına işaret etmektedir. Hatta Şuara suresinde sırasıyla Nuh, Hud, Salih, Lut ve Şuayb peygamberler­den bahsedilmiş, hepsi de kendi kavmine; "Şiiphesiz ben giivmilir bir e~cfyin;."7D demişlerdir.

Diğer bazı ayetlerde ise resul kelimesi, Allah'ın gönderdiği/ görevlendir­diği elçiler anlamında melekler için kullanılmıştır. "Göi-ebildiğiniz ve göreme­diğiHiz her .Jf!)'e ant içelim ki, bt1 K.ıtraJı, gerçekten .Jerifli bir elçinin sö'ijidiir,· o bir Jair sö:(ii değildi!: İman etnırye ne kadar da ll~ksımz!',71 "Kıtfkt1S!!Z o K.ıtran, değerli bir e~cinin sö'ifidiil: O e~ci giiçliidii1; Ar/m sahibinin )'anmda çok itibarlzdıt: Orada ona itaat edi/it; güvenilir." ,n "(J'!Ielekler dediler ki:) E)' Li/" biz RabbiJıilı e~ciler!Jii) Kork­IJJa1 diif!JJanlamı sana as/d iliJemryecekler! A1tık, ailen/e beraber gecenin bir vaktinde )'Ofa çık; aranızdan kimse arkasma bakmasl!l, karımn dtpnda aramzdan kimse arkada kalmasm; çiinkii bil ki, kavminin bapna gelecek olan omm da ba.Jl!la gelecek! Onlar ~cin belir/mm vakit tam da b11 sabah tır,· sabah da zatm )'akltlflJıadı 1lııf'73 buy­urulmaktadır. Nitekim buraya alacağımız şu iki ayet, elçi kelimesinin hem melek, hem de peygamber anlamında kullanıldığına işaret eder: "Kim ki, Al­lah'a, O'mm tllelekletilte, e~cileri11e l'e Cebrail ile JVIikail'e diif!JJaJıca di!J'glllar beslerse, bilsin ki, Allah da hakikati inkara .JartlamJitf olanlara diip;ıanlık beslemektedir.",74 "Allah, meleklerden ve insanlardan e~ciler seçer."75

67 en-Nisa 4/65. 68 İbrahim 14/4.

69 el-M:iide 5/70. 70 eş-Şuara 26/107,125, 143,162, 178. 7 t el-Hakka 69/38-42. n et-Teb.-vir 81/19-20. 73 Hüd 11/81. 74 el-Bakara 2/98. '5 el-Hac 22/75.

Page 14: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtran f!J1efleri t[ığlllda gf!)'b bilgisi ve m11gqyyebdtı ham s 29

.Tüm bu ayet grupları içerisinde resul kelimesinin sadece ve sadece melekler ve peygamberler için kullamlrruş olmasından, Allah'ın ancak kendi dilemesi ve seçmesine bağlı olarak gaybını bildireceği grupların iki tane olduğunu anlıyoruz; melekler ve peygamberler. Cin suresinde Allah ve elçisine asi olanların akıbetinin tartışılclığı ayetlerin ardından söz konusu gayb ayeti gelirken; Aı-i İmran suresinde gayb ayetinin hemen arkasından Allah'a ve elçisine iman edilmesi talep edilmiştir. Bu iki siyak da açık bir şekilde resullerin, mübelliğ vazifesine sahip vahye muhatap varlıklar olduğunu an­latır. Zaten müfessirlerin ekseriyeti bunu dile getirirler.76 Öyle ki, meselenin hassasiyeti sebebiyle bazı müfessirler, burada resul kelimesi ile nebilerin kast edilmemiş olabileceğini dahi söylemişlerdir.77 Orılara göre ayetin nebileri de kapsayabilmesi için, ikinci bir istisna yapılınası gereklidir. 78

Şu hususun altını bir kez daha çizmeliyiz: Bazı ayetlere dayanarak, meleklerin gayb bilgisine mazhar olma bakımından peygamberlerden bir derece üstün olduğu söylenebilir. Örneğin; "Bm size "AIIah'm haifneleri benim yanımdadır." dem!Jorımı ki; ben size "Ben bir me/eğim" de dem!Jomm."79 ayeti, bir anlamda melekleri bu tür bir bilgiyi almaya daha yakın görmektedir. En azından kategorik anlamda vahyin evvela meleğe, daha sonra peygamberlere geldiğinden hareketle bu ifade kullanılmış olabilir. Bununla birlikte hem melekler, hem de peygamberler, bizzat kendileri gaybı bilici olamazlar.80

Hatta peygamberlere gayb konusunda çok fazla bilgi de verilmemiştir.8 1

Orılar ancak Allah'ın dilemesi neticesinde -bittebeiyye- bilgi sahibi olabilirler; çünkü gayb, kesbi bilgi yoluyla elde edilemez. Bilavasıta, bizzat gaybı bilen yalnızca Allah'tır.S2 Nitekim şu iki ayet, Allah'ın dilemesi olmaclığında hem meleklerin, hem de peygamberlerin gaybı bilemeyeceklerinin en önerilli delilidir: "Ve Adem'e isimle1i11 hepsini ögretti, sonra onları meleklere arz edip: ''Hqydi davamzda sadıksanız bana pm/arı isimler!Jie haber vetin. " dedi. Dediler ki: "Yiicesin S en (ya &ı b~. Bi if m, S en 'in bize ögrettiğinden b af ka bir bilgimizyoktm: Ş iipbesiz S en bi/emin, bakfnısin." (Al/ab): "Ey Adem, bu şryletin isinı/erini onlara bildir." dedi. B11

7" Taberi, Cômiii'I-Bf!)'ÔJJ, XII, 276; Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeri, ei-Kef!ôf an Hakôiki't-Te!l'?JI l'e U.pini'I-Ekôıi/ ji f/iicftlıi't-Te'ı•il, Bulak, :Mısır, III, 225; Harndi Y azır, Hak Di11i, Il, 1235.

77 Alıisi, RJihu'l-iVIeônf, 2...,.V, 461. 7R Tabatabii, e/-Mizdll, XVI, 56. '9 Hıid 11/31. sn Mevdıicli, T tjbillm'f-10trall, VI, 493. sı Ebu Hamid Muhammed b. l\Iuhammed ei-Gaz:ili, ei-İktisôdji'I-İ'tikdd, Ankara, 1962, s.71. sı Tabatabii, e/-Mizôn, XVI, 53-55.

Page 15: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

30 Fethi Ahmet Po/at

emir üzerine Adem o m•leri isimler!Jle onları haber vetince, (Allah): "Ben size, "göklerin ve )'erin gf!yblarım Ben bi/itim, siC?J!I açıkladığımt~ da, ~cinizde gi;dediği11iC?J de bilitinı. " dememiş nı!J•dim?" dedi.",83 "(Resuliim!) K.mwı'ı (okmJı'!)'t, tebliğ etmryi ve ona t!)'m'!)'ı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) döiıiilecek )'Cl"f! döiıdiirecektir. De ki: "Rabbillı,

kimin hid'!)'etle geldiğini ve kimin apaçık bir sapıklık ~cinde olduğunu en !Jıi bilendir." S en, bu kitabm sana vaf?yolunacağını tt!llllll!J'Ordım. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kijidere arka çıkmaf'B4 Tüm bu Kuran ayetlerinden sonra, İbnü'l-Cevzi, "G'!)'bm bilinme )'Olları açık bir ifadryle belirlenmiştir. Bımım dışmda kim kalkar da, ö"t1ıeğin )'tldı=<fara bakarak gt!)ıbı bildiğini iddia ederse, şüphesiz o dinden çıkmış olm:" demektedir.ss Ondan önce Vahidi, Zeccac ve daha bir çok alim de bu görüşü dile getirmişlerdir. 86

b) Salih Kimseler Kuranı Kerim'de elçiler (melekler-peygamberler) dışında gayba dair

haberlerin verildiği diğer bazı insanların da zikredildiği bilinmektedir. Dolayısıyla bu örneklerden hareketle Allah Tea.J.a'nın, bu iki grup dışında kalan salih kullarına da gayb bilgisini verebileceğinden bahsedilmektedir. Bu örnekler üzerinde bir parça durarak konuyu değerlendirmeye çalışacağız.

b.1.) Hz. Musa ve Allah Katından Bir Bilgi İle Donatılmış Salih Kul Gaybi bilgi denildiği zaman Kuran çerçevesinde en çok gündeme gelen

hadise, bir yolculuk esnasında Hz. Musa'ya arkadaşlık yapan salih bir kulun kıssasıdır. Ayetler şu şekildedir: "Nih'!)'et kullam;ııiflan bir kul buld11lar kiP Biz ona kat~tmiflmı bir rahmet vemıif ve tarifımızdan bir ilim ögretmiftik. lviusa ona: "Allah'm sana ögrettiği ilim ve hikmetten bana da ögret111en ~cin sana tabi olabilir

83 el-Bakara 2/31-33. 84 el-Kasas 28/85-86. 85 İbnü'l-Cevzi, Zlidii'I-Mesi'r, VIII, 385. sr. Ebu İshak İbrahim b. Seriyy ez-Zecd.c, Medui'I-I0tran ı•e İ'rlib11h (nşr. Abdülcelil Abduh

ŞelebD, Alemü'l-Kütüb, Beyrut, IV, 202; Zemahşeri, e/-Keffdf, II, 417; Şevkani, Fethii'I­IVıdfr, IV, 237; V, 308.

87 Mukatil b. Süleyman bu şahsın, Elyesa' olduğu kanaatindedir. (bk. Maverdi, eu-Niiket ı·e'I­Qyrin, III, 325.) Bir çok hadiste adı ei-Haifr ve el-Hı{!· olarak ifade edilmektedir. Taberi -her ne kadar Hızır isminden bahsetse de- mezkur şahıstan söz ederken sürekli olarak "ali111/ bilen" sı fa uru kullanmaktadır. bk. Taberi, Ciillliu'I-Bf!ydn:,TJ.n, 256-257.) Şevkani bu salih kulun Hızır olduğuna dair bir çok sahih hadis bulunduğunu ifade ettikten sonra, sözlerine itibar edilmez bazı kimselerin bunu kabul etmediklerini söylemektedir. (bk. Şevkani, Fet/m '/-Kadi!; III, 303.) Bazı mü fessirler ise bu kulun temsili bir şahıs olduğunu ifade etmiştir. (b k. Tabersi, Memıa11 '1-Bv·lin, IV, 185; Esed, !Vmm Mesqjı, s.600.)

Page 16: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtran t!)'etleli ıpğmda gqJ•b bilgisi ve /JJitgt!)J'ebdl! halllS 31

m!J•im?" dedi. (Hı'{!r) dedi ki: "Doğms11 sen benimle birliktryken olacak/ara asla katlanamazsm. İgiiifinü kavrqyanıadığın F!J'e nasıl sabredeceksin?" 1\lfusa: '1nfaallah beni sabırlı bulacaksm ve senin hiçbir ifine kar.Jl gelmgıeceğim. " dedi. (Hı'{!r) dedi ki: "O halde bana tabi olacaksm; ben sana sımm anlatnıadıkça, hiçbir fV.' hakkmda bana so m S017JJaf" Bmıım ii zerine ikisi beraberyiiıiidii!eJ: Nihqyet gem!J•e bindik/eli zaman, o kul (Hı'{!r) gem!J'i deldi. Musa, ona }öyle dedi: "Geminin ~cindekileri bağmak ~cin mi de/din? Doğrıtsıt çok körii bir if yaptm." (Hı'{!r.~ "Sen benimle birlikte as/d sabredemeiji11, demedim mi?" dedi .. Mıtsa dedi ki: 'Vnuttıığıtm fV.'den dolqyı bmi sıtçlama ve yaptığımdan dolqyı beni zora sokma. " Yine ]Ola kqytt!dlllar. Nihqyet bir erkek çocuğmıa rast/adıklarında Hı'{!r hemen omt öldiirdii. Jı1usa: "Bir kısas gereği olnıaksı'?!n masttm bir cana nasıl kryarsm? Doğrıtsu sm çok kork11nç bir ff!J' ]aptın." dedi. Hı'{!r dedi ki: "Sen bana as/d katlanamazsm demedim mi?" (Nfıtsa) dedi ki: "Eğer btmdan sonra sana bir F!J' sorarsam bana arkadt1f olma! Hakikaten benden )'ana

yeterince ö"ifir ifittin. " Btmtm üzerine tekrar )'Ola kqyıt!dtt!m: Nihqyet bir kijy halkma varıp onlardan )'emek istedile1: ·Ancak ki!J• halkı on/an misqftr etmekten kaçındı.

Derken orada yıkı/mak üzere olan bir dttvar buldular. Hı'{!r hetJJen on11 doğm!tttt.

Mt1sa: '1stesrydin elbet buna karp bir ücret alırdın. " dedi. Hı'{!r dedi ki: '1fte, seninle )'Ol t[ymmma geldik. Şimdi sana o sabredenıediğin ff!}'lerin igiiifbıii haber vereceğim. Gemi, denizde çalıJan bir kaç )'Oksula aitti. Omt kusurlll kılmak istedim, çiinkii anlamı ilerisinde her sağlam gem!J'e zorla el kqJ'a!l bir hiikiinıdar vardı. Oğlana gelince, omm ana-babası miimin kimse/erdi. Çocıığtm on/an a:çgmlık ve inkara siitiiklemesinden ·korktu k. İstedik k~ Rableri 0111111 J'erim kendilerine ondan daha temiz sec!J'eli ve mer­hamette ondan daha ileri birini versin. Duvar ise, o fehirde iki )'elim oğlana ait idi. Du­vamı altında anlamı bir haifmsi vardı. Babalan da !J'i bir kimse idi. Onun ~cin Rabbin istedi ki o iki çocuk ergenlik çağianna ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak haifne­leJini çıkarsmlm: Ve ben bımlann hiçbilini kendiliğimden yapmadım. İfte senin sabre­demediğin !f!JdeJin igiitferi bıtdttr."BB

I<Jssaya göre Hz. Musa, Allah katından bir bilgi ile donatıldığı belirtilen salih bir kula uğramıştır. İbn Abbas bu bilginin keşf yoluyla Allah tarafından ona verilmiş bir ilim olduğunu söylerken89 İbn Aşur bunu, "ı•ah!J•yolt!)'la bilgi sahibi olmak" şeklinde anlar.90 Hz. Musa, Kuran'da kendisine verilen ilmi öne çıkarılan bu salih kul ile arkadaş olmuş ve daha sonra akıl almaz bir çok hadise ile karşı karşıya kalmıştır. Görüldüğü gibi salih kulun ortaya koyduğu

SH eJ-Kehf 18/65-82. s<J Tabersi, iHecll/aii'I-B~riill, IV, 196. 9° İbn Aşür, et-Tabrir re't-Tmvfr, XV, 369.

Page 17: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

32 Fethi Ahmet Po/at

bu tasarruflardan önemli bir kısmı, dine~ asla kabul edilemeyecek türden­dirler.

Ayet-iKerime'de "I...Jc. ü.ll ü.o .,ü..,k. _x Katı1?1ızdmı 011a bir i!iJJJ verdik" ifadesi ·kullanılmış, daha sonra buradan hareketle bazı İslam düşünce ekallerinde ledünni ilim91 sahibi olduklan söylenen salih kulların bir takım olağanüstü hallere sahip olduğu, hep bu kıssaya atfen delillendirilmeye çalışılmıştır.92

Her şeyden evvel şunun altını önemle çizmek istiyoruz: V eli kulların

olağanüstü haller izhar etmesi elbette ki reddedilecek bir olgu değildir. Nite­kim Zemahşeri de bu ayetlerin, gaybı bilme bağlamında evliyanın

kerametierini reddettiğini ifade etmekle birlikte,93 Hz. Zekeriyya'nın, Mer­yem'in yanına her gelişinde türlü türlü yiyecekler bulmuş olmasıru,94 Hz. Fatıma ile Hz. Peygamber arasında geçen ve Hz. Fatma'nın ketarnetine işaret eden bir hadise ile birlikte zikreder.95 Dolayısıyla adına keramet dediğimiz ve Allah'ın sevdiği kullarına lütfettiği bazı harikulade hallerin mevcudiyetini inkar etmemekteyiz. Ancak burada değerlendirdiğimiz konu, adına keramet dediğimiz bu olağanüstülüklerin, gaybı bilmeyi de kapsayıp kapsamadığıdır. Bize göre peygamber olmayanların yakini olarak gaybı bilmesi ya da bil­memesi, bir keramet tartışması bağlamında ele alınamaz. İşaret etmek iste­diğimiz nokta burasıdır.

Kehf suresinde anlatılan kıssalar, gerçekten olağanüstülük formatları ile öne çıkmış kıssalardır. Bir defa makalemize konu olan kıssada bu kadar önemli bir fonksiyon icra eden şahsın adının dahi gizli tutularak yalruzca "kullammzdan bir ku!' şeklinde tavsif edilmesi, bir gizemliliğe işaret etmekte­dir. Suredeki diğer kıssalar da en az bu kıssa kadar gaybi, gizemli ve olağanüstü haberlerle doludur. Malum olduğu üzere Hz. Peygamber' e geçmiş peygamberlerden, ruhtan ve Aslıab-ı Kehf/Mağara Yoldaşları'ndan sual edilmiş, bu olağanüstü olayların bilgisinin yalruzca kendilerinde olduğunu düşünen yahudilere cevap olmak üzere Kehf suresi nazil olmuştur. Zaten surenin başında Hz. Peygamber'e; "Yoksa sen (yalmzca) Ashab-ı Kelfi ve

9ı Konu hakkında oldukça detaylı malumat için bk. İsmail Hakkı Bursevi, &ihii'I-Bv•ti11, Eser, İstanbul, 1389H., V, 270-273 ve Muhammed Cemiludclin ei-Kıi.sımi, Tefsim'/-Kôsmli e/­Mttse/11/IJÔ Mehdsimt't-Te'vi/, (nşr . .Muhammed Fuad Abdülbaki), Daru İhyai'l-Kütübi'l­Arabiyye, Kahire, XI, 4094-4098.

92 İbn Aşur, et-Tahrfr pe't-Tenni; A.'VI, 15. 9.; Zemahşeri, e/-Keffdf, III, 225. 94 Al-i İmrıi.n 3/37. 95 Zemahşeri, ei-Ketfdf, III, 225.

Page 18: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kuran tf)'etleri tpğmda gtf)'b bilgisi ve JJIHf,t!)!)'ebôfl halllS 33

Rakim'i faİzlacak qyetlerimizdm mi sandm?''96 buyurulmakla, insan bilgisi ve idrakine kapalı gelen bir çok konunun bu surede ele alınacağı ima edilmiştir. Dolayısıyla bu kıssadaki ana tema, hayretfu:niz bazı hadiselerin var olabile­ceğini insana göstermek, peygamber de olsalar, ilahi bilgilendirme olmaksızın insanların bilmedikleri konularda aciz olduklarını hissettirmektir. Ayrıca

Taberi'nin de belirttiği gibi bu surede, Hz. Peygamber'i teselli amacı da güdülmüştür. Zahiren güçsüz durumda olan Peygamber'e, "efYanın hakikati zahilinden farklı olabilir, b11gii11 ağlqymılar_)'a17ll giilebilir' denilmek istenmiştir.97

Öte taraftan Allah katından herhangi bir bilgi ile donatılan, kendisine ilahi bilgilendirmede bulunulan varlıklar, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, ancak melekler ve peygamberlerdir. Elbette bunların dışında bazı insanların, örneğin veli kulların çeşitli ilhamlar aldığı ve söz konusu ilhamların geçen zamanla birlikte hakikat olduklarının ortaya çıktığı da bilinmektedir. Ne var ki bu tür bilgiler, kendilerine bildirimde bulunulan insanlar açısından bir şey ifade etse de (öznel bilgi), gerek dini açıdan, gerekse ikinci, üçüncü şahıslar açısından hiç bir bağlayıcılığa sahip değillerdir. Bu tür bilgilerin hakikat oluşu, ancak söz konusu bilginin ya da iddianın realitede doğrulanması ile mümkün olur. Çünkü bu bilgiler, yalnızca meleklere ve peygamberlere verilen vahiy gibi, kat'iyet ifade eden bilgiler olmayıp, zanni bilgiler kategorisindedirler. İslam uleması çoğunlukla rüya, keramet, ilham ya da mükaşefe yollarıyla bazı şeylerin sezilebileceğini kabul etse de, bunların zandan ya da vehimden uzak olamayacağını göz önüne aldıklarından, burada yakini bir bilgiden söz edilemeyeceğinde ittifak ederler.98 Dolayısıyla İbrahim adlı sade bir vatandaş, gördüğü bir rüya üzerine oğlunu kurban etme hakkı ve yetkisine asla sahip olamazken, İbrahim peygamber bu rüyaya dayanarak oğlunu kurban etmeye teşebbüs edebilir. İbrahim (as) için bu, ilahi bir emri içeren vahiy mesa­besindeyken, diğeri için hiç bir kat'i bilgi taşımaz. Çünkü birisi yakin ifade eden vahye öteki ise zanni bilgi dediğimiz ilhama muhatap olmuştur. Hatta bu ilham şeytam bir ilhamdır. Bu yüzden Kuranı Kerim'de, Hz. Peygam­ber'in :iYliraç hadisesinde müşahede ettiklerinin bir yanılsama olmadığı

vurgulanarak; "(Allah), kt!lmıa verdiği vaf?J•i t'erdi. O mm gördiiğiinii kalb(i) J'alanlamadı."99 buyurulmuştur. İmam Sübki konuya, Musa ve salih kul bağ-

w. el-Kehf 18/9. 9~ Taberi, Ciit~;ilt'I-Bv·an, VIII, 270. 9B Sırrı Giridi, Nakdii'I-Kelii111 ji A.kdidi'I-İslai!J, Dersaadet, İstanbul, 131 O, s.38. 99 en-Necm 53/11.

Page 19: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

34 Fethi Ahmet Po/at

lamında şu güzel izahlarııda temas eder: "K.i!fre diifeceği ~cin Hı'{!r tarqfmdan bir ÇOC!Iğtm öldiiliilmesiı yalmzca ona mahsus bir hiikiimdiir. Ciinkii ona batm ile yani hikmete t!Jgmı olarak zahi?in hilqfma hareket etmesi vaqyedilmifti. Her ne kadar bir sabininı hele de miimin bir anne-babadan olanm öldiiriiiJJJesi dinm caiz alnıasa da, burada hiçbir problem )'Okt111: Farz-ı nmhal Allah Te!ı/!ı1 velilerinden bi?ine1 HıiJr

1a

ilettiği gibi bir F!J' iletseı 0111111 HıiJr gibi hareket etmesi caiz aimai: (İbn Abbas'm bapndan geçen pt hadise de bi!Jıle bir F!J'e delil olmaz: Necde el-Han/rf, İbn Abbas1a bir mekt11p )'azarak sorm;· Hz. Pvıganıber günahsız çocuk/ann öldiiriilnıesini yasaklatilıfken1 nasıl olur da salih kul o çocuğu öldiiliir? İbn Abbas cevap verit:· Eğer sen de Mıtsa'nm !JJIIal!iminin çomklar hakkmda bildiklerini bilsrydin1 senin de bmıa hakkın olurdu.) İbn Abbas burada} Hıtrr kıssası ile ihticac edetı bir insan karpsmda1

kesinlikle v11kım miimkiin olmqyan bir F!J'i1 SI/al vereni ikna etmek maksadı ~le

kttllanmıjtıt: Yoksa bi!Jtle bir !&in olması dımmıımda bajkalamım da qym tasamtjta bulunabileceğini kast etmif değildi!: Çiinkii fetiat bıma i!{jn veTIJJez. Heniiz gerçeklepJJemif bir sebebe dqyanarak nasıl olur da günahsız bir sabi öldiiliilebilir? Çocuklar, ne ki!fiii hakikf, ne de imam hakiki ile nitelendirilebilider. Ht'{!r kıssası1

yalmzca ona has bir t!}gulama olarak gö'liilmelidir. O bir nebidit: Mıtsa §eriatinde bile bijle bir ff!J' )'Oktur,· nitekim bu sebeple Musa itiraz etmiftit:"ıoo

Yine Cin suresinde Allah'ın öz iradesiyle seçtiği elçilere dilediği kadar gaybı bildirebileceği ifade edildikten sonra, "Allah, e~cisini her taraftan korı!Jtp kollqyacak melekler vaiifelendilit: O resul p11111 bilsin d!ye k~ onlar Rable1inin emanetlerini hakkryla sahibine tevdi etmiftir. Allah da on/ann yamnda olan biten her ff!Yi ilm!yle kt~fatmıJ ve her ff!J'i tafsilatryla bir bir zabt 11 rabt rylemifti!:"ıoı buyurarak, peygamberlere gelen bilginin kesinliğine, şüphesizliğine ve korunmuşluğuna vurgu yapmaktadır.102 Melekler sadece Allah ile peygamber arasında elçilik yapmamakta, bu vahyin sapasağlam alınması, korunması ve insanlara bu risaletin tebliği konusunda da peygamberlere rehberlik yapmaktadırlar.103 Bazı müfessirler, vahyin herhangi bir eksiklik ile nitelendirilmemesi için, fiziksel saldırılara karşı da peygamberlerin melekler tarafından korunduğunu, bu ayete dayanarak iddia edirler.I04 Aynı şekilde bu koruma· sayesinde kendisine vahiy getirilen peygamber, kendinden önceki peygamberlerin de

ıoo Kasımi, Mebtisinii't-Te't'i/, XI, 4089. IDI el-Cin 72/27-28. 102 Harndi Yazır, Hak Dini, VIII, 5416. to3 Taberi, Cti111iu'I-Bif)'tin, XII, 276; Tabatabru, ei-Miztin, XIII, 57; .Mevdudi, Tijbfllm'I-IVmm,

VI, 493. ıu.ı Tabersi, MemJa/1 '1-Bij)•tin, VI, 88.

Page 20: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtran qyetle1i ıpğmda gf[)'b bilgisi ve mitgf[JJ'ebatı hatJJS 35

risalet va~ifelerini eksiksiz yerine getirdiğini derk eder.ıos Oysa ilham, rahmani olabileceği gibi şeytani de olabilir. İlhamın Allah Terua tarafından şeytani desiseler ve katıştırmalardan korunduğuna dair elimizde hiç bir delil yokken, vahyin Allah tarafından korunacağına dair bir çok Kurani delilimiz vardır.106 Dolayısıyla Kehf suresinde peygamber Musa'ya rehberlik eden bu salih zat, vahye dayanan bir bilgi ile donatıldığına göre, bir melek ya da peygamber olmalıdır.J07 Ayrıca buradaki "rahme!' ile de "nübiivve!' kast eclilmiştir;ıos çünkü Kuranı Kerim'de "E~y MuhaJJJJJJed! Rabbinin rahJJJetini onlar JJıı taksinı edjyorlar? Dii!!Ja hqyatında on/ann geçiJJJiiklerini aralarmda biz taksim ettik. Birbirlerine if/erini gördiirsünler djye biz onlamı bir kısmmı diğerlerinden

dereceler/e üstün kı/dık. Rabbinin rahJJJeti on/ann birikiirdik/eri {rylerden daha hqyırlıdu:"109 ve "S eJ11 bu kitabm sana va0;olımacağmı ttJJitJJI!)'ordmı. Btt ancak Rabbinden bir rahnıettir. O halde sakm kijidere arka çıkmaf'IIO buyurularak "rahJJJe!'in peygamberlik olduğu ifade edilmektedir.! ll

Musa'nın arkadaşı olan zatın bir peygamber ya da melek olması, son derece makuldür; çünkü Kehf suresindeki ilgili ayetlerde zikri geçen bu kulun, insanı sınırlayan şer'i, dünyevi kanunların dışında hareket etmesi, bu iki ihtimali akla getirmektedir. Bazı müfessirlere göre Kuran bu salih kulun bir insan olduğunu açık bir şekilde ifade etmediği gibi, hiç bir hadis rivaye­tinde de adı Hızır olarak belirtilen- bu kulun insan olduğu söylenmemiştir. Sadece "racıt!' ifadesi vardır ki bu, insan suretine bürünen her görünmeyen varlık için kullanılır. Nitekim Kuran da Meryem'e görünen melek için "eli qyağı dii:zy,iin bir befer olarak gö"riindil' demektedir.112 Hem Musa'nın arkadaşının melek olması, ayetteki "kul' ifadesine de münafı değildir. Çünkü Kuranı Kerim'in bir çok ayetinde meleklerden "k11l' olarak bahsedilmektedir. m Aksi takdirde ayetlerde zikredilen hususları icra etmesi ve elini açıdan asla caiz

10s Taberi, Cd!lliu'I-Bv•aJJ, XII, 277. 106 el-Hicr 15/9. JOi Aıüsi, &ih11'1-Mednf, >.'V, 461-462; Harndi Yazır, Hak Dini, V, 3260. lOS Ahmed Mustafa el-Meniği, Tefsim'I-Merdğf, D:i.ru'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut, 1998, V, 420. ıo9 ez-Zuhruf 43/32. ııo el-Kasas 28/86. ı ı ı Ebu Abdiilah Muhammed b. Ahmed el-Ens:i.ri el-Kurrubi, e/-Cdmi'11 li Ahkdllli'I-KıiraJJ,

D:i.ru İhyii't-Tür:i.si'l-Arabi, Beyrut, 1985, XI, 16; Razi, et-Tefsim'I-Kebfr, L'U, 138; Tabersi, Mecma11'I-Bv•an, IV, 185.

ıı1 Meryem 19/17. bk. İbn Kesir, Tefsim'I-Kımmi'I-A:;jlll, V, 213-214; Me\·düdi, Tifhinm'/­K.llraJJ, III, 189-190.

ıı3 el-Enbiya 21/26; ez-Zuhruf 43/19.

Page 21: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

36 Fethi Ahlllef Po/at

olmayan bu hareketlere bir peygamberin ses çıkarmaması düşünülemezdi. İnsanların malına zarar vermek ve kan dökmek, ancak ilahi bir vahiy ile mümkün olabilir. 114 Hatta çok mütesahil davranarak salih kulun, geminin kusurlu hale getirilmesinde kendi karan doğrultusunda bir neticeye varmış olduğu, dolayısıyla iki zarardan en hafif olanını tercih ettiği de söylenebilir.115

Ancak bu kulun bir sabiyi öldürmesi116 hiç de sıra~an bir hadise olmadığı gibi akıl yürütmek suretiyle bir karara varılması mümkün olan konulardan da değildir. Elmalılı'ya göre, bu tasarruf açık bir şekilde, onun emr-i ilahiyi icraya memur bir peygamber olduğunu gösterir. Yani bir anlamda ölüm meleği gibi kendisine verilen vazifeyi İcra etmektedir. m İmam Mavercli, salih kulun bir peygamber olması gerektiğini düşünenlerin, "insan sadece kendisinden üstün olana talebe ol11r ve ona iktida ede1; m bi olmq)'all bir insamn 11ebi olanın fevkinde olması caiz değildil:" delilini ileri sürdüklecine de dikkat çekmektedir.ııs Çünkü ayette Musa; "Allah'm sana ögrettiği ilim ve hikmetteli bana da ögretnıen içi11 sana tabi olabilir m!Jim?" diye ricada bulunmuştur.119

Ne var ki, Tabatabru'ye göre salih kulun bir veli olduğu, ondaki bilginin de bir velayet bilgisi olduğu şeklindeki bu yaklaşım pek isabetli görünmemek­tedir. Çürıkü "li.l!: katınıızdan" ifadesindeki "li" zamiri açık bir şekilde Allah'a aittir ve tazim bildirmektedir. Bu da söz konusu salih kula verilenin nübüvvet olduğu tezini güçlendirmektedir.ı2o Bu sebeple Aıusi bazı sufilerin, velilere Allah tarafından gaybi bilgiler verildiğini iddia etmesi şeklindeki bozuk irikattan Allah'a sığındığını dile getirir.ı2ı

Öte yandan ayette ifade edilen ledünni bilgi, kendisine bu bilginin verildiği varlığı yüceltmek maksadına atfen dile getirilmiş değildir. Aksine bu bilgi ve bu bilgi etrafında gelişen olaylann, evvel emirde Musa'ya, ikinci dere­cede tüm insanlığa vermesi gereken bir mesajı vardır. Bu kıssadan hareket

ı ı4 Ivferaği, T ifsim '1-1\ferdğı: VI, 8. ı ıs İbn Aşür, et-Tahrfr ı•e't-Tenvil; XVI, 12-13; Razi, et-Tifsim'l-Kebfr, X.,"-1, 159, 162. ıı 6 Müfessirlerden bir kısmına göre ayette geçen "~ : çomk" ifadesi, akil-baliğ olsun olma­

sın, çocuk ve genç yaşta olan her insan için kullanılır ve burada öldürülen genç, akil-baliğ bir oğlandır. Musa'nın itirazı, kısas gereği olmadan çocuğun öldürülmesinedir. (bk. Ta­batab:ii, el-l\Iizciu, XIII, 345.) IZ:isırni de bunun ihtimal dahilinde olduğunu ifade eder. Çünkü ::ıyette geçen "vdi fo. : bir k!Sas gereği olmakst'(!ll" ifadesi, bu rür bir anlamı da havidir. (Kasımi, Mehcisinii't-Te'/)/1, XI, 4090.)

117 Harndi Yazır, Hak Dini, V, 3272-3273; Taberi, CcitJJiu'I-Bf!J'dn, VIII, 270. ı ıs Maverdi, en-N ii ket ve'l-[j_phı, III, 325. ıı9 i\Ier:iği, T~jsim'I-Merciğf, V, 420. uo Tabatabai, ei-Miifin, XIII, 241-242. ııı Alüsi, R11hii'I-Mecinf, X.,"-1, 173.

Page 22: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

K.llltıll qJ'etle1i lftğmda gqJ'b bilgisi ve llll'f,q):J'ebtitı halllS · 37

ederek bazı şahısların Allah kanndan verilen kimi bilgilere sahip olabileceğini kabule gidersek, o zaman bu imtiyazlı insanların sorumsuzluklarını da kabu1 etmek mecburiyerinde kalınz. Çünkü bu ku1, yapıp-ettikleri konusunda hiç bir şekilde muaheze edilmemesini istemişti Musa'dan. Oysa bu tür bir yaklaşım, Kuran'a tamamen terstir.ı22 Hem bu salih kulun Musa'ya öğrettiği şey; asla bir şeriat konusu olmamıştır. Tahir b. Aşfu bu konuya, şu yerinde tespitlerle temas eder: "iVIıtsa'mn ôgrenmryi talep ettiği b11 ilim, İsrailoğllllan'na gelm feriat ile ilgili olmqyan bir btı[ka jqydalı ilimdir; çiinkii lvf11sa, zaten risalet gö·revi ile geldiğinden, fetiat komtlamıdan herhangi bir F!)' bilme hllsttstmda vah!J dıf!nda bir bilgi kqynağma ihtfyaç dt!Jmanıaktqydı ... Mttsa, Allah'm sadece HıiJr'a öğrettiği fqydalı

ilimdm ögrmnıryi elbette arzıt etmifti. Çiinkii ilim ögmımek baJlı btı[ma hqyırdır. Zaten btt' sebeple Allah Teala Pr:Jıgamber'ine; "Ya Mıthammed de ki: Rabbim ilmitni mttıt1"123 bt!Jtllmllftm: "124

Söi konusu kıssanın gramacik açıdan tahlili de bu salih kulun risalet ya da nübüvvet vazifesi bu1unmayan bir veli olmadığıru,125 olsa olsa bir melek ya da peygamber olabileceğini bize anlatmaktadır. K.ıssadaki; "Oğlana gelince, omm ana-babası miimin kimse/erdi. Çoc11ğmı onlan a:zy,mlık ve inkara siiriikletJıesindm korktuk/ siiriiklf!Jıeceğini biliyorduk.t26 İstedik ki, Rableri 0111111 yerine kendifetine ondan temi'(/ikçe daha hq)'niı ve daha çok merhamet edm birini versin. D11var ise, o !ehirde ikiyetim oğlana ait idi. Dıtvamı altmda onlann bir ha:dnesi vardı. Babalan da jyi bir kitJJse idi. Omm ~cin Rabbin istedi ki, o iki çoc11k ergenlik çağianna ersinler ve Rabbinden bir rahmet olarak ha:dneletini çıkarsmlat: Ve ben btmlarm hiçbitini kendiliğimden J'apnıadtJJJ. "127 ifadelerinin geçtiği bölümler, Allah adına net

ın Albayrak, Kuran'da İusan-GqJ•b, s.245. ı23 Taha 20/114. 124 İbn Aşür, et-Talırir re't-TeJII'ir, XV, 370-371. 123 Hameli Yazır, Hak Dini, V, 3273-3274. 126 Buradaki "i i; •.;" ifadesi, Tabersi'ye göre salih kula aittir; çünkü böyle bir ifade Allah'a

yakışmaz. (bk. Tabersi, Afecmaii'I-Bv•an, IV, 194.) Ancak buna katılamıyoruz; çünkü Arap dili açısından da "i'; •.;" ifadesinin "w_?.: kork111ak" anlamında kullanıldığı bilinmektedir. Nitekim Übeyy b. Ka'b bu ayetin yaruna "~u wW : Robbill korkt11" şerhini koymuşrur. Burada önemli olan husus, "1i; • . .;" ifadesinin, "bildik ki, istetJJedik" anlamlarında

kullanılmasıdır. (bk. Maverdi, m-Niiket ı-e'I-U.Jiill, III, 334.) Zaten Ferra'ya göre fail Allah'tır ve kelime "bi/dik" anlamındadır. (bk. İbnü'l-Cevzi, Ztidii'I-Mesfr, V, 179.) Aıüsi'nin ifadesiyle, bazı Bubiiri şarihleri de kelimeye" bildik kl' anlamını verirler. (bk. Alüsi, Rıi!ıii'I­Metiuf, XVI, 16.) Zemahşeri de buradaki ifadenin Allah'ın sözlerinin bir hikayesi şeklinde anlaşılabileceğini ifade eder. (bk. Zemahşeri, ei-Kefftif, II, 216.)

127 ei-Kehf 18/80-82.

Page 23: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

38 Fethi Ahmet Po/at

ifadeler kullanabilen bir varlığın mevcudiyetini bize göstermekteclir.12B Bu ifadeler içerisinde sadece bir yerde; "Gemi, denizde çalı[an bir kaç yoksllla aitti. Onu kusurlu kılmak istedim, çiinkii onların ilerisıiıde her sağlanı genı!Je zorla el kqyan bir hiikiimdar vardı." 129 denilerek buradaki irade salih kula nispet eclilmekteclir. Kurtubi'ye göre bir peygamber olması ge~eken bu zatın tasarruflarının diğer yerlerde cemi forması ile zikreclilirken bir yerde -geminin kusurlu hale getirilmesini talep etmede- tekil olması, salih kulun bu işi kendiliğinden yaptığını göstermez.t30 Bunun dışında sürekli çoğul zamiri · kullanılarak "yaptık, ettik, JJJttrad ettik" denilmesi, işin arkasında ilahi iradenin bulunduğuna delilclir.l31 Hem burada "irade etme/ isteme" filinin bir kaç defa kullanılmış olması, salih kulun hareketlerinin bilinçsiz ve maksatsız

olmadığını da göstermektedir. m İbn Aşur'a göre bu kul bir peygamberelir ve malum olduğu üzere peygamberlerin iki tür hüküm vermeleri söz konusudur: Vahly yoluyla, kendi içtihatlarıyla ... Binaenaleyh Musa, mezkur peygambere yaptığı işlerin hangi karara uygun olarak ortaya çıktığını sormuş, vahly yoluyla bu bilginin verildiğini öğrendikten sonra herhangi bir itiraza mahal kalmamıştır.133 Kaldı ki bu kulun her tasarrufunun ardından parlayan Musa'nın (as), tekrar eski mütevekkil haline geri dönmesi, tasarrufların esas sahibine işaret etınektedir.l34 Dolayısıyla bu kıssa, gaybi bilgilerin bazı salih kullara yakini bilgi oluşturacak. şekilde verilebileceği iddiasına değil; belki de bunun tam tersi bir iddiaya delil olabilir.

Doğrusu makalenin bu kısmı, salih kullara gaybi bilginin verilip verilerneyeceği başlığından ziyade, kendi tezimize uygun olarak elçiler ve gayb konusunda ele alınmalıydı; ancak söz konusu salih kul hakkında yaygın olan inanışı göz önünde bulundurduğumuzdan, meseleyi burada incelemenin pratik açıdan daha faydalı olacağını düşündük.

128 Kurtubi, ei-Cô!JJi'u li Ahkiimi'I-Kuran, Xl, 39. 129 el-Kehf 18/79. 13° Kurtubi, ei-CônJi'llli Ahkiimi'I-K.ıtrau, Xl, 39. 131 Kiisımi, i\tfehiisiuii't-Te'ı,fl, Xl, 4087. 132 İbn Aşür, et-Tahrirı•e't-Tnll'ir, XVI, 12. m İbn Aşür, et-TahJirt,e't-TenviJ; XVI, 14-15. 13~ Riizi, et-Tefsim'I-Kebfr, XXI, 149.

Page 24: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kımm '!)'et/eli ıpğmda gqyb bilgisi ve JJJII[,'!JJ'ebdtı hanıs 39

b.2) Hz. Musa'nın Annesine Verilen Gaybi Bilgi Kuraru Kerim'de geleceğe dair kendisine gaybi bir haber verilen, ancak

kendisi peygamber olmayan - yaygın kanaare uyarak biz de kadınlardan peygamber gelmediğini· düşünmekteyiz- bir diğer şahıs, Hz. Musa'nın

annesidir. Yahudi kaynaklannda adının ne olduğu zikredilmeyen bu saliha kadının tefsir menbalarında muhtelif isimlerle anıldığı vaki ise de, m bunların sılılıari tartışmalıdır.136 Kuranı Kerim bu saliha kadın hakkında çok fazla malumat vermemektedir. Konumuzia ilgili ayet-i kerime şu şekildedir:

Li) ~ _j>.:j 'i_, ı.)G.::J'i _, r.ıJI ı.) ~i_ğ ~ Wi;.. ı ~).ğ ~) ı.:ıi es'"" JA ri ~l ~_,i_, LJ:!Lı y.ll ı.J.o o )c 4-J 4ıll o J-li.J

, "1\1tlsa'mtı ancıSma; "Om1 emtf'~ kmdisine zarargeleceğinden kt!Jgılandığmda omt denize (IVil nehrine) bırakıver, hiç korkup kt!)'gtlanma; çiinkii biz 01111 tekrar sana vereceğiz ve 01111 Pvıamber!erden biri yapacağı=?;" d!Je bi!dirdik."137

Görüldüğü gibi Musa'nın annesine bir vahiy iletilmiş ve o da bu vahye uygun olarak kendinden emin bir şekilde eviadını sulara bırakmıştır. Ayetteki ifadeler, ortada bir vahyin olduğunu göstermekle birlikte gerek bu vahyin hangi anlamda kullanıldığı, gerekse söz konusu llerişimin ne şekilde cereyan ettiği hususu net değildir. Bu sebeple bazı alimler, emsilü'l-Kuran'ın -ki buna kıssaları da dahil edebiliriz- müteşabihat (birden çok anlama sahip olup, bu anlamlardan birini tayin etmek için harici bir delile ihtiyaç duyan ayeder)138 içerisinde anlaşılması gerektiğini ifade etmişlerdir.l39 Dolayısıyla müteşabih kategorisindeki ayeder, kendi kurgularımız doğrultusunda değil, muhkem ayedere irca edilerek anlaşılmalı, en tutarlı ve doğru anlamın bu yolla elde edilecef!i bilinmelidir. Bu hususa dikkat çektikten sonra, mezkur hadise hakkındaki tartışmaları ve tercihlerimizi arz edebiliriz.

Öncelikle bu ayetlerde geçen "~) liJ : Biz vai!Je!tik" ifadesinin ne anlama geldiği belirginleştirilmelidir. Bilindiği üzere Kuraru Kerim'de geçen vahiy kelimesi, lügat anlamı esas alınarak gayrı ilahi ve ilahi vahiy şeklinde iki farklı anlamda lmllarulmıştır. Gayrı ilahi vahiy "komtpJıak, fisı!damak ve ifaret et!Jlek" gibi manalara gelirken ilahi vahiy, kaynağı Allah (cc) olan vahiydir. 140

m Aıtısi, &ihu'I-Meani, x.,-..,:, 68. J3(, İbn Aşur, et-Tahrir zıe't-Tem:il~ X.,\], 73. 13~ el-Kasas 28/7. 138 j'viuhkem ve müteşiibihin farklı tarifleri için bk. Bedrüddin Muhammed b. Abdilialı ez­

Zerkeşi, ei-Burlıan ft Uliillli'I-Kuran, Diiru'l-Fikr, Beyrut, 2001, II, 79-81. 139 İsmail Cerrahoğlu, Tifsir Ustilii, TDV, 11. Baskı, Ankara, 1997, s.130. 14ıı Cerrahoğlu, Tifsir Usii/ii, s.37.

Page 25: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

40 Fethi Ahmet Po/at

Bu anlamıyla kullanılan vahiy, dini sahada kullanılan ıstıhlhi anlamdaki vahiydir ve, "Allah Tealii'mn, hidqyt ve ilim çejidinin her tiiriinden tJJtdtali kılmak istediği bilgile1i, alıplmadık bir fekilde ve gi'(/i surette, seçmı{ olduği! kullamıa

bildim;esl'141 şeklinde tarif edilir. Biz de burada vahiy dediğimizde ilahi vahyi kast etmekteyiz.

Kuranı Kerim'de kendisine vahiy yoluyla herhangi bir bilginin aktanldığı muhtelif varlıklardan bahsedilmekte olup bunların başında Allah elçileri gelmektedir. Ancak elçiler dışında da vahye muhatap olan malıluklar vardır ki, bunlar canlı-cansız bir çok varlıktan müteşekkildir. Bazı ayederde göklere ve yere,t42 bazılarında bal arısına,t43 bazılarında havarilere144 ve nihayet konumuzia ilgili olarak Musa'nın arınesinel45 vahiy yoluyla bilgi verildiği ifade edilmektedir. Ancak bu grupta zikredilen vahiylere her ne kadar İlahi vahiyler denilse de,t46 di.nl bir terim olan ve Allah Terua'nın dinle ilgili konularda insanları bağlayıcı mesajlarının verildiği hakiki vahiy yalnızca

meleklere ya da peygamberlere verilen vahiy türüdür. Mevzuumuzla doğrudan ilgili olmadığından, yukarıda zikredilen vahiy çeşitierinin ne olduğu ya da nasıl gerçekleştiği üzerinde durmayacak, sadece Musa'nın annesine verilen vahyin ne olduğu ve nasıl gerçekleşmiş olabileceği konusundaki görüşleri ele alacağız.

Müfessirlerden bir kısmına göre Musa'nın arınesine verilen vahiy, bir ilhamdan ibarettir.t47 Dolayısıyla bu ilham bir kaç şekilde gelmiş olabilir. Razi şu ihtimalleri saymaktadır (muhtasaran): "Buradaki vahjyden maksat Musa'mtı annesinin bir ri!ya gbi7JJesi ve daha sonra bmltl qyette anlatıldığı ;ekilde yommlaması olabilir. Yah11t omm kalbine bir anda doğuveren bir bal çaresi de olabilir; çiinkii herhangi bir Stklllt!)'a diipllÜf imanfar bir tnese/e iizeJinde J'Oğ!IJiltiftık/an zaman, kendilerini kmtttlllfa goriirecek çb.ifimlere ıtlafabilirlel: Yah11t bu vahjy, aklma gelen, kalbini saran bir tiir ilhamdu: Ya da o devirde J'a;qyan bir prygambere -Şuqyb gibi­vahfy ile b11 bilgi verilmif, o da LVIusa 'mn anmsine fifahen ya da haber go·ndemıek sttretjyle bımtt bildimıi;ti1: AJ'Ill ;ekilde, daha biıce J'tlftlllllf baij prygambedetin -

141 Muhammed Abdiliazİm ez-Zerkani, Mmdhilu'I-İifdn jl Ul!illli'I-Km<m (np: Ahmed b. Ali), Daru'l-Haclis, Kahire, 2001, I, 56.

142 ez-Zilzal99/4-5; Fussilet 41/12. 143 en-Nahl16/68-69. 144 el-Mrude 5/1 ı 1. 145 el-Kasas 28/7. 14r, Tabarabru, ei-Mizdn, XVI, 10. 147 İbn Aşur, et-Tahrir ı,e't-TmPil; XXI, 73.

Page 26: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

41

İbrahim, İshak ve Yakub gibi- ôiıceden bijyfe bir oicryı haber verJJJeieJi ve bu habe1in LV!usa'nm anmsine 11iapm; olması da miimkiindiil: Nihqyet son ihtima~ Aiiah Teaid'nm, LV!eryem'e gô"nderdiği gibi lı1usa'mn annesine de insan sitretinde bir llleieği

gôiıdererek ona )'apması gerekenieli tavs!J'e etmesidir."14S Allisi bu yorumlara ilaveten, şunları da söylemekteelir (muhtasaran): "Zahir odur ki, lırfıtsa'mn

annesine gelen vah!J', bir melek göndetifmesi S/lret!J,fe gerçekie;JJJi[tir. Ebıt Hqy)'dn 'm, 0111111 niibiivvet sahibi olmadığım gösterm tdema icnıaını mtcrya kq)'ması b11 fikirle leif!! te;kii etme~j çiinkii meiekie1; bazm nebi oftJtqJ'an insaniara da gôiıde1iiebifir ve onlarla konu;abifirler. Kıt!mb ve bir gmp alim de b11 kmıaatte oiJJJIIf ve gôiıdetifen bu meleğin Cebraif oldıığtm!l ifade ettJJiflerdiJ:.. Bir gmp aiime gô"re de bıt vahfy, sadık rijya aracıiığryfa verifJJJiftir. Ciibbdf, bıt saiiha kadımn gördiiğii sadık ri!J'qyı, ilimat ettiği

)'dh11di alinı/erine sorduğımıt ve onların da bıt ri!J'tryı kıssada aniatıian fekilde tabıi·

ettiğini si!J'femektedil:" 149

Kanaatimizce Musa'nın annesine gelen vahiy, şekli ne olursa olsun, yakin ifade etmeyen ilham türündenclir. Son derece sıkıntılı olduğu bir anda, Allah'ın rahmeti doğrultusunda ilahi bir yardıma kavuşmuş ve gönlüne doğan bu kurtuluş yoluna uygun olarak hareket etmiş olmalıdır. Aynı yardım, zalim bir idarecinin zulmünden kaçan ve Kehf suresinde kıssalan anlatılan bir avuç mürnin gencin imdadına da yetişmiştir. Allah Teala onlara da bir ilhan1 ile yardımda bulunmuş, kalplerini bu ilahi yol göstericilik konusunda pekiştirmiş ve aralarından biri bu içe doğuşa uygun olan bir tekiifte bulunmuştu: "Onlar gerçekten de Rabie1ine )'iirekten iman etJJJif bir avuç gençti; Biz de kendiie1ini doğrıt yolda de1in bir bilinç ve dt!)'arlıiıkia giiçfendimıi[, kaipie1ini pekirtimıirtik... (İç/elinden biti ri!Jfe deJJJifti.) ''lı1ademki SiZJ onlardan ve Aiiah'tan bafka taptıkları p11tiardan cryrıldımZJ o halde mağarcrya sığının ki, Rabbiniz rahme­tinden size genirlik versin ve irini;d rast getiJip koiqJ!/artırsm."ıso Ancak her iki kıssada da, içe doğan bu bilginin değerlendirilmesi süreci kesinlikle kişisel,

akli ve duygusal bir değerlenclirmeclir. Her halükarda eviadının öldürüleceğini bilen bir anne, batmayacak şekilde hazırladığı sal benzeri bir beşik içerisine eviadını koyarak suya bırakınıştır. En kötü ihtimalle, yakın/ mutlak ölümden­se uzak/muhtemel ölümü tercih etmiştir. Zaten, "eğer çomğım bapna bir F!J' gelmesinden korkarsan" ifadesi, "Firavmı'mı adamlarınca LV!usa'nm buimıacağma

kesin olarak inanryorsan eğe/' anlamındadır. Bazı rivayetlerde de ifade edildiği

ı4x Razi, et-Teftim'I-Kebfr, X.,'UI, 51-52. 14" Aıusi, Riih11 '1-L'vfeônf, XX, 68. ısıı el-Kehf 18/13-14, 16. (bk. Esed, K11ra11 Mesqjı, s.585.)

Page 27: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

42 Fethi Ah/Jiet Po/at

gibi, Firavun, hamile olan l\tlısırlı kadınların başına birer K.ıpti kadın casus tayin etmişti ve bu sayede her doğan çocuktan haberdar olmaktaydı.151

Müfessirlerden bir kısmına göre, hikmet-i İlahi gereği Musa'nın annesinde hamilelik alametleri hissedilmemiş ve bu sayede İsrailoğulları'nın hamile kadınlarını takip etmekle görevli kadın casuslar, Musa'nın doğumundan haberdar olmarn.ışlardı.t52 Bu durumda Musa'nın annesi, küçük Musa'nın ağlamasından ve sesini duyan komşuların da kendilerini ihbar etmelerinden korkmuş olsa gerektir;t53 çünkü böyle bir korkunun olmaması durumunda· bu hareketin yapılmaması gerektiği açıktır. Yahudi kaynaklarından alınt.ıda bulunan müfessirler, Musa'nın üç ay kadar gözlerden saklı tutulduğunu,

ancak daha sonra mevcudiyetinin tespit edildiğini ifade etmektedirler ki,ts4 bu da aslında yukarıdaki iddiaları desteklemektedir. Dolayısıyla bu saliha ka­dın, hakikat olduğunu daha· sonra anlayacağı bir ilharn.ı -öznel bilgi- aslına

uygun olarak değerlendirmiş ve evladını kurtarmış tır. Yani Kuran'ın muh­kem ayetleri doğrultusunda bu kıssa, ya bir peygamberin doğrudan haber verişini, veyahut peygamberlere verilen türden bir vahyin dışında zanni bir ilharn.ı ve bu ilharn.ın bir mürnine tarafından değerlendirilişini anlatmaktadır.

Bu sebeple Hz. Peygamber, nübüvvetin kırk altıda biri olan ve sadık rüyalarla veli kullara balışedilen miibeffirdt'tan bahsetmiştir.ıss "Dikkat edini=?} Allah'm dostları (evljyd) iizelim ne bir korku vardu~ ne de onlarmah~m olmiat: Onlar ki, iman etmifler ve Allah' a karp gelmekten sakmllllflardıt: Onlara dii!!Ja hqyatmda da, ahiret hqyatmda da mi!Jdeler varc!n: Allah'ın sö'i}elinde değifiklikyoktm: İfte btt en bijyiik kurtulttftm:"156 ayeti hakkında Ubade b. Samit, bu müjdelerin neler ol­duğunu sormuş, Peygambe~ de bunların, sadık rüyalardan oluşan mübeşşirat olduğunu ifade etmiştir.157 Hatta bu tür içe doğuşlar, ya da doğru çıkan rüyalar sadece mürnin kullar için de gerçekleşmez; aynı şeyler mürnin olmayan insanların da başına gelmektedir. Hz. Yusuf döneminde yaşamış olan lVIısır melikinin de böyle bir sadık rüya gördüğü Kuran'da

ıs; Tabarabii, el-Mizôn, XVI, 10-11; İbn Aşür, et-Tahlir ve't-Tenvir, X..'U, 74. t51 Bursevi, &ih/1'1-BI)'Ôn, VI, 382-383. t53 Zemahşeri, ei-Keffôf, II, 373; Alüsi, R;i/;"'1-Meôni, X.'\:, 68. t54 İbn Aşür, et-Tahlir IJe't-Tenvir, X..'U, 74. t55 Buhari, Ta'bir, 26; Müslim, Rüya, 6. t56 Yünus 10/62-64. 15" En es b. Malik riı·qyet etti: Allah 'm elçisi b!!J'IIrd/llar ki: Risalet ı•e niibih•pef mtık sona erlilif tir.

Bm dm so11ra 11e bir res/ll, ne de bir 11ebi gelecektir. E11es dedi ki: B/1 dm71!11, ilisanlara çok ağu· geldi. Pl)-ga111ber b'!Y/Ird/1 ki: Ancak llliibeffirdt derm11 eder. S ord11la1;· Miibeffirôt nedir 1)' Allah 'm elçisi? BI!J'IIl-d/1 ki; Miisliilllalllll rij)'asıdu; o, niibiin·etin cii'{/erindm bir ciizdiil: (firmizi, Rüya, 2.)

Page 28: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kımm qJ'etleli lfığmda gqJ'b bilgisi ve lllllgqJyebiitı hallls . 43

aıilatılmaki:adır.ıss Firavun'un kahinieri Musa'yı çok önceden haber vermişlerdir.1 59 Ancak bunlara mübeşşirat denmemektedir. Allah Teıila

kuşkusuz kendi yolunda çalışanlara yollarını açar;160 hikmet161 ve furkan162 verir, nur163 ve fıraset164 sahibi yapar. Allisi'ye göre, kul Allah yolunda gereği gibi gayret ederse, Allah onun gözünde gaybı şehadete çevirir. Yani yukarıda sayılan vasıfları kulu üzerinde cem' eder.165

Tüm bu arılatılanlar ışığında ortaya çıkan sonuç bu olsa da, bazılarına göre veli kullar da yine bu ayederin mazmunu doğrultusunda gayb ile bilgilendirilebilirler. Her ne kadar peygamberlik müessesesi sona ermişse de, meleklerin bu anlamda, Hz. Peygamber'den sonra da artık bir elçi vazifesi görmeyeceği ve insanlara herhangi bir gayb bilgisi getirmeyeceği söylenemez. Dolayısıyla gayb bilgisine muttali kılınabilecek bir meleğin, veli bir kula bu bilgiyi iletmesi, bu görüşte olanlara göre aklen muhal değildir.166 Nitekim Meryem'e, sahabeden bazılarına, insan suretinde de olsa meleğin göründüğü ve bir iletişirnin olduğu vakidir. O halde bu neden daha sonraki dönemlerde de olmasın? Hatta bu kanaatte olanlardan birine göre, "Hiçbir befer ~cin kabil değildir kiı Allah ona bafka Silret/e kelam sijylesin; ancak vah!Jle1 vrya bir hicap arkasmdan1 vryahut (melektm) bir resul göiıdetip de i!{pryle ona dilediğini vai?Jettimıesi nıüstesna; çünkü O çok J'iiksek1 çok hakimdir."l6? ayeti, Allah Teıila'nın sadece peygamberlere değil, insanlara da - bir şekilde- konuşabileceğini göstermek­tedir.168 Bu konuda Hz. Peygamber'in; "Adem oğluna frytamn da1 meleğin de bir dokımttftl varclu: Ş rytamn dokm111ft11 kötülüğü tavs!Je ettJJesi1 hakikati J'alanlamasıdn;· meleğin doktmttftt ise hqyn vaad edip hakikati tasdik etmesidir. Her kim kendinde bu sommcıtsıtntl hissederse Allah 1a ham d etsin ve her kim kendinde diğelini hissederse kovulmtlf frytandan Allah'a sığmsın."l69 hadisini de delil getirmektedirler. Bazı

t5S Yusuf 12/43. t59 Bursevi, Riihu'I-B~yaıı, X, 202. 160 el-Ankeblıt 29/69. 161 el-Bakara 2/269; Lokman 31/12. 162 el-Enfa! 8/29. 163 Buhari, Rikak, 38. 164 Tirmizi, Dua, 30. llıS Aıusi, Rllhli'I-Meani, I, 189. 161• Süleyman Ateş, 'r"iice Kıtran'm Çağdaf T~(siri, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul, X, 110. 167 eş-Şura 42/51. 168 Şadi Eren, Kıtran'da Gayb Bilgisi, Işık, İzmir, 1995, s.72. 169 Tirmizi, Tefsir, 2/36.

Page 29: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

44 Fethi Ah1llet Po/at

Şii kaynaklarda, gelecekle ilgili olarak imarnlardan gelen bir çok rivayet varclır ki, bunların da çoğu gerçekleşrniştir.J70

Doğrusu Allah Teilla'nın herhangi bir melek aracılığı ile gaybını bildi­remeyeceği iddiasında olmaclığımız açıktır. Ancak problem, insana melek ya da şeytan aracılığı ile herhangi bir bilginin verilebileceğinin inkarı değildir. Nitekim bir çok insan hayatında bu tür tecrübeler yaşamıştır. Mamafıh tüm bu bilgiler ve bilgilendirilmeler, yakini anlamda bilgi hasıl eden vahiy türünden olmayıp, Ralıman'dan ya da şeytandan gelmesi muhtemel zanni bilgiler mesabesindedir. Bu tür bilgilerin hakikat olup olmaclığı, ancak gerçekleştiği zaman anlaşılır ve görünen varlığın melek olduğuna asla emin olunamaz. Dini bir tarafı olmamak, ya da İslam'ın temel prensipleri ile çatışmamak kayclıyla bu tür bilgiler ancak bu bilgiye muttali olanları

ilgilendirir. Çünkü din ve mezhep oluşturulurken, ilham esas alınamaz. 171

Böyle olursa, herkes ilhamına istinaden kendi sözünü sahih, hasmının

sözünü fasit acideder ve bu da edyan-ı mütenakizenin sahih olduğu hükmünü iktiza eder.172 Doğru çıkmış sözlerinin çokluğuna bakılarak herhangi bir insanın geleceğe yönelik sözleri de hakikat olarak kabul edilemez. Çünk-ü bu durum, istatistikler yapılarak neticeler ve hükümler çıkarılacak meselelerden değildir. "Bu iimmet içe1isinde tJııthaddesler (kendisıiıe ilham ve1ilenler ı;arduj Ömer de bımlardandu:"l 73 hadisi de aslında yakini anlamda bir bilgilendirmeden bahsetmem ektedir.

Konunun can alıcı bu noktasında şuna da işaret etmek istiyoruz: Sahabiler de peyg;unber değillerdi ama bir çok gaybi konuda yakini anlamda bilgi sahibiydiler. Çünkü her ne kadar insanlar içerisinde peygamberlerden başkasına yakini bilgi ifade eden gaybi konular verilmernişse de, pey­gamberlerin bizzat kendilerince - ümmeti ilgilendiren dini konulardan olmamak kayclıyla- yakın dostlarına bu tür bilgiler verdikleri vakidir. Hz. Peygamber'in ashabından bazılarına bu tür haberler verdiğine dair elimizde bazı sahih rivayetler bulunmaktaclır.174 Ne var ki bu tür gaybi bilgiler ile, Peygamber sonrası ilham dediğimiz türden gaybi bilgileri bir tutmamak lazımclır. Peygamber'den bu bilgiyi alanlar için söz konusu bilgiler yakini anlam ifade ederken ilham tarzında verilenler asla bu dereceye ulaşamazlar.

mı Tabatabill, ei-MfiJin, X.,'{, 58-59. 171 Abdülgaffar Aslan, KI1ran'da Vab!J•, Ankara Ok-ulu, Ankara, 2000, s.77-78. n Giridi, Nakdii'I-Kela!ll, s.39. 1" 3 Buhari, Fedailu's-Sahabe, 6; İbn Hanbel, Miisned, 6/55. 1" 4 Şevkani, Feth11'I-KodiJ; V, 309.

Page 30: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

45

Bir başka husus da, gaybi bilginin peygamberler dışındaki insanlara verilip veı:ilemeyeceği noktasında meselenin ilahi kudret bağlamında

değerlendiriliyor olmasıdır. Örneğin Süleyman Ateş, "Betıim kanaatime gô·reı Cin 27. qyette Prygamber'den ba[ka hiç kimSf!J'e gqJ'b bilgisi verilmez d!Jıe bir kesinlik yoktm: A)1ettm, Allah'm rtzi} oldttğtl kulıma baif bilgiler vereceği se:(jlmektedir. Pf!)'f,anıbe1; kıt/larm en temi:(j oldıtğ11 ~cin qJ'ette o :(jkredilmi[tit: Ondan ba[kasına da bilgi veti/ebi/eceğinden sô·z edilmemi[tit: BHna gerek de )'Okfltr. Fakat Allah'm rahJJJeti geniftilj fry:(j Rabhanisi taJmağa devanı ede~: Allah sevgis!J!/e gôiıiillerini temi;dqen k11llar da JJJeleğin ilhamryla baif gi;di bilgiler alabilirle1: _4Jıa b11nlar çok sımrlıdır. Piir gqybıı kiillf olarak geleceği Allah'tan bafka kimse bilme=<: "Bıt ümnıet içinde-kendisine ilham o/ıman ki[iler vardu: Ömer de onlardandn: " hadisinin de iJaret ettiği üzere ilhamı biiilin gqyb bilgisinin insana verilmesi deği~ o bilgiden birpan/tmttı ka/be akmasıdn: "1 75

derken, aslında yakini anlamda bir gaybı değil, yine zanni bilgiyi muhtevi gaybı ifade etmiştir. Ne var ki yukandaki referansın ilk kısmı herhangi bir problem teşkil etmese de son kısımda verilen mesaj, ayetlerin muhtevası ve mantaliresi ile uyum arz etmemektedir; çünkü peygamberlere verilen vahiy ile salih kullara verilmesi mümkün olan ilham, kendisine bilginin verildiği

varlıkta hasıl olan ilim açısından kesinlikle aynı kategoride değerlendirilemez. Dolayısıyla Allah-insan arasında melek vasıtasıyla gerçekleşebilecek gayba dair bir iletişim kanalı imkan dahilinde olsa da, bu iletişimin kat'iliği

konusunda hiç bir beşer kesin konuşamaz. Zaten bu sebeple Zemahşeri, ayetteki "rtı i} oldttğlf e~ciler JJJiistesna" kısmındaki ifadelere dikkat. çekmektedir. Ona göre ayet sadece "raif o/ıman/al' dememekte, ayrıca bu razı olunan kulların "e~cilel' olduğunu da belirtmektedir.176 Oysa sufilerden bazıları,

burada kendilerinden razı olunan kullar arasına Allah'ın velilerini de dahil etmekte ve ayette kahinlerle ve müneccimler gibi grupların dışlandığını

savunmaktadırlar.I77

Öte yandan Süleyman Ateş, Musa ve salih kul kıssasından alınacak dersler meyanında, toplum düzeni için gerekli olan şeriat bilgisinin yanında bir de manevi bilginin bulunduğunu, şeriat bilgisinin peygamberlik görevinde bulunanlara, hakikat bilgisinin Allah'ın dilediği kullara verildiğini, bu bilginin -şeriat bilgisinde olduğu gibi- nakil ya da öğrenme yoluyla değil, keşf

aracılığıyla ruha aktığını, şeriat bilgisince yanlış görünen bir çok şeyin hakikat

175 Ateş, Çağda{ Tefsıi~ X, 110. m. Zemahşeri, ei-Ke{fdj; III, 225. 1:-:- Bursevi, Rlihii'I-Bqa/1, X, 201.

Page 31: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

46 Fethi Ah!llet Po/at

bilgisince doğıu olduğunu dile getirmektedir. Hatta büyük bir fesartan korunabilmek için küçük bir fesaclın · işlenebileceğini söylemekte, buna delil olarak da, salih kulun, ebeveynini k-urtarmak için öldürdüğü çocuğu örnek vermekteclir.178 Kanaatimizce bu tür bir analoji, itikadi açıdan tehlikeli noktalara götürecektir. Nitekim Kurtubi ısrarla bu tehlikelere dikkat çekmektedir.179

c) Cinler ve Şeytanlar Kuranı Kerim'e göre cinler de gaybı bilemezler. Gaybı yalnızca Allah'ın

bildiği ve bunu dilediği elçilerden .seçtiklerine bilclirebileceğini ifade eden iki . ayetten birisinin Cin suresinde olması verdiği mesaj açısından ilginçtir. Bilindiği kadanyla cahiliye Araplan da, bugün olduğu gibi, cinlere bir takım olağanüstü gizli güçler atfetmekteydiler. Cinlerin geleceğe dair bazı haberler verebileceği inancı o zamanlar da vardı. Hatta ayetlerden anladığımız

kadarıyla cinlerin de böyle bir iddialan olmuşıso ve insanlara bu meyanda telkinlerde bulunmuşlardı.ısı İbn Mesud kıraatinde bunu ifade etmek için; "~1 u~ I_,JtS _,1 <.J;JI ui ~)'1 ,~,;J.'!: insanlara ajikar old11 kı: cinler gtrybı bil!Jor olsalardı ... " kaydı bulunur. ısı Nitekim Said b. Cübeyr'in İbn Abbas'tan, onun da Hz. Peygamber'den rivayet ettiği bir hacliste ifade edildiğine göre, Süley­man (as) Allah Teala'ya niyazda bulunarak ölümünü cinlerden gizletmesini, dolayısıyla insanlarda, cinlerin gaybı bildiği şeklindeki düşüncenin yok edil­mesini dilemişti.183 Bu hacliseyi anlatan Sebe' suresindeki ilgili ayet, son dere­ce net ifadelerle hem cinlere hem de insanlara, cinlerin gaybı bilmecliklerini, bilemeyeceklerini söylemekte184 -aynı zamanda Süleyman peygamberin de ölüm vaktini, dolayısıyla gaybı bilmecliğini- ve gerek o günün, gerekse bugü­nün yarılış inanç sahiplerine şu mesajları vermektedir: "Siilf!)'IJJan'm eJJJrine de riizgarı verdik. Sabah gidifi bir qylık, akjatJJ döi1iipl bir qylık )'Ol idi. EriJJJif bakır menbaım da ona sel gibi akıttık. Hem Rabbinin iiJı!J,fe elinin altında cinlerdm de çaltfalllar vardı. Onlardan kim eJJiliJJJizden dıJarı çıkarsa Olla atef azabmdan tat-

ı;s Ateş, Çağdaf Tefsir, V, 316 ı79 Kurrubi, el-Callli'llli Ahkallli'I-K11ran, Xl, 40-41. ı sn Kurrubi, ei-Oillli'11li AhkdllJi'J-I0,ran, XIV, 278-279; Mevdfıdi, T ejhfllllt'l-l0mıu, III, 325; TV, 515. ısı İbnü'l-Cevzi, Zadii'l-Mesfr, VI, 441. ı82 Zemahşeri, ei-Ke[fiif, II, 446. ı 83 Maverdi, eu-Niiket ve'I-Uj•liu, IV, 441; İbn Kesir, Tefsim'!-I0Jralli'I-A:~:flll, VI, 491. ıs4 Tabersi, J\Iec/1/aii'I-B!J'ÔII, V, 194. Taberi ayetin tefsiri sadeelinde bir çok rivayet aktarmakla

birlikte konuyla ilgili kencli yorumunu açıklamamaktadır. (bk. Taberi, Ca!IJiJI'l-Bf!)'ÔII, X, 357-358.)

Page 32: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtran qyetleri ıpğmda gq;•/J bilgisi ve tJIIIgq;yebôft hat;ıs -47

tmrdık. Onlar, ona nıihrablm; timsaller (hF:ykeller) ve hav!lifar gibi çanaklar ve sabit kazanlardan her ne isterse )'apar/ardı. Çalıpn ~, Davlfd hanedaiıı1 fiikiir ~cin çalıpn. Ama kullanm ~cinde fiikreden azdır ... Ne zalllan ki Siii~IJJıan 1ıtı öliimiim hiikmettikı cinlere onun bliinıiinii sezdiren oltJJadı. Yalmz bir giive asasım y!Jıordıl. Bıt sebeple Siilrynıan yen: )'ıkılmca ortqya pktı ki1 cinler eğergqybı bilryor olsalardı o :dlletli ifketıce ~cinde çalıftp dım;ıaifardı."185

Diğer bazı ayetlerde ise şeytanların insanoğlunu aldatmasına dair önemli işaretler vardır. Saffa.t suresinde; "Gerçekten biz diilrya goğiinii (o )'akm goğiij bir ifnetleJ)'ıldıifarla siisledik. Onlf her inatçı mıtandan korttdtlk. O!liar)'iiksek (melek!eJj toplt~lttğlll111 dinlryemeifeJ: Her taraftan kovulıtp atılır/ar. Uzaklaflı171ırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azap vardır. Ancak kıtfak hırsıifığı )'apan/ar ol11r. Onu da J1akıcı

bir' alev takip ede1:"l86 buyurulmaktadır. Ne var ki burada, şeytanların gökteki meleklerin konuşmalarına kulak misafıri olduklan söylenmekle birlikte bu konuşulanların gaybi bilgiler olup olmadığı açıklanmamaktadır. Ancak ayetlere göre şeytanlar, insanlardan bazıları ile irtibat kurmak suretiyle onlara bazı şeyler söylerler; "Ş~ıtalliamı kime ineceğini size haber ver~ıim mi? Onlar, giinaha1 iftirqya diifkiin olan herkesin iiifline inerle1: Onla1; (f~ıtanlara) kulak ve1irler ve onlamı çoğ11 J'alancıdır."lB? Görüldüğü gibi burada da açıkça bir gaybi içerikten söz edilmemektedir. Dolayısıyla bu yorum, birkaç ihtimalden yalnızca biridir. Bazı rivayetlerde daha evvel gök kapılarının şeytanlara açık olduğu, hatta sahih bazı rivayetlerde şeytanların bu tür haberleri doğrusu­yanlışı ile çalıp insanlara ilettikleri, ancak Kuran'ın inmesi ile bu imkanın da onlara yasaklandığı söylenmektedir.ıss Ne var ki bu ayetlerde, herhangi bir şekilde gayb1 bir konunun şeytanlar tarafından alınabileceğini göremediğimiz gibi, burada konuşulanlann gayb1 haberler olduğuna dair bir deW de göremiyoruz. Ancak cinlerin ve şeytanların ya da cinlerle alakası olduğunu iddia eden kimi insanların, gaybtan haber aldığını söyleyerek başkalarını

aldatabileceğini şüphesiz kabul etmekteyiz. Mamafıh bu ayetler, şeytan taifesinin sür'at-i intikalindeki farklılığa da

zımnen işaret etmektedir. Onlar bizden farklı olarak görülmemekte, ayrıca bizden daha süratli hareket edebilmektedirler. Buna bağlı olarak bazı üstün­lükleri olabilir. Bazı konulan - bize kıyasla- önceden haber alabilirler. Ne var

185 es-Sebe' 34/12-14. 186 es-Saff:it 37/6-10. Ayrıca bk. ei-Hicr 15/18. 18" eş-Şuar:i 26/221-223. 1ss Şevkani, Feth11'1-Kadi1; V, 308.

Page 33: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

48 Fethi Ah!llef Po/at

ki bu, asla gaybı bildiklerini göstermez. Nitekim bu noktaya işaret eden Razi, "Cinler insanlarm bilemedik/elini bilir/erdi, dolqyısryla b11 kadarcık i/me giiz;enerek 0111111

gqyb bilgisi olduğu vehmine dii[lii!et: Oysa bijyle değildi!:.. CinlerJ•almzca -insanlara nispetle giifi olsa da- zahir o!JJJII{ [(})'lerden haberdar olabilirleJ:"1S9 diyerek, aslında onların bildiklerinin, şehadet alemine çıkmış, ancak fizyolojik farklılıklar

sebebiyle bizim derk edemediğimiz hadiselerden oluştuğunu dile getirmiştir.

D. KURANI KERiM'DE VE HADiSLERDE MUGAYYEBA.TI HAMS (BEŞ BİLİNMEYEN)

Mugayyebat-ı hams (beş bilinmeyen) dediğimiz gayb konuları, öncelikle bir Kuran ayetinde yer aldığı için önem arz etmektedirler. Bununla birlikte bir çok hadis rivayetinde zikredilmekte ve bunlara paralel olarak muhtelif vesilelerle İslam uleması tarafından tartışılmaktadır. Özellikle ilmi keşiflerin hız kazandığı ve daha önceleri gayb konuları içerisinde yer alan bir çok hususun bugün herkes tarafından bilinebilir olduğu bir dönemde, söz konusu ayet ve bu ayet ile ilgili hadis rivayetlerinin yeniden değerlendiril­mesinin uygun olduğunu düşünüyoruz. Ancak hemen belirtelim ki, Kuranı Kerim'de yer alan gayb konuları sadece beş taneyle sınırlı değildir. Bunların dışında da bir çok gayb konusu vardır; ne var ki beş konunun aynı anda bir yerde geçmesi, konuyla ilgili tarihi bazı tanıklıklar ve muhtelif rivayetler, beş bilinmeyen meselesini popüler hale getirmiştir. Bunlara muhtelif kaynaklarda Peygamber'den rivayede "mejatfhtt'l-ğqyb / gqybm anahtarlari' da denilmiştir.J90

Mezkur ayet Lokman suresinde yer almaktadır: l.ı.c. y..ı:S:i ljl..ı udi ı.S.J~ Lı.J ri.:.. )ll ~Lı ~.J ~~ J.Y:u ~Wl çJc o..llı:. .ılı\ ü!

P. r.ı1c .ılı 1 Lı) ı..::..ı _,Ai u-'=>) tS~ udi tS.)~ Lı .J

"Şiiphesiz ki, k!J'amet saatinin bilgisi ancak Allah )'amndadn: Yağtmml O yağdım~ rabimierde lle varsa O bilir. Hiçbir kimse J'a/711 11e kazanacağım bilemei.: Hiçbir kimse nerde ôleceğini de bilemei_: Şüphesiz ki Allah her [(j)'i hakk!Jıla bi/it~ her fryden haberdardn: "191

Söz konusu ayetin nüzul sebebi hakkında çeşitli rivayetler bulunmak­tadır. Bunlardan birine göre Haris b. Ömer adında biri Hz. Peygamber'e, hamile olan karısının ne zaman doğum yapacağını, kurak beldesine yağmu­run ne zaman yağacağını, yarın ne kazanacağını ve ne zaman öleceğini

ıs9 Razi, et-Tifsim'J-Kebfr, XXVI, 250. ı<ın Taberi, Ca111i"'I-Bepin, X, 227. 19 1 Lokman 31/34.

Page 34: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtran qyetleri tfığmda gtf)'b bilgisi ve nmgtfJ)'ebdtı hanıs 49

sormuş, buİı.un üzerine söz konusu ayet inmiştir.192 Benzer rivayetlerin bir çok tefsirdegeçtiğine şahit olmaktayız.

Hameli Y azır bu rivayerin yanı sıra ayetin mukadder bir suale cevap olarak inmesinin de muhtemel olduğu kanaatindedir. Çünkü bir önceki ayette Yüce Allah; "Ey insanlar! Rabbinizden sakımn ve i[yle bir günden korkun k~ o gün baba çocttğtma hiçbir fqyda veremei: Çocuk da babasma hiçbir fryle fqyda sağlqyacak değildir. ŞüphesizAIIah'm vaadi gerçektir. O halde diilrya hqyatı siif aldat­masm, sakın o çok aldatıcı jrytan siif Allah'm qffma güvendirerek aldatmasm." buyurmuş, bunun üzerine söz konusu günün ve saatin zamanı ile ilgili insan­larda bir merak uyanmıştır. Buna cevaben .Allah da bu ayeti indirmiştir.193

Konu hakkında bir çok hadis kaynağında muhtelif rivayetler bulunmak­tadtr. Bunlardan mana itiban ile benzer olanlan kategorik bir tarzda sı­

ralamak istiyoruz: 1. Abdullah b. Ömer'den rivayet edileliğine göre Hz. Peygamber şöyle

buyurmuşt;ur: "Gqybm anahtarlan bef tanedi1: Onlan sadece Allah bilir. Hiç kimse yann ne olacağım bilemei: Hiç kimse rahiJnlerde ne olacağım bilemei: Hiç bir mifis yann neler yapacağım bilemei: Hiç bir nefis nerede öleceğini bilemei: Hiç kimse yağmunm ne iflman yağacağım bilemez."194 Abdullah b. Ömer'in Hz. Peygamber'den rivayet ettiği bu hadisin bir başka tarikten gelen rivayetinde, benzer ifadeler küçük farklılıklada ve bir ilave ile tekrar edilmiştir. "Gqybın anahtarlan beftir. Onlan sadece Allah bili1: Hiç kimse rabimferin ne olttf!ttrdttğtmu bilemei; Hiç kimse yann ne olacağım bile!JJei; Yağmımmne zaman yağacağını ancak Allah bilir. Hiç bir nefis nerde öleceğini bilemeiJ ancak Allah (kimin nerede öleceğini) bilir. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah 'tan bafkası bilemez. "195

2. Buhari ve Müslim tarafından tahric edilen meşhur Cibril hadisinde de Lokman ayetirıin yer aldığını görmekteyiz. Ebu Hüreyre'den rivayet edilen bu hadisin son kısmında Hz. Peygamber, "Bef fry vardır ki, btmlan yalmzca Allah bili1:" demiş ve ardından mezkur ayeti okumuştur.196

3. Ahmed b. Hanbel'in Müsned'in yer alan bir rivayete göre sahabeden birisi Hz. Peygamber'e gayb konusunda soru sormuş, Peygamberimiz eliyle işaret ederek ona şu cevabı vermiştir: "Yüce Rabbin gqybm bef anahtanm insanlardan giifemiftir. Onlan Allah'tan btıfkası bilemei:" Sahabi bu beş gaybın

ın Taberi, Cd171iii'I-Bv•au, X, 226. 193 Harndi Y azır, Hak Dini, VI, 3852. ı 9~ Buhari, İstiska, 29. 195 Buh:iri, Tevhid, 4. 196 Buhari, İman, 37; Müslim, İman, 7.

Page 35: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

50 Fethi Ahmet Po/at

neler olduğunu sorduğunda Peygamber şunları söylemiştir: "Eceli bilmek; Allah her biliniifn ne zaman öleceğini bilmektedir; qya siz bi/me~init Rabintlerde olanın ne olacağım bilmek; 01111 da siz bilemezsiniz ama Allah bilmektedıi: Yamı neler olacağının bilgisi; yamı yemek y!Jip y!Jemi!Jeceğinin bilgisi; sen bilme~i11 ama Allah bilir.t97

4. Dikkat çekici bir başka rivayet ise, Ebu Davud et-TayaJ.isi'nin İbn Mesud kanalıyla naklettiği bir hadistir. Buna göre Peygamber (sa): "Bef tamsi haliç, PI!Jgamberinize gqybm anahtarlan ımilmiftir." buyurmuş, ardından bu be·ş gaybın ne olduğunu ifade etmek üzere mezkur ayeti okumuştur.t98

Yukarıda yer verdiğimiz ri\rayetler dikkatle incelendiğinde şu hususların ortaya çıktığı görülmektedir:

Evvela kıyametin kopma vaktini gayb konus~ olarak sıralayan ifade sadece Buhan hadisinde geçmektedir. Diğerlerinde bunun yerine, gelecekte neler olacağına dair bilgiler gayb konusu içerisinde zikredilmiştir.

İkinci olarak mezkur gayb konuları, gaybın beş anahtarı olarak ifade edil­miştir. Her ne kadar bu rivayetlerde Lokman suresindeki ayet ile doğrudan bir ilişki kurulmamışsa da aslında dalaylı yoldan ayetteki gayb konuları ile bir sınırlamaya gidilmiş olduğu söylenebilir. Kanaatimizce En'fun suresi 59. ayette yer alan "gqybm anahtar/ad' ifadesi - bunların hangi konular olduğu burada zikredilmemişse de- Lokman suresindeki beş gayb konusu ile -burada da gayb ifadesi yer almaz- irtibatlandırılmış ve hadis rivayetleri bu iki ayeti bir anlamda cem' etmiştir.

Üçüncü bir husus, hadislerde geçen ifadelerin hiçbirisinin, söz konusu

gaybları insan bilgisinin ulaşabileceği alan içerisinde görmemiş olmasıdır. Aksine ilahi bir bilgi olmaksızın bunların asla bilinemeyeceği vurgulanarak dile getirilmiştir.

Dördüncü bir nokta, beş gayb konusu içerisinde yalnızca kıyamet saati­nin ne zaman olacağı bilgisinin Allah'a hasredilmiş olmasıdır. Bunun dışında­ki konularda da bir bilinemezlik olduğu aşikar ise de, bu bilgilerin Allah'a hasredilmediği görülmektedir.

Ayet ve hadislerde geçen ve İslam düşüncesinde kimi alirnlerce tartışma konusu yapılmış olan beş gayb konusunu, K.uran_'a dayanarak üç ana başlık altında değerlendirebiliriz.

l'F İbn Hanbel, Miisned, IV, 13. 198 Ebu Davud er-Tayilisi, ei-Miisned, Haydarabad, 1328, I, 483.

Page 36: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

IVmm tl)'etle1i ıpğmda gtl)•b bilgisi 11e IJ/IIgti)!J'ebiitı ha11ıs 51

1. Kıyametin Kopma Vakti Mugayyebatı hams konusunun yer aldığı ayetin kıyamet saati bilgisini

AJlah'a havale eden kısmı, Ferdi'ya göre bir nefy cümlesi gibi anlaşılmalıdır. Yani; "k!Jımnet saatinin bilgisi Allah 'm yanmdadır' ifadesi, anlam itibarıyla

"Kıyametin vaktini O'ndan bafka kimse bileme:( şeklindedir.199 Ebu Ca'fer en­Nehhas da bu tercihin, hadis rivayetleri doğrultusunda en doğru tercih olduğunu dile getirir.2oo Malum olduğu üzere Arap dilinde nefıyden sonra bu tür bir vurgunun yapılması, o nispetin, anlam açısından çok daha güçlü bir şekilde mensup edilene ait kılındığına delildir. Dolayısıyla ayet kesin bir dille bu bilginin yalnızca AJlah'a ait olduğunu göstermektedir.

K.ıyametin ne zaman kopacağı konusu sadece bu surede bir gayb meselesi olarak ele alınmamaktadır. Kuran'ın daha bir çok yerinde kıyamet saati benzer ifadelerle gayb konusu içerisinde yer alır. Örneğin şu ayetlerde, ansızın geliveren ve herkesi dehşete düşüren bir sahne ile tasvir edilir: "Kıyamet saati mıst{!tJ gelip çatıncqya ve 'Ya{!klar o/sım bize ki, onu goz ardı etmifSitf' d!Je ağlqyıp diJviiniincf!J•e ka dm: .. ", ıoı "... Onlar, S on S aat'in yaklattığmm farkmda değilken, anst{!/1 gelip çatmasmdan biisbiitiin giivencede mi giJ"ti!Jorlar kendilerini?''202

Nitekim mezkur vaktin gayb ile ilişkisinin kurulduğu bir başka yerde, bu şaşırtıcı ve dehşetli gün şu şekilde sunulur: "Goklerin ve yerin gtl)•bı yalmzca Allah'a aittir. O Son Saat'in gelip çatması, ancak bir go·z knpnıası kadar yahut btmdan da kısa bir an ~cinde oluverecektiı:"203 Bundan biraz daha açık ifadelere sahip ayetlerde ise kıyamet saatinin bilgisi kesin olarak AJlah'a hasredilmiştir: "Ey Muhammed! Sana Son Saat'ten soracaklm; 'ne zaJJJan gelip çatacak?' d!Je. De ki: "Şüphesiz bmıım bilgisi ancak Rabbimin yanmdadır. Onun vaktini O'ndan bafka açıklqyacak kimse de )'Okt11r. O Saat, goklere ve yerlere biitiin ağırlığı ile çokecek ve sitf mutlaka lltlıttlmadık bir anda )'akalqyacaktıJ: " S anki sen o mm vaktini çok !Ji bilfyomlllfStlll gibi sana S011!)'0rlm: De ki: "Ona dair gerçek bilgi ancak Allah katındand11;· ne var ki insanla1111 çoğu bt111t1 bi/meifer."204 buyurulur.

Kuranı Kerim'in edebi icaz yönlerinden biri, yine Kıyamet saati ile ilgili ayetlerin bilgisi hakkında ortaya çıkar. Kuran'da Hz. Peygamber'e; "sen neredm bileceksin?'' ya da "bilir nıisin?'' tarzında AJlah tarafından sorulan sualler vardır.

19'1 Şevkani, Feth11'f-K.adir, IV, 237. 2•.•• Kurrubi, ei-Cdnıi'11fi Ahka11Ii'l-10tratı, XII, 82. 2n1 el-En'am 6/31. 202 Yusuf 12/107. zıı.; en-Nahl16/77; ez-Zuhruf 43/66; Muhammed 47/18. zıı.ı el-A'raf7 /187. Ayrıca b k. Fussilet 41/ 47; ez-Zuhruf 43/82.

Page 37: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

52 Fethi Ah111et Po/at

Bu sualler bazen "4u..ıi 1... ./', bazen de "~.J..l:! l..J' tarzında gelir. Dikkat edildiğinde ilk sual formu "sen nereden bildin k~ sana ne bildirdi ki?" şeklinde geçmiş zaman kipindedir. Ancak ikinci sual formu "sen nereden bi4yorstm ki/ bileceksin ki, sana ne bildir!Jor ki/ bildirecek ki?' şeklinde hill ve istikbill kipidir. Hz. Peygamber'e mazi kipinde sorulan suallerin cevaplan yine ayederde Allah Teilla tarafindan cevaplanmıştır. Ancak hill ve istikbal biçiminde sorulan sualler, cevabı olmayan suallerdir. Bi.ı:illci forma şu ayeti örnek gösterebiliriz; "Bildin mi nedir karia/ kopup geliveren f!!Y? O, insaniann [Ofkm va=dJette 11Çtt[aiı pe17Janelere benweceğ~ dağiann y11m11[ak yün topak/an gibi savndacağı Giin'de mrydana- -gelir. O zaman !Jilik çekisi ağır gelen kendisini mutlu bir hqyat içinde bulacaktır. Çekisi hcifif gelen ise bir ıtçummtm girdabma sürüklenecektir. Bildin mi nedir o t1fl1111tlJ? O dağlqyan bir atertı1:"205 Kıyametin kopuşu ile ilgili ikinci tarz ayette ise; "İnsanlar sana Son Saat hakkmda sorac~klar. De ki: "Omm bilgisi Allah katındadu;· sen bilir misin ki, belki de omm kopması çokyakındır."206 buyurulur.

Kuranı Kerim'de Son Saat'in bilgisi hiç kimseye verilmediği gibi, bu konularda polemiğe girmenin bir anlamının olmadığı da belirtilir. Hatta Hz. Peygamber'e bu konuda sualler yöneltmek, ondan bir tarih almak ya da Peygamber'i bu tür tartışmaların içine çekmek abesle iştigaldir; çünkü bir peygamberin görevi, insanlara bu gibi konularda sürekli bilgiler aktarmak değildir. O, dinin temel prensiplerini ve bu prensipiere insanlan ulaştıracak yolları göstermekle yükümlüdür. Bu sebeple bir ayette; "Ey Prygamber! Sana Son Saat'i SOrtfYOrlar, 'ne zaman gelip çatacak?' d!Je. Setı 0111111 hakkında ne söyleyebilirsin ki? Omm bilgisinin bap ve som1 yalmz Rabbinin katındadır! Sen ancak ondan korkanlan t!Jamıak ~cin gôiıderilmirsin. Onlar o k!Jatneti gôitJcekleri giin sanki dii!!Jada bir ak[am vrya k11[lt1k vaktinden barka kalmatm[ gibi olacak/m:" buyurulmaktadır.207 Bu ayet çok açık bir şekilde Kıyamet saati hakkında aşın merak ve tecessüs içerisinde olmayı yasaklamıştır.

Nasıl ki Kuranı Kerim'de K.ıyametin kopma saatinin bilgisi yalnızca Allah'a havale edilmiş ise aynı şekilde bir çok rivayette Hz. Peygamber de bu bilgiyi Allah'a havale etmiştir. Örneğin meşhur ilisan hadisinde Cebrail (as) kıyamet saatini Peygamber'den sormuş, o da; "Kendisine somlmı, sorandan daha bilgili değiL" demekle bundan haberdar olmadığını ifade etmiştir.20B Bir başka

ıos el-Kıiria 101/3-1 L 2o6 el-Ahzab 33163. Ayrıca b k. eş-Şura 42/17. 20' en-Naziat 79/42-46. ıos Buhıiri, İman, 37; Müslim, İman, 7.

Page 38: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtran qyetleri ıpğmda gqyb bilgisi ve mugq;!)'ebdtı hams 53

rivayette ise; "bedevinin bitisi Hz. Prygamber'e yiiksek perdeden, "Ey Muhammed! Kıyamet ne zaman?" d!Je so17lJUftu. Prygamber; "Hqy Allah seni ıslah etsin! O Jiiphesiz vardır. Sen ona ne haifrladm ki?" demif) adam ise; "Vallahi doğmsumt sijylemek gerekirse ne ijyle çok faifa namav ne de omç haifrlığmı var; ancak Allah ve Resuliinii çok sev!Jomm. " d!Je cevap vemıiJti. Bunun üzerine Prygamberimiv· "Öyle ise sevdiğide berabersin." buyurmuştu.209 Görüldüğü gibi burada da Hz. Peygamber, kıyametin ne zaman kopacağıru bilmediğini iş' ar etmiştir.

Yukarıdaki rivayerlere rağmen elimizde bulunan başka bir çok rivayet, bu konuda Hz. Peygamber'in de malumat sahibi olduğu gibi bir intiba uyandırmaktadır. Hatta kimi tarih kitaplannda Peygamber'e nispet edilen bazı rivayerlere dayanılarak dünyaya ömür de biçilmektedir. Ancak şunu hemen belirtmeliyiz ki, Kuranı Kerim'de net bir şekilde tasrih edilen konular, başka hiç bir kaynağa ihtiyaç bırakmayacak şekilde bizi dinen tatmin etmelidir. Kuran'ın bu tür ayetleri bulunduğunda, diğer bütün bilgiler ve rivayetler, bu kesin doğrulara kıyas edilerek anlaşılır.

Öte yandan K:i.u:aru Kerim'de yer alan herhangi bir husus, İslam'ın ikinci ana kaynağı olan Sünnet içerisinde farklı bir şekilde değerlendirilmez,

değerlendirilemez. Eğer arada herhangi bir uyuşmazlık, farklılık ya da çatışma varsa bu, ya söz konusu rivayerin sahih olmadığım ya da konuyu değerlendi­renin bir yerlerde hatalı bir tasarrufta bulunduğunu gösterir. Dolayısıyla aynı kural kıyamet saati ile ilgili rivayetler için de geçerlidir.

Kıyametin ne zaman kopacağına dair bir çok rivayet, dünyanın kalan ömrü hakkında muhtelif rakamlardan oluşmaktadır. Ancak bu haberler incelendiğinde, söz konusu ifadelerin, ya Tarihu't-Taberi'de, ya da Ka'bu'l­Ahbar ve Vehb b. Münebbih gibi yahudi kökenli ravilerin rivayetlerinde yer aldığı görülür.210 Bunlarda dünyanın yedi bin ya da altı bin sene ömrü olduğu iddia edildiği gibi, Taberi gibi bazıları, bu rivayerlere dayanarak, hicretin beşinci asrıncia kıyametin kopacağı kehanetinde bulunmuşlardır. Hatta bu konularda müstakil kitaplar bile yazılmıştır. Ancak Reşid Rıza'nın da son derece isabetle belirttiği gibi, bu tür haberler ya köken itibanyla yahudi olan mezkur iki alime, ya da zayıf ve mevzu haberlere dayanmakta olup hiç bir kıymeti haiz değildirler.2 1 1 Kaldı ki, salıili rivayetlerde yer aldığına göre bizzat

209 İbn Kesir, T if.rim'l-Kıtrani'l-Aif!II, VIII, 273. 2ıo Muhammed b. Cerir et-Taberi, Tarfhu't-Taberf: Tdrfhll'r-Rltsiifı,e'i-MIIIIIk (nşr. Muhammed

Ebu'I-Fadl İbrahim), Diiru'I-Maiirif, 3. Baskı, Kahire, I, 10. 211 Reşid Rıza, Tefsim'l-Menar, Diiru'I-Marife, 2. Baskı, Beyrut, IX, 470-476.

Page 39: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

54 Fethi Ahlllef Po/at

Hz. Peygamber'in kendisi, kıyamet saati hakkında bilgi sahibi olmadığını ifade etmiştir. Örneğin az evvel zikredilen Cibril hadisinde Hz. Peygamber Cebrail'e, "Kendisine somlan, sorandan daha bilgili deği/dil:" demektedir.212 Bir başka yerde Peygamber, Kıyamet saatinin bir gayb konusu olduğunu, gaybı ise yalnızca Allah'ın bilebileceğini ifade eder.213 O halde bu konuda Hz. Peygamber adına ileri sürülecek herhangi bir görüş ya da bir iddia, asla ona ait olmayacaktır.

Bu arada layarnetin vakit itibarı ile yakın olduğuna dair kimi hadisler ile kıyamet alametleri hakkındaki bir çok hadis rivayeri de göz ardı edilmemeli­dir. Kıyametin yaklaştığını, bazı alametler zuhur ettiğinde Son Saat'in beklenınesi gerektiğini haber veren bir çok rivayet bulunmaktadır. Bunların önemli bir bölümü de sahih hadislerden oluşmaktadır. Kanaatimizce bu tür ifadeler kimi zaman ümmeti hayra teşvik için söylenen sözler, kimi zaman mecaz, kimi zaman da temsili anlatımlar olarak görülmelidir. Müslümanlarda kıyamet ve dolayısıyla ahiret bilincini canlı tutmanın yolu belki de buradan geçmektedir. Ayrıca bunlann müşahhas anlamda bir vakit bildirmediğinin en açık ispatı ise aradan bin beş yüz yıl geçmesine ve rivayetlerdeki bir çok alametin zuhur etmesine rağmen henüz layarnetin kopmamış olmasıdır.

Hülasa, Lokman ayetinde de açık bir şekilde ifade edildiği gibi, layarnetin ne zaman kopacağı, yalnızca Allah'a ait olan gayb bilgisi içerisindedir. Bu konuda ileri sürülecek her beşeri fikir, kuru bir iddiadan öteye geçmeyecektir.

2. Yağmurun Yağması ve Rahimlerde Olanın Akıbeti Kuranı Kerim'de yağmurun ne zaman yağacağının bilgisi, sadece bu

ayette bir gayb konusu çerçevesinde zikredilmektedir. Yağmurun yağışı ile ilgili olarak iki farklı ifade biçiminin Kuran'da yer aldığına şahit oluruz. Bunlardan ilki "_;h.. : yağ111t1r' kelimesidir ki, bu tür yağmurlar, daha önceki kavimlere bir helak sebebi olarak gönderilmiş olan felaket yağmurlarıdır. Örneğin bir ayette; "{ResllliimO Andolsun ki, (bu 1\1ekkeli putperestler), bela ve fena/ıkyağmurıma ttttu!mtlf olan beldrye uğilltmflardır. Peki onu da gô)'!Jtijyorlar tJl!)1dı?

Hqpr! Onlar öldükten son m diJiltJlf!)'i ımımamaktadırlm: "21 4 buyurulmaktadır.

Hatta bazen bu tür yağışlar, bir taş yağmuru olarak da felaket getirirler.215

Ancak mugayyebatı hams bağlamında zikredilen "• • ı.#: : yağtJJt(J"'~ bir rahmet

212 Buhan, İman, 37; i\,Iüslim, İman, 7. 213 İbn Hanbel, Miismd, V, 389. 214 el-Furkan 25/40. 215 el-Enfıi.l 8/32.

Page 40: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtran qyetfe1i ıpğmda gqyb bilgisi ve !llltgt!)J'ebôtı hams 55

eseri olan- ve yeryüzünün dirilip canlanmasına vesile olan yağmurdur. Dolayısıyla iki ifadeyi aynı anlamda kullanmak doğru değildir.2t6 Nitekim bir ayette "0, insanlar biitiin ümitfetini .)'itirdikten sonra yağmımt indiren ve btt sttretle rahmetini sergi11!)1endi1;· çiinkii insaniann korqyums11 yalnız O 'dur, ham d O 'na nıahsıtstm:"217 buyurulurken yağmurun bu özelliği öne çıkartılır. Diğer bir çok yerde yağmurun dalaylı ifadesi olarak "ç.l...a : sıl' kelimesi kullanılmaktadır.2ıs Ancak bu ifadelerin yer aldığı ayederin hiç birinde, yağmurun yağışı herhangi bir şekilde gayb siyakında kullanılmamaktadır.

Rahimlerde olan çocukların akıbeti konusu da beş gayb çerçevesinde zikredilmiştir. Konuyla ilgili diğer bazı Kuran ayederi, meseleyi biraz daha açıklamaktadır. Kuranı Kerim'de yer alan iki ayette, rahimlerde olanın akı­beti, ilahi kudretin eşsiz gücü ve ilmi bağlamında zikredilir; "Göklerde ve yerde hiç bir {ry Allah 'a giifi değildi1: Rabimferde size istediği fe k/i veren O 'dur. O 'ndan btlf­ka ilah yoktur. O, kudret ve hikmet sahibidi1: ",21 9 "Her bir difinin 11rye gebe olduğımu ve rahimle1in nryi m kadar erken bırakacağmı, nryi ne kadarfaifa bekleteceğini bilen Allah'tn:"22D Görüldüğü gibi bu ayederde rahimlerde olanlar hakkında bilgi ve tasarruf sahibi olarak Allah Teıila zikredilmektedir. Dolayısıyla ayeder, mezkur meseleyi bir gayb bağlamında ele almıştır diyebiliriz.

Ayederde yer alan bir başka mesele ise rahimlerde olanların akıbederinirı bir kader konusu olarak görülmesidir. Dolayısıyla beş bilinmeyenin son iki konusu olan nzkın temini ve ölüm vaktini bilmek gibi iki kader konusu, as­lında rahimlerde olanın akıbeti/kaderi konusunda da düşünülebilir. Nitekim diğer bir ayet biraz daha açık bir şekilde konuyu vuzuha kavuşturmaktadır: " ... ve doğmasını dilediğimizjn, Bizce belirlemJiif bir süre için anne rahminde kalmasım sağ/ant; sonra siif çocuk olarak dii!ryqya getirili=(; bijylece baijlannız olgunluk çağına eJifil;· ijyle ki, kiminize daha çocukluk yapnda iken ölüm tattmlırken, kiminiz de Yt!flılığm ijyle diifkiin çağianna eriftirilir ki, bildiğini bilmez olm:",221 " ... ve biitiin btmları takdir eder ki, O 'mm belirlediği vadrye erifesiniz ve aklımil kullanmqyı

ögrenesinit; "222 Bu ayederden de rahatlıkla anlaşılmaktadır ki, rahimlerde

216 Tabatabru, el-1\1izii11, .:\.,.VI, 238. 21 7 eş-Şüra 42/28. 11s el-Bakara 2/22; el-En':i.m 6/99; el-V:i.kıa 56/68. 11? Aı-i İmr:i.n 3/5-6. 210 er-Ra'd 13/8. 211 el-Hac 22/5. 221 el-Mü'min 40/67.

Page 41: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

56 Fethi Ahmet Po/at

olanların akıbeti konusu, bazı müfessirlerin odaklandığı gibi,223 yalnızca basit bir cinsiyet tespiti değil, ayru zamanda maddi-manevi tüm m:irnelekin nihayet Allah'ın takdirinde olduğunun ifadesidir. Örneğin doğacak olanın sağlıklı ya da sağlıksız olacağı, ileride mürnin ya da kafir olacağı, karakter itiban ile hangi keyfiyette olacağı bu ayetin genel anlam alam içerisinde düşünülmelidir ki, buna da bir çok müfessir işaret etmiştir.224 Mesela Zemahşeri, "Erkek nıi, difi mi; iJ"ijirsiiz mi~ b"iflrlii mii;ya da brmlarm dıJmdaki bir çok ihtimal (bilinemei}" demektedir.225 Hatta Reşid Rıza'ya göre bu ayetteki "e-l.::ı..}il ı} l.... : rahi!Jı-· lerdekl' tabiri, yalnızca cinsiyet meselesini değil, doğum öncesi ve sonrası bütün halleri kapsamaktadır. Öte yandan ona göre bu ayet, ayru zamanda o dönemde mevcut batıl inançların da eleştirildiği bir ayettir. Eski kültürlerden kalma bazı gayr-ı ilmi iddialarla, rahirndeki bir çocuğun cinsiyeti hakkında aslı-esası olmayan bir çok söz söylenmekteydi. Bu konunun Allah'a nispet edilmesi, bir anlamda hakkında bilgi sahibi olunmayan bir konuda boş yere konuşmamak gerektiğini öğretmektedir.226 Nitekim. Buhan'de Enes b. Malik'ten rivayet olunduğu üzere Hz. Peygamber buyurmuştur ki: "Allah Tea!J rahme bir melek go·revlendirmiJtir. 'Ya Rab! Bir damla Sil, ya Rab! YapıJkatı bir parça, ya Rab! Bir çiğnem et' der. Allah Tea!a da yaratma ifini yerine getirmeyi dilediği zaman erkek mi, difi mi, azım mı, itaatkar mı? Rızkı ne, eceli ne? sqyler, anası

kanımda btmlar yaijlır. O =(!lman on11, o melek ve Allah TeaM'nın k11llarmdan dilediği kimseler de bilir."227 İşte bu hadisin de açık bir şekilde ortaya koyduğu gibi, bu konuyla ilgili cahiliye dönemi anlayışlarının hiç bir ilmi tarafı yoktur. Bununla birlikte söz konusu alanlardaki gayb, ancak belli bir yere kadardır. Zaman ve zeminin değişmesi ile birlikte konu gayb olmaktan çıkmaktadır. Bu da Lokman ayetinde yer alan iki gayb konusunun mutlak olmadığım ifade etmektedir. Çünkü Allah'a mahsus olan ilim, gaybda iken her birinin du­rumlarına geniş ve teferruatlı bir şekilde vakıf olan tam ve mükemmel ilimdir. Meleklerin ve bazı uzmanların bilebileceği ilim ise, az çok delili ortaya çıkmış olan eksik ilimdir. Ayru şekilde bulut, rüzgar, barometre gibi bazı işaretlerden yağmura; ceninin bazı konum ve hareketlerinden erkek veya dişi olduğuna intikal etmek şeklinde meydana gelen ve zanna dayanan

223 Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefi, Tefsim'n-Nesifi: ei-Miise!llnJÔ bi 1\rf.edôriki't-Ten::?fl ve Hakôiki't-Te'vi/, Daru'l-Kalem, Beyrur, I, 1340. •

224 Şevkaru, Feth11'I-Kadfr, IV, 237. 223 Zemahşeri, ei-KeHrif, II, 417 226 Reşid Rıza, e/-Menôr, VII, 464, 466. 227 Buhari, Kader, 1.

Page 42: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtran q;•etleri tflğmda gq;ıb bilgisi ve nmgq;ıyebtitı ha11ıs 57

şeylerle delil getirmek de aslında konuyu gayb bağlamında görmekle çeliş­mez; çünkü zan, ilim değildir; ilim, şüphesiz olandır.22B

Ulemadan bir kısmı gerek yağmurun yağışı, gerekse rahimlerde olanın akıbeti konusundaki gaybın, sembolik olduğunu söyler. Buna göre yağmur­dan maksat, aslında yücelerde olan biten her ulvi şeyin, insan idrakine kapalı olmasıdır. Rahimlerle kast edilmek istenen ise, insanların özlerinde olan biten ve kendilerine gizli kalan hadisattır.229 .

Gerek yağmurun ne zaman yağacağı, gerekse rahimlerdekinin akıbeti konusu, modern zamanlarda gayb konusu dışına çıkmış gibi düşünülebilir. Malum olduğu üzere bugün yağmurun ne zaman yağacağı bilinebilmekte, rahimdeki çocuğun cinsiyeti tespit edilebilmektedir. Hatta insanlar tarafindan suni yağmurlar yağdınlmakta ve yine insanlar tarafindan çocuğun cinsiyetini tayine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Bundan bir kaç yıl sonra daha ileri boyutta adımların atılması hiç de uzak bir ihtimal değildir. İşte bu ve buna benzer gelişmeler, ayette yer aldığı söylenen beş gayb konusundan ikisi üzerinde çeşitli şüpheler doğurmuştur. Ne var ki bu tür şüpheler yeni olmayıp bundan önce de bazı müfessirler tarafindan dile getirilmiştir.

Onların da bir çoğu bu iki konuyu, nisbi gayba dahil etmekteydiler.230 Müfes­sirlerin bu yaklaşımları, daha ziyade ayetteki gramacik yapıya dayanmaktaydı. Buna göre ayetin ilk kısmında kıyametin kopuş saati kesin bir dille sadece AJlah'ın bilgisine havale edilmiş, ne var ki daha sonra gelen, yağmurun yağışı ve rahimlerde olanın akıbeti konusu, herhangi bir hasr ifadesi olmaksızın -sadece yapma ve bilme fiili olarak- AJlah'a nispet edilmiştir. Dolayısıyla

burada herhangi bir hasrın olmayışı, söz konusu bilgiyi bir gayb bilgisi -en azından mutlak gayb anlamında- olmaktan çıkarmaktadır; çünkü ayette "O'ndan bafkası yağnıtml yağdırmail O'ndan belfkası rabimierde olam bileme:(

denmemekte, sadece bu tabiat olaylarını yapan ve yönetenin AJlah olduğu dile getirilmektedir.231 İnsanların, teknolojik ve ilmi gelişmelere paralel olarak bu konuda aldıkları mesafeler, yine AJlah'ın bilgisi ve nihai kazası neticesinde fıiliyata dökülmektedir. Yani burada asla İlahi bir tasarrufa ya da bilgiye ortak olmak söz konusu değildir. Bazı müfessirler bu fikre itiraz eder ve ayetteki gayb konusunun sürekli olduğunu savunur; çünkü insanların, çeşitli vasıta-

228 Hameli Yazır, Hak Dini, VI, 3854. 229 İbn Hacer el-Askalaru, Fetbu '!-Bari bi Şerbi Sabfbi'I-Bubdri, Kahire, 1978, XXVIII, 139. 2w Tabatabii, ei-Mizdn, XVI, 238. 251 Ateş, Çağdaş Teftir, VII, 87-88.

Page 43: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

58 Fetbi AbmetPo/at

larla belli verilere ulaştıktan sonra söylemiş olduklan sözler, burada belirtil~n gayb kapsamına girmemektedir. Örneğin havadaki nem miktarı, basınç miktarı gibi bilgiler elde edildikten sonra elbette ki konu gayb olmaktan çıkmaktadır. Çocuk belli evreleri geçtikten sonra elbette ki teknolojik imkanlada cinsiyeti tespit edilebilir. Ama bunlar ayet ve hadislerdeki manaya ters düşmez.

Ulemadan bir kısnunın kendi dönemini nazar-ı itibara alarak bu iki gayb meselesinde bugün için kabul edilemeyecek -çocuğun cinsiyetini tespit ya da yağmurun yağış zamanı gibi- bazı hususlan örnek olarak ileri sürdükleri vaki ise de, kanaatimizce ayetin anlam alanı bu gibi dar sahalara hapsedilrne­melidir. Burada herhangi bir gayb konusu mevcut olsa bile, bunun belirli dönemler için geçerli olduğunu söylemekte bir beis yoktur. Yani bu durum 1400 yıl öncesi bir gayb konusu iken bugün için gayb konusu olmaktan çıknuştır. Ancak gayb konusu olmaktan çıkan alan, meseleyi tamamen gayb olmaktan çıkarnuştır denilemez. Kuran'ın evrensel olduğu gerçeği burada da kendisini gösterir ve her döneme uygun olan bir gayb sahası bu iki konuda aynı anda var olmaya devam eder. Ancak bu iki gayb alanı ile ayetteki diğer üç gayb bize göre aynı kategoride görülmemeliclir.

3. Yarının Neler Getireceği ve İnsanın Nerede Öleceği Bu iki konu, en az kıyametin kopma saati kadar bizim için gayb olan bir

husustur; çünkü doğrudan bir kader meselesidir. İlahi bir bilgiye dayan­maksızın gelecekten haber vermek mümkün değildir. Nitekim Hz. Peygamber'in dahi bu konuda bizimle aynı durumda olduğunu gösteren bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmaktadır: "E)' Pv'f.amber de ki: "Allah dilemedikçe, kendime bir)'arar sağlamak )'a da kendimden bir zaran uzaklaJfımıak benim elimde değil. Eğergqyb hakkmda bilgi sahibi olsqydım, muhakkak ki, daha çok hqJ•tr )'apmak isterdim ve kô'tiiliik denilen fV' asld )'amma uğramazdı. Ben iman edecek bir kavme JJıi!Jde veren ve t!Jaran bir prygamberden baJka biri deği!iJJJ."232 Görüldüğü gibi burada gaybı bilmek, ancak Yaratıcı'ya ait bir hususiyet olarak nitelencliril­miş,233 bu konuda Peygamber'in herhangi bir güce malik olmadığı, gelecek hakkında kendiliğinden bilgi sahibi olamayacağı açık bir şekilde ifade edilmiştir. Zaten Peygamber'den böyle bir şeyin beklenmemesi gerektiği de ayetten anlaşılır. Peygamber olmak, sabah-akşam is.tikbalden haber vermeyi gerektirmez. Peygamberler sadece doğru yolu gösterme noktasında bir

m ei-A'raf 7/188. 233 Esed, Klii"OII Mescg1, s.313.

Page 44: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıa"tln t!)'etleıi t[ığmda gq)'b bilgisi ı·e 1111/f,t!)!J'ebdtı ha11ıs 59

uyancıdırlar ve bu noktada kendilerine gayb bilgisi ne kadar gerekiyorsa Allah tarafından ancak o kadarı verilmektedir.

Buhari ve Tirmizi'nin tahric ettiği bir hadise göre Rubeyyi' b. Muavviz şu hadise)ri nakletmektedir: "Diiğiitı giiniinıiin sabahmda Pryganıber yamma gelmifti. O esnada kıifar dif çalarak Bedir saVCZfl!1da tehit diifen babalammı

fotfletlerini sqyıp dôkmektrydile1: İçielinden biti; "Aramızda ymm ne olacağım bilen bir prygamber vm: " dryince, ResiliNilah itiraz etti ve '13ijyle deme, daha ôiıce sijylediklerini tekrada." buyurdular.234 Hatta bu rivayerin İbn Mace tarafından nakledilen varyantında Hz. Peygamber'in sözü şu şekildedir: "Öyle demryin. Yarın ne olacağım ya!Jıı:{fa Allah bili!:"235 Diğer bazı rivayetlerde de Hz. Peygamber'in geleceğe dair bilgi sahibi olmadığı açık bir şekilde ifade edilmektedir.236 Çfuıkü o da bir beşerdi ve beşeri yönü ilgilendiren konularda o da bizim gibi gaybı bilemeyebilirdi. Bu sahada gaybı bilmediği için tenkit de edilemezdi; çünkü onun bizden farkı, insanlara vahyi tebliğ eden bir elçi olmasıydı. Eğer dini sahada herhangi bir konuda eksik bilgiye sahip olsaydı kınarurdı. Bunun haricinde kalan beşeri yönler, tamamen bir beşerin hayat macerasına uygun tarzlarda cereyan etmiştir.237 Şu ayet de bunu dile getirmektedir: "Ey lvfıthammed! De ki: "Ben P~yganıberletin ilki değilim. Bana ve size m ;rapılacağım da bilmem. Ben ancak bana val!J'edilene tabi olt!)'OrtllJJ. Ben ancak apaçık bir t!)'arıcıyım."23s Yani o, sadece vahiy alma yönüyle -ki bu vahiy Kuran'dır­farklılık kazanmaktadır. Yoksa dünyada ya da ahirette başına gelecekler hakkında detaylı bilgilere sahip değildir.239 Bir başka hadiste ise; "Ben de bir befetinı. 1\111hakeme ol111ak üzere bana hasımlar geliti JJıiimkiindiir ki onlardan biıi

daha tatmitıkar komtfabilit: Ben de omm doğrıt si!Jrlediğini diifiitıerek lehinde hiikmedetiJJJ. Kimin lehine bıt tiir bir hiikiiJJJie herhangi bir Miisliimanm hakkım vemıifsem, biLrin k~ o atef!ell bir parçadıt: A1i1k bundan sonra ister 01111 alsm, ister va:<_geçsin."240 buyurulmuştur. Görüldüğü üzere bu rivayette, Peygamber'in beşer vasfı ile gaybı bilmiyor olabileceği, bizzat kendi dilinden ifade edilmiştir. Zaten Allah Terua tarafından böyle bir taahhüt de verilmiş

değildir. Ancak risalet yönüyle ilgili bir konu varsa, elbette Hz. Peygamber bu

2.>4 Buhaô, Megıizi, 12; Tirmizi, Nikah, 6. 2-'S İbn i\Hce, Nikah, 21. 236 Müslim, İman, 77; Tirmizi, Tefsir, 6/5. 237 Ateş, Çağdaf Tifsıi; II, 148-149. 23s ei-Ahkaf 46/9. z.>ry Bursevi, R.tihii'I-Bqdn, VIII, 467. 24" Buhari, Mezalim; 16.

Page 45: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

60 Fethi Ahn1et Po/at

konularda bilgilenclirilıniş olmalıdır.241 Hatta risaletin dünyevi ve uhrevi meseldere taalluk eden yanlan da ona ~.rahiyle bildirilmişti_242 Kaldı ki herhangi bir konuda kesin bir ifade ile geleceğe dair söz verilmesi dahi dinen hoş görülmemiştir. Bunun yerine, Allah'ın izni ve dilernesine dayanarak söz verilmelidir. Hz. Peygamber'in ilihl bilgiye muhtaç bir konuda bu türden bir söz verdiği, daha sonra bu sözünü uzun süre tutamadığı ve ardından gelecek için kesin ifadeler kullanmamak gerektiğini bildiren bir itab ayeti ile ikaz edildiği malumdur.243 Hatta Musa ve salih kul kıssasırun gerçekleşme sebebi· olarak bazı rivayederde, Hz. Musa'nın, gurura kapılarak insaniann en bilgilisi olduğunu düşünmeye başlaması zikredilir. Bunun üzerine Allah Teala ona, eşyanın hakikatine dair bilgilerle donatılmış bir kılavuz göndermek suretiyle ders vermiştir.244

Şu hususun da altını çizmekte fayda görüyoruz: Yannın neler getire­ceğini bilememek, sadece dünyevi bir yann'ı kapsamamaktadır. Arap dilinde bu ifade hem yakın geleceği, hem de kıyamet saatini ve sonrasını kapsamak­tadır.245 Yakın geleceğini bilemeyen, aslında uzak geleceğini ve uzak gelece­ğin ona hazırladıklanru hiç bilemez.246 Binaenaleyh, ahiret hayatında karşılaşı­lacak manzara da bu anlamda gaybdır. Nitekim "Ey iman edenler! Allah'a karf! nıesulfyetiniifn bilincinde olun; herkes yarın ~cin ne haifrladığma baksm!'247 ayeti bunu anlatır. Bir hadiste Hz. Peygamber; "Vallahi bm Allah'm e~cisi oldttğttm halde ne mttamele giireceğimi bilenıfyorıtnı."248 derken, bu anlamda bir gayba işaret etmiştir. Geçmiş-gelecek bütün günahlarının affedildiği ayede sabit olan249

bir peygamberin bu ifadesi, gerçekten çok manidardır. O, cennedik olduğunu bildiren ayedere rağmen, her zaman Allah'a karşı kulluk bilincinde olmuştur. Maalesef bazı ulema, Hz. Peygamber'in, ahiretteki konumu hakkında tafsiladı derecede bilgi sahibi olduğunu söyleyebilmiştir.250 Oysa yukanda zikredilen hadisler ve Ahkaf suresinin 49. ayeti, Hz. Peygamber'in ahirette karşılacağı

241 İbn Aşur, et-Tahrfr ve't-Teuvir, IV, 180. 242 I<.ilsımi, Mebasiuii't-Te'vi/, A'V, 5342. 243 el-Kehf 18/23. 244 Buhari, İlim, 44; Enbiya, 27; Müslim, Fedrul, 170, 172; İbn Hanbel, Miimed, V, 117-119. 245 el-Kamer 54/26. Ayrıca ayetin yorumu için bk. Esed, f.VJra/1 ivfesqi, s.1090. 246 İbn Hacer, Feth11'1-Ban: XXVIII, 139. • 247 el-Haşr 59/18. 248 Buhari, Cenruz, 3. 249 el-Fetih 48/2. 250 Ateş, Çağda[ Teftir, Il, 147.

Page 46: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

Kıtrafl qyetleri ıpğmda gq)'b bilgisi ve '""ll!XJ'ebdtı hams 61

muamele İwnusundazsı yalnızca icmalf bir bilgiye sahip olduğunu, ancak tafsilf anlamda bir malumatının bulunmadığını göstermektedir.252

İslam'da geleceğe dair kesin sözler vermenin hoş görülmeyişi, geleceğe dair çeşitli plan ve projeler üretmenin doğru olmayacağı anlamına da gelme­melidir. Bu bizzat Kuran'ın eğitim metoduna terstir. Elbette ki geleceğe dair tahminlerde bulunmak, projeler geliştirmek ve muhtemel alternatifiere karşı çözümler üretmek Müslüman bireylerin ve toplumların çalışma prensiplerin­den olmalıdır. Örneğin savaş durumu olmamasına karşın İslam toplumlarının harbe hazır ordular bulundurmalarını tavsiye eden ayet253 böyle bir tavrın açılımıdır. Yine İslam toplumunun herhangi bir harp durumu ile karşı karşıya kalması halinde toplumun üretken zekalarının harbe iştirak etmek yerine ilmi sahada faaliyetlerine devam etmelerini salık veren ayet,254 geleceğe dönük tedbirler kapsamında değerlendirilebilecek eşsiz bir ilke sunmaktadır. Dolayı­sıyla Allah'a sığınma ve tevekkül dediğimiz olguyu, adına kader dediğimiz, ancak asıl itiban ile bi~den kaynaklanan bir tembelliğe bahane olmamalıdır. Zaten Lokman suresindeki ayette "~ : kaif111ma" ifadesinin kullanılmış olması da son derece önemlidir; çünkü Kuran'ın bir çok ayetinde bu ifade, yalnızca Allah'a· nispet edilen bir takdirden ziyade insanların kendi özgür tercihlerini ve buna bağlı olarak ortaya çıkan neticeleri vurgular.zss Yani bu açıdan bile Kuran, insanların tembelliklerine herhangi bir mazeret bulmalarının önünü kesmiştir.

Hasılı insanı gelecekte nelerin beklediği ve ne zaman, nerede öleceği bilgisi, her şeyden· önce bir kader meselesidir. Dolayısıyla zaman ve zemine göre değişmesi mümkün olmayan bir mutlak gayb konusudur.

NETiCE Kuran'ın ifadesiyle gayb, mutlak anlamda yalnızca Allah tarafından

bilinmektedir. Melekler ya da peygamberlerin bu gayb hakkında bilgi sahibi olması ise ancak vahiy ile mümkün olabilmektedir. Allah dilemedikçe onlar da gayb konusunda bihaberdirkr. Bu iki varlık grubu dışında kalan bütün varlıklar, gaybı bilme bakımından eşit olup yakini anlamda gayba muttali

25t İbn Abbas da bu ayetteki ifadeleri ahiretle ilgili anlaıruş ancak daha sonra Peygamber'in gelmiş geçmiş bütün günahlannın affedildiğini bildiren Fetih ayeti tarafından neshe­dildiğini ileri sürmüştür. (bk. Zemahşeri, ei-Ke[pif, III, 97.)

252 Zemahşeri, ei-Ke![tif, III, 97; Aıusi, R11h11'I-Metinf, L\.'V, 15-17. 253 el-Enfaı 8/60. 254 et-Tevbe 9/122. 2ss er-Rum 30/41; Yunus 10/27 vd.

Page 47: ELMİ M8CMU8Sİ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D02632/2004_2/2004_2_POLATFA.pdf · A. GAYB NEDİR 1. Lugavi Anlam 17 ' Arap dili etimolojisi hakkındaki ilk kaynaklardan olan İbn

62 Fetbi AlıNJet Po/at

olmalan mümkün değildir. Bunlara gayb bilgisinin verilmediği ve verilme­yeceği Kuran ile sabittir.

Kimi kaynaklarda, son peygamber Hz. Muhammed'den sonra da Allah Teila'nın bazı salih kullarına bir takım gaybi bilgilerin verildiğine dair bir çok örnek verilmektedir. Bu tür bilgiler, asla vahiy kapsamında değerlendirilerne­yecek olan, dolayısıyla kat'i bilgi içermeyen ilham türünden malumatlardır. Bunların doğruluğu da ancak mezkur bildirirnin realitede tezahür etmesi ile anlaşılır. Dolayısıyla bu hadiselerin, henüz zuhur etmeden önce kesin bir · ilirnle bilinmesi söz konusu değildir; çünkü ilham Ralıman'dan gelebileceği gibi, şeytan kaynaklı da olabilir. Aynı şekilde bu tür içe doğuşlar mürnin kullara verilebileceği gibi, mürnin olmayanlara da verilebilir. Kesin bilgi ifade etmediğinden ilim değil, zandırlar. Bunlara dayanarak dini bir ilke vaz' etmek mümkün değildir. Hele hele müneccim, kahin, büyücü ve falcıların gelecekle ilgili vermiş oldukları haberler, hem ilim ifade etmez, hem de bunlara dayalı bilgilerin yakin ifade ettiğine inanmak itikadi açıdan son derece sakıncalıdır.

Beş bilinmeyen dediğimiz konulardan üç tanesi (kıyamet saati, yannın neler getireceği ve ölümün ne zaman, nerde geleceği) mutlak bilinrneyerıler içerisinde değerlendirilse de, kalan ikisi (yağmurun yağması ve rahimlerde olanın akıbeti) her açıdan gayb kapsamına girmez. Bu grupta yer alan gaybi konuların bazı bölümleri, zaman ve zeminin değişmesine bağlı olarak gayb kapsamından çıkabilir. Geçmiş dönemde yaşayan müfessirlerin, dönemin şartlarına bağlı olarak bu ayetin tamamını gayb görmeleri de ayetin kısmen gayb olduğu tezi ile çelişmez. Evrensel bir kitabın bazı ayetlerinin farklı

zaman ve zeminlere uygun olarak okunması, atılaşılması ve yorumlanması hakikati, doğal olarak bu tür bir imkanlar sahası yaratmaktadır.

İslam, gaybı bir realite olarak kabul etmiş ve inananlarından elinin gayba giren sahalarına iman etmelerini talep etmiştir. Bu iman, insana kainatta yalnız olmadığını öğrettiği gibi, iman esaslarına hakkıyla inanması duru­munda korumasız ve savunmasız olmadığını da talim etmektedir. Bu sebeple mümin, yaşadığı dünyayı dar bir pencereden değil, bir çok perspektiften seyreder, değerlenditir ve O'ndan başkasına kul olunmaması gerektiğinin bilincine varu. Hayır ve şerrin, O istemedikçe kendisine ulaşamayacağını yakini anlamda idrak ve tasdik eder.