Upload
truongque
View
250
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Geleneksel Ekonomik Kalkınma Kuramları
Kalkınma ekonomisinin ortaya çıkışı
İkinci Dünya Savaşı sonrası yeni yapılanma
Soğuk savaşın yarattığı rekabet ortamı
Dünya ekonomilerinin karşılıklı bağımlılığı
Klasik İktisat Kuramı Adam Smith, işbölümü ve uzmanlaşma
Malthus, nüfus teorisi
David Ricardo, azalan verimler yasası ve karşılaştırmalı üstünlükler teorisi
J.M. Keynes Keynes gelişmekte olan ülkeler için
özel bir teori oluşturmamıştır.
Ancak kalkınma ekonomisinin “devlet müdahalesi” görüşüne dayanak oluşturmuştur.
R.Harrod ve E.Domar
Tasarruf, yatırım ve milli geliri artırmaya yönelik büyüme eksenli kalkınma yaklaşımı oluşturmuştur.
Yatırım artışı yurt içi kaynak yetersizliğinde dış borç ya da yabancı sermaye ile karşılanabilir.
Kalkınma BaşarısıSanayileşmiş ülkelerin belli bir kalkınma
sürecinden geçtiği ve bunun bir benzerinin gelişmekte olan ülkelerde de geçerli olabileceği savunulmaktadır.
Öncü Kalkınma Teorileri Yapısal Değişme ve Basit Aşama Teorisi
1939’da A.G.B.Fischer’in “Üretim, Birincil, İkincil ve Üçüncül” adlı makalesi
1940’da C.Clark’ın “Ekonomik Büyümenin Koşulları” başlıklı makalesi
Basit Aşama Teorisine göre ülkeler belli aşamalardan geçerek kalkınabilirler.
Yapısal Değişme ve Basit Aşama Teorisi Üretim faaliyetleri
Birincil (tarım, ormancılık, madencilik…)
İkincil (imalat, inşaat…)
Üçüncül (hizmetler…)
Engel kanunlarından yola çıkarak, bir ülkede gelir yükseldikçe gelirden birincil ürünlere ayrılan pay da azalmaktadır.
Verimlilik artışı nedeniyle sektörlerin gelir payları artabilir.
Ekonomideki yapısal değişim daha ileri ürünler lehine gelişir.
H.B.Chenery ve S.Kuznets
Chenery’e göre optimal kaynak dağılımı ile piyasa mekanizması arasındaki ilişki zayıftır.
Girişimci kârı ile sosyal kâr arasındaki fark ne kadar büyükse kaynak dağılımı optimalden uzaklaşır.
Kuznets’e göre tasarruf ve yatırımların milli gelir içindeki payı arttıkça milli gelir yükselir.
Büyümenin ilk aşamalarında gelir dağılımı adaletsiz olacak, büyümenin sonraki aşamalarında düzelecektir.
Ortodoks Neoklasik Kalkınma Teorileri Az gelişmiş ülke toplum düzeni
feodalizmdir. Bütün toplumlar sabit bir evrimsel şema
doğrultusunda kalkınırlar. Toplumsal değişme içseldir. Kalkınma
toplumun tasarruf eğilimine, uzmanlık düzeyine ve davranış kalıplarına bağlıdır.
Geleneksel toplumlar gelişmiş ülkelerle ticaret ve yatırım ilişkisi kurarak kalkınabilir.
DOĞU ASYA ÜLKELERİ VE TÜRKİYE’DE
BÜYÜME, 1950-1995K.B.Gelir K.B.Gelirin Yıllık Ort.Büyüme Hızı % K.B.Gelir
1950 $ 1950-60 1960-70 1970-80 1980-93 1995 $
Japonya 639 7,3 9,5 4,1 3,4 39,640
G.Kore 146 2,6 6 8,3 8,2 9,700
Çin - - 4,6 3,7 8,2 620
Tayvan 224 4,8 6,1 6 - -
H.Kong 470 3,6 7,5 8,7 5,4 22,990
Singapur - - 6,5 6,8 6,1 26,730
Malezya 350 0,8 3,6 5,5 3,5 3,890
Tayland 132 2,6 5,1 4,4 6,4 2,740
Türkiye 316 3,5 3,5 3,4 2,4 2,780
• Uzun vadede gelir artışındaki %1 ya da 2’lik bir fark önemli sonuçlar veriyor.
• 1950’de Japonya’da k.b.gelir Türkiye’nin iki katı iken, 1995’de 14 katından
fazladır.
• G.Kore’de k.b.gelir Türkiye’nin yarısından azken, 1995’de 3.5 katıdır.
DOĞU ASYA ÜLKELERİ VE TÜRKİYE’DE
TASARRUF VE YATIRIM (GSYİH’nın %’si olarak)
1960 1970 1980 1995
tas yat tas yat tas yat tas yat
Japonya 34 34 40 39 31 32 31 29
G.Kore 2 11 15 24 23 31 36 37
Çin - - 29 28 30 31 42 40
H.Kong 1 19 25 21 24 29 33 35
Singapur -3 11 18 39 30 43 33 32
Tayland 14 16 21 26 22 27 36 43
Malezya 27 14 - - 32 29 37 41
Türkiye 14 16 17 20 18 27 20 25
• Türkiye’nin tasarruf oranı hep %20’nin altında kalmış,
• Doğu Asya ülkelerinde 1980’den başlayarak tasarruf oranı %20’nin, 1990’larda
ise %30’un üzerine çıkmıştır.
Ekonomik, sosyal, kültürel ve politik özelliklerin zaman ve mekan bakımından farklılık göstermesi nedeniyle, tek tip bir kalkınma modelinin tüm ülkelerde uygulanması çok büyük sorunlara yol açabilmektedir.
Ekonomik kalkınma 1950’li yıllarda yeni bir disiplin haline gelmiştir.
1.W.W. Rostow’un Tarihsel Kalkınma Aşamaları Kuramı
Amerikalı bir ekonomist olan Walt W. Rostow, bu kuramı 1960 yılında yazdığı “Ekonomik Kalkınmanın Aşamaları” adlı kitabında açıklamıştır.
Rostow, kuramında tüm ülkelerin belli tarihsel aşamalardan geçtikten sonra gelişmişlik düzeyine ulaştıklarını savunmaktadır.
Her toplum için geçerli olan bu beş aşama şunlardır
Geleneksel Toplum Aşaması,
Geçiş Dönemi,
Sürdürülebilir Büyümeye Geçiş Dönemi,
Olgunluğa Geçiş Aşaması,
Yüksek Tüketim (Olgunluk) Dönemi.
Geleneksel Toplum Aşaması
Bu dönemde ekonomi tarıma dayalıdır ve gelir düzeyi oldukça düşüktür. Basit bir eğitim düzeyinde yapılan üretim ile ilkel teknoloji kullanımı nedeniyle durağan bir ekonomi söz konusudur.
Geleneksel toplumlarda tarım kesiminde çok yüksek oranda işgücü (%75’den fazla) bulunmaktadır.
Birçok toplum geleneksel aşamayı tamamlamıştır.
Hazırlık Aşamasındaki Geçiş Toplumu Ekonomik, sosyal, kültürel ve politik değer
yargılarında değişmeler,
Belli bir sermaye birikiminin ortaya çıkışı,
Modern tekniklerin bir ölçüde kullanılmaya başlanması,
Alt yapı faaliyetlerinin gelişmesi,
Eğitim çabaları başlamıştır.
Hazırlık Aşamasındaki Geçiş Toplumu İnsanın doğayı olduğu gibi kabullenmesi değil,
doğadan üretimi artırmak için yararlanması düşüncesi topluma hakim olur.
İşgücü dağılımında değişiklikler, kent nüfusunun büyümesi, beyaz-yakalı işçilerin sayılarındaki artış, geleneksel yöneticilikten sanayi liderliğine dönüşüm gibi yapısal farklılıklar da ortaya çıkar.
Take-off Dönemi Bu dönemde ekonomik kalkınma sürekli hale
gelmektedir. Ekonomik büyümenin kendi kendini beslemesi ve modern teknolojinin yaygın olarak kullanımı söz konusudur.
Ön Koşulları Yatırımların milli gelir içindeki payının en
az %10 olması,
Birkaç önemli imalat sanayi dalının ya da öncü sektörün ortaya çıkması,
Bu yapıya uygun politik, sosyal ve hukuki kurumların olması.
Rostow’a Göre Farklı Ülkelerdeki Take-off Dönemi
Ülkeler Take-off Yılları Ülkeler Take-offYılları
İngiltere 1783-1802 Rusya 1890-1914
Fransa 1830-1860 Kanada 1896-1914
Belçika 1833-1860 Arjantin 1935-
ABD 1843-1873 TÜRKİYE 1937-
Almanya 1850-1890 Hindistan 1952
Japonya 1878-1900 Çin 1952-
Olgunluğa Geçiş Aşaması Take-off aşamasından yaklaşık 60 yıl sonra
olgunlaşma aşamasına geçilmektedir. Sanayi sektörü ekonomi içinde birinci
derecede önem kazanmıştır. Ekonomide her türlü üretim için gerekli
teknoloji vardır. Yatırımların milli gelir içindeki payı daha da
yükselmiştir. Gelir artışı nüfus artışından fazladır.
Yüksek Tüketim (Olgunluk) Dönemi Sosyal refah düzeyi çok yükselmiştir.
Kişi başına gelir düzeyi artmış ve gelir dağılımı adil hale gelmiştir.
Yatırım malları üretimi ağırlık kazanmıştır.
Ülke teknolojiyi ihraç edebilmeye başlamıştır.
Rostow’a göre bir toplumun ekonomik kalkınma
sürecinde yaşaması gereken aşamalar
Kişi başına gelir düzeyinin düşük olduğu geleneksel toplum aşaması,
Ekonomik büyüme öncesi hazırlık dönemi,
Ekonomik büyüme sürecinin başladığı aşama (take-off),
Teknolojik olgunluk dönemi ve yoğun üretim ve tüketim aşaması
Bu kuramın genel olarak kabul görmesiyle birlikte 1960’lı yıllardan itibaren dünya çapında dış yardımlar artmıştır.
Ancak, ABD’den Avrupa’ya olan para akışında görüldüğü gibi bir başarı, gelişmekte olan ülkeler için geçerli olmamıştır. Sizce neden ?
Rostow’un Öngöremediği Rostow tezini savunurken başlangıç
noktasının önemi üzerinde durmamıştır.
Ancak, bugün biliyoruz ki başlangıç noktası kötü ise sonuç hiç de iyi olmuyor.
Fark nerede ? Sanayileşmiş ülkeler başlangıç aşamasında
bugün gelişmekte olan ülkelerin yaşadığına benzer büyük bir nüfus artışına sahip değillerdi.
Sanayileşme süreci boyunca kendi teknolojilerini kendileri ve gereksinimlerine uygun bir şekilde geliştirmişlerdir. Günümüzde gelişmekte olan ülkeler bu teknolojileri ithal etmek zorunda kalmaktadır.
Fark nerede ? Söz konusu teknolojilerin hem maliyeti
yüksektir, hem de emek-yoğun üretimgerçekleştiren bu ülkelerin yapısına uyum sağlamamaktadır.
İşsizlik sorunu ortaya çıkmaktadır.
Gelişmekte olan ülkelerin tüketim fonksiyonu Batı ülkelerinin tüketimlerinden etkilenmektedir. Sonuç tüketim çılgınlığışeklinde kendini göstermektedir.
Fark nerede ? Dış ticaret hadleri gelişmekte olan
ülkelerin ürettiği malların aleyhine gelişmektedir.
Ekonomik büyüme için sermaye birikimini artırmak gerektiği yönündeki düşüncenin paralelinde, gelişmekte olan ülkelerin dış borç dinamiğinde büyük sorunlar ortaya çıkmıştır.
2.Dengeli Kalkınmaya Yönelik Kuramlar
Friedrich List, ekonomide tarım, imalat ve ticaret kesimlerinin, diğer bir deyişle tüm sektörlerin aynı anda ve birlikte canlandırılmasının dengeli bir kalkınmayı sağlayacağını savunmuştur.
Gelişmekte olan ülkelerde piyasanın tek başına kalkınmayı sağlayamayacağı ve kalkınma planlanmasının ön koşul olduğu düşünülmektedir.
Diğer Ekonomistler Rosenstein-Rodan, Nurkse, T.Scitovsky,
A.Lewis, H.Leibenstein ve H.Chenery
Dengeli kalkınma kuramları üç ayrı grupta
incelenebilmektedir Ekonominin tüm sektörlerine yapılacak olan
yatırımların, bu sektörlerin aynı oranda büyümesini sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesidir.
Bütün sektörler aynı oranda büyümeyebilirler; ancak, bütün sektörlerde eş anlı bir kalkınma olması gerekmektedir.
Yatırımlar, toplam arzın artan gelir tarafından mas edilebileceği şekilde tüm sektörlere dağılmalıdır.
Rosenstein-Rodan’ın Büyük İtiş Modeli
1943 yılında Doğu ve Güney-Doğu Avrupa’nın Sanayileşme Sorunları adlı makalesini yayınlamıştır.
Rodan ekonomide birçok kesimde eşanlı yatırımlar gerektiğini ve bu yatırımların kalkınmanın ilk hareketini ortaya çıkardığını savunmuştur.
Rosenstein-Rodan’ın Büyük İtiş Modeli Kaynakların birbirini tamamlayıcı
yatırımlara yönlendirilmesi gerekmektedir.
Başlangıçta gelişmemiş ve tarıma dayalı bir ekonomi yapısı varsa, tarımsal nüfus fazlasını değişik amaçlı üretim gerçekleştiren bir çok fabrikaya yerleştirmek gerekmektedir.
Rosenstein-Rodan’ın Büyük İtiş Modeli Yapılacak yatırımlar sektör ve projeler
arasında öyle dağıtılmalıdır ki her biri talep açısından diğer pazarları desteklesin.
Bu nedenle, yatırımlar önceden planlanmalıdır.
Rosenstein-Rodan’ın Büyük İtiş Modeli Yalnızca sanayi yatırımlarına değil, ülkenin
her yerinde gerekli olan sosyal içerikli altyapı yatırımlarına (yol, köprü, liman, iletişim sistemi, hastane, okul, sulama, baraj vb) da öncelik verilmesi gerekmektedir.
R.Nurkse’nin Kısır Döngü Kuramı
R.Nurkse, 1952 yılında yayınladığı “Ekonomik Kalkınmanın Bazı Uluslararası Görünümleri” adlı çalışmasında “bir ülke yoksul olduğu için yoksuldur” formülünün geçerli olduğunu savunmuştur.
R.Nurkse’nin Kısır Döngü KuramıTASARRUF
YETERSİZLİĞİDÜŞÜK TALEP VE PAZARIN
DARLIĞI
YATIRIMLARIN DÜŞÜKLÜĞÜ
SERMAYE YETERSİZLİĞİ
VE VERİM DÜŞÜKLÜĞÜ
DÜŞÜK ÜRETİM
KİŞİ BAŞINA GELİR DÜZEYİNDEKİ
DÜŞÜKLÜK
R.Nurkse’nin Kısır Döngü Kuramı Sermaye arzı tasarruf kapasitesi, sermaye
talebi de yatırım dürtüsüyle belirlendiğine göre, sermaye oluşumunda hem arz hem de talep yönlü bir kısır döngü vardır.
Diğer bir deyişle, bir ülke yoksul olduğu için yoksul kalır.
R.Nurkse’nin Kısır Döngü Kuramı Dengeli kalkınmanın nicel etkileri iç piyasayı
genişletmekte ve verimliliği artırmaktadır.
Dengeli kalkınma, nitel bakımdan, iç piyasaya hareketlilik getirmekte ve yatırımların artmasına neden olmaktadır.
Nicel ve nitel etkiler birbirini tamamlar özelliktedir ve iç içe geçmiştir.
R.Nurkse’nin Kısır Döngü Kuramı Ekonomi politikaları tarım ve sanayi
arasında bir denge yaratır biçimde uygulanmalıdır.
Eğer, tarım sektörü yeteri kadar hızlı gelişemiyorsa, sanayi sektörü gereksinim duyacağı hammaddeyi sağlayamayacaktır.
Ayrıca sanayi tarafından üretilen mallara yeteri kadar talep olmayacaktır.
Kısır döngü modeline yönelik eleştiriler Lewis, tasarrufun düşük olmasının asıl nedeninin
yoksulluktan çok, modern kesimin nitelik ve nicelik olarak yeterince gelişmemiş olmasından ve kârların düşüklüğünden kaynaklandığını savunmuştur.
Değişkenler arasındaki etkinin tek yönlü olması gerçekçi değildir.
Bir zamanlar gelir düzeyleri ve sermaye birikimleri düşük olan bugünün gelişmiş ülkelerinin kısır döngüden nasıl kurtulduğu ve gelişmekte olan ülkelerin kısır döngüye nasıl düştükleri açıklığa kavuşturulmamıştır.
İkili Yapı (Düalizm) Teorisi Tarımsal (geleneksel) Kesim: sanayi öncesi
toplumsal yapı, üretim teknikleri ve değer yargıları
Sanayi (modern) Kesim: piyasa yapısı ve sanayileşme
Geleneksel yapı çözülüp modern kesimin ekonomiye egemen olması sağlanmalıdır.
Ekonomik İkilikW.A.Lewis’in “Sınırsız Emek Arzı ile
Ekonomik Kalkınma” çalışmasında gelişmekte olan ülkelerin dağıtım, birikim ve büyüme sorunlarına çözüm sunulmuştur.
Ekonomide birbirinden çok farklı iki ayrı kesimin varlığı söz konusudur:
Modern (sanayi) kesim ve geleneksel (tarımsal) kesim.
Modern kesim sermaye-yoğun teknolojilerin kullanıldığı ve uluslararası piyasalarda rekabet edebilir malların üretildiği bir sistemdir.
Geleneksel kesim ilkel üretim tekniklerinin kullanıldığı ve yoksulluğun ekonomiye hakim olduğu bir yapıyı göstermektedir.
W.A.Lewis’in “Sınırsız Emek Arzı ile Ekonomik Kalkınma” makalesiGeleneksel kesimde sınırsız bir işgücünün
varlığından söz etmiş, bu kesimde marjinal verimliliğin sıfıra kadar düştüğünü savunmuştur.
Lewis’e göre, geleneksel kesimde gizli işsizler bulunmaktadır. Bu nedenle, marjinal verimliliği çok düşük olan kişiler geleneksel kesimden çekilip tarım dışında istihdam edildiğinde, tarımsal üretimde bir azalma ortaya çıkmayacaktır
Ekonomik İkilik Lewis’e göre, ekonomik kalkınmanın
sağlanabilmesi için, tasarrufların artması ve bilgi ve yetenekleri de içeren hızlı bir sermaye birikimi artışı sağlanması gerekmektedir.
Genişlemenin hızı yatırım oranı ve modern sektördeki sermaye birikimi tarafından belirlenmektedir.
Ekonomik İkilikModern kesimde kapitalistlerin amacı kâr
maksimizasyonudur. İşçiye ödenen ücret marjinal verimliliklerine eşittir.
İşçiler elde ettikleri gelir arttıkça tasarruf eder ve tasarruflar da yatırıma dönüşebilir. Üretime dönüşen yatırımlar büyüme sürecini artıracaktır.
Geçimlik kesimde marjinal verimlilik ve üretkenlik çok düşüktür. Ücretler marjinal verimliliğe göre değil, geleneklere ve göreneklere göre belirlenmektedir.
Ekonomik İkilikSanayici yüksek kâr elde edebilir ve
yatırımını artırabilir. Üretim artışı ve teknoloji kullanımının yaygınlaşması sonucunda, sanayi kesiminin milli gelir içindeki payının artması beklenmektedir.
Böylece, ekonomide sanayi kesiminin ağırlığı artacaktır. Bu gelişme, modern kesim dışındaki emek fazlası bitinceye kadar devam edecektir
Ekonomik İkilik Lewis ekonomik büyümenin insanın çevresi
üzerindeki kontrolünü artırdığını ve özgürlüğü de beraberinde yükselttiğini savunmuştur.
Lewis, kalkınma koşullarının gerçekleşebilmesi için planlamanın gerekli olduğuna inanmaktadır.
Sosyal İkilikJ.H.Boeke, ikili yapının tek bir ekonomi
politikasının ekonominin bütününe uygulanmasını engellediğini savunmuştur.
Ekonomide bir kesim için yararlı olabilecek bir uygulama diğer kesimin dışlanmasına neden olabilmektedir.
Boeke, ikili bir toplumun ekonomi politikasının da ikili olması gerektiğini savunmaktadır
Sosyal İkilik Boeke, geleneksel kesimde piyasa
kurallarının geçerli olamayacağını savunmuştur.
Ancak uygulamalı araştırmalar bu tezi doğrulamamaktadır.
3.Dengesiz Kalkınma Modelleri Kalkınma sürecinde, başlangıçtan ileri düzeye
geçiş tek aşamada gerçekleşmeyecektir. Bu geçiş, kendi içinde dengesizlikleri, dalgalanmaları ya da sıçramaları da beraberinde getirecektir. Kalkınma dinamik bir süreçtir.
Planlamaları ve müdahaleleri bir kenara bırakıp, piyasa ekonomisinin işlerliğini sağlamak gerekmektedir. Bazı koşullarda dengesizlik ekonomik büyümeyi hızlandırabilmektedir.
A.O. Hirschman ve Dengesiz Kalkınma
Ekonominin darboğaza ve kıtlığa düşmesi olasılığı üzerinde durmuştur. Bu dönemlerde fiyatlar girişimcilerin kârını yükseltebilecek ve yatırımları artırabilecektir.
Yüksek fiyatlar-yüksek kârlar-yüksek yatırımlar zinciri
A.O. Hirschman ve Dengesiz Kalkınma
Hirschman’na göre, ekonomiyi dengeden uzaklaştırıcı her tür hareket, ekonomik kalkınmayı hızlandıracaktır.
Büyüme ve kalkınmanın önündeki engel, mevcut tasarrufların verimli yatırımlara dönüştürülememesidir.
Ekonomik planlamanın gerekli olmadığını savunmaktadır.
Paul Streeten ve Dengesiz KalkınmaDengesiz kalkınma görüşünü nicel ve nitel
faktörlere dayandırmaktadır.
Nicel faktörler bölünemezlikler ve ölçek getirileri gibi faktörlerdir.
Nitel faktörler ise, ekonomideki yatırımlar, piyasanın dinamizmi ve yeni buluşlardır.
Paul Streeten ve Dengesiz Kalkınma
Gelişmekte olan ülkelerde piyasa dinamizmi ve teknik buluşlar zor bulunur faktörlerdir.
Büyüme oranları ile ilgili önlem alma konusunda, kalkınma çok başarılıdır.
Ancak yolsuzluk, adalet ve yoksulluğun ortadan kaldırılması konusunda yetersizdir ya da çok az başarılıdır.
Neoliberal Kalkınma Teorileri Planlama ve kamu müdahalesi kalkınmayı
engellemektedir.
Özel yatırımları ve fiyatları bozmaktadır.
Piyasa dinamikleri kalkınmayı kendiliğinden sağlayacaktır.
Gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisine entegrasyon yoluyla kalkınması mümkündür.
“Her gelişme olayı, uzun dönem içinde bir büyüme gerçekleştirdiği halde, her büyüme olayında mutlaka bir gelişme gerçekleşmeyebilir”
Neo-klasik çerçevede oluşturulan büyüme merkezli kalkınma yaklaşımları, gelişmekte olan ülkelerin sorunlarına yanıt vermekte yetersizdir.
Gerçekte ekonomi, fiyat mekanizması ve gelir maksimizasyonundan çok ekonomik olmayan faktörler tarafından yönlendirilmektedir.
Ekonominin diğer disiplinlerle (sosyoloji, antropoloji, politika bilimi gibi) ortak değerler üretebilmesi gerekmektedir.