60
www.yuruyus-info.org [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 518 24 Nisan 2016 Fiyatı: 1 TL (KDV dahil) TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK 1 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR! TAKSİM 1 MAYIS ALANIDIR!

[email protected] TAKSİM 1 MAYIS ALANIDIR!yuruyus-info.org/pdf/pdf/518.pdf · 58 Kulağımıza Küpe Olsun İçindekiler 23 Halk Meclisi: Halk Onur’una sahip çıktı 24 10

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

www.yuruyus-info.org

[email protected]

Haftalık Dergi / Sayı: 51824 Nisan 2016

Fiyatı: 1 TL (KDV dahil)

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK 1 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

TAKSİM 1 MAYIS ALANIDIR!

KURUMLARIMIZI KAPATTILAR,

KARŞISINA ÇADIRIMIZI AÇTIK

Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü:Mustafa DOĞRU

Adres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan YayıncılıkAdres: Zübeyde Hanım Mah. FevziÇakmak Cad. 1297. Sokak No: 1 Daire: 1Sultangazi / İSTANBULTel: (0-212) 536 93 44Faks: (0-212) 536 93 45

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi MatbaacılıkSanayi Cad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım

Pazarlama San. ve Tic. A.Ş.

Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 Euro

Almanya: 4 Euro

Fransa: 4 Euro

İsviçre:6 Frank

Hollanda: 4 Euro

İngiltere: £ 3

Belçika: 4 Euro

Avusturya: 4 Euro

Haftalık Süreli

Yerel Yayın

Siyasi Dergi

Fiyatı: 1 TL

[email protected]: (0-212) 251 94 35

“DELİL ÇALMA SUÇUNU İŞLEYEN” POLİSLERİ YAKALAMA“SUÇU”NU İŞLEDİĞİ İÇİN, BİR DEVRİMCİ HAKKINDA

ARAMA KARARI ÇIKARILDI!

Bahar Kurt, Hasan Ferit Gedik’in delil olan kanlı gömleğini çalan polisleriengellemeye çalıştı. Hırsızlık yapma, delilleri çalma, katilleri koruma suçunuişleyenler yerine; adalet istediği için Bahar Kurt hakkında yakalama kararı

çıkarıldı. Gözaltına alındı ve işkence gördü.

ADALET İSTEMEYİ “SUÇ” HALİNE GETİRENLERE;FAŞİZME BOYUN EĞMEYECEĞİZ!

39 Ülkemizde Gençlik: Bu düzenekarşı liseliler de savaşacak

40 Bir konseri yasaklarsanız bin konser yaparız

44 Emperyalizme karşı gücümüz birliğimizdir

46 Fadik Adıyaman’ı katletmenize izin vermeyeceğiz!

49 Adalet istiyoruz! Vermezlerse Şafaklar’la,Bahtiyarlar’la alacağız!

50 Halkın sorunlarını, çözümlerini biz yazarız

51 Halk Meclisleri ailemizdir.Sorunları beraber çözeceğiz

52 AKP’nin katil polisi uyuşturucutacirlerinin hamiliğini yaptığınıbir kez daha ispatladı

54 Avrupada’ki Biz: Almanistihbarat örgütü, göçmenleriişbirlikçileştirmeye çalışıyor

55 Avrupa’da Yürüyüş:Derneklerimizi kapatabilirsinizama meydanları zaptedemezsiniz

56 Yitirdiklerimiz58 Kulağımıza Küpe Olsun

İİ ç i n d e k i l e r23 Halk Meclisi:

Halk Onur’una sahip çıktı

24 10 Soruda: Barış

28 Savaş ve Biz: Beynimizin veyüreğimizin paslanmasına izin vermeyeceğiz!

29 Sol’un Köşe Taşları:Kürt milliyetçilerinin hedefidüzene dönmektir - 2

34 Halkın Hukuk Bürosu: Yargı verdiği kararla gerçeğideğiştiremez! Gaz tüfeği öldürücü silahtır!

35 Kamu Emekçileri Cephesi:Kamu emekçilerininörgütsüzlüğüne sadeceKEC’liler son verebilir

36 Sanatçıyız Biz: Yılmaz Güneyhalkın içinde yaşıyor! Ölenler yasakları yaratanlardır

37 Gençlik Federasyonu’ndan:Propagandayı bulunduğumuzher yerde güçlendirmeli,gençliği örgütlemeliyiz.

38 Liseliyiz Biz: Parasız eğitim için Onur ol, Çayan ol.Gerillaya katıl!

9 Halk Cephesi: AKP’nin Taksim

yasağını tanımıyoruz

10 Taksim 1 Mayıs Alanı’dır!

Taksim’i yıllara yayılan birmevzi savaşıyla kazandık

13 Biz Diyoruz ki: Burjuva demokrasisi 400yıllık bir yalandır

14 Çayan’dan...

“Dağlar kızıla kesecek”

16 Şafak ve Çiğdemler

Mahirler’in tohumlarıyladoğdu, yeni Şafaklar da bu tohumla doğacak

20 Röportaj: Bahtiyar’ın yaptığı

eyleme bir yıl sonra küçük deolsa bir selam

21 TAYAD’lı Aileler:Adalet Bakanlığı yeni bircinayet işlemek üzere

22 DİSK Genel-İş Yönetim Kurulu

Başkanlığına

4 Taksim, bedeli kanlarımızla ödenmiş1 Mayıs Alanı’mızdır

Taksi-m’den Vazgeçmek1 Mayıs’tan Vazgeçmekti-r!

CHP İstanbul İl Başkanı CemalCanpolat, “Taksim'i takıntı halinegetirmemek gerek. Bu 1 Mayıs'ta daöncelikle Taksim için mücadele ve-receğiz. Ancak iktidar bunu bahaneederek işçilere saldırıyor, polisiye ted-birlerle alanları emekçilere kapatmayaçalışıyor. Bu yıl da Taksim'de 1 Mayısolmayacaksa nereyi adres gösterirlerseorada milyonların toplanmaya ihtiyacıvar. İstanbul'da 1 milyon kişinin ka-tılacağı bir miting düzenlemek isti-yoruz. Hem işçi sınıfının bayramınınkutlanması hem ülkemizin zor ko-şullarında barış çağrısının yapılmasıtek isteğimiz. CHP il örgütü 39 ilçebaşkanımız ile her konuda hazırız"dedi... (Cumhuriyet, 10 Nisan 2016)

Böyle bir açıklamanın üzerine Tak-sim’den çark etmek isteyen reformiz-min, oportünizmin “atlayacağı” aşi-kardır.

Nitekim 2016 1 Mayıs’ı, için HalkCephesi’nin çağrısıyla yapılan Dev-rimci 1 Mayıs Platformu’nun(D1MP) toplantısına katılan Kaldıraç,Emek ve Özgürlük Cephesi (EÖC)ve Proleter Devrimci Duruş (PDD)oportünist solun durumunu yansıtmak-tadır.

Reformizm ve oportünizm Kürtmilliyetçi hareketin uzlaşma politika-larına ve düzen içi politikalara mahkumolmuş durumdadır. Kendine ait, ba-ğımsız hiçbir politikası yoktur.

Toplantıya katılanlardan Kaldıraçşöyle diyor: “Taksim tartışılmaz zaten,Taksim 1 Mayıs alanıdır, bunu tartışankalmadı. Bu sene farklı bir süreç varama. Bombalamalardan kaynaklı korkuvar, kitlesel olabileceğimiz bir mitingyapmak gerekiyor. Taksim’de yapabilsekçok güzel olur ama yapar mıyız bilmi-yoruz. Bu sene olmasa bile, seneye Tak-

sim deriz gene. Bu sene gitmedik diyebu Taksim mücadelesine gölge düşürmez.Nasıl gelişir çok bilmiyoruz, Bu seneTaksim demezsek reformist saflara mıdüşeriz, devrimci saflarda mı kalırızbilmiyoruz. Taksim’deyiz deyip yıllardıryaptığımızı yapmak kolay olan.

Genel eğilim herhalde yine Taksim,DİSK Taksim diyecek diye biliyorum.Taksim kararı çıkarsa üzülmeyiz amaille Taksim olsun demiyoruz.”

Peki ne diyorsunuz? Söylediğinizbir şey var mı? Yok...

“Bu sene bombalamalardan kay-naklı korku var” ise korkuyu aşmak,AKP’nin politikalarını boşa çıkartmakiçin ne yapmak gerekir? Kaçmak mı?

Kaldıraç ve EÖC’nin önerisi, kaç-maktan başka bir şey değildir.

Faşizme karşı bir hakkın savunulmasıiçin bedel ödemekten kaçan bütün re-formist ve oportünistlerin benzer gerek-çeleri olur.

Kaldıraç; “Bombalamalardan kay-naklı korku var” diyor. Peki korkuyu

kaçarak mı alt edeceksiniz? Düzen partisi CHP’nin “1 milyon

kişi” söyleminin etkisinde kalmış; “kit-lesel olabileceğimiz bir miting yapmakgerekiyor” diyor. Taksim’e getireme-diğiniz kitleleri hangi meydana geti-receksiniz. Taksim dışındaki meydan-lara izin verileceğini ya da AKP faşiz-minin oralarda saldırmayacağını ne-reden biliyorsunuz?

Hayır, onu da bilmiyor; bildiğihiçbir şey yok. Rüzgar nereden eserseoraya sürükleniyor... Bu Kaldıraç veEÖC’ye özgü bir durum değil; refor-mizmin, oportünizmin genel tablosudur.

Örneğin, tescilli bir Taksim düşmanıolan EMEP şöyle diyor; “1 Mayıs’ıartık geleneksel(!) hale gelen TaksimAlanı’nda kutlama fetişizminin dehaklı bir dayanağı bulunmamaktadır.Taksim Alanının Türkiye işçi sınıfı içintarihsel anlamı tartışılmazdır ancaksorunun çözümünün sınıf-güç ilişkisindeişçi sınıfının lehine değişiklikten geçtiğigerçeği de artık görülmelidir. Devlet

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK44

TAKSİM, BEDELİ KANLARIMIZLA ÖDENMİŞ 1 MAYIS ALANIMIZDIR!

Taksim’den Vazgeçmek 1 Mayıs’tan Vazgeçmektir!

terörü ve baskıyla hak arayışlarınınbastırıldığı, kitlelerin sindirilmeye ça-lışıldığı bu dönemde yaratılan kaos vekaranlığın perdesinin yırtılıp atılma-sında birleşik kitle eylemlerinin önemitartışılmazdır” diyor...

Yine EMEP Genel Başkan Yar-dımcısı Nedim Köroğlu da, “Biz partiolarak düşüncelerimizi konfederasyon-larla paylaştık, çeşitli partiler de bukonudaki düşüncelerini ortaya koydu.Örneğin CHP İstanbul İl Başkanı’nınçağrısını olumlu buluyoruz. Dilerizİstanbul’da güçlü ve yaygın bir kutlamaiçin ortaklaşılır ve 1 Mayıs güçlü bi-çimde örgütlenir” diyor.

EMEP’in “alan fetişizmi” söylemialtında yaptığı Taksim düşmanlığı es-kidir. 1977 1 Mayıs Katliamı’na zeminsunan provokatörlüğüne kadar uzanır.EMEP için Taksim dışındaki tümalanlar 1 Mayıs’ların kitlesel kutlan-ması için “en uygun” alandır. Taksimolmasın da neresi olursa olsun...

EMEP’in 90’lardan beri tüm söy-lemlerine ve pratiğine bakın; “şurasıolsun” diye her hangi bir yer belirt-miyor. Neresi olursa olsun fakat TAK-SİM olmasın... Çünkü Taksim 1 Mayısalanı onlara kirli, provokatör tarihlerinihatırlatıyor. Kirli yüzlerine aynatutuyor. Onun içindir ki 2010 1 Ma-yıs’ında yüzbinleri oluşturan, tümdevrimci demokrat, ilerici kurum, ku-ruluş... halk kesimleri Taksim’de olur-ken EMEP, TÜRK-İŞ’in kuyruğunatakılıp İşçi Partisi ile birlikte Kadı-köy’de 1 Mayıs yapmışlardır.

EMEP’in “güçlü, yaygın 1 Mayıs”,“Birleşik 1 Mayıs” gibi söylemlerinebakmayın, hiçbir yerde 10 işçiyi toplayıpmeydanlara çıkartabilecek gücü yoktur.Sendikaların kuyruğuna takılıp onabuna akıl vermekten, Taksim düşmanlığıyapmaktan başka bir şey bilmez...

“Birleşik kitlesel 1 Mayıs’lar” gibibüyük laflar ettiğine bakmayın. Bugünekadar politikalarıyla, pratiğiyle oluş-turduğu tek bir birlik yoktur. Ortakyapılan her eylemde tam bir bozguncuve bölücüdür.

2010 1 Mayıs’ında onlarca sendika,örgüt, kurum kuruluş Taksim derken,ki Taksim bir yıl öncesinden direnilerek22 yıllık bir mücadelenin sonucundakazanılmış bir alanken onlar sarı sen-

dika Türk-İş ve yine tescilli devrim-cileri muhbirleyen tescilli gammazcıİşçi Partisi ile birlikte Kadıköy’e git-miştir. Ve tarihine bu utanç tablosunuda yazdırırken işçiler tarafından yu-halanarak pet şişelerle taşlanmışlardır.

Onun için, CHP’nin 1 Mayıs açık-lamasının üstüne atlayan EMEP’insöylemde ne derse desin, Taksim düş-manlığı eskiye dayanır. Bulduğu enküçük bir fırsatta 1 Mayıs mücadelesinibölüp parçalamaya çalışır.

ÖDP ise yaptığı 1 Mayıs açıkla-masında “AKP zorbalığına karşı eme-ğin birleşik talepleriyle birleşik, kitleselve güçlü 1 Mayıslar için, 1 Mayıslarınher yerde kitlesel ve birleşik temeldeyapılabilmesini temel alan bir siyasetizlenmelidir.

Partimiz, tüm muhalefet güçleriylebirlikte bu sorumluluğu üstlenecek, 1Mayıs’ta Birleşik HAZiRAN Hareketiile her yerde alanda olacaktır” diyor...

Reformizmin sihirli sözü; “heryerde alanda olacaktır” sözü... Bu“her yer”in içinde bir Taksim yoktur.

Çünkü Taksim’e faşizm izin ver-memiştir. Taksim’e çıkmak bedel ister,siyasi kararlılık, cüret ister... Refor-mizmde, oportünizmde bunlar yoktur.Onun için kimsenin reddetmeyeceğifakat pratikte hiçbir karşılığı olmayan“kutsal” kelimeler bulurlar: “her yerdekitlesel ve birleşik 1 Mayıs...”

Bugün basın açıklaması dahi yap-mak için, alanlara çıkamayanlar, dü-zenin parlamento seçimlerinde dahiseçim mitingi düzenleyemeyenler “heryerde kitlesel ve birleşik 1 Mayıs...”diyor. Bu, demagojiden başka bir şeydeğildir. Kazanılmış 1 Mayıs alanıiçin bile mücadele etmekten kaçmaktanbaşka bir şey değildir.

Bırakalım Taksim’in meşru 1 Mayısalanı olmasını yasal kazanılmış hak-larınıza neden sahip çıkmıyorsunuz?Dilinizden düşürmediğiniz AİHM ka-rarlarına ne oldu?

Taksim’in yasal 1 Mayıs alanı olduğuAİHM kararları ile de tescillenmiştir.

AİHM kararına göre, 1 Mayıs’ınTaksim’de yapılmasını engellemek “top-lantı ve gösteri özgurluğu ile ifadeözgurluğunun ihlalidir.” Yani AKP;Taksim’de 1 Mayıs yapılmasını engel-leyerek suç işlemektedir. Neden AİHM

kararlarının arkasında durmuyorsunuz? 1 Mayıs açıklamasında “Kürt hal-

kının, işçilerin, gençlerin, kadınlarınve LGBTİ’lerin birlik ve mücadele-sinden devletin korktuğu”nu söyleyenÖzgür Gelecekçiler ise “tüm halkımızıve halk gençliğini, emeğimizi yaşa-mımızı ve doğamızı sahiplenmeye, 1Mayıs’ta alanlara çağırıyoruz.”

Çağırdığı alanların içinde Taksim1 Mayıs alanı yok..

DİSK, KESK, TMMOB, TTBve HDP bileşenleri 1 Mayıs’ta Tak-sim’de olacaklarını açıkladılar...

Bu kurumların 1 Mayıs’ta Tak-sim’de olacaklarını açıklamaları kuş-kusuz olumlu bir tavırdır.

Ancak bu kurumların Taksim’deolma açıklamaları birazda uzun müca-deleler ve büyük bedeller sonucu ka-zanılan Taksim 1 Mayıs alanından çarketmenin o kadar kolay olmamasından-dır... Bunun için, EMEP gibi tescillibir Taksim düşmanlığının olması gerekir.Taksim’den çark etmek siyasal olarako kadar da kolay değildir. Oportünizm,ve bu anlayışların yönetimlerine çö-reklendiği sendikalar, odalar, birliklerbunu en “ince” politikalarla yapmaktadır.

Örneğin “1 Mayıs’ı Taksim‘de ya-pacağız” derler fakat AKP’nin saldırıpolitikalarını boşa çıkartmak, gasp edilenalanımızı yeniden kazanmak için kıllarınıbile kıpırdatmazlar... 1 Mayıs günü top-lanan ve Taksim’e yürümek isteyen kit-leyi polisin ilk barikatında bırakıp ka-çarlar... Adeta görevleri 1 Mayıs günütoplanan kitleyi dağıtmaktır.

1Mayıs’ı Taksim’de yapma kararıverip de, 1 Mayıs günü AKP faşizmininsaldırılarına karşı bedel ödemeyi gözealarak direnme kararlılığı göstermeyenkurum ve örgütleri uyarıyoruz. Butavrınız Taksim 1 Mayıs alanını ka-zanmaya değil, faşizmi saldırılarındapervasızlaştırmaya hizmet etmektedir.

Taksim = 1 MayısDemektir!Taksim’den Vazgeçmek 1 Mayıs’tan Vazgeçmektir!

Taksim, bedelini kanımızla ödedi-ğimiz tescillenmiş 1 Mayıs alanımızdır.1977’de Taksim Meydanı 35 işçininkanlarıyla kızıllaşmıştır.

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

551 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

1988’de Salih Kul, Öztürk Acari,1989’da Mehmet Akif Dalcı Taksim1 Mayıs alanının yeniden kazanılmasıiçin şehit düşmüş Cepheliler’dir. Tak-sim için 22 yıl kesintisiz süren birmücadele vardır.

TAKSİM demek; TARİHE sahipçıkmaktır.

TAKSİM demek; 77 1 Mayıs Kat-liamı’nın hesabını sormaktır..

TAKSİM demek; ŞEHİTLERE sa-hip çıkmaktır...

TAKSİM demek; yaratılan DE-ĞERLERE sahip çıkmaktır.

TAKSİM demek; 22 yıl büyük be-dellerle süren mücadeleye sahip çık-maktır.

TAKSİM demek; faşist AKP’ninsaldırılarına barikat olmaktır.

TAKSİM demek; 1 MAYIS de-mektir.

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK 1MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!VE HATTA HİÇBİR TALEP İÇİN,AKP’NİN İZİN VERMEDİĞİ HİÇ-BİR ALANA ÇIKAMAMAK DE-MEKTİR.

Mesele ne Taksim düşmanı EMEP’indemagojisini yaptığı gibi “alan fetişiz-mi”dir, ne de alan meselesidir!

Taksim’de 1 Mayıs yapmaktan vaz-geçerseniz, bedel ödemeyi göze al-mayıp AKP’nin gösterdiği icazetlialanlara kaçarsanız, bir yıl sonra emek-çilere o alanları da kapatacaktır AKP...

Reformistler, oportünistler, küçükburjuva aydınlar “Sarı Öküz*” ünhikayesini anlatmayı çok severler. An-cak “sarı öküz”den hisselerine düşenkıssayı asla almazlar...

Çünkü sarı öküzü kurtlara yedir-memek, korumak için direnmek gere-kir, bedel ödemeyi göze almak gerekir...

Eğer bugün Taksim için direnmez,bedel ödemeyi göze almazsak ve hattaTaksim’den vazgeçersek ya bir dahahiçbir alanda 1 Mayıs kutlayamayızya da çok daha büyük bedeller ödemekzorunda kalırız.

AKP’nin yasaklarla, faşist terörleyapmak istediği zaten budur.

Taksim düşmanı EMEP’in ve 1Mayıs mücadelesi ile uzakdan yakındanilgisi olmayan düzen partisi CHP’ninaçıklamalarını dikkate bile almıyoruz.

Ancak şöyle ya da böyle sınıf mü-

cadelesinde halktan yana yerini alandevrimci, demokrat, ilerici tüm ke-simler Taksim 1 Mayıs alanının biralan meselesi olmadığını bilmelidir.

AKP, Taksim 1 Mayıs alanına temsilettiği sınıfın çıkarları doğrultusundaen politik yaklaşan iktidardır.

2010 yılında serbest bırakmak zo-runda kaldığı Taksim’i 2013 yılındayasaklamasının nedeni bundandır.

Taksim emekçilerin mücadelesininmevzisi haline geldiğinde bütün yurttanasıl bir potansiyeli açığa çıkarttığınıgördü...

2013 1 Mayıs’ında AKP Taksim’de1 Mayıs’ı yasakladığında amacın sadeceTaksim olmayıp bütün alanların halkakapatılmak istendiğini söylemiştik...

2013 1 Mayıs’ından Haziran Ayak-lanması’na kadar Halk Cephesi’nindışında kimse sokağa da çıkamadı...Halk Cephesi’nin ise polis tüm ey-lemlerine saldırdı...

Haziran Ayaklanması’nı yaratanHalk Cephesi’nin ısrarla alanlara çıkışıve her koşulda direnmesi, teslim ol-mamasıdır.

Haziran Ayaklanması’ndan ders çı-kartan reformizm, oportünizm değilAKP faşizmi olmuştur.

“Çözüm süreci” diye reformizm,oportünizm Kürt milliyetçilerinin kuy-ruğunda AKP faşizminin politikalarınayedeklenirken AKP, faşist terörünü,kalekollarını ikiye katlamıştır. Halkakarşı savaşta ihtiyacı olan her türlüyasal düzenlemelerini yapmıştır.

Soruyoruz, işçi sınıfına saldırılardanbahseden, saldırılara karşı en genişbirlikler oluşturularak bütün alanlardaen kitlesel 1 Mayıs’ları düzenlemektenbahseden reformistlere, oportünist-lere: FAŞİZMİN SALDIRILARINAKARŞI ŞU ANA KADAR NE YAP-TINIZ?

HANGİ DİRENİŞLERİ ÖRGÜT-LEDİNİZ?

AKP FAŞİZMİNİN YASAKLA-RINA, KATLİAMLARINA KARŞIHANGİ DİRENİŞLERİ DÜZENLE-DİNİZ? HANGİ EYLEMLERİ YAP-TINIZ?

TAKSİM’DEN VAZGEÇTİKHANGİ MEYDANLARI DOLDUR-DUNUZ?

AKP basın açıklamasını dahi yasak-

ladı... Haziran Ayaklanması’na katılanbinlerce kişiye dava açtı, yüzlerce memursürgün edildi, işten atıldı, tutsak edildi...siz ne yaptınız? Seçim barajını aşıpmeclise 80 milletvekilini sokunca devrimyaptığınızı ilan etmiştiniz... Haziran se-çimlerinde halkın umutlarını parlamen-toya yedekleyip faşizmin demokrasicilikoyununa maskelik yaptınız.

33 kişinin katledildiği Suruç Kat-liamı’ndan sonra sustunuz.

1 Kasım seçimlerinden önce 102 ki-şinin katleledildiği Ankara Katliamı’ndansonra sustunuz, “mitinglerde can gü-venliğimiz yok, hiçbir şey bir insanıncanından daha kıymetli değil” diyerekseçim mitinglerini bile yapmayıp iptalettiniz. Şimdi Kürdistan’da sıkıyönetimilan edilmiş ve aylardır süren sokağaçıkma yasağı var. Hergün onlarca insankatlediliyor. Devletin resmi kurumlarınınaçıklamasına göre 5 binin üzerindegerillla katledildi. 300 binden fazla in-sanımız doğup yaşadıkları topraklarınıterk etmek zorunda kaldılar...

Düzenin parlamento seçimleri içinbile alanlara çıkıp propaganda yapa-mayanlar hiçbir hakkın mücadelesiniveremez, dedik.

Bugün HDP’liler Kürdistan illerindebile miting, yürüyüş yapma haklarınıkullanamıyorlar. AKP ise bulduğu herfırsatta bu bölgelerde kendi şovlarını,faaliyetlerini örgütlüyor.

AKP, Diyarbakır dışında hiçbir yerdeNewroz kutlamalarına izin vermedi.Taksim’den vazgeçip, AKP’nin izinverdiği yerlerde 1 Mayıs kutlamasınıyaparız diyenler; yaşananlardan dersçıkartın... AKP bugün Taksim için ve-rilen mücadeleyi bitirmek için Yeni-kapı’yı, Kadıköy’ü, Maltepe’yi mitingalanı için verebilir. Ancak unutmayın;bugün Taksim mücadelesini bitirdik-ten sonra artık 1 Mayıs kutlamalarıiçin hiçbir alanda izin vermeyecektir...

Direnenler AslaYenilmezler,Direnmeyenler,Vazgeçenler Yenilirler

AKP faşizmi sadece 1 Mayıs’larıyasaklamıyor... Newroz kutlamalarına“can güvenliğini alamayız” diye izinvermedi. AKP, Grup Yorum’un Ba-

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK66

ğımsızlık Konseri başta olmak üzereiki yıldır tüm konserlerini yasaklıyor.Son bir aydır İstanbul’da ve Türki-ye’nin birçok ilinde “patlayan bom-balar” bahane edilerek basın açıklamasıyapılmasına bile izin vermiyor.

Kendi Yasalarına Uymayan Faşizmin Yasaları Meşru Değildir; Tanımıyoruz!

AKP faşizmi Grup Yorum’un 30.yılı nedeniyle 7 bölgede düzenlemekistediği stadyum konserlerini ve Ba-kırköy’de yapacağı Bağımsız TürkiyeKonseri’ni yasakladı.

Grup Yorum AKP’nin yasaklarınıtanımıyorum diyerek yoğun bir kam-parya sürdürdü. Meydanlarda fiilengerçekleştirdiği konserlerle AKP’ninyasaklarını boşa çıkarttı...

AKP 2016 yılında da Grup Yo-rum’un bağımsızlık konserini yasak-ladı. Grup Yorum bu sene de AKP’ninyasak kararını tanımıyorum diyerektüm ülke genelinde konserler düzen-ledi. Gazi Mahallesi’nde düzenlemekistediği konsere polis saldırdı ve ça-tışmalar saatlerce sürdü.

Grup Yorum, AKP izin verse devermese de halka türkülerini söylemeye devam ediyor. Grup Yorum nez-dinde AKP faşizminin yasakları, ya-saları hükümsüzdür.

Grup Yorum’un mücadelesi tümTürkiye halklarına örnektir...

Grup Yorum’un konser yasaklarıdevam etmesine rağmen kaybedenGrup Yorum değil faşizmdir. ÇünküGrup Yorum binbir yolunu bulup tür-külerini halka ulaştırmaktadır... Konserhakkı için yasaklar karşısında yılmamışdirenmektedir.

Taksim 1 Mayıs alanı için yürütülenmücadele de aynıdır.

Mesele bir alan meselesi değildir.Bedelini kanlarımızla ödediğimiz 1Mayıs alanının gasp edilmesidir.

2013 yılından beri 1 Mayıs’lardaTaksim 1 Mayıs alanına çıkamıyoruz.Ancak hedef hep Taksim olmuş vedevrimciler alana çıkmak için günboyu çatışmaları sürdürmüşlerdir.

Bu yanıyla kaybeden biz değil,AKP olmuştur. AKP’nin korkuları bü-

yümüştür. Kimse kendini kandırmasın; basın

açıklaması yapmak için bile alanlaraçıkamayan reformizmin, oportünizmin“her yerde kitlesel ve birleşik 1 Ma-yıs...” söylemleri demagojiden başkabir şey değildir.

Taksim 1 Mayıs alanı için diren-meyenler, bedel ödemeyi göze ala-mayanlar hiçbir alan için direnemezler.

Ne sanıyorsunuz; Taksim’den vaz-geçerseniz AKP’nin diğer alanları sizeaçacağını mı sanıyorsunuz?

“1 Mayıs’ı alan sorununa sıkıştırıpişçi sınıfına yönelik saldırılar, işçilerintalepleri unutuluyor”muş... Mücade-leden, direnişten kaçış ancak bu türdemagojilerle gizlenebilir... İşçi sınıfınayönelik saldırıların hiçbirisi bugüngündeme gelen saldırılar değildir. Yıl-lardır gündemde olan saldırılardır vebunlara karşı ne sendikaların, ne dereformist, oportünist solun bugünekadar tek bir direnişleri yoktur... Kıl-larını bile kıpırdatmamışlardır... 1 Ma-yıslarda mı aklınız başınıza geliyor?Bugüne kadar nerdeydiniz? İşçi sınıfınhangi mücadelesini örgütlediniz? İşçisınıfına yönelik saldırılara karşı hangidirenişleri örgütlediniz?

Sonuç olarak;

1- Taksim dışında söylenen hersöz 1 Mayıs için mücadeleden kaçış-tır.

2- TAKSİM =1 MAYIS DEMEK-TİR! Taksim’den kaçış 1 Mayıs’tankaçıştır.

3- Reformizmin, oportünizmin “heryerde kitlesel ve birleşik 1 Mayıs...”söylemleri Taksim için mücadeledenkaçışın demagojisidir.

4- Taksim’den vazgeçmek,AKP’nin çizdiği statükolara hapsol-maktır. Bir yıl sonra da o alanlara çı-kamamak demektir.

5- Cepheliler; Taksim’i yenidenkazanmak için esas olarak kendi gü-cümüze güvenmek zorundayız. Bugün1 Mayıs için “Taksim” diyenlerinyarın ilk fırsatta çark etmeyecekleriningarantisi yoktur...

6- Biz AKP faşizmine boyun eğ-meyeceğiz ve her koşulda 1 Mayısalanımız için direneceğiz...

7- Halk Cephesi olarak örgütlü ol-duğumuz tüm illerden İstanbul’a ge-lerek Taksim 1 Mayıs alanında olaca-ğız.

Taksim, bedelini kanımızla ödedi-ğimiz 1 Mayıs Alanımızdır.

YAŞASIN 1 MAYISBİJİ YEK GULAN

* Sarı ÖküzOrmanın birinde Aslanlar toplanmış.

“Açlıktan öleceğiz. Maymuna saldırsakağaca kaçıyor; Fillerse fazla büyük. Cey-lanlar hızlı, kuş uçuyor, Ne yapsak” de-mişler.

Bir tanesi “en iyisi, öküzlere saldıralım”demiş. “İri yarı görünüyorlar ama ne pen-çeleri var, ne dişleri diş… Tam dişimizegöre!”

Olur mu? Olur. Hücum!Öküz, öyle yabana atılacak hayvan

değilmiş meğer… Topluca savunma ya-pıyorlar, püskürtüyorlarmış.

Aslanlar “tilkiye danışalım” demiş-ler.

Tilki “beni, öküzlerin yaşadığı zenginotlakların prensi yapın, işinizi hallede-yim…” demiş.

Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzleregitmiş,

“Saygıdeğer öküzler” demiş,“Aslında aslanlar uysaldır, sizi de

çok seviyorlar…

Ama; şu aranızdaki sarı öküz var ya,sarı öküz, işte sorun o… Görünce tahrikoluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarıöküzü, huzur içinde yaşayın! ”

Verivermişler sarı öküzü… Aslanlar da afiyetle yemiş. Bir gün,

iki gün …. Tilki gene gelmiş.“Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar ke-

sildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz” demişVe eklemiş: “ama şu var ya benekli

öküz, benekli öküz, o burada olduğu sü-rece size rahat yüzü yok. Canları çekiyor,verin, kurtulun!”

Öküz heyeti düşünmüş, “otlağın sela-meti için” Teslim etmiş benekli öküzü…

Tilki gene gelmiş.Kuyruğu uzun olanı… Burnu beyaz

olanı… Tombul olanı… Tek tek alıp,gitmiş.

Bir gün… Artık tilki gelmemiş! Doğ-rudan aslan gelmiş. İstediğini almış.

Otların arasında tir tir titreyen, tek tükkalmış öküzler,“keşke sarı öküzü verme-seydik” demişler ama iş işten geçmiş.

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

771 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Halk Cepheliler, 19 ve 20 Nisan'da yayınladıklarıaçıklamalarda, Taksim 1 Mayıs alanı yasağını tanıma-dıklarını, 1 Mayıs'ta Taksim'de olacaklarını ifade etti.

Bahçelievler Halk Cephesi: “Dağılın’ faşizmin ençok sevdiği sözdür. ‘Dağılın yoksa müdahale edeceğiz.’derler ve beklemeye başlar halk düşmanları. Ancak ‘Da-ğılın’ dediklerinde dağılmayan ve hatta birbirine dahada kenetlenen halkı karşılarında gördüklerinde bir korkusalar halk düşmanlarını. Çünkü dağılın denildiğinde da-ğılmayan halk aynı zamanda egemenlere meydan okuyanhalktır. Çünkü dağılmayan halk savaşmak isteyen halktır.Halk düşmanı AKP 1 Mayıs’ ta Taksim’i yasakladığınıaçıkladı. Boşuna sevinmeyin halk düşmanları sizin ya-saklarınız halklarımız nezdinde hükümsüzdür. Tanımıyoruzyasaklarınızı.”

Çayan Halk Cephesi: 1 Mayıs alanı Taksim’dir.Emekçilerin kanıyla kızıla boyanmıştır Taksim alanı.Emekçiler 1 Mayıs’ı yine hak ettikleri gibi kutlamayadevam edecektir. Bu günleri yaklaştırmak için yineTaksim yollarında, yine sokak sokak direnişlerin içindeolacak, emekçilere yasak edilen alanları kazanacağız."

Esenyurt Halk Cephesi, 1 Mayıs Halk Cephesi veSarıgazi Halk Cephesi: "Mehmet Akifler’in elindekitaş bizim elimizdedir şimdi. Siz istediğiniz kadar Taksim’iyasaklayın, istediğiniz kadar güvenlik önlemi alın, 20161 Mayıs'ında da yine Taksim’de olacağız! Elbet bir günsaraylar saltanatlar çöker! Buradan tüm dostlarımızı 1Mayıs Pazar günü yeniden Taksim’i zapt etmeye çağırı-yoruz."

Okmeydanı – Örnektepe Halk Cephesi: “1 Mayısalanı Taksim’dir. Emekçilerin kanıyla kızıla boyanmıştırTaksim alanı. Yıllarca Taksim Alanı’nın emekçilere açıl-ması, 1 Mayıs’ın yasallaşması için kan can bedelimücadele yürütülmüştür. AKP iktidarı demokrasicilikoyunu oynadığı dönemde, mücadelenin kazanımını sankikendisi bahşediyor gibi kullanmak istemiş, bunda başarılıolamayınca da, sokaklarda bombaları kurşunlarıyla kandökmeye devam etmiştir. AKP iktidarı bu kan denizininiçinde boğulacak, emekçiler 1 Mayıs’ı yine hak ettiklerigibi kutlamaya devam edecektir...

Bununla ilgili 17 Nisan'da yapılan açıklamada: “Buülkede yıllardır 1 Mayıs’ta alan tartışması yapılıyor.Emekçi düşmanı bu düzen, emekçilerin bedellerle yarattığı

1 Mayıs’ı unutturmak,unutturamasa da içini bo-şaltmak için uğraştı durdu..Mesele tek başına alanmeselesi değildir. AKP ik-tidarı yönetme gücünüçoktan kaybetmiştir, bunedenle emekçilerin, hal-kın şu ya da bu şekildebir araya gelmesine bir-leşmesine sesini yükselt-mesine tahammül edemi-yor. Bunun en yakın ör-neği Grup Yorum ‘un Ye-nikapı Meydanı’nda yap-mak istediği konseri ya-saklaması oldu. SözdeTaksim Meydanı kutlamaya müsait olmadığı için YenikapıMeydanı kutlamalar için yapılmıştı. Ama işte bir müzikgrubunun konser yapmasına dahi yasak koyuluyor. Nedenyasak koyulur? Çünkü amaç halkın bir araya gelmesini,birleşmesini, tek ses tek yürek olmasını engellemektir.Tek ses tek yürek olmak güç olmak demektir. Taksim’dekutlanan 1 Mayıslar dünyada en kitlesel 1 Mayıs'lardanoldu. Grup Yorum’un düzenlediği “Bağımsız Türkiye”konserleri dünyanın en kitlesel konserleri arasına girdi.

İşte bu nedenle Taksim Meydan’ı dışındaki tartışmalaresas olarak, emekçilerin yararına değil, AKP ve işbirlik-çilerinin yararınadır. (.......)Hayır, ne 1 Mayıs’ı unutacağızne de 1 Mayıs alanı Taksim için verdiğimiz canları…Taksim Meydanı 77’deki şehitlerimizin canları pahasınabize bıraktıkları bir mirastı. Kanları hala orada duruyor.Anıları hala orada duruyor. Ve evet bu yüzden 1 Mayıs’taTaksim’de olacağız." denildi.

Dev-Genç: “… Biz Dev- Genç’liyiz. Parasız eğitim,demokratik okullar isteyen öğrencinin, iki göz kondusununyıkılmaması için direnen yoksul halkımızın, en ağır ko-şullarda, hatta can pahasına çalışıp emeğinin karşılığınıalamayan, evine ekmek götüremeyen emekçinin, işi,emeği ve ekmeği için direnen işçilerin kısacası ezilentüm halkımızın yanı başında olduk direndik. Her 1Mayıs’ta olduğu gibi "İstiyoruz, Yapacağız" kararlılığıve "Sonuna, Sonsuza, Sonuncumuza Kadar" cüretiyleyine Taksim’de barikat başında olacağız. Herkesi 1 Ma-yıs’ta Taksim’e çağırıyoruz”

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK88

Yasaklarınızı Tanımıyoruz !1 Mayıs’ta Taksim’deyiz!

Zulmün Saraylarını Sarsan Depremlerle Geliyoruz...Adaletsizliğe ve Zulme Karşı 1 Mayıs'ta Taksim'deyiz! Kışkırtmalarınız İşe Yaramayacak, 1 Mayıs'ta Taksim'de Olacağız!

Vatanın her tarafını kana boğan faşist iktidar Taksim’i yasaklıyor. Neden? Çünkü kendisinden hesap so-rulmasından korkuyor. Her yıl bir gerekçe üretiyor. Hiçbir gerekçe Taksim alanının işçilerin kanı ilesulanmış bir alan olma özelliğini unutturamaz. O nedenle de hesap soracağımız bir alandır Taksim alanı.

İktidar Taksim alanının mücadele ile kazanılmış olmasını hazmedemediği için 2013 yılında tekraryasaklamıştır. AKP’nin yasağını hiçbir koşulda tanımıyoruz. Taksim 1 Mayıs alanıdır ve öyle kalacaktır.

AKP iktidarının; yönetememe krizini katliamlarla aşmaya çalıştığı günler yaşıyoruz. Hiçbir faşist iktidar,katliamlar olmadan sömürüsünü sürdüremez. Kürdistan’da Kürt halkını katleden AKP, taş üstünde taş bı-rakmazken, şehirlerde evlerimizi basıp halkımızın evlatlarını katletmekte, katillerini korumaktadır.

Her gün; bir mahalle basılıyor ve evlerimize, demokratik kurumlarımıza saldırılıyor. Hiçbir hak talebimiz,adalet talebimiz karşılanmıyor. Tüm demokratik haklarımız iktidar tarafından gasp edilmiş durumda.

15 yıllık AKP iktidarı döneminde, iş katliamlarında ölen işçilerin sayısı 16 bine yakındır. Artık onaryüzer ölüyoruz çalışırken. İş katliamlarında ölenlerimizin kanı, parayla satın alınmak istenirken, patronlaryasalarla koruma altına alınıyor.

İşçi sınıfının bedellerle kazanmış olduğu yüz yıllık hakları birer birer yok ediliyor. Ekonomik sistemtamamen taşeronlaştırılmış durumda. Güvencesiz çalışma, kiralık işçiliği yerleştirecek olan istihdambürolarıyla, kıdem tazminatının fona aktarılmasını sağlayacak yeni yasal düzenlemelerle, çalışanlar içinazgınca bir sömürü sistemi kurumlaştırılıyor. Adeta köle pazarları oluşturulmak isteniyor.

Ormanlarımız, nehirlerimiz, yeşil alanlarımız talan edilerek kapitalistlere ve emperyalist şirketlerepeşkeş çekiliyor. İşte Cerattepe, Akkuyu, Gerze yok edilmek istenen, talan edilmek istenen sadece birkaçörnek. Bu ülkede adalet yok. Adaleti sağlamak için Taksim’de olmalıyız. 1 Mayıs dünyada emekçilerinhesap sorma günüdür.

1 Mayıs; 1856 yılında Avustralya’da taş işçilerinin 8 saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi’ndenparlamento binasına kadar yürümesi ile başlayan bir mücadele günüdür. Kapitalistler; karlarını işçilerinemeğini alabildiğine sömürerek, artı değer elde ederek kazanırlar. İşçiler ise taleplerini kabul ettirmek içinçok bedeller ödemiştir ve haklarını kanları dökülerek kazanmıştır. Faşist iktidarlar; bugün de kapitalizminkarını artırmak için işçilere saldırmaktadır. 1900’lü yıllarda kazanılmış 8 saatlik çalışma sürelerinikaybettikleri gibi, köleleştiriliyorlar da...

Köleleşmemek İçin Taksim’de Olmalıyız!

Taksim alanı hiçbir zaman iktidarların bize lütfettiği bir alan olmamıştır. 1977 1 Mayıs Katliamı’ndakatledilen 37 insanımız; 1989 yılında katledilen Mehmet Akif Dalcı, 1996 1 Mayıs şehitlerimiz ve bugünekadar yüzlerce insanımızın kanının suladığı meydanı yasaklayan yasağı tanımıyoruz.

Emperyalizmin saldırılarına karşı Dünya İşçilerinin Dayanışma ve Kavga Günü 1 Mayıs’ta Taksim Mey-danı’nda Olalım.

Kahrolsun Emperyalizm, Yaşasın Mücadelemiz!

Kahrolsun Faşizm, Yaşasın Mücadelemiz!

1 Mayıs Şehitleri Ölümsüzdür!

Taksim 1 Mayıs Alanıdır Yasaklanamaz!

Taksim Halkındır Yasaklanamaz!

AKP’nin Taksim Yasağını Tanımıyoruz!

http://www.ba gim siz lik-de mok ra sii -cin-halk cep he si.comHalk CephesiHalk Cephesi

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK11 0

1. BÖLÜM

“Günlerin bugün getirdiği baskı,zulüm ve kandır

Elbet bu böyle gitmez, sömürüdevam etmez

Yepyeni bir hayat gelir bizde veher yerde”

İşçilerin, emekçilerin “Birlik, Mü-cadele, Dayanışma Günü” olan 1Mayıs’ın coşkusunu yaşıyoruz birkez daha.

Ve hiç kuşkusuz ülkemizde 1 Ma-yıs deyince akla gelen yer, 1 Mayıs’ın,kavganın kalbinin attığı yer Tak-sim’dir. Taksim 1 Mayıs alanı olarakkazılmıştır beyinlere ve çünkü kaza-nılmıştır dişe diş bir mücadeleyle.Bedeller ödenmiştir Taksim Meydan’ıiçin. Taksim’i kazanmak 1 Mayıs’ıkazanmak olmuştur. 1 Mayıs’lardanvazgeçmemek Taksim’den vazgeç-memek olmuştur...

Taksim’i yıllara yayılan bir mevzisavaşı olarak kazandık. Büyük bir bi-rikim, tarihsel öneme sahip bir mü-cadeledir Taksim mücadelesi...

Taksim 1 Mayıs alanının tarihçesibunun ispatıdır.

Ve işte 2016 1 Mayıs’ında 1 Ma-yıs’ın; birlik, mücadele ve dayanış-manın kalbi yine Taksim’de atacak...Emperyalizm ve oligarşinin düzeniyıkılana kadar da böyle devam edecek.

Taksim, 1 MayısMücadelesi Büyük Bir

Birikim, Tarihsel ÖnemeSahip Bir Mücadeledir

Ülkemizde1 Mayıs ilk olarak 1905yılında, İstanbul’da kutlandı... 1920yılında İstanbul’da işçiler pankartla-rında bağımsızlık şiarıyla 1 Mayısgösterisi duzenlediler... 1921 yılındaişgal kuvvetleri, işbirlikçi Damat Ferit

Paşa hukumeti ile birlikte 1 Mayısgösterilerini yasakladılar.

1 Mayıslar o tarihten sonra artıkhep yasaklarla, faşist baskı ve terörleve yasaklara karşı uzlaşmaz, militandirenişlerle anılacaktır.

1925 yılında çıkan Takrir-i SukunKanunu sonrası artan baskı politikalarısonucunda 1 Mayıslar yaklaşık 50 yılkutlanamaz hale getirildi.

1976 yılında, yani 1 Mayıs yasa-ğından yaklaşık 50 yıl sonra DİSK(Devrimci İşçi Sendikaları Konfede-rasyonu)’in başvurusuyla İstanbul-Taksim Meydanı’nda kitlesel ve coş-kulu bir 1 Mayıs kutlaması yapıldı.

1977 yılı 1 Mayıs’ında 500 binemekçi ile zapt edildi Taksim Mey-dan’ı. Kitlesel 1 Mayıs ve mücadeleninsınıfsal bir karakter taşımaya başlamasıoligarşiyi korkutmakta gecikmedi. Bukorkuyla faşizm 1 Mayıs alanını kanabuladı. Kontrgerillanın planlı katliamısonucu Taksim Meydanı’nda 35 emek-çi katledildi.

1 Mayıs 1977 Katliamı’yla birlikteTaksim Meydanı 1 Mayıs alanı oldu.

Katliamı unutturmamanın, katil-

lerden hesap sormanın, katliama karşımeydan okumanın, adalet ve devrimözleminin adıydı Taksim Meydanı.Bunun için Taksim Meydanı 1 MayısMeydanı oldu.

1978 1 Mayıs’ından sonra Taksim1 Mayıs kutlamalarına kapatıldı. Birkez daha yasaklandı. Faşist devletkendi eliyle tertiplediği katliamı, emek-çilerin karşısına yasağın gerekçesiolarak getirdi.

12 Eylül 1980, faşist cunta ve son-rasındaki sivil faşist ANAP iktidarıdöneminde 1 Mayıslar tümüyle unut-turulmaya çalışıldı. Cuntacılar 1 Mayısbirlik, mücadele, dayanışma gününü“1 Mayıs Bahar Bayramı” olarakkabul ettirmeye zorladılar halka.

1 Mayıs mücadelesi 12 Eylül fa-şizmi ve onun sivil uzantısı ANAPiktidarıyla hesaplaşmanın ifadesiydi.Devrimciler “alanlara” çağırırken,reformistler “salonlara” çağrı yapı-yorlardı. Faşizmle hesaplaşmak ya-saklarını tanımamak, mevzi kazanmak,faşizme geri adım attırmak, korku du-varlarını yıkmak demekti. Bu çatış-manın somutlandığı alan ise Taksim1 Mayıs alanı olacaktı.

Taksim 1 Mayıs AlanıdırTaksim’i Yıllara Yayılan

Bir Mevzi Savaşıyla Kazandık

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

11 11 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

1988 yılında, Taksim yasağındanyaklaşık 10 yıl sonra “1 Mayıs’taAlanlara” denilerek Taksim Meydanızorlandı. ANAP iktidarının polisi kit-leye saldırdı. Saldırıya direnişle cevapverildi.

Reformizm salonlarda kutlamalaryaparken devrimciler bedeller ödeyerekbir kez daha tarih yazıyor, Taksimmevzisini kazanmanın zemini yaratı-yorlardı.

1989 yılında devrimciler 1 Mayısalanını 5 bin yurekle zorladılar. İstiklalCaddesi ve Tarlabaşı yönünden Taksimalanına girilmeye çalışıldı. Kitle henüztoplanmadan polis saldırısı gerçekleşti.Polis bu kez kurşunlarla gaz bomba-larıyla saldırdı. Kurşunlara karşı taşve yurekle çatışanlardan DevrimciSol Guçler’den bir işçi, Mehmet AkifDalcı şehit duştu.

Taksim 1 Mayıs kararlılığı ve ısrarı1990, 1991 yılında da devam ettirildi.

Bu kararlılık sonucu dönemin ik-tidarı 1992 yılında 1 Mayıs’ı yasal-laştırmak zorunda kaldı. Böylece 1Mayıs yeniden kazanılmış oldu.

Ülkemizde 1 Mayıs mücadelesiasla düz bir hat izlemedi.

2004 yılında, yaklaşık 13 yıl sonrayeniden Taksim’e çıkış hedefli iradesavaşı başladı. Saraçhane Meyda-nı’ndaki meşru mitingde bir kez dahaHedef Taksim denildi. Devrimcilerinoluşturduğu Devrimci 1 Mayıs Plat-formu’nun çabalarıyla Taksim’i zap-tetme kararlılığı sürdürüldü.

Faşist AKP iktidarı 1920’lerin Da-mat Feritleri, işgalci güçleri gibi aynıkorkuyla 1 Mayısları, 1 Mayıs mey-danlarını emekçi halklarımıza yasak-ladı. İşbirlikçilik geleneği AKP ile

devam ettiril-di.

Daha bü-yük bir güçleve kitlesellikleTaksim 1 Ma-yıs alanınınzor lanmas ıiçin 3 yıl bek-lemek gereke-cekti. Artıkdoğrudan he-def Taksim’di.2007 1 Ma-yıs’ında “He-def Taksim”

kararlılığı 1 Mayıs alanının kazanıla-cağını işaret ediyordu.

2008 1 Mayıs’ında sokak sokakgerçekleşen çatışma ile Taksim ka-rarlılığı surduruldü. Ancak sendikalarınçatışmadan erken geri çekilmesi, po-lisle devrimcileri ve kitleyi baş başabırakmaları, polisin vahşet derecesin-deki saldırısı nedeniyle 1 Mayıs alanınagirilemedi.

1979 yılında emekçi halkımızayasaklanan Taksim 1 Mayıs Mey-danı’na 30 yıl sonra 2009’da saat-lerce süren çatışmalar sonucundagirildi.

AKP faşizmi coşkun akan halk se-linin karşısında duramıyordu artık.Önünde duramadığı seli kontrolü altınaalmak isteyecekti.

2009 yılında fiili olarak Taksim’egirilirken, 2010 yılında AKP iktidarıTaksim’i halka açtığını açıklamak zo-runda kaldı. Taksim’i kazandıran dev-rimcilerin kararlılığı, uzlaşmaz mü-cadele çizgisi ve şehitler pahasınaödenen bedellerdi.

2011, 2012 1 Mayısları kitleselliğinbüyüdüğü yıllar oldu. Taksim 1 Mayısalanını dolduran yüzbinler, milyonlarAKP faşizmine de meydan okuyorlardı.

2012 1 Mayıs’ı dünyadaki en kit-lesel ikinci 1 Mayıs’ı olarak tarihegeçti. Öne çıkan kitleselliği değildisadece. Esas olarak politik içeriğiydiAKP faşizmini, oligarşiyi ve patronlarıkorkutan. 2010 yılında Taksim’i 1Mayıs alanı olarak halka açan AKPistediği sonucu alamamıştı. 1 MayısTaksim’e izin vererek “demokrasişovu” yapmasının yanında 1 Mayıslarıetkisizleştireceğini düşündü AKP fa-şizmi. Kendisi lütfedip vermiş gibigöstermeye çalıştı. Böylelikle on yıl-lardır süren dişe diş mücadeleyi yoksaymaya çalıştı. Ancak kimi kısmibaşarısı yanında istediği sonucu ya-ratamadı. Tersine 2011, 2012 yılınınpolitik içerikli ve kitlesel karakteri,ipin ucunu kaçırma korkusu nedeniyleAKP faşizmi 2013 yılından itibarenTaksim 1 Mayıs alanını bir kez dahahalkımıza yasakladı. Esasen sadece 1Mayıs Alanı da değil, 2013 yılındanberi AKP tüm meydanları emekçilerefiilen kapatmıştır...

2013 ve 2014 yılında AKP faşiz-minin yasaklarını tanımayan Cephe-li’lerin öncülüğünde halkımız yine 1Mayıs alanına aktı. Şişli’de toplananHalk Cephesi korteji saatlerce Taksim’egirmek için polisle çatıştı.

2015 yılı 1 Mayıs’ında AKP faşizmiİstanbul dışındaki illerden uçaklarlabinlerce polis takviyesi ile 39 bin polis,50’si Taksim’de 20’si İstanbul’un çeşitliyerlerinde 70 TOMA ile Taksim Mey-danı’nı işgal etti. Kadıköy’den Avrupayakasına yapılan vapur seferleri iptaledildi. Metrolar, tramvaylar, finükülersistemi, belediye otobüsleri, metrobüslerçalıştırılmadı. Taksim istikametinegiden tüm yollar trafiğe kapatıldı. Haliçüzerinden Taksim’e geçişi sağlayanGalata Köprüsü’nün ayakları kaldırıldı...Diyarbakır’dan TOMA ve gaz bombasıdesteği alındı.

AKP faşizmi artık tüm halka savaşaçmıştı. Bu savaşı ilan da etmişti.Birbiri ardına çıkan baskı yasaları,faşist terörle halkı sindirmeye yöneldi.

Ancak hiçbir baskı, zulüm direnmeve çatışma geleneğini engelleyemediTaksim ısrarı 2015 yılında da devamettirildi. Devam eden faşizme karşıdirenme, savaşma kararlılığıydı.

Taksim 1 Mayıs Alanı Diplomatik Girişimler, Sağduyulu, İcazetçiPolitikalar ve Faşizmin

Lütfuyla Değil FaşizmleUzlaşmayan Devrimci İrade ile Kazanıldı

“Biz başta vali olmak üzere baş-bakan ve diğer kurum ve kuruluşlarladiplomatik girişimleri sürdüreceğiz.Bu günü barış ve kardeşlik içinde kut-lamak istiyoruz.”

Bu ifadeler uzlaşmacı, icazetçi,patron sendikacılarının söylemleridir.

Faşizme, onun yöneticilerine nekadar “iyi niyetli” olduklarını kanıt-lamaya çalışıyorlar. Amaçlarının ça-tışmak, kavga etmek değil, 1 Mayıs’ıkutlamak olduğunu söylüyorlar. Buanlayışın kendisi baştan itibaren çar-pıktır. Tarihten, yaşananlardan dersalmamaktır. Faşizm gerçeğini yok

saymak, görmek istememektir. 1 Ma-yıs’ın özünden uzaklaşmaktır.

1 Mayıs her şeyden önce mücadelegünüdür.

Kimin kimle mücadelesi?

İşçi ve emekçilerin emek düşman-larına karşı mücadelesi. Ezilenlerinezenlere karşı mücadelesi. Emekçilerinfaşizme karşı mücadelesi. İşçi sınıfınınemperyalist ve yerli tekellere, patron-lara karşı mücadelesi.

Bu Mücadele İdeolojik, Politik, Ekonomik Bir Öz Taşır!

1 Mayıs’ın ülkemizdeki tarihi gös-termiştirki meydanları, 1 Mayıs Taksimalanını emekçilere faşizm vermemiştir.Tersine faşizm emekçilere bu alanlarıyasaklamıştır.

Reformizm, AKP faşizminin 1 Ma-yıs yasaklarını kendi yasalarına (2911sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşleriyasasına) dahi uymuyor diyerek heryıl AİHM’e götürüyor. Faşizmin herdavayı kaybettiği halde yasakları sür-dürmesinden dahi ders almıyor. “Ül-keyi yönetenler suç işliyor” diyerekadeta sızlanıyorlar.

1 Mayıs meydanlarını, Taksim ala-nını kazandıran mahkemeler, diplomasimanevraları değil, devrimci kararlılıkolmuştur. 1 Mayıs alanında somutlanandevrimci irade olmuştur kazandıran.

“Diplomasi” ile, “sağduyu” ile,“icazetle” kazanılan bir alan, Taksimmeydanı olsa dahi kazanılan şeyin 1

Mayıs’ın ruhuyla bir ilgisi yoktur.

Taksim kazanılmış bir mevzidir.Ve Taksim’i kazandıran ısrar, kararlılık,devrimci iradedir. Ödediğimiz bedel-lerdir.

Bir gerçek daha vardı; düzen sen-dikacıları, sarı, devletçi, patron sen-dikacıları kendilerini işçi sınıfının tektemsilcisi göstermeye çalıştılar. Dev-rimcileri, devrimci örgütleri sınıfındışında görmeye, göstermeye gayretettiler. 1 Mayısların tek sahipleri olarakda kendilerini gördüler. Devrimcileriise en iyi niyetle misafir, statülerininsarsıldığı, faşizmle çatışmak zorundakaldıklarında “huzur bozucu”, “pro-vakatör” olarak nitelediler.

1 Mayıslar bunlara rağmen kaza-nıldı. Ve gösterildi ki işçi sınıfınıngerçek ve tek temsilcisi devrimcilerdir.Temsiliyet adı sendika olmakla değil,sınıfın temsilcisi benim demekle değilsınıf için dişe diş mücadele edilerekkazanılıyordu.

Hemen her dönem sözde işçi sını-fının temsilcisi olduğunu söyleyensendikacılar Taksim 1 Mayıs’ında hepgeri planda olmuşlardır. Taksim’i sa-vunmak durumunda kaldıkları noktaişçi sınıfından kopma noktalarıdır kibu noktada zorunlu olarak Taksim’isavunmak zorunda kalmışlardır.

Bu zorunluluğu yaratan da dev-rimcilerin Taksim ısrarıdır. Devrimcipolitikanın Taksim’i kazandıran çiz-gisidir.

(Devam Edecek)

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK1 2

� Biz diyoruz ki; ülkemizin en yoksul mahallesinde ya da Avrupa'nınbaşkentinde, Cepheli ruh hali aynıdır, bizi şekillendiren ideolojimizdir.

� Biz diyoruz ki; "güneş batmayan imparatorluk" İngiltere'ninbaşkenti Londra'da Cepheliler emperyalizmin burjuva demokrasisiyalanını direnerek teşhir ediyorlar.

� Biz diyoruz ki; kapitalizmin gayri meşru çocuğu faşizmdir. Bur-juvazinin kendi çıkarı söz konusu olunca çok övündükleri demokrasilerirafa kaldırılır, faşist yüzleri ortaya çıkar.

� Biz diyoruz ki; ülkemizde veya Avrupa'nın göbeğinde direnentüm Cepheliler’in meşruluğunun kaynağı tarihsel ve siyasal haklılıkla-rıdır.

� Biz diyoruz ki; İngiltere'nin Cephe'ye olan saldırgan politikasıburjuva demokrasisinin gerçek yüzünü gösteriyor. Bu emperyalizminortak politikasıdır. Hedefi devrimcileri teslim alma, yok etmedir,Cepheliler devrimci kimliğe saldırının olduğu her yerde direniyor.

� Biz diyoruz ki; burjuva demokrasileriyle övünen Avrupa bir polisdevletidir. Halkın siyasal hakları kısıtlanmış, polisin yetkileri artırılmıştır.Anti-terör yasaları ile de devrimci demokrat tüm güçleri susturmaktırhedefleri.

� Biz diyoruz ki; Avrupa burjuva demokrasisinin “düşünce özgürlüğü”gibi söylemleri yalandır. Onlar sadece kendi sistemlerini kutsayan, onatemelde itiraz etmeyen düşüncelere özgürlük tanırlar. Güçler dengesielverdiğinde, sömürü sistemini ortadan kaldırmayı amaçlayan her türlüdüşünceye karşı en amansız savaşları ilan etmekten, kan dökmekten deçekinmezler.

� Biz diyoruz ki; saldırının olduğu her yerde direnmeye devamedeceğiz.

BURJUVA DEMOKRASİSİ 400 YILLIK BİR YALANDIR

Biz Diyoruz ki;�

Bu dağlarda silah çat-maya başladığımızda veumudu dağlara taşıdığı-mızda gözlerimize bakangözler hep ağlamaklı.

Bu gözyaşlarının ikinedeni var. Birincisi, “Bi-zimkiler gelmiş, bizim debaşımız artık eğik değil”diye ifade edilen bir gu-rurun ifadesi. Ne çok has-ret kalınmış bize. Ne çokhayal edilmişiz bu dağ-larda. “Gece kapı çalın-dığında, bizimkiler olma-sın? diye kapılarımızı aç-tık hep” diyor bir köylütaraftarımız. Sonra birbaşkası bize uzun uzunbaktıktan sonra “kurbanolam size bu bereler neçok yakışmış” diyerek oda gururlandığını ifadeediyor.

Sonra söylentiler du-yuyoruz. “Bizimkiler gel-miş, orman sorunu da, sı-nır sorunu da, kavga dakalmaz, biter” diye ilçe-deki konuşmalara şahit olunuyor.Halkın adaletimize olan inançları vebize “bizimkiler” deyip kendilerininbir parçası olarak görmeleri bizi gu-rurlandırıyor, duygulandırıyor ve coş-kumuza coşku katıyor. En çok ilgiçeken gerilla kamuflajlarımızla vedisiplinli bir şekilde girdiğimiz köy-lerde karşılayanlar hasretle sarılıpgözlerini ıslatırken, bir hayalmişizgibi bakıyorlar gözlerimize.

Bu dağlarda yine, yeniden mutlakave birgün Cepheliler’i göreceklerinibiliyorlardı. Ama ansızın kapılarınıçalanların bizler olduğunu görünceşaşkınlık başta birçok duyguyu ya-şıyorlar.

Şahanların dağlarda olduğuna ta-nıklık edenler, bu dağlara adaletinbizimle geleceğini de biliyorlar. Dost-

larımız kadar düşmanlarımız da bununfarkında. Bu sebeple düşman geldi-ğimizi duyar duymaz alakasız in-sanları gözaltına alıp, baskı ve terö-rünü hemen hissettiriyor halka. Hal-kımız da bunu çok iyi biliyor, düşmanıiyi tanıyor ve bizden yana kaygıla-nıyor halkımız. “Aman ha” diyor biranamız. “Siz geldiniz, köpekler genedurmaz, operasyon üzerine operasyonyapar. Siz ne zaman gelseniz dahaçok saldırıyorlar bu dağlara.”

Düşman operasyonlarının, saldı-rılarının biz olduğumuzda daha dayoğunlaşacağını bilenler ve daha ev-vel şahit olanların ağlamaları, baştabelirttiğimiz gözyaşlarının ikinci ne-denidir. Taraftarlarımız, bu yörenininsanları, şehitlerimizi bire bir tanı-yanların bir kısmı bize yarının şehitlerigözüyle bakıyorlar. Yarın ölecek olan

evlatlarının arkasındanbakar gibi bakıyorlar bize.Ve öyle sarılıyorlar biz-lere... “Siz çok yaşamı-yorsunuz, yaşatmıyorlarsizi... size yazık” diye te-menni ve kaygılarını ifadeediyorlar. Böyle ifadeedenler üç beş ev belki,ama bu algıları değişmeli.

Birincisi gözyaşları,gururlanmalarının ve ken-dilerini sahipsiz hisset-memelerinin ifadesi. İkin-cisi ise, biz yokken düş-manın başardığı psikolo-jik etkinin ifadesi. Hal-kımızdaki, taraftarlarımız-daki gurur duyma-övün-me ile gözlerimize yarınınşehitleri ya da hemen şehitdüşecekmiş gibi bakma-larındaki duygu bize an-laşılmaz gelmiyor.

Bu bilinç bulanıklığınıanlatacağız, paylaşacağız.Lakin bu algı anlatmaklakırılmıyor yalnızca. Al-

gıları kıracak olan, önyargıları par-çalayacak olan bizim pratiğimiz olu-yor, olacak. “Hayır arkadaş, ölme-yeceğiz. Bu defa eski alışılagelmişideğiştireceğiz. Bize yarının şehitleri,hemen şehit düşecekler gözüyle bak-mayın” diyecek pratiğimiz.

Evet yarının şehidi olabiliriz. Budağlara geldiğimizde, geçmişimizinoktalayıp geldik. Bizim açımızdanşehitlik mutlak bir fiziki ayrılık. Fe-daya geldik.

Biz dağlarda yürüyen, süren sa-vaşın da sonucunun da farkındayız.Ama bu acınılacak ya da yarın şehitolacaklar diye bakmayı gerektirmez.Bize ölecekmişiz gibi bakmak bundanevvelki şehitlerimizi de öldü say-maktır. Öldü mü onlar? Hayır! Bizizişte. Onlar canlandı, kalktılar düş-

DAĞLAR KIZILA KESECEK!

Çayan Gün (Mehmet Ali) Dersim Dağlarındaki İlk Günlerini Anlatıyor:

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK1 4

tükleri topraktan. Biz de kuşanıp on-ların yarınlarına aktık Dersim dağla-rına.

Şimdi atomdan zor parçalananönyargıları kırma zamanı geldi. Dahaevvel uğramadığımız köyler var. Bu-ralara faaliyet anlamında Cephemizibiz taşıyoruz. Kimi köylerde İstan-bul’dan, Almanya’dan gelenler var.“Eskiden sizinkiler buralara gelmezdi”diyenler var. “Sizinkileri bu köydehiç görmedik daha önce” diyenlerde. Bizler de artık her yerde olacağı-mızı, her yere ulaşacağımızı uzunuzun anlatıyoruz onlara.

Kimi evlerde ilk karşılaşma olduğuiçin aralarında Zazaca konuşup “Bun-lar TİM olmasınlar” diyorlar. Biz dehemen sohbete Zazaca devam edi-yoruz. Bu bir nebze rahatlatsa da,,düşmanın Dersim’de her türlü yön-temi kullanması onların da yeni gör-dükleri gerillalara temkinli yaklaş-malarına neden oluyor.

Başka bir köylü gelip sohbete ka-tılıyor. “Yaw, nina Dev-Sol’ciyi, do-mani mao ha” diyor. Herkes rahatlıyorve bizi daha iyi tanımaya başlıyorlar.Halk kendi çocuklarının güveninihissediyor ve bağrına basıyor. Yinegelmemiz için defalarca ısrar ediyorlar.

Gittiğimiz bir başka köyde ihti-yacımızı toplamak için evleri gezi-yoruz. Kapının önünde sokak lam-basının ışığı altında oturan teyzeler,yaşlı anneler ve bir amca sohbet edi-yorlar.

Yine bir teyze “ma siz o Saban-cı’yı vurdunuz, bu Tayyip’i niye vur-muyorsunuz?” diye söylenirken, bi-zimle birlikte herkes gülmeye başlıyorteyzeye. Bununla ilgili sohbetlerimiziyapıyor, ayrılıyoruz.

Gecenin karanlığında köyün ışık-larından yıldızlar gibi uzaklaşırkenbir patikaya oturup “bu bizim halkgerçeğimiz, madem her şey onlar veonların zaferi için, maceramızda sa-dece onların yeri var madem, çetrefillideğil, anlaşılmaz değil bu halk” di-yoruz.

Bizi yeni tanıyıp etrafımızda per-vane olanların fedakarlığı ile tanıyanama tedirgin olanların duyguları hal-kımızın gerçekliğinin ifadesi.

Onların korkularını ve gururlarını,

kaygılarını ve özlemlerini, sevinçlerinive üzüntülerini biz de somutladıklarıama sadece “dağlarda gezen nitelikli,delikanlı, cesur, adaletli ve iyi ço-cuklar” duygularını ve ifadelerini ile-riye taşımak gerektiğini biliyoruz.Burada oluşumuzu, dağlardaki ısra-rımızı, düşmandan hesap sorma cü-retimizi nedenleri ile birlikte bir bütünolarak “bu güzel ve iyi, cesur çocuk-lar” tanımının yanına koymalıyız.

(……..)Bu dağlarda gezip delikanlı, iyi

bireyler olmak değil derdimiz, bizburaya kurtuluşun yolunu göstermeye,devrimi örgütlemeye geldik.

Bu somut adımlarımızı büyüttükçehalkımızın ve partimizin beklentileriniörgütlediğimizde hayata ve savaşayön veren bir pratiğin fırtınaları ola-cağız. İşte o zaman umut yayılıp dörtköşesine Dersim’in ve Anadolu’nundağlarının her yanı kızıla kesecek vehayatı örgütlüyor olacağız.

GELDİK İŞTE! Çıkacağız dedik bir kere. Sevda-

lımız olan bu dağların doruklarındasilah çatacağız dedik. İşte dorukla-rından bakıyoruz hayata şimdi.

Bu yılların hasreti idi. Yıllarınözlemiydi. Bir de şehitlerimizin ema-netiydi. Devraldığımız bu bayrakdaha bir onurla dalgalanacak şimdidağlarımızın dört bir yanında.

Geldik işte. Dersim’de olmak,dağlarda olmak, şehitlerimizin kan-larının döküldüğü bu topraklarda ye-şermek çok onur verici bir şey. Buradasilah kuşanan, düşmana kinini bileyenbizlerin en büyük gücü, onları yanındahissetmek oluyor.

Kışın soğukta, yazın sıcakta bu-nalıp sızlanacakken patikalarda, onlartutuyor elimizden. En tehlikeli yerlerionların gözleri ile süzerek geçiyoruz.Zemheride bizi zinde tutan onlarınkahramanlıkları. Parkaya, bota gerekyok. Eski bir çul yeter; onlara layıkolma, halkımıza layık olma hissi ısı-tıyor yüreklerimizi, içimizi.

Biz onlarla iç içeyiz. Biz şehitle-rimiz için değil yalnızca, onlarlaçıktık dağlara. Biz bu dağlarda filiz-lenen filizlerin ta kendisiyiz. Artıkşehitlerimiz kalkıp doğruldular me-

zarlarından. Ve hesap soruyorlar. Gez,göz, arpacıktan bakan onlar. Tetiğebasan parmak onların. Yüreğimiz çiftçatal, biri onların. Tabi tek başınadağlara çıkmak yeterli değil. Buradabulunmak, dağların her bir karışınıgezmek de pek bir şey ifade etmiyor.Buraya geldiğimizde hedeflerimizdağlara ulaşmak değildi sadece. Bugerilla birliğinin neyi ifade ettiğini,birliğin birlik olarak hedefleri ve tektek kişilerin de hedefleri dünyadakimisyonumuza göre ele alındı.

Bu yüzden dağlara gerillayı çı-karmak, yaymak ülkemizin dağlarınabir kıvılcım olacağını da bilince çı-kararak adımladık patikaları. “İşteçıktık” demek için değil tek başınaburada oluşumuz. Her şeyden öncesiyasi ve politik hedeflerimizdir ön-celiğimiz.

Dünyadaki misyonumuzun far-kındayız. Partimizin “bir tek biz kal-dık” deyişi çok önemli bir tespit.

Neredeyse dünyada M-L anlaşıylasavaşan, iktidar hedefi olan örgütkalmadı. Savaşı, ezilen halklar nez-dinde küçümsenmeyecek ve hatta de-ğerli olan örgütler teslimiyete eş değeruzlaşmalar içerisindeler.

Bütün bunların bir yanı böyleyken,bir yanı da biz Anadolu’da emperya-lizmin kalelerinde patlıyoruz. Bu se-beple kavganın ustalarını ödüllerleanıyor ve arıyor ABD.

Oligarşi “bir siz kaldınız” deyipçaresizliğini itiraf ederek her alandasoluk aldırmamaya çalışıyor bize.

Saldırılarının da iki temel amacıvar. Bir, meşrebi hafifleyenler gibidüzenin kulvarına çekmek. İki tama-men hayatın her alanında imha. Bi-rincisinde dünya yıkılsa da imkanıolmadığı konusunda hem fikiriz düş-manla. İkincisinde ise bizimle birliktederya olan bu halkı yok etmeliler.Bunun da imkanı olmadığından düş-manın işi zor ve sonu da belli. Buyüzden katliamları ve pervasızlıklarıanlaşılır. İşte böylesi bir cendere deyeni bir alan yeni bir soluk oluyoruzdevrime. Teslimiyetin ve icazetin kolgezdiği dünyamızda biz “dağlara,dağlara” diyoruz.

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

11 51 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Halkın Adaleti OlmakFedadır

Sahip olduğun düzene ait tümimkanları bir kenara itip, zulmü dur-durmak için kuşça canını mevziyeserebilmektir. Düzenin hiçbir statü-sünü, statükosunu kabul etmemek,baş eğmemektir.

Halkın adaleti olmak umuttur.Yarına, hesap sormaya dair umut.Bu umudu Halk Cepheliler’in göz-lerinde buluyor. Teslimiyetin uzlaş-manın olduğu süreçte “Biz burayadönmeye değil ölmeye geldik” şia-rıyla yürüyen Mahirler’in sesinde...Bu umutla Cephe’nin yaptığı her ey-lem halka moral veriyor.

Halkın Adaleti OlmakMilitan, Kararlı BirMücadele Vermektir

30 Mart 1972’de Kızıldere’de ku-şatılan Mahir ve yoldaşlarının işaretettiği yolda Şafaklar, Berna ve Çiğ-demler gibi inançla yürüyebilmektir.Bugün kişiliğimizde böylesine güçlübir gelenek, savaşçılık böylesinegüçlü bir hale geldiyse bunun kaynağıtarihimizde gösterilen militan mü-cadele ruhudur. Tarih bu gelenekleri,bu ruhu başarıyla taşıdığı için olumlubirçok örneği yaşadı. Emperyalizminkatliamlarına feda ile cevap verenAlişanlar, F Tipi hücrelerde düşün-

cemizi yok etmeye ça-lışan düşmana karşı bü-yük bir iradeyle direnen122’ler, Berkin’in ka-tillerinin hesap vermesiiçin savcı Mehmet SelimKiraz’ı cezalandıran Şa-faklar; Dilek’in, Ferit’in,Berkin’in hesabı için on-

larca katil sürüsünün karşısına dimdikçıkan, adalet namlularını konuşturanÇiğdem ve Bernalar...

Halkın Adaleti OlmakSevgi ve Nefrettir

Halk ve vatan sevgisiyle yoldaşaduyulan sevgi ile en önde ipi göğüs-lemektir. Yoldaşlarının hesabını sor-mak için Vatan emniyetine tek başınagiden Elif’in sevgisidir. Dilek’in he-sabı için çatışarak şehit düşen Çiğdemve Berna’nın cüretidir. Yoldaşlarıiçin kendini feda eden ve “Düşman-sınız siz düşman” diyen Fidan’ın öf-

kesidir. Melek’e olan sevdasını kav-gaya katık eden Muharrem’in eyle-midir. “Halkımız sizi çok seviyoruz”diyen Şafaklar’ın, Çiğdem ve Ber-nalar’ın cüreti, fedakarlığıdır. Buyüzden halk çocukları, halk savaş-çılarını “Biz de sizi çok seviyoruz”diyerek korkusuzca sahipleniyor. Ço-cuklarına Mahir, Hüseyin, Ulaş, Şa-fak, Bahtiyar ismini veriyor.

Halkın Adaleti OlmakSavaş Çağrısıdır, HesapSorma Cüretidir

Bizim eylemlerimiz sosyalizmbayrağını çekinerek taşıyan iddiasız,inançsız bırakılmış sola, umutsuzluğaterk edilmiş halka, savaşma gücü,morali, coşkusu veriyor. Kızıldere’dekerpiç evden Çağlayan Adliyesi’ne,Gazi Sokak’a kadar yükselen adaletsavaşçılarının sesi Amerika, İtalya,Filistin’de, tüm dünyada yankılanıyor.Eşine ender rastlanır yiğitlikleri Cep-

Şafak ve ÇiğdemlerMahirler’in Tohumlarıyla Doğdu,

Yeni Şafaklar daBu Tohumla Doğacak!

KIZILDERE ANADOLU İHTİLALİ’NE

ÇAĞRIDIR!4. BÖLÜM

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK1 6

heliler düşmanla çarpışarak yaratı-yor.

Bugün halkın güvenini, adaletözlemini karşılayacak savaşçı ruhlakuşanmalıyız. Adalet için mücadeleetmeyi ve gerektiğinde hesap sormayıhalklaştırmalıyız. Adalet bizim halkıörgütlemede, savaştırmada en güçlütalebimizdir. Halkın ihtiyacına cevapverecek, bu direniş içinde halkı biraraya getirecek, öfkesini örgütleyecek,mücadeleye katacaktır. Sorduğumuzher hesap halkın adaletini sağlayanher eylemimiz bir cephe oluşturma-mızı sağlayacaktır.

Şehitlerimizin canlarını en öndevererek yaptıkları savaş çağrısını bizde, halkta cevap bulacağı örgütlen-meler yapmalıyız. İbrahim Çuhadargibi kendi şehitliğimizi örgütlemeli,savaşçı kimliği kazanmalıyız. Em-peryalistler ve vatan hainleri halkınadaletinin gücünü anlayamazlar. Bukuvvet dev bir kuvvettir. Ve zaferhalkın adaletinin ellerinde kazanıla-caktır.

Mahirler’den Şafaklar’a,Çiğdem ve Bernalar’aAdalet İçin Savaşıyoruz!Dilek ve Berkin İçinAdalet YürüyüşümüzSürüyor!

Kızıldere, Çiftehavuzlar, Balkıca,

Çağlayan... adalet savaşımız 44 yıldırkesintisiz sürüyor. Kızıldere destanıyazılırken doğmamış olan Şafaklar,Bernalar Mahir’in silahını kuşanarakhesap soruyor. Mahir Şafak’ta hayatbuluyor, Çiğdem ve Berna Mahir-leştikçe Mahirler’in ölümsüzlüğünübir kez daha gösteriyor. Kızıldereaynı zamanda bir gelenektir. Bu ge-lenek Cepheliler’le sürüyor. Mahir’insavaş çağrısı Şafak’ta, Berna’da yan-kılandı; Şafak ve Berna, Mahir ol-dular. Mahir olmak cüretli olmak,teslim olmamaktır, adaletsizliğe bo-yun eğmemektir.

14 yaşında gaz kapsülüyle vuru-lup, 15’inde komada 16 kilo olarakşehit düşen Berkin hesap sorma bi-lincimizin sembolüdür.

Berkin’in ÇağrısıŞafak’ta Yankılandı

Berkin 269 gün boyunca gün günerirken yoldaşları bir an dahi boşdurmadı. Her anı eylemle dolu 269gün sonunda 11 Mart 2014’te Berkin3 milyon insanın omzunda toprağaverildi. 3 milyon insan adaletsizliğekarşı, Berkin’in katillerine olan öf-keyle “Hırsız, katil AKP” diye hay-kırdı. Bu çağrı 3 milyonun Şafaklariçin yaptığı çağrıydı. Şafaklar buçağrı ile Mahirler’den devraldığımızsilahı kuşandı. 269 gün Şafak veBahtiyar Berkin’le uyudu, Berkin’le

kalktı, her anı Berkin’le yaşadı.Adalet yoksa hayat yoktur.

Şafaklar adaletin olmadığı yerdehalkın adaletini uygulamak içinyürüdüler zulmün saraylarına.Onlar Dev-Genç’li idi. Dev-Genç’in öfkesiyle adalet özlemibüyüdü, adalet savaşçısı oldu-lar.

Ölerek Yenilgiyi ZafereDönüştüren Cephelilerdir

Mahir Türkiye devrim yolunuçizerek yeni bir yol açtı. Sömürü,talan ve adaletsizlikle dolu birdüzeni yok etmenin tek yolu si-lahlı mücadeledir. “Halklarınkurtuluşu savaştan, savaşmaktangeçiyor” dedi Mahir ve kuşandısilahını. Yeni ve adaletli bir düzen

için şiddet zorunluluktur. Devrimcişiddet adaletin kendisidir. Bu müca-delede adaleti sağlamak için Mahir-ler’in Kızıldere’de çarpıştıkları gibibugün Şafak ve Bahtiyarlar, Çiğdemve Bernalar adalet için çarpışıyorlar.Dayımız’dan bugünümüze onun veMahir’in yolu her daim zaferin yoluoldu.

“Eğer bugün burada kendi canı-mızı düşünürsek, şehirlerde birerbirer ardımızdan teslim olacaklardır,ta ki Hellas’ın tümü düşene kadar.Ama biz onurla yenilgiyi zafere dönüştüreceğiz. Hayatlarımızı feda ede-rek müttefiklerimizin ve geride bı-raktıklarımızın kardeşlerimizin kalp-lerine cesaret tohumları ekeceğiz”(Ateş Geçitleri, syf:358)

Tarih feda ruhuyla teslim olmayanSpartalılar gibi Mahirler’i, Şafaklar’ıyarattı. “Teslim ol” çağrılarına Kı-zıldere’de Mahirler’den öğrendiklerigibi cevap verdiler silahlarıyla! Berkinadaletsizliğin sembolüydü. Ardındanevini kirli postallara ezdirmeyenDilek şehit düştü. Dilek’in katiliYüksel Moğultay oligarşinin mah-kemelerinde göstermelik yargılama-larla tutuksuz elini kolunu sallayarak,yeni katliamlar için talimat bekliyor.Berkin ve Dilek’i katledenler Şafakve Bahtiyar’ın, Çiğdem ve Berna’nınçağrısına uyacak milyonlar olduğunubiliyor. Bu yüzden halka pervasızcasaldırıyor katlediyor. Adalet yürü-yüşümüzü durdurmaya çalışıyor.

Adalet YürüyüşümüzAdaleti Sağlayana DekSürecek

Mahir’in başlattığı devrim yürü-yüşü, bugün düşmanın sonunu geti-recek adalet yürüyüşümüzdür. Buyürüyüşe 7’den 70’e herkes katıla-cak.

Şafak ve Çiğdemler Mahirler’intohumlarıyla doğdu, yeni Şafaklarda bu tohumla doğacak. Anadoluhalkının toprağı bereketlidir. Topra-ğında cüret, kararlılık, isyan ve direnişvardır. Berkin için toprağa düşenadalet savaşçıları bu güçlü topraktabirer tohumdur. Filizleri yeni savaş-çıları yetiştirecektir.

Halk düşmanları galoş giymeyip

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

1 71 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Dilek’i katlettiler ama Anadolutopraklarında yetişen yeni Bernave Çiğdemler onlara kefen giydir-mek için yine gelecekler. Adaletsizyaşanmaz. Adalet için yaşıyor, adaletiçin savaşıyoruz. 46 yıldır adalet-sizliğe sömürüye karşı yendik yenildikama silahlarımızı elimizden düşür-medik.

Adalet İçin SavaşmakZorunluluktur

Bu ülkelerde adalet için savaşmakyaşam hakkını savunmaktır. Analarıngözyaşlarını dindirmek, evlatlarımızınhesabını sormak için savaşmaktan,direnmekten başka yol yoktur.

600 gün boyunca yapmadığımızeylem kalmadı. Gözaltına alındık,işkence gördük tutuklandık. Sabrı-mızın son damlasıydı savcının kafa-sına dayanan kurşun. Mahir silahınıkuşanan Şafak ve Bahtiyarla adaletolduk.

Dilek’in katilini tutuklayın dedik.Adalet için açtığımız çadırları birgünde 22 defa söktüler yeniden açtık.Berna’nın elde silah katil sürüsününpeşinde koşuşu sabrımızın, öfkemizinen son noktasıydı. Adaleti sağlamakiçin silaha sarılıyoruz. Mahirler’inçizdiği yolda gerçek kurtuluş silahlımücadeleden geçiyor. Adaleti sağ-layana dek silah seslerimiz de devrimyürüyüşümüz de durmayacak.

Kızıldere’den Bugünlere44 Yıldır AdaletYürüyüşümüzüSürdürüyoruz...Kızıldere AdaletsizliklerinOlduğu Her Yerdir

Denizler idam sehpasında “TamBağımsız Türkiye” sloganını hay-kırdıklarında Mahirler Kızıldere’denDenizler için adalet oldular. Deniz-lerin idamlarını engellemek için kendihayatlarını ortaya koyarak adalet mü-cadelesinin yolunu çizdiler.

Ezen ve ezilen sınıfın olduğu birdünyada, açlık, yoksulluk, işsizlik,yozlaşmanın olduğu bir dünyada ada-let olmaz. Tüm bunların nedeni em-peryalizmin sömürü politikaları, fa-şizmin baskı ve katliam yasalarıdır.

Yaşadığımız gerçekler halkların kur-tuluşunu isteyen, adalet isteyen her-kese silahlı mücadelenin yolunu çizer.Zora zorla karşılık vermek sınıf mü-cadelesinin en temel yasasıdır. Sa-vaşımız silahlı propaganda temelindegelişen adalet ve kurtuluş savaşıdır.

46 yıldır iktidar iddiasıyla halkaadalet taşımaya devam ediyoruz. Sö-mürü ve zulüm düzeninin varlığı,adalet savaşımızı zorunlu kılmaktadır.M-L bir perspektifle sömürü düzeninideğiştirmek istiyoruz. Savaşımız hermilliyetten, her mezhepten ve inanç-tan halkımızın adalet ve onurlu biryaşam savaşıdır.

Ülkemizdeki faşizm gerçeği herdönem silahlı mücadelenin kurtuluşagiden adaleti sağlayacak yol olduğunubize gösterdi.

1978 faşizminin halkın üzerindeterör estirdiği, kayıpların, katliamların,açlığın, yoksulluğun her zamankindenfazla olduğu bir dönemde Dayı “dev-rimci adaletimizi bugünden göster-meliyiz” diyerek yola çıktı. Bu ge-leneği elbette Mahirler’den devral-mıştı. Nedir devrimci adaletimiz?Oligarşinin adaletsizliği karşısında,emekçi halkın çıkarlarını kollayan,adil, milyonların vicdanında meşru,düzenin pespaye adalet anlayışınaalternatif, gerçek adalettir. Mahir-ler’den Dayı’ya, Dayı’dan günümüzeadalet arayışımızdan sapmadık. Düş-man dahi adalet anlayışımızı kabuletmek zorunda kalmıştır. Bunu sağ-layan bizim pratiğimizdir. Dayı Ku-ruluş Kongresi’nde; “... Devrimcilerkoşulları ne olursa olsun devrimciadalet karşısındaki hassaslıklarınıgösterebilmelidir.”demiştir. Bu has-saslıklar adalet ve hesap sormadahedefin net, doğru olmasıdır. Halkaumut düşmana korku vermelidir.Adalet savaşımız devrimin yolunuaçan olmalıdır.

Tarihimizde adalet savaşının birçokörneği vardır. Mehmet Akif Dalcı’nınkatili Kazım Çakmak’ın cezalandı-rılması, Kürdistan kasapları TemelCingöz ve Hulusi Sayın’ın cezalan-dırılması, Sabancı Center’ın 22. ka-tında Sabancılar’ı bulan adalet Kı-zıldere’den bugüne taşınan bugündeŞafaklar ve Çiğdemler’le gelişen ada-

let anlayışımızdır. Bu tarih Cepheli-ler’e aittir. En dar eylemlerimizdenen kitlesel adalet eylemlerimize kadarhalk tarafından sahiplenilmiş, güvenoluşturmuş eylemlerdir.

Adalet AnlayışımızıTartışılmaz Kılanİdeolojimizdir

Biz bu toprakların kucağına doğ-duk. Bu toprakların isyan tarihindeBedreddinler’den, Baba İshaklar’danSabolar’a kadar adalet savaşının izlerigörünür. Cepheliler olarak 46 yıllıktarihimizde şaşmaz M-L ideolojiyleülkemiz ve dünya halklarına umutolduk. Sosyalizm bayrağını tek başınataşıma onurunu ideolojik gücümüzeborçluyuz. Aynı şekilde devrimciadaletimizi de halklar nezdinde tar-tışılmaz kılan ideolojimizdir. Opor-tünizm bugün devrimci değil, siviltoplumcu bir anlayışla hareket et-mektedir. Düzen içi düşünceleri dev-rimci saflara yerleştirirken biz ada-letimizin temeli M-L ideolojiyi herkuşatma ve saldırıda savunduk.

46 yıldır Mahir’in Kızıldere’dehesap sorma bilinciyle savaşıyoruz.Biz, bizim olanı; vatanımızı, emeği-mizi, alınterimizi, özgürlüğümüzüalana kadar, dökülen kanlarımızınhesabını sorana kadar savaşacağız.

Hareket tarihimizde, pratiğimizdesadece silahlı eylemlerimizle adaletideğil, ideolojik olarak yaşama şekilveren devrimci pratiğimizle de adaletitemsil ediyoruz. Dayı bu anlayışı;“Herkesten çok çalışmayan, başarmatutkusunda ısrarcı olmayan yöneticibaşkalarından aynı şeyleri isteyemez,istememelidir” sözleriyle ifade ediyor.Bu adalettir.

Bu adalet anlayışı Kızıldere’yedayanır. Dayı’yla büyür, yeni insandavücut bulur. Bu bizim gücümüz vemoral kaynağımızdır.

Kızıldere adaletsizliğin olduğuher yerdir. Dünümüze ve bugünümüzebaktığımızda göreceğiz.

Maltepe’de Sibel’i korurken,Commer’in arabası yakılırken, bugünÇuhadar’ın feda bilincinde, Elif Sul-tan’ın çapraz koşusunda, Çiğdem veBerna’nın cüretinde o adaleti görü-rüz.

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK11 8

Adalet yürüyüşümüzün meşruluğuve kararlılığıyla cesaret ve cüretibayraklaştıracağız. İntikam ve adaletbirbirini tamamlayan kavramlardır.Sorulmadık hesap bırakmayacağız.

Bu savaş haklıyla haksızın sava-şıdır. Adalet terazisini tutan güç haklıolmanın gücüdür. Bu gücü ideolojimizve uzlaşmazlığımızla büyüteceğiz.

Lenin “ekmek için savaşım, sos-yalizm için savaşımdır” der. Ekmekve adalet arayışının örgütlendiği oran-da varacağı sonuç tarihsel olaraksosyalizmdir. 46 yıldır bu yürüyüşüsosyalizm için yürüyoruz. Sosyalizmiçin adalet bayrağını taşıyoruz. Bununiçin bize gerekli olan “Silah! Silah!Silahtır!” Silahlanıp savaşalım.

Teslimiyete KarşıKızıldere’nin Yolundaİktidara Yürüyoruz!

“Alnımızda dalgalanan bayraklaradına

Bayraklarda yaşayan ölümsüzlükadına

Durmak yok bu koşudaTeslim olmak yokAğıt yok dilimizde Dizlerde titreme yokKaç güneş sönerse sönsün içi-

mizdeHep aydınlıkta yakalayacağız ölü-

Ya şafak sökerken ya güneşyükselirken

Sizin sesinizle duyup sizihaykıracağız

Biz kazanacağız!Biz kazanacağız!”(Adnan Yücel)İlk ateş yakıldı 1972’de.

Teslimiyeti yere çalan On’larınkanıyla çağladı Parti-Cephe.Parti-Cephe’yi bugünlere taşı-yan teslim olmama geleneği-mizdir. 71’de Maltepe’de teslimolmayıp çatışan Hüseyin Ce-vahir ve Mahir Çayan açtı yolu.Mahir, Cevahir’i yüreğine gö-müp savaşı büyütmeye devamediyordu. Kızıldere’de ise busavaşın manifestosu yazıldı.

Parti-Cephe’nin rotası 70’ler-de Mahir ve THKP-C ile birlikteçizildi. Teslim olmama geleneği

o günlerde yaratılıyordu. Bu direniştarihimizin ilk halkalarını oluşturdu.Kızıldere’yle artık aydınlanan yolDayımız ve kahraman şehitlerimizlehalkların kurtuluş savaşını örgütle-meye devam ediyor.

Teslim olmama geleneği; 80’lerdeEylül karanlığında tek başına verilenmücadele, 84’te özgür tutsaklık ge-leneğini yaratan açlık grevleri ölümorucu direnişimiz, 90’larda dalgalananorak-çekiçli bayrağımız Kızıldere’denbu yana Parti-Cephe’de somutlandı.Büyük direnişle F Tipi-Tecrit saldı-rısına teslim olmadık. Şimdi de ErdalDalgıç ve Elif Şafak Bahtiyarlar’la,Çiğdem ve Bernalar’la bu geleneksürüyor, yenilerini yaratıyoruz.

Teslim OlmamaGeleneğimizMahirler’den Bu YanaÇiğdem ve Bernalar’aUlaştı, Halklaştı!

Bugün emperyalizm tüm dünyahalklarına azgınca saldırıyor ve teslimalmak istiyor. Anadolu’da ve Orta-doğu’da terör estiriyor. Emperyalizmve oligarşi direnen halkları teslimalmak için karşılarındaki tek güçolan devrimcilere karşı teslim alma,infaz, imha politikalarıyla saldırıyor.

Kürt halkı direniyor; Kürt milli-

yetçi hareket masaya oturma çağrısıyaparken Kürt halkı direniyor. GünayÖzarslan onu teslim almak isteyenlereKızıldere ruhuyla direndi. Cephe’ninteslim olmama geleneğiyle katillerecevap verdi. Dilek Doğan evine kirlipostallarla girenlere teslim olmadı.Zehra Öncüler, Hatice Aşıklar em-peryalizm ve faşizmin tüm saldırıla-rına karşı Kızıldere mirasıyla “Teslimolmayacağız!” dediler.

Teslim OlmamaGeleneğimiz İktidarİddiamızdır

Devrimci Halk İktidarı için sa-vaşıyoruz. Bu savaşta ara yol yoktur.Ya teslim olacaksın, ya direneceksin.Bu inançla yaptığımız her şeyin düş-manı yok etmek üzerine olduğunu,devrime hizmet ettiğini biliyoruz.Bu güvenle kan can pahasına uzlaş-mıyor, teslim olmuyoruz.

İktidar iddiamız ise pratiğimizdesomutlanır. Yaptığımız en ufak birişten aldığımız bir sorumluluğa kadariktidar iddiası, devrimin çıkarı diyedüşünmeliyiz.

“Teslimiyet ve direnmek; bu ikikelime çok yeteneklidir, çok saftırlarama kimse onları kandıramaz. Çıp-laktır ikisi de kimse giydiremez, süs-leyemez onları. Çok yaşlıdırlar, ri-vayete göre insanlığın varoluşu ilebirlikte anılırlar. Önce doğaya, sonrasınıflara karşı varlıklarını sürdür-müşlerdir ve insanın insanı sömürmesibitene kadar varlıklarını sürdürecekgibi görünüyorlar. Saatlerce kalka-madığımız masanın başında, aslolandirenmektir. Bazen açlıkla bazen kur-şun ile bazen yazı ile hep inançla di-renmek.” (Öğretmenimiz)

Yaptığımız her işte savaşı, diren-işleri örgütlerken, koşullara ve düş-mana teslim olmamayı ne kadar iç-selleştirirsek o kadar çabuk yürürüz.Her devrimcinin görevi Kızıldere’denbu yana yaratılan teslim olmama ge-leneğimizle halkımızı savaştırmak,iktidar yürüyüşümüzü hızlandırmaktır.İktidar iddiamızı emperyalizme vefaşizme teslim olmayarak büyütüyor,Elif Şafak Bahtiyar’la, Çiğdem veBernalar’la direnişi örgütlüyoruz.

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

1 91 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

YÜRÜYÜŞ: Dev-Genç milisleriolarak Çağlayan Adliyesi’ne bir ey-lem gerçekleştirdiğinizi haberlerdenokuduk. Burjuva basın ise eylemedair tek bir kelime bile yazmadı.Bunun üzerine biz de sizinle hembu eyleme dair hem de milis faali-yetlerine dair röportaj yapmak iste-dik.

Öncelikle Çağlayan Adliyesi’ne nedeneylem gerçekleştirdiniz?

Genel itibariyle adliyeler düzenindevamının sağlanması noktasındakilit bir öneme sahip.

Hazırlanan iddianamelerden, gö-rülen mahkemelere kadar hepsi halkınmücadelesini bastırmak, burjuvazininçıkarlarını ise açıktan korumak içinyapılmaktadır. Ayrıca biz, ülkemizdekiadaletsizliği teşhir etmek için büyükbir çabayla çalışıyoruz.

Çekilen ajitasyondan yapılan basınaçıklamasına, savaşçıla-rımızın eylemlerine kadarhepsi bu muhtevada. Milisgrubumuzla, yoldaşları-mızın işkence gördüğü,tutuklandığı, türlü adalet-sizliğe maruz kaldığı Çağ-layan Adliyesi’ne böylebir eylemi gerçekleştir-meyi kararlaştırdık.

YÜRÜYÜŞ: Eylem ön-cesi ve sonrasında neler

hissettiniz? Tam bir yıl sonra Şafakve Bahtiyarlar’ı Çağlayan Adliyesi’nibir kez daha vurarak anmış oldunuz.Bu sizde nasıl bir duygu yarattı?

Eylem öncesinde inanılmaz he-yecanlıydık. Açıkçası tedirginlik devardı. Ama ne için yaptığımızı dü-şündükçe tedirginliğin üstesindengeldik. Zaten bir noktadan sonra ak-lımızda olan tek şey hedefti. Eylemsonrasında ise ilk anda hissettiğimizheyecan kadar yoğun bir mutlulukhissettik. Şafak ve Bahtiyar’ın yaptığıeyleme, bir yıl sonra, küçücük deolsa, bir selam göndermek bizi çokmutlu etti.

YÜRÜYÜŞ: Milis kimdir peki?

Bizce milis; halkın ve yoldaşla-rının güvenliğini alan, propagandayapan, hesap sorucu eylemler ger-çekleştiren halkın örgütlü evlatlarıdır.Bizim alanımızda milis öğrencidir.

Okulunu bitirmiş ama mesleğini ser-gileyemeyen işsiz gençliktir.

YÜRÜYÜŞ: Eylem anına dair kısabir bilgilendirme yapabilir misinizbize?

Eylem bölgemizi iyi biliyorduk.Eylem alanına yaklaşınca son hazır-lıklarımızı yaptık. Malzemelerimiziçıkartıp hazır hale geldik. Sonra adli-yeye doğru koşmaya başladık, yak-laşınca birimiz molotofu yakıp sallayıpattı. Diğerimiz de iki adet işaret fişeğiniard arda adliyeye doğru attı. Sonragüvenliğimizi alarak çekileceğimizbölgeye ilerledik. Eylemi başarıylagerçekleştirmiştik.

YÜRÜYÜŞ: Dev-GençMilislerinin hedefleri nerelerdir?

Okullarda öğrenci gençliğin aka-demik -demokratik mücadelesine az-gınca saldıran, işkence suçunu işleyen

ÖGB’ler. Yine okullardakigerici, faşist örgütlenmeler.Ve halk düşmanı polisler.

Bunun yanı sıra gün-demle alakalı yaşanan ge-lişmelere refleks cevap ni-teliği taşıyacak eylemlerde gerçekleştiriyoruz. Me-sela yıkım varsa yıkımınsorumlusu kurum veya ku-ruluş, devrim şehidi varsahesabını sormak...

Dev-Genç Milisleri:“Bahtiyar’ın Yaptığı Eyleme,

Bir Yıl Sonra, Küçücük de Olsa, Bir Selam Göndermek Bizi Çok Mutlu Etti”

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK2 0

Fadik Adıyaman ölümüne bir di-renişin içinde. Tam 75 gündür (19Nisan itibariyle) kapatıldığı hücrede,elinde olan tek silahı yani bedeniniaçlığın keskinliğiyle yeniden biçim-lendirerek bir savaş veriyor. Arka-daşlarının olduğu bir hapishaneye gi-debilmek için açlık grevi yapıyor!

2 Şubat 2016 tarihinde gözaltınaalınan Fadik Adıyaman, daha önceverilen hapis cezası gerekçe gösteri-lerek 4 Şubat’ta tutuklandı ve BakırköyKadın Hapishanesi’ne götürüldü. Birgün burada kaldıktan sonra yalan söy-lenerek, gizli bir şekilde “kaçırılarak”5 Şubat’ta Tekirdağ T Tipi Hapisha-nesi’ne getirildi. Benzer davalardanyargılanan arkadaşları Bakırköy KadınHapishanesi’nde iken Fadik Adıya-man’ın gizlice, kaçırılarak TekirdağT Tipi Hapishanesi’ne getirilmesininnedeni nedir? Hapishane idaresininaçıklamalarına göre; Adalet Bakanlı-ğı’nın kesin talimatı ile “can güvenliği”gerekçesi ile getirilmiş Fadik.

Bakırköy’de arkadaşlarının arasında“can güvenliği tehlikede olacakmış da,”Tekirdağ’da kapattıkları hücrede ağırtecrit koşullarında “can güvenliği sağ-lanacakmış”! Her şey tersiyle anılır bi-zim ülkemizde. Tıpkı 28 devrimci tutsağıkatlettikleri 19-22 Aralık HapishanelerKatliamı’na “Hayata Dönüş” adını ver-meleri gibi…

Aynı biçimde Fadik Adıyaman dakatledilmek isteniyor. Çünkü biliyorlarki hiçbir özgür tutsak yaptıklarına

sessiz, tepkisiz kalmaz. O yüzdenFadik’i bir hücreye kapatıp, diğertutsaklarla herhangi biçimde görüş-mesini engelleyerek, 15 dakikadabir hücre kapısından kendisini gö-zetlediklerinde biliyorlardı ki bununbir karşılığı olacak. O karşılık, bek-lenmeden aynı gün açlık grevi olarakgeldi. Fadik Adıyaman 5 Şubat’tanberi açlık grevinde.

Kendisi yüksek tansiyon ve troidhastası. 50 yaşında, iki çocuk annesibir devrimci. Açlık grevinde olduğuiçin ilaçlarını kullanamamaktadır. Açlıkgrevi nedeniyle 16 kilo verdi. Yapılansağlık kontrolünde geçen hafta kalpkrizi geçirdiği ortaya çıkmış. Çok teh-likeli bir noktada Fadik.

Çok mu zor talepleri? Hayır, hiçde değil… Basit ve doğal bir talebivar! Arkadaşlarının olduğu bir hapis-haneye sevk edilmek. Adalet Bakan-lığı, yaptığı yanlıştan dönüp bu doğaltalebi yerine getireceği yerde yeni birhata daha yaptı. Bakırköy Kadın Ha-pishanesi’nde tutsak olan Elif Akkurt’uyalan söyleyip koğuştan çıkardıktansonra kaçırarak Tekirdağ T Tipi Ha-pishanesi’ne getirdi. Elif Akkurt, aynıkoşulların bir parçası yapıldığındaağır tecrit ortadan kaldırılmış mı oldu?Hayır! Tam tersi Adalet Bakanlığı su-çunu ve sorunu büyütmüş oldu. Tecridihafifletmedi. Ağır tecrit koşullarınıyaşayanların sayısını ikiye katladı.

Kaçırılarak getirildiği 11 Nisan 2016tarihinden itibaren Elif Akkurt da açlık

grevinde. İdareye verdiği dilekçedeElif; “Ben 8 gündür açlık grevinde-yim. İsteğim dışında sürgün sevkedildim. Fadik Adıyaman’ın talepleri,talebimdir. Üzerindeki tecrit kaldı-rılsın, istediği hapishaneye sevk edil-sin. Ayrıca talebim dışında sürgünsevk edildiğim için 8 gündür sür-dürdüğüm açlık grevini süresiz açlıkgrevine çeviriyorum. Talebim Ba-kırköy Hapishanesi’ne geri götürül-mektir” diyor.

Adalet Bakanlığı, sürekli olaraktutsakları isteklerinin ve bilgilerinindışında, başka hapishanelere sürgünsevk etmektedir. Sürgün sevklerle biryanıyla, hapishanelerde özgür tutsak-ların örgütlü yaşamları hedeflenmek-tedir. Diğer yanıyla tutsakları ailelere,avukatlara uzak hapishanelere sürerekikinci defa cezalandırma amaçlan-maktadır.

Fadik ve Elif’i kaçırıp kapattığı hüc-rede, hepimizin gözlerinin içine bakarakadım adım cinayet işliyor Adalet Ba-kanlığı. Susmak, sessiz ve tepkisizkalmak bu cinayete ortak olmaktır!AKP faşizminin Fadik ve Elif’i öldür-mesine izin verecek miyiz?

Halkımız! Fadik’in öldürülmesine izin verme-

yelim. Yüzün üzerinde özgür tutsakhapishanelerde destek açlık grevinde.TAYAD, Fadik Adıyaman’ın talepleriniduyurmak için çok çeşitli eylemler ya-pıyor. Tekirdağ Hapishanesi önündeoturma eylemindeler, İstanbul ÇayanMahallesi Hüseyin Aksoy Parkı’ndabaşladıkları süresiz açlık grevine polissaldırdı, 3 kişiyi gözaltına aldı.

Mutlaka sizin de yapabileceğinizbir şey vardır. Adalet Bakanlığı’nafaks çekebilir, basın açıklamalarınakatılabilir, destek açlık grevi yapabilir,yetkililere mail atabilir, AKP’lilerebulundukları, gördüğünüz her yerdeneden Fadik Adıyaman’ı öldürmekistediklerini sorabilirsiniz. Mutlakaama mutlaka yapacağınız bir şeylervardır.

A D A L E T B A K A N L I Ğ I Y E N İ B İ R C İ N A Y E T İ Ş L E M E K Ü Z E R E !

F a d i k A d ı y a m a n ’ ı nö l d ü r ü l m e s i n e i z i n v e r m e y e l i m

TAYAD’lı Aileler

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

2 11 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

DİSK - Genel - İş YönetimKurulu Başkanlığı’na;

30 Haziran 2015 tarihinde DİSK Genel - İş Sendikasıtarafından işten atılan Genel - İş Sendikası İstanbulBölge Başkanlığı’nda çaycılık ve temizlik işleri yapanOya Baydak işine geri dönmek için sendika yönetici-lerinin ve polisin tüm saldırılarına rağmen direniyor.

İş mahkemesi Oya Baydak İçin işe iade kararı ver-di…

DİSK, Genel - İş Sendikası yönetimindeki Kürtmilliyetçi anlayış ve onların kuyrukçusu Halkevciler;İş Mahkemesinin İşe İade Kararı’nı dahi uygulamı-yor.

Bu siyasi anlayışlar patronlara karşı işçilerin haklarınıkorumak için bir gün bile direnmemişlerdir. Onlararağmen direnen işçileri defalarca satmışlar, direnişleritasfiye etmek için ellerinden geleni yapmışlardır.

Bu iki siyasi anlayışın başını çektiği DİSK- Genelİş yöneticileri; bu tavırlarıyla işçi düşmanlığında tarihegeçmişlerdir. DİSK Genel - İş yöneticileri alınlarındakibu kara leke ile daha fazla “sendikacılık” yapamaz-lar…

Yaklaşık bir yıldır direnen Oya Baydak’ı işe almayanDİSK Genel İş yöneticilerine sesleniyoruz. Yaptığınızişçi düşmanlığıdır, vazgeçin… Oya Baydak için İşMahkemesinin aldığı “İşe İade Kararını” uygulayın.

Oya Baydak’ı İşe Geri Alın…Biz aşağıda imzası bulunan işçiler; emeği, onuru

için direnen Oya Baydak’ın onurlu direnişini destekli-yoruz.

İmza:– Şişli Belediyesi İşçileri– Fatih Belediyesi İşçileri– Beşiktaş Belediyesi İşçileri– Sarıyer Belediyesi İşçileri– Kadıköy Belediyesi İşçileri– Kartal Belediyesi İşçileri– Ataşehir Belediyesi İşçileri

DİSK Genel-İş işçisi Oya Baydak’ın İşe Geri Alınmasıve Mahkeme Kararının Uygulanması İçin Genel-İşSendikasını Arayarak Talebimizi İletelim.

DİSK Genel-İş işçisi Oya Baydak 10 aydır işi içindireniyor;

Mahkeme işe iade kararı verdi;Ancak DİSK Genel-İş yönetimi Oya Baydak’ı işe

geri almıyor.DİSK Genel-İş İşçisi Oya Baydak’ın işe geri alınması

ve mahkeme kararının uygulanması için Genel-İş Sen-dikasını arayarak talebimizi iletelim.

“30 Haziran 2015 tarihinde DİSK / Genel İş Sendi-kası’nda temizlik işçisi olarak çalıştığı işinden atılanOya Baydak işine geri dönmek için 10 aydır direniyor…

İş mahkemeleri bile Oya Baydak için işe iade kararıvermiştir!

İş mahkemesinin işe iade kararına rağmen Oya Bay-dak’ı işe almamak işçi düşmanlığıdır…

DİSK / Genel-İş yönetiminden işe iade kararını uy-gulamasını ve Oya Baydak’ın Genel - İş’teki işine gerialınmasını istiyorum…”

Genel-İş Sendikası Genel Merkez:Telefon:(312) 309 15 47 (6 hat)Faks:(312) 309 10 46“Elektronik Posta: [email protected]”Devrimci İşçi Hareketi 20 Nisan 2016

Suudi Arabistan’da Çalışan İşçilerden Oya Baydak’a Destek

Merhaba Oya Abla;Biz Suudi Arabistan’da çalışan emekçileriz. Diğer adıyla

çöl sürgünleriyiz. Çöl sürgünleri çöl sıcağına, sahra soğuğunadayanıklılarıyla meşhurdur. Biz emekçiler de öyle…

Bizler direnişinizi çölden duyduk. İstanbul’a gelmişkenziyaret etmek istedik. Patron sendikacılığına karşı kulaklarımızdaha bir aşina oldu. Patron duyardık da patron sendikacılarınıilk defa duyar olduk.

Ama inanın biz Arabistan’da sizden güç alıp yaşama vedüzene karşı direniyorsak, dünyanın birçok yerinde milyonlarcainsan sizin gibi direnişçilerden güç alıyor. Arabistan’da yüz-binlerce Türkiyeliyiz. Avrupa’yı yazmaya gerek yok.

Bu ziyaretimizde en çok dikkatimizi çeken şey patronsendikacılarının sizin direniş yerinizden her gün yüzünüzebakarak geçmeleri... Ağır olacak ama onurlu olan buradangeçmez, ya da sizi işe geri alır, yaptıkları adaletsizliği ortadankaldırır. Ancak hak alma mücadelesi duygularla kazanılmıyor.İşte okuduklarımızdan bunu da öğrendik.

Okuduklarımızdan, yaşadıklarımızdan bir şey daha öğ-rendik. Son Sözü Direnenler Söyler.

Suudi Arabistan İşçileri20 Nisan 2016

Panel'le ÇağrıİŞÇİ ARKADAŞLAR;Hayatımızı direk etkileyecek, çalışma yaşamımızla ilgili

yeni yasal düzenlemeleri tartışıyoruz...* TAŞERON YASASI VE YENİ DÜZENLEMELER;* ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARI (KİRALIK İŞÇİ BÜ-

ROLARI )* KIDEM TAZMİNATI FONU* ÖRGÜTLENME HAKKIMIZTARİH: 26 NİSAN / SALISAAT: 15.30- 17.00YER: ŞİŞLİ BELEDİYESİ FEN İŞLERİŞİŞLİ BELEDİYESİ İŞÇİ MECLİSİ

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK2 2

Oya Baydak İşe Geri Alınmalıdır!

Geçtiğimiz günlerde iki halk kur-tuluş savaşçımızı peş peşe ölümsüz-lüğe uğurladık. Gidişleri hem içimiziyaktı hem de onurlandırdı bizleri.Anadolu’nun böyle yiğit evlatları ol-duğu için gurur duyduk. Kendimizidaha güçlü hissettik düşman karşı-sında.

Güçlü hissettik çünkü; düşmanı-mızın güçsüz olduğumuz propagan-dasını yaptığı bir zamanda, Onurgibi savaşçılarımız onları en güvenliyerlerinde vurdu.

Düşman kendi güç gösterisini ya-pıyor hergün TV'lerde. Kürdistan’dayakıp yıktığı yerleri, katlettiği in-sanlarımızı gösteriyorlar. Halka göz-dağı veriyorlar. Hergün evlerimizi,devrimci - demokrat kurumlarımızıbasıyorlar. İnsanlarımızı tutuklayıpaylarca hapishanelerde tutuyorlar.Analarının gözü önünde gençlerimizikatlediyorlar. Afiş asan, bildiri dağıtaninsanlarımızı gözaltına alıyor, üzer-lerine çetelerini salıyorlar. Kurum-larımızı yakıp yıkıp talan ediyorlar.

Bütün bunları halkı korkutmakiçin yapıyorlar. Bütün bunları yüzükapalı elleri otomatik silahlı polisleriile yapıyorlar. Onları gören halkkorksun istiyorlar. Korksunlar ki hiç-bir hakkına sahip çıkmasın, kork-sunlar ki gördükleri haksızlıklara sesçıkarmasınlar. Halk korksun ki onlarhalkın kanını daha rahat emsinler.Halkı istedikleri gibi sömürsünler.

Halk korksunki halk savaşı verenevlatlarını sahiplenmesin. Onlarıncenazeleri ortada kalsın ya da üç beşkişiyle sessiz sedasız kimse duy-madan defnedilsin.

Devlet; katliamlarıyla, halkaaçtığı savaşla bunu yapmaya ça-lışıyor. Ama bu çabasının boşunaolduğunu defalarca gösterdi halkona. Bunun son örneğidir halkkurtuluş savaşcısı Onur Polat'ıncenazesi.

Sarıgazi halkı evladını bağrınabastı. Yüzler binler olup kucakla-

dılar evlatlarını. Her şeyi göze alarak,evlatlarının katillerine olan öfkeleriylesahiplendiler Onur'u.

Onur Sarıgazi'de Sarıgazi halkınınellerinde büyümüştür. Onlarla birlikteaçlık, yoksulluk, acılar çekmiştir.Onlarla birlikte adımlamıştır Sarıgazisokaklarını. Sarıgazi’de yaşanan so-runlara çözüm olmaya çalışmıştırOnur. Sarıgazi halkı başı sıkıştığında,biri ile konuşma derdini anlatma ih-tiyacı duyduğunda Onurlar’a koş-muştur. Sarıgazi halkı Onur'un eme-ğini çabasını görmüştür. Gördüğüiçindir ki Onur'u her koşulda sahip-lenmiştir. Bu nedenle Onur'un mahallearkadaşlarının cenazede açtığı "Sa-rıgazi Onurdur Onur’una sahip çık."pankartı bu gerçeğin ifadesidir. OnurSarıgazi halkından biridir. Bu nedenlehalkı sahip çıkmıştır Onur’a.

Onur halka yapılan zulüm sonbulsun diye dağları mesken tutmuştur.Tüm dağlar, şehirler bizimdir. Halkdüşmanlarına hiçbir koşulda rahatvermeyeceğiz, diyerek sıkmıştır düş-mana mermilerini.

Onur'un bu kahramanlığını bilenhalkı ona sahip çıkmıştır.

Onur, halkım sömürülmesin, aşa-ğılanmasın, diye savaşmıştır. Onunbu savaşını anlayan halk Onur’u sonyolculuğunda yalnız bırakmamıştır.

Düşmanın tehditlerine, gözdağınarağmen Onur’un vasiyetini yerinegetirmişlerdir. Onur’un çocukluk ar-kadaşları, mahallelileri, Onur’un ey-lemini duyar duymaz, ne yapabilirizdemişler ve hemen Onur’un vasiyetini

yerine getirmenin hazırlıklarına baş-lamışlardır.

Gece demeden, işim var, olanaksınırlı demeden tüm yapılması gere-kenleri el birliği ile yapmışlardır.Onur'a sahip çıkmışlardır.

Düşmanın anti-propagandalarıhalkın Onur’u sahiplenmesine engelolamamıştır.

Düşman halkın meşruluk bilinciniyok ederek, ortamı terörize ederek,silahlı mücadeleden halkı uzaklaş-tırmaya çalışmaktadır.

Bunu yıllardan beri yapmaya ça-lışmaktadırlar. Ancak unuttukları birnokta vardır. Halkın değerleri, kültürüdüşmanın anti-propagandasından dahagüçlüdür. Halkın bu değerleri can kanpahasına kazanılmıştır. Bu nedenlehalkımız değerlerinden kolay kolayvazgeçmez. Onur’un cenazesini sa-hiplenmeleri de bunun bir parçasıdır.

Halk silahlı mücadelenin zorunluolduğunun farkındadır. Bunun içindirgerilla cenazelerini kaygısızca sa-hiplenmesi.

Gerilla kimdir? Gerilla halkınkendi dışında göreceği bir güçmüdür?

Elbetteki hayır. Gerilla silahlan-mış halktır.

Halkın kurtuluşu için savaşanhalktır, halkın evlatlarıdır.

Gerilla halkın silahlı öncü-südür.

Bu nedenle halkımız tüm sa-vaşçılarını her koşulda sahiplen-mektedir. Savaşın büyüyeceğibundan sonraki süreçte de sa-hiplenmeye devam edecektir.

HALK ‘ONUR’UNASAHİP ÇIKTI

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

2 31 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

1-) Barış ve savaştan neanlıyoruz?

"Barışmak" işi; sulh, uzlaşma de-mektir. "Savaş karşıtı olarak uzlaşma"olarak tanımlanır sözlüklerde. Savaşın,uluslararası anlaşmazlıkların barışyoluyla çözümlenebileceğini savu-nanların tutumuna barışçılık denir.

Ancak bu terim, insanın insanısömürdüğü, tekellerin pay kapma sa-vaşını önlemenin olanaklı bulunduğudüşüncesinden çok, ulusal bağımsızlıksavaşlarını önlemek için emperyalistpropagandanın hizmetinde kullanılırve savaşı ahlak dışı dinsel bir günahsayan idealist düşünceyi dile getir-mektedir.

Barışın “sihirli bir anahtar” oldu-ğunu iddia edenlere, tersinden soralım:Neden savaşıyoruz?

Çünkü bir yerde zulüm ve sömürüvarsa, ona karşı mücadele etmek vesavaş da olmak zorundadır.

Savaşma nedenimiz bu nedenlesoyludur.

Bugünün dünyasında zulüm vesömürü tarihte eşi görülmedik bo-yutlarda sürdürülmektedir. DünyanınOrtadoğu’sunda emperyalizm, halk-ların gözü içine baka baka, açıktançıkarları uğruna ülkeleri işgal ediphalkları katlediyor. Bu kadar açıktan,pervasızca ve alçakça sürdürüyorkatliamlarını.

Peki ya ülkemiz?Hele ki ülkemizde sömürünün,

zulüm ve adaletsizlik daha bir pervasızuygulanmaktadır. Başta Kürt-Türkve diğer halkların yaşadıklarının so-rumlusu emperyalizm ve oligarşidir.Bu gerçeklik içinde barış nereye otu-rur?

Barışı halkların ya-şadığı her türlü zulmün,sömürünün ve ulusalbaskının çözümü ola-rak ”sihirli bir değnek”gibi görmek, göster-mek ne anlama gelir?

Bir yanda emper-yalizm işgallerini “de-mokrasi”, “barış” adınagerçekleştiriyor, diğeryandan kendine ulusal-cı, devrimci diyenler

savaşa karşı barışı öne sü-rüyorlar.

Barışı her şeyin çözümü olarakgörenler ezilen, sömürülen halklara“emperyalizm öldürsün, ama biz bunakarşı barış diyelim” diyorlar. “Ülke-miz işgal edilsin, susalım” diyor-lar… Yeraltı, yerüstü zenginliklerimiziçalan, yağma talan yapanlar da “barış”adına bu işgal ve sömürüye karşı su-sulmasını istiyorlar. Bu yanıyla biziaçlığa, yoksulluğa mahkum edenlerle,buna karşı çıkmayıp “barışı savunalım”diyenler aynı noktada buluşmaktadır!

2-) Barış nedir ve hangikoşullarda olur?

Yunanlı şair Yannis Ritsos, "Ba-banın evine ekmek götürebilmesidir"diye tanımlar barışı. Çocukların ge-lecek kaygısıyla büyümediği, tanklarınaltında ezilmediği, ekmek almayagiderken öldürülmediği durumdur.İnsanın hesapsız üretilebildiği, her-kesin hak eşitliğine sahip olduğu,kar hırsı gütmediği, zengin-fakir ay-rımının olmadığı yerdir.

Barış; genel anlamıylakarşılıklı olarak savaşan güç-lerin, savaşa gerekçe olanpolitik hedeflerinin bir kıs-mında vazgeçmeleri ve ara-larındaki çatışmalara son ver-meleridir. Bu tür barışlar ço-ğunlukla devletler arasındagerçekleşir. Ancak, iç savaş-larda iktidar için savaşan,ezen ve ezilen sınıf ya daulusların savaşlarında barışimzalamak, karşılıklı anlaş-malara varmak imkansızdır.Dolayısıyla sınıflar savaşıdaima kendi gerçekliği içinde

sürer. Çünkü söz konusu olan ikti-dardır, iktidarı ele geçirmektir, kendiiktidarını kurmaktır. Dolayısıyla ye-nen, yenilene yeni düzen ve hayathakkı tanımaz. Bu da “barış” olmazzaten!

Karşılıklı, birbirinin düzenini vebirbirlerini ortada kaldırmak için sa-vaşanlar arasında barış olmaz. Geri-lemeler, duraksamalar yaşanabilir.Ancak bunlar geçicidir. Savaş dahaşiddetli çatışmalarla yeniden başlar.Kim ki ezenle ezilen arasında başlayanbir savaşı durdurmaya çalışıyorsaezenin yanında saf tutuyor demektir.

Gerçek barışı savunanlar, barış-severler bağımsızlığın, adaletin sa-vaşla kazanılacağını bilen ve bununiçin mücadele eden devrimcilerdir.Devrimciler, savaşın sınıflar arasıçatışmalardan, çelişkilerden doğdu-ğunu bildikleri için, barışın da egemensınıfların iktidarının yıkılmasıyla ge-leceğini bilirler.

3-) Halkların tümsorunlarının çözümübarışta mıdır?

“Tüm sorunların çözümü barış-tadır” demek, ezen ve ezilen arasın-daki savaşı nihai anlamda durdurmayaçalışmak, ezilenlerin kurtuluş hede-finden vazgeçmektir. Ezen ve ezilenayrımı yapılmaksızın herkesin “si-lahlardan elini çekmesini” istemek,halkların direniş ve savaş hakkındanvazgeçmesini istemekle özdeştir.

Bugün Kürt milliyetçilerinin veonlara yedeklenen reformistlerin,

Ta rih ten, bi lim den, ön der le ri miz den, ge le nek le ri miz den

öğ ren dik le ri mizle güçleneceğiz!

SORUDA10BilgiBilgi

güçtürgüçtür

Aj i tasyon vePropaganda

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK2 4

“Tüm sorunların çözümübarıştadır” demek, ezen ve ezilenarasındaki savaşı nihai anlamda

durdurmaya çalışmak,ezilenlerin kurtuluş hedefinden

vazgeçmektir. Ezen ve ezilenayrımı yapılmaksızın herkesin“silahlardan elini çekmesini”istemek, halkların direniş ve

savaş hakkından vazgeçmesiniistemekle özdeştir.

oportünistlerin savunduğu “barış”ınoligarşinin barışı olduğu açıktır. Si-lahlar teslim edilecek ve bir dahaasla bu yola başvurulmayacak. Oli-garşinin istediği tam da budur!

Oysa dünyamızın yakın tarihi butür süreçlerin nasıl sonuçlandığınadair çarpıcı ve öğretici örnekler koy-muştur ortaya. Latin Amerika ülkeleribuna örnektir. Bu ülkelerde barış adıaltında geliştirilen bu tür süreçlergerillanın tasfiyesine, politik ve askerigücünü yitirerek bir daha belini doğ-rultamamasına neden olmuştur.

El Salvador’da FMLN’nin, Gua-temala’da URN’nin yaşadığı süreçleri,ideolojisine, halkına güvenmeyen,kurtuluşa inancını yitiren örgütlerin“barış” politikalarının nasıl emper-yalizme teslimiyete dönüştüğününibret verici örneklerdir.

FMLN’nin 1992’de silahlı bir-liklerini tasfiye etmesinden sonra,ne demokratikleşme ne de insan halk-ları gündeme bile alınmamış, sömürüve zulüm geçmişten daha fazla şekildedevam etmiştir.

Guatemala’da savaşan URNG1996’da devletle uzlaşıp silahları bı-raktığında gerillanın “normal” hayatauyum sağlaması için rehabilite edil-mesini kabul etmiş, ancak on binlerceinsanın katledilmesinden sorumlukontra örgütü G20’nin dağıtılmasınıbile kabul ettirememiştir. Savaş sı-rasında 150 binden fazla ölümün,50 bin kaybın yaşandığı Guatemala’dabunların üstü örtülmüştür. Ve dahasıhalkın yüzde 80’i yoksulluk sınırınınaltında yaşamaktadır. Orada “barış”tansöz edilebilir mi?

Guatemala gösteriyor ki barış si-lahları susturmakla sağlanmıyor. Kibuna benzer örnek çoktur. Ancaksilah bırakarak halkların refaha veadalete kavuştuğu tek bir örnek yok-tur.

4-) Dünya halklarınasavaşı yaşatıp barışı yokedenler kimlerdir?

Dünyada barışı yok edenler em-peryalistlerdir. Dünya halklarını hi-zaya getirip kendi politikaları ekse-ninde yönetmek isteyen emperya-

listlerin, “barış” adına söyledikleritüm sözler yalandır, demagojidenibarettir. Tüm dünyayı kendi siyasalve ekonomik çıkarlarına göre şekil-lendirmeye çalışanlar ve bu yüzdendünyayı kan gölüne çevirenler, ül-keleri işgal edenler, halkları katle-denler bunları hep “barış” adına yap-maktadırlar.

Bugün dünyanın sadece 11 ülke-sinde çatışma yaşanmıyor. Dünyayıbu hale getirenler emperyalistlerdir.

“Avusturya merkezli Ekonomi veBarış Enstitüsü isimli bir kuruluşunyaptığı araştırmanın sonuçları dün-yadaki çatışmalı bölgeleri ortaya ko-yuyor. Şu veya bu nedenle tartışma-ların yaşandığı ülkeleri sıralayankuruluşun verilerine göre şu an içindünyada çatışmanın yaşanmadığı sa-dece 11 ülke bulunmaktadır. Bunundışındaki tüm ülkeler çatışmalı ülkelerolarak değerlendiriliyor. Bu araştırmaAmerika başta olmak üzere emper-yalistlerin IŞİD canavarı üzerindendünyayı yeniden şekillendirmeye ça-lıştıkları günümüzde önemli.” (Yü-rüyüş, Sayı: 436). Neredeyse tümdünyanın çatışmalı olarak görüldüğübu araştırma, aslında emperyalizmve kapitalizm gerçeğini ortaya seren,çatışmaların nedenini sorgulamamızısağlayan bir araştırmadır.

Açlığın, yoksulluğun çığ gibi bü-yüdüğü günümüzde artan sömürüyekarşı çıkan halkı susturmak için em-peryalistler ve işbirlikçileri daha fazlabaskı ve zulüm uygulamaktadır. Kı-sacası emperyalist kapitalizmin po-litikaları ülkeleri barış içinde yaşa-maktan daha da uzaklaştıran bir roloynamaktadır.

Emperyalizmin hüküm sürdüğübir dünyada, halkların barış içindeyaşama koşulları hiçbir şekilde bu-lunmamaktadır.

5-) Emperyalizm ileezilen dünya halklarıarasındaki çelişki barış ileçözülür mü?

Ezilen dünya halklarıyla emper-yalizm arasındaki çelişki, çağımızınbelirleyici baş çelişkisidir. Ulusal vesosyal kurtuluş hareketleri dönemsel

olarak düşüşler gösterse de bu durumgeçicidir. Halkları gerçek kurtuluşagötüren mücadele büyüdükçe, mü-cadele de yükselişe geçecektir.

Kürt halkı gibi, ezilen bütün halk-lar tarihsel olarak haklıdır. Halklarınemperyalistlere ihtiyaçları yoktur.Bunun için onların icazetine sığın-maya ihtiyaçları yoktur.

Halklar ve emperyalizm iki uz-laşmaz düşman güçtür. Emperya-lizmden çözüm beklemek, bu ger-çeğin reddi olduğu gibi, ezilen halk-larla emperyalizmi barıştırmaya, uz-laştırmaya çalışmak halkları aldatmak,emperyalizmin lehine dünya halkla-rının aleyhine bir tutum takınmakanlamına gelir.

Baskının, sömürünün, zulmün ol-duğu yerde, buna karşı direnenlerhep olacaktır. Halkların özgürlükmücadelesini boğan, onları sömür-geleştiren, halkların birbiri arasınasınırlar koyup, bölüp parçalayan,yeni sınırlar yapan, kendine bağımlıuydu devletçikler oluşturan emper-yalistlerdir. Amaç emperyalist sö-mürünün, emperyalizme bağımlılığındevamıdır.

Ortadoğu’da, Afrika’da ve dün-yanın birçok yerinde yaşanan kat-li-amlar, savaşlar ve emperyalizmleezilen dünya halkları arasındaki çe-lişkiler barışla çözülecek çelişkilerdeğildir.

6) Kürt milliyetçileri vesolda sıkça kullanılan“barış”ın karşılığı nedir,“barış”ınca ne olacak?

Kürt halkı “ben Kürdüm” diyor.“Ana dilimi konuşmak istiyorum,ana dilde eğitim istiyorum, kendivatanımda kendi kültürümle kendiinançlarımla yaşamak istiyorum” di-yor.

Oligarşi “Tek millet, tek devlet,tek bayrak” diyor. “Kürt sorunu yok-tur terör sorunu var”, “Terörle mü-cadele ve açılımlar birlikte yürüye-cek”, “Devlet sokaktaki vatandaşagüvercin, dağdaki teröriste şahin ola-cak”, “Kökünü kazıyacağız” diyor.Bu mudur “barışın” karşılığı?

Kürt-Türk halkı başta olmak üzere

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

22 51 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

ülkemizde yaşayan tüm halk kesim-lerinin açlığının, yoksulluğunun ulusalve kültürel baskının sorumlusu em-peryalizm ve işbirlikçisi oligarşidir.Birileri zevk-i sefa içinde yaşarkenbirileri açlıktan ölüyorsa ulusal kim-liği, dili, kültürü yok sayılıyorsa, hergün katlediliyorsa “barış” ne anlamifade eder?

Açlıktan öleceğiz ama “açım” de-meyeceğiz. Ülkemiz emperyalizminsömürgesi olacak ama “bağımsızlık”istemeyeceğiz, faşizmin zulmü altındakan kusacağız diğer yandan dilimizikonuşamayacak, ulusal kültürümüzyok sayılacak ama “barış” diyece-ğiz?

Emperyalizm var olduğu süreceişbirlikçi oligarşinin iktidarı sürdükçebarıştan bahsedilmez! Böyle bir barışolmaz! Böylesi bir barış, halka “sö-mürüye, zulme teslim olun” “zulümkarşısında boyun eğin köleliği kabuledin” demektir.

Guatemala’da gerillalar barış de-diler. Ve oturup emperyalistlerle pa-zarlık yaptılar.

Guatemalalı bir genç şöyle ifadeediyor:

“Umarım Türkiye’deki barıştabirden bire uyuşturucu savaşına dön-mez ve bizim durumumuza benze-mezler. Yoksa burada barış filanyok.” (Gerillanın Barışı KitabındanAktaran Yürüyüş, Sayı: 285)

Barışı bir gerilla şöyle anlatıyor:“Biz gerillada bir değişim için, dev-rim için mücadele ediyorduk. Nevarsa hepimiz içindi. Şimdi kapitalistsistem içindeyiz. Zenginler daha zen-gin yoksullar daha yoksul çok kötü…” (Age)

İşte “sihirli kelime barış”ın ge-tirdikleri; ölüm, acı ve çaresizliktir.Ortada bir barış yoktur. Devrim umu-dunu yitirmiş, ulusal kurtuluş ve dev-rim mücadelesi veren örgütlerin, hal-kın silahlı savaşını bırakıp, düzeniçinde yerleşmesi vardır.

Sonuç olarak, ülkemizde de KürtMilliyetçi hareket ve solun sıkça kul-landığı “barış”ın karşılığı yukarıdaanlattıklarımızdır. Devrim, bağım-sızlık, sosyalizm iddiası olmayanlarınsığınacağı tek liman “barış”; yaniemperyalizm ve oligarşiye teslimiyettir.

7) Kürt halkınınkurtuluşu “barış”ta mıdır?

90 yıldır Kürt halkını inkar eden,asimilasyon politikalarıyla kimliğiniyok etmek isteyen, katleden oligarşionca ödenen bedellere rağmen hala“tek millet, tek devlet, tek bayrak” di-yor. Durduğu bu nokta değişmemiştir.Oligarşi, Kürt halkına kendi kaderinitayin hakkını tanıyacak mı? Elbettehayır! Bunlar olmayacaksa “barış”nasıl olacak? “Kökünü kazıyacağız”diyenlerle “barış” nasıl olacak?

“Ülkemizde 90’lardan beri tümsorunların nedeni savaş” denildi.“Savaşa ayrılan bütçe ekonomiyeayrılsa kalkınırız” denildi. Tüm bun-ların çözümü olarak barış gösterili-yordu. 90’lardan beri oligarşinin Kürtmilliyetçi hareketinin “barış” politi-kalarına verdiği cevap ortada; 50 binyurtsever ve Kürt halkının katledil-mesi, işkenceler, infazlar, yakılan yı-kılan köyler, kitle katliamları, toplumezarlar ve mezarlarımızın ateşe ve-rilmesi…

Dün toplu mezar kazanlar, kulakburun kesenler, bugün mezarlarımızıyakıp, yıkıp, viran ederek düşmanlı-ğını sürdürüyorsa orada “barış” ol-maz. Halklarımıza bu acıları yaşa-tanlar unutulmaz. Bu tarihsel, sınıfsal,toplumsal bir gerçekliktir.

Sözde kendi ülkelerinin oligarşi-leriyle barışan Latin Amerika ülkele-rinin hiç birinde açlık, yoksulluk sonbulmadı. Demokratik hak ve özgür-lükler gelmedi. Savaşa harcanan paralareğitime, sağlığa ve diğer harcamalaraayrılmadı. Sadece ve sadece ezilenhalkın silahlı mücadelesi tasfiye edilmişoldu. Sokakları uyuşturucu çeteleri,mafya çeteleri doldurdu. Halka karşıpolis terörü azalmadı, tersine polisdaha da pervasızlaştı. Sokakta öldürüleninsanların sayısı gerilla mücadelesindeöldürülenlerden daha fazla oldu. Em-peryalist tekellerin önünde hiçbir engelkalmadı. İşte “barış”ın Latin Ameri-ka’ya getirdikleri…

Emperyalizmin ve işbirlikçilerininsömürü ve zulmü var olduğu sürecebarış olmaz. Tüm dünyada açlık bü-yüyerek devam ediyor. Ülkeler işgalediliyor, tarihi, kültürü, zenginlikleri

talan ediliyor, yağmalanıyor. Ülke-mizde inkar, imha, asimilasyon devamediyor. En demokratik haklarımıziçin sokağa çıkanlara kurşunlarla,gaz bombalarıyla saldırılıyor. Kobaneiçin yapılan eylemlerde 50’ye yakınKürt katledildi. “Barış” konuşulurkenCizre’de 4 çocuk hedef gösterilerekkatledildi. Ve halen de katledilmeyedevam ediliyor. Tüm bunlar “barış”konuşulurken yaşananlardır.

Bu barış sömürücü egemenlerinbarışıdır. Halklar için sömürününzulmün ilelebet sürmesi demektir.Kürt halkına emperyalizm ve oli-garşiyle barış bir şey vermeyecektir.

Halklar için barış ancak tüm dünyahalklarını sömüren emperyalistlerinve onun işbirlikçisi iktidarların yı-kılmasıyla, devrimle mümkün ola-caktır. Bu da barışla değil halkın sa-vaşı ile olacaktır. Biz emperyalizminpolitikası olan barışı değil halkın sa-vaşını yükseltmeliyiz. Halkların kur-tuluşu için başka yol yoktur.

Sonuç olarak yeni sömürge ülke-mizde merkezi otorite yıkılıp ele ge-çirilmeden hiçbir ulus özgürlüğe ka-vuşamaz.

8-) Sömürünün,zulmün, adaletsizliğinolduğu yerde halklar vesömürücüler arasındabarış olur mu?

Kesinlikle hayır! Zulmün olduğuyerde isyan etmek siyasal, ahlaki vemeşru bir haktır ve tarihsel bir zo-runluluktur. Çünkü halka zulümden,sömürüden hak ve özgürlüklerin gaspedilmesinden kurtaracak olan tek yoldevrimdir. Devrim ise, halk düşman-larının zoruna karşı halkın devrimcişiddeti ile gelişecektir, “barış “ iledeğil! Bu dünyada da ülkemizde deböyledir.

Faşizmin iktidar olduğu ülkemizdeözgürlüğün, bağımsızlığın, sömürüsüzgünlerin ve Kürt, Türk ve diğer mil-liyetlerden halkların bir arada kardeşçeyaşamasının tek bir yolu vardır; halkıniktidarı yani devrim… “Barış” ancakdevrimle sağlanır. Savaş alanında ka-zanılmayan hiçbir barış halklara biryarar sağlamamış, aksine daha fazla

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK22 6

sömürülmesine yol açmıştır.

9-) Amerika dünyahalklarına “demokrasi”,“barış” götürebilir mi?

Afganistan, Irak, “demokrasi vebarış” adı altında işgal edildi. Onyıllardır Afganistan ve Irak halkı hertürlü insanlık dışı uygulamaya maruzkaldılar, katledildiler, kadınlara te-cavüz edildi. Hapishaneler birer iş-kence merkezine dönüştürüldü…Irak’ta demokrasi, ‘barış’ adına 1,5milyondan fazla Irak’lı genç, yaşlı,çocuk, kadın, erkek katledildi. Yüzbinler vatanlarını terk etmek zorundakaldılar. Ülkelerini tarihi, kültürü,zenginlikleri yağma ve talan edildi.Halklar birbirine düşman edildi. İşteAmerika’nın Irak’a götürdüğü “de-mokrasi” ve “barış”ı böyledir!

Son yıllarda “Arap Baharı” olarakadlandırılan ve emperyalizmin dün-yayı şekillendirmek üzere bir diziülkede peş peşe yarattığı çatışmalarve Tunus’tan, Libya’ya kadar birçokülkenin emperyalizmin belirlediğirotaya soktuğu çatışmalar olduğubugün artık herkesin bildiği bir ger-çektir.

Emperyalizmin bu ülkelerde dedemokrasinin olmadığını söylemişve buralara “demokrasi “ ve “barış”tesis edeceklerini tüm dünyaya ilanetmişlerdi.

Emperyalistler ve başta da Ame-rikan emperyalizmi dünyaya kendipolitikalarını kabul ettirmek, dünyayıkendi çiftliği gibi yönetmek iste-mektedir. İstediği gibi yönetecek, is-tediği gibi sömürecek… İstedikleribudur!

Emperyalistlere yeni pazarlar,yeni alanlar gerekmektedir. Kapita-lizmin doğasında var olan krizin gi-derilmesi, ancak daha fazla sömürüalanı yaratılması ya da var olan sö-mürü alanlarının daha yoğun bir sö-mürüye tabi tutmasıyla mümkün ola-caktır. İşte bu yüzden ülkeler işgaledilir ya da var olan işbirlikçi ikti-darlarla politikalarını hayata geçirirler.Amerika dünyanın her tarafına nekadar “demokrasi “ ve “barış” taşıdığıdemagojisini yapsa da gerçekte savaş,

katliam getirmektedir. Halkın kanınıakıtmaktadır.

Kısacası, Amerikan emperyaliz-minin politikaları ülkeleri barış içindeyaşamaktan daha da uzaklaştıran birrol oynamaktadır. Emperyalizminhüküm sürdüğü bir dünyada “de-mokrasi”, “barış” söz konusu olamaz!Dünyada Amerika’nın ve diğer em-peryalistlerin her hangi bir ülkeye“demokrasi”, “barış” getirdiği gö-rülmemiştir, böyle bir örnek yoktur.

10-) Emperyalizm vefaşizm yenilmeden barışolur mu?

Bir yerde sömürü ve zulüm varsaona karşı mücadele de var olmakzorundadır. İşte bunun için savaşı-yoruz. Bugünün dünyasında da zulümve sömürü tarihte eşi görülmedikboyutlarda sürdürülmektedir.

Ünlü savaş uzmanı Clausewitz’egöre savaş “politikanın başka araç-larla devamıdır.” Diğer bir tanımlapolitikanın silahlarla sürdürülmesidir.

Ülkemiz emperyalizmin siyasiekonomik kültürel hegemonyası al-tında, işbirlikçi oligarşi tarafındanfaşizmle yönetilmektedir. Faşizminvarlığı demek, zorun, terörün ve hertürlü baskının varlığı demektir. Em-peryalizm ve faşizm yok edilmedende barış olur diyenler halkları kan-dırmaktadırlar. Bizim barışımız, em-peryalistlerin ve işbirlikçilerinin dü-zeni içinde yaşamak değildir.

Tüm dünya halklarını sömürenemperyalist düzen ve onun işbirlikçisiiktidarlar yıkılmadan barış olmaz!

Barışı getirecek olan halkların di-renişi ve emperyalizme karşı bağım-sızlık, faşizme karşı demokrasi vesömürüye karşı sosyalizm mücadelesiolacaktır.

Bitirirken son sözü Lenin’e bıra-kalım:

"Sosyalistler, halklar arasındakisavaşları, her zaman barbarca veinsanlıktan uzak bularak mahkumetmişlerdir. Ancak bizim savaşa karşıtutumumuz, (barışı destekleyip sa-vunan) burjuva pasifistlerden deanarşistlerden de temelden ayrılır.Biz, savaş ile bir ülkedeki sınıf mü-

cadelesi arasındaki kaçınılmaz bağıgördüğümüz için onlardan farklıyız;biz sınıflar ortadan kalkıp sosyalizmkurulmadıkça savaşların ortadankalkmayacağını biliyoruz; biz ayrıcaiç savaşları, yani ezilen sınıfın ezensınıfa, kölenin köle sahibine, serfintoprak beyine ve işçilerin burjuvaziyekarşı verdiği savaşları tamamen haklı,ilerici ve zorunlu kabul ettiğimiz içinde onlardan ayrılıyoruz. Biz Mark-sistler, her bir savaşın (Marx'ın di-yalektik materyalist görüşüne göre)tarihsel olarak tek tek incelenmesigerektiğine inandığımız için hem pa-sifistlerden hem de anarşistlerdenayrılıyoruz. Her savaşa kaçınılmazbiçimde eşlik eden dehşet, zulüm,sefalet ve işkenceye rağmen, tarihteilerici nitelikli pek çok savaş vardırve bu savaşlar, kötü ve gerici ku-rumların (örneğin otokrasi ve kölelik)ya da Avrupa'daki en barbar des-potlukların (Türk ve Rus) yıkılmasınayardım ederek insanlığın gelişiminehizmet etmişlerdir. Bu nedenle, bu-günkü savaşın tarihsel özelliklerinidikkatle incelemek gerekir." (Sosya-lizm ve Savaş, Syf:13)

"Son olarak, bizim "barış prog-ramımız", emperyalist güçlerin veemperyalist burjuvazinin demokratikbir barış veremeyeceğini açıklamalı.Böylesi bir barış, ne geçmişte, negerici bir emperyalist olmayan ka-pitalizm ütopyasında ne de kapitalizmkoşullarında eşit ulusların birliğindedeğil gelecekte, proletaryanın sos-yalist devriminde aranmalı ve barışiçin bu şekilde mücadele edilmeli.Gelişmiş emperyalist ülkelerde, de-mokratik temel talebin az buçuk kap-samda ve kalıcılıkta gerçekleştiril-mesi, sosyalizm bayrağı altındakidevrimci mücadele yolunun dışındakibir yolla mümkün değildir. Kim kiuluslara, sosyalist devrim propagan-dası yapmadan "demokratik" birbarış vaat ediyorsa ya da bu devrimiçin mücadeleyi reddediyorsa -ki bumücadele şimdi, savaş sırasında, yü-rütülmesi gereken bir mücadeledir-o, proletaryayı aldatıyor demektir."(Age, Syf:95

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

22 71 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

“Her yoldaşımız ideolojik do-nanımını ve ideolojik mücadeleyi ha-

yatın hiçbir anında ihmal edemez, ihmalburjuvazinin beynimize girmesi demektir”(Bir Devrimci Dursun Karataş, Cilt 2,Sayfa 200)

Eğitim sürekli olmalıdır. Bir sürek-liliği yoksa, verimliliği de olmaz. Düzenli,disiplinli bir eğitimimiz olmalı. Kendiniyenilemeyen, geliştirmeyen, insan örgüt-leyemez. “Kendisi devrimci olmayanlar,devrimci yetiştiremezler” diyor Dayı.Devrimciliğimizi büyütmek, devrimciliknedenlerimizi çoğaltmak için kendimizieğitmeli, güçlenmeliyiz. Güçlenmek kendieğitimimizi aksatmamaktır. Günlük gazeteokumak, haberleri takip etmek, düzenlikitap okumak, eğitimimiz için günlükyapmamız gerekenlerdir. Bunların birinibile yapmamak, hedeften uzaklaştırır bizi.Okumak, okutmak bizim en etkin göre-vimizdir. Bu görevimizi aksatmamalı,önem vermeliyiz. Kitle çalışmasını, dergidağıtımını nasıl ki aksatmıyorsak, okumayıda aksatmamalıyız.

Okumak öyle bir ihtiyaçtır ki; ekmekgibi, su gibi, günlük yapılması, vücudunalması gereken bir şeydir. Acıktığımızdayemek yeme ihtiyacı duyuyor, yoruldu-ğumuzda dinlenme ihtiyacı hissediyoruz.Okumak da yemek yeme, dinlenme gi-bidir. Aklımızı, yüreğimizi doyurur, bes-ler.

Sadece yeni bir şey öğrenmek içinokumuyoruz. Öğrendiklerimizle gelişip,geliştirmeyi hedeflemeliyiz. Okumalıyız,çünkü okumak yenileştirir, yeni insanıyaratır.

Öğrendiğimiz her bilgiyi pratikte sı-namalıyız. Öğrenilen her bilgi ufkumuzu,yaratıcılığımızı geliştirir. “Deli gibi oku-yacağız” diyor Öğretmenimiz. Evet, deligibi okuyup okutmalıyız. Bu bizim devrimiddiamızdır. Tarihimizi ve politikalarımızıinsanlarımıza, halkımıza anlatabilmeli,okutabilmeliyiz. İyi bir öğretmen olmakiçin önce iyi bir öğrenci olmalıyız. Ken-dimiz okuma alışkanlığı edinmeli, sonrabütün insanlarımıza okumayı sevdirme-liyiz.

Eğitime özen göstermek, daha fazladevrimcileştirir bizi. Her şeyden öğrenmeli,her anı eğitime çevirerek yaşamımızda

boşluk bırakmamalıyız. Savaş boşluk ta-nımaz. Bu savaşı kazanmak istiyorsak,beynimizi örgütlemeli, militanlaştırmalıyız.Militan bir beyne sahip devrimci, müca-delenin büyümesinin kendi devrimcili-ğinden geçtiğini bilir. Bu yüzden ideolojikdonanımını güçlendirmeyi hayatın hiçbiralanında ihmal etmez. Düşmanla kıyasıyabir savaş içerisindeyiz. Bu savaşta ancakdaha fazla güçlenerek ayakta kalırız.

Öğrenmenin sınırı yoktur!Okuyup araştıracağız, bildiklerimizle

yetinmeyeceğiz, yetinmek öğrenmenindüşmanıdır! Bir işi yapamayacağını dü-şünmek bilgisizlikten gelir. Bilmediğimiziçin kendimize güvenmez, başaracağımızainanmayız. Bildiklerimizi artırmak, oku-mak, araştırmak ve onları pratiğe geçir-mekle olur. Okumanın pratiğimize katkısı,deney-tecrübelerden yararlanarak sağlanır.Devrim yapmış ülkelerin devrimci pra-tiklerini, devrimci önderlerin deney vetecrübelerini, çalışma tarzını okuyaraköğrenebiliriz.

“Okumayanlar, araştırmayanlar, baş-kalarından öğrenmeyi reddedenler ge-lişmemizin önünde engel oluştururlar.Öğrenmenin temeli sorumluluk duymak,sormak, cevap bulmaktır” (Devrimci Sol,Sayı 11, Ağustos 1998). Hergün yeni birşey öğrenmeyen insan sağır, kör olur.Çünkü bildikleri zamanla tükenecektir.Okumamak, araştırmamak, bildiklerimizleyetinmektir. Okumak yerine pratiktenöğrenirim diyenler de vardır. Elbettepratik çok şey öğretir insana, ama pratiktenöğrenebilmek için ideolojik-politik birikimgerekir. Onu da okuyarak ediniriz.

Biz okumayı entelektüel bilgimiziartırmak için değil, savaşı büyütmek,halkı bilinçlendirmek, savaşın bir parçasıhaline getirmek için, dünyayı-hayatıdoğru yorumlayabilmek ve değiştirmekiçin okuruz.

Okumamızın önünde hiçbir şey engelolmamalı. “İşim vardı okuyamadım, zamanbulamadım, hastaydım, yorgundum vb.”sıralanan gerekçeler, ancak ve ancak ba-hanedir. Oysa mazeret üreteceğimize,okumanın koşullarını oluşturmalıyız. Ken-dimize okuma saatleri, günlük okumakotaları koymalıyız. Günlük şu kadarsayfa kitap okuyacağım, deyip kendimizi

denetlemeliyiz.

Her İşi Yapabilme CüretineSahibiz

Öğrendiklerimizi kalıcılaştırmak içinkendi deney-tecrübelerimizi ve pratiktesınanmış bilgilerimizi yazarak paylaşmalı,herkese aktarmalıyız. Böyle bir iddia ileokumalıyız. Yazı yazmak, bildiklerimizidaha çok kavramamıza sebep olur. Dü-şüncelerimizi daha net ve sade ifadeetmeyi öğretir. Düşünmeye ve sorgula-maya sevk eder, derin bir yoğunlaşmasürecine sokar.

Yazı yazmak sadece aydınların, ga-zetecilerin işi değildir. Biz devrimciyizve her işi yapabilme cüretine sahibiz.Yazı yazmak da eğitimimizin bir parçasıdır.Mücadelemizi büyüten, geliştiren bir ça-lışmadır. Diğer işlerden ayrı ele alınamaz.Eylem örgütlemek de bizim işimiz, yazıyazmak da. Birbirinden ayrı şeyler değildirbunlar. “Yazı yazamıyorum” demek, “beniddialı bir devrimci değilim” demektir.Oysa her devrimci iddialı olmak zorun-dadır.

Bir devrimci kitap da okur, yazı dayazar, düşmandan hesap da sorar. Büyükiddiaları ve hedefleri olan bir hareketizbiz, bugün kitap okumamayı, yazı yaz-mamayı değil, savaşı nasıl büyüteceğimizi,hedefe nasıl varacağımızı konuşmalıyız.Bizi en iyi biz anlatırız. Kahramanlarımızındirenişlerini en iyi biz yazabiliriz. Şafak,Elif, Bahtiyar, Günay, Çiğdem, Berna,Onur ve Çayan… Hepsi gencecik dev-rimciydiler. Onların nasıl devrimcileş-tiklerini ve nasıl kahramanlaştıklarını an-latmalıyız ki; yazdıklarımızla insan ör-gütleyebilelim.

46 yıllık tarihimize yeni halkalar ek-leniyor savaş büyüdükçe. Kahraman şe-hitlerimizi anlatmak, yaşamlarını halkınönüne koymak, şehitlerimize vefa bor-cumuzdur. Onlar savaşarak tarih yazdılar.Bize düşen de elimize kalem alıp o tarihitüm dünyaya aktarmak, tarihimizi anlat-maktır. Onlar adaletin elleridirler. Veadalet bir gün onlar için yine çıkacakmeydanlara. Adaletsiz kalmaz ölülerimiz.Bunu duyuracağız tüm dünyaya, halkla-rımıza.

Söz uçar yazı kalır çünkü…

İŞLEYEN DEMİR PAS TUTMAZBEYNİMİZİN VE YÜREĞİMİZİN PASLANMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ

“Devrimci mücadele ve savaşta belirleyici olan kadrolar ve siyasi çizgidir. Tayin edici güç halk kitleleridir”

Savaş ve Biz

2.BÖLÜMFaşizm, Bir Hükümet Sorunu Değil, BirSistem Sorunudur. Çözümü İseDevrimdir

“AKP iktidarı Türkiye tarihinin en faşist karakterlihükümeti haline gelmiştir. 12 Mart ve 12 Eylül askeridarbe dönemleri, 1990’lı yılların kirli savaş dönemi budüzeyde bir iktidar hırsıyla ölüm ve yıkımlara yönelme-mişti. O dönemlerde egemen sınıflar ve ulus-devlet zih-niyeti egemenliğini kurmak için halka ve devrimcileresaldırmıştır. Şimdi bu zihniyete bir de bireysel iktidarhırsı ve bir partiyi iktidarda tutma amacı da eklenincegörülmedik bir faşist saldırı ve kör bir siyaset Türkiye’yio dönemlerden daha karanlık bir döneme getirmiştir.AKP iktidarı 1940’lı yılların CHP’sinden daha fazlaiktidarı bırakmamak için her türlü kirli iç ve dış siyasetebaşvuracağını ortaya koymuştur. İşte bu görülmedikfaşist iktidarı ve yarattığı ortamı durdurmak ve halklarınkardeşliğine dayalı Türkiye’yi yaratmak için devrimciörgütler bir araya gelmiştir. Karşımızda öyle bir faşistiktidar bulunmaktadır ki, tüm devrimci örgütleri silahlımücadeleyi yükseltme zorunluluğuyla karşı karşıyagetirmiştir.” (Hüseyin Ali, Yeni Özgür Politika, 15 Mart2016)

Yukarıdaki değerlendirme HBDH’nin açıklamalarındada benzerdir.

Bu değerlendirmelerin ortak noktası, faşizmi birsistem değil, bir hükümet, bir politika sorunu olarak elealmaktır. Sorunu eğer bir sistem sorunu olarak elealmazsanız; faşizmin yıkılmasını bir hükümet değişikliği,bir politika değişikliği olarak ele alırsınız. Oysa faşizmbir politika değil, sistemdir. Faşizmin yıkılması sorunuda bir politikanın, hükümetin değişmesi sorunu değil,sistemin yıkılması sorunudur...

Kürt milliyetçi hareket AKP’nin faşizminden bah-sediyor. Peki bundan 1-2 yıl önce “çözüm süreci”denilen süreçte faşizm yok muydu? AKP faşist değilmiydi?

Kürt milliyetçi hareketinin anlayışına, savunduğuna

göre AKP “çözüm süreci”ni uygularken faşist değildi.Ne zaman ki “çözüm süreci”ni buzdolabına kaldırdıfaşist oldu!

Kürt milliyetçi hareketinin çarpık anlayışı; politikayı,ilkeleri her şeyi nasıl kendi çıkarlarına göre eğip büktü-ğünün, nasıl yerle bir ettiğinin ifadesidir bu durum.Benmerkezcilik, milliyetçi anlayış, ideolojik bulanıklıköylesine bir politikayı ortaya çıkarmıştır ki, dün “çözümsüreci” içinde hareket ettiği güce bugün faşist diyor...Yarın hadi çözüm sürecine dönelim denilse söylenilenher şey unutulacaktır.

Dün de bugün de faşizme karşı bir direnişleri yoktur.Oligarşiyle uzlaşmak isteyenler faşizme karşı direne-mezler. Tam tersine var olan direnişleri, uzlaşmalarınınönünde engel olarak gördükleri için mahkum etmişlerdir.Haziran Ayaklanması sürecindeki tutumları bunun ifa-desidir. Kobane sürecindeki tutumları bunun ifadesidir.

Ortada Kürt milliyetçilerinin, AKP faşizmine karşı,solu, tehdit aracı olarak kullanma hali vardır. AKPfaşizmine “bakın, solu denetim altına aldım” diyorlar.Bu birliği direniş için kurduk demek gerçeklerle veTürkiye halkları ile alay etmektir. En küçük bir demokratikeyleminden askeri eylemlerine, özyönetim politikalarınakadar her şeyiyle oligarşiyi masaya oturtma hedefiylehareket eden Kürt milliyetçileri, birlik konusunda bir-denbire direnişçi kesilecek değillerdir.

Birlik de Kürt milliyetçilerinin uzlaşma ve tasfiyesürecinin bir parçasıdır. Bugün AKP ile çelişkileri, solukullanmak ve AKP faşizmine bir tehdit olarak değer-lendirmek Kürt milliyetçilerinin gündemine girdi.Çelişkiler bir şekilde yumuşayınca olacak olan söylenenher şeyin unutulmasıdır.

HBDH açıklamasının ilkeler bölümünde neyin hedef-lendiği noktasında şunlar söylenmektedir:

“Hareketimiz emperyalizme, kapitalizme, şovenizme,faşizme ve ırkçılığa karşı halklarımızın demokratik veözgür geleceğini kazanmayı hedefler. Sistemle bütünleşenfaşist AKP’nin toplumsal dayanaklarıyla birlikte halkındevrimci gücüyle yıkılmasını zorunlu görür.”

Bu belirleme, birliğin reformist, düzen içi temellerde

KÜRT MİLLİYETÇİLERİNİNHEDEFİ

DÜZENE DÖNMEKTİR!

HBDH ÖLÜ DOĞMUŞ BİR BİRLİKTİRİDEOLOJİK, POLİTİK, ÖRGÜTSEL ANLAMDADEVRİMCİ BİR İÇERİK TAŞIMAMAKTADIR

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

2 91 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

bir birlik olduğunun da ifadesidir. Birliğin ufku AKP’ninyıkılmasıdır. “Faşist rejimin yıkılması” dedikleri AKPiktidarının yıkılmasıdır. Neden AKP? AKP’nin dünÇözüm Süreci ile yaptığı da bir tasfiye hareketidir,bugün askeri çözümle yapmaya çalıştığı da bir tasfiyehareketidir. Dünü kabul eden Kürt milliyetçi hareketibugünü kabul etmiyor. Çünkü AKP, “çözüm süreci”nirafa kaldırmış ve askeri çözüme yani açıktan imhayayönelmiştir. Kürt milliyetçi hareketinin varlık yokluksorunudur bu durum.

AKP’nin Çözüm Süreci’ne geri dönmesiyle “AKP’ninyıkılması” hedefi gerçekleştirilmiş olacaktır.

Kürt milliyetçi hareketinin sisteme bir itirazı yoktur.Onun itirazı AKP iktidarınadır, Kürt milliyetçi hareketininyok sayılmak istenmesinedir.

Kürt milliyetçi hareketinin sorunu bir bütün olarakKürt, Türk tüm Türkiye halklarının kurtuluşu değildir.O milliyetçi bir bakış açısıyla Kürt halkının “kurtuluşunu”savunmaktadır. Ancak Kürt halkının kurtuluşunu savun-maktan, sahiplenmekten bugün geldiği nokta, oligarşidenkırıntılar istemektir...

Bu Birlik Ölü Doğmuştur!Bu Birlik İdeolojik, Politik, ÖrgütselAnlamda Devrimci Bir İçerikTaşımamaktadır

HBDH’nin örgütsel işleyiş veilkeler başlığı altında şunlar denili-yor:

“HBDH’ye katılma ve ayrılmaher örgütün özgür iradesiyle olur.(…)

(…) HBDH içerisinde yer alan örgüt-

ler arasındaki ilişkiler yoldaşçagüvene ve burada sıralanan ilkeleredayanır. Bunlara ters düşenler içineleştiri ve özeleştiri mekanizmasıişletilir.

HBDH içerisinde yoldaşça ideo-lojik mücadele ve siyasal-eylemselbirlik ve ajitasyon-propaganda daserbestlik ilkesi esastır.

HBDH, temel ilke ve bağımsızsiyasi irade konularında her bileşenüyesinin bağımsız tavır alma hakkınıgaranti eder, kararlar karşısındaazınlığın haklarını korur, her bile-şenin şerh düşme hakkı vardır.”

Hayır, ideolojik-politik bağım-sızlığın olmadığı yerde örgütselanlamda işleyiş ve ilkeler kağıt üze-rinde kalmaya mahkumdur.

Böylesi bir birlik daha en başın-

dan Kürt milliyetçi hareketinin ideolojik-pratik-askeribelirleyiciliği ve üstünlüğü üzerinde şekillenmiştir.Böylesi bir birlikte karar almada, temsiliyette eşitlikolmayacaktır. Her şey hakim gücün belirleyiciliğindegelişecektir. İlkeler sözde kalacaktır.

Tersi düşünülemez zaten; milliyetçilik özü gereğiilkeleri değil, gücü esas alır. Genelin çıkarlarını değil,kendi dar grup çıkarlarını esas alır. İdeolojisine, kendinegüvensizdir dolayısıyla her şeyin kendi hakimiyetindegelişmesini ister. Tersine izin vermez.

Bugün çıkarları gereği dosttur. Dostluğunun ölçüsüçıkarlarına hizmet edip etmediğidir. Kendisiyle ideolojikmücadele yürüten, tasfiyeci, milliyetçi çizgisini kabuletmeyen devrimci harekete düşmanlık göstermektetereddüt etmez.

Tüm bunlar Kürt milliyetçi hareketinin pratiğindegeçmişten bugüne yaşanan gerçeklerdir.

Sol Gittiği Yolun Farkındadır!Bağımsız Çizgilerinin Olmayışı Solu,Kürt Milliyetçilerine Yedeklemiştir

Sol, Kürt milliyetçi hareketinin gerçeğinin de, dola-yısıyla onlarla yapılan bir birliğin ne anlama geldiğininde farkındadır. Kimliksizlik, politikasızlık, Kürt milli-

yetçilerinin ardından sürüklen-mek, kendi bağımsız çizgilerininolmaması vb. bu sonucu yaratıyor.Bile bile uzlaşma politikalarınauyum söz konusudur.

Son Ankara eylemi bunun birparçasıdır. Hemen hiçbiri Kürtmilliyetçi hareketini açıkça eleş-tiremedi. En iyisi ağız ucuylayapılanın yanlış olduğunu söyledi.Örneğin Atılım, bunu söylerkende kendilerini, halkları inandır-maya çalışırcasına adeta “vallahbillah böyle yapmak istemediler”diyerek açıklamaya çalıştı. Onlarda bu sürecin parçasıdır dolayı-sıyla sorumluluk sahibidirler.

HBDH’nin ortak açıklama-sından sonra birlik içinde yeralan sol hareketler, birbirleri ardınaaçıklamalar yapmaya başladılar.Yaptıkları açıklamalarda,HBDH’nin ne kadar ve nedengerekli olduğunu, ne anlam taşı-dığını kanıtlamaya çalıştılar.Hemen hepsi bu birliğin “tarihselbir adım” olduğunu ortaya koyar-ken, biri cephesel bir birlik, diğeriise güç ve eylem birliği olarakdeğerlendiriyor. Bu konuda birkafa karışıklığı vardır.

Ortada Kürt milliyetçileri-nin, AKP faşizmine karşı

solu, tehdit aracı olarak kul-lanma hali vardır. AKP faşiz-

mine “bakın, solu denetimaltına aldım” diyorlar. Bubirliği direniş için kurduk

demek gerçeklerle veTürkiye halkları ile alayetmektir. En küçük birdemokratik eyleminden

askeri eylemlerine, özyöne-tim politikalarına kadar her

şeyiyle oligarşiyi masayaoturtma hedefiyle hareket

eden Kürt milliyetçileri, bir-lik konusunda birdenbire

direnişçi kesilecek değiller-dir. Birlik de Kürt milliyetçi-

lerinin uzlaşma ve tasfiyesürecinin bir parçasıdır.

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK3 0

MLKP temsilcisi Ferzad Can, HBDH’nin kuruluşununilan edilmesinin ardından yaptığı değerlendirmede:

“Faşist inkarcı sömürgecilik, 20 Temmuz’dan itibarenPKK’ye, partimize ve emekçi sol hareketin kimi bölük-lerine karşı ezme-irade kırma ve halklarımızı teslimalma hedefli kapsamlı bir tasfiye planını uygulamayasoktu. Yeni ve topyekün bir saldırı ve imha konseptiylesonuç almaya yöneldi. Mücadele koşulları her bakımdandaha da ağırlaştı. Ortalama devrimciliğin, hele helevarlığını dergi çevresi biçiminde veya internet dünyasındasürdürme tarzının herhangi bir etkide bulunamayacağıaçık bir irade çarpışması dönemindeyiz.” diyerekbirliğin gerekliliğini ortaya koyuyor.

(Özgür Politika, 13 Mart 2016)“Halkların Birleşik Devrim Hareketi demokrasi,

özgürlük, adalet, eşitlik ve devrim şiarıyla oluşturulmuşdevrimci birleşik bir önderliktir.” (agy)

Demokrasi, özgürlük, devrim şiarlarının ardında iseAtılım dergisi 25 Mart 2016 tarihli sayısında “YaÇözüme Gel Ya Çöküşle Git” başlıkları atıyor.

İşte MLKP’nin yere-göğe sığdıramadığı HBDH’ninufku budur; Çözüm Süreci... Eğer ufuk buysa, eğerhedeflenen buysa diğer söylenenlerin, “devrim”, “iktidar”vb. gibi büyük büyük lafların hiçbir kıymeti harbiyesiyoktur.

MLKP de kuyruğundan gittiği Kürt milliyetçi hareketgibi her şeyi “çözüm süreci”ylebaşlatıp onunla bitiriyor.

Oligarşiyle çözüm o derecemeşrudur onun için.

*** HBDH’nin kuruluşu üzerine

en uzun değerlendirmeler HalkınGünlüğü’nde çıktı. Aşağıdaki ikialıntı Halkın Günlüğü’nün bu bir-liğe nasıl baktığını özetlemektedir.

“HBDH’nin oluşumu salt Kürtulusal hareketi ile gereken ilişki-lerin geliştirilmesi bakımındandeğil, ülke devrimci hareketi vedevrimci mücadelenin kaderi açı-sından da ciddi bir gelişmedir.”(Bakış Can, Halkın Günlüğü)

“... Bu durum (HBDH’ninkurulması-bn) devrimci hareketinsınıf mücadelesi görevlerinde ortak-laşarak birleşmesi açısından tarih-sel bir dönemeç olabilir.” (agy)

Halkın Günlüğü, bu birliğeoldukça büyük bir misyon ve iddiayüklemiştir. Doğrudur her birlikiddialı olmalıdır. Ancak mevcutdurum bir iddiayı, misyonu değil;tersine iddiasızlığı, politikasızlığı,yedeklenmeyi göstermektedir.

Halkın Günlüğü sayfalarında “Birlikler MeselesineProleter Bakış” başlıklı yazıda uzun uzun birlik zeminiyazılmış. Devrimci yapılarla ve reformist güçlerle hangizeminde birlik yapılacağını, reformizmle devrimcianlayış arasındaki farkın ne olduğu koyulmaya çalışılmış...Çok soyut ve genel söylemlerdir yazılanlar... Bolcadevrim, iktidar vurgusu yapılmış. Soyut ve genel değer-lendirmeler olduğu için tüm bunların temeli, karşılığıyoktur... Değerlendirme soyut ve genel olunca her yöneçekilebilir. Bu değerlendirmeler üzerinden birlik savu-nucusu da olunabilir karşıtı da...

Örneğin ideolojik mücadeleden bahsediliyor: “Yanireformist hareketle demokratik mücadele zeminindebuluşurken bu buluşmayı ideolojik mücadeleden bağımsıztarif etmiyoruz, edemeyiz. Aynı şeyin devrimci hareketbileşenlerinin birlik zemini içerisinde de geçerli olduğunu,ideolojik mücadelenin temel bir ihtiyaç ve zorunlulukolarak her süreçte engelsiz olarak kullanılacağını ifadeedelim.” (birlik meselesine proleter bakış, HalkınGünlüğü)

Peki nerede Halkın Günlüğü’nün yürüttüğü ideolojikmücadelede? Nasıl bir ideolojik mücadele yürütüyormuş?Örneğin Kürt milliyetçilerine karşı söylediği bir şeyvar mı? Yoktur...

Birliğin neye hizmet ettiği şu değerlendirmede ortayakonuluyor:

“Öte yandan devrimci vesosyalist hareketin Kürt ulusalsorunu karşısında görev vesorumlulukları bağlamındasomut ve ileri bir adım atarakbirleşik mücadele zeminindebuluşma pratiği de sevindi-ricidir. Ülke devrimci hare-ketinin Kürt ulusal sorunuve hareketi karşısındakisorumluluklarında pratiksahada son derece yetersizve zayıf kaldığı bilinmektedir.(...) ki, proleter devrimci hare-ket Kürt ulusal sorununadönük görevlerinde örgütselpratik bağlamında yetersizkaldığını vb. ifade etmiştir.Dolayısıyla bugün HBDH’ninilanıyla yaşanan somut geliş-me, Kürt ulusal hareketi ileortak mücadelede buluşmabakımından bu yetersizliğin-zayıflığın nispeten giderilme-sine işarettir.” (Bakış Can,Halkın Günlüğü)

Burada açıkça Kürt mil-liyetçi hareketi karşısındasol’un yaşadığı baskılanmayı

Sol, Kürt milliyetçi hareketiningerçeğinin de, dolayısıyla

onlarla yapılan bir birliğin neanlama geldiğinin de farkında-dır. Kimliksizlik, politikasızlık,Kürt milliyetçilerinin ardındansürüklenmek, kendi bağımsızçizgilerinin olmaması vb. busonucu yaratıyor. Bile bile

uzlaşma politikalarına uyum sözkonusudur.

Son Ankara eylemi bunun birparçasıdır. Hemen hiçbiri Kürt

milliyetçi hareketini açıkçaeleştiremedi. En iyisi ağız ucuyla

yapılanın yanlış olduğunusöyledi. Örneğin Atılım, bunu

söylerken de kendilerini,halkları inandırmaya çalışırcası-

na adeta “vallah billah böyleyapmak istemediler” diyerek

açıklamaya çalıştı.

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

3 11 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

ortaya koymaktadır... Yukarıdaki belirlemeler pek çokçarpık anlayışı içermektedir:

Bir, kendisini Kürt halkının temsilcisi olarak görmüyor.Kürt milliyetçi hareketini Kürt halkının tek temsilcisigörüyor ve kabul ediyor.

İki, Kürt sorununu ve Kürt halkının kurtuluşunubaşından beri kendi sorumluluğunun dışında görüyor.

Üç, Kürt halkına karşı sorumluluğunu da Kürt milli-yetçi hareketine karşı sorumluluğu olarak görüyor.

Dört, sanki kendi sahasında; yani Türk halkının kur-tuluşu noktasında çok yeterliymiş de esas eksiklik Kürtsorunundaki eksikliğiymiş gibi belirleme yapıyor.

“Devrimci kültür ve geleneğe ait önemli bir özellikfilizlenip ürün verecektir. Devrim ya da devrimci müca-delenin boy verip gelişmesi için -nesnel/kendiliğinden-uygun olan devrimci durum veya şartlar, halklarınmücadele hareketi gibi mücadele araçları ve dinamik-lerinin katkısıyla devrimin başarısı için gerekli olansubjektif şartlar da gelişmiş-geliştirilmiş olacaktır.”(agy)

Neymiş bu devrimci kültür ve geleneğe ait önemliözellik?

Elbette devrim, iktidar, sosyalizm, emperyalizm,faşizm gibi temel belirlemelerde ideolojik savrulma vebelirsizlikler yaşayan, dahası şirazesi şaşanların kültürve gelenekleri de buna uygun olacaktır. Emperyalizmive oligarşiyi karşısına almayan, devrimi ve iktidarıhedeflemeyen bir birlikte biz, devrimci kültür ve geleneğeait hiçbir şey görmeyiz.

*** “Devrimci Karargah’ın uzun yıllardır ajitasyonunu

yaptığı devrimsel blok nihayet kuruldu; Türkiye vekuzey Kürdistan halklarının birleşik devrim hareketioluşturuldu.

İki ülke, Türkiye ve Kürdistan devrimleri açısından,ama içinde bulunduğu oldukça kötü durum itibariyleözellikle Türkiye devrimi açısından görece çok dahaönemli, çok tarihsel bir adım atılmış oldu. Ya da başkabir şekilde söyleyecek olursak, atılan bu adımı tarihselbir karşılığı olacak şekilde geliştirmek artık bu blokuoluşturan Türkiye ve Kürdistan örgütlerinin boynununborcudur.

Gelinen aşama son derece stratejik ve son derecetarihseldir.

Hakkını vermek, hem kendi tarihiyle hem emperya-lizmin ve sömürgeciliğin artık topyekün bir savaşa dön-dürmeye yöneldiği konjonktür gerçeğiyle mücadeleetmeyi yani ağır mücadele koşulları içinden başarıylageçmeyi gerektiriyor.” (Emir Adnan Demirci, 14 Mart2016)

HBDH bileşenlerinden Devrimci Karargah, bu birliğeilişkin düşüncelerini bu sözlerle özetliyor. Emin AdnanDemirci imzasıyla yazılan yazıda birliğin taşıdığı kimi“sorunlu yanlar” ifade edilmekle birlikte “atılan adımher şeyden değerli ve önemli” denilmektedir.

***HBDH’nin kuruluşunu “tarihsel bir adım” olarak

değerlendirenlerden biri de Özgür Gelecek’tir. “HBDH’nin ilanı kuşkusuz ki Türkiye Devrimci

Hareketi ve Kürt Ulusal Hareketi’nin mücadelelerinieylem birliği temelinde birleştirmeleri ve TC faşizminekarşı özellikle silahlı mücadeleyi ön plana çıkartanyaklaşımı nedeniyle son derece önemlidir. Tarihseldeğerde bir adımdır.” (Özgür Gelecek, Halkların BirleşikDevrim Hareketi’ne Yaklaşımımız, 27 Mart 2016)

Özgür Gelecek, HBDH’nin kurulmasının “anın dev-rimci görevi olarak ortaya çıktığını” söyleyerek bugünolduğu gibi geçmişte de eylem birlikleri içinde yeraldığını belirtiyor. Varolan birliği “stratejik” değil“taktik” bir birlik olarak değerlendiren Özgür GelecekHBDH içindeki konumlanışlarını da şöyle ifade etmek-tedir:

“Ancak önemle belirtmek gerekir ki; bu eylem bir-liklerinde proletarya partisi kendi inisiyatif ve bağım-sızlığını titizlikle korumak; eylem birliğinin doğruiçeriğini korumak için kendi siyasetini diğer bileşenlerdenkalın çizgilerle ayırmak ve elbette ki sınıfsal temsiliyetineuygun olarak tavizsiz bir ideolojik mücadele yürütmeklekarşı karşıyadır. Bu görev gerçekleştirildiği oranda butürden eylem birlikleri partinin inşasına katkıda bulu-nabilir, komünist hareketi ve mücadelesini geliştirebilir.”(agy)

HBDH’nin Kürt milliyetçi hareketin öncülüğündegeliştiği, ne denirse densin taşıdığı içerikle kendilerininve diğer solun Kürt milliyetçi hareketine yedeklendiğiniçok iyi bilen Özgür Gelecek, durumu kurtarmak içinyukarıdaki izahatta bulunmayı zorunlu görmüş.

Özgür Gelecek bugüne kadar birliklere kayıtsız kal-madığını söyleyerek, bunun ilk örneklerinden biri olarak12 Eylül 1980 faşist cuntası sonrası yurtdışında kurulmuşolan FKBDC’yi söylüyor. Elbette bunu olumlu bir örnekolarak ortaya koymaktadır.

Oysa Özgür Gelecek anlayışının da içinde olduğuFaşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC) pra-tikten kopuk birlik anlayışının çarpıcı örneklerindenbiridir. Merkezi bir birliktir, yurtdışı için değil, ülkeiçin kurulmuş bir birliktir. Ancak ülkede hiçbir varlığı,mücadelesi olmayanların birliğidir. Güya ülkede müca-deleyi yükseltmek için kurulmuştur. Ama pratiktenkopukluk o boyuttadır ki, ülkede deyim yerindeyse biryaprağı bile yerinden oynatamamışlardır. Bir sürüörgütün bir araya geldiği çok iddialı bir programa sahipbu cephe sıradan, güçsüz tek bir örgütün tek başınayapabileceği kadar bile bir şey yapamadan, tarihe böylebir miras bile bırakamadan silinip gitmiştir.

Bu pratiğini dahi sorgulamayanların, bunun özeleş-tirisini dahi vermeyenlerin, önlerindeki yeni birliklerinasıl ele alacağı da açıktır. Tıpkı bugün olduğu gibi, ogünde açıklamaları yaldızlı, abartılı söylemlerle “devrim”ve “iktidar” vurguları ile doludur.

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK3 2

Evet yaşanan bu birlik tarihseldir. Sol açısından,devrimci hareketle arasında yeni bir yol ayrımıdır.Devrimi, devrimci anlayışı değil; düzeni, milliyetçiliğitercih etmiştir. Böylesi bir zeminde devrimci mücadeleninsubjektif şartlarının gelişmeyeceği, geliştirilemeyeceğiaçıktır. Çünkü bu zemin tıkanmış, artık iflas etmiş birzemindir. İşte böylesine bir zeminde ısrar edilmesidirsol açısından tarihsellik.

ML, devrimci hareketin görevi Kürt milliyetçi hare-ketine yedeklenmek değil öncülük etmektir, onu devrimciçizgiye çekmektir. Oysa sol tam tersini yapmaktadır.Kendisi onun yedeğine girmiştir. Çünkü sol, sol olarakdirenme dinamiklerini yitirmiştir, ideolojik, politik,örgütsel bağımsızlığını yitirmiştir. Açıkçası çürümüştür.

Türkiye Halklarınınİhtiyacı Olan, Devrimi Hedefleyen Bir Birliktir! Halkların OrtakMücadelesi ve Ortak Örgütlenmesidir

Mao, devrimi zafere götürecek üç temel ilke olduğunubelirtir: “Silahlı mücadele. Devrimci bir partinin yön-lendirmesi. Birleşik cephe stratejisi.” Mao’nun litera-türünde bu üç temel ilke, “Üç değerli varlık”, “Üçtılsımlı silah” olarak adlandırılır. Gerçekten bunlarınüçü de tarih yazan, toplumları değiştiren bir “tılsıma”sahiptirler. Birlik de işte bu üç tılsımlı silahtan biridir.Tüm halkı birleştirmeyi hedeflemeyen ve bunu başara-mayan bir devrim, zafere ulaşamaz.

“Birleşik cephe stratejisi”; her ülkede, döneme,koşullara göre farklı biçimler alabilir; fakat temelindekimantık, temelindeki amaç değişmez.

Birlik, çeşitli ezilen sınıf ve katmanları; çeşitli ulusve milliyetlerden halkı; farklı inançlardan olan kesimleri;örgütlü halk güçlerini, demokratik kitle örgütlerini; solsiyasi hareketleri birleştirmektir.

Halklarımıza karşı, bu savaşı sürdüren düzene karşı,legal ve illegal, barışçı ve barışçı olmayan, askeri,siyasi, kültürel, ekonomik, demokratik her alanda veher biçimde dayanışma ve ortak mücadeleyi geliştirmek,bu alanlarda cephesel birliğin adımlarını atmak halkla-rımıza karşı görevimiz ve sorumluluğumuzdur.

Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak, Gürcü hangiulus ve milliyetten olursa olsun, Anadolu devrimcilerininöncelikli görevi, ülkemizin BAĞIMSIZLIĞI, halkları-mızın KURTULUŞU için savaşmaktır. Bu savaş, yaniEMPERYALİZME ve OLİGARŞİYE KARŞI bağım-sızlığımız ve halklarımızın kurtuluşu için yürüteceğimizsavaş, halklarımızın birliğini zorunlu kılan bir savaştır.

Cephe birliği istiyor. Halk güçlerinin birliğini vecephesini devrim için bir zorunluluk olarak saptıyor.Tüm olumsuz birlik örneklerine rağmen Parti-Cephebirlik ısrarını sürdürecektir. Bugün birlik açısından ikinokta özellikle öne çıkmaktadır; birincisi, emperyalizmeve oligarşiye karşı açık, net tavır alış ve ikinci olarak

da, halk örgüt-lülüklerindeyer almak. Buiki yan, kalıcıbirliklerin dezemini olacak-tır.

Birlikkonusundaher dönem ikiyanlış anlayışolmuştur:

Bunlardanbiri birlikleriküçümsemek,bir diğeri ise,birlikleri abart-mak, kendiözgücüne güveni ortadan kaldıracak şekilde birliklereyaslanmaktır. Türkiye solunda bu iki yaklaşımı dagörmek mümkündür. Ki her iki yanlış ve çarpık anlayışınortak noktası kendi gücüne, ideolojisine güvensizlik vedevrim ve iktidar iddiasına sahip olmamaktır.

Birlik taviz vermektir. Peki bu ne anlama gelir? Devrim iddiasından mı taviz verecektir? Hayır.

Tersine birlik mücadeleye, devrime hizmet etmiyorsadevrimci değildir zaten. Taviz vermenin anlamı ortaknoktalarda bir birliğin sağlanması ortaklaşılamayan nok-talarda ise kendi bağımsız, siyasi, pratik tavrını geliştir-mektir.

Açıktır ki devrimi hedef alan, devrimci mücadeleyigeliştirmeyi esas alan bir birlik, ilkeli bir birlik olacaktır.

Biz her zaman çokça söylediğimiz gibi “sahte birlikçağrılarını” değil, mücadeleyi yükseltmeyi esas aldık.Çünkü birliğin gerçekleşeceği tek ve doğru zemin müca-delenin, savaşın yükseltilmesidir. Mücadele ve savaşmayaniyeti olmayanlar, hepsi bir araya gelseler de güç ola-mazlar. Bunlar için birlik sadece ve sadece mücadeledenkaçışın, birbirine yaslanmanın ifadesidir.

Mahirler’den bugüne Parti-Cephe’nin çizgisi halk-larımızın ortak mücadelesi, ortak örgütlenmesi ve ortakdevrim anlayışıdır. Bu anlayış, bu çizgi halkları kurtuluşagötürecek tek çizgidir. Bu anlayış, emperyalizm ve oli-garşinin şovenist, milliyetçi politikaları körükleyerekhalklarımızı bölmesinin önündeki en büyük engellerinbaşında gelir.

Halklarımızın devrimci birliğini er geç yaratacağız.Bunun güvencesi Parti-Cephe’dir.

Parti-Cephe 46 yıllık uzlaşmaz, devrim ve sosyalizmhedefinden şaşmaz çizgisiyle, tarihiyle bunun ispatıdır.

Halklarımızın arkasında yürüyeceği güç “KurtuluşaKadar Savaş” diyen ve çizgisinden milim şaşmayanParti-Cephe’dir. Türk ve Kürt tüm Türkiye halklarıParti-Cephe öncülüğünde emperyalizme ve oligarşiyekarşı Birleşecek, Savaşacak, Kazanacağız!

Mahirler’den bugüneParti-Cephe’nin çizgisi halk-larımızın ortak mücadelesi,ortak örgütlenmesi ve ortakdevrim anlayışıdır. Bu anla-

yış, bu çizgi halkları kurtulu-şa götürecek tek çizgidir. Buanlayış, emperyalizm ve oli-garşinin şovenist, milliyetçipolitikaları körükleyerekhalklarımızı bölmesinin

önündeki en büyük engelle-rin başında gelir.

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

3 31 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Abdullah Cömert, Haziran Ayak-lanması’nda Hatay’da 3 Haziran 2013tarihinde Ahmet Kuş adlı polis tara-fından gaz bombasıyla kafasındanvurularak katledilmişti.

Dava ilk olarak Hatay 2. AğırCeza Mahkemesi’nde görüldü. 4 Ka-sım 2014 tarihinden itibaren, güvenlikgerekçesi ileri sürülerek dava Balı-kesir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nenakledildi. Bu süreç içerisinde AhmetKuş, SEGBİS ile Mersin’den duruş-malara katıldı ve tutuksuz olarakyargılandı.

Abdullah Cömert’in katiline Ba-lıkesir Ağır Ceza Mahkemesi’nce“kastın aşılması suretiyle adam öl-dürme” gerekçesiyle 13 yıl 4 Ayhapis cezası verilerek, katil tutuk-lanmadı.

Verilen mahkeme kararında cezamiktarı ve katilin tutuklanmamasıyargının katilleri nasıl koruduğununyeni bir örneğidir.

Ceza kanununun 87/4 maddesindedüzenlenen “Kastın aşılması suretiyleadam öldürme” hükmünde katil po-lisin kastının öldürmek değil, yara-lamak olduğu fakat sonuçta ölümolması nedeniyle kastını aştığındanceza verildi.

Bu ceza verilirken bile mahkemeen alt sınır olan 12 yıldan hükümkurmuştur. Sonrasında suçta kamugörevine ait araç ve gereçleri suçtakullanılması nedeniyle zorunlu olarakceza üçte bir oranında artırılarak 16yıl hapis, katil polis iyi halli kabuledilerek indirim uygulanarak neticede13 yıl 4 ay hapis cezası verilmiştir.

Mahkeme katil polisi “sanığınpolis olması, SEGBİS’le davaya ka-tılması ve sabit ikametgah sahibiolma” gerekçesiyle tutuklamadı.

Ortada ölüm olmasına rağmensırf polis olduğundan katil tutuklan-madı. Yoksa yargı insanlarımızı 10aylık ceza istenen suçlarda bile tu-tuklamaktan çekinmemektedir. 10aylık bir cezadan tutuklananlar bu

cezanın iki katı hapiste tutulmaktadır. Mahkeme verdiği kararın gerek-

çesinde ‘kasten öldürme’ ya da ‘olasıkastla öldürme’ suçlarından ceza ver-memesini “gaz tüfeğinin öldürücübir silah niteliğinde olmaması ve ya-ralama niyetiyle polisin hareket et-mesi” olarak açıkladı.

Abdullah Cömert’i katleden po-lisin adam öldürme kastıyla hareketettiği çok açıktır. Çünkü 2 Haziran2013 gününe dair kamera kayıtlarınabakıldığında Abdullah Cömert’i vuranpolisin gaz fişeğini nişan alarak sıktığıve peş peşe iki kez aynı noktaya bugaz fişeğini ateşlemesi çok net birbiçimde görülmektedir.

Davanın avukatları tarafından uz-man bilir kişiden alınan raporda “Si-lahın kullanılmasında deneyim sahibiolmasına karşın failin silahı yereyatay veya yataya yakın şekilde kul-lanmış olması, ölüme yol açacak şe-kilde hayati tehlikeyi doğuracak birbölgeyi hedeflemiş olduğunu gös-termektedir” tespiti yapılmıştır.

Olay bu kadar açık olmasına rağ-men mahkeme kasten adam öldür-meden hüküm kuramadığı gibi gazkapsülü hakkında “Gaz tüfeğindekullanılan gaz fişekleri, yapıları iti-bariyle savunmada veya hücumdakullanılan, doğrudan öldürücü etkisiolan bir madde değildir” şeklindekarar vererek polislerin silah olarakgaz kapsülünü kullanmasının önünüaçmıştır.

Oysa ki kapsülün üzerinde “doğ-rudan insanların üzerine fırlatmayınız,zira öldürücü olabilir.” şeklinde uyarıyazmasına ve polislerin bu konu hak-kında eğitim almalarına rağmen buölümlerin, katliamların yaşanmasıbilinçli, kasıtlı gerçekleştirilen birkatliam politikasıdır.

Devlet, polislerine gaz fişeği atar-ken insanlara zarar vermemeleri içineğitim verdiğini, kullanılan kapsül-lerin zararsız olduğunu her gün dilegetirmektedir. Mahkeme de verdiği

kararla gaz tüfeğini silah olarak kabuletmeyerek polisin bu yalanına hu-kuksal kılıf yaratmıştır.

Oysa ki polis her gün gaz fişeğinihalkın üzerine sıkmaktan çekinme-mektedir. En ufak olayda, canı sıkı-lınca gaz tüfeğini insanlarımızın üze-rine sıkmaktadır.

Berkin kafasına doğrudan gaz fi-şeği sıkılması sonucu katledildi. Yüz-lerce insanımız gözünü kaybetti, ka-fasında kırıklar oluştu ve ölümdendöndü. Şimdi yaşananlar ortadaykenmahkemenin bu şekilde karar vermesibilinçli bir tercihtir.

Polisin gaz tüfeğini silah olarakkullandığı açıktır. Gaz tüfeği öldürücübir silahtır.

Mahkemenin vermiş olduğu kararpolislerin yeni katliamlar yapmasınınönünü açacaktır. Nasıl olsa her olaydakorunuyorlar.

Yerel mahkemenin verdiği 13 yıl4 ay cezanın, hiç ceza verilmeme-sinden daha iyi olduğu söylenemez.Bu yargının oynadığı tiyatro oyunu-nun ilk perdesidir, sonraki perde iseYargıtay’ın temyiz sürecidir. İsmailKorkmaz’ın, Ethem Sarısülük’ün ka-tillerinin dosyasında olduğu gibi Yar-gıtay vereceği bir kararla cezayıbozar. Sonrasında yeniden yargılamayapılır ve katiller korunur.

Nasıl ki 14 yaşında ekmek almayagiden bir çocuğun kafasına gaz kap-sülünü hedef alarak atan polislerbelli olmasına rağmen 1000 günüaşkın süredir Berkin’in katilleriniaçıklamayan onları koruyan yargıAbdullah Cömert’in katilini de ko-rumaktadır. Yargı böyle kararlarlapolislerine güvence vererek onlarındaha fazla katliam yapmalarını iste-mekte ve bu katliamları meşrulaştır-maya çalışmaktadır.

Mahkemelerin verdikleri bu ko-ruma amaçlı, taraflı kararlar bizimyürüttüğümüz adalet mücadelesi kar-şısında hükümsüzdür.

GGAZ TÜFEĞİ ÖLDÜRÜCÜ SİLAHTIR!Yargı Verdiği Kararla Gerçeği Değiştiremez!

Halkın HukukBürosu

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK3 4

1.BÖLÜMMemurlar Örgütsüzdür!Ülkemizde 2,5 milyonu aşkın

kamu emekçisi memurun, yarısınayakını çeşitli sendikalara üye olmasınakarşın örgütsüzdür!

Sendikaların, sendika yöneticile-rinin; işbirlikçi, patron sendikacısıolduğu koşullarda, sendika üyesiolmak ile olmamak arasında, gerçekanlamda örgütlülük söz konusu oldu-ğunda bir fark yoktur!

Patron sendikacılığı zihniyetininhakim olduğu bir yerde, “sağcı”, “sol-cu”, “iktidar yandaşı” olup olmamasınında pek kıymeti yoktur. Kamu emekçi-lerinin genel çıkarları, kendi geleceğinikendisi belirleme hakkı söz konusuolduğunda, bunların hepsi, memurlarınbaşına “idare amiri” kesilirler. Hepsibir anda kendilerini silsile-i meratipanlayışıyla “Genel Müdür” seviyesineyükseltip kamu emekçilerinin “ense-sinde boza pişirir”ler…

Direnen kamu emekçilerine,KEC’lilere destek olmadıkları, direnişlerini sahiplenmedikleri gibi, buaymazlığı, bu vicdansızlığı, ahlak-sızlığı eleştirenlere de sendikanıntüzük maddelerini kullanarak, soruş-turma açarlar. Üyelikten ihraç etmekletehdit ederler.

Kendileri “örgütlü”dür. Düzeninbekası için ya düzen partilerindeörgütlüdürler, ya da düzene yerleşme,düzenin kalıcı unsurlarından biriolma çabasında olan reformist – siviltoplumcu partiler de örgütlüdürler.

Fakat asla düzeni değiştirmek içinörgütlenmezler. Bu düzeni değiştir-mek, emperyalizme karşı bağımsızlık,faşizme karşı demokrasi, kapitalizmekarşı sosyalizm isteyen, bu istekleriiçin mücadele eden devrimci memur-ların örgütlenmesini de ellerindengeldiğince engellemeye çalışırlar!Örgütsüz memurların da bu amaçiçin örgütlenmesini türlü biçimde

engellerler; devrimcileri “terörist”;bağımsızlık ve demokrasi mücade-lesini de “terörizm” olarak suçlarlar.

Tam da, bu noktada “sağcı”sı,“solcu”su, “dinci”si ortaklaşırlar!...

Düzenin bekası, kendi statüleri,emekliliklerine kadar sürecek maaş-larının garantisi, memurların örgüt-süzleştirilmesi sağlanacaktır. Me-murları örgütsüzleştirmenin yöntem-lerinden birisi olarak da, kendi dene-timlerindeki “sendikalar”da denetimaltında tutmak; onların düzene olantepkilerini nötrleştirmektir.

Sendikal mevzileri; devrimcilere,mücadelede edenlere, arkadaşlarınıve geleceklerini satmayan memurlarakaptırmak istemezler. Bunun için hertürlü adice yolu, komploları, hileleriyapar, şeytanla bile ittifak kurarlar.

Örneklerini çokça görmüş, yaşa-mışlığımız vardır. Fakat, bu yöntem-lerin ve saldırıların hiç birine boyuneğmeden, doğru bildiğimiz yolda iler-leyerek, gerekirse iğneyle kuyu kazarakama inançlarımızı satmadan, şehitle-rimize vefamızı asla unutmadan, onla-rın özlemlerini, birlikte birbirimizeverdiğimiz sözleri unutmadan yolu-muza devam ederek bugünlere geldik.Nice gelenekleri, direnişleri bu bilinçve fedakarlıkla, bedeller pahasınayarattık. Daha da yaratacağız…

Aynı yoldan yürüyerek, memur-ların hepsini örgütleyecek, onurun,erdemin, insanca yaşamanın, para –mevki – makamdan daha değerli veönemli bir güç olduğunu, geleceğetaşınabilen tek değerin, varlığın buolduğunu kanıtlayacağız. Aynı bizdenöncekiler gibi…

Memurları Nerede, NasılÖrgütleyeceğiz?

Sendikaların DurumuMemurlar esas olarak örgütsüzdür.

Örgütlü olarak göründükleri sendi-kalardan birisi de mevcut iktidarın,

AKP iktidarının denetimindekiMemur-Sen’dir. Ki, üyelikleri AKP’ninatadığı bürokratlar tarafından yuka-rıdan aşağıya talimatla yapılmıştır.

Keza, bir kısmı da, AKP öncesiiktidarlar tarafından, aynı şekildedevlet sendikacılığı anlayışıyla, dev-rimci -demokrat memurların sendikalörgütlenmelerine karşıt olarak yineyukarıdan aşağıya emir talimatla veırkçı -şovenist demagojilerle kandı-rılarak üyelikleri yapılan Kamu-Sen’de “örgütlü”dürler.

Memurların bir kısmı da, iktidar-ların “Memurlara sendika yasak!”dediği ‘90’lı yılların başından itibarenfiili – meşru mücadele ile mevzilerinyaratılıp, korunduğu günlerdeDevrimci Memur Hareketi’nin hertürlü bedeli göze alarak oluşturduğuKamu-Sen, Bem-Sen ve Sağlık-Sen’in ardından açılan yoldan iler-leyen, devrimci - demokrat memur-ların örgütlediği KESK’de örgütlüdür.

İlk ikisi devlet denetiminde olansendikalar olup, yöneticileri düzenpartilerinin oligarşi içi çatışmalardasendikanın kullanılmasının aleti olankişilerden oluşur. Bu kişiler – yöne-ticiler aracılığıyla memur kitlesinindevrimci politika ve örgütlenmelerdenuzak tutulmaya çalışıldığı, düzensendikaları - örgütlenmeleridir.

(devam edecek)

KKamu Emekçilerinin Örgütsüzlüğüne

Sadece KEC’liler Son Verebilir!

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

3 51 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

“İlk suçunuz neydi?’’ diye sorulurYılmaz Güney’e; “İlk suçum yok-

sul olmaktı’’ diye cevap verir.Yaşadığı gibi senaryo yazar,oynar ve yönetirdi… Yoksulluk,isyan, direniş filmleri en çokYılmaz Güney’le özdeşleşmiştir.

Filmlerinde açlığın, yoksulluğun,zulmün sebebi olan düzene karşı

bir başkaldırı vardır. Halkın hemenher kesimi, kendi gerçeğini Yılmaz

Güney’in filmlerinde görür, yaşar.

Ülkemizde gerçekleri söylemek, yazmak, filminiçekmek, hele ki düzene başkaldırmak her zaman bedelistemiştir. Yılmaz Güney de defalarca hapse girmiş vefilmlerinin çoğu yasaklanmıştır. Halkın sanatçısı olmanınbedelini sürgünlerle de yaşamış ve 1984’te sürgündeykenFransa’da yaşamını yitirmiştir.

Yılmaz Güney, halktan yana ve devrimcileri destekleyenbir sanatçı olduğu için 12 Eylül’den sonra tam 104 filmiyasaklanmıştır. 1978’de hapishanedeyken senaryosunuyazdığı “Sürü” filmi yoksulluğu, aşiret savaşlarını, kadınıntoplumdaki rolünü ve asıl olarak çaresizliğin, tüm acılarınsebebi olan düzene başkaldırıyı konu aldığı için yasaklanmıştı.

Tarık Akan, Melike Demirağ ve Tuncel Kurtiz’inbaşrollerini paylaştığı ve Zeki Ökten’in yönettiği film,Siirt’in Kurtalan köyünde geçer. Filmde kan davasıyüzünden sürekli savaş halinde olan iki aşiret arasındakiçatışmayı, barış için gelin olarak karşı tarafa verilenkadını, aşiret geleneklerine başkaldıran bir genci veyaşamını bir sürüyü Ankara’da satmaya bağlayan ancakyaşadıkları çeşitli sorunlardan dolayı bunu da başaramayanailenin acılarını anlatır. Aslında filmde o döneme aitbirçok şeyi görürüz. Zengin fakir ayrımını, siyasi çatış-maları, kırsal yerlere makinelerin yeni girişini ama ençok da, yoksulluğun yaşattığı çaresizliği taa içimizdehissederiz.

Evet, bu filmi izleyen insanın bu duruma isyan etmemesiişten bile değil. Bu nedenlerle olsa gerek ki, yasaktı Sürüfilmi. 2011 yılında ise yasak kalktı. Yasağın kalkmasıülkemizde bir şeylerin değiştiğini düşündürtebilir. Oysa kideğişen hiçbir şey yoktur. Öncelikle, yasağı kaldıran ikti-dardaki parti AKP, şu anda da ülkemizde yaşanan oncaaçlığın, yoksulluğun, sömürünün baş sorumlusudur.

AKP, böyle bir yasağın kaldırılmasıyla kendini özgür-lükçü, demokratik, düşünceye saygılı bir hükümet olarakgöstermeye çalışıp, halkın ve özellikle kendini sol olarak

görüp de, solculukla ilgisi olmayan düzen içi örgüt vepartilerin gözünü boyamak istemiştir. Bu haberleri alanözellikle bu tür sivil toplumcu kesimler, tutsak olangazetecileri, yazarları, sanatçıları çarçabuk unuturlar.

Ülkemizde hiçbir şey değişmedi. Sadece halka vedüşünen kesime yönelik baskı, şiddet, sömürü yöntemle-rinde değişiklik olmuştur. Özde hiçbir değişim yoktur.Ülkemizde demokrasi namına en ufak bir kazanım varsabile bu devrimciler sayesindedir. Bugün eğer “Sürü”filmi ile birlikte yasağı kaldırılıp, Yılmaz Güney’in 11filmi gösterime giriyorsa bu devrimcilerin, meşru, haklıve bedeller uğruna yürüttükleri mücadeleleri sonucundaolmuştur. AKP’nin demokratikleşmesinden dolayı değildir.

Bir diğer yanı da filmlerin restorasyonunu üstlenenşirket, yine halkın emeğini sömüren, kanını içen birtekel şirketidir. Adı; Groupama olan Fransız sigortaşirketi sponsorluğunda “Sürü” filmi restore edildi.

“Groupama sponsorluğunda gelenekselleşen, ‘TürkKlasikleri Yeniden’ dokuzunca yılında senaryosu YılmazGüney’e ait olan Zeki Ökten’in yönettiği ve başrolleriniTuncel Kurtiz, Tarık Akan ve Melike Demirağ’ın paylaştığı“Sürü” filmi restore edildi. 1978 yapımı “Sürü”, 7Nisan Perşembe akşamı Ortaköy Feriye Sineması’ndadüzenlenen gala gösteriminde sinemaseverler ile buluştu.”(8 Nisan 2016 – Hürriyet Gazetesi)

Groupama’da kendi reklamını yapmanın peşindedir.Böyle bir filmi restore ettiği için, halkçı olabileceğinidüşünmek de gerçeklerden ve sınıfsal bakış açısındanuzaklaşmaktır. Devrimcileri sarıp sarmalayan, destekleyen,düşüncelerini filmlerinde ve hayatında yaşatan YılmazGüney’i ve filmlerini devrimcilerden başka hiç kimsegerçek anlamda sahiplenemez. Bizler, yasakların enağır olduğu dönemlerde dahi, Yılmaz Güney’i anmaktan,filmlerini izleyip izlettirmekten bir an bile çekinmedik.Meşruluğumuz ve haklılığımızdan aldığımız güçle onuher zaman sahiplendik, halkımıza tanıttık. YılmazGüney’in filmleri, bizim için hiç yasak olmadı. Bunedenle bugün, yasağı ortadan kaldırmakla övünenlersadece bir görüntüden ibarettir bizim için.

Yılmaz Güney’in filmlerini yasaklayanlar ve bugüniyi bir şey yaptığını zannedip yasağı ortadan kaldıranlarda hala ülkemizde yaşanan açlığın, yoksulluğun, yasakların,katliamların sorumlularıdırlar.

Yılmaz Güney ve filmleri, her zaman halkın ve dev-rimcilerin zihninde anılarında yaşamaya devam edecek.Gerçekte ölenler bu yasakları yaratan faşist zihniyettir.

Yılmaz Güney Halkın İçinde Yaşıyor

Ölenler Yasakları Yaratanlardır!

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK3 6

Ajitasyon-propaganda kitlelerin duygularını ve dü-şüncelerini etkileyip onları harekete geçirir. Düzen herşeyi propaganda aracı yapıyor. Elinde ne varsa bizi ka-ralayıp kendisini yüceltiyor. Ajitasyon-propaganda onunönemini kavrayıp pratiğe dökenin elinde silah oluyoraslında. Düşman bu silahı eline aldığında, bizlerdeumutsuzluk yaratmayı hedefler. Uğruna ölümü göze al-dığımız halkımıza güvenmeyelim, onlardan umudu ke-selim ister. Bu tuzağa düşmeyeceğiz. O silahı bizalacağız.

Ajitasyon - propaganda silahını etkili kılmak için;- Somut, anlaşılır bir dil kullanmalıyız.- Yanlışı gösterdiğimiz gibi doğru olanı ve doğruya

nasıl ulaşacağımızı da göstermeliyiz. - Her bölgede, alanda, birimde politika üretecek, o

bölgelerin özelliklerine göre bir yol çizeceğiz. Çalışmayaptığımız yerleri tanıyacağız.

- Düşmanın 24 saat boyunca ajitasyon - propagandasilahını kullandığını unutmayacak, daha bir sıkı sarılacağızo silaha. Unutmayalım, biz gitmezsek insanlar bizitanımaz dolayısıyla bizi ve düşüncelerimizi sahiplene-mezler. Bu sebeple halka gideceğiz.

- Dergi, bildiri, anket, afiş gibi materyaller ajitas-yon-propaganda aracımızdır. Halk ise devrimimizinkaynağıdır. Daha çok kitle çalışması yapmalıyız.

Silahlı mücadele veriyoruz ve bu mücadelemizde niceşehitler veriyor, bedeller ödüyoruz. Kanımızla yazdığımız

şanlı ve onurlu bir tarih var. Halkımız bizi tanımalıdır.Tanırlar ise desteklerler ve bizden olurlar. Çünkü haklıolan biziz. Meşru olan biziz. Her koşul altında ajitasyon-propaganda silahını düşmanı yok eden bir silaha dönüş-türmeliyiz.

Okullara gidiyoruz hepimiz. Çalışma yaptığımız yerlerine kadar tanıyoruz? Tanımalıyız. Çalışma alanlarımızınsorunlarına, insanlarına, her şeyine vakıf olmalıyız. Öğ-rencilerin yakıcı sorunları vardır. Bazen düzene karşıtepkileri küfür etmek olur, bazen kendi arkadaş grubuylaaldığı karar sonucu imza toplamak. Ufak ya da büyüktepkiler verilir. Bize düşen görev bu tepkileri doğru yereyöneltmek, alternatif olmaktır. Bunu da ajitasyon-propagandaile öğrencilere giderek yapabiliriz.

Sonuç olarak; 1. Devrim kitlelerin eseriyse halkı tanıyacak, politikaüretecek ve halkı savaştıracağız.2. Düşman her fırsatı değerlendiriyor. Bizim olanaklarımızdüşmana göre az olsa bile ajitasyon-propaganda içinaraç yaratacak, halka gideceğiz.3. ’Haklıyız ama halk neden örgütlenmiyor’’ diye dü-şündüğümüzde ajitasyon-propaganda da eksik kaldığımızaklımıza gelmeli. Ajitasyon - propaganda ile halk bizi,Cepheyi tanıtacak, dolayısıyla da örgütleyeceğiz.4. Devrime giden yolumuzda bir silahtır ajitasyon-pro-paganda. O silahı kullanacak, halkı tanıyacak, devrimiyapacağız.

Antalya Dev-Genç’li Süleyman Ay, katil siyasi şubepolisi tarafından 13 Nisan’da Akdeniz ÜniversitesiMeltem Kapısı önünden sarı renkli 07 UYP 85 plakalıaraca bindirilerek kaçırıldı. Şehirden uzak bir bölgeyealınan Dev-Genç’liye polis tarafından önce çay, su teklifedildi. Ardından sorguya alınarak “dernekte kimler dev-rimcilik yapıyor, sen bu konuşmalarımızı söyleme bakbir hafta içinde seni nasıl kovacaklar izle gör, sen aslın-da böyle değilsin, arkadaşların seni düşünmüyor, bizleraileni biliyoruz” gibi laflar söylemişler. Ve son olarak“seni bir hafta sonra yine alacağız” diyerek tehdit edipüniversite yakınlarına bırakmışlardır..

Bununla ilgili Antalya Dev-Genç yaptığı kısa açıkla-mada şu sözlere yer verdi; “Süleyman herkesin gözüönünde olan Akdeniz Üniversitesi’nde okuyan ve demo-kratik taleplerde bulunan eylemlere katıldığı içinAKP’nin katil polislerinin hedefi haline gelmiştir.Antalya polisi yeni komplolar kurma peşindedir.

AKP’nin katil polisini uyarıyoruz; Süleyman Ay’ınbaşına gelebilecek her türlü saldırıdan siz sorumlusu-nuz, Süleyman Ay yalnız değildir. Hakkınızda suç duyu-rusunda bulunacağız. Sizleri iyi tanıyoruz. 14 yaşındaBerkin Elvan’ı, Dilek Doğan’ı ve Yılmaz Öztürk’ü kat-lettiniz. Şimdide Dev-Genç’lileri yıldırmak için insanla-rımızı kaçırıyorsunuz. Şunu unutmayın bizim; birimizhepimiz, hepimiz birimiz için dünyayı ayağa kaldıracakkadar büyüktür sevgimiz. Bizler Dev-Genç’lilerizöğrenci gençliğin demokratik hakları için mücadeleetmeye devam edeceğiz”.

Ajitasyon ve Propagandayı Bulunduğumuz Her Yerde Güçlendirmeli

Gençliği Örgütlemeliyiz

Ülkemizde Gençlik

Gençlik Federasyonu’ndan

Baskılar, KaçırmalarDev-Genç’lileri Yıldıramaz!

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

3 71 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Bu düzen ayakta kalmak için insan-ların bilgisiz kalmasını ister. Bu sebepleeğitimi kendi çıkarlarına göre düzenler.Anti-bilimsel, anti-demokratik bir sistemkonulur önümüze. Yoksul halk çocuk-larına kapalıdır okul kapıları. Açılırsada düzenin istediği gibi şekillenmelidirhalkın evlatları. Burs derler bazen öf-kemizi dindirmek için. Gece gündüzders çalışır sosyal anlamda bağımızı ko-partırız hayattan ve sonunda burs alırız,bu seferde bursumuzun elimizden alınmatehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Yoksulhalkımızın çocukları için zordur okumak.

Katliamcı, sömürücü bu düzen sal-tanatını sürdürmek için beyinlerimiziteslim almaya çalışır. Bunun için çeşitliyöntemleri dener. Bu yöntemlerindenbiri kendi düzenini korumak için belir-lediği eğitim sistemidir. Bazen bununyöntemi beyinlerimizi uyuşturmaktır.Okullarımıza, mahallelerimize uyuştu-rucuyu sokar. Yozlaştırır. Amaçsız, dü-şünmeyen, duyarsız bir gençlik yaratmakister. Bunlarda olmazsa polisi, işbirlikçiÖGB’si, sivil faşistleriyle saldırır. Aslındasaldırı hep vardır. Bazen gizli olur bazenaçıktan. Ailelerimizi örgütlemek içinuğraşır, psikolojik olarak saldırıp umut-suzlaştırmak ister. Ya da fiziken yok et-mek için eğitilmiş polisleri, orduyu dev-reye sokar. Bizim gibi faşizmle yönetilenülkelerde işkenceciler ordusu hazırdır.Tahammülü yoktur düşmanın. Elimizi,kolumuzu bağlamak, bizi hareketsiz bı-rakmak için çalışır. Çalışma alanlarımızıdaraltmak, yok etmek ister. Okulları-mızdan atar, tutuklar, katleder. Ölü be-denlerimize dahi işkence yapar.

Parasız eğitim dahil her türlü hakkı-mızı alabilmek, özgürlüklerimizi gerçekanlamda kazanmak halkın iktidarındaolacaktır. Biz de liseliler olarak hakları-mızı kazanabilmek, haklarımızı kalıcı-

laştırabilmek için devrim mücade-lesinde yerimizi daha fazla alabil-meliyiz.

Ölü bedenlerimize dahi işkenceyapanların ahlaksızlıklarını yok etmekiçin, halkımızın özgürlüğü için Elif,Şafak, Bahtiyar’dan Çiğdem ve Ber-na’ya. Çiğdem ve Berna’dan Der-sim’in Şahanları Onur’umuza, Ça-yan’ımıza kadar en yiğitlerimizi ve-riyoruz birer birer. Onların boşluklarınıbizler doldurmalıyız. Dersim’in do-ruklarındayız.

Liseliler, halkımız! Umudumuzubüyütelim. İnsan olmanın gereği için,kurtuluşumuz için Onur olma, Çayanolma vaktidir. Onur olalım, Çayanolalım, halkımıza umut, düşmanakorku saçalım. Gerillaya katılalımzaferi kazanalım!

Parasız Eğitim İçin Onur Ol, Çayan Ol

Gerillaya Katıl!

Dev-Genç’liler 19 Nisan Salı GünüOkmeydanı’nda Dağların ŞahanlarıDHKC Gerilları İçin Ozalet Astı.

Okmeydanı’nın çeşitli bölgelerineasılan Ozalitlerde “Şehirde Kırda UmutDHKC Gerillarında /DEV-GENÇ”“Dağlar Şahansız Şehirler ŞafaksızKalmaz/ DEV-GENÇ’’ şeklinde top-lamda 5 adet ozalit asıldı.

Dev-Genç’lilerDHKC Gerilları İçin

Ozalit Astı

Bu ülkede yaşıyoruz... Bu halkın çocuklarıyız... Ezilen, sömürülen, katledilen bir halkın çocuklarıyız... Bu halkın kavgasında biz de varız!

Liseliyiz Biz

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK3 8

Karabük Polisi İşbirlikçilikTeklif Etmekten Vazgeç!

Ankara Dev-Genç, arkadaşlarınınpolis tarafından taciz edildiğini veişbirlikçilik teklif edildiğini dile ge-tirerek, 14 Nisan’da bir açıklama ya-yınladı. Açıklamada şu sözlere de-ğinildi; "Karabük polisi 14 Nisangecesi bir arkadaşımızı gece sokakortasında evine giderken durdurarak“terör örgütü propagandası” yaptığıbahanesiyle gözaltına aldı. Arkada-şımızı 1 gece nezarethanede tutaraktüm gece boyunca görüştüğü arka-daşlarını, kimlerle iletişim halindeolduğunu… İsim isim sorarak öğ-renmeye çalışmış ve işbirlikçilikteklif etmiştir. Okul hayatını bitir-mekle tehdit etmişlerdir. Karabükpolisini uyarıyoruz! Arkadaşlarımızıtehdit etmekten vazgeçin. O kanlıellerinizi arkadaşlarımızdan uzak tu-tun, kendi pis düzeninize alet etmeyeçalışmaktan vazgeçin. Bizler bu hal-kın en onurlu evlatlarıyız. Bizleradalet isteyen Dev-Genç’lileriz. Sizinkokuşmuş düzeninize alet olmaya-cağız. Arkadaşımızın başına gelebi-lecek en ufak şeyin sorumlusu busaatten sonra Karabük Polisidir”.

İşbirlikçiliğe, Ajanlığa veProvokatörlüğe Geçit Vermeyeceğiz!

Muğla Dev-Genç 15 Nisan’da,arkadaşlarının polis tarafından tacizedilmesi ile ilgili yazılı bir açıklamayayınladı. Açıklamada; “12 Nisanakşamı evlerine doğru giden Dev-Genç’lileri evlerine kadar polisler

takip etmiş ve birarkadaşımızınevinin önüne 48NC 394 plakalıRenault markaaraçla yanaşarakmehter marşınıçalmıştır. BuradanMuğla’daki tümhalk düşmanı, katil sürülerine çağrı-mızdır. Eğer bizi bu denli çocukçaprovokasyonlarla tuzağa düşürece-ğinizi sanıyorsanız yanılıyorsunuz.Takip esnasında herhangi bir müda-halede bulunmamış olmamız gözü-nüzü açmasın, cesaret sizin gibi kor-kakların işi değildir. Unutmayın kiDev-Genç'li, adalet özlemiyle yanıptutuşan ve halkın adaletinin uygula-yıcısıdır. Hiç beklemediğiniz andasizi şah damarınızdan vurandır. Herbir Dev-Genç'li umudun adını kanlaolsa bile yazan ve hesap sorandır.Bugün rahat rahat dolaştığınız halkınvergileriyle alınmış o araçlar şimdiliksizin için bir konfor olabilir ancakgün gelir mezarınız olur” denildi.

Liseliler de Savaşıyor!Okmeydanı Liseli Dev-Genç’liler

20 Nisan’da mahalle sokaklarna ge-rillaya çağrı ozalitleri astı. Çalışmadakısa bir açıklama yapan Liseli Dev-Genç’liler; “Bizler… eğitim hakkımızücretsiz olması gerekirken her seneokul için binlerce para vermek zo-runda kalıyoruz. Kimi zaman okultarafından istenen aidat oluyor bu,kimi zaman okula kayıt parası oluyor.Bu paraları veremeyince ise okuldaya rencide ediliyoruz ya da ödeye-mediğimiz paralar için ailelerimizokulda temizlik işlerinde çalışmak

zorunda kalıyor. Bu düzeni bu ada-letsizliği ancak devrim düzeltir” dedi.Ve asılan ozalitlerde “Parasız Eğitimİçin ONUR Olun GERİLLAYI Des-tekleyin! Parasız Eğitim İçin GE-RİLLAYI Destekle ONUR Ol! LiseliDev-Genç” ozalitleri asıldı.

Savaş Her Yaştan İnsanla Gelişecek

Ankara’da Liseli Dev-Genç’liler,16 Nisan’da Tuzluçayır Mehmet Çe-kiç Ortaokulu’na “Dersim’de SavaşanGerillaya Bin Selam” pankartı astı.Asıldıktan 1 saat sonra hazmedeme-yen polisler okulun etrafını 2 Akreparacı ve Özel Tim Polisleriyle çevi-rerek asılan pankartı korkakça ye-rinden çaldı.

Pankartı Çalsanız da DevrimŞehitleri Unutulmaz

Eskişehir Halk Cepheliler 14 Ni-san’da, Büyükdere Mahallesi GöztepeTramvay Durağı Ali Çetinkaya Cad-desi girişine "30 Mart-17 Nisan Dev-rim Şehitlerini Anıyor Umudu Se-lamlıyoruz! Halk Cephesi” imzalıpankart astı. Kısa süre sonra bunuhazmedemeyen katil sürüsü polislerpankartı bulunduğu yerden çekerekacizliklerini bir kere daha gösterdi.

Ülkemizde Gençlik

Bu Düzene Karşı Liseliler de Savaşacak

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

33 91 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Grup Yorum konser çalışmalarıson ana kadar devam ederken, konsereyasaklama kararının çıkması yapıla-cak bir konseri bin konsere çevirdi.

17 Nisan Pazar günü saat 15.00dan itibaren Yenikapı konser alanındakonser yapması yasaklanan GrupYorum üyeleri ve binlerce halkımızher yeri konser alanına çevirdi.

İzmir’den Antep’e İstanbul’danKıbrısa, Avrupa’ya kadar binler Yo-rum türküleri söylediler, halaylarınıkurdular. Yasakları protesto ettiler.Akşam saat 20.00’dan itibaren iseGazi Mahallesi’nde alternatif konserbaşladı. Her türküde düşman çıldırdı.Her türkü boyun eğmediğimizin ila-nıydı. Her türkü bir silah gibiydi on-ların zulmüne karşı.

Kepçelerin, barikatların ardındantürkülerimiz söylendi. Gaz bomba-larının, kapsüllerinin altında bir konsergerçekleşti.

Evet, şarkısız devrim olmaz. Konser günü bu söz biraz daha

anlam kazandı ve her çatışmanın,her barikatın da türküleri olmalıdedik.

AKP faşizmi konserlerimizeengel olamadı. Bir konserimiz ya-saklandı ama biz bin konser yap-tık. Alanları yasaklamaya kalktı-lar. Biz “ülkemiz bir konser ala-nıdır” dedik.

Siz Bir KonseriYasaklarsanız BizBin Konser Yaparız!

Halka düşman olanlar, yıllardırkonserlerimizi, türkülerimizi yasak-layanlar, derneklerimizi basıp çalı-şanlarımızı tutuklayanlar bir kez dahaİstanbul Yenikapı’da yapacağımız 6.Bağımsız Türkiye Konserimizi ya-sakladılar...

Zannettiler ki bizim konserimiziyasakladıklarında o konser yapılma-

yacak. Zannettiler ki bizim konserimizi

yasakladıklarında alanlara kimse çık-mayacak

Zannettiler ki bizim konserimiziyasakladıklarında türkülerimizi hiçkimse söylemeyecek, halaylar çek-meyecek...

Hayır Yanıldılar! Bir kez daha yanıldılar! Biz Grup Yorum gönüllüleri bir

kez daha sokaklarda caddelerdeydikdilimizde kurtuluş türküleri ve ha-laylarımızla halk düşmanlarının ya-saklarının hükümsüz olduğunu dilegetirdik. Meydanlar, sokaklar, alanlarbugün her yer bizimdir.

Kim demiş konserlerimiz yasak...Kim demiş Grup Yorum şarkıları

Söyleyip, Grup Yorum’la halaylarçekmenin yasak olduğunu

Biz BURADAYIZ...Grup Yorum'a destek için kon-

ser yapan Adalılar Müzik Gru-bu’na polis saldırdı!

Anti-Emperyalist CepheGrup YorumlaDayanışmalarınıSundular

Anti Emperyalist Cephe Grup Yo-rum'la dayanışma amaçlı saat 15:00'datürküler söyleyip halaylar çekip slo-ganlarla desteklerini sundu.

Sarıgazi: Sarıgazi Halk Cephesikonser yasağını protesto amacıylaHaklar ve Özgürlükler Derneği önün-de halay çekip slogan attı.

Sarıgazi Cemre Kafe türkülerimiziçalarak direnişimize destek oldu.

Maltepe: Grup Yorum türkülerisöylendi. Maltepe'de 6 kişi gözaltınaalındı.

Maltepe’de polise tepki gösterençevredeki insanlardan bir çift 1 ya-

şındaki çocuklarıyla birlikte gözaltınaalındı

Kocamustafapaşa: Kocamusta-fapaşa’da Grup Yorum türküleri söy-lenip halaylar çekildi. Daha sonrapolisin saldırmasıyla 8 kişi gözaltınaalındı.

Bahçelievler: Saat 14:30'da Bah-çelievler Pazar Pazarında AKP ikti-darının yasaklarına, polisin tacizinerağmen türkülerimizi söyleyip ha-laylara duruldu..

Sloganlarımız halk düşmanlarınınyüzlerine karşı haykırıldı.

Bağcılar: Bağcılar Grup YorumGönüllüleri Konser Verdi,

Direnişteki işçilerden de #Grup-Yorum'a selam var.

Çayan: Çayan'da türküler söyle-nip halaylar çekildi.

1 Mayıs: Grup Yorum türkülerisöylendi.

Kadıköy: Kadıköy rıhtımda 40kişilik bir grup sloganlarla Grup Yo-rum şarkılarını haykırdı.

Kadiköy Mehmet Ayvalıtaş Par-kın’da Grup Yorum türküleri söyleniphalaylar çekildi.

Umudun Çocukları OrkestrasıKadıköy’de Grup Yorum türkülerisöyledi. Çav Bella ve Annem BeniYetiştirdi şarkılarını söyleyerek konseryasağını protesto ettiler.

Gazi: Gazi’nin dört bir yanındakonser verildi konser verilen yerler:

* Nalbur Parkı * Sekiz Evler Üçgen Parkı * Halk Meclisi önü * Son durak çay bahçesi Bu yerlerde ilk önce saat

15.00’dan önce konsere çağrı kapıçalışması yapıldı. Gruplara ayrılıpher grup Gazi’nin bir yerinde çalış-malar yaptı. Daha sonra bu yerde

KONSER YASAKLARINI TANIMIYORUZ!FAŞİZME BOYUN EĞMEYECEĞİZ!

BİR KONSERİ YASAKLARSANIZ BİN KONSER YAPARIZ!

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK44 0

aynı grupla ve gelen kitle ile birliktekonser verildi.

Gazi Halk Meclisi önündeki ve-rilen konsere polis saldırdı.

Daha sonra konserini bitirdiktensonra herkes Gazi Parkı’na gitti,çünkü akşam saat 20.00’da oradaikinci konser verilecekti. İstanbul’unher yerinden insanlar buraya gelecekti.Daha sonra başka mahallelerden gel-diler. Parkta polis ile tartışıldı, polistartışan Grup Yorum üyesine silahçekip açık açık söyledi bu konseriyaptırtmayacaklarını. Orada olan kitleile halaylar çekildi türküler marşlarsöylendi. Daha sonra bir anda polissaldırmaya başladı. Ve akşam saat23.00’a kadar çatışıldı. Saat 24.00’daGazi Mahallesi’ndeki cemevindekonser yapıldı.

Gazi’de polis Hasan Ferit GedikUyuşturucu ile Savaş ve KurtuluşMerkezi’ne saldırdı. İçeriye gaz bom-

bası attı, camları kırarak, Akrep araç-larıyla içeri girmeye çalıştılar, anakapıları kırdılar. Kitle buna izin er-meyince korkup kaçtılar.

Okmeydanı: Okmeydanı SibelYalçın Parkı’nda da halaylar çekildive marşlar söylendi.

Taksim: İstiklal Caddesi’nde Ga-latasaray Lisesi önünde bir grup, ha-laylar eşliğinde Grup Yorum türkülerisöylendi. Daha sonra bu gruba polissaldırdı ve 14 kişiyi işkence ile göz-altına aldı.

Gülsuyu: Gülsuyu Yorum’a des-tek için yorum türküleri çaldı, Umu-dun Türküleri söylendi!

Yenikapı: Grup Yorum üyesi Ba-har Kurt ve İdil Halk Tiyatrosu oyun-cusu Kemal Ural Yenikapı'da gözal-tına alındı.

İdil Halk Tiyatrosu Oyuncusu Ke-mal Ural'ın dişi kırık, aynı zamandaburnunda da çatlak var. Bahar Kurt'ada gözaltına alınırken işkence yaptı.Bileklerinde şişlik var, kafasına dadarbe almış..

Gazi Nalbur Parkı’nda halaylarçekildikten sonra, ajitasyon çekilereketkinlik bitirildi.

Bir dinleyicimiz Ürgüp Kapa-dokya’dan “Dağlara Gel” türkü-müzü söyleyerek destek verdi.

Almanya’dan, Eyüp Baş Ulus-lararası Saldırganlığa Karşı Anti -Emperyalist Cephe sempozyumunagelen misafirlerimiz Gazi Mahalle-si’nde Gazi Halk Meclisi önündetürkülerimizle halay çekerek destekoldular.

Bir dinleyicimiz iş yerinde emekçiarkadaşları ile mesai saatinde Grup-Yorum dinleyerek destek verdi.

Esenyurt’ta Halk Cepheliler sessistemi kurup Grup Yorum şarkılarıçalıp halaylar çekerek destek verdiler

İstanbul Maltepe Gülensu Ma-hallesi’nden bir dinleyicimiz evininbalkonundan Grup Yorum şarkılarısöyleyerek destek verdi.

Bir dinleyicimiz evinde Grup Yo-rum şarkıları çalarak destek verdi.

Esenyurt’tan bir dinleyicimiz evin-de Grup Yorum şarkıları çalıp söy-leyerek destek verdi.

Gazi Mahallesi’nden bir dinleyi-cimiz arabasında ve işyerinde tür-külerimizi dinleyerek destek oldu.

Esenyurt’ta bir grup genç GrupYorum fuları ile fotoğraf çektirerekdestek oldu.

Bir dinleyicimiz KaracaahmetMezarlığı’nda Niyazi Aydın ve Sa-bahat Karataş’ın mezarı başındaBize Ölüm Yok marşımızı söyle-yerek destek oldu.

Küçük bir dinleyicimiz evindeMitralyöz şarkımızı söyleyerek konseryasağımızı protesto etti.

Kabataş halk otobüsünde ailesiile yolculuk yapan Gülsu Şevvalbebek “GRUP YORUM HALK-TIR SUSTURULAMAZ TÜRKÜ-LER SUSMAZ HALAYLAR SÜ-RER” yazan döviziyle konser ya-sağını protesto etti.

İstanbul Sarıgazi de, Tokat Ser-kiz köyü gençliği “Dağlara Gel”türkümüzü söyleyerek destek ol-dular.

Bir ailemiz evinin salonunda “el-lerinde pankartlar” marşını söyleyerekdestek oldu.

Bir dinleyicimiz Alibeyköy Ka-rakolu’nun önünden geçerken ara-basında “GERİSİ HAYAT” marşımızıdinleyerek destek oldu.

Avcılar Halk Cephesi’nden GrupYorum Yasağına Tepki:

Konserin olacağı gün AvcılarMarmara Caddesi’nde Grup Yorumgönülleri ile birlikte pankartımızıaçıp önlüklerimizi giyip halkaAKP’nin keyfi yasaklarını anlatıpteşhir ettik.

AKP’nin paralı katilleri bizleri yer-lerde sürükleyerek bir otoparkın içeri-sinde işkence ve tehdit ederek gözaltınaaldı. 4 arkadaşımız gözaltına alındı.Gözaltına alınan arkadaşlarımızın isim-leri; Gülay Korkmaz, Şahin Bozkurt,Talat Demir, Onur Sarıkaya.

Karakola götürülen arkadaşları-mıza işkence ve taciz karakolda de-vam etti. Yaptığınız işkenceyi yanınızabırakmayacağız! Suçlarınızı çoğalt-maktan vazgeçin! Halkın evlatla-rına saldırmaktan vaz geçin! Simit

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

44 11 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

satın onurlu yaşayın!..AKP’nin yasağı hiçbir işe yara-

mad,ı her yer konser alanı oldu.GRUP YORUM HALKTIR SUSTU-RULAMAZHALKIZ HAKLIYIZ KAZANACA-ĞIZAVCILAR HALK CEPHESİ

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriye-tinden dinleyicimiz Senem hanımdanmesaj #BirKonserYasaklarsanızBin-KonserYapacağız

O duvar o duvarınız, vız gelir bizevız, biz halaylarımızı çekmeye baş-ladık bile.

Dev-Genç’lilerin Grup YorumKonseri Çalışması Valiliğin yasakla-masına rağmen, tüm hızıyla devamediyor.

Dev-Genç’liler Grup Yorum kon-seri için MECİDİYEKÖY metrobüs-ten Kurtuluş’a ve Kurtuluş’tan Ok-meydanı’na kadar toplu bildiri dağı-tımına çıktı. 5 Dev-Genç’linin katıldığıbildiri dağıtımında ajitasyonlarla,Grup Yorum türküleriyle birlikte 200adet bildiri dağıtıldı.

Okmeydanı Halk Meclisi üyeleriOkmeydanı Fatih Sultan Caddesi’ndeGrup Yorum'un 17 Nisan Pazar günüsaat 15.00'da yapacağı 6. BağımsızTürkiye Konseri için davetiye dağıtımıyaptı. Üç kişinin katıldığı çalışmadayaklaşık 500 adet davetiye halka ulaş-tırıldı.

Halkın MühendisMimarları’ndan Grup Yorum Konser Bildirisi Dağıtımı ve Gözaltı

Halkın Mühendis Mimarları, 17Nisan Pazar günü Yenikapı Meyda-nı’nda gerçekleştirilecek olan GrupYorum 6. Bağımsız Türkiye Konseriçalışmaları kapsamında 13 Nisan’daEdirnekapı metrobüs çıkışında konserbildirilerinin dağıtımını yaptı. Bildiridağıtımı sırasında desteklerini sunanlar,bir ihtiyacımız olup olmadığını soranlar,bize yiyecek almak isteyenler oldu.

Bildiri dağıtımının sonlarına doğruAKP’nin katil polisleri Halkın Mü-hendis Mimarları’ndan Ezgi Kırlangıç,Olcay Abalay ve Barış Yüksel’i göz-

altına aldı ve gece saatlerinde serbestbırakıldılar.

Trabzon: KTÜ şenlik alanındafaşist gözler altında Grup Yorum tür-küleriyle halaya durduk.

ANTEP: Antep Halk Cephesi, GrupYorum

türküleriyle sokakta.

ANTALYA: 7 Nisan Pazar günü saat 15:00’de

Antalya Attolos meydanında Grup Yo-rum ’un yasaklanan konserini protestoedip Grup Yorum türküleri söylendi.

ANKARA: Ankara Grup Yorum Halk Korosu

olarak saat 14:00' da halkımızla birliktetürkülerimizi seslendirdik. Aynı şekildesaat 17:00'da Ankara Yüksel Cadde-si'nde yapacağımız basın açıklamamız,ardından söyleyeceğimiz türkülerimizve duracağımız halaylara tüm halkı-mızı davet ediyoruz.

İzmir Ege Üniversitesi Konser-vatuar Öğrencileri “Gel ki ŞafaklarTutuşsun” türkümüzü söyleyerek des-tek verdiler.

İzmir Çiğli Halk Bahçesi’nde biraraya gelen halkımız Grup Yorumtürküleri okuyarak konser yasağınıprotesto ettiler.

Ankara’da arabasında Haydi kolkola şarkımızı dinleyerek destek verdi

Ankara Liseli Dev-Genç konseryasağını protesto etti.

Malatya’dan bir dinleyicimizaçıköğretim sınavına giderken ara-basında Grup Yorum türküleri ça-larak destek oldu.

Eskişehir Grup Yorum Halk Ko-rosu öğrencileri sokaklarda Grup Yo-rum şarkıları söyleyerek konser ya-sağını protesto etti.

Dersimspor, Batman Petrolsporve Diyarbakırspor taraftarları ortaksöylüyor...

Kocaeli/ İzmit Merkez İnsan Hak-ları Parkı’nda Grup Yorum için basınaçıklaması yapıldı. Açıklamanın ar-dından Grup Yorum türküleriyle ha-laylar çekildi. Türküler Susmaz Ha-laylar Sürer!

Çanakkale’de “DİLİMİZDE KUR-TULUŞ TÜRKÜLERİ MATARA-

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK44 2

MIZDA AB-I HAYATLA GELİYO-RUZ... GRUP YORUM 30 YAŞIN-DA” pankartı açılarak türküler vehalaylarla destek verildi.

Grup Yorum Adana Korosu tür-külerle, halaylarla İnönü Parkı’ndadestek verdi.

Mersin’de KEC’li memurlar Fo-rum Havuz başında halaya durdu.

Bir ailemiz evlerinden çocuklarıile birlikte türküler söyleyerek destekoldular.

İzmir Bornova Küçükpark’tabir manav dostumuz Grup Yorum'auygulanan konser yasağını dükka-nında türkülerimizi son ses dinle-yerek protesto ediyor.

İzmir Karabağlar’dan bir dinleyi-cimiz Grup Yorum fuları ile fotoğrafçekerek destek oldu

Ankara’dan bir dinleyicimiz Ame-rika Katil marşımızı çalıp kaset arşi-vimiz ve “Grup Yorum Halktır Sus-turulamaz” yazılı döviz ile video çe-kerek destek oldu

Bir ailemiz evlerinde Mahir veNazım Çayan adlı çocuklarını SürGerilla şarkımızla video çekerek des-tek oldu.

Seyrani'nin memleketi Kayseri\Develi’den “Halkın Sesine selamlarGrup Yorum Türküler Susmaz Ha-laylar Sürer” yazan dövizle fotoğrafgöndererek yasağı protesto ettiler

Avcılar Marmara Caddesi’ndeGrup Yorum’un konser yasağını tür-küler ve halaylarla protesto eden GrupYorum gönüllülerine polis saldırdıve 3 kişiyi gözaltına aldı.

Sivas Divriği il sınırında 7 din-leyicimiz Dağlara Gel türkümüzüsöyleyerek konser yasağını protestoetti.

Didim Alevi Bektaşi Kültür Mer-kezi Cemevi Grup Yorum türküleriile etkinlik yaparak yasağı protestoetti.

Samandıra Yunus Emre CemeviGrup Yorum türküleri çalıp söyleyerekkonser yasağını protesto etti

Tekirdağ Çorlu Heykel Meyda-nı’nda Grup Yorum türküleri söyle-nerek konser yasağı protesto edildi

Avusturya’da bir dinleyicimiz ağa-ca Grup Yorum fuları bağlayarak ve“Doğacak Güneş Gibi” şarkımızı din-

leyerek destek oldu.Fransa Paris’te Anadolu Gençlik

dolap monte ederken Grup Yorumşarkıları söyleyerek destek oldu.

HOLLANDA: Dernekte bir arayagelip Grup Yorum haklıyız kazana-cağız marşı söylendi.

AVUSTURYA: Bir grup GrupYorum türküleri söyledi.

İSVİÇRE: Boran Kültür Merke-zi’nde hep birlikte Grup Yorum tür-küleri söylendi.

Belçika: Bir dernekte kitle ile bir-likte Grup Yorum türküleri söylendi.

Sheffield - İNGİLTERE: Bir aileGrup Yorum türküleri söyledi.

Kıbrıs’tan bir ailemiz çocuklarıylabirlikte gönderdiği fotoğraf ile destekoldu.

Paris’ten bir dinleyicimiz çizdiğiresim ve döviz ile destek oldu.

Ankara Grup YorumHalk Korosu MeydanlarıSokakları Konser Alanına Çevirdi.

Yasaklarını tanımadıklarını öğren-diğimiz ilk andan beri haykırıyoruzbulunduğumuz her yerde. Grup Yo-rum’u susturmaya kimsenin gücününyetmeyeceğini, bir ulusun türküleriniyapanların yasalarını yapanlardandaha güçlü olduğunu söylüyoruz.

Bizler de Ankara Grup Yorum HalkKorosu ve Grup Yorum Gönüllüleriolarak bugün mahallerimizi ve sokak-larımızı konser alanına çevirdik. Hal-kımız ile beraber türkülerimizi söyledikhalaylarımızı çektik.

Saat 14:00’da Ankara Halk Ko-romuzla Tuzluçayır TEK Mezar Par-kı’nda verdiğimiz konser ile başladıkgüne. Programımıza saat 17:00’daYüksel Caddesi’nde basın açıklama-mız ile devam ettik. Ardından tekrardavullarla, zurnalarla halaya durduk.AKP’nin katil polisi hazımsızlığınıalanda da gösterdi. Halkın sahiplen-mesiyle bize engel olamadılar. 7’den70’e hepimiz yine alanlardaydık. Tümmeşruluğumuz ve haklılığımız ile so-kakların, meydanların, mahallelerin,ülkenin her yerinin bizlerin olduğunubir kez daha göstermiş olduk.

ANKARA HALK CEPHESİ

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

44 31 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK444

Emperyalizme Karşı Gücümüz Bir-liğimizdir!

Uluslararası Eyüp Baş Sempozyu-mu’nun bu sene yedincisi 15-16 Nisangünlerinde Gazi Mahallesi’nde HasanFerit Uyuşturucu İle Savaş ve KurtuluşMerkezi’nde düzenlendi. SempozyumaMeksika, Peru, İtalya, Lübnan, İrlanda,Bulgaristan, Fas, Ukrayna’dan konuş-macılar katıldı.

Birinci Gün: Sempozyumun birinci gününde ka-

tılımcılar şehir gezisine çıkarıldı. Armutlu,Çayan, Nurtepe, Çiftehavuzlar, Okmey-danı mahalleleri ve kurumlar gezildi.Gezinin sonunda Gazi’de bulunan HasanFerit Gedik Uyuşturucu İle Savaş veKurtuluş Merkezi’ne gelindi. Sempoz-yuma katılan davetliler yapılan sohbetlerinardından evlere misafir edildi.

İkinci Gün: Ezilen, sömürülen halkların birliği

için düzenlenen ve 15 Nisan'da başlayansempozyum programı Türkiye ve Dün-ya Devrim Şehitleri için 1 dakikalıksaygı duruşu ile başladı. ArdındanPablo Neruda’nın “Bir Ceza İstiyorum”şiiri okundu. Ardından açılış konuş-masını yapmak adına sözü DevrimciŞair Ümit İlter aldı. Dünyanın merke-zinin Pentagon, Dünya Bankası, IMF,NATO, AB olmadığını Nasrettin Hocafıkrasında bahsedildiği gibi dünyanınmerkezinin tam da burası, bu sempoz-yumun yapıldığı yer olduğunu vurgu-ladı.

“Tarihi Şiir Yazar Gibi Yazacağız”

“Che’den, Spartaküs’ten, Çiğ-dem’den, Kürdistan’da direnen Kürthalkından, Suriye’den emanet silahlarımutlulukla şakıtacağız” diyen İlter ko-nuşması boyunca dünyada Marksizm’inbitmeyeceği vurgusunu yaptı ve dağ-larda, şehirlerde savaşan tüm devrim-cilere teşekkür ederek konuşmasını bi-tirdi.

1. Oturum: Ardından “Emperya-lizmin Tecrit Saldırısı” konulu ilk otu-ruma geçildi. İrlanda, Lübnan, HalkCephesi, TAYAD adına konuşmacılar

emperyalizmin hapishanelerde devrimcitutsakları teslim alabilmek adına negibi saldırı politikalarını gerçekleştir-diğini kendi ülkeleri pratiği üzerindenörneklerle anlattı.

“İlk Evlatlarımızı, Sonra Düşüncelerini Sahiplendik”

TAYAD adına konuşan Naime KaraTAYAD’ın tarihinden, kuruluşundan,mücadelesinden bahsetti. Ülkemizdedevrim olana kadar TAYAD’ın müca-delesinin süreceğini belirten Kara; “İlkevlatlarımızı sonra düşüncelerini sahip-lendik ve onların sesi olmaya devamedeceğiz” dedi. Ardından söz alan Lüb-nanlı katılımcı Hasan Jouni, tutsaklarınelindeki en büyük silahın ölüm orucuolduğunu vurguladı. İsrail’in emperya-lizmin ileri karakolu olduğunu belirtenJouni işkenceyi kanunen yasallaştırantek ülkenin İsrail olduğunu söyledi. Jou-ni’den sonra İrlanda’dan gelen Sin-Feintemsilcisi Sean O Dubhlain sözü aldı.Hapishanedeki tutsaklarının Halk Cep-hesi’ne teşekkür ettiğini ve her zamanomuz omuza mücadele içerisinde ola-caklarını belirten Dubhlain “Emperya-lizme her güç bulduğumuzda vurmalıyız.İrlanda özgürleşene kadar savaşmayadevam edeceğiz” dedi. IRA ve Britanyaile devam eden barış görüşmelerine de-ğinen temsilci “Tek ve gerçek bir ulusolana, Britanya boyunduruğu kırılanakadar barış olamaz” dedi. Halk Cephesiadına konuşan Karip Polat, oligarşininsaldırılarının “hasta” olan devrimci tut-sakların “rehabilitesine” dönük olduğunuancak bu hastalığın sosyalizm hastalığıolduğunu ve tüm saldırılarının direnişle

boşa çıkarıldığını söyledi. Fadik Adıya-man’ın direnişinden de bahseden Polatkonuşmasını bitirdi ve soru cevap bölü-müne geçildi. TAYAD tarihini anlatansinevizyonun izlenmesinden sonra 2.oturuma geçildi.

2. Oturum: Emperyalizme KarşıSınıfsal Mücadele konulu 2. oturumdakonuşmacı olarak: DİH, Dev-Genç, Yü-rüyüş, HHB, Ukrayna ve Bulgaristan’dangelen temsilciler hazır bulundu. DonbassBölgesi’nden gelen Dimitri Kolesnikemperyalizme karşı mücadelede med-yanın öneminden, alternatif ve enter-nasyonal bir medya cephesinin oluştu-rulmasından, Türkiye ve Ukrayna’dakisansürden bahsetti. Ve emperyalizminişçi ayaklanmaları ile halk isyanları ileyenileceğini söyledi. Dev-Genç konuş-masından önce Dev-Genç’in 46. Yıl Sin-evizyonu izlendi. Katılımcıların yoğunilgiyle izlediği sinevizyon salondan büyükalkış aldı. Sinevizyondan sonra Dev-Genç adına Berk Ercan sözü aldı. “Hiçbirzaman kendimizi gençliğin mücadelesiile sınırlandırmadık. Kimi zaman halklabirlikte kondu kurduk, kimi zaman işçi-lerle birlikte 15-16 Haziran işçi direniş-lerini yarattık” dedi. Elif, Şafak, Bahtiyar,Çiğdem, Berna, Onur, Çayanlar’la dün-yada yayılan teslimiyet dalgalarını da-ğıttıklarını belirten Ercan konuşmasını“Yeni Şafaklar’la dünyaya adalet dersivermeye devam edeceğiz” diyerek bitirdi.Bulgaristan gençlik mücadelesinden Di-mitar Panayatov Türkiyeli devrimcilerin,Halk Cephesi’nin, Dev-Genç’in müca-delesinin onlar için çok önemli olduğunuvurguladı ve Bulgaristan devrim müca-delesi tarihinden bahsetti. Sincan Ha-

EMPERYALİZMİN KURBANI DEĞİL, CELLADI OLACAĞIZ!7. Eyüp Baş Emperyalist Saldırganlığa Karşı

Halkların Birliği Sempozyumu Gazi’de Yapıldı!

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

44 51 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

pishanesi’nden Özgür Tutsak Didem Ak-man telefonla sempozyuma bağlandı. Fa-dik Adıyaman’ın direnişinden, bir süredirSincan Hapishanesi’nde şehit resimleribahane edilerek panolara yapılan saldırı-dan, ölüm orucu direnişlerinden ve em-peryalizmin dünya halklarına yaptığı sal-dırılardan bahsetti. Akman; “Bizi tutsakaldılar ama hiçbir zaman teslim alamadılar.Sesinizi duymasak da adalet istekleriniz,eylemleriniz bize güç veriyor” dedi. Yü-rüyüş dergisi adına Ümit Çimen Yürü-yüş’ün tarihinden ve devrimci basına ya-pılan saldırılardan bahsetti. Ardından DİHadına Münevver Aşçı mikrofonu devraldı.Aşçı’nın konuşmasından önce DİSKönünde direnen Oya Baydak’a DİSKpatronları tarafından gerçekleştirilen lincinvideosu katılımcılara izletildi. Aşçı ülke-mizde sınıf mücadelesi önündeki engel-lerden birinin de sendikalara hakim olanreformist anlayışın olduğunu vurguladı.

3. Oturum: Emperyalizme karşıprojelerimiz başlıklı 3. oturumda ko-nuşmacı olarak Ukrayna’dan MaximFrisov, İtalya’dan Grazıa Vanelli, Hin-distan’dan Srıdhar Kunche, Halkın Mü-hendis Mimarlarından Olcay AbalayHasan Ferit Merkezi’nden Yeliz Kılıçkatıldı. Katılımcılar ülkelerinde emper-yalizme karşı ne gibi projeler ürettik-lerinden bahsetti. Yarının inşasına bu-günden başlanması gerektiği ve kapi-talizmin alternatiflerinin üretilmesinin

önemi vurgulandı. Konuşmalardan sonraçekilen halaylarla birinci gün bitirildi.

Ezilen Dünya Halkları, Emperyalizme Karşı Silahlanın!

Üçüncü Gün: Sempozyumun üçün-cü günü “21. yüzyılda emperyalist sa-vaşlar” başlığıyla başladı. Hindistan,Rusya, Bulgaristan, Ukrayna, İtalya’dankatılan konuşmacılar; savaşların sadeceinsanları değil doğayı da katlettiğinianlattılar. Hindistan’dan Profesör SridharKunche, direnen halkları yok etme sa-vaşına giren emperyalistlerin halklarıteslim almak için her yöntemi meşrugördüğünü anlattı.

Oturumların ikinci kısmında Ortadoğuve mültecilik konusu konuşuldu. Fas’tanDriss el Hani; “Arap baharının” aynı za-manda halklara, kim devrim yapmayakalkarsa karşısında bizi görür, mesajınıverdiğini söyledi.

Suriye’den gelecek misafir vize so-runundan dolayı gelemediğinden gön-derdiği video ile sempozyuma katıldı.Video görüntüsü ile konuşan Suriye RadyoTelevizyonu Türkçe Kısmı bölüm başkanıve araştırmacı yazar Ahmed Al Ibrahem:“Savaşta zafer kazanan bir halkın selamınıgönderiyoruz” diye başladı. “Emperya-listler bizim üzerimize BM ile, IMF ile,Kürt, Alevi, Sünni çatışmaları yaratarakgeldiler. Hatta 12 yaşındaki çocuklarınüzerine bomba bağlayarak geldiler. Fakatbizi deviremediler, deviremeyecekler”dendi. Video alkışlarla sona erdi.

Diyarbakır’dan gelen Görkem, oradayaşadıklarını anlattı. Sur’da katliamlarsürerken Diyarbakır’da hayat normalseyrinde devam ediyordu. Bu da halktanayrı olan bir örgütlülüğün varlığını gös-teriyor, dedi.

İdil Kültür Merkezi’nden Veysel Şa-hin; “Kavganın dili yalın ve sadedir,bizim de dost ve düşmanımız nettirdedi.

Lübnan’dan Dr. Hassan Jouni, “em-peryalistler Filistin’deki işgal ve katli-amları Suriye’ye saldırarak halklaraunutturdular” dedi.

Oturumların üçüncü bölümünde Ko-lombiya’dan Gustavo; “Kolombiya’da

devlet isyanı çökertmeye çalışıyor. Ko-lombiya’nın çöküşünün sebebi isyan de-ğildir, isyan çöküşün sonucudur” dedi.

Peru’dan Mariella Peruda, “kapita-lizme karşı bütün örgütler birlik inşaettiler, Mendoza böylece parlamentodabir yer edindi” dedi.

Meksika’dan Gerardo; “Ülkemde ken-dine devrimci diyen, fakat emperyalistlerleortaklık yapan bir devlet var” dedi. Çiyapasözerk bölgesi ve Zapatistler hakkındabilgiler verdi. 12-14 Haziran’da Meksi-ka’da yapılacak Anti-emperyalist toplantıyaherkesi davet etti.

İtalya’dan Gianfranco; Eyüp Baş’ıselamlıyorum, o olmasaydı biz buradadeneyimlerimizi paylaşamazdık, HalkCephesi’nin deneyleri “Dursun Kara-taş’ın dünyayı bir kez de Türkiye’densarsacağız sözüyle başladı” dedi.

İspanya’nın BASK bölgesinden İsas-cuna, politik tutsaklarınızı ve şehitlerinizisaygıyla selamlıyorum, diyerek sözlerinebaşladı. BASK bölgesini ve ETA’yı ta-nıttı.

Yunanistan’dan Mikailes; “Halk Cep-hesi ve DHKP-C ile birlikte mücadeleetmek istiyoruz, DHKP-C’nin aktif mü-cadelesi Dev-Sol’un devam ettiğini gös-teriyor” dedi.

Bulgaristan’dan Alla Gigovci; Rusya’yıAvrupa Birliği, Ulusalcılık ve Kapitalizmkonularında eleştirdiklerini söyledi, ulus-lararası sermayenin dünyada tek başınahakimiyet kurmaya çalıştığını söyledi.

Toplantı soru ve cevaplarla devametti. Soru - cevap bölümüne Kolombi-ya’da FARC ‘ın barış görüşmeleri tartış-ması damgasını vurdu. Toplantı, katılım-cıların toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.

Dördüncü Gün: Sempozyumun dördüncü günü sabahı

katılımcı delegelere sabah kahvaltısı ve-rildi. Şehit ailesine ait kahvaltı salonundanPir Sultan Cemevi’ne geçildi. Delegelerleortaklaşa sempozyumun sonuç deklaras-yonu yazıldı. Saat 15.00’da valilik tara-fından yasaklanan Grup Yorum Konseri,delegeler ve halk eşliğinde cemevininönünde yapıldı. Katılan delegeler GrupYorum’a desteklerini sunan dövizler yaz-dılar, halaylar çekip Grup Yorum şarkı-larına eşlik ettiler.

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK44 6

Adalet Bakanlığı Can Güvenliği Bahanesiyle Fadik Adıyaman’ı Öldürmeye Çalışıyor

2 Şubat’ta gözaltına alınarak tutuklanan müvekkilimizFadik Adıyaman kendisine uygulanan özel ve ağır tecritinkaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevinin 73. gününde(13 Nisan itibariyle) ciddi sağlık sorunları yaşamayabaşlamıştır. Sağlık durumu her geçen gün daha da kötüyegiden müvekkilimizin yaşamı da her geçen gün artan birtehdit altındadır. Kendisi ile yaptığımız son görüşmede,tansiyon hastası olması nedeni ile tansiyonunun zamanzaman 20’ye çıktığını, tek başına tutulduğu hücrede güniçinde birkaç defa yere düşüp kendinden geçtiğini, gar-diyanlar tarafından kaldırılıp yatağına götürüldüğünüsöylemiştir. Aynı zamanda tiroid hastası olan müvekkilimizaçlık grevi nedeni ile yıllardır düzenli kullandığı ilaçlarıiçemediği için boğazında nodüller oluşmuş, buna bağlıolarak ağzında yaralar çıkmıştır. Hapishane doktoru bunodüllerin her an kansere dönüşme riskinin bulunduğunusöylemiştir. Bu nodüllerin büyümeye devam etmesi du-rumunda nefes alamayacak duruma gelecektir. Ayrıcaaçlık grevine bağlı olarak kalp sıkışması yaşamaktadır.Kalbiyle ilgili yaşadığı sorunlar nedeniyle çekilen EKG’sin-de kalp krizi geçirdiği anlaşılmıştır. Tüm bu sağlık prob-lemlerine bağlı olarak yoğun ağrıları bulunan müvekkilimizartık yaşamını tek başına idame ettiremeyecek durumagelmiştir.

Müvekkilimiz açlık grevine başladığı günden bu yana15 kilo vermiştir. 84 kilo olan müvekkilimizin şu an 69kilodur. Ve her geçen gün kilo kaybetmeye devam et-mektedir.

Müvekkilimizin karşılanması mümkün bir talebivardır; arkadaşlarının bulunduğu herhangi bir hapishaneyesevk edilmek. Bu basit talep nedeniyle müvekkilimiz 73gündür açlık grevindedir. Müvekkilimiz tutuklandığı 2Şubat tarihinde önce Bakırköy Kadın Hapishanesi’negötürülmüş ve 1 gün burada tutulduktan sonra hiçbirneden yokken, gizli bir şekilde “kaçırılarak” Tekirdağ TTipi Hapishanesi’ne götürülmüştür. Oysa benzer suçla-malarla yargılanan arkadaşları Bakırköy Hapishanesi’ndetutulmaktadır. Başka bir hapishaneye götürülmesi içinhiçbir neden yoktur. Ayrıca müvekkilimiz, halen bulunduğu

Tekirdağ Tipi Hapisanesi’nde tek başına, diğertutuklu ve hükümlülerle herhangi bir biçimde ileti-şimine izin verilmeyerek ağır tecrit altında tutul-maktadır.

Hapishane idaresi, yaptığımız görüşmelerde tektutulma sebebinin “can güvenliği” gerekçesi olduğunuve bu konuda bakanlığın kesin talimatı olduğunusöylemiştir. Müvekkilimizin can güvenliğini dü-şünmedikleri, açlık grevinin yarattığı sağlık sorun-larının yaşamsal bir tehlikeye dönüşmesini izleme-lerinden ve talebini yerine getirecek herhangi birgirişimde bulunmamalarından anlaşılmaktadır. “Cangüvenliği” bahanesiyle müvekkilimizi öldürmeyeçalıştıkları açıktır. Öyle olmasaydı müvekkilimizinbasit ve karşılanmasının önünde hiçbir engel bu-

lunmayan talebini karşılarlardı.Yaşanan tüm bu sorunlar üzerine 11 Nisan’da Bakırköy

Hapishanesi'nde hükümlü bulunan müvekkilimiz ElifAkkurt Tekirdağ T Tipi Kapalı Hapishanesi’ne, FadikAdıyaman’ın yanına sevk edilmiştir. Bu yapılan işlemsorunu çözmediği gibi daha da büyütmüştür. MüvekkilimizElif Akkurt da süresiz açlık grevine başlamıştır. Hapishaneidaresi sorunu çözmek adına adım atmış gibi görünmektedir.Ancak gerçek böyle değildir. Yaptıkları tek şey can gü-venliği tehlikede olan tutsağın yanına refakatçi getirmektir.Tecrit devam etmektedir. Artık sadece Fadik Adıyamandeğil arkadaşı Elif Akkurt da öldürülmek istenmektedir.

Müvekkilimizin yaptığı açlık grevinin geldiği aşamakritik bir evreye dönüşmüştür. Akla uygun hiçbir gerekçeyokken müvekkilimizin talebinin karşılanmaması, mü-vekkilimizi cezalandırmaya dönük politikalarının sonu-cudur.

Tecrit herkesçe kabul edilmiş insanlık suçudur. Yarattığısağlık sorunları bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Siyasi tut-sakların tecrit koşullarında tutulmayı kabul etmedikleride bilinmektedir. Tecrit uygulamasını kabul etmek yerineölümü tercih ettiklerini defalarca kanıtladılar.

Adalet Bakanlığı, müvekkilimizi Tekirdağ T Tipi Ha-pishanesi’ne kaçırdığında, tecrit uygulamasını kabul et-meyeceğini ve açlık grevine başlayacağını bilmekteydi.Müvekkilimizin sürgün-sevk edilip, tecrit koşullarındaöldürülmesi amaçlanmıştır.

Adalet Bakanlığı’na sesleniyoruz; müvekkilimizinyaşamından başta hapishane idaresi ve Adalet Bakanlığıolmak üzere tüm AKP-devlet kurumları sorumludur!Müvekkilimizin öldürülmesine izin vermeyeceğiz. Kar-şılanması mümkün, haklı ve doğru talebinin yerine geti-rilmesi için ne gerekiyorsa yapacağız!

Tecrit İnsanlık Suçudur!Adalet Bakanlığı Suç İşlemekten Vazgeçerek Fadik

Adıyaman’ın Talebini Karşılasın!Halkın Hukuk Bürosu

14.04.2016

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

44 71 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Fadik Adıyaman 72 gündür açlıkgrevinde. Ve sağlık durumu gittikçekötüye gidiyor. Fadik Adıyaman’ıntalebi Bakırköy’de devrimci tutsak-ların yanında olmaktır. Hapishaneidaresi ise Fadik Adıyaman’ı TekirdağT Tipi Hapishanesi’nde tutarak tecritetmeye, kazanılmış olan hakları gaspetmeye devam ediyor. TAYAD’lı Ai-leler İzmir Kırıklar F Tipi Hapishanesiönünde, 13 Nisan'da 6 kişiyle eylemyaptı. Ve tecrit politikasını teşhir etti.Yapılan açıklamada: "... Fadik Adı-yaman’ın talepleri derhal kabul edil-melidir. Fadik Adıyaman’ın başınagelebilecek her şeyden AKP iktidarı,Hapishane idaresi ve Adalet Bakanlığısorumludur. Fadik Adıyaman TA-YAD’lı bir anamızdır. Tecrit ederekkatletmenize izin vermeyeceğiz." de-nildi.

Çayan: Çayan Mahallesi HüseyinAksoy Parkı’nda 18 Nisan'da FadikAdıyaman’ın sesini duyurmak içinTAYAD’lıların başlattıkları süresizaçlık grevine polis saldırdı. Açlıkgrevindeki TAYAD’lı Ailelerden Fe-ridun Osmanağaoğlu, Aslı Kılıç vedestek için masada bulunan ÖlümOrucu Gazisi Yıldız Türkoğlu işken-ceyle gözaltına alındı.

Seninleyiz Fadik! Ölmeneİzin Vermeyeceğiz! SüresizAçlık Grevindeyiz!

Sevgili Evlatlarımız, Dostlarımız;Bizler TAYAD’lı Aileler olarak

günlerdir sürdürdüğümüz Fadik Adı-yaman’a destek eylemlerimize devamediyoruz. Fadik Adıyaman ve ElifAkkurt’a destek için süresiz açlıkgrevindeyiz. “Artık Yeter” diyoruz!Tecrite 122 canımızı verdik. Bir ca-nımızı daha vermek istemiyoruz. 122canımızın içinde TAYAD’lılar davardı. Şenay Hanoğlu, GülsümanDönmez, Abdulbari Yusufoğlu, HülyaŞimşek, Özlem Durakcan, CananKulaksız, Zehra Kulaksız, ErdoğanGüler, Arzu Güler, Sultan Yıldız tec-rite karşı başlattıkları ölüm orucudirenişinde şehit düştüler. Bir canımızıdaha tecrit işkencesinden dolayı şehit

düşmesine izin vermeyeceğiz.Fadik Adıyaman 4 Şubat’tan beri

açlık grevi yapmaktadır. Açlık gre-vinden dolayı 16 kilo veren, kalpkrizi geçiren ve daha birçok sağlıksorunu yaşayan Fadik Adıyaman’ınisteği tüm kadın tutsakların bulunduğuBakırköy veya başka bir hapishaneyesevk edilmesidir. Adalet Bakanlığı“Açlık grevini bırakmadan talebiniyerine getirmeyeceğiz” diyerek ölü-münü beklemektedir.

İşçiler, öğrenciler, mühendisler,kamu emekçileri, sanatçılar, doktorlar,avukatlar, yoksul mahallelerdekigençlerimiz; tüm evlatlarımıza ses-leniyoruz;

Fadik Adıyaman’a destek açlıkgrevleri yapalım; okulda, mahallede,dernekte, evde, iş yerinde, her yerdeFadik Adıyaman’ın bu onurlu dire-nişini selamlayalım. Anadolu’nun,İstanbul’un her bir köşesinden yük-selecek olan direniş ateşleri zalimlerinyüreğindeki korkuyu büyütecektir.Tekirdağ T Tipi Hapishanesi’ndengelen çağrıya kulak verin.

Çünkü bu çağrı ezilen yoksulhalkların çağrısıdır, zulme karşı di-renenlerin, insanı insan yapan onur,adalet, şeref, haysiyet çağrısıdır. Buçağrı teslim olmayanların, faşizmekarşı demokrasi isteyenlerin, Kızıl-dere’nin, Demirci Kawa’nın, Pir Sul-tan’ın, 122’lerin, 84’de ölümsüzleşen4 kızıl karanfilin, 96’cıların çağrısı-dır…

Bu çağrı 77 gündür “Ölmek VarDönmek Yok” diyen Fadik Adıya-man’ın çağrısıdır.

Birimiz Hepimiz Hepimiz Birimizİçin!

TAYAD’lı Aileler

Fadik Adıyaman İçin Mecliste Soru Önergesi Verildi

CHP Milletvekili Şenal Sarıhan,Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ya-nıtlaması için meclise soru önergesisundu. Önergenin başında konuyuözetleyen Sarıhan Fadik Adıyaman’ın5 Şubat’tan beri tek başına tecritte

Fadik Adıyaman'ı Katletmenize İzin Vermeyeceğiz Sizlerden Hesap Soracağız

kaldığı ve buna karşılık açlık grevindeolduğunu belirtiyor.

Soru önergesinde Fadik Adıya-man’ın sağlık durumuyla ilgili olarak47 yaşında olan hükümlü, kronikguatr ve tansiyon hastasıdır. Açlıkgrevine başladığı günden bugüne ka-dar yemek kabul etmemekte ve ilaçkullanmamaktadır. Bu durum hasta-lıklarını ağırlaştırmakta, boğazındakanserleşme riski taşıyan nodüllerinoluşmasına, sürekli kalp spazmlarıyaşamasına yol açmaktadır. Hayatitehlike riski altında olan hükümlü,tek başına yaşamanı sürdüremeyecekduruma gelmiş bulunmaktadır.” ifa-delerine yer veren Sarıhan devamındaAnayasanın 17. maddesindeki “ Her-kes, yaşama, maddi ve manevi varlı-ğını koruma ve geliştirme hakkınasahiptir. Kimseye işkence ve eziyetyapılamaz; kimse insan haysiyetiylebağdaşmayan bir cezaya veya mua-meleye tabi tutulamaz” ve Avrupaİnsan Hakları Mahkemesi’nin Demi-

ray / Türkiye kararındaki "tutuklu vehükümlü kişiler devletin denetimi vegözetimi altındadır ve hassas bir ko-numdadır. Devletin yaşama hakkıkapsamında üstlenmiş olduğu öldürmeyasağının kapsamına, kişinin yaşa-mını tehlikeye atmaktan kaçınma gör-evi de dahildir. Bu görev kapsamındadevlet, yaşamın tehlike altında bu-lunduğu durumlarda önleyici, koru-yucu tedbirleri almalıdır.” ifadelerinisoru önergesine eklemiştir.

Şenal Sarıhan’ın verdiği önerge-deki sorular şöyledir;

Fadik Adıyaman’ın tutuklanmışolduğu 4 Şubat tarihinde götürüldüğüBakırköy Kadın Ceza İnfaz Kuru-mundan, Tekirdağ T Tipi Kapalı İnfazKurumuna götürülmüş olmasının ne-deni nedir?

Fadik Adıyaman, 5 Şubat 2016tarihinden bu yana Tekirdağ T TipiKapalı İnfaz kurumunda neden ağırtecrit koşulları altında, tek başına birhücrede tutulmaktadır?

Fadik Adıyaman’ın “cangüvenliği” gerekçesiyle, Ada-let Bakanlığının kesin talimatıdoğrultusunda tek başına birhücrede tutulmakta olduğuiddiaları doğru mudur?

Devletin gözetimi ve de-netimi altında bulunan hü-kümlü ve tutuklular ile göz-altında bulunan kişiler bakı-mından özel bir öneme sahipolan yaşama hakkı kapsamındadevlet, kişinin yaşamını teh-likeye atmaktan kaçınma vecan güvenliğini koruma gör-evini hükümlüyü tek başınabir hücrede tutarak mı sağla-maktadır?”

Anti-EmperyalistCepheSeninle Fadik…

Uluslararası İlişkiler Ko-mitesi 19 Nisan Salı günüUluslararası bir heyetle Tekir-dağ T Tipi Hapishanesi’ne gitti.Uluslararası heyette İtalya’dan,Ukrayna’dan, Rusya’dan, Hin-distan’dan, Fas’tan ve Çekos-lovakya’dan temsilciler vardı.

Önce, Avukat Yağmur Ereren’lebirlikte T Tipi Hapishanesi’ne gidilip,müdürle görüşme talebinde bulunuldu.Avukat, müdür yardımcısıyla görüştü.Müdür yardımcısı kendisine AdaletBakanlığı’nın izni olmadan bu gö-rüşmenin gerçekleşemeyeceğini söy-ledi. Daha sonra, hapishanenin ko-mutanı gelip, heyettekilerin otobüsebinip gitmelerini istedi. Heyet dışarıdaavukatı bekledi. Fadik Adıyaman he-yettekilere selam ve sevgilerini vede şekerlerini gönderdi. Daha sonra,hapishane önünde pankartı açan heyetüyeleri basın açıklaması yaptı. Açık-lamada Fadik Adıyaman’ın korkunçbir tecrit altında tutulduğunu ve tecritinişkence olduğu haykırıldı. Onun di-renişi selamlandı. Ve “Seninleyiz Fa-dik” denilerek açıklama bitirildi.

Seninleyiz Fadik AdıyamanTMMOB Makine Mühendisleri

Odasında 20 Nisan'da Fadik Adıya-man'a destek toplantısı yapıldı. Top-lantıya Türkiye İnsan Hakları Vakfı,İnsan Hakları Derneği, Halkın HukukBürosu, Çağdaş Hukukçular Derneği,Halkın Mühendis Mimarları, TokatAlmus-Der ve TAYAD’dan temsilcilerkatıldı.

Halkın Hukuk Bürosu avukatla-rının verdiği bilgilendirmeyle başlayantoplantı, Fadik Adıyaman için yapı-labilecek eylem ve faaliyetlerin ko-nuşulmasıyla devam etti. ToplantıdaFadik Adıyaman ve Tekirdağ T TipiHapishanesi’yle görüşme yapmakiçin heyet oluşturulması kararlaştırıldı.Bu karara göre 22 Nisan Cuma günüTekirdağ T Tipi Hapishanesi’ne gi-dilecek.

Ayrıca TİHV temsilcisi, AdaletBakanlığı’ndan, Fadik Adıyaman’ınbağımsız hekimler tarafından kont-rollerinin yapılmasını isteyeceklerini,B1 alamamasının çok ciddi bir sorunolduğunu ( B1 yerine başka bir vita-min verildiğini) belirtmişti. Önceliklegidip muayene etmek istediklerinibelirtti. İHD temsilcisi, 23 Nisan Cu-martesi günü Galatasaray Lisesi önün-de her hafta hasta tutsaklar ve hapis-hanelerdeki hak ihlalleri ile ilgili yap-tıkları basın açıklamasını Fadik Adı-yaman’a ayıracaklarını söylediler.

Fadik Adıyaman İçin Adalet BakanlığınaFaks Gönderiyoruz!

50 Yaşındaki Bir Ananın Tecrite Son, Çığ-lığına Sen de Sesini Kat!

“T.C. Adalet Bakanlığı’na,Fadik Adıyaman normal koşullarda İstan-

bul’da tutuklanan tüm kadınların götürüldüğüBakırköy Kadın Hapishanesi yerine TekirdağT Tipi Hapishanesi’ne götürülmüş; tek başına,havalandırma hakkından yoksun şekilde, birhücreye konulmuştur.

Tecrit, insanlık dışı bir uygulamadır ve iş-kencedir. Tecrite karşı daha önce 122 devrimciölüm oruçlarında ve 19 Aralık operasyonundahayatını kaybetmiştir.

50 yaşında, tansiyon ve kalp hastası olanFadik Adıyaman 2 çocuk annesidir ve 4 Şubattarihinden beri tecrite karşı açlık grevindedir.Fadik Adıyaman’ın diğer tüm kadın tutuklulargibi Bakırköy Kadın Hapishanesi’nde tutuk-luluk haline devam etme talebinin kabul edil-meyecek bir yanı yoktur. Tecrite bir canımızıdaha vermek istemiyoruz. Fadik Adıyaman’ınüzerindeki tecrit kaldırılsın, Bakırköy KadınHapishanesine sevk edilsin.”Adalet Bakanlığı Faks No: 0 312 419 33 76

TAYAD’lı Aileler

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK44 8

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

44 91 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Nasıl ki adaleti bir ihtiyaç görüyor-sak, hesap sormaya da o gözle bakıyo-ruz. Ve bu bilinçle, azimle bütün halkıdaha çok çocuğumuz katledilmesindiye, katiller yargılansın diye her “Adaletİstiyoruz!” talebimizi haykırdığımızyere çağırıyoruz. Dilek Doğan’ın 20Nisan’da görülecek mahkemesi içinyapılan çalışmalar şöyle:

1 Mayıs:Halk Cepheliler Dilek Doğan’ın

görülecek olan mahkemesi için yapılançalışmalar kapsamında, el ilanı, kapıçalışmaları, masa açılarak bildiri dağıtımıve kahvelere girilerek sesli ajitasyonlaryaptılar. Yapılan çağrılarda “Bütün hal-kımızı AKP’nin katil işkenceci şehireşkıyalarından hesap sormak için adaletiçin 20 Nisan’da Çağlayan Adliyesi’nebekliyoruz” denildi.

Alibeyköy:Halk Cepheliler 15 Nisan’da Saya

Yokuşu’na 50 adet Dilek Doğan’ınmahkemesine çağrı afişi astı. Ayrıca,yasaklanmasına rağmen Grup Yorumkonser çalışmalarına devam edilerek100 adet afiş asıldı. Liseli Dev-Genç’liler ise İmar Blokları’na 20adet mahkeme afişi, 10 adet ise konserafişi astı.

Bağcılar:Halk Cephesi Dilek Doğan mah-

kemesi ile ilgili çalışmalarına songüne kadar devam etti. Yenimahallesokaklarında 16 Nisan’da 60 afiş ası-larak halkı katillerin yargılanmasıiçin mahkemeye çağırdı.

Bu Korku Halkın AdaletiniSağlayacağımızın Korkusudur! Korkularınız, Tedbirleriniz, Saldırılarınız Boşuna Halkın Adaleti Yakanıza Yapışacak!

Dilek Doğan 19 Ekim 2015 tarihinde

İstanbul Küçükarmutlu’da AKP’ninkatil polisi Yüksel Moğultay tarafındanevinde vuruldu. Dilek gün gün komadadirenirken vurulmasına ilişkin dosyayagizlilik kararı konuldu. Katiline karşıherhangi bir hukuki süreç başlatılmadı.Katil, Dilek Doğan’a adalet için verilenmücadeleyle bugün göstermelik bir şe-kilde yargılanıyor. Dilek komada kaldığı1 haftalık direnişinin sonunda şehitdüştü. (...) Bugün Dilek’in katili belliolduğu halde tutuklanmıyor. Göz göregöre katiller AKP tarafından korunuyor.Bizzat Dilek için adalet isteyen ailesi,yoldaşları avukatları işkence ile gözaltınaalınıyor, tutuklanıyor. Bugün ÇağlayanAdliyesi’nde Dilek’e sahip çıkan, Dilekiçin adalet isteyen 40’ın üzerinde insa-nımız işkence ile gözaltına alındı.

Bekleyin Halk Düşmanları!Mahkemelerde Oynadığınız Tiyatro Oyununa Son VermeyeGeleceğiz!

Ülkemizde hukuk, mahkemelerher zaman egemenlerin çıkarına hiz-met etmiştir. Dilek’in katili bizzatAKP tarafından korunuyor. AKP yerigeldi mi gözaltına alırım, tutuklarımyeri geldi mi katlederim kimse banadokunamaz diyor. Size dokunulmazolmadığınızı bir kez daha göstereceğiz.Mahkemelerin adalet dağıtmayacağınıbiliyoruz. Adaletin, hesap sormanınne demek olduğunu göstereceğiz.

Halk Düşmanları SizdenSadece Dilek İçin DeğilGöstermelik Mahkemelerde AdaletsizBırakılan Her Halk Çocuğunun Hesabını Soracağız.Katiller Cezasız Halk Adaletsiz Kalmaz!

Korkuyorsunuz halk düşmanlarıbirer ikişer her türlü saldırınıza karşıelimizde yeri geldi bir pankart, yeri

geldi mi bir boya şişesiyle sonsuzcüretle karşınıza çıkmamızdan kor-kuyorsunuz. Korkularınızı büyütmeyedevam edeceğiz. Son olarak yineli-yoruz. Dilek Doğan için adaleti dü-zenin mahkemeleri değil biz sağla-yacağız.

Halk Cephesi20 Nisan 2016

Halkın Sanatçılarıyız Halkİçin Adalet İstemek Suç De-ğildir

Dilek Doğan için Çağlayan Adli-yesi’nde adalet isteyen İdil Halk Ti-yatrosu’ndan Havva Gül Okutan veGazi Mahallesi Grup Yorum Koro-su’ndan Deniz Bayır 13 kişi ile birliktegözaltına alındı. Bu konuyla ilgili açık-lama yapan Grup Yorum, FOSEM, İdilHalk Tiyatrosu, Tavır dergisi şu dü-şüncelerelere değindi; “Dilek’i evindeailesinin gözü önünde katleden YükselMoğultay’ın tutuklanmasını talep etmeksuç değildir. Adalet istemek suç değildir.Asıl suç Dilek Doğan ve onun gibihalk çocuklarını katletmek ve katle-denleri korumaktır. Katiller ve katillerikoruyanlar elbet halka hesap verecek.Adalet istemeye devam ediyoruz. GrupYorum olarak İdil Halk Tiyatrosu olaraköğrencilerimizin haklı adalet talebininyanındayız. Onlarla gurur duyuyoruz.Hiçbir katil cezasız kalmayacak. Hesapsoracağız”.

Dilek’in Katilini Biz Ceza-landıracağız! Biz Halkız!

1 Mayıs Mahallesi’nde Dilek Do-ğan mahkemesine çağrı için HalkCephesi tarafından 19 Nisan’da EmekCaddesi’ne pankart asıldı. Pankartasıldığı esnada halka mahkemeye ka-tılma çağrısı yapıldı. Ve ajitasyon çe-kilerek “AKP katil işkenceci polisleriDilek’imizin abilerini, halkımızı avu-katlarımızı gözaltına alarak yıldıra-mazsınız. Dilek’imizin hesabını so-racağız katillerden. Hesap vereceksinizHalkın Adaletine” denildi.

ADALET İSTİYORUZ!Vermezlerse Şafaklar’la, Bahtiyarlar’la Alacağız!

Halkın Sanatçılarını

Halkın Bağrından

Çıkaracağızİdil Halk Tiyatrosu

Gazi Ekibi, her hafta ya-pılan prova çalışması içinbir araya geldi. 14 Ni-san’da yapılan çalışmada“gözlem” üzerine 2 saatçalışıldı. Ayrıca HalkCephesi’nin her sene ge-leneksel olarak düzenle-diği “1 MayısPikniği”nde sergilenecekoyun üzerine de konuşu-larak çalışma sonlandı-rıldı. Çalışmaya 15 tiyatroöğrencisi katıldı.

Şehitlerimiz BizimUmut Işığımızdır,Unutmayacağız!Ankara Halk Cephesi

16 Nisan'da Çiğdem Yak-şi, Berna Yılmaz ve 30Mart-17 Nisan devrim şe-hitleri için 40 yemeği ver-di. Program açılış konuş-ması ve saygı duruşu ilebaşladı. Berna Yılmaz’ınkendi yazdığı şiiri bir Li-seli Dev-Genç'li okudu.Ardından Ümit İlter’in“Düşenler için” şiiri ileOnur Polat’a yazılan“Halkın Onur’una”şiiriokundu. Programa HalkCephesi tarihini ve ey-lemlerini anlatan sineviz-yon gösterimi ile devamedildi. Sonrasında yemeğegeçildi. Anmaya 50 kişikatıldı.

Halkın SorunlarınıBiz Yazarız, Biz Çözeriz

Hangi kapı çalınsa halkın ilk isteği“Adalet Adalet Adalet!” Bu kelimelerdenbaşka hangi söz daha iyi anlatabilir neyeaç olduğumuzu? Bir dergi dağıtımı veyademokratik eylem yapılır, soruşturma veterör demagojileri, bir konseryapmak istersin, yasaklama,saldırılar, yani adalet isteğinihangi şekilde dile getirmekistersek isteyelim karşılığındagözaltı, tutuklama, ölüm alı-yoruz. Bu böyle gitmeyecektabi, dergimizle 7’den 70’egerçeğin sesini ulaştırdıkulaştırmaya devam edece-ğiz, adalet istemeye devamedeceğiz. Yine bu kararlı-lıkla baskılara, tacizlererağmen dergimizin ulaş-tığı yerler şu şekilde;

Bakırköy: Liseli Dev-Genç’liler 16 Nisan’daYürüyüş dergisi dağıtımıyaparak halkın sorunla-rına çözüm yollarını anlattı. Esnafayapılan çalışmada girilen her iş yerinde, es-naflar “yapılan alışveriş merkezleri yüzündenkepenk kapatma durumuna geldik” diyerektepkisini ortaya koyuyor. Dergi dağıtımcılarıbunun nedeninin ABD ve işbirlikçisi AKPoligarşisi olduğunu, aynı zamanda AKP Kür-distan’da halka karşı açık savaş politikasınıuygularken batıda da alışveriş merkezleriylereklamlarıyla küçük esnafın her gün kepenkkapattığını ve evine bir lokma dahi bir şeygötüremediğini. bunun çözümü ABD ve iş-birlikçisi AKP’ye karşı savaşmak olduğunuanlattı. Yapılan çalışmada 29 dergi halkaulaştırıldı.

Beşiktaş-Kadıköy: Dev-Genç’liler 19Nisan’da Yürüyüş dergisinin dağıtımınıyaptı. Esnaflara yapılan çalışma sırasındagündem üzerine sohbet edilirken esnaflarındağıtımcılara ikramları oldu. Dağıtım so-nunda toplam 78 dergi halka ulaştırıldı.

Taksim: Liseli Dev-Genç’liler 15 Ni-san’da umudun sesi Yürüyüş dergisini halkaulaştırdı. Çalışmada Ozan Yayıncılık’a ya-pılan baskın ve baskınların bizleri yıldıra-mayacağına değinildi. Ayrıca Dersim gerillaşehitleri Onur Polat ve Çayan Gün hakkında

halka bilgi verilerek “düşman cenazemizdenkorkuyor, Çayan’ı sahiplendiğimiz için 8kez GBT bahanesiyle araçlarımız çevrildi,6 kişi gözaltına alındı ve 4 kişi tutuklandı”denildi. Yapılan çalışmada 15 dergi halka

ulaştırıldı.Hacıahmet-Hacıhüsrev-Ömürtepe:

Dev-Genç’liler 14-17Nisan tarihleri arasındadergiyi İstanbul’un yoksulmahallelerine ulaştırdı. Ay-rıca yapılan çalışmalar kap-samında 20 Nisan’da Çağ-layan Adliyesi’nde görülenDilek Doğan’ın mahkemesiiçin afiş çalışması yapıldı.Çalışma sonunda toplam 194dergi halka ulaştırıldı ve 90mahkeme afişi asılarak halka,katılım sağlayıp sahiplenmesiiçin çağrı yapıldı.

1 Mayıs: Halk Cephelilerhafta içinde yaptığı çalışmadaYürüyüş dergisini halka ulaş-

tırmaya devam etti. Yapılan çalışmalar kap-samında “çalınmadık kapı bırakmayacağız,şahanlarımız Onur ve Çayan’ın yolundangitmeye devam edeceğiz” denilerek, Tokat-lılar, Cemevi, Deniz Gezmiş bölgelerine veEmek Caddesi esnafı, Pazar Sokağı, yoldangeçen arabalara toplamda 700 dergi dağıtı-larak halk kahramanları gerillalar anlatıldı.

Gülsuyu: Halk Cephesi “Dersimin Şa-hanları Onur ve Çayanlar’ı anlatmaya devamediyoruz” diyerek 13, 14 ve 15 Nisan’daYürüyüş dergisinin dağıtımını yaptı. Yapılançalışmada “biz gitmezsek bizi kimse anlatmazhalkın içinde olmaya, gerçekleri anlatmayadevam edeceğiz” diyerek halka umudun se-sini ulaştırdı. Gündem üzerine sohbetleredildi. Ayrıca dergi dağıtımı sırasında GrupYorum bildiri dağıtımı da yapıldı.

Marmaris: Muğla Dev-Genç’liler 14Nisan’da Marmaris’e giderek Yürüyüş der-gisini okurlarıyla buluşturdu. İlk olarak PirSultan Abdal Derneği’ne gidildi ve sohbetsırasında dernek başkanı derneğin düzenlemişolduğu etkinliklere Dev-Genç’lileri davetetti. 8 dergi Yürüyüş severlere ulaştırıldı.Akşam saatlerinde de Muğla’ya dönüldü.

Halkın Mühendis Mimarları (HMM) 17 Nisan’daŞenay ve Gülsüman Halk Bahçesi’nde, üretime hazırlıkçalışmalarını tüm coşkusu ile devam ettirdi. O gün GrupYorum’a uygulanan konser yasaklarını tanımayan HalkBahçesi Komitesi, bahçelerini konser alanına çevirerekçalışmalarına güç kattı. HMM’nin geleneksel hale getirdiği,Mayıs-Haziran aylarında düzenledikleri Tohum Ekim Şen-liği’nde açılışlarını yapacakları Dilek Doğan Çeşmesi içinde çalışmalarını hızlandırdı. Çeşmenin dış kaplaması içindüşünülen tasarımın boyamasına başlanıldı. Gazi HalkBahçesi için daha fazla fideye ihtiyaç olacağı için tekrartohum ekimi yapıldı ve önceki tohumlar kontrol edildi.Son olarak HMM Bahçe Komitesi her hafta Pazar günüKüçükarmutlu Şenay ve Gülsüman Halk Bahçesi’ndegıda tekellerine karşı halkın kendi besinini kendisininüretebilmesi için çalışıyor ve başta meslektaşları olmaküzere tüm dostlarını çağırıyor.

Halkın Elektriğini Üreteceğiz DemiştikYatay Eksenli Yeni Rüzgar Türbini Küçükarmutlu’da Kuruldu

HMM Enerji Komitesi 16 Nisan’da, yatay eksenliolarak tasarlanmış yeni rüzgar türbinini Armutlu’da birevin bahçesine kurdu. Sabahın erken saatlerinde türbindireğinin kaynak işlerinin yapılmasıyla başlayan teknikçalışmalar akşam tüm elektrik aksamlarının ayarlanmasınakadar sürdü. Direk için yapılan teknik çalışmaları, rotorstator bağlantı aksesuarlarının hazırlanması, kuyruğunboyanması, direk flaşlarının yere sabitlenmesi gibi pratikçalışmalar takip etti. Tüm teknik detaylarda mahalle hal-kından ve çevreden birçok emekçinin yardımcı olduğugözlendi. Çalışmalar türbinin kurulmasıyla sonlandı. Büyükbir coşku ile bitirilmiş olan çalışmanın ardından bu haftayapılacak olan ölçümler için gerekli altyapı çalışmasıprogramlandı.

� Halk Meclisleri Ailemizdir SorunlarıBeraber Çözeceğiz

Okmeydanı Halk Meclisi 15 Nisan’da mahalle halkınıziyaret ederek ev toplantısı yaptı. Van Blokları’nda gerçekleşentoplantıya yaklaşık 15 kişi katıldı. Katılanlar, mahalledeneden birlik olunmadığı üzerine tartışma konusu açtı. “Ma-halleye polisin girip dolaşmasından sonra hırsızlığın arttığı,uyuşturucu satışının başladığı” dile getirildi. Çocuğu özürlüolan bir aile de arabaların kaldırıma park etmesinden dolayıçocuklarını rahatça gezdiremediklerini söyledi. Halk Meclisininbirliği sağlamak için çalıştığı, halkın bütün sorunlarını halkınkendi kendine çözebileceği vurgulandı. Ayrıca 12 Nisan’daMahmut Şevket Paşa Mahallesi’nde bir ev ziyareti gerçek-leştirildi. Sorunların bir sonraki Halk Meclisi toplantısındaele alınacağı ifade edildi.

� Pazarcı Esnafları Örgütleniyor,Sorunlarına Çözüm Arıyor

Tarabya Üstü Piknik Alanı’nda 7 Nisan’da, HalkınEsnafları Kooperatifi’ne bağlı Pazarcılar Meclisi piknik dü-zenledi. Katılan esnaflar pazarlardaki sorunlarla ilgili çözümyollarını tartışarak, bu sorunların çözümünün “birlikten veörgütlenmekten geçtiği”ne değindi. Katılan esnaflar; “pa-zarlarda herhangi bir dayanışmanın olmadığını bu tür etkin-liklerin kaynaşma, paylaşma ve sorunların çözümü açısındandaha çok esnafın katılması gerektiğini” dile getirdi. Pikniğe42 pazarcı esnafı katıldı.

� Bugün Yaşadığımız Ulaşım Sorunu,Sırtımızdan Zengin Olanların Evlerimize

Göz Koyma DurumudurÖfkemizi Birleştirip, Örgütlü Mücadeleye Dönüştürelim

Okmeydanı Halk Meclisi tarafından başlatılan ve 10, 11Nisan’da Fetihtepe, Mahmut Şevket Paşa Mahallesi’ndeaçılan ”Otobüs Sorununu Çözmek İçin Bir İmza da SenVer” kampanyasına halkın ilgisi yoğundu. Çekilen ajitas-yonların yanında, halktan haklarına sahip çıkması için imzaatmaları istendi. Halkın bu sorunlara öfkesi bayağı vardı veöfkelerini sorumlulara kusuyordu. . Son olarak yapılan ça-lışmada 50 iş yerine girilerek bilgi verildi ve toplamda 21imza föyü imza toplandı.

� Tarlalardan Alanlara Yorum’u Herkese Duyurduk

İzmir’de Halk Bahçesi Komitesi 17 Nisan’da bir arayagelip çalışmalara başlayarak, bahçenin düzeni ve ekim için,hazırlık yaptılar. Bahçe çalışmalarını internetten görüp ziyareteden dostlar oldu. Ardından Halk Bahçesi Komitesi GrupYorum'un yasaklanan konseri için bahçelerde çalışma yapanailelere bilgi verdi ve Yorum‘un çağrısı üzerine saat 15.00’daçeşmede buluşarak türküler söyledi. Ve son olarak Grup Yo-rum‘un 21 Nisan’da Çiğli’de vereceği konsere de çağrı ya-pılarak çalışma sonlandırıldı.

Şenay ve Gülsüman Halk Bahçesi’nde Yarına

Umut Yeşeriyor

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

55 11 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK55 2

Sarıgazi Haklar Derneği 19 Nisan’da AKP’nin katilpolisleri tarafından 8 akrep ve olay yeri inceleme polislerieşliğinde basıldı. Tamamen keyfi bir şekilde yapılan bas-kında camlardan, kapılardan parmak izi alınıp, derneğintüm eşyaları dağıtıldı. Şehitlerin resimlerini karalayacakkadar alçak olan katiller, dernekte bulunan davulları dayırtmıştır. Sarıgazi Haklar Derneği: “Halk düşmanlarınasesleniyoruz. Bir değil bin defa da bassanız, bizleri yıldı-ramayacaksınız. Derneklerimizi basmanız tamamen kor-kunuzdandır. Emin olun korkularınızı daha da büyüteceğiz.Yüzlerini karaladığınız şehitlerimizin hesabını soracağız”açıklaması yaptı.

� Derneğimizi SahiplenelimSarıgazi Haklar Derneği’ne 19 Nisan’da yapılan polis

baskınında derneğin eşyalarının polis tarafından tahripedilmesi nedeniyle ihtiyaç listesi yayınlandı. İhtiyaçListesi: Bardak, tabak, çatal, kaşık, tencere, tava, elektrikustası, ses sistemi, gıda (yiyecek, içecek)

� Engin Çeber Halk Kütüphanesi’ne Saldıranlardan Hesap Soracağız!

Öfkemizden Korkun!Gülsuyu Halk Cephesi Engin Çeber Halk Kütüphane

‘sinin çeteler ve polisler tarafından saldırıya uğramasına dair19 Nisan'da bir açıklama yaptı. Açıklamada: "Polis ve çetelerHalk Kütüphanemize saldırıları devam ediyor. Devrimcilerihalktan uzaklaştırmaya çalışan AKP’nin katil polisi, çetelerinikullanarak devrimcilere ve halka Gülsuyu Mahallesi’ndesaldırıyor. Gündüz vakti Heykel Meydanı’na gelerek halkaküfürler yağdırıyor çeteler. Biliyoruz ki, çeteler polisten izinalmadan hiçbir şey yapamazlar. Hatta polisin direk emri ilesaldırırlar. Devrimci kurumlara yönelik saldırılarınız boşunadır.Bizlerin damarında Mahirlerin kanı akıyor. Saldırıların elbethesabını soracağız. Gülsuyu’nda halka yapılan saldırılarınhesabını soracağız." denildi.

� AKP’nin Katil Polisi Gençlerimizi Taciz Ediyor! Gençlerimiz Onuruna Sahip Çıkıyor!

Nurtepe Halk Cephesi, demokratik eylemlere ve ku-rumlara katılan arkadaşlarının ailesinin polis tarafındanaranıp taciz edilmesi ile ilgili 19 Nisan’da kısa bir açıklamayaptı. Açıklamada; “Nurtepe de oturan Ozan Kolukısaadlı arkadaşımızın babası iki kez telefonla aranıp rahatsızedildikten sonra, arkadaşımızın babasının her zaman gittiğikahveye giderek oğluyla görüşmek istediklerini söyle-mişlerdir. Bir süredir çalıştığı işe gidip gelen arkadaşımızıörgütün cezalandıracağını, bu yönde istihbarat aldıklarınısöyleyen polis pis yalanlarıyla aileyi etkilemeye çalışmış.Ozan Kolukısa’dan gereken cevabı almıştır. AKP’ninkatil, işkenceci, hırsız, tacizci polisi elini gençlerimizinüzerinden çekmelidir " denildi.

� Baskılarla, Tehditlerle Amed’de Umudu Büyütmemize Engel Olamayacaksınız!

Amed Halk Cephesi 16 Nisan’da, Amed ÖzgürlüklerDerneği’nin bulunduğu sokakta oyun oynayan çocuklarınyanına 18 yaşlarında bir gencin yaklaşıp önce derneğinyerini sorması, ardından “yarın büyük eylem olacak dikkatetsinler” deyip oradan uzaklaşması üzerine, bunun bir polisprovokasyonu olarak değerlendirdi. Halk Cephesi yaptığıkısa açıklamada şu sözlere değindi; “Derneğimizin açıkolduğu anda gelmeyip mahallede yeni tanıştığımız çocuklarıkorkutma, bizleri yıldırma amacı içeren bu çağrıyı KaynartepeHalk Meclisi’ne de yaptığını söylemiştir. Sırtında çanta olanve koşarak uzaklaşan bu kişi çocukların derneğimizdenkorkup bizimle görüşmemeleri için bu tip asılsız kontra söy-lemlerde bulunmuştur. Bizim Amed’de halkla birlikte olmamız,Yürüyüş Dergisi dağıtmamız ve mahallenin gençleri çocuklarıile ilişki kurmamız düşmanı rahatsız ediyor, biliyoruz. Çünküderneğimizin bulunduğu mahalle için devletin planları var.Bizler o halka bilinç götürüyor, haklarını gösteriyoruz. Buyüzden de hedef gösteriliyoruz. Bu tehdit ile halkın çocuklarınbizden korkmasını istiyorlar. Buna asla izin vermeyeceğiz!Bu tehddditi kimin yaptığını bilmiyoruz ama kontra planlarısuya düşüreceğiz. Her kim bizi halktan ayırmak istiyorsabuna izin vermeyeceğiz! Sürekli tarih vererek polis saldırısı,korsan eylem olacağı söylentileri ile mahalledeki 7 den 70'ehalkın psikolojisiyle oynayan bu düzeninizi başınıza yıkacağız.Çocuklara oyun oynayacakları, paylaşmayı ve üretmeyitemel alan bir dünya kuracağız!”.

� Baskılar Tutuklamalar BizleriYıldıramaz, Öfkemizi Büyütür

İzmir Halk Cephesi inşaat işçisi Halk Cepheli ErsinSönmez'in hukuksuz bir şekilde tutuklanmasıyla ilgili 14Nisan'da bir açıklama yayınladı. Açıklamada: "13 Nisan'daAKP’nin itleri işine gidip gelen devrimcilere yakın olanErsin Sönmez’i tutuklamıştır. AKP faşizmi artık sadecedevrimcilere değil kendine karşı olan kendisi gibi düşün-meyen aydın, demokratlara dahi saldırıyor. Ersin Sönmezbir inşaat işçisi aynı zamanda da devrimcilere yakın olanbir arkadaşımızdır. AKP’nin katil polisleri bunu bildiğiiçin arkadaşımızı 2013-2014 yılındaki basın açıklamalarıve kanser hastası olan Mete Diş vb. gibi demokratik ey-lemlerden 16 tane dosyayı birleştirerek aynı gün tutukla-mıştır. AKP’nin polisi MİT’i iti iyi bilmelidir Halk Cep-helileri tutuklayarak Yılmaz Öztürk gibi işinden evinedönerken öldürerek yıldıramazsınız. Tam aksine sorulacakhesabımızı öfkemizi arttırmış olursunuz sizler köpeksinizsahibiniz ise AKP, AKP’nin başındaki ABD’dir... Unutmayınki halkında adaleti var elbet bu tahammülsüzlüğünüz sal-dırganlığınız Anadolu halkının adaletindendir... Tutuklananarkadaşımız Ersin Sönmez İzmir Kırıklar F tipi Hapisha-nesi’ne gönderilmiştir. Mektuplarımızla arkadaşımızı sa-hiplenelim tecriti kıralım." denildi.

Korkularınızı Büyütmeye Devam Edeceğiz!

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

55 31 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

Halkın Avukatları Ebru ve Barkın Timtik’in Annesi Fatma Anayı Kaybettik

Yakalandığı kanser hastalığı sonucu bir süredirtedavi gören Fatma Timtik’in sevgi dolu kalbibugün kansere yenik düştü. TAYAD’lı Ailelerolarak bütün zorluklara rağmen tek başına, binbiremekle yetiştirip büyüttüğü evlatlarının haklı veonurlu mücadelesinde onları yalnız bırakmayan,hapishanelerde, direnişlerde her zaman hem ev-latlarının hem de diğer tüm devrimcilerin yanındaolan Fatma Timtik’i kaybetmekten dolayı derinbir üzüntü ve öfke içerisindeyiz. Öfkeliyiz çünküFatma ana gibi milyonlarca insanımız azgın sö-mürü düzenin yarattığı yoksulluk ve parayadayalı sağlık sisteminden kaynaklı kanser vebenzeri hastalıklardan dolayı erken yaşta ölmek-tedir. Tekrar Timtik Ailesinin ve hepimizin başısağolsun diyoruz.

TAYAD’lı Aileler

Okmeydanı Halk Cephesi İkitelli'de çeteler ta-rafından katledilen Kemal Delen ile ilgili 15 Ni-san’da bir açıklama yatı. Açıklamada: "İkitelliHalk Cephesi üyesi Kemal Delen’i çeteci biralçağın kahpece saldırısı sonucu kaybettik. Çalış-kandı, özveriliydi, aklında fikrinde sadece devrimolan bir arkadaşımızdı. 24 saat devrimcilik kavramınıdolduranlardandı. Öğretenlerimizdendi aynı za-manda. Ki, mahallemizde yapılan bir toplantıda“Herkes Cephe neden vurmuyor, hesap sormuyor”diyen insanlara ‘halbuki Cephe, niye vurmuyor,hesap sormuyor diyen herkestir” demiştin ya budediklerini hiç unutmayacağız. Lakin sempatizandan,taraftarına, taraftarından kadrolara hepimiz birersavaşçı adayıyız. Ve bir gün hepimizin sırasıgelecek ve halk düşmanlarından hesap soracağız."denildi.

� AKP’nin Katil Polisi Uyuşturucu Tacirlerinin Hamiliğini Yaptığını Bir Kez Daha İspatladı!

Yenikapı’da Grup Yorum’un 17 Nisan'da yapacağı "6. BağımsızTürkiye Konseri”nin valilik tarafından yasaklanması üzerine konserGazi Mahallesi Büyük Şehir Parkı’nda yapılmak istendi. Bu konseride engellemek isteyen polis Tedavi Merkezine saldırmak için aradığıbahaneyi bulmuş oldu!

Saat 16.00 sularında konser için ses sisteminin kurulması çalışmalarınasaldıran AKP’nin katil polisi Tedavi Merkezine, orada bulunanları kat-letmek amacıyla saldırdı. İki kere Hasan Ferit Gedik Uyuşturucu İleSavaş Ve Kurtuluş Merkezi’nin kapılarını akrep aracıyla kırarakiçeriye onlarca gaz bombası attı. Merkez çalışanları, hastalar ve hastayakınları içerideyken insanların üzerine nişan alarak gaz bombası attı.Bu sırada bir hasta yakınının sırtına gaz kapsülü isabet etti. İçeridebırakın nefes almayı, göz gözü görmez hale geldiği halde onlarca gazbombası daha attılar. Bunun üzerine insanlar dışarı çıkmak zorundakaldılar. Dışarıda süren çatışma nedeniyle hastaların dışarı çıkıp zarargörmemeleri için kapılar kilitli tutuluyordu. İçeride durulamaz noktayagelindiğinde içeride bulunan herkes dışarı çıkmak zorunda kaldı.

Hasan Ferit Gedik Uyuşturucu İle Savaş ve Kurtuluş Merkezi busaldırıyla ilgili 18 Nisan’da yaptığı açıklamada şunlara değindi: "...Katilpolisin şöyle bir bahane uydurması da imkansızdır; 'Parkta çatışaninsanlar Tedavi Merkezine girdiği için oraya da müdahale etmekzorunda kaldık’ çünkü hastaların dışarı çıkarak zarar görmelerini en-gellemek için kapılar kilitliydi ve içeriye de dışarıdan hiç kimse gire-miyordu doğal olarak. İçeride Tedavi Merkezi çalışanları, hastalar vehasta yakınlarından başka bir tek kişi bile yoktu...İnsanlar TedaviMerkezini cansiperane savunmasa, o gaz bombalarına bedenlerinisiper etmeselerdi Tedavi Merkezi çok büyük ihtimalle yanıp küle dö-nüşecekti. Gaz kapsülleri nedeniyle alev alan koltukları, eşyalarıinsanlar hayatlarını tehlikeye atarak içeri girip söndürmeselerdi katilpolis de amacına ulaşmış olacaktı. Ama büyük bir onurla gördük ki,halkımız Tedavi Merkezimizi hayatlarını tehlikeye atarak sahipleniyorlar.Büyük bir onurla tanık olduğumuz halkımızın cansiperane sahiplenmesi,buna karşın katil polisin içerideki insanları katletmek isteyecek kadarazgınca saldırması gösteriyor ki; haklıyız, doğru yoldayız, başarılıyız.Uyuşturucu tedavisi gibi uzun zaman gerektiren bir konuda 2 yıl gibikısa bir sürede halka umut, halk düşmanlarına korku olmuşuz. Nemutlu!

(......) AKP uyuşturucu çetelerinin hamisi, koruyup kollayanı,gelişip serpilmeleri için önlerini açandır. Tekrarlıyoruz; AKP’nin katilpolisinin bu saldırıları haklılığımızın, doğru yolda olduğumuzun vebaşarımızın kanıtıdır. Mücadelemizi, gençlerimizi uyuşturucu, yozlaşmabatağından çekip almamızı engelleyemezsiniz… " denildi.

Halkımızın Başı Sağolsun!

AVRUPA’dakiBİZ

Anayasayı Koruma Örgütü, kurumolarak Hitler’i iktidara taşıyan yasaldüzenlemelerle kurulan kurumlaşmanındevamıdır. Ve ilk kadroları da tamamıylaGestapo üyelerinden seçilen tecrübelilerolmuştur. Aynı şekilde diğer istihbaratörgütleri de aynı kadrolaşmayla yara-tılmıştır.

Hitler Almanya’sından günümüz Al-manya’sına geçişte de hakim ve savcı-larda tek bir tasfiye süreci yaşanmadanaynı şekilde devam ettirilmiştir. Burjuvadevletlerde bunun adı “devletin devam-lılığı esastır” anlayışıyla savunulur.

İşte bunun için, Almanya’daki polisteşkilatı da, Anayasayı Koruma Örgütü(İç İstihbarat), BND-Federal HaberAlma Servisi (Dış İstihbarat) vs de halkdüşmanı politikalar çerçevesinde oluş-turulmuş ve aynı çizgide varlıklarınıdevam ettirmektedirler.

Ve bundan dolayı da, Anayasayı Ko-ruma Örgütü’nün NSU gibi faşist terörörgütlerini örgütlemesi, Almanya’dakiNeo-Nazi partilerinin yönetim kadrosuolarak atadığı ajanlarının hukuki takibatauğramaması için, Nazi örgütlerinin ya-saklanmasına karşıdır. Sorun elbette kisadece kendi ajanlarını korumak değildir.Onlar asıl olarak bir sınıf örgütü olarakkendi doğal işlevlerini yerine getirmeklemeşguldürler. Varlık sebebi, devletekarşı mücadeleyi engellemek olduğun-dan komünist, sosyalist ve anti-faşistörgütlenmelere yönelik her türlü baskıve terörü uygularken; faşist örgütlen-melerin önünü de açarlar, onları silah-landırıp, finansman desteği sağlarlar.

İltica Bir Hak mıdır?Almanya’da iltica bir haktır. BM

kararları çerçevesinde tanınmış, dün-yanın değişik yerlerinde zulme karşıdirenme hakkını kullanamayanların, ya-şadıkları ülkeden kaçıp, başka yerleresığınma hakkıdır.

Suriyeli mülteciler konusunun gün-deme gelmesinden sonra, ortaya çıkangerçeklerden biri de BND’nin ilticabaşvurusunda bulunanlar arasında ajanve muhbir devşirme çalışması yürüttüğüve işbirlikçi durumuna getirdiği, işbir-likçilik karşılığı olarak da ikamet izinleri

verdirdiğinin ortaya çıkmasıdır.Ve bu şekilde son onbeş yıl içinde

bin civarında işbirlikçi devşirdiği basınayansıdı.

BND’nin Devşirdiği İşbirlikçiler

BND’nin işbirlikçi ve muhbirleri,Almanya’da yürütülen hemen hementüm siyasi davalarda kullanılmaktadır.Alaattin Ateş isimli muhbir bunlardanbir tanesidir. Alaattin Ateş’in ortaya çı-karılmasını da yine Alman Polisi sağla-mıştır. Çünkü takipler sırasında AlaattinAteş’in bir yandan BND ile çalışırken,aslında MİT tarafından yönlendirildiğininde ortaya çıkmış olmasıydı. MİT tara-fından kullanıldığı da ortada olmasınarağmen; Alman Mahkemeleri halen dahaAlaattin Ateş’i Anadolu Federasyonu’nayönelik davalarda baş şahit olarak kul-lanmaktadır.

Alaattin Ateş’i de para ve iltica hakkıkarşılığı devşirmişlerdi. O da para kar-şılığı her türlü yalan yanlış ifadelerlealdığı parayı hak etmeye çalışmıştır.

BND’nin mültecilere yönelik dev-şirme çalışması ortaya çıktığında, işinbir boyutu da BND’nin mültecilerleyaptığı mülakatlara CIA ajanlarının dadoğrudan katılmasıdır.

BND türündeki örgütlerin şekillen-meleri de hizmetinde oldukları uluslar-arası tekelci sermayenin ihtiyaçlarınagöre olmaktadır.

Amerikan istihbarat örgütleri NSAve CIA, Almanya başbakanı Merkel’inbüro ve telefonlarını da BND’ye sızdır-dıkları ajanlar aracılığıyla dinlemişlerdi.

Bu konuda ne Merkel’in, ne de ken-dilerine milli diyen istihbarat ve polisteşkilatlarından tek bir tepki gelmemiştir.

Irak’ın İşgalini de CIA Tarafından Kullanılan BNDMuhbiriyle Meşrulaştırdılar

BND’nin mültecilerden muhbir dev-şirme çalışması sırasında Iraklı bir mü-hendis 1999 yılında Almanya’ya giderekkitle imha silahı üretilen programın birparçası olan mobil biyolojik silah üretilenbir laboratuvarda çalıştığına dair ifade

verdi. Rafid Alwan el-Janabi olarak ta-nınan Iraklı mühendis Jenabi’nin ta-nıklığı 2003 yılında Irak işgaline zeminhazırlayan ABD ve İngiltere tarafındankullanılan en önemli kanıttı. 2004 yı-lında, işgalden bir yıl sonra ise iddialarınyalan olduğu ortaya çıktı diyen eskiCIA yetkilisi, “Cenabi, Almanya’daikamet izni almaya çalışırken küreselsistemle oynadı” yorumunu yapmıştı.

İşte BND’nin İstihbaratFaaliyetleri:

Kendi başbakanlarını CIA adına din-leyip, bilgileri ABD’lilere satıyorlar. Ala-attin Ateş gibi işbirlikçilerle anti-faşistmücadeleyi yok etmeye çalışıyor, faşistrejimlere destek veriyorlar. Irak’ta olduğugibi tekellerin çıkarı için bir milyoninsanın katledilmesine yol açan emperyalistsavaşın önünü düzlüyorlar. Almanya’dadüzene başkaldırı olmasın diyerek, faşisttaban örgütlenmelerini örgütleyip, güç-lendiriyorlar. İşte BND’nin istihbarat faa-liyetleri bunlardır.

BND’den İtiraflarBND Başkanı Gerhard Schindler,

Federal Meclis’te NSA faaliyetleriniaraştırmak üzere kurulan komisyondakiifadesinde “BND olarak uzun süre veeleştirel yaklaşmaksızın ABD’li part-nerimiz NSA’nın sorunlu dinleme faa-liyetlerinde yardımcı olduk”, “ABD’likurumlarla işbirliğinde kusurlu davra-nıldı”, “kusurun nedeninin muhtemelenyetersiz hassasiyetten kaynaklandığını”itiraf ederken yine de ‘ABD ile işbirliğisayesinde terör eylemlerinin önlenmesinisağlayacak birçok önemli ipucu eldeedildi, bu işbirliğinin yeri doldurulmaz’diyerek de işbirlikçiliğini meşrulaştır-maya çalıştı.

Peki ABD’den mesela Anadolu Fe-derasyonu üyelerine yönelik ABD’li-lerden hangi yardımları görmüşler...belli değildir. Ama BND muhbirlerininve CIA ile MİT ajanlarının yönlendir-mesiyle açılan davalarda yıllara varancezalar verilmekte, yıllarca süren tecritişkencesi yürütülmeye, Türkiyelilerinörgütlenme ve düşünce özgürlükleri deyasaklanmaya devam etmektedir.

Alman İstihbarat Örgütü Göçmenleri İşbirlikçileştirmeye Çalışıyor!

Yürüyüş

24 Nisan2016

Sayı: 518

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK55 4

Londra’da Türkiye Büyükelçiliği önünde 12.00’debaşlayan eylemde “Fadik Adıyaman Onurumuzdur, Tecritİşkencedir Tecrite Son” pankartı açıldı ve Fadik Adıya-man’ın resmi bulunan dövizler taşındı. Yaklaşık bir saatsüren eylem sloganların ardından sonlandırıldı.

Atina’da Halk Cepheliler Türkiye Konsolosluğuönünde Fadik Adıyaman’a destek için ve faşist Türkdevletinin Özgür Tutsaklar nezdinde Fadik Adıyaman’auyguladığı tecrit, işkence ve keyfi uygulamalarını teşhirve protesto eylemi düzenlendi.

16 Nisan günü saat 13:00’de konsolosluk önündetoplanarak “Fadik Adıyaman’a Uygulanan Tecrit İşken-cesine ve Keyfi Uygulamalara Son Verilsin. Fadik Adı-yaman’ın Talepleri Kabul Edilsin” yazılı pankart ve dö-vizler açıldı. Kırmızı flamaların da taşındığı eylemdesık sık sloganlar atıldı.

Eylem boyunca sık sık bildiri okunup sloganlar atıldı.Marşlar söylendi. Yaklaşık 1 saat süren eyleme 30 kişikatıldı.

Derneklerimizi Kapatabilirsiniz, Ama Meydanları Zapt Edemezsiniz

Londra Açılan Çadırımızın 1. ve 2. Günü: Türkiye faşizminin işbirlikçisi İngiltere emperyalizmi

Anadolu Halk Kültür Merkezi’nin kapısına kilit vurarakhalka ulaşmalarını engellemeye çalıştı. Ama devrimcilerinhalka ulaşmak için her yeri kurum haline getireceğinibilmiyorlar. Bu halk bizim, halkımız da sokaklar da. Ozaman, o sokaklar bizim kurumumuzdur. Bu bakışaçısıyla kapatılan derneğin karşısında bir çadır kuruldu.17 Nisan Pazar günü kurulan çadırda günlük çalışmalardevam ediyor. Çadırın açıldığı gün toplu olarak, geçensene kanser hastalığına yakalanan ve aramızdan ayrılanCephe dostu İsmail Duman’ın 1. yıl yemeğine katılındı.

Anadolu Halk Kültür Merkezi’ne yapılan baskınlarcemevinde bulunan halklarımıza anlatıldı. 22 NisanCuma günü yapılacak olan mahkemeye çağrı yapıldı veİngiliz polisinin hukuksuz şekilde kapattığı AnadoluHalk Kültür Merkezi’nin karşına açılan çadıra halkımızıdavet edildi.

Saat 17.00’de halk toplantısı yapıldı. Çadırda sorunlarkonuşuldu, birlikte çözümler bulmaya çalışıldı. Yürüyüşdergisinden yazılar okunarak doğru düşünmek, doğruçözümler bulmak üzerinde duruldu.

Çadıra demokratik kurumlar gelerek desteklerini sun-dular ve 22 Nisan Cuma günü yapılacak mahkemeyedesteklerini sunacaklarını söylediler. 22 Nisan'da halkagerçekler anlatılmaya devam edildi, halkımızla birlikteçaylar içildi.

Av ru pa’da HİÇBİR ÖZGÜR TUTSAĞI TESLİM ALAMAYACAKSINIZ

Stuttgart Halk Kültür Evi 17 Nisan’da hazırladıklarıprogramla Umudun kuruluşunu kutlayıp, devrim şehitleriiçin bir anma düzenledi. Saygı duruşuyla başlayanprogram İhsan Cibelik’in anlatımları, şiirler ve Kızılderetürküleriyle devam etti. Kızıldere’den bugüne umuduanlatan bir videoyla konuşma yapan İhsan Cibelik sos-yalizm’de, Marksizm’de, Leninizm’de ısrarda yalnızkalmamıza rağmen neden geri adım atılmadığını, em-peryalist saldırıların özelliklerini dünden bugüne örneklervererek anlattı. Yaklaşık 60 kişinin katıldığı program,türküler ve Ümit İlter’in şiirlerinin okunmasının ardındanPazar Komününün hazırladığı yemeklerin yenmesi vesohbetlerle son buldu.

Lokmalarımız Şehitlerimizin Anısı İçinBelçika'nın Liege şehrinde Dersim’in kahraman

şehitleri için lokma dağıtıldı anma gerçekleştirildi.17 Nisan günü saat 14.00’da başlayan lokma ye-

meklerin dağıtılıp beraberce yenmesinin ardından kısabir konuşma ile saygı duruşu yapıldı. BİNLERCE Kİ-LOMETRE UZAKTAN ŞEHİTLERİMİZ İÇİN 65 KİŞİAYAKTA. KİMİSİ YUMRUĞU SIKILI, KİMİSİ PAR-MAKLARI İLE ZAFERİ GÖSTERİYORDU.

Belçika Halk Cephesi’nin hazırladığı videonun iz-lenmesinin ardından, halkın maruz kaldığı baskılara, uğ-radığı zulme direnmekten başka yol olmadığı anlatılırkenetkinlikte bulunan Erdal GÖKOĞLU bir konuşma yaptı.Yaptığı konuşmada Polonya’da yaşadıklarına, dayatılanonursuzluğa karşı sürdürdüğü 48 günlük açlık direnişinedeğinen Erdal GÖKOĞLU, mücadele etmenin önemineve zorunluluğuna vurgu yaptı. Saat 17.00’a kadar sürenetkinliğimizde açtığımız KAZOVA ürünleri ve Yürüyüşstandını da misafirlerimiz ziyaret etti.

ŞEHİTLERİMİZ VARSA BİZ VARIZ

HER ŞEY GÜZEL GÜNLERİN SAHİBİ ÇOCUKLARIMIZ İÇİN15 Nisan Cuma günü Stuttgart Halk Kültür Evi’nde

gitar eğitimi alan öğrencilerle birlikte sinema günü dü-zenlendi. Öğrenci ve ailelerin katılımıyla birlikte ha-zırlanan akşama ailelerle birlikte 20 kişilik bir katılımvardı. Masalardan mutfağa, oturma düzeninden, temizliğekadar tüm her şey öğrenci ve ailelerin kolektif çalışmasıylakoordine edildi.

24 Nisan2016

Yürüyüş

Sayı: 518

5 51 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

"Özgürlük mücadelenin içinde olmaktır”Solmaz Karabulut

Deniz GEZMİŞHüseyin İNANYusuf ASLAN:

6 Mayıs 1972ʼdeAnkara da idam edilenİnan, Gezmiş ve Aslan,1960ʼların sonlarındagelişen mücadelenin

içinde yer alan, önder nitelikleriyle öne çıkan devrimcilerdi. Bumücadele içinde önlerine devrim hedefini koyduklarında, devrimigerçekleştirmek için gençlik örgütlenmesinin ötesine geçerek, devrimcibir cüretle Türkiye Halk Kurtuluş Ordusuʼnu oluşturup silahlımücadeleye başladılar. 12 Mart cuntası koşullarında tutsak düştüler.Mahir Çayan ve yoldaşları, onların idam edilmesini önlemek içinÜnye radar üssündeki üç İngiliz ajanını kaçırıp bu eylem içinde Kızıl-dereʼde şehit düşerken, Deniz, Yusuf ve Hüseyin de 6 Mayıs 1972ʼdeAnkara Merkez Kapalı Cezaevi avlusunda idam edildiler. Üç devrimci,darağaçlarında son nefeslerinde halkın kurtuluş mücadelesine bağlı-lıklarını ve inançlarını haykırırken, tarihe şu çağrıyı bıraktılar: "Bütünyurtseverler; şerefsiz yaşamaktansa şerefle ölmek, yalvarmak yerinezora başvurmak, başkasına değil; kendine ve kendin gibi olanlara gü-venmek, nerede ve nasıl olursa olsun, hainlere boyun eğmemek paro-lamızdır.” Bugün Marksist-Leninistlerin önderliğindeki anti-emperyalist,anti-oligarşik mücadele, onların çağrısına verilen tek devrimci cevapolmaya devam ediyor.

2 Mayıs - 8 Mayıs

Serpil YILMAZ Ayten Yüksel KELEŞ:

Dersim’in Pertek ilçesine bağlıArdıç Köyü Karabayır Mezrası ileAltınçevre Köyü yakınlarında 4 Mayıs1994’te Devrimci Sol gerillalarıylajandarma ve özel tim arasında çatışmaçıktı. 15 saat süren çatışmalar sonunda

Serpil YILMAZ ve Ayten Yüksel KELEŞ şehit düştü. Ayten bir Devrimci Sol gerillasıydı. Yaşamını halkın kurtuluş

savaşına adayan, tereddütsüz bir savaşçıydı. Serpil Yılmaz, 1991 yılında Dersim Cumhuriyet Lisesi’nden

mezun oldu. Devrim mücadelesine daha öğrenciyken katıldı.

Ahmet ÖZDEMİR: Esenler Halk Meclisi Girişimiüyesi olan Ahmet, askerlik yaptığı dönemde devrimcilerlehine propaganda yaptığı için 2 yıl hapishanede kalmış,2 yıl da kontrgerilla devleti tarafından Trakya'ya sürgünedilmişti. 1 Mayıs 1998’de Cephe saflarındaydı. 1 Ma-yıs’ta polis tarafından yaralanmasından sonra bunalımagirerek 5 Mayıs günü hayatına son verdi.

Serpil Yılmaz Ayten Yüksel Keleş

Güler ZERE: 1972 Elazığ doğumludur. Emekçibir ailenin çocuğu olarak büyüdü. 1992’de ge-rillaya katıldı. 1995 Aralık’ında tutsak düştü.2009 yılında Elbistan Hapishanesiʼnde kanserhastalığına yakalandı. Tedavisi yapılmadığı içinhastalığı ilerledi. Oligarşinin hasta tutsakları“sessiz imha” politikalarına karşı, Güler Zereve hasta tutsakların özgürlüğü için yürütülen

bir kampanya sonucunda 6 Kasım 2009ʼda tahliye edildi. 7Mayıs 2010ʼda Küçükarmutluʼda tedavisi sürerken şehit düştü.

Güler Zere

Ercan GÜNDOĞDU: l957 doğumluydu. DEV-GENÇ saflarında kendini kısa sürede kabul ettirdi.Yönetici yeteneklerinin gelişmesiyle birlikte DoğuKaradeniz sorumluluğunu aldı. Soğukkanlılığı, mü-tevaziliği ve kitle çalışmasındaki yeteneği önemliözelliklerindendi. Bulunduğu bölgede bir görevegiderken faşistlerin kurduğu bir pusu sonucu 6Mayıs 1980’de şehit düştü.

Ercan Gündoğdu

Ankara Dikmen’de bir Devrimci Sol üssü polis tarafındankuatıldı. Çatışmalar sonunda dört savaşçımız şehit düştü.

Halil Ateş ve Ali Yılmaz kuşatmayı yarıp çatışmayı so-kaklarda sürdürerek 6 Mayıs 1992’de şehit düştüler.

Ali YILMAZ, 1971 Kastamonu doğumluydu. Önce mahallibölge çalışmalarında yer aldı. 1991’de SDB savaşçısı oldu vegörevi başında şehit düştü.

Fikri KELEŞ,1969 yılında Sivaslı bir emekçi aileninçocuğu olarak İstanbul Çağlayan’da doğdu. 1989ʼda katıldığımücadelede gecekondu mahallelerinde çalışmalar yaptı. SDBsavaşçısı olarak şehit düştü.

Halil ATEŞ, 1960 Sivas Zara doğumluydu. Bir işçi ailesininçocuğu olan Halil, 12 Eylül öncesinden beri devrimci mücadeledeyer aldı. Son olarak Ankara Silahlı Devrimci Birlikler Komutanlığıgörevini sürdürürken şehit düştü.

Solmaz KARABULUT, 1965 Balıkesir Bigadiç doğumluydu.Okul yıllarında tanıştığı devrimci mücadelesine öğretmenliğindede devam etti. Bir süre Ankara’da tutsak kaldı. Hapishanedençıkar çıkmaz “mücadeleye hazırım” diyen Solmaz, SDBsavaşçısı olarak şehit düştü.

Ali Yılmaz Fikri Keleş Halil Ateş Solmaz Karabulut

Deniz Gezmiş Yusuf AslanHüseyin İnan

Ahmet Özdemir

Serap ŞİMŞEK: O bir Dev-Genç’liydi. Ma-hirlerin yolundaydı. Liselilerin örgütlenmesiiçindeydi. Haydarpaşa Teknik Öğretmen Oku-lu’nda 6 Mayıs 1980’de Denizler için düzen-lenen bir anmada jandarmanın açtığı ateşsonucu katledildi. 1963 doğumluydu.

Serap Şimşek

Onunla benim aramda ne vardı bilmiyorum. Ben güvenli birhayat sürerken, o hayatını adadığı bir dava yüzünden hapsedüşmüştü. Hayatını bir davaya adayanlara, aynı düşüncede olmasamda hep saygı duydum, haklarında konuşurken dikkatli olmayaçalıştım. Çünkü bizim konuştuğumuz yerden hep çok uzaktaydılar.Kendini başkaları için feda etmenin gücüne sahiptiler, kendindenvazgeçmenin gücüne. Yakıcı bir sınırda hayatlarını sınayanlar kar-şısında ahkam kesemeyeceğimi bilecek kadar anlardım onları.Genç ömürlerini verdikleri şeye kimi zaman öfkelensem de, onlaraöfkelenmek aklıma bile gelmezdi hiçbir zaman. Korkak bir iki-yüzlülükle bezenmiş hayatların ortasından çıkıp, bizi utandırarak,canımızı yakarak, kolektif bir iyi için savaşarak ve ölerek -ölerekyaşayanlara söz söylemenin en azından güvenli bir hayatı herşeyin üzerine koyanların hiç hakkı olmadığını düşündüm. Ölümoruçları sonunda gerçekleştirilen «hayata dönüş» operasyonlarısonrasında, onları ölü sevicilikle suçlayan Alatlı’yı bu yüzden hiçbağışlamadım. Ölmenin dışında hiçbir yol bırakılmamış insanlara,sadece bir örgütün piyonu olarak bakılmasında, korkunç biraşmışlık ve değmezlik duygusu dışında hiçbir şey görmedim.Kendi hayatında en ufak risk almamış olanların, onlar hakkındakonuşma hakkı olmadığını düşünüyorum. Bizim adımıza cesaretgösterenlerin, kendilerini ateşe atanların karşısında utançla boğazımızdüğümleneceği yerde, serinkanlı bir biçimde “değmez” eleştirisiyapılmasını aklın olmasa da vicdanın sustuğu yer olarak okuyorum.Buna karar verecek olan biz değiliz, hiç risk almamış olanlar,şiddete doğrudan maruz kalmayanlar, kalpsiz bir gerçekçiliğin or-tasında yaşayıp hiç bilmedikleri hayatları yargılayanlar, buna kararveremezler.

Güler Zere ile benim aramda ne vardı bilmiyorum, onun ölümükarşısında sadece insanlığımdan utanıyorum. Sanıyorum ki onugöre göre ölüme götüren koşulların ben de bir parçasıyım, onu vebaşka tutukluları ölüm halinde içeride tutan düzene yeterincegüçlü bir ses çıkarmadığım için, elimden bir şey gelmediğinekendimi inandırdığım için, sadece ölümüne yandığım için.

Onunla benim aramda ne vardı bilmiyorum, otuz yedi yaşındaydı,benden gençti ama kısa ömrünü benim gibi geçirmedi. İçerideydi,hastaydı ve yaşamasına izin verilmedi. Onun hayatından korkanlarbizim hayatımızdan korkmuyorlar, demek ki onun yaşaması bi-zimkinden daha önemliydi.

Gençken, daha gençken özgürlük duygusunu her şeyin üstünekoyduğumu hatırlıyorum. Şimdi öyle düşünmüyorum, adalet duy-gusunun olmadığı yerde özgürlüğün hiçbir anlamı olmadığını bi-liyorum. Bu ülkede, hatta dünyada adalet duygumuz sürekliincitiliyor ve bununla aldığımız nefes sürekli zehirli. İnsanlarıiçeri attıkları yetmiyor, en temel insani haklarına el koyuyorlar;aralıksız öldürüyorlar ve insanlara, astıktan sonra bir de işkenceeden ortaçağ papazlarına benziyorlar.

Güler Zere’yi astıktan sonra bir de işkenceyle ölümünü izlediler.Bunu nasıl sindireceğiz, kendimize nasıl insan diyeceğiz, bilmiyorum.Onun sayesinde hasta tutuklulardan haberimiz olmuştu, hapisanelerdesüren zulümler bileşkesine bir iki gazete bizi tanık etmişti. Ve bizhala bu bilgiyle yaşayabiliyoruz, hiçbir şey yapmadan, sadeceüzülerek, birkaç sözle duruma ortak olarak, vicdanımızı sustura-rak.

Onunla benim aramda ne vardı, gerçekten bilmiyorum amatanık olduklarımız yüzümüze yapıştı diye aynadan korkuyorum.Biz rahat uykulara soyunurken üstelik bizim adımıza acı çekenleridüşünüyorum ve bu kadar zulme susmanın zalimle işbirliğiolduğunu düşünüyorum. Her şeyi aştık, kendini feda etmeyiedebiyatın konusu yaptık, kendini ateşe atanları siyaseten yargıladıkama ölen Güler Zereler, biz değiliz. Onun yaşadıkları bizim so-kaklarımızdan bile geçmiyor, oturduğumuz kafelere uğramıyoronların hayatı, biz sadece konuşuyoruz bize radikal başka hayatlarhakkında. Her şeyi aşmış, uzlaşmış halimize politik bir eda verereküstelik, ölümler hakkında konuşuyoruz. Ve onları, tıpkı astıktansonra kurşunlayanlar ya da işkence edenler gibi, bir kez daha öl-dürüyoruz.

Güler Zere, ondan korkanlar tarafından öldürüldü; Zere onlarıkorkutacak güce sahipti, iyileşmesine bile izin vermediklerinegöre, vaktinde en temel insani hakkını kullanmasına izin verme-diklerine göre, ölesiye korkuyorlardı ondan. Demek ki hepimizdendaha kuvvetliydi.

Ne vardı, onunla benim aramda bilmiyorum. Sadece bütünölümleri aniden anlamsızlaştırdığını biliyorum ve en zayıf göründüğünoktada bile onun hepimizden çok güçlü olduğunu biliyorum.

KAYBEDİLDİLERSoner GÜL, Hüsamettin YAMAN:Dev-Genç’liydiler.Soner, Cer-rahpaşa TıpFakültesi öğ-rencisiydi.

Hüsamettin İstanbul Üniversitesi öğrenci-siydi. 4 Mayıs 1992 günü İstanbul’da göz-altına alındılar ve bir daha onlardan haberalınamadı.

Mehdi DuranAlkan: 1975Tokat Zile İl-çesi KarşıyakaKöyü doğum-ludur. Kara-deniz TeknikÜniversitesi

Elektronik Mühendisliği öğ-rencisi ve TÖDEF’liydi. İs-tanbul’da 1 Mayıs gösterile-rine katıldıktan sonra 2 Mayıs1993’te Trabzon’a dönerkengeçirdiği trafik kazası sonucuaramızdan ayrıldı.

Mehdi Duran Alkan

Anıları MirasımızSüreyya Karacabey (Ankara ÜniversitesiÖğretim Görevlisi), Güler Zere’nin şehit

düşmesinin ardından yazdığı bir yazı:

Soner Gül Hüsamettin Yaman

Boby SANDS: IRA önderlerinden biriydi. IRA'nıntutsak üyelerinin hapishanelerdeki TekTip Elbise ve tecrit uygulamalarınakarşı başlattıkları açlık grevinde, BobySands 5 Mayıs 1981ʼde, direnişin 66.gününde şehit düştü. Sands, açlık grevinisürdürürken yapılan seçimlerde parla-mento üyeliğine seçilmiş, fakat İngilterehükümeti bunun üzerine tutsakların se-

çilme hakkını da ellerinden almıştı. Bu direniştetoplam dokuz İrlandalı yurtsever şehit verildi. Belfast'tabir duvar yazısında, şehitlere ilişkin şöyle yazıyordu:"They May Kill The Revolutionary, But Never TheRevolution" (Onlar devrimcileri öldürebilirler, amadevrimi asla!)

Boby Sands

GÜLER ZERE ve Tüm Haksızlığa Uğramış Olanlar İçin

MEYDAN OKUYORUM

Bağlayın beni kıskıvrak.

Yasak edin bana kitap okumayı.

Cıgara içmeyi yasak edin.

Tıkayın ağzımı kumla.

Şiir kandır,

şiir göz yaşı,

yazılır tırnaklarla,

yazılır gözlerle,

yazılır bıçaklarla...

Ben şiiri haykıracağım

zindanlarda,

ben şiiri

kamçı altında,

zincir altında,

kan ter içinde,

ben şiiri.

Savaş türküleri şakır

bir milyon kuş

gönlümün dallarında.

Mahmut Derviş

Şiir

... Kilise dehşetli zenginleşirken eko-nomik önemi manevi önemine ağır basmayabaşladı.

Birçok tarihçi, bir toprak beyi olarakkilisenin, öteki beylerden iyi olmadığını,çok kez de, daha kötü olduğunu ileri sürüyor.

“St. Louis zamanında Paris’in NotreDame’nın serflerine baskısı öylesine ağırdıki Kraliçe Blanche, ‘ezile büzüle’ araya gi-recek olmuş, keşişler ise ‘isterlerse serfleriaçlıktan öldürebilecekleri’ cevabını ver-mişlerdi.”

(Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla,Leo Huberman, İletişim Yayınları, syf. 24)

Kıssadan Hisse

Dünyanın gördüğü her büyük başarı,önce bir hayaldi. En büyük çınar bir to-humdu, en büyük kuş bir yumurtada giz-liydi.

Edgar Allan Poe

Özlü Söz

Bir ordunun kumandanına, silahına el koyabilirsin. Fakat sıradanbir insanın iradesine el koyamazsın. Çin Atasözü

Atasözü

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

Düşmanımız kimdir? Ne için ve kime karşı savaşıyoruz?

Bu soruların cevapları her gün hayatın keskin pratiğiiçinde karşımıza çıkar. Düşmanın tüm politikalarını

göğüslemek, halkı da bu politikanın karşısında saflaş-tırıp savaştırmak için, Marksizm-Leninizmi iyi bilmeli

ve burjuva ideolojisini de iyi tahlil etmeliyiz. - Düşmanı fiziki olarak tanımak savaşımızın

vazgeçilmez yasalarından biridir. - Emperyalizmin tüm politikalarına, burjuva

ideolojisinin saldırılarına karşı yürüttüğümüzideolojik mücadele, savaşın bir boyutudur.

Bir diğer boyutu da silahlı mücadelenin temel olduğu,diğer tüm mücadele biçimlerinin ona tabi olduğu,

politikleşmiş askeri savaş stratejimizi hayata geçir-mektir. Bu stratejiyle başarılı taktikler geliştirebilmek

için; düşmanın askeri gücünü, örgütlenmelerini,iç çelişkilerini, teknik anlamda ilerlemesini

mutlaka takip etmeliyiz.Savaşta bir savaşçı her şeyini sunabilmeli;

yeteneği, yöntemleri, bilgisi ve hepsinden önemlisi canını verebilmeli bu savaşa. O ruh ile savaşmalı.

- Savaşı kazanabilmenin yolu, daha başındankazanacağına olan inançtan geçer.

İnanan insan güçlü insandır ve inanan insan inandıkları uğruna canını feda edebilir.

ww

w.yu

ruyu

s-in

fo.o

rgyuruyus.b

iz@g

mail.co

m

TAKSİM’DEN VAZGEÇMEK 1 MAYIS’TAN VAZGEÇMEKTİR!

BURJUVAZİNİN 400 YILLIK “DEMOKRASİ” YALANI!

GERÇEK DEMOKRASİHALKIN DEMOKRASİSİDİR!

KURUMLARIMIZI KAPATTILAR,

KARŞISINA ÇADIRIMIZI AÇTIK

Emperyalizm ve kapitalizm hak veözgürlüklerimizi vermez.

Burjuva toplumun düşünce veörgütlenme özgürlüklerinin diyarı

olduğu yalandır!Burjuva adaleti yalandır!

Kendi yasalarına uyduğu yalandır!

Dünyanın her yerinde, her zamandirenmek dışında çözüm yoktur.

Emperyalizmin başkentinde ya daülkemizin bir gecekondu

mahallesinde bu gerçek değişmez. Bir çadırı direniş kalesinedönüştürmemizin nedeni

TARİHSEL VE SİYASAL HAKLILIĞIMIZDIR

“İngiliz polisi 6 Nisan 2016tarihinde sabah bile

sökmemişken, Türkiyeliemekçilerin evlerine ve

halkın kültürünü yaşatanderneklerine

baskınlar düzenledi…

Anadolu Halk KültürMerkezi polis tarafından

kapatıldı.”