662

H.984 (M.1576/1577) tarihli ve TKG.KK.TTd.54 Numaralı · Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri’ adıyla neşredilen 937 tarihli defter ise bir tür muhasebe-icmal defteri

  • Upload
    others

  • View
    12

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • I

  • H.984 (M.1576/1577) tarihli ve TKG.KK.TTd.54 Numaralı Defter-i Mufassal-ı Livā-i Çorum

    PROJE YÖNETİCİSİDavut GÜNEYTapu ve Kadastro Genel Müdürü

    PROJE SORUMLULARIGökan KANALGenel Müdür Yardımcısı

    Zeynel Abidin TÜRKOĞLUArşiv Dairesi Başkanı

    Hayrettin GÜLTEKİNKuyud-ı Kadime ve İlmi Araştırmalar Şube Müdürü

    TRANSKRİPT KONTROL GRUBUMustafa ENGİN Tapu MüdürüSevgi IŞIK TKGM UzmanıFatma AYAN UzmanDilek DOĞAN UzmanMurat ALANDAĞLI Uzman

    YAYINA HAZIRLAYANLARMustafa ENGİN Tapu MüdürüMurat ALANDAĞLI Uzman

    ISBN NO978-605-4971-08-4

    KAPAKCami-i Kebir (Ulu Cami), Türk Tarih Kurumu (TTK Arşivi, OFS, D: 75, N: 9)Çorum Saat Kulesi (Çorum Belediyesi Kültür Arşivi)

    BASKI - TASARIMTuğçe Gür ÇiçekKayıhan Ajans Turizm İnş. San. Tic. Ltd. Şti.Hoşdere Caddesi No: 201/9 Çankaya – ANKARAwww.kayihanajans.com • [email protected]: 0312 442 72 72 - F: 0312 442 70 81

    ADRESTapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yukarı Dikmen Mahallesi 648. Cadde, 53/C Oran Çankaya - ANKARATel. 0 312 551 23 97- www.tkgm.gov.tr

    Bu kitabın tüm hakları Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne aittir. İzinsiz olarak hiç bir şekilde çoğaltılamaz ve para ile satılamaz.

  • 4 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

  • 5Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Tarihsel geçmişine dair bilgileri edinmek insanoğlunun en çok arzuladığı olgulardan biridir. Aslında bu durumun devletler açısından da aynı olduğunu ifade etmemiz gerekmektedir. Devletler tarihsel geçmişle-rine dair edindikleri bilgilerle; yaşadıkları hayatı şekillendirir, gelecekteki hayatlarına ise yön verirler. Bu noktada tarihi vesikaların rolü tartışılmaz bir durum arz etmektedir. Türk-İslam kültür ve geleneğinin de bir gereği olarak köklü bir arşivleme bilincine sahip olan Osmanlı Devleti’nin tüm dünyada kabul görmüş ve ilgiyle takip edilen oldukça önemli arşiv malzemesi günümüze intikal etmiş durumdadır. Derin tarihimizin güzide kaynaklarından olan Tapu Tahrir Defterlerinin yeni harflere çevrilerek ilgililerin yararına sunulması şüphesiz bu hususta oldukça önemli bir iştir. Bu tür çalışmalar akademik dünyanın yanında bünyesinde arşiv malzemesi bulunduran kurumlarca da yapıldıkça ülkemiz, tarihimiz adına önemli bir aşama, verimlilik ve fayda sağlanmış olacaktır.

    Bu itibarla ülkemizin güzide kentlerinden olan Çorum’a dair önemli bir eser Bakanlığımızca vücu-da getirilmiş durumdadır. Bu çalışma, Çorum’un XVI. yüzyıl dünyasındaki pek çok yönünü gözler önüne sermektedir. Bu sayede Çorum’un bir idari birim olarak yönetimi, üretim-tüketim faaliyetleri, askeri ve sanayi hayatı ile demografik durumu gibi oldukça önemli verilere ulaşılacaktır. Bakanlığımız değişen dün-yanın gereklerine uygun projelerin hayata geçirilmesi maksadının yanında zengin kültürümüzün gün yüzüne çıkarılması noktasında da gayret sarf etmektedir. Bugün tüm dünyada tarihin gerekliliği ve geleceğin inşa-sındaki önemi fark edilmiştir.

    Bakanlık olarak ülkemizde XXI. yüzyıl standartlarında geçmişinden haberdar nesillerin yaşamaları te-mennilerimizi sizlerle paylaşır, yayınımızın ülkemize hayırlı, tüm ilgililerine de faydalı olmasını dileriz. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğümüzün ilgili tüm birimlerine çalışmalarından dolayı teşekkür ederim.

    İdris GÜLLÜCEÇevre ve Şehircilik Bakanı

  • 6 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

  • 7Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Osmanlı Devleti’nde idari, askeri, mali amaçlarla yapılmış olan nüfus, arazi kullanımı ve gelirlerin tesbiti ile kimi görevlilere tahsisi işlemlerine “Tahrir-i Memleket”, bu kayıtların tutulduğu defterlere ise Tapu Tahrir Defterleri denilmekteydi. Bu kayıtların sadece XV. ve XVI. yüzyıla dair bilgiler içermediği, ilave edilen pusulalar ve derke-narlar ile sonraki dönemlere dair önemli bilgileri de ihtiva ettiği aşikardır.

    Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü olarak Osmanlı Devletinin son tahrir kayıtlarının büyük bir bölümünü bünyesinde barındırmanın gururunu taşımaktayız. Bu gurur şüphesiz söz konusu bu kayıtların bilim camiasına ka-zandırılması noktasında bizlere önemli vazifeler de yüklemektedir. Bu vazife bilinci dahilinde ilk olarak Anadolu’da teşekkül etmiş ilk medeniyetlerin merkezi konumunda olan Çorum’a ait Mufassal Tapu Tahrir Defteri’nin yayın-lanmasına karar verilmiştir. Bu yayınımızı takip edecek başka yayınlarında olacağı müjdesini sizlerle paylaşmak isterim.

    Ülkemizde bu derece kıymet ve ehemmiyete haiz Tapu Tahrir Defterleri’nin incelenerek idari, sosyo-kültürel, mali ve askeri verilerin gün yüzüne çıkarılması noktasındaki çalışmaları esas olarak 1980’li yıllara götürmek müm-kündür.

    6 Şubat 1984 tarihinde Kuyud-ı Kadime Arşivimizde yer alan Mufassal, İcmal ve Evkaf Defterleri’nin yeni harflere çevrilerek, ilim camiasına kazandırılması maksadıyla bir proje başlatılmıştır.

    Söz konusu proje “Osmanlı Araştırma Grubu” olarak adlandırılan ve Prof. Dr. Muzaffer ARIKAN başkan-lığında Refet YİNANÇ, Mesut ELİBÜYÜK, Yılmaz KURT, Üçler BULDUK, Yunus KOÇ, Mehmet ÖZ, Murat ÖZGÜR” gibi her biri konusunda uzman kıymetli öğretim üyelerinden oluşan “İlmi Değerlendirme Komisyonu”; Osmanlı mali kayıtlarına has bir yazı türü olarak bilinen siyakat yazı çeşidini mesleki birikim ve tecrübeleriyle oku-yabilen “Mahir ETHEMBABAOĞLU, Ahmet ÇOŞKUN, Nuri TEKBAŞ, Süreyya GÜMÜŞ, Şeyho DUMAN’dan müteşekkil “Transkripsiyon Grubu”; Alpaslan DEMİR, Hülya TAŞ, Şahin SONYILDIRIM, Döndü BABUÇOĞ-LU, Hacı SOYSAL, Murat BABUÇOĞLU, Mehmet GENER, Hatice ERGÜL ve Orhan ÖZDİL'den oluşan ve okunmuş olan kayıtları kontrol eden “Transkripsiyon Kontrol Gurubu” ile nihayet elde edilen verileri büyük bir titizlikle daktilo eden “Asuman ÖZTAŞKIN, Ayfer GÜRBÜZER, Dursune SEZEN, Fahriye YİĞİTBAŞI, Hatice ŞENOL, Nuray PASİNLER, Şehriban ÖZDEMİR'in oluşturduğu “Bilgisayar Giriş Grubu” olarak adlandırılan dört ayrı grupla 2000’li yılların başına kadar devam etmiştir.

    Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü olarak geçmişi yirmi yıla aşkın bir süreye dayanan bu çalışmaların, ilk günündeki amaç ve heyecanla başta ülkemiz ve ecdadımızın tarihsel zenginliği ile ecdadımızın hükümran olduğu bölgeler adına bir mihenk taşı olmasını diler, isimlerini yukarıda belirttiklerimiz ile belirtemediğimiz tüm proje çalışanlarına ve yine büyük bir ehemmiyetle kontrol ve güncel değişiklikleri yaparak, “Defter-i Mufassal-ı Liva-i Çorum” adıyla baskıya hazır hale getiren arşiv dairesindeki ilgili tüm arkadaşlarımıza teşekkür ederim.

    Davut GÜNEYTapu ve Kadastro Genel Müdürü

    ÖNSÖZ

  • 8 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

  • 9Arşiv Dairesi Başkanlığı

    İÇİNDEKİLER

    SUNUŞ ..................................................................................................................................................................5

    ÖNSÖZ..................................................................................................................................................................7

    XIV. ve XV. YÜZYILLARDA ÇORUM ...........................................................................................................11

    BİBLİYOGRAFYA ............................................................................................................................................31

    ÖZET ..................................................................................................................................................................32

    FİHRİST-İ LİVĀ-İ ÇORUM ............................................................................................................................33

    KAZĀ-İ ÇORUMLU - NEFS-İ ÇORUMLU .................................................................................................54

    KAZĀ-İ OSMANCIK - NEFS-i OSMANCIK ..............................................................................................199

    KAZA-İ İSKİLİB .............................................................................................................................................368

    KAZĀ-İ KARAHİSAR-I DEMÜRLÜ ...........................................................................................................543

    KAZĀ-İ KATAR ..............................................................................................................................................593

    DĪVĀN-I KARİM TĀBİʻ-İ KAZĀ-İ GÜMÜŞ ..............................................................................................624

    VASSALELER .................................................................................................................................................633

    DİZİN ................................................................................................................................................................651

  • 10 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

  • 11Arşiv Dairesi Başkanlığı

    XIV. ve XV. YÜZYILLARDA ÇORUMProf. Dr. M. Akif ERDOĞRU*

    Çorum şehri ve civarı, bilindiğigibi, 1427 yılında, Yörgüç Paşa tarafından Osmanlı topraklarına ilhak edildi. II. Murad’ın saltanatının son zamanlarında Canik ile birlikte Rum eyaletinine dahil oldu.1Yaklaşık beş yüz yıla yakın Osmanlı hakimiye-tinde kaldı. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin önemli illerinden biridir. 2012 yılı verilerine göre, Çorum şehri, on üç mahalleden (Buharaevler, Çepni, Çöplü, Gülabibey, Kale, Karakeçili, Kunduzhan, Mimarsinan, Ulukavak, Üçtutlar, Yavruturna, Bahçe-lievler ve Yeniyol) müteşekkil,225. 927 merkez nüfuslu büyük bir ilimizdir.Osmanlı idaresi döneminde, on beş ve on altıncı yüzyıllarda, uluslararası ticarette pek etkin bir rol oynamamasına rağmen,2gelişimini ve zenginliğini büyük ölçüde Osman-lı-Safevi savaşları sayesinde elde etti.

    On altıncı yüzyıl Osmanlı resmi belgelerinde, Çorum (nefs-i Çorum veya şehr-i Çorum) ve Çorumlu (nefs-i Çorumlu, ka-za-i Çorumlu, divan-ı Çorumlu) olmak üzere, iki şekilde adlandırılmıştır. 1576 yılı tahririne göre ise, Çorum merkez, kırksekiz mahallelik bir şehirdir.

    Çorum’un eski mahallelerin çoğunun ismi zamanımızda ortadan kaybolmuştur.Çöplü, Gülabibey, Kunduzhan, Yavruturna mahalle isimleri Osmanlı döneminden kalan yadigarlardır. Aslında, mahallenin ismi Çöplü bey iken, ‘bey’ unvanı sonradan kalkmış, sadece ‘Çöplü’ kalmıştır. Bildiğimiz kadarıyla, Çöplü bey, II. Murad döneminde Çorum ve havalisinde yaşamış ve kimi vergileri toplama hakkında sahip olmuş, çok büyük ihtimalle Avşar menşeili önemli beylerden birisinin ismidir. Zira; biz Anadolun farklı bölgelerinde, Kadirli, Siverek, Sivas Yeniil, Kayseri, Bozok, Ankara ve Tarsus’ta Çöpî veya Çöplü sıfatlarını (Çöp Ölçen, Çöpî, Çöpi Taraklı, Çöplü Avşarı, Çöplü, Çöplü Hamza, Çöplü Musa gibi) taşıyan Avşar boyuna bağlı cemaatlerin isimlerini biliyoruz. Bu zatın, Dulkadır veya Danişmendli Türkmenlerinin beylerinden biri olması ihtimali yüksektir. Çorum’da kendi adına bir vakfı olduğu da bilinmektedir. 1485 yılında iki oğlu, Sancıdı Çelebi ve Şükrullah Çelebi, bu vakfı yönetmekte ve vergileri toplamaktaydı. Çöplü Bey Mahallesinde bir de Çöplü Mescid isminde bir mescit olduğunu ayrıca belirtmeliyiz.

    Gülabi bey, Çorumun eski beylerinden biriydi.İnebahtı Savaşında şehit oldu. Çorum merkezde adına bir cami ve medrese inşa edildi. Mahalleye de ismi verildi.3Bu mahalle,büyük olasılıkla, on altıncı yüzyılda kuruldu. Zira; 1576 tarihli Mufassal defterde geçen ‘cedid’ lafzı, hem mahallenin hem de buradaki mescidin, on altıncı yüzyılın ikinci yarısında kurulduğunu ima ediyor. Bu mescid daha sonra cami yapıldı ve etrafı da bir medrese binası ile bir kervansaray ile donatıldı. On altıncı yüzyılda Gülabi ismi, Çorumlu erkekler arasında çok popülerdi.

    Kunduz Han, önemli Türkmen beylerden biriydi. Kunduz Han adına, Çorum merkezde kendi ismini taşıyan mahallesinde bir mescidi bulunuyordu. Kunduz isminin de Çorum’da on altıncı yüzyılda erkek ismi olarak yaygın olduğunu belirtelim.

    Yavruturna, aslında,önce mahalle ismi iken, daha sonra mescidin ismi olmuştur. Bu mahallenin de on altıncı yüzyılda kurulduğuna dair belirtiler vardır. Bunların dışındaki mahalle isimleri, modern isimlerdir. Kale mahallesinin ismi, eski bir isim gibi görünebilir,zira, Çorum’un bir kalesi olduğu ve bu kalenindibinde Tahtakale Çarşısı (suk-ı Tahtelkal’a) isimli bir çarşı kuruluyordu.

    Çorum ilimiz bugünkü mülki taksimata göre on üç ilçeye sahiptir: Alaca, Bayat, Boğazkale, Dodurga, İskilip, Kargı, Laçin, Mecitözü, Oğuzlar, Ortaköy, Osmancık, Sungurlu ve Uğurludağ. İsimleri değişmeden zamanımıza kadar aynen gelmiş olan Bayat,İskilip ve Osmancık hem nüfus hem de tarihi açısından ilin en eski ilçelerindendir. Bugünkü Bayat ilçesinin ismi ise Osmanlı resimi belgelerinde kim zaman sadece ‘Bayat’ olarak geçerken, kimi zaman da ‘Bayat Divanı’ olarak yazılmıştır.

    Çorum ilimizde, 2009 yılı verilerine göre 540.704 kişi yaşarken, 2012 yılı verilerine göre nüfus 529.975 kişiye düşmüştür. İl, nüfus kaybetmektedir.

    Bugün, Çorum İli belediyesi, on dört ilçeye ve otuz sekiz adet belediyeye sahiptir. Çorum İli Belediyesi, Düvenci, Konaklı ve Seydim belediyelerine; Alaca Belediyesi, Alaca, Alacahöyük, Büyükhırka ve Çapraşık belediyelerine;Bayat Belediyesi, Ba-yat, Askialibey, Kunduzlu belediyelerine; Boğazkale belediyesi, Boğazkale, Evci ve Yakbaş belediyelerine; Dodurga Belediye-si Dodurga ve Alpagut belediyelerine, Kargı belediyesi, Kargı ve Hacıhamza belediyelerine; Laçin Belediyesi, Laçin, Çamlıca ve Narlı belediyelerine; Mecitözü Belediyesi, Mecitözü ve Elvançelebi belediyelerine, Ortaköy Belediyesi, Ortaköy, Aşdağul ve Karahacip belediyelerine; Osmancık belediyesi, Osmancık ve Başpınar belediyelerine; Sungurlu belediyesi; Sungurlu, Ari-fegazili, Demirşeyh, Kaledere, Kavşut, Tuğlu ve Yörüklü belediyelerine sahiptir. Uğurludağ, İskilip ve Oğuzlar belediyeleri ise tek belediyeye sahiptir.

    * Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, [email protected] Gökbilgin, Eyalet-i Rum, s. 522 Faroqhi, Çorum, s. 813 Tuğrul, Çorum Tarihi, s. 59

  • 12 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    Tablo 1: Çorum İli Nüfusu (2012 verilerine göre). (Kaynak:www.yerelnet.org.tr)

    Merkez nüfusu Belediye nüfusu Köy sayılarıÇorum merkez 231.146 225.927 199Sungurlu 38.906 54.449 100Osmancık 27.998 41.720 54Alaca 23.806 34.564 94İskilip 20.405 33739 64Bayat 9.552 19.887 37Kargı 6.570 13.451 57Mecitözü 5.344 16.942 53Ortaköy 4.228 5.860 13Dodurga 3.653 6.670 11Laçin 3.381 5.463 11Oğuzlar 3.228 6.393 7Boğazkale 3.001 4.437 12Uğurludağ 2.770 6.134 19

    Çorum Tahrir DefterleriÇorum sancağına ait defterler bugün Ankara’da Tapu ve Kadastro Genel MüdürlüğüKuyud-ı Kadime Arşivi ile İstanbul’da

    Başbakanlık Osmanlı Arşivinde çeşitli tasniflerde muhafaza edilmektedir.4 Çorumlu livasına ait bugün elimizde üç adet mu-fassal defter bulunuyor. İlki ve en eski tarihlisi Başbakanlık Osmanlı Arşivinde muhafaza edilen baş kısmı eksik olan hicri 860 tarihli Çorumlu Mufassal defteridir. İkincisi, Kanuni Süleyman dönemine ait baş kısmı eksik sonu tam olan (no. 444) mufassal defterdir.Üçüncüsü ise Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi’nde muhafaza edilen bizim burada neşret-tiğimiz hicri 984 tarihli mufassal defterdir. BaşbakanlıkOsmanlı Arşivinde saklanan ve 1997 yılında Ankarada ‘387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri’ adıyla neşredilen 937 tarihli defter ise bir tür muhasebe-icmal defteri olarak tanımlanmıştır.

    Çorum’a ait İcmal defterlerine gelince; sekiz adet İcmal defterinin varlığı biliniyor. Bunlardan dört adedi İstanbul’da Başbakanlık Osmanlı Arşivinde saklanıyor. Tapu defterleri no. 15, 95, 982, Maliyeden Müdevver: 22754). Diğerleri iseTapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivinde (İcmal defterleri: Yeni Numara: 238, 244, 254 ve 261) bulunuyor.

    Bizim burada neşrettiğimiz 38 numaralı 1576 tarihli Çorum Sancağı Mufassal Defterinde, Çorum sancağının daha önce yapılan tahrirleri hakkında kısa bilgiler veriliyor. Bu bilgilere göre; tahrir emini, bu defteri hazırlarken, daha önce hazırlanmış defterlerden fazlasıyla istifade etmiştir. Tahrir emini ve katibi,eski defterlerdeki kimi bilgileri kullanmış ve eski hükümlerin güncelleşmesinisağlamıştır. Bu defterin hangi tahrir emini ve katipler tarafından hazırlandığına dair elimizde açık bir bilgi ne yazık ki yoktur. Ancak, tahrir emini, kendisinden önce hazırlanmış Çorum’a ait tahrir defterlerin isimlerini zikrediyor: Bunlar:

    1.Defter-i Taceddin.5Bu defter II. Bayezid dönemine aittir. 1530 tarihli Vilayet-i Rum kanunnamesinde budeftere atıflar vardır. Gökbilgin, Taceddin ve katip Muhiddin’in, bir önceki Umur bey defterinden ayrılarak onun tasnif ve taksimat şeklini değiştirdiğini yazar.6

    2.Defter-i Dizdarzade veya Dizdaroğlu Defteri7

    3. Defter-i Umur bey8. Bu defter zamanımıza kadar ulaşmıştır. Fatih Mehmed dönemi tahrirlerinden biridir. Evasıt-i Receb 860 (Haziran/Temmuz 1456) tarihlidir. Defterde mevcut bir ifade: ‘…ta’dil ve kanun-ı çiftha ve bennakan-ı vilayet-i Çorumlu maa nefsha bi-tefahhus-ı iftihari’l-ümera ve’l-ekabir Umur bey dame izzuhu mukarrer fi evasıt-ı Recebi’l-Mürecceb sene sittin ve semane mie bi-kalem-i fermude…’9 Umur beyin, Fatih Mehmed döneminin önemli beylerinden biri olduğunu ortaya çıka-rıyor. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Maliyeden Müdevver Tasnifinde (Mad.d) 00354 numara ve Çorumlu Mufassal Defteri isimiyle saklanmaktadır. Daha önce de yazdığım gibi, Umur bey, dönemin ileri gelen beylerinden biridir.10

    4 Çorum tahrirleriyle ilgili kısa yorumlar için bakınız: Mehmet Öz, ‘15 ve 16. Yüzyılda Çorum Sancağı: Nüfus ve İktisadi Hayat’, Türk Kültür Tarihi İçerisinde Çorum, Sempozyum Tebliğleri, 26-27 Temmuz 1991, s. 6-7

    5 TT 38, s. 21a, 32a, 58a, 77a, 231a, 231b6 Gökbilgin, Eyalet-i Rum, s. 537 TT 38, s. 28b, 95b, 101a, 144b, 145b,8 TT 38, s.48b, 50a, 56b, 58a, 64a, 77a, 101a, 128b, 144b, 145b, 231a, 230a, 244b,9 Mad.d, 00354 , s. 132.10 MAd.d, 00354, s. 132 ‘iftiharü’l-ümera ve’l-ekabir Umur bey dame izzuhu’. Bu defterin bazı sayfaları kayıptır. Bazı sayfalar da yanlış ciltlenmiştir.

  • 13Arşiv Dairesi Başkanlığı

    4. Abdülkerimzade defteri11

    5. Atayî bey defteri12

    6. Diğer defterler: defter-i evkaf13, defter-i cedid,14 avarız defteri,15 Yörük defteri,16 İcmal defteri,17 Mevkufat defteri,18 Doğancı defteri,19 İrad ve mesarifat defteri.20

    1576 tarihli Mufassal Tahrirdefteri hazırlanırken bu defterlerden başka hüccet-i kadı,21 vakfiye-i şer’iyye22 ve suret-i def-teri23 gibi başka belgeler de kaynak ve delil olarak kullanılmıştır. Genel bir ifadeile, defter-i atik ve defter-i cedid kelimeleri de geçmektedir.24

    Neşrettiğimiz bu mufasal defterde 1576 yılında ait, yani II. Murad dönemine ait Çorumla ilgili veriler kaydedilmiştir. Çorum sancağını derli-toplu gösteren son önemli defterlerden birisidir. Özellikle vergilendirme ve içgöçler hakkında bilgi verilmektedir.

    On Altıncı Yüzyılın İkinci Yarısında Osmanlı İdarî-Mülkî Taksimatında Çorum1576 yılında, Osmanlı idari teşkilatında, Çorum, ‘Liva-i Çorum’25 adı altında Anadolu’da Rum eyaletinin sancaklarından

    birisi olarak geçer. Adli olarak beş kazaya bölünmüştür: Çorumlu kazası, Osmancık kazası, İskilip kazası, Karahisar-ı Demirli kazası ve Katar kazası. Bu kazalara ilaveten, 1576 yılında aslında Çorum sancağından olmayan Amasya’ya bağlı kazalardan biri olan Gümüş kazasının altı köyü, ‘Karım Divanı’ adı altında Çorum sancağında dahil edilmiştir. Kazaların, Anadolu’da tipik bir uygulama olarak sadece Rum vilayetinde gördüğümüz ‘divanlar’ şeklinde bölünmüştür.26

    Tablo 2: 1576 yılında Çorum Divanları (Kaynak:38 Numaralı Çorum Mufassal Defteri, TKGMA, Ankara)

    Divanlar varakAlagöz 248aAzeb Nuri 254aBayad 169aBayır 76aBerk 160bÇepni 95bÇorumlu 56bEmlak 197Eyücek 103aFevkattarik 156aGazi 243aHalka Havlı 184aIlıca Su 197

    11 TT 38, s. 158b12 TT 38, s. 138a, 142a, 162a, 262a13 TT 38, 32a, 103a,14 TT 38, s. 118a15 TT 38, s. 162b16 TT 38, s. 249a17 TT 38, s. 249a18 TT 38, s. 268b19 TT 38, s. 80b20 TT 38, s. 186 ek21 TT 38, s. 67b22 TT 38, s. 68b23 TT 38, s. 118a24 TT 38, s. 118a25 TD 38, v. 1b26 İdari bir terim olarak divan, Osmanlı idaresi öncesinde kullanılmıştır. Göçebelere ait bir terim olması sebebiyle, zamanla coğrafi-idari bir anlam

    kazanmıştır. Sadece Çorum’da değil, Canik ve Rum vilayetinin diğer bölgelerinde de bu terime rastlanır. Prof. Gökbilgin, divanı ‘ bir kısım köylerin bir arada ve maruf bir merkez etrafında idari ve kazai birlik olarak mütalaa edildiği ve muayyen bir nahiyeye tabi gösterdirildiği’ şeklinde yorumlamıştır (Eyalet-i Rum, s. 52-53). Çorum sancağındaki divanlar Prof. Tuncer Baykara tarafından listelenmiştir. Tuncer Baykara, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş-I-, Anadolu’nun İdari Taksimatı, Ankara 2000, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü yayınları, s. 28, 181. Divanlardan birinin ismi Halka Suyu değil, Halka Havlı (Evli) olmalıdır.

  • 14 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    İncesu 77aKaraberk 160aKarım 268bKoçaç 192aKoğa 173aPelid Bükü 130bSakız 88bSaz 77aSerkis 64bTuzcuyan 62bUluköy 156aYaydiğin 233a

    Bu tür bölünme şekli, on sekizinci yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir.Çorum kazası, Serkiz, Tuzcuyan, Çorumlu ve Emlak divanları olmak üzere dört divana bölünmüştür. Çorumlu divanı veya nahiyesi, bugünkü Çorum ilinin batısı ve kuze-yinde kalan ovalık alanı ifade eder. Emlak divanı ise, şehrin güneyi içine alır. Serkis divanı, Karahisar-ı Demirli (Mecitözü) ile Çorum arasında kalan bölgenin adıdır.27 Bu ismin, Ermenilerle bir münasebeti olup olmadığı ayrıca incelenmesi gereken bir konu olarak kalmaktadır. Tuzcuyan divanı isemuhtemelen tuz ocakları olan bölgeyi içine alır.

    Osmancık kazası ise Sakız, İncesu, Çepni, Eyücek, Mihmadselam, Pelid Bükü ve Bayır olmak üzere sekiz divana ayrıl-mıştır. İncesu divanı, Osmancık’ın Laçin ve Dodruga ileçeleriyle olan sınırı olarak belirlenmiştir. Çepni divani, Osmancık’ın kuzey kısımlarını içine alır. Eyücek divanı, Bayır ve İncesu divanları arasında kalan bölgenin adıdır. Mihmadselam divanı, Osmancık ile Çorum arasında kalan, Mescidli köyü ve çevresini kapsamaktadır.28 Bayır divanı, Osmancık-Gümüşhacı yolunun kuzeyinde kalan dağlık bölgeyi ifade eder. Pelitbükü divanı, Osmancık’ın batısından Kargı’ya doğru uzanan Kızılırmak’ın güney sahili boyunca uzanan küçük bir bölgeyi ifade eder. Saz divanı, bir görüşe göre, Oğuzlar ilçesi ile Akseki köyü civarını kapsar.Sakız divanı,Dodurga ilçesi ile Laçin’in bir kısmını ve Çorum’un kuzey batısındaki bir kaç köyün yer aldığı alanı ifade eder.29

    İskilip kazası ise dokuz divana bölünmüştür: Uluköy, Karaberk, Koğa, Berk, Koçaç, Tahtettarik, Fevkettarik, Halka Havlı ve Bayat divanları olmak üzere.Fevkettarik ve Tahtetarik, İskilip’ten geçen ana yoldan dolayı verilmiş gibi görünüyor. Fevket-tarik, İskilip-Tosya yolunun batı tarafını içine alırken, Tahtettarikdivanı da doğu tarafını kapsar.Bayat, bugünkü Bayat ilçesinin çevresini kapsar. Karaberk veya Karabörk divanı, İskilip ile Çorum ilini birbirinden ayıran Kızılrımak nehrinin kuzeyinde yer alır.Ulu Köy divanı, İskilip’in kuzeyinde, birkaç köyün bulunduğu alanı ifade eder. İskilip Tosya yolu, bu divanın batı sınırıdır.Halka Havlı divanı,30 İskilip’in güneyinde kalan bölgenin adıdır. Koğa divanı ile Berk (Börk veya Yürek olarak da okunmuştur) divanlarının yerleri ise ayrıca araştırılması gerekir.

    Katar kazasının tek divanı ise Azeb Nuri divanıdır. Bilindiği gibi, Katar bölgesi, Çorum ile İskilip arasında kalan bölgenin adıydı. Bugünkü Uğurludağ’a tekabül eder. Azeb Nuri divanı da bu bölgedeki bir yerin adıdır.31

    Karahisar-iDemirli kazasının divanları ise Yaydiğin, Gazi ve Alagöz (Karaçay) divanlarıdır. Karahisar-ı Demirli, bugünkü Mecitözü civarını kapsar. Bu bölgede yer alan Budaközü köyü daha sonra Sungurlu olarak gelişecektir.Yaydiğin, bugün Çorum merkezin hemen güneyinde, neredeyse şehirle birleşen Yaydiğin köyü ve çevresini kapsar. Bu bölgede, on sekizinci yüzyılda Ilıca Su isimli başka bir divana da rastlanılmaktadır.

    Gümüş kazasına bağlı olan Karım divanı ise, Amasya-Osmancık sınırında yer alan bölgenin adıdır.

    Çorum ŞehriÇorum kasabası ve şehri, Çorum sancağının idari merkeziydi. Çorum sancakbeyi ve Çorum kadısı burada otururdu. Ayrı-

    ca, Çorum kalesinin komutanı ile şehir kethudası Çorum şehrinin önde gelen görevlileri arasında yer alıyordu.32

    On beş ve on altıncı yüzyıllara ait Osmanlı Vakıf kayıtlarından Çorum’da bulunan yapıları ve ticaretin cinsini kısmen belirleme imkanına sahibiz. 1456 (860) yılında Çorum, altımahalellik kalabalık olmayan bir şehir olarak görünür: Debbağan

    27 Bulduk, Çorum Sancağı, s. 14028 Faroqhi, Çorum, s.8829 Bulduk, Çorum Sancağı, s. 14630 Halkasuyu Divanı olarak okunması ve ve bu divanın dere ile ilişkilendirilmesi yanlış olmalıdır. Bulduk,Çorum Sancağı, s. 154-15531 ‘Cenabi Nuri’ okunuşu yanlış gibi görünüyor.32 Faroqhi, Çorum, s. 91

  • 15Arşiv Dairesi Başkanlığı

    mescidi, Alaca Mescid, Çöplü Mescidi, Ahi Menteşe, Ahmed Çelebi ve Makbere mahalleleri şehrin en eski mahalleleridir.33 On altıncı yüzyıl sonlarında şehir kırk iki mahalleye çıkmıştır.34 Çorum kadısı çok da yüksek bir yevmiye almıyordu. Osmancık kadısının Çorum kadısından daha fazla yevmiye aldığı görülüyor.

    Tablo 3: 1530 yılında Vilayet-i Rum’da Bazı Kadıların Günlük Ücretleri (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, II, Ankara 1997)

    Kadılar Yevmiyeleri (akça olarak)Amasya kadısı 130Samsun kadısı 40Osmancık kadısı 35Ladik kadısı 35Çorumlu kadısı 30İskilip kadısı 25Niksar kadısı 20Katar kadısı 15Karahisar-ıDemirli kadısı

    15

    Çorum’da Ticarî MekanlarTicari mekanlar olarak, hemen hepsi evkafa bağlı olarak çalışan Çorum çarşıları (esvak-ı Çorum) göze çarpar. Bu çarşılar

    içinde, ayakkabıcılar suku, pamukçular suku, helvacılar suku, takkeciler suku, ipekçiler suku, bakkalcılar suku, kıl işleyenlerin (sabbağ) suku, nalbantcılar suku, bezciler suku, yağcılar suku, kuyumcular suku, ekmekçiler suku, börekçiler sukunun isimleri vakıf belgelerinde geçer.

    1456 yılında Çorum merkezde vakıflara ait 148 adet dükkan tespit edilmiştir.35 Pamuk ve kıl dokumacığının yayğın bir iş kolu olduğu görülüyor. Bunun yanısıra, sofcular ve dericiler de faaldiler. Ahilerin ticaretteki rolü de devam ediyordu.36 On altıncı yüzyılın ikinci yarısında, on beşinci yüzyılda mevcut olan ticaret kolları, hemen hemen aynı ticaret kolları, Çorum’da devam etti. Zira, Doğulular (Şarkiyan) ve Cemaatler için Çorum ticari bir mekan olmaya başladı.

    1553 yılında, bir elçilik heyeti ile, kendi hesabına, Viyana’dan Çorum’a kadar gelen Macar kökenli Hans Dernschwam, Amasya’ya giderken ve Amasya’dan dönerken olmak üzere, iki kez Çorum’u gördü ve şehir ile ilgili gözlemlerini seyahatna-mesinde yazdı. Hans Dernschwam, 4 Nisan 1553’de Çukurköy’den geçtikten sonra Çorum’a ulaştı. İki gün Çorum’da kaldı.Seyahatnamesinde Kızılırmak üzerindeki köprüleri anlattıktan sonra Çorum’u anlattı. Ona göre Çorum, bir Türk şehriydi. Çok büyük değildi. Viyana civarındaki büyük köyler kadar bir yerdi. Etrafı susuzdu. Bir dağın eteğinde kuruluydu. Önünde geniş bir düzlük vardı. Pek bağ ve bahçelik değildi. Evler, kaba kerpiçten yapılmıştı. Taştan tek bina, camiydi. Hans Dernschwam, Çorumluları, fakir insanlarolarak düşündü. Evlerde çatı yoktu. Hepsi düz toprak damdı. Nisan ayı olmasına rağmen, hayvanla-rına yedirecek ot bulamadı. Çorum’un ekmek ve şarabını da beğenmedi. Dernschwam, şehirde Türklerin yanısıra, Ermeni ve Rumların da yaşadığını söyler. Ancak, bu bilgi kulaktan dolma olmalıdır. Zira, Osmanlı belgeleri, bu bilgiyi doğrulamaz. Der-nschwam, Çorum mezarlığını karşıdan inceledi ve antik döneme ait Latince birtakım taşlar tespit etti. Bir kaç Alman, burada yaşıyordu ve çul dokumacılığıyla uğraşıyorlardı. Ayrıca, Çorum’da esir tutulan Macar esirleri de gördü. Neticede,Hans Der-nschwam, 6 Nisan’da Çorum’dan ayrıldı ve Elvan Çelebi köyüne ulaştı. Amasya’dan dönüşte, 4 Haziran’da Çorum’u tekrar gördü. Şehrin dışındaki çimenlikte konakladı. Burada Amasya yönüne hareket eden çok sayıda deve gördü.37 Dernschwam’ın gözlemleri, Çorum’un ticaretinin Amasya ile olduğu yönündedir. Prof. Suraiya Faroqhi, Çorum’un on yediden fazla çarşısı

    33 Şahin, Çorum, DİA, s. 373. Cebelü mahallesi olarak değil Çöplü mahallesi şeklinde okunuşu daha doğru olmalıdır.34 Tuğrul, 1927 yılından hemen önce Çorum’un kırk iki mahallesi olduğunu yazar. Bunlar: Sofular, Kale, Hacı Kevan, Çiriş, Sağrıcı, Acili-i Ula, Azep

    Ahmed, Hacı Nasrullah, Şarkiyan, Acili-i sani, Çiftlik, Karaman çavuş, İsa Halife, Hacı Kemal, Aelimiye, Narlı Oğlu, Kundistan, Pazar, Gülabi bey, Hacı Yusuf, Medrese, Burhan Kethüda, Fatma Bacı, Mahmudiye, Uç, Çöplü, Hamidiye, Hacı Recep, İcadiye, Emir Ahmed, Şeyhler, Hacı Davud, Kubbeli, Hıdırlık, Şeyh Eyyub, Hacı İshak, Cami-i Kebir, Puşiyan, Çepni, Tepecik, Akpınar, Karakeçili, Sancakdar, Çakır, Yavruturna, Ümid Halife ve Nurullah. Kırk altı mahalle. Tuğrul, Çorum Tarihi, s. 59.

    35 Faroqhi, Çorum, s.9636 Şahin, Çorum, DİA, 374. Tuğrul, Çorum’daki lonca teşkilatı üzerine bilgi verir. Ona göre esnaf ve zanaatkarlar, şeyh, yiğitbaşı, esnaf kahyası ve

    işçibaşı olarak örgütlendiler. Son yıllara kadar Ahi Menteşe’nin mezarını ziyaret ederlerdi. ‘Gazi Dede veyahud Ahi Menteşe namındaki babanın mezarının yakın zamana kadar hürmet-i umumiyeyeye mazhar oluşu gazi teşkilatıyla ahiler teşkilaatının esnaf teşkilatı suretinde Çorum’da bu güne kadar devam eden eserleridir. S. 57

    37 Hans Dernschwam, Tagebuch Einer Reise nach Konstantinopel und Kleinasien ( 1553/ 55), ed. Franz Babinger, Münih ve Leipzig 1923. Türkçe çevirisi: İstanbul ve Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, çev. Yaşar Önen, Ankara 1987, Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları, s. 267, 268, 269, 298. Ayrıca zikreden: Fr. Taeschner, Čorum, Encyclopedia of Islam, second edition, Leiden.

  • 16 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    olduğunu ve Dernschwam’ın Çorum çarşılarını görmediği yazar.38 Ona göre, sofçuluk hariç,39 geleneksel ticaret kolları, on altıncı yüzyılın sonlarına doğru Çorum’da devam etmiştir.

    Biz, Osmanlı Vakıf belgelerinde bu geleneksel ticaret kolları üzerine bilgiler buluyoruz. Çorum’daki Cami-i Kebir, tica-retin merkezi gibi görünüyor. Bu camiin vakfına bağlı olarak çalışan kırk adet dükkanın ismini de biliyoruz. Bu dükkanlarda pamuk atılıyor, kıl dokunuyor, sof ticareti yapılıyor, demir işleniyor, bakkalliye malzemeleri satılıyor ve bir çeşit ayakkabı imal ediliyordu. Denilebilir ki, şehrin ticari kalbi, Cami-i Kebir etrafında atıyordu. Ayrıca, Ahi Menteşe zaviyesi vakfına bağlı ayakkabıcılar sukunda üç dükkan, Pamukçular sukunda bir dükkan ve Helvacılar sukunda bir dükkan vardı. Bu dükkanlardan yıllık ortalama 250 akça civarında bir gelir sağlanıyordu. Ahi Alizaviyesi vakfına bağlı olarak da, Kazancılar sukunda yıllık mahsulü 2.236 akça olan otuz üç adet dükkandan söz edilir. Hacı Sinan mektephanesi vakfına bağlı, on yedi adet dükkanın ismi yazılmıştır. Uç Mahalle vakfına bağlı ise Ayakabıcılar sukunda olan iki dükkandan söz edilir. Alaca Mahalle Mescidi vakfına bağlı Bakkalcılar sukunda üç adet dükkanın olduğu yazılıdır. Kunduzhan mahallesi Vakfı ise Kılcılar sukunda dört dükkana sahipti. Ayrıca, bu vakfın, Helvacılar sukunda da dükkanları mevcuttu. Esirüddin mahallesi vakfı ise Ayakkabıcılar sukunda iki dükkan ile Kuyumcular sukunda bir dükkanı elinde tutuyordu. Fatma Bacı mahallesi vakfının, Tahtakale sukunda üç adet dükkanı vardı. Bazar mahallesi mescidi vakfına bağlı Nalbantçılar sukunda iki adet dükkan bulunuyordu. Bu vakfa bağlı, bir kasap dükkanı ile Kazancılar çarşısında demirci dükkanı olduğu biliniyor. Sipah mahallesi vakfına bağlı Bezciler sukunda dört adet dükkan çalışıyordu. Hacı Mustafa Camii vakfına ait Ayakkabıcılar sukunda beş dükkan vardı. Çakır mahalle vakfına bağlı Yağcılar sukunda iki dükkandan söz edilir. Nurullah Halife vakfına bağlı Bezciler sukunda beş dükkan bulunuyordu.

    Gülabi Bey Camii, çevresinde de ticari faaliyet yoğunlaşmıştı. Sözkonusu cami vakfı, bir kervansaray ve dokuz dükkan-dan yıllık 9820 akça elde ediyordu. Melike Hatun Oğulları vakfına bağlı, beş dükkandan söz edilir. Tur Çelebi b. Hacı İsrail vakfına bağlı çeşitli suklarda bulunan beş adet dükkandan söz ediliyor. Bu suklardan başka, Demirciler ve Ayakkabıcılar Çar-şısının isimleri zikredilmiştir.

    Çorum’un hafta pazarı ve çarşılarının epeyce aktif olduğu söylenebilir. Cuma günlerinde hafta pazarının kurulduğunu biliyoruz. Ticari mekanlar arasında, pazarlar, kapan, boyahane, bozahane, han, hamamlar, kervansaraylar ve dükkanların da ismi geçer. Prof. Suraiya Faroqhi, 1579 yılında bir bedestenin de olduğunu ve bu bedestenin Amasya’dan yönetilen bir vakfa bağlı olduğunu yazar. Bedestendeki ticari faaliyetler hakkında ise herhangi bir ipucu bulamamıştır.40 1595-1597 yılları arasında kapan’ı da dahil ederek, dört handan, Helvacıoğlu Mahmud Çavuş, Kadıasker ve Taceddin Paşa hanlarından söz eder.41 Kapan ve pazarlarda satılan temel emtia ise hayvasal ürünler ve hububat olmalıdır. Zamanzaman İstanbul’un hububat ihtiyacına katkı yapmak amacıyla, Çorum’dan İstanbul’a et ve buğdayın yanısıra, başka hububatın da sevk edildiğini biliyoruz. Hatta,hububat temini ve sevkinde, Çorum’da çeşitli zorlukların ortaya çıktığı Mühimme kayıtlarına yansımıştır.42

    Esnaf ve zanaatkarların bir kısmı (sabuncu ve sağrıcı gibi) kendi isimleriyle anılan mahallelere isimlerini vermişlerdir.Çorum merkezde bulunan han ki, aynızamanda Cafer Efendi Kervansarayı da deniliyordu, Çorum Camii ile eski Anadolu ka-dıaskeri Cafer Efendi Mektebinin vakfına bağlıydı. Han dışında bulunan dükkanlar da bu camiin vakfıydı. Çorum’da bulunan iki hamamdan birisi olan ve yıllık 2.500 getirisi olan Hafta Hamamı ise hafızlara tahsis edilmişti. Diğer hamam, Öyle Hamamı, ise Muzafferiye medresesi vakfına bağlı olarak çalışırdı. Yıllık geliri 8.000 akça civarındaydı.

    Çorum boyahanesinde çeşitli pamuklu dokumaların43 boyandığı anlaşılıyor. Zira, biz bir Çorum çarşısında pamuk (penbe), bez, kıl ticaretiyle uğraşan bir esnaf grubunun olduğunu biliyoruz. Bu boyahane 25.000 akçalık bir gelir getiriyordu. Bundan başka, ticari mekan olarak, boza imal edilen bozahanenn 1576’daki yıllık geliri ise 500 akçaydı. Boza dışında, şehir merkezin-den, üzüm şaraplarının nakledildiğini ve bundan ayrıca vergi alındığı belirtilmiştir.Şehir dışında kurulan at ve katır pazarını da özellikle belirtmeliyiz.

    1579 yılında deprem sonucunda Gülabi Bey camii ve çevresindeki binalar yıkılmış ve Şeyh Abdurrahman vakfı epey zarara uğramıştı.44 1595-1597 yılları arasında yeni bir ticaret kolu olarak kahve ticareti ortaya çıkmıştır.45 Çorum halkı, çeşitli nedenlerden dolayı, Ankara’nın aksine, eski para kurunu kullanmakta devam etmişlerdir.46

    Çorum’un kırsal kesiminde ise çok az sayıda pazarın kurulduğu fark ediliyor. Çorum’a bağlı köy ve kasabalarında nere-deyse hiç hafta pazarı kurulmuyordu. Cemaatlerin yoğun olarak yaşadığı Katar bölgesinde, haftalık pazar ihtiyacının karşı-lanması için Osmanlı devlet adamı vezir Sinan Paşa tarafından çeşitli düzenlemeler yapıldı. 1576 tarihli tahrirde bu düzenle-

    38 Faroqhi, Çorum, s. 9639 Faroqhi, Çorum, s. 98; ayrıca; Şahin, DİA, s. 374.40 Faroqhi, Çorum, s. 9741 Faroqhi, Çorum, s. 9842 Faroqhi, Çorum, s. 9943 Halil İnalcık, Çorum’u pamuklu dokuma imal eden merkezlerden biri olarak sıralar: Devlet-i ‘Aliyye, 5. Baskı, İstanbul 2009, s. 30344 Faroqhi, Çorum, s. 9745 Faroqhi, Çorum, s. 99, Ayrıca, Suraiya Faroqhi, Subject of the Sultan, I.B. Tauris, 2007, s. 213.46 Faroqhi, Çorum, s. 100

  • 17Arşiv Dairesi Başkanlığı

    meler açıkça yazılmıştır. Buna göre, II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde bu bölgede ticareti artırmak için çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. III. Murad döneminde de vezir Sinan Paşa, Orta Yer isimli köyde bir aşevi yaptırmış, burada pazar kurulmasını teşvik etmiştir. Çankırı’ya bağlı Kargı bölgesindeki Hacı Hamza köyünde kurulan hafta pazarı, iptal edilmiştir. Ancak, Hacı Hamzalılar, avarız vergisinden muaf tutulmuşlardır.47

    Çorum Kalesi ve Çevre KalelerÇorum kalesinin, on altıncı yüzyılda mevcut olduğuna dair elimizdebir ipucumuz vardır: Suk-ı Tahtelkala (Tahtakale

    Çarşısı) kelimesi. Bu çarşı, Çorum kalesinin dibinde yer alırdı.Çarşı ve evlerin bir kısmı kale dibinde yer alırken, bir kısmı da aşağıda (bala-yı şehr-ı Çorum) yer alıyordu. Bu durumda, Aşağı Çorum ve Yukarı Çorum gibi iki farklı isimlendirmenin oldu-ğu görülüyor. On altıncı yüzyıl belgelerinde Çorum kalesinin ismi nadir geçer. Kalenin askeri önemi büyük ihtimalle epeyce azalmıştır. 1530 tarihli Çorum tahririnde, Çorum sancağı sınırları içinde dört adet kalenin yer aldığı belirtiliyor: Bunlar: Ço-rum kalesi, Osmancık kalesi, İskilip kalesi ve Karahisar-ıDemirli kalesidir. ‘Merdan-ı kal’a-yı Çorum’ ifadesinden,48 1530’lu yıllarda Çorum kalesinin Osmanlı askerleri tarafından korunduğu anlaşılabilir. Ancak, Çorum kale müstahfızlarına ya da kale tımarlarına rastlanmıyor. Aslında, Çorum kalesinin tarihine ilişkin bilgilerimiz pek sarih değildir. Kale duvarlarında kullanılan yapı taşlarına bakılarak, Roma veya Bizans dönemine tarihlenmiştir.49 Başka bir görüş, 1075 yılında Danişmenliler tarafından inşa edildiğidir. Bir zelzele ve su baskını sonucunda, bu kale tamamen ortadan kaybolmuştur. Başka bir görüşe göre de, Çorum kalesi Selçuklu binasıdır. Zamanımızda kitabesi olmayan ve yapım tarihi net olarak bilinmeyen Çorum kalesi, Çorum’un Orta-çağ dönemine ait tek özgün yapısı olarak kabul edilmektedir. On altıncı yüzyılda, özellikle Kanuni Süleyman döneminde tamir edildiğine, daha sonraki süreçte, 1609 yılında bir varoş eklendiğine dair elimizde Osmanlı belgeleri vardır. Büyük ihtimalle, Osmanlı-Safevi harplerinden dolayı, Çorum kalesi Osmanlı güçleri tarafından zaman zaman tahkimedilmiştir. Osmanlı kale geleneğine uygun olarak, içkalede bir cami inşa edilmiştir.50 Bir belgeye göre, 1564 yılında, kale hisarlarının tamiri tamam-lanmıştır. Kale komutanı, suriçine az bir su (ağız suyu) getirilmesi için bir keşif raporu hazırlamıştır.51 1590 yılında Çorum kalesinin surlarının tamir edilmesi zarureti ortaya çıkmıştır. Eşkiyalardan korunmak için suriçi güvenli bir alan haline getiril-mek istenmiştir. Bu sebeple, kale komutanı Yusuf,Çorum’da geçen bir dizi olaya katılmıştır. Genellikle olumsuz bir kişi olarak tanımlanan bu kale komutanı, bir dizi askeri malzemeyi iç etmek ve halk içinde fesat çıkarmakla suçlanmıştır. Bütün bunlara rağmen, Yusuf, bu yıllarda, Çorum halkı ile İstanbul arasında önemli bir yer tutmayı başarmıştır.52 İlk olarak Çorum tarihini yazan ve yayımlayan Nazmi Tuğrul, Çorum kalesinin Müslüman Türkler tarafından inşa edildiğini kabul eder.53

    Karahisar-ı Demirli kalesi ise bugün Alaca ilçesinin beş kilometre kuzey doğusunda bulunan Mahmudiye köyü yakınla-rında yer alır. Burası, Selçukluarın yönetim merkezlerinden biriydi. 1955 yılında yapılan arkeolojik kazılarda burada bir ker-vansaray, medrese ve han kaşfedildi.54

    Osmancık kalesi ise 1530’lu yıllarda askeri önemini koruyordu. Bir kale komutanı, bir komutan yardımcısı (kethuda) ve yirmi dört asker tarafından beklenen Osmancık kalesi için on iki köy ve bir mezraanın vergileri tahsis edilmiştir. Ayrıca, iki imamın kalede görev yaptığı biliniyor.55

    47 ‘Karye-i Orta Yer tābiʻ-i Halka Havlı mezkūr karyede Sinan Paşa merhūm ʻimāret yapub temām şenledüb bāzār dururmuş hükm-i Sultān Selim Hānī ibrāz edüb civārında tābiʻ-i Kângırıʼda Kargu nām mevziʻde Cuma günü bāzār durur imiş hāric ez defter olub oradan giderülüb mezkūr karyede dura deyü emr olunduğu sebebden sebt-i defter olundu mahsūl-i mefrūz vakf içün tasarruf olunub minbad mezbūr Kargu’da bāzār durmıya ber mūceb-i hükm-i pādişāhī zikr olan karye ki Hacı Hamzadır ʻavārız-ı dīvāniyyeden emin olmasına ellerinde merhūm Sultān Bayezid Hānī ve Sultān Selim Hānī hükümleri vardır Hāsıl 1.000’, TD 38, s. 186a

    48 TT 387, s. 39149 Bakırer, Çorum Tarihi, s. 57, 5850 Bakırer, Çorum Tarihi, s. 64-6551 6 Numaralı Mühimme Defteri (972/ 1564-65), II, Ankara 1985, s. 40152 Faroqhi, Çorum, s. 9253 Tuğrul, Çorum Tarihi, s. 58.’ Her zalı yetmiş iki metreden bir murabbadır. Her zalda köşelerde birer kule ile ikişer de çıkması vardır. Şehre bakan

    yüzünde bu çıkmalar üçleşerek merkezde esas büyük kapı vardır. Kapının iki tarafındaki odalardan biri karakol diğeri de zindan olarak kullanıldığını gösteriyor. Zindanın her tarafı kapalı olup birden iki buçuk metre yüksekliğinde bir insanın çömelerek zorla girebileceği kadar bir delik vardır. Halk arasında da burası zindan olarak gösterilmektedir. Evliya Çelebi’nin kitabında evlerden zamanımıza kadar bir şey kalmamıştır. Çorum şehrinin yeri de şimdiki yer olduğu kalenin kapısından anlaşılmaktadır. Kale dıvarlarındaki taşların beş tanesinde Latin harfleriyle bir yazı vardır ki bu yazıların olduğu taşların gelişi güzel yerlerde kullanılması kalenin İslam Türkler tarafından inşa edildiğini gösterir. Evliya Çelebi de kitabında kalenin Danişmendiler tarafından yapıldığını ileri sürmektedir. Bu kale Bizanlılar tarafından inşa edilmiş olsaydı mabede ait olması gereken abartma taşlar muntazam olarak kullanılırdı. Kalenin vaziyeti ve şekli Nikonya’nın harap edilmesinden sonra Evliya Çelebi’nin kitabında yazdıüğı gibi kalenin İslam Türkler tarafından inşa edildiğini göstermektedir. Kalenin dıvarlarında kullanılan taşlar muntazam yontma murabba ve müstatil olup bunların bir kısmı da üstüvanedir. Bu üstüvane taşlar Çorum’dan evvelki şehrin mevcudiyetine delildir. Bu taşlar Romalıların emalk ve arazi arasındaki hududu gösteren işaretleridir. Bu çeşit taşlar kalenin aceleye gelerek inşasında eski harap şehrin enkazından istifade edildiğini göstermektedir. Bu taşların Büyük Camiin havlı dıvarında görülmektedir. Zaten de bu camii ilk yaptıran Selçukîlerden Alaeddin han’dır. Bugün kale içinde on kadar ev ve bir de ufak cami vardır. Büyük kapının mukabilinde ufak dar bir kapı vardır ki buradan bir insan zorlukla geçebilir. Kale dıvarının kalınlığı on iki metredir’.

    54 Bakırer, Çorum Tarihi, s. 6555 TT 387, s. 405-406

  • 18 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    İskilip kalesi, 1530’lu yıllarda faaldi. Kale komutanı (dizdar) ve yardımcısının emri altında on dokuz tımarlı askerin oldu-ğuna dair bilgilerimiz vardır. Bu askerlerin tımarları için on bir köyün vergileri ayrılmıştı.56

    1576 yılına ait Çorum tahririnde Çorum kalelerin isimleri geçmemesi, bu kalelerin askeri önemlerinin azaldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Muhtemelen, 1520’li yıllardan sonra, Çorum’da nüfus kalenin dışına taştı. 1576’da kurulan yeni mahale-leler, kaleden uzakta yer alıyordu. Sadece Osmancık’ta ‘Cami maa Biruniyan’ kelimesinden dolayı,57 Osmancık kalesi içinde bir grup Müslüman yaşamayı sürdürdü.

    Diğer Anadolu şehirlerinin yaşadığı tüm sorunlardan (askeri, ticari, idari vs.) Çorum’un da etkilendiği rahatlıkla söylene-bilir. Biz, Kanuni Süleyman ve II. Selim dönemlerine ait Mühimme Defterlerinde, Çorum beyine, kadısına ve dizdarı hitaben yazılmış emirleri buluyoruz. Hırsızlık, ehl-i fesad, eşkiyalık, Kurbet ve Çingene taifesinin verdiği zararlar, tımarlı sipahilerin tezvir ve hırsızlıkları, özellikle at hırsızlığı, mera davaları, zorla nikahlama olayları, asker ve para toplamada meydana gelen suistimaller İstanbul’a şikayet edildi.58

    İslamî Mekanlar: Camiler, Mescitler, Zaviyeler, Medreseler ve DiğerleriÇorum’un en eski tarihli camilerinden biri Selçuklu sultanı III. Alaeddin Keykubad’ın kölelerinden Hayreddin’in yaptırdı-

    ğı Çorum Camiidir.59 Bu cami, Cami-iKebir (Ulu Cami) olarak bilinir. 1307 yılından önce inşa edildiği sanılmaktadır.60

    Şeyh Eyyup ve Hacı Mustafa camileri, 1576 yılında isimlerini bildiğimiz camilerdir. Çorum tarihçisi Nazmi Tuğrul, Ta-hılpazarı, Defterdar ve Gülabi bey camilerinin de eski tarihli olduğunu yazıyor.61 Bildiğimiz kadarıyla, Çorum’da hemen her mahalle bir mescide sahip olmuştur: Burhan Kethuda Mahalelsi mescidi, Hacı Bayram Mescidi, Alaca Mahallesi mescidi, Kunduzhan Mahallesi mescidi, Bazar mahallesi mescidi, Emir Ahmed Çelebi mescidi, Çöplü mescidi, Eşref Mescidigibi. 1576 yılına kadar yeni mahalleler kuruldukça, yeni mahalle mescitleri de kurulmuştur.

    Zaviyeler arasında Mevlevihane zaviyesi, Begler Çelebi zaviyesi, Suheyba-i Rumî62 zaviyesi, Ahi Menteşe (Ahi Yakub) zaviyesi, Ahi Ali zaviyesi, Darülhayr zaviyesi ve Baba Piri zaviyesi isimlerini bildiğimiz on altıncı yüzyılda mevcut Çorum zaviyeleridir. Özellikle Suheyba-i Rumî (Suheyb ibn Sinan ibn Malik (doğumu: 587), Musullu), Hz. Muhammed’in ‘ashabı’ olarak bilinir.

    Osmanlı idaresi döneminin önemli yapılarından biri mektephane ve muallimhanelerdir. Bedreddin Efendi mektebhanesi, Şeyh Habib mektebhanesi, Hacı Sinan mektebhanesi, Hoca Nebi muallimhanesi ve Hacı Mustafa Muallimhanesinin Çorum merkezde mevcut olduğunu biliyoruz.Bunlardan başka, bina olarak, Çorum’da Mevlevihane medresesi (sonra: Fatma Hatun medresesi), Çorumlu medresesi, Gülabi bey medresesi, Begler Çelebi medresesi, Cemaliye medresesiisimli medreselerin var-lığından haberdarız.

    Çorum’un NüfusuOn beş ve on altıncı yüzyıllarda, Çorum sancağının nüfusu ana hatlarıyla, şehirliler, köylüler, yarı göçer cemaatler, bazı

    vergilerden muaf olanlar ve askerler olarak tasnif edilebilir.

    Bu tasnif içinde şehirli kapsamına girenler, Çorum’un merkezinde mahallelerde oturan ve ziraatle meşgul olmayan, daha çok ticaret ve zanaatla geçimini sağlayan nüfustur.

    Çorum’un nüfusu, Osmanlı idaresine geçtikten sonra, onaltıncı yüzyılın sonlarına kadar devamlı artmıştır. 1456 tahririnde altı mahallelik bir küçük bir şehir olan Çorum, 1530’da otuz mahalellik büyük bir şehire dönüşmüştür ve nüfusu da 878 hane-ye ulaşmıştır. 1576 yılına gelindiğinde, eski mahallelerin çoğunun ortadan kaybolduğunu, bunların yerine yeni mahallelerin kurulduğunu görüyoruz.63 Prof. Mehmet Öz, temel olarak Prof. Suraiya Faroqhi’nin verilerini kullanarak, Çorum kasabasının on altıncı yüzyılda ‘büyük bir gelişme gösterdiğini ve orta boy bir şehir haline dönüştüğünü’ söyler.64 Her ne kadar kalenin askeri önemi kalmasa da, mahallelerin güvenli oluşundan dolayı, önemini koruduğu anlaşılıyor. Zira; yirmi adet yeni mahalle kurulduğu görülüyor. Bu mahallelerin bir kısmı eski mahallelerden ayrılan mahalleler olmasına rağmen, bir kısmı da Doğu Anadolu’dan gelen göçmenlerin (Şarkiyan) ve konar-göçer cemaat mensuplarının kurmuş oldukları mahallelerdir.

    56 TT 387, s. 415-41657 TD 38, s.2b58 6 Numaralı Mühimme Defteri (972/ 1564-65), 2 cilt, Ankara 1985, s. 57, 79, 116, 294, 118, 191, 36059 Evkaf-ı Rum Defteri, Kuyud-ı Kadime Arşivi, Ankara60 Bakırer, Çorum Tarihi, s. 65; Şahin, DİA, s. 37561 Tuğrul, Çorum Tarihi, s. 6062 Bu sahabenin ismi Çorum’da ufak farklılıklarla yazılıyor: Çorum’da bir sokağın ismi Suhubi Rumi olarak yazılmıştır.63 On altıncı yüzyılda kurulan bu mahallelerin bir kısmı varlıklarını on dokuzuncu yüzyılda da sürdürdüler. Kuşkusuz, bir kısmı ortadan kayboldu.

    Ermeni mahallesi ise II. Mahmud döneminde ortaya çıkmış görünüyor. Bkz. Sevgi Aktüre, ‘19. Yüzyılda ve 20. Yüzyıl Başında Çorum’, Çorum Tarihi, (tarihsiz), s. 139-140

    64 Mehmet Öz, ‘15 ve 16. Yüzyılda Çorum Sancağı: Nüfus ve İktisadi Hayat’, Türk Kültür Tarihi İçerisinde Çorum, Sempozyum Tebliğleri, 26-27 Temmuz 1991, Çorum (tarihsiz), s. 9

  • 19Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Çorum’un Erzurum-İstanbul karayolu üzerinde olması, Çorum’un önemini artırmıştır. Özellikle Erzurum civarından ge-len çobanların hayvan sürülerini ve tacirlerin mallarını Sivas’tan geçtikten sonra Çorum yoluyla İstanbul’a veya Karadeniz şehirlerine ulaştırdıklarını biliyoruz.65 Ayrıca, Diyarbakır’dan (Amid) Batı Anadolu’ya ulaşan bir kara yolu da Çorum’dan geçiyordu. Örneğin, Diyarbakırlı bir keşiş, Diyarbakır-Ergani-Sivas-Tokat-Amasya-Çorum-Ankara-Eskişehir-Afyonkarahisar yolunu kullanarak İstanbul’a gitti.66 Kızılırmak nehrinden geçiş için çeşitli yerlerde köprüler yaptırıldı. Örneğin, II. Bayezid, Yağıbasan köyü yakınında, Kızılırmak üzerinde bir köprü inşa ettirdi ve Yağıbasan köyünün divani vergilerini (devletin top-laması gereken vergiler) bu köprüye tahsis etti. Köprü hizmeti yapan Yağıbasan köylülerinin bir kısmını da avarız vergisinden muaf tuttu. Yine, Karaağaç köyü, ana karayolu üzerindeydi ve bir menzilgahtı. Yol hizmetinde çalışan Karaağaç köylülerinin bir kısmı da yine avarız vergsinden muaf tutuldu. Eymir-i Büzürg (Büyük Eymir) köylüleri,o civarda bulunan Sarımsak Kayası isimli derbendi muhafaza etmek ve Kızılırmak’ın taştığı (kesdiği) yeri tamir etmeleri karşılığında avarızdan muaf tutuldular. Kızılırmak’a çok yakın olan bu geçit yerini açık tutmak için yol tamircileri (meremmetçiler) görevlendirildi. Bunlar da avarız vergisinden muaf tutuldular. Çorum sancağı dahilinde nakliyat ve geçişleri engelleyen başka doğal engeller görünmüyor. Bu durumda, Çorum şehri, Kayseri şehri gibi, Osmanlı-Safevi savaşları sebebiyle Anadolu içlerine göçen veya kaçan kişileri, özellikle Erzurum’dan göç edenleri, kendisine çekmiş olmalıdır. Zira, bu dönemlerde Erzurum şehir merkezinin tamamen terkedilmiş ve boş olduğunu bilmekteyiz. Nitekim, Çorum’da hem şehir merkezinde hem de kırsal bölgelerde on altıncı yüzyıl sonlarına kadar sürekli bir nüfus artışının olduğu belgelenebiliyor. Bunun bir başka nedeni de yarı konar-göçer cemaatlerin yerleşik hayata geçmeye başlamaları67 ve etraf köylülerin can korkusundan dolayı şehire yerleşmeleriydi.68 Nitekim, eşkiya (Celaliler) baskısı, on yedinci yüzyılın ilk yıllarındada devam etti. Bir osmanlı belgesinde, Çorum’un dış mahallesinin (muh-temelen Uç mahalle) tahkim edildiğini, duvarlarla çevrildiği, inşaatın başına İstanbul’dan bir usta atandığı ve işgücünün de Çorumlularca sağlandığı yazılmıştır.69

    Çorum’un nüfusunun neredeyse tamamının Müslümanlardan oluştuğunu söylemek yanlış olmaz.70 Bu durumu bozan tek grup, 1530 yılında 14 hanelik, 60-70 kişilik bir Yahudi grubunun, sürgün İspanyol Yahudilerinin, Çorum’da yerleşitilmesidir.71 Bunlar kısa süre sonra şehri terk etmişlerdir.

    Tablo 4: 1456 yılında Çorumlu şehri mahalleleri ve nüfusu (Kaynak: Çorumlu Mufassal Defteri, Mad.d 00354, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İstanbul)

    Mahalle isimleri NeferAhi Münevver 31Ahmed Çelebi 27Alaca Mescid 50Çöplü Mescid 93Debbağan Mescidi 96Makbere 97Toplam 394

    1576 yılına ait verilere bakıldığı zaman, Çorum şehirli nüfusunun, Çorum dışına göç vermediğini görüyoruz. Bu nüfusun çoğu esnaf ve zanaatkar olmasının yanı sıra, İslami işlerle görevli çok sayıda vazifeliye (imam, cüzhan, yasinhan, duaguy, müzezzin, muarrif, zaviyedar) rastlanır. Çok az sayıda, azatlı insanın (mu’tak) olduğunu da belirtmek gerekiyor. Çorum’un dışarıya göç vermemesinin temel nedeni, sanırım çarşılarıydı. Şehri besleyen kaynaklardan biri de, daha önce de belirttiğim gibi, Çorum çevresinden bazı köylü ve cemaatler ile Doğu Anadolu’dan göç ederek Çorum şehir merkezine yerleşmeye çalışan ailelerdi.

    Çorum Köyleri ve KöylüleriÇorum köyleri üç temel gruba ayrılabilir. Birincisi, nüfusça kalabalık köylerdir. Bunlar genellikle tarımsal ürünleri kendi-

    sine yeten köyler olarak karşımıza çıkar.

    İkincisi, çok az nüfuslu köylerdir ki bu köylerde bir kaç aile tüm yıl sürekli olarak oturmakta ve ziraat ile meşğul olmak-tadırlar. Örneğin, Çorumlu kazası içinde yer alan Göynük Viranı, Göçenler ve Kuşköy, bu tür köyler arasında görünüyor. Eğer nüfusu az ama tarım arazisi çoksa, bu durumda az nüfuslu bu tür köylere etraf köylerden nüfus gelmektedir. Başka köylerden olan ve tarımla uğraşan bu nüfus, hariçten gelenler anlamında, ‘haricîn’ olarak tanımlanmaktadır. Örneğin, Çorumlu kazasında

    65 Faroqhi, Kentler, s. 18666 6 Numaralı Mühimme Defteri (972/ 1564-65), II, Ankara 1995, s. 1567 Bulduk, artışın sebebini cemaatlerin toprağa yerleşmelerine bağlar (Çorum Sancağı, s. 163).68 Bulduk, Çorum Sancağı, s. 13569 Faroqhi, Kentler, s. 33570 Öz, Çorum, s. 871 Şahin, DİA, s. 374

  • 20 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    yer alan Şeyh Ali Dede (Kapağlı) köyünde, Karapınar köylülerinin ziraat yaptıkları ama sürekli olarak bu köye yerleşmedikleri görülür.

    Üçüncüsü de, her ne durumda olursa olsun köy statüsü devlet tarafıdan devam ettirilen ama pratikte herhangi bir nedenden dolayı sürekli nüfusun hiç yaşamadığı köylerdir. Bu köylerde tarım arazileri mevcut olmasına rağmen, tarım yapan çiftçi köy-lülere rastlanmaz. Bu tür köyler tamamen boşalmıştır. Çorumlu kazasına bağlı 1576 yılında yedi köyde hiç nüfusun olmadığı görülür: Bunlar, Yakacık, Kızıl Kır, Hoca Köy, Karaca Pınar, Tuti köy, Irga köy ve İbrim-i Küçük köyleridir. Sürekli yaşayan kırsal nüfus olmamasına rağmen, Osmanlı merkezi hükümeti, tarımsal vergileri toplayabilmek için bu tür köylere ait vergi kalemlerini sıkı sıkıya kontrol ediyordu.

    Tablo 5: On altıncı yüzyılda Çorum mahalleleri ve nüfusu (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, II,

    Ankara 1997 ve 38 Numaralı Defter-i Mufassal-i Liva-i Çorum)

    Çorum mahalleleri 1530 (nefer olarak) 1576 (nefer olarak)Pınarbaşı (Hasan Fakih mescidi) 115 163Yeni mescidi Karahisar Mustafa (Turhan kethuda) - 129Sağrıcı mescidi 79 128Şeyh Eyyub 65 123Ahmed Çelebi (Bazar mescidi) 54 116Hacı Yusuf mescidi, cedid - 116Cami-i Kebir 92 107Yenice Nurullah - 101Ak Pınar 21 99Ümmet halife 53 97Ahmed Fakih mescidi 20 90Uç 48 74Ümid Halife 63 73Hacı Mustafa Şarkıyan mescidi, cedid - 73Medrese 89 65Hacı Nasrullah, cedid - 65Esbci Ali 27 62Kunduzhan - 62Çakır mescidi 42 59Yavruturna mescidi, cedid - 58Melik Danişmend 34 56Yenice Fetih mescidi 55 55Çöplü bey 22 55Diğer Hacı Bayram mescidi - 55Ömer Fakih (Sofular) 62 53İbrahim Halife 48 53Fatma Hatun mescidi, cedid - 53Hoca Hamza mescidi cedid - 52Diğer Hacı kemal mescidi, cedid - 51Sancakdar 33 50Hacı Kemal mescidi, cedid - 47Nuri mescidi, cedid - 45Dervişler 45 43Makbere 27 41Sabuncu 18 36Gülabi bey mescidi, cedid - 34Yenice (Kamer Hatun) 11 33Esirüddin 26 33Hacı Ali b. Uzun Yakup mescidi - 28Arab Ahmed, cedid - 27

  • 21Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Diğer Hacı Bayram - 27Sipah mescidi 24 25Çiriş Oğlu 25 25Namazgah, cedid - 23Divane mescidi 7 20Alaca mescid - 17Hıdırlık zaviyesi mescidi - 12Ashab-ı Akdeme 37 10Yeni mescidi 23 -Kürehane 41 -Sipah mescidi 23 -Gebran 14 -Hacı Yusuf mescidi (Keselik) 122 -

    Bilindiği üzere, Çorum şehri, nüfus büyüklüğü açısından, 1530 yılında, Bursa, Kayseri, Konya, Tokat, Amasya, Trabzon, Malatya, Merzifon ve Sivas’dan sonra gelir. Doğu ve Kuzeydoğu Anadolu’da yer alan diğer şehirlerin nüfusu Çorum’un nü-fusundan azdır. 1530 yılında Çorum’un tüm nüfusu (köyler ve cemaatler dahil) 14. 349 hanedir.72 Yukarıda belirttiğimiz üzere, bunun sadece on dört hanesi Gayrimüslimdir. Kabaca bir hesaplamayla 70.000 üzerinde bir nüfus, Çorum sancağısınırları içe-risinde yaşamaktadır. Prof. Suraiya Faroqhi, Çorum’ un 1576 yılında tahmini olarak 6.000 ila 8.000 arasında bir nüfusa sahip olduğunu yazar ve Çorum’u, Amasya, Niğde, Aksaray, Bergama, Tire, Balıksesir, Bor, Afyonkarahisar ve Larende (Karaman) ile aynı kategoriye koyar. Bu dönemde gerçekten de bir çok Anadolu şehrinin nüfusu, Çorum’un nüfusundan azdır. Manisa, Beypazarı, Kütahya, Konya Akşehiri, Sivrihisar, Sinop, Kırşehir ve Adana gibi şehirlerin nüfusu Çorum’un nüfusundan daha azdır.73 Çorum’un, on altıncı yüzyıl sonlarında Doğu Anadolu’dan nüfus çeken bir şehir olduğu açıktır. Bu dönemde Anado-lu’nun en kalabalık kentleri Bursa, Kayseri, Ankara, Tokat, Konya, Sivas, Kastamonu ve Maraş olarak sıralanır.

    Tablo 6: 1530 yılında Vilayet-i Rum şehir merkezlerinin nüfusu (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, II, Ankara 1997)

    Şehirler(merkez) Müslüman (hane)Gayrımüslim

    (hane)Toplam

    Tokat 720 701 1421Amasya 1042 342 1384Trabzon 179 1080 1259Malatya 919 185 1104Merzifon 786 302 1088Sivas 218 750 968Çorumlu 878 14 892Erzincan 326 382 708Divriği 439 220 659Bayburt 158 414 572Gerger 257 166 423Darende 359 45 404Behisni 321 29 350Samsun 289 56 345Karahisar-ı Şarkî 86 247 333Gümüş 331 - 331Kahta 274 45 319İskilip 303 - 303Osmancık 262 - 262Ladik 252 - 252Kemah 86 153 239

    72 387 Numaralı Defter.73 Faroqhi, Kentler, s. 376

  • 22 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    Niksar 191 39 230Zile 226 - 226Hısn-ı Mansur 170 56 226Güründür Bazarı 113 97 210Sonisa 199 - 199Cincife 100? 41? 141Karahisar-ı Demirli 97 - 97Turhal 88 - 88Ünye 83 - 83İspir - 81 81Kedeğra 54 - 54Karahisar-ı Behramşah 46 - 46Meşhedabad 44 - 44Yıldız 41 - 41Erzurum Boş ve harabe - -

    Çorum’a bağlı olan Osmancık, 1576 yılında on bir mahallelik, Cami, Kadı Ferruhşad, Haydarhane, Sanlu, Hısırlık, Güney, Sarı Kadı, Muzafferiyye medresesi, Sofular, Şirmerd ağa ve Türbeda, bir şehir olarak tanımlanmıştır.74 En önemli mahallenin Cami mahallesi olduğu görülür. Tımarlı sipahiler ile Sultan Mustafa’ya ait azatlı kölelerin Osmancıkkalesinde yaşadıkları görülüyor. Osmancık’ta bulunan yapılar ise iki hamam (İbrikdar zaviyesi vakfına bağlı olan ve Mehmed Paşa İmareti vakfına bağlı olan), bir imaret (Mehmed Paşa imareti), bir bedesten, bir bozahane, bir boyahane ve bir başhanedir. 1530 yılında açık olan bir meyhane vardı, ancak bu meyhane 1576’da kaldırıldı. 1576 yılında üç türbe ile bir köprünün (cisr) varlığını biliyoruz. Etrafıüzüm bağları ve çayırlıklarla çevriliydi. Haydarhane mahallesi, büyük olasılıkla, Haydarîlere ait bir tekkeye sahipti. En zengin gelir kaynağı, kumaşların boyandığı boyahanedir. Osmancık’ın bu dönemde dışarıya göç vermediği görülür.Bilakis, dışarıdan göç aldığı fark ediliyor. Etraf köylerden gelen kişiler ile Biruniyan adlı bir cemaat, Osmancık’ta yerleşmiştir. İslami bakımdan en önemli yer ise Koyun Baba zaviyesidir. Bu tekke zengin bir vakfa sahiptir.Bu tekkede yaşayan dervişler, on iki köle, 1000 koyun, büyükbaş hayvanlar, tarım aletleri, mutfak malzemeleri ve bağlar, Osmanlı sultanları tarafından tüm vergilerden muaf tutulmuştur. II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Süleyman, tekke şeyhlerine vergi muafiyetine dair beratlar vermişlerdir.1576’da Osmancık köylerinin bazısı boştu. Uçarı, Fınducak ve Çıkurardıç köylerişnde sürekli yaşayan nüfus yoktu. Mihmadselam köyüne de dışarıdan Biruni cemaati geldi ve yerleşti. Şarkiyan cemaatinin de Sazbaşı mezraasında sürekli olarak yerleştiği ve ziraat yapmaya başladığı görülür.

    Tablo 7: Osmancık’ın nüfusu (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, II, Ankara 1997 ve 38 Numaralı Defter-i Mufassal-ı Çorum)

    Osmancık mahalleleri 1530 (hane) 1576 (nefer)Cami 43 118 (Biruniler)Kadı Ferruhşad 27 95Sarı Kadı 16 50Muzafferiye Medresesi 15 51Sufiyan 20 64Şamlı 35 87Haydarhane 28 85Hıdırlık 24 91Şirmerd ağa 22 63Türbedar 17 45Güney 15 53

    İskilip, 1530 yılında dokuz mahallelik bir şehir iken, 1576 yılında on iki mahalellik bir şehir haline geldi. Yüzde yüz nüfus artışı gerçekleşti. Bunun nedenlerinden biri, Torul’dan gelerek İskilip’e yerleşen göçmenlerdi. Ayrıca, şeyhülislam Ebussud Efendi, İskilip’i geliştirmek için kendi adına burada büyükçe bir mahalle kurdurdu. Bu mahallede adına bir de cami inşa edildi. İskilip’te, 1576 yılında, bir kervansaray, bir bozahane, bir bedesten, bir boyahane, iki cami ile Ahi Celal zaviyesi vardı.

    74 Osmancık ile ilgili fazla bilgi için bakınız: Mehmet Öz, Osmancık, Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul.

  • 23Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Tablo 8: İskilip’in Nüfusu (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, II, Ankara 1997 ve 38 Numaralı Defter-i Mufassal-i Çorum)

    İskilip mahalleleri 1530 (hane) 1576 (nefer)Cami 68 -Cami-i Fevkettarik 49 248 (cmai ile beraber)Ali bey 30 65Yenice 21 48Kasım Fakih (Torul) 33 72Şeyh Musa Zaviyesi 14 45Şeyh Habib 34 127Kadıasker Camii, cedid - 121Hacı Piri 39 92İsa Zaviyesi - 47Meydan 7 18Şeyhülislam Ebussuud efendi, cedid - 176 avarızdan muaf

    Çorum’da Yarı-Göçer Cemaatler ve AşiretlerProf. Faruk Sümer, Çorum sancağını yurt tutmuş olan Oğuz boylarından birkaçını tespit etmiştir. Ona göre, Kayı, Çavun-

    dur ve Çepni-Özü bunlardandır.75

    En eski tarihli Çorum Mufassal defterinden, Çorum’un on beşinci yüzyılın ortalarında, yarı göçer cemaat bölgesi olduğu anlaşılır.

    Tablo 9: 1456 Yılında Çorum Vilayetinde Cemaatler (Kaynak: Çorumlu Mufassal Defteri, Mad.d 00354, Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İstanbul)

    CemaatlerAbacıAbdülArap YüzüArtuk ŞahBahadin begBaltuluBaş ÜyükBaytuÇaliş OtağıÇipişÇırçırÇoban OtağıEkzen YurduEtrakiyyeGündoğmuşİmin begKeremüddin YüzüNamazlı YörükleriNureddinÖküz OtakRamazanlıSatı YüzüTataranTatlar (Etrak)Ulu OtakYamanoğlu

    75 Faruk Sümer, Oğuzlar, 3. Baskı, İstanbul 1980, s. 213, 214, 325, 334.

  • 24 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    Bu cemaatler, Osmanlı yönetimince Tatar, Moğol, Yörük ve Türkmen olarak tanımlanmıştır.1530 yılı tahririnde Çorum sancağında kırk beşden fazla cemaat ismi geçer. Katar, Osmancık, Budaközü, İskilip, Karahisar-ı Demirli bölgelerinde Yörük, Tatar, Moğol ve Türkmen cemaatlerini rastlanır. Bu cemaatlerin bir kısmı varlıklarını 1576 yılına kadar sürdürmüşlerdir. Biz, 1576 tarihli Çorum tahrir defterlerinde bunların birkaçının isimlerini buluyoruz.76

    Tablo 10: 1530 Yılında Çorum sancağında cemaatler (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, II, Ankara 1997)

    Cemaatlerin isimleri BölgeleriAbacı Cemaati KatarAğaçlı Kul Cemaati OsmancıkAğca Koyunlu Cemaati BudaközüAlagözlü Cemaati KatarAli begli Cemaati BudaközüAli Fakı Cemaati İskilipArtuk şah Cemaati (Ulu Şah) KatarAt yalu Cemaati OsmancıkAta beg Cemaati İskilipAvdul Cemaati KatarAyan Otağı Cemaati KatarBallu Cemaati Karahisar-ı DemirliBozoklu taifesi BudaközüÇavundur Cemaati İskilipÇınar Cemaati OsmancıkÇiçekli Cemaati BudaközüÇoban Otağı Cemaati KatarEminlik Cemaati KatarGedikli Cemaati OsmancıkHabil Cemaati İskilipHacı Bayramlu Cemaati KatarHindüler Cemaati KatarHisar Çayı Cemaati İskilipİne begler Cemaati OsmancıkKarahisar Cemaati Karahisar-ı DemirliKara Keçili Cemaati (Kazancılar) Karahisar-ı DemirliKaraca Taş Cemaati OsmancıkKeremedddinlü Yüzü KatarKızıl Bük Cemaati OsmancıkKızıl Kilise Cemaati İskilipKoşanlu Bölüğü İskilipKuyucak Cemaati OsmancıkNureddinlü Cemaati KatarOrta cemaat OsmancıkÖküz Otağı Cemaati KatarSatı Yüzü Cemaati KatarSekçi Cemaati OsmancıkSelmanlu Cemaati BudaközüŞam Bayadı Cemaati Budaközü

    76 Bulduk, bazı cemaatlerinin nüfuslarını verir s.161-162 On sekizinci yüzyılda Çorum bölgesinde yeni aşiretler geldi. Bunlar. Lek, Araplı, Dedes, Salmanlı, Kavli, Çorumlu Kürdü, Çımalı Arabı, Mili, Cihanbeyli, Gavi aşireti. On dokuzuncu yüzyılda Arap, Kavli, Cecelü, Hatal, Alamaslı, Kutlu, Çorum ekradı, Cayan Yörükleri, Ballı Yörükleri, İnallı aşireti, Çakallı, Şeyh Bızınlı, Gündeşli'dir. Adem Kara, Osmanlı Teşkilat Yapısı İçerisinde Çorum Sancağı, İstanbul 2008, 2. Baskı, IQ Kültür Sanat yayıncılık, s. 158-159

  • 25Arşiv Dairesi Başkanlığı

    Şarkiyan Cemaati BudaközüTataran-ı Muğal Cemaati BudaközüTopaç Cemaati BudaközüUlu Otak Cemaati KatarUlu Yörük Cemaati Karahisar-ı DemirliYar Özü Cemaati (Nallu Cemaati) Osmancık

    Bu cemaatlerle ilgili daha ayrıntılı bilgi verelim: Abacı cemaati, Kınık boyuna bağli bir cemaattir.77 Alagözlü cemaati, Beğdili boyu Arap Yüzü Bölüğüne bağlı Katar nahiyesinde yaşayan bir cemaat olarak bilinir. Büyük ihtimalle Tatar-Moğol aşiretidir.78

    Tablo 11: 1576 yılında Çorum sancağında cemaatler (38 Numaralı Çorum Mufassal Defteri, TKGMA, Ankara)

    Cemaatin ismi YeriAbacı Cemaati KatarAlagözlü Cemaati KatarArtuk şah Cemaati KatarAyan Otağı Cemaati KatarÇoban Otağı Cemaati Bayadözüİnallu Cemaati Karahisar-ı DemirliKeremeddinlü Yüzü KatarNureddinlü Cemaati KatarOdul Cemaati KatarSatı Yüzü Cemaati KatarSeydiler Cemaati (sedüler) KatarTutuş Cemaati OsmancıkUlu Otak Cemaati Katar

    Maraş, Aydın ve Halep bölgelerinde de bulunan bu cemaat, Beğdili boyuna bağlıydı.79 Artuk Şah cemaati, Moğol boyuna bağlı Benyal (Baykal?) Yüzü Bölüğüne bağlı bir Moğol-Tatar cemaati olarak biliniyor.80 Artuk İğdiri, Artuk Kethuda ve Ar-tuklu cemaatlerinin, Artuk Şah cemaatinden farklı bir cemaat olduğu anlaşılıyor. Bunlar, İğdir ve Avşar boylarına bağlıydılar. Ayan Otağı cemaati, Katar nahiyesinde bulunan bir Moğol cemaati olarak biliniyor.81 Çoban Otağı cemaati, on beşinci yüzyıl ortalarında Bayadözü’ne bağlı Karaağaç mezraasını yurt tutmuştur. Bayad boyuna bağlı bir Moğol-Tatar cemaati olarak tanım-lanmıştır.82 İnallu cemaati, Avşar boyuna bağlıydı. Bu cemaatin, Çorum’dan başka, Kayseri, Birecik, Yozgat, Maraş, Adana, Halep, Niğde, Elbistan, Ankara, Kadirli ve Sivas bölgelerinde bulundukları biliniyor. Çorum’da Karahisar-ı Demirlü kazasını yurt tutmuşlardı. Çorum’daki bu cemaatin Bozulus, Ulu Yörük, Halep Türkmenleri, Şam Yörükleri ve Dulkadır Türkmenlerin-den hangi taifeye mensup oldukları ayrıca araştırılması gereken bir konu olarak kalıyor.83 Kerimüddinlü Yüzü cemaati, Katar nahiyesindeki Beğdili köyünü yurt tutmuştur. Bu cemaat Beğdili boyuna bağlıydı. Çorum’un Bayadözü ile Sivas’ın Yeniil’de bulunan Kerimdüddinlü cemaatiyle aynı cemaat olduğu anlaşılıyor. Tataran-ı Gayiban taifesine bağlı oldukları anlaşlıyor.84 Nureddinlü cemaati, Yıva boyuna bağlı Hacı cemaatinin bir alt cemaatiydi. Bu cemaatin, Avşar boyuna bağlı olan ve Ada-na-Berendi’de bulunan Nureddinlü cemaatinden farklı bir cemaat olduğu anlaşılıyor.85 Odul cemaati, Beğdili boyuna bağlıdır. Büyük olasılıkla, Moğol-Tatar cemaatidir. Arap Yüzü Bölüğüne bağlı oldukları görülür. Katar bölgesinde bulunan Karataş,

    77 Halaçoğlu, Oymaklar, I. Cilt, s. 378 Osmanlı terminolojisinde Tatar ve Moğol kelimelerini anlam olarak birbirinden ayırt etmek çok zordur. Bu cemaatlerin Tatar mı yoksa Moğol mu

    olduklarını belirlemek ayrı bir araştırmayı gerektirir. Ancak, Rum kanunnamesinde bu tür cemaatler için ayrı vergilendirmeler yapılmıştır: Örneğin: ‘Cemaat-ı Tataran-ı Mığal Katar’a müteallik yerde eküb malikane mülkü eşene verüb divani behre on muddan beş kile sancakbegine verirler baki behresin kendüler tasarruf ederler ve İskilib’e müteallik yerde vaki olan mahsullerinden on muddan beş mudd behreyi divani verürlerimiş malikanelerin tamamı mülki eşene verürlerimiş ve mezkur taifeden yemlik alınmaz imiş ve taife-i mezkurundan şimdiye dek sefer vaki olıcak yüz yirmi üslubunca alurlar imiş haliya dergah-ı penahdan mezid-i inayet olunub seksen üslubunca alalar deyü emr olunmuş raiyyet fermude şud bi-emr-i padişahi sair reaya gibi hukuk-ı şeriyyelerin ve rüsum-ı örfiyyelerin vireler hassa-i Hudavendigara azze nasruhu (387 Numaralı defterdeki Rum kanunnamesinden, s. 417).

    79 Halaçoğlu, Oymaklar, I. Cilt, s. 8880 Halaçoğlu, Oymaklar, I. Cilt, s. 15481 Halaçoğlu, Oymaklar, I.cilt, s. 19482 Halaçoğlu, Oymaklar, II. Cilt, s. 55683 Halaçoğlu, Oymaklar, III. Cilt, s. 1123-112484 Halaçoğlu, Oymaklar, III. Cilt, s. 1402-140385 Halaçoğlu, Oymaklar, IV. Cilt, s. 1770

  • 26 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    Kızılviran, Bahaeddin ve Beğdili köyleri, bunların yurtları olarak bilinirdi.86 Sati Yüzü cemaati, 1456 tarihli mufassal defterde ismi geçer. Çorum’a bağlı Bayadözü kazasında Beğdili boyuna bağlı Moğol-Tatarı olarak geçen Satı cemaatinden söz edilir.87 1456’da Keremüddin cemaatinin alt gruplarından bir olan Satı cemaati ile Satı Yüzü cemaati büyük olasılıkla aynı cemaattir. On altıncı yüzyıl sonlarında Çorum’un Katar nahiyesinde yaşadıkları görülüyor. Seydiler cemaati, Moğol boyuna bağlı bir Ta-tar cemaatiydi. Katar nahiyesinde Kuyulu, İlhan, Kara Tatlu gibi köyleri yurt edindiler. Maraş, Adana ve Muğla’da da bulunan Seydiler cemaati, Yıva boyuna bağlıydı.88 Tutuş cemaati, Karkın boyuna bağlı bir cemaatti. On altıncı yüzyılın ilk yıllarında, Osmancık’a bağlı Sakız Divanı bölgesinde yayladıkları görülür. Bu bölgede yer alan alp Oğuz köyü, Tutuş cemaatinin yurdu olarak kaydedilmiştir. Bu cemaat, Sivas’ın Hüseyinabad bölgesinde bulunan Tutuş Etraki cemaatinden farklıdır.89 Ulu Otak ce-maati, Çorum’un Katar ve Bayadözü bölgelerinde yurt tutmuş olan bir Moğol-Tatar cemaatidir. On beşinci yüzyıl ortalarına ait Osmanlı belgelerinde isimleri geçer. Genellikle, Moğol oldukları kabul edilmiştir. Arap Yüzü ve Benyal Yüzü (Özü) Bölüğüne bağlıdırlar. On beş ve on altıncı yüzyıllarda on yediye yakın köy ve mezraada yaşadıkları belgelenebiliyor.90

    On altıncı yüzyılın ikinci yarısında, tüm Anadolu’da, cemaatler, çeşitli nedenlerden dolayı, hayvancılığın yanısıra, toprak-la uğraşmaya başladılar. Köylülerin (raiyyet) ödedikleri tarımsal vergileri de ödemeye başladılar. Çorum sancağında da aynı süreç devam etti. Cemaatler, kurulu köylere yerleştiler. Köylülerle birlikte yaşamaya başladılar veya ayrıca kendilerine ait yeni köyler kurdular. Aslında, Çorum bölgesinde, yeni köy kurulacak tarımsal potansiyeli olan yer kalmamıştı. Yeni köylerin kurulumu ve tarım topraklarının dağıtımı, Osmanlı idaresi öncesinde ciddi biçimde yapılmıştı. Bu nedenle, yeni bir köy veya mezraa birimi kurmak gerçekten zordu. Osmancık’ın Akseki, Kirenik (Tankaza), Alp Oğuz, Ulu Pınar, Ay Balu, Seki, Parbaş, Ulu Bük köylerine de yarı-göçer cemaatler yerleştiler.

    Katar ve Karahisar-ı Demirli kazalarında bulunancemaatler, on beş ve on altıncı yüzyıllarda yerleşik hayata geçme aşa-masındaydılar. 91 Osmancık’ın kimi köylerinde, Orta, Gedikli, Ağça Okdul, Karacataş gibi, Türkmen cemaatlerine mensup konar-göçerlerin bulunduğunu biliyoruz.92 Karahisar-ı Demirli’de bulunan Karakeçili cemaati, Ulu Yörük teşekkülüne bağlıy-dı.93 Cemaatlerin bazıları bu bölgedeki mezraalarda yerleşmeye çalışıyorlardı: Yüzdepare Yörükleri, Karakeçili cemaati, Ağça Yörük ve Yörükan-ı Büzürg, Ballu ve İnallu (Hacılu) bunlardandı.94 Tataran-ı Muğal, Ulu Arban, Çoban Otağı, Günlüpare Bölüğü, Çobanlı ve Karaağaç bölüklerinden söz edilir. Katar kazasındaki cemaat ve bölükler de Ulu Yörük taifesine bağlıydı.95 1576 yılında Katar kazasının nüfusunun % 62’sini cemaatler oluşturmaktadır.96

    Etrakiyye cemaatinden özel olarak söz etmek gerekiyor. On altıncı yüzyılın ilk yarısında yarı göçebe bir hayat yaşayan, hem ziraat ile hem de hayvancılıkla uğraşan ve seferlere katılan kalabalık bir Etrak grubu Vilayet-i Rum’da dağılmıştı. Amas-ya, Sivas, Canik ve Çorum sancaklarında Etrak cemaatine rastlanır. Turhal, Artukabad ve Sivas’ta gördüğümüz Etrak cema-atinden bazı kollar, Çorum sancağında da bulunuyordu. Bu cemaat, bölükler halinde örgütlenmişti. Aslında, bunları Osmanlı merkezi idaresi, Yörük olarak tanımlamıştır. Örneğin, Turhal Etraki, 1530 yılında, yedi farklı cemaatten mürekkepti: Kuş-Eri, Alagöz Kışlası, Orta Oba Kışlağı, Hacılar, Gökdere, Kayacık ve Isu Çay Kışlası. Diğer konar-göçer cemaatler gibi, Etrakiy-ye de tarımla meşğul olarak, köyve mezraalara yerleşmeye başladı. Boğa Bağı, Yalıncak ve Avşacıklar köylerine Etrakiyye cemaatinin iskan edildiğini görüyoruz.Artukabad’da da ‘Etrak-ı Yörükan-ı Büzürg’ isimli, bölükler halinde teşkilatlanmış, zengin ve kalabalık bir cemaat grubunu biliyoruz. Bunlar 32 bölük idiler ve bölgede 409 adet kışlağa sahiptiler. Sivas’ta da altı bölükten oluşan İnallu Etrakı vardı. Ayrıca, ‘Sivas Etraki’ ismiyle beş cemaat teşkilatlanmıştı: İsa Kethuda, Demircili, Celalli, Karacalı ve Yahşı Baylu. Köylülerin ödediği vergiler malikane-divani sitemi içinde paylaşılmışsa, Etrak cemaatlerinin ödediği vergiler de evkaf ile mülk sahipleri arasında paylaşılmıştır.Yarı-göçebe bir hayat süren Etrak cemaatleri, eskiden yerleşik köy-lülerden farklı vergilendirildiği için tahrir defterine de ayrıca yazılmıştır. Ziraatle uğraşmalarına ve köylerde reaya ile birlikte yaşamalarına rağmen, Osmanlı merkezi idaresi, bunların Etraklik statüleri değiştirmek istememiştir. Raiyyeti dağılan köylere Etrak cemaatlerinin yerleşmesine izin vermiştir. Çorum sancağında da Etrak cemaatine ait grupların çeşitli köy ve mezraalarda yerleştikleri görülür. Örneğin, Çorumlu kazasının Karacaviran, Çalı, Tezekçi gibi köy ve mezraalarında, Osmancık’ın Akpınar ve Iştırı köylerinde Etrak cemaatinden olan yarı-göçebelere rastlanıyor. Yine, Barak Bey Etrakı, Korucuk mezraasında mes-kundular. Ulu Yörük Etrakı, Karahisar-ı Demirli’de tarım ve hayvancılıkla uğraşıyorlardı. Bunlar, ağnam, arus ve badıheva vergilerini, doğrudan padişah hazinesine ödemeye devam ettiler.

    Çorum’un bir kaç nahiyesini inceleyen Dr. Huricihan İslamoğlu-İnan’a göre, Çorumlu ve Karahisar-ı Demirli bölgeleri, aşiret bölgesiydi ve En’am Çelebi, Abdal Ata, Hacı Bey, Elvan Çelebi, Sadreddin Paşa zaviyeleri gibi küçük tekkeler bu böl-

    86 Halaçoğlu, Oymaklar, IV. Cilt, s.1772-177387 Halaçoğlu, Oymaklar, V. Cilt, s.198888 Halaçoğlu, Oymaklar, V. Cilt, s. 202889 Halaçoğlu, Oymaklar, V. Cilt, s. 223490 Halaçoğlu, Oymaklar, V. Cilt, s. 2253-225491 Bulduk, Çorum Sancağı, s. 15692 Bulduk, Çorum Sancağı, s. 14293 Bulduk, Çorum Sancağı, s. 15794 Bulduk, Çorum Sancağı, s. 15995 Bulduk, Çorum Sancağı, s. 161 96 Bulduk, Çorum Sancağı, s. 162

  • 27Arşiv Dairesi Başkanlığı

    gelerde bulunuyordu. Özellikle Katar bölgesindeki köylerin uzun bir geçmişi yoktu. Katar bölgesi, hem ziraata yapan hem de koyun yetiştiren Moğol Tatarları tarafından iskan edildi.97 Bu Tatarlara, Kataroğulları denilirdi. Bu bölgenin çoğu Ahmed bey Katarî ve çocuklarına aitti. 1456 tarihli mufassal defterde kayıtlı, Hoca Selameti, Ahi Şeyh, Sadreddin Paşa, Abdal Ata, Ahi Hüseyin, En’am Çelebi, Mihmad bey, İlaldı bey ve Dede Paşa zaviyelerinin konar-göçerlerle doğrudan münasebetleri oldu. Örneğin, Karahisar, kırsal dokumaların yapıldığı önemli merkezlerden biri haline geldi.98

    Tablo 12: 1530 yılında Çorum sancağının paylaşımı (Kaynak: 387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri, II, Ankara 1997)

    Akça olarakTımarlı sipahilere 1.776.038Padişah hassı 758.830Kale müstahfızlarına 78.279Sancakbeyi hassı 59.231Müsellemiyye 8.726İhtisab 2.000Toplam 2.838.731

    Çorum’da Malikane-Divanî SistemiÇorum’da uygulanan malikane-divani sistemini ilk kez inceleyenlerden biri olan Dr. Huricihan İslamoğlu, bu sistemi

    tımar sisteminden farklı olarak ele alır ve Osmanlıların bu sistemi kabul ederek, Çorum ve çevresinde egemenlik sağlamaları karşılığında, yerel güçlerle uzlaşarak, onlara ödün verdiklerini yazar. Ona göre, 1456 yılında Çorumlu’da divani hisseleri dört kurum elinde tutmuştur. Yirmi sekiz adet malikane hissesini de on dokuz kurum eline geçirmiştir. Karahisar-ı Demirli’de ise yirmi üç malikane hissesi on bir kurumun elinde iken on üç adet divani hisse üç kurumun elinde bulunmaktadır. Çorumlu kaza-sındaki malikane hisseleri cami, medrese ve mevlevihane gibi kamu kurumlarının vakıflarına aitti. Bu vakıflar ya Arif Çelebi, Melike Hatun, Emir Mahmud, Kutlubey gibi aile vakıfları ya da En’am Çelebi, Abdal Ata, Hacı bey, Elvan çelebi, Sadreddin Paşa ve Ahi Menteşe gibi zaviye vakıflarıydı.On beşinci yüzyılda Çorum’da divani gelirler, Kataroğlu Mahmud gibi yerli yöneticilerin elinde toplanmıştı.99 Prof. Mustafa Akdağ, malikane-divani sistemini Tokat örneğinde, esas vergi olan öşürün paylaşımını eserinde ayrıntılarıyla anlatır.100

    Çorum sancağına ait vergilerin divani-malikane yöntemiyle paylaşımı, 1576 yılında da devam ediyordu. Bilindiği gibi, bu sistemin kökenleri Osmanlı idaresi öncesine dayanıyordu. Bu sisteme göre, köylülerin devlete ödemekle mükellef olduğu vergiler, malikane ve divani olarak iki kısma ayrılmıştı. Malikane denilen vergiler grubunu toplama hakkı, başta bölgenin ileri gelen ailelerine, mülk olarak bırakıldı. Bu mülklerin bir kısmı daha sonra vakfa çevrildi. Divani vergiler ise, tımar sistemine tahsis edildi. Bu vergiler tımarlı sipahilere verildi. Hem divani hisse hem de malike hissesi, gelişen süreç içinde daha küçük hisselere bölündü. Eğer biz malikane hisselerinin tarihini incelersek,Çorum’un Osmanlı idaresi öncesi ve sonrasındaki yöne-tici yerel aileleri tespit etme imkanını elde ediyoruz. Bunlar: Taceddin Oğulları101, Arif Çelebi Oğulları, Pir Ali Bey Oğulları, Kutlu Bey Oğulları, Eyyub Ece Oğulları, Hacı İsrail Oğulları, Hacı İlyas Bey Oğulları, Habib Fakih Oğulları, Mehmed Paşa Oğulları, Hamdi Bey Oğulları, Hamdullah Çelebi Oğulları, En’am Oğulları, Seydi Ali Oğulları, Hoca Ahmed Oğulları, Hoca Sinan Oğulları, Abdürrezzak Oğulları, Abdülvehhab Oğulları, Şeyh Ali Bey Oğulları, Begler Çelebi b. Hacı Çelebi Oğulları, Hamdullah Çelebi Oğulları, Şihabeddin Oğulları, Ak Şemseddin Oğulları (Osmancık’ta), Ahmed Bey Oğulları, Katar Oğulları ve Çöplü Bey Oğullarıdır. Malikane hisseleri ya irs/ intikal yoluyla, ya istishab102 yoluyla ya da satın alma (şıra’-ı şer’), ya da serbest ve mefruz yolla tasasrruf ediliyordu. Bazı malikane hisseleri de Osmanlı sultanları tarafından Anadolu kadıaskeri gibi ileri gelen ulemaya temlik edildi. Örneğin, Çorum’a bağlı, Kara Pürçek köyünün yarı malikane hissesi, kadıasker Aliyyüddin’e temlik olarak verildi. Çorum’a bağlı Çiftlik köyün küçük bir hissesi, kadıasker hüccetiyle, satın alındı. Yine, Çorum’a bağlı Ilıca köyünün malikanesi irs yoluyla Ahmed Çelebinin mülküydü. Paşaköy’ün küçük bir malikane hissesi istishab yoluyla Sinan bey bin Yavuz’un103 mülküydü. Hem II. Bayezid’in hem de Yavuz Sultan Selim’in bu malikane hisseleri üzerinde küçük oynamalar yaptığını müşahede ediyoruz. Örneğin, Yavuz Selim, Çorum’a bağlı Yakacık köyünün hem malikane hissesini hem de divani hissesini ‘berat ile ve serbest tarikle’ Abdal Ata zaviyesi vakfına tahsis etti. Hoca-köy’ün, divani hissesi de, 1576

    97 Huricihan, Devlet ve Köylü, s. 105, 146, 154, 193, 280.98 Huricihan, Devlet ve Köylü, s. 19999 Huricihan, Devlet ve Köylü, s. 110, 111, 114, 115, 145, 146. M. Öz, Çorum, s. 14100 Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai tarihi, cilt 2, 1453-1559, Ankara 1979, Tekin yayınevi, 2. Basım, s.305-308; ayrıntılar için bkz., Ö. Lütfi

    Barkan, ‘Türk-İslam Hukuku Tatbikatının Osmanlı İmparatorluğunda Aldığı Şekiller I: Malikane-Divani Sistemi’, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası I, İstanbul 1939; ayrıca, Gökbilgin, Eyalet-i Rum, s. 57

    101 Bu hanedan üzerine bkz. M. Akif Erdoğru, XIII.-XV. Yüzyıllar Türkiye Tarihi, Beylikler Dönemi, İzmir 2012, İlya yayınları, s.259-260102 Gökbilgin’in ifadesiyle ‘öteden beri sahip ve malik bulunmak suretiyle’ (Eyalet-i Rum, s. 57).103 Samsun ve Çarşamba bölgesinde, 1402 yılından önce egemenlik süren Taceddin Oğullarından Mehmed Yavuz’un oğlu Sinan bey. Yavuz beyin,

    Çarşamba’da bir vakfı olduğu biliniyor.

  • 28 Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü

    yılında, Abdal Ata oğlu Seydi İbrahim şeyhin elindeydi. Abdal Ata ve oğullarının, Yavuz Selim katında son derecede saygın olduğu anlaşılıyor. Zira; Büğdüz, Arap Şah, Mareve Divan köylerinin divani ve malikane hisseleri, Abdal Ata Vakfına devre-dilmişti.Yine, Yavuz Selim, Karabey köyünün malikane hissesini Hacı Hayreddin zaviyesine tahsis etmiştir. Yine, Kızılgeçid köyünün divani hissesi, II. Selim’in beratıyla, Hasan Balım zaviyesi vakfına bırakılmıştır.

    II. Bayezid, malikane hissesinin bir kısmı Begler Çelebi Oğulları vakfına ait olan Çeltikçi köyünün çeltikçilerini, avarız vergisiden muaf tutmuştur. Yine, II. Selim, Osmancık’a bağlı Konducak köyünün hem malikane hem de divani hisselerinin Ak Şemseddin Oğullarının para ile satın almasına müsaade etmiştir. Yavi köyünün malikane hissesinin bir kısmının Ebussuud Efendinin hüccetiyle Şeyh Habib vakfı tarafından satın alındığını biliyoruz.

    Çorum bölgesi Osmanlı idaresine geçtikten sonra, Osmanlılar bu eski paylaşımı esas kabul ettiler. Ana yapısını bozma-dılar veya bozamadılar. Sadece, yeni ortaya çıkan vergi kaynaklarını Osmanlı idaresi döneminde kurulmuş olan vakıflara ve tımarlı askerlere tahsis ettiler. Hatta, kimi yeni vergi kaynaklarını hiç malikane-divani sistemine hiç sokmadılar. Örneğin, Doğu Anadolu’dan gelenler (Şarkiyan) bir mezraaya yerleştirildiler. Burada kalıcı bir nüfus oluşturdular ve burayı yeni bir köy gibi kullanmaya başladılar. Eskiden vergisi olmayan bu mezraa (Parbaş mezraası) malikane-divani sistemine sokulmadı. 1576 yılında gelindiğinde, bazı köylerin tımarlı sipahilere ayrılan divani hissenin padişah tarafından doğrudan hassa devredildiğini görüyoruz.104 Bu durum, padişahın kişisel masraflarının artmasının bir sonucu olarak yorumlanabilir. Bu durum, Çorum’dan tımar yiyen tımarlı sipahilerin gelirlerinde önemli miktarda bir azalmaya neden oldu. Aslında temelde tımarlı sipahilere ait olan bazı köylerin divani hisseleri, hassa devredilmelerinin yanısıra, zaman içinde ya bir vakfa ya da başka bir hizmete devredildi.

    Çorum VakıflarıAnadolu’nun diğer şehirlerinde olduğu gibi, Çorum şehrinde de ekonomik ve dini faaliyetler evkaf tarafından kontrol

    ediliyordu. En önemli hizmet kalemlerinden biri mahallelerin ortak ihtiyaçlarının karşılanmasıydı. Özellikle yol, su, mezar-lık, çeşme gibi mahalleninin ihtiyacı olan ortak hizmetler vakıf yoluyla karşılanmak istendi. Çorum’da küçük bütçeli de olsa hemen her mahalle bir vakfa sahipti. İkinci sırada zaviye vakıfları geliyor. Hem kırsal hem de şehir merkezlerinde bulunan zaviyelerin ihtyaçları da vakıflar tarafından karşılandı. İslami ibadet ve eğitim de vakıflarca sağlandı. Özellikle Çorum Ulu Camii zengin vakıflara sahipti. Kuran-ı Kerim okunması ve küçük çocuklara İslami eğitim verilmesi işi vakıflara havale edildi.Çorum’da Mevlevi tarikatının etkili olduğu görülüyor. Mevlevihane zaviyesi olarak bilinen Çorum Mevlevihanesi, pek de zengin gelir kaynaklarına sahip değildi. Çorum’da Ahmed Hoca mahallesinde bulunan bahçe ile bir kaç ev, Küçük İbrim kö-yünün malikane hissesi, Emlak denilen yerde bulunan tarladan elde edilen 10 kile hubabat, Mevlevihane vakfının temel gelir kaynağıydı. Gelirin bir kısmı Mevlevihane şeyhine tahsis edildi. Kalan miktar ile mübarek gecelerde ve bayram günlerinde bir miktar yemek pişirilip fakirlere dağıtılacaktı. Çorum’un en önemli medresesi olarak bilinen Muzafferiyye medresesi vakfı ise Yağdekin, Yalıncak, Mürsel, Akviran, Baba Güney köylerinin malikane vergileri (öşür) ile Çorum merkezde bulunan bir hamamının gelirine sahipti.

    Bir kısmı vakıfların kuruluşunun Osmanlı idaresi öncesine dayandığı anlaşılıyor. Bunlar bölgenin Osmanlı öncesindeki yerel yöneticileriydiler. Örneğin, Sahib Celal oğlu Emir Mahmud, Melike Hatun, Erif çelebi, Baytu bey oğlu Hacı İlyas bey, Hacı İsrail oğlu Tur Çelebi gibi.