32
02 GÜNDEM: Koronadan korunmanın diğer adı faşist şeflik rejimine karşı mücadele 14 KURAM: Koronavirüsle yaklaşan gelecek Koronavirüs salgını, insanlığın yaşamını derinden etkiliyor. Tüm dünyada bir buçuk milyonu aşkın in- san virüse yakalandı, yüz bine yakını yaşamını yitirdi. Virüs, emperyalist kapitalist devletlerin de ne kadar içi boş olduklarını, halklara ölümden başka bir şey vermediklerini gösterdi. İnsanlar biner biner ölür- ken önerdikleri tek şey “Evde kal”, “Sosyal mesafeyi koru” ama patronlar için “Çalışmaya devam et!” Yüz milyarlarca dolarlık, euroluk, liralık paketlerle serma- ye sınıfına kaynaklar aktarılırken; halklara kırıntılar, dualar, kolonyalar vadediliyor. Hayır! Patronlar lüks ve güvenlik içerisinde paralarını katlarken, bizler ölü- lerimizi saymayacağız! Virüsle savaş değil yaşanılan, yüz yıllardır süregelen, ezilenle ezenin olduğu bildi- ğimiz sınıf savaşı. Kuralları da sonuçları da bu savaşın yasaları belirleyecek yine. Ortası yok! Ya barbarlık düzeni kapitalizm ya sosyalizm! Yeni bir dünyanın, yeni bir yaşamın adı olan sosyalizmi bir sokaktan bir sokağa, bir mahalleden diğerine, bir ülkeden bir ülke- ye taşımanın zamanı… 15 PUSULA: Salgın günlerinde ‘öteki’ni bulmak AKP-MHP iktidarı tarafından hazırlanan “İnfaz düzen- lemesi” Meclis gündemine geldi. Düzenlemeyi değerlen- diren Av. Uçar, yasanın siyasi tutsakları kapsamadığına dikkat çekti. Örgüt üyeliğinde alt ve üst sınırın birer yıl art- tırıldığını, yayın yasağının ‘yasal’ hale getirildiğini söyleyen Uçar, kadınlara yönelik suçların kapsam dışı olduğu söy- leminin de manipülasyon olduğunu belirtti. HDP’li vekiller ise Meclis bahçesinde ve görüşmeler sürerken Meclis için- de eylem yaptı. Meclis’te yürüyüş gerçekleştiren vekiller, “Ölüme değil yaşama yasa”, “Eşitlik infaz hakkı engellene- mez”, “Kadınlara acil koruma” sloganları attı. YIL: 7 • 10 Nisan 2020 • 422 • FİYATI: 1 TL HABERDE OBJEKTİF • YORUMDA DEVRİMCİ 05 ‘Zafer mutlaka bizim olacak’ Haber Ölüm orucu direnişçisi Grup Yorum üyesi Helin Bölek, eyleminin 288. gününde ölümsüzleş. Yoldaşının cenazesinin başında konuşan İbrahim Gökçek “Ne yaparsanız yapın, zafer mutlaka bizim olacak” dedi. Cenazesi kaçırılan Helin Bölek, gözal ve polis saldırılarına rağmen çok sayıda kişinin kalımıyla son yolculuğuna uğurlandı. 03 İnfaz paketi faşizmin aynasıdır Hayat ve rakamlar Kıvılcım 08 Koronavirüs fabrikalarda da yayılıyor Emek Erdoğan’ın “Önceliğimiz üremin de- vamlılığıdır” dediği fabrikalarda koro- navirüs yayılıyor. Çok sayıda fabrika ve sanayi havzasından virüs haberleri geliyor. Bütün risklere rağmen çalışrı- lan işçiler, açlık ve ölüm kıskacı alnda kaldı. İnşaat-İş, Covid-19 salgını baha- nesiyle işten alarak kendi kaderlerine terk edilen inşaat işçileri için “Dayanış- ma Yaşar” sloganıyla yardım kampan- yası başla. 12 Kapitalist virüse karşı dayanışma ağları Serbest Kürsü 07 PATRONLAR PARALARINI HALKLAR ÖLÜLERİNİ SAYIYOR

Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

  • Upload
    others

  • View
    14

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

02GÜNDEM: Koronadankorunmanın diğer adı faşist şeflik rejimine karşı mücadele 14 KURAM: Koronavirüsle yaklaşan

gelecek

Koronavirüs salgını, insanlığın yaşamını derinden etkiliyor. Tüm dünyada bir buçuk milyonu aşkın in-san virüse yakalandı, yüz bine yakını yaşamını yitirdi. Virüs, emperyalist kapitalist devletlerin de ne kadar içi boş olduklarını, halklara ölümden başka bir şey vermediklerini gösterdi. İnsanlar biner biner ölür-ken önerdikleri tek şey “Evde kal”, “Sosyal mesafeyi koru” ama patronlar için “Çalışmaya devam et!” Yüz milyarlarca dolarlık, euroluk, liralık paketlerle serma-ye sınıfına kaynaklar aktarılırken; halklara kırıntılar,

dualar, kolonyalar vadediliyor. Hayır! Patronlar lüks ve güvenlik içerisinde paralarını katlarken, bizler ölü-lerimizi saymayacağız! Virüsle savaş değil yaşanılan, yüz yıllardır süregelen, ezilenle ezenin olduğu bildi-ğimiz sınıf savaşı. Kuralları da sonuçları da bu savaşın yasaları belirleyecek yine. Ortası yok! Ya barbarlık düzeni kapitalizm ya sosyalizm! Yeni bir dünyanın, yeni bir yaşamın adı olan sosyalizmi bir sokaktan bir sokağa, bir mahalleden diğerine, bir ülkeden bir ülke-ye taşımanın zamanı…

15 PUSULA: Salgın günlerinde ‘öteki’ni bulmak

AKP-MHP iktidarı tarafından hazırlanan “İnfaz düzen-lemesi” Meclis gündemine geldi. Düzenlemeyi değerlen-diren Av. Uçar, yasanın siyasi tutsakları kapsamadığına dikkat çekti. Örgüt üyeliğinde alt ve üst sınırın birer yıl art-tırıldığını, yayın yasağının ‘yasal’ hale getirildiğini söyleyen Uçar, kadınlara yönelik suçların kapsam dışı olduğu söy-leminin de manipülasyon olduğunu belirtti. HDP’li vekiller ise Meclis bahçesinde ve görüşmeler sürerken Meclis için-de eylem yaptı. Meclis’te yürüyüş gerçekleştiren vekiller, “Ölüme değil yaşama yasa”, “Eşitlik infaz hakkı engellene-mez”, “Kadınlara acil koruma” sloganları attı.

• YIL: 7 • 10 Nisan 2020 • 422 • • FİYATI: 1 TL •

HABERDE OBJEKTİF • YORUMDA DEVRİMCİ

05

‘Zafer mutlaka bizim olacak’

Haber

Ölüm orucu direnişçisi Grup Yorum üyesi Helin Bölek, eyleminin 288. gününde ölümsüzleşti. Yoldaşının cenazesinin başında konuşan İbrahim Gökçek “Ne yaparsanız yapın, zafer mutlaka bizim olacak” dedi. Cenazesi kaçırılan Helin Bölek, gözaltı ve polis saldırılarına rağmen çok sayıda kişinin katılımıyla son yolculuğunauğurlandı. 03

İnfaz paketi faşizmin aynasıdır

Hayat ve rakamlar

Kıvılcım

08

Koronavirüs fabrikalarda da yayılıyor

Emek

Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır” dediği fabrikalarda koro-navirüs yayılıyor. Çok sayıda fabrika ve sanayi havzasından virüs haberleri geliyor. Bütün risklere rağmen çalıştırı-lan işçiler, açlık ve ölüm kıskacı altında kaldı. İnşaat-İş, Covid-19 salgını baha-nesiyle işten atılarak kendi kaderlerine terk edilen inşaat işçileri için “Dayanış-ma Yaşatır” sloganıyla yardım kampan-yası başlattı. 12

Kapitalist virüse karşı dayanışma ağları

Serbest Kürsü

07

PATRONLAR PARALARINIHALKLAR ÖLÜLERİNİ SAYIYOR

Page 2: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

02 GÜNDEM Atılım

Koronadan korunmanın diğer adıfaşist şeflik rejimine karşı mücadele

Bilim, insanın biyolojik varlığının koronavirüsün kendisini üretebileceği, yaşatabileceği en uygun varoluş orta-mı olduğunu açıklıyor. Koronavirüs bir kez el attı mı, insanların toplu bulundu-ğu mekanlar elverişli yayılma alanlarına dönüşür. Fabrikalar ya da askeri birlik-ler, insanların toplu bulunduğu sayısız mekanların hepsi de öyle.

Faşizm için işçi, patronlar kanını emebilsin diye çalışmak zorundaki ar-tıdeğer üreticisidir. Üretim sürmeli ki, yaratılan artıdeğere kapitalist el koya-bilsin, var olabilsin. Kapitalist için işçi insan değil, işçi! Koronavirüs salgınının frenlenmesi, hızının kesilmesi, kontrol altında tutulması için insanların ondan korunmak amacıyla karantinaya alın-ması gerekiyor. Ama fabrikalar çalışı-yor! Faşist rejim kapitalistin yanında. Faşist şef işçinin çalışması ve üretimin sürmesi gerektiği inancında. Her fırsat-ta üretim sürmeli diyor! Ondan aldıkları güçle de, kapitalistler üretimi sürdürü-yor. Dünyanın öteki kapitalistlerine göre, bunu çok önemli bir avantaj ola-rak görüyorlar.

Türkiye’de pandemi katlanarak sü-rüyor. Yakında pik yapacağı tahmin ediliyor ama fabrikalar çalışıyor, işçi sı-nıfının yaşamı tehdit altında. Salgın, iş-çiler arasında hızla yayılıyor olabilir ve kitlesel işçi ölümleri gündeme gelebilir. Tehlike büyük ve yakın. Bunlar öncü-lerin daha zor koşullara hazırlanması gerektiğine işaret ediyor.

Tek tek işçilerin ötesinde işçi sını-fının toplumsal varlığı tehlike altında. Sınıf olarak varlığını savunabilmek, pandemiden korunabilmek için, kapi-talistlere ve kolektif kapitalist burjuva devlete, onun şu anki faşist şeflik biçi-mine karşı mücadeleyi geliştirmek zo-runda.

Çalışan işçinin, pandemi nedeniyle yaşamının tehlikede olduğunu uyaran, grevle yaşamını korumaya-savunmaya çağıran devrimci sendikacıyı, militan öncü işçileri gözaltına alıp para cezası vermesi, işçi sınıfının pandemiden ko-runabilmek için faşist şeflik rejimine karşı mücadele etmek zorunda olduğu-nu apaçık gösteriyor.

Sokaklarda insanlara kendi üret-tikleri maskeleri dağıtan devrimcinin gözaltına alınması, hem faşizmin halk düşmanı yüzünü hem de koronavirüse karşı, halk sağlığı için bir şey yapmak is-teyenin faşist şeflik rejimiyle karşı kar-şıya geldiğini, pandemiden korunma ile

faşizme karşı mücadelenin bir bütün olduğunu gösteriyor.

“Emekli, memur ve zengin değilim, işçiyim, TIR şoförüyüm. Çalışmazsam ekmek yok. Ha senin lafınla açlıktan ölmüşüm ha virüsten ölmüşüm. Ama beni bu virüs öldürmez, beni senin bu düzenin öldürür” diyen TIR şoförü her şeyi açık seçik anlattı. Konuştu, bedel ödemeyi göze aldı. O şimdi işsiz. Onun durumu işçi sınıfının her halükarda be-del ödemeyi göze almak zorunda oldu-ğunu çok çarpıcı tarzda anlatıyor.

İşçi sınıfı için durum çok keskin ve kesin. Ya pandemiden korunmak için faşist saray rejimiyle mücadele ede-ceksiniz ya da diktatör sizi tamamen savunmasız biçimde pandemiye tes-lim edecek. Ara bir yol yok. İşçi sınıfı dünyanın ve insanlığın, bugünün ve geleceğin tam merkezinde. İnsanlığın geleceği onun devrimci eylemine bağ-lı. Tarih işçi sınıfını harekete geçmeye zorluyor, çağırıyor. Sorun işçi sınıfının bunun bilincine ulaşmasında, iradeleş-mesinde. İşçi sınıfının harekete geçme-si elbette o kadar da kolay değil. Geri-de kalan yarım yüzyıllık dönemde işçi sınıfının yaşadığı sınıf bilinci kırılması, sınıf örgütlenmesi tasfiyesi, dünya burjuvazisinin arkası kesilmeyen ide-olojik saldırılarının yarattığı yıkım kü-çümsenemez. Bütün bunlar işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilenlerin öncüsünün işinin zorluğuna işaret ediyor. Fakat di-ğer yandan dönem dünya çapında mu-azzam devrimci imkanlarla da yüklü ve tarihsel koşullar işçi sınıfının devrimci eylemini kamçılıyor. Pandemi döne-minde çalışmaya devam etmek zorun-da kalan işçiler arasında kaynaşmalar, homurtular, arayışlar artıyor.

Yeni koşular altında kadın örgütleri-nin, gençliğin örgütlenme ve mücadele

çabaları kendini gösteriyor. Kitlelerin ileri, öncü kesimleri de

yeni koşulları deneyimliyor.***Durum öncülere meydan okuyor,

dönemin ve an’ın en temel gerçeğidir bu. “Durum” yani bu ara dönem, bir nesnellik olarak hem öncünün kolektif-lerine ve hem de her bir yapıcıya ve bir bütün olarak öncüye meydan okuyor. Bunu anlamak ve bu meydan okumaya devrimci yanıt olmak yaşamsaldır. Bü-tün yeni durumlar ve yeni süreçlerde olduğu gibi öncü hiç kuşkusuz kendi devrimci öngörülerini pratikleştirerek, deneyimleyerek, öğrenerek ilerleye-cektir. Kazanımları korumak ve sürdür-mek önemli, ama yeniyi deneyimleme cüreti daha da önemlidir. Koşulların devrimci ihtiyaçlarına yanıt verecek örgütlenme ve çalışma biçimlerini, yöntemlerini düşünsel olarak arama, keşfetme ve pratik olarak deneyimle-me cesareti, şu an öncülük iddiası taşı-yanların belki de en fazla ihtiyacı olan, işte bu tarz bir cesarettir.

Dönemin girişindeki zorluklar tarih-sel olduğu kadar güncel durumdan da kaynaklanıyordu. Öncüler öngörüleri-ne dayanarak belli planlamalar yaptı ve bunları pratikleştirmeye yöneldi. Daha önce yaşanmamış, sayısız belirsizlikle-ri de kapsayan bu ara dönemin, birkaç haftalık “karantinalı mücadele günleri-nin” deneyiminden bahsedebiliyoruz artık. Marksist Leninist komünistlerin dönemi anlama, döneme adapte olma, dönemin çalışma tarzını kurma çabaları önemli. Deneyimler, küçük de olsa ba-şarılar değerli.

Sis perdeleri yırtılıyor, kimi belirsiz-likler ortadan kalkıyor ama yeni belir-sizlikler de çıkabiliyor. Birkaç haftalık deneyime sahibiz, tereddütsüz emekçi

sol hareketin deneyimlerini de kendi deneyimlerimiz gibi ele alıyoruz. Dene-yimlerin sıkı eleştirel analizi, devrimci yönde nasıl derinleşeceğimize, neler-den sakınmamız gerektiğine ışık tuta-caktır. Öznesi, yapıcısı kim olursa olsun her başarılı deneyimi açıklıkla sahiple-nebilmek önemli.

Bu birkaç haftanın deneyimi, örgü-tün, örgütlü hareketin, devrimci işbir-liğinin, paylaşımın, birlikte yaşamanın, yoldaşında tamamlanmanın, eleştiri-ö-zeleştirinin, devrimci eğitimin, daya-nışmanın, devrimci eylemin, öncünün örgütlenmesinin, fedakarlığın, sorum-luluk ve inisiyatif almanın, öne çıkma-nın, kitlelerle ilişkilenmenin, ataklık ve cesaretin, günlük planlamanın, zamanı değerlendirmenin, 24 saat devrimci olmanın yeni anlamlar kazandığına, değişik yönlerinin öne çıktığına; keza propaganda, ajitasyon ve örgütlenme yöntemlerinin şu ve ya bu ölçüde an-lam ve form değişimine uğradığına ta-nıklık etti. Bunların eleştirel devrimci tarzda incelenmesi, devrimci sonuçlar çıkartılabilmesi yol gösterici olacaktır. Deneyimleri paylaşmak, genelleştir-mek, hakeza rotasyonlarla “karantina” döneminin kolektif ortamlarını yenile-yerek zenginleştirmek de, devrimci ba-kımdan işlevli olabilir.

***Tarih işçi sınıfını devrimci eyleme

çağırdığına göre, öncüler bu çağrıya “tercüman” olabilmelidir. Bu pande-miye karşı gerekli önlemlerin özenle gerçekleştirilmesiyle çelişmez. İşçi sı-nıfı Covid-19’a rağmen sosyal varlığını da tehlikeye atarak üretim yapıyorsa öncüler de orada, fabrikalarda, fabri-ka önlerinde, servis araçlarının kalkış noktalarında, işçi mahallelerinde olmak zorundadır. Son bir kaç haftada kaza-nılan deneyimlerin devrimci ibresinin gösterdiği tarzda, en uygun biçim ve yöntemleri kullanarak büyük bir cesa-retle işçi sınıfının çalışan bölüklerine gitmek, yalnızca yaşam grevinin pra-tikleşmesi bakımından değil, ama genel grev genel halk direnişi, halk isyanları ve alan tutmak gibi daha büyük kitle hareketleri içinde devrimci öncüyü ve işçi sınıfının ileri kesimlerini hazırlayıcı olacaktır. Yaşam grevi çağrısının ya-nıt bulabilmesinde öncünün başarısı, sonuç her ne olursa olsun, öncünün örgütlenme ve çalışma tarzının yaşam grevini örgütlemenin gereklerine uyar-lamasında karşılığını bulacaktır.

Page 3: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

İSTANBUL - Ölüm orucunda olan Grup Yorum üyesi Helin Bölek, direnişi-nin 288. gününde, 3 Nisan’da yaşamını yitirdi. Şehit düşen Helin Bölek, direni-şevinden Armutlu Cemevi’ne götürüldü. Bölek’in şehit düştüğü haberinin ardından ESP, SGDF ve BEKSAV yönetici ve üye-leri, Bölek’in ölümsüzleştiği eve giderek taziye ziyaretinde bulundu. Grup Yorum tarafından yapılan direnişevinden uğurla-ma çağrısına katılan yüzlerce kişi, çiçek-lere bezenmiş kızılbayrağa sarılı cenazeyi cemevine kadar sloganlarla izledi.

Cemevine kadar kitle “Yaşasın ölüm orucu direnişimiz”, “Bedel ödedik bedel ödeteceğiz”, “Anaların öfkesi katilleri bo-ğacak” sloganları attı.

Çiçeklere bezenmiş tabutu katafalka konuldu. Uğurlamaya katılanlar Helin’e selam durdu.

İBRAHİM GÖKÇEK: ZAFER MUTLAKA BİZİM OLACAKÖlüm orucu eylemini sürdüren Grup

Yorum üyesi İbrahim Gökçek, cemevi bahçesinde bir konuşma yaptı. 28 yaşın-daki bir devrimci sanatçının sanatını ya-pabilmek için hayatını kaybettiğini söyle-yen İbrahim Gökçek şöyle konuştu:

“Bugün dünyada bir sanatçı, sanatı-nı yapabilmek için hayatını kaybetti, bir sanatçıyı öldürdünüz. Ne için? Müzik yapmasın diye. Grup Yorum ne yaptı, suç olarak ne işledi? Ya o ölecekti ya ben. Bundan ötesi yok. Ya o, ya ben. O öldü. Şimdi de ben ölürüm. Ne olacak. Katiller memnun musunuz? Ne yapar-sanız yapın, zafer mutlaka bizim olacak. Mutlaka. Mutlaka bu halkın olacak. Biz kazanacağız. Biz, konserlerimizi yine yapacağız. Taleplerimiz yine devam edi-

yor. Çok mu zor istediklerimiz. Konser yapmak istiyoruz.”

CENAZE ARACI KAÇIRILDIHelin Bölek için bir gün sonra ya-

pılmak istenen cenaze töreni ve anma programı polisler tarafından engellendi. Polis, İdil Kültür Merkezi ve Okmeydanı Cemevi’ne giden yolları kapatarak girişleri engelledi. Bunun üzerine çok sayıda kişi sloganlar eşliğinde polis ablukasına tepki gösterdi.

Polisin saldırısı ve engellemelerine rağmen Helin Bölek’in uğurlamasına, ara-larında ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gü-müştaş, SKM MYK Üyesi Ezgi Bahçeci, BEKSAV Eşbaşkanı Canan Kaplan, SGDF Eşbaşkanları Alev Özkiraz ve Deniz Bah-çeci’nin de olduğu çok sayıda kişi katıldı.

Grup Yorum Direniş Evi’nden Okmey-danı’nda bulunan cemevine getirilmek üzere çıkarılan Helin Bölek’in cenazesi polis tarafından kaçırılarak, zırhlı araçlarla zorla Feriköy Mezarlığına götürüldü.

Okmeydanı Cemevi’nde bir araya ge-len yüzlerce kişi Grup Yorum şarkılarını söyleyerek, “Şehit namirin”, “Şehit Helin Bölek ölümsüzdür”, “Ölüm orucu direni-şimiz onurumuzdur”, “Türküler susmaz, halaylar sürer” sloganları attı.

KİTLEYE POLİS SALDIRISICenazenin Feriköy Mezarlığı’na götü-

rüleceğinin duyurulmasının ardından kitle mezarlığa doğru yürüyüşe geçti. Kitlenin önü polisler tarafından kesildi. Bu duruma tepki olarak oturma eylemine başlandı. Eyleme müdahale eden polis, çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.

Helin’in cenazesi, mezarlığa seyyar gasılhane getirilerek yıkandı, ardından defnedildi.

Mezarlığa girmek isteyen ve “Türküler susmaz halaylar sürer”, “Katil devlet he-sap verecek”, “Helin Bölek ölümsüzdür” sloganları atan kitleye polis biber gazı ve tazyikli suyla saldırdı. Saldırının ardından en az 4 kişi gözaltına alındı.

03Atılım HABER

Zafer mutlaka bizim olacak ↘ Ölüm orucu direnişçisi Grup Yorum üyesi Helin Bölek, eyleminin 288. gününde ölümsüzleşti. Yoldaşının cenazesinin başında konu-

şan İbrahim Gökçek, “Ne yaparsanız yapın, zafer mutlaka bizim olacak” dedi. Cenazesi polis tarafından kaçırılan Helin Bölek, son yolcu-luğuna uğurlandı.

Ölüm orucu direnişçisi Helin Bölek ölümsüzleşti:

Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal ölüm orucuna başladı

HABER MERKEZİ - Çağdaş Hu-kukçular Derneği (ÇHD), 5 Nisan Avukatlar Günü vesilesiyle sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı canlı yayınla hapishanede süresiz açlık grevinde bulunan 4 avukattan Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın açlık grevi eylemini ölüm orucuna çevir-diğini duyurdu. ÇHD Genel Başkanı Yardımcısı Ümit Büyükdağ, “Geli-nen bu aşamada derneğimizin üye-si meslektaşlarımız Av. Ebru Timtik ve Av. Aytaç Ünsal, açlık grevlerini ölüm orucuna dönüştürmeye ka-rar vermişlerdir. Bugünün özgün koşulları nedeniyle bu durumu ka-muoyu ile kendilerinin paylaşabile-ceği bir kanal olmadığından, ÇHD olarak kamuoyunu bilgilendirme görevini üstleniyoruz. Biz kaygılıyız ama daha çok da öfkeliyiz. Bugün 5 Nisan, Ebru ve Aytaç ölüm oru-cunda!” sözleriyle 2 avukatın ölüm orucuna başladığını duyurdu.

HDP: MEŞRU TALEPLERİ TALEPLERİMİZDİRTimtik ve Ünsal’ın açlık grevi

eylemini ölüm orucu direnişine çe-virmelerine ilişkin açıklama yapan HDP, “Çağdaş Hukukçular Derneği üyelerinin haklı ve meşru talepleri taleplerimizdir” diye belirtti.

İZMİR BAROSU’NDAN MUSTAFA KOÇAK İÇİN ÇAĞRI“Adil yargılanma hakkı” talebiyle

ölüm orucu direnişindeki Mustafa Koçak’ın kritik eşiği aştığını belirten İzmir Barosu, Koçak’ın kendi belir-lediği hekimlerce sağlık muayenesi-nin yapılmasını ve ailesi ile avukat görüşünün derhal sağlanması için çağrıda bulundu.

Anısı kavga ezgimiz olacak...HABER MERKEZİ - Helin Bölek için

birçok yerde anma etkinliği düzenlendi, açıklamalar yapıldı.

Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) İs-tanbul, İzmir, Diyarbakır il örgütleri, ESP Ataşehir İlçe Örgütü “Helin Bölek ölüm-

süzdür” yazılı pankartlar astı, duvar yazıla-maları yaptı.

HDP, HDK, DTK, ESP, TJA, İHD, TİHV yaptıkları açıklamalarda, Helin’in ölümü-nün sorumlusunun AKP-MHP iktidarı ol-duğu vurgulanarak, taleplerin karşılanma-sını istedi. ESP açıklamasında “Anısı kavga ezgimiz olacak” denildi.

Almanya’nın Ulm şehrinde bir araya gelen Türkiyeli devrimciler, Bölek’i andı. Ulm Halk Cephesi’nin adına konuşmala-rın yapıldığı eyleme, ADKF, AGEB, AGİF, ATİF, MLPD, Sol Parti-Türkiye, SKB ve

SYKP’li devrimciler katıldı.Yunanistan’ın başkenti Atina’da bulu-

nan MLKP taraftarları Helin Bölek’i andı. Atina’nın Ampelokipi bölgesinde “Helin Bölek Ölümsüzdür/MLKP” imzalı yazıla-malar yapıldı.

İsviçre’nin Luzern Kantonunda gençler, Grup Yorum’a destek amacıyla 7 Mart’ta 3 günlük açlık grevine başladı.

Page 4: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

04 HABER Atılım

HABER MERKEZİ - Batman M Tipi Hapisha-nesi’nde, infaz düzenlemesindeki ayrımcılık ve eşitsizliğe tepki gösteren tutsaklar isyan çıkardı. 4 Nisan akşam saatlerinde hapishanenin adli tu-tukluların bulunduğu bölümde çıktığı belirtilen isyanda kimi koğuşlar ateşe verildi. Hapishaneden ‘isyan’ sesleri yükselirken, çok sayıda zırhlı araç ha-pishaneyi abluka altına aldı.

Batman Başsavcılığı, isyanın adli tutukluların bulunduğu bölümlerde olduğunu açıkladı. İsyan sonucunda çıkan yangın söndürülürken, tutuklula-ra biber gazı ile müdahale edildiği öğrenildi. Bazı koğuşlarda tutukluların müdahaleye direndiği be-lirtildi.

TUTUKLULARIN BİR KISMI SEVK EDİLDİİsyanın kent merkezinde duyulması ile tutuklu

yakınları hapishaneye akın etti. HDP Milletvekilleri Feleknas Uca, Sıddık Taş ve Necdet İpekyüz de ai-lelerle birlikte uzun süre bekledi. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar hapishane önünde bekleyen aileler, yetkililerden açıklama istedi. Tutuklu yakınlarına her-hangi bir açıklama yapılmazken gecenin ilerleyen sa-atlerinde hapishaneden dumanların yeniden yüksel-mesiyle dışarıda da alkış ve ıslıklar ile protesto edildi. Saatler ilerledikçe çevre illerden çok sayıda cezaevi aracı sevk edildi. Öte yandan, İHD avukatlardan edi-nilen bilgiye göre hapishanede bulunan 650 tutuklu sevk edildi.

Batman Hapishanesi’nde ayrımcılığa karşı isyan

Cumartesi Anneleri: Yakınlarımız devlet eliyle kaybedildiHABER MERKEZİ - Cumartesi An-

neleri, 784. hafta buluşmasını gözaltın-da kaybedilen Talat Türkoğlu için dü-zenlendi. Koronavirüs salgını nedeniyle bu hafta da sosyal medya üzerinden ya-pılan açıklamayı Talat Türkoğlu’nun ab-lası Münibe Türkoğlu okudu.

784. haftada, 24 yıldır süren bir inkar

ve cezasızlık dosyasını ele aldıklarını ifa-de eden Türkoğlu, Anayasa Mahkeme-sini, Talat Türkoğlu dosyasında evrensel hukuklara uygun bir yargılamanın önü-nü açacak şekilde karar vermeye çağırdı “Biz, gözaltında kaybedilen sevdikleri-miz için hakikat ve adalet talebimizden vazgeçmeyeceğiz. 85 haftadır bize ya-

saklanan kayıplarımızla buluşma meka-nımız olan Galatasaray’dan vazgeçme-yeceğiz” şeklinde konuştu.

Münibe Türkoğlu, 2 Nisan 1948 yı-lında Balkanlarda katledilen yazar ve şair Sabahattin Ali’yi de 72. yılında andı. Türkoğlu, Sabahattin Ali’nin bütün öm-rünü halka adadığını vurguladı ve yaza-rın “Çocuklar gibi” şiirini okudu.

‘SABAHATTİN ALİ’NİN MEZAR YERİ AÇIKLANSIN’İHD İzmir Şubesi, bu haftaki “Ka-

yıplar Bulunsun Failleri Yargılansın” eylemini 72 yıl önce kaybedilen yazar Sabahattin Ali için yaptı. Sosyal medya üzerinden görüntülü yapılan açıklamayı şube yöneticilerinden Caner Canlı oku-du. Sabahattin Ali’nin kaybediliş sürecini anlatan Canlı, “Sabahattin Ali’nin mezar yeri açıklanmalı ve kaybedilme süreci tüm açıklığıyla gözler önüne serilmelidir. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde bulunan gizli dosyalardaki Sabahattin Ali ile ilgili bilgiler kamuoyuna açıklan-malıdır” dedi.

‘ADALETİN TESİSİ İÇİN HAKİKAT ORTAYA ÇIKARILMALI’Kayıp yakınları ve İHD Diyarbakır

Şubesi’nin “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemi, 582. haftada koro-navirüs nedeniyle yazılı yapıldı. 11 Ni-san 1984’te kaybedilen Aydın Tekay’ın akıbeti soruldu.

Almanya, vatandaşı olan politik tutsak Erdener Demirel için sessiz

BERLİN - Almanya Sol Parti Mil-letvekili Gökay Akbulut, geçtiğimiz ay Angela Merkel’in başbakanlığın-daki federal hükümete “korona-virüs salgınıyla karşı karşıya olan vatandaşları kurtarma operasyo-nunun” Türkiye’deki hasta tutsak-ları da kapsayıp kapsamayacağını sordu. Kronik hastalığı olan MLKP dava tutsağı Erdener Demirel’in durumunu örnek gösteren Akbu-lut’a yanıt veren Dışişleri Bakanlığı; 7 Nisan 2020 tarihli kısa cevabın-da, başka bir ülkenin vatandaşının ancak yargılandığı ülkenin yargı bi-rimleri tarafından iade kararı verile-bileceğini savundu.

Dışişleri Bakanlığı son olarak, salgının ardından Ankara’daki Al-man Büyükelçiliği’nin Türkiye ile temasa geçtiğini ve şu temennide bulunduğunu bildirdi: “Umarız, has-ta olan ve salgına yakalanma riski olan Almanlar Covid-19’den koru-nur.”

Erdener Demirel, 2006 yılından bu yana MLKP davasından Türki-ye’de tutsak.

‘Hasta tutsaklar bir an önce tahliye edilsin’HABER MERKEZİ - İstanbul ve An-

kara’da hasta tutsaklarla ilgili yapılan eylemlerde, koronavirüs pandemisi ne-deniyle hapishanelerin riskli yerler hali-ne geldiği belirtilerek hasta tutsakların serbest bırakılması istendi.

419. F Oturumu açıklamasında, ağır hasta tutsak Sabri Kaya’nın derhal ser-best bırakılması istendi. Hasta tutsakla-rın durumuna dikkat çekmek ve tedavi-lerinin önündeki engellerin kaldırılması, acilen tahliye edilmeleri istemiyle her hafta İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonunun düzenlediği F oturumu, koronavirüs salgını nedeniyle bir kez daha sosyal medya üzerinden gerçek-leşti.

58 yaşındaki Sabri Kaya’nın ‘hapis-

hanede kalamaz’ raporuna rağmen tah-liye edilmediği kaydedilen açıklamada, Kaya’nın, 25 Mart’ta kalp krizinin ardın-dan beyin kanaması geçirdiği, konuşma ve hareket etme yeteneğini kaybettiği bilgisi verildi. Salgın nedeniyle herhangi bir önlem alınmadan 3 Nisan’da tekrar hapishaneye götürüldüğü kaydedilen açıklamada, “Koronavirüs önlemi adı altında aile görüşleri yasaklandığından ailesi ile görüşemeyen Sabri Kaya’nın avukatı yeniden infaz ertelemesi di-lekçesi verdi. Ailesi, umutla bu talebin kabul edilmesini ve Kaya’nın serbest bırakılmasını bekliyor. Sabri Kaya ve tüm hasta mahpuslar serbest bırakılsın. Tedavi haktır engellenemez” ifadeleri yer aldı.

‘MEMDUH KILIÇ BİR AN ÖNCE TAHLİYE EDİLSİN’Ankara’da da Hasta Tutsaklara Öz-

gürlük İnisiyatifi eylemlerinin 291. haf-tasında, “İHD olarak tespit edebildiğimiz kadarıyla hapishanelerde 590’ı ağır ol-mak üzere 1564 hasta mahpus bulun-maktadır. Hapishanelerde bunlardan daha fazla vaka olduğunu tahmin etmek zor değildir. Dünyada pandemi olarak ilan edilen ve ciddi can kayıplarına yol açan koronavirüs (Covid-19) hastalığı hapishanelerde ciddi risk teşkil etmek-tedir” denildi.

İnisiyatif, Afyon 1 No’lu T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde 28 yıldır hapishanede bulunan ağır hasta Memduh Kılıç’ın ser-best bırakılmasını istedi.

Page 5: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

05Atılım HABER

‘Hasta tutsaklar bir an önce tahliye edilsin’

İSMİNAZ TEMEL [ETHA]İSMİNAZ - Koronavirüs salgınını fırsat

bilerek gündeme getirilen infaz düzenle-mesi, bir torba yasa olarak Adalet Komis-yonu’nda kabul edildikten sonra Meclis gündemine geldi. ETHA editörü İsminaz Temel’in sorularını yanıtlayan Ezilenle-rin Hukuk Bürosu (EHB) avukatlarından Sezin Uçar, siyasi tutsakları kapsamayan düzenlemenin, örgüt üyeliği alt ve üst sı-nırda birer yıl artırım ve fiili olarak uygu-lanan yayınların verilmemesini yasal hale getirdiğine dikkat çekti.

Koronavirüs salgınınını başlamasının ardından büyük risk oluşturan hapisha-nelere ilişkin bir düzenlemenin herkes tarafından beklendiğini belirten Uçar, bu düzenlemenin salgın kapsamında mah-pusların sağlık hakkına erişimi amacı ta-şımadığına dikkat çekti. Birleşmiş Millet-lerin pandemi nedeniyle tüm tutsakların serbest bırakılması yönünde çağrı yaptığı-nı, birçok ülkede de bunun uygulandığını hatırlatan Uçar, “Türkiye’de de Adalet Ba-kanlığı’nın yapması gereken, tüm tutuklu-ları, en büyük risk grubunda olanlardan

başlamak üzere tahliye etmek, hükümlü-lerin de infazını durdurmaktır. Ama şu an mevcut infaz düzenlemesinde mahpusla-rın sağlık hakkını güvencelemek, salgının yayılmasını engellemek gibi bir düzenle-me yapılmıyor” dedi.

‘ÖRGÜT ÜYELİĞİNDE ALT VE ÜST SINIRDA BİRER YIL ARTTIRIM YAPILIYOR’Düzenlemenin ayrımcı olduğunu söy-

leyen Uçar, “İktidarla aynı düşünceyi pay-laşmayan, sosyal medya kullanıcılarından tutun da siyasi parti ve sendika yönetici-lerine, aydınlara, gazetecilere, milletvekil-lerine kadar düşünceleri nedeniyle tutuk-lu olanların hepsi infaz düzenlemesinin kapsamı dışında tutuluyor. Bu, Anaya-sa’daki ayrımcılık ilkesine ve Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere aykırılık teşkil eder” dedi. Devlete karşı işlendiği iddia edilen suçların kapsam dışı bırakılmasının yanı sıra, ceza artırımları da öngörüldüğü-nü kaydeden Av. Uçar, “örgüt üyeliği” ce-zalarında alt ve üst sınırda birer yıl arttırım yapıldığını belirtti.

YAYIN YASAĞI YASAL HALE GETİRİLİYORUçar, “İnfazda eşitlik sağlanması” yö-

nünde de temel eksikliklerin olduğuna işaret etti ve ekledi: “OHAL’in ilan edil-mesinin ardından hapishanelerde ciddi hak ihlalleri var. Bunlardan biri de sos-yalist, muhalif yayınların verilmemesi. Bu düzenleme ile bugüne kadar hapishane idaresinin fiili olarak yaptığı bu hukuksuz uygulama, yasal bir engellemeye dönüş-türülmüş durumda. Mahpusların gazete-lere, dergi ve kitaplara erişimi engellen-miş durumda.”

Bir diğer adaletsizlik ise denetimli ser-bestlik uygulaması için geçerli. Mevcut in-faz hukuku içerisinde denetimli serbestlik süresinin tüm suçlar bakımından bir yıl olduğunu hatırlatan Uçar, siyasi tutsaklar bakımından bu sürenin dahi uygulanma-dığını hatırlattı, “Siyasi tutsaklar ‘iyi halli’ olmadıkları iddiasıyla bu haklarından ya-rarlanamıyorlar. Şimdi 3 yıla çıkarıldı ama yine siyasi tutsaklar bunun dışında bırakı-lıyor” dedi.

‘KADINA YÖNELİK SUÇLARDA MANİPÜLASYON SÖZ KONUSU’Uçar, “Kadına yönelik suçların” kap-

sam dışı bırakıldığı yönündeki açıklama-ların bir manipülasyon olduğunun altını çizdi. Uçar, buna ilişkin de şu değerlendir-meleri yaptı: “İnfaz paketi taslak halinde kamuoyuyla paylaşılmadan, cinsel suçları da kapsadığına dair haberler yayınlandı. Bunlar, haklı olarak kadın örgütlerinin güçlü tepkisiyle karşılandı. Daha sonra, bu suçların kapsam dışı bırakılacağı söylendi. Ama TCK’nın kendi sistematiği içerisinde ‘kadına yönelik suç’ diye bir kavram yok. TCK 102. ve devamındaki maddeler cin-sel suçu düzenliyor, böyle bir kategori

var. Evet, cinsel suçlar bu düzenlemenin dışında bırakıldı. Ama kadına yönelik suç kapsamındaki hakaret, tehdit, yaralama gibi suçlar, infaz kanunu kapsamı içerisin-de. Yani bu suçu işleyenler bu indirimden yararlanacaklar.”

↘ AKP-MHP iktidarı tarafından hazırlanan “İnfaz düzenlemesi” Meclis gündemine geldi. Düzenlemeyi değerlendiren Av. Uçar, yasanın siyasi tutsakları kapsamadığına dikkat çekti. HDP’li vekiller ise Meclis bahçesinde ve görüşmeler sürerken Meclis içinde eylem yaptı.

HDP Meclis’teinfaz düzenlemesini protesto etti

ANKARA - AKP ve MHP tarafın-dan hazırlanan infaz düzenlemesi, 7 Nisan günü Meclis’te tartışılmaya başladı. HDP’li vekiller, görüşmeler devam ederken “Korona mahpus ayırmıyor”, “İnfazda eşitlik herkes için adalet” dövizlerini açtı, sıralara vurarak düzenlemeyi protesto etti. “İktidarın infaz yasasına karşı sus-kun kalmayın” çağrısı yapan HDP, görüşmenin başladığı saatlerde “Eşitİnfaz Yaşatır” etiketi ile sosyal medya eylemi yaptı.

HDP milletvekilleri 8 Nisan’da da ellerinde siyasetçi, gazeteci ve hasta tutsakların resimleri ile Mec-lis’te yürüyüş yaptı. Milletvekilleri yürüyüş boyunca, “Ölüme değil yaşama yasa”, “Eşitlik infaz hakkı engellenemez”, “Kadınlara acil ko-ruma”, “Erkek adalet değil, gerçek adalet” sloganlarını attı. CHP Mil-letvekili Sezgin Tanrıkulu da slo-ganlarla yürüyüşe destek sundu.

Siyasi partilerden infaz yasasında adaletin sesini yükseltme çağrısıHABER MERKEZİ - İnfaz Yasa Teklifi

Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeden önce ortak bir açıklama yapan DBP, EMEP, ESP, HDP, SODAP, Sol Parti, SYKP, TİP, TKP ve Yeşil Sol Parti, “Bu düzenlemeye ve iktidarın ayrımcı ve insanlık dışı tutu-muna karşı adaletin sesini yükseltmeye çağırıyoruz” diye belirtti.

2020 verilerine göre; 355 hapishanede toplam 282 bin 703 tutuklu ve hükümlü bulunduğu belirtilen açıklamada, hapisha-nelerin doluluk oranının, Türkiye tarihinde hiç olmadığı bir seviyede olduğuna dikkat çekildi. Hapishanelerde beslenme, sağlık,

hijyen, havalandırma, gün ışığından yarar-lanma, temiz ve sıcak suya erişim konu-sunda pek çok sorun yaşandığı hatırlatılan açıklamada, salgın hastalık riskinin bu ko-şullar altında çok yüksek olduğu belirtildi.

Tutuklu ve hükümlülerin sağlık ve ya-şam haklarının devletin güvencesi altında olduğu belirtilen açıklamada, “Ancak ikti-dar tarafından teklif edilen bu düzenleme ile ortaya çıkmıştır ki, AKP-MHP bloku yaşam ve sağlık hakkı bağlamında sadece kendisine yakın olanları düşünmektedir. Bu iktidar ayrımcıdır. İktidar kendisine mu-halif olanların yaşam hakkını hiçe saymak-

tadır. Öte yandan hasta ve yaşlı, çocuklu tutuklu ve hükümlülerin tahliye edilme-lerini veya infazlarının ertelenmesini de kapsamayan bu teklif, iktidarın insanlık düşmanı zihniyetinin bir dışavurumudur” denildi.

12 Eylül cunta başı Kenan Evren’in ‘Asmayalım da besleyelim mi’ sözünün bugünkü yansımasının bu düzenlemede tezahür ettiği kaydedilen ortak açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Yapılacak düzenleme-de siyasi tutuklu ve hükümlülerin kapsam dışı bırakılması asla kabul edilemez. Hukuk ve insan hakları örgütlerini ve kurumlarını,

muhalif siyasi partileri, toplumsal muhale-fetin bütün kesimlerini, sendikaları, der-nekleri, meslek örgütlerini, vicdan sahibi bütün yurttaşları, iktidarın bu ayrımcı ve insanlık dışı tutumuna karşı adaletin sesini yükseltmeye çağırıyoruz.”

Page 6: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

06 EMEK Atılım

Aralık 2019 yılında Çin’de ortaya çı-kan ve şu anda 205 ülkede on binlerce in-sanın yaşamına neden olan koronavirüs yayılarak devam ediyor. Dünya devletle-rinin virüs karşısında çaresiz kaldığı, her geçen gün artan ölüm vakaları ve daha ne zaman son bulacağı belli olmayan bir süreç. On binlerce insanın ölümüne, milyonlarca insanın virüsü kapmasına ve henüz etkisinin ne olacağı belli olmayan onlarca önlemle yaşam alışkanlıklarında değişikliğe yol açtı. Emperyalist ve kapi-talist devletlerin virüs karşısında gerçek bir çözüm üretemediklerini görüyoruz. Büyük bir aymazlıkla ölümleri seyretme-ye devam ediyorlar.

Virüsten milyonlarca emekçi etkilen-di. Milyonlarca işçi ve emekçi işsiz kaldı. Evine ekmek götüremez hale geldi.

Dünyayı kasıp kavuran koronavirüs ülkemizde de yayılarak devam ediyor. Tüm şehirlerde görülen virüs vakaları, var olan ekonomik krizi derinleştiriyor. Ama hükümetin üretime devam politi-kası işçilerin ve çalışmak zorunda kalan emekçilerin yaşamını hiçe saymakta. İn-sanların yaşam hakkı ellerinden alınıyor.

Ülkemizdeki diğer bir gerçek de ko-ronavirüs nedeniyle 200 bine yakın mev-simlik tarım işçisinin içinde bulundukları durumdur. Kayıt dışı mevsimlik işçiler ile ailelerini de hesaba kattığımızda bu oran 2 milyona yaklaşıyor.

En fazla mevsimlik tarım işçisi bulu-nan ilk beş il, sırasıyla 9 bin 777 işçi ile İzmir, 8 bin 582 işçi ile Mersin, 7 Bin 956 işçi ile Adana, 7 bin 108 işçi ile Denizli ve 5 bin 977 işçi ile Balıkesir. En az mevsim-lik işçi bulunan ilk beş il ise 3 işçi ile Hak-kari, 26 işçi ile Iğdır, 27 işçi ile Bitlis, 33

işçi ile Kırıkkale ve 38 işçi ile Bingöl oldu.Resmi kayıtlara göre veriler böyle

olsa da ama gerçek rakamın bunun on kat daha fazlası olduğudur. Çünkü yüz binlerce emekçi geçimini sağlamak, ka-rınlarını doyurmak, çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak için kentlerini, köy-lerini her yıl aylarca terk etmek ve yaban ellerde çok zor koşullarda ve en düşük ücretle çalışmak zorunda kalıyorlar. Hiç-bir sağlık güvencesi olmayan, derme çat-ma çadır ve kulübelerde kalan, kaldıkları yerlerde elektrik, temiz su dahi olmayan bu mevsimlik tarım işçileri, bir de gittikle-ri yerlerde ırkçı saldırılara maruz kalıyor-lar. Bu işçilerin yüzde 90’ı Kürt illerinden kalkıp Karadeniz’de fındık, Ege bölge-sinde zeytin, Malatya’da kayısı, Adana, Antalya, Mersin gibi illerde narenciye ve sebze, Antep’te fıstık toplamak zorunda. Burada yaşayan ırkçı faşistler tarafın-dan horlanıyor, dışlanıyor veya saldırıya maruz kalıyorlar. Çalışmaya gittikleri bir-çok yerde yer yer ücretlerini alamadan

tehdit edilerek memleketlerine gönde-rilmektedir. Çalışmaya gittikleri yerle-re eş ve çocuklarını beraber götürmek zorundalar. Çünkü çocuklar da onlarla yaşamak zorunda. Sağlıksız koşullarda kalan çocuklar, hastalanma ve kronik rahatsızlıklara yakalanıyorlar. Hiçbir sos-yal aktivitesi olmadan bebek ve çocuk yaşta mevsimlik işçi olup çıkıyorlar. Tek geçim kaynakları bu olan mevsimlik ta-rım işçileri koronavirüs nedeniyle bu yıl çalışmaya gidemeyecekler. Milyonlarca mevsimlik işçinin hakkını savunacak bir örgütlenmeleri yok. Aynı şartlar yine batı illerinde inşaatlarda çalışmaya gide-cek olan işçiler için de geçerlidir. Çünkü şehirlerarası yolculuk yasaklandı. Tüm valilikler, işçilerin başka şehirlere gitme-lerini ve kendi şehirlerine gelmelerini ya-saklayan kararlar aldılar.

Şimdi temel soru şu; sayıları milyon-ları bulan bu mevsimlik tarım ve inşaat işçileri işe gidemeyeceği için yaşamlarını nasıl sürdürecekler? Bu sayıya çocukları

da eklediğimizde milyonlarca emekçi aç kalacak. Çünkü bu yıl çalışamayacaklar. Siyasi iktidarın bu soruya vereceği cevap ne olacak? Bir taraftan üretimin kesin-likle aksamaması gerektiğini söyleyen bir devlet diğer taraftan açlıkla yüz yüze olan milyonlarca emekçi. Zaten fabrika-larda çalışmak zorunda kalan insanların yaşamları büyük bir risk altında. İşten atılırım korkusuyla ölümüne işe gitmek zorunda olan milyonlar. Bir taraftan da koronavirüs nedeniyle hiçbir koşulda çalışamayacak olan milyonlarca yoksul Kürt emekçisi. Diğer taraftan da devletin ‘tarım alanında üretimi artırmamız gere-kiyor. Dışa bağımlılığı azaltmamız gereki-yor. Çiftçilerimize desteği artırmaktayız’ söylemleri var olan gerçeği değiştirmi-yor.

Mevsimlik işçilerin de gelecekleri-nin güvencesi yok. Çalışmaya gittikleri her yerde bu işçilerin yaşam alanlarının sağlıklı olup olmadığından tutalım, sağlık güvencesine ve verilen ücretlerin yeterli olup olmadığına kadar denetlenmesi ve güvence altına alınması gerekiyor. İşçi-lerin kalacakları yerlere prefabrik evler, elektrik ve temiz su getirmesi zorunlulu-ğu konulmalıdır. Tarım alanlarına gerekli destekler vermeli, her yıl milyonlarca emekçinin başka şehirlere gidip çalışma zorunluluğunu ortadan kaldırmalıdır. Bu insanlar kendi topraklarını işleyerek ya-şamlarını sürdürebilirler yeter ki bu im-kan sağlansın.

Şimdi sayıları milyonları bulan mev-simlik işçilerin sesi olmak için onlarla da-yanışmayı büyütelim.

* HDP Dersim Mazgirt’e bağlı Akpazar (Peri) Beldesi Belediye Eşbaşkanı

Mevsimlik işçilerin durumu kötüydü, şimdi daha beterSERBEST KÜRSÜ Orhan Çelebi

MARDİN - Salgından kısa süre önce buğday ekiminin yapıldığı Mardin’de çiftçiler ilk ilaçlamanın ardından evleri-ne çekildi. Kızıltepe ve Derik ilçelerin-de çiftçiler, salgın nedeniyle ekinleriyle ilgilenemiyor. Fakat çiftçilerin elektrik borçlarını gerekçe yapan Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. (DEDAŞ), çiftçilere verilen destek ödemelerinden sonra besici-ler için verilen buzağı desteklerine de el koydu. Köylülerin hesaplarını bloke etti.

Derik İlçesi’ne bağlı kırsal Kuyulu Mahallesi’nde çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan Hasan Taşkıran, “Destekleme parası bankadaki hesabıma yattı. An-cak DEDAŞ’ın buna el koyduğunu öğ-rendim. Hatta mazot, tohum ve gübre desteği ile yetinmemişler, bir tane bu-

zağım vardı onun için 350 TL destekle-me ücreti yatırılmıştı, DEDAŞ buna bile el koymuş. Bu uygulamalardan artık vazgeçilmesi gerekiyor. Çiftçi kazana-mazsa borçlarını da ödeyemez. Çiftçi desteklemelerinin üzerindeki bloke kal-dırılmalı” diye konuştu.

DEDAŞ destekleme ödemelerine el koydu

RİZE - Koronavirüs (Covid-19) sal-gını nedeniyle Rize’nin geçim kaynağı çay tarımı aksıyor. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Fındıklı İlçe Örgütü, konu-ya ilişkin yazılı açıklama yayınladı.

Covid-19’un çay üreticilerini ve iş-çilerini olumsuz etkilediği kaydedilen açıklamada, “Bölgemizin başlıca gelir kaynağı olan çay tarımı ve buna bağlı sektörlere dair tam bir belirsizlik hü-küm sürmektedir. Çay hasat döneminin yaklaştığı bugünlerde emekçi halkımı-zın nasıl bir yol izleyeceği bir muamma olarak karşımızda durmaktadır” denildi.

ESP, çay üreticisinin Tarım ve Or-man Bakanlığının “Çay alım politika-sı nasıl olacak? Çay tarım işçilerinin

istihdamı nasıl sağlanacak? Pandemi dolayısıyla çay üreticilerinin ekonomik kayıpları ne şekilde karşılanacak? Üre-ticilerin bankalardan aldıkları kredilerle ilgili bir düzenleme yapılacak mı? Çay sektörünün ekonomik etkisi altında olan nakliyeciler ve küçük esnafa yö-nelik bir iyileştirme yapılacak mı” soru-larına yanıt beklediğini söyledi.

ESP’den Tarım Bakanlığına: Çay hasadı nasıl yapılacak?

Page 7: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

07Atılım GÜNCEL

“Dayanışma ezilenlerin inceliğidir” CheDünyanın her yerinde her gün yeni

ölüm haberleri geliyor. Yakın tarihte sı-nıfsal çelişkilerin bu kadar keskinleştiği bir an olmamıştı.

Egemenlerin bizlere anlattığı bireysel çözüm yollarıyla bu sorunu çözemeye-ceğimiz aşikar. Çünkü yaşanan düpedüz toplumsal bir sorundur. Toplumun ezici çoğunluğu olan emekçiler ortak bir bi-linçle hareket ederse çok daha olumlu sonuçlar alınacaktır.

İşte buradan başlayarak toplum-sal örgütlülüğü geliştirmeye yönelik en önemli araçlardan biri şu sıralar İstanbul ilçelerinde hızlıca yayılıyor: Dayanışma Ağları. Kadıköy, Beşiktaş, Üsküdar, Gazi, Nurtepe, Okmeydanı gibi yerlerde kuru-lan, Şişli, Maltepe, Ataşehir, Bahçelievler gibi yerlerde kurulma girişiminde olan ve daha bir dizi ilçede tartışılan dayanışma ağları kısa sürede ciddi mesafe kat etti.

Dayanışmaya ihtiyaç duyanlara gös-terilen hassasiyet ile ortaya çıkan daya-nışma ağları döneme uygun farklı tarzda toplumsal örgütlenmeyi güçlendiren en önemli araç. İçerisine çeşitli demokratik kurumlardan bireylerin, bağımsızların ve kısaca dayanışmak isteyen herkesin yer alacağı geniş örgütlenmeler ağı olarak kuruluyor.

Eğer sizin yaşadığınız kentte veya il-çede Dayanışma Ağı yoksa kurmak çok kolay. Kendi çevrenizde dayanışma ça-lışmalarına katılabilecek kim varsa bir whatsapp grubu kuruyorsunuz. Grubun kaç kişiden oluştuğunun önemi yok. Sonra kentte bulunan demokratik kurum vs. çağrı yapıyorsunuz. Gelenlerle sosyal medya hesapları açarak yaşam alanınıza çağrılar yapmaya başlayarak ilerliyorsu-nuz. Her insanın yapabileceği çok fazla şey var. İyi bir koordine ile hareket baş-lar. Zaten meclisler gibi yatay örgütlenme olarak ilerliyor. Yeter ki bir araya gelelim. Zaten çok kısa bir sürede sayınız hızlıca artacaktır. Çünkü bu halkın dayanışmaya ihtiyacı var. Şu ana kadar kurulan Daya-nışma Ağları böyle kuruldu ve büyümeye devam ediyor.

Kadıköy’den başlayan ancak giderek diğer emekçi semtlere yayılan dayanışma ağları, sofrasındaki bir ekmeği ikiye böl-mek isteyen ve diğer yarısına ihtiyacı olan kişileri tespit etmeye çalışıyor. Whatsapp ve sosyal medya ağlarına gelen bildirim-leri değerlendirerek harekete geçiyor. Kimisinin ekmeğe ihtiyacı oluyor, kimisi yok yere işten atılmış hukuki bir yardıma ihtiyaç duyuyor, kimisi dışarı çıkamıyor alış-veriş yapılmasını veya ev hayvanın gezdirilmesini, kimisi de çocuğunun onli-ne ders çalıştırılmasını istiyor. Çok sayıda farklı yerlerde bulunan nitelikleri bir ara-ya getiriyor dayanışma ağları.

Gezi direnişinde de güzel örnekle-ri görülen insanlığın doğasında yer alan komün tarzı yaşam kültürü de ağlarla geliştirilmeye çalışılıyor. Emekçi semt-lerde, fırınlarda ve marketlerde askıda ekmek-gıda uygulaması çalışmaları yayıl-mak isteniyor. Yani fazlası olan paylaşa-cak, ihtiyacı olan alacak. Bir semtte örne-ğin bir fırına veya markete gittiğinizde, 3 ekmek alıyorsa 4 ekmek alıp birini askıya bırakacak. İhtiyacı olan biri geldiğinde o ekmeği evine götürecek. Veya bir mar-ketten 5 paket makarna alıyorsa, 7 paket alıp 2’sini askıya bırakacak.

Toplumsal dayanışma biçimini de ge-liştirecek olan bu ağlar, örneğin Kadıköy ve Beşiktaş gibi orta halli insanların ya-şadıkları bölgelerde toplanan yardımları Gazi, Okmeydanı gibi emekçi semtlere

taşınması gibi örnekler yaşandı, bu daya-nışmanın daha da büyümesi bekleniyor.

Dayanışma ağları aynı zamanda top-lum sağlığını da korumaya çalışıyorlar. Eğitimli olan sağlık emekçileri eşliğinde bazı küçük görseller ile veya dolaşarak kendi mahallesinde duruma dair far-kındalık yaratmaya çalışıyor. Evet, kent merkezleri boş ama emekçi semtlerde insanlar mecburen sokaklarda. Bankala-rın önlerinde yığınaklar oluşuyor. Bura-larda sosyal mesafeyi korumak için şerit çalışması yapılıyor. Yine bunun yanında başta sağlık emekçilerine maske ve eldi-ven konusunda yardımcı olmak, ağların hedefleri arasında.

65 yaş üstü kişilerin market alışveriş-lerini yapmak, varsa evlerinde evcil hay-vanlarını gezdirmek, dışarıda mecburi gö-rülmesi gereken ne ise işlerde dayanışma içinde olunmaya çalışılıyor.

Okulların tatil olmasından kaynaklı çok sayıda çocuk evlerinde. Lise sınav-ları henüz ertelenmediği için derslerine evde devam ediyorlar. Ağlarda bulunan eğitimcilerle çocuklara e-ders verilmesi planlanıyor.

Uzun süreli evde kalmanın toplum-dan uzaklaştırılmanın sonucu birçok in-sanda psikolojik rahatsızlıklar görülmeye başladı. Dayanışma ağlarının içinde bulu-nan psikologlar ile ihtiyaç duyan herkese e-psikolog olanakları yaratılmak isteni-yor. Bu dönemde kadına ve çocuklara

yönelik erkek şiddetinin artacağı öngö-rüsüyle kadınlarla dayanışmak için özel çalışmalar planlanıyor.

Örgütsüz olan toplumun algıları bu kadar açık olduğu bir durumda daya-nışma ağları ile örgütlü hale getirebilme zemini oldukça güçlü. Ezilenlerin bu da-yanışmasının önünde hiçbir engel, kaygı yok. Kapitalizmin geliştirmek istediği “her koyun kendi bacağından asılır” bireycili-ğinin karşısında dayanışmayı kolektivize etmek gelecek inşasında oldukça önemli.

Yerellerin öz örgütlülüğü olarak geli-şen dayanışma ağları sadece maddi daya-nışmanın ötesine geçebilirse kendi varlık sebebine daha çok yaklaşacaktır. Çünkü yaşanan sorunumuzu bütün bu değerli maddi dayanışmalar bir nebze hafifletse de esaslı bir çözüme kavuşturmayacağı açıktır ve esasen alınmak istenen sonuç da yalnızca kaba anlamıyla “dayanışmayı” pekiştirmek değildir.

Ücretli izin, faturaların ücretsiz ol-ması, temel gıda ve sağlık maddelerinin ücretsiz olması taleplerini daha fazla yük-seltmelidir. Emekçi semtlerde bulunan atölyelerde “yaşamak için yaşam grevle-rini” örgütlemelidir. Her gün emekçileri bile bile ölüme gönderenlere, verilecek en büyük cevap “grev” olacaktır. Zorla ücretsiz izne ayrılanları döneme özgün yan yana getirerek haklarını söküp alma-ları için el ele vermelidir.

Her akşam semtlerde belli bir saatte ses çıkarma eylemleri, yapılan eşitsizlik-leri protesto etmek için belirli bir renkte bez asma, camlara talepleri yazan yazılar asma gibi eylem biçimlerini dayanışma ağları örgütleyebilir.

Unutmayalım; çocuğuna bez alama-yan, evine ekmek alamayan, kirasını-fa-turasını ödeyemeyen bir ailenin yaşadık-larını. Dün tek tek “intiharların” eşiğine gönderiliyorduk, bugün ise kol kola ölü-me gönderilmek isteniyoruz.

Bir avuç asalak son teknoloji önlem-lerle saraylarında-villalarında yaşasın diye ezici çoğunluk olan milyonlar ölme-meli! Bu “kapitalist” virüse karşı dayanış-ma ağları sarıp sarmalasın her bir yanı.

Kapitalist virüse karşı dayanışma ağlarıSERBEST KÜRSÜ Yılmaz İnci

İSTANBUL - Diyarbakır’da bulunan çok sayıda işletme, salgından kaynaklı en fazla risk altında olan sağlık çalışan-larına yönelik dayanışma adımları at-maya başladı. Aralarında Diyarbakır’ın önde gelen otellerin de aralarında ol-duğu çok sayıda işletme sağlık emekçi-lerine ücretsiz konaklama sağlıyor. Bazı tekstil firmaları ise sağlık çalışanları için giysi üretmeye başladı.

İHRAÇ EDİLEN SAĞLIK EMEKÇİLERİ SİPER ÜRETTİSES Batman Şubesi üyeleri, Böl-

ge Devlet Hastanesi’nde çalışan tüm sağlık emekçilerinin koronovirüsten korumak amacıyla 300 adet koruyucu siper üretti. Şeffaf asetat kağıdının üst tarafına insan başını koruma altına alan koruyucu siperlerin maliyeti ise 4 lirayı geçmiyor. Piyasada 17 TL’den başlayan

ve 100 liraya kadar yükselen koruyucu siperler, sağlık emekçilerine ücretsiz dağıtılacak.

Kimi konaklama sağlıyor, kimikoruyucu siperüretiyor

Page 8: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

08 GÜNCEL Atılım

Covid-19 virüsü hayatımıza girdiğin-den beri insanlar bitmeyen ve belirsiz bir yolculuk içinde sanki. Her an ölüm yanı başımızda. Hayat ve ölüm diyalektiğinde yoksa ölüm galip mi gelecek? Sanki son veda, son konuşma, son alışveriş, son işe gidiş telaşı hakim. Yine de kimse bilmiyor bu yolculuğun ne zaman ve nerede bite-ceğini. Adeta durakları belli olmayan bir yolculuk gibi.

Günlük yaşam form değiştiriyor. Bir yanda başkasının sağlığı adına duyulan kaygı, öte yanda en yakınını potansiyel hastalık tehdidi görme hali… Bir yan-da dost selamlarının gelip başucumuza konduğu, telefonlarda merhabaların eksilmediği anlar, diğer yanda zorunlu mesafelenmeler… Bir yanda çaresiz bek-leyişler, diğer yanda Albert Camus’un Veba kitabının satış rekorları kırdığı, Salgın’ın en çok izlenen filmlerin arası-na girmesi, yazılan her şeyin çare olarak görüldüğü, bitki çayı tüketiminin tavan yaptığı, bir umuttur denilerek her şey-den umar beklendiği, yine de septik ol-maktan kurtulamayan bir toplum haline geliş…

Herkes belirsizlikle yaşanan bu kabus dolu günlerin bitmesini umuyor. Öyle ki, kötüye özlem duyulur hale gelindi. Metropolün gürültüsü, insan kalabalıklı-ğı, trafiğin sıkışıklığı aranıyor şimdilerde. Yine de insani hisler ve hayatı daha an-lamlı yaşama arzusu baskın olan. Dost-larla yüz yüze sohbet etmek, anne-ba-baya, sevgiliye sarılmak, kucaklaşmak, sokaklarda dolaşmak, paylaşmak, gök-yüzünün enginliğine, denizin maviliğine, yıldızların sonsuzluğuna bakıp dalmak... Her şeyi daha da anlamlandırarak yaşa-mak özlemi… Nazım’ın “Yaşamak şakaya

gelmez/büyük bir ciddiyetle yaşayacak-sın” dizelerinin yeniden hatırlanıyor ol-ması bundan olsa gerek.

Ne var ki, insani olan yalnızca bunla-rı duyumsamak değildir. Tüm ağırlığına rağmen gerçeğe korkusuzca bakmak, ona sırtını dönmemektir. “İnsanlığın acı-larına sırt çevirmek ve yalnız kendi pos-tuna özen göstermek” tam da bu zaman-da bizi insanlıktan çıkarmak için yeterli. Korkuların içimizde büyüdüğü bugünler-de susup geri çekilmemek, verili olana itiraz etmek, bireysel olanın teşvik edil-diği yerde hayata çoğul bakmak ve illa ki bu amansız şartlarda dahi sömürüye karşı çıkmak… İnsanlığın en çok sınandı-ğı bir dönemdeyiz işte! Eğer milyonlarca işçi kâr uğruna adeta ölüme sürülüyorsa, günlük olarak erkek şiddetiyle ölen kadın sayısı virüsle yaşanan ölüm rakamlarıyla yarışıyorsa, demir parmaklıkların ardı ölüm kamplarına dönüştürülmek isteni-yorsa ve bunlar sessizlikle geçiştiriliyor-sa, virüs sonucu biyolojik olarak ölmesek de insanlığımız çoktan ölmüş demektir. Ne de olsa hayatını açlık ve ölüm korku-su içinde yaşayanlar kendi darağaçları-nın gölgesinde olduklarını fark etmezler.

Her gün belli saatte yayınlanan ölüm ve vaka sayısı gün geçtikçe kanıksanır hale geliyor. Ölümlerin sorumlusu ka-pitalist sömürü sistemi değil de virüs olarak gösteriliyor. Gerçeğin üstünü sis perdesi örtüyor. Sınıf savaşımı yerini görünmeyen, hayalet bir virüsle savaşa bırakıyor. Korkak, edilgen, güvensiz, ge-leceği olmayan, gelecek istemeyen bir insan topluluğu yaratılmak isteniyor. İçi-mizi ürperten rakamlar her gün büyüyor, büyüdükçe ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgiyi daha da görünür kılıyor.

Covid-19 günlerinde yağmur gibi rakamlar yağıyor üzerimize. Karanlıktan çıkıp gelen davetsiz misafir gibi kapımızı çalıyor rakamlar. İster al içeri ister alma yine de gelip oturuyor başköşeye. Duy-mamak, anlamamak, görmemek çare değil. Evrenin ve yaşamın yasaları oldu-ğunu hatırlatırcasına geliyorlar. Doğaya yabancılaşmanın sonucunu gösterirken yaşamın vazgeçilmezliğini de hatırlatı-yorlar.

Öylece sunulan rakamlara bakmaya alıştırılıyor insanlar. Ölüm ve vaka sa-yılarına merakla bakan gözler, çalışmak zorunda bırakılan işçi sayısını görmüyor. Online alışveriş sitelerinde son limitleri-ne kadar alışveriş yapanlar, işten atılan-ların sayısını bilmiyor. Faturalarını öde-yebilenler açlık ve yoksulluk sınırında yaşayanların oranını duymuyor.

Rakamlar yağıyor beynimize. Co-vid-19 günlerinde artan kadın cinayetle-rini vermiyor haber bültenleri. Yaşamak

istiyorum diye çığlık atan kadınların sesi korona curcunası arasında yitip gidiyor. Kadın cinayetleri toplumun üstüne çö-ken bir karanlık oluyor.

Rakamlar yağıyor beynimize. Dünya-da bir buçuk milyona yakın insana virü-sün bulaştığı ve ölüm oranlarının artığı söylenirken, borsanın nasıl değer kay-bettiğinin altına kalın çizgiler çiziliyor. İnsanlar ölüleri sayarken, sermaye sınıfı paralarını sayıyor. Rakamlar büyüdükçe değerler büyümüyor, aksine büyüyen bu rakamlar insanlık değerlerinin nasıl kü-çültüldüğünü gösteriyor.

Eşitsiz bir savaşın içindeyiz. Tıpkı barbarlık dünyasına ait savaşlar gibi bu savaş da eşit ve adil değil. Titanic filmi senaryosu tekerrür ediyor sanki. Zengin-ler filikalara binmiş kaçıyor, yoksullar ise romantik bir müzik eşliğinde kendilerini bekleyen sona doğru gidiyor. Virüsle savaş değil yaşanılan, yüz yıllardır süre-gelen, ezilenle ezenin olduğu bildiğimiz sınıf savaşı. Kuralları da sonuçları da bu savaşın yasaları belirleyecek yine.

Hayata yüklediğimiz anlamları değiş-tirme, rakamlara yüklediğimiz anlamları yenileme zamanı. Sevgi, dostluk, öz-gürlük, kardeşlik, eşitlik gibi kavramları gerçek içeriklerine kavuşturmalıyız artık. Ölümcül olan virüs değil, onu yaratan kapitalizmdir. Şimdi bunu göstermenin, haykırmanın, korkuları, yılgınlıkları, tes-limiyetleri bırakıp umudu kuşanmanın zamanı. Yeni bir dünyanın, yeni bir ya-şamın adı olan sosyalizmi bir sokaktan bir sokağa, bir mahalleden diğerine, bir ülkeden bir ülkeye taşımanın zamanı…

* Foto: Fransa’da hastane camından sarkıtılan bir pankart. “Onlar paraları, biz ölüleri sayıyoruz!”

Hayat ve rakamlarKIVILCIM Evrim Kızılırmak

İSTANBUL - Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF), İGDAŞ’ın kesinti yapmasını protes-to etti ve salgın dönemi boyunca faturaları ödememe çağrısı yaptı. Eyüp’teki İGDAŞ Genel Müdürlü-ğü önünde 8 Nisan’da eylem yapan SGDF üyeleri, “Salgın boyunca fa-turaları ödemiyoruz” yazılı pankart açtı. Açıklama yapan SGDF Eşbaşka-nı Deniz Bahçeci, zaten zorda olan, açlık yoksulluk ve sefaletle boğuşan emekçilerin yaşamının koronavirüs salgını nedeniyle biraz daha zorlaştı-ğını söyledi.

AKP’nin bir yandan “Evde kal”, “Hayat eve sığar” çağrıları yaptığı-

nı ama diğer taraftan milyonlarca emekçinin çalışma zorunda oldu-ğunu kaydeden Bahçeci, “Şirketle-re fonlar ayrılıyor ama emekçilere fon yok. İstanbul’da sadece her gün 4 milyon insan işe gitmek zorun-da” dedi. Salgın boyunca faturaları ödemeyeceklerini belirtti ve ekledi: “Çünkü devlet, iktidar, halkın sağlı-ğını gözeten politikalar üretmiyor. Salgın boyunca faturaları ödeme-yeceğiz. Bu salgının faturasını halka ödetemezsiniz.”

İGDAŞ’ın güvenlik görevlilerinin açıklamayı engellemesi boşa çıkarıl-dı. Sosyalist gençler eylemlerini ta-mamladıktan sonra alandan ayrıldı.

SGDF’den İGDAŞ önünde eylem: Faturaları ödemiyoruz

Page 9: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

09Atılım EMEK

İSMİNAZ TEMEL [ETHA]İSTANBUL - Enerji Piyasası Düzen-

leme Kurumu, koronavirüs salgını nede-niyle elektrik ve doğalgaz sayaçlarının okunamadığı yerleşim bölgelerinde fa-turalandırma işleminin son iki yılın orta-lamasına bakılarak yapılmasını kararlaş-tırdı.

Bu kapsamda, sayaçları okunamayan tüketiciler için mevsimsellik de dikkate alınarak, tüketicinin son 2 yılın ilgili ayı-na ait tüketim ortalamalarının üzerinden veya tüketicinin geçmiş tüketimi olma-ması durumunda kendi beyanına göre kıyasen faturalandırma yapılacak.

Sayaçları okunamayan tüketicilere kı-yasen oluşturulan faturalar posta, kargo, SMS veya e-posta yoluyla ulaştırılacak.

Bu faturanın, sayacın okunamama-sı nedeniyle geçmiş tüketim ortalama-ları dikkate alınarak kıyasen yapıldığı ve sayacın okunduğunda ilgili mevzuat çerçevesinde gerçek tüketim miktarları üzerinden düzeltme yapılacağına yönelik bilgilendirme de yapılacak.

Faaliyeti durdurulan işletmelerin sa-yaç okumaları ertelenecek.

KESKİN: İŞÇİLERİN VE HALKLARIN YARARINA BİR KARAR DEĞİLDİSK/Enerji-Sen Genel Başkanı Sü-

leyman Keskin, öncelikle konuyla ilgili yapılan haberlere tepki göstererek “Bu, fatura gelmeyecek anlamına gelmiyor” dedi. ETHA’ya konuşan Keskin, EP-DK’nın internet sitesini kontrol ettiklerini ve böyle bir karar görmediklerine dikkat çekti.

Yapılan haberlerden “Faturalar okunmayacak, ücretsiz olacak” gibi bir algının ortaya çıktığını kaydeden Kes-kin, “Salgının yayılmasını engellemek ve

sosyal izolasyonun en iyi şekilde sağlan-ması” iddiasının gerçeği yansıtmadığını söyledi.

EPDK’nın açıklamasındaki “Kıyasen Fatura Düzenlemesi sadece karantinaya alınan ve idari kararlarla sayaç okumala-rının durdurulduğu yerleşim yerleri ile sa-yaç okuma yapan çalışanların sosyal me-safelerini koruyamayacağı durumlar için geçerli olacak ve yalnız bu durumlar için kıyasen fatura yöntemi izlenecektir” kıs-mına dikkat çeken Keskin, sayaç okuma işçilerinin yine kapı kapı dolaşarak sayaç okuyacağını söyledi.

Keskin, şunları söyledi: “Enerji iş ko-lunda sermayenin can damarı sayaç okuma işçileridir. Çünkü sermaye kendi-sini buradan idame ettiriyor ve buradan büyük kâr elde ediyor. Burada Türkiye halkının ya da sayaç okuma işçilerinin sağlığı için alınmış bir karar söz konusu değil. Sermayenin çıkarlarını koruyan bir karardır. İşçiler yine kapı kapı gezip sayaç okuyacak. İşçiler okuma için gittiklerinde diyelim ki kapı açılmadı, o zaman kıyas yolu ile fatura kesecek ve SMS, e-posta

ya da başka bir yolla faturalar yine abo-nelere gönderilecek. Faturaları da devlet ödemeyecek, yine halkın kendisi ödeye-cek. Yani bu karar, ne işçinin sağlığı ne de halkın yararına bir karar.”

“Yapılması gereken su, gaz ve elekt-riğin devlet tarafından karşılanmasıdır ve tabi ki sayaç işçilerinin de ücretli ola-rak izne çıkarılmasıdır” diyen Keskin, üc-retli izin kullandırılması durumunda da işçilerin maaşlarından herhangi bir isim altında kesinti yapılmaması gerektiğini belirtti.

Keskin, sahadan çekilen işçilere test yapılması gerektiğine de dikkat çekerek, “İşçilere test yapılarak izine gönderilme-leri gerekiyor çünkü virüs kapmış olma-ları durumunda aileleri de risk altında olacak” dedi.

‘İSKİ VE İGDAŞ İŞÇİLERİ İÇİN GÖRÜŞMELER SONUÇ VERDİ’Bu arada Keskin, İGDAŞ ve İSKİ işçi-

lerinin çalışma koşullarının düzenlenmesi ve gerekli koruyucu ekipmanların sağ-lanması talebiyle verdikleri mücadele ve

yapılan görüşmelerden sonuç aldıklarını aktardı.

Keskin, “Yaptığımız görüşmeler so-nucunda İSKİ işçilerine gerekli koruyucu malzemeler verildi, arkadaşlarımız hafta-da 3 gün sahada olacak ve kıyas fatura kesecekler. Eksik kalan malzemeler ise bu hafta sonuna kadar temin edilecek. Bölgelere özel sorunlar var, onlara ilişkin görüşmelerimiz de sürüyor” dedi.

İGDAŞ işçilerinin de bu taleple iş bı-raktığını hatırlatan Keskin, İGDAŞ Baş Genel Müdürlüğü ile görüşme yaptıkla-rını, işçilerin güvenliğinin sağlanması için önlemler alınacağı yönünde anlaşma ya-pıldığını söyledi. Keskin, bu konuda adım atıldığını da sözlerine ekledi.

Enerji-Sen Başkanı Keskin: İşçiler yine çalışacak, halk yine fatura ödeyecek ↘ EPDK tarafından alındığı belirtilen bir karar ile üç ay boyunca kıyas fatura uygulamasına geçildi. Enerji-Sen Genel Başkanı Sü-

leyman Keskin “Bu karar, işçilerin de Türkiye halklarının da yararına değil. İşçiler yine kapı kapı gezip fatura kesecek. Halk yine fatura ödeyecek. Yapılması gereken, işçilere ücretli izin verilmesi, faturaların devlet tarafından ödenmesidir” dedi.

ÖdemiyoruzHareketi: Fatura ve taksitleri ödemiyoruz

HABER MERKEZİ - Halka “evde kal” çağrısı yapan iktidar, işten çıkar-maların da yoğun yaşandığı dönem-de, elektrik, su ve doğalgaz faturaları başta olmak üzere genel giderlerin karşılanması konusunda herhangi bir yardım paketi sunmadı.

İşsiz kalan binlerce kişi, kendileri-ne yardım edilmemesine tepki gös-terirken “Ödemiyoruz Hareketi” adı altında bir araya geldi. Sosyal med-yada bir video paylaşan Ödemiyoruz Hareketi, “Koronavirüsün bedelini kim ödeyecek, biz ödemiyoruz” dedi.

“Ödemiyoruz Hareketi” herkese, borçların ve faturaların ödenmemesi yönünde çağrı yaptı.

ANKARA - Koronavirüs salgını nedeniyle tatil edi-len okullarda çalışan ücretli öğretmenlere, taahhütna-me imzalatıldı. Uygulamaya tepki gösteren Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, ücretli öğret-menlerin borçlandırıldığını söyledi.

Milli Eğitim Bakanı (MEB) Ziya Selçuk, koronavirüs salgını nedeniyle uzaktan eğitime geçilmesi ardından ücretli öğretmenlerin yaşadığı mağduriyetin gideril-mesi için, ücretlerinin ödeneceğini açıklamıştı. Yapılan düzenlemeye rağmen öğretmenler okullara çağrılarak, telafi eğitimi ve uzaktan eğitim görevini herhangi bir ücret almadan yerine getireceğine dair taahhütname imzalatıldı.

Taahhütname imzalatılmasının kabul edilemez ol-duğunu söyleyen Eğitim-Sen Genel Başkanı Feray Ay-tekin Aydoğan, eğitim emekçilerine yönelik dayatma-ları kabul etmediklerini söyledi.

Ücretli ve usta öğretici eğitim emekçilerinin asgari ücretin altında bir maaşla çalıştırıldığına dikkati çeken Aydoğan, şunları söyledi: “Var olan mevzuata göre te-lafi eğitimin yapılması zorunlu, bu okullar açıldığında yapılacak. Eğer arkadaşlarımıza o süreçte görev verilir-se, girdikleri eğitimlerden ücret alamayacaklar. Görev-lendirmezlerse, bu dönem ödenen ücreti geri ödeye-cekler. Kabul edilemez bir durum. Ücretli öğretmenler borçlandırılıyor. Bu kadar mağduriyet yaratan bir süre-

ci kabul etmiyoruz. Arkadaşlarımızın bu mağduriyeti-nin giderilmesi için her türlü çabayı göstereceğiz.”

Kararname yetmedi: Öğretmenlere taahhütname imzalatılıyor

Page 10: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

10 KADIN Atılım

Covid-19 salgını tüm dünyada hız-la yayılırken, kapitalist sistem, salgını durdurmanın sorumluluğunu da sis-temi ayakta tutmanın yükünü de işçi-lerin, emekçilerin ve kadınların sırtına yüklemiş durumda. Bilim insanlarının açıklamalarına göre salgını durdurma-ya yarayacak aşı ve hastaları ölümden kurtaracak tedavi, en iyi ihtimalle bir yıl gibi bir sürede bulunacak. Burjuva hü-kümetlerin eli kolu bağlanmış durum-da. Bir taraftan salgının yayılma hızını düşürecek şeyin herkesin karantinada olması yani evde kalması olduğu gerçe-ği, diğer tarafta ise kapitalist sistemin ayakta kalması için üretimin devam et-mesi ‘gerçeği’.

AKP; medya, polis, sanat ve siyaset aracılığı ile sürekli evde kalma çağrısı yaparken diğer taraftan da toplumda yo-ğun bir “sokağa çıkma yasağı ilan edilsin” beklentisi var. Bu iki çağrı ve talep bir-biriyle çelişki halinde. AKP, salgının ya-yılma hızının düşürülmesi için üretimin dışında kalanların evde kalmasını istiyor. Her türlü riske rağmen üretimin devam etmesini ise işçi ve emekçilerin ölmesin-den daha önemli görüyor.

Evde kalanlar ‘sorumlu-makbul va-tandaş’ kabul edilirken çalışmak zorunda olanlar yani evde kalamayanlar ise sal-gını önemsemeyen, ölümle dalga geçen ‘sorumsuz vatandaş’ ilan ediliyor. Çalışır-ken virüs kapan işçi ve emekçiler hasıral-tı ediliyor, evde kalan erkeğin şiddetini yaşayan kadınların ise adı bile anılmıyor.

İşçi sınıfını ve kadınları bu salgından koruyacak olan şey, ne sadece evde kal-mak ne de sokağa çıkma yasağını uygu-lamak. AKP, eğer işçileri, emekçileri ve

kadınları evde güvenli bir şekilde tutmak ve gerçekten salgının yayılma hızını dü-şürmek istiyorsa, buna uygun tedbirler almak zorundadır. İnsanlar, açlık ve iş-sizlikle yüz yüze kalmadığı durumda tabi ki evde kalır. Bunun için ne özel kamu spotlarına gerek kalır ne de sokağa çık-ma yasağı beklentilerine. İşten atmaların yasaklanması, sağlık ve gıda sektörü dı-şında herkesin ücretli izinli olması, kira ve fatura ödemelerinin salgın boyunca devlet tarafından ödenmesi, işsizlere iş-sizlik maaşı bağlanması ve ev emekçisi kadınlara ücret ödenmesi bunun başlıca koşullarıdır. Bu koşulların sağlanmadığı durumda sokağa çıkma yasağı ilan edil-mesi, işçi ve emekçilerin açlığa mahkum edilmesi demektir. Milyonlarca emekçi ve günlük veya haftalık yevmiye ile ha-yatını devam ettirebiliyor. Bu insanların açlık ve fatura-kira-mutfak masrafı gibi ihtiyaçları gözetilmeden alınacak sokağa

çıkma yasağının nasıl bir çözümü olacak? Bu olsa olsa doğrudan virüs sebebiyle değil açlıkla ölüme mahkum etmek olur. Salgından hemen önce “Açım” diyerek intihar eden işçi ve emekçiler hala ha-fızalarımızda taptaze dururken, salgının yoksulluk, açlık ve işsizlik sorununu or-tadan kaldırdığını söyleyebilir miyiz? Bu haliyle sokağa çıkma yasağı, zaten evde kalabilenler dışında kimin sorununu çö-zecek?

Ya da salgın nedeniyle eskisinden daha tehlikeli hale gelen ve virüs kadar hızlı yaşam hakkımızı elimizden alan er-kek şiddeti karşısında evdeki kadını na-sıl koruyacak, sokağa çıkma yasağı ilan edilmesi? Daha şimdiden, katledilen ka-dınların ardından söylenen “Bana virüs bulaştırdı” sözü yeni bir şiddet bahanesi olarak kayıtlara geçti bile. Kadınlar için evdeki erkek şiddeti bu kadar hayati ve tehlikeli iken sokağa çıkma yasağı ilan

edildiğinde kadınlar nereye gidecek? Karakollar başvuru almazken, savcılar suç duyurusu başvurularına bakmazken, koruma kararları ertelenirken, sığınma evleri doluluk nedeniyle başvuru kabul etmezken şiddet anında kadınlar ne ya-pacak? Açıklanan veriler, evin kadınlar için hiç de güvenli olmadığı gerçeğini or-taya koyuyor. Mart ayında 25 kadın kat-ledildi, 46 kadın erkek şiddetine maruz kaldı, 83 kadın seks işçiliğine zorlandı ve 23 çocuk cinsel istismara uğradı. Dev-letin resmi yayın organı AA bile, kadına yönelik şiddetin %38 arttığı haberleri geçiyor.

Sözün özü; gerçek önlemler alınma-dığı sürece sokağa çıkma yasağı, kadın-ları şiddetten korumayacağı gibi daha da artırıcı bir etken olacaktır.

Zorunlu sektörler dışında üretimin durdurulduğu, tüm çalışanların ücretli izinli sayıldığı, açlık ve kira derdine dü-şülmediği, evde kadını erkek şiddetin-den koruyacak önlemlerin alındığı her koşulda işçiler, emekçiler ve kadınlar za-ten evde olacaktır. Bunun için yapılması gereken sokağa çıkma yasağı ilan etmek değildir. Devletin, sosyal devlet olarak kapitalist üretimi değil halk için üretimi esas almasıdır. Bunun olmadığı koşullar-da uygulanacak sokağa çıkma yasağı ya-ratılan toplumsal eşitsizliği, adaletsizliği, açlığı, yoksulluğu ve erkek şiddetini daha da büyütecektir.

Sokağa çıkma yasağı çağrısı yapmak yerine üretimden gelen gücümüzü kulla-narak yaşam grevini örgütlemek ve evde kalmamanın bir tercih değil bu sistemin bize dayattığı zorunluluk olduğunu an-latmak gerekiyor.

Sokağa çıkma yasağı neyin çözümü?ÖZGÜR KADIN Nehir Doğan

İSTANBUL - Şarkıcı Seren Serengil ve erkek arka-daşı, yanında çalıştırdığı Özbekistan uyruklu Gülnoza Mamotova’yı darp ederek ormana bıraktı. Mamotova, Serengil’in avukatı tarafından da tehdit edildi. Aldığı darp raporuyla 29 Mart akşamı gittiği Paşabahçe Polis Merkezinde şikayette bulunmak istediğini, biri kadın 3 polisin, ‘Seren için şikayete gelecek kişi geldi’ diye-rek güldükleri ve ‘Şikayet için yabancı uyrukluların 5

bin lira yatırması gerektiği’ yönünde beyanda bulun-duğunu söyledi. Mamotova, Serengil’in avukatından ve polislerden de şikayetçi oldu, İstanbul 1. Aile Mah-kemesi’ne koruma kararı verilmesi talebinde bulundu.

Suç duyurusu dilekçesiyle birlikte, Mamotova’nın aldığı darp raporu ile aldığı darba ilişkin, yolunmuş saç görüntüsünün olduğu fotoğraflar da savcılığa sunuldu.

‘ÇALIŞSAK SALGIN VAR ÇALIŞMAZSAK AÇIZ’İmece Ev İşçileri Sendikası, açıklama yayımlayarak

davanın takipçisi olacaklarını belirtti.“Bu salgından kimler onurlu çıkacak?” başlığıyla

yayımlanan açıklamada, evde kal çağrılarının işçiler için bir şey ifade etmediğinin altı çizildi. “Evde kalmak özellikle kayıt dışı çalışanlar için ekmeğe muhtaç ol-mak anlamına geliyor. Bununla ilgili hiçbir açıklama yok. Biz işçiler, emekçiler nasıl evde kalabiliriz? Bir

gün işe gitmese aç kalan insanlar var” denilen açıkla-mada ev işçilerinin bu süreci en ağır yaşayan meslek gruplarından olduğu belirtildi.

Ev işçilerinin ücretli izne çıkma gibi bir imkanlarının da olmadığının belirtildiği açıklama şöyle devam etti:

“Kıt kanaat geçinen, günü birlik çalışan biz ev işçi-leri bugünlerde işsiz kaldık. Toplu taşımayla geliyorsu-nuz, virüs bulaştırırsınız diye işverenler artık ev işçisi çalıştırmıyor. Nadiren çalışan arkadaşlarımız da çok zor şartlarda çalışıyor. Çalışsak salgın var; çalışmasak açız. Çalışanlar da salgın tehlikesi ile burun buruna işe gidip geliyor. Ücretli izne ayrılma gibi bir şansımız yok. Bizler, sadece iş yasalarından doğan haklarımızı isti-yoruz.”

Açıklamada “Biz İmece Ev İşçileri Sendikası olarak, Seren Serengil ve Mustafa Tohma’nın hukuksal olarak peşini bırakmayacağız. Bu davanın takipçisiyiz. Göç-men ev işçileri yalnız değildir!” denildi.

‘Gülnoza Mamotova yalnız değildir’

Page 11: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

HABER MERKEZİ - DİSK Kadın Ko-misyonu, KESK Kadın Meclisi, TMMOB Kadın ve TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu, salgınla mücadele kapsa-mında kadınların hakları ve sağlıkları konusunda yaşanan gelişmelere ilişkin 6 Nisan’da açıklama yaptı.

Salgınla mücadelenin fiziksel mesafe-lenme ile “evde kalarak” önlenebileceği belirtilen açıklamada, “Ne var ki, temel sağlık hakkı çerçevesinde, izole olarak kalabilmek, bir sınıfsal sorun olduğu ka-dar cinsiyet eşitsizliği sorunudur. Evde kalmak, biz kadınlar için tüm bakım yü-künün kadınların omzuna yıkılması, hane içi emeğin görünmez kılındığı geleneksel toplumsal cinsiyet rollerini kabullenmek anlamına gelmemelidir” uyarısı yapıldı.

Salgın sürecinde örgütlenmesi gerek-li zorunlu hizmet ve üretim koşullarında oluşan sorunların da “cinsiyetli olarak” somutlaştığının görüldüğünü dikkat çe-kilen açıklamada, şu öneriler sıralandı:

1. Ağırlıklı olarak güvencesiz koşul-larda çalışan kadınların salgın süresin-ce ücretsiz izne zorlanma yahut işten çıkarılma tehdidi gibi sorunları daha da artmaktadır. Her şeyden önce, virüsün bulaşmasını engellemek ve salgının ya-yılma hızını düşürmek amacıyla temel ve zorunlu hizmetler ve üretimler haricinde üretim durdurulmalıdır. İster kamu kuru-munda ister özel sektörde çalışan tüm kadınlara iş güvencesi verilmelidir.

2. Ekonomik kriz ve sağlık krizi ne-deniyle işten çıkarılmak, ücretsiz izne zorlanmak gibi bedeller ödemek istemi-yoruz. İster kamu kurumunda ister özel sektörde çalışan tüm kadınlara iş ve gelir güvencesi verilmelidir.

3. Kadın sağlık çalışanlarının taleple-ri karşılanmalı, süt izninde olan kadınlar ücretli idari izinli sayılmalı, olağan dışı dönemde alınan izinlerin yıllık izinden sayılması uygulamasına son verilmeli, kamu ve özel taşeron şirketlerinde çalı-şan tüm sağlık çalışanları aynı haklardan yararlanmalıdır.

4. Ev içindeki yüklerin kadınların üze-rine yıkılmasına ve artan cinsiyet eşit-sizliğine karşı çıkıyor; sadece pandemi koşullarında değil olağan dönemlerde de ev işlerinin zaman ve emek açısından erkeklerle eşit paylaşımını savunuyo-ruz. Kamu-özel ayrımı olmaksızın, zo-runlu hizmet ve üretim alanında çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmeli; çocuklarını yalnız büyüten ebeveynlere salgın süresince ücretli izin hakkı tanınmalı ve/ya uygun

koşullar yaratılabiliyorsa evden çalışma biçimleri formüle edilmelidir.

5. “Evde kalmak” ev içi şiddeti ve istismarları arttırmaktadır. Evlerin, ka-dınlar için hiçbir zaman “mutlak güven-li” yerler olmadıklarını, aksine Birleşmiş Milletler raporlarında da belirtildiği gibi “kadınlar için en tehlikeli yerler” olduk-larını biliyoruz. Şiddet başvuru hatları et-kin olarak kullanılabilir olmalı; kadına yö-nelik şiddet için özel hatlar oluşturulmalı, online başvuru olanakları yaratılmalı, pandemi nedeniyle evde kapalı ortamda şiddet gören kadının bildirimde bulun-masının olanaksız olabileceği koşullar göz önünde bulundurularak üçüncü kişi-lerin şikayet duyuruları değerlendirmeye alınmalıdır. Bu süreçte, sığınma evleri artırılmalı, yeni sığınma evleri oluşturula-na kadar kamuya ait konukevleri, lojman

vb. tesisler ile özel sektöre ait konakla-ma alanları şiddete uğrayan kadınlar için sığınma evi olarak kullanıma açılmalıdır. Şiddet uygulayan erkeği evden uzaklaş-tırma uygulaması devam etmelidir.

6. Sağlık için evde kalmak adaleti engellememelidir. Cinsel istismarcıların affı, infaz yasasındaki değişiklik kapsa-mından çıkarılmalıdır. 6284 sayılı etkili bir biçimde uygulanmalı ve kadına yö-nelik artan şiddete karşı acil eylem planı oluşturularak hayata geçirilmelidir.

7. Kadınların sağlık hizmetlerine eri-şimde yaşadığı sorunlar bu süreçte art-mıştır. Kadın sağlığına ilişkin sorunların çözümü yanı sıra aile planlaması, gebe izlemi, doğum öncesi ve sonrası bakım ve izlem, ana-çocuk sağlığı hizmetleri, kronik hastalıkların izlemi, menapoz dö-nemi sağlık sorunları gibi temel hizmet-lerin sürdürülmesi gerekmektedir. Kürtaj hakkının suistimale uğramaması için ge-reken önlemler alınmalıdır. Kürtaj olmak isteyen kadınlar düşük hapları için reçete alabilmeli, yapılacak geç dönem kürtajlar acil bakıma dahil edilmelidir. Kadınların, sağlık hizmetlerine ve adli hizmetlere erişimleri önündeki tüm engeller kaldı-rılmalı, bu çerçevede ilgili kurumsal ve hukuki düzenlemeler yapılmalıdır. Pan-demiye dair geliştirilen politikaların aci-len toplumsal cinsiyet eşitliği gözetilerek yeniden ele alınmalıdır. Bu sürecin ne kadar devam edeceği belirsizken, bula-şımı azaltmak üzere başvurulan yolların cinsiyetçi ve eşitsiz biçimde ifa edilmesi-ne karşıyız. Ekonomik krize eklemlenen salgın krizinin daha da arttırdığı kadına yönelik her türlü şiddete karşı kadın da-yanışması yaşatır.”

11Atılım KADIN

İSTANBUL - Kadın Savunma Ağı üyeleri, Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar İstan-bul İl Müdürlüğü önünde açıklama yaptı. Açıklamada “Sokağa çıkıp haykırmaktan başka yolumuz yok. Çünkü ülkemizde ilk korona vakasının açıklanmasının üze-rinden 1 ay geçtiği halde devlet halkın sorunlarını çözecek gerçek önlemleri hala almıyor” sözleriyle bakanlık protesto edildi.

‘Bedenimize ve emeğimize yönelik yeni sömürü biçimine asla rıza göstermiyoruz’

ANKARA - Halkların Demokratik Partisi Kadın Meclisi Sözcüsü ve Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, partisinin sosyal medya hesapları üzerinden yaptığı açıklamada gün-deme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Salgına karşı evde kalmanın ve fiziki mesafe-nin önemli olduğunu herkesin dile getirdiğini ancak diğer taraftan kadınların erkek şidde-tinden korunması mekanizmalarının geliştiril-mesi gerektiğini dile getirdi.

Kadınlara da çağrı yapan Başaran, “Evet, iktidar, kadına yönelik şiddet meselesini gün-deme almadı ama biz kadınlar güçlüyüz. Ev-

lere kapatılmış olsak bile kadın dayanışmasını yürütecek mekanizmalar kurabiliriz. Biz şimdi Kadın Meclisi ve diğer kadın kurumlarıyla be-raber sosyal medya grupları ile oluşturduğu-muz kadın dayanışma ağları aracılığıyla kadın cinayetleriyle mücadele etmek için çalışma-larımızı sürdürüyoruz. Hiçbir kadın yalnız de-ğildir. Bütün kadınlar dayanışma içinde, birbi-rinin gözü kulağı olmalıdır. Yan komşusuna, aynı binadaki kadın arkadaşlarına yönelik şid-dete karşı beraber korunma ve öz savunma mekanizmasını hep beraber kurabileceğimizi düşünüyoruz” dedi.

↘ Koronavirüs salgını ile mücadele kapsamında “evde kal” çağrılarının ardından kadına yönelik şiddet ve kadın emeğinin sömürüsü-nün arttığına dikkat çeken DİSK Kadın Komisyoun, KESK Kadın Meclisi, TMMOB Kadın ve TTB Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı Kolu “Pandemi sürecinde kadınlara yönelik oluşan yeni sömürü biçimine asla rıza göstermeyeceğiz” dedi.

Başaran: Kendi mekanizmalarımızı kurabiliriz

Page 12: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

İZMİR - Koranavirüs salgınına karşı tedbir amacıyla her gün “evde kal” çağrısı yapan iktidar, sendikaların ve emekçilerin ücretli izin taleplerine ise kulağını tıkıyor. Hükümetten aldıkları cesaretle bu duru-mu fırsata çeviren patronlar ise işçilere açlık ya da ölüm dayatıyor.

İzmir’in Çiğli İlçesi’nde bulunan Orga-nize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) çok sayıda işçi koronavirüse yakalandı. Nemal Dö-küm Fabrikası’nda bir işçi virüsten haya-tını kaybederken; Akar Tekstil de ise 3 Nisan’dan bu yana vaka sayısı dörde çıktı.

PATRON: YA ÇALIŞIRSINIZ YA DE-FOLURSUNUZ

Akar Tekstil patronu Hüseyin Akar, 3 günde koronavirüse yakalanan işçi sayısının 20’ye yükseldiği fabrikada “ya çalışırsınız ya da defolur gidersiniz” diye dayatmada bulunuyor.

ETHA’ya konuşan Deriteks Sendi-kası’na üye işçi, 3 Nisan günü, bir işçide koronavirüs testinin pozitif çıktığını ve hastanede yattığını öğrendiklerini söy-ledi. Güvenlik gereği adını vermediğimiz işçi şöyle konuştu: “Önce yalanlandı. 200 kişilik bir grup çekimser kaldık. Cumartesi sabahı işbaşı yapmadık. Esnek çalışma is-tedik. Fabrika sahibi geldi ve olayı doğru-ladı. Ama Sağlık Bakanlığından bir kurul gelmiş, fabrikayı teftiş etmiş. Yalnız biz bu ekipleri görmedik” dedi.

Fabrika sahibinin “ya çalışırsınız ya defolursunuz” dediğini aktaran işçi, sen-dikalı oldukları için haklarını bildiklerini ve ona göre tutum aldıklarını kaydetti. İşçi, “Patron bizi kovdu ama ücret verecek mi, tazminat ödeyecek mi bunları öğrenmek için sendika yetkililerini fabrikanın bah-çesinde bekledik. Bu sırada Hayrettin

Akar’ın şoförü ve yanındaki dört adam ellerinde sopalarla bize saldırdı. Kadın ar-kadaşlar darp edildi” diye konuştu.

POLİSTEN İŞÇİLERE: BİRAZ DA PATRONU DÜŞÜNÜNSaldırının ardından polisleri aradıkları-

nı ancak polislerin “Siz de biraz patronu düşünün, yanlış yapıyorsunuz” diyerek patrondan yana tutum aldığını ifade eden işçi, patronla görüşen sendika yetkililerin birer buçuk metrelik sosyal mesafeyi ko-ruyarak kendilerine bahçede açıklama yapmak istediğini ancak polislerin salgını bahane ederek engel olduğunu kaydetti.

‘BİR YANDAN ÖLÜMLE BİR YANDAN İŞSİZLİKLE UĞRAŞIYORUZ’İşçi, dayanışma çağrısı yaptı ve şöyle

devam etti: “6 Nisan’da fabrikaya geldik, bize iş başı yaptırmadılar. Savunmamı-zı istediler, işten çıkarmayı düşünüyor-lar. Bugün fabrikada vaka sayısı dörde

katlandı. Cuma bir kişide çıkmıştı, sayı 20’lere çıktı, giderek artıyor. Hastane-lerden ‘artık yetişemiyoruz’ diye haber gelince, Sağlık Bakanlığı fabrikaya sağlık ekibi yolladı, işçiler fabrikada teste alın-sın diye. Bir yandan salgınla ölümle uğra-şıyoruz bir yandan da fabrikanın bizi işten atmasına karşı direniyoruz.”

ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİNDE VAKALAR ARTIYORÖte yandan yine Çiğli Organize Sana-

yi Bölgesi’ndeki Türk Metal-İş’in örgütlü olduğu Nemak döküm fabrikasında Ali Kurtuluş, yakalandığı koronavirüs nede-niyle hayatını kaybetti. İşçiler bir başka arkadaşlarının da yoğun bakımda olduğu bilgisini verdi.

ÇEPNİ MECLİS’E TAŞIDIHDP İzmir Milletvekili Murat Çepni,

Akar Tekstil’de 20 vaka görülmesine rağ-men çalışmanın sürdürülmesini Meclis

Genel Kurulu’na taşıdı. “Şirketlerin karı değil, halkın sağlığı dikkate alınmalıdır” diyen Çepni, derhal ücretli izin ilan edil-mesi gerektiğini söyledi.

12 AtılımEMEK

İzmir OSB’de koronavirüs artıyor ↘ İzmir’in Organize Sanayi Bölgesinde çalışan işçiler arasında koronavirüs gittikçe yayılıyor. 3 günde vaka sayısı 20’yi bulan Akar

Tekstil’de patron “ya çalışırsınız ya defolursunuz” dayatması yapıyor. Bir yandan salgın, ölüm diğer yandan da işsizlikle mücadele eden işçiler dayanışma çağrısı yapıyor.

Mart ayında 14’ü koronavirüsten 113 işçi hayatını kaybetti

İSTANBUL - İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), Mart ayı iş cinayetleri raporunu açıkladı. Rapo-ra göre; 14’ü koronavirüs nedeniyle olmak üzere Mart ayında en az 113 işçi yaşamını yitirdi.

Raporda, çalışma hayatı sırasında yakalanılan bulaşıcı hastalıklardan kaynaklı ölümleri iş cinayeti olarak değerlendirildiği belirtildi. “Halkın sağlığı için üretimi sürdürmenin zo-runlu olduğu sektörler dışında iş-yerlerinde üretim durdurulmalı ve işçiler salgının kritik evresi bitinceye kadar ücretli-idari izinli sayılmalıdır” denildi.

Yaşamını yitiren 113 emekçinin 100’ü ücretli (işçi ve memur), 13’ü kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi, balıkçı ve esnaf) oluşuyor. Ya-şamını yitirenler işçilerden 11’i ka-dın, ikisi çocuk, 6’sı ise göçmen.

Prof. Dr. Taşçıoğlu son yolculuğuna uğurlandıİSTANBUL - Yakalandığı koronavirü-

sü salgını nedeniyle hayatını kaybeden Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu 2 Nisan’da son yolculuğuna uğurlandı. Salgın tedbirleri kapsamında maskeli ve sosyal mesafe korunarak cenaze namazı kılındı. Nak-kaştepe Mezarlığı’nda toprağa verilen Taşçıoğlu’nun defin işlemleri özel kıya-fet giyen görevliler tarafından yapıldı.

Çalışma arkadaşları ise Taşçıoğlu’nun görevli olduğu Çapa Tıp Fakültesi önün-de saygı duruşunda bulunarak andı. Bu-radaki etkinliğe, İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Osman Öztürk de katıldı.

Saygı duruşunun ardından konuşan İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Tükek, “İç hastalıklarının ulu çınarı Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu için toplandık. Acımız gerçekten çok büyük, bizim için çok kıymetli bir insan. Yıllarca beraber çalıştığımız, üstün nitelikleri olan, kendi-

sini tıbba adamış, eğitim kişiliği ile öne çıkmış bir kişiden bahsediyoruz. Kay-betmenin üzüntüsünü derin bir şekilde yaşıyoruz. Kendisi inşallah son kaybımız olur. Başka kayıplar yaşamamayı ümit ediyorum” ifadelerini kullandı.

Taşçıoğlu için diğer kentlerdeki has-tane ve sağlık kurumları önünde de sağ-lık çalışanları tarafından saygı duruşun-da bulunuldu.

ÖLEN SAĞLIK ÇALIŞANI SAYISI ARTIYORProf. Taşçıoğlu’nun tedavi gördüğü

Çapa Tıp Fakültesi yoğun bakım ünite-sinde iki doktorun daha tedavi altında

olduğu öğrenildi. Sağlık Bakanlığının 1 Nisan’da açıkladığı verilere göre, 601 sağlık çalışanının koronavirüs testi po-zitif çıktı.

TTB ise bu rakamın çok daha yüksek olduğunu açıkladı. İstanbul Tabip Odası, 7 Nisan’da yaptığı açıklamada, İstanbul Özel Meltem Hastanesi mikrobiyoloji uzmanı Dr. Mehmet Ulusoy’un koro-navirüs nedeniyle yaşamını yitirdiğini açıkladı. Yine Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Feriha Öz ve İs-tanbul’da bir özel hastanede çalışan Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Nurettin Mutluergil de virüs nedeniyle yaşamını yitirmişti.

Page 13: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

İSTANBUL - İnşaat İşçileri Sendikası (İnşaat-İş), koronavirüs (Covid-19) salgını bahanesiyle işten atılarak kendi kaderle-rine terk edilen inşaat işçileriyle dayanış-mak için “Dayanışma Yaşatır” sloganıyla yardım kampanyası başlattı.

Kampanyaya ilişkin İnşaat-İş Sendika-sı şu açıklamayı yaptı:

“Zor günlerden geçiyoruz. Zaten zar zor geçinebilen on binlerce inşaat işçisi arkadaşımız koronavirüs salgını bahane-siyle işten atılarak açlığa mahkum edildi.

“İnşaat İşçileri Sendikası olarak, işten atılarak kendi kaderlerine terk edilen ve gerçekten zor durumda olan inşaat işçisi arkadaşlarımıza bir nebze de olsa yardım edebilmek amacıyla ‘Dayanışma Yaşatır’ adındaki yardım kampanyasının startını veriyoruz.

“Yardım kampanyası çerçevesinde ta-rafımıza ulaştırılan tüm desteklerin ulaştı-ğı noktalar isim verilmeden internet site-miz üzerinden tüm kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılacaktır.

“Bu zor günlerde daha da zor durum-da olan arkadaşlarımız için tüm işçi ve emekçileri destek ve dayanışmaya davet ediyoruz.”

İNŞAAT İŞÇİLERİNE ‘TAAHHÜTNAME’ İMZALATILDIKoray İnşaat, İstanbul Çekmeköy’deki

Koray Kasaba 4. Etap Şantiyesi’nde çalı-şan işçilerin tamamına 26 Mart günü bir taahhütname belgesi verdi ve belgede yer alan şartları kabul eden işçilerin bel-geyi isim, soyisim ve tarih bilgisi ekleye-

rek imzalamalarını talep etti.Taahhütnamede işçilerden, ‘işyerin-

de olası bir koronavirüs bulaşması vaka-sından dolayı olabilecek tüm zararlardan tamamen kendisinin sorumlu olduğunu’ kabul etmesi istendi.

İnşaat işçileri, bu taahhütnameyi imza-lamayı kabul etmeyenlerin istifaya zorlan-dığını ifade etti. İşten atılmakla tehdit edi-len çok sayıda işçi ise kölelik koşullarında çalışmaya imza atmak zorunda kaldı.

HASTALIK LİMAK ŞANTİYELERİNE BULAŞMIYOR MU?Ankara Beypazarı Limak şantiyesinde

çalışan inşaat işçileri ise HDP Milletve-kili Fatma Kurtalan’a mesaj göndererek, çalışmak zorunda oldukları şantiyelerde önlem alınmadığını duyurdu.

İşçilerin mesajı şöyle:“Vekilim, Ankara Beypazarı’nda Limak

şantiyesinde çalışıyoruz. Tam 300 kişiyiz aynı yerde yemek yiyoruz aynı yerde ya-

tıyoruz. Yoksa bu hastalık Limak şantiye-lerine bulaşmıyor mu bir sorun AKP’ye. Bir şey de diyemiyoruz çıkışımızı verirler diye.”

LİMAK, KUVEYT’TE ÜCRETLERİ GASPETTİİnşaat-İş, Kuveyt Havalimanı’nda yük-

lenici firma olarak iş yapan Limak Hol-ding’in 400 işçinin ücretini gasp etmeye çalıştığını, ücretlerin ödenmesi ve sağlık önlemlerinin alınması talebiyle şirketle görüşme yapan işçilerin darp edildiklerini, işçilerin bunun üzerine sahaya çıkmadık-larını duyurdu.

Doğuş İnşaat ise Suudi Arabistan’da insanlık dışı koşullarda çalıştırdığı işçileri, Türkiye’ye döndüklerinde dava açmama-yı kabul etmemeleri üzerine ölümle yüz yüze bıraktı.

13EMEKAtılım

İnşaat-İş ‘Dayanışma Yaşatır’ kampanyası başlattı ↘ İnşaat-İş, Covid-19 salgını bahanesiyle işten atılarak kendi kaderlerine terk edilen inşaat işçileriyle dayanışmak için “Dayanışma

Yaşatır” sloganıyla yardım kampanyası başlattı.

Şok Market,çalışanlarınakuryelik yaptırıyor

HABER MERKEZİ - Korona-virüs salgını nedeniyle internet üzerinden yapılan market alışveriş-lerinde kayda değer bir artış oldu. Depo çalışanlarının ve kargocuların üzerine fazladan yük binen pande-mi günlerinde, hak gasplarının yanı sıra sağlıksız çalışma şartları da gi-derek arttı.

“Cepte Şok” uygulamasıyla in-ternet üzerinden sipariş almaya başlayan Şok Market, evlere gön-derdiği işçilerin altına herhangi bir ulaşım aracı vermedi. Üstüne yeni başlattığı uygulama için yeni perso-nel de almayan Şok Market’in evle-re market çalışanlarını gönderdiği belirtildi.

Halk, sosyal medyada #ŞokMar-ketBoykot başlığıyla boykot kam-panyası düzenledi.

Yoğun boykot çağrılarının ar-dından açıklama yayımlayan Şok Market, şubelerine 500 metreden uzak olan yerlere sipariş götürme-diğini, “yakın” yer siparişlerinde ve hafif yükleri çalışanlarına taşıttığını, uzak veya yüklü siparişleri ise bölge yöneticilerinin araçlarıyla teslim et-tiklerini iddia etti.

4D’li sağlık emekçileri: Sağlık emekçileri arasında ayrımcılık yapmayın

ADANA - Hasta bakıcılar, çamaşırha-ne çalışanları, destek hizmetler personeli, tıbbi sekreterler… Onlar da bir ekip işi olan sağlık hizmeti üretiyor ancak res-men sağlık işçisi olarak tanınmıyorlar. Bu nedenle de Covid-19’la mücadelede en ön safta çalışsalar da diğer sağlık emek-çilerine tanınan haklardan yararlanamı-yorlar.

4D statüsünde çalışan DİSK’e bağ-lı Dev Sağlık-İş üyesi sağlık emekçileri, video mesajlarla Sağlık Bakanlığına ses-lendi ve bakanlığın kendilerine karşı da sorumlu olduğunu hatırlatarak “Sağlık bir ekip işidir, sağlık emekçileri arasında ay-rımcılık yapmayın” dedi.

Adana Balcalı Hastanesi COVID-2 Servisi’nde hasta bakıcı olarak çalışan Cumali Bolat, sağlık hizmetinin bir ekip işi

olduğunu hatırlatarak sağlık emekçileri-ne uygulanan ayrımcılığın bir an önce son bulmasını istedi. Bolat, Sağlık Bakanlığı-nın 4D’lilere karşı da sorumlu olduğunu ve sağlık emekçileri için yapılan düzen-lemelerden 4D’lileri de yararlandırması gerektiğini söyledi.

Valfsan’da vaka sayısı artınca üretim durduruldu

İSTANBUL - İstanbul Tuzla’da kurulu 300 işçinin çalıştığı Valfsan fabrikasın-da, koronavirüs (Covid-19) tespit edilen işçi sayısı 5’e yükseldi. Çok sayıda işçide ise koronavirüs belirtisi görüldüğü ifade edildi. Fabrikada 60 kişinin çalıştığı “so-lunum cihazı” ile ilişkili üretim bölümü dışında tüm bölümler kapatılarak işçiler izne çıkarıldı.

Fabrikada 1 Nisan’da ilk vaka görül-düğünde, işçiler sendika işyeri temsil-cileri ile iletişime geçti. Sendika ile ha-berleşmenin ardından üretimi 14 gün durdurma kararı alındı. Birleşik Metal-İş Sendikası kararı tüm işçilere duyurulup İSG Kanunu Madde-13’ü uygulayacakla-rını iletti.

Fakat fabrikanın müdürü gece yarı-sı fabrikaya gelip tüm bölümleri tek tek

gezerek “Üretimi durduramazsınız, yarın işe gelmeyen bir daha fabrikaya giremez” diyerek işçileri tehdit etti.

Covid-19 testi pozitif çıkan işçilerin kullandığı servisteki diğer işçilerse 14 gün idari izinli sayılacağını söylenerek ev-lerine yollandı. Kalan işçiler için ise “kor-kanlar izin kullanıp gidebilir” diyerek idari izin verilmeyeceğini belirtti.

İşçilerin bütün girişimleri ve devlet organlarını göreve çağırmaları karşılık bulmadı. Fabrikada üretim, ancak virüs yayıldıktan sonra durduruldu.

Page 14: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

҉ ARİF ÇELEBİÇinli Prof. Zhen Yang, yaşamdaki de-

ğişikliklerin Covid-19 pandemisi nedeniy-le beklenenden çok daha hızlı gerçekleş-tiğini; temassız endüstrilerin gelişiminin büyük ivme kazandığını; yapay zekâ, ro-botlar, online ticaret ve video konferans-ların bunun örneği olduğunu; temassız yaşamın esasen yapay zekanın insan yetenekleri kadar gelişmesi olduğunu ve bunun geleceğin trendi olacağını, robot-ların aktif olarak farklı alanlarda insanların yerini almaya başlayacağını belirtti.

İnsanların internette geçirdiği sürenin dört saatten sekiz saate çıktığını belirten profesör, aslında bunun on yıl sonra ger-çekleşmesinin beklendiğini vurguladı.[1]

Profesör Yang özetle, robotlar, yapay zekâ insanların yerini almaya başladı, te-massız endüstriler gelişiyor, insanların in-ternette geçirdikleri zaman iki katına çıktı, koronavirüs salgını ile gelecek yakınlaştı, diyor.

Profesör Yang doğru söylüyor, bilişim alanındaki gelişmeler muazzam olanaklar yaratıyor, Covid-19 salgını bu olanakların çok daha yaygın ve işlevli kullanılabilece-ğini gösterdi. Yapay zekâ ve robotların üretimde insanların yerini almasının daha bugünden ne kadar olanaklı olduğu görül-dü.

Bunlar doğru da ABD gibi teknoloji-nin bir numaralı ülkesinde solunum cihazı yokluğundan insanlar ölüyor.[2] İngiltere, virüs üç ay önce çıkmış olmasına rağmen hala gerekli test ve takip sistemine sa-hip değil. Fransa’da özellikle de solunum cihazı takmak ve nefes almayı sağlamak için zorunlu olan anestezi ilaçları gibi be-lirleyici ilaçlar yeterli olmadığı için hasta-lara gerektiği gibi müdahale edilemiyor.[3] İtalya’da, İspanya’da, ABD’de eldiven ve maske kıtlığı baş gösterdi.

ÇELİŞKİYapay zekada, robotlarla üretimde,

iletişim ve ulaşımda harikalar yaratıyor-sunuz ama yeterli sayıda solunum cihazı-nızdan, anestezi ilaçlarından, test ve takip sisteminden; bunları bırakalım eldiven ve maskeden yoksunsunuz. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna fırlatacağınız roket-leriniz var ama hastaneleriniz dökülüyor, enfeksiyon kapmış hastalarınız hastane koridorlarında yerlerde yatıyor, yeterli hasta yatağınız bile yok.

Online ticaret gelişiyor, video konfe-ranslar düzenleniyor, internette geçirilen zaman artıyor. Bunlara kim itiraz edebilir. Ya çalışmak zorunda bırakılan yüz milyon-larca işçiye ne diyeceğiz, onlar internette kaç saat zaman harcıyor acaba. Dünyanın her yerinde sigortasız, kayıtsız çalışan on milyonlarca insan var, onlar hasta olduk-

larında doktora bile gidemez, gitseler de doktor raporları ücretli izin için geçerli olmaz, işten çıkarıldıklarında işsizlik sigor-tasından da yararlanamazlar, bunlar ev-lerinde eli kolu çaresiz beklerken gelişen online ticaretten ne kadar faydalanabili-yor dersiniz?

Şirketleriniz, saniyeler içinde dünyanın bir ucundan diğerine sermaye transferi yapabiliyor, bir bilgisayar ya da otomobil üretmek için onlarca ülkede açtıkları fab-rikaları, kısacası dünya fabrikasını sevk ve idare edebiliyor, onlarca ülkedeki mağa-zalarından eksilen ürünleri tek bir mer-kezden izleyebiliyor ve aynı merkezden onlarca ülkeden ürün siparişi vererek yerlerine ulaşmalarını sağlayabiliyor ama devletleriniz bir virüs karşında organize olamıyor. İnsanlar hastane koridorlarında solunum cihazı yetersizliğinden boğula-rak ölüyor.

HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK Peki, ne olacak?Koronavirüs salgınından sonra hiçbir

şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyor ya da umut ediyor pek çok insan.

Böyle bir beklentiden yalnızca hayal kırıklığı doğar.

Dünya ekonomisi birkaç yüz dünya tekelinin elinde. Koronavirüs salgınından sonra bu dünya tekelleri kendiliğinden buharlaşacak değil ya. Bu tekellerinin daha fazla kâr için doğal dengeyi tahrip etmesini kim engelleyecek? Devletler mi? Bu devletleri yönetenler mali oligarşinin memurları değil mi? İşsizlere ne olacak? Daha şimdiden artan işsizler nedeniyle işsizlik sigortaları tıkanmış durumda ama

burjuva devletler yüz milyarlarca lirayı işsizlere değil tekellere aktarıyor, dev-letlerle tekeller arasındaki bu ilişkiyi kim değiştirecek? Bir otobüsü doldurabilecek kadar insanın serveti dünya nüfusunun yarısından fazla, bu durumu, bu olağanüs-tü eşitsizliği kim değiştirecek?

Kapitalist ekonomi, 2008’den bu yana krizden çıkamıyor, tam bir sürünme hali. Koronavirüs salgınından sonra işler daha da kötüye gidiyor, 2008 benzeri hatta daha beteri kapıda. Hal böyleyken em-peryalist kapitalizm daha saldırgan daha acımasız olmayacak mı? Savaşlar, darbe-ler, işgaller bu derinleşen kriz ortamında daha da artmayacak mı?

Devlet, insanların yaşamlarını kur-tarabilmek için gerekli olan şirketlere el koymalıdır, diyor bir Fransız doktor ama devletler tam tersini yapıyor, şirketleri kurtarabilmek için halkın parasına el ko-yuyor, bu durumu kim değiştirecek, bur-juva politikacılar mı?

Bu üretim ilişkileri ve ona tekabül eden toplumsal ilişkiler yerli yerinde du-rurken yeni bir virüs salgını karşısında her şey çok daha berbat olmayacak mı?

KORONAVİRÜS POTANSİYELİ GÖSTERDİProfesör Yang gerçekliğin bir yanını

gösteriyor bize, tıpkı kuyunun dibindey-ken gökyüzünü tarif eden kurbağa gibi.

Koronavirüsle birlikte insanlığın ulaştı-ğı bilimsel teknik düzey çok daha görünür hale geldi. Yapay zekâ ve robotlar saye-sinde temassız üretim pekâlâ mümkün. İnsanlar uzun saatler boyunca ve ömürle-rinin son yıllarına kadar çalışmak zorunda değil, işlerin büyük bölümü yapay zeka ve

robotlara devredilebilir.Ne var ki kapitalistlerin biricik amacı

kârlarını artırmak, kârlarını çoğaltmaktır. Kârlarının kaynağı da işçiden gasp ettik-leri fazla emek zamanıdır. Kapitalistler, bu fazla emek zamanını arttırmaya hizmet ettiği sürece bilimi teknolojiye uygulama yarışına girerler. Sermayenin tekelleşme düzeyi yani merkezileşme ve yoğunlaş-ma derecesi öyle bir noktaya erişir ki bu yarış kâr getirmez olur, bu nedenle tek-nolojiyi geliştirmek yerine ucuz işgücü ce-hennemleri yaratmak sermayenin başlıca eğilimi haline gelir. Varoluşsal kriz içindeki sermayenin durumu budur. Bu; şu ya da bu kapitalistin tercihi değildir, sermaye başka türlü artıdeğer üretme yeteneğini yitirdiği için böyledir.

Kuşkusuz bilimin teknolojiye uygulan-ması devam eder ama bu bir avuç dünya tekelinin denetiminde ve mülkiyetinde gerçekleşir. Teknoloji onların elinde aşırı yoğunlaşacak ki geride kalan işgücü ce-hennemlerinden elde edilen kâr onların kasalarına aksın. Küçük sermayeler is-tese de sermaye güçlerindeki yetersizlik nedeniyle bu teknolojilere ulaşamaz, on-ları kullanamazlar, onlara düşen büyük tekeller adına işçileri en berbat koşullar-da çalıştırmaktır, onların kârı da işçileri mahkûm ettikleri bu berbat koşullardan gelir. Bu nedenledir ki bir yanda muazzam bir teknolojik birikim varken diğer yandan 18. yüzyılın ilkel birikim ya da vahşi biri-kim koşulları egemen hale gelmiştir. Bü-tün işler yapay zekaya, robotlara devredi-lirse kapitalistin kâr kaynağı da kurumuş olur. Dolayısıyla, kapitalizm altında yapay zekanın, robotların insanların hizmetine gireceğini beklemek boş bir hayaldir ak-sine sermayenin merkezileşmesi daha da arttıkça ezilenler için emekçiler için ce-hennemi çalışma ve yaşam koşulları daha da ağırlaşacaktır.

GELECEĞİ DEVRİM YAKINLAŞTIRIROrtaçağdaki veba salgını kapitalizmin

yolunu açtı, korona da sosyalizmin yolunu açacak diyenler oluyor.

Böyle düşünenlerin unuttukları bir gerçekliği hatırlatmakta fayda var. Ka-pitalizmden önceki üretim ilişkilerinde yeni toplumun üretim ilişkileri eskisinin bağrında yeşerir ve giderek ekonomik ilişkilere egemen olurdu. Önce yeni üre-tim ilişkileri yeşerir ve gelişir, ardından eski toplumun siyasal üst yapısı devrim-lerle yıkılır ya da Gramsci’nin ifade ettiği gibi “pasif” devrimlerle dönüşüme uğrar. Feodal toplumdan burjuva topluma geçiş böyle gerçekleşti.

Kapitalizmin özelliği ise kendisi dı-şındaki geçmiş bütün üretim ilişkilerini

14 KURAM Atılım

Koronavirüsle yaklaşan gelecek

Page 15: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

15Atılım BÜYÜTEÇ

҉ ZİYA ULUSOYKapitalizmin ekolojik yıkıma, iklim kri-

zine ve bunun sonucu olarak bölgesel ve dünya çapındaki salgınlara yol açtığı daha geniş kitle tarafından fark ediliyor.

Ölüm-kalım paniğinde bu fark edil-meye başlandığına göre, panik sonrası, ekolojik yıkım ve pandemik sonuçları nedeniyle de kapitalizme karşı mücadele bilinci gelişecek. Ekolojik yıkımdan kurtu-luşu da içeren bir toplumsal sistem arayı-şı yaygınlaşacaktır.

Üstelik korona salgını, Türkiye’de çok daha fazlasıyla olmak üzere dünya çapın-da burjuvazi ve hükümetlerinin, tekelle-rin kârı sürsün diye işçi sınıfı ve yoksul-ları çalıştırarak ölümün ağzına attıklarını gösterdi. Küçük işletmelerdeki işçiler ise işsiz bırakarak başından itibaren açlığa mahkum edildiler. Bir süre sonra büyük işletmeler de bu kez stok fazlalığı, ekono-mik kriz nedeniyle işçi çıkarma ve ücret-siz izinle işçileri açlığa mahkum edecek.

İşçi sınıfı ve yoksullar, ölüm ve açlık çıkmazına iten kapitalizme ve hükümet-lerine karşı öfkeli mücadelelerini yaygın-laştıracak. Dahası hükmetlerin, yoksulları bu ölüm-açlık çıkmazına iterlerken, yüz milyarlarca dolar tekellere boca etme-leri, öfkeli mücadeleleri alevlendirici rol oynayacak. Mücadeleler, özel mülkiye-te dayanan kapitalizme karşı toplumsal mülkiyete dayanan sosyalizm isteği ve bilincini yükseltecektir.

Korona salgını, kapitalizmin son 30 yılda zirveye çıkardığı “paran kadar sağ-lık” sisteminin iflasını gösterdi. Özelleşti-

rilmiş, diğer bölümünün ise bütçesi kısıt-lanmış sağlık sistemine tepki büyüyecek, parasız sağlık hakkı talebi ve savaşlara, tekellere değil sağlığa, toplumsal ihtiyaç-lara bütçe arayışı hızlanacak, bilinci geli-şecek.

Kâra dayanan sağlık sisteminin daha büyük bölümü olan ilaç tekellerinin top-lumsallaştırılması talebi ve bilinci de buna eşlik edecektir.

Salgın bir gerçeği daha kanıtladı ki, özel ve milliyetçi çıkara dayanan kapita-list sağlık sistemi yerine enternasyonal dayanışmayı kapsayan sağlık sistemi ge-reklidir.

Gerçeğin daha büyük bölümü de şu ki, kapitalizmin bunalımı salgın koşulla-rında daha fazla açığa çıkıyor ve derin-leşecek. Birkaç yüz dünya tekelinin ha-kimiyetindeki kapitalizmin derinleşecek bunalımı şartlarında, şimdiden başlaya-rak, burjuva devletler milliyetçi rekabeti şiddetlendiriyor. Her bir hükümet, kendi sermaye oligarşisine, işçilerin gelecekte yaratacağı değerden şimdiden trilyon-larca doları yardım diye boca ediyor. Er-doğan ve Bolsonaro gibileri ise bununla yetinmeyip, dünya tekellerinin sermaye yatırımını çekme rekabeti için “fırsat bize dönecek” iştahını yükseltiyorlar.

Bu rekabetin bölgesel ve dünyasal savaş kışkırtıcılığını getireceği, kapitalist emperyalizmin ayrılmaz bir parçası ve karakteri. İşçi sınıfı ve ezilenler ise ser-maye oligarşileri ve hükümetlerinin, özel mülkiyetçiliğinin milliyetçi ve savaşçı re-kabetine karşı, enternasyonalist bilinci

yükseltmeli. Uluslararasılaşmış toplumsal emek gücü temeli üzerinde, dünya pro-letaryasının sosyalist iktidarlarının fede-rasyonuna dayanan enternasyonal siyasi birliği program edinmeli. Sermaye oligar-şilerinin milliyetçi ve şiddetli, savaşçı re-kabetine karşı mücadele etmelidir.

Salgının daha aciliyetini kanıtlaya-rak gösterdiği, bu taleplerin, programın ve edinilmesi gereken enternasyonalist bilincin kitlelerde bir güce dönüşmesi, bugünün somut koşullarında salgının ve kapitalizmin şimdi yol açtığı acil somut sonuçlara karşı mücadeleyle olacaktır. Çünkü mücadele işçileri ve ezilenleri eği-tir ve mücadele içindeki kitleler hızla bi-linç edinebilir.

İşçiler, çalıştırılarak salgınla ölüme mahkum edilmelerine karşı yaşam grevi-ne seferber edilmeli. İşçi kıyımının yasak-lanması talebiyle mücadele yükseltilmeli. Parasız sağlık, gıda, ısınma, aydınlatma, su talepleri bu mücadelelerde yükseltil-meli.

Hükümetlerin OHAL ve sıkıyönetim yetkilendirilmesine karşı çıkılmalı. Kirli ve haksız savaşların durdurulması istenmeli.

İşçi sınıfının geniş kitleleri bu grev ve diğer biçimleriyle güncel mücadele-ler içinde, ölüm ve açlık çıkmazı dayatan kapitalizme karşı, sosyalist ve enternas-yonalist bir gelecek için mücadele bilinci kazanacak, kazanmalıdır. Çünkü kapita-lizm ve devletlerinin dayattığı ölüm-açlık çıkmazına, savaş kışkırtıcılığına karşı kur-tuluş umudu yalnızca işçi ve ezilenlerin bu mücadelesinde ve bilincindedir.

Salgının gösterdikleri ve umutönce kendisine yani pazara tabi kılmak ardından da yıkama uğratarak kendisi içinde eritmektir. Böyle olduğu içindir ki sermaye kendisi dışında hiçbir özel mül-kiyet biçimi bırakmaz. Sermaye bütünüy-le egemen hale geldiğinde onun içinde yeşererek yavaş yavaş ona egemen ola-bilecek bir üretim ilişkisinin koşulları bü-tünüyle ortadan kalkar. Sermaye, birikim düzeninde yeni bir üretim ilişkisi boy ve-rip serpilemeyeceği için, burjuva toplum varoluşsal krize saplandığında, bütün si-yasal, kültürel, hukuki üstyapısı ile birlikte yalnızca çürüme üretir.

Bu kokuşmuş, insanlığın sırtında atıl-ması zorunlu bir yük haline gelmiş toplum biçiminden bir yenisine ancak ve ancak bir devrimle geçilebilir. Burjuva devleti alaşağı ederek, sermayeyi toplumsal mül-kiyet altına alarak ortadan kaldırdıktan sonra insanlık rahat bir nefes alabilir aksi taktirde sermaye düzeni altında bir avuç büyük patron dışındakiler iklim krizi ile virüslerle, iş cinayetleri ile işsizlik ve yok-sullukla hayatı sürekli zehirlenecektir ve giderek daha aşağılık şartlarda yaşamaya zorlanacaktır.

Kapitalizm içinde yeni bir üretim iliş-kisi ortaya çıkarak yavaş yavaş ona ege-men olamaz ama bu yeni üretim ilişkisi potansiyel olarak oluşur. Örneğin dün-ya tekelleri içinde komünizm potansiyel olarak vardır; dünya insanı, dünyadaki insanlar arasında iş birliği, dünya çapın-daki örgütlenme, kısacası üretici güçle-rin dünyasal ölçekte muazzam bir top-lumsallaşması gerçekleşmiştir. Bilimsel teknolojik birikim “herkesin yeteneğine göre herkesin ihtiyacına göre” bir ha-yat tarzı için yeterli olgunluğa erişmiş-tir. Buradan bakınca evet, gelecek yani komünizm yüzyıldan öncekine göre çok daha yakınlaşmıştır. Buna karşın kapi-talist kabuk ne kadar çürürse çürüsün kendiliğinden yok olup gitmez. Potansi-yel olanı açığa çıkarmak ancak ve ancak politik bir devrimle gerçekleşebilir. An-cak politik bir devrim toplumsal devri-min yolunu açabilir.

Koronavirüs yeni bir toplumun, ko-münizmin maddi teknik temelinin bugün-kü toplum içinde hazır hale geldiğini çok daha çıplak biçimde gösterdi. Ne ki onu görmek yetmez, o yeni topluma ulaşmak, onu elde etmek için örgütlenmek ve dev-rim için savaşmak gerekir.

DİPNOTLAR:[1] https://tr.sputniknews.com/dun-

ya/202004041041753491-cinli-profe-sor-koronavirus-gelecegi-yakinlastirdi/

[2] New York Times, aktaran: https://haber.sol.org.tr/dunya/abdde-solunum-ci-hazi-yoklugunun-ibretlik-hikayesi-284074

[3] The Guardian, aktaran: https://www.evrensel.net/haber/401360/fran-siz-doktorun-isyani-daha-fazla-olu-sayma-mak-icin-sirketlere-el-koyun

↘ İşçiler, çalıştırılarak salgınla ölüme mahkum edilmelerine karşı yaşam grevine seferber edilmeli. İşçi kıyımının yasaklanması talebiyle mücadele yükseltilmeli. Parasız sağlık, gıda, ısınma, aydınlatma, su talepleri bu mücadelelerde yükseltilmeli.

Page 16: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

҉ EFE DAĞLIBir ‘kurul’umuz daha oldu: “Koronavi-

rüs Bilim Kurulu.”Rejimin niteliğini bilenler, Türkiye’de

pek çok işin kurul ve üst kurullar aracı-lığıyla idare edildiğinin farkındadır. Akla gelebilecek her alanda ‘kurul’lar vardır. Saray merkezli yeni yönetim biçimlerin-de de bunlar etkin biçimde sürüyor.

‘Kurul’ fetişizmi neden var? İlki, işleyiş ile görüntü aykırılığını gidermek hedefi-ne bağlı. Kurullar özerk ve çok bileşenli, ayrıca siyaset üstü görüntüsünü sağla-mak için işlevseldir. Parti devleti mode-linde de aynı amaca matuf olarak uygun araçlardır. Türkiye’de devlet genel bir eğilim olarak kendisini sınıfların dışında ve üstünde bir dengeleyici mekanizma olarak sunmaya özen gösterir. 1923’te, 1960’da, hatta 12 Mart ve 1980’de bu vurgulara rastlarız. Güya sağın ve solun, işçi ve patronun “üstünde”dir devlet. Do-layısıyla “devlet” herkesindir; eh arada bir darbe vb. olunca yahut en sert tedbirler alınınca herkesin bunu sineye çekmesi beklenir. Nihayet o ‘özerk’tir, herkes için en uygununa dönüşmüştür.

Kısa zaman öncesine kadar “devlet” daha çok “asker” demekti. “Milli Güven-lik Kurulu” da asıl olarak “Asker ne diye-cek” diye dikkat merkezinde olurdu. AKP döneminde bu durum değişti. Nitekim ‘Devlet Başkanı’ çok açık biçimde, kendi makamını ‘devlet’ olmakla özdeşleştir-mekte ve bunun kanıksanması için çaba-lamaktadır.

Devletin ‘özerk’ görüntüsü rejime ve iktidara tekelci burjuvazinin hizmetkarı olurken ve kendi türedi zenginlerini oluş-tururken epey olanak sağlar. ‘Kurul’lar da hem bu ‘özerklik’ görüntüsünü kalıcılaş-tırır hem ‘korporatist’ toplum modelini uygulamaya imkan tanır.

En popüler biçimi ‘sınıfsız-imtiyazsız kaynaşmış kitle olan korporatist top-lum-devlet modeline asıl olarak Nazi devlet modelinde rastlarız. İşçi ile kapita-list, oradaki çeşitli örgütlenmelerde-ku-rullarda bir araya gelir, “devlet” göze-timinde sorunlarını çözerlerdi. Elbette mesela “greve” gerek yoktur, kaldı ki grev milli şuur eksikliğidir... Buna yelte-nen düşmanlaştırılır. Kuşku yok, politik İslamcı, ırkçı milliyetçi koalisyon bu mo-deli yaşatmaya, dahası kültüre dönüştür-

meye çalışıyor.Bu modelin devamı olağanüstü dü-

zeydeki merkeziliktir. Ademi merkezi-yetçiliğin her biçimi reddedilir. Hukukun ortadan kaldırılıp “kanun”un egemen kı-lınması da bununla iç içedir. Rejimin ni-teliğine bağlı yasalar toplamı olan “kanu-nilik” durumu ebedi bir ölçü olarak öne çıkarılarak muhalefet ve itiraz edenler o “kanun”lara göre tarif ve tasnif edilirken, elbette “terörizm” sıklıkla bir yaftalama aracı olarak iktidar karşıtlarının yakaları-na takılan “sarı yıldız”a döner.

Bu modeldeki “kurul”ların çeşitliliği sözüm onadır. Oralarda elbette “kanun” düşmanları yoktur. Koronavirüs Bilim Kurulu’nda tabip odalarının, hemşire derneklerinin sağlık işçilerinin sendika-sının bulunmaması tam da bu nedenle “olağan”dır. Mevcut iktidar, koalisyon ve onun bilenen isimlerin özel gayreti ve hevesi olmakla beraber burada olagelen bir işleyiş mekanizmasını teşhis ve teşkil etmek gerekir.

Devlet her ne ise iktidar koalisyonu da odur; bütün gayretiyle onu yaşatmaya odaklanmıştır. Belediyelerin bağış-yar-dım kampanyaları karşısındaki tutumda da bu iç içelik vardır. Bazıları “eskiden” demokrasi vardı sanıyor herhalde. Bu coğrafyada on yıllardır devrimciler tam da bu devlet faşizmine ve ona emanet olarak sürdürülen iktidarlara karşı müca-deleyi o bütünsel yaklaşımla sürdürüyor-lar. Mesele CHP-AKP kayıkçı kavgasının çok daha ötesindedir.

Söz konusu kurullar “tarafsızlık” gö-rüntüsüne elverişli olmaları nedeniyle, genellikle devlet ideolojisinin çözülme-sine karşı birer bariyer gibi düşünülür. Virüs özelindeyse, iktidar koalisyonu Kurul’u öne çıkararak ve giderek bütün eksiklikleri beceriksizlikleri ve çok daha stratejik çuvallamaları, “Biz bilim kurulu-na uyuyoruz” mazeretine sığınarak ken-disini temize çekmeye çalışıyor.

Kimileri vitrine çıkma, kimileri bir salgın süreliğine de olsa tanınma-popü-ler olma gibi hevesler taşıyabilir, işin bu kısmını geçiyoruz. Ancak hemen hiçbiri AKP ile mesleki kariyere kavuşmayan, bir bölümü AKP’ye mesafeli bu kurulun toplamdaki işlevi, işler sarpa sardığında kurban olmaktır. Giderek iktidarın politik amaçlarının ve koyduğu türlü kısıtların

onaylayıcı, meşrulaştırıcı aparatına dö-nüşme tehlikesi şimdiden belirmiştir.

Türkiye’de ‘devlet’ hemen her tarafa yayıldığı için devlet dışı düşünen, konu özelinde mesleki birikim ve ihtiyaçları ol-duğu gibi dile getiren isimler devlet me-kanizmalarından, son yıllarda görüldüğü gibi, fiziksel tasfiyelerle uzaklaştırılmaya maruz kalmıştır. İlerici tabipler hedef ha-line getirilip itibarsızlaştırılırken, örgüt-lülükleri dağıtılmak veya ele geçirilmek istenmiştir. Kısa bir süre önce iktidarın tabip odalarına karşı düşmanlaştırıcı tu-tumu akıllardadır.

Geleneksel faşizmde bu denli katı bir düşmanlaştırma yoktur. İlerici, sol, sosyalist kimlikleriyle bilinen bir doktor, mimar, yazar, işine olan hakimiyeti ve niteliği nedeniyle söz alabilir, dediklerine kulak verilmesini sağlayabilirlerdi. Yeni faşizmde hepsi açık hedeftir. Dolayısıyla hemen herkes çok net, sınırları belirlen-miş tercihlere mecbur bırakılır. İktidarın oluruyla teşekkül eden bir kurulda “ma-jestelerinin muhalefeti” dahi hoş görül-mez. Merkeziyetçilik takıntı ve dayatma-sı, her ilişki biçimine türlü görünümlerle yansır.

İktidar tekelini sürdürmek daha katı merkeziliği, sinirleri zayıflamış öfke pat-lamalarını, komplocu düşünüş tarzını ve her aksaklıkta faturayı birilerine kesme amansızlığını gerekli kılar. Güvende ola-mama hissi iktidar cenahındaki bürok-ratlar bakımından da geçerlidir. Daha boyutlu hesaplaşmaları “uzun bıçaklar gecesi”sinden hatırlayabiliriz. Devletle özdeşleşme iddia ve ittifaklar bunu üre-tir.

CHP’nin muhalefetinin “devlet adam-lığı böyle olmalı” ekseninden üretilmesi sadece gülünç değil, o zihnin “backraun-d”unu ele veren bir refleks. Onun peşi-ne takılacak olanın sürüklenecekleri ‘son durak’ bu nedenle kolayca kestirilebilir. Vekil dokunulmazlıkları konusunda CHP, aldığı o meşum tutumla topluma bir si-yasal karanlığı hediye etti. Şimdi de so-kağa çıkma yasağı ısrarıyla muhtemel bir “OHAL” hediye etmek üzere olduğunun farkında mı acaba? Siyaset böyledir; etki üretmek için bir taktiğe yüklenirsiniz ama

adınız CHP ise çıkardığınız sonuç dudak-larınızı uçuklatır. Devlet aygıtının çekir-değindeki faşizm...

Otoriter despotluğun bütün biçimle-rinin kendisine içkin olduğu devlet aygı-tının çekirdeğindeki faşizme sessiz kalan, dikkatini oraya yöneltmeyen burjuva sol, tıpkı pek çok “kurul” gibi yalnızca stepne işlevinde olabilir.

‘Kurul’lar yeni dönemde Saray’da-ki ‘ofisler’ ile tahkim ediliyor. Buna kimi ‘başkanlıklar’ı da ekleyebiliriz. Bir gölge kabineden çok çekirdek devlet modeli yürürlükte. Bu da 1930’lar Almanya’sıy-la uyumlu. Adı sanı bilinmeyen herhangi biri o modelde vitrindeki isimlerden çok daha etkindir, onların kaderini tayin ede-bilir. Bu, özel örgütlenme biçimidir. Hız ve merkezilik böylelikle çok daha etkin-leştirilir. Kişiler gelir geçer, vitrinler deği-şir ancak mekanizma kalır.

En genel anlamda ‘devlet dışı alan’da, siyasal özgürlük mücadelesiyle karşılıklı etkileşim içerisinde meslek örgütlerinin, odaların, derneklerin, sendikaların güç-lendirilmesi ve gerçekleri halka açıklama-ları; yoksulları, işçileri, kadınları, ezilenleri merkeze alan talepleri yükseltmeleri son derece önemlidir. İktidar tekelinin, yuka-rıda saydığım biçimleri ‘zor’ yöntemleri-nin birer biçimidir. Gücünü “memleket süt liman” algısına borçlanır. O nedenle ideolojik, kültürel hegemonyayı kaybet-miştir; kaybetmese öyle bir ilkel varoluşu sürdürme zorlamasına müracaat etmez.

Hakikate ve onun ezilenlerin özgür-lük mücadelesi yorumuna dayanan an-lama, gösterme, teşhir etme, toplumsal talep üretme mücadelesi bu nedenle ya-şamsaldır. Bazen bir yayın faaliyeti, ba-zen gayet ‘barışçıl’ bir gösteri, bazen bir meslek odasının demokratik itirazları ve sunduğu alternatif yollar siyasal özgürlük mücadelesinin zaferine varacak yeni yol-larla buluşur. Bunun için bazen meşrui-yet kaygısıyla defansa hapsolan, kendini izah etmeye çalışan, meşruiyet bilinci za-yıf kararsızlıklardan azade olmak gerek. Faşizme karşı siyasal ve toplumsal öz-gürlük mücadelesi şu dünyanın en meşru işi ve yaşama biçimidir. Kapitalizme biat etmemekse en büyük onur.

16 ROTA Atılım

↘ ‘Kurul’lar yeni dönemde Saray’daki ‘ofisler’ ile tahkim ediliyor. Buna kimi ‘başkanlıklar’ı da ekleyebiliriz. Bir gölge kabineden çok çekirdek devlet modeli yürürlükte. Bu da 1930’lar Almanya’sıyla uyumlu. Adı sanı bilinmeyen herhangi biri o modelde vitrindeki isimlerden çok daha etkindir, onların kaderini tayin edebilir. Bu, özel örgütlenme biçimidir. Hız ve merkezilik böylelikle çok daha etkinleş-tirilir. Kişiler gelir geçer, vitrinler değişir ancak mekanizma kalır.

Kurul fetişizmi

Page 17: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

17Atılım GÜNCEL

AKP iktidarı, Covid-19 salgınına karşı önlemler kapsamında 65 yaş üs-tünde olan insanların sokağa çıkmasını yasakladı. Bu yasak kararının ardından, yaşlı insanlara yönelik insanı utandı-ran görüntülere sosyal medyada bolca maruz kaldık. Yaşlı insanlar, salgının müsebbibiymiş gibi bir nefret ve linç kampanyasının hedefi oldular. Oysa onlar virüsünün taşıyıcılarından çok, can kayıpları örneğinde görüldüğü gibi virüsün vurduğu kesimdi.

Faşist şef Erdoğan’ın 4 Nisan’da yaptığı açıklamanın ardından da bu kez 20 yaşın altındaki gençlere sokağa çık-ma yasağı geldi.

Türkiye’de 20 yaş altındaki nüfus yaklaşık 25,5 milyon civarında. Toplam kayıtlı nüfusun üçte birine karşılık ge-liyor. TÜİK’in rakamlarına göre, 15 ila 19 yaş arasında çalışan çocuk sayısı 1 milyon 385 bin, 5 ila 14 yaş arasında çalışan çocuk sayısı ise yaklaşık 144 bin kişi. Yani, Türkiye’de 20 yaş altında yaklaşık 1 milyon 529 bin kişi çalışıyor. Elbette çalışan bu nüfus için sokağa çıkma yasağı uygulanmayacak. Onlar, Erdoğan’ın istediği gibi “çarkların dön-mesi” için çalışmak zorunda.

Zabıtalar, polisler “çarkları döndür-mediği” halde sokağa çıkan gençlere kabahatler kanununa göre ceza kes-meye başlamış. İktidarın bu kararının da bu kez evden çıkan ya da çıkmak zorunda kalan gençlere yönelik bir linç kampanyasına dönüşme ihtimali müm-kün. Şimdi de muhtemelen 20 yaş al-tındaki gençler, “öteki”, düşman ya da damgalı olacak.

Zaten bu topraklar, her an “ötekini” bulmaya müsait. Kürtler, Aleviler, Er-

meniler, eşcinseller her daim her türlü suçun müsebbibi olarak hep öteki, hep düşman. Suriye’deki savaştan sonra hayatta kalmak için sınır komşu Türki-ye’ye sığınan insanlar da yeni düşman-lardı. Savaş mağduru bu insanlar, “Su-riyeliler” kategorisi altına toplanarak, linçlerin ve nefretin hedefi oldu.

Türk devleti, “tekçiliği” kurucu maya olarak taşıyan bir devlet olarak, “Türk ve Sünni” olmayan her gruba, toplu-ma, ulusa karşı nefret ve düşmanlık politikası üzerinden kendini inşa etti. Sonuçta bu devletin temelinde, kurucu Kemalistlerin, “Onlar, cumhuriyet dö-neminde yaşanmadı” diyerek savuştur-maya çalıştığı Ermeni, Pontos ve Sürya-ni halklarına yönelik soykırım var.

Diktatör Erdoğan zamanında “öte-ki”nin kapsamı genişletildi. Elbette, “daimi düşmanlar” yerli yerinde ama artık “Erdoğan gibi düşünmeyen her-kes” ya da Erdoğan’ın parmak salladığı herkes öteki, düşman.

Türk devletinin kurucu fikri de ma-alesef toplumda karşılığını buluyor. Şu salgın günlerinde nasıl bir düşmanlığın toplum içinde mayalandığına tanık olu-yoruz. Sakarya’da bir sağlık emekçisinin oturduğu apartmanda “Apartmanımız-da ikamet eden sayın sağlık çalışanla-rı, apartmana girip çıkarken kapıları ve merdiven korkuluklarına temas etme-menizi önemle rica ederiz” şeklinde yazılı bir not asıldı. Bunu yazanlar, o

apartmanda, “öteki” ilan ettikleri sağlık emekçisi ile birlikte yaşayan insanlar, komşular. Bu düşmanlık ürkütücü.

Tüm dünyada salgına karşı önlem adı altında ürkütücü uygulamalar ha-yata geçiyor. Virüs taşıyan kişilerin fiş-lenmesi, her hareketlerinin takip edil-mesinden, konumlarının paylaşılmasına kadar bir dizi şey. Bu, kitlesel bir fişleme ve damgalama hareketi. Hindistan’da Covid-19’u taşıyan kişilerin ellerine damga vuruluyor. Kanadalı sosyolog Erving Goffman, “Damga/ Örselenmiş Kimliğin İdare Edilişi Üzerine Notlar” kitabında, “Şüphesiz tanım gereği, biz damgalı bir kişinin pek de insandan sayılmayacağına inanırız” diye yazı-yor. Damgalanmış kişi, artık ötekidir ve çeşitli ayrımcılık, nefret ve şiddetin hedefindedir. Devletlerin salgın gerek-çesiyle ilan ettiği OHAL gibi “istisnai” uygulamaların olağan hale gelmesi gibi “normal olmayanın”, bugünkü anlamıy-la “hasta” olanın da damgalanması, öte-kileştirilmesi artık olağan hala geliyor.

Bu toplumsal psikolojide, salgın günlerinin yarattığı belirsizlik, gelece-ğin öngörülememesi ve elbette can kayıplarının etkisi var. Ancak kapitaliz-min, kendi yarattığı canavarla bizi ter-biye etmesine, kendi yalnızlığımız ve bencilliğimiz içinde bizi boğmasına izin vermeyelim. İnsan insanın dostudur ve ancak bu dostluk, dayanışma bizi yaşa-tır. Bunu unutmayalım.

İtalyan düşünür Giorgio Agamben, “Gerekçesiz bir acil durumun yarattı-ğı istisna hali” yazısına gelen tepkiler üzerine kaleme aldığı ikinci yazısında “Hayatta kalmaktan başka ahlaki de-ğeri olmayan bir toplum nedir?” diye soruyor. Koronavirüs salgını nedeniyle ölümlerin çok olduğu kendi toplumu için şöyle yazıyor: “Ölülerin -bizim ölü-lerimizin- cenaze hakkı yok ve sevdik-lerimizin bedenlerine ne olacağı belli değil. Komşuluklarımız ortadan kaldırıl-dı ve kilisenin bu konuda sessiz kalması merak uyandırıcı. Bu şekilde yaşamayı alışkanlık haline getiren bir ülkede in-san ilişkilerinin ne kadar süreceğini kim bilir?”

“Bu şekilde” yani, sadece hayatta kalma güdüsüyle yaşamanın alışkanlık haline gelmesi de koronavirüs yıkımın-dan daha büyük bir yıkım olmaz mı? Eğer bir insanda bile virüs varsa, tüm toplum tehdit altındadır. Dolayısıyla, önlemlerin tüm toplumun sağlıklı yaşa-ma hakkını güvence altına alacak bir şe-kilde olmasını istemeliyiz. Komşumuza, çevremizdekine, ona, buna düşmanlık bizi kurtarmaz. Evde kalacaksak, hepi-miz evde kalmalıyız. 65 yaş üstü evde, 20 yaş altı evde. 20-65 yaş arasındaki nüfus nerede? Sokakta, fabrikada, atöl-yede, şantiyede.

Neden? Kapitalizmin çarkları dönsün, Sa-

ray’ın şatafatı sürsün, diktatör Erdoğan saltanatına devam etsin diye.

O çarklar döndükçe bizim hayatları-mız kararıyor. Dostumuza düşman olu-yoruz. Dostumuza, komşumuza, aile-mize düşman olacağımıza, kapitalizme düşman olalım.

Salgın günlerinde ‘öteki’ni bulmakPUSULA Arzu Demir

↘ Tüm dünyada salgına karşı önlem adı altında ürkütücü uygula-malar hayata geçiyor. Virüs taşıyan kişilerin fişlenmesi, her hare-ketlerinin takip edilmesinden konumlarının paylaşılmasına kadar bir dizi şey. Bu, kitlesel bir fişleme ve damgalama hareketi.

HABER MERKEZİ - Emperyalist devletlerin Covid-19 pandemisine ilişkin çözüm önerileri ezi-len halklara ölüm olarak dönüyor. Fransa Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırmaları Enstitüsü (INSERM) Araştırma Direktörü Camille Locht ile Cochin Hastanesi Yoğun Bakım Servisi Sorumlusu Jean Paul Mira, bir televizyon kanalında “Covid-19 aşı-sının Afrika’da denenmesini” önerdi. Irkçı-faşist yaklaşıma Afrikalı birçok ünlü isimden tepki geldi. Dünya Sağlık Örgütü de öneriye eleştirilerde bu-lundu.

FUTBOLCULARDAN TEPKİFildişi Sahilli eski futbolcu Didier Drogba, sos-

yal medya hesabından yaptığı açıklamada, ifadele-rin kabul edilemez olduğunu vurgulayarak “Afrika, bir test laboratuvarı değildir. Bu, alçaltıcı ve ırkçı ifadeleri şiddetle kınıyorum” değerlendirmesinde

bulundu. Afrikalıların kobay olarak görülmesinin “iğrenç” olduğunu belirten Drogba, Afrikalı lider-lerin halkını koruması gerektiğini kaydetti.

Senegal asıllı Demba Ba, Twitter hesabından, iki Fransız doktor arasında geçen diyaloğun vide-osunu “Beyazlar çok üstün olduklarına inandığı için ırkçılık ve hor görmenin olağan olduğu Batı’ya hoşgeldiniz” yorumuyla paylaştı.

Kamerunlu Samuel Eto’o da “Afrika sizin oyun alanınız değil” dedi.

WHO: AFRİKA TEST ALANI OLMAZDünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü

Tedros Adhanom Ghebreyesus, söz konusu ifa-deleri “ırkçı, utanç verici, korkunç ve sömürgeci zihniyetin kalıntıları” şeklinde niteleyerek “Afrika herhangi bir aşı için test alanı olamaz ve olmaya-caktır” dedi.

‘Afrika bir test laboratuvarı değildir’

Afrika’da yayılmaya başlayan virüs, yeterli gıda ve su imkanları olmayan halk için büyük bir tehdit oluşturuyor.

Page 18: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

18 EKOLOJİ Atılım

HABER MERKEZİ - Türkiye Covid-19 pandemisinin ağır etkisi altındayken, sermaye krizi fırsata çevirme der-dinde. Eskişehir ve Niğde’de iki altın şirketi yeni tesisler için projelerini devreye sokmaya çalışıyor.

TMSF yönetimindeki Koza Altın İşletmeleri, Eskişehir Sivrihisar’da yaşam alanlarının yakınına siyanürlü ikinci atık depolama tesisi yapılması için faaliyetini sürdürüyor.

Siyanürlü atık havuzunun yapılacağı alanı ziyaret eden CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer yaptığı açıklamada, 40 hektar alan içinde 1 milyon 750 bin met-reküp kapasiteli atık depolama göleti inşa edileceğini be-lirterek “Altın madeninin siyanür ile temizlenmesinden sonra ortaya çıkan atıklar bu dev gölete bırakılacak. Bu göletin yapılacağı yer Kaymaz Mahallemizin dibi. Baktı-ğınızda evler gözüküyor. Bu atık havuzu, Eskişehir’deki tüm canlılar için bir tehlike oluşturmakta” dedi.

‘KİMSE ZEHİR SOLUMAK İSTEMEZ’Kaymaz Mahalle Muhtarı Bayram Canigür ise 12

Mart’ta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gönderi-len yazının 31 Mart’ta ulaştığını ifade ederek “Koronavi-

rüs ile mücadele döneminde bu yazı bize geç geldi. Sos-yal izolasyon nedeniyle mahallemizde yaşayanları doğru dürüst bilgilendiremedik bile” diye konuştu.

Kaymaz Koruma Derneği yöneticilerinden Reha Önen, “Kim evinin kapısının önünde zehir solumak ister? Hayvanlarımız, insanlarımız ölüyor. Sadece yüzde 1’i kendi eceliyle ölüyor. Gerisi hep kanserden. Kapımızın dibine zehirli siyanür göleti yapılmasın” dedi.

NİĞDE’DE İKİNCİ CEVHER TESİSİNE ONAYNiğde’de de altın çıkarma tesisindeki havuzun patla-

dığı ve siyanürün toprağa karıştığı iddiaları üzerine açılan davalar sürerken, Gümüştaş AŞ tarafından ikincisi yapıl-mak istenen cevher tesisi projesine “ÇED olumlu” kararı verildi.

Yerleşim yerine 450 metre uzaklıkta olan birinci te-siste siyanür ile altın çıkarma üretimi yapılırken ikinci tesiste ise demir ve çinko çıkarma işlemleri yapılmak is-teniliyor.

Ulukışla’ya bağlı Tepeköy’ün sakinleri, topraklarının ve sularının siyanür nedeniyle kirlendiğini belirterek ya-pılmak istenen ikinci tesis için Aksaray İdare Mahkeme-si’ne 400 imza ve 4 bin evrak ile itiraz etti.

Öte yandan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Re-ferans Laboratuvarı’nın, geçen ay siyanür havuzunun patlaması sonucu toprağa ve suya siyanürün karıştığı id-dialarına ilişkin analiz raporu hazırladığı öğrenildi. Yeraltı suyu ve sızıntı suyunun analiz sonucunda “İnsani tüke-tim amaçlı suların korunması hakkındaki yönetmelikte belirtilen sınır değerin tam 17.5 katıdır” denildi.

Koronavirüs salgını altın şirketlerini durdurmuyor

PINAR GAYIP [ETHA]İSTANBUL - Koronavirüs (Covid-19)

salgınıyla birlikte temiz havaya olan ihti-yacımızın ne denli önemli olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Uzmanlar her fırsatta, hava kirliliğinin doğrudan koro-navirüs gibi solunum yollarına saldırdığı yönünde uyarıda bulunuyor.

Hava ve kara ulaşımı, sanayi, maden ocakları, oksijen kaynağı olan ormanların katledilmesi, hava kirliliğinin en önemli nedenlerinden. “Hava kirliliği önemli bir halk sağlığı sorunudur” diyen Halk Sağlı-ğı Uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa ile temiz havanın neden canlı yaşamı için bu kadar önemli olduğunu konuştuk.

Halk sağlığı biliminde en sık görülen, en sık ölüme neden olan ve en çok sa-kat bırakan hastalıkların öncelikli öneme sahip sağlık sorunları olarak değerlendi-rildiğini kaydeden Karababa, hava kir-liliğinin solunum yolu hastalıklarından hipertansiyona, kalp yetmezliğinden sperm azalmasına, düşük doğumdan otizme kadar bir dizi hastalığa neden ol-duğuna dikkat çekti.

‘ÜLKEMİZDE SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI BAŞI ÇEKMEKTE’Çok büyük bir sağlık sorunu yumağı

ile karşı karşıya olunduğunu dile getiren Karababa şöyle devam etti: “Ve bu yu-mağın sorumlusu hava kirliliği. Ülkemiz-de solunum ve dolaşım sistemi hastalık-ları en önemli sağlık sorunları olup ölüm

nedenleri içinde de başı çekmektedirler. Yani, halk sağlığı açısından önemli ve öncelikli sağlık sorunları içinde yer alır-lar.”

Dünyadaki ölüm nedenlerinin ba-şında gelen hava kirliliğinin başlıca so-rumlusunun fosil yakıtlar olduğunun altını çizen Karababa, bunun özellikle çocuklar ve yaşlılar gibi toplumun daha savunmasız kesimlerinin hayatını sona erdirebilecek hastalıklara sebep olabil-diğini söyledi.

Çin ve Hindistan gibi hava kirliliğinin en yüksek seyrettiği ülke ve bölgelerin, aynı zamanda fosil yakıt kirliliği kaynaklı erken ölüm oranlarının yüksek olduğu yerlerle benzerlik gösterdiğinin altını çizen Karababa, solunum sisteminin savunma sisteminde yer alan tek sıralı hücreler ve üzerindeki parmaksı çıkıntı-ların hava kirliliği nedeniyle hızla öldü-ğünü söyledi. Hava ne kadar kirli ve ne kadar uzun süre bu kirli hava solunmaya devam ederse, akciğerlerin savunma sis-temindeki yıkımın da o kadar ağır ve bir süre sonra da kalıcı olacağını vurguladı. “Doğal olarak akciğerlerimizin savunma sistemi ne kadar çok zarar görürse, buna paralel olarak kirli havanın daha çok ak-ciğerlerimizin derinliklerine engelsiz yol almasının önü açılmış olur” diyen Kara-baba, böylece artık aldığımız soluğun yetersiz olacağını, daha sık nefes almak zorunda kalacağımızı, ardından hava kir-leticiler ve özellikle 2,5 mikrondan daha küçük olan taneciklerin, daha çok kana

karışıp vücudumuza dağılacağını ve yu-karıda sayılan sağlık sorunlarının da gi-derek artacağını dile getirdi.

Karababa, “Bu olumsuz süreçten solunum sistemi enfeksiyonlarına ne-den olan hastalık etkenleri de (bakteri-ler, virüsler) yararlanır ve bizi daha sık hasta etmeye başlarlar. Bu da yetmez, yakalandığımız solunum sistemi enfek-siyonları daha uzun süre bizimle olurlar, yani iyileşme süreci de uzar” diye ko-nuştu.

‘FOSİL YAKIT KULLANIMINDAN VAZGEÇMELİYİZ’Koronavirüsle hava kirliliği arasında

ilişki olup olmadığı sorusuna yanıt ver-mek için erken olduğunu vurgulayan Karababa, ancak kirli hava solumanın yarattığı sağlık sorunlarının çokluğu ve

ülkemizin sağlık istatistiklerinde sık gö-rülen ve öldürülen hastalıkların bu grup-ta yer almasının, temiz havanın önemini bize gösterdiğini dile getirdi. Karababa, şu ifadelerle devam etti: “Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayınladığı ‘Kara Rapor’ içeriğine ülkemiz insanlarının neredeyse tamamına yakınının Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre kirli hava soluduğunu, ülkemizde kabul edilen sı-nır değerler esas alındığında ise illerimi-zin yarısından fazlasına yaşayan insan-ların kirli hava soluduğu görülmektedir. Ülkemizdeki hava kirliliğinin en önemli kaynağı yine dünya genelinde olduğu gibi fosil yakıt kullanımı ve özellikle de kömürlü termik santraller. Son olarak mutlaka fosil yakıt kullanımından vaz-geçmeliyiz, kömür kullanımını acilen ha-yatımızdan çıkarmalıyız.”

‘Hava kirliliği en önemli halk sağlığı sorunudur’ ↘ Soluduğumuz hava ne kadar kirli olursa akciğerlerin savunma sistemindeki yıkımın o denli ağır ve kalıcı olduğunu dile getiren Halk

Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Karababa, derhal fosil yakıt kullanımından vazgeçilmesi uyarısında bulundu.

Page 19: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

19Atılım EKOLOJİ

Climaximo hareketinden Eden:

İSTANBUL - Portekiz Climaximo ha-reketinden Sinan Eden, 5. Küresel İklim Grevi etkinlikleri kapsamında Polen Eko-loji’nin canlı yayınına katıldı.

Koronavirüs salgını nedeniyle dijital-leşen iklim grevi etkinlikleri gün boyunca sürdü. Polen Ekoloji de Webinar üzerin-den Portekiz’de fosil yakıta savaş açan Climaximo hareketinden Sinan Eden’i ko-nuk etti.

İlk sözü alan Polen Ekoloji’den Cemil Aksu, dünyanın her tarafında halihazırda iklim krizinin etkilerinin yaşandığını hatır-latarak, iklim krizinin uzun yıllara dayanan çevre ve ekoloji hareketinin çatısı haline geldiğini dile getirdi. Yerellerdeki şirketle-rin ve hükümetlerin faaliyetlerini durdur-mak için iklim mücadelesinin temel hare-ket haline geldiğini kaydeden Aksu, iklim hareketini BM’deki müzakerelere bağlı olarak, karar vericileri ikna edecek farkın-dalık yaratmak için mücadele ettiğini ama son yıllarda daha kitlesel sokağa inen et-kinliklerle hükümetleri ve yetkilileri karar almaya zorlayan bir forma dönüştüğünü vurguladı. Ekoloji mücadelesinin Türki-ye’de hala çok sınırlı olduğunu belirten Aksu, küresel iklim hareketiyle bağ kur-manın önemine dikkat çekti.

‘CLİMAXİMO BİR İKLİM ADALETİ KOLEKTİFİ’Ardından söz alan Sinan Eden, Cli-

maximo hareketi hakkında bilgi verdi. Paris İklim Zirvesi öncesi 2015 yılında kurulan bir iklim adaleti kolektifi oldukla-rını belirten Eden, beş kişi yola çıktıklarını ancak şu an 70 kişi ile devam eden yatay bir oluşum olduklarını ifade etti. Antika-pitalist olduklarını ve iklim adaletinin te-melinde sosyoekonomi olduğunu belirten

Eden, fosil yakıta karşı mücadele yürüt-tüklerini kaydetti.

Dünyada bir sürü sorun olduğunu an-cak bazılarının “acil” olarak yorumlandığı-nı kaydeden Eden, “Bir tek iklim krizinde teslim tarihi var. Belli bir noktadan sonra geri dönülemez hale geliyor. Bir aciliyet öğesi var. Bu öğe, eğer ki kökünde bu so-rununu kapitalizm varsa, o zaman devrim-ci bir teslim tarihi vermiş oluyor, 5-10 yılı gibi. Dolayısıyla, bu insanı biraz odaklıyor, politik olarak ‘gözünü toptan ayırmama’ kültürünü oluşturuyor” dedi.

Climaximo’nun yürüttüğü kampanya-ları ve örgütleri eylem, etkinlikler hakkın-da bilgi veren Eden, Portekiz’de Ekoloji Birliği gibi bir oluşumun olmadığını söy-ledi. Bunun stratejik bir tercih olduğunu ve bu tarz oluşumların teorik tartışmala-ra boğularak basın açıklamasının dışına çıkamadığını kaydetti. Eden, Portekiz’de Sol Blok, Yeşiller, Doğa ve Hayvan Partisi olmak üzere birkaç partiyle hareket ettik-lerini fakat HDP gibi bir parti olmadığını da ekledi.

KORONAVİRÜS İKLİM HAREKETİ BAKIMINDAN CİDDİ BİR FIRSAT YARATTI“Herkes evde kalacağına göre biz bu

insanlara acil erişmeli ve analiz sunmalı-yız” diyerek karantinanın ilk günlerinde kampanyaya başladıklarını dile getiren Sinan Eden, “Karantina-OHAL modunda çok uzun duramayacaklarını hissediyo-ruz, çünkü şu anda bile ‘evden çalışa-bilenler, çalışsın’ dendiği şartlarda bile Portekiz’de inşaat sektörü çalışıyor. Me-sela neden otel inşaatı sürüyor, inşaat sektörü acil bir sektör değil. Portekiz’in ekonomisi kaldırmıyor, ancak belli bir

noktada burjuvaziye Trump’ın çözümü daha yakın geliyor. ‘Birileri nasılsa öle-cek, normal’ diyerek insanları sokağa çıkaracaklarını hissediyoruz” dedi. Eden, salgının şirketlere gerek olmadığının, onlara ayrılacak kamu finansının gerekli olmadığının bir kez daha göründüğünü kaydetti.

‘DÜNYANIN SONUYLA AYIN SONU ARASINDA DOĞRUDAN BİR BAĞ KURULMALI’Ekoloji mücadelesiyle sınıf mücade-

lesinin karşı karşıya geldiği durumda, iş-çilerin daha iyi koşullarda yaşaması için mücadele edildiğinin dile getirilmesine dikkat çeken Eden, “Kapatılacak bir sant-rale ilişkin şunu öneriyoruz, haftada bir gün işten çıkarılacak işçiler, eğitim alsın. Sendikalarla bunu tartışıyoruz. Santralin kapanacağı anlamına gelmiyor ama sizin bir imkanınız olmalı. Köprü kurulabilecek bir yer bulup, nereden, hangi şey bizi bir-leştirebilir. Gerçekten dünyanın sonu ile ayın sonunu getirmek arasında doğrudan

bir bağ kurup aynı talebi dile getirmek ge-rekiyor” diye konuştu.

‘KRİZ DAHA DA ARTACAK ORTAKLAŞTIĞIMIZ BİR PLANLA BAŞARILI OLABİLİRİZ’Koronadan sonra ciddi bir kriz yaşa-

nacağının altını çizen Eden, “Ortada olan çifte kriz, aynı anda hem şirketler batıyor hem de tüketim krizi var. Hem şirketleri hem de halkı kurtarmak gibi saçma bir durumdalar. Buruda Lizbon belediyesinin yoksul aileler için sosyal konutları var, üç aylık kiralarını sıfır bazlı kredi gibi verdi. Vermezse bu insanların bugün alışverişe çıkması imkansız. Trump’ın da Johnson’ın da aynı anda hem Keynesci hem de nie-olberal bir politikaları var. Bu, bizim için bir fırsat. Ekonomiyi baştan kuruyorlar. Birçok ülkede kriz başlamadı bile aslında. Ortalık daha da karışacak bence bu karı-şıklık güzel. Eğitimden sağlığa, dolayısıyla iklime ortaklaştığımız her şeye planlarımız olursa şu an başarılı oluruz diye düşünü-yorum” dedi.

İklim hareketi bize devrimci bir tarih veriyor ↘ Polen Ekoloji, 5. Küresel İklim Grevi etkinlikleri kapsamında ilk Webinar’ını gerçekleştirdi. Portekiz Climaximo hareketinden Sinan

Eden’in konuk olduğu programda, Avrupa’daki iklim hareketi ve Türkiye’ye yansımaları konuşuldu.

HABER MERKEZİ - Küresel İklim Grevinin 5.’si koronavirüs (Covid-19) sal-gını nedeniyle, sokaklardan dijitale taşın-dı. Friday for Future (FfF) Türkiye adına basın metnini, iklim aktivistleri Atlas Sar-rafoğlu ve Selin Gören okudu.

Salgından dolayı grevlerini dijitale taşıdıklarını hatırlatan Atlas Sarrafoğlu, “Okulda değil evdeyiz ve ‘Bu evde ik-lim grevi var.’ Arkadaşlar, geleceğe hoş geldiniz. Salgın hastalıkların, savaşların, göçlerin, insan hakları ihlallerinin olduğu geleceğe hoş geldiniz. Bu kötülüklerin

bizden çok uzakta olan bir şehir ya da ül-kede yaşanmadığı geleceğe hoş geldiniz. Teknolojimizin, ilaçlarımızın ve paramızın bizi koruyamayacağı geleceğe hoş geldi-niz” dedi.

“Biz, sizin sözünüzü dinliyoruz ve evde kalıyoruz” diyen Selin Gören, aynı hassasiyetin “büyükler” tarafından da gerçekleşmesini istedi. “Biz gençler de siz büyüklerden, çaresiz kaldığınız zamanlar-da bilimin ardında birleştiğiniz gibi, iklim krizini durdurmak için de bilimin arkasın-da birleşmenizi istiyoruz” dedi.

Sıfır Gelecek adına yapılan açıklama-da da koronavirüs salgınına karşı geç de olsa verilen cevabın insanlığın bilinen ve alışılan konfordan hızlıca uzaklaşmayı be-cerebildiğini gösterdiği kaydedildi.

Basın metinlerinin okunmasının ardın-

dan, digital grev serbest kürsüyle devam etti.

‘İKLİMİ ANTİKAPİTALİST MÜCADELE KORUR’Koronavirüs salgını nedeniyle 5. Küre-

sel İklim Grevi ile dayanışmak için Alman-ya Göçmen İşçiler Federasyonu (AGİF), “İklimi antikapitalist mücadele korur” şi-arıyla eylem yaptı. AvEG-Kon ve ACTİT, maske ve eldivenlerle sosyal mesafeyi de gözeterek ikişer kişilik sokak eylemi ger-çekleştirdi.

Paramızın bizi koruyamayacağı geleceğe hoş geldiniz

Page 20: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

20 HABER Atılım

HABER MERKEZİ - Tüm dünyayı tehdit eden ve henüz herhangi bir çö-zümün geliştirilemediği koronavirüs (Covid-19) salgınından kaynaklı her ge-çen gün ölüm oranları artış gösteriyor. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi, bölgede şu ana kadar koronavirüs vakasının bulunmadığına dikkat çekerek, salgına karşı aldıkları yeni kararları açıkladı.

Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yöne-timi Yürütme Meclisi Eşbaşkanları Abid Hamid El- Mihbaş ve Bêrîvan Xalid, dünyayı tehdit eden Koronavirüs (Ko-vid-19) pandemisine ilişkin Reqa’daki Özerk Yönetim binasında basın toplan-tısı düzenledi.

Toplantıda konuşan Eşbaşkan Abid Hamid El-Mihbaş, koronavirüse karşı alınan önlemlerin tamamının önemli ol-duğunu belirterek “Bu önlemler, salgının Kuzey ve Doğu Suriye’ye girişini engel-lemiştir. Bu önlemlerin ekonomi ve hal-kın günlük yaşamını etkilediğinin farkın-dayız ancak önceliğimiz halk sağlığıdır”

dedi. El-Mihbaş, ayrıca tüm merkezler-de gerekli tedbirlerin alınması amacıyla Sağlık Komitesi’ne gerekli ödeneğin ay-rıldığını da sözlerine ekledi.

‘FATURALAR ALINMAYACAK’Yeni kararları açıklayan El-Mihbaş,

“Buna göre, halka gerekli gıda deste-ği sunulacak. Ayrıca önümüzdeki Ma-yıs ve Haziran aylarında su, elektrik ve temizlik faturaları alınmayacak” diye belirtti. El-Mihbaş, öğrencilerin eğitim haklarından mahrum kalmaması için de Eğitim ve Öğretim Komitesi tarafından gerekli önlemlerin alındığını belirterek, tüm derslerin televizyon kanallarından verildiğini belirtti.

Koronavirüs salgınının dünya ekono-misini etkilediğine dikkat çeken El-Mih-baş, toplumun ihtiyaçlarının karşılanma-sı ve sürekliliğinin sağlanması amacıyla Özerk Yönetim’in ekonomisini koruma-ya çalıştıklarının altını çizdi. Özerk Yö-netim kaynaklarının saldırılar ardından yetersiz kaldığını belirten El-Mihbaş,

Özerk Yönetim adına gerekli çalışmaları sürdüren sağlık emekçileri, kriz masası, belediyeler ve İç Güvenlik Güçleri’ne teşekkür ederek, bölgede şu ana kadar hiçbir koronavirüs vakasının bulunmadı-ğı bilgisini verdi.

VAKA YOK Salgına karşı ilan edilen sokağa çık-

ma yasağının süresinin uzatılacağı belir-tilen bölgede, virüsle mücadele için 12 doktordan oluşan bir Bilim Kurulunda yer alan Fırat Bölgesi Sağlık Bakanı dok-tor Ehmed Mehmud da Mezapotamya Ajansı’na yaptığı açıklamada, şimdiye kadar herhangi bir vakaya rastlanmadı-ğını aktardı. Mehmud, salgının bölgele-rine sirayet etmemesinin nedeninin çok çabuk aldıkları tedbir ve önlemlerden kaynaklandığına dikkat çekti. Sınırların giriş ve çıkışlarını kapattıklarına değinen Mehmud, salgının çevrelerine bulaşma-dan önce harekete geçtiklerini anlattı. Mehmud, “Sokağa çıkma yasağı uygula-yarak önlem aldık. Bunun yanında bizim koronaya karşı ürettiğimiz kitlerle test-ler yapıyoruz. Şimdi bu testlerden bir bölümünü buraya getirdik. Ama uygula-dığımız sokağa çıkma yasağının süresini uzatabiliriz. Bizim halkımızdan tek iste-ğimiz, şu an için evlerinden çıkmama-larıdır. Bu onların sağlığı için gereklidir” diye konuştu.

Kuzey ve Doğu Suriye’de tedbirler Covid-19’u önledi ↘ Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi, bölgede şu ana kadar koronavirüs vakasının bulunmadığına dikkat çe-

kerek, salgına karşı aldıkları yeni kararları açıkladı. Oluşturulan Bilim Kurulu’nda yer alan Fırat Bölgesi Sağlık Bakanı Dr. Ehmed Meh-mud, zamanında alınan tedbirlerden dolayı salgının bölgeye sirayet etmediğini belirtti.

Online Kürtçeeğitime 16 saatte 1048 başvuru

İSTANBUL - Kürt Araştırmaları Derneği, online eğitime geçtiğini du-yurdu. Dernek, Kürtçenin Kurmancî ve Kurmanckî lehçelerinde eğitim verecek. Dersler haftanın her günü saat 19.00 ile 21.00 saatleri arasında Zoom programı üzerinden olacak.

Kürt Araştırmaları Derneği, on-line eğitime geçtiğini duyurduktan sonra yoğun ilgiyle karşılandı. Kürtçe eğitim almak için başvuranların sayı-sı kısa sürede bin kişiyi geçince Kürt Araştırmaları Derneği, “Başlattığımız online ders duyurusu için şu an iti-bariyle binin üzerinde başvuru aldık. Başvuru sayısının mevcut kapasite-mizi aşmasından ötürü geçici olarak kayıtları durdurduk. 15 Nisan’a ka-dar başvuranlar için dersler organize edilecektir” açıklamasını yaptı.

Kürt Araştırmaları Derneği Eş-başkanı Eyyüp Subaşı, 6 Nisan ak-şam saat 22.00’den sonra kayıt almaya başladıklarını ifade ederek şunları söyledi: “Bugün saat 14.00’a kadar 1048 kişi başvurdu. Biz de başvuruları durdurduk. 27 sınıf açı-lacak, dersler ise 15 Nisan’da başla-yacak. Her sınıf 40 kişiden oluşacak ve yaklaşık 30 öğretmen görev ala-cak. Başvuruların yoğun olacağını bekliyorduk ama bir günde 1048 ki-şinin başvuracağını beklemiyorduk. Biz kayıtları durdurduk ama önü-müzdeki günlerde bir düzenleme yaparak yeniden başvurulara açaca-ğız. Bir formül bulmaya çalışacağız. Haftanın her günü dersler olacak. Öğrenciler hangi günü seçtiyse o günkü derse katılım sağlayacak. Bir öğrenci haftada bir gün derse katı-lacak ama haftanın her günü dersler olacak.”

BATMAN - Batman Belediyesi’nin resmi internet sitesindeki “Kurdî” dil se-çeneğini önce kaldıran sonra da tepkiler üzerine geri adım atan kayyum, beledi-ye çalışanı dilbilimci, yazar ve çevirmen Zana Farqînî ile iki kişinin işine son ver-di. Farqînî’nin, koronavirüs nedeniyle idari izinde iken işten çıkarıldığı öğre-nildi. Farqînî, işten çıkarılma kararının 1 Nisan’da verildiğini, 3 Nisan’da ise ken-disine tebliğ edildiğini belirtti.

Kendisi ile birlikte 2 kişinin daha öz-

lük haklarının verilmeden işten çıkarıl-dığını dile getiren Farqînî, “Şunun altını çizmek istiyorum. Virüs nedeni ile idari izinli olduğum bir dönemde işten çıkarıl-dım. Fakat bunlar önemli detaylar değil daha önemlisi Kürtçe dilidir. Dile dönük katkıların belediye tarafından yapılıp ya-pılmayacağıdır” dedi.

Farqînî, Kürt dili ve kültürü ile ilgili çalışma yürütmek için geldiklerini be-lirterek, “Belediyenin Kürtçe sayfasının kapatılması ve benim gibi kişilerin işten

çıkarılmasından sonra önümüze koydu-ğumuz çalışmaların devam edileceğin-den bahsedemeyiz. Çünkü biliyoruz ki Kültür Müdürlüğünde birçok kişi farklı yerlere gönderildi. Niyetleri de göste-riyor ki belediye çatısı altında Kürt dili, kimliği ve kültürü ile ilgilenmeyecekler” dedi.

Koronavirüs nedeni ile zor günler yaşayan insanların olduğu bir süreçte devletin insanların işlerine son verdiği-ne dikkat çeken Zana Farqînî, “Batman

Belediyesine kayyum atandığında, be-lediyenin Kürtçe internet sitesi de ka-patılmıştı. Her ne kadar kimseyi işten çıkarmayacaklarını söyleseler de işime son verdiler. Biz bu durumu, Kürt dil ve kültürüne karşı olan tahammülsüzlüğü olarak görüyoruz. Kürt dil ve kültürünün canlanmasını ve gelişmesini istemiyor-lar” diye değerlendirdi.

Kayyum, dilbilimci Zana Farqinî’yi işten çıkardı

Page 21: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

21Atılım DÜNYA

ATİNA - Yunanistan’da hüküme-tin koronavirüs salgını karşısında aldığı tedbirler ve desteği yetersiz bulan halk, kendisi için öz dayanışmasını geliştirdi. ‘Antivirüs dayanışma’ diyen birçok insan ve inisiyatif, başta mülteciler, evsizler, gereksinimlerini tek başlarına karşılaya-mayan yaşlılar olmak üzere, ihtiyacı olan herkesle dayanışmayı örgütlüyor. Gazete Karınca’dan Çağdaş Kaplan’ın haberinde, ülkedeki dayanışma örnekleri aktarılıyor.

Yunanistan’da 28 Şubat’ta ilk korona-virüsü vakasının tespit edilmesinin ardın-dan günbegün Covid-19 tanısı konulan insanların sayısı artıyor.

Salgınla mücadele kapsamımda, hü-kümet tarafından önce 10 Mart’ta tüm okullar ve üniversitelerin eğitimine ara verilmiş, ardından restoran, kafe, kuaför, spor salonları gibi işletmeler kapatılmıştı.

Vaka sayısının artması üzerine ise 23 Mart’ta tüm ülkede sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.

Bu tarihten bu yana insanlar sokağa sadece market, eczane, doktor, iş ya da yardıma ihtiyacı olan kişilere yardım ede-bilmek için izinli olarak sokağa çıkıyor.

Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Sotiris Tsiod-ras’ın 31 Mart’ta yaptığı açıklamaya göre virüs nedeniyle yaşamını yitirenlerin sa-yısı 49’a, toplam vaka sayısı da bin 314’e yükseldi.

Ülkede hükümet, salgın ile mücadele-de sadece kısıtlayıcı tedbirlerle sınırlı kal-makla eleştiriliyor.

Sağlık sistemini güçlendirme, deza-vantajlı grupların korunması ve yurttaşla-ra yeterli desteğin sağlanmaması toplum-sal tepkiyle karşılanıyor.

Zira, sağlık çalışanları her gün yaptık-ları açıklamalarla koruyucu ekipman, per-sonel ve yoğun bakım ünitelerinin sayısı-nın yetersizliğine tepki gösteriyor.

3 BİN KAPASİTELİ KAMPTA 20 BİN MÜLTECİMülteciler ise Covid-19 salgınına karşı

kaderine terk edilmiş durumda. Adalarda-ki mülteci kamplarının boşaltılması çağrı-sına rağmen 3 bin kapasiteli Moria kam-pında 20 binin üzerinde mülteci, insanlık dışı koşullarda tutulmaya devam ediyor, diğer kamplarda ise göstermelik bazı kı-sıtlamaların haricinde salgına karşı hiçbir önlem alınmış değil.

Ritsona mülteci kampında kalan ha-mile bir mülteci kadın ve eşinin virüs testi pozitif çıktı. Mülteci çiftin kaldığı kampta 2 bin 800 kişi kalıyor.

Son bir ay içinde ülkeye ulaşabilen mülteciler ise iltica hakları askıya alındığı için kapalı gözaltı merkezlerinde tutulu-yor. Bu alanlar da denetime kapalı olduğu için içeride ne tür önlemler alındığı nokta-sında bir fikir yok.

Yine sokakta yaşayan insanlar ve madde bağımlıları için belediyelerin ön-lem alacağı, belediyelerin açacağı mer-kezlerde gıda ve sağlık hizmeti verileceği belirtilmesine rağmen, göstermelik bir iki örneğin haricinde henüz gerçekleşmiş de-ğil.

Ülke yaşlı bir nüfusa sahip. Birçok yaşlı evlerinden markete dahi gidebilecek durumda değil. Onların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yeterli bir mekanizma da mevcut değil.

TOPLUMSAL DAYANIŞMA DEVREDEÜlkede hükümet bu konulara kayıtsız

kalınca toplumsal dayanışma devreye gir-di.

Ülkenin birçok kentinde, bireyler, ini-siyatifler, gençlik ve kadın örgütleri, sol, sosyalist, anarşist gruplar dayanışmalar örgütlemeye başladı. Bu dayanışmaların birçoğu sosyal medya üzerinden örgütle-niyor ve sokakta hayat buluyor.

“Hiç Kimse Yalnız Değildir” ve “Anti-virüsDayanışma” gibi sloganlarla örgütle-nen bu dayanışmalar, koronavirüs salgını karşısında mülteciler, evsizler, ihtiyaçları-nı karşılayamayan yaşlıların da aralarında

olduğu birçok kesime gıda ve hijyen mal-zemesi desteği sunuyor.

Dayanışma örneklerinden bazıları şöyle:

ANTIVIRUSOLIDARITY“Hiç Kimse Yalnız Değildir” sloganıyla

birçok inisiyatifin içinde yer aldığı bir ağ kuruldu.

Sosyal medyada sol, sosyalist, anarşist grupların çağrısı üzerine başlayan kam-panyaya herkes katılabiliyor.

Sosyal medyada #AntiviruSolidarit-yGR hashtag’i ile kampanyayı sürdüren oluşum, evsizler başta olmak üzere ihtiya-cı olan herkese gıda ve hijyen malzemesi ulaştırmaya çalışıyor. Oluşum “Halk halkı koruyacak” diyor.

EVLERE YEMEK GÖTÜRÜYORLARBen de Ötekiyim İnisiyatifi, sosyal

medyadan bir çağrı yayınlayarak dayanış-ma örgütlemeye başladı. Açıklamalarında şunları belirttiler:

“Sokağa çıkma yasağından önce de belirlediğimiz bir adreste ihtiyacı olanlara dayanışma için sıcak yemek dağıtıyorduk. Bugün Kalithea Özgür İnisiyatifi ile birlik-

te artık ihtiyacı olanların yemeklerini ev-lerine götürüyoruz. İnisiyatifimiz gönüllü-lerin katkısına açıktır.”

İki inisiyatif de Covid-19 salgını nede-niyle ilan edilen sokağa çıkma yasağının ardından fiziksel mesafeyi korumak için günlük olarak gönüllü bağışçılardan top-ladıkları gıdalardan yaptıkları yemekleri kendilerine ulaşan insanların evlerine gö-türüp bırakıyor.

Özgür Kolektif adındaki bir oluşum ise mülteciler için gıda ve hijyen malzemesi dayanışması örgütlüyor.

Covid-19 salgınına karşı hükümetin hiçbir önlem almayarak salgınla baş başa bıraktığı mülteciler için toplanan yardım-lar mülteci kamplarına ulaştırılıyor.

HUZUREVİNE MARKET ALIŞVERİŞİRuvikonas isimli anarşist grup ise geç-

tiğimiz hafta yardım çağrısı yapan Atina Huzur Evi için market alışverişlerinden oluşan onlarca torba malzemeyi huzur evinin kapısına bıraktı.

Dünya Doktorları Yunanistan ise sağ-lık hizmetinden yararlanamayan mülteci-ler ve evsizler için açtıkları büroda ücret-siz sağlık hizmeti sunmaya başladı.

‘Antivirüs’ümüz: Dayanışma ↘ Yunanistan’da ‘Antivirüs dayanışma’ diyen birçok insan ve inisiyatif, başta mülteciler, evsizler, gereksinimlerini tek başlarına karşı-

layamayan yaşlılar olmak üzere, ihtiyacı olan herkesle dayanışmayı örgütlüyor.

HABER MERKEZİ - Küba’da sayıları 28 bini bulan tıp öğrencileri, koronavirüs salgınının ül-kelerinde yayılmasını engellemek için kapı kapı dolaşarak halkı bilgilendiriyor.

Başkent Havana’nın Vedado mahallesinde yaşayan 46 yaşındaki doktor olan Liz Caballero Gonzalez, 300 ailenin yaşadığı bir bölgede her gün iki tıp öğrencisiyle birlikte çalışıyor. Zengin ülkelerin teknolojisine sahip olmadıklarını söy-leyen Gonzalez, buna rağmen dayanışma ve

özveriyle çalışan bir kadroya sahip olduklarını vurguladı.

Küba, koronavirüsle mücadelede dünyanın gıptayla izlediği sağlık hizmetine güveniyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, Kü-ba’da 10 bin kişiye düşen doktor sayısı, ABD’de 10 bin kişi başına düşen doktor sayısının 3 ka-tından fazla. Küba’da 10 bin kişiye 82 doktor düşerken, bu sayı Rusya’da 40, ABD’de 26, Çin’de ise 18 düzeyinde.

Küba’da tıp öğrencileri ev ev dolaşıyor

Page 22: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

HABER MERKEZİ - Marksist Teori dergisinin 41. sayısı, koronavirüs salgı-nı nedeniyle digital olarak çıktı. Dergiye http://www.marksistteori1.org/ site-sinden ulaşabilir.

Marksist Teori’nin bu sayısında Arif Çelebi, “Koronavirüsün çağrısı: Komü-nizm, zorunluluğun bilincidir” başlıklı yazısında koronavirüs salgının neden ve sonuçları üzerinde duruyor. Çelebi, “Burjuvazi bir sınıf olarak tasfiye edilme-den Koronavirüslerin üstesinden geline-

mez. Bu hedefe ulaşılamazsa bugünkü koronanın bir biçimde üstesinden gelin-se bile yarın yeni ve çok daha tehlikeli bir virüs yeniden kapıya dayanacaktır” dedi.

Toprak Akarsu ise “Faşist şeflik re-jimine karşı mücadelenin temel sorun-ları”nı ele alıyor. Akarsu’nun analizinde, CHP ile ittifak konusu da önemli bir yerde duruyor. Akarsu, şöyle diyor: “An-tifaşist mücadelede ittifaklar ve antifa-şist cephenin geliştirilmesi sorunlarının başına şu ya da bu şekilde etiketlenerek CHP ile ittifakın konması özünde üçün-cü cephe siyasetini reddedilmesidir. Bu eğilimlerle açıkça mücadele edilmezse faşist diktatörlüğün yıkılması ve halkçı demokratik bir iktidarın kurulması yo-lunda ilerlenemez, hatta antifaşist mü-cadelenin burjuvazinin diğer kesimine ve cephesine yedeklenmesi önlenemez.”

Marksist Teori’nin dosya konusu: Bölgede işgal, ilhak ve direniş. Bu baş-lık altında Arîn Çîya’nın “Kuzey ve Doğu Suriye devrimi yeni bir kavşakta”, Metin Botan’ın “Faşist diktatörlüğün İdlib’de gizlenemeyen yenilgisi” ile “Yüzyılın An-laşması: Filistin’i ilhak Ortadoğu’da sa-vaş planıdır” yazıları yer alıyor.

İbrahim Okçuoğlu, “Kapitalizm, İşsiz-lik ve Yoksulluk” başlıklı yazısında işsiz-liğin nedenlerini ele alıyor. “Bu nedenle

kapitalizm koşullarında yaşam koşulları ne kadar iyileşmiş olursa olsun, Marks’ın deyimiyle “Sermaye birikimi oranında işçinin yazgısı daha da beter olacaktır” diye yazıyor.

Evrim Kızılırmak ise “Bir iktidar po-litikası: Kadın yok aile var” başlığında AKP’nin kadın düşmanı politikalarını analiz ediyor.

Tamer Çilingir, “Türkiye sol hareke-tinin soykırımlara bakışı”nda emekçi sol hareketin Ermeni, Pontos ve Süryani

soykırımları karşısındaki tutumunu eleş-tiriyor. Marksist Teori’nin 41. sayısında Stalin’in soykırım ve Ermenistan ile ilgili iki makalesi de yer alıyor.

Hüseyin Yeter ise Paris Komünü’nü, yıl dönümünde “Çığır açan tarihsel giriş-kenlik ve ilk iktidar deneyimi” başlığı al-tında hatırlatıyor. Rojava devrimine kimi zaman Paris Komünü’nün deneyiminin aynasından bakıyor.

Aykan Sever ise “Kolombiya’nın bit-meyen arayışını” yazıyor.

22 HABER Atılım

HABER MERKEZİ- Koronavirüs sal-gını nedeniyle “Evde kal” çağrılarının yapıldığı, “Hayat eve sığar” propagan-dalarının boca edildiği, 20 yaş altındaki gençlere sokağa çıkma yasağı getirildiği günlerde, sosyalist gençler mücadele-den de geri düşülmeyeceğini, her koşul-da yaratıcı eylemler gerçekleştirilebile-ceğini gösteriyor..

Sosyalist Gençlik Dernekleri Fede-rasyonu, evde veya sokakta, bulunduk-ları her mekanı mücadele alanına çe-virdi. Son bir haftadaki pratiği de buna

işaret ediyor.SGDF’liler, İstanbul, İzmir, Ankara,

Mardin, Batman, Konya, Çanakkale ve bir çok kentte Tüm Çalışanlar İçin Sağlık Platformu’nun çağrısıyla balkonlardan ses çıkarma ve ışık söndürme eylemle-ri gerçekleştirdi. Limter-İş ve Dev-Yapı İş’ten katılımcılarla birlikte e-panel dü-zenlemeye devam etti.

İzmir Çiğli OSB’de işçilere #Covid19 tanısı konmasına rağmen üretimin dur-durulmadığı ve ücretli izin hakkının ta-nınmadığı Akar Tekstil önünde işçi ve emekçilere grev çağrısı yapıldı.

İstanbul’un iki ayrı noktasında üst geçitlere, “İşçilerin hayatı eve sığmıyor. Yaşamak için greve” yazılı pankartlar asıldı. İstanbul Nurtepe ve Güzeltepe mahallelerinde ücretli izin talebiyle so-kakta ajitasyon çalışmaları yapıldı. Lim-ter-İş’in tersaneler bölgesinde yürüttü-ğü çalışmaya aktif olarak katıldı.

İstanbul, Ankara ve İzmir’de gençli-ğin taleplerinin olduğu afişler, duraklara ve emekçi semtlere asıldı. SGDF, öğren-cilerden konut kiralarının alınmamasını, öğrenci yurtlarının değil otellerin karan-tina bölgesi ilan edilmesini istedi.

Bayram Namaz, Kızıldere, Şengül Boran ve Helin Bölek anmaları gerçek-leştirildi. Helin’in cenazesine ve uğurla-masına katılındı, ailesi ve yoldaşları ziya-ret edildi.

Dev-Güç ile birlikte e-panel örgüt-

lendi.Gençlik örgütleri ile birlikte ortak

çağrı yayınladı. “Asıl virüs kapitalizm-dir! Çözüm OHAL ve sıkı yönetim gibi yasaklarda ve baskılarda değil; felaket, salgın vb. kriz koşullarında doğrudan emekçilerin toplumsal dayanışmasıyla aşıldığı sosyalizmdedir. Ve sosyalizm, ancak ve ancak devrimci mücadelenin yükseltilmesiyle mümkündür” denilen açıklamada, gençlerin taleplerinin karşı-lanması istendi.

Gençlik eve sığar mı? ↘ Faşist rejim emekçileri zorla çalışmaya, gençleri evlere hapset-

meye çalışsa da sosyalist gençler mücadeleden geri durmuyor. “Eve sığmayan” SGDF’li gençler, evde de sokakta da “Mücadeleye devam” diyor.

Atılım Gazetesi web sitesi yayına başladıAtılım Gazetesi, atilimgazetesi.org adresinde arşivlerini açtı. 25 yıldır yayın hayatını sürdüren devrimci sosyalist gazete Atılım, koronavirüs pandemisi nedeniyle dijital yayına geçti. 1994’te yayın hayatına başlayan Atılım Gaze-tesi’nin tüm sayılarına atilimgazetesi.org’tan ulaşabilirsiniz.

Marksist Teori dergisinin 41. sayısı çıktı

Page 23: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

HABER MERKEZİ - Devrimci Parti ve Örgütlerin Enternasyonal Koordi-nasyonu (ICOR), çeşitli ülkelerden 30 komünist, devrimci ve sosyalist parti ve örgütün imzasıyla koronavirüs pande-misiyle ilgili açıklama yayınladı. 3 Nisan tarihli açıklamada, salgının dünya nüfusu için küresel bir sağlık krizine dönüştüğü belirtilirken, krizin yükünün emekçilere yıkıldığına dikkat çekildi.

Açıklamada “Korona salgını, dünya nüfusu için ciddi ve tehdit edici sonuç-lar doğuran küresel bir sağlık krizine dönüştü. Bu tür birçok yeni hastalık ve virüsün artan bir hızda ortaya çıktığı açık. 2003’te SARS, 2012’de MERS ve şimdi Covıd19. Kapitalist ülkelerin ve emper-yalist ülkelerin her birinin kendi payına, iklim ve çevrenin insan varlığı için gerçek bir tehdit oluşturacak şekilde değişti-ği bir dünya yaratmış olması her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Pek çok emperyalist ülkede şu anda ana sorun virüsün üstel yayılımıdır. Bu, ülkelerdeki kamu sağlığı sistemlerinin, azami kâr yö-nelimiyle çöküşün eşiğine getirildiği ya da zaten çökmüş olduğu noktaya kadar kesintilere uğratıldığı durumla örtüşen bir sonuçtur. Birçok ülkede yıllardır düz-gün işleyen bir halk sağlığı sistemi bulun-mamaktadır. ICOR’un aklı ve düşüncesi, şu ana kadarki tüm kurbanlar, onların aile üyeleri ve hasta olanlarla birlikte” denildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi:“Ordular ülkelerin içinde konuşlandı-

rılırken, gösterileri ve protesto eylemle-rini iptal ederek veya yasaklayarak de-mokratik haklar ve özgürlükler giderek kısıtlanıyor, cep telefonu verilerinin iz-lenmesiyle gözetim genişletiliyor. Durum acil olmasına rağmen, her devlet araştır-ma, teşhis ve tedavi bakımından diğer devletlere karşı kendi başına çalışıyor. Bugün dünyanın büyük bir kısmı eve ka-patılıyor. Bu durumda, hükümetlerin kit-lelerin yaşamsal ihtiyaçlarını sağlamaya yönelik az sayıda teşebbüsü bile tama-men yetersiz. Gıda, ilaç ve sıhhi malze-meler çalışan kitlelere sunulmamaktadır. Sanki sömürülen ve ezilenler için, dünya-

nın en yoksulları için geriye kalan tek şey ölmek gibi. İktidardakiler ve zenginler kendilerinin hayatta kalmasıyla ilgilen-mekteler.

Bağımlı ülkelere karşı sürdürülen em-peryalist ablukalar, salgın nedeniyle olu-şan dramatik durumu ağırlaştıran başka bir suçtur.”

Bu durumun, emperyalist dünya sis-teminin bütün yozlaşmışlığını ve yeter-sizliğini gösterdiğini vurgulayan ICOR, “Bu durum emperyalizmin artık sürdü-rülemez olduğu bir aşamaya girdiğini gösteriyor. Tek yanıt ise sosyalizm. Bu nedenle ICOR, devrimci partilerin ve ör-gütlerin tüm dünyada devrimci ve sos-yalist bir bakış açısıyla enternasyonal

koordinasyonunu ve işbirliğini temsil et-mektedir. Virüs sınıfsal sınırları tanımasa da sağlık sistemleri iki sınıflı sistemlerdir. Bugün insanlığın geleceğinin insanların ve doğanın sömürülmediği bir dünya topluluğunun inşasında ve sınıfsız komü-nist toplumda yattığı yalın bir gerçeklik olarak karşımızdadır” dedi.

ICOR; sağlık sisteminin iyileştirilmesi ve sağlık çalışanlarının maaşlarının artırıl-ması, gıda ve sağlık malzemelerinin temin edilmesi, ücretsiz sağlık, zaruri olmayan üretim alanlarının derhal durdurulması, yardıma muhtaç olanlara acil devlet yar-dımı ve bakım hizmeti, ezilenlerin borç yükünün ertelenmesi taleplerini dile getirdi, “Ulusal bencilliği ve nedenleri araştırmada, tanıda ve tedavide rekabe-ti durdurun. Açık bilimsel ama kitleler tarafından anlaşılabilir bir tartışma! Kriz yükünün geniş kitlelerin ve işçi sınıfının sırtına yıkılmasına hayır!” çağrısı yaptı.

ICOR ayrıca, üye ve örgütlerine de partilerin yürüttüğü faaliyetler ve kitle-lerin durumunu rapor etmesi, yerel çalış-malarda sosyalizm propagandasının ya-pılması ve buralarda yeni üyelerle birlikte birleşik cephe için yeni katılımcıların ka-zanılması, bağlantıda bulunulan bilim in-sanlarını ve uzmanlarının harekete geçi-rilmesi, kriz yükünün emekçilerin üzerine yıkılmasına ve özgürlüklerin kısıtlanması-na karşı mücadele çağrılarında bulundu.

23Atılım DÜNYA

Almanya/Frankfurt:[email protected]İngiltere: Ali Akgül [email protected] Tel: 00447956078533İsviçre: S. Göl, [email protected]

Fransa: Cemal Öztürk, 45 Rue Lavoisier, 77000 Melun [email protected]çeki hesap no: Varyos Yayıncılık 17182760Türkiye Abonelik: 100 TL (1 yıl)

Atılım gazetesinin bu sayısı, matbu olarak basılmamıştır. Atılım’in bu sayısı dijital olarak hazırlanmış,abonelerimize ulaştırılmıştır.

Varyos Yayıncılık adına İmtiyaz Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş BaliYönetim Yeri: Aksaray Mah. Müezzin Sok. İlhan Apt. No: 12/1 D:7 Fatih/İSTANBULTel: (0212) 529 15 94 Faks: (0212) 529 06 75e-mail: [email protected]ın Türü: Dijital Yayın

ICOR: Ulusal bencilliği ve rekabeti durdurun ↘ ICOR, koronavirüs pandemisiyle ilgili yayımladığı açıklamada, koronavirüsün küresel bir sağlık krizine dönüştüğünü belirterek “Ulusal

bencilliği ve nedenleri araştırmada, tanıda ve tedavide rekabeti durdurun. Kriz yükünün geniş kitlelerin ve işçi sınıfının sırtına yıkılmasına hayır. Toplumsal açıdan hayati olmayan sanayi üretimini derhal durdurulsun” taleplerini dile getirdi.

HABER MERKEZİ - Şimdiye kadar benzeri görülmemiş bir sosyoekonomik krizle karşı karşıya olan Lübnan’da yoksul emekçi kesim, koronavirüs salgınıyla mü-cadele çerçevesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağından çok güçlü bir şekilde etkilendi. Sendika.org’taki habere göre, 29 Mart akşamı başkent Beyrut’un güney banliyölerinden Hay el-Sellum’da ve işçi

sınıfı ve yoksul halkın yoğunlukla yaşadığı Trablusşam’daki mahallelerde sokağa çık-ma yasağına rağmen eylemler yapıldı.

‘BİZİ KAPATMAYIN BİZE YEMEK VERİN’“Kuzey’in başkenti” Trablusşam’da

Cebel Muhsin, Bab el-Tebbane ve Nehr Ebu Ali gibi yoksul mahallelerde yüzlerce kişi “Yemek istiyoruz, açız. Bizi kapatma-yın, bize yemek verin!” sloganlarıyla so-kaklara indi.

Sosyal medyada geniş kitlelere yayı-lan videolarda bazı eylemcilerin “Açlıktan öleceğime koronavirüsten ölürüm” dediği duyuldu.

EMEL VE HİZBULLAH’A DA TEPKİ VARHükümeti hedef alan sloganlar, aynı

zamanda Emel ve Hizbullah gibi artık ken-di halklarının şikâyetlerine ve acil ihtiyaç-larına cevap vermeyi ya da memnuniyet-sizliklerini gidermeyi başaramayan siyasi grupları da kapsıyor.

Sosyal İşler Bakanlığı tarafından bir-kaç gün önce ilan edilen ve hükümetin hala üzerinde çalıştığı yoksul kesime yö-nelik “yardım planı” en az iki hafta boyun-ca uygulanamayacak. Bu süre, hiçbir şeyi kalmayan Lübnanlılar için çok uzun bir süre anlamına geliyor.

‘ZENGİNLER ORTALARDA GÖRÜNMÜYOR’Birçok gözlemciye göre, sadece Hiz-

bullah’ın bir sosyal patlama beklediği gü-ney mahallelerinde değil, aynı zamanda ülkenin diğer yoksul bölgelerinde de 30 Mart akşamı ortaya çıkan gösteriler cid-diye alınması gereken ilk ciddi sinyalleri olarak görülmeli.

Nüfusun büyük bölümünün günden güne arttığı Trablusşam gibi yerlerde de durum çok kötü ve eylemler burada da devam etti. Yazar Muhammed Alluş, “Nüfusun yaklaşık yüzde 80’i küçük iş-letmeler veya zanaat işleri sayesinde hayatta kalıyor ve dükkânının kirasını artık ödeyemeyecek olan birçok kişi de bu kesimden. Ücretli iş yapanlar bile aylardır ücretlerinin bir kısmından veya tamamından mahrum bırakılıyor” ifade-lerini kullandı.

Alluş, zenginler için “Onlar tek baş-larına dahi tüm şehri besleyebilirler” dedi.

Lübnan’da salgın günlerinde açlık ayaklanmaları

Page 24: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

HABER MERKEZİ - Gençlik örgütü Young Struggle (YS) ve genç kadın örgü-tü ZORA, koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde mültecilerin yaşam koşullarına dikkat çekmek için birçok kentte eylem-ler düzenledi.

Seebrücke İnisiyatifi’nin eylem çağrı-sı üzerine Belçika, Almanya ve İsviçre’de eylemler yapıldı.

Seebrücke, 5 Nisan’da Covid-19 sal-gını döneminde mültecilerin hem Avrupa şehirlerinde bulunan kamplarda yaşadığı sorunları hem de Yunanistan’daki Moria Mülteci Kampında temel insani koşulla-rın bile olmadığı kamplarda tutulan mül-tecilerin durumuna dikkat çekmek için farklı eylem çağrıları yaptı.

“#LeaveNoOneBehind” (#KimseyiAr-kadaBırakma) etiketiyle bu çağrıya yanıt

verildi. Farklı kentlerde sokaklara ve köp-rülere pankart ve dövizler asıldı; kâğıttan yapılmış botlar ve tebeşirle boyanmış ayak izleri ile karantina koşullarında ey-lemler sokağa taşındı. Young Struggle ve Zora’nın da içinde olduğu farklı örgütler, Frankfurt, Stuttgart, Bonn, Köln, Dort-mund, Chur, Basel, Brüksel gibi şehirler-de tüm gün boyunca sokaklarda eylemler düzenlediler.

FRANKFURT’TA POLİS SALDIRDIAlmanya’nın Frankfurt kentinde, ya-

pılan eylemde iki metrelik mesafe ko-runmasına ve tüm uyarılara uyulmasına rağmen polis eylemcilere saldırdı ve bazı eylemcileri gözaltına aldı. Frankfurt’ta ol-duğu gibi Almanya’da yapılan eylemlerde

temel gündem Almanya’nın mültecilere yönelik ayrımcı devlet politikası oldu.

Moria Kampı’nda 20 bin mültecinin olumsuz koşullarda yaşamasına, başta Alman devleti olmak üzere diğer birçok Avrupa devletinin sınırlarını kapatması 5 Nisan’da yapılan eylemler boyunca pro-testo edildi.

MÜLTECİLER İÇİN EYLEMFrankfurt kentinde, 3 Nisan günü de

mülteci kamplarındaki insanlık dışı koşul-lara dikkat çekmek için korona salgınına rağmen eylem yapıldı. AGİF ve Young Struggle üyelerinin de katıldığı eylemde, kağıttan gemiler, uçaklar yapıldı. Asılan pankartlarla ve yapılan konuşmalarla

mültecilerin durumuna dikkat çekildi. “Hepimiz korona virüsünden dola-

yı endişeliyiz, ancak bizim en azından aramıza mesafe koyma olanağımız var” diyen eylemciler, Yunanistan’daki kamp-lardaki yaşam koşullarını aktardı. Konuş-mada, “Yeterince içme su ihtiyaçları dahi karşılanmıyor, yıkanmaları ve hijyenik ortamda kalma koşulları sağlanmıyor. Almanya’da birçok belediye, Yunanis-tan’dan mültecileri kabul etmesini açık-lamasına rağmen Mission Lifeline adında içinde kadın ve çocukların bulunduğu bir uçağın Almanya’ya iniş yapmasına izin verilmemesi utanç verici. Avrupa Birliği ve Almanya devleti mültecilerin yaşamla-rıyla oynuyor” denildi.

24 HABER Atılım

Avrupa’da mülteciler için eylem:

Anti-Korona Avrupa Koordinasyonu kurulduHABER MERKEZİ - Avrupa’da fa-

aliyet yürüten Türkiyeli ve Kürdistanlı örgütler ve kurumlar, “Anti-Korona Avrupa Koordinasyonu”nu kurdu.

Aralarında Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK), Demokratik Kürdistanlılar Toplum Kongresi (KC-DK-E), SYKP Avrupa, ATİK, AvEG-Kon’un da bulunduğu kurumlar, Ko-

ordinasyonun kuruluş gerekçesini, “Bütün dünyayı saran Korona virüs salgınına karşı Avrupa’da yaşayan Tür-kiyeli ve Kürdistanlı halklarımızın doğ-ru ve güvenilir bilgiye ulaşabilmesine, kendi arasındaki örgütlenmeyi güçlen-dirmesine ve dayanışmayı büyütmesi-ne katkı sağlamak için Avrupa’da örgüt-lenen demokratik kurum ve kuruluşlar

olarak bir araya geldik ve ‘Anti-Korona Avrupa Koordinasyonu’nu oluşturduk” sözleriyle duyurdu.

Koordinasyon, bilgi kirliliğinin ön-lenmesi, Avrupa’da yaşayan halklarımız için sağlık örgütlerinin ve ilgili kurum-ların yapacağı açıklamaların anadille-re çevrilmesi, yürütülen çalışmaların olanaklar çerçevesinde ortaklaştırıl-

ması, ihtiyaç sahipleri için dayanışma faaliyetleri örgütlenmesi, kadınlarla dayanışmanın büyütülmesi, Türkiye ve Avrupa’daki hapishanelerde bulunan tutsakların serbest bırakılması, faali-yetlerde kapitalist sistemin devamını ve sermayenin çıkarlarını esas alan uy-gulamaların eleştirilmesi gibi talep ve perspektifler belirledi.

SKB’den Avrupa’da koronavirüs eylemleriHABER MERKEZİ- Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) Avrupa Koordinasyonu-

nun çağrısıyla Almanya, Fransa, İsviçre, İngiltere, Avusturya ve Belçika kent-lerinde, sokakta duran kadın, döviz asma ve sosyal medya üzerinde paylaşım eylemleri gerçekleştirildi.

SKB, yaptığı eylem çağrısında “Kapitalist sistemin, doğa ve insanı esas alma-yan uygulamalarının sonucu olduğunu biliyoruz. Corona salgını sistem sorunu olarak tüm insanlığı ölümcül bir yıkımla karşı karşıya getirmiştir. Bundan dolayı her çarşamba taleplerimizi dile getiren etkinlikler gerçekleştireceğiz” dedi.

Fransa’nın başkent Paris Pierfitte’te şiddete mazur kalan kadınların başvu-rabilecekleri telefon numaralarının yazılı olduğu dövizler sokaklara asıldı.

#LeaveNoOneBehind ↘ Gençlik örgütü Young Struggle (YS) ve genç kadın örgütü ZORA,

koronavirüs (Covid-19) salgını sürecinde mültecilerin yaşam koşulla-ra dikkat çekmek için birçok kentte “#LeaveNoOneBehind” (#Kim-seyiArkadaBırakma) şiarıyla eylemler yaptı.

Bremen’de mültecilerden Covid-19 eylemiBERLİN- Almanya’nın Bremen kentinde, Hepimiz Bremenliyiz Platfor-

mu’nun çağrısıyla mültecilerin kaldığı kampta koronavirüs (Covid-19) önlemleri alınmadığı gerekçesiyle kampın kapatılması talebiyle eylem düzenlendi.

Mülteci kampının önünde yüzlerce kişi “Odalarda altı kişi kalıyoruz. Çok küçük bir alanda yüzlerce insan kalıyor. Sağlıksız koşullar altında kampta tutu-luyoruz. Herkes için risktir. Covid-19 salgını sürecinde bu kamp kapatılmalıdır” denildi.

Bremen Solparti Başkan Yardımcısı Sofia Leonidakis, “Belediyenin şimdiye kadar aldığı önlem çok yetersiz. Mülteci kampından gelen talepleri destekliyo-ruz. Bu kadar çok insan küçük bir alanda kalamaz. Bu, sağlıklı değil” dedi.

Page 25: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

Ölüm orucu direnişinin 288. günün-de şehit düşen Grup Yorum üyesi Helin Bölek, Yunanistan’ın başkenti Atina ve Almanya’nın Ulm kentinde anıldı.

Atina’da bulunan MLKP taraftarları Helin Bölek’i andı. Atina’nın Ampelokipi bölgesinde “Helin Bölek Ölümsüzdür/MLKP” imzalı yazılamalar yapıldı. Kürt hareketinden Tev-Çand ve Kevana Zerin Avrupa da, yaptıkları açıklamalarla Helin Bölek’i andı.

ULM’DE KORONA YASAĞINA RAĞMEN ANMAAlmanya’nın Ulm şehrinde bir araya

gelen Türkiyeli devrimciler, ölüm orucu direnişinin 288. gününde şehit düşen Grup Yorum üyesi Helin Bölek’i andı. Ulm Halk Cephesi adına konuşmanın ya-pıldığı eyleme, ADKF, AGEB, AGİF, ATİF, MLPD, Sol Parti-Türkiye, SKB ve SYKP’li devrimciler katıldı.

Ulm Halk Eğitim Merkezi’nin bulun-duğu Kornhausplatz’da düzenlenen ey-lemde Helin Bölek için önce saygı duruşu yapıldı, “Helin Bölek’ler ölümsüzdür” ve “Grup Yorum halktır, susturulamaz” slo-ganları atıldı. Gösterilerin yasak olduğu bir dönemde gerçekleştirilen anmada, koronavirüs nedeniyle iki metrelik fiziki mesafeyi korumaya özen gösterildi.

Anma eylemi, Helin Bölek’in sevdiği şiirlerin ve türkülerin hep birlikte okun-masıyla son buldu.

Grup Yorum üyesi Helin Bölek anıldı

AVRUPAAtılım

8

HAFTALIK EK YIL: 1610 NISAN 2020 [email protected]

Friday for Future (Gelecek için Cumalar) hareketinin öncülüğünde küresel iklim grevinin beşincisi 3 Nisan Cuma günü başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada gerçekleşti-rildi. Friday for Future aktivistleri koronavirüs salgını nede-niyle “toplum sağlığı için evden çıkmama” çağrısını yaparak eylemin sokaktan dijitale taşındığını duyurmuştu.

Küresel çağrıyla birlikte dijital ortamlarda bir araya ge-len yüz binlerce iklim aktivisti, canlı yayınlarla, video konfe-ranslarıyla, müzik dinletileriyle iklim grevini gerçekleştirdi.

AvEG-Kon GÜÇLERİ DE GREVDEYDİAvrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu’nun (AvEG-

Kon) çağrısıyla AvEG-Kon güçleri, Fransa’nın başkenti Paris, Almanya’nın Stuttgart, Ulm, Nürnberg ve Mannheim gibi çok sayıda kentte iklim grevine katıldı. AvEG-Kon üyeleri ve çocuklar, “İklimi antikapitalist mücadele korur”, “Sermaye’yi değil, doğayı ve insanı koru” gibi dövizlerle ev ortamlarının yanı sıra maske ve eldivenlerle korunarak, sosyal mesafe de gözetilerek ikişer kişilik sokak eylemleri de yaptı.

5. Küresel İklim Grevi dijital ortamda gerçekleştirildi

“İklimi antikapitalist mücadele korur”

5 Avrupa Gündemi: Maske savaşları 7 Sosyalist Kadın: Mülteci kadınlar için mücadeleye2 Perspektif: Sokaklar,

alanlar bizimdir

SAYI: 631

3,4,5,6 ve 7

Koronavirüs salgını, Sosyalist Sovyetler Birliği ve dünya işçi ve emekçilerin mücadelesinin bir ürünü olan “sosyal dev-let”in kırıntılarının da ortadan kalktığı gerçeğini gözler önüne serdi.

Sağlığa değil silahlanmaya yatırımın bir ürünü olarak en basit bir maskeyi bile üretmekten aciz kapitalist devletlerin maske savaşları, emperyalist küreselleşmenin sağlık sektö-ründeki kepazeliğinin dışa vurumu oldu.

Koranavirüs salgını bir kez daha gösterdi ki, insanlık ya barbarlığa mahkum olacak, ya da sosyalizme yönelecek. Üçüncü bir yol yok. Kapitalizm ile sosyalizm, barbarlık ile fa-şizm karşı karşıya.

Fransız doktor, “devlet insanların yaşamlarını kurtarabil-mek için sağlık şirketlerine el koymalıdır” diye isyan ediyor. Kapitalist devletler ise, şirketleri kurtarma telaşında.

Burjuva hükümetlerin, fabrikalarda işçilerin koronavirüs tehdidiyle yüz yüze olduğu koşullarda “evde kal” çağrıları,

tam bir iki yüzlülüktür. Burjuvazi virüsü kendine kalkan ya-parak işçi ve emekçileri daha fazla baskı altında tutma, virüs salgınını fırsata çevirerek sokağı teslim alma amacında.

ADIMLAR SOKAĞA! SOKAKLAR BİZİMDİR!Sağlık emekçilerinin isyanı, bazı fabrikalardaki işçileri ey-

lemleri, Nevroz’da tutuşturulan ateşler, SKB’nin her çarşamba günü gerçekleştirdiği döviz, pankart asma, sokakta duran ka-dın eylemleri, iklim grevine sokaktan katılma girişimleri, da-yanışma ağlarının sokak çalışması gibi öncü çıkışlar, adımların sokağa çıkma iradesi ve cüretkarlığıdır.

Dahası, sosyalist gençlik örgütü Young Struggle (YS) ve genç kadın örgütü ZORA’nın da içinde olduğu antifaşist ör-gütlerin, mültecilerin yaşam koşullarına dikkat çekmek için birçok kentte yüzlerce insanın katılımıyla sosyal mesafe koru-narak düzenlenen eylemler öncü çıkışlardır.

Öncü çıkışların en yakın ve kitlesel adresi 1 Mayıs alanla-rıdır.

Koronavirüs salgını bir kez daha açığa çıkardı

Ya barlık ya sosyalizm!

Page 26: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

2 Avrupa-Gündem Atılım Avrupa

Kâr amacına dayalı kapitalizmin yarattığı üretim koşullarının bir sonucu olarak ortaya çıkan salgınlardan bir yenisi olan CO-VİD 19 virüsü can almaya devam ediyor. Yaşamını yitiren insan sayısı yüz bine doğru hızla ilerlerken, başta yaşlı ve çeşitli sağlık sorunu olan insanlar adeta bir kırımdan geçiriliyor. Halkın sağlı-ğını değil, zenginlerin sağlığını korumaya endekslenmiş kapita-list sağlık sisteminin böylesi bir salgında işçi ve emekçileri koru-yamadığı ve koruyamayacağını yaşam bir kez daha gösteriyor.

Milyarlarca insan evlerine hapsedilirken, sistemin ayakta kalması için üretim durdurulmuyor ve işçiler çalıştırılarak, virüsü kapma riskine atılıyor. Tekellere, büyük işletmelere yüz milyar-larca yardım paketleri sunulurken, işsizliğe mahkum edilen on milyonlarca insan açlığa itiliyor.

Virüsün yayılmasında en riskli alan olan hapishanelerde po-litik tutsaklar rehin tutulmaya devam ediliyor.

Sınırlarda, kamplarda, sınır dışı hapishanelerinde yüzbin-lerce mülteci daracık alanlarda yan yana, sağlık ve hijyen ola-naklarından yoksun olarak tutulmaya devam ediliyor. Yunanis-tan’daki kamplardan en az ikisinde virüs olduğu ve kampların karantinaya alındığı biliniyor.

Sağlığa değil, silahlanmaya yatırım yapan burjuva devletler, yarattıkları sağlık sistemleri ve koşulları sonucu salgından ölen on binlerce insanın ölümünden sorumludurlar. Teknolojinin de-vasa geliştiği, kitle imha silahlarının dünyanın dört bir yanında cirit attığı ve binbir türlü gereksiz malzemenin üretildiği koşul-larda solunum cihazlarının, yoğun bakım ünitelerinin yetersiz-liği, maske, eldiven ve dezenfekte malzemelerinin olmayışının sorumlusu elbetteki kapitalist sistem ve onun üretim koşulla-rıdır. Dolayısıyla bugün insanlığın yaşadığı salgın, bir sistem so-runudur.

Salgını kendileri açısından politik silaha dönüştürmüş olan burjuva devletleri, adını koysalarda koymasalar da fiili olarak OHAL uygulamalarına geçtiler. Sokağa çıkma yasaklarıyla kitle hareketlerinin önünü en azından şimdilik kestiler. Dinleme, izle-me yöntemleriyle kontrol altında tutmaya çalıştıkları toplumsal hareketlere sokakları, alanları yasaklayarak, evlere hapsettiler.

Burada soru şu: Sosyalistler, devrimciler burjuvazinin bu sal-gını kendisi için silaha dönüştürdüğü koşullarda, evlerine çekilip bekleyecek mi? Yoksa salgını dikkate alarak, yaratıcı mücadele araçları ile sokak mücadelesinin yolunu açacak bir hattan mı yü-rüyecek?

Sosyalistler dün nasıl ki kendilerini düzen sınırlarına hapset-mediler ve fiili meşru mücadele hattından yürüyerek sokakta ısrar ettilerse, bugün de salgına karşı gerekli önlemleri alarak sokakta ısrar edeceklerdir. Yukarıdaki sorunların kaynağı olan bu çürümüş sistemi tarihin çöplüğüne göndermek için sürece uygun propaganda ve ajitasyon araçlarını kullanarak, fiziki me-safeyi koruyan eylemlerle salgının esas sorumlularını ve sistemi teşhir etmeye devam edeceklerdir.

1 Mayıs’a az bir zaman kaldı. Sendika ağaları, tam da dev-letin yaptığı gibi, 1 Mayıs kutlamalarından vazgeçerek “evde kalın” çağrıları yaptılar. İşçilerin üretime devam etmesine ses çıkarmayan, fabrikalarda yüzlerce, binlerce işçinin yan yana çalışarak, virüs kapma riski altında olmalarına karşı bir tutum geliştirmeyen sendikalar, sözde işçilerin sağlığı için alanlarda bir araya gelmesini istememektedirler. Oysa alanlarda fiziki mesafe korunarak, maske ve eldiven takılarak, 1 Mayıs pekala sokakta kutlanabilir.

Sosyalistler, 1 Mayıs’ı sokakta kutlama perspektifi ile hare-ket etmeli, kendi maskelerini üretip kullanarak, ikişer metrelik mesafe korunarak, pankartlarıyla, dövizleriyle, sistemi teşhir etmeye kilitlenmelidir.

Sokaklar, alanlar bizimdir Perspektif

Mijatovic yaptığı yazılı açıkla-mada, “Temel hak ve hürriyetlere uymayan bazı ülkelerin cezaevle-rinde bulunan insan hakları savu-nucuları, gazeteciler ve aktivistler hiçbir şart koşulmadan derhal ser-best bırakılmalı” dedi.

Kimi Avrupa ülkelerinin hafif suçlardan hapishanede bulunan mahkumları erken tahliye ettiği-ne vurgu yapan Mijatoviç Türkiye dahil bütün Avrupa Konseyi üye-lerini önlem almaya çağırdı.

HAREKETE GEÇMEYE ÇAĞI-RIYORUMMijatovic, “Üye ülkeleri bütün

alternatifleri göz önünde bulun-

durarak harekete geçmeye çağırı-yorum.” ifadesini kullandı.

Avrupa’da bulunan bazı mah-kumların koronavirüsten hayatını kaybettiğini ifade eden Mijato-vic, ziyaretlerin askıya alınması ile birlikte tansiyonun yükseldiğini belirtti. Buna ilişkin sayı ise veril-medi.

ÜYE ÜLKELER ACİL PLAN OLUŞTURMALIÜye ülkelerin mahkumlara

yönelik acil plan oluşturması ge-rektiğini ifade eden Mijatovic, bu konuya ayrılabilecek fon üzerinde çalışılması gerektiğini belirtti.

İtalya’daki hapishanelerde

koronavirüse (Covid-19) yönelik tedbirlere protesto olarak başla-yıp isyana dönüşen olaylarda 12 mahkum hayatını kaybetmişti.

FRANSA’DA 48 TUTUKLU KORONAVİRÜSE YAKALANDIFransa’da bir mahkum ve bir

cezaevi çalışanı Covid-19’dan hayatını kaybetti. Cezaevi İdare-si Müdürlüğü’nün son verilerine göre (DAP) mahkumların 48’i ko-ronavirüse yakalandı. 925 mah-kumun karantinaya alındığı ifade edildi.

Mahkumlara yönelik acil önlem alınmalı ↘ Avrupa Konseyi İnsan Hakları Temsilcisi Dunja Mijatovic, koronavirüsle

mücadele kapsamında üye ülkelere yaptığı çağrıda hapishanelerde bulunan mahkumların haklarını ve sağlığını koruma altına almak amacıyla acil önlem-lerin hayata geçirilmesini ve koşulsuz derhal serbest bırakılmaları gerektiğini söyledi.

200 ülke Covid-19 salgını ile mücadele ederken Birleşmiş Milletler, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ne-deniyle yayımladığı bir raporda, küresel çapta halen 6 milyon hemşire açığı olduğunu ve aynı zamanda dünya çapındaki tüm sağlık çalışanlarının yarıdan fazlasını oluşturan hemşirelerin oynadığı rolün öne-mi belirtildi.

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebre-yesus yaptığı açıklamada, “Hemşireler sağlık sistemi-nin belkemiğidir. Bugün birçok hemşire Covid-19’a karşı verilen savaşta ön saflarda yer alıyor,“ diyen Ghebreyesus, “dünyayı sağlıklı tutmak için ihtiyaç duydukları desteği almalarının hayati önem taşıdığı-nı” vurguladı.

DSÖ’nün raporuna göre, dünya genelinde 28 milyon civarında hemşire bulunuyor. Bu da en az 6 milyon hemşire ve ebe açığı anlamına geliyor. 2018’e kadar geçen 5 yıl içinde bu rakamın 4,7 milyon arttı-ğına işaret ediyor. Ancak DSÖ’ye göre halen 5,9 mil-

yonluk küresel ölçekte bir açık bulunuyor.Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin bir açıklama da

Uluslararası Hemşireler Konseyi’nden (ICN) geldi.Cenevre’de 1899 yılında kurulan ve bilinen ilk

resmi uluslararası sağlık örgütü olan Konsey, yaptığı açıklamada, işgücündeki yetersizliklere değindi.

Dünya Sağlık Günü raporu: Küresel çapta 6 milyon hemşire açığı var

Page 27: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

҉ Yaşadığınız ülkede Covid-19 salgınına karşı ne gibi önlemler alındı? Emekçilerin, yoksul kesimlerin bunlardan faydalanma düzeyi ne?

Koronavirüs salgını tüm dünyayı olduğu gibi Britan-ya’yı da kasıp kavurmakta. Salgının ilk ulaştığı günlerde Britanya bilim insanlarınca çokça eleştirilen sürü bağışıklığı modelini seçti. Bugün bu tutumunun sonuçlarını çok ağır bedeller ile ödemekte.

Salgının tüm ülkeyi etkilemesi ile birlikte, işsizlikten kaynaklı yoksulluk da daha çok artmaya başladı. Universal Credit olarak bilinen sosyal yardıma 16-31 Mart tarihleri arasında toplamda 950 bin başvuru gerçekleşti.

Orta ve büyük ölçekli şirketlere milyarlarca pound des-tek sözü veren hükümet, küçük işletmeler için ise sadece sembolik yardım sözü verdi. İşçilere ise yüzlerce kişinin canına mal olan Universal Credit yardımının kapılarını gös-termekten başka bir adım atmadı.

Özellikle gastronominin zorunlu olarak kapatılması so-nucu toplumumuza mensup binlerce kişi işsiz kaldı. Britan-ya’da milyonlarca insan gıda bankalarını kullanıyor ve bir o kadar çocuk yoksulluk sınırının altında yaşamaya itildi.

GİK-DER olarak işçi ve emekçilerin taleplerini gün-demleştirmek için çeşitli çalışmalar yürüttük. Dayanışma ağları kurduk ve var olanları güçlendirdik.

҉ Şu an salgına yakalanmış kişilerin tedavisi nasıl de-vam ediyor? Hastanelerde ve karantina koşullarında ya-şam nasıl sürüyor?

Britanya’da Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS) son yıllarda gerçekleşen bütün genel seçimlerin ana gündemlerinden birisi oldu. Son on yılda muhafazakarlar NHS’in özelleş-tirilmesi için adımlar attı. NHS’nin payı devlet bütçesinde

daraldı.Bu salgın ile birlikte NHS’de yaşanan kesintilerden

kaynaklı binlerce kişinin yaşamını yitirmesi özelleştirmele-rin doğurduğu sonucu tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi.

҉ Devlet kurumlarının yardımı dışında, dayanışma ağ-ları var mı? GİK-DER olarak bu dayanışma gruplarında yer alıyor musunuz?

Salgının başlaması ile beraber toplumsal olarak eşine az rastlanmış birçok dayanışma ağı oluşturuldu. Ortak Yardımlaşma Grupları adı altında her bölgede şahısların ve kurumların girişimi ile dayanışma grupları oluşturuldu. GİK-DER olarak bulunduğumuz bölgelerde bu dayanışma gruplarının içerisinde yer aldık ve almaya devam ediyoruz. Özellikle en savunmasız olanları tehdit eden bu krize karşı dayanışmayı genişletmek ve sosyal izolasyon olmadan fi-ziksel mesafeyi uygulamaya çabalıyoruz. Yardıma ihtiyacı olanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Bu bilinçle

GİK-DER olarak gururla bu çabanın ön saflarında yer al-dık. Kurumumuzda binden fazla maske ürettik ve bunları güvenli bir şekilde dağıttık. Yaşlı ve ihtiyaç sahiplerinin ka-pılarına kadar gıda ve ilaç ihtiyaçlarını götürmeye devam ediyoruz.

Ayrıca çeşitli işletmeler aracılığıyla sağlık emekçilerine günlük olarak ücretsiz taze meyve ve sebze sağladık, onla-rın yanında olduğumuzu belirttik.

҉ Emekçi ve ezilenler cephesi salgın sonrasına nasıl hazırlanıyor?

Kuşkusuz emperyalist kuvvetler bu süreci değerlendi-rerek kazanılmış hak ve özgürlüklerin kısıtlanması için bir çaba içerisinde olacaklardır. Ancak ezilenler ve emekçiler cephesi de buna karşı kuvvetli ve örgütlü bir mücadele ile durumu tersine çevirecek bir mücadele içerisinde olacak-tır. GİK-DER olarak bu mücadelenin de en ön saflarında yer almaya devam edeceğiz.

Koronavirüs Avrupa Güncesi- İngiltere “Özelleştirmelerin bedelini yoksullar ödüyor”

↘ Sürü bağışıklığı ile gündemde olan Britanya’da emekçilerin ve ezilenlerin durumunu, kurulan dayanışma ağlarını ve GİK-DER’in çalışmalarını kurumun Eş Başkanı İbrahim Avcıl’ın gazetemizin sorularına vermiş olduğu yanıtlarla öğ-renmeye çalıştık. Avcıl GİK-DER’in faaliyetleri ile birlikte Britanya’da sağlık alanındaki son gelişmeleri de gazetemize değerlendirdi.

Avrupa Atılım 3Avrupa-Politika

Aralarında sosyalist gençlik örgütü Young Struggle (YS) ve genç kadın örgütü ZORA’nın da bulunduğu Seebrücke İnisiyatifi koronavirüs salgını sürecinde mül-tecilerin yaşam koşullarına dikkat çekmek için birçok kentte eylemler düzenledi.

Seebrücke İnisiyatifi’nin eylem çağrısıyla Belçika, Almanya ve İsviçre’nin bir-çok kentinde eylemler gerçekleştirildi.

Seebrücke 5 Nisan’da korona salgını döneminde mültecilerin hem Avrupa şehirlerinde bulunan kamplarda yaşadığı sorunları, hem de Yunanistan’daki Mo-ria Mülteci Kampında temel insani koşulların bile olmadığı kamplarda tutulan mültecilerin durumuna dikkat çekmek için farklı eylem çağrıları yaptı.

“#LeaveNoOneBehind” (#KimseyiArkadaBırakma) etiketiyle bu çağrıya ya-nıt verildi. Farklı kentlerde sokaklara ve köprülere pankart ve dövizler asıldı; kâ-ğıttan yapılmış botlar ve tebeşirle boyanmış ayak izleri ile karantina koşullarında eylemler sokağa taşındı. YS ve Zora’nın da içinde olduğu farklı örgütler gün

boyunca sokaklarda eylemler düzenlediler.

Avrupa’da mülteciler için eylem: #LeaveNoOneBehind

Page 28: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

Macaristan parlamentosu fiilen lağvedildi ↘ Başbakan Viktor Orban gelecekte parlamentoya tek başına hükmedebilecek, basın emekçileri bağımsız gazetecili-

ğin sonlanmasından endişe ediyorlar.

Viktor Orban tartışmalı Korona OHAL yasasını ola-ğanüstü oturumla Parlamentonun gündemine koymaya çalıştığı, ancak muhalefetin tepkisiyle karşılaşan yasa tasa-rısı, iktidardaki hükümet partisi Fidesz’in oylarıyla üçte iki çoğunluğa ulaşarak parlamentoda kabul edildi. 199 üye-den 138’i kanun teklifine evet oyu verdi, 53’ü ise yasayı kabul etmedikleri yönünde oy kullandı.

Milletvekillerine yaptığı konuşmada Orban, yasayı an-ti-korona mücadelesinin vazgeçilmez bir parçası ilan etti ve militarist dilinden vaz geçmeyerek “Her zamanki uygu-lamalarla, Macaristan’da bu salgına karşı savaşmak müm-kün olmazdı” dedi

YASADAKİ BOŞLUKLAR DİKKAT ÇEKİCİYeni OHAL yasası ile birlikte salgın sırasında hüküme-

tin çalışmalarını zora sokacak “yalan haberler” yapanlara hapis cezası verilebilecek. Hukuk uzmanlarına göre bu karar ile bağımsız gazeteciliğin yapılamayacağı belirtiliyor.

Son dönemde çeşitli haber kaynaklarının Macaristan sağlık sisteminin krizle başa çıkmak için gereken kapasi-tenin sadece onda birine sahip olduğu haberleri gündeme damgasını vurmuştu. Basın emekçileri bu iddiaları hükü-mete sorabilecekleri bir olanağın olmamasından şikayet-çiler ve yeni OHAL yasası ile birlikte artık bu ihtimalin de ortadan kalktığını düşünüyorlar.

444.hu online dergisinden Daniel Renyi de aynı dü-şünceleri paylaşarak geçtiğimiz cuma günü düzenlenen online basın toplantısında, “Örneğin, hükümet enfekte olanlar hakkında daha ayrıntılı bilgi vermeyi reddetti. Ül-kenin hangi bölgelerinde salgının yaşandığını veya enfekte olanlar arasındaki yaş ortalamasının ne olduğunu bilmiyo-ruz.” dedi. “Ama enfekte olanların milliyetleri hakkında her zaman bilgi veriliyor” diyerek korona krizinde de ırkçı söy-lemlerin sürdüğünü belirtti.

Kabul edilen yeni kanun ile birlikte süresiz OHAL ilan edilirken, KHK’lerle Orban tüm ülkeyi idare edebilecek. Seçimlerin iptalini de kapsayan yeni OHAL yasası ile bir-likte, meclis devre dışı kalırken, karantina kurallarına uy-mayıp evlerini terk edenlere 8 yıla kadar hapis cezası ile dava açılabilecek.

TRANSFOBİK YASA TASARISIMacaristan’da parlamentoyu fiilen ortadan kaldıran

kanun tasarısının onaylanmasından sonra, Orban trans bi-reylerin yasal statüsüne yönelik yeni bir saldırı ile gündem-de. Yeni diktatörlük yasası ile zaten tüm yetkileri elinde toplayan Orban, salgın öncesinde başlattığı ve ezilenlere yönelik hak gaspları ile ilgili yasal düzenlemelerine devam ediyor.

2018’den bu yana trans bireylerin cinsel kimliklerini değiştirirken birçok bürokratik engelle karşılaştığı bilinir-

ken, yeni yasa tasarısı ile artık trans bireylerin bu hakkının tamamen ortadan kaldırılması hedefleniyor.

AB: ‘ALINAN ÖNLEMLER ORANTILI OLMALIDIR’Ursula von der Leyen de, yasaya zaman kısıtlaması ko-

nulmamasını eleştirerek “Acil durumlarda alınan önlemler orantılı olmalıdır. Süresiz olmamalıdır. Hükümetler, bu dü-zenlemelerin incelemeye tabi tutulduğundan emin olmalı-dır” dedi. Von der Leyen, yasanın “yanlış bilgi yayanlar” ile ilgili bölümünü de “Demokrasi, özgür ve bağımsız medya olmadan işleyemez” söyleriyle eleştirdi.

Avrupa Komisyonu’nun, AB üyesi olan Macaristan’da yürürlüğe giren bu yasayı yakından takip edeceği ve nasıl uygulandığını inceleyeceği de belirtildi.

4 Avrupa-Politika Atılım Avrupa

Almanya’nın Frankfurt kentinde, eylemciler, kağıt-tan yaptıkları uçak ve gemi maketleriyle, mültecilerin so-rununu gündeme getirdi. Sal-gını hatırlatan eylemciler, “Bu durum AB sınırlarında ölen insanlara sessiz kalmamıza neden olamaz. Koronaya rağ-men yaşam için sokaktan ve gösteri hakkımızdan vazgeç-meyiz” dedi.

Korona pandemisi nede-niyle Yunanistan’da mülte-ciler insanlık dışı koşullarda yaşıyor. Avrupa devletleri

mültecileri kabul etmeyince Yunanistan’a ait adalardaki kamplarda, kapasitenin çok üstünde mülteci kalıyor.

Almanya’nın Frankfurt kentinde mülteci kampların-daki insanlık dışı koşullara dikkat çekmek için korona salgınına rağmen eylem ya-pıldı. AGİF ve Young Struggle üyelerinin de katıldığı eylem-de, kağıttan gemiler, uçaklar yapıldı. Asılan pankartlarla ve yapılan konuşmalarla mülte-cilerin durumuna dikkat çe-kildi.

Frankfurt’da koronaya rağmen mülteciler için eylem Almanya’da kamplarda Koronavirüse karşı hiçbir

önlem alınmadan sağlıksız koşullarda tutulan mülteciler isyan ediyor. Mültecilerin yaşamak zorunda bırakıldıkları koşulları protesto ettikleri kamplardan biri de Olpe mül-teci kampı.

Köln’e 80 kilometre uzaklıkta bulunan birçok ülke-den 400 mültecinin kaldığı kampta, mülteciler 8 kişilik odalarda kalıyor.

Hiçbir hijyenik önlem alma imkanlarının olmadığını belirten mülteciler, tuvalet, banyo, yemekhanenin ortak kullanıldığını, kampta kalan çok sayıda çocuğun salgın tehlikesi altında olduğunu söylüyor.

Kampın önemli sorunlarından biri de doktor sorunu. Kampa haftada bir gelen doktor, kronik hastalığı olan-ları muayene edip gitmekte. Hastaneye kronik hastalığı olanlar dahil, hiç kimseyi göndermiyorlar.

Dünyanın birçok ülkesinden gelen mültecilerin te-mel sorunlarından biri de dil sorunu. Almanca bilmedik-lerinden sorunlarını da anlatamıyorlar. Yine kendi ara-

larında da sağlıklı bir iletişim kuramıyorlar. Kampta bir tercüman bulunmuyor.

Mülteciler, virüs tehdidine karşı kampın boşaltılarak evlere yerleştirilmelerini talep ediyorlar.

Almanya’nın Olpe mülteci kampında protesto

Page 29: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

5Avrupa-Emek

Sermayenin ve üretimin uluslararasılaşmasının bir sonucu olarak sağlık ihtiyaçlarının ve özel olarak maske üretiminin en az yüzde 50’si, ucuz iş gücü cenneti Çin’de gerçekleşiyor. Çin’deki fabrikalar ve arabulucular şu an maskelerini yüzde 3000 oranında zamla satıyorlar. Korona salgınından önce 50 Cent’e satılan bir maske şimdi 10 ya da 20 Euro’ya kadar sa-tılabiliyor. Kapitalizmin insanların sağlığını ve ölüm tehdidini kullanarak kazancına kazanç katması, kapitalizmin insana, ya-şama ve doğaya bakış açısını tekrar ve tekrar gözler önüne seriyor. Kapitalizm için kâr ve artı değer her şeydir, insan ve insanlık hiçtir.

Kapitalist ülkeler dünya pazarında maske savaşına giriş-miş bulunuyorlar. Fransa Provence-Alpes-Cote d’Azur bölge başkanı, Fransa’nın sipariş ettiği maskeleri Amerikan tekel-leri tarafından 3 kat fiyat karşılığında gasp edildiğini duyur-du. Ancak aynı gün Fransa’nın İtalya’ya ve İspanya’ya ayrılan maskelere el koyduğu haberi, şikayet edenin de şikayet et-tiği güçlerden farklı olmadığını gösteriyor. Almanya, Ham-burg’da bulunan bir şirketin sipariş ettiği ve parasını önceden ödediği 500 bin maskeyi Amerikalıların 2 kat fiyata kaptığını söylüyor. Berlin, sipariş ettiği 400 bin maskeye ABD tarafın-dan Tayland’ın başkenti Bangkok’ta el konulduğunu açıkladı. Dünya pazarında vahşi batının kuralları geçerli. Kapitalistler için dayanışma sözcüğü sadece işçileri ve ezilenleri sömür-mek için ortaklaştıklarında anlam kazanıyor, ancak araların-daki rekabette birbirine saldırmalarının son örneğini maske savaşlarında görebiliyoruz.

Maske savaşları, kapitalizmin özelleştirme ve neoliberal politikasıyla talan ettiği sağlık sektörüne dikkatleri yönel-tiyor. Son 30 yılda özelleştirme ile birlikte sağlık personeli sayısı sürekli düşürüldü, işçilerin iş yoğunluğu arttırıldı. Has-tanelerde yatak sayısı düşürüldü, sağlık malzemelerinin yete-rince depolanması yasaklandı. Sonuç ortada.

Kapitalist devletlerin böylesi sağlık krizleri olasılığından haberdar olduklarını biliyoruz. Örneğin Almanya parlamen-tosuna 2012 yılında verilen bir “risk analizinde” olası bir virüs salgınında sağlık sisteminin yaşayacağı zorluklar belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün de geçmişte benzeri uyarılarının olduğunu biliyoruz. Ancak, buna rağmen önlem almadılar.

On yıllardır sokaklara dökülen, hakları sürekli gasp edilen, en zor çalışma koşullarında düşük ücretlerle çalışan (çoğun-luğu kadın) sağlık emekçilerinin sesine ses olmayanlar, bugün bu hatalardan ders çıkartarak, sağlık emekçilerinin yanında olmalıdır. Geçmişte benzeri taleplerle hastanelerde çalışan doktorların eylemlerinin ciddiyetini birçoğumuz şimdi anla-mış bulunuyoruz. Korona salgını bizi değişimin sadece sözle değil, gerçek sınıf dayanışmasıyla olacağını tekrar gösteriyor. Hastane personelini bugün alkışlayan burjuvaziye, sağlık sek-töründe yaptıkları saldırıları hatırlatma ve hesap sorma za-manı çoktan gelmiştir.

Maske savaşları insanlığın büyük bir sağlık sorunu içinde olduğunu ve kapitalizmin bizim sağlık sorunlarımızı çözeme-yeceğini göstermektedir. Dünyada boy veren sağlık sorunu sadece planlı üretim ve dağıtımla çözülebilinir, bunu sağlaya-cak sistem de sosyalizmdir.

Fabrikaların çalıştığı, sömürünün devam ettiği, haksız-lıkların arttığı günümüzde “evde kal” çağrılarına dayanarak sessiz kalırsak, sokağı burjuvaziye teslim edersek, gelecekte yaşanacak sonuçlara diyeceğimiz bir şey kalmayacaktır. O yüzden sağlık kurallarına dikkat ederek sokak eylemlerinde ve gösteri hakkımızda ısrar etmeliyiz.

Maske savaşlarıAvrupa Güdemi

Almanya’da çok sayıda sağlık emekçisine Covid-19 bulaştı

Almanya’da yeni tip koronavirüs salgını nedeniy-le 2 bin 300’den fazla sağlık emekçisinin Covid-19 hastalığına yakalandığı belirtildi. Alman kamu yayın kuruluşu NDR’in farklı medya merkezleriyle yaptığı araştırmaya göre enfekte olan hekim ve sağlık çalı-şanları Almanya’daki değişik bölgelerdeki hastane-lerde görev yapıyordu.

1485 SAĞLIK ÇALIŞANI KARANTİNA ALTINDAÜlkenin nüfus yoğunluğu en fazla olan üç büyük

eyalette - Kuzey Ren Westfalya, Bavyera ve Ba-den-Württemberg- enfeksiyon sayısı 70 bini aştı. Kuzey Ren Vestfalya’da (NRW) şu ana kadar 322 sağlık çalışanında koronavirüs bulunduğu kaydedil-di. Söz konusu personelin acil servis ve klinikler ile bakım servislerinde görev yaptıkları bildirildi. Eyalet Sağlık Bakanlığı virüsün en çok yaşlı bakım yurtların-da görev yapan personele bulaştığını duyurdu. Yapı-lan açıklamada bu merkezlerde çalışan 1485 kişinin halen karantina altında tutulduğu belirtildi.

Baden-Württemberg Eyaleti Sağlık Dairesi ve-rilerine göre ise eyalet genelinde en az 566 sağlık çalışanı Covid-19 taşıyor. Bu rakam geçen hafta eyalette 250 civarında kaydedilmişti. Saksonya Eya-leti’ndeki Zwickau kentinde ise 60 doktor ve sağlık görevlisinde kororavirüs bulunuyor.

Bavyera’da ise durum daha vahim. Eyalette 244 muayenehane, buralarda çalışan doktor ve perso-

nelde koronavirüs görülmesi üzerine kapatıldı. “AĞIR KOŞULLARDAKİ SAĞLIK ÇALI-ŞANLARINA ETKİN KORUMA!”DW Türkçe’nin haberine göre, hekim sendikası

Marburger Bund’un başkanı Susanne Johna, çok sa-yıda kentte enfekte olan doktor ve sağlık çalışanları ile ilgili verilerin derlenmemesinden şikayetçi oldu. “Tıp personeliyle ilgili bilgiler ya kısmen kayıt altına alınıyor ya da faksla geçiliyor” diye konuşan Johna, “İtalya ve İspanya’da bile bu sayılar varken bizde ol-maması üzücü” dedi.

Sağlık personeli ve doktorların federal düzeyde, merkezi bir veri bankasına kaydedilmesi gerektiğini savunan Johna, böylece söz konusu kesim için koru-yucu önlemlerin daha etkili şekilde koordine edilme-sinin mümkün olabileceğini sözlerine ekledi. Hayati görev yapan sağlık çalışanları ağır koşullar altında, zamana karşı yarışırken, kendilerine geçen enfeksi-yonların yoğunluluk nedeniyle üst makamlara bildi-rilemediği vurgulandı.

↘ Dünya çapında 1 Milyondan fazla kişiyi enfekte eden yeni tip koronavirü-sü farklı ülkelerde olduğu gibi Almanya’da da hastanelerde ve huzur evlerinde görev yapan 2 bin 300’den fazla sağlık emekçisine bulaştı. Kayıt altına alına-mayanlar göz önüne alındığında sayının daha yüksek olduğu açık.

Page 30: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

“Özel hastaneler kamulaştırılsın, şirketlere el konulsun!”

Koronavirüs pandemisinden etkilenen Avrupa’da has-tanelerin kapasiteleri çoktan aşıldı. İtalya’da hasta yatak-ları hastane bahçe ve kapı önlerine taştı. Salgının başından bu yana koruyucu ekipman yokluğu, hastane çalışanlarını zor durumda bırakıyor. Artan vakalarla birlikte solunum cihazı takmak ve nefes almayı sağlamak için zorunlu olan anestezi ilaçları gibi belirleyici ilaçların eksikliği daha çok hissedilmeye başlandı. Hastaların hayatlarının tehlikeye atıldığı bir realite yaşanıyor.

MASKE KORSANLIĞI KEPAZELİĞİ SÜRÜYORÖnlemler aldıklarını ifade eden hükümetler ise mal-

zeme korsanlığı yapmaya başladı. ABD Almanya’nın satın aldığı, Fransa ise İspanya ve İtalya’ya gidecek maskelere el koydu. Ayrıca Almanya’dan ve Fransa’dan yetkililer ABD’nin Çin’deki üreticilere piyasanın çok üzerinde fiyat teklifleri vererek Avrupa ülkelerinin söz konusu üreticilerle yaptığı anlaşmaları bozduğunu iddia ediyor. Türkiye ise İs-panya’ya gitmesi gerek solunum cihazlarını havalimanında el koydu.

Doktorlar savaş koşullarında var olan “yaşam öncelikli hasta” tercihini yapmak zorunda kalıyor. Sağlık emekçileri özel hastanelerin kamulaştırması çağrısı yaparken sağlık malzemeleri üreten tüm şirketlere el konulması gerektiği-ne dikkat çekiyorlar.

EMPERYALİST KÜRESELLEŞMENİN ACIMASIZ YÜZÜFransa’da virüse karşı mücadelenin en ön safların-

da yer alan bir Dr. Christophe Pru-dhomme “sadece bu şirketlere el koymakla üretime öncelik verme, ürünlerin paylaşımını sağlama ve fiyatların denetlenmesi sağlanabilir. Her ülke, sınırlarının ardına gizlenerek, kendi özel politika-sını yürütüyor ve rekabet içindeler. Bu süreçte liberal kü-reselleşmenin acımasız yüzüne büyük bir ışık tutuldu. Acil durum herkesin gözleri önündedir ve durum değişmelidir. İlk aşama olarak devlet insanların yaşamlarını kurtarabil-mek için gerekli olan şirketlere el koymalıdır. Zira, yarın en-gelleyebileceğimiz ölüleri saymak zorunda kalabiliriz’’ dedi.

COVİD-19 EN ÇOK YOKSULLARI ÖLDÜRÜYORBulaşıcı hastalıklar ayrımcılık yapmaz, ancak her za-

man fakirlerin hastalıklarıdır. Çünkü emperyalist kapitalist sitemde eşitsizlik tavan yaparken herhangi bir virüs karşı-sında tüm insanlar eşit değildir. Dar alanlarda yaşayanlar, işyerlerine gitmek için toplu taşıma araçlarını kullananlar, emekli maaşları yetmediği için işe gitmek zorunda kalanlar, savunmasız yaşlı insanlar, sağlık sigortası olmayanlar veya iltica başvurusunda bulunup sonuç bekleyenlerin tedavisin-de yaşanan büyük engeller, elde birikmiş parası olmayanlar, sosyal yardımla yaşayan uzun süreli işsizler, normal zaman-larda bile iki yakaları bir araya getiremeyenler virüse karşı korunmasızdır.

Korona krizinde toplumsal adaletsizliğin ne anlama gel-diği ve kapitalizmde kimin çıkarlarının en üstte yer aldığı iyi-

ce somutlaştı. Almanya işçi sınıfı temsilcileri, Almanya’daki korona krizinin ilk günlerinde, devletin çalışma koşullarını ve ücretlerini iyileştirmek için eylem yapmaya hazırlanan işçi ve emekçilere “dur” dediğini anımsatarak önümüzdeki haf-talarda virüs bahanesiyle grev ve işçi haklarının yok edilme-siyle ilgili yeni girişimlerin olmasının ihtimal dışı olmadığını belirtiyorlar.

SAĞLIK EMEKÇİLERİ EYLEMDEFransa’da Nord Pas De Calais’de bulunan Tourcoing

Hastanesi personeli yasağa rağmen sokağa inip hükümetin sağlık politikasına tepki gösterdi. Tourcoing çalışanları bir-kaç gün önce de “pandemi nedeniyle miting yasaktır” diyen devlete karşı sokağa inmişti.

“Ekipmansız, yetersiz personel olmadan çalışmaktan bıktık. Üzerimize giyeceğimiz hastane kıyafetlerimiz yok. Maskemiz yok. Sağlıkçıyız ama kendimizi korumak için hiç-bir şeyimiz yok” diyen sağlık personeli, iki saat boyunca ey-lem gerçekleştirdi.

Seslerini hükümete duyurmaya çalışan sağlıkçılar şu me-sajı verdi:

“Şimdi bize ‘böylesi bir vakitte protesto mu olur’ di-yenler olabilir. Önceden de biz bu sorunları anlatmak için sokaklardaydık. Kimse dinlemedi. Şu an da dinlemiyor. Biz yaptığımız işi bütün özverimizle yapıyoruz. Bu koşullarda çalışırken, hükümetin ve yönetimlerin yalanlarını duymak-tan yorulduk. Biz görevimiz başındaysak onlar da, görevle-rini yerine getirmek zorunda. Sadece hasta ölmez, hastaya bakan da ölecek insan.”

KISMİ İŞSİZLİK SAYISI 5 MİLYONU GEÇTİFransa’da yaşanan koronavirüs salgını sonrası zor du-

rumdaki şirketlere yardım amaçlı başlatılan kısmi işsizlik (Chômage partiel ) hakkından yararlanan işçilerin sayısı 5 milyonu geçti.

Fransa Çalışma Bakanı Muriel Penicaud yaptığı açıkla-mada, 473 bin şirketin kısmi işsizlik hakkından yararlanmak için başvurduğunu duyurdu. Bu haktan yararlanan işçilerin sayısının da 5 milyonu geçtiğini aktardı. Sadece 2 günde 1 milyondan fazla işçinin kısmi işsizlik hakkından yararlanmak

için başvurduğunu belirtti.Sendikaların tepkisi üzerine Fransa hükümeti korona-

virüs krizinde işten atılmaların önüne geçmek için kısmi iş-sizlik hakkını getirmişti. Devlet kısmi işsizlik ile çalışanın bü-rüt maaşının yüzde 70’ini ve net maaşının da yüzde 84’ünü karşılıyor.

Bu konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz ACTİT üyesi ve hizmet sektörü emekçisi Bedriye şunları söyledi

“Ben bir otel işçisiyim. Biz, sendika ile birlikte işyeri yöneticisiyle 20 Ocak itibariyle ciddi tartışmalar yaşadık ve risk nedeniyle çalışmak istemiyorduk. Çünkü Çin’den gelen müşterileri kabul etmek istemiyorduk. Ama yöneti-cimiz kabul ediyordu çünkü para kaybetmek istemiyordu. Daha sonra İtalyan turistler için aynı durumu yaşadık. Ben direk müşteri ile yüz yüze çalışan ve ilk risk grubundaydım. Bazı kadın arkadaşlarımız okullar kapanınca çocukları ile ilgilenmek için rapor almak zorunda kaldılar. Kadın arka-daşlar aile içi sert tartışmalar yürüttü. Kadın işçiler gözyaş-ları içinde eşi kadro olduğu ve daha iyi kazandığı için ‘sen çalışmasan da olur’ deyişlerini aktardılar. Şu an 20 otelden 3 tanesi açık ve orada da gönüllü doktorlar kalıyor. Müdür bide gönüllü doktorlar için gönüllü çalışmak isteyen kala-bilir dedi ve dayatmadı. Eğer Korona bizi öldürmezse kriz bitiminde işte kalır mıyız garantisi yok. Ekonomik kriz ne-deniyle işten atılmalar çok olacak ”

Yine ACTİT üyesi Tacim ise çalıştığı işyerinin 30 Ni-san’a kadar çalışanlarını ücretli izine ayırdığını belirterek “Aylığımızın %84‘ünü devlet ödüyor. Bu da sendikalar ve hükümet arasında yapılan görüşmelerle mümkün oldu. Önümüzdeki süreç ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Yeni uygulamalar nasıl olacak birlikte göreceğiz” dedi.

6 Avrupa-Emek Atılım Avrupa

↘ Covid-19 tüm Avrupa’da her gün binlerce can almaya devam ederken alınan önlemlere karşın kemer sıkma poli-tikaları sonucu sağlık sisteminde yaşanan kriz katlanarak sürüyor. Kapitalist devletlerin izlediği politikaların yaratığı sonuca karşı işçi ve emekçiler cephesinde tepkiler artarak devam ediyor.

Page 31: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

Atılım Avrupa 7Avrupa-Toplum

Avrupa Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) Koor-dinasyonu, küresel çapta insan yaşamını tehdit eden koronavirüs pandemisinde kapitalizmin aşırı kâr hırsının sorumlu olduğunu ifade eder-ken erkeğin şiddetini de üreten kapitalizme ve şiddet uygulayan erkeğe karşı kadınları mücade-leyi büyütmeye çağırdı.

SKB Avrupa’ya, koronavirüs pandemisi nede-niyle ülkelerde uygulanan karantina süreci bo-yunca faaliyetlerini nasıl örgütlediği, talepleri ve yansımaları üzerine sorular yönelttik.

SKB Avrupa, ülkelerinde uygulanan olağa-nüstü hal ve evde kalma koşullarında Çarşamba günlerini eylem günü olarak belirlediklerini ifade ederek gazetemize açıklamalarda bulundu.

SKB, “Avrupa çapında koronavirüs karanti-nasıyla birlikte artan kadına yönelik şiddeti ve korona testinin sınırlı yapılmasını protesto edi-yor, yaptığımız eylemlerle gündemleştiriyoruz. İlk Çarşamba eylemini geçtiğimiz hafta Almanya, Fransa, İngiltere, İsviçre, Avusturya, Hollanda ve Belçika ülkelerinde farklı eylem biçimleri ile hayata geçirdik. Şiddete maruz kalındığında ara-nacak Alo şiddet hatlarının yazılı olduğu, ‘Parasız sağlık istiyoruz, korona testi yaygınlaştırılsın’ ta-lepli dövizler, afişler sokaklara, tren istasyonla-rına astık. Her Çarşamba güncel politik durumu analiz ederek yeni slogan ve talepler belirliyo-ruz.” dedi.

SKB, bu Çarşamba günü yapılan eylemleri-nin içeriği konusunda ise, “İnfaz sisteminde eşit-lik”, “politik tutsaklara özgürlük” ve “pandemi döneminde tüm çalışanlara ücretli izin istiyoruz” gibi şiarları gündemleştirdiklerini vurguladı.

“Sokak eylemlerini bazı ülkelerde belli me-

safede, az sayıda katılımlarla da olsa pankart ve döviz açarak yapıyoruz. Evlerimizin balkonların-dan pankartlar asıyoruz.” diye belirten SKB, “Ce-nevre, Viyana, Paris, Lyon, Mannheim, Londra, Nürnberg, Köln, Brüksel, Stuttgart, Viyana gibi birçok kentte camlardan, apartman girişlerine taleplerin olduğu afişler asıyoruz. Sosyal medya-da taleplerimizi içeren afiş ve dövizler hazırlayıp paylaşıyoruz. Aynı çerçevede kadın ve göçmen örgütleriyle oluşturulan koordinasyonlarda yer alıyoruz.’’ bilgisini paylaştı.

SKB, bu dönemde ayrıca “Youtube video ka-nalı yoluyla, koronavirüs döneminde kadınların talepleri; ev içindeki cinsiyetçi iş bölümüne karşı iş yükünün paylaşılması, eril dile karşı mücadele gibi güncelleşen tarihsel sorunlarımızın ele alın-dığı videolar yayınlıyoruz. Aynı zamanda eğitim konusu yaparak dijital ortamda pratiğe geçiriyo-ruz” dedi.

Kadınlar karantinada kapitalizme ve erkek şiddetine karşı eylemde

Kapitalist sistemin insan ve doğa merkezli olmayan politikalarının bir sonucu olarak yaşamımızı tehdit eden birçok olgunun yanı sıra, koronavirüs salgınının her gün binlerce insanın ölümüne yol açışını öfkeyle izliyoruz.

Yaşlı nüfusu gözden çıkaran burjuvazi sürekli ‘evde kal’ çağrıları yaparken; aslında aynı anda birkaç bin kişiyi tedavi etme olanağı bulunmadığı için çöken sağlık sis-teminin enkazını saklamaya, kontrollü bir şekilde sağlık hizmeti vermeye çalışmaktadırlar.

Koronavirüs salgını koşullarında sağlık, hizmet, te-mizlik, gıda sektöründe çalışan kadın sayısının fazlalığı nedeniyle salgınla birleşen sistem krizinin yükü en fazla kadınların omuzlarına bırakılmış durumda. Ev içerisinde ikinci mesai yapan kadınlar, bu sefer erk’ek şiddeti ile karşı karşıya kalmaktadır. Salgının en fazla görüldüğü ül-kelerde kadına yönelik şiddet en az iki kat arttı.

Bu koşullar içerisinde bir kesim var ki, onların yaşa-dığı acılar ve zorluklar çok daha fazla. Onlar kalacakları evleri, sığınacakları çatı altı bile olmayan mülteci kadın-lar. Emperyalist devletlerin hegemonya mücadelesinde savaş coğrafyalarından gelen, yaşadığı ülkede insanca yaşam koşulları olmayan, siyasi faaliyet yürüttüğü için yerinden yurdundan edilen, toplumsal cinsiyet ayrımı nedeniyle baskı ve şiddetten kaçarak yönünü Avrupa ülkelerine dönen mülteci kadınlar hayatta kalma mü-cadelesi vermektedir. Avrupa ülkelerinin sınırları kapat-ması ile sınır boylarında, topluluk halinde kalan mülteci kadınlar, açlık ve susuzlukla mücadele ederken, kolluk güçlerinin saldırıları ile de karşı karşıya bırakılmaktadır.

Yunanistan adalarında on binlerce mülteci bir arada yaşamaktadır. Avrupa ülkelerine geçiş yapılan diğer ül-kelerde de durum çok farklı değil. Üç bin kişilik kapasi-tesi olan kamplarda 20 bin dolayında mülteci iç içe her türlü yaşamsal olanaktan mahrum yaşamaktadır.

Salgın öncesinde gelerek kamplarda kalan mülteci kadınlar, oturum alma beklentisi ile yaşarken; zaten izole edildikleri kamplarda binbir zorluk ile yaşam mü-cadelesi vermektedir. Kent merkezlerinin çok uzağında bulunan kamplarda izole edilen kadınlar, şimdilerde kamp kapıları tamamen kapatılarak, ‘kendi kaderlerine’ terkedilmiş durumdalar. 7-8 kişinin bir arada kaldığı, hij-yen ve sağlık koşulları bakımından hiç de uygun olmayan koşullarda kalan kadınlar, sağlıklı beslenme olanakların-dan da yoksun.

Bu nedenle kadın örgütleri, demokratik kitle örgütle-ri, virüs salgını döneminin getirdiği zorlukları birkaç kat daha fazla yaşayan mülteci kadınların taleplerini müca-delenin konusu haline getirmelidir. ‘Evde kal’ çağrıları yapan kapitalist sistemin iki yüzlülüğünün teşhirini yap-mak, mülteci kadınlar için insanca yaşam koşullarının ya-ratılması talebini yükseltmek yaşamsal önemdedir.

Geri göndermek için bekletilen kadınlara oturum hakkı, sınır boylarında bekletilen kadınlara insanca ya-şam koşullarının yaratılması ve sınır kapılarının açılarak kadınların temiz, güvenli konutlara nakledilmesi, kamp-larda toplu kalınmaya son verilmesi, temizlik ve hijyen malzemelerinin ücretsiz dağıtılması gibi en yaşamsal ta-lepler için eylem ve etkinlikler örgütlemek, toplumun di-ğer kesimlerine duyarlılık çağrısı yapmak oldukça önem-lidir.

Mülteci kadınlar için mücadeleye

Sosyalist Kadın

↘ Koronavirüs pandemisine karşı karantina uygulaması Avrupa’da devam ederken kadına yönelik artan şiddete karşı örgütlü mücadele devam ediyor. SKB Çarşamba eylemlerinde politik tutsaklara özgürlük isterken, “korona nedeniyle çalışanlara ücretli izin verilsin’’ dedi.

Page 32: Hayat ve rakamlar - AvEG-KON · 2020-04-09 · Hayat ve rakamlar. Kıvılcım. 08. Koronavirüs fabrikalarda. da yayılıyor. Emek. Erdoğan’ın “Önceliğimiz üretimin de-vamlılığıdır”

Koronavirüs salgını nedeniyle İk-lim Grevi sokaktan dijital ortama taşındı. AvEG-Kon güçleri de çok sayıda kentte ik-lim grevine katıldı.

Geçtiğimiz Eylül ayı içerisinde dünyanın dört bir yanında Fridays for Future (Gele-cek için Cumalar / FFF) hareketinin öncü-lüğünde gerçekleşen iklim grevlerinde 7.6 milyon insan, iklim krizine karşı hükümetle-rin somut adımlar atmaları talebiyle sokağa çıkmıştı. Bu büyük eylem ardından planla-nan küresel iklim grevleri COVID 19 salgını nedeniyle 3 Nisan’da dijital ortama taşındı.

SERMAYEYİ DEĞİL İKLİMİ VE İNSANI KORU!AvEG-Kon da yaptığı açıklamada, “Ser-

mayeyi değil, insanı ve iklimi koru! 3 Ni-san’da her yerde iklim adaleti mücadelesini yükseltelim! İklimi değil, sistemi değiştir!” çağrısı yapmıştı.

Yüz binlerce iklim aktivistleri canlı ya-yın ve video konferanslarıyla sosyal medya üzerinden bir araya gelerek koronavirüsün getirdiği kısıtlamalara rağmen dijital ortam-da iklim grevlerini gerçekleştirdi.

Friday for Future (FFF) dijital greve dair

yaptığı açıklamada, “Bilime ve gençlere ku-lak verin. krizlere karşı ekonomiden önce canlı yaşamını gözeten bir sisteme geçiş yapılması gerekir.” denildi.

Evde kal çağrılarına da atıf yapılan açık-lamada, “Yaşamımızı sığdırmaya çalıştığımız evimiz, yani gezegenimiz yanıyor! Bu yan-gının nedeninin iklim krizi olduğunu bilim insanları söylüyor” diye kaydedildi.

↘ Friday for Future (Gelecek için Cumalar) hareketinin öncülüğünde küresel iklim grevinin beşincisi 3 Nisan Cuma günü başta Avrupa olmak üzere tüm dünyada gerçekleştirildi. Dijital greve canlı yayınla birlikte yüzbinlerce insan katıldı. Fridays for Future, iklimin ve doğanın talanına karşı 24 Nisan’da yeniden dünya çapında iklim grevi çağrısı yaptı. kurt

atilimavrupa.org [email protected] https://twittter.com/AtilimAvrupahttp://facebook.com/atilim.avrupa

AVRUPAAtılım5. Küresel İklim Grevi dijital ortamda gerçekleştirildi

DEVLETLER ŞİRKETLER İÇİN DEĞİL İNSANLIK İÇİN ADIM ATMALIKoronavirüs krizinden iklim krizine

dersler çıkarılması gerektiği vurgulanan açıklamada, devletlerin şirketleri değil tüm insanlığı korumak için adım atmala-rını, iklim için acil durum ilan edilmesini, fosil yakıtlarından yenilenebilir enerjiye geçilmesini, fosil yakıt sektöründe çalı-şanlar için adil dönüşümün planlanması gerektiği belirtildi.

İklim aktivistleri dijital ortamlarda dövizleriyle, pankartlarıyla, sloganlarıyla bir araya geldi. Greve destek verenler gün boyu #BuEvdeİklimGreviVar, #Di-jitalİklimGrevi #SıfırGelecek etiketleri üzerinden paylaşımlar yaptılar.

Sanatçılar sosyal medya üzerinden

canlı yayınlarla mini konserler verdi. Canlı yayınlara katılanlar, kendi mesaj-larını yazdıkları dövizleri taşıdılar. İklim grevi, sanatçıların canlı yayın konserleri ardından sonlandı.

Münih davasında tutuklu yargıla-nan Müslüm Elma’nın davasının de-vam etmesi yönünde skandal bir karar alan mahkemeye tepkiler sürüyor. Son olarak Sol Parti sözcüsü ve vekili Ulla Jelpke yazılı olarak yaptığı açıklamada, koronavirüs salgını nedeniyle Elma’nın risk grubuna dahil olduğu ve derhal serbest bırakılmasını istedi.

DURUŞMANIN SÜRDÜRÜLMEK İSTENMESİ KABU EDİLEMEZJelpke diğer duruşmalarla ilgili

sürecin askıya alındığını hatırlatırken, beş yıldır tutuklu bulunan Müslüm Elma’nın duruşmasının sürdürülmek istenmesinin kabul edilemez olduğu-nu yazılı açıklamasında belirtirken, “Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi’nin asıl amacının Elma’nın tutukluluk süre-cini devam ettirmek istemesidir” dedi. Mahkemede salonunda savunma avukatları, tercümanlar ve yargı gö-revlilerinin olacağı ve kapalı bir alan-da gerçekleştirilecek duruşmanın risk grubunda bulunan Elma’nın sağlığı için olumsuz etkisi olacağını belirtti.

Jelpke açıklamasının devamında şunları ifade etti:

“Türkiye’deki siyasi düşünce-leri nedeniyle toplam 20 yıl hapse mahkûm edilen ve bu süreçte ciddi iş-kence gören 60 yaşındaki Elma, daha önceki hastalıkları ve yaşı nedeniyle korona enfeksiyonu için özel risk gru-buna aittir.”

“Mahkeme, sanığın sağlığı üzerin-de oynamamalıdır. Korona salgını ko-şullarında davayı sürdürmek Elma’nın sağlığıyla oynamaktır. Elma’nın uzun zamandır süren tutukluluk sürecine derhal son verilerek serbest bırakılma-lı ve özgürlükteki diğer mahkumlarda olduğu gibi aleyhindeki duruşma askı-ya alınmalıdır.”

Ulla Jelpke: Müslüm Elma derhal serbest bırakılmalı

Merkezi Almanya’nın Köln kentinde bulunan Alman Ekonomisi Enstitüsü’nün yaptığı araştırmaya göre birçok ülkede iktidardaki partiler oylarını artırırken muhalefet cephesinde yer alan ırkçı-fa-şist partiler ciddi şekilde oy kaybediyor.

Avrupa’daki gerici-faşist partilerin başında Almanya İçin Alternatif (AfD) geliyor. AfD’nin “ikizleri” olarak kabul edilen İtalya, Hollanda, İsveç, Norveç, Fransa, Avusturya ve İspanya’daki ırk-çı-faşist partiler ciddi oranlarda oy kay-bediyorlar.

HAMBURG PARLAMENTOSU AfD’YE TUTUM ALDIHamburg eyalet parlamentosu otu-

rumunda başkan yardımcılarının sayısı 6’dan 4’e düşürüldü. Yapılan seçimde Sol Parti grubu Deniz Çelik’i, CDU And-re Trepoll’u, ırkçı AfD ise Detlef Ehleb-racht’ı aday gösterdi.

Yapılan oylamada CDU adayı Tre-poll 59 oy alırken Sol Parti adayı Çelik de 49 oy alarak başkan yardımcılığına seçildi. Irkçı-faşist parti AfD’nin adayı Ehlebracht ise 4 oy alarak seçilemedi. Başkan yardımcılığı sayısının 4’e indiril-mesi, AfD’nin dışarıda bırakılmasının bir yolu olarak gündeme gelmişti.

Avrupa’da ırkçı-faşist partiler geriliyor