209
T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANA BİLİM DALI KÜRESEL BİR GÜÇ OLARAK ÇİN’İN YÜKSELİŞİ MASTER TEZİ Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇAĞIRAN Ankara - 2006

Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

  • Upload
    others

  • View
    14

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANA BİLİM DALI

KÜRESEL BİR GÜÇ OLARAK ÇİN’İN YÜKSELİŞİ MASTER TEZİ

Hazırlayan

Ferit GÜVEN

Doç. Dr. Mehmet Emin ÇAĞIRAN

Ankara - 2006

Page 2: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

‘’Bu tezde belirtilen görüş ve yorumlar yazana aittir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ya da diğer kamu kuruluşlarının görüşlerini yansıtmaz.’’

Page 3: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

GİRİŞ................................................................................................1

I. BÖLÜM – 20. YÜZYILDA ÇİN ...........................................6

1.1 Çin’in Askeri Mücadele Geleneği ..............................................6

1.2 Çin Ekonomi-Politiğinin Sözde Sosyalist Süreci............................ 9

1.3 Çin’in 20.yüzyılda Uluslararası İlişkileri .........................................15

1.3.1. ABD ile önemli münasebetler ......................................................15

1.3.2. Diğer ülkelerle olan ilişkiler .........................................................18

II. BÖLÜM – BÖLGESEL GÜÇ ÇİN ...............................................23

2.1. ORTA ASYA’NIN ÖNEMİ VE AKTÖRLERİN

STRATEJİK DAVRANIŞLARI ..............................................................23

2.2. Şanghay İşbirliği Örgütünün Tarihsel Süreci....................................34

2.2.1. Örgütü Şekillendiren Nedenler ve Örgütün Misyonu...................48

2.2.1.1. ABD’nin Orta Asya’daki Etkisine ÇİN ŞİÖ

İle Cevap Veriyor .....................................................................54

2.2.1.2. Şanghay İşbirliği Örgütünün Oluşum Sürecinde

Teröre Karşı Bloklaşmanın Etkisi..................................................59

2.3. ÇİN’İN BÖLGEDEKİ AKTÖRLERLE İLİŞKİLERİ.................................64

2.3.1. Çin – Rusya İlişkileri .......................................................................64

2.3.2. Çin – Japonya İlişkileri ...................................................................73

2.3.3. Çin – Hindistan İlişkileri..................................................................81

III. BÖLÜM – KÜRESEL GÜÇ ÇİN.................................................91

3.1. ÇİN’İN GÜVENLİK SİYASETİ VE ASKERİ GÜCÜ............................92

3.2. ÇİN’İN TEHDİT ALGILADIĞI SORUNLU BÖLGELER.....................102

3.2.1. Tayvan Sorunu ..........................................................................102

Page 4: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

3.2.2. Doğu Türkistan Sorunu.............................................................112

3.2.3. Tibet Sorunu .............................................................................124

3.2.4. Nepal Sorunu .............................................................................129

3.3. ÇİN VE ENERJİ ..............................................................................131

3.4. ÇİN’İN EKONOMİK YÜKSELİŞİ ....................................................163

3.4.1. Çin Ekonomisinde Sorunlar.....................................................169

3.4.2. Ekoçekişme- ABD ve Çin Ekonomilerinin Karşılaştırılması..173

3.5. ÇİN – ABD İLİŞKİLERİ ..................................................................179

3.5.1. Çin-ABD İlişkileri Ekseninde Çin’in Afrika Stratejileri ...........186

3.5.2. Çin-ABD İlişkileri Ekseninde Çin’in

Latin Amerika Stratejileri..........................................................190

3.6. ÇİN – AB İLİŞKİLERİ ......................................................................196

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ..............................................................202

KAYNAKÇA.....................................................................................213

Page 5: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

KISALTMALAR

AGİT: Avrupa güvenlik işbirliği Teşkilatı

AB: Avrupa Birliği

ABD: Amerika Birleşik Devletleri

A.g.e.: Adı geçen eser

A.g.m.: Adı geçen makale

APEC: Asya Pasifik Ekonomik işbirliği

BAE: Birleşik Arap Emirlikleri

BM: Birleşmiş Milletler

CENTCOM: Central Command – Merkez Komutanlık

ÇHC: Çin Halk Cumhuriyeti

ÇKP: Çin Komünist Partisi

ÇHSDK: Çin Halkı Siyasi Danışma Konferansı

ÇUTYŞ: Çin Uluslararası Tröst ve Yatırım Şirketi

DPP: Demokratik ilerici Parti

GSYİH: Gayri Safi Yurt İçi Hasıla

GOP: Genişletilmiş Orta Doğu Projesi

G-8: Gelişmiş 8 Devlet

IISS: International Institude for strategic Studies

KGAÖ: Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü

NATO: Kuzey Atlantik Platformu

OECD: Avrupa Ekonomik İşbirliği Platformu

SSCB: Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

RF: Rusya Federasyonu

ŞİÖ: Şanghay İşbirliği Örgütü

Page 6: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

GİRİŞ

Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği ve ABD stratejileri ve

dünyayı bu stratejiler çerçevesinde şekillendirme arzusu geriye kalan ülkeleri

iki ayrı kutba bölmüştü. Üçüncü bir ülkede beliren bir sorunsala ilişkin ev

sahibi ülkenin ve bulunduğu bölgede süreçten etkilenen müdahil ülkelerin

ürettiği politikalar, uyguladıkları çözümler iki süper güçten birinin kurguladığı

şekilde gelişmekteydi.

Bugün uluslararası ilişkiler bağlamında geldiğimiz noktada ülkelerin

siyaset yapma tarzlarında Amerikan etkisinin varlığını tespit etmek

gerekmektedir. ABD kendi sorunsalının sınırlarını tüm dünya olarak tespit

ettikten sonra Soğuk Savaş döneminden -önce 11 Eylül’e ve- bugüne kadar

uzanan dönemde nüfuzlu ya da etkisiz, irili ufaklı her ülkenin, iç politik

süreçlerinden uluslararası ilişkilerinde sergilediği yaklaşımlara kadar tek

süper güç olarak belirleyici olmuştur. Özellikle de 11 Eylül süreci sonrası,

anti-terör doktrini ile fırsat oluşturduğunda, ABD; liderliğinin bekasını

sağlama, başta enerji kaynakları ile ilgili nüfuz savaşı olmak üzere dünyanın

her yerinde varlığını tehdit edecek süreçleri kontrol edebilme imkanını

bulmuştur.

Sömürü düzeni Soğuk Savaş döneminden daha çetin bir şekilde

varlığını göstermektedir. Bugün yeryüzünde daha önceki sömürge

dönemlerinin hepsini geride bırakacak ölçüde Güney’den Kuzey’e doğru bir

kaynak akımı başlatılmıştır.1 Böylece 1982-1990 yılları arasında sekiz

yılda, yoksullardan zenginlere doğru, yalnızca borç servisleri yoluyla, 2.

Dünya Savaşı sonrası dönemde Amerika’nın Avrupa’ya yaptığı Marshall

yardımlarının sekiz katı tutarında bir gelir transfer edilmiştir. Yoksul borçlu

ülkelerdeki ortalama bir yurttaş, alacaklı bir OECD ülkesindeki ortalama

1 Susan GEORGE, The Debt Boomerang, Pluto Pres, Londra, 1990,s.XVII.

Page 7: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

yurttaştan 55 defa daha yoksul olduğundan [bu süreç] taştan kan

çıkarmaya benzemekte”dir.2 Ne yazık ki istihdam ve yoksulluğu azaltmak

demek olan reel sektör rakamları da içler acısıdır. Yeryüzünde her gün

2000 milyar dolar para el değiştirmekte, bu miktarların ancak yüzde 5’i reel

mal ve hizmet alışverişi için yapılmaktadır; geri kalan tümü spekülatif

harcamalara gitmektedir.3

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünya zenginliğinin yarısını elinde

bulunduran 400 milyarderin yüzde 4 oranında vergilendirilmesi mümkün

olsa, yeryüzündeki yoksulluk ve sağlık sorunu kökünden çözülmüş

olabilecektir.4

Yardım kuruluşu Oxfam’a göre, gelişmekte olan ülkeler gelişmiş

zengin ülke pazarına ihracat yaparken gümrük tarifeleri engeliyle

karşılaşmaktadır. Bu durum zengin ülkelerin karşılaştığından 4 kat daha

fazladır. Bu engeller gelişmekte olan ülkelere 100 milyar dolara mal

olmaktadır. Bu rakam gelişmekte olan ülkelerin aldıkları yardımların iki

katıdır.5

Dünyanın zenginliklerinin paylaşımında ortaya çıkan bu adaletsiz

görüntünün arkasında olanakları elinde bulunduran güç unsurlarının,

egemenliklerini ve varlıklarını sürdürme endişesinin yattığını söylemek

doğru olacaktır. Bu tabloyu ortaya çıkmasında şüphesiz ülkelerin güvenlik

endişeleri ve tehdit algılamalarıdır. Ancak geçen yüzyılın son çeyreğinde

özellikle belirginleşen başka bir neden daha bulunmaktadır ki; bu

çalışmanın temel konseptini oluşturan çok kutupluluğa doğru gidişin

nedenini de teşkil etmektedir. Artan dünya nüfusu, kişi başına düşen enerji

kaynakları kullanımının artışı ve alternatif enerji kaynaklarının yaygın

kullanılabilirliğinin olmayışından doğan enerji ihtiyacı.

2 GEORGE Susan a.g.m., s.XVII.

3 RAMONET, I. Le Monde diplomatique, Kasım 1998

4 IŞIKLI, Alpaslan “Neoliberal Küreselleşme, Sosyal Devlet ve Kemalizm”, Jeopolitik Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2004, sayı:11,s.15.

5 GÜRSES Emin, “NATO ve Genişletilmiş (Büyük) Ortadoğu Projesi: Hattı Savunmadan Sathı Savunmaya”, Jeopolitik Stratejik Araştırmalar Dergisi,

2004, sayı:11,s.75.

Page 8: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Enerji kaynaklarına sahip olma, dünya enerji pazarını kontrol etme,

bu enerjinin boru hatları üzerinde coğrafi olarak hakimiyet kurma gibi

nedenlerden ötürü hali hazırdaki süper güç ABD ve dünyanın geri kalan

aktörleri egemenlik savaşı yürütmektedirler. ABD bu savaşı kendi namına

sürdürürken Winston Churchill’in dediği gibi “Kazanmak için her yol

mubahtır” stratejisiyle hareket etmektedir.

Enerji talebinin büyüklüğü, nüfusu ve dev ekonomisiyle dünyanın yeni

süper güç adayı ve bu yönleriyle ABD’ye alternatif olan Çin ve yürüttüğü

ittifaklar siyaseti çerçevesindeki ülkeler nezdinde bu yaklaşım kabul

görmemektedir. Bu nedenler; ABD’nin karşısında Çin’in hem bir model hem

de iyi bir Pazar olması bağlamında takip eden ülkelerin uluslar arası

ilişkilerde alacağı yönelimler bakımından yeniden bir çok kutupluluğa gidişin

temellerini hazırlamaktadır.

Dünyanın sahip olduğu doğal kaynakların kıtlığı sadece ekonomi

ilminin doğmasına değil, -ekonomik gerçeklerle iç içe olan- uluslararası

ilişkiler ilminin bugünkü yönelimlerinin tespitlerine de açıklık getirmiştir. Bu

çalışmanın ana öğesi olan Çin’in bulunduğu coğrafyada ABD’nin uluslararası

alanda hegemonyasını pekiştirme çabaları 21. yy’ın ve ‘görünen’ geleceğin

büyük mücadelesini tetikleyen önemli bir kilometre taşını oluşturacaktır.

Amerika’nın ikinci Irak operasyonundaki ‘başarısızlığı’6, İran’ın nükleer

sürecindeki ikiyüzlülüğü dünya üzerindeki Amerikan karşıtlarının ‘saflarını

sıklaştırdığı’ gibi, ABD’nin müdahaleci yaklaşımına karşı gelişen oluşumlara

da ilham vermiştir. Güney Amerika’daki siyasal gelişmeler7, Fransa ve

Almanya gibi AB’nin itici gücü olan ülkelerin Irak sürecindeki yaklaşımları,

Şanghay İşbirliği Örgütü yapılanmasının temellenmesi ve son olarak İran’ın

nükleer çalışmaları hakkında BM Güvenlik Konseyi üye ülkelerinden Çin ve

Rusya’nın ABD inisiyatifi dışında eğilimlerini açıkça belirtmeleri ortaya çıkan

sonuçların başlıcalarıdır.

6 Irak’ın kitle imha silahı bulundurduğuna yönelik asılsız istihbaratlara dayanarak Saddam rejimini devirmeye yönelik hareketi, bölgeyi bu tip silahlardan

arındırma ve istikrarsızlığı giderme parolası ile yürütülmüştü. Saddam dönemine oranla daha istikrarsız bir süreç başladı ve hiçbir kitle imha silahına

rastlanmadı. Amerika Körfez petrollerinin önemli bir bölümünü ve ’Körfez’i daha etkin olarak denetim altına almayı başardı.

7 Venezüella, Bolivya gibi Latin Amerika’nın önemli ülkelerinde Amerikan karşıtı “sol” iktidarların varlıklarını pekiştirmeleri bu sürece tekabül etmektedir.

Page 9: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Özellikle İran’da süper gücün istediği şekilde bir sürecin gelişmemesi,

artık tek başına ABD’nin uluslararası konularda tek yetkili karar mercii olma

durumunu sarsan ilk örneklerden biri olması açısından da önemlidir. Bu

örnekte etkin olan Çin’in, Tayvan ve Doğu Türkistan sorunlarında ABD’ye

rağmen stratejilerini uygulayabilmesi, bu çalışmada belirtileceği üzere

ABD’nin Orta Asya’dan dışlanmasına ilişkin Çin politikalarına karşın yeterli

tedbirleri alamamış olması da tek süper güç olma nosyonunu da

kaybedebileceğinin emareleridir.

Uluslararası alanda Çin’in kurduğu yoğun diplomatik ilişkiler, Çin

şirketlerinin dünyanın her yerinde etkin olarak ticaret yapıyor olmaları, enerji

temini ve güvenliği hakkında eski süper gücün temsilcisi Rusya, ABD’nin

arka bahçesi Venezüella ve dünyanın en sorunlu bölgesi Ortadoğu’da İran

ile yaptığı anlaşmalar ABD’nin gelecekte liderlik etmede yalnız olmayacağına

delalettir. Buna ek olarak Çin ekonomisinin önlenemez büyümesi ve hızla

dünya ile olarak geçecek olması yeni bir gücün daha dünya siyasetinde söz

sahibi olacağını ispatlar niteliktedir.

Bu güne gelindiğinde bu güç mücadelesinin yeni aktörü Çin’dir. Yıllık

60 Milyar Dolar civarındaki askeri harcamalarını boşu boşuna yaptığı

düşünülmemesi gereken Çin Halk Cumhuriyeti, ekonomik, siyasi ve askeri

yönden giderek güç toplamaktadır. ABD’ye de son günlerdeki gibi çıkışlarını

arttıran Çin, Şanghay İşbirliği Örgütü sayesinde kuzey sınırlarını güvenlik

altına almış durumdadır. Ancak Tayvan üzerindeki iddiasından da hiç

vazgeçmeye niyeti yok gibi. Ciddi bir balistik füze ve nükleer güç envanterine

sahip olan Çin, güney sahillerine şimdiden 700’ün üzerinde balistik füze

yerleştirdi. Bir yıl sonra bir trilyon dolarlık bir döviz rezervi olacak. Bu kadar

gücü, kabına sığmayan Çinlilerin bir gün gelip kullanmayacağını düşünmek

saflık olur. Bu nedenle dünyanın bu hızlı gelişen yöresinin yakın gelecekte

ciddi sorunlara gebe olduğu açıktır.8

8 KÜLEBİ, Ali, “Giriş ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.23.

Page 10: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ABD, Avrasya egemenliği gayretinde, küresel yapıya entegre edilmiş,

bölgesel güç yeteneğini kendi çıkarlarına karşı kullanmayacak bir tutuma

yönelik rolü benimsemiş, kendisi ile ve stratejik iş birliği içinde olan Japonya

ile çıkar çatışması içine girmeyen yayılmacı bir politika izlemeyen, uysal bir

Çin arzu ediyor ve projesini böyle bir rol kabul ettirilmiş Çin’e dayandırıyor.

Oysa Çin hızla gelişen ekonomisi ve modernize ettiği askeri gücü ile ABD

çıkarları karşısında küresel rakip bir güç olma potansiyeli taşıdığını

gösteriyor. Çin, Şanghay işbirliği örgütünü içinde daha da güçlenerek,

gerektiğinde enerji güvenliği için ABD’ye karşı inisiyatifler kullanabileceğini

de gösteriyor. Tayvan sorunu ise her zaman yeni yüz yılın ilk büyük

savaşının başlatma potansiyelini taşıyor. Çin, Rusya ile birlikte planlayarak

uyguladığı askeri tatbikat da, adeta Tayvan’ın işgal provasını yaparak

ABD’ye meydan okuyor. Bütün bu gelişmeler ABD’nin Avrasya egemenliği

projesi kapsamında tasarladığı bir Çin ile karşı karşıya olmadığını

gösteriyor9.

Bu çalışmanın problematiği Çin’in yukarıda belirtilen nedenlerden

dolayı askeri, stratejik, ekonomik olarak dünyanın diğer süper gücü olarak

uluslararası alanda yerini alacağı ve başta Orta Asya devletleri olmak üzere

diğer ülkelerinde bu yeni denklem çerçevesinde dış politikalarını

yönlendireceğidir. Yeni dünya düzenleri yazılırken stratejik çevrelerde daha

çok Çinli’nin söz alacağını belirtmek kaçınılmaz olacaktır.

BÖLÜM – 20. YÜZYILDA ÇİN

Çin’in bugününü anlamak ve uluslararası ilişkilerde önceliklerini

kavramak adına 2 dünya savaşının olduğu, dünya dengelerinin şekillendiği,

ulusların bugün bulundukları sınırlara nihayet ulaştığı 20. Yüzyılı

değerlendirmek gerektiği kıymetlendirilmektedir. Çin’İn bugün başetmekte

olduğu sorunların kaynağına inilmesi, uluslararası ilişkilerde öncelikle bölge

ülkeleri ile karşılıklı konumlanması bakımından hassasiyetlerinin tespiti için

bu gerekli görülmektedir.

9 EKREM, Nuraniye Hidayet “Şanghay Güç Kazanıyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 10.

Page 11: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

20. yüzyılda Çin’in 1. Dünya Savaşı’nı da içine alan dağınıklık

döneminde (1911-1927), Kuamintang döneminde (1927-1936), uzun

yürüyüşle başlayan Kırmızı Çin döneminde (1935-1949) ve 1949

devriminden 1980’e kadar uzanan süreçte aldığı biçimler, askeri stratejik ve

ekonomik yönleriyle bu bölümde ele alınacaktır. 1980 sonrasına ilişkin

verilere; Çin’in bugünkü ekonomik liberalizasyon politikalarının dünya ile

entegre olma yönünde ilk adımların atılmasının miladi olduğundan ve

çalışmanın ilerleyen bölümlerinde değerlendirildiğinden tekrara düşmemek

maksadıyla bu bölümde yer verilmemiştir.

1.1. Çin’in Askeri Mücadele Geleneği

Çin Uygarlığı Ortaçağ’dan 20. yüzyıla kadar feodal egemenlerin

toprağa dayalı egemenlik savaşlarına sahne olmuştur. Bundan sonraki

dönemi belirleyen ise Çinli Komünistlerin verdiği “Devrimci Halk Kurtuluş

Savaşları”dır. Özetle söylemek gerekirse Çin tarih sahnesinde hep savaşçı

bir millet olarak anılmıştır. Feodal beylerin hakim olduğu dönemden,

doktriner bir altyapıya geçildiği “Halk Savaşı” süreci Çin’in, dışarıdan Soğuk

Savaş’ın iki kutbu tarafından desteklenen ulusal bir iç mücadele dönemidir.

Çin’de yaşanan ve “halk savaşı” olarak bilinen uzun savaş, bir bakıma

işçi sınıfından kopan yoksul köylülerin savaşıydı. 1919’da Sun Yat-sen’in

ulusçu ilkelerini benimseyen Kuamintang partisi ile Moskova’ya bağlı Çin

Komünist Partisi’nin, bizzat Moskova ve Komintern (III. Enternasyonal)

tarafından ulusal ilkeler etrafında birleştirilmesi iç savaş ortamını hazırladı.

Aslında Sun Yat-sen’in bir ulus-devlet kurma girişimi, Ming hanedanının

dağılmasıyla ortaya çıkan savaş ağalarının yarattığı iç savaş ortamında

başarıya ulaşamamıştı ve geniş Çin topraklarında tam bir iktidar boşluğu

vardı. 1924 (Kanton-Hong Kong genel grevi) ile 1949 (ÇHC’nin kuruluşu)

arasında geçen dönemde; birincisi, ulusalcı Kuamintang ile Çin Komünist

Page 12: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Partisi (ÇKP) arasında; ikincisi, Çin Halk Kurtuluş Ordusu ile esas olarak

Kuomintang, kısmen de Komintern’e bağlı resmi ÇKP arasında olmak üzere

iki büyük iç savaş yaşandı. Çin’in sanayileşmiş kıyı bölgelerinde örgütlenen

işçi sınıfının (sayıları 2 milyon kadardı) 1924 yılında devrimci komiteler

örgütleyerek Kuomintang yönetimine karşı genel greve gitmesi ve

Kuomintang Partisi’nden ayrılmak için Komintern’e başvurması iç savaşı

başlattı. Kuomintang, Kanton ve Şanghay bölgelerinde ÇKP’nin komitelerine

karşı saldırıya geçti ve çıkan çatışmalarda Çin’in örgütlü işçi sınıfının en

seçkin kesimi katledildi. 1925-27 devrim girişimi ve onu izleyen katliamın

ardından, o güne kadar hiçbir sosyalist kuramcının aklına gelmeyen çok

değişik bir mücadele yöntemi başlatıldı. 1935’den sonra Kuomintang’a karşı

verilen iç savaş sırasında, üretim sürecinden koparak profesyonel asker

suretine bürünen yoksul köylüler girdikleri köylerin üretim ilişkilerini

dönüştürerek, feodal kesimleri tasfiye edip üretim araçlarını kolektifleştirerek

ve onları yeniden Moskova ve Komintern’in denetimine sokmak isteyen

resmi ÇKP’yle çatışarak ülkenin büyük bir bölümünü ele geçirdiler. Uzun

Yürüyüş adını alan bu savaş ÇHC’nin kurulmasıyla (1949) sona erdi.10

Bu iç çekişmelerden elde edilen sonuç; Osmanlı İmparatorluğu’nda

ancak benzeri görülen onyıllarca süren savaş, iç savaş ve ayaklanma

pratiklerine rağmen Çin’in zayıflaması ve buna rağmen yine de bütünlüklü bir

güç olarak durabiliyor olmasıdır.

Dünyanın çeşitli yörelerinde emperyalist güçlere karşı verilen

mücadelelerde az görülen bir örnek de Çin örneğinde mevcuttur. Milliyetçi

Kapitalist ve Komünistlerin Japon Emperyalizmine karşı verdiği birlik

mücadelesi… Bu mücadelede Japonların kovulmasıyla iç savaş kaldığı

yerden devrime kadar devam etmişti. Birbirini bu kadar dışlayan iki görüşün

bir araya gelmesinden doktrinlerüstü bir yan bulunuyordu. Bunun köklerini de

hala korunmakta olan Çin inanışlarında aramak doğru olacaktır.

10 www.wikipedia.org

Page 13: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

1937-45 yılları arasında Japonlar Pekin, Nankin ve Şanghay’ı ele

geçirdiler ve Nankin’de Wang Ching-Wei yönetiminde bir Japon geçiş (ara)

hükümeti kurdular. Nankinlilerin istilası sonucunda Japon askerlerince 200 bin

Çinli öldürüldü. Chan Kay Şek’in komuta merkezi Chungking de; Mao ise bu

sırada Yenan daydı. 1943’te Müttefikler Kuomintang’ın Japonya ile ayrı bir

barış antlaşması yapmasını engellemek için adaletsizce kazanılmış olan

bütün önceliklerinden vazgeçtiler. 1945’te Japonya’ya karşı kazanılan

zaferden sonra kızıl ordu Sovyetlerin boşalttığı Mançurya alanına doğru

gittiler; ulusal kuvvetler Amerikanında desteği ile Mançurya’yı işgal ettiler.

1946’da Amerikalı General Marshall Mao ve Chiang arasında arabuluculuk

yapmak için teşebbüs eder ancak kavga yıl sonuna kadar devam eder. 1947

sivil savaş komünistler ve ulusal kuvvetler arasında devam etmektedir. Ekim

1949’da Çan Kay Şek Tayvan’a geri çekilir Çin Halk Cumhuriyetinin ilanı bu

süreci izler.11

Devrimden sonraki askeri süreçler daha çok güney sınırlarına kaymıştı.

Çin’in bugün stratejisinin önemli bir parçası olan “Merkez-Çevre Denklemi”

yaklaşımlarının öncülleri devrim sonrası askeri süreçlerde aranmalıdır. Çin’in

iç tehdit algılamalarının anlatıldığı bölümde 20. yüzyıla da değen problemlerin

doğuş sürecini bulacağız.

Bu noktada değinilmesi gereken yine güneyde olmak üzere sınır ötesi

çatışmalar anlamında Çin’in Vietnam saldırısıdır.

Vietnam’ın Kambuchea’yı işgali, Çin-Vietnam münasebetlerinde

bardağı taşıran damla oldu. Vietnam’ın 1978 Kasımında Sovyetler ile ittifaka

yakın bir anlaşma imzalaması ve arkasından da Kambuchea’yı işgali, Çin’i

son derece sinirlendirdi. Çünkü Vietnam şimdi bütün güney-doğu Asya’ya

hakim olma yolundaydı. Şu halde Çin,’e göre meydanın boş olmadığını ve

Sovyetlere12 dayanmanın da pek işe yaramayacağını Vietnam’a göstermek

11 www.wikipedia.org.

12 Çin’in Vietnam’a yaptığı saldırının Vietnam üzerinde çok fazla müessir olduğu söylenemez. Belki Vietnam’a bir Çin faktörünün varlığını gösterdi. Lakin

Vietnam’ın politikasında mühim değişiklik meydana getirmedi. Aksine, Vietnam’ın dış politikası, Çin’e rağmen iki istikamette gelişme gösterdi. Bunlardan

biri, Vietnam ile Sovyetler Birliğinin arasındaki münasebetlerin daha da sıkılaşmasıdır. Çin-Vietnam savaşı sırasında, bir tanesi füze taşıyıcısı olmak üzere,

14 Sovyet savaş gemisi Vietnam’ın Cam Ranh körfezine geldi. 1979 Mayısında da bir Sovyet deniz altısı yine aynı körfeze geldi ki, ilk defa bu sularda bir

Page 14: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

gerekliydi. Çin 17 Şubat 1979 günü 100.000 kişilik bir kuvvetle Vietnam

sınırından içeri girmeye başladı. Kuzey Vietnam’da bir kısım toprakları işgal

ettikten sonra, bu askeri harekatla tasarlanan amacın gerçekleşmiş olduğunu

bildirerek 16 Martta kuvvetlerini geri çekti.13

1.2. Çin Ekonomi-Politiğinin Sözde Sosyalist Süreci

Berlin Duvarı yıkıldığında Doğu Bloku ülkelerini sancılı bir

kapitalistleşme süreci bekliyordu. Kuvvetli altyapılarına rağmen, sağlıklı

yollardan ulusal burjuvazinin oluşmamış olması, açıklık yanlıların kurduğu

yeni inisiyatiflerin ekonomi politik anlamda ABD güdümündeki uluslar arası

siteme teslim olmaları “kan uyuşmazlığına” neden oldu. Dünya ile

entegrasyonlarında ciddi sorunlara, çok derin mali ve siyasi krizlere yol açtı.

Sosyal patlamalar, ekonomik krizler, yeni milliyetçilik akımları, “evrimin”

doğasından kaynaklanan olumsuz koşullar başta Rusya olmak üzere

ülkelerin sınırlarını dünya üzerindeki etkinliklerini menfi yönde değiştirdi. Çin

ekonomi politiğine bu anlamda vurgu yapmak çok yerinde olacaktır. Çünkü

takip eden çalışmada da görülecektir ki; Çin “karma ekonomik sistemi” ne

komünistler ne de kapitalistler tarafından kabul edilemez ama meşru bir

zeminde uzun bir süredir yürütmektedir. Çin ekonomisinin büyümesinin

anlaşılması için sosyalist birliğin mali disiplin ve sosyal bütünlük anlamında

yaptığı katkıyı ve kapitalizmin devlet eliyle yapılmasının Çin’in ekonomik

iktisadi anlamda dünya ile entegrasyonunda nasıl kolaylıklar kazandırdığını

göstermek gerekmektedir.

İmparatorluk sistemine karşı girişilen 1911 devrimi, bir dizi savaş

ağasının egemenlik kurduğu bir dönemin yaşanmasına ve 1925 - 1927

arasındaki ikinci Çin Devrimi sırasında patlak veren çok büyük sınıf

Sovyet deniz altısı görülmekteydi. Vietnam Sovyetlere bu kıyılarda resmen bir deniz üssü vermemekle beraber, Sovyet savaş gemileri bilhassa Donang

deniz üssünün kolaylıklarından yararlanmaya başlamışlardı. Fahir Armaoğlu, a.g.e., s.689.

13 ARMAOĞLU, Fahir 20.Yüzyıl Siyasi Tarihi Cilt 1 s 687-688-689

Page 15: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

gerilimlerine yol açtı. İşçi sınıfının ezilmesini, Çan Kay-Şekçin

Kuomintag’ın(KMT) iktidarda olduğu kokuşmuş bir diktatörlüğün kuruluşu

izledi. Japon emperyalizmi 1931 yılında Mançurya’yı ve ardından 1937

yılında bütün ülkeyi işgal ederek büyük bir yıkıma yol açtı. II. Dünya

Savaşı’nın ardından KMT diktatörlüğü ekonomik toparlanma için gerekli

siyasi koşulları yaratmak bir yana, ülkeyi ancak güç bela bir arada

tutabiliyordu. 1940’ların sonlarında hiper-enflasyon, resmi çevrelerin

gırtlaklarına kadar rüşvete batması ve kredi sisteminin iflas etmesi, Çin

sanayini sarstı. KMT hükümetinin ekonomik krizi çözme konusundaki

basiretsizliği karşısında Çin burjuvazisinin kimi kesimleri, Mao Zedung’un

yönetimindeki Çin Komünist Partisi’ne (ÇKP) yöneldiler.Çin’de kapitalizmin

gelişimi, diğer bütün sömürgelerde görülene benzer çelişkiler gösteriyordu.

Çin burjuvazisi tarihsel olarak ilerici bir rol oynayabilme kapasitesine sahip

değildi. Ekonomik olarak emperyalist güçlere bağımlıydı, kırsal bölgelerde

yarı-feodal yapıya bağlıydı ve aşağıdan, sürekli olarak hızla büyüyen işçi

sınıfının başını çektiği mücadeleler tarafından tehdit ediliyordu.14

Kendisine köylülüğü temel alan ÇKP kuruluş ilkesi olan sosyalist

enternasyonalizmi uzun süre önce terk etmişti. Mao bunun yerine, Çin işçi

sınıfının 1927 yılında yaşadığı trajik yenilgilerden doğrudan sorumlu olan

Sovyetler Birliği’ndeki Stalinist bürokrasi tarafından geliştirilen "iki aşama

teorisini" benimsedi. Stalinistler 1917 Rus Devriminin derslerini reddederek

Çin’de işçi sınıfının iktidarı ele geçirme olasılığının ortaya çıkmasından önce

uzun bir kapitalistleşme döneminden geçmesi gerektiğini öne sürdüler.15

1945 yılında Japonya’nın teslim olmasının ardından, Mao aynı pro-

kapitalist perspektifi benimseyerek, KMT’ye bir burjuva koalisyon hükümeti

kurma çağrısı yaptı. Bu durum "dört sınıfın bloğu" - işçi sınıfı, köylü sınıfı,

küçük burjuva ve ulusal kapitalistlerin "ilerici" denen kesimi - safsatası

altında yüceltildi. KMT bu teklifi reddetti ve iç savaş, Sovyetler Birliği’nin

Mançurya’nın sanayileşmiş bölgelerini işgal ederek ABD destekli KMT’yi

zayıflattığı ve Japonya’da ele geçirdiği büyük miktardaki silahı ÇKP’ye

aktardığı koşullar altında devam etti. Mao’nun gerilla güçleri şehirleri ele

14 www.wsws.org/articles/2005/nov2005/chin n-29. shtml, John Chan 10 Şubat 2006.

15 www.chinaft.com/foreignrelationship.html

Page 16: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

geçirme gücüne sahip saha ordularına dönüştürüldü. ÇKP 1949’da belirleyici

bir askeri zafer elde etti ve KMT çöktü. Çan Kay-Şek ve onun rejimiyle

bağlantılı olan kapitalist seçkin Tayvan adasına kaçtı. Buna karşılık Rong

Yiren16 gibi kimi kapitalistler KMT yönetiminin kaos döneminin ardından

ÇKP’nin iktidara gelmesini memnunlukla karşıladılar. Mao’nun köylülerden

oluşan "kızıl" orduları büyük şehirlere girdikleri zaman, işçi sınıfının

saflarındaki her türden bağımsız örgütlenmeyi bastırdılar ve özel mülkiyeti

korudular: Yeni rejim Şanghay’da Rong’un şirketlerinin çökmesini

engelleyecek olan gerekli parasal desteği, hammaddeleri ve iş bağlantılarını

sağladı. Rong türünün tek örneği değildi. Eski KMT rejiminin kimi kesimleri

de yeni hükümete katıldılar. KMT’nin kurucusu Sun Yat-Sen’in dul eşi Song

Qingling, 1949 yılının Ekim ayında, Tiananmen Meydanında Çin Halk

Cumhuriyeti’nin (ÇHC) kuruluşunu ilan ettiği sırada Mao’nun yanında ayakta

duruyordu. "Sol KMT" adı verilen siyasi oluşum da dahil olmak üzere Çan’ın

diktatörlüğüne karşı çıkmış olan bir düzine burjuva partisi ÇKP’nin

patronajını kabul etti. Bu partiler ÇHC’nin anayasa taslağını hazırlayan Çin

Halkı Siyasi Danışma Konferansı’nı (ÇHSDK) oluşturdular.17

Özel sermayeye daha sonrasında el konulmuş olması sosyalist

politikalara dönüldüğü anlamına gelmiyordu. Rejim, ekonominin bazı

sektörlerini devralmak zorunda kalmıştı. Kırsal kesimde büyük toprak sahibi

sınıfa ait olan topraklara el konulması ve yeniden dağıtılması, daha önceleri

köylülüğün rant ve tefecilik yoluyla soyulmasından faydalanmış olan taşra

sermayesi ile şehirlerdeki sermaye arasındaki bağları kopardı. KMT’nin

iktidardan düşüşü sırasında önemli tutarda sermaye Tayvan’a ve Hong

Kong’a götürülmüştü. ABD emperyalizminin ambargosu ve Kore Savaşı’nın

patlak vermesi Çin’in kapitalist dünya pazarı ile olan bağlantılarını

16 Rong Yiren 1949 devriminin en büyük destekçilerinden biriydi ‘Komünist’ Çin bu desteğe hiç karşı çıkmadı ve Rong’u hep el üstünde tuttu: 1979 yılında

Çin Uluslararası Tröst ve Yatırım Şirketi’nin başkanlığına seçildi. Rong 1993 ile 1998 yılları arasında Çin’in devlet başkanı yardımcısıydı ve Ulusal Halk

Kongresi’nde yönetici konumundaydı. Baş danışmanlarından biri de Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’dı Merkezi ABD’de olan Forbes dergisi

2000 yılında Rong’un kişisel servetinin 1,9 milyar dolar olduğunu öngörüyordu. Rong, 1949 Devriminin hemen öncesinde, o yıllarda toplam 80.000 kişinin

çalıştığı 20’den fazla tekstil fabrikası ve un değirmeninden oluşan aile şirketinin denetimini eline aldı. Rong aynı zamanda Şanghay’daki bir bankanın da

başkanıydı. Rong gibi servet sahibi birinin Maoist rejime destek vermiş olması, bu rejimin kendisine temel olarak aldığı Stalinist perspektif “iki aşama”

teorisi ile bağlantılıydı. Rong daha sonraları "komünistlerin" zafere ulaşmalarının ardından duyduğu kimi endişelerin çabucak dağıldığını anlatacak,

"Komünist Partisi’ni onaylamak için sadece bir elimi kaldırmıştım. Eğer iki elimi kaldırmış olsaydım bu teslim olmak anlamına gelecekti. Sadece bir elimi

kaldırmış olmam hatalıymış. Şimdi her iki elimle birlikte partiyi destekliyorum," diyecekti.

17 CHAN John www.wsws.org/articles/2005/nov2005/chin n-29. shtml 10 Şubat 2006.

Page 17: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

kopartırken yabancı sermaye de ülkeden kaçtı. Aynı zamanda Pekin’in

Sovyetler Birliği ile olan ittifakı da yeni örgütlenme biçimlerini gerekli

kılıyordu. Sovyet teknolojisinin ve sanayinin Çin’e transferinin

koordinasyonunu sağlayabilmek için devlet planlanması benimsendi. Bu

gelişmeler, "sosyalizme geçiş" olarak selamlanan 1956’daki genel

millileştirmelerle en üst noktasına ulaştı. Bu programın gerçek içeriği

sosyalizm değil, büyük ölçüde bir tarım ülkesi olan Çin’de sanayinin devlet

tarafından kontrol edilmesine ve işçi sınıfının siyasi olarak bastırılmasına

dayanan ulusal otarşiydi. Mao’nun kırsal kesimde "sosyalizm"i yaratmaya

yönelik sonuçsuz bir girişimi temel alan ekonomik politikaları bir biri ardınca

felaketlere neden oldu. “Kapitalist Yolcular” Liu ve Deng (Xiaoping), Stalinist

"iki aşama" teorisini, ekonomik krizin Çin’de sosyalizm için gerekli maddi

temelin bulunmadığını ortaya koyduğunu öne sürmek için kullandılar.

Ülkenin on yıllar ve hatta yüzyıllar alacak bir kapitalist gelişme aşamasından

geçmesi gerektiğini vurguladılar.

Liu ve Deng gibi figürlerin tasfiye edilmiş olmalarına karşın Mao’nun

ülkenin yaşadığı ekonomik durgunluğa verecek herhangi bir yanıtı yoktu ve

büyük ölçüde Çin ekonomisini dışa açmaya yönelik piyasa yanlısı bir

perspektifi benimsedi. Mao, 1971 yılında ABD emperyalizmiyle bir anlaşma

imzalayarak Çin’e yabancı yatırımların gelmesinin ve gelişmiş kapitalist

ülkelerle ekonomik ilişkileri yoğunlaştırmanın koşullarını yarattı. Mao’nun

1976 yılında ölmesinin ardından rejimin başına Deng Xiaping geçti ve Deng

serbest piyasa yanlısı uygulamaların önünü bütünüyle açtı. 1979 yılında

Rong Yiren, Deng tarafından Çin Uluslararası Tröst ve Yatırım Şirketi’ni

(ÇUTYŞ) - hükümetin yabancı yatırımcıları Çin’e çekmekle görevli olan kolu -

kurmakla görevlendirildi. Deng Hükümeti, Yiren Rong yönetiminde yabancı

yatırımların gelişini, serbest ticaret bölgelerinde altyapı yatırımları yaparak ve

yabancı şirketlere işlerini yürütmelerinde yardımcı olarak kolaylaştırdı.

ÇUTYŞ 1992 yılında gemicilik, enerji üretimi ve inşaat işleri alanlarında

faaliyet gösteren bir imparatorluk haline gelmişti: Bugün ÇUTYŞ’nin

dünyanın dört bir yanında 200 şirketi var ve bu şirketlerin varlıklarının toplam

Page 18: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

değeri 6.3 milyar ABD doları. ÇUTYŞ gelişirken, Rong’un özel işleri de aynı

şekilde gelişti.18

1989 yılının Mayıs - Haziran aylarında yaşanan hükümet karşıtı

protestoların bastırılmasının ardından Rong, Çin ekonomisinin daha da fazla

dışa açılması konusunda kilit bir rol oynadı. Deng Xiaoping, Tiananmen

Meydanı’nda işçilerin ve öğrencilerin katledilmesine, "sosyalist sistemin"

savunulması gerektiğini söyleyerek destek verdi. Gerçekte bu katliam işçi

sınıfının, rejimin serbest piyasa politikalarının yol açtığı sonuçlara karşı

muhalefetini ezmeyi amaçlıyordu. Rong, Deng tarafından 1993 yılında,

Pekin’in "piyasa reformlarını" hızlandırma konusundaki kararlılığının bir

sembolü olarak Çin Devlet Başkanı Yardımcılığı görevine getirildi. Rong’un

ölümünün ardından Britanya’da yayınlanan Financial Times’da yer alan

yazıda şöyle deniliyordu: "Rong’un bu görevi esas olarak seremonikti, ancak

açık bir mesaj içeriyordu: Çin’de komünist politika ile piyasa ekonomisinin

yeni karışımı varolmaya devam edecektir. Ve yolu gösteren kişi ‘kızıl

kapitalistti’." Aynı yıl Çin 111 milyar dolar doğrudan yabancı sermaye yatırımı

çekti - bu 1979 ile 1989 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde Çin’e akmış olan

toplam yabancı yatırımın yaklaşık olarak dört katı büyüklüğündeydi.19

Bu muazzam boyuttaki yatırım akışının sonucunda Çin’de kapitalist

sınıfı hızla büyüdü. Ronglar gibi eski burjuva aileleriyle birlikte, Tayvan ve

Hong Kong’dan dönen kapitalistler, iş adamları grubu olarak Komünist Partisi

hiyerarşisi içinde önemli bir katman oluşturdular. 2005 Eylül ayında Fransız

bankası Credit Agricole tarafından yayınlanan "Çin’in Kapitalistleri" başlıklı

rapora göre, Çin’in GSYİH’sının yüzde 70’inden fazlası özel şirketler

tarafından yaratılıyor. Rapor biçimsel olarak "devlet mülkiyetinde" ya da

"kolektif" olarak gösterilen kuruluşların çoğunun yönetiminin gerçekte özel

ellerde olduğunu belirtiyor. Bugün Mao’nun Çin’i dünya kapitalist düzeninin

ana payandalarından birini oluşturuyor. Dünya üretiminin önemli bir bölümü

Çin işçi sınıfının acımasızca sömürülmesine dayanıyor.

18 Oğlu Larry Rong’u 1979 yılında Hong Kong’a, buradaki yatırımları yönetmesi için gönderdi. Larry Rong 2005 yılında Forbes dergisi tarafından, sahip

olduğu 1.64 milyar dolarlık servetle Çin’in en zengin adamı olarak ilan edildi.

19 CHAN John www.wsws.org/articles/2005/nov2005/chin n-29. shtml 10 Şubat 2006.

Page 19: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Bütün bu verilere dayanarak söylemek mümkündür ki; Çin’in

sürdürülebilir kalkınmasının altında temeli 1949 devrimindeki Stalinist “iki

aşama” teorisi ile bozulmamış ve işbilir milli burjuvazisi vardır. Bu nedenle de

Doğu Bloku ülkeleri ile aynı kaderi paylaşmayacaktır. 1970’li yılların

sonundan beri kesintisiz sürdürülen bir ekonomi politik dışa açılma

bulunmaktadır ki, bu ancak bir süper gücün yürütebileceği bir projeksiyon

programıdır.

Çin’in 20. Yüzyılda Uluslararası İlişkileri

1.3.1. ABD ile Önemli Münasebetler

Mançu hanedanlığının sönmesinin ve Kuomintang’ın Çin siyasetine girmesine kadar geçen dönemde Çin coğrafyasında İngiliz emperyalizmi boy göstermeye başlamıştı. Sovyet Rusya’nın Avrupa’da ilerlediği sürece kadar ABD Milliyetçi Çin taraftarlarına destek olmasıyla etkin rol oynadı. Fakat Sovyetlerin Avrupa’da ilerlemesi süreci daha öncelikli olduğu ve askeri dengelerin inşası için NATO oluşumuna gidildiği süreçte Çin Komünistleri devrim sürecini başarıyla tamamladılar.

Çin 1949 Ekiminde milletler arası sahneye çıktığı andan itibaren

Amerika’nın şiddetli bir muhalefeti ile karşılaşmıştır. Zira komünist Çin’in

ortaya çıkması Uzak Doğu ve Asya’daki kuvvetler dengesinde Amerika’nın

aleyhine büyük bir değişiklik meydana getirmiştir. Bu iki bölgede milletler arası

komünizm büyük bir güç kazanmış olmaktaydı. Amerika bu gücün tesirini

azaltmak için Çin Halk Cumhuriyeti’ni mümkün olduğu kadar milletler arası

hayattan uzak tutmaya çalışmış ve bunun içinde Çin’in başka devletler

tarafından tanınmasını engellemeye çalışmıştır. O kadarki Amerika Çin’i

Page 20: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

tanımış devletlere olan yardımını hemen kesmekteydi. Tabiatı ile bu durum da

Çin’in Amerika’yı en büyük düşman olarak görmesine sebep olmuştur. O

kadar ki Kruşçev zamanında Sovyetlerin Amerika ile bir uzlaşmaya varmak

istemeleri Moskova Pekin çatışmasının başlıca konularından birini teşkil

etmiştir.20

Fakat proleter kültür ihtilalinden sonra hem Amerika’nın hem de Çin’in

durumunda mühim gelişmeler oldu. Çin şunu gördü ki sertlik politikası ve her

yere ihtilal ihraç etmeye çalışması bir korku ve ürkeklik yaratmış ve bir çok

devlet Çin’e yanaşmaktan çekindiği için, Çin adeta bir yalnızlığa mahkum

olmuştur. Bu sebeple Çin halktan halka münasebetler dediği başka ülke

halklarını ihtilale kışkırtmaktan vazgeçerek, Devletten Devlete münasebetler

dediği bir yumuşaklık politikasını benimseyerek ve dış politikasının alanını

genişletmek suretiyle Sovyet Rusya’ya karşı çok alternatifli bir dış politika

uygulamaya karar vermiştir. Buna Çin dış politikasının revülasyon dan

evülasyon’a geçmek denmektir. Yani başka ülkelerde proleter ihtilalin

gerçekleşmesini şartların olgunlaşmamasına bırakması ve zorlama yolunu

terk etmesidir. Çin’i dış politikasında yumuşatmaya zorlayan bir başka sebep

tanınma meselesidir. Batılı ülkeler arasında Çin’i tanıma temayülü artmaya

başladığı gibi, Çin’in Birleşmiş Milletler üyeliği için her yıl yapılan oylamalarda

da aldığı oylar artmaktadır. Lakin Çin’in sertlik politikası, bu müspet havanın

daha hızlı bir şekilde gelişmesini engellemekteydi.21

Çin için bir endişe kaynağı da Japonya’dır. İkinci Dünya Savaşının bu

yenilmiş devleti şimdi Uzak Doğu’da bir ekonomik kuvvet olarak sivrilmeye

başlamıştı. Sovyet Rusya’da Japonya ile yakın münasebetler kurmaya

çalışıyordu ki, Çin bundan da hoşlanmadı. Japonya faktörünü terssiz

bırakmanın yolu Amerika’dan geçmekteydi. Çünkü Japonya Amerikan nufuzu

altında idi. Kaldı ki, Çin’e göre Japonya ile münasebete girişmek ekonomik

bakımdan Çin için faydalı olabilirdi. O halde Amerika unsuru ehemmiyet

kazanıyordu. Hadiseler hemen hemen aynı anda Amerika’yı da Çin’e karşı

eski tutumunu değiştirmeye sevk etmiştir. Amerika’nın tutum değişikliğindeki

20 CHAN John www.wsws.org/articles/2005/nov2005/chin n-29. shtml 10 Şubat 2006.

21 www.chinahistory.com/americarelationship.asp

Page 21: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

en büyük sebep Vietnam Savaşıdır.1960’ların başında Kuzey Vietnam ile

Güney Vietnam arasında başlayan çatışmalar giderek bir savaş halini almış

başlangıçta Güney Vietnam’ı sadece yardım sureti ile destekleyen Amerika

1965 Ocak ayından itibaren Kuzey Vietnam’ı bombalamaya başlayarak,

Vietnam savaşının içine gömülmeye ve Vietnam bataklığına girmeye

başlamıştır. Bu da Amerika’nın sertlik politikası idi. O kadar ki bir süre sonra

10.000’lerce Amerikan askeri Vietnam’da komünistlere karşı savaşmakta idi.

Amerika’nın Uzak Doğu’daki bu sertlik politikası, Kuzey Vietnam’ı

bombardıman ederek ve Güney Vietnam’a Amerikan askerini göndererek

savaşı tırmandırması daha ilk baştan Amerikan kamuoyundan büyük tepkiler

ve tenkitlere sebep oldu. Aslına bakılırsa Amerika’nın Vietnam savaşına bu

denli bulaşması Avrupalı müttefikleri tarafından da hoş karşılanmış ve Avrupa

ile Amerika arasındaki görüş ayrılıkların derinleşmesi bu yıllara

dayanmaktadır. De Gaulle Fransa’sının NATO’nun askeri entegrasyonundan

ayrılmaya 1965 yılında karar vermesi, basit bir tesadüften ibaret değildir.

Amerika’nın bazı baskılara rağmen, keza NATO’nun diğer üyeleri de

Amerika’nın Vietnam politikasına bulaşmamaya dikkat etmişlerdir.22

Kısacası Çin’in diplomatik yalnızlığı gibi, bu sertlik politikası dolayısıyla

Amerika da ilk defa olarak hem içerde kamu oyunda ve de liderliğini yaptığı

ittifak sistemleri içinde bir yalnızlık ile karşılaşıyordu. Amerika bu açmazı

kırmak zorunda olduğunu anladı ise de bunu ancak 1968 Kasım seçimlerinde

Cumhurbaşkanlığına seçilen Richard Nixon yapabildi. 1968 Kasımında

başkan seçildiği sıralardır ki Çin’de proleter kültür ihtilali kontrol altına

alınmaya başlıyordu. 1969 Mart ayında Ussuri nehrinde Çin ve Sovyet

askerleri silahlı çatışmaya başladığı zaman ise, Nixon başkanlık görevine

başlayalı henüz iki ay olmuştu. Bundan sonraki süreç Amerika’nın

tahakkümünü değilse de dünya üzerindeki inkar edilmez varlığını kabul etme

sürecidir. 80’lere kadar ÇKP içerisinde gelişen “Kapitalist Yolcular” için

Amerika ile münasebetleri belirleyen de bu dikkate değer konudur.

22 CHAN John www.wsws.org/articles/2005/nov2005/chin n-29. shtml 10 Şubat 2006.

Page 22: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

1.3.2. Diğer Ülkelerle olan İlişkiler

Sovyet Rusya 1946-1947 yılarındaki faaliyetleri ile Avrupa’daki

durumlarını iyice sağlamlaştırmışlardı. O kadar ki, bir Sovyet tehdidi

Avrupa’nın üzerine iyice çökmüş bulunmaktaydı. Her ne kadar, Amerika

1947’den itibaren bu Sovyet tehlikesine karşı bir tepki göstermeye ve

harekete geçmeye başlayacak ise de, bunun neticesinin ancak 1949 yılında

alabilecektir. Fakat Amerika’nın tepkilerinin başladığı 1947 yılından itibaren

de Asya’nın kaderi çizilmeye başlamıştı. Zira Çin’de Milliyetçilerle Komünistler

arasındaki mücadele 1948 ‘den itibaren Milliyetçilerin aleyhine ve

komünistlerin lehine dönmeye başlayacak ve Avrupa’da NATO ittifakının

kurulduğu 1949 yılının sonbaharından itibaren Çin Komünist partisinin

kontrolü altına girecektir. Bu ise Uzak Doğu kuvvet dengesinin gayet ağırlıklı

bir biçimde Sovyetler tarafına açılması demekti.23

Japonya 1937 Temmuz’unda Çin’e saldırmaya başlayınca, bu

müşterek tehlikeye karşı Chiang Kai-shek’in milliyetçileri ile Mao Tse-tung’un

komünistleri bir işbirliği içine girdiler. 2. Dünya Savaşı boyunca komünistler

Çin’in kuzey eyaletlerinde, Milliyetçiler ise güney eyaletlerinde Japon’lara

karşı savaştılar. Japonya 1945 Eylül’ünde teslim olduğunda durum böyle idi.

Bu sebeple Amerika komünistlerin kuzey Çin’e hakim olmasından endişe

ederek Amerikan uçakları 80.000 kişilik bir milliyetçi kuvveti Shangai, Nanking

ve Peiping bölgelerine komünistlerin kuzey Çin’e hakim olmalarını engellemek

istedi. Milliyetçilerin durumu iyi idi. Bu sebeple Sovyetler 1945 Ağustosunda

Chiang Kai-shek ile anlaşma imzalayarak Chiang hükümetini Çin’in resmi

hükümeti olarak tanıdılar ve Çin’in işçilerine karışmamayı taahhüt ettiler. Buna

karşılık Chiang Kai-shek de Moğolistan’ın bağımsızlığını tanıyor, Doğu Çin

demiryolları ile Güney Mançurya demir yollarının Sovyetlerle ortak olarak

işletilmesini, Port Arthur ve Dairen limanlarını 30 yıl süre ile Sovyetlere

kiralamayı kabul ediyordu. Japonya’nın teslim belgesini imzalamasından üç

hafta sonra da Sovyetler Mançurya’yı tamamen boşaltacaklardı. Sovyetlerle

anlaşan Chiang Kai-shek, Mao Tse-tung’a dönüp komünistlerle de bir

23 ARMAOGLU, Fahir, 20.yy siyasi tarihi 1.cilt sayfa:438-439-440

Page 23: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

anlaşmaya girmek istedi. Lakin mümkün olmadı. Chiang Çin’de merkezi idare

sistemi kurmak isterken, Mao Çin’in gevşek bir federasyona sahip olmasını

istiyordu. Görüşmelerde de anlaşma olmayınca, 1945 Ekiminden itibaren

komünistlerle de milliyetçiler tekrar birbirleri ile mücadeleye başladılar. Bu

mücadele milliyetçiler için hazin bir hikaye oldu. Amerika’nın geniş ekonomik

ve askeri yardımlarla 1946 ve 1947 yıllarında milliyetçiler üstün duruma

geçtiler. Lakin Chiang Kai-shek ve generallerin kötü idareleri ve Amerikan

yardımlarını hem kötü kullanmaları ve hem de şahsi çıkarları için kullanmaları

1948’den beri durumu değiştirmeye başladı. Amerika’nın milliyetçilere

yardıma karşılık, Sovyet Rusya’da Chiang Kai-shek’ten kiraladıkları Port

Arthur ve Dairen limanından komünistlere yardım ediyordu. 1948 sonunda

Mançurya ve Yang-tze vadisi komünistlerin elinde bulunuyor ve Chiang rejimi

de güneye çekilmeye başlıyordu. 1949 Nisanında komünistler Nanking’e

girdiler ve Chiang’da Canton’a çekildi. Mao Tse-tung bu zaferler karşısında 1

Temmuz 1949’da Çin’de demokratik halk diktatörlüğünü ilan etti. 1950

Mayısında Hainan adası dahil Bütün Çin kıtası komünistlerin kontrolüne

girmişti. Chiang Kai- shek mücadelesine devam etmek üzere Formosa

bugünkü adıyla (Tayvan) asına geçti. Bu şekilde ortaya iki tane bağımsız Çin

devleti çıkıyordu. 1 Ekim 1949’da Mao Tse-tung Çin Halk Cumhuriyetinin

kuruluşunu resmen ilan etti ve aynı gün Sovyet Rusya tarafından tanındı.

Batılı devletlerden ilk tanıyan İngiltere oldu ve İngiltere Çin Halk Cumhuriyetini

1950 Ocak ayında tanıdı. Böylece 1912’de Çin’de Mançu sülalesinin ve

imparatorluğun yıkılması ile başlayan çalkantılar, Çin’de komünist bir rejimin

kurulmuş olmasıyla sonuçlanmaktaydı.

Sovyet Rusya ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında 14 Şubat 1950’de bir

dizi anlaşmalar imzalandı. Bunlardan bir tanesi (Dostluk, İttifak ve Karşılıklı

Yardım)anlaşması, ikincisi Sovyet Rusya’nın Çin’e 10 yılda ödenmek üzere

300 milyon dolarlık yardımı öngören bir anlaşma ve üçüncüsü de Sovyet

Rusya’nın Doğu Çin demir yollarını, Port Arthur ve Dairen limanlarını Çin’e

iade etmeyi öngören anlaşmadır. 1949 yılı kapanırken Dünyanın global

stratejisi Batılıların ve Batı Dünyasının fevkalade aleyhinedir. Sovyet Rusya

Avrupa’da açık bir üstünlüğe sahip iken, şimdi Uzak Doğu ve Asya’da Çin gibi

komünist devi ortaya çıkıyordu.1949 yılında NATO’nun kurulması ile Avrupa

Page 24: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

belki dengelenmişti. Lakin Asya’da kuvvetler dengesinin durumu gayet açık

bir şekilde komünist bloğun lehine idi.

Çin Halk Cumhuriyeti ile Hindistan münasebetleri Hindistan’ın

bağımsızlığının ilk yıllarından itibaren iyi gitmediği bir diğer devlette

olmuştur. Bunun da sebebi ideolojik olmayıp, esas itibarı ile politik ve

jeostratejik mahiyettedir. Politik sebebi; Hindistan İngiliz egemenliği altında

bulunduğu sürece bilhassa 19. yüzyılda, Çin İmparatorluğu çok zayıftı.

Fakat 1949’dan itibaren yani Hindistan’ın bağımsızlığını kazanmasından

hemen iki yıl sonrada, Çin komünizmin gayet hiyerarşik ve disiplinli

kontrolü altına girerek dağınıklıktan ve dolayısı ile zayıflıktan kurtuluyordu.

Şimdi Hindistan için kuzeyde bir baskı unsuru ortaya çıkmıştı. Tabiatı ile

buda Hindistan için memnuniyet verici bir gelişme değildi. Jeostratejik

sebebe gelince: buda Hindistan’ın Kuzeyinde bulunan ve Hindistan ile Çin

arasında yer alan Tibet, Nepal ve Bhutan ve Hindistan sınırları içinde yer

alan Ladakh gibi topraklara Çin’in ele geçirme isteği duymasıdır. Bu

toprakların üç hususiyeti vardı. Biri, bu toprakların Hindistan’ın güvenliği

için arzettiği önemdir. Hindistan’ın kuzeyinde bir tespih gibi dizilen bu

topraklar, kuzeyden gelecek tehlike ve tehditlere karşı Hindistan’ı bir set,

bir sur gibi koruyucu bir stratejiye sahipti. Bu sebeptendir ki, İngiltere

Hindistan’ı ele geçirdikten sonra, Tibet hariç diğer topraklar üzerinde şu

veya bu şekilde bir kontrol tesis etmiştir. Buna karşılık, Çin Halk

Cumhuriyeti kurulduktan sonra, Pekin bu toprakları, Asya’nın güneyine

yayılması için birer basamak olarak görmüştür. Başka bir deyişle, bu

stratejik topraklar Hindistan için bir savunma vasıtası iken Çin için bir

yayılma ve saldırma trampleni teşkil etmekteydi.24

Bu toprakların ikinci bir hususiyeti ise, son derece dağlık ve sarp

olması ve Himalayalar gibi dünyanın en yüksek dağ silsilesine sahip

olmasıydı. Bunun neticesinde ise, bu bölge ülkelerinin sınırlarının kesin olarak

çizilmemesi ve dolayısı ile sınır anlaşmazlıkların mevcut olmasıydı. Bu

toprakların üçüncü hususiyeti ise, bunların Hindistan’dan Budizm dinini almış

24 ARMAOĞLU, Fahir, 20, yüzyıl Siyasi Tarihi 1. cilt, s.667-668-669-670-671.

Page 25: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

olmalarıydı. Bu da bu ülkeleri manevi ve dini bakımdan, Çin’e değil;

Hindistan’a bağlamakta ve Hindistan bu açıdan bu ülkeler üzerinde manevi

nüfuza sahip bulunmakta idi. Budizm’in Tibet’i diğer bir sorun başlığını

oluşturmaktaydı. Çin’in o zaman ki politikası, çok sonra Çin Halk

Cumhuriyeti’nin işine yaradı. Çin Halk Cumhuriyeti de ilk günden itibaren

Tibet’i Çin’in toprağı saymaya başladı. 1950 Haziran’ında patlak veren Kore

savaşını fırsat bilen Çin, 7 ekim 1950 gününden itibaren 30.000 kişilik bir Çin

Halk Kurtuluş Ordusu kuvvetini Doğu Tibet’e sokarak ülkeyi işgale başladı.

Dikkati çeken bir nokta da, batı’da da bir kısım Çin kuvvetlerinin Hindistan’a

ait Ladakh eyaletinin Çin’e ve Tibet’e bitişik olan Aksayı Çin bölgesine girip

oradan Tibet’e geçmeleriydi.25

Diğer taraftan, Hindistan’ın Tibet ile geniş ticareti de vardı. Bu ticareti

devam ettirebilmek için Hindistan 29 Nisan 1954’de Çin ile bir anlaşma yaptı.

Bu anlaşma sonradan çok meşhur oldu. Zira bu anlaşmanın giriş kısmı bir

arada barış içinde yaşamanın meşhur beş ilkesini ihtiva etmekteydi. Buna

karşılık anlaşmada Tibet’in ismi Çin’in Tibet bölgesi diye geçiyordu ki, bu

Hindistan’ında Tibet’in Çin’in bir parçası olduğunu kabul etmesinden başka bir

şey değildi.Bu anlaşmanın bir diğer hususiyeti de, Çin ve Tibet Hindistan’la

olan sınırları hakkında her hangi bir şey söylenmemiş olması idi. Hintliler

bundan memnuniyet duydular. Lakin, bu husus Çin’in ileride kullanabileceği

bir koz olarak Çinliler tarafından düşünülmüştü. Hindistan’dan yardım

göremeyen Dalai Lama, kuvvete boyun eğmek zorunda kalmıştı. Ailesi ile

birlikte kaçan Dalai Lama, 31 Martta Hindistan sınırları içine girmeye

muvaffak oldu ve 25 Nisan’da Hindistan’ın kuzey doğusundaki Assam

eyaletinin başkenti Tezpur’a ulaştı. Bu hadise Çin için büyük bir prestij darbesi

idi. Fakat ne var ki, Tibet artık tam manası ile Çin’in bir eyaletinden başka bir

şey değildi.26

25 ARMAOĞLU, Fahir a.g.e s.667-668-669-670-671.

26 ARMAOĞLU, Fahir, 20, yüzyıl Siyasi Tarihi 1. cilt, s.667-668-669-670-671.

27 ARMAOĞLU, Fahir, a.g.e. , s.667-668-669-670-671.

Page 26: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Tibet’in Çin’in bir eyaleti haline gelmesi, Tibet ile Hindistan arasında

yer alan ve Çinlilerin kan kardeşlerimiz dediği Nepal’e de tesir etti. Nepal

Krallığı daha önce İngiltere’nin kontrolünde iken 1923’de bağımsız olmuştu.

Fakat esas itibarı ile İngiltere’nin nüfuzu altında idi. Şimdi kuzeyde Çin’in bir

kuvvet olarak sivrilmeye başlaması, Nepal’i Hindistan’a karşı Çin faktörü

oynamaya sevk etti ve Nepal Çin’le münasebetlerini geliştirerek Çin’den

ekonomik yardım almaya başladı. Tabiatı ile Nepal, Hindistan’dan tamamen

kopmayarak, Çin ile Hindistan arasında görünürde tarafsız bir politika

izlemeye başladı.27

Hindistan-Çin münasebetleri bu şekilde menfi gelişmelere sahne

olurken, 1960’ların başından itibaren Çin-Sovyet münasebetlerinin de

bozulmaya başladığını burada hatırlatalım. Bu durum ise Hindistan’ı giderek

Sovyet Rusya’ya dayanma yoluna sevk etti. Bu da Çin’in büsbütün

hoşnutsuzluğuna sebep oldu. Esasen Çin başlangıçtan beri Hindistan’ı Batı

Emperyalizminin bir aleti olarak görmekteydi. 1959 Martında Tibet’in tüm

işgalinden sonra, Çin’liler 1959 yazından itibaren bilhassa kuzey batıdaki Hint

eyaleti Ladakh topraklarına zaman zaman girmeye başladılar. Çin’liler

bununla da yetinmeyerek bir takım haritalar yayınladılar. Bu haritalar da

Hindistan’ın Kuzey toprakları Çin’in sınırları içinde gösterilmekteydi. 1960-

1962 arasında da Çin ile Hindistan arasında sınır hadiseleri hiç eksik olmadı.

Durum bu şekilde iken, 20 Ekim 1962 sabahından itibaren 20.000 kişilik bir

Çin kuvveti Hindistan’ın kuzey bölgesinde ki sınırından içeri girmeye başladı.

Bir başka Çin kuvveti de kuzey batıdaki Ladakh eyaleti sınırından içeri girip

Aksa’yı Çin bölgesini işgal etti. Çünkü her iki bölgede de istediği stratejik

toprakları ele geçirmişti. Çin’in Hindistan’a saldırısı karşısında, Sovyet Rusya

Hindistan’ın yanında yer aldı. Amerika ise Hindistan’a silah yardımı yaptı.

Zaten bu durumdur ki, Çin’in askeri harekatını daha ileriye götürmesini önledi.

Öte yandan Hindistan’da tarafsızlık ve bağlantısızlığın bedelini çok acı bir

şekil de ödemiş durumdaydı. Bundan dolayı Hindistan bağlantısızlığını

bırakmamakla beraber, hem Amerika ile münasebetlerini koparmamaya ve

hem de Çin’e karşı, Sovyet Rusya’nın süper gücü ile yakın münasebetler

Page 27: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

kurmaya ehemmiyet verecektir. Bilhassa bu sonuncu nokta, Hindistan’ın dış

politikasında, Nehru’dan sonra daha da kuvvetlenecektir.28

BÖLÜM – BÖLGESEL GÜÇ ÇİN

Orta Asya’nın Önemi Ve Aktörlerin Stratejik Davranışları

SSCB’nin dağılmasından iki yıl sonra, Moskova yönetimi Afganistan’ın

işgaline son vermek zorunda kalmış, oynadığı büyük oyun kısa bir süre

sonra imparatorluk kalıntısı olan Çeçenistan’da kendisini göstermiştir. Bu

imparatorluğun çözülmesi de bölgeye barış ve huzurun gelmesi için yeterli

olmamıştır. Afganistan’da iç savaş başlamış, baskın güç Taliban,

uluslararası terorist grubunun başı Usame bin Lâdin tarafından komuta

edilmeye başlanmıştır. Özbekistan, köktenci İslâmcıların tehdidi altında

bulunmaktadır. Uyuşturucu trafiği ise, en üst noktalara varmıştır. Petrol ve

doğal gaz yönünden zengin kaynaklara sahip olan Kazakistan ve

Türkmenistan, ister istemez tehdit altına girmiştir. Ülkeler arasındaki belirsiz

sınırlar, sorun olmaya devam etmiştir. Hindistan ve Pakistan, 1998 yılında

nükleer silâhlarla denemeler yapmıştır. Bütün bu çekişmelerin içinde, geniş

petrol ve doğal gaz kaynakları ABD’yi de oyunun içine almış, özellikle petrol

boru hatlarının geçiş yönünü belirlemek bu ülke için önemli bir görev hâline

gelmiştir. Kısacası bir büyük oyun bittiğinde teokrasi, doğal kaynaklar,

uyuşturucu, terorizm ve yöre halkı üzerinde tekrar bir büyük oyun sahne

almıştır. Bu sürecin dünyanın birçok bölgesinde yaşanan süreçten farkı ise,

28 ARMAOĞLU, Fahir, 20, yüzyıl Siyasi Tarihi 1. cilt, s.667-668-669-670-671.

Page 28: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ABD’nin bu bölge içinde yalnız olamayacağıdır. ÇHC, İran ve yeniden süper

güç olmak isteyen RF bu oyunun diğer ana oyuncuları olacaktır.29

Çağımızda küresel üstünlük mücadelesi Avrasya egemenliğine

dayandırılmıştır. Avrasya coğrafyası Avrupa ve Asya’dan oluşmaktadır.

Akdeniz’i ve Afrika’nın kuzeyini de Avrasya coğrafyası içinde değerlendirmek

gerekmektedir. Küresel üstünlüğü sağlayabilmek için Avrasya’nın başta

enerji kaynakları olmak üzere doğal kaynaklarına, enerji ulaştırma ve deniz

ticaret yollarına, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde yetmiş beşine sahip olan

bu coğrafyanın pazarlarına egemen olmak, stratejik işbirliklerini

gerçekleştirmek veya rakip koalisyonları engellemek gerekmektedir.30

Amerikan savunma uzmanları ABD’nin geleceğinin Asya Pasifik ve

Ortadoğu bölgelerinde yattığını, bu iki bölgede ağırlığını hissettiremeyen bir

Amerika’nın ulusal güvenliğin tehlikeye düşeceğini ısrarla savunuyorlardı.

Her iki bölgenin kontrolü için üretilen düşman efsaneleri ise köktenci İslam ve

Çin tehlikesi idi. Her iki bölge de bu iki tehlike ile korkutularak Washington

merkezli düzenlemeler geliştirilebilirdi. Nitekim Soğuk Savaş’ın hemen

arkasından başlayan Çin-Japonya ve Çin-Tayvan gerilimi Çin ile neredeyse

diğer tüm Doğu ve Güneydoğu Asya ülkeleri arasında yaşandı. Buna göre

Çin tüm bu ülkeleri ya tehdit ediyordu yada toprak talepleri vardı. Çin tehdidi

öylesine güçlü hissedildi ki, bölge ülkeleri Amerika’ya daha fazla yaklaştılar

ve Çin’e ve Sovyetler Birliği’ne karşı Soğuk Savaş döneminde oluşturulan

güvenlik çemberinin bir benzeri, fakat bu kez sadece siyasi-askeri alanda

kuruldu. Bu sayede Çin kısmen kontrol altına alınırken, Tayvan, Kuzey Kore

ve nükleer silahlar bağlantısı sayesinde bölgedeki Amerikan baskısı sürekli

hale geldi. 31

Amerikan etkisinin bugününe gelindiğinde Rice’ın Orta Asya gezisine

değinmek yararlı olacaktır. Condoleezza Rice’in 2005 Orta Asya ziyareti

ABD politikalarının ikili görüşmelerle sınanması anlamına geliyordu. Müttefik

29 KARACA, Kutay ,’’Çin Halk Cumhuriyeti’nin Yeni Güvenlik Kavramı, Şangay İş Birliği Örgütü Ve Türkiye’nin Bölgedeki Örgütlenmeye Bakışı”

,Stratejik Araştırmalar Dergisi Sayı 3, S.200.

30 ESLEN, Nejat, “Avrasya’da Dengeler Değişirken”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.16

31 ŞAHİNER, Evrim, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.

Page 29: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ya da tehdit ülke algılamalarının şekillendiği bir sürecin yaşanacağı beklentisi

bulunmaktaydı.32 Ancak Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Kuzey Kore ile

temasları sonuç vermedi. Sadece sonuçları abartılmaması gereken

Kazakistan kazanımlarından söz etmek mümkündür.

Bu ziyarette, Kazakistan’ın demokratikleşmesi yolunda Orta Asya

ülkelerinde lider ülke olmanın büyük fırsat olduğunu vurgulamıştı. ABD

tarafından Kazakistan, Orta Asya’nın ekonomik reform örneği ve bölgenin

ekonomi motoru olarak değerlendirilmekte, Washington’a göre enerji dahil

her alanda Kazakistan’a yatırım yapacak ve Kazakistan’ın Dünya Ticaret

Örgütü’ne üye olmasına yardımcı olacaktır.33 Orta Asya cumhuriyetlerine

model olma kapasitesine sahip diğer ülke Çin’e karşı bölgede alternatif

yaratarak Çin’i dışlamak amacı güdülmekteydi. Bu yolla ABD Türk

Cumhuriyetlerine bölgesel bir model oluşturulmaya çalışılmaktaydı. ABD’nin

aynı zamanda ‘Hür’ Tayvan’ ifadesini kullanma nedeni de, yine “bölgesel

modelleme siyaseti”nden başka bir şey değildir.34

Soğuk Savaş sonrası ABD jeopolitiğinin alt yapısını 1977 yılında

yayınlanan “The Grand Chessboard’ (Büyük Satranç Tahtası) adlı kitabı ile

Zbignew Brezezinski hazırlamıştır. Brezezinski’nin ‘ABD’nin küresel önceliği

(üstünlüğü), ne kadar süre ile ve nasıl bir etkileme ile Avrasya egemenliğini

sürdüreceğine bağladır.’ Brezezinski’ye göre ABD Avrasya’ya egemen

olmalıdır, çünkü Avrasya;35

- Dünya tarihini yazan coğrafyadır,

- Eski ve yeni medeniyetlerin büyük bir kısmına beşiklik yapmıştır.

- Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde yetmiş beşine sahiptir.

- Dünya kara kütlesinin yüzde otuz yedisini oluşturur,

- Dünya gayri safi üretiminin yüzde altmışına sahiptir.

32 Condoleezza Rice'in, Asya gezisinde somut kazanımlar elde ettiği pek söylenemez. Yeni Delhi'deki temaslarında, Hindistan'ı İran'la doğalgaz

ticaretinden vazeçmeye ikna edemedi. Pakistan'da ise İran'a yasa dışı yollardan bilgi ve teknoloji aktardığı öne sürülen nükleer fizikçi Abdülkadir Han'ın,

uluslararası bir soruşturma komisyonu tarafından sorgulanmasına İslamabad yönetimini razı edemedi. Afganistan'da ise seçimlerin ertelenmesi ve kanlı

saldırıların devam etmesine rağmen, Karzai hükümetinin, ülkede istikrarı sağlama çabalarını övdü. Oysa ülke sadece şiddet döngüsü altında ezilmekle

kalmıyor, aynı zamanda dünyada en çok uyuşturucu üretilen yerlerin de başında yer almayı sürdürüyor. Kuzey Kore'nin nükleer faaliyetlerinin durdurulması

yolunda da ABD Dışişleri Bakanı pek bir sonuç elde edemedi. (Rainer Sollich, “ABD, Çin İle Asya'da İşbirliği Yapmali“, Deutsche Welle, 22 Mart 2005)

33 EKREM, Nuraniye Hidayet, “Şanghay Güç Kazanıyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 10-11.

34 ABD’li stratejistlerin yakın geçmişte Türkiye’ye Ilımlı İslam Modeli dayatmaya çalıştıklarını hatırlatalım.

35 VURMAY, Miray , “Orta Doğu’nun Terör Çıkmazı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 32,s. 8.

Page 30: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

- Bilinen dünya enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahiptir.

- Ekonomik girişimler ve yer altı zenginlikleri bakımından fiziki

zenginliklerin çoğuna sahiptir.

- ABD’den sonra dünyanın altı büyük ekonomisine sahiptir.

- Dünyanın en büyük altı silah alıcısı Avrasya’dadır.

- ABD hariç, dünyaın bilinen ve gizli tüm nükleer güçleri Avrasya’dır.

Brezezinski, ABD’nin Avrasya egemenliği için diğer jeostratejik

oyuncularla, olası gelişmelere ve koalisyonlara karşı alınması gereken

tedbirleri şu sorularla araştırmaktadır;36

- Amerika nasıl bir Avrupa’yı tercih etmeli ve dolayısıyla

desteklemelidir?

- Nasıl bir Rusya ABD’nin çıkarlarına uygundur ve ABD bu konuda

neyi ne kadar yapabilir?

- Orta Avrasya’da yeni bir ‘Balkanlar’ın ortaya çıkma olasılığı nedir ve

ABD bunun doğuracağı risklerin en aza indirilmesi için ne yapmalıdır?

- Çin Uzakdoğu’da hangi rolü kabullenmeye cesaretlendirilmelidir ve

bunun sonuçları ABD ve Japonya için ne olabilir?

- Hangi yeni Avrasya koalisyonları olasıdır, hangileri ABD çıkarları için

en tehlikeli olasılıklar olabilir ve bunları engellemek için ne yapılabilir?

ABD - Çin işbirliğinin, gerçek bir ittifaka dönüşmesi olasılığı ise Orta

Asya engeline takılmaktadır. Bu bölge her iki ülkenin de ortak yaşam

sahasını ve rekabet alanını oluşturduğu için düşüktür.

ÇHC’nin 1980’li yılların sonunda Devlet Başkanı Deng Şiaoping ile

başlayan yenileşme hareketi, ileriki aşamalarda büyük bir stratejiye

dönüşmüştür. İlk aşama, iktisadî durumu güçlendirmektir. Uzak Doğu

Asya’da bölgesel güç olmak, buradaki enerji kaynaklarını elinde tutabilmek

ve Tayvan’ı ana kıt’aya katabilmek ikinci aşamayı oluşturmaktadır. Son

aşamayı da askerî ve iktisadî yönden gücü elinde tutarak süper güç olma

oluşturmaktadır. ÇHC’nin süper güç olma hayalinin en önemli parçasını Asya

36 VURMAY, Miray , a.g.m.,s. 8.

Page 31: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

teşkil etmektedir. Bu hayali gerçekleştirmek için, Orta Asya’dan Avrupa’ya

kadar olan bölgede kendi çıkarlarını korumayı amaç edinmiştir.37

Soğuk savaş sonrası ortamda entelektüel girişimler kapsamında

Rusya, Brezezinski’nin jeopolitik tezini Alexander Dugin’in, ‘Rus Jeopolitiği

ve Avrasyacı Yaklaşım’ adlı kitabında açıkladığı jeopolitik görüşleri ile

karşıladı. Dugin’e göre Avrasya egemenlik mücadelesi Mackinder’in kara

egemenliği konseptini esas alan Avrasyacı Rusya ile Mahan’ın deniz

egemenliğini teorisini esas alan Atlantikçi Anglo-Sakson güç arasında

cereyan etmektedir. Rusya’nın dünya egemenliği mücadelesi sona

ermemiştir; Rusya önce Avrasya İmparatorluğu’nu, daha sonra da küresel

egemenliğini gerçekleştirecektir.38 Rusya’nın Uluslararası Avrasya Hareketi

Başkanı Dugin, “biz adım adım bir dünya düzenini oluşturmaya çalışıyoruz

ve bu düzen ABD’nin hegemonyası ile farklıdır” diyerek ABD’nin bölge

politikasını eleştirmektedir.39 Rusya, 16 Haziran 2004 tarihinde Orta Asya

Askeri Bölgesi’nin askeri merkezi olarak tanımlanan Özbekistan’la stratejik

anlaşma imzalayarak, ABD’ye Orta Asya bölgesinde “de facto savaşa” hazır

olduğunu göstermiştir. Tacikistan’daki “özel görev” statülü birliğini 17 Ekim

2004 tarihinde askeri üsse dönüştürmüş ve Türkistan’daki oyunun dışında

kalmayacağını göstermiştir. Rusya, 18 Ekim 2004 tarihinde Orta Asya

devletlerinin oluşturduğu Orta Asya Ekonomik Topluluğu’na üye olarak, üye

devletlerle terörizme ve ayrılıkçı hareketlere karşı bir anlaşma imzalamış ve

adeta ekonomik bir örgütü güvenlik örgütüne dönüştürmeyi başarmıştır.40

Hindistan büyüyen ekonomisi ve nüfus gücü ile Çin’den sonra

Avrasya’nın önemli jeostratejik gücü olmaya aday görülmektedir. Çin’in ve

Hindistan’ın öncelikli jeopolitik girişimleri enerji güvenliklerinin sağlanması ile

ilgili olacaktır.41 Bu da temelinde rekabeti barındırmaktadır. Ayrıca

Hindistan’ın bölgedeki denge savaşında ABD’nin de müdahaleleriyle Çin’e

tam olarak angaje olmadığını bir tespit olarak belirtmek gerekir. Bu

37 KARACA, Kutay,a.g.m., s.200

38 VURMAY, Miray “Orta Doğu’nun Terör Çıkmazı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 32,s. 8.

39 EKREM, Nuraniye Hidayet, “Şanghay Güç Kazanıyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 10-11

40 VELİEV, Cavid , “Rus Dış Politikasında Yakın Çevre” , Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.14.

41 VURMAY, Miray, a.g.m.,s. 8.

Page 32: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

bağlamda ABD’nin Güney Asya’da Çin’e karşı Hindistan’ı yalnız bırakmama

amacıyla bu ülkeye üstün teknoloji silahlar satmaya başlaması da dikkat

çekici bir husustur.42 ABD’nin bölge politikaları, ŞİÖ’yü, üye ve gözlemci

ülkelerin sınırlarıyla parçalamayı hedeflemektedir.

ABD’nin 2001’deki Afganistan operasyonuyla daha geniş bir nüfuza

sahip olduğu Orta Asya’da, ülkesinde ABD askeri üssü bulunan devletler,

ilişki kurdukları küresel ve bölgesel güçlerin büyüklüklerini bir kenar

bırakmış, bu devletler arasında takdir edilmesi gereken bir denge politikası

oluşturmuşlardır. Örneğin 5 milyon nüfuslu Kırgızistan, toplarını ABD ve Rus

üslerine açarak dünyada bir ilki geçekleştirmiştir. Tacikistan ise, Rus askeri

üssünün ülkesinde konuşlanmasına izin vermiştir, bunun yanı sıra ABD ile

yakın ilişkiler yürütmektedir. Kazakistan sadece ABD ve Rusya’yı değil Çin’i

de bu dengeye dahil ederek stratejik bir önem elde etmiştir. Rusya ve Çin’e

boru hatlarıyla bağlı olan Kazakistan son olarak da Bakü-Tiflis-Ceyhan’a

(BTC) bağlanma hazırlıkları içerisindedir. Türkmen başı ülkesinin Rusya ile

ekonomik ilişkilerini geliştirmekte, ABD’den destek görmektedir. Özbekistan

ise Andican olaylarına kadar ABD’nin bölgedeki en yakın müttefiki olmuş,

ancak Kerimov, iç işi olarak kabul ettiği Andican’ da ABD’den destek

beklerken, sert eleştirilere maruz kalınca ABD defterini kapatarak yeni bir

denge oluşturmuş ve Moskova-Pekin ikilisinin tam desteğini alarak yeni bir

dış politika uygulamaya koymuştur. Ayrıca, Orta Asya devletleri hem Batı

hem de Doğu merkezli uluslararası örgütlerden varlıklarını sürdürerek

(örneğin hem Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üye olarak Rusya ve Çin’le

işbirliğini geliştirmekteler hem de NATO’nun Barış için ortaklık projesi’nde

yer alarak ABD ve diğer Batılı devletlerle birlikte çalışmaktadır.) bir başka

denge oyununu da başarıyla yürütmektedirler.43ABD ile bölgede diğer

güçlerin arasındaki nüfuz mücadelesinde Washington’un bu oyunda geri

düşmemek için yoğun çaba sarf ettiği44 analiz edilmiştir. Bu konjonktürü çok

42 KÜLEBİ, Ali , “Çin ve ABD’nin Güç Denemeleri”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.8.

43 KIRAÇ, Gürol, “Türkiye, Orta Asya’yı Örnek Almalı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 22-23.

44 ABD, Türk Cumhuriyetleri’ne 1990’ların başında yüzlerce “Barış Gönüllüsü” göndererek buradaki ekonomik, kültürel, sosyolojik altyapı hakkında bütün

bilgileri toplayıp CIA ve Dış İşleri bilgisayarına depoladı. Bununla da kalmadı. Bunları son 10 yılda hızla değerlendirmeye başladı. Şimdi de iktidarı

değiştirerek ve üsler kurarak bölgeye hızla yerleşiyor. Ali KÜLEBİ, “Türkiye’nin Kafkaslardaki Gücü ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:59, s.22.

Page 33: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

iyi değerlendiren Orta Asya ülkeleri ise, iç ve dış politikalarında arzu ettikleri

açılımları gayreti içerisindedir. 45

ŞİÖ öncesinde; ABD’nin Avrasya egemenliğini esas alan ve yeni

jeopolitiğin yaşam sahasını oluşturan Orta Asya, Orta Doğu ve Hazar

Havzası enerji kaynaklarını ve bu kaynakları küresel ekonomilere bağlayan

ulaştırma hatlarını denetim gayretleri oluşturdu. ABD, aynı süreç içinde, yeni

jeostratejik ihtiyaçları karşılamak amacıyla askeri gücünü yeniden

konuşlandırırken Çin’i ve Rusya’yı çevreleme gayretlerini de başlattı.

Avrasya’nın diğer jeostratejik oyuncuları AB’nin, Rusya’nın ve Çin’in henüz

Avrasya’da büyük çaplı karşı girişimler başlatmadığı ve ABD karşıtı ciddi

ittifaklar da oluşmadığı için ABD rahat hareket etme imkanları buldu.46

ABD’nin söylemlerinde bu rahatlığı gözlemlemek mümkündür. 1992

yılında yayınlanan “Savunma Planlama Rehberi”nde açıklanan stratejik

hedeflerde de belirtildiği gibi, tek kutuplu dünya düzeninde ABD ‘kendisine

rakip olabilecek bir süper gücün ortaya çıkmasına veya kendisine meydan

okuyacak bir ittifakın kurulmasına izin vermemeyi; potansiyel rakipleri ise

küresel nitelikte roller üstlenme hevesinden vazgeçirmeyi’ esas aldı.47

ABD faaliyetlerinin Asya’da arttığı dönemde aşağıdaki gelişmeleri alt

alta sıralarsak olayların birbirinin tamamlayıcısı oluğunu görürüz:48

- Asya İşbirliği Diyalogu’nun 5 Nisan 2005 tarihli İslamabad

toplantısında, Asya’da Ortak Para Birimine geçiş konusu tartışmaları,

- Yine Asya İşbirliği Diyalogu’nun ayrı tarihte düzenlediği “Asya’da

Ekonomik İşbirliği” konulu toplantıda Diyalog’a üye Asyalı ülke temsilcilerinin

tamamının bölgedeki siyasi sorunların ekonomik işbirliğine engel oluşturduğu

konusunda hem fikir olması ve iyasi sorunların çözümü için ekonomik

ilişkilerin geliştirilmesi teklifinde bulunması,

45 KIRAÇ, Gürol , a.g.m. , s. 22-23.

46 VURMAY, Miray , a.g.m.,s. 11.

47 VURMAY, Miray, a.g.m.,s. 8.

48 VELİEV, Cavid , “İkinci Kutup için İşbirliği”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 44, s.8-9.

Page 34: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

- Son elli yılda dört savaş yaşayan Pakistan ve Hindistan’ın Keşmir

Sorunu barışçıl yolla çözme ve ticari ilişkilerini geliştirme arayışları,

- Hindistan ve Çin’in toprak sorunlarını siyasi yolla çözmek için

imzaladıkları ön anlaşma ve Serbest Ticaret ve Kapsamlı Ekonomik İşbirliği

çalışmalarının sürmesi,

- Batının baskılarına rağmen devam eden Rusya-İran Nükleer İşbirliği,

- ABD muhalefetine rağmen İran gazını Hindistan hatta Çin’e kadar

götürecek İran-Pakistan-Hindistan doğalgaz hattının görüşülmesi.

Çin ve Rusya federasyonu ile birlikte Avrasya’nın yaşam sahası

coğrafyası ülkeleri Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan da

bulunan Şanghay İşbirliği Örgütü, Avrasya’nın diğer önemli jeostratejik

oyuncusu Hindistan’ı, eksen ülkeleri Pakistan’ı ve İran’ı da gözlemci olarak

bünyesine katarak güçleniyor. Bu gelişme, engellenemediği takdirde örgütün

Avrasya coğrafyasının ve Avrasya’nın yaşam sahasının önemli büyük bir

bölümüne egemen olması, Avrasya enerjisinin önemli bir bölümünü kontrolü

altına alması, ABD’nin Avrasya jeostratejisini ise çıkmaza sokması anlamına

geliyor. Şanghay İşbirliği Örgütü, aynı zamanda ilk defa ciddi bir inisiyatif

kullanarak ABD’ye Orta Asya’dan askeri güçlerini çekme çağrısında

bulunarak asıl amacının ABD’yi engellemek olduğunu da gösteriyor. Bütün

bu gelişmeler Avrasya coğrafyasında dengelerin değişmekte ve inisiyatifin

Atlantikçilerden Avrasyacılara kaymakta olduğunu, tek kutuplu dünya

düzeninin ise sona ermekte olduğunu gösteriyor.49

Condoleezza Rice’in 2005 Orta Asya ziyaretinde, Kuzey Kore ABD

çıkarlarına ters düşen davranışını ısrarla sürdürürken, enerji zengini İran,

nükleer programına devam etmekteki kararlılığını ilan ederek, Çin ve Rusya

ile ilişkilerinden aldığı cesaretle adeta ABD’ ye meydan okuyor. Kuzey Kore

özelliklede İran ile ilişkili çıkarlarını gerçekleştirememiş, bu jeostratejik ve

psikolojik kırılma noktasını aşamamış bir ABD’nin söylemlerindeki

inandırıcılığı ve Avrasya girişimlerindeki başarı olasılığı da azalacak gibi

görünüyor.50

49 ESLEN, Nejat, a.g.m., s.16

50 EKREM, Nuraniye Hidayet a.g.m., s. 10-11.

Page 35: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Bölgede durumunu sağlamlaştırmak isteyen ABD de şimdilik, Çin ile

iyi geçinmeye düşmanlığını kazanmamaya, olası bir Çin-Rusya ve hatta

Hindistan bloğunu engellemeye büyük önem veriyor. ABD, “Çin ancak

bölgesel bir güç olabilir, ama ona küresel güç muamelesi yaparak gururunu

okşayalım” şeklinde bir politika öneriyor. Stratejik düşünme yeteneği çok

güçlü olan ve Uzak Doğu’nun sabır ve sakinlik öneren öğretilerini

uygulayabilen Çinlilerin bunu yutması olası değildir.51

Çinli Stratejistlerin farkında olduğu bir gerçek şuydu ki; küresel

üstünlüğünü Soğuk Savaş sonrası döneminin avantajlı şartlarını kullanarak,

başta enerji kaynakları olmak üzere Avrasya’nın zenginliklerini, enerji

ulaştırma hatlarını, Amiral Mahan’ın önerilerine uygun olarak deniz ticaret

yollarını denetimi altına almaya, pazarlarını genişletmeye, küresel

ekonomileri denetlemeye, kendisini engelleyebilecek koalisyonların

oluşmasını engellemeye dayandıran; Avrasya egemenliği girişimlerini güç

hesabı yapmadan, gücünü arttıracak koalisyonları gerçekleştirmeden, bu

girişimler için zaten yetersiz olan gücünü savaşın değişen koşullarına göre

yapılandırmadan ve giriş bölgelerine yakın yerlerde konuşlandırmadan

başlatan ABD’nin Avrasya girişimlerinin başarılı olması ve küresel

üstünlüğünü sürdürmesi zor gibi görünüyor.52

ABD’nin Afganistan’a yönelik askeri operasyonu sonucunda ABD

bölge dışı bir güç olmasına karşın Orta Asya’daki etkisini göstermişti. Terörle

başa çıkamayan ve ABD’nin sermayesi ile ekonomik kalkınmayı planlayan

bölge ülkeleri, ABD’nin bölgedeki operasyonuna destek vermişti. ABD’nin

bölge güvenliği ile ilgilenmesi ŞİÖ’nün fonksiyonunun zayıflaması demekti.

Dolayısıyla bir çok araştırmacı ŞİÖ’ nün tarih olacağı yorumlarını yapmıştı.

Halbuki gelişmeler bu görüşleri teyit etmemiştir. Özellikle Kırgızistan ve

Özbekistan’daki ayaklanmalar sonrası bölge ülkeleri insan hakları ve

51 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.8.

52 EKREM, Nuraniye Hidayet, a.g.m., s. 10-11.

Page 36: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

demokrasi baskısı nedeniyle ABD’ den uzaklaşarak, Rusya ile Çin’e

yaklaşmıştır.53

ABD Orta Asya’daki büyük güç mücadelesinde stratejik konumunu 11

Eylül sonrası hızla yükseltmişti. Ancak 2005 yılındaki gelişmeler ABD

açısından Orta Asya’da hızlı bir mevzi kaybına yol açtı. Bölge yönetimleri

Avrasya coğrafyasındaki “demokratik devrimler”in arkasında örtülü

operasyonlarıyla ABD’nin bulunduğu düşüncesiyle ABD’nin bölgedeki

varlığından rahatsızlıklarını değişik yollarla açığa vurmaya başladı. Eylül

2005’te başlayan Andican duruşmasındaki 15 sanıktan bazıları ABD’yi ve

diğer Batılı devletleri hedef alan ifadeler vermişlerdir. Sanıklardan Mikail

Rudakov’un “İsyancıların elinde 250-300 otomatik silah, kara mayınları ve

çeşitli el bombaları gördüm. Silahların bir çoğu eski Sovyet yapımı silahlardı.

Ancak silahların içerisinde Alman Luger ve Amerikan M-16 türünden

silahlarda vardı” açıklaması ve diğer bir sanık Muhiddin Sabirov’un “Olay

öncesinde ABD Elçiliği’nin desteğiyle Batılı bazı medya kuruluşlarının

temsilcileriyle toplantı yaptıklarını” söylemesi bu ifadelerin en ilginç

olanlarıdır. Sanıklardan Abdulhafiz Gaziyev’in verdiği ifadede “10-15

militanla birlikte Kırgızistan’a sızdıklarını”, ayrıca, yine sanıklardan Abdubais

İbrahimov’un “Kırgızistan’ın Oş kentinde paravan şirket kurarak dışardan

mali destek aldıklarını” belirtmesi, ABD’nin bir diğer askeri üssünün

bulunduğu Kırgızistan’ın da olaylara dahil edilmesi, Bush yönetimine karşı

üstü kapalı bir suçlama olarak değerlendirilmektedir.54 ABD’nin “Büyük

Oyun”da pozisyon kaybının en dibe vurduğu nokta, Özbek hükümetinin

Temmuz’da aldığı ABD’nin Afganistan’ın işgali sırasında kullanmaya

başladığı Hanabad askeri üssünü altı ay içinde boşaltması kararıydı.55

Kerimov bu kararıyla yetinmeyerek, ABD’nin “geri çekilme takvimi

açıklamasına” yönelik kamuoyu oluşturmaya yönelmiştir. Şanghay İşbirliği

Örgütü’nün (ŞİÖ) Kazakistan’daki liderler zirvesinde konuyu gündeme

53 EKREM, Nuraniye Hidayet a.g.m. s. 10-11.

54 KIRAÇ, Gürol, “Moskova ve Pekin Memnun”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:68, s.20.

55 USAK – Makale, “Kırgızistan’ın Büyük Oyunda Rusya Tercihi”, 13 Eylül 2005

Page 37: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

getirerek Andican olaylarına yönelik destek gördüğü Rusya ve Çin’i memnun

etti.56

Bu gelişmelerden memnuniyet duyan sadece Çin ve Rus hükümetleri

olmamıştır. ABD’nin Orta Doğu’da, Güney Amerika’da ve Afrika’da

benzerlerini yakın tarihte sıkça izlediğimiz, “kaotik ortamlar oluşturmak,

dünya kamuoyu tarafından desteklenen, kurtarıcı nosyonuna sahip,

‘demokrasi meşalesi taşıyan’ ABD yanlısı hükümetleri işbaşına geçirmek”

şeklinde formüle edebileceğimiz ‘derin’ politikalarına bir örnek teşkil eden

Andican hamlesinin başarısızlığı İran’ı da memnun etmişti. Çin’in en önemli

enerji tedarikçilerinden olan İran’da basın bu konuya şu şekilde yer vermiştir:

Rusya, Çin ve bağımsızlığını kazanan Cumhuriyetlerin tek amacı, iktidarın,

toprak bütünlüğünün, ulusal egemenliğin ve bağımsızlık temellerinin

korunması için bölgede ABD'nin nüfuzuyla mücadele etmek olmalıdır. Çünkü

bu ülkeler, ABD'nin her insani jestinin arkasında binlerce şeytanca

komplonun yattığını bugün her zamankinden daha fazla anladılar.57

Çin’in stratejileri ve gelişen olaylar, ABD’nin mevcut konvansiyonel

gücü ile Avrasya’nın yaşam sahasına egemen olamayabileceğini, Avrasya

enerji kaynaklarını kontrol edemeyebileceğini ve Avrasya egemenliğini

gerçekleştiremeyebileceğini; bu nedenlerle de küresel üstünlüğünün

tehlikeye girebileceğini işaret ediyor.58

Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Tarihsel Süreci

1996 Şanghay Zirvesi: Şanghay Beşlisi, Nisan 1996’da Çin’in

Şanghay kentinde Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan

56 KIRAÇ, Gürol, “a.g.m. s.20.

57 Cumhuri İslami Gazetesi “Orta Asya... ABD’nin Şeytanca Nüfuzuyla Mücadele”, 5 Temmuz 2005.

58 ESLEN, Nejat, a.g.m., s.16

Page 38: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

arasında imzalanan anlaşma ile kurulmuştur. Bu yeni örgütün en somut

hedefi ise üye ülkeler ardasındaki sınır bölgesiyle ilgili olarak güven artırıcı

askeri önlemleri almaktı. Bu anlaşmaya göre taraflar sınır bölgesinde

konuşlandırılan kuvvetler ve yapılan tatbikatlar hakkında önceden birbirlerini

bilgilendireceklerdir. Bu antlaşma, 7000 km2lik sınır uzunluğunu kapsamıştır.

Antlaşma uyarınca, taraflar birbirlerine karşı askerî tatbikat yapmamayı,

tatbikatları alan ve sayı itibarıyla sınırlandırmayı, sınır bölgelerine yakın 100

km2lik alanda askerî harekâtlar da dâhil olmak üzere önemli durumları

birbirlerine rapor etmeyi taahhüt etmişlerdir.59 Bu anlaşmanın amacı; sınır

bölgelerinde güvenlik ve istikrar ile Asya- Pasifik bölgesinde ve dünyada

barışı ve güvenliği sağlamak ve yeni bir güvenlik modeli geliştirmektir.60

Sınır güvenliği konusunda ikinci önemli adım Nisan 1997 tarihinde

Moskova’da imzalanan anlaşma ile atıldı. Beş devlet eski Çin-Sovyet sınırı

boyunca oluşturulacak 100 Km’lik alan içerisindeki askeri kuvvetlerin ve

konvansiyonel silahların miktarını azalttılar.61

1997 Moskova Zirvesi: 24 Nisan 1997 tarihinde Şanghay Beşlisi

ikinci zirve toplantısını Moskova’da gerçekleştirmiştir.62 Bu zirvede taraf

devletler “Sınır Bölgelerinde Askeri Kuvvetlerini Karşılıklı Azaltmaya İlişkin

Anlaşma”ya imza atmışlardır. ikinci zirvede bir araya gelen liderler, sınır

bölgelerinde asker sayısını düşürme, yalnızca savunmaya ait bölgeleri

koruma ve silâh miktarlarını sınırlandırma, tek yönlü bir askerî üstünlük elde

etmeye çalışmama, 100 km içeriye kadar asker, silâh ve devriyeleri azaltma

ve askerî konularda bilgi alışverişini artırma konusunda anlaşmaya vardılar.

Bu antlaşmanın süresi 2020 olarak belirlense de uzatılabilirliği konusunda

görüş birliği sağlanmıştır. 63 Şanghay Beşlisi’nin birinci ve ikinci zirvelerinde

sınır bölgelerinin güvenliği konusuna özel bir önem verildiği görülmektedir.

59 KARACA, Kutay,’’Çin Halk Cumhuriyeti’nin Yeni Güvenlik Kavramı, Şangay İş Birliği Örgütü Ve Türkiye’nin Bölgedeki Örgütlenmeye Bakışı”

,Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı 3, S.204.

60 YAZAR, Şengül , “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.

61 HARADA, C. “Russia and North-East Asia”, Adelpi Paper, Cilt 310, 1997, s. 41.

62 EKREM, Nuraniye Hidayet ,Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası (1950-2000), Ankara, ASAM, 2003, s. 150.

63 KARACA, Kutay, a.g.m. S.204.

Page 39: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Örgütün kuruluş amaçlarına bakıldığında, sınırdaş devletlerin güvenlik

arayışlarının ön plana çıktığını söylemek mümkündür. Rusya’nın

Çeçenistan’a, Çin’in Doğu Türkistan’da Uygurlar’a, Orta Asya devletlerinin

ise Türkistan bölgesindeki radikal dinci örgütlere ilişkin sıkıntıları, ülkeler

arasındaki güvenlik işbirliği çalışmalarının önemli dinamikleri olarak göze

çarpmaktadır. Rusya ve Çin, 1990’ların başından itibaren birbirleriyle

yakınlaşma sürecini, aralarında imzaladıkları çeşitli anlaşmalar çerçevesinde

hep ileri doğru taşıyarak ortak hareket noktasına ulaşmıştır. 23 Nisan 1997

tarihinde Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin ve Çin Devlet

Başkanı Jiang Zemin’in Moskova’da imzaladıkları “Dünyanın Çok Kutuplu

Hale Gelmesine İlişkin Ortak Deklarasyon”unun, Şanghay İşbirliği

Örgütü’nün günümüzde yaptığı çalışmalarda da göze çarpan önemli bir

kaynağı olduğu düşünülmektedir.64

1998 Almatı Zirvesi: Şanghay Beşlisi’nin üçüncü zirvesi 3 Temmuz

1998 tarihinde Kazakistan’ın Almatı şehrinde yapılmıştır.65 Bu üçüncü

zirvede iktisadi işbirliği konusu daha fazla gündeme gelirken, daha önce

oluşturulmuş olan Çin tarafı ile Rusya, Kazakistan, Kırgızistan,

Tacikistan’dan oluşan iki cephe sistemi terk edilmiştir. Bu sembolik değişiklik,

Şanghay Beşlisi’nin Çin ile eski Sovyet Cumhuriyetleri arasında sınır

güvenliği konusunu düzenleyen bir oluşum olmaktan çıkarak çok taraflı bir

işbirliği örgütüne dönüşmesi yolunda olduğunu göstermiştir.66 Bu zirvede

örgüt, ilk defa gerçek anlamda çok taraflı bir yapıya kavuşmuştur. Zirve

sonunda üye ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygıyı içeren ortak

bir bildiri yayınlanmıştır.67 Şangay’da başlayan bölgesel iş birliği, bu toplantı

ile etnik bölücülük, aşırı dinci akımlar ve uyuşturucu konularında tam bir

mutabakat sağlanıp uluslararası terör konusunda ortak mücadele kararı

almıştır.68 Zirvede, Güney Asya’da nükleer rekabeti sona erdirme ve

64 KIRAÇ, Gürol, “Şanghay İşbirliği Örgütü”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 38, s.12-13.

65 Ibid., s. 151.

66 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği ve Çin”, Uluslararası İlişkiler Dergisi, C:1, Sayı 1, Bahar 2004, s.178.

67 YAZAR, Şengül , “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.

68 Rusya Devlet Başkanı'nın Şanghay İşbirliği Örgütü'nden sorumlu özel temsilcisi Vitali Vorobyev bu konuda şunları söyledi: Şanghay İşbirliği

Örgütü'nün halk eşitliği temelinde güvenliğin sağlanması amacıyla, ilgili örgüt ve ülkelerle temas kurulması için herhangi bir engelin olmadığına işaret etti.

Kollektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, NATO ve diğer uluslararası örgütler ve devletlerle işbirliğine değinilerek bölgede uyuşturucu trafiği ve Taliban'dan

ileri gelen tehditlerle mücadele etmek üzere işbirliği yapılması gereğine işaret edildi.

Page 40: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

uluslararası silâhsızlanma rejimini savunma konuları ayrı maddeler hâlinde

belirtilmiştir.69

Almatı Zirvesi’nin Sonuç Bildirisi’ndeki en önemli madde, etnik

bölücülük, etnik ayrımcılık ve aşırı dinciliğin hiçbir şekilde kabul

edilemeyeceği ve her ülkenin sınırlarındaki suçlar ile mücadele edilmesi

olmuştur. Bu madde ile RF’nin Çeçenistan’da, ÇHC’nin de Doğu

Türkistan’da uyguladığı dünya devletleri tarafından kabul görmeyen

siyasetler, bölgesel iş birliği anlayışı ile uygun hâle getirilmiştir. Bu

maddeden ikinci plânda yararlanan devlet ise, aşırı dinci terörle uğraşan

Kazakistan olmuştur.

1999 Bişkek Zirvesi: Boris Yeltsin ve Jiang Zemin’in de katıldığı ve

Şanghay Beşlisi’nin 25 Ağustos 1999 tarihinde Bişkek’te gerçekleştirilen

dördüncü zirvesi, Amerikan karşıtı politikaların yoğun olarak vurgulandığı bir

toplantı olmuştur. Zirvede dünyadaki çok kutupluluğun önemi vurgulanırken,

insan hakları ihlali iddialarının herhangi bir ülkenin içişlerine karışmak için

bahane olamayacağı özellikle belirtilmiştir.70 Bişkek zirvesi o zamana kadar

yapılan Şanghay toplantıları içerisinde en sert Amerikan karşıtı bir tavrın

sergilenmesine sahne olmuştur.71 Bu toplantıda, Kosova ve Dağıstan’da

yaşanan gelişmelerle ÇHC’nin Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki ayrılıkçı

hareketler ele alınmıştır. Bu zirvedeki en önemli gelişme, insan hakları gibi

konuların bahane edilerek ülkelerin iç işlerine karışılmasına kesinlikle karşı

olunduğunun beyan edilmesi olmuştur. Bu toplantıda NATO’nun doğuya

doğru yayılması, Kosova krizi ve Japonya ile ABD’nin oluşturmaya çalıştığı

füze kalkan sistemi önemli konu başlıkları olarak ele alınmış; dünya barışı

için çok kutupluluğun gerekliliği belirtilmiştir.72 Orta Asya'da istikrar,

bölgedeki demokratikleşme ve politik istikrar süreçlerine dıştan müdahale

yapılmasının engellenmesi gereğine işaret edildi.73

69 KARACA, Kutay,a.g.m., S.204.

70 ELLİSON, Herbert J., Russia, Korea, and Northeast Asia s. 181.

71 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği ve Çin”, Uluslar arası İlişkiler Dergisi, C:1, Sayı 1, Bahar 2004, s.179.

72 Kutay KARACA, a.g.m. , S.205

73 Moskova Radyosu – Haber, “Şanghay İşbirliği Örgütü Toplantısı Kazakistan'ın Başkentinde Yapıldı” 4 Temmuz 1998.

Page 41: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ÇHC’yle Kırgızistan, yeni bir sınır antlaşması ile 1000 km2

uzunluğundaki ortak sınırlarını bütün sorunlardan arındıracak bir antlaşma

imzalamıştır. Bişkek’teki zirvenin sonrasında “11 Nokta Bildirisi”

yayımlanmıştır. Zirveye katılan ülkeler, birbirlerinin güvenlik, egemenlik ve

kamu düzenine karşı yürütülecek her türlü zararlı faaliyetlerde kendi

topraklarını kullandırmama yükümlülüğünü kabul etmişlerdir.

2000 Duşanbe Zirvesi: Şanghay Beşlisi’nin beşinci zirvesi 5 Temmuz

2000 tarihinde Tacikistan’ın başkenti Duşanbe’de gerçekleştirilmiştir. Beşinci

zirvede ekonomi, güvenlik, ulaşım ve iletişimi kapsayan çok geniş alanda

işbirliğinin derinleştirilmesi yolunda kararlar alınmıştır. Ayrıca örgütün üye

sayısının arttırılması yolunda ilk işaretler verilmiştir. NATO, Özbekistan ve

Afganistan’daki Taliban rejiminin gözlemci olarak bu zirveye katılmaları

uluslar arası kamuoyunda örgüte karşı artan ilginin somut göstergesi

olmuştur.74 Aynı zamanda liderler, 1972 yılında imzalanan Antibalistik Füze

Antlaşması’nın şartsız olarak korunmasını, antlaşmaya bütün ülkelerin saygı

göstermesini ve ÇHC’nin “Tek Çin”, RF’nin “Çeçenistan” siyasetinin

desteklenmesini bir karar olarak zirveden çıkartmışlardır.75 Zirvede kabul

edilen Duşanbe Bildirisinde; sınırlar içindeki bağımsızlık hareketlerine,

terörizme ve radikal dinciliğe karşı ortak hareket edeceklerini ifade

etmişlerdir. Aynı zamanda insan haklarını koruma bahanesiyle diğer

ülkelerin iç işlerine müdahale edilmesi kınanmış; ülkelerin ulusal

bağımsızlıkları, egemenlikleri, toprak bütünlükleri sosyal istikrarları için

gösterilen gayretlerin desteklenmesi kararı alınmıştır.76 Ayrıca ÇHC ve

Tacikistan, ortak sınırları için bütün sorunları çözen bir antlaşma

imzalamıştır.77 Bu zirvede alınan en önemli karar ise, bölge ülkelerinin örgüte

katılmasının önünün açılması olmuştur. Şanghay Beşlisinin daha geniş ve

çok yönlü ilişkileri hedefleyen ülkeler birliğine dönüşmek için bütün fırsatlara

sahip olduğu, Beşlinin bir askerî blok olmadığı ve diğer ülkelerin de birliğe

katılabileceği belirtilmiştir.78

74 EKREM, Nuraniye Hidayet,a.g.m., s. 153.

75 Xinhua News Agency, 5 Temmuz 2000.

76 YAZAR, Şengül, “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.

77 Guangming Daily, 6 Temmuz 2000.

78 YAZAR, Şengül, “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.

Page 42: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

2001 Şanghay Zirvesi: Şanghay Beşlisi’nin Haziran 2001’de

Şanghay’da yapılan altıncı zirvesinde Özbekistan üyeliğe kabul edilmiş ve bu

bölgesel kuruluşun adı Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) olarak değiştirilmiştir.79

Çin ile sınıra sahip olmayan Özbekistan’ın örgüte katılımıyla, bu bölgesel

kuruluşun sınır sorunlarını düzenlemekten öte misyonlar üsteleneceğinin

işareti açıkça verilmiştir. Örgütün isminin Şanghay Beşlisi’nden Şanghay

İşbirliği Örgütü’ne dönüşmesi de bu oluşumun daha kalıcı ve köklü hale

gelmeye başladığının göstergesi olmuştur.80 Bu zirve, aynı zamanda örgütün

ŞİÖ olarak ilk zirvesi olmuştur. Liderler, terorizm, bölücülük ve aşırı akımlara

karşı “Şangay Antlaşması’nı” bu zirvede imzalamışlardır. Bu zirvede,

Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te bir “terorizmle mücadele merkezi” kurulması

kararlaştırılmış; başbakanlar ve kültür bakanları arasında da görüşme

mekanizmasının kurulduğu açıklanmıştır.81

Zirve sırasında Rusya Cumhurbaşkanı Vlademir Putin ile görüşen Çin

Cumhurbaşkanı Jiang Zemin, ŞİÖ’nün Çin-Rusya ilişkilerinin gelişmesine,

bölgesel güvenlik ve istikrarın sağlanmasına ve çok kutuplu bir dünyaya

kavuşulmasına hizmet edeceğini ifade etmiştir.82

ŞİÖ’nün varlığının sağlıklı bir şekilde devamı Asya’ya yönelik olarak

işbirliğine dayalı yapıcı bir politika izlerse, ŞİÖ kurumsal açıdan daha da

güçlenip gelişecektir. Eğer Çin kendi hegemonyasını genişletmeye yönelik

yayılımcı bir tutum takınırsa ŞİÖ’nün ayakta kalması da mümkün

olmayacaktır.83

ŞİÖ’nün kalıcılığı ve geleceği Çin ve Rusya’nın Orta Asya’da kesişen

çıkarlarıyla doğrudan bağlantılıdır. ABD’nin artan nüfuzuna rağmen

Moskova, kendi geleneksel nüfuz ve çıkarlarını koruyup geliştirmek için

79 MAGRİN, Artem V., 25.10.2002, “Shanghai Co-operation and Security in Central Asia”, http://www.rosalux.de/Ausland/rb/pdf_symp_beij/Malgin.pdf),

(2011.2003), s. 31-32.

80 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.182.

81 KARACA, Kutay,a.g.m., S.206.

82 Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, 19.06.2001, “President Jiang Zemin Meets Russian President Vladimir Pitin”,

http://www.fmprc.gov.cn/eng/topics/3755/3756/3759/t19273.htm, (11.12.2003).

83 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.194.

Page 43: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

bölgesel bir kuruluşa ihtiyaç duymaktadır. Pekin açısından da bu örgüt batı

sınırlarını denetleme ve istikrarlı bir ortam oluşturma açısından arzulanan bir

platformu ifade etmektedir.84

Pakistan, 03 Haziran 2001 tarihinde örgüte girmek için başvurmuştur.

Örgütün ana kurucuları ÇHC ve RF bu girişime çok sıcak yaklaşmamıştır.

ÇHC tarafsız görünürken, RF kaçamak davranmıştır. Rus uzmanlar,

Hindistan, Moğolistan ve İran’ın örgüte girmek için daha fazla alt yapıya

sahip olduğunu düşünmektedir. Kurucu her iki ülke de Pakistan’da bulunan

köktenci İslâm tehdidini ön plâna çıkarmaktadır. Moğolistan’ın ilgisi, İran’ın

üye olabilmek için başvurusu, Hindistan, Türkmenistan ve Özbekistan... Orta

Asya’daki ana oyuncular, Şangay On Biri’ni oluşturabilirler. Örgüt, üye

katılımına sıcak yaklaşırken, RF Devlet Başkanı Putin, “Şangay Forumu”

olarak isim değişikliği önerisinde bulunmuştur. Bununla beraber, sorunlu

ülkeleri üye almamakta direnen örgüt, daimî ve gözlemci üye konumu gibi

tüzük hükümleri oluşturmuştur. ŞİÖ, bölgede bulunan altı ülkeyi de içine

alacak şekilde genişleme siyaseti yaratır ise, Orta Asya’yı bir nebze olsun

kontrol etmeyi ve bu bölge üzerinde oynanan büyük oyunların canlanmasını

önlemeyi başarabilecek güce sahip olabilir.85

15 Haziran 2001 tarihinde Orta Asya’da ekonomik ve siyasi iş birliğini

temel alarak kurulan örgütün bu toplantısında yayımlanan sonuç

bildirgesinde bölge ile ilgili önemli konulara yer verilmiştir. Bunlardan ilki;

ABD’nin Afganistan operasyonu nedeniyle açmış olduğu üslerdir. Bildirgede,

ABD’den Özbekistan ve Kırgızistan’da açmış olduğu üsleri ne zaman

boşaltacağı konusunda tarih belirlemesi istenmiştir. Rus ve Çinli yetkililer

bunun bir ültimatom olmadığını ve Afganistan’da ABD’nin faaliyetlerinin

ülkeye istikrar getirdiğini belirtmişlerdir. Fakat sonuç bildirgesinde böyle bir

ibarenin yer alması bu iki büyük gücün Orta Asya’da Amerikan varlığından

duydukları rahatsızlığın açık bir göstergesidir. Ayrıca bildirgede, herhangi bir

ülkenin uluslararası politikada tekel ve yönetici bir rol oynamaması gerektiği

de belirtilmiştir.86

84 ÇOLAKOĞLU,Selçuk, “a.g.m. , s.194

85 KARACA, Kutay,a.g.m., S.207.

86 DEĞİRMEN, Burcu, “Orta Asya’da Güç Mücadelesi: ABD’ye Karşı Şanghay İşbirliği Örgütü”, ASAM – Makale, 9 Temmuz 2005.

Page 44: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

2002 St. Petersburg Zirvesi: (II.Şanghay Zirvesi) Katılımcı ülkeler,

07 Haziran 2002’de RF’nin St. Petersburg şehrinde yapılan ikinci zirvede,

terorizmle mücadele merkezi kurulması yönündeki antlaşma ile İş Birliği

Örgütü ana anlaşmasına imza atmışlardır. ŞİÖ Anlaşması, örgütün kuruluşu

için yasal bir temel oluşturmakta ve örgütün amaçlarını, ilkelerini, yapısını ve

işleyiş kurallarını ortaya koymaktadır. Terorizmle mücadeleyle ilgili anlaşma,

çeşitli grupların güvenlik üzerinde iş birliği gerçekleştirmeleri için yasal bir

temel oluşturmaktadır. Bu anlaşmanın imzalanması, üye ülkelerin bölgesel

güvenlik ve istikrarı sağlamak için terörizm, bölücülük ve aşırı dinci akımlara

karşı sert önlem alacaklarını göstermektedir. Terörizme karşı alınan sert

önlemler, ABD’ye “terörizme karşı bölge devletlerinden başka bir güce

bölgede ihtiyaç yok” anlamındaki bir mesajdır.24 Bu zirvede, örgüt,

yapılanmasının uluslararası bir durum kazanması için BM’ye başvurma kararı

almıştır. Örgütün merkezinin Pekin’de, kurulacak olan terörle mücadele

merkezinin de Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te olması kararlaştırılmıştır. Üye

ülkeler, St. Petersburg Zirvesi’nde Nükleer Silâhların Yayılmasını Önleme

Anlaşması’nı ve Nükleer Silâh Denemelerinin Yasaklanması Anlaşması’nı

imzalamayan veya onaylamayan ülkelerin bu anlaşmaları en kısa sürede

onaylamalarını veya imzalamalarını istemişlerdir.87

Stratejik çevresini iktisadî sebeplerden dolayı Avrupa kıtasına kadar

geliştirmek isteyen ÇHC için ŞİÖ bulunmaz bir fırsat olmuştur. Batılı birçok

yazarın aksine, ÇHC’nin bu örgütü kurmadaki amacı Doğu Türkistan sorunu

değil, daha çok bölgesel güç olma isteğinin bir yansıması olarak çevreyi

kontrol altına alma arzusudur. Şanghay yapılanmasının kuruluşunda,

ÇHC’nin merkez - çevre dengesinin gözetildiği açıktır.88

ŞİÖ, iktisadi açıdan da Pekin’in Orta Asya ülkeleriyle işbirliğini

geliştirmesine yarayacaktır. Hu ilk resmi ziyaretlerini Haziran 2003’te Çin’in

87 KARACA, Kutay,a.g.m., S.206.

88 ADIBELLİ, Barış, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar

Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3, S.221.

Page 45: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

komşuları Kazakistan ve Moğolistan’a gerçekleştirmiştir.89 Bu Çin’in

komşularıyla ilişkilerin daha da geliştirme niyetinde olduğunu göstermektedir.

ŞİÖ iktisadi işbirliği için yeni bir merkez olsa da yakın gelecekte üye ülkeler

arasında iktisadi bütünleşme beklemek pek gerçekçi olmayacaktır.90

Çin’in büyüyen ekonomisinin büyük ihtiyaç duyduğu enerji kaynakları

konusunda Hazar ve Sibirya’daki kaynakların ŞİÖ bünyesinde

değerlendirilmesi, Rusya ve Orta Asya ülkeleri arasında bu konuda

yaşanabilecek çatışmaları dengeleyecektir. Enerji işbirliği gibi örgüte de ticari

işbirliği zemini yaratacaktır.91

Bu konuda ŞİÖ’nün önündeki en çetin sınav Sibirya petrol boru hatları

meselesidir. Dolayısıyla 1990’ların başından beri Rusya ile Çin arasında

çalışmaları yürütülen Sibirya petrol boru hattı projesi Pekin için hayati bir

öneme sahiptir. Bu proje Yeltsin-Jiang ve Putin-Hu dönemlerinde kurulup

geliştirilen iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın en somut adımlarından

biridir. Boru hattı meselesi bir çok ikili görüşmede ele alınmış ve son olarak

Putin-Jiang Aralık 2002 zirvesi ile Putin-Hu Mayıs 2003 zirvesinde masaya

yatırılmıştır.92

Sibirya petrollerine Japonya’nın da talip olup Moskova nezdinde etkili

bir lobi faaliyeti başlatmasıyla boru hatları meselesi birden Pekin ve Tokyo

arasında stratejik bir rekabete dönüşmüştür.93

2003 ve 2004 yılları ŞİÖ’nün kurumsallaşmasına yönelik çabaların

yoğunlaştığı yıllar olmuştur. Bu kapsamda, 2003 yılında yapılan zirvede,

Örgüt sekretaryasının Pekin’de kurulması ve Özbekistan’ın ŞİÖ’ye daha

fazla angaje olabilmesi için, daha önce Bişkek’te kurulacağı söylenen anti-

terör merkezinin Taşkent’te ihdas edilmesine karar verilmiş ve 16 Haziran

2004 tarihinde de bu merkez açılmıştır. 15 Ocak 2004 tarihinde ise Pekin’de

89 MAGRİN, “Shanghai Co-operation and Security in Central Asia”, s. 33.

90 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.195.

91 Selçuk ÇOLAKOĞLU, a.g.e. , s.195.

92 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.196.

93 RUTLAND, Peter, “Distant Neigbors”, Russia and Eurasia Review, 21 Ocak 2003, s. 9-11.

Page 46: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ŞİÖ sekretaryası faaliyete geçmiştir. 16-17 Haziran 2004 tarihlerinde

Özbekistan’da yapılan zirvede, Moğolistan ŞİÖ’ye gözlemci üye olarak

katılmıştır.94

2005 Astana Zirvesi: Kazakistan'ın başkenti Astana'da 2005

Temmuz’unda Şanghay İşbirliği Örgütü'ne (ŞİÖ) üye ülke liderlerinin onuncu

zirvesi start aldı. Zirve çalışmalarına Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin,

Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Hu Jintao, Özbekistan Devlet Başkanı

İslam Kerimov, Kırgızistan Devlet Başkanı Vekili Kurmanbek Bakiev ve

Tacikistan Devlet Başkanı İmamali Rahmonov katılıyor. Zirveye Şanghay

İşbirliği Örgütü nezdinde gözlemci statüsüyle Moğolistan Devlet Başkanı

Nambarın Enhbayar ve Hindistan, İran ve Pakistan'dan temsilciler de katıldı.

Zirve sırasında görüşülecek konular arasında Hindistan, İran ve Pakistan'a

ŞİÖ nezdinde gözlemci statüsünün verilmesi, küresel ve bölgesel güvenlik,

barış ve istikrarın sağlanması, yeni meydan okumalara ve tehditlere karşı

koyma, ticaret, Örgüt üyesi ülkeleri arasında ekonomi ve yatırım alanlarında

işbirliğin geliştirilmesi, terör, bölücülük ve ayrımcılıkla ortak mücadele gibi

konular ele alındı.95

Astana’da toplanan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Devlet Başkanları

Zirvesi’nde önemli kararların içerisinde ikisi, uluslararası politika açısından

yeni bir dönemin başlangıcını ilan eder nitelikteydi. Bu tarihi kararlardan

birincisi, İran, Pakistan ve Hindistan’ın gözlemci statüsünde örgüte üye

olarak kabul edilmeleridir. İkincisi ise, ŞİÖ’nün terörizmle mücadele

kapsamında Afganistan’da operasyonlarına devam eden ABD’ye buradaki

geniş ölçekli askeri operasyonlarına artık son vermesi96 ve ŞİÖ’ye üye

ülkelerde (Özbekistan ve Kırgızistan) geçici olarak konuşlanmış olan

Amerikan güçlerinin geri çekilme takviminin belirlenmesi yönünde çağrıda

bulunması olmuştur.97

94 YAZAR, Şengül , “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.

95 Centran Orta Asya Haber Ajansı, “Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi”, 5 Temmuz 2005.

96 Diğer dengeleri de göz ardı etmek istemeyen Putin, zirve toplanmadan bir gün önce, ABD Başkanı Bush’a 4 Temmuz Bağımsızlık günü nedeniyle

gönderdiği mesajda ABD ve Rusya arasındaki sarsılmaz ortaklığa vurguda bulunmuştur. Yine zirve esnasında, Putin, ŞİÖ’nün ABD’ye yönelik çağrısının

bir baskı değil, aksine bir rica olduğunu ifade ederek, sarsılmaz ortaklığı her iki tarafla sürdürmeye çalışmaktadır. Ali KÜLEBİ, “ŞİÖ İçi Dengeler”,

Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:55, s.16.

97 KÜLEBİ, Ali, “Akdeniz Diyalogu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:55, s.15.

Page 47: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Astana’dan ABD’nin Türkistan’daki askeri üslerini boşaltmasıyla ilgili

bir takvim açıklamasının talep edilmesi ve 29 Temmuz 2005 tarihinde

ABD’nin Taşkent Büyükelçiliği’ne Özbek yetkililerce verilen “Hanabad Askeri

Üssü”nün 180 gün içerisinde boşaltılması” ile ilgili nota, ABD’yi endişeye

sevk eden gelişmelerdi.98

Şanghay zirvesinde Çin ve Rusya’nın ABD’ye tavır koyup, Orta

Asya’daki üslerini kapamasını talep etmeleri99 ile bölgede ABD’yi yoklama ve

rahatsız etme operasyonları başladı. Zirve Toplantısından birkaç gün sonra

da Çin Genelkurmayı’ndan General Zhu Chenghu, Tayvan ile oluşabilecek

bir çatışmada Çin Halk Cumhuriyeti Ordusu’nun nükleer güç kullanmaktan

çekinmeyeceğini açıkladı.100 Amerika Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice101, Şangay

İşbirliği Örgütü’nün Amerikan askerlerinin Orta Asya’dan çekilmesi yönündeki çağrısını

reddetti. Rice, Pekin’de yaptığı konuşmada Orta Asya’da, özellikle Afganistan’da terör

eylemlerinin devam ettiğini söyledi ve bu ülkedeki Amerikan birliklerinin Afgan ordusunu

eğitmekle görevli olduğunu hatırlattı.102

Özbekistan-Hanabad (K-2) üssünün kaybedilmesine yönelik

umursamaz açıklamalar yapılsa da şu an bu üssün yerini dolduracak bir

üssün olmadığı bir gerçektir. Kırgızistan Manas Havaalanı’ndan

Afganistan’ın başkenti Kabil’e uçuş süresi ve kullanılan yakıt K-2’dekinin iki

katıdır.103

98 Ali, KÜLEBİ, “Balistik Füze ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:70, s.18.

99 Yapılan açıklamada, "Afganistan'da bir terörle mücadele kampanyası yürüten uluslararası koalisyonu destekliyoruz ve destekleyeceğiz ve durumun

istikrara kavuşturulmasında kaydedilen ilerlemeye önem veriyoruz... Afganistan'daki terörle mücadele operasyonunda aktif askeri safha tamamlanmak

üzereyken Şangay İşbirliği Örgütü, koalisyon üyelerinin geçici altyapının kullanımına ve askeri birliklerin bu ülkelerdeki varlığına ilişkin bir son tarih

belirlemesini istemektedir" denildi. ()

100 KÜLEBİ, Ali a.g.m., s.7.

101 Powell, Rumsfeld, Cheney ve yeni muhafazakarların arkasında önemli Washington destekçileri ve kadrolar vardır. Rica ise Başkan ile çok yakın

olmasında rağmen arkasında benzer bir gücü alabilecek durumda ve yaradılışta değildi. Belki de Bush’ a çok yakın olduğu için bu tür bağlantılar kurması

zor olmuştur. Son sekiz yılını Stanford’ da geçirdiği için böyle bir şansı olmamıştır. Washington’daki en önemli kişinin “kulağına” sahiptir. Ama yönetim

içinde ve dışında ittifaklar kurma konusunda başarılı olmamıştır. Buna rağmen Bush’ un seçim kampanyasına aktif olarak katılan Rice’ın 2006’da

Cheney’in yerine Başkan Yardımcısı ve 2008’de başkan adayı olabileceği şeklinde spekülasyonlar yapılmaktadır. Bilindiği gibi ABD’de siyahlar yüzde 90

oranında Demokratlara oy vermektedir. Bazıları Rice’ın rengi, muhafazakarlığı ve kadın olarak erkeklerin hakim olduğu bir dünyada ayakta kalması gibi

nedenlerle çekici bir aday haline geleceğini düşünmektedir. Şanlı Bahadır KOÇ, “Yeni Bush Yönetimi Ve Dünya”, Stratejik analiz Dergisi, Ocak 2005,

Sayı:57, s.47

102 Newsweek, Ağustos 2005.

103 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.18.

Page 48: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Washington’un K-2’yi kaybetmesinin ardından aktif olarak kullanacağı

diğer üssünün bulunduğu Kırgızistan’dan Afganistan’a gidebilmek için

Tacikistan’ın hava sahasının açık tutulmasına şiddetle ihtiyacı vardır.104

Bu zirvede biraraya gelen Örgüt üyesi ülkelerin Kültür Bakanları,

kültür alanında işbirliği ile ilgili bir dizi anlaşmaya imza attılar. İmzalanan

anlaşmalara istinaden, 2005-2006 yıllarında Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üye

ülkeler arasında kültürel işbirliği çerçevesinde, sergiler, gençlik festivalleri,

sinema gösterileri, sirk programları, çeşitli forumlar yapılacak. Kültürel

işbirliği hakkında bir internet sayfasının hazırlanması planlanıyor.

Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Çin, Tacikistan ve Özbekistan

liderlerinin konuşmaları şaşılacak derecede birbirine benziyordu. Hepsi

ŞİÖ'nün yeni gözlemcilerini (Hindistan, İran ve Pakistan), elde ettikleri statü

dolayısıyla tebrik ettiler ve ŞİÖ'nün parlak potansiyelini anlattılar. En çarpıcı

konuşma Nazarbayev'den geldi.105 Basın toplantısında konuşan Kazakistan

Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, "Bu masa etrafında toplanan devlet

başkanlarının insanlığın yarısını temsil ettiğini artık rahatlıkla söyleyebilirim"

dedi.106

Daha önce belirtildiği gibi zirve sırasında Hindistan, İran ve Pakistan'a

Şanghay İşbirliği Örgütü nezdinde gözlemci statüsünün verilmesi konusu ele

alınmıştı. Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov, "Şanghay İşbirliği

Örgütü'ne üye ülkeleri harita üzerinde bir renkle işaretlenirse, Örgütün

bundan böyle nasıl bir potansiyele sahip olduğu gözle görülebilir" dedi.107

Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'un ŞİÖ'nün geniş katılımlı

toplantısında yaptığı konuşmadan sonra ŞİÖ'nün potansiyelinin nelere

dönüştürülebileceği anlaşıldı (gerçi dar katılımlı toplantı basına kapalı

yapıldı, dolayısıyla orada Kerimov'un neler söylediği hakkında yalnızca bazı

104 KÜLEBİ, Ali, a.g.e., s.19

105 GRIGORYEVA, Yekaterina “Şanghay İşbirliği Örgütü Bölgede Başka Ülkelerin Askeri Üslerinin Bulunmasına Karşı”, Izvestia Gazetesi, 6 Temmuz

2005.

106 Reuters Haber Ajansı, “Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi Başladı”, 5 Temmuz 2005.

107 Centran Orta Asya Haber Ajansı, “Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi”, 5 Temmuz 2005.

Page 49: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

tahminlerde bulunulabilir). Kerimov, jeopolitik bir planın bir parçası olan

Andican olaylarının) halen yalnızca bazı noktalarının su yüzüne çıktığını

söyledi. Kerimov, "Bu planın son hedefi, bölgedeki güç dengelerinin yeniden

şekillenmesini sağlamaya yöneliktir" dedi. Kerimov söz konusu planın

hazırlayıcılarının kim olduğu konusunda sadece imada bulundu, ancak

kimleri kastettiği anlaşılıyordu. Kerimov "Bu güçler bazı şartlarda birtakım

gruplarla birlikte hareket ediyorlar, başka şartlardaysa bu grupları terörist

olarak adlandırıyorlar" dedi. Belli ki, başta ABD olmak üzere yalnızca büyük

devletler ve uluslararası kurumlar, grupları bu şekilde tasnif etme hakkına

sahip” diyordu.108

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, "Şanghay İşbirliği Örgütü'nün

birçok parçadan oluşan bir yapı olduğunu ve devletler arası örgütümüzün

başkaları için de açık olduğunu açıkça göstermiş olduk. Bugünkü oturum

sonuçları, Şanghay İşbirliği Örgütü'nün büyük potansiyelinden söz ettiriyor"

dedi.109

Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Hu Jintao, "Biz, işbirliğin yeni

aşamasına giriyoruz. Bugünkü oturum sonuçlarından çok memnunum.

Karşılıklı anlayış ve çıkar, eşitlik, kültür çeşitliliğine saygı ve ortak gelişim

çabasına dayanan 'Şanghay ruhuna' sadık kalmaya devam ediyoruz"

dedi.110

2005 Moskova Workshop: Şanghay İşbirliği Örgütü 26 Ekim’de

Moskova’da toplandı, on ortak anlaşmanın imzalanmasıyla sona erdi.

Örgütün 2006 bütçesi, bankacılık, enerji, terör ve uyuşturucuyla mücadele,

doğal afetlerde ortak hareket gibi alanları kapsıyor. Üye ülkelerin

girişimcilerinin, Orta Asya bölgesinin büyük projelerine yönelmelerini teşvik

rolünü üstlenmişlerdir. Başbakanlar, Çin’in örgüt için açtığı kredilerin uygun

kullanılması, ulaşım alanındaki iş birliğinin güçlendirilmesi, çevrenin

korunması ve kültürel değişim programının hayata geçirilmesi gibi konularda

108 GRIGORYEVA, Yekaterina, “Şanghay İşbirliği Örgütü Bölgede Başka Ülkelerin Askeri Üslerinin Bulunmasına Karşı”, Izvestia Gazetesi, 6 Temmuz

2005.

109 Izvestia Gazetesi, “ŞİÖ Zirvesi Devam ediyor”, 6 Temmuz 2005.

110 Reuters Haber Ajansı, “Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi Başladı”, 5 Temmuz 2005.

Page 50: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

müzakereler yapmışlardır.Başbakan Wen, imzalanan “Şanghay İşbirliği

Örgütü’nün bankalar arası iş birliği anlaşması” ve Şanghay İşbirliği

Örgütü’nün iş adamları komitesinin ilk konsey toplantısının tutanağının üye

ülkeler arasındaki iş birliğini arttıracağını inanmaktadır. Bu amaçla Çin

devleti, ŞİÖ ülkeleri için üç yılda 1500 profesyonel eleman yetiştirecek,

faizde %2, vadesi 20 yıl olan 900 milyon ABD doları tutarında tercihli kredi

sağlayacaktır. Bunun yanında Wen, örgütün diğer uluslar arası örgütlerle iş

birliği yapacağının altını çizerek örgütün üçüncü bir ülkeye karşı olmadığını

vurgulamıştır. ŞİÖ Genel Sekreteri Zhang, ŞİÖ’ nün öncelikli görevleri

arasında Orta Asya’da uyuşturucu ile mücadele etmenin yer aldığını, bunun

terör dahil her türlü suç eyleminin maddi zeminin ortadan kaldırılması için

yararlı olduğunu ifade etmiştir. Rusya ve Çin yetkilileri her ne kadar örgütün

bir askeri ittifaka dönüşmeyeceğini iddia etseler de askeri iş birliği devam

etmektedir. Şimdilik “terörizme karşı adı ile stratejik muhabere

geliştirilmektedir. Heritage Foundation kuruluşunun kıdemli araştırmacısı

Ariel Cohen’in belirttiği gibi, Şanghay İşbirliği Örgütü, dört yıl önce

kurulduğunda Washington yetkilileri bunu önemsemedikleri gibi endişe

etmek için hiçbir neden görmemişlerdi. Ancak şu andaki gelişmeler onların

bu görüşünün yanlış olduğunu ortaya koymaktadır.111

2.2.1. Örgütü Şekillendiren Nedenler ve Örgütün Misyonu

Yaşanan bazı siyasi gelişmeler 20. yüzyıla damgasını vurmuştur;

bunları, 1.Dünya Savaşı, 2. Dünya Savaşı, Soğuk Savaş Dönemi,

Komünizmin çöküşünden sonra ABD önderliğindeki tek kutuplu dünya

düzeni şeklinde sıralamak mümkündür. 1949'da temelleri atılan Çin Halk

Cumhuriyeti, komünizm rejimi üzerine kurulmasına ve bu çizgisini

günümüzde de kısmen sürdürmesine rağmen yakın geçmişinde Rusya ile

ittifak kurmaktan kaçınmıştır. Bugün ise dünya siyasi yapısı tamamen farklı

111 EKREM, Nuraniye Hidayet a.g.m., s. 10-11.

Page 51: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

bir yöne doğru kaymaktadır. “Sosyalist Pazar Ekonomisi”ni benimseyen

Çin'in ekonomi alanında önlenemez yükselişi, yeraltı zenginlikleri ve

jeostratejik konumuyla adından söz ettiren Rusya, Amerikanın kurduğu yeni

dünya düzeninin vazgeçilmez olmadığını bize yavaş yavaş hissettirmeye

başlamışlardır. Bu noktada Avrasya bölgesinde son yıllarda yaşanan

hareketlilik bu bölgede bulunan ülkeleri birbirine yakınlaştırmaktadır.112

ŞİÖ’nün oluşumuna da zemin hazırlayan üç temel nedene

dayanmaktadır. İlk olarak Rusya ve Çin aralarında var olan uzun sınırların

güvenliğini sağlayabilmek için işbirliğine gitmektedirler. Çin, Rusya ve Orta

Asya Cumhuriyetleri arasındaki geçmişten beri süregelen sınır güvenliği

meselesi, ŞİÖ’ye giden süreçte esas rolü oynamıştır.113

Çin-Rus yakınlaşmasının diğer bir unsuru ekonomik çıkarlardır.

Rusya’nın Çin’e silah satışı son dönemde oldukça artmıştır. Çin için yüksek

teknolojiye sahip Rus silahlarını düşük fiyattan satın almak, ABD ve Batı

Avrupa’dan silah alan Tayvan’ı dengelemek açısından oldukça önemlidir.114

Üçüncü olarak ABD karşıtlığı Çin-Rus yakınlaşmasında önemli bir

yere sahiptir. İki kutuplu sistem çökünce Çin, tek süper güç olarak kalan ABD

ile ilişkilerini geliştirmek durumunda kalmıştı. Çünkü böyle bir ortamda iki

kutup arasında stratejik manevra yapma kabiliyeti de ortadan kalkmış

oluyordu.115 ABD’nin bölgede istikrarsızlaştırıcı karakterine karşı çıkan iki

ülke temsilcileri Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, Çin Dışişleri Bakanı

Li Zhaoxing ile Vladivostok'da (doğu Rusya) yaptığı görüşmenin ardından

Rusya ve Çin'in, Orta Asya'da her türlü "istikrarsızlığı" engellemeye çalışmak

istediklerini belirtmiştir.Lavrov’un "Şanghay Örgütü'nü daha etkili kılmak

adına çabalarımızı arttırma gerekliliği bulunduğu konusunda mutabıkız.

Bölgenin halihazırdaki durumu göz önüne alındığında Orta Asya'da bir

istikrarsızlığı önlemek için bu örgütün kullanılması vazgeçilmez hale

112 “Rus-Çin Askeri Yakınlaşması Ve Rusya’nın Türkiye’ye Teklifi”, TASAM – Makale, 6 Ekim 2005.

113 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.174.

114 C.HARADA, “Russia and North-East Asia”, Adelpi Paper, Cilt 310, 1997, s. 37.

115 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, “a.g.e. , s.174.

Page 52: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

gelebilir"116 şeklindeki Nisan 2005 tarihli demecide ABD karşısındaki duruşu

ve ŞİÖ’ye biçtikleri rolü ifade etmektedir. Böylelikle Çin ve Rusya arasında

gelişen ilişkiler Eylül 1994’te ‘yapıcı ortaklığa’ (constructive partnership),

Nisan 1996’da ‘stratejik ortaklığa’ (strategic partnership) dönüşmüştür.117

Günümüzde ise ŞİÖ çatısında bloklaşmadan söz etmek dahi mümkündür.

Sovyetler Birliği dağılırken, Avrupa ülkelerinin tıpkı ABD gibi bir

Avrupa Birliği’ne yönelmesi gündeme gelmiş, bunun üzerine Çin, Rusya ile

bir araya gelerek Asya’nın New York’u sayılan Şanghay’da geleceğin Asya

Birliği’nin öncüsü olabilecek Şanghay işbirliği Örgütü’nü kurmuştur. Yeni

dönemde Çin kendi liderliğinde Şanghay Örgütü’nün gelişmesine öncelik

vermiş ve Orta Asya ülkelerini bu örgütün çatısı altına alarak Avrupa ve

Amerika gibi batılı emperyalist merkezlerin Asya’nın ortasına girmelerini

önlemek istemiştir. Dünya egemenliğini Avrasya bölgesinin ele geçirilmesine

bağlayan ABD’ye karşı, Asya’dan yükselen sesi Çin temsil etmiş ve kendi

önderliğinde oluşturduğu Asya Birliği girişimine Orta Asya ülkelerini de dahil

etmiştir. Şanghay Örgütü ile bütün Avrasya ülkelerini kapsayan bir ekonomik

ve siyasal bütünleşme hedeflenmektedir. Batı emperyalizminin bölgeye

sızmak için kullandığı dinci teröre karşı, yeni bir güvenlik örgütlenmesi

Şanghay Örgütü çatısı altında geliştirilmektedir. Büyük nüfusu ve ekonomik

gücü ile Orta Asya’yı gelecekte Çin kontrol etmeye başlarsa, o zaman

dünyanın süper gücü olma statüsü ABD’den Çin’e geçecektir. Merkezi devlet

yönetimi ile serbest piyasanın yıkımına karşı çıkan Çin en hızlı büyüyen

ekonomisi ile dünyanın gelecekteki devi olacaktır.118

Bu noktada Çin’in Şanghay işbirliği Örgütü’nü domine etme

nedenlerine değinmek yerinde olacaktır. Çin’in Merkez-Çevre doktrinlerinde

ve tehdit algılamalarında ilk sıraya her zaman sırasıyla Tayvan, Doğu

Türkistan, Tibet ve Nepal sorunları almaktadır. Bu bağlamda ŞİÖ

çerçevesinde Çin kendi lehinde önemli bir kamuoyu oluşturmuş ve ayrılıkçı

116 Agence France Press, “Rusya Ve Çin Orta Asya'da İstikrarsızlığı Önlemek İstiyorlar”, 2 HAZİRAN 2005.

117 HARADA, C., “Russia and North-East Asia”, Adelpi Paper, Cilt 310, 1997, s. 40.

118 ÇEÇEN, Anıl, “Yürmi Birinci Yüzyılda Çin” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.14.

Page 53: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

yapılanmalarının cesaretini kıracak ölçüde yalnızlaştırmıştır. Rusya da

Çeçenistan konusunda benzer bir hareket alanına kavuşmuştur.

Çin, Rusya gibi Asya’yı petrolle besleyen bir ülkeyi NATO’nun

genişleme sürecinde kaybetmek yerine yanına alarak artan enerji ihtiyacını

karşılamada diğer petrol bağımlısı ülkelere karşı avantaj elde etmiştir.

Hindistan ile çok eskiye dayanan düşmanlığı bir kenara bırakmış ve

sorunlarını başını kendisinin çektiği ŞİÖ çerçevesinde ve ŞİÖ’nin kendisine

kattığı liderlik nosyonunu kullanarak çözebilme imkanı bulmuştur.

1990’ların ilk yarısında var olan uzun sınırların da etkisiyle Çin’in

özellikle Kazakistan ve Kırgızistan ile olan ticareti oldukça artmıştır. Çin’in

sadece Kazakistan’la olan ticaret hacmi 1996’da 500 milyar dolara ulaştı ve

bu ticaretin yüzde 90’ı Doğu Türkistan üzerinden gerçekleşmiştir.119 Doğu

Türkistan’ın Orta Asya ile olan toplam ticareti ise 1996’da 775 milyar dolar

olmuştur. O dönemde sadece Kazakistan ve Çin arasındaki ticaret,

Türkiye’nin tüm Orta Asya ile yaptığı ticaretten daha büyüktü.120 Çin artık

Asya ülkeleri ile ticaretinde sürdürülebilir bir ortamı da ŞİÖ ile yakalamış

durumdadır.

Çin’e sınır olan Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve biraz

uzağındaki Özbekistan, Çin’in dış politikasında gerek güvenlik gerekse

ekonomik ilişkiler bağlamında önemlidir. Özellikle karayolu ve demiryolu

taşımacılığında doğudan batıya uzanan hatların bu ülkelerden geçmesi,

diğer ülkelerden edinilen hammadde ve enerjinin de Çin’e ulaşmasında yine

bu ülkelerin geçiş yolu olması, Çin açısından bölgenin önemini artıran

nedenlerdir. Çin’in batıya açılımında köprü işlevi gören tarihi ipek yolları,

halen Çin için önemini korumaktadır. Türkistan bölgesi zaten, Çin’e sınır

olması, yakınlığı ve stratejik yer altı zenginlikleri nedeniyle, Çin’in enerji ve

sanayi şirketleri için çok değerli bir coğrafyadır.121

119 RACZKA, Witt, “Xinjian and its Central Asian Borderlands”, Central Asian Survey, Cilt 17, Sayı 3, 1998, s. 394-5.

120 GLADNEY, Dru C., “Rumblings from the Uyghur”, Current History, Eylül 1997, s. 289.

121 KIRAÇ, Gürol, a.g.m., s.17.

Page 54: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Orta Asya, Çin için Batıya açılmanın stratejik olarak en kısa yoludur.

Bu durum; Çin’i bölgeye ekonomik ve siyasî olarak nüfuz etme, bölge

üzerinde ABD ve batı faaliyetlerini dengeleme ve kısıtlama konusunda teşvik

etmektedir. Bu kapsamda hem Rusya, hem de Çin; Orta Asya’ya nüfuz

edebilmek ve bu bölgenin başka güçlerin kontrolü altına girmesini

engelleyebilmek için ŞİÖ’yü bir araç olarak değerlendirmektedir.122

Bu değerli coğrafya için hesaplar yapmakta olan ABD’ye karşı Çin,

ŞİÖ’yü, NATO’nun bu yeni küresel konumuna karşı koyabilecek ya da en

azından dengede tutabilecek bir tampon örgüt olarak düşünmektedir. ÇHC

için ABD ve NATO ile doğrudan çatışmaya girmektense, Şanghay

yapılanmasını öne sürmek akıllıcadır. Üye ülkeler ŞİÖ’nün üçüncü bir güce

veya ülkeye karşı gelişmediğinin altını çizseler de, örgütün ABD’nin

bölgedeki hegemonyasını kırma ve NATO’ya alternatif bir örgüt olma

çabasında olduğu açık.123

ŞİÖ’ye giden süreçte sınır güvenliği konusunda istediğine ulaşan Çin,

kendisini Orta Asya Cumhuriyetlerine ‘komünist sistem içinde kalarak

ekonomik açıdan hızla kalkınan bir devlet modeli’ olarak sunmaya başladı.124

Bu sunumun hedef aldığı kitle daha çok kendi sınırları içerisinde bağımsızlık

talepleri olan bölgeler, özellikle Tayvan ve ABD’nin “Hür Dünya”

propagandası altındaki Türk Cumhuriyetleridir. ŞİÖ bu bağlamda Çin için çok

işlevsel bir örgüt olmuştur. Çin BM Güvenlik Konseyi Daimi üyesidir, fakat

BM’nin reorganizasyon sürecinde olması ve hala atıl bulunması nedeniyle

Çin dünya sahnesinde hak ettiği yeri ŞİÖ’den önce tam olarak alamamıştır.

Küresel ölçekli etkisi olan bir örgüt olması nedeniyle Çin kendisini hem de

hakim konumdayken ifade edebilmekte önemli bir zemin yakalamıştır.

ŞİÖ oluşum çalışmalarının sürdüğü dönemde Çin, gevşek bir nitelik

arz eden Şanghay Beşlisi’ni "normal" bir örgüte dönüştürme konusunda ısrar

etmiştir. ŞİÖ’deki ilk ve en önemli ortağı Rusya ise, başlangıçta Şanghay

122 YAZAR, Şengül “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.

123 KAMALOV, İlyas, “Şangay Ekseni, NATO’yu Dengelyebilir mi?”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69,s.13.

124 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.176.

Page 55: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Beşlisi konusunda biraz daha tetikte olmuş, onu güçlü bir uluslararası örgüte

dönüştürmek için herhangi bir sebep görmemiştir. Rusya Şanghay Beşlisi’ni,

aktif bölgesel manevralarda kullanılacak bir araçtan daha çok, üye ülkeler

arasında (Özellikle küçük Orta Asya devletleri ve Çin arasında) bir çatışma

önleme aracı olarak görmüştür.

Nihayetinde, 2001 baharında Rusya, iş birliğinin seviyesinin

artırılmasını kabul etmiştir. Bunda, batılı güçlerin 1990’lı yıllarda Balkanlarda

gerçekleştirdikleri eylemlerden Rusya’nın hoşnut olmamasının da etkisi

olmuştur. Bir anlamda Rusya, Pekin’le geliştirilen ilişkilerin Batı ve özellikle

Amerika için bir mesaj olacağını düşünmüştür.125

Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrası yeni bağımsız cumhuriyetlerin

kurulmasından on yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen ne Rusya ne de

bu cumhuriyetler içerideki ve dışarıdaki sorunlarının üstesinden gelemediler.

Halihazırda etnik sorunlar, etnik ve dini gruplarla çatışmalar, NATO'nun artan

nüfuzu, Hazar Denizi'nin yasal statüsü konusundaki çıkmaz, toprak ve deniz

ihtilafları, uyuşturucu madde üretimi ve dağıtımının artması, fakirlik ve

işsizliğin artması, sağlık düzenin olmaması, 11 Eylül olaylarından sonra

ABD'nin güvenlik beklentileri ve her şeyden daha önemlisi Amerikalı veya

Avrupalı örgütler ve grupların casusluk ve istihbarat çalışmaları, Rusya ve

yeni kurulan cumhuriyetlerin karşılaştığı sorunlardır ve hala bu sorunların

üstesinden gelecek formülü henüz bulamamışlardır. Yoksulluk, işsizlik,

toprak ve su ihtilafları gibi krizlerin bazıları ulusal sorunlardır. NATO'nun

genişlemesi, Batılı mihverlerin Hazar petrolü ve doğalgazına el atmaları gibi

diğer krizler ise dış kaynaklıdır.126

Çin Rusya’ya, BDT’yle ulaşamadığı bölgesel etkinliğe bu örgütle (ŞİÖ)

ulaşmak fırsatını vermiştir. Çin, Rusya’yı, bölgesel krizlere AGİT (Avrupa

Güvenlik İş Birliği Teşkilâtı) gibi bir örgütün müdahale etmesindense bu

ülkelerin kurduğu uluslararası bir örgütün müdahale etmesini kabul

125 YAZAR, Şengül, “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.

126 Cumhuri İslami Gazetesi “Orta Asya... ABD’nin Şeytanca Nüfuzuyla Mücadele”, 5 Temmuz 2005.

Page 56: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ettirmiştir. ŞİÖ’nün şu an için böyle bir görevi olmasa da orta vadede daha

etkin bir rol üstlenmesi muhtemeldir.127

Orta Asya’nın küçük/kilit oyuncularının ŞİÖ’den beklentileri de birliğin

oluşmasında önemli bir katkı yapmıştır: 128

• Terörizm ve İslâmî köktenciliğin yükselişini önleme,

• Sınır çatışmalarını çözüme kavuşturma,

• Ülkelerinde istikrarı sağlama ve muhalif grupların ortaya çıkmasını engelleme,

• Çin ve Rusya’nın sağladığı ekonomik fırsatları değerlendirme ve

• Çin ve Rusya’yı birbirine karşı dengeleme gibi nedenlerden dolayı ŞİÖ’ye

katılmışlardır.

2.2.1.1. ABD’nin Orta Asya’da ki Etkisine Çin ŞİÖ ile cevap

Veriyor.

Dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi Planlama Direktörü George

Kennan’ın dışişleri bakanı George Marshall’a sunmak üzere hazırladığı 24

şubat 1948 tarihli “ABD dış politikasında güncel sürecin değerlendirilmesi”

adlı raporda ABD’nin dünya zenginliğinin %50’sini elinde bulundurduğunu

hatırlatarak bundan dolayı ABD’ye karşı bir tepkiye yol açmasının

engellenmesinin gereği vurgulanmaktaydı.129 Kennan’ın bildiği bir şey vardı,

her tez kendi antitezini de yaratmaktaydı.

Asya-Pasifik bölgesi 21. yüzyılda küresel barışın ve gelişmenin

sağlanmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle 11 Eylül sonrası

ABD’nin bölgeye girmesi ve Orta Asya’da son dönemde meydana gelen

gelişmeler hem Çin'in, hem de Rusya’nın bölgedeki çıkarlarını olumsuz

etkilemektedir. Bölgede varolan ABD etkisine karşılık olarak bu iki ülke iş

127 ADIBELLİ, Barış a.g.m., S.227.

128 KÜLEBİ, Ali, “ŞİÖ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:74, s.17.

129 GÜRSES, Emin “NATO ve Genişletilmiş (Büyük) Ortadoğu Projesi: Hattı Savunmadan Sathı Savunmaya”, Jeopolitik Stratejik Araştırmalar Dergisi,

2004, sayı:11,s.75.

Page 57: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

birliği yaparak Orta Asya ülkeleri ile ekonomik ve güvenlik alanında sıkı

bağlar kurmayı amaçlamaktadır.130 Külebi bu süreci makalesinde şu şekilde

vurguluyor: Avrasya’da ABD’nin demokrasi ihraç faaliyetlerine ve askeri

varlığına bölge devletlerinin tepkisi gittikçe artıyor. Bir ay önce yapılan

Rusya-Çin-Hindistan zirvesinin sonuç bildirisi, 1 Temmuz 2005 tarihinde

Rusya ve Çin arasında imzalanan 21. Yüzyılda Dünya Düzeni Deklarasyonu

ve nihayet 5 Temmuz 2005 tarihinde yapılan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)

zirvesinde imzalanan deklarasyon Avrasya ülkelerinin, bölgelerinde başka

egemen güç istemediklerinin açık beyanlarıyla doludur.131

ABD Başkanı Bush’un, terörle mücadelede doğrultusundaki önlem ve

ülke işgalleri için, dünya devletlerine “ya bizdensiniz, yada düşmanımızsınız”

sözü, bu anlayışın doğal bir uzantısıdır.132 ABD liderleri Roma

İmparatorluğu’ndan beri geçerli olan, “si vis pacem, para bellum” yani “barış

istiyorsanız, savaşa hazır olun” anlayışını içselleştirmiştir.133 Bu da Asya’nın

iki devi Çin ve Rusya’yı oldukça kızdırmaktadır. Rusya ve Çin ortaklaşa

yaptıkları açıklamalarda, Şanghay’ın siyasi-ekonomik dengenin ve

uluslararası adil düzenin tespitinde önemli bir faktör haline geldiğini belirttiler.

ABD'nin hegemonyası karşısında bir denge olarak gündeme gelen Şanghay

İşbirliği Örgütü üyeleri, Orta Asya'da ABD varlığının yoğunlaşmasından

duydukları memnuniyetsizliği dile getirdiler.134

Afganistan operasyonunun ardından gerçekleşen Irak müdahalesi,

ABD’nin askeri olarak Orta Asya’ya yerleşmekle kalmayıp bu bölgeyi

kendisine göre şekillendirmeye çalışması, yürüttüğü demokrasi ihraç etme

çalışmalarının istikrarsızlaştırıcı niteliği bölge ülkelerini tedirgin etmektedir.135

Moskova ve Pekin, Avrasya’nın güvenliği ve Hazar’a ilişkin

endişelerini giderme konusundaki girişimlerine, dünyada “ABD” sıkıntısı

130 DEĞİRMEN, Burcu “Orta Asya’da Güç Mücadelesi: ABD’ye Karşı Şanghay İşbirliği Örgütü”, ASAM – Makale, 9 Temmuz 2005.

131 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.16.

132 KÜLEBİ, Ali, “BOP ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:64, s.14.

133 KÜLEBİ, Ali, “BOP ”, a.g.e. , s.14.

134 Cumhuri İslami Gazetesi “Orta Asya... ABD’nin Şeytanca Nüfuzuyla Mücadele”, 5 Temmuz 2005.

135 KÜLEBİ, Ali a.g.m., s.15.

Page 58: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

yaşayan diğer devletlerin katılma istemleri, geleceğe yönelik duyulan

endişeyle temellenebilir. Ülkelerin birbirlerine karşı bakış açısı bilinse de

bunun bir örgüt bünyesinde bir araya getirilmesi bu örgüt dışında kalan

ülkelerin de çıkarına olacak bir yapılanmadır. Kısaca, çok kutuplu bir

uluslararası yapının hayata geçirilebilmesi önümüzdeki dönemde yaşanacak

çoğu sıkıntının başlamadan sonuçlanmasına imkan sağlayabilir. Çin

önderliğinde faaliyet gösteren ŞİÖ şu an bu konsepte yönelik en ciddi

oluşumlardan ve gelecekteki seçeneklerdendir. Bu birlikteliğin elinde

ekonomi, uzay çalışmaları, askeri teknoloji, insan kaynakları, enerji hatları,

jeopolitik konum ve diğer birçok alandaki potansiyel güç, genişleme süreci

yaşanırsa daha muazzam bir güce dönüşebilir. Örneğin Hindistan’ın,

Pakistan’ın veya İran’ın bu örgüte katılmadaki istekleri, değerlendirilirse, o

zaman, şımarık ve hovarda bir dış politika anlayışına sahip ABD kendine

çeki düzen vermeye mecbur kalabilir.136

Hedeflerinden biri Orta Asya'da köktendincilikle mücadele olan söz

konusu grup, uluslararası kuruluşlara üye tüm ülkelerden, uluslararası

sorunlara egemen olma ve bunları tekellerine alma çabalarından

vazgeçmelerini istedi. Yorumculara göre bölgede rejim değişikliği sürecinin

taraftarı sayılan ve iki askeri hava üssüne sahip olan Washington'un dış

politikasına gizli bir darbedir.Son bir iki yıl içinde Ukrayna, Kırgızistan ve

Gürcistan'daki huzursuzluklarda ABD'nin gizli veya açık müdahalelerinin

etkileri ortadadır ve iç huzursuzluklarla karşılaşan her ülke, bu olaylarda

hemen yabancı müdahalecilerin parmağını aramaktadır.137

ABD’nin sahne alması ile bir araya gelen ŞİÖ ülkeleri, bölgede ABD

varlığından önemli ölçüde etkilenmişlerdir. ŞİÖ dahi bu süreçte sıkıntılı

dönemler geçirmektedir ve geçirecektir. Bölgedeki ABD varlığı bunu garanti

eder şekilde önemini korumaktadır. Fakat Örgüt Çin önderliğinde bu süreci

aşacak sinyaller vermektedir. Bu sinyalleri görmek için son ŞİÖ zirvesi

sonucundaki liderlerin bu çalışmada da yer verilen söylemlerine ya da

batılıların yaklaşımlarına bakmak yeterli olacaktır. Son zamanlarda ABD ile

136 KIRAÇ, Gürol a.g.m., s.12-13.

137 Cumhuri İslami Gazetesi “Orta Asya... ABD’nin Şeytanca Nüfuzuyla Mücadele”, 5 Temmuz 2005.

Page 59: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Avrupa Şanghay İşbirliği Örgütü’nün her geçen gün işlevselliğini

arttırmasından rahatsız olduklarını dile getiriyorlar. Batı kamuoyu, “Acaba

NATO’ya alternatif bir güç mü ortaya çıktı?” ve “ABD’nin bölge üzerindeki

hegemonyası sona mı eriyor?” şeklindeki sorulara cevap aramaya

başladı.138

11 Eylül’den sonra ABD’nin stratejik olarak Orta Asya’ya dönmesi ile

birlikte ŞİÖ büyük bir darbe yemiştir. Ne Çin ne Rusya de ABD’nin bölgedeki

varlığına karşı etkili bir strateji oluşturabilmişlerdir. Ancak yine de Çin ve

Rusya’nın ŞİÖ’nün kurumsallaşması yönünde attığı adımlar tek kutuplu bir

dünyadan çok kutupluluğa geçişte önemli bir etki yaratacaktır.139

11 Eylül sonrası BM, NATO ve G-8 gibi örgütlerin de bölünmüşlük ve

çaresizlik içine düştükleri göz önünde bulundurulursa, ŞİÖ’nün içinde

bulunduğu zor durum çok abartılmamalıdır. ŞİÖ’nün kendi iç etkinliğindeki

verimsizlik ve hareketsizlik gibi bünyesel sorunların aşılması halinde,

teşkilatın yoluna devam edeceği görülmektedir. Özellikle Çin ve Rusya

arasıda ortak çıkarlara dayalı uyum ve işbirliği devam ettiği sürece, ŞİÖ’de

varlığını koruyup geliştirecektir.140

Rusya ile Çin’in yakınlaşması, ŞİÖ’ nün NATO’ ya rakip bir güvenlik

bloğu olmasını sağlamıştır. Tek sorun siyaset, ekonomi ve güvenlik

alanındaki karşılıklı güven eksikliğidir. Bölgesel güvenlik ittifakının zemini

hazırdır. 141 Rusya ile Çin arasındaki yakınlaşmanın yakın gelecekte de diğer

Asya ülkelerini peşinden sürüklemesi beklenmektedir. Bu bağlamda ŞİÖ’

nün de gelecekte ABD ve AB gibi güçlü küresel aktörlerden biri olması

beklenmektedir. Bugün dahi Çin ekonomisiyle ve enerji tüketimiyle, Rusya

da enerji alanında yaptığı yatırımlar tek başlarına bile bu ülkelerin güçlerini

ortaya koymaktadır.142

138 KAMALOV, İlyas, “Şangay Ekseni, NATO’yu Dengelyebilir mi?”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69,s.12.

139 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, “a.g.m., s.196.

140 ÇOLAKOĞLU, Selçuk, a.g.m., s.197.

141 EKREM, Nuraniye Hidayet a.g.m. s. 10-11.

142 “Rus-Çin Askeri Yakınlaşması Ve Rusya’nın Türkiye’ye Teklifi”, TASAM – Makale, 6 Ekim 2005.

Page 60: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Orta Asya ülkelerinin NATO Barış Ortaklığına dâhil olmaları ve ortak

askerî harekâtları ÇHC’yi rahatsız etmiştir. RF de benzer şekilde Amerikan -

Japon güvenlik plânları hakkında eleştirilerini artırmıştır. RF, “Kısa Menzilli

Antibalistik Füze Sistemi Projesi”ni stratejik silâhların azaltılması sürecine

zarar verecek ve mevcut güçler dengesini bozacak bir gelişme olarak

değerlendirmiştir. ÇHC ve RF, Amerikan hâkimiyetini dengelemek için

birbirlerine daha fazla yaklaşmaktan başka seçenekleri olmadığını ifade

etmektedir. Tecrübeli bir Rus diplomat olan Yuli Vorontsov, “NATO artık

küresel bir organizasyon oluyor. Bu yüzden, diğer ülkelerin müttefikimiz

olmasını sağlamamız gerekiyor” demiştir. RF ve ÇHC’in BM’nin karar

mekanizmasının içinde olması, örgütü uluslararası alanda da üstün

kılmaktadır. ABD’ye karşı yükselen muhalefet, müttefik bulma konusunda

RF’ye ve ÇHC’ye kolaylık sağlamaktadır.143

2.2.1.2. Şanghay İşbirliğinin Oluşum Sürecinde ‘Terör’e Karşı

Bloklaşmanın Etkisi

Terör kavramı dünyada tartışmaya açıktır. Terör öyle soyut bir

kavramdı ki; bazı ülkelere göre bağımsızlık savaşı veren unsurlar, kimi

ülkelere göre terörist olarak nitelendirildi. Böylelikle kavramın içi boşaldı ve

kullananın elinde gerçekleri örtbas etmeye yarayan bir metoda dönüştü. ŞİÖ

ülkeleri bu kavramın elastikiyetini görüp terör unsurları ile mücadelenin

birleştiriciliğinin farkına vardılar. ABD’nin Soğuk Savaş sonrası kendi elleriyle

yarattığı terör unsurlarını daha sonra nüfuz etmek istediği bölgelerde nasıl

kullandığını tespit ettiler.

Afganistan'daki operasyonların katılımcısı olan ABD ve müttefiklerinin,

Kırgızistan ve Özbekistan'daki hava üslerini terör mefhumu sayesinde

143 KARACA, Kutay a.g.m., S.215.

Page 61: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

kullandıklarını hatırlatmakta yarar vardır. Terör tehlikesinin sürmesi veya

ortadan kalkması da kavramın kendisi kadar diplomasi de işe yaramıştır:

Özbek hava üssü "Karşi-Hanabad" konusunda Taşkent, ABD

birliklerinin ülkeyi terk etmelerinin iyi olacağı yönünde bu yılın haziran ayında

Amerikan komutasını uyarmıştı. Şanghay İşbirliği Örgütü deklarasyonunda,

"Uluslararası koalisyonun Afganistan'da teröre karşı yürüttüğü çabaları

desteklemiştik ve desteklemeye devam edeceğiz. Bugün Afganistan'da iç

siyasi durumun istikrarlılaştırılması yönündeki olumlu gelişmeyi takdir

ediyoruz. Şanghay İşbirliği Örgütü'nün bazı üye ülkeleri, terör karşıtı

koalisyonun çıkarları doğrultusunda koalisyon katılımcılarının askeri

birliklerinin geçici bir süre için konuşlandırılması ve terör karşıtı

operasyonlarda kullanılmak üzere topraklarını ve hava sahalarını açmıştı.

Afganistan'da yürütülen terör karşıtı operasyonun aktif askeri aşamasının

tamamlandığını hesaba katarak Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi ülkeler,

koalisyon katılımcılarından bahsi geçen geçici sürenin ne zaman sona

ereceğini net bir şekilde belirlemeleri gerektiğini düşünüyorlar" deniliyor.144

İzvestia'nın Rus heyetindeki kaynakları, "Bilmiyoruz. Transit ulaşımın145

kesilmesi söz konusu değil, fakat onlar bölgede daha ne kadar kalmak

istediklerini -bir yıl mı, bir buçuk yıl mı, yoksa daha fazla mı- söylemeliler"

dediler. Diplomatik dilden normal dile çevrilirse bu talep, "evinize dönün"

anlamına gelmektedir.146 Çeviriye göre; ŞİÖ'nün bölgedeki başka ülkelerin

askeri varlıklarından kurtulmak istediği süre, bir veya bir buçuk yıldır.

Öteden beri, bölgede yerleşik olan kökten dinci örgütler, ABD’nin de

baskısıyla Avrasya coğrafyasına geçiş yaptılar. Yeni adres, kuşkusuz,

Taliban’ın kontrolü altında olan Afganistan’dı. hedefleri, Orta Asya’da bir

İslâm devleti kurmak olan bu grupların ilk etkisi, 1992 yılında Tacikistan’daki

iç savaşta görüldü. Dağıstan ve Çeçenistan sorunlarını bir türlü

halledemeyen RF, tek başına bölgede baskın güç olamayacağının farkına

144 Centran Orta Asya Haber Ajansı, “Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi”, 5 Temmuz 2005.

145 Transit ulaşımla kastedilen, Afganistan'a gönderilen NATO'ya ait yüklerin Rusya üzerinden geçirilmesidir. Bu konuda Rusya ile NATO üyesi bazı

ülkeler arasında anlaşmalar imzalanmıştır.

146 GRIGORYEVA, Yekaterina “Şanghay İşbirliği Örgütü Bölgede Başka Ülkelerin Askeri Üslerinin Bulunmasına Karşı”, Izvestia Gazetesi, 6 Temmuz

2005.

Page 62: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

varmıştır. Afganistan’da eğitim gören militanlar, Fergana vadisine geçerek

burada kamplar kurup eylemlere girişmekteydiler. Asya’nın Bekaa vadisi de

denilen bu vadi; Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan’ın ortasında yer

almaktadır. Bir dönem ABD desteğinde SSCB’ye karşı cihat eden

mücahitler, Körfez Savaşı’yla birlikte Usame bin Lâdin’in kurduğu El-Kaide

örgütü ile “küresel cihat” sloganı altında Avrasya’da ABD ve müttefiklerine

karşı savaşarak güvenlik ve istikrarı tehdit etmektedirler. Silâh ve uyuşturucu

kaçakçılığı, bu grupların ana para kaynağıdır. ÇHC, Rus - Çeçen sorununu

yakından izlemektedir. Fergana vadisinde konuşlanmış olan ayrılıkçı

Uygurlar, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için mücadele etmektedirler. Hiç

şüphe yok ki bu mücadelede köktenci İslâmî gruplar önemli rol

oynamaktadırlar.147 İki kutuplu sistemin ortadan kalkmasıyla birlikte,

geleneksel tehditlerde de bir dönüşüm yaşanmaya başladı. “Asimetrik tehdit”

olarak adlandırılan geleneksel olmayan yeni tehditler ortaya çıktı. Bu

tehditler; etnik ayrımcılık, terorizm, yerel çatışmalar, silâh ve uyuşturucu

kaçakçılığı gibi unsurlardan oluşmaktadır.

Şanghay yapılanmasının bölgesel güvenlik açısından işleyişini

anlamak için, yeni gerçekçi değerler dizisinden bakılması gerekmektedir.

Terorizmin, uyuşturucu kaçakçılığının, ayrılıkçı hareketlerin ve kökten dinci

akımların nedeni gerçekçi bakış açısına göre, sistemin anarşik durumundan

kaynaklanmaktadır. Gerçekçilere göre, devletin çıkar sıralamasında ilk sırayı

ulusal güvenlik işgal etmektedir. Dolayısıyla, devlet bu çıkarları korumak

zorundadır. Yeni gerçekçi açıdan bakıldığında, devletlerin sorunlarını

çözmek için bölgesel ve alt bölgesel iş birlikleri oluşturmaları modern

güvenlik yönetiminin bir gereğidir.148

Doğu Türkistan’daki gelişmelerden rahatsız olan Çin’in ve suç

örgütlerine karşı operasyonları bahane ederek, aşırı sertliklere

girişmesindeki artış dünyada gelişen teröre karşı birliktelik duygusunun

istismarını da akla getirmektedir. Şanghay Beşlisi çerçevesinde, bağımsızlık

hareketlerine, terörizme, kökten dinciliğe, silah ve uyuşturucu kaçakçılığına

147 ADIBELLİ, Barış, “a.g.m., S.224.

148 ADIBELLİ, Barış a.g.m., S.224.

Page 63: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

karşı savaşı, özellikle Rusya’yı da yanına almış olarak yürütmeyi Orta Asya

politikası haline getirmiş olan Çin’in şimdilik bölgedeki çıkarlarını bu siyasal

yaklaşımla koruduğunu söyleyebiliriz.149

Moskova – Pekin hattında 1990’lardan başlayarak yaşanan iyileşme

dönemi, 1996 yılında Şanghay Beşlisi’nin oluşmasıyla pekişmiştir. Ancak, bir

milat olarak kabul edilen 11 Eylül terör saldırıları ve sonrasında davetsiz

misafir ABD’nin Afganistan merkezli olarak Türkistan coğrafyasında askeri

üsler edinmek suretiyle yerleşmesi, Moskova ve Pekin’in beklemedikleri bir

gelişme olarak karşılarına çıkmıştır. Çin ve Rusya, kendi güvenlik

stratejilerini devreye sokarak, küresel ve bölgesel manada ABD tarafına

kayan dengeyi yeniden kurmaya çalışmışlardır. “Terörle mücadele”

argümanının “Bush tarafından ne denli etkin kullanıldığını farkına varan

Moskova, 2002 yılında Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nü (KGAÖ)

kurmuş150 ve ardından yakın çevresindeki Türkistan bölgesiyle olan güvenlik

ilişkilerini bu zemine oturtarak 2003 yılında Kırgızistan’da ve 2004 yılında da

Tacikistan’da askeri üsler edinmiştir. Bunun yanı sıra ŞİÖ üye devletlerinin

Haziran 2002’de imzaladıkları deklarasyonda da “uluslararası terör, etnik

ayrımcılık ve radikal dinci gruplarla” mücadele etme kararı alınmıştır. ŞİÖ,

terörle mücadeleyi hedef olarak belirleyen ilk uluslar arası örgüttür. ŞİÖ

bünyesinde, 6-12 Ağustos 2003 tarihlerinde ilk askeri tatbikat

gerçekleştirilmiş ve üye ülkeler ordularının eşgüdümü konusunda önemli bir

adım atılmıştır.151

ŞİÖ, aynı zamanda bölgede yayılan dinî tutuculukla mücadelede -en

azından bu tutuculuğun yayılmasındaki cesaretin kırılmasında- bölge

ülkelerinin en büyük dayanak noktası hâline gelmiştir. Soğuk savaş

sonrasında aşırı İslâmcılar, günbegün daha da saldırgan tavırlar sergilemeye

başlamışlar, Orta Asya’daki Müslüman nüfus üzerinde gittikçe artan bir baskı

oluşturmuşlardır. Bütün ŞİÖ’ye dâhil ülkeler bu gelişmelerden

149 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.12.

150 Rusya’nın yeni Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’ne ilişkin düzenlemeler 2003 Mayısında yürürlüğe girmiştir. Bu tarih ŞİÖ’nün Şartı’nın

yayınlanmasından iki ay öncesine denk gelmektedir (Temmuz 2003). Bu durum ise, Rusya ve 5 Bağımsız Devletler Topluluğu üyesi ülkenin askerî

konularda ŞİÖ’den bir adım önde oldukları anlamına gelmektedir. Çin bu durumdan rahatsız olmuştur. Ancak Çin’in Rusya ile stratejik iş birliği teşkil etme

amacı, Çin’i Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ile ŞİÖ arasındaki rekabetten duyduğu rahatsızlığı dile getirmekten alı koymaktadır.

151 KIRAÇ, Gürol, a.g.m., s.12-13.

Page 64: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

etkilenmişlerdir. Aşırı İslâmcıların baskılarını artırması, bölge ülkelerinin

rejimleri için ciddî bir meydan okuma ve tehdit unsuru olmuştur. Aşırı

İslâmcıların merkezi durumundaki Afganistan’a yakın olması Tacikistan’ı sivil

çatışma ve savaşın içine sokmuştur. ÇHC’nin de içinde bulunduğu ülkeler,

bu aşırılıktan paylarına düşeni almıştır. Dinî aşırılıkla savaş, Orta Asya

ülkeleri için en önemli sorunlardan biri olmuştur. Örgütün en dikkat çekici

yanı, bütün devletlerin birbirlerine destek vererek güçlerini ortaklaşa bir

savaş için koordine etmeleri ile ortaya çıkmaktadır. ŞİÖ zirvelerinden çıkan

çeşitli bildirilerde, örgüt üyesi ülkelerin uluslararası dinî aşırılıkla mücadelede

kararlı ve azimli oldukları açıklanmıştır. Kırgızistan Devlet Başkan Vekili

Kurmanbek Bakiyev, 26 Mayıs 2005 tarihinde Rus Kommersant gazetesinde

yayınlanan röportajda, “gerekirse, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü ve

Şanghay İşbirliği Örgütü çerçevesinde Oş’ta bir askeri üssün

kurulabileceğini” belirtmiştir. Bu da terörizm olgusunun ŞİÖ adına üsler

açılabilmesine olanak vermesi açısından önemlidir. Üyelerin aşırı dinî

örgütlere karşı beraber yaptıkları askerî tatbikatlar bu kararlılığın bir

göstergesidir. ŞİÖ’nün bu tür güç gösterileri, aşırı İslâmcıların büyümeye

yönelik faaliyetlerinin engellenmesinde ve üye ülkelerin çıkarlarının

korunmasında çok faydalı olmuştur.152 ŞİÖ’nün temel kuruluş parametrelerini

hatırlarsak bunlar; ayrılıkçılık, aşırılık ve köktendincilik ile mücadele olarak

sayılabilir. Özellikle, köktendincilik doğrudan radikal İslamcı gruplara işaret

ettiği için Müslüman nüfusun ağırlıkta olduğu bu coğrafya için istenmeyen

bazı olumsuz sonuçlar da doğurabilmektedir. ABD’nin 11 Eylülden sonra

düştüğü duruma düşmemek için ŞİÖ’nün esas mücadelesinin İslam ile

olmadığı mesajını verebilmek gayesiyle İslam’ın farklı iki yorumunu

benimsemiş iki Müslüman bölge ülkesi de ŞİÖ’nün bünyesine alınmıştır.

Pakistan aracılığıyla, bu radikal İslamcı grupların kontrolü

amaçlanmaktadır.153

152 KARACA, Kutay,a.g.m., S.210.

153 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.16.

Page 65: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

2.3. Çin’in Bölgedeki Aktörlerle İlişkileri

2.3.1. Çin – Rusya İlişkileri

Tacikistan iç savaşının Rusya’nın müdahalesiyle sona ermesi,

Rusya’nın bölgede güç kullanarak istikrar sağlamaya hazır olduğunu

göstermiştir. Kazakistan ile dünyanın en uzun kara sınırına ve üstelik hiç

doğal engele sahip olmayan bir sınıra sahip olan Rusya, bölgeden algıladığı

İslami hareketler, uyuşturucu trafiği, göçmen akımı gibi tehditleri bu sınıra

varmadan bertaraf etme stratejisini gütmektedir. Taliban yönetiminin Orta

Asya yönetimlerini devirmeye hazırlanan radikal hareketleri beslemesi,

ayrıca Çeçenistan bağımsızlık hareketine sahip çıkması ve Rusya içindeki

Müslümanlarla işbirliği yapması ihtimali Rusya’yı son derece tedirgin

ediyordu. Hatta 11 Eylül’den önce Rusya, Afganistan’daki kamplara

Rusya’nın önleyici vuruşlar yapabileceğini bile açıklamıştı. Ne var ki ordusu

zayıf durumda olan Rusya’nın bütün savaşabilir birliklerinin Çeçenistan’da

savaştığı bir dönemde Taliban yönetimiyle başa çıkabilecek gücü

bulunmuyordu. Afganistan’dan algılanan bu tehdidin bertaraf edilmesi için

Rusya, Afganistan operasyonunda ABD ile işbirliği yapmış ve ABD’nin

bölgeye yerleşmesine razı olmuştur.154 Rusya’nın bölgede eğilimini şu

şekilde Karaşin’in sözleri özetlemektedir. Dışişleri Bakan Yardımcısı Grigori

Karasin’in Şubat 2000’de belirttiği gibi, Rus dış politikasının Uzakdoğu’daki

temel üç hedefi istikrar, sınır güvenliği ve işbirliğidir.155

154 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.17.

155 JOO, Seung-Ho “Moskova ve Pyongyang Arasında Yeni Ortaklık Arayışı”, Comparative Strategy, Cilt 20, s. 479.

Page 66: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Rusya’nın yakın çevresine ilişkin dış politikası kısaca şöyle

sınırlanabilir:

1. İkili ilişkiler çerçevesinde, SSCB döneminden kalma askeri, kültürel,

ekonomik ve siyasi araçlarını güncelleştirmek ve ileride kullanabilecek durum

için yeni araçlar kazanmak.156

2. SSCB ve Yeltsin döneminden kalma kötü imajı ortadan kaldırmak

3. Bölgede bulunan Bağımsız Devletler Topluluğu, Ortak Ekonomik

Alan, kolektif Güvenlik Anlaşması ve Orta Asya Ekonomik Birliği gibi örgütleri

işlevsel hale getirmek ve bu amaçla sürekli toplantılar düzenlemek.

4. Yakın çevrede yapılan devlet başkanlığı seçimlerinde Rusya’nın

bölgede çıkarlarını koruyan adayları desteklemek.157

ABD’nin Afganistan operasyonu sonrası Orta Asya’daki değişim

projesini tamamlamadan Irak’a geçmesi, Çin ve Rusya’nın bölgede tekrar

güç kazanmasına fırsat tanımış. Nitekim Kırgızistan ve Özbekistan’da

meydana gelen ayaklanmalar ve ABD’nin insan hakları ile

demokratikleştirme politikası, söz konusu iki ülkeyi yakınlaştırarak ŞİÖ’ yü

güçlendirmiştir. Christian Science Monitör’de yer alan bir yoruma göre, ŞİÖ’

nün hızlı büyümesinin sebebi Orta Asya’nın güvenlik koşulları ve Moskova

ile Pekin’in ABD’nin bölgedeki etkisini uzaklaştırma arzusuyla ilgilidir.158

Rusya, Batı'nın dünyada tek başına hüküm sürmesine karşı çıkmak

için kendisine müttefik aramaya başladı dersek yanılmış olmayız. Rus

toplumunda sık sık dile getirilen Moskova ve Pekin’in bir araya getirilmesi

girişimleri bu hedefe yöneliktir.159 İki ülkenin çok kutuplu dünya görüşünde

birleşmeleri veya diğer ifadeyle ABD küresel hakimiyet stratejisine karşıtlık,

aralarındaki ilişkilere ivme kazandıran en önemli etken olmuştur. 1997’de

Rusya ve Çin arasında imzalanan Çok Kutuplu Dünya Ve Yeni Dünya

Düzeninin Oluşmasına Dair Çin-Rus Ortak Bildirisi’nin ardından geçen yıllar

156 Rusya’nın Gümrü’de bulunan 102. Askeri Üssü ile ayrılıkçı Abhazya bölgesinde askeri üssü ve Güney Osetya içinde ise barışı koruma adı altında

askerleri bulunmaktadır. Tiflis’te bulunan Rus Askeri Üsleri konusunda ise bu üslerin “terörle savaş merkezi” haline dönüştürülerek çözülmesi teklifi

taraflarca olumlu karşılanmıştır. Cavid VELİEV “Rus Dış Politikasında Yakın Çevre” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.14.

157 VELİEV,Cavid, a.g.m., s.15.

158 EKREM, Nuraniye Hidayet, a.g.m., s. 10-11.

159 ÖSTEMİRULI, Şadiyar “Yarınlardan Neler Bekliyoruz... Cıa Hakkımızda Ne Diyor.,Türkiye Şangay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?” Jas Alaş

Gazetesi, 18 Ocak 2005

Page 67: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

içerisinde iki ülke değişik platformlarda çok kutupluluğu dile getirmişler ve

getirmeye devam etmektedir.160

Çin ile Rusya arasındaki stratejik iş birliği mekanizması Şubat 2005 te

hayata geçirilmişti. AB’nin doğuya genişlemesi ve renkli devrimin patlak

vermesi ile stratejik çevresi giderek güvensiz hale gelen Rusya, bölgenin

güvenli ve istikrarı için Çin ile iş birliğini ilerletmektedir. Çin açısından

bölgenin güvenliği ile enerji elde etmek için uygun fırsat yaratılmış olacaktır. 161 Ekonomik anlamda da tarafların birbirilerine ihtiyaçları büyüktür. 1999

tarihinde 5,72 milyar dolar olan Rusya ile Çin arasındaki ticaret hacmi

2003’te 15,76 milyar dolara ulaşmıştır.162

Çin için Rusya, kendi hafif sanayi mallarının pazarlarından birisiyken,

Çin, esas olarak askeri potansiyelini geliştirmek ve enerjiye aç ekonomisine

enerji sağlamak için Rusya’ya ihtiyaç duymaktadır. Yanı başında gelişen bir

gücü kendi elleriyle silahlandıran ve ekonomisine yakıt sağlayan Rusya’nın,

ileride Çin’in sadece küçük ortağı olabileceği yorumu sık sık yapılırken, bu

durumun zaman içerisinde Rusya’nın Batı’ya yönelmesini sağlayıp

sağlamayacağı tartışma konusudur.163

Bunlar olurken iki ülke arasında her alanda işbirliği arayışları devam

etmektedir. 14 Ekim 2004 tarihinde Putin’in üç günlük Çin ziyareti sırasında

taraflar 2005-2008 yılları için ortak hareket planını görüşmüşler ve bu da

akıllara “acaba Batı’ya karşı bir bloklaşma mı kuruluyor?” sorusunu

getirmiştir.164

Rusya ve Çin dışişleri bakanları 2 Haziran 2005’te Vladivostok'da,

Orta Asya güvenliği ve bölge ülkeleri arasındaki ekonomik, siyasi işbirliği

hakkında uzun bir görüşmede bulundular. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei

Lavrov, basına yaptığı açıklamada "Rusya ile Çin arasındaki ilişkiler,

160 SOMUNCUOĞLU, Anar, “Fırsat mı Tehdit mi”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.9-10.

161 EKREM, Nuraniye Hidayet, “Şanghay Güç Kazanıyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 10-11.

162 KAMALOV, İlyas, “Rusya Federasyonu’nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69,s.88.

163 SOMUNCUOĞLU, Anar, a.g.m. s.9-10.

164 KAMALOV, İlyas a.g.e. , s.88.

Page 68: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ekonomi, ulaşım, enerji, yüksek teknoloji, bilim, kültür ve eğitim gibi alanlarda

her iki ülke içinde artan bir önem teşkil ediyor" şeklinde konuşmaktadır.165

Rusya’nın Çin’e silah ve askeri teknoloji satması ve enerji alanında

işbirliği geliştirmesi, Rusya’nın sadece ekonomik sebeplerle hareket

etmediği, ABD’nin karşısına çıkabilecek bir gücün yükselmesine katkıda

bulunmaya çalıştığı yönündeki yorumlara yol açmaktadır.166 Rusya’nın gücü

ve Çin’in bu güce erişebilirliği açısından kısaca silah sanayisine bir göz

atmakta yarar vardır: 1990’ların her iki yarısında Rus Savunma Sanayi’ni

ayakta tutan iki unsur dikkati çekmektedir. Birincisi dünyaya yayılmış olan

Sovyet silahlarının ağırlıklı olarak parça ihtiyacından kaynaklanan gelirlerin

toplanmasıdır. Eski olduğu halde dünyada 10.000 adetten daha fazla

bulunan MİG 21 Fishbed avcı uçakları gibi silah ihracatında sürekliliğini

koruyan gelirlerde bir çok Rus menşei silah yer almakta. Rusya

Federasyonu, dağılmanın getirdiği sert düşüş sonrasında ABD’nin

arkasından ikinci büyük ihracatçı olarak yer aldı. 1988’deki 15 milyar dolarlık

ihracatın, 1991’de iki milyar dolara kadar gerilemesine rağmen, çeşitli

rehabilitasyon faaliyetleri sayesinde bir milyar doların üstünde tutunmayı

başararak tekrar çıkışa geçti. SIPRI Yıllıkları’na göre, 1994 – 1998 yılındaki

112 milyar dolar dünya silah ihracat hacminde 53,9 milyar dolar silah

transferi gerçekleştiren ABD’yi, 12,3 milyar dolar ile Rusya Federasyonu

izlemiştir. Sovyetler’den ayrılan diğer cumhuriyetlerin savunma ihracatı ise

aynı dönemde toplam üç milyar dolar civarında gerçekleşti. 5-10 Sene sonra

Rus silah teknolojisi asıl meyvelerini vermeye başlayacak gibi gözüküyor.

2005 savunma bütçesindeki % 27’lik artış ise bunun sinyallerini veriyor.

Savunma bütçesine ayırdığı pay Amerika’nın güvenlik harcamaları ile

karşılaştırılamayacak derecede küçük olduğu için, konvansiyonel silahlar göz

önünde bulundurularak Rusya’nın tek başına Amerikan askeri gücünü

karşılayabilmesi beklenemez. Yine de elindeki güç167 Orta Asya ve Kafkaslar

165 Agence France Press, “Rusya Ve Çin Orta Asya'da İstikrarsızlığı Önlemek İstiyorlar”, 2 HAZİRAN 2005.

166 SOMUNCUOĞLU, Anar, a.g.m., s.9-10.

167 Rusya önemli bir nükleer güç yapan SSCB sonrası tasarruflarıdır. Yeni Rus askeri doktrini Stratejik Nükleer Caydırıcılık ve “ilk kullanan” (first use)

üzerine bina edilmiştir. Rusya BDT içinde tek nükleer güç olma siyasetini uygulamaktadır. Bu çerçevede, Ukrayna, Belarus ve Kazakistan’daki nükleer

silahlar Rusya’ya devredilmiş bulunmaktadır. NATO nükleer kuvvetlerinde büyük çapta azalmalara rağmen Rusya, çok sayıdaki taktik nükleer silahlarını

muhafaza etmektedir. Gamze Güngörmüş KONA, “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası”, Jeopolitik Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2004,

sayı:11,s.109.

Page 69: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

gibi yakın bölgelerde hala etkinliğini sürdürebilecek ve Çin’i

destekleyebilecek niteliktedir.168

Rusya-Çin ilişkilerinde pürüzler bulunmaktadır ve iki ülke bubların

aşılabilmesi için ilişkilerine olanca özeni göstermektedirler.. Bu sorunların

başında Sibirya petrollerinin satışında Çin ve Japonya arasında bir rekabet

ortamının oluşması, sınır sorunları ve Sibirya’’nın Çinlileşmesinden

Rusya’nın duyduğu rahatsızlıklar geliyor.

Sibirya petrollerini Pasifik Okyanusu'na taşıyacak petrol hattı

bunlardan biri. Rusya Lideri Putin, geçen ekim ayında aldığı kararla, petrol

boru hattının Çin'in kuzeydoğusuna uzanmasından vazgeçti. Moskova-Çin

arasında varılan anlaşma, Çin'i Rusya petrollerinin dağıtımcısı konumuna

getiriyordu. Pekin'in bu yöndeki girişimi, Rusya'nın kabulleneceği bir durum

değildi. Japonya tarafından finansmanı sağlanan yeni petrol boru hattı, Çin'i

devreden çıkararak, Rusya'ya Sibirya petrollerini doğrudan pazarlama

imkanı veriyor. Ancak Çin'in enerjiye duyduğu talep, Moskova'ya da

desteğini devam ettirmesine neden oluyor. Rusya Lideri Putin'in Lukos

Holdingi devletleştirmesi operasyonunda ihtiyaç duyduğu altı milyar dolar

Çin'in kamu iktisadi kuruluşlarından Çin Milli Petrolleri tarafından temin edildi.

Sibirya'ya her yıl 150 bin dolayında Çinli göç ediyor. Bölgede işçi ve tüccar

olarak yerleşen Çinlilerin durumu, Moskova-Pekin ilişkilerinin sıkıntılı

konularından birini oluşturuyor.169 Rusya Çin'le işbirliği yapmasının

nedenlerinden birini de bu bilginin arkasındaki gerçek oluşturuyor toprak

bütünlüğünü ve egemenliğini de koruyabilir. Zira, hızla gelişen Çin'den

Rusya'ya yönelik bir tehdit doğabilir. Bugün Rusya'nın Uzak Doğu'daki

bölgelerinin Çin'le ilişkileri sonucunda bu bölge Çin'in etki alanına girebilir.

Halen Uzak Doğu'da yaşayan Ruslara Moskova oldukça uzaktır.

Rusya Federasyonu’nun doğal kaynaklarının % 90’ı Sibirya’da

bulunmaktadır. Rusya’nın bu “Kuzey ve Arktik” bölgeleri, Rusya döviz

168 ÇINAR, Burak, “Rusya Askeri Teknolojide ABD ile Başabaş Gidiyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.16.

169 RAHR, Aleksander, “Çin ile Rusya Arasında Yakınlaşma”, Deutsche Welle –Haber, 30 Haziran 2005.

Page 70: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

gelirlerinin büyük bir kısmını sağlamaktadır. Rus – Çin sınırında bulunan

Rusya bölgelerinden en yüksek nüfus yoğunluğuna sahip olan Primorye

bölgesinde km kareye 13 insan düşerken, onunla sınırdaş olan Çin

topraklarında km kareye 130 binden fazla kişi düşmektedir. Rus Uzak

Doğu’sunun güneyinde 5 milyon insan yaşarken, sınırdaş olan Çin

eyaletinde 100 milyonun üstünde insan yaşamaktadır. Bu ise, Sibirya’nın ve

Rus Uzak Doğusu’nun toplam nüfusunun neredeyse dört katıdır. Rusya’nın

yaşadığı demografik sorunlara bir çözüm sunarken, diğer taraftan Sibirya’nın

Çinlileşmesinin ve buna bağlı olarak etnik sorunların, akabinde de Çin ile

sorunların yaşanabileceği endişesine yol açmaktadır.170

Vladimir Putin’in 14-17 Ekim 2004 tarihlerinde gerçekleştirdiği Çin

ziyareti sırasında, iki ülke arasında uzun süredir sorun olan sınır problemi

çözülmüş ve Çin ile Rusya arasında 4.300 kilometrelik sınır hattının

belirlenmesini tamamlayan ek protokol imzalanmıştır. Bu anlaşmaya göre

Tarabarov Adası ile Amur Nehri’ndeki Büyük Usuriy Adası’nın bir bölümü

Çin’e bırakılmıştır.171 Sınır belirleme konusunda uzun süren müzakerelerin

ardından 2005 yılında Çin ve Rusya devlet başkanları sınır sorunlarına son

veren anlaşmanın onay belgelerini birbirlerine sunmuşlardır. İki ülke 1994

yılında stratejik nükleer silahların birbirlerine doğru yöneltilmiş durumda

bulunmaması konusunda anlaşmaya varmışlardır. Ardından, Şanghay

Beşlisi’nin (Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan) askeri alanda

sınırlarda güvenin arttırılmasına yönelik başlattığı girişimler çerçevesinde,

Rusya-Çin sınırlarında karşılıklı askeri güç indirimine gidilmiştir. Askeri

alanda karşılıklı güven artırıcı önlemlerin gelişmesi, bir taraftan Rusya’nın

tehdit algılamalarının ve sıralamalarının değişmesi, diğer taraftan öncelikli

olarak Asya-Pasifik bölgesine yönelen Çin’in, arkasını sağlama alma

politikası sayesinde mümkün olmuştur.172

Çin ve Rusya arasındaki ilişkiler son yıllarda büyük ölçüde gelişti.

Daha önce sınır uyuşmazlıkları ve diğer sorunlar nedeniyle bozuk olan

170 SOMUNCUOĞLU, Anar, a.g.m., s.9-10.

171 VERİH, Yelena, “Vladimir Putin Podaril Kitayu Poltora Ostrova”, Kiyevskiye Vedomosti, 21 Ekim 2004.

172 SOMUNCUOĞLU, Anar “a.g.m , s.9-10

Page 71: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ilişkiler düzelmekle kalmadı, iki ülke arasında yeni ticaret anlaşmaları

imzalandı; silahlı kuvvetleri ortak manevralara başladı. Asya’nın bu iki büyük

gücü arasındaki yakınlaşma Amerika açısından ne anlam taşıyor? Çin-Rus

ilişkilerindeki gelişmeler 2001 yılında iki ülkenin, Şanghay Beşlisi diye anılan

bölgesel işbirliği örgütüne resmiyet kazandırmasıyla dünyanın ilgisini çekti.

Çin, Rusya, Kırgızistan, Tacikistan ve Kazakistan’dan oluşan gruba resmen

Şanghay İşbirliği Örgütü adı verildi. O tarihten beri Çin ve Rusya arasında

çok sayıda anlaşmaya varıldı. Rusya, Çin’e silah satmaya başladı; petrol ve

doğal gaz sağlamayı vaadetti. İki ülke arasında yıllarca süren sınır

uyuşmazlıkları çözüme bağlandı. Ancak, Johns Hopkins Üniversitesi Dış

Politika Enstitüsü uzmanı David Satter’ın söylediği gibi ikili işbirliğinin en

çarpıcı örneği, geçen yaz aylarında yapılan ortak askeri manevralar oldu.173

Rus-Çin ilişkileri son yapılan tatbikatların da gösterdiği gibi stratejik

ortaklık şeklinde yürümeye devam ediyor. İki ülkenin iç güvenlik ve terörizme

bağlı tehdit algılamaları ile bunlardan da önce Orta Asya’da kendileri dışında

bir güç odağının, ABD’nin, varlığı konularında bir açılım olarak ortak

tatbikatlara girişilmiştir.

Çin ve Rus topraklarında düzenlenen, kod adı ‘Barış Görevi 2005’

olan Çin-Rus askeri tatbikatı 18 Ağustos’ta Rusya’nın Vladivostok kentinde

başlamış ve 25 Ağustos’ta Çin’in Shandong eyaletinin Weifang bölgesinde

sona ermiştir174 ve son aylarda Avrasya’daki gelişmeleri yeni bir boyuta

taşımıştır. İlginç ve manidar bir senaryoya sahiptir. General Moltenskoy

tatbikatların, etnik gerilimlere bağlı ihtilafların çözülmesine yardım etmek için

BM tarafından verilen bir görev çerçevesinde Rusya ve Çin'e atfedilen bir

ortak tepkiyi konu aldığını söyledi. General, bu tatbikatların Şanghay İşbirliği

Teşkilatı (Çin, Rusya, Kazakistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan)

çerçevesinde planlandığını ve üye ülkelerin savunma bakanlarının

tatbikatları takip etmeye davet edildiğini belirtti. Rus General, hedef alınan

173 Voice of America – Makale, “Rusya-Çin Yakınlaşması Kaygı Veriyor”, 13 Şubat 2006.

174 OĞAN, Sinan, “Rus-Çin Ortaklığı ABD’yi Zorluyor”, Stratejik Analiz, Ekim 2005,sayı:66,s.14.

Page 72: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

hayali ülkenin "kesinlikle Kuzey Kore veya Tayvan" olmadığı teminatını

verdi.175

Bu tatbikat, üç aşamada gerçekleştirilmiştir Birinci aşama, Rus

topraklarında, diğer iki aşama ise, Çin topraklarında gerçekleştirilmiştir.

Senaryoya göre, Şandong yarımadasında bulunan üçüncü bir ülkede etnik

çatışmalar ortaya çıkıyor. Bu çatışmalara terör saldırıları da eklenince, Çin

ve Rusya, Birleşmiş Milletler’in kendilerine verdiği yetki uyarınca savaşan iki

tarafı ayırmak için operasyon düzenliyor. Rusya'nın üç savaş gemisi ve 17

uçakla katılırken, Çin, 60'dan fazla gemi ve denizaltı tahsis etmiştir.176

10.000 askerin katıldığı, ileri teknoloji silahların sergilendiği bu tatbikat,

senaryosu bakımından geçtiğimiz aylarda Kafkaslarda ve Orta Asya’da

yaşanan olaylara bakıldığında oldukça gerçekçi bir görünüm sergilemiştir.

Rusya’nın Çin’le askeri tatbikat yapma kararı almasının ABD ile renkli

devrimler nedeniyle gerginleşen ilişkilerine bir tepki olarak

yorumlanmaktadır.Rus Savunma Bakanı, yaptığı açıklamada, bu tatbikatın

herhangi bir üçüncü ülkeye karşı olmadığını ve bunun böyle görülmemesi

gerektiğini, buna rağmen tehdit olarak algılanması halinde ise, bunun o

ülkelerin kendi problemleri olduğunu ifade etmiştir.177

Bu tatbikatta Rusya Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine katılan yeni

nesil Rus silahları da sergilenmiş ve denenmiştir. Uzun menzilli, nükleer silah

taşıma kapasitesine de sahip olan bombardıman uçaklarının yanında yeni

Rus silahları, en büyük alıcılarından biri olan Çin’e gösterilmiştir. Tatbikatın

Çin sınırları içinde uygulanan ikinci ve üçüncü bölümünde çıkarma

birliklerinin kullanılması, çıkarma ve hava indirme harekatının icra edilmesi,

Çin’in Tayvan’a yönelik askeri amaçlarının da bir göstergesi olarak

değerlendirilebilir. 178

General Vladimir Moltenskoy tatbikatlara "Barış Görevi 2005" adı

verildiğini ve deniz ve hava kuvvetlerinin bulunacağını söylemiştir. Bu

175 Agence France Press, “Rusya-Çin, 'Terörizmle Mücadele' Ortak Askeri Tatbikatları”, 18 Ağustos 2005.

176 Reuters, “Rusya-Çin Ortak Askeri Tatbikatı Başladı”, 19 Ağustos 2005.

177 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.14.

178 OĞAN, Sinan, a.g.m.,s.15.

Page 73: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

tatbikatları yönetmekle görevli General, "savunma ve güvenlik alanında iki

ülke arasında işbirliğini" iyileştirmenin ve "uluslararası terörizm ve aşırıcılık"

ile mücadele sistemlerini geliştirmenin söz konusu olduğunu belirmiştir.

General, Çeçenistan'da ayrılıkçı hareketlerle Rusya; Sincan'da Uygur

militanlarla Çin çatışma halinde olduğundan "bölgesel krizleri yönetme"

kapasitesine de değinmiştir.179

İki ülkenin bu tatbikatı kendi ulusal çıkarları açısından kullandığı bir

gerçektir. Rusya, ilk önce tatbikat bölgesinin Uygur Özerk bölgesi olmasını

istemiştir. Bunun temel nedeni bu bölgenin Orta Asya bölgesine bitişik

olması ve Rusya’nın Kırgızistan’da bulunan Kant hava üssünün önemini bu

tatbikatla göstererek, Orta Asya devletlerine ve Çin’e karşı hem güvence

hem de güç gösterisi yapmaktı; ama Çin, buna şiddetle karşı çıkarak onun

yerine Tayvan’a yakın olan Çejiang kıyı bölgesini önerdi. Böylece, Çin’de

Tayvan sorununun çözümünde Rusya gibi bir askeri gücü arkasına alarak,

Tayvan ve ABD’ye bir gözdağı vermek istedi. Bu sefer de Rusya bu öneriyi

kabul etmedi; çünkü Rusya, Çin’in oynamayı düşündüğü oyunun farkındaydı.

En sonunda, Vladivostok ile Şandong Yarımadasında arasıdaki bölgede

yapılması kararlaştırıldı.180

Tatbikatla ilgili sonuç olarak söylenmelidir ki; Rusya’da başlayıp

Çin'de sona eren tatbikatın hedefi herhangi bir üçüncü ülke olarak

gösterilmese de tek kutuplu dünya düzenine karşı yapıldığı muhakkaktır.

Ticari, ekonomi ve enerji alanında son zamanda birçok işbirliğine imza atan

bu iki ülke, son yıllarda Şanghay İşbirliği Örgütü ile siyasi alanda da bağlarını

geliştirmektedirler. “Barış Misyonu 2005” bu gelişmeleri farklı bir boyuta

taşımıştır ve soğuk savaş döneminde birbirine düşman iki ülkenin bugün

hangi düzeyde ilişki kurduklarını bize ispatlamaktadır.181

Johns Hopkins Üniversitesi uzmanı David Satter, geçen yılki ortak

askeri manevralardan önce imzalanan, 21’inci Yüzyılda Dünya Düzeni

179 Agence France Press, “Rusya-Çin, 'Terörizmle Mücadele' Ortak Askeri Tatbikatları”, 18 Ağustos 2005.

180 KÜLEBİ, Ali , a.g.m., s.14.

181 “Rus-Çin Askeri Yakınlaşması Ve Rusya’nın Türkiye’ye Teklifi”, TASAM – Makale, 6 Ekim 2005.

Page 74: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

konulu Çin-Rus ortak bildirgesinin, bu iki ülkenin, dünyada kuvvet dengesini

kendilerinden yana değiştirme niyetini ortaya koyduğunu söylüyor.182

2.3.2. Çin – Japonya İlişkileri

Japon Güvenlik anlayışı bu yüzyılın başlarına tekabül eden süreçte

yeniden yorumlanmaya ve Japon bilim ve siyaset adamları tarafından

güvenlik sorunları, tehdit algılamaları ve alınabilecek önlemler yeniden

sorgulanmaya başlanmıştır.

Birçok ünlü profesörün bir araya gelerek hazırlayıp 1999 yılında

dönemin Dışişleri Bakanı Masahiko Koumura’ya sundukları “Meydan okuma

2001: Japonya’nın Yeni Yüzyıl Stratejisi” adlı belgeye göre Soğuk savaş

sonrasında Japonya’nın önüne üç seçenek çıkmıştır:183

• Bunlardan ilki kendi savunmasını kendisinin yüklenmesi ve Amerika’dan

tamamen uzaklaşması senaryosu olup, hiçbir çevre tarafından gerçekçi

bulunmamaktadır.

• İkinci seçenek, mevcut durumun yani Amerikan-Japon savunma ve güvenlik iş

birliğinin daha da pekiştirerek bir kader ortaklığı şeklinde sürdürülmesidir.

Bush döneminde izlenen politikalar, bu yaklaşımın Amerikan tarafından

benimsendiğini göstermektedir.

• Üçüncü seçenek, Japonların soğuk savaş sonrasında geliştirmeye çalıştığı en

ideal çerçeveyi oluşturmaktadır. Bu da, Birleşmiş milletler (BM) şemsiyesi

altına girerek politikalarını tedricen Amerikan eksininden BM eksinine

kaydırmak, küresel barış gücü olarak uluslar arası toplumla birlikte hareket

182 Voice of America – Makale, “Rusya-Çin Yakınlaşması Kaygı Veriyor”, 13 Şubat 2006.

183 ÖZTÜRK, İbrahim Doç.Dr. , “Japonya’nın Ortadoğu Politikaları ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Kasım 2005,sayı:67,s.84.

Page 75: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

etmektir. Gelinen aşamada Japonya’nın üçüncü seçeneği zorlamaya devam

edeceğini, ancak mevcut konjonktürde ikinci seçenek ile üçüncü seçenek

arasında bir sarkaçta gidip geleceğini göstermektedir. Japonya bir yandan

ABD eksininde kalırken Irak’ın Semaver şehrine 550 adet “lojistik” amaçlı

asker gönderme kararının hemen ardından İran ile petrolün çıkartılması,

işlenmesi ve –tabii ki Japonya’ya- dış atımı konusunu içeren ve miktarı

yaklaşık 3 milyar doları bulan dev bir anlaşma imzalamak cesaretini

kendisinde bulmuştur. Amerikan kaynakları bunu da “not ettiklerini”

açıklamışlardır.

Tüm bunlar orta ve uzun vadede Japonya’nın Avrasya ve ABD

merkezli politikalarına evrilebileceği yönü işaret etmesi bakımından

önemlidir. Ancak kısa vadede Japonya ABD’nin Asya’da en önemli müttefiki

olmasını sürdüreceğini hemen belirtmek gerekir. Üstelik bu stratejik

ortaklığın harcını bir süre daha Çin karşıtlığı oluşturacaktır.

Japon okullarında okutulmak üzere hazırlanan tarih kitaplarında,

Japonya’nın emperyalist geçmişinin üstü kapalı şekilde övülmesi, Çin ve

Kore’nin işgal edilmesi hakkında herhangi bir özür dilenmemesi; Çin,

Singapur ve Güney Kore kamuoylarında büyük bir tepkiye neden oldu.184 .

Japonya'da ders kitabı olarak okutulması onaylanan tarih kitaplarının ülkenin

savaş döneminde yaptıklarını örtbas etmeye çalıştığını savunan Çin'de,

Japonya karşıtı protesto gösterileri düzenlenmişti.185

Japonya ile bazı sorunlarının olduğu da açıktır. Bunların en başında

yukarıda da değindiğimiz tarih kitabı sorunu, Japonya’nın kontrolündeki

Diaoyu Adaları üzerinde Çin’in egemenlik iddiası ve son olarak Japonya’nın

geçmişteki yayılmacı siyasetin simgeleri, Yasuniki Anıtı gibi, Çin’i rahatsız

etmektedir.186 Japonya’nın zaman zaman geçmişteki emperyal

yayılmacılığını hatırlatan veya takdir eden eylemleri bu yayılmacılıktan

184 ADIBELLİ ,Barış, a.g.m., s.4-5.

185 BBC Turkish - Haber, “Asya Devleri Söz Dalaşinda”, 15 Nisan 2005.

186 ADIBELLİ, Barış,a.g.m., s.4-5.

Page 76: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

oldukça zarar görmüş olan Çin’i rahatsız etmektedir.187 Bu anıt savaşlarda

ölen Japon askerlerinin anısına Tokyo’da yapılmıştır. Yasuniki Anıtı,

Japonya’nın eski militarizminin sembolü olarak görülmektedir. Anıt, özellikle

1978 yılında sonra savaş suçlusu 14 Japon’un da gömülmesiyle sert

tartışmalara yol açmıştı. Her yıl Japon hükümeti tarafından ziyaret edilen bu

anıt Çinlileri oldukça rahatsız etmektedir. Özellikle, Şimdiki Japon Başbakan

Koizumu, Çinin bu hassasiyetine rağmen burayı ziyaret etmekteki ısrarı Çin’i

oldukça kızdırmaktadır.188

Bütün bu gelişmelerin ışığında, Çin’de önce Japon Büyükelçiliği’ne

saldırılar oldu, elçilik binası saldırılardan zarar gördü. Çin, derhal hükümet

adına Japonya’dan özür diledi. Ardından, Japonya’ya karşı tepkiler sokağa

taşmış, halk Japon mağazalarına, lokantalarına ve Japon malları satan

alışveriş merkezlerine saldırarak Japon mallarının boykot edilmesi için

çağrısı yapıldı. Özellikle göstericilerin yoğunlaştığı bölge, Çin’in ekonomik

açıdan en zengin bölgesi olan güney bölgesidir. Çin hükümeti her fırsatta bu

gösterilerde hükümetin herhangi bir rolünün olmadığının altını çizmektedir.

Fakat buna rağmen gösterileri kınamamakta, müdahale etmemekte ve

sadece halka sakin olması yönünde çağrıda bulunmaktadır. Peki, bütün bu

gelişmeler bir tarih kitabının içeriği nedeniyle mi meydana gelmiştir? Bu

soruya verilebilecek yanıtlar birkaç başlık altında toplanabilir. Birincisi ve en

önemlisi, iki ülkede artan ulusçuluk akımıdır. İkincisi, Japonya’nın Doğu Çin

Denizi’nde, Çin’in de egemenlik iddia ettiği sularda petrol / doğalgaz

aramasıdır. Üçüncüsü ise Japonya’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi

Daimi Üyeliği’ne başvurmasıdır. Kuzey Kore ve Çin’in nükleer güçleri

Japonya’yı oldukça rahatsız etmektedir. Enerjiye bağımlı olan Japonya için,

Güney Çin Denizi’nin Çin’in tam denetimi altında olması, kabul edilemez bir

durumdur. Eğer Çin, Tayvan’ı da kontrolü altına alırsa, dünyanın en işlek

deniz yollarını denetimi altına almış olacaktır. Bu da Japonya’nın Çin’e

bağımlı olması demektir.189

187 ADIBELLİ ,Barış ,a.g.m. s.12-13

188 ADIBELLİ, Barış, a.g.m., s. 12.

189 ADIBELLİ Barış ,a.g.m., s.4-5.

Page 77: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

2002 yılında, Kuzey Kore’nin dondurmuş olduğu nükleer programa

yeniden dönmesiyle, Japonya’da da hareketlilik artmıştır. 2003’de Japon

Savunma Bakanı Şigeru Işiba, Kuzey Kore’yi uyararak, Japonya’nın

gerekirse önleyici müdahale yapabileceğini söylemiş. Japonya’nın bu tip

tehditlere karşı yeterince hazırlanmasına engel olduğunu ifade ederek,

ileride yapılacak bir değişikliğin çok geç olabileceğinin altını çizmiştir. Yine

2002 yılında, Kabine sekreteri Yasua Fukuda, Japonya’nın yapılacak bir

nükleer saldırıya karşı koyamayacağını belirtirken, Liberal Parti lideri Ichiro

Ozawa, Japonya’nın herhangi bir Çin tehdidine karşı 3 ila 4 bin adet nükleer

savaş başlığı yaparak karşı koyabileceğini açıklamıştır. Bütün bunların bir

özeti sayılabilecek esas gelişme, 2004 yılının Aralık ayında hükümete

sunulan Japonya’nın yeni savunma programı olmuştur. Bu yeni programda,

tarihinde ilk kez düşman devletler olarak ilan etmiş, temel önceliğinin Çin

olduğunun altını çizmiştir.190

10 Aralık 2004 tarihinde, Japon hükümeti, “yeni savunma programını”

Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girmek üzere kabul etti. Bu yeni program

tarihinde ilk kez, açıkça Japonya’nın orta vadedeki tehditlerinin adını

koymuştur. Buna göre, Japonya’nın ana tehdit merkezleri Çin Halk

Cumhuriyeti ve Kuzey Kore olarak ifade edilmektedir. 191

Japonya bir süredir Çin üzerine oldukça yüklenmekte, adeta kendisine

yeni bir düşman yaratma çabası içerisindedir. Bu bağlamda Japonya

Savunma Ajansı, kendi içerisinde yaptığı bir toplantıda olası Çin saldırısı

üzerine hazırladığı senaryolar görüşülmüştür. Bu senaryolara göre, Çin

saldırısı üç şekilde olacaktır; birincisi, Tayvan’a saldırısıdır. Bu saldırı ile

birlikte, Tayvan’a Amerikan yardımını önlemek için Japonya’ya ait bazı

yerlere saldırabilecektir. İkincisi, halen Japonya’nın kontrolünde olan, Çin ve

Tayvan’ın da hak iddia ettiği Diaoyu Adaları üzerine Çin saldırısı ve son

olarak, Çin’in Doğu Asya’daki çıkarlarını güvence altında tutmak için illegal

yollara başvurmak şeklindeki saldırı olarak özetlenebilir. Özellikle, bu son

190 ADIBELLİ, Barış, a.g.m., s.4-5 191 ADIBELLİ, Barış, a.g.m., s. 12.

Page 78: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

senaryo daha çok Doğu Çin Denizindeki doğal gaz yataklarının araştırılması

ve kullanılması üzerine Japonya’nın Çin ile olan rekabetine değinmektedir.192

Çin, Tokyo yönetiminin Doğu Çin Denizi'ndeki tartışmalı bölgede

sondaj yapma kararını 'ciddi bir provokasyon' olarak değerlendirdi Çin

hükümeti, Tokyo hükümetinin Doğu Çin Denizi'nde doğalgaz sondajı için

yapılan başvuruları değerlendirmeye başlayacağını açıklaması üzerine,

Japonya'ya bir protesto notası gönderdiklerini belirtti. Çin Dışişleri Bakanlığı

sözcüsü Qin Gang, Tokyo'nun bu kararını 'Çin'in haklarına ve uluslararası

ilişkiler normlarına karşı ciddi bir provokasyon' olarak nitelendirdi. Pekin'e bir

ziyaret gerçekleştirmesi beklenen Japonya Dışişleri Bakanı Machimura da,

Tokyo'nun geri adım atmayacağının işaretlerini verdi.193

Japonya coğrafi olarak tehdide açık bir konumdadır.194 Bu nedenle

deniz yollarının güvenliğinin sağlanması öncelikli gündem maddesidir. Bu

bağlamda balistik füze saldırısı, komando saldırısı, Japonya’nın uzak

adalarına saldırı, silahlı gemilerle Japonya kara sularının işgali, ve geniş

ölçekli felaketler şeklinde sayılan yeni tehditlere karşı Japonya kendisini

hazırlamaktadır. Olayın Çin tarafına bakıldığında ise, Çinliler bu yeni

durundan oldukça endişeli olduklarını resmen açıklamışlardır. Bu güne kadar

bir çok yorumcu, Doğu Asya da olası bir krizin Çin tarafında başlatılacağına

inanıyordu. Buna karşın, Çin 90’lardan sonra çok kutuplu söylem eşliğinde

barışçıl bir bölgesel ve küresel ortamı savunarak bu beklentileri kimi zaman

boşa çıkarmıştır. Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Cang Çiyeu, Japonya’nın

iddialarını sert bir şekilde reddederek, Japonya’nın bu tip söylemlerinin

geçmişte nelere mal olduğunu işaret etmiştir. Bu bağlamda, Çin – Japon

ilişkilerine kısaca bakmakta fayda bulunmaktadır.195

192 ADIBELLİ, Barış, a.g.m. s. 12.

193 BBC Turkish - Haber, “Asya Devleri Söz Dalaşinda”, 15 Nisan 2005.

194 Bunların yanında diğer bir gelişme de, Japonya’nın Doğu Çin Denizinde bir dinleme istasyonu kurma niyetini açıklamasıdır. Bu sistem Doğu Çin

Denizindeki Çin Savaş gemilerinden ve uçaklarından yayılan elektro manyetik dalgaları toplamada kullanılacaktır. Daha önce, Savunma Ajansı, Miyako

Adasına Çin savaş gemileri ve uçaklarının iletişim sinyallerini yakalayabilecek ve kesebilecek bir istasyon kurdu. Bu istasyon 2008 yılında faaliyete

geçecek. Ajansa göre, Miyako’daki istasyon yetersizdir. Bu nedenle bir başkası daha güney batı bölgesindeki bir adada devreye sokulması gerekmektedir.

Bu istasyonun görevi ise rakibin radyo sinyallerini kesmek ve onları deşifre etmektir. Hong Kong merkezli Ming Pao gazetesine göre, Japonya Miyako

adasında “ İletişim İstihbarat takımı” adı altında yeni bir birim kurmuş, bunun yanında insansız casus uçakları bu adada konuşlandırmış ve Naha üssünde

bulunan F4 savaş uçakları daha gelişmiş olan F15 uçaklarıyla değiştirmiştir. Barış ADIBELLİ, “Ateş Topu ….” a.g.e.,s. 12

195 ADIBELLİ, Barış, a.g.m.,s. 13.

Page 79: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ABD - Japonya ittifakı, ÇHC’i rahatsız etmektedir. 11 Eylül’deki

saldırılardan sonra, Japonya “terörle mücadele” başlığı altında, 1942’den bu

tarafa ilk kez donanmasını Hint okyanusuna göndermiş ve bu durum, ÇHC’yi

oldukça rahatsız etmiştir. Bu arada 2002 yılının Mayıs ayında Japon

Başbakanı Koizumui, Japonya’nın Hindistan’la olan ilişkilerini geliştirmesi

gerektiği konusunda bir açıklama yaparak, Japonya’nın tekrar Asya - Pasifik

bölgesinde etkin olma arzusunu dile getirmiştir. Bütün bunlar da göstermiştir

ki, ÇHC’nin stratejik çevresi doğudan gelen bir güç tarafından zorlanmakta;

doğudan ve batıdan çevrelenmeye çalışılmaktadır.196 Japonya’nın etkileyici

bir askeri programı var ve birkaç ay içinde ciddi bir nükleer caydırıcılığı sahip

olması işten bile değil. Çin’in güçlü, milliyetçi ve nükleer silahlara sahip bir

Japonya’yla yaşamak istemeyecektir.197

Pekin yönetimi, Çin askeri gücünü önemli bir tehdit olarak niteleyen

Japon Dışişleri Bakanı'nın açıklamalarını ''sorumsuzluk'' olarak niteledi.

Japon Bakan Taro Aso, gazetecilerin soruları üzerine, Çin'in askeri

harcamalarındaki artış, nükleer silahları ve saydam olmayan askeri bütçe

yapısı nedeniyle ''önemli bir tehdit'' olarak algılanması gerektiğini savundu.

Çin hükümet sözcüsü ise, açıklamaları sorumsuzluk olarak niteledi. Qin

Gang, Çin'in kalkınmasının Japonya'nın da dahil olduğu bölgenin çıkarına

olduğunu söyledi. İki ülke arasındaki, ilişkiler son dönemde kötüleşmeye

başladı.198

Çin – Japonya ilişkilerinde Enerji Faktörü önemli bir noktadır.

Tarafların özellikle karşı karşıya gelmesinin altında yatan etkende budur.

Japonya neredeyse bütün enerji kaynaklarını yani kömür, petrol,

doğal gazı ithal etmektedir. 2002 yılında, Japonya günlük 4 milyon varil ithal

etmekteyken bu miktar 2003 yılında günlük 4,5 milyon varilin üstüne

çıkmıştır. Kısaca toplam enerji tüketiminin % 50 sinden fazlası dışa

196 ADIBELLİ, Barış, a.g.m., S.229.

197 BRZEZİNSKİ, Zbigniew , “Amerika’nın Bölgede Kalma Gücü”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.33.

198 BBC Turkish, “Japonya ve Çin’in Söz Düellosu”, 23 Aralık 2005.

Page 80: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

bağımlıdır. Enerjideki bu zayıf durumu, Japonya’yı uluslar arası enerji

pazarına itmiştir. Böylece, Sibirya’da, Hazar’da, Orta Asya’da, ve Kuzey

Afrika’da yeni petrol kuyularının bulunmasına katılmıştır. Ekonomik ve

teknolojik üstünlüğü ve diğer uluslar arası şirketlerle iş birliği veya şirket

evlilikleri aracılığıyla oldukça avantajlı bir konum elde etmiştir. Japon enerji

firmalarının en başında Mitsubishi gelmektedir. Çin Japonya’ya göre

nispeten enerji zengini bir ülkedir. Çin dünyada üretilen enerjiye yüzde 1,5’lik

bir katkı yaparken, toplam tüketimin yüzde 6’sını gerçekleştiriyor. Buna

rağmen enerji tüketiminde Japonya’yı geçerek dünyanın ikinci büyük enerji

tüketicisi haline gelmiştir. Ayrıca Çin de, Japonya da enerjilerini aynı

kaynaklardan sağlama yoluna gitmektedirler. Bu da her zaman bir

sürtüşmeyi beraberinde getirmektedir. Çin ile Rusya, Sibirya’dan başlayıp

Çin’in güneyine kadar inecek olan bir enerji hattı üzerinde anlaşmaya

vardılar. Fakat, Japonya, Rusya’ya daha fazla para ödenerek bu hattı kendi

ülkesine götürmek istemektedir. Bush Asya gezisine başladığında, Putin de

kendi Japonya gezisini başlattı. Bu gezide, Putin Sibirya’dan Pasifik’e

uzanacak bir petrol boru hattı döşenmesi konusunda Japonya ile anlaşmaya

vardı. Rusya, olası bir Çin-ABD ittifakına karşı daha önce Çin’e söz verilmiş

Sibirya boru hattının Japonya’ya yönlendirilebileceği yönünde gözdağı

verilmiştir. Bilindiği üzere, Sibirya-Daqing hattı Çin ekonomisi için yaşamsal

önem taşımakta ve bu konuda Japonya ile rekabet içerisinde

bulunmaktadır.199 Rusya, Doğu Sibirya’dan Uzak Doğu’ya enerji boru

hattının inşası konusunda Çin ile Japonya arasında seçim yapmaya zorlansa

da, kararını Çin’den yana alacağını her fırsatta dile getirmektedir.200

Şimdilik, Rusya, daha çok stratejik nedenlerden dolayı201 yani Çin’in

enerji aracılığıyla kontrolü ve kendine bağlı olmasını nakit paraya tercih

etmektedir. Enerji üzerine yaşanan diğer bir oyun ise Doğu Çin Deniz’indeki

doğal gaz yatakları üzerine olandır. Her iki ülkede burada araştırmalarda

199 ADIBELLİ, Barış a.g.m., s.14.

200 KAMALOV, İlyas , a.g.m.,s.90.

201 Rusya’nın Japonya ile adalar sorunu bulunması ve Rusya’nın bundan duyduğu rahatsızlık da bu tercihte etkili olmaktadır. Kuril Adaları’nın geleceği

hala belirlenmemiştir. Moskova, Japonya’nın Rusya’ya büyük yatırımlar yapmasının karşılığında, Habomai ile Şikotan adalarını verebileceğini ileri

sürerken, Japonya, bu adaların yanı sıra Kunaşir ile İturup adalarını da istemektedir. Habomai ile Şikotan adalarının, Rusya için stratejik önemi olmasa da ,

Moskova, Kunaşir ile İturup adalarını teslim ettiği taktirde, Ohotskoye Denizi, Rusya’nın iç denizi olmaktan çıkacak ve Rusya, denizin hem kendisini, hem

de kaynaklarını Japonya ile paylaşmak zorunda kalacaktır. İlyas KAMALOV, “Rusya Federasyonu’nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz, Ocak

2006,sayı:69,s.89.

Page 81: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

bulunmakta kimi zaman egemenlik hakları ihlal edilmektedir. Zaten, Japonya

kontrolü altında bulunan Dioyu Adaları içinde Çin ile anlaşmazlıkları

bulunmaktadır.202

Çin’de liderler ve halk Japonya’nın güçlü, Çin’in ise zayıf olduğu

geçen yüzyılda yaşananları hatırlıyorlar. Uluslararası siyasetin anarşik

dünyasında, Bambi olmaktansa Godzilla olmak yeğdir.203

2.3.3. Çin – Hindistan İlişkileri

İngiltere, 1947 yılında egemenliğini tam 347 yıl sürdürdüğü 3 milyon

km2 yüz ölçümüne ve 700 milyonluk nüfusa sahip Hindistan’ı, açlık ve

yoksulluk içinde bırakarak terk etmiştir. İngiltere’nin gizli ve ısrarlı çalışmaları

ile 1947 yılında Pakistan, 1948 yılında Sri Lanka ve 1971 yılında da

Bangladeş ayrı devlet olarak kurulmuşlardır. Bu sebeple Hindistan’ın yüz

ölçümü 1,5 milyon km2 küçülmüştür.204

Hindistan o günlerden bugüne gelmiş ve bugün önemli bir bölgesel

güç olmuştur. Hızla büyüyen ekonomisi, bölgede artan ağırlığı ve uyguladığı

siyasetlerle, hegemonyasını sağlamlaştırmak isteyen ABD ve Çin arasında

kilit ülke konumunda bulunmaktadır. Hindistan’da bu durumunun farkında ve

bu durumdan çıkar sağlamaya yönelik yaklaşımlar geliştirmeye

çalışmaktadır. Bir yandan ABD’ye göz kırparken bir yandan Çin’e ve

Şanghay yapılanmasında üyeliğe doğru giden süreçte bölge ülkelerine

yaklaşmaktadır. Hindistan’ın ikilemlerinden biri olarak Hindistan’ın askeri

yapılanmasında da Rus- ABD kartlarını bir arada oynadığını da görmek

mümkündür.

202 ADIBELLİ, Barış, a.g.m., s. 12.

203 MEARSHEİMER, John J,. “Bambi Olmaktansa Godzilla Olmak Yeğdir”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.32.

204 AYDOĞAN, M. “Yeni Dünya Düzeni Kemalizm ve Türkiye”, Kum saati Yayınları, İstanbul 2002, s.241.

Page 82: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Rusya’nın, Çin’den sonra ikinci büyük askeri-teknolojik ortağı

Hindistan’dır. Rusya askeri-teknoloji ihracının yüzde 40’ını Hindistan’a

yapmaktadır. Hindistan deniz kuvvetlerinin yüzde 85’i ve kara kuvvetlerinin

yüzde 75’i Rus yapımı silahlardan oluşmaktadır. Askeri-teknolojik alanda

Rusya ve Hindistan arasında 350 farklı proje bulunmakta ve Hindistan

ordusu 800 çeşit Rus askeri malzemesi kullanmaktadır. 2004 yılında

Hindistan Rusya’dan 1.8 milyar dolarlık silah satın almıştır. Rusya-Hindistan

arasındaki askeri işbirliği sadece teknolojik alanda değil aynı zamanda askeri

eğitim, mühendislik ve değişik uzmanlık alanlarında da yardımlaşma

şeklinde sürmektedir. Hindistan kuvvetlerinde Rus yapımı MİG-25,27,29,

MİG-21, BİS uçakları, 8 MTKO, Mİ-24, K-31, Mİ-17 helikopterleri, A-50 Eİ

bombardıman uçağı ve Su-27, Su-30 MKİ uçakları bulunmaktadır.205

2000 yılında Hindistan Aeronotik Limited Şirketi ile Rusya’nın

Rosoboroneksport Şirketi arasında yapılan anlaşmada Su-30 MKİ

uçaklarının satılması ve 18 adet Su-30 K uçağının modernleştirilmesi

öngörülmüştür. 2002 yılından itibaren Su-30 MKİ uçakları Hindistan’a teslim

edilmeye başlanmış ve 2005 yılında bitmiştir. Anlaşmanın ikinci bölümünde

ise 2017 yılına kadar dört aşamada 140 adet Su-30 MKİ uçağının,

Hindistan’ın Sunabad bölgesindeki Khal uçak fabrikasında montajlanması

öngörülmektedir. Bu uçakların bütün parçaları Rusya’dan alınacaktır.

20 Ocak 2004’te Rusya’nın Hindistan’a 12 adet tek kişilik MİG-29 K,

dört adet iki kişilik MİG-29 KUB uçağı vereceğini ve uçakların hizmete

geçmesi aşamasında gerekli olan tüm desteği sağlayacağını öngören bir

anlaşma imzalanmıştır. Rusya’nın MİG Uçak Şirketi’nin Genel Müdürü

Aleksey Federov’a göre anlaşma, 2015 yılına kadar 30 MİG uçağının

verilmesini kapsayacak şekilde genişletilecektir.206

Hindistan Silahlı Kuvvetleri’nin 130 savaş uçağı satın alması için ilan

vermesi Rusya, ABD ve Fransız uçak şirketlerinin rekabetine yol açmıştır.

Rusya beşinci nesil MİG’leri, Fransa Mirage-2005, Amerika ise F-16 ve F-18

205 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.21.

206 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.22.

Page 83: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

uçaklarını Hindistan’a teklif etmiştir. Uzmanlar Hindistan silahlı kuvvetlerinin

Rusya’nın bütün silah modellerine doyduğunu ve 130 savaş uçağı için

açacağı ihalede Rus uçaklarının şansının az olduğunu iddia ediyor. Bunun

yanında Hindistan deniz kuvvetlerinin yüzde 85’i Rus yapımı gemilerden

oluşmaktadır. Hindistan Rusya’dan Kilo-636, 877, K-43 deniz altıları, Admiral

Gorşkov, Akula, Amur-950, 1650 uçak gemileri ve Tabar Trezubeç savaş

gemileri almaktadır. Hindistan kara kuvvetlerinin kullandığı askeri

mühimmatın yüzde 75’i Rus yapımı silahlardan oluşmaktadır. T-90c, T80UD,

T-72 tankları, BTR-80, BMP-2 ayrıca top ve füze sisteminde Top-M-1, Buk

M-1, S-300 PMU 1, Ştil, İgla, Smeç, Grad 3M-80 E Moskid gibi Rus yapımı

askeri mühimmatlar bulunmaktadır.207

2004 yılında yeni silahların alımı ve modernleştirme için 4,5 milyar

dolarlık bütçe ayıran Hindistan, 1 Nisan 2005’ten itibaren askeri bütçesini

yüzde 8 arttırarak 18 milyar dolar yapmıştır. Hindistan’ın önümüzdeki 15 yılda

100 milyar dolar harcama yapacağı düşünülmektedir. Günümüze kadar

Rusya, Hindistan silah ticaretini tekelinde bulundurmaktaydı. Hindistan silah

ticaretinin yüzde 75’ini Rusya ile yapmış, 2004 yılında Rusya-Hindistan’la

askeri anlaşmaları 2010 yılında bitecek olan Rusya, şimdiden kendisinin

yerini ABD’nin alacağı endişesini taşımaya başlamıştır. Yakın dönemde

Hindistan silah pazarı için ABD-Rusya rekabetinin artacağı gözlemlenecektir.

Hindistan askeri sanayisinin bel kemiği Rus yapımı silahlar oluşturduğu için

Hindistan’ın parçalar bakımından Rusya askeri sanayisine bağımlı kalacağı

düşünülmektedir.208

Hindistan Başbakanı Manmohan Singh’in, ABD ziyareti sırasında

Amerika, Hindistan’la sivil amaçlı nükleer programı konusunda işbirliğini

geliştireceği açıklandı. Manmohan Singh daha temiz ve ucuz enerji

kaynakları için Amerika’yla sivil nükleer enerji programları konusunda

işbirliğini artırmayı kararlaştırdıklarını açıkladı. Güney Asya uzmanı

Christian Wagner; Hindistan’ın bu anlaşmada diğer hesapları bir yana

teknoloji transferi konusunda Amerika’ya sadık kalacağını, Amerika’nın ise

207 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.21.

208 VELİEV, Cavid, a.g.m., s.17

Page 84: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

bu yolla “Çin-Rusya-Hindistan” stratejik ittifakını dağıtmayı planladığını.

Beyaz Saray Hindistan’ı, Çin’e karşı bir bölgesel koz olarak kullanmak

istediğini belirtiyor. Çünkü anlaşmanın taraflara sağladığı doğrudan bir

faydadan sözetmek pek mümkün değil. Anlaşmanın esas amacı,

Hindistan’ın enerji problemini ortadan kaldırmak. Atom enerjisi, ülkenin

ürettiği enerjinin sadece yüzde ikisini oluşturuyor ve Hindistan’ın –tıpkı

Çin’in de olduğu gibi- büyük bir enerji açığı var. Bu nedenle önümüzdeki

yıllarda petrol ithalatını artıracak. Amerika Birleşik Devletleri ile işbirliği bu

yüzden önemlidir. Yıl 1998. İlk atom denemesini yapan Hindistan, Amerika

Birleşik Devletleri’ni kızdırıyor. Washington’ın ilk tepkisi, Hindistan’a karşı

ekonomik yaptırım uygulamak oluyor. Fakat bir süre sonra ABD bu

yaptırımları adım adım delmeye başlıyor. Clinton döneminde, iki ülke

arasındaki siyasi yakınlaşmanın tohumları atılıyor. Sonra 11 Eylül oluyor.

Hindistan, 11 Eylül sonrasında ABD liderliğindeki terörle mücadele

koalisyonuna katılırken ABD de 1974 ve 1998 sonrası Hindistan’a uyguladığı

ambargoları birer birer kaldırmıştır. Gelişen siyasi ve ekonomik ilişkiler 2005

yılında somut askeri ilişkilere dönüşmüştür. Hindistan, Amerika Birleşik

Devletleri’ne tam destek sözü veren ilk ülkelerden. 2002 yılına gelindiğinde

ise, iki ülke arasında stratejik işbirliğine gidilmesi kararlaştırılıyor, Haziran

2005’te ise karara ilişkin çerçeve anlaşması imzalanıyor. Anlaşma, ortak

askeri tatbikatlar ve askeri malzeme ticaretinin kolaylaştırılmasını da

öngörüyor.209 Hindistan Savunma Bakanı Pranab Mukherjee’nin 2005

Haziran ayında yaptığı ABD ziyareti sırasında içeriği askeri teknoloji

alanında Hindistan – ABD Savunma İlişkilerinin iskeleti niteliğinde önemli bir

anlaşma imzalanmıştır.210

Hindistan Başbakanı Manmohan Singh ülkesinin bazı nükleer tesisleri Birleşmiş

Milletler denetimine açabileceğini söyledi. Amerika’nın Hindistan’la yapacağı nükleer

anlaşma konusunda bilgi veren Singh, askeri ve sivil amaçlı tesisleri birbirinden ayırarak

sivil olanları Birleşmiş Milletler denetime açabileceklerini belirtti.211 ABD, İran için

nükleer güç olmaması yönünde 3. Dünya Savaşı’nı başlatabilecek kadar tehditkar

olabilmektedir. Oysa aynı Amerika Çin’i dengelemek için bölgede ittifakları oluşturmak

209 Dünya Gündemi Gazetesi, “Stratejik İttifak’a Amerikan Çelmesi”, 25.07.2005.

210 VELİEV, Cavid, a.g.m., s.17

211 Voice of America – Haber, “Hindistan: Bazı Tesisleri Denetime Açabiliriz”, 27 Şubat 2006.

Page 85: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

adına hiçbir insani gerekçeyi dikkate almamaktadır. Çin’de buna karşı İran’ı

destekleyerek felaket dengesinin oluşmasına katkı yapmakta diğer taraftan Hindistan’ı

kazanmaya yönelik politikalarını gündemde tutmaktadır.

ABD – Hindistan nükleer işbirliğinin başlatılacağı aylar önceden belli

olmuş olsa da resmi olarak, Hindistan Başbakanının ABD’yi ziyareti

sırasında açıklanmıştır. Bu yılın ilk aylarında Washington yönetiminin

Pakistan’a F-16 uçağı satacağı konusunda aldığı karar Hindistan tarafından

tepki ile karşılanmıştır. Hindistan’ın tepkisi üzerine ABD Dışişleri Bakanı

Condoleezza Rice’in 16 Mart 2005’te Hindistan ziyareti sırasında yapılan

teklifler arasında nükleer işbirliğine de yer verilmiştir. Bundan önce ise ABD

Hükümeti’nin senatonun ve 1978 yılında oluşturulan ve 44 üyeden oluşan

nükleer grubun desteğini alması gerekmektedir. Hindistan’ın bu anlaşmadan

iki beklentisi bulunmaktadır:212

1. Ekonomik olarak hızla artan enerji ihtiyacını karşılamak. 1974

yılından beri nükleer silaha sahip olduğu bilinen Hindistan’ın sivil amaçlı

nükleer tesis ihtiyacı enerji gereksiniminden kaynaklanmaktadır. Asya’nın en

hızlı ekonomik gelişim gösteren devleti Hindistan, 12 nükleer tesisinden

sadece dördünü kullanabilmekte ve enerji ihtiyacının sadece yüzde 3’ünü

nükleer tesislerden elde edebilmektedir. Komşusu Çin’le ekonomik rakebet

içinde olan Hindistan, işlevsel durumda olan nükleer tesislerinin toplam

gücünü 3.000 MW ve 4000 MW’a ulaştırmayı hedeflemektedir. Çin ise her yıl

nükleer tesislerinin gücünü 5000 – 10.000 MW arasında artırmakta ve 2020

yılına kadar toplam nükleer gücünü 40.000 MW’a çıkarmayı hedeflemektedir.

2. Resmen nükleer güç olarak tanınmak, ABD ile yapacağı bu işbirliği

onun da jure olmasa da de facto nükleer güç olması anlamına gelmektedir.

Fakat Hindistan’ın tam olarak istediği askeri amaçlı nükleer güç olarak

tanınması olmuştur. ABD Hindistan’a nükleer işbirliği önererek Hindistan’ın-

İran-Pakistan-Hindistan doğalgaz hattından vazgeçmesini sağlayabilecektir.

212 VELİEV, Cavid , a.g.m., s.18

Page 86: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Başkan Bush sürpriz bir açıklama yaparak, sivil nükleer enerji

sektörünü geliştirmesi için ABD’nin Hindistan’a yardım edeceğini

bildirdiğinde bunun anlamı, bütün dünyanın kabul ettiği NSYÖ rejimine kafa

tutması üzerine uygulanan kısıtlamaların kaldırılacağı ve atom bombası imal

ettiği için Hindistan’ın ödüllendirileceğidir. Tam bir şaşkınlık yaratan bu

açıklamadan yaklaşık bir saat sonra Beyaz Saray’da verilen resmi yemekte,

Başkan Bush’un şeref masasında Hindistan Başkanı’yla beraber ilginç bir

konuk da boy göstermekteydi: General Electric’in CEO’su Jeff Immmelt..

NSYÖ’nün özüne ve sözüne, hatta ABD’nin mevcut yasalarına aykırı bu

siyaset değişikliğinden yararlanacak ilk Amerikan şirketinin Hindistan’ın eski

partneri General Electric olduğudur.213

Ayrıntıları Başkan Bush’un 2006 Mart ayında Yeni Delhi ziyaretinde

şekillenecek anlaşma, Hindistan’a nükleer enerji kullanarak yakıt ve teknoloji elde etme

ve böylece ekonomik gücünü arttırma imkanı sağlayacak. Ancak bazı Amerikalı

uzmanlar, Uluslararası Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nı

imzalamayan Hindistan’a nükleer enerji alanında yardım etmenin tehlikeli olabileceğini

düşünüyor.214

ABD-Hindistan ilişkileri, ABD’nin bu ülkenin komşuları ile ilişkilerinden

etkilenmektedir. Hindistan, ABD hegemonyasına karşı çok kutuplu dünya

düzeni savunmakta ve kendisi de küresel liderlik oyunlarına katılmayı

hedeflemektedir. Ne var ki, Hindistan BM Güvenlik Konseyi daimi üyeliği

konusunda Beyaz Saray’dan destek isterken, ABD bu desteği Japonya’ya

vermektedir. Washington’un Hindistan’la yaptığı nükleer işbirliği ile Çin’i

dengelemek istediği söylenebilir. Asya’da ABD karşıtı Rusya-Çin-İran

ittifakına karşı bir ittifak arayışının da bunda etkili olduğunu ifade etmek

mümkündür. Hindistan Rusya, Çin ve Almanya ile birlikte Amerikan merkezli

tek kutuplu dünya düzenine karşı çıkmaktadır. Rusya – Avrupa (Fransa,

Almanya)-Çin-Hindistan birliği ve ABD’nin kendisinin temelini hazırladığı

tuzağına düştüğü bir güç olabilir.215

213 ERSUN, Ömer, “Nükleer Siyasette Rus Ruleti”, Stratejik Analiz, Eylül 2005,sayı:65,s.73.

214 Voice Of America – Haber, “Hindistan: Bazı Tesisleri Denetime Açabiliriz”, 27 Şubat 2006.

215 VELİEV, Cavid , a.g.m., s.17

Page 87: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ABD’nin Güney Asya politikası, Hindistan’a askeri, siyasi ve ekonomik

destek vererek bölgesel ve hatta küresel rakip olarak gördüğü Çin’i

dengelemeye çalışmak şeklindedir. Hindistan’ı desteklemesi, onu müttefik

olarak algalamasından kaynaklanmaktadır. Nitekim ABD’nin Pakistan

yönetiine verdiği askeri destek de bunun bir göstergesidir. Böylece bölgede

küçük çaplı bir “çok kutuplu dünya” oluşturarak dengelerin kendi aleyhine

dönüşmesini engellemeye çalışmaktadır. Şu ana kadar Çin-Hindistan

yakınlaşmasını hoş görmeyen ABD yönetimi, bundan böyle de Pekin-Yeni

Delhi işbirliğinin gelişmesini engellemeye çalışacaktır.216 ABD biliyor ki,

Pekin, Moskova ve Delhi üçgeninde “en zayıf halka” Hindistan’dır.

Hindistan ile ABD arasında bu tarz bir yakınlaşma sürerken Hindistan

bir yandan her geçen zaman biraz daha NATO’ya karşı, ABD’ye rağmen

örgütlenen ŞİÖ’ye gözlemci statüsünde sürece katılıyor.

Bu üyelik kendi içerisinde de bir takım zıtlıklar da içeriyor. Örneğin,

Hindistan, ŞİÖ’ye girmeden bir hafta önce ABD Savunma Bakanı Rumsfeld,

ABD’nin Hindistan ile Stratejik Askeri İşbirliği anlaşmasını imzalayacağını

duyurmuştur. Bu gelişmenin Hindistan, ŞİÖ ve ABD arasındaki ilişkileri nasıl

etkileyeceği şimdilik belirsizdir.217

Hindistan ABD ile olan ilişkilerini kısa vadeli beklentiler üzerine

kurmaktadır. Ancak bölge ülkeleri ile olan ilişkilerinin de hayati önem arz

ettiğini bilmektedir. Enerji ihtiyacını gidermek ve nakil yolları ile ilgili

süreçlerde rol oynamak, sınır sorunlarını çözmek, Keşmir’de uğraştığı üzere

siyasal İslam ile ortak mücadele etmek ve silah temini gibi konularda

eksikliklerini gidermek.

216 VELİEV, Cavid , a.g.m., s.8-9.

217 KÜLEBİ, Ali , a.g.m., s.15.

Page 88: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

2 Haziran 2005 tarihinde Rusya’nın uzak doğusunda bulunan

Vladivstok şehrinde bir araya gelen Rusya, Çin ve Hindistan’ın dışişleri

bakanları küresel ve bölgesel problemlere ortak yaklaşımlar geliştirmeye

çalışmışlardır. Görüşmelerin sonucunda yayınlanan sonuç bildirisinde üç

ülkenin 21. yüzyılda dünyanın karşılaştığı problemler konusunda ortak

yaklaşımlara sahip olduğu belirtilmiştir. Bildiride üstü kapalı olarak bu üç

ülkenin ABD’nin hakim olduğu tek kutuplu dünya düzenine karşı oldukları

vurgulanmıştır. ABD’nin tek taraflılığına karşı ortak tavır dışında görüşülen

konular arasında terörizm, uyuşturucu trafiği ve diğer sınır problemleri, başta

enerji alanında olmak üzere ekonomik işbirliği ve ileri teknoloji alışverişi

bulunmaktadır. Çin ve Hindistan, Rusya’nın en önemli iki silah alıcısıdır. İki

ülke, Rusya’yla askeri teknoloji konusunda da işbirliği yapmak

istemektedir.218

Rusya, Çin ve Hindistan benzer tehditlerle karşı karşıya kaldıklarını

ifade etmektedir. Üç ülkenin de Müslüman nüfuslarıyla ilgili olarak sorunlar

yaşaması ve bu bağlamda İslami radikalizmden ve ayrılıkçılıktan tehdit

algıladıklarını ifade etmeleri ülkeleri yakınlaştıran sebeplerden bir tanesidir.

Söz konusu ülkeler arzuladıkları dünya düzeninin gerçekleşmesinin ABD’ye

alternatiflerin çıkışına bağlı olduğunun farkındadırlar. Bu yüzden Rusya, Çin

ve Hindistan alternatif güç merkezi oluşturma yoluna başvurabileceklerini

göstermektedir.219

Özel olarak Çin ile ilişkilerine bakacak olursak; Çin Başbakanı Wen

Jinbaou’nun 4-11 Ağustos 2005 tarihindeki Güney Asya ziyareti hem Çin-

Pakistan işbirliğini bütün alanlarda pekiştirmiş ve hem de Çin-Hindistan

toprak sorunun siyasi çözümü için ön adım olmuştur.Çin Başbakanı Wen

Jiabou’nun 7-12 Nisan 2005 tarihli Hindistan ziyaretinde iki önemli anlaşma

imzalanmıştır:220

1. Serbest Ticaret ve Ticari İlişkilerin Genişletilmesi Anlaşması.

218 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.14.

219 KÜLEBİ, Ali a.g.m., s. 15.

220 VELİEV, Cavid, a.g.m., s.8-9.

Page 89: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

2. Çin – Hindistan arasındaki toprak sorunun siyasi çözümü için ön

anlaşma. Bu anlaşmalar hem Çin’in hem de Hindistan’ın bölge

politikasındaki değişikliği göstermektedir. Hindistan Başbakanı Manmohan

Sing’in “Hindistan ve Çin dünya düzenini yeniden şekillendirmelidir”

açıklaması aslında bu işbirliğinin diğer boyutunu göstermektedir. Özellikle

anlaşma tekliflerinin Çin’den gelmesi Çin’in bölgeye yönelik politika ve

diplomasisindeki değişimi göstermektedir. Yapılan hesaplamalara göre 2020

yılında dünyanın 2. ve 3. büyük ekonomileri olacak Çin ve Hindistan’ın

işbirliği AB, ABD ve Japonya için yeni fakat çok daha güçlü bir ekonomik

rakibin ortaya çıkması anlamına gelmektedir.221

Yeni Dünya Düzeninde sürekli değişiklik arz eden ülkeler arasındaki

bölgesel çıkar ilişkileri ve birbirini dengelemeye dayanan ittifaklar siyasetine

bir örnek olarak Çin’in Hindistan ve Pakistan arasındaki sürece barış elçisi

gibi müdahil olması gösterilebilir. Çin Hindistan’ı Pakistan kartıyla

dengelemek istemektedir.

Pakistan – Hindistan arasındaki gelişmeler Çin ve ABD’yi de yakından

ilgilendirmektedir. Güney Asya, Çin için bir arka bahçe olarak tanımlanabilir.

Bölge devletleri ile olan askeri, ekonomik ve siyasi ve coğrafi bağlarından

dolayı her türlü gelişmeden etkilenmektedir. Hindistan-Pakistan yakınlaşması

ve bölgesel çatışmanın ortadan kalkma ihtimali Çin’in bölgesel politikalarına

uygundur. Hindistan – Pakistan barış görüşmeleri doğrudan Güney Asya

dengelerini, dolaylı olarak ise dünyadaki ekonomik ve siyasi gelişmeleri

etkileyebilecek Çin-Hindistan işbirliğinin devamı olması açısından önemli bir

gelişmedir. 15 Şubat 2005 tarihinde alınan kararla Hindistan kontrolündeki

Keşmir’in başkenti Srinagar ile Pakistan kontrolündeki Muzaffarabad

arasında 7 Nisan’da başlatılan otobüs seferleri ve Hindistan-Pakistan

takımları arasındaki kriket turnuvası meyvelerini vermeye başladı.222

221 VELİEV, Cavid , a.g.m. s.10

222 VELİEV, Cavid,a.g.m., s.10

Page 90: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ABD, yeni dönemde, geleceğin süper gücü gözüyle bakılan Çin’e

karşı Hindistan’ı bir denge unsuru olarak kullanma yolunu seçmiştir. Çin ise,

Hindistan’ı ŞİÖ’ye alarak, ABD’nin güdümünden kurtarmayı amaçlamıştır.

Böylece, büyümekte olan bu yeni güç, ŞİÖ aracılığıyla Çin’in kontrolü altında

olacak ve Hindistan ile Rusya veya ABD arasında Çin’e karşı olası bir

yakınlaşma engellenebilecektir.223

BÖLÜM – KÜRESEL GÜÇ ÇİN

Uygarlığın doğuda olduğu dönemde Çin doğunun merkezi iken, batı

merkezli bir dünyanın ortaya çıkmasıyla Çin dünyanın öbür ucu olarak

görülmeye başlanmıştır. Ne var ki, tarihin her döneminde Çin diye bir ülke

olmuştur ve her zaman da bu ülkede yaşayan insanlar devlet düzeyinde

örgütlü bir yapıyı sürdürmüşlerdir.224

Napoleon Bonapart’ın “Bırakın Çin uyusun, uyandığında dünyayı

sarsacaktır” uyarısı, daha sonra, 1830’larda İngiltere’nin silah zoruyla, “afyon

vererek uyutma” politikasıyla birleşince, bu büyük eski uygarlık devi, işin

başında, kapitalist gelişme trenini kaçırdı. Daha sonra gelen yenileşme

çabaları, ülke içinden feodal toprak mülkiyetine dayalı çıkar ağı, dışarıdan

da, özellikle Japonya’dan gelen saldırılar ve sömürgecilikle kösteklendi;

başarısızlıkla sonuçlandı. Çin, geçen yüzyılın başlarında önce “ulusalcı” bir

çıkış yaptı, sonra da Mao Zedong’un öncülüğünde, uzun bir “sosyalist”

yürüyüşe çıktı. Sosyalist yürüyüş 1949’da Halk Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla

iktidar oldu. 1980’li yıllara gelindiğinde ÇHC, artık batıya açılmaya

başlamıştı. ÇHC, askerî güvenliğin yanına bir de iktisadî güvenlik kavramını

ekledi. Serbest piyasa iktisadıyla sosyalizmi bağdaştırmayı çalışan Deng

Şiaoping, SSCB’nin nerede hata yaptığını anlamıştı.225

223 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.15.

224 ÇEÇEN, Anıl, “Yürmi Birinci Yüzyılda Çin” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.14.

225 ADIBELLİ, Barış, a.g.m., S.221.

Page 91: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Çin Doğu Asya’da küresel etkisi olan bölgesel bir hegemonya

oluşturma yoluna gittiğini her fırsatta açıkladı. Bunun Çin’e tarih tarafından

verilen bir misyon olduğu savunulmaktadır.226

Çin, elini gizleyen büyük bir ülkedir. Asya'da bölgesel güçtür. Çin,

2020 yıllarına doğru dünyanın süper gücüne dönüşecek. Çin, yeni yüzyılda

ABD'yi geride bırakarak, ekonomik ve askeri güç bakımından dünyadaki tek

ülke olmayı hedefliyor. Bu planlamaya, Çin'in ekonomik kalkınma hızı temel

teşkil edebilir. 10 yıl içerisinde, iç ve dış sorunlarını kendisi çözebilecek

ekonomik güce erişmesi bunun bir delilidir. Ama, Çin'in bir "dünya

imparatoru" olmasını iç meseleleri engelliyor. Komünist sistem ile piyasa

ekonomisi arasındaki tezat bunlardan biri. Çin'de zengin ve fakir ayrımı var.

Zenginler sermayelerini artırmak için siyasi sistemin değiştirilmesini istiyor.

Milyonlarca fakirin yönetime itirazı ise büyük. Her iki gurup da ülkeyi tehdit

ediyor.227

Bu çalışmada Çin’in onu süper güç olmaya götüren ekonomisi ile

şimdilik yüzde 60 civarında olan enerjideki dışa bağımlılığı, bu sorunu

çözmek için dünya ile kurduğu ilişki, hegemonik yapıya ulaşmak için sahip

olduğu güvenlik stratejileri irdelenecektir. İlave olarak Çin’in süper güç olma

yolunda çözmesi gereken bir diğer problem olarak içerisindeki ve

çevresindeki sorunlu bölgeler üzerinde durulacaktır. Çin tüm bu süreci

organize ederken özellikle iki araç kullanmaktadır: Atak ikili ilişkiler ve

Şanghay İşbirliği Örgütü.

3.1. Çin’in Güvenlik Siyaseti ve Askeri gücü

226 ADIBELLİ, Barış, a.g.m., s. 12.

227 ÖSTEMİRULI, Şadiyar, “Yarınlardan Neler Bekliyoruz., CIA Hakkımızda Ne Diyor.,Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?” Jas Alaş

Gazetesi, 18 Ocak 2005.

Page 92: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ÇHC’nin yeni güvenlik kavramı, barış içinde bir arada yaşamanın beş

ilkesi olan “toprak bütünlüğüne ve devletlerin egemenliğine saygı, karşılıklı

saldırmazlık, birbirinin iç işlerine karışmama ve barış içinde karşılıklı fayda

gibi” ilkeler üzerine kurulmuştur. Aslında bu ilkeler, ÇHC’nin efsanevî

Başbakanı ve aynı zamanda Dışişleri Bakanı da olan Çu Enlay tarafından

1953 yılında ortaya atılmıştı. Bu yeni kavramla birlikte ÇHC, geniş bir

stratejik ortaklıklar yelpazesi oluşturmayı temel stratejisi hâline getirmiştir. Bu

bağlamda, ÇHC, ASEAN Bölgesel Forumu’na, Asya’da Güven Artırıcı

Önlemler ve Etkileşim Konferansı’na, Asya - Pasifik Bölgesi Güvenlik İş

Birliği Konseyine, Kuzey Doğu Asya İş Birliği Diyaloğuna ve Şangay İş Birliği

Örgütüne üyedir. Görüldüğü üzere, ÇHC, stratejik çevresini şansa

bırakmamıştır.228

Modern dünyada küresel hegemon haline gelmek neredeyse

imkansızdır, zira gücü dünyanın dört bir yanında, sürekli olarak kullanılmak

son derece zordur. Bir devletin bekleyebileceği en iyi sonuç kendi arka

bahçesinde egemenlik kurmaktır. Birleşik Devletler’in Batı Yarıküre’yi

hakimiyeti altına aldığı gibi, muhtemelen Çin de Asya’yı hakimiyeti altına

almayı deneyecektir. Çin, başta Japonya ve Rusya olmak üzere,

komşularıyla arasındaki güç uçurumunu mümkün olduğunca açmaya ve

Asya’daki başka hiçbir devletin kendisini tehdit etmemesini sağlamaya

çalışacaktır. Çin’in saldırganlaşıp diğer Asya ülkelerini fethetmesi pek olası

değil. Bunun yerine, Çin, tıpkı Birleşik Devletler’in Amerika kıtasında yaptığı

gibi, komşu ülkelere kabul edilebilir davranışın sınırlarını dikte etmeyi

isteyecektir. Ayrıca, Birleşik Devletler zamanında nasıl Avrupalı büyük

güçleri Batı Yarıküre’den çıkardıysa, giderek güçlenen bir Çin de

muhtemelen Birleşik Devletler’i Asya’dan çıkarmayı deneyecektir.229

4 Haziran 2005’te Rumsfeld, International İnstitute for Strategic

Studies adlı kuruluş (IISS) tarafından Singapur’da düzenlenen “Asya

Güvenlik Konferansı”nda yaptığı konuşmada, hala bazı eski düşmanlıkların

yükünün taşındığını ve askeri bütçelerin arttığını ifade etmiştir. Çin’in

228 ADIBELLİ, Barış, a.g.m., S.229.

229 MEARSHEİMER, John J., “Bambi Olmaktansa Godzilla Olmak Yeğdir”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.32.

Page 93: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

dünyadaki üçüncü, Asya’daki en büyük askeri bütçeye sahip olduğu

tahmininde bulunan Rumsfeld, Çin’in füze gücünü, füzelerinin sadece Pasifik

bölgesinde değil pek çok farklı yere ulaşmasını sağlayacak biçimde, artırarak

genişlettiğine dikkat çekmiştir. Çin’in, aynı zamanda ileri askeri teknoloji

sistemlerini geliştirdiğini söyleyen Rumsfeld konuşmasında “Çin’i tehdit eden

bir devlet olmadığına göre, yatırımların sürekli artması neden?230 Bu sürekli,

giderek büyüyen silah alımları neden? Bu sürekli, büyük çaplı askeri

konuşlandırmalar neden?” gibi soruları arka arkaya yöneltmiştir.231

Uluslararası güvenlik işlerinden sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı

Franklin Kramer ise, Çin'in savunma bütçesinin şeffaf olmadığına ve bu

nedenle ne kadar harcandığının bilinmediğine işaret etti.232

Çin’in askeri alandaki yatırımlarını arttırması, modern silahlar

geliştirmesi, Washington yönetimi kadar Kore, Japonya ve özellikle Tayvan’ı

da tedirgin etmektedir. Onları endişelendiren aslında Çin’in gen

teknolojisinden elektronik üretimine hatta uzay uçuşlarına kadar gösterdiği

başarılı grafiktir. Çin, artık bir dünya fabrikası haline gelmiş ve belli düzeyde

denizden karaya, karadan uzaya uzanan bir teknolojiye sahip olmuştur.233

Rumsfeld, “Çin’in askeri alanda kapsamlı ve hızlı yayılması ile ilgili

olarak bir çok ülkenin aklında sorular oluşuyor. Çin’in bu alandaki gelişimi

doğal olarak diğer ülkeleri, Çin’in niyetini sorgulamaya itiyor ve aynı şekilde

onlar da kendi durumlarını ayarlama yoluna gidiyor” diye konuşmuştur. Çin’in

politik alanda yeteri kadar şeffaf olmamasının ABD’yi endişelendirdiğini buna

rağmen ülkesinin, Çin’i refah ve barış içinde görmek istediğini belirten

Rumsfeld, iki ülke ilişkilerini “içinde meydan okumaların da olduğu karışık bir

yapı” olarak tanılamıştır. Çin’in Amerika kıtasını vurabilecek nükleer füzelerle

230 SSCB’nin çökertilmesi maksadıyla, ABD, gizli ve açık faaliyetler için 385 milyar dolar harcamıştır. Sovyetler Birliğinin 1991’deki yıkılışı sırasında,

donanma envanterinde 63 balistik ve güdümlü füze taşıyan denizaltı ve ayrıca 147 nükleer denizaltı yer alıyordu. Buna karşılık, ABD Donanması’nda 34

balistik ve güdümlü füze taşıyan denizaltı ve ayrıca 80 nükleer denizaltı bulunuyordu. Hem personel hem de savaş gemisi sayısı bakımından 1991’in Sovyet

Donanması, hem ABD Donanması’ndan, hem de kendisini izleyen dört Avrupa donanmasının (İngiliz, Fransız, Alman ve İtalyan) toplamından biraz daha

büyüktü. Nejat TARAKÇI, “Amerikan Deniz Gücü”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 32, s. 12-13.

231 EKREM, Nuraniye Hidayet, “Washington Pekin’den Endişeli, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:71, s.18.

232 Associated Press – Haber, “Çin'in Askeri Gelişimi ABD’nin Asyalı Müttefikleriyle İlişkilerini Tehdit Ediyor”, 28 Temmuz 2005.

233 EKREM, Nuraniye Hidayet, a.g.e., s.18.

Page 94: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

gücünü artırdığına işaret eden Rumsfeld, Çin’den yana duyulan bu

endişelerin, ancak siyasal sistemin şeffaflaşmasıyla giderilebileceğini ileri

sürmüştür.234

Pekin’in dünyada savunmaya en fazla para ayıran üçüncü ülke olması

ve hızla büyüyen ekonomik gücüne dayanarak artırdığı askeri gücü sadece

Washington’u değil diğer büyük ülkeleri de endişeye sokmaktadır. BBC’nin

Mart 2005’te 22 ülkede 22 bin 953 kişiyle yaptığı anketin sonuçlarına göre,

Çin’in askeri olarak güçlenmesine Hindistan dışında hiçbir ülke olumlu

bakmamakta dünya kamuoyunun yüzde 59’u olumsuz bir tutum

sergilemektedir.235

Yıllık 60 milyar dolara yaklaşan askeri harcamaları olan Çin Halk

Cumhuriyeti Ordusu, stratejik etkinliği daha fazla olan balistik füze sistemleri

ve nükleer silahlara vermektedir. Kuzey Kore Pakistan, İran gibi değişik

amaç ve planları olan ülkelere de bu teknolojileri vererek uzun vadede,

dünyanın bir çok bölgesinde tehdit unsurlarının ortaya çıkmasını ve ABD’nin

de bunlarla uğraşmasını, amaçladığı söylenebilir. En azından bu kadar

sorunla boğuşurken, doğal kaynaklara ve özellikle petrole olan gereksinimi

şiddetli bir şekilde artan Çin’i Orta Asya’da rahat bırakacağı düşünülebilir.236

Satın alma paritesine göre dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan ve

özellikle katı yakıtlı, çok başlıklı kıtalararası DF-31 (CSS-9) araç üstünde

taşınabilen balistik füze sisteminin yanı sıra denizaltından atılabilen JL-2

(CSS-N-2) çok başlıklı balistik nükleer füze platformlarıyla ABD’yi tehdide

yeltenen Çin kendisi Rusya’ya karşı Orta Asya’da üsleriyle yerleşmeye

çabalayan ABD’yi bundan böyle daha sık ve ciddi gerekçelerle yoklayacak

ve başını ağrıtacaktır. Buna karşılık ABD’nin de Afganistan bahanesiyle Orta

Asya’yı kuşatması, Çin’i kontrol altında tutabilmek amacıyla Çin’in bulunduğu

bölgede sorunlar yaratması baskısını giderek ekonomik alanlara indirgemesi

de söz konusudur. 16 yılda, her yıl 2 nükleer santrali devreye sokmayı

234 EKREM, Nuraniye Hidayet a.g.e., s.18

235 BBC’nin yayınına göre; Almanya %87, Avustralya %79, Japonya %78, İspanya %76, ABD %75, İtalya %74, Türkiye % 49 ile Çin’in silahlanmasına

karşı çıkmaktadır.

236 KÜLEBİ, Ali a.g.m., s.7.

Page 95: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

planlayan Çin’in, 2060’larda yaklaşık 100 kadar nükleer elektrik santraline ve

buna paralel olarak dünyanın en büyük nükleer enerji sistemine sahip

olacağı gerçeği, bunun da paralelinde nükleer silahlanmayı getireceği ve

ABD’ye nükleer alanda daha büyük bir stratejik tehdit oluşturabileceği

yorumunu yapmayı olası kılmaktadır.237

1956’da füze programlarını geliştirmeye başlayan Çin’in özellikle

1981’den sonra uzun menzilli füzeler geliştirmede başarılı olduğu

görülmektedir. Katı yakıtlı füze sistemlerinin hareket edebilirliği nedeniyle

düşman tarafından vurulmasının güç olması ve bunların kısa sürede ateşe

hazır duruma getirilebilmesi Çin teknokratlarının katı yakıt konusuna daha

fazla eğilip başarı kazanmalarını sağlamıştır. Çin Silahlı Kuvvetleri Füze

Sistemleri:238

• DF-5 (15.000 km menzilli)

• DF-31 (8.000 km menzilli)

• DF-41 (12.000 km menzilli), gibi kıtalararası balistik füzeler ve

• DF21/21A (katı yakıtlı, 1.800-2.400 km menzilli)

• M-9/DF-15 (katı yakıtlı, 600 km menzilli)

• M-18/MI-B (Katı yakıtlı, 400 km menzilli)

• DF-15 (600 Km, menzilli) ve

• DF-11 (300 Km menzilli) kısa menzilli S-CUD tipi füzeleri geliştirmiş olan

Çin’in ayrıca;

• XW-41 Tipi 1.800 Km menzilli

• CEP’i 2m.’den cet tipi 120 km. menzile sahip füzeleri

• CAS-1 Kraken (J-6,JY-611) 90 Km. menzilli yine gemilere karşı füzeleri,

• SLBM (JL-1) 1700 Km., SLBM (JL-2) 8000 Km, menzilli denizaltı füzeleri,

• CAA-2 İsrail Pyton-3 benzeri, enfrarujlu, balistik havadan havaya ve

CSA-4 ve CSA-5 Tipi CROTALE benzeri karadan havaya katı yakıtlı SAM

füzeleri vardır.

237 KÜLEBİ, Ali, a.g.m. , s.7.

238 KÜLEBİ ,Ali, a.g.m, s.6-7.

Page 96: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Çin’in halen Rusya’dan sağladığı239 Kh-59ME tv-güdümlü ve Kh-31P

anti-radyasyonlu, havadan karaya, bizim de kullandığımız POPEYE

füzelerinin benzerlerini yapmak üzere çalıştığı söylenmektedir. Hassas

güdümlü, lazer güdümlü ve anti-radyasyon hedefli bu füzelerin gemilere

karşı olan tipleri üzerinde de çalışıldığı da tahmin ediliyor. Çin, yoğun

çalışmalarını sürdürürken, özellikle sofistike Amerikan Patriot ve Rus S-300

füze savar sistemlerinin benzerleri üzerinde de çalışmaktadır. Bu bağlamda,

Hongqi-9 (HQ-9) tipi hava savunma füzelerinin geliştirilmesinde ciddi

aşamalar kaydedilmiştir. Rusya’dan satın almış olduğu S-300P’lerin ve her

ne kadar İsrail yalanlasa da, İsrail’den temin ettiği iddia edilen Patriot

füzesinin teknolojilerini kendi geliştirdiği HQ-9’a uygulamıştır. Yüksek irtifa ve

uzun menzil kapasiteli bu platformun özellikle gemiden havaya türünü de

başarıyla geliştirdiği söylenmektedir.240

SCUD füzelerinin Halep ve Hama’daki iki yer altı tesisinde üretildiği

bilinmektedir. Bu tesislerin, İran, Çin ve Kuzey Kore yardımıyla yapılmış

oldukları ve yakın bir gelecekte de bu tesislerde Çin yapısı, M-9/DF-15’lerin

de üretileceği iddia edilmektedir. Bu füzeler 600 kilometre kadar bir menzile

sahip olup, 500 kilogramlık savaş başlığı taşıyabilir ve GPS sistemiyle yol

alabilirler.241

Artık dünyada ciddi bir aktör olduğu rahatlıkla söylenebilecek Çin

Ordusu bunu sağlayabilmek için geliştirdiği yeni savunma doktrini ışığında,

yukarıda belirtilebilen platformların dışında daha stofistike teknolojili silahlara

kavuşmanın yanı sıra yeni sistemler ve bu doğrultuda stratejileri de

hedeflemektedir. Bu bağlamda Çin;242

• Uzayda askeri harekat yeteneği hedeflerken, özellikle Rusya’dan

sağladığı IRS ve yerli ASAT uydu yetenekleri üzerinde, çok gelişmiş nano ve

hatta pico uydular geliştirmek aşamasındadır.

239 Türkiye, Rus silahları satın alan ilk NATO üyesidir. Gamze Güngörmüş KONA, “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası”, Jeopolitik Stratejik

Araştırmalar Dergisi, 2004, sayı:11,s.105.

240 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.6-7.

241 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.15.

242 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.19.

Page 97: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

• Gelecek nesil savaş silahları için de artık ciddi yatırımlar yapmaya

başlamış ve bu kapsamda manevra yeteneği olabilen ve harekat halindeki

gemileri vurabilen balistik füzeler geliştirmektedir.

• 2010’larda kıtalararası ve denizden atılabilen balistik füzelerinin sayısı

100’ü geçebilecektir.

• 094 SSBN tipi nükleer denizatlısı ve bundan atılabilen JL-2 SLBM

füzeleri gibi platformların geçen yıl başarıyla denenmiş olmaları da önemlidir.

• Öncelikle ve özellikle Tayvan’a karşı kullanması amaçlanan Tomahawk

tipi karaya atılan Cruise füzelerinin 1000 adedinin 2010’lara kadar envantere

alınması beklenmektedir.

• Yine 2010’lara kadar 1300 adet kısa menzilli balistik füze edinilmesi söz

konusudur.

• J-10 Chengdu ve Xian JH-7A her hava koşulunda uçabilen savaş

uçaklarının geliştirilmesinde daha önemli adımlar atılmak istenmektedir.

• Hava gücünü destekleyecek iki ayrı AWACS erken uyarı uçak sistemi

geliştirme programı yürütülmektedir.

• 2010’a kadar 60 kadar yeni nükleer ve konvansiyonel saldırı denizatlısını

dreniz gücüne katmayı amaçlamaktadır.

• Rusya, Ukrayna, Almanya ve Fransa’dan edindiği teknolojilerle

görünmezlik özelliği ile modern elektronik uçaksavar ve gemilere karşı silah

sistemleri olan savaş gemileri geliştirmektedir.

• Çin’in ilginç bir çalışması da, elindeki yüzlerce eski ve depoya konmuş

savaş uçağının insansız hava savaş uçaklarına dönüştürülmesi projesidir.

• Savunma çevreler tarafından ifade edildiği üzere Çin’in toplam nükleer

silah kapasitesi 400 atom başlığından biraz fazladır. Bunların 250 kadarı

çeşitli stratejik silahlar ve 150 kadarı taktik silahlar bünyesinde

biçimlendirilmiştir.

• Halen kıtalararası 20 kadar balistik füzeyle atom başlığı sevk yeteneği

olduğu söylenmektedir.

• Uçar birlik harekatları için, Amerikan C-5 ağır nakliye uçaklarından daha

çok taşıma kapasitesine sahip Antonov 124’leri edinmeyi de amaçladığı iddia

edilmektedir.

Page 98: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

• Çin Halk Cumhuriyeti’nin, Rusya’dan aldığı R-77 füzelerinin teknolojisini

kullanarak kendine ait ilk aktif radar güdümlü havadan havaya füzesini (PL-

12) geliştirebileceği değerlendirilmektedir. Projenin amacı, görüş menzili

kabiliyetini güçlendirmek, AIM-120 AMRAAM’ın (Geliştirilmiş Orta Menzilli

Hava Önleme Füzesi) ve Fransız yapımı MICA’nın menzillerini artırmaktır.

ÇHC’nin PL-12 yapımı sırasında Ruslardan yardım alacağı, hedefle güdüm

ve veri bağlantılarının Ruslar tarafından, motorun ise Çin’in kendisi

tarafından yapılacağı değerlendirilmektedir. Dahası, füzenin testleri

esnasında da Rusya’nın test standartlarını kullandıkları belirtilmektedir. Pek

çok kaynaktan alınan bilgilere göre, füzenin test atışları gerçekleştirilmiş,

ancak füze henüz hizmete girmeye hazır durumda değildir. Radarın cinsine

bağlı olarak, PL-12 füzesinin FC-1 veya J-10 savaş uçaklarıyla taşınacağı

değerlendirilmektedir.243

Çin Silahlı Kuvvetleri 1990’da gücünü 500.000 asker azaltmıştı.

Şimdi, bunu bu yıl sonuna kadar 2.150.000’ine indirme aşamasında. Çin

teknolojik olarak Amerikan Ordusu’nun 20 yıl kadar gerisinde olsa da

Japonya, Hindistan, Güney Kore ve Rusya ile olan arayı kapatmış durumda.

Kendini daha modern ve profesyonel bir ordu konumuna getirmek isteyen

Çin Silahlı Kuvvetleri ağırlıklı olarak balistik füze, Cruise füzeleri gibi

platformların geliştirilmesine özel önem vermekte. Bu amaçla da savunma

bütçesini 60-80 milyar dolar civarına çıkartmış durumdadır.244

ÇHC havacılık endüstrisi günümüzde geniş ölçüde özerktir. Bu

özerklik de pek çok uçak üreticisinin farklı girişimlerde bulunmalarına ortam

yaratmaktadır. ÇHC Hava Kuvvetleri, kısa vadede eski ve modası geçmiş

muharip uçakların yerini alacak gelişmiş dördüncü nesil savaş uçaklarına,

uzun vadede ABD yapımı F-35’ler pazara girdiğinde ise, beşinci nesil savaş

uçaklarına ihtiyaç duyacaktır. Fakat günümüzde ÇHC’nin böyle bir

teknolojiden yoksun olduğu bilinmektedir. Dördüncü nesil J-10 uçakları

henüz üretimde olmamakla birlikte, önemli parçaları da Rusya gibi yabancı

üreticilerden sağlanmaktadır. J-10’lar operasyonel duruma geçtiğinde,

243 Hollanda Savunma Bakanlığı İstihbarat ve Güvenlik Servisi Raporu, 3 Aralık 2003

244 KÜLEBİ, Ali , a.g.m., s.6.

Page 99: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

modasının geçmiş olacağı değerlendirilmektedir. Rusya, beşinci nesil PAK-

FA savaş uçağının ortak geliştirilmesi ve üretimi için ÇHC’ne teklifte

bulunmuştur. PAK-FA tasarımı, performans bakımından F-35 ile boy

ölçüşebilecek şekilde planlanacaktır.

Son elli yıl süresinde edinebildiği teknolojilerle sağlamaya çalışan Çin

Silah Sanayisi hala 1970-1980’li yılların geri teknolojilerinden kurtulamamış

konumdadır. Özellikle, mikroelektronik, bilgisayar, aviyonik, sensör ve uçak

teknolojisi konusunda hala çok geri olan Çin, yine sistem entegrasyonu ve

teori ile dizaynı, çalışabilir silah sistemlerine dönüştürmede sıkıntı

çekmektedir.245

Bu soruların büyük bir kısmı, komünist sistemin Çin silah

endüstrisindeki hala süregelmekte olan organizasyon, verimlilik, hiyerarşik

katı yapı, bürokratik sıkıntılar ve merkezi yönetime dönük sistemlerinden

kaynaklanmaktadır. Sistemdeki aksaklıkların kökenini bilen Çin yönetimi, son

zamanlarda serbest Pazar ekonomisine uygun ve bunun gereklerini yerine

getiren bir reorganizasyonu silah sanayisi bünyesine uygulamak amacıyla 10

yeni savunma grubu kurmuş ve buna 2001 yılında savunma elektroniği

grubunu da on birinci olarak eklemiştir. Bu organizasyonda amaç, bu

grupların ordu silah alımlarında birbirleriyle rekabetini sağlayarak, yarışma

ve gelişmeyi teşvik etmektir. Yine verimlilik sağlama amacıyla sayısı 3

milyonu bulan savunma sanayisi çalışanlarının yüzde 30 oranında

azaltılması yoluna gidilmiştir. Bütün gelişme ve çabaların ışığında özellikle;

HQ-9 uzun menzilli karadan havaya füze, 4. nesil savaş uçağı olan J-10,

Song sınıfı sofistike dizel elektrikli denizaltı, radar görünmezliği arz eden

052C tipi destroyer üretiminde ciddi başarılar kazanılmıştır. Güneyde,

Tayvan konusunda Üçüncü Dünya Savaşı’na bile varacak sürtüşmesi olan

ABD’nin, kuzeyinde, ŞİÖ üyeleriyle içli dışlı olması ve adeta Çin’i kuşatması,

bu ülkeyi rahatsız etmektedir.246 ABD’nin de Çin’in bu askeri gelişimden

245 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.7

246 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.18.

Page 100: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

dolayı çekinceleri oldukça fazladır. Bu endişeyi247 pekiştirmesi açısından bu

bölümün son sözünü General Zhu’ya bırakmak anlamlı olacaktır.

Çin Ulusal Savunma Akademisi öğretim üyelerinden olan ve şahin

olarak nitelendirilen General Zhu demecinde “Xian’ın doğusundaki bütün

şehirlerin yok olmasına hazırız. Ama Amerikalılar da, Çin tarafından yüzlerce

şehirlerinin yok olmasına hazır olmalılar” diyerek Çin’in uzun menzilli nükleer

başlık taşıyan füzeleriyle gerektiğinde ABD’yi vurabileceği mesajını

vermiştir.248

3.2. Çin’in Tehdit Algıladığı Sorunlu Bölgeler

Şu andaki Güneydoğu Asya’nın 1900’lerin başındaki Avrupa ile

sosyal, siyasal ve ekonomik sorunlar bağlamında büyük ölçüde benzerlikler

taşıdığı gerçeğini de göz önüne alırsak, esasen var olan bir silahlanma yarışı

ve çıkar çatışmalarının etkisiyle Güneydoğu Asya’da da aynı savaşlar

başlayabilir.249

3.2.1. Tayvan Sorunu

247 Her dünya vatandaşı nükleer gelişim sürecini kaygı ile izlenmektedir.Nükleer silahların yayılmasını önlemeye ilişkin anlaşmanın güçlendirilmesi

amacıyla New York Birleşmiş Milletler merkezinde yapılan konferansta Amerika Birleşik Devletleri'nin dikkati, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi

düzenlemelerinin kapasitesini, Kuzey Kore ve İran'la daha etkili mücadele etme yönünde arttırabilme üzerine yöneltmişti. Ancak çok sayıda katılımcı ise,

denklemin silahsızlanma boyutuna dikkat çekerek, nükleer silahlara sahip ülkeler Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Fransa, İngiltere üzerinde de

yoğunlaşılmasını istedi ve özellikle Washington yönetiminin daha önceki toplantılarda dile getirdiği taahhütleri yerine getirmediğini savundu. NTV – Haber,

“Nükleer Konularda Siyasî İrade Yetersiz”, 27 Mayıs 2005

248 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.7.

249 KÜLEBİ, Ali, a.g.m., s.12.

Page 101: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Günümüzde Tayvan, BM’de temsil edilmeyen, uluslar arası sistemin

önde gelen devletlerin, resmiyette, bağımsız bir devlet olarak tanımadığı,

Asya kıtasının doğusunda yer alan bir adalar grubudur.250

19. yy’a kadar gerek Çin hanedanları gerekse sömürgeci güçler

arasında pek çok kez el değiştiren adanın yönetimi 1985 Shimoneski

Antlaşmasıyla, Çin tarafından Japonya’ya devredildi.251 Ada, İkinci Dünya

Savaşının sonrasında Tayvan Çin’e geri verildi. 8 Eylül 1951’de yapılan San

Fransisco antlaşmasıyla da Japonya bu durumu resmen kabul etti.252

Uluslararası alanda bu gelişmeler yaşanırken, 1920’li yıllardan beri

Çin ana karasında bir iş savaş sürmekteydi. ABD’nin desteklediği Chiang

Kai-Shek önderliğindeki milliyetçi Kuomingtang, Mao Zedong’un önderliğini

yaptığı Komünistlerle çatışma halindeydi. 1949 yılında bu savaştan mağlup

ayrılan Chiang Kai-Shek kendine bağlı birlikler ve diğer mültecilerle Tayvan’a

çekildi. Anakarada ise Komünistler 1 Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyetinin

kurduğu Çin Cumhuriyeti uluslar arası alanda Çin’in yasal temsilcisi olarak

tanındı.253

Komünistler anakarada kontrolü tamamen sağladıktan sonra Tayvan’ı

da kontrolleri altına almak için girişimlerde bulundularsa da buna ABD, Kore

Krizinin de baş göstermesinin etkisiyle, deniz kuvvetleriyle Tayvan’ı

destekleyerek engel oldu. ABD gibi bir gücü direkt olarak karşısına almak

istemeyen ÇHC ise daha fazla ileriye gitmedi.254

1970’li yıllar Tayvan açısından, ABD-ÇHC ilişkisinin başlamasının

yanında iç politikada da önemli bir takım gelişmeleri beraberinde getirdi. Bu

gelişmelerden en önemlisi Chiang Kai-Shek’in 1975’de ölmesiydi. Yönetimi

250 ÖZTÜRK, Ümit, ‘’Tayvan: Yükselen Gücün Bütünleşme Arayışı’’, Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin

ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2004, s.569.

251 www.taiwandc.org/history.htm

252 ARMAOĞLU, Fahir, a.g.e., s. 457.

253 OKSENBERG, Michael, “China:A Turtous Path Onto The World’s Stage”, a Century’s Journey, Der.: R.A. Pastor, Basic Boks, A Member of the

Perseus Boks Gruops, 1999, s. 309 www.asianinfo.org/asianinfo/prohistory.htm

254 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m., s.570

Page 102: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

eline alan oğlu Ching Kuo, başlattığı reformlarla255 pek çok demokratik

gelişmenin temellerini attı, muhalefet gruplarına önceki döneme nazaran hoş

görüyle yaklaştı ve Eylül 1986’da Demokratik İlerici Partinin (DPP)

kurulmasına izin verdi.256 Ayrıca, bir yandan yardımcılığına bir Tayvanlıyı

getirmek suretiyle kendinden sonra yerine bir Tayvanlının gelmesi için yolu

açarken diğer yandan da Kuomintang’ın yönetici kadrosunun

“Tayvanlılaşmasını” sağladı.

Tayvan’ın yerli Çinli nüfusu anakaradan gelen Kuomintang

üyelerinden farklı olarak tek Çin gibi bir amaç taşımamakta, “Tayvan,

Tayvanlılarındır” fikrindeydi. Gerek Japonya’nın işgali sırasında Japonlara,

gerekse daha sonra Kuomintang adaya çekildiğinde onlara karşı direnen

Tayvan’ın yerlileri bağımsız Tayvan’ı savunuyorlardı.257

1982’ye gelindiğinde, ÇHC ve ABD arasında konuya yönelik olarak bir

antlaşma yapıldı. Bu antlaşma ile ÇHC, sorunun barışçıl bir şekilde çözümü

için çalışacağını kabul ederken ABD ise Tayvan’a silah temin etmeme

hususunda Pekin’e söz veriyordu.258

Tayvan’da yönetimi elinde bulunduran Lee, Haziran 1995’de ABD’ye

“resmi olmayan” bir ziyarette bulundu. Bu tarihe kadar Tayvan ve ÇHC

arasında, gayri resmi olarak gerçekleştirilen kültürel ve ekonomik

konulardaki görüşmeler bu ziyaretten olumsuz etkilendi.259 ÇHC, Mart

1996’da Tayvan Boğazında askeri tatbikat yapacağını duyurmak ve bölgede

füze denemeleri gerçekleştirmek suretiyle karşılık verdi. ÇHC donanmasının

Mart 1926’da Tayvan Boğazındaki askeri manevralarına karşı ABD, uçak

gemileri Nimitz ve Independence bölgelerine göndererek sert tepki gösterdi.

Bu iki gemi ÇHC’nin yaptığı askeri tatbikatı, olası bir saldırıya karşılık

verebilecek bir hazırlıkla, yakından izlediler.260

255 Bu reformlara yönelik olarak bkz. Selig, S.Harrison, “Taiwan After Chiang Ching Kuo”, Foreign Affairs, Spring 1988, Vol 66, No 4, ss. 791-792.

256 HARRİSON, Selig S, “Taiwan After Chiang Ching Kuo”, Foreign Affairs, Spring 1988, Vol 66, No 4, ss.795.

257 www.asianinfo.org/asianinfo/taiwan/prohistory.htm

258 FREEMAN, Chas. W. Jr., “Preventing War In The Taiwan Strait”, Foreign Affairs, July/August 1998, Vol 77, No 4, s. 11.

259 FREEMAN, Chas, W. Jr., a.g.m. , s. 11

260 www.taiwandc.org/history-9596

Page 103: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Çin üzerinde iddia ettiği hakkını elde etmek amacıyla 2010 yılına

kadar Ada’ya 2000 kadar balistik füze ve Cruise füzesi yönlendirmeyi

amaçlamaktadır. Bunları da yine her hava koşulunda operasyon yapabilecek

200-300 kadar Sukhoi ve Xian Av-Bombardıman uçağı ile

destekleyecektir.261

Çin, Tayvan adasını bağımsız bir ülke olarak görmüyor. Aksine Çin’in

bir eyaleti sayıyor ve Tayvan’ı bağımsızlığı yönündeki her adımı kendisine

yönelik bir tehdit sayıyordu. Tayvan ise bir Çin işgalinden korkuyor. Korkular

Amerika tarafından besleniyor ve her iki taraf da dünyanın en büyük

silahlanma yarışlarından birini yürütüyor. En son Tayvan Başbakanı Çin’den

gelen açıklamalara karşılık olarak “Eğer sen bana 100 füze gönderirsen, ben

de sana 100 tane, en azından 50 tane sana atabilmeliyim. Eğer siz Taipei ve

Kaohsiung’u vurabiliyorsanız, ben de en azından Şanghay’ı vurabilmeliyim.”

Şu anda Tayvan en önemli silah alıcıları arasında ve savunma bütçesi

İsrail’in bütçesini bile geçiyor. Tayvan Boğazı’nın karşı tarafı ise Çin’in her

geçen gün artan füzeleriyle dolu. Bu ortamda Tayvan, ABD’ye güvenirken,

Amerikan askeri gücü de Pasifik’te kalmak ve Çin’i kontrol altında tutmak için

iyi bir gerekçe buluyor. Çin’in kontrolünde bir diğer siyasi ve askeri araç ise

Kuzey Kore.262

24 Ekim’de New York’da bir araya gelen Zemin ve Clinton konu

hakkında bir görüşme yaptılar. Toplantısı sonrasında Clinton, ABD’nin tek bir

Çin olduğunu, Tayvan’ın da Çin’in bir parçası olduğunu ve Çin’in tek

temsilcisinin ÇHC olduğunu kabul ettiğini, “iki Çin”, “bir Tayvan, bir Çin” ve

“bağımsız Tayvan” görüşlerine karşı olduğunu belirtti.263

1997 yılında ada halkı ÇHC ile birleşmeye karşı gösteriler düzenleyip,

Çin Cumhuriyeti adının “Tayvan Cumhuriyeti” olarak değiştirilmesini isterken,

Taype de Pekin’e karşı yeni bir diplomatik atak başlattı. Muhalefet Partisi

DPP, 15 Martta Tayvan’ın BM’ye tam üye olması için kampanya başlatırken,

261 KÜLEBİ, Ali, a.g.e., s.19.

262 ŞAHİNER, Evrim, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.

263 www.chinaembassy-fi.org/eng/5857.html

Page 104: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

bu politika bağlamında ÇHC’nin sorunlu bölgesi Tibet’in dini lideri Dalay

Lama’yı ülkesine kabul etti.264

Tayvan’da bu gelişmeler yaşanırken ÇHC devlet başkanı Jiang Zemin

1997’de Taype yönetimine yeni bir birleşme önerisi daha sundu.265 Lee,

ÇHC’nin çözüm için öne sürdüğü “tek devlet iki sistem” formülünü kabul

etmeyip, “tek ülke, iki hükümet” görüşünde ısrar etti.266

ABD geleneksel politikasını sürdürüp, bir taraftan “tek Çin” ilkesini ve

ÇHC’nin güç kullanmamasını savunurken diğer taraftan da Tayvan’a askeri

açıdan destek olarak bölgede dengeyi korumaya çalışmaktaydı.267

Tayvan, Mart 1998’de Dünya Ticaret Örgütü’ne, 10 Ekim’de Dünya

Sağlık Örgütü’ne üyelik başvuruları yaptı. ÇHC’nin bunlara tepkisi yine güç

kullanma tehdidi oldu. 1999 yılında ÇHC donanmasının Tayvan Boğazında

tatbikat yapması ABD tarafından engellendi. Şubat 1999’da ise Pekin füze

tehdidinde bulunurken Taype yönetimi, Tayvan’ın bağımsız bir ülke olarak

istediği politikayı izleyebileceğini belirtti.268

Çin-ABD arasındaki askeri diyalog, 1996’da iki ABD uçak gemisinin

Tayvan Boğazı’na konuşlandırılması ve 1999’da Yugoslavya’daki Çin

elçiliğinin ABD tarafından bombalanması gibi sorunlar yüzünden soğuk

dönemler geçirmiştir. 1 Nisan 2001’de yaşanan Ep-3 casus uçak krizi

sonrası ise iki ülke arasındaki askeri ilişkiler askıya alınmıştır.269

Tayvan, ABD’nin ÇHC ve genel olarak Asya-Pasifik bölgesine yönelik

politikası açısından çok önemli bir yere sahiptir. Mevcut durumun tehlike

doğurmaya müsait yapısı ABD’nin bölgesel çıkarlarını tehdit ettiğinden dolayı

264 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.576-577

265 ÖZTÜRK, Ümit , a.g.m. Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,.s.577

266 KEMENADE, Willem V. Çin, Hong Kong, Tayvan A.Ş., Sabah Kitapları, İstanbul, 1999, s. 348.

267 www.chinembassy-fi.org/eng/5857.html

268 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.577

269 EKREM, Nuraniye Hidayet , “Washington Pekin’den Endişeli, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:71, s.18.

Page 105: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ÇHC ve Tayvan arasında diyalogun sürmesi ve taraflar arasında müzakere

için sağlam bir yapının oluşturulabilmesi, Washington’un arzuladığı bölgesel

istikrarın ve barışın sağlanması için çok önemlidir.270

Tayvan sorunu bugünün süper gücü olan ABD ile büyüme trendindeki

güçlü ekonomisi ve yoğun nüfusu ile gelecek dönemlerde ABD’ye rakip

olmaya aday olan ÇHC arasındaki en önemli tartışma konularından biridir.271

Merkezi Washington'da bulunan Uluslararası Değerlendirme ve

Strateji Merkezi'nden Richard Fisher, "Çin'in hızla büyüyen askeri gücü, pek

çok düzeyde, Amerika'nın Asya'daki öncülüğüne karşı bir engel

oluşturmaktadır" dedi. Çin'in yıllardır ilk defa Tayvan Boğazı'ndaki askeri

dengeyi Tayvan aleyhine değiştirmekte olduğunu belirten Fisher, "Bu

Tayvan'la birleşmeye 'askeri bir çözüm' getirmek yönünde güven artırıcı

olabilir ve bu da Çin'in Tayvan'a saldırma ihtimalini artırır" dedi. Fisher,

askeri gücünü artırarak ve Tayvan'ı izole ederek Çin'in yakında Asya'nın en

önemli gücü olmasının kaçınılmaz olduğu düşüncesini iletmeyi amaçladığını

belirtti. Richard Fisher, "Halihazırda Tayvan'a karşı savaş tehdidini, Güney

Kore, Japonya ve Avustralya'yı ABD ile askeri işbirliklerini sınırlandırmaya

zorlamak için kullanıyor" dedi. Japonya'nın da ABD'nin Çin'in artan askeri

tehdidine yönelik endişelerini paylaşmaya başladığını belirten Fisher, Güney

Kore'nin, ülkedeki ABD güçlerinin Tayvan'ın savunulması için kullanılmasına

izin vermek konusunda isteksiz olduğunun işaretini verdiğini, Avustralya'nın

ise kararsız olduğunu söyledi. Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi

Başkanı Duncan Hunter, Çin'in askeri harcamalarının ekonomiden daha

hızla büyüdüğünü söyledi ve "Bu kaynakları, Rusya'dan, Soğuk Savaş

döneminde özellikle ABD ordusuna karşı savaşmak için tasarlanan

yetenekleri elde etmek için kullanıyor" dedi. Çinli bir generalin bu ayın

başında, ABD'nin Tayvan'a karşı saldırıyı engellemek için müdahale etmesi

halinde ABD kentlerine nükleer silahlarla saldırma tehdidini hatırlatan

Hunter, "Çin'in askeri modernizasyonu, yaklaşık yarım yüzyıldır Pasifik'te

270 SHAMBAUGH, David , “Facing Reality ın China Policy”, Foreign Affairs, Jaunary/February 2001, Vol 80, No 1, s. 51.

271 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.576-577

Page 106: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunan Asya'daki güç dengesini

değiştiriyor. Bu bizim için bir endişe kaynağı olmalıdır" dedi.272

Truman yönetiminin Kore Savaşının patlak verdiği dönemde

Tayvan’ın savunmasına yönelik olarak üstlendiği sorumluluk,273 takip eden

süreçte ABD’nin çevreleme politikasının parçalarından biri oldu. Soğuk

savaşın ilerleyen yıllarında ve sonrasında, ÇHC’nin askeri ve ekonomik

alanda yükselmesiyle Tayvan’ın ekonomik ve stratejik önemi de ABD için

iyice arttı.274

Tayvan’ı ABD’nin bölgesel amaçları dışında uluslar arası alanda

önemli yapan özelliği ise dünya ekonomisinde sahip olduğu konumdur.

Tayvan 2000 yılı itibariyle Dünya Ticaret Örgütü’nün verilerine göre 281,2

milyar dolarlık dış ticaret hacmiyle dünyanın en büyük ekonomilerinden

biridir.275

ABD Başkanı George W. Bush’un seçildikten dört hafta sonra “Good

Mooming America” adlı programda ne pahasına olursa olsun Tayvan’ı ÇHC

saldırısına karşı koruyacaklarını ifade etmesi ise Tayvan’ın ABD için ne

derece önemli olduğunu göstermiştir.276 Çin –Rus ortak tatbikatında Çin’in

Tatbikatta amfibi birliklerin kıyıya çıkarma yapması ve deniz ve kıyı ablukası

şeklindeki savaş tatbikatları dikkat çekicidir.277 Bu manevra da Çin’in karşıt

görüşünü özetlemektedir.

Bush’un kasım 2005’teki gezisinin ilk durağını Güney Kore

oluşturmaktaydı. Her ne kadar, caddelerde 18 bin kişi ABD’yi ve

küreselleşmeyi protesto etse de. Güney Kore’de, 34.500 Amerikan askeri

bulunuyor. Bush, Kyoto’da temel gündem maddesini Çin ve Tayvan’ın

oluşturduğu bir konuşma yaptı. Bush’ın Çin’le ilgili mesajlarını Çin ziyareti

öncesi Japonya’dan vermesi oldukça dikkat çekiciydi. Bush, konuşmasında

272 Associated Press – Haber, “Çin'in Askeri Gelişimi ABD’nin Asyalı Müttefikleriyle İlişkilerini Tehdit Ediyor”, 28 Temmuz 2005.

273 RAVENAL, Earl, C, “Approaching China, Defending Taiwan,” Foreign Affairs, October 1971, Vol 50, Issue 1., s. 47.

274 DENKER, Mehmet S,. 2000’li yıllarda Asya-Pasifik Bölgesinin Güvenliği, ASAM Yay, Ankara, 2000, s. 32.

275 www.pasiad.org/modules.phbname

276 CAMPBELL Kurt ,M. and Derek F. Mitchell, “Crisis In The Taiwan Strait?”, Foreign Affairs, July/August 2001, Vol 80, No 4, s. 22.

277 KÜLEBİ, Ali, “ABD – Çin Çekişmesi ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.15.

Page 107: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ilk kez Tayvan’dan ayrı, bağımsız bir siyasal birim olarak bahsetmiştir.

Tayvan’ın bir zamanlar otoriter bir yönetimle yönetildiğini, ardından ise,

demokrasinin buraya hakim olarak, Çin halkına refah ve özgürlük getirdiğini

söyleyen Bush, Tayvan’ın Çin Halk Cumhuriyeti için en güzel örnek

olduğunu, Çin’in demokratikleşme ve geniş siyasal, dini özgürlükleri

vatandaşlarına verme konusunda Tayvan’ı örnek almasını tavsiye etti.278

ÇHC’nin zaten artmakta olan ekonomik gücüne bir de dünyanın en

büyük 14. ekonomisini entegre etmesi Pekin’in gerçek bir süper güç olması

sürecine ivme kazandıracaktır.279 ÇHC’nin kuvvet kullanma yolu ile

birleşmeyi sağlama olasılığı, Bush’un kesinlikle böyle bir yönteme karşı

çıkacağını açıklaması nedeniyle şimdilik çok zor gözükmektedir. Fakat ileride

ÇHC’nin ABD’ye rakip bir askeri güç olacağı düşünüldüğünde, Tayvan’ın

gelecekte izleyeceği bağımsızlık eksenli politikaların, bölgede askeri

gerginliklere ve silahlı çatışmalara neden olması beklenebilir.280

Tayvan’ı kendisine çok yakın bir tehdit olarak gören ve üzerinde tarihi

hakları olduğunu ileri süren Çin’i, bu ülkeyi istiladan alıkoyan yegane güç,

ABD’nin Pasifik’teki Filosu ile Filipinler ve Japonya’daki üsleridir. Bu Filonun

sağladığı denge ile, dünyanın siyasi ve etnik açıdan en az Ortadoğu kadar

karışık bu bölgesinde, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra oluşan istikrar

durumu korunabilmektedir.281

AB ve ABD, 1989 yılında demokrasi talebiyle Tianenmen Meydanını

dolduran öğrencilerin direnişinin kanlı bir şekilde bastırılmasının ardından

Çin’e silah ambargosuna başlamıştı. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza

Rice Pekin ziyaretinde açık bir şekilde ambargonun kaldırılmasının

Pasifik’deki dengeleri bozacağını duyurmuştu. Çin’in son yıllarda savunma

bütçesini sürekli yüzde 10 yüzde 15 oranlarında arttırabilmesi olgusu, güce

verdiği önemin de bir belirtisidir. Bunda özellikle hedef aldığı ve üzerinde hak

278 ADIBELLİ, Barış, “Bush’un Asya Stratejisi” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.14.

279 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.580

280 ÖZTÜRK, Ümit, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.581

281 TARAKÇI, Nejat “Amerikan Deniz Gücü”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 32, s. 12-13.

Page 108: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

iddia ettiği Tayvan konusu da önemli bir etken. Pentagon raporlarına göre

Çin Halk Cumhuriyeti Silahlı Kuvvetleri 2008 yılında, aslında ciddi ve

sofistike sistemlere sahip Tayvan Silahlı Kuvvetlerine kesin bir üstünlük

sağlamış olacak. Yine Çin ordusu 10-15 yıl içinde dünya çapında bir ordu

hüviyetine kavuşabilecek. Çin, kendini özellikle, Tayvan’ın anakaradan tam

bir bağımsızlıkla ayrılacağı güne ve gelişebilecek bir askeri çatışmaya

hazırlıyor. Bu konuda, özellikle Chen Shui-bian’ın tekrar Tayvan devlet

başkanı seçilmesi ve 2006 yılında Tayvan Anayasası’nı değiştirip

bağımsızlığa açılabilecek düzenlemeler yapma olasılığı Çin için kabul

edilmeyecek bir özellik taşıyor. Hiç şüphesiz her iki ülkenin bu nedenden

dolayı bir savaşa girmesi ABD’yi de ciddi bir şekilde pozisyon almaya ve

müdahil olmaya zorlayacaktır. İşte bu noktada, ABD dünyanın sayıca en

büyük ordusuna sahip Çin’in AB ülkelerinden edineceği ileri teknolojileri olası

bir Çin-Tayvan çatışmasında kendine karşı kullanmasından endişe ediyor.282

ABD’ye göre Asya’nın otoriter yönetimleri olarak görülen Çin, Kuzey

Kore ve Myanmar (Burma) vs. model olarak kendilerine Tayvan’ı örnek

almaları gerekmektedir. Oysa Tayvan, dünyanın en uzun askeri

sıkıyönetimin uygulayan bir yer olması nedeniyle bir paradoks ortaya

çıkmaktadır. (Tayvan’da 1 Mayıs 1949 yılında sıkıyönetim ilan edilmiş ve

ancak 1987 yılında kaldırılmıştır.)283

Güney Kore'de düzenlenen Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Forumu

Zirvesi (APEC) öncesinde Asya gezisine çıkan Amerika Birleşik Devletleri

Başkanı George Bush, Çin yönetiminden halka daha fazla siyasî özgürlük

vermesini istemişti. Japonya'nın Kyoto kentinde Başbakan Juniçiro Koizumi

ile görüşmesi ardandan bir açıklama yapan Bush, Tayvan'ı siyasî ve

ekonomik reformların el ele gittiği örnek bir ülke olarak gösterdi. Çin’e,

özgürlüklerin, kendi çıkarına olduğu mesajını vermek istediğini belirten Bush,

demokrasinin yayılmasının tüm bölge için yararlı olacağını kaydetti. Başkan

Bush'un Tayvan'ı refah ve demokrasinin bir örneği olarak göstermesi

ardından, Li, Çin halkının, anavatanlarına olan bağlılıklarını anlamayan ve

282 KÜLEBİ, Ali a.g.e., s.6-7.

283 ADIBELLİ, Barış “Bush’un Asya Stratejisi” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.14.

Page 109: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

takdir etmeyen kişileri dinlememesi gerektiğini söyledi. Li Zaoçing, Pekin

yönetiminin Tayvan konusundaki tutumunu yineledi ve Tayvan'ın Çin'in

bölünmez bir parçası olduğunu ifade etti. Zaoçing, Amerika Birleşik Devletleri

Başkanı George Bush'un, Çin halkına daha fazla özgürlük verilmesi

yolundaki çağrısını reddetti.284

Bush’un konuşmasının resmi metnine bakıldığında, ağırlıklı olarak

Tayvan’ın övüldüğü ve örnek olarak gösterildiği görülmektedir. Buna karşın

ABD, 1972’den bu tarafa imzalamış olduğu üç bildirgeyle, Tayvan’ın Çin’e ait

olduğunu kabul etmektedir. Bush’ın daha önceki Asya gezilerine

bakıldığında Tayvan sorunun hiç bu kadar farklı bir şekilde gündeme

gelmediği görülmektedir. Bush, Japonya’da Kuzey Kore ve Myanmar’a

(Burma) demokratikleşme yönünde adım atmaları yönünde çağrıda

bulunmuştur. Bu geziyle birlikte, adı daha önce pek duyulmayan ve bölgede

Çin’in askeri müttefiklerinden birisi olan Myanmar’ın Bush’un uyarı listesine

alınması da düşündürücüdür. Çin ve Myanmar bir takım askeri anlaşmalar

imzalayarak, Çin donanmasının Myanmar limanlarını ve askeri üslerini

kullanması sağlanmıştır. Myanmar’ın stratejik konumu nedeniyle Çin

açısından önemli bir yer olarak görülmektedir. Çin, Myanmar’daki ortak deniz

üsleri sayesinde, yakın bir gelecekte, Bengal körfezi, stratejik dreniz yolları,

Malakka Boğazı ve Hindistan’ı kontrol altında tutma kabiliyetine sahip

olacaktır. Aslında, ABD’nin tepkisi Myanmar’ın Çin’le olan askeri ilişkileri

nedeniyledir. Özellikle, Malakka Boğazı üzerinde Çin donanmasının söz

sahibi olması, ABD’nin Uzakdoğu’daki ki müttefikleri Güney Kore, Japonya

ve Tayvan’a enerji taşımacılığını tehlikeye sokacaktır.285

ABD ile Çin arasındaki bu sürtüşme sırasında yaşanan önemli bir

gelişme de Çin’in, “Ayrılmazlık Yasası” adlı bir yasa çıkararak, ayrılma

talebinde bulunan eyaletlere karşı güç kullanımı yolunu iç hukuku

bakımından meşru hale getirmesidir. Bu yasayla hedeflenen esas sorunun

Tayvan olduğu açıktır. Çin’in, Tayvan konusunda böyle bir atağa geçtiği bir

dönemde, ABD’nin kaygılarını daha da arttırmaktadır. Çin’in küresel bir güç

284 Voice of America, “Bush Asya Gezisine Hazırlanıyor”, 15.11.2005

285 ADIBELLİ, Barış “Bush’un Asya Stratejisi” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.14.

Page 110: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

olmasını engellemenin yolunun, Orta Doğu petrolleri ve Tayvan’ın kontrol

altında tutulmasından geçtiğini gayet iyi bilen ABD yönetimi, Tayvan’daki

kontrolünün risk altına girmesine izin vermek istemeyecektir. 286

ABD’nin bu endişeli durumuna karşın kısa vadede bir çatışma

beklemek doğru olmayabilir. Bu savı detekleyen bir araştırma Çin

kamuoyunun düşüncesininde çoğunlukla bu yönde olduğunu ortaya koyuyor.

Beyjing’de gerçekleştirilen bir kamuoyu yoklaması da katılımcıların

yüzde 58’inin askeri eylemi gereksiz gördüğünü ortaya koyuyordu. Sadece

yüzde 15’lik bir kısım Tayvan’ın “kurtarılması” amacıyla askeri eyleme destek

verdiğini belitti. 287

3.2.2. Doğu Türkistan Sorunu

Çin’in askeri tezlerini oluşturan temel yapıt Sun Tzu’nun Savaş

Sanatı’dır. Sun Tzu Savaşa Sanatı’nda; doğayla kaba kuvvetle değil hünerle

ve uyum içinde çalışmayı, düşmanı yenmek için zekayı kullanmayı,

mümkünse savaşmadan zafere ulaşmayı doğru kabul etmektedir. Çin,

bugünde aynı temel anlayışla stratejiler geliştirmekte, özellikle ekonomik

baskı yoluyla coğrafyasına komşu ülkeleri etkisiz hale getirmekte ve kendini

emniyete almaya çalışmaktadır. Bu maksatla Çin’in Batıya açılan kapısı ve

hayati öneme haiz stratejik değeri olan Doğu Türkistan topraklarındaki

egemenliğini pekiştirmeye çalışmakta, aynı zamanda Rusya ve Türk

Cumhuriyetleri ile ekonomik temelli iyi ilişkiler kurup hakimiyetini

sağlamlaştırmaktadır.288

286 “AB-Çin Yakınlaşması, ABD’yi Kızdırıyor”, Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi – Makale, 2 Nisan 2005.

287 BRZEZİNSKİ, Zbigniew “Savaşmayın, Para Kazanın”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.31.

288 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.89.

Page 111: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Günümüzde resmi adı Xinjiang (Şin Jiang; Sincan) Uygur Özerk

Bölgesi olan ve bu çalışmada Doğu Türkistan olarak adlandırılacak olan

Uygur Türklerinin vatanı, 1.828.418 km2 lik yüzölçümü, jeopolitik konumu ve

sahip olduğu yer altı kaynakları ile Asya kıtasında önemli bir yere sahiptir.289

Türklerin yaşadığı ülke manasına gelen Türkistan, Çin Seddi-Hazar Denizi-

Sibirya-İran Pakistan-Hindistan-Keşmir-Tibet arasında kalan bölge ile

tanımlanmış olup toplam yüzölçümü 5.340.066 km2’dir. Bu Türk

Anayurdu’nun batısında 5 Türk Cumhuriyeti (Kazakistan, Kırgızistan,

Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan) bulunmakta ve Batı Türkistan

olarak anılmaktadır. Doğusunda ise Çin’e bağlı özerk otonom bölge olan

Doğu Türkistan bulunmaktadır.290

ÇHC, Pasifik şeridinin batısından bakmakta ve Orta Asya’yı

Güneydoğu Asya, Orta Doğu ve Güneydoğu Avrupa’ya açılan Hazar -

Karadeniz ötesi bölgelere bir sıçrama tahtası olarak görmektedir. Sincan

Uygur Özerk Bölgesi, ÇHC’ye bu sıçrama tahtasını sağlayan zemindir.

ÇHC’nin amacı, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni iktisadî gelişme için Güney

Kafkaslar’ı ve Anadolu’yu ÇHC Pasifik şeridine Orta Asya’dan geçen

ulaştırma alt yapısı ile bağlayan bir “cazibe merkezi” hâline getirmektir.291

Çin için çok önemli yer altı kaynaklarına sahip Doğu Türkistan toprakları

vazgeçilmez, hatta uğruna savaşılacak topraklardır. 292

Resmi rakamlarla 17 milyonluk nüfusunun % 47’sini Uygurlar, %

38’den fazlasını Han Çinlileri, % 7’sini Kazaklar, % 4’ünü Huiler (Müslüman

Çinli) ve geri kalanını diğer etnik gruplar oluşturur.293

Doğu Türkistan sorunu, başta Uygurlara ve Kazaklara yönelik

asimilasyon politikalarını, insan hakları ihlallerini, nükleer denemeleri ve bu

denemeler sonucu görülen yaygın sağlık sorunlarını, Çinli göçmen

289 Amnesty İnternational, http://www.web.amnesty.org/aidoc/aidoc_ptf.nsf/index/ ASA170181999 ENGLISH

290 ÖNEL Metin, “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.89

291 KARACA, Kutay,Çin Halk Cumhuriyeti’nin Yeni Güvenlik Kavramı, Şangay İş Birliği Örgütü Ve Türkiye’nin Bölgedeki Örgütlenmeye Bakışı”

Stratejik Araştırmalar Dergisi Sayı 3, S.199.

292 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.89

293 XİNJİANG, Yom, Sean L., Uighur Muslims İn http://www.selfdetermine.org/ptf/overview/OVuighur.ptf

Page 112: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

yerleştirme uygulamalarını, zorunlu doğum kontrolünü, dini-kültürel baskıyı,

etnik ayrımcılık politikalarını ve Çin egemenliğine karşı ayrılıkçı hareketleri

içermektedir.294 Uygurlar, Çin’in, ulusal asimilasyon politikasıyla Uygur

kültürünü yoketmeye çalıştığını savunuyor. Pekin hükümetinin, ülkenin

azınlıkların yaşadığı diğer bölgelerine olduğu gibi Şincan’a da çoğunluktaki

etnik Han grubuna bağlı Çinlileri yerleştirmesi ve bu bölgelerde, resmi devlet

dili olan Mandarin Çincesinin öğretilip kullanılmasını zorunlu hale getirmesi

Uygurların tepkisini çekiyor.295

Büyük miktarlarda petrol ve doğalgaz kaynakları içeren ve Orta Asya

enerji kaynaklarına güvenli ulaşım sağlayan stratejik konumu ile Doğu

Türkistan, çatışmaların artması haline sorunun yayılması ve Çin rejiminin

bölgede egemenliğini sarsma potansiyeli taşımaktadır.296 Çin’de mevcut 148

çeşit madenin 118 çeşidi Doğu Türkistan’dan çıkarılmaktadır. Doğu

Türkistan’da şimdiye kadar 5000 yerde maden ocağı bulunmuş olup bu

Çin’deki toplam maden ocaklarının % 85’ini teşkil eder.297 Ülkenin 50 yerinde

altın yatakları (Toplam rezervin 18.500.000 ton olduğu tahmin edilmektedir),

7 yerinde bakır madenleri, 32 yerinde kurşun madenleri, 46 yerinde demir

yatakları, 5 yerinde uranyum, 5 yerde volfram, 13 yerde kalay, 2 yerde civa,

6 yerde amonyak yatakları, 70 yerde kömür madenleri mevcuttur. Uranyum,

ve volfram gibi stratejik madenlerin çokluğu dikkati çekmektedir. Bu

madenlerin ne kadar çıkarıldığı ile ilgili en ufak bir bilgiye ulaşılamamakta,

Çin yönetimi bu hususta son derece ketum davranmaktadır.298

Çin, Doğu Türkistan’ı ve burada yaşayan Türkleri asimile etmeye

çalışmakta ve başarıya ulaşma yolunda her yolu denemektedir. Bu amaca

yönelik şiddetli propagandalar yapılmakta ve Doğu Türkistan’da yaşayan

294 ŞÜKRAN, Onur, ’’Doğu Türkistan: Uygurların Bağımsızlık Mücadelesi’’.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin

DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2004,. s.328

295 Voice Of America Haber, “Çin, Uygurlara Yine Baskıya Hazırlanıyor”, 6 Eylül 2005.

296 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.328

297 http://doguturkistan.com/MedeniyetlerMerkezi.html

298 BEKİN, M.Rıza “Doğu Türkistan Üzerine Rapor”, İstanbul, 2003, s.4.

Page 113: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Türkler bölücü ya da terörist ilan edilmekte ve tüm ülkede ikinci sınıf insan

muamelesi görmektedir.299

Doğu Türkistan’da 1989’da 13.000 kişi tutuklanmıştır.300 Nisan

1990’da Çin hükümet kuvvetleri müdahale etmişler ve 50 kişiyi

öldürmüşlerdir.301 1996 yılından beri on binlerce Uygur Türkü, kamplarda

tutulmaktadır ve bu kamplardakilere ağır işkenceler yapıldığı bilinmektedir.302

Resmi makamlara göre 1997-1999 arasında yalnız Doğu Türkistan’da 210

Türk idam edilmiştir, gerçek sayının ise bundan çok daha fazla olduğu

tahmin edilmektedir. 303

Şubat 1996’da Ramazan Bayramı’nı kutlayan 10 Uygur gösterici polis

tarafından öldürülmüştür.304 Resmi rakamlara göre Çin’de 18 milyon

Müslüman, 30.000 dini mekan ve 40.000 imam bulunmaktadır. Fakat, yeni

camilerin inşası ve 18 yaşından küçüklerin dini eğitimi sınırlandırılmıştır.305

Doğu Türkistan’ın nükleer deneme alanı olarak kullanılması sonucu

çevre kirlenmesi ve bu kirlenmenin insan sağlığına yıkıcı etkileri bölgede

gerilimi arttıran bir başka konudur.306 Halkta saç dökülmesi, deri hastalıkları,

lösemi, gırtlak kanseri ve erken doğumda artış görülmüştür.307

Pekin yönetiminin uyguladığı nüfus politikasının sonucu olarak

bölgede çocuk sayısı sınırlandırılmış ve doğumlar izne bağlanmıştır.308

299 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.99

300 GÖMEÇ, S.”Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü”, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 83.

301GEORGE, P. “Islamic Unrest in Xijiang Uıghur Autonomous Region”, Commentary No. 73, CSIS Publication, www.csis-

srcs.gc.ca/eng/comment/com73e.html.

302 www.geocities.com.tigin/hasan/doguturkistan.htm.

303 ŞÜKRAN, Onur, ’’Doğu Türkistan: Uygurların Bağımsızlık Mücadelesi’’.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin

DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2004,. s.101

304 BBC World, Uighur leader dies in Chinese custody, http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/asiapacific/ 990638.stm

305 BBC News, China ‘cracks down on Muslims’, http://nevw.bbc.co.uk/1/hi/world/asiapacific/1887335.stm.

306 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.330

307 CAO Chang-ching, Taipei Times, October 11, 1999.

308 http://www.usembassy-china.org.cn/english/sandt/xjnotes.htm

Page 114: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

1991’de sadece Kaşgar şehrinde yarısından fazlası Uygur olan 18.765 kadın

düşük yapmaya zorlanmıştır.309

Çin yönetiminin ülkedeki çetelere karşı savaş olarak yansıttığı, fakat

muhalifleri sistemli bir biçimde bastırma hareketi olan ve “sert vuruş” olarak

adlandırılan kampanya çerçevesinde 1996 Nisan ve Ağustos ayları arasında

Sincan’da 162.000 kişi tutuklanmıştır.310 Günümüzde de bu baskılar aşikar

bir biçimde deklare edilebilmektedir. Bölgenin Komünist Parti lideri Wang

Lequan, Eylül 2005’te yaptığı açıklamada311, Pekin’in terörist olarak

tanımladığı ayrılıkçı Uygurları tutuklamaya hazırlandıklarını söyledi. Çinli

yetkili: “Çin’i bölmeye, anavatanın bütünlüğüne son vermeye çalışan

unsurlar, ulusal güvenliği ve etnik grupların çıkarlarını tehlikeye sokmaktadır.

Dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun bu gibi ciddi suçları işleyenlere karşı

sert önlem alınır. İşte biz de bu tür önlemler almaya hazırlanıyoruz.”312

Çinli uzmanlara göre Orta Asya, Doğu Türkistanlı ayrılıkçıların Çin’i

bölmek için nüfuz kazanma ve silahlı eğitim merkezidir.313

Otuz yılda dört defa alfabelerinin değiştirilmiş olması da yine bölgede

yapılan asimilasyon uygulamalarının bir parçasıdır. Çin alfabesine

dokunulmazken, Uygur alfabesini İslam harflerinden Kirilce’ye çevirmiştir. Bir

müddet bu alfabe kullanıldıktan sonra Latin harflerine geçilmiş, ancak bu

defa da Türkiye ile kültür köprüleri kurulmasın diye tekrar İslam harflerine

dönülmüştür.314

Dünya tüm bu vahşetlere tepkisiz kalmaktadır. Birleşmiş Milletlerin

soykırım için yaptığı tanım, Çin işgali altındaki Doğu Türkistan’daki duruma

309 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.331 .

310 ÇIPLAK M., “Çin’de İnsan Hakları ve Ayrılıkçı Hareketler” (der) Arıboğan D., Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya, Bağlam Yayınları, 2001, s. 241.

311 Şincan Komünist Parti lideri Wang LEQUAN, şu anda Amerika’da sürgünde yaşayan Uygur eylemci Rabiya Kadir’i, teröristlerle komplo hazırlayarak,

1 Ekim’deki yıldönümü sırasında olay çıkartmaya çalışmakla suçladı. Çin’de başarılı bir iş kadını olan Rabiya Kadir, Amerika’da bulunan kocasına bazı

gazete küpürleri göndererek devlet güvenliğini tehlikeye soktuğu gerekçesiyle beş yıl süreyle hapsedilmişti. Amerikan hükümetinin girişimlerinden sonra

Rabiya Kadir, bu yılın Mart ayında Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in Çin’e yaptığı ziyaretten hemen önce Çin makamları tarafından serbest bırakılmıştı.

312 Voice Of America Haber, “Çin, Uygurlara Yine Baskıya Hazırlanıyor”, 6 Eylül 2005.

313 EKREM, E. “Doğu Türkistan ayrılıkçılarının Bağımsız Hareketine Yönelik Politikası: Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik

Politikası: 11 Eylül Öncesi ve Sonrası”, Stratejik Analiz, c.2, sayı:20, s.77.

314 . ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.101

Page 115: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

tam olarak uymaktadır. Buna rağmen Doğu Türkistanlılar, Birleşmiş

Milletlerin koruyucu şemsiye altına girememektedirler. Birleşmiş Milletlere

yapılan tüm başvuruşlar geri çevrilmektedir.315

Çin yönetimi, 18 Eylül 2001 tarihinde yayınladığı bir bildiri ile de,

Doğu Türkistan’daki İslamcı teröristlere karşı Batı dünyası ile işbirliği yapmak

istediğini ilan etmiş ve kendilerinin de terörizm kurbanı olduğunu

vurgulamışlardır.316 11 Eylül’den daha önce Doğu Türkistan sorunları ile ilgili

olarak dünya kamuoyundan gelen eleştrilere karşı Çin Hükümeti, sorun

Çin’in iç meselesi şeklinde cevap verirken, 11 Eylül’den sonra Doğu

Türkistan’daki sorunları; “uluslararası terörizm” diye Dünya’ya takdim

etmektedir.317

11 Eylül’den sonra; Çin’in Doğu Türkistan meselsini uluslar arası

terörizme karşı mücadelenin bölgede değişen dengelerden yararlanarak

tamamen bitirmek istediği açıktır. Ancak, bu seferde Doğu Türkistan

sorununun uluslar arası gündeme oturmasıyla hayal kırıklığına uğramıştır.

Artık, Doğu Türkistan sorunu Çin’İn iç meselesi değil bir uluslararası

sorundur. Ayrıca, Çin’in bu politikası Doğu Türkistan diasporasının

toparlanmasına ve birleşmesine yardımcı olmuştur.318

Ayrıca Çin, ABD’ye destek vermek amacıyla Afganistan-Çin sınırını

kapatmış, iki ülkenin Taliban ile ilgili istihbarat ç.alışmalarında işbirliği

yapacağı duyurulmuştur. Çin geçmişte ABD’nin askeri operasyonlarına karşı

çıkarken bu kez destek vermiştir. Bunun sebebi dünya sahnesinde daha

etkili olmak, ABD ile bozulan ilişkilerini iyileştirmek, Orta Asya ‘daki

etkinliğinin devamını sağlamak ve en önemlisi de Doğu Türkistan’daki

soruna çözüm getirmek istemesidir.319

315 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s101

316 Çin Dışişleri Bakanlığı Web Sitesi, http//www.fmprc.gov.cn/chn/18109.html.

317 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.106-107

318 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.107.

319 EKREM, Erkin “ABD’deki Terör Saldırısı Sonrası Çin’in Tutumu”, Stratejik Analiz Dergisi, Ekim 2001.

Page 116: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Fakat tüm bunlara rağmen Çin istediği politikaları oturtamamış ve

ABD’den beklediği desteği alamadığı gibi uluslar arası platformda konuyla

ilgili olarak eleştriler almıştır. 19 Ekim 2001’de APEC Toplantısı Çin ‘e giden

ABD Başkanı; yaptığı toplantıda, “Biz bir çok alanda müzakereler yaptık.

Terörizme karşı savaş kesinlikle azınlıklara karşı bir darbe vurma bahanesi

olmamalıdır gibi konuları da müzakere ettik” açıklaması ile Çin Hükümeti’ni

üstü kapalı bir şekilde uyararak, Doğu Türkistan politikasını eleştirmiştir.320

ABD Başkanı’nın Terörizm Danışmanı General Taylor’ın 05 Aralık

2002’deki Çin ziyaretinde ABD’nin Doğu Türkistan meselesindeki cevabı çok

açık olmuştur. “ABD ve Çin iki ülke, Doğu Türkistan ayrılıkçı hareketi

meselesi hakkında henüz farklı görüşlere sahiptir.321

Uygur Türkleri ve Tibet Sorunu Çin’in yumuşak karnını

oluşturmaktadır. 11 Eylül’den sonra bu tehdide radikal dinci gruplar da

eklenmiştir. Amerika’nın sözde terörle mücadelesi tüm dünyada olduğu gibi

Çin’in de çevresinde bir dinci hareketlenme uyandırmıştır. Pekin Yönetimi

son bir yıldır Uygur Türklerinin mücadelesini de el-Kaide benzeri hareketlerle

ilişkilendirmeye çalışmaktadır. Bu sayede ABD ve Avrupa’dan gelen insan

hakları eleştirilerini engellemek isteyen Çin, aynı zamanda bu konuda

Amerikan politikalarına direncini de yitirmiş olmaktadır. 322

Avustralya’da sürgünde yaşayan Uygur lider Ahmet İgamberdi,

kendisini geçen yıl (2004) ilan edilen sürgündeki Uygur hükümetinin başkanı

olarak tanıtıyor. İgamberdi, son günlerdeki tutuklama ve uyarıları, Pekin

hükümetinin, terörle mücadele yasalarını kullanarak Uygurları baskı altına

almaya ve kültürlerini yok etmeye kararlı olduğunu gösteren işaretler olarak

niteliyor: “Çin hükümeti bazı Uygurları terörist diye tanımlıyor. Ancak bu bir

bahaneden ibaret. Çin hükümeti Uygur halkına karşı soykırım uyguluyor.

Kültürel, dini ve ekonomik soykırım.”323

320 EKREM, Erkin “Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası”, Stratejik Analiz Dergisi, Aralık 2001, Sayı: 20, s.86.

321 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.105.

322 ŞAHİNER, Evrim “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.

323 Voice Of America - Haber, “Çin, Uygurlara Yine Baskıya Hazırlanıyor”, 6 EYLÜL 2005.

Page 117: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Dış ülkelerdeki Doğu Türkistan kuruluşları, Çin Hükümetinin itham ve

yalanlarına belgelerle yanıt vermişlerdir. 17 Ekim 2001 tarihinde ABD’deki

Doğu Türkistan Teşkilatı üyeleri ABD Kongresinde Çin’in Doğu

Türkistan’daki baskı ve zulmünü anlatmışlardır. 17-19 Ekim 2001 tarihleri

arasında Brüksel’de Avrupa Parlamentosu binasında Çin Hükümetinin

şiddetli itiraz ve protestolarına rağmen, düzenlenen III. Doğu Türkistan Milli

Kurultayı’nda konuşan yabancı katılımcılar Pekin Hükümeti’ni terörist olarak

kınamışlardır.324

25 Ağustos 1999 tarihinde Bişkek’te Şanghay Beşlisi olarak anılan

Rusya, Çin, Kazakistan, Tacikistan ve Kırgızistan liderlerinin katılımıyla

düzenlenen zirve sonrası yayınlanan deklarasyondaki hükümler ile Çin, Orta

Asya Türk Cumhuriyetlerinden Doğu Türkistan’a yönelik desteği engellemeyi

amaçlamaktadır.325

Kırgızistan ve Kazakistan’ın Çin ile iyi ilişkiler kurma zorunlulukları,

Özbekistan ve Tacikistan’ın Rusya ile ilişkilerine Çin’i denge unsuru olarak

katma stratejileri Haziran 2001’de Rusya’nın da katılı ile Şanghay İşbirliği

Örgütü’nün kurulması ile yeni bir aşamaya gelmiştir. Çin’in diplomatik

çabalarının sonucu olarak Örgüt üyeleri Uygur bağımsızlığına destek

vermeyeceklerini garanti etmişlerdir.326

Kazakistan’ın Doğu Türkistan ile ilişkileri farklılık arz etmektedir.

1991’de bağımsızlığını kazanmasının ardından topraklarında en fazla Rus

etnik grubunu barındıran bu ülke toprak bütünlüğüne hakim olabilmek için

başkentini Rus nüfusun yoğun olduğu kuzeye taşımış, buralarda Kazak

nüfusunun artması için çaba göstermiştir. Bu bağlamda Çin Başbakan

Yardımcısının Ağustos 2000’de Urumçi’deki iki milyon Kazağın Kazakistan’a

göçlerine ilişkin olarak Kazak liderliği ile antlaşmaya vardıklarını açıklaması

dikkat çekicidir. Çin yönetimi bu anlaşma ile Doğu Türkistan’da Uygurlardan

324 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.106

325 Bkz: Özbek, a., Muş, R., “Şangay Beşlisinin Bişkek Zirvesi”, Ek:1 Bişkek Deklerasyonu, KÖK Araştırmalar Dergisi, Cilt:3, Sayı:3, Sonbahar 1999, s.

283-285.

326 YOM, S. “Uygur Muslims in Xijiang” Self-Determination Conflict Profile”, s.4, www.selfdetermination.org

Page 118: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

sonra ikinci büyük Türk topluluğu olan ve Doğu Türkistan bağımsızlık

hareketi içinde yer alan Kazakların sayısını azaltabilecektir.327

Kazak petrollerini Çin’e ulaştıracak Aktubinsk – Xinjiyang (Doğu

Türkistan) petrol boru hattı bölgenin stratejik açıdan önemini arttırmaktadır.

Çin’in önümüzdeki yıllarda % 4,5’lik bir büyüme hızına sahip olması

beklenmekte ve bu yüzden 2000 yılında 50, 2010’da 100 milyon ton petrole

ihtiyaç duyacağı tahmin edilmektedir.328 Yüksek kalkınma hızı sonucu

enerjiye ihtiyaç duyan Çin, tarihinde ilk kez 1994’te enerji sıkıntısı çekmiş ve

petrol ithal etmek zorunda kalmıştır.329 Kalkınmasında enerji kaynağı olarak

kullandığı kömürün yerine Doğu Türkistan’daki ve Orta Asya’dan gelerek

buradan geçecek hattaki doğalgazı kullanmayı planlamaktadır. Bu amaçla

Çin’i batıdan doğuya kat edecek yıllık 12 milyar metreküp hacimli boru hattı

için BP, Shell, Exxon Mobil ve Gazprom’da oluşan konsorsiyumla

anlaşmıştır.330

Günümüzde Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Orta Asya petrol

kaynaklarına komşuluğu kadar kendi kaynakları ile de önem arz etmektedir.

Petrol kaynağı ve üretim alanı olan Tarım, Jungar, Turpan-Hami’de 1997

yılında 15,8 milyon ton petrol üretimi yapılmıştır.331

560.000 kilometre karelik Tarım petrol havzasında 10.8 milyar ton

petrol rezervinin ve 8.400 yabancı firma ile 500 milyon dolar tutarında 35

petrol antlaşması imzalanmıştır.332

Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile olan sınırı ve bu ülkelerde de bugün

bir milyondan fazla Uygur yaşaması333 ve Doğu Türkistan’la ilgili çevrelerin

bulunması Pekin’i bu alanda stratejik kapsamlı ilişkiler kurmaya

327 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.333

328 PAMİR, Necdet. Bakü-Ceyhan Boru Hattı, Ankara, 1999, Tablo:6, s.101.

329 ÇIPLAK, M. “Çin’de İnsan Hakları ve Ayrılıkçı Hareketler” (der) Arıboğan D., Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya, Bağlam, 2001, s. 238.

330 BBC News, “Trans-China pipeline deal signed”, http://news.bbc.co.uk/1/hi/business/2092313.stm

331 SHAQOİN, Z. “Xinjiang Oilfields Increase Production”, China Daily, 28 February 1998.

332 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.334 .

333 “Kosova we Xerkiy Turkistan”, www.taklamakan.org/erkin/Inuygur/dervish2.htm

Page 119: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

yönlendirmiştir. Çin’in Şanghay İşbirliği Örgütü’ne olan ilgisinin temel

nedenlerinden birisi budur.

Sistematik uygulamalarla nüfusları oransal olarak azalan, kendi

yurtlarında aç ve cahil bırakılan evlat sahibi olmaları izne tabi olan Doğu

Türkistan halkının geleceğinde uluslar arası toplumun katkısı olmaması

halinde şiddet olaylarının devam edeceğini söylemek bir kehanet

sayılmamalıdır.334

Doğu Türkistan ise Çin’in, çölün ilerisinde ve setin arkasında kalan tek

toprağıdır ve bu yönüyle Çin’in Batıya açılan penceresi konumundadır. Doğu

Türkistan’ın kaybedilmesi Çin’in güvenliğinin tehdit altında kalması demektir.

Jeostratejik öneme sahip bu topraklarda bağımsız bir Doğu Türkistan’ın

olması veya başka bir gücün bulunması, Çin’i doğrudan tehdit edeceği gibi

aynı zamanda Orta Asya ve Kafkasya ‘dan enerji aktarma politikalarına

büyük darbe vuracaktır. Ancak Çin’in Doğu Türkistan’a olan ilgisini sırf

jeostratejik kaygılarla açıklamak mümkün değildir. Bu bölge aynı zamanda

zengin yer altı kaynaklarına sahiptir ve toprakları da çok verimlidir. XXI.

Yüzyılın Kuveyt’i olarak da anılan Doğu Türkistan, petrol, doğalgaz,

uranyum, kömür, altın ve gümüş madenlerinin bolluğu ile dikkat çekmektedir.

Ve bu yönü ile Çin’in en önemli hammadde kaynaklarından biridir.335

Çin açısından bölgedeki en büyük tehdit Doğu Türkistan’ın

güvensizliğidir. Orta Asya’da Çin’in güvenliğini tehdit edecek bir ülke yoktur.

Çin’in beklediği tehdit kendi sınırları içerisindeki milliyetçilik ve bağımsızlık

hareketleridir. Bu nedenle Çin yönetimi bölgede meydana gelen herhangi bir

başkaldırıya ağır cevap vermektedir.336

Doğu Türkistan’ı etkileyebilecek bir Taliban rejimi Çin’in hep korkulu

rüyasıdır. Kökten dinci grupların Doğu Türkistan’a sızabilecekleri

olasılığından rahatsız olan ve Doğu Türkistan’daki Uygur Bağımsızlık

Hareketini terörist eylemler kapsamında dünyaya yansıtmaya çalışan Çin,

334 ŞÜKRAN, Onur, a.g.m.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı,

Ankara, Nisan 2004,. s.336

335 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.97

336 EKREM Ekin, “Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası”, Stratejik Analiz Dergisi, Aralık 2001, Sayı: 20, s.76.

Page 120: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ABD ile olan birçok ortak çıkar paydalarına karşın, bu konuda başarılı

olamamıştır.337

3.2.2.1. Türkiye Doğu Türkistan Sorununun Neresinde

Bu yıllarda Çin’de yayınlanan resmi raporlarda Türkiye’nin Doğu

Türkistan ayrılıkçı hareketlerinin menşei olduğu ve destek gördüğü,

Ankara’nın bir yandan Çin ile dost olma tutumu sergilerken bir yandan da bu

faaliyetlere göz yumarak, barındırdığı ifadeleri çok açık bir biçimde yer

almıştır. PKK terör örgütü ile Doğu Türkistan ayrılıkçı hareketleri benzetilerek

imalı bir şekilde Çin’in de bu terör örgütüne destek verebileceği tehdidinde

bulunulmuştur.338

Çin’in BM Güvenlik Konseyi’ndeki 5 daimi üyeden birisi olması ve

Türkiye’nin bu paralelde Kıbrıs konusunda Çin’den destek beklemesi gibi

sebepler dolayısıyla 1996 sonrası belirgin bir politika değişikliği ortaya

çıkarmıştır.339

2000 yılında Çin Cumhurbaşkanı Jiang Zemin’in Türkiye ziyareti ile

Türkiye-Çin ilişkileri ayrı bir boyut kazanmıştır. Zemin’e Türkiye Cumhuriyeti

Devlet Liyakat Nişanı verilmesi Doğu Türkistan’da televizyonlarda defalarca

yayınlanarak burada yaşayan Türkler üzerinde baskı kurulmuş, Doğu

Türkistan Türklerinin ümit ve ilham kaynağı olarak bildikleri Türkiye

Cumhuriyeti Devletinin kendilerini yalnız bıraktığı duygusuna kapılmalarına

ve manen sarsılmalarına neden olmuştur. 340

Türkiye, soğuk savaşın sona ermesi ve Sovyetlerin dağılması ile

birlikte Kafkaslar ve Orta Asya’da stratejik bir derinlik elde etme çabası

337 KÜLEBİ, Ali “Çin’in Dünya Siyaseti ve ABD” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.12.

338 KARACA, R.Kutay “Dünyadaki Yeni Güç Çin” İstanbul, 2003, s.185.

339 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.109

340 BEKİN, M.Rıza, Doğu Türkistan Üzerine Rapor, İstanbul, 2003, s.28.

Page 121: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

içerisindedir. Sovyetlerin çözülmesi ile Balkanlardan Türkiye, İran ve Orta

Asya’ya, Rusya’nın ortasındaki Tataristan ve Batı Sibirya’ya, Batı Çin’in

içlerinden Moğolistan sınırlarına uzanan ve 150 milyon kişiyi kapsayan

devasa bir Türk zinciri ortaya çıkmıştır. Bunların hepsinde ortak bir Türklük

duygusu ortak bir biçimde paylaşılmaktadır. Tarihi ve kültürel bağları olan

Türkiye’nin Çin ve Rusya’nın aksine kuşku ile değil sempati ile bakan bölge

halkları ekonomik ve siyasi anlamda Türkiye’yi yanlarında görmek

istemektedirler. Bu açıdan Doğu Türkistan’daki Türklerin azınlık haklarının

çiğnenmesine göz yumduğu izlenimi veren bir Türkiye’nin bölgede güvenilir

bir merkez olması mümkün değildir.341

Orta Asya Türk cumhuriyetleri ise tarihi kültürel açıdan ortak oldukları

Doğu Türkistan konusunda etkin ve çözüm getirebilecek politikalar

üretememektedir. Bunn temel sebebi ise ekonomiktir. Şanghay İşbirliği

Örgütü ile Çin bu konuda istediğini almış ekonomik tehdit yolu ile bölge

ülkelerini uzunca yıllar etkin olmayacakları şekilde kendisine bağlamıştır.

3.2.3. Tibet Sorunu

Tibet, uluslararası alanda Çin’in karşısına çıkan en önemli

sorunlardan biridir. Tibet sorunu temelde Tibetlilerin Çin Halk

Cumhuriyetinden ayrılma mücadelesini içermektedir. Fakat Çin-Hindistan

ilişkilerinde çatışmaya neden olması ve Çin’in baskıcı politikalarının insan

hakları ihlallerine yol açması soruna uluslar arası bir boyut kazandırmıştır.342

Konuya müdahil olan başlıca batılı devletler; İngiltere ve Rusya idi. O

dönemde Hindistan’ı elinde bulunduran İngiltere, Tibet’i Rusya, Çin ve

Hindistan arasında bir tampon devlet olarak görüyordu.343

341 ÖNEL Metin, , “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.112

342 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.597

343 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.600

Page 122: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

1913’ten 1950’li yıllara kadar, Çin bölgede denetim kurmakta güçlük

çekmeye başlamıştı. Bu süre zarfında Tibet özerk bir ülke gibi yönetilmiştir.

Fakat Çin her zaman Tibet üzerindeki egemenlik haklarını saklı tutmuştur.

Çin İmparatorluğu’nun dağılması ve bir çok bölgesinin İkinci Dünya

Savaşı’ndan önce Japonlar tarafından işgali Çin’in Asya’dan bir aralık büyük

bir devlet olarak silinmesine sebep olmuştu. İngiltere’nin Hindistan

yarımadasından çekilmesi ve Çin’in komünizmle birlikte eski gücüne

kavuşması durumu değiştirdi. 1949’da kurulan ve Ekim 1950’de Tibet’in

doğu bölgelerini işgale başlayan Çin Halk Cumhuriyeti, Tibet’in de facto

bağımsızlığının sonunu getirdi. Tibet’in yardım çağrılarına ne komşu

Hindistan ne de Birleşmiş Milletlerin cevap vermemesi sonucu Çin

karşısında tutunamayacağını anlayan 14. Dalai Lama Çin’e bir heyet

göndermiş ve Tibet tarihinde ilk kez Çin hakimiyetini kabul ettiği “Tibet”in

Özgürleşmesi için 17 Noktalık Anlaşmayı” imzalamıştır. (23 Mayıs 1951)344

50 yıl önce Hindistan’ı tehdit eden Rusların Tibet’i ele geçirmesine

Lord Curson İngiltere’nin kuvveti sayesinde mani olabilmişti. 1950’de ise

Hindistan’ı yöneten Nehru Tibet’in Çinliler tarafından işgaline mani

olamıyordu.345

17 Mart 1959’da Hindistan’a 80.000 bin taraftarı ile çakmayı

başarabilen Dalai Lama’ya Hindistan politik sığınma hakkı tanıdı.346

1959 Martında Tibet’in tümünün işgalinden sonra Hindistan’ın

Dharamsala kentinde sürgünde Tibet hükümetinin kurulması Çin-Hindistan

ilişkilerinin kötüleşmesine neden olmuştur. Hindistan’ın Dalai Lama’ya resmi

ve gayrı resmi yollardan yardım ettiğini öne süren Çin’in açıklamaları

ertesinde yaşanan gerginlik çatışmaya dönüşmüştür.347

344 ÇIPLAK, M. “Çin’de insan Hakları ve ayrılıkçı Hareketler”, Çin Gölgesinde Uzakdoğu Asya, Der: Deniz ülke ARIBOĞAN Bağlam Yayınları,

İstanbul, 2001, s. 244-245.

345 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.600

346 Hindistan’da sürgünde bir hükümet kuran ve Dharamsala’ya yerleşen Dalai Lama o tarihten beri mücadelesini buradan sürdürmektedir. 1960 yılından

beri Dharamsala küçük Lhasa olarak çağrılmaktadır. Bugün 120.000 kadar Tibetli burada sürgünde yaşamakta.

347 ARMAOĞLU, F.; a.g.e., s. 671.

Page 123: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

1960 – 1962 yılları arasında Çin ile Hindistan arasındaki sınır

çatışmaları 20 Ekim 1962’de Çin askerlerinin Hindistan topraklarındaki Aksai

Chin bölgesine girmesi ile hat safhaya ulaşmıştır. Hindistan Çin orduları

karşısında hazırlıksız yakalanmış ve ağır bir yenilgiye uğramıştır.348

Dalai Lama son yıllarda orta bir yol seçerek tam bağımsızlık yerine

“özel statülü bir otonomi” için de müzakere masasına oturabileceklerini

beyan etmiştir. Bunun içinde Pekin hükümetinin Hong Kong’da uyguladığı

“tek ülke, iki sistem” politikasına devam etmesine ve bu politikanın Tibet’te

de uygulanmasını umut etmektedir. Pekin ise Hong Kong modelinin Tibet’e

uygulana kesinlikle karşı.349

80’li yıllardaki bu müzakereler Dalai Lama’nın ABD ve Avrupa

Birliğinden aldığı politik destekle uluslar arası bir kampanya başlatması

sonucu kesildi.350

Pekin yönetimi bugün bile, eğer Dalai Lama Tibet’e dönerse ortada bir

sorun kalmayacağı kanaatindedir. Bu yüzden Dalai Lama’ya Tibet’e geri

dönmesi için teklifte bulundular. “Bağımsız Tibet” görüşünden vazgeçmesi ve

Tibet’i memnuniyetle karşılayabileceklerini yinelediler. 1987’de ABD

ziyaretinde Çin’in bu önerini reddeden Dalai Lama bu ziyaretinde sunduğu “5

maddelik barış planı” kısaca şu konulara değinmiştir.351

• Tibet Çin tarafından uluslar arası hukuka aykırı olarak işgal altında

tutulmaktadır. Tibet batılı anlamda demokratik hakların korunduğu bir

anayasaya sahip olarak kendi kedini yönetmelidir.

• Şiddetin olmadığı bir barış bölgesi olarak Tibet

silahsızlandırılmalıdır.

• Tibet içişlerinde bağımsız olmalıdır. Çin sadece dış politikada

Tibet’e yön verebilir. Ayrıca Tibet kendi Dış İlişkiler Ofisleri aracılığıyla

ticaret, spor ve eğitim gibi politik olmayan konularda faaliyet gösterebilir.

• Tibet’e Çin göçü durdurulmalıdır.

348 BRZEZİSKİ, Zbigniew “Büyük Satranç Tahtası”, Sabah Yayınları, İstanbul, 1998, s. 183.

349 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.602

350 GOLDSTEİN, M.C.: a.g.e. s. 87, WANG, J.C.F.:a.g.e., s. 168, ÇIPLAK M.:a.g.e., s. 246.

351 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.603

Page 124: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Dalai Lama’nın Tibet’in kurtuluşu için başlatmış olduğu uluslar arası

kampanya meyvelerini vermeye başlamıştı. Aralık 1987’de ABD kongresinde

“Dış İlişkiler Yürütme Kanunu”na eklenen bir “Kongre Duyarlılığı” maddesine

göre ABD’nin Çin ile olan ilişkileri, Çin’in Tibet’le olan ilişkilerine

bağlanıyordu. Bu maddeye göre Çin evrensel insan hakların saygı duymalı

ve Tibet’e yönelik şiddete son vermeliydi. ABD’nin Tibet’teki tüm mahkumları

salıverilmesi ve Dalai Lama’nın çabalarına karşılık vermesi için Çin’i

zorlaması gerektiğinin altı çizilmişti.352

Çin hükümeti 5 Mart 1989’da Tibet’te olayların kontrolden çıktığını

öne sürerek sıkıyönetim ilan etti.353

Tibet sorununun dünya açısından önemi bölgenin iki büyük gücünün

(Çin ve Hindistan) çatışmaya gitmesi durumunda dengelerin bozulması ve

bölge dışından diğer büyük güçlerin soruna müdahil olmaları olasılığıdır.

Zira, bu durum daha büyük ve bölgesel boyutu da aşan bir sorun ortaya

çıkaracaktır.354

Son yıllarda insan hakları arenada gündemde olan bir konudur. İnsan

hakları batılı ve büyük güçler tarafından diğer ülkelere nüfuz etmek ve

politikalarını etkilemek için kullanılmaktadır. Çin, bugün dünyanın en önemli

aktörlerinden biri olarak insan hakları ihlalleri konusundaki suçlamalara

göğüs gerebilecek potansiyele sahip bulunmaktadır. Kaldı ki bu ihlallerin

önlenmesi Çin’in toprak bütünlüğünü tehdit eder duruma geldiğinde,

şüphesiz Çin yönetimi Batı ile ilişkileri bozma pahasına kendi çıkarlarını

kollayacaktır.355

11 Eylül sonrası dünya gündemine iyice oturan terörizme karşı ve

özellikle etnik ve dini ayrılıklara karşı bölgenin üç büyük ülkesinin (Rusya,

Çin ve Hindistan) ortak görüşleri vardır. Örneğin Rusya’nın Çeçenistan

sorunu, Çin’in Uygur sorunu ve Hindistan’ın Keşmir sorunu gibi. Bu üç ülke

352 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.604.

353 GOLDSTEİN, M.C.:a.g.e., s.s. 87-88.

354 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.605

355 ÇIPLAK, M.:a.g.m., s. 255.

Page 125: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

11 Eylül’den sonra Afganistan harekatı ile bölgeye yerleşen ABD’nin

benimsediği terör kavramını ve teröre karşı operasyonu

benimsememektedirler.356

Çin’e göre ise Tibet, ulusal güvenliği ilgilendiren politik bir konudur.

Resmi olarak kabul edilen 55 azınlığın toplam nüfusun yaklaşık % 10’unu

oluşturması, buna karşılık yayıldıkları alanın Çin’in yarısından fazlasını

oluşturmaları Tibet’in önemini ortaya koymaktadır. Çin yönetimi doğal olarak

Tibet’in olası bağımsızlığının diğer azınlıkların bağımsızlık isteklerini

arttıracak Çin’i parçalayacağından korkmaktadır.357

Bush Asya gezisine başlamadan önce Washington’da Dalay Lama’yla

bir araya gelerek, bir görüşme yapmış, görüşmede Dalay Lama Tibet’e

dönmek istediğini ve amacının bağımsız bir Tibet oluşturmak olmadığını

vurgulamıştır. Bush da sorunun Vatikan’dan gelecek din adamları ve Dalay

Lama’nın da katılacağı bir toplantıda ele alınmasını ve Tibet’in Tıpkı Vatikan

gibi bir statüye kavuşturularak dinsel bir merkez haline getirilmesini

önermiştir. Çin yönetimi ise, Dalay Lama’nın siyasi bir sürgün olduğunu,

Çin’e normal bir vatandaş olarak dönebileceğini ve daha önce bağımsızlıkla

ilgili söylediği bütün sözlerden pişman olduğunu açıklamasını şart

koşmaktadır. Dalay Lama’nın dinsel önderliği Çin tarafından kabul edilmiyor,

çünkü Çin’in Tibet’e kendi tarafından atanan bir dinsel önderi bulunmaktadır.

Çin’e göre, ABD’nin bu girişimi ülkeyi bölme girişiminden başka bir şey

değildir.358 Bugün, Müslümanlar arasındaki huzursuzluk ve Tibet milliyetçiliği

Çinli liderler için neredeyse hiç dinmeyen birer gerginlik kaynağıdır.359

Görünen şu ki; Tibet sorunu ABD’nin elinde bir koz olarak Çin’in

üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanmaya devam edecektir. Tayvan,

Sincan ve Tibet Çin’in ‘şeytan üçgenidir’ İran’ın dışpolitika yaklaşımında ABD

için kullandığı sıfatın ne olduğunu hatırlatmaya yer yoktur.

356 EKREM, Erkin “Çin Perspektifiyle Rusya-Çin-Hindistan Üçgen Stratejisi”, Stratejik Analiz, Temmuz 2003, Cilt:4, Sayı: 39, s 77.

357 TURAN, Yıldırım, ‘’Tibet: Dünya’nın Çatısında Özgürlük Mücadelesi’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.606.

358 ADIBELLİ, Barış “Bush’un Asya Stratejisi” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.14.

359 SPENCE, Jonathan D. “Geçmişin ve Geleceğin Çin’i”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.29.

Page 126: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

3.2.4. Nepal Sorunu

Nepal Himalayalar üzerinde kurulmuş, Çin ile Hindistan arasında bir

ülkedir. İki dev arasına sıkışıp kalan bu ülke Asya’daki üstünlük

çekişmelerinin de odağında bulunuyor.360 1990 yılında “kansız” bir devrimle

çok partili hayata geçilene kadar, Nepal’de mutlak monarşi yaşanmıştır.361

1 Haziran 2001’de eş seçimi konusunda ailesiyle çıkan tartışma

sonucunda veliaht Prens Dipendra’nın 9 kişiyi öldürmesi ve ardından da

intihar etmesi bütün dünyada şok etkisi yarattı. Bu saray katliamının sırrı

hala çözülebilmiş değildir.362

Ancak bu olayın sonucuna bakınca sanki her şey yeni Kral

Gyanendra lehine işlemiş izlenimi uyanmaktadır. Çünkü kendisinin önündeki

tüm veliahtlar “temizlenmiş” ve tahta çıkma sırası adeta gökten inmiştir. Ölen

kralın “komünizme karşı kararlı mücadele etmemesi”, mutlak monarşiyi

kaldırıp yerine anayasal monarşi getirmesi, 1994’te kısa da olsa

komünistlerin (Nepal Komünist Partisi- Birleşik Marksist Leninist) hükümet

kurması Hindistan ve ABD’yi rahatsız etmiştir.363 Kral Gyanendra Maocu

gerillalarla sert bir mücadeleye girişeceğinin işaretlerini verince bu

rahatsızlıklar da giderildi.

Ülkede farklı rejim taleplerinden kaynaklanan bir sorun

yaşanmaktadır. Nepal sorunu Maocu Nepal Komünist Partisi’nin 1996’da

başlattığı bir hareket üzerine ortaya çıkmış gibi görünse de bu hareketin bir

altyapısı olmaksızın gelişmiş olması düşünülemez. Günümüzde de devam

360 ADIBELLİ, Barış “Nepal Sorunu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 20.

361 HANÇER, Türkan, ‘Nepal: Gelenek İle Modernizmin Çatışması’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.591.

362 HANÇER, Türkan, ‘Nepal: Gelenek İle Modernizmin Çatışması’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.591.

363 Hindistan Başbakanı, güvenlik bakanı, dışişleri bakanı ve generalleri Nepal’de bu konuyu araştıran geçici komiteden önce alelacele bir toplantı

yapmıştır.

Page 127: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

etmekte olan çatışmalarda belirleyici olan bu yasadışı parti ve onun gerilla

hareketleri olmuştur.364

Maocu gerillaların saldırıları sonucu bir çok bölgede resmi güvenlik

güçlerinin kontrolü bulunmuyor. Nepal, Çin’in gerillalara destek verdiğini

savunuyor. Amerika Nepal Hükümetine terörle mücadele amacıyla 20 milyon

dolar yatırım yaptı. Hindistan, İngilizler döneminden kalma ayrıcalıklı

konumlarını korumaya çalışıyor. Nepal’in geleceği bir anlamda Asya’daki

Çin-Hindistan rekabetinin de seyrini ortaya koyacaktır.365 Nepal Asya’nın iki

rakip gücü olan Çin ve Hindistan arasında sıkışmış bir ülke olduğundan

jeopolitik konumu onu dış müdahale ve iç çatışmalara açık bir hale

getirmektedir. Kraliyet ailesindeki faciadan sonra ABD ve Hindistan’ın Nepal

politikasında sıcak gelişmeler olurken Çin bunlardan rahatsızlık duydu.366

Asya’nın Golan tepeleri olarak da adlandırılan Nepal’in stratejik

konumu Çin ile Hindistan için yaşamsal önem taşımaktadır. Nepal’e hakim

olan Himalaya Dağlarının her iki yakasına da hakim olacaktır. Eğer, Çin,

burada bir askeri üs edinebilir de füze bataryaları kurabilirse Hindistan

üzerinde oldukça avantajlı bir stratejik pozisyon elde etmiş olacaktır.

Hindistan’da aynı politikayı takip etmektedir.367

ABD’nin Nepal’a yaptığı sözü edilen 20 milyon dolarlık yardım altında

Nepal’in Çin’i komşusu olmasından dolayı ABD için stratejik öneminin yattığı

ileri sürüldü. Ayrıca ABD’nin 1970’lerden beri Tibetli bağımsızlıkçılara maddi

yardımda bulunup insan hakları ihlallerini bahane ederek Çin için rahatsızlık

yarattığı iddia edildi. Şu anda Nepal’de binlerce Tibetli yaşamaktadır ve

ABD’nin Nepal’i Tibet için bir köprü olarak kullanıp Çin’i çevrelemeyi

düşündüğü ileri sürüldü.368

364 HANÇER, Türkan, ‘Nepal: Gelenek İle Modernizmin Çatışması’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.591

365 ADIBELLİ, Barış “Nepal Sorunu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 20.

366 HANÇER, Türkan, ‘Nepal: Gelenek İle Modernizmin Çatışması’’Derleyen:Kemal İNAT, Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, s.594.

367 ADIBELLİ, Barış “Nepal Sorunu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 20.

368 EKREM, Nuraniye “Çin, ABD ve Hindistan Üçgeninde Nepal Krizi,” http://www.avsam.org/gunlukbulten/arsiv/2002/07102002.htm

Page 128: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

3.3. Çin ve Enerji

20. Yüzyıl, Daniel Yergin’e göre, petrolün yüzyılı olmuş ve bu kaynağa

sahip olmak için çeşitli mücadeleler yaşanmıştır. Ancak kaynakların kıtlaştığı

günümüzde, yeni arayışların yanında bu kaynak üzerine yaşanan

mücadeleler daha da artmıştır.

Savaş ve barış genellikle ham madde kaynakları ile bunların

bulunduğu bölgeler üzerinde ve civarında cereyan eden açık-gizli, korkunç

mücadelelerin sonucudur. Petrol yeryüzünün rakipsiz ham maddesi hâline

geldikten sonra, var olduğu her yerde, iç karışıklıklar birbirlerini izlemiş,

petrole sahip olan ülkelerin halkları hiçbir zaman huzur içinde

yaşayamamışlardır. ABD, Almanya, İngiltere ve Fransa Orta Doğu’daki

petrol çıkarları tehlikeye girdiği için savaştıklarını itiraf ettikleri gibi son Körfez

Savaşı’nda en son teknolojik silâhlarla Irak’ı ve onun Küveyt’teki güçlerini

vurmaktan geri kalmamış ve hâlâ sürdürülen ambargoya maruz bırakmaktan

da çekinmemişlerdir. Dünya nüfusu arttıkça enerji ihtiyacı ve petrole olan

ihtiyaç da petrol kaynakları tükeninceye veya onun cazibesini gölgeleyecek

yeni bir madde bulununcaya kadar artmaya devam edecektir. Tabi petrol

kavgası da durmayacaktır.369 1936 yılında, İngiltere Başbakanı W.

CHURCHILL’in İngiliz Avam Kamarasında ifade ettiği bir cümle oldukça

dikkat çekicidir: “Bir damla petrol, bir damla kandan daha kıymetlidir.”370

kavganın ne kadar çetin olabileceğini özetlemektedir.

Ülkelerin toplumsal gelişmelerinin sürükleyici unsurlarının başında

enerji kullanımı gelmektedir. Bu nedenle de ülkenin ve enerji alanının

yönetimlerini üslenenler, toplumun ve ekonominin gereksinim duyduğu

enerjiyi kesintisiz, güvenilir, zamanında, temiz ve ucuz yollardan temin etmek

ve gerek en uygun fiyatlara sağlayabilmek, gerek enerji arz güvenliği

369 KARACA, Kutay “Petrol Ve Petrolün Jeopolitik Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Şubat 2003, Sayı: 1, s.113.

370 İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı, Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5

KASIM 2002.

Page 129: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

açısından bu kaynakları çeşitlendirmek zorundadırlar. Enerji politikalarının

yaşamsal bir gerekliliği de, enerji talep tahminlerinin sağlıklı yapılmasıdır.

Enerji talep tahminlerinin dayandırılması gereken temel parametrelerin

başlıcaları; ekonomik büyüme (sermaye birikimi, istihdam, iş veriminde artış,

v.b.) nüfus (çoğalma oranı, göç, etkin çalışan nüfus, v.b.), enerji fiyatları,

teknolojik gelişmeler, enerji politikaları (vergi politikaları, teşvikler, v.b.,) ve

enerji tasarrufuna yönelik tüketici davranışlarıdır. Fosil kaynaklar dediğimiz

kömür, petrol ve doğal gaz; dünya birincil enerji tüketimi içindeki toplam

yüzde 88’lik payları ile ezici bir ağırlık taşımaktadır.371

Dünyada iktisadî kalkınmayı destekleyecek yeni bir enerji kaynağı

bulunmadığı sürece, uluslararası ilişkilerde stratejik öneme ve bu ilişkileri

belirlemede etkin bir role sahip olan petrole ihtiyaç duyulacağı, bunun yanı

sıra petrol ulaşım yollarını kontrol eden ülkelerin jeopolitik - jeostratejik

önemlerini korumaya devam edecekleri ve oynanan oyunun büyük

oyuncuları olacakları şüphesizdir. Enerji kaynağına sahip olan ülkelerle

birlikte enerjinin geçiş güzergâhında bulunan ülkeler, kendi iktisatlarına

büyük katkılar sağlamışlardır. Günümüzde güç kavramında önceliğin askerî

güçten iktisadî güce geçtiği düşünülürse, enerji kaynaklarının ve geçiş

noktalarının önemi daha iyi anlaşılacaktır.372

Uluslararası Enerji Ajansının verilerine göre, önümüzdeki 30 yıl içinde

petrole olan talep yılda 75 milyar varilden 120 milyar varile yükselecek.

Doğal gaza olan talep otuz yılda ikiye katlanacak. Diğer taraftan; BP

Amaco’nun hesaplarına göre dünyada varlığı kanıtlanmış rezervlerin ömrü

kötümser bir öngörüye 60 yıllık. Teknolojik gelişmeleri ve henüz bulunmamış

rezervleri de düşünerek iyimser bir yaklaşımla belki bu süreyi 100 yıla

uzatmak olanaklı. Böyle kritik dengeler üzerinde duran dünya enerji

piyasalarının jeopolitik zemini de çok kırılgan. Dünya enerji kaynaklarının

yaklaşık yüzde 70’i, olası kaynakların yüzde 47’si “Geniş Orta Doğu” da.

Dünya nüfusundaki artışla, kitlesel tüketim normlarının yaygınlaşması, enerji

371 PAMİR, Necdet “Enerji Politikaları ve Küresel Gelişmeler”, Stratejik Analiz, Aralık 2005,sayı:68,s.69. 372 Kutay KARACA, “Petrol ve Petrolün Stratejik Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Yıl: 1, Sayı: 1, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları,

Ankara, Şubat 2003, s. 116.

Page 130: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

talebinin artacağını göstermektedir.373 Öyleyse dünya enerji güvenliği

açısından, “Geniş Orta Doğu” nun önemi giderek artacak. Buna karşılık,

ABD ve Avrupa’nın bu kaynaklara bağımlılığı giderek artacak.374 Diğer bir

değişle, ABD küresel üstünlüğünü koruyabilmek için bu kaynakların

denetimini eline geçirmek durumunda. Bu ise kaynakların coğrafyasını bir

çok açıdan yeniden düzenlemeyi gerektiriyor.375

CENTCOM (Central Command-Merkez Komutanlık) kuruldu (1 Ocak 1983).

“Dünya petrol rezervlerinin yüzde 65’ini elinde bulunduran Körfez ülkelerinin,

ABD petrol ithalatının yüzde 20’sini, Batı Avrupa ithalatının yüzde 43’ünü

Japonya’nın ithalatının yüzde 68’ini sağladığı” ve “söz konusu petrol

akışındaki olası bir kesintinin dünya ekonomisini alt üst edeceği “ne dikkat

çeken Pentagon da, bu komutanlığın en önde gelen görevlerinden birinin

ABD’nin söz konusu “merkez bölge” deki yaşamsal çıkarların çok uzun erimli

olduğunu açıkça ifade etmekten376 geri durmadı. Açıkça “ Bir dış gücün

körfezi kontrole kalkışması ve petrol akışının kesintiye uğraması ABD’nin

yaşamsal çıkarlarına saldırılır ve askeri güç dahil her yolla

engellenecektir.”377 demek istenmektedir.

Diğer taraftan Rusya, Hindistan ve Çin’in Brezilya ile imzaladıkları

BRHÇ (BRIC) Ticaret ve İşbirliği Anlaşması ise muhtemel ABD karşıtı

ittifaklar konusunu Avrasya dışına taşıyan örneklerden birisidir. Dünyada

373 6 Milyarı Çoktan Aşmış olan Dünya nüfusunun 2020 yılına kadar yılda %1.4’lük bir artışla 8 milyarın üzerine çıkması ve 2050 yılına kadar da 10

milyara ulaşması beklenmektedir. Bu artışın ana kaynağı gelişmekte olan ülkeler olup 2020’li yıllarda Dünyadaki her 5 kişiden 4’ü bu ülkelerde olacaktır.

Söz konusu nüfusun patlaması ve artan gelir düzeyinin etkisi, dünya toplam enerji tüketimine doğrudan yansıyacaktır. 2001 yılı sonu itibarıyla 9.1 milyar

ton petrol eşdeğerine(TPE) ulaşan dünya enerji tüketiminin nüfus artışının üzerinde bir trend izleyerek %1.7’lik yıllık bir artış kaydetmesi ve 2010’da 1.3

milyar TPE’ye, 2020 de ise 13.4 milyar TPE’ye ulaşması beklenmektedir.(PALA, C.; 21,yy.’da Dünya Enerji Dengesinde Petrol ve Doğalgazın Yeri ve

Önemi: “Hazar Boru Hatlarının Kesişme Noktasında Türkiye”, Avrasya Dosyası, Bahar 2003, Cilt:9, Sayı:1)

374 Orta Doğu (Körfez Ülkeleri) petrolünün 2020 itibarıyla % 57’sinin Pasifik Kanadı ülkelerine % 7’sinin ise ABD’ye ihraç edileceği öngörülmektedir

(ABD Savunma Bakanlığı). Pasifik Kanadı Ülkelerinden sonra en büyük kullanıcılar ise % 26 pay ile Hindistan ve Çin olacaktır. 2020 yılı itibarıyla gelişen

Asya (Hindistan ve Çin)i ABD’ye oranla % 70 daha fazla enerji gereksinimine sahip olacaktır ki bu da günde toplam 28.6 milyon varile tekabül etmektedir.

2020 yılı itibarıyla Japonya ve Avustralya’nın da ilavesiyle Asya Ülkeleri petrol tüketimi 38.4 milyon-varil-güne ulaşacak olup bunun % 20’si kendi

kaynaklarından % 75’inden fazlası ise Körfez petrollerinden sağlanacaktır. 2020 itibarıyla ABD’nin Körfez petrolüne giderek daha az gereksinim duyması

beklenmektedir. Bu pay 1997’de % 10 iken 2020’de % 8’e gerileyecektir. Her ne kadar Avrupa’nın gereksinimi ABD’ye göre daha fazla olacaksa da kaynak

çeşitliliği (Norveç ve İngiltere % 87), FSU ile Afrika (4 milyon-varil-gün) nedeniyle Körfezin payının 2020 yılında hemen hemen 1977 düzeyinde (3.8

milyon-varil-gün) kalması beklenmektedir. Bu hususun gerek ABD gerekse Avrupa’nın Körfez savunması konusunda ve ya bölgede oluşabilecek 5 nci

madde dışı bölgesel krize müdahalede rol almaktaki istek/isteksizliğinde önemli bir etken olacağını düşünmek yerinde olur. (ERDOĞDU, H., Avrupa’nın

Geleceğinde Türkiye’nin Önemi ve NATO İttifakı, s. 448, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Nisan 2004, İSTANBUL.)

375 YILDIZOĞLU, E., Jeopolitiğin “Geri Dönüş” ve Kaynak Savaşları, Stratejik Analiz, Cilt:4, Sayı:47.

376 PEAY General J.H. Binford III’ün ABD kongresinde 1997yılında yaptığı konuşma. Aktaran: Necdet PAMİR, “Enerji Politikaları ve Küresel

Gelişmeler”, Stratejik Analiz, Aralık 2005,sayı:68,s.73.

377 PAMİR, Necdet “Enerji Politikaları ve Küresel Gelişmeler”, Stratejik Analiz, Aralık 2005,sayı:68,s.73.

Page 131: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

hidrokarbon kaynaklarının hızlı tükenişi dikkate alınırsa zengin enerji

kaynaklarına sahip Hazar bölgesi ve her çeşit doğal kaynak zengini Rusya,

büyük dünya güçlerinin mücadele alanı olaya devam edecektir. Özellikle

Çin’in, Rusya’nın Sibirya bölgesine göz dikmesi muhtemeldir. Bu durumu

öngören Rusya tekrar güçlenmek için çaba sarf etmektedir.378

Petrol, dünya enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılamaktadır.

Grafik 1’den görüldüğü üzere, 2004 yılı itibarıyla dünya toplam enerji tüketimi

içinde petrolün payı % 36,84 düzeyinde bulunmaktadır. Petrolün stratejik

önemi, enerji kaynakları içinde sahip olduğu yüksek paydan

kaynaklanmaktadır.379

Grafik 2 incelendiğinde, rezervlerin büyük bir kısmının Ortadoğu-

Avrupa ve Avrasya Bölgesinde (özellikle Hazar Havzası ile Arap Yarımadası

bölümünde) toplandığı görülmektedir. Bu bölgedeki rezervler, dünya toplam

rezervlerinin % 73,5’ini teşkil etmektedir.

378 KÜLEBİ, Ali, “Rusya – Ukrayna ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:50, s.15.

379 “Ortadoğu ve Avrasya Petrolleri ile Türkiye’yi İlgilendiren Petrol Boru Hatları’nın Stratejik Açıdan Değerlendirilmesi”. Genelkurmay Başkanlığı

Karargahını Bilgilendirmek Maksadıyla ATASE Ve Dent. Bşk.lığınca Yapılan SAREM Çalışması.

Page 132: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Grafik 2’nin oluşturulmasında kullanılan ülkelerin rezerv rakamları

kıtalara göre Tablo 1a,b,c,d ve 1e’de yer almaktadır. Ülkelerin petrol

rezervleri hem ton cinsinden hem varil cinsinden verilmiştir. Söz konusu

tablonun en sağ sütununda, her ülkenin 2004 yılı üretim rakamları esas

alınarak hesaplanan, mevcut rezervlerin kaç yıllık ömrünün kaldığı da

gösterilmektedir (ülkenin rezerv miktarının ülkenin 2004 yılı üretim rakamına

bölünmesiyle elde edilmiştir). 380

380 “Ortadoğu Ve Avrasya Petrolleri İle Türkiye’yi İlgilendiren Petrol Boru Hatları’nın Stratejik Açıdan Değerlendirilmesi”. Genelkurmay Başkanlığı

Karargahını Bilgilendirmek Maksadıyla Atase Ve Dent. Bşk.lığınca Yapılan SAREM Çalışması.

Page 133: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

TABLO 1a. KUZEY AMERİKA BİLİNEN PETROL REZERVLERİNİN DAĞILIMI

ÜLKELER MİLYAR

TON MİLYAR VARİL

DÜNYA REZER

V TOPLA

MI İÇİNDEKİ PAYI

(%)

KALAN ÖMÜR (YIL)

A.B.D 3,6 29,4 2,5 11,1

KANADA 2,4 16,8 1,4 14,9

MEKSİKA 2 14,8 1,2 10,6

KUZEY AMERİKA 8 61 5,1 11,8

TABLO 1b. ORTA VE GÜNEY AMERİKA BİLİNEN PETROL REZERVLERİ DAĞILIMI

ÜLKELER MİLYAR

TON MİLYAR VARİL

DÜNYA REZER

V TOPLA

MI İÇİNDEKİ PAYI

(%)

KALAN ÖMÜR (YIL)

ARJANTİN 0,4 2,7 0,2 9,7

BREZİLYA 1,5 11,2 0,9 19,9

KOLOMBİYA 0,2 1,5 0,1 7,6

EKVATOR 0,7 5,1 0,4 25,8

PERU 0,1 0,9 0,1 27,3 TRİNİDAD-TOBAGO 0,1 1 0,1 17,5

VENEZÜELLA 11,1 77,2 6,5 70,8

DİĞER 0,2 1,5 0,1 26,9 GÜNEY VE ORTA AMERİKA 14,4 101,2 8,5 40,9

TABLO 1c. AVRUPA VE AVRASYA BİLİNEN PETROL REZERVLERİNİN DAĞILIMI

ÜLKELER MİLYAR

TON MİLYAR VARİL

DÜNYA REZER

V TOPLA

MI İÇİNDEKİ PAYI

(%)

KALAN ÖMÜR (YIL)

AZERBAYCAN 1 7 0,6 60,2

DANİMARKA 0,2 1,3 0,1 9,2

İTALYA 0,1 0,7 0,1 19,3

KAZAKİSTAN 5,4 39,6 3,3 83,6

Page 134: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

NORVEÇ 1,3 9,7 0,8 8,3

ROMANYA 0,1 0,5 - 10,8

RUSYA 9,9 72,3 6,1 21,3

TÜRKMENİSTAN 0,1 0,5 - 7,4

İNGİLTERE 0,6 4,5 0,4 6

ÖZBEKİSTAN 0,1 0,6 - 10,6

DİĞER 0,3 2,5 0,2 13,8 AVRUPA VE AVRASYA 19 139,2 11,7 21,6

TABLO 1d. AFRİKA BİLİNEN PETROL REZERVLERİNİN DAĞILIMI

ÜLKELER MİLYAR

TON MİLYAR VARİL

DÜNYA REZER

V TOPLA

MI İÇİNDEKİ PAYI

(%)

KALAN ÖMÜR (YIL)

İRAN 18,2 132,5 11,1 88,7

IRAK 15,5 115 9,7 100+

KUVEYT 13,6 99 8,3 100+

UMMAN 0,8 5,6 0,5 19,4

KATAR 2 15,2 1,3 42 SUUDİ ARABİSTAN 36,1 262,7 22,1 67,8

SURİYE 0,4 3,2 0,3 16,1

B.A.E 13 97,8 8,2 100+

YEMEN 0,4 2,9 0,2 18,2

DİĞER - 0,1 - 4,6

ORTADOĞU 100 733,9 61,7 81,6

CEZAYİR 1,5 11,8 1 16,7

ANGOLA 1,2 8,8 0,7 24,3

CAD 0,1 0,9 0,1 14,6

KONGO 0,3 1,8 0,2 20,3

MISIR 0,5 3,6 0,3 13,8

EKVATOR GİNESİ 0,2 1,3 0,1 10

GABON 0,3 2,3 0,2 26,6

LİBYA 5,1 39,1 3,3 66,5

NİJERYA 4,8 35,3 3 38,4

SUDAN 0,9 6,3 0,5 57,3

TUNUS 0,1 0,6 0,1 25,2

DİĞER 0,1 0,5 - 8,6

AFRİKA 14,9 112,2 9,4 33,1

Page 135: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

TABLO 1e. ASYA PASİFİK BİLİNEN PETROL REZERVLERİNİN DAĞILIMI

ÜLKELER MİLYAR

TON MİLYAR VARİL

DÜNYA REZER

V TOPLA

MI İÇİNDEKİ PAYI

(%)

KALAN ÖMÜR (YIL)

AVUSTRALYA 0,5 4 0,3 20,4

BRUNEİ 0,1 1,1 0,1 13,6

ÇİN 2,3 17,1 1,4 13,4

HİNDİSTAN 0,7 5,6 0,5 18,6

ENDONEZYA 0,7 4,7 0,4 11,5

MALEZYA 0,6 4,3 0,4 12,9

TAYLAND 0,1 0,5 - 6,3

VİETNAM 0,4 3 0,2 19

DİĞER 0,1 0,9 0,1 13,2

ASYA PASİFİK 5,5 41,1 3,5 14,2

DÜNYA TOPLAMI 161,9 1188,6 100 40,5

Ülke bazında incelendiğinde dünyanın büyük petrol rezervlerine sahip

ülkelerinden ABD’nin mevcut rezervlerinin ömrünün 11,8 yıl, Venezüella’nın

70,8 yıl, Kazakistan’ın 83,6 yıl, Rusya’nın 21,3 yıl, İran’ın 88,7 yıl, Irak ve

Kuveyt’in 100 yıldan fazla, Suudi Arabistan’ın 67,8 yıl, BAE’nin 100 yıldan

fazla, Libya’nın 66,5 yıl, Nijerya’nın 38,4 yıl ve Çin’in 13,4 yıl olduğu

görülmektedir.

Ham petrol üretimi, mevcut ham petrol rezervlerinin yeryüzüne

çıkarılması sürecidir. Grafik 3, dünya ham petrol üretiminin bölgelere göre

yüzde dağılımını göstermektedir. Grafik’te bazı bölgelerin altında parantez

içinde ifade edilen ülkeler, o bölgenin en önemli üreticisi olan ülkeyi ve o

ülkenin dünya petrol üretimi içindeki payını göstermektedir.

Page 136: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

2004 yılı itibarıyla dünya ham petrol üretiminin % 52,7’si Ortadoğu ve

Avrupa-Avrasya’da gerçekleştirilmektedir. En büyük üretici ülkeyse, dünya üretimine

sağladığı % 13,1’lik katkıyla Suudi Arabistan’dır. Rusya % 11,9 payla ikinci sırada

yer almaktadır. Dünya üretiminin yarısından fazlasını temin eden Ortadoğu-Avrasya

bölgesi; Kuzey-Güney ve Doğu-Batı Enerji Koridorları’nı besleyen ham petrol arzını

sağlamaktadır.381

Dünya Ham Petrol Tüketimi: Çin, Hindistan gibi gelişmekte olan

ülkelerle birlikte gelişmiş ülkeleri kapsayan kuzey yarımküre, dünya ham

petrolünün büyük kısmını tüketmektedir. Grafik 4, dünya petrol tüketiminin

bölgelere göre dağılımını sunmaktadır. Grafikte bazı bölgelerin altında

parantez içinde ifade edilen ülkeler, o bölgenin en büyük petrol tüketicisi

ülkesini ve o ülkenin dünya toplam petrol tüketimi içindeki payını

göstermektedir. Kuzey Amerika, Asya-Pasifik ve Avrasya toplam ham

petrolün % 84,1’ini tüketmektedir.

381 Türkiye, bu enerji koridorlarının tam ortasında yer almaktadır.

Page 137: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Kaynak: BP Statistical Review Of World Energy 2005.

Dünyada ham petrol tüketiminin % 25’e yakınını ABD tek başına

gerçekleştirmektedir. Çin, ABD’yi % 8,2’lik oranla takip etmektedir. Yüksek

oranda petrol tüketen gelişmiş ülkeler ve Çin-Hindistan gibi gelişmekte olan

ülkelerin ellerinde bulunan ham petrol rezervi miktarıysa toplam rezervlerin

yalnızca % 20,3’üdür. Dünya ham petrol üretiminin yarısından fazlasını

sağlayan ve toplam ham petrol rezervlerinin % 73,5’ini elinde bulunduran

Ortadoğu-Avrasya bölgesinin toplam tüketim içindeki payı % 32,1

seviyesindedir.

ÇHC, Hazar bölgesi ülkelerinden enerji kaynakları temin etmek üzere

çeşitli projeler geliştirmeye çalışmaktadır. Ancak, hızla artan tüketimlerini

sadece bu bölgeden karşılamaları imkânsız olduğundan, 21 nci yüzyılın

ekonomik merkezi olmasına kesin gözle bakılan ÇHC-Japonya eksenindeki

ülkelerin, Orta Doğu petrollerine olan ilgisinin artabileceği

kıymetlendirilmektedir. Dolayısıyla petrolün taşındığı uluslar arası sulardaki

deniz güçlerini (hem donanma hem de deniz ticaret filosu) artırmak ve Orta

Doğu politikalarında etkin rol oynamak isteyeceklerdir.382

382 İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı, Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5 KASIM 2002.

Page 138: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

TABLO.2. 2005 - 2020 ARASINDA ÜLKELERİN PETROL ARZ VE TALEP TAHMİNLERİ

(milyon ton)

2

005 2

010 2

015 2

020

2000-2020 Yıllık Ort.

Artış %

ÜRETİM

ABD

434,3

441,7

483,6

495,5 0,5

OECD Toplamı

1.199,2

1.216,

6

1.259,4

1.267,

9 0,4

OPEC

1.750,5

2.030,

8

2.406,3

2.861,

5 3,1

Eski SSCB

481,6

598,6

683,3

741,5 3,3

ÇHC

153,9

152,9

151,9

150,4 -0,4

TÜKETİM

ABD

1.079,2

1.177,

3

1.270,9

1.351,

6 1,5

OECD Toplamı

2.398,4

2.538,

8

2.684,7

2.824,

7 1,1

Eski SSCB

242,5

276,9

338,1

382,9 3,8

ÇHC

259,9

329,7

415,8

506,9 4,1

Ortadoğu Petrolleri: Ortadoğu bölgesi Doğu-Batı Enerji Koridoru’nun

ham petrol arz merkezini oluşturmaktadır. Bölge bu nedenle stratejik öneme

sahiptir. Stratejik önemi nedeniyle ABD, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa,

Rusya ve Çin arasında nüfuz bölgesi oluşturma yarışına konu olmaktadır.

Ortadoğu’da yaşanan Kuveyt’in işgali, İran-Irak Savaşı, Afganistan’daki

Page 139: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

siyasi değişiklik gibi istikrarsızlıklar, özellikle ABD ve Rusya’nın doğrudan ya

da dolaylı müdahalesine yol açmaktadır.

Ortadoğu Bölgesinin Ham Petrol Rezervleri: Daha önce de ifade

edildiği gibi, dünya ham petrol rezervlerinin % 61,74’ü Ortadoğu bölgesinde

toplanmıştır. Ayrıca, söz konusu rezervler yeryüzüne çok yakın olmaları

nedeniyle ekonomik yönden işletme maliyetleri en düşük olan rezervlerdir.

Bölgede bulunan rezervlerin en büyüğü Suudi Arabistan’a aittir. Bu ülke

bölge rezervlerinin % 36’sına, dünya rezervlerinin % 22’sine tek başına

sahiptir. Rezerv dağılımında Suudi Arabistan’ı, sırasıyla, İran (% 18,1), Irak

(% 15,7), Kuveyt (% 13,5) ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) (% 10,6)

izlemektedir. Grafik 5, Ortadoğu’da ham petrol rezervlerinin ülkelere göre

yüzde dağılımını göstermektedir. Grafikte yer alan rakamlar ülkenin

Ortadoğu bölgesi rezervleri içindeki yüzde payını; ikinci satırda yer alan

parantez içindeki rakamlar ise, ülkenin dünya toplam ham petrol rezervleri

içindeki yüzde payını ifade etmektedir.383

383 “Ortadoğu Ve Avrasya Petrolleri İle Türkiye’yi İlgilendiren Petrol Boru Hatları’nın Stratejik Açıdan Değerlendirilmesi”. Genelkurmay Başkanlığı

Karargahını Bilgilendirmek Maksadıyla Atase Ve Dent. Bşk.lığınca Yapılan SAREM Çalışması.

Page 140: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Ortadoğu Bölgesinde Ham Petrol Üretimi: Grafik 6’da Ortadoğu

bölgesinde bulunan ülkelerin bölge ve dünya üretim miktarları içindeki

payları gösterilmektedir. Grafikte, ülkeler için sunulan ilk yüzde rakamı

ülkenin bölge üretimindeki payını, ikinci satırda parantez içinde verilen yüzde

rakamı dünya üretimi içindeki payını göstermektedir. Grafik incelendiğinde,

Suudi Arabistan’ın bölge üretiminin yarıya yakınını (% 42,6) sağladığı

izlenmektedir. Bu ülkeyi İran (% 17,1), BAE (% 10,6), Kuveyt (% 10,1) ve

Irak’ın (% 8,4) takip ettiği görülmektedir.

Avrupa-Avrasya Petrolleri: 1942’de, Almanlar, Rostov ve Maikop’u

almışlar; ancak Ruslar şehri terk ederken petrol tesislerini tahrip etmişlerdi.

Hitler’in, Mareşal von Manstein’a söylediği, “Baku petrolünü ele geçirmedikçe

savaşta yenilmiş sayılırız” sözü gerçekleşmiş ve Almanya 1943 başında

Kafkas cephesinden çekilmişti.384 Dünyanın petrol ihtiyacının 2000 yılındaki

günlük 76 milyon varilden 2010 yılında günlük 89 milyon varile ve 2020

yılında da 160 milyon varile ulaşacağı öngörülmektedir. İşte bu ortamda,

Orta Asya’daki petrol rezervlerinin önemi ortaya çıkmaktadır. Hazar Havzası

384 KÜLEBİ, Ali, “Türkiye’nin Kafkaslardaki Gücü ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:59, s.22.

Page 141: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

dahil Avrasya petrollerinin kontrolü büyük oranda Rusya Federasyonu’nun

elinde bulunmaktadır. Rusya, siyasi ve askeri alanda kaybettiği güç ve

prestiji, enerji alanını kullanarak kazanmaya çalışmaktadır. İncelenen

bölgede bulunan petrol rezervleri büyük oranda Rusya’da (Kafkasya’da)

toplanmıştır. Bu rezervler, dünyadaki rezervlerin % 11,72’sini

oluşturmaktadır. Grafik 7, ülkelerin bölge rezervi içindeki payını (ikinci

satırdaki parantez içindeki rakamlar ise, ülkelerin dünya rezervleri içindeki

payını) göstermektedir. Petrol rezervlerinin dağılımı incelendiğinde;

Rusya’nın, bölge rezervlerinin % 51,9’una sahip olduğu görülmektedir.385

Grafik 8, Avrasya bölgesindeki ülkelerin bölge ve dünya üretimi

içindeki paylarını göstermektedir. Grafikte üstte yer alan ilk rakam ülkenin

bölge üretimi içindeki payını göstermektedir. İkinci satırda parantez içinde

sunulan rakamlar ise, ülkenin dünya üretimi içindeki payını vermektedir. Batı

Avrupa bölgesinde lider petrol üreticileri Norveç (% 17,6) ve İngiltere (%

11,2) olmasına rağmen, bu ülkelerin dünya üretimine yaptıkları katkılar

düşüktür Hazar Havzası’nda ise; Rusya’dan sonra, Kazakistan (% 17,6) ve

Azerbaycan (% 1,8) önemli üreticilerdir. Bu ülkelerin ürettikleri petrol büyük

385 “Ortadoğu Ve Avrasya Petrolleri İle Türkiye’yi İlgilendiren Petrol Boru Hatları’nın Stratejik Açıdan Değerlendirilmesi”. Genelkurmay Başkanlığı

Karargahını Bilgilendirmek Maksadıyla Atase Ve Dent. Bşk.lığınca Yapılan SAREM Çalışması.

Page 142: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

oranda Rusya tarafından tüketicilere ulaştırılmaktayken, BTC petrol boru

hattının açılmasıyla Türkiye de bu faaliyetlere ortak olacaktır.

Bu tabloda net olarak görünen bir şey var ki; o da Rusya’nın bölgenin

en büyük enerji arzını yaratıyor olmasıdır. Bu da Rus dış politikasını

şekillendiren bir öğe olarak sonuçlar vermektedir. Çin’den, Hindistan’dan ve

AB’den talep gelmekte, Rusya ile birlikte Kazakistan ve Azerbaycan ile diğer

bölge üreticileri cevap vermektedir. Diğer yanda ABD ise bu arz talep

dengesini, tarafların gereksinimlerini kontrol altında tutmayı hegemonik

yapısının bir gereği olarak görmektedir. Bunun yanında ABD’de bölgeye

bugün bağımlılığı olmasa da gelecekte rezervlerin duruna göre gelişmelerin

nasıl olacağı değerlendirilmelidir. ABD, günümüzde yıllık petrol ihtiyacının

yaklaşık % 60’ını ithâl etmekte, % 40’ını ise kendi kaynaklarından üretim

yoluyla karşılamaktadır. Mevcut rezervler çerçevesinde ve bu üretim

düzeyinin sürdürülmesi durumunda ABD’nin petrol rezervi 10,7 yıl, doğal gaz

rezervi ise 9,2 yıl sonra tükenecektir. Eğer hiç petrol ithalâtı yapmadan, yıllık

ihtiyacını tamamen kendi öz kaynakları ile karşılama yoluna giderse,

kendisinin petrol rezervleri ancak 4,1 yıl yeterli olacaktır. Yeni petrol ve doğal

gaz rezervleri araştırmaları ile kesin rezervler artacaktır. Ancak yine de dışa

bağımlılığın gelecekte artacağını ifade etmek yanlış olmayacaktır.386 Asya’da

386 İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı, Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5

KASIM 2002.

Page 143: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

petrol ve gaz arzını gerçekleştiren ülkeler ve talebi belirleyen ülkeler

çerçevesinde enerji denklemini ve olası sonuçlarını ifade edeceğiz.

Asya-Hazar denizi havzası XXI. yüzyılın enerji üretiminin odak noktası

olarak görülmektedir. Amerikalı uzmanların uydular yoluyla elde ettikleri

verilere göre, Azerbaycan ve Kazakistan kıyılarının ötesinde Hazar denizi

altında, ayrıca Kazakistan’ın bu denize yakın Tengiz bölgesinde ve az da

olsa Azerbaycan kıyılarında toplam 200 milyar varil (7 varil 1 ton sayıldığına

göre yaklaşık 30 milyar ton) petrol rezervi vardır. Dünyadaki petrol

rezervlerinin % 50’sini oluşturan Körfez petrollerinden sonra, Hazar petrolleri

% 17 oranıyla ikinci gelmektedir. Türkistan’da çok geniş doğal gaz rezervleri

vardır. Hazar denizinin Rusya Federasyonu ve İran kesimlerinde ise önemli

sayılabilecek petrol kesimlerine rastlanmamıştır. 200 milyar varil petrol

rezervinin, bugünkü düşük fiyatla (varili yaklaşık 15 dolar) hesaplanırsa

bunun değeri üç trilyon dolar demektir.387 Ancak, bu ülkelerde çok büyük

muhtemel rezervlerin varlığından bahsedilmektedir. Nitekim bu bölgede

kesin rezervlerin yanında, tahmin edilen rezervler, petrol için 27,3 milyar ton

ve doğal gaz için de 6.608 milyar m³ düzeyindedir. Hazar bölgesinde

(Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan) bulunan doğal

kaynakların değerinin 5 trilyon ABD dolarına ulaşabileceği öne

sürülmektedir. ABD ise yıllık petrol ihtiyacının sadece 4,3 milyon tonunu bu

ülkelerden ithal ederken, bölge ülkelerinde yapılan petrol aramalarında, boru

hatları ile ilgili faaliyetlerde etkin rol oynamaktadır. Bölgede gerçekleştirilen

petrol üretiminden öncelikle Avrupa ülkeleri faydalanmaktadır. Nitekim 2001

yılında Avrupa’nın bu ülkelerden petrol ithalâtı 181,2 milyon ton olmuş ve

petrol tüketiminin % 23,8’i karşılanmıştır. Gelecekte muhtemel rezervlerin

kesinleşmesi ile birlikte ekonomik güç merkezleri olan ABD, Avrupa,

Japonya ve ÇHC’nin bölge petrolüne olan ilgilerinin artabileceği

değerlendirilmektedir.388

387 SOYSAL; İ. “Hazar Bölgesinde Petrol ve Gaz Kaynakları”, Türk Cumhuriyetleri ve Petrol Boru Hatları, Bağlam Yayınları, 1998, s. 19-20.

388 İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı, Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5

KASIM 2002.

Page 144: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

21. yüzyıl sadece enerji yüzyılı değil, aynı zamanda teknolojik devinim

olarak projelendirilmektedir. Bu bağlamda, söz konusu enerjinin kullanım

şekli, miktarı ve genellikle bu konuda yeniden yapılanma ve yeni

organizasyonlarla yeni organizmaların yaratılması demektir. Enerji

kullanımındaki hassasiyet artacaktır. Böylece, 1 Amerikan doları, 1 Euro, 1

Manat kazanç için harcanması gereken yakıt miktarı çok düşecektir. Bu

düşüş bilişim sektörüne dayanan teknolojik patlama nedeniyle yaşanacaktır

ve bu süreç petrol fiyatları üzerinde doğrudan etki yaratacaktır. Ortadoğu’da

petrol üreten ülkeler, Hazar ve Orta Asya’nın dünya petrol piyasasına

girişinin kendilerini etkilemeyeceğini savunsalar da özellikle Hazar ülkelerine

giden, petrol bölgelerine akan sermayeyi kendilerine çekmek çabası

içindedirler. Gelecek 20 yıl içinde Hazar Havzasındaki 2,5 milyon varil/gün

üretimi gerçekleştirmek için şirketler 30 milyar ABD doları harcayacaklardır.

Bu kıyaslama ile İran ve işgal altındaki Irak’la birlikte 205 milyon varil petrole

sahiptirler, tahmini bir hesapla dünyadaki toplam rezervlerin % 20’sine eşittir

ve belki de Hazar’dan 10 kat daha fazladır; dolayısıyla kendilerinden daha

çok yatırım beklenmektedir.389

Dünya enerji talebinin karşılanabilmesi için, dünya enerji sektöründe

toplam 16 trilyon dolarlık yatırım gereksinimi vardır. Dünyanın en çok enerji

tüketilen bölgesi olan Kuzey Amerika’nın, genel enerjideki 2030 yılına

kadarki toplam yatırım gereksinimi yaklaşık 3,5 trilyon dolardır.390 Bu

gereksinim Avrupa için 2 trilyon dolar, Çin için 2,5 trilyon dolardır. Son

yıllarda, fiyatları özellikle jeopolitik faktörler ve spekülatif nedenlerle anormal

yükselen petrole baktığımızda ise; dünya genelinde, önümüzdeki her 10

yılda ortalama 900 milyar ile 1,1 trilyon dolarlık yatırım gereksinimi olduğu

görülmektedir.391

Dünyada soğuk savaşın bitmesiyle iki kutuplu sistemden tek kutuplu

sisteme geçilmesi, ilerleyen yıllarda dünya üzerinde tek hâkim güç gözüken

Amerika Birleşik Devletleri ile ikinci ve üçüncü kutup olma yolunda ilerleyen

389 KILIÇBEYLİ, Elif Hatun, “Hazar Enerji Kaynakları Üzerinde Yeni ‘Oyun’lar”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.21.

390 Worl Energy Outlook 2004 Uluslararası Enerji Ajansı / OECD

391 PAMİR, Necdet “Enerji Politikaları ve Küresel Gelişmeler”, Stratejik Analiz, Aralık 2005,sayı:68,s.71.

Page 145: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Avrupa Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında büyük enerji mücadelesine

sahne olacaktır.392 Amerika bu bölge de üretilen petrole ihtiyaç

duymamasına rağmen rakiplerine olan enerji girdilerini kontrol etmenin

rakiplerini kontrol etmek anlamına geldiğini bilerek politika yapmaktadır.

Hazar havzası ve Orta Asya, süper güç hedeflerinin birleştiği bir

bölgedir. ABD ve Avrupa dışında Çin, Hindistan gibi ekonomisi hızla

büyüyen ülkelerin gelecekte petrol ihtiyaçları artacaktır. Basra Körfezi'nin

uzun süre dünyaya petrol temin eden bir bölge olmaya devam edeceği

açıktır. Ama bu durum Hazar'ın önemini hiç de azaltmıyor. Bu sebeple,

bölgede etkisini artırmak için büyük devletler arasındaki rekabet daha da

artacaktır. Örneğin, siyaset bilimcisi Seydahmet Kuttıkadam, beş yıl sonra

ABD ile Rusya arasındaki jeopolitik rekabetin (Ukrayna'daki olaylardan

sonra) Hazar Bölgesi'ne sıçramasının mümkün olabileceğini bildiriyor. Hazar

petrol ve gazının dünya piyasasına çıkış yolları, sınır belirleme meseleleri

çözüme kavuşturulamadı. Hazar'ın paylaşımı konusunda komşular hala

anlaşmaya varamadılar. Taraflar anlaşamazlar ise, Hazar'ın bir kavga

kaynağına dönüşmesi de mümkündür. Bunu birçok uzman da kabul ediyor.

İkinci bir konu da, Hazar ekolojisinin bozulmasıdır. Petrol çıkarma

çalışmalarında çevre koruma kurallarına uyulmaz ise Hazar ekolojik afet

bölgesine dönüşebilir.393

Kırgızistan ve Özbekistan’daki son siyasal gelişmeler Kafkaslar ve

Orta Asya’da ciddi gelişmelerin oluşabileceğinin işaretidir. Bu arada

gözlemlenen en ciddi gelişme Amerikan üslerinin Hazar’ın her iki tarafında

da çoğaldığıdır. Yine özellikle bu günlerde, ABD’nin Özbekistan’da

kapatmaya zorlandığı Khanabad Askeri Havaalanı’ndaki F-15 ve F-16

uçaklarının Azerbaycan’da tesis edilecek bir üsse nakli gündemde, Bütün bu

gelişmelerden ötürü ABD’nin bölgedeki artan etkinliğinden rahatsız olan

Rusya’nın Orta Asya’da istikrarı tehdit eden unsurlara karşı acil müdahale

gücü oluşturulmasını önermesi ve İran’ın buna olumlu yaklaştığı haberleri de

392 KARACA, Kutay “Petrol Ve Petrolün Jeopolitik Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Şubat 2003, Sayı: 1, s.113.

393 ÖSTEMİRULI, Şadiyar “Yarınlardan Neler Bekliyoruz... Cıa Hakkımızda Ne Diyor, Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?”, Jas Alaş

Gazetesi 18 Ocak 2005

Page 146: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ilginç gelişmeler.394 Enerji kaynaklarının her geçen gün azalması, günümüz

koşullarında mücadeleyi kızıştırıyor ve enerji ikmal yollarının tam da

merkezinde yer alan Karadeniz’in önemini tazeleyerek arttırıyor. Rus

petrolünün Batı’ya ulaştırılmasında kullanılacak Odesa (Ukrayna), Samsun

(Türkiye), Burgaz (Bulgaristan) bunlara Köstence de (Romanya) eklenebilir.

Rotalarının kontrolünün sağlanması da önemli bir güç vurgusu olacaktır. Bu

da, okyanusları aşarak bölgeye gelen ABD’nin kapalı bir denize hakim olma

niyetinin gerekçesini oraya koyuyor. Hatta enerji yolarının kontrolü değil

enerji yollarını kontrol edebilecek kudreti ortaya koymak küresel egemenliği

sağlamada can alıcı nokta olacaktır.395 Hazar petrolünün yalnızca batı için

bir kaynak olmayacağı, dünyada ekonomik güç olacağı düşünülen Çin’e

kadar boru hatları ile ulaşması, ileriki aşamalarında Güney Asya ülkeleri için

de bu kaynakların önem kazanacağının bir göstergesi olmaktadır. 11 Eylül

2001 saldırısından sonra petrol ve doğal gazın geçiş noktasının ortasında

bulunan Afganistan’a yönelik harekâtın yalnızca teröre karşı yapıldığı

düşünülemez.396

Hazar Havzası Çin’in petrol stratejileri arasında önemli bir yere

sahiptir. Çin’in bu enerji kaynaklarına yönelik yürüttüğü politikaların en

önemlisi Kazakistan ile 1996 yılından itibaren gündemlerine aldıkları, iki ülke

arasında inşa edilecek 3000 Km uzunluğundaki petrol boru hattıdır. Bu hattın

450 kilometrelik ilk etabı tamamlanmıştır. 1000 kilometre civarındaki ikinci

etabın inşasının da 2005 sonuna kadar tamamlanacağı ifade edilmektedir.

Kazakistan ile Çin arasındaki yapımı süren boru hattının sadece Çin

açısından değil günde 5.5 milyon varil petrol tüketen Japonya ile 2.3 milyon

varil petrol tüketen Güney Kore açısından da stratejik bir proje olacağı

düşünülmektedir.397

Petrolün 56 dolar seviyesine kadar çıkmasının nedeni Çin’dir. Bugün

petrolün çıkarıldığı yerlerdeki maliyeti 3 doların altında. Petrolü de Çin

nerede ne fiyata bulursa bulsun alıyor. Çin 'in talebiyle petrolde büyük

394 KÜLEBİ, Ali , “Türkiye’nin Kafkaslardaki Gücü ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:59, s.22.

395 YAŞİN, Gözde Kılıç , “Karadeniz Planları”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.13.

396 KARACA, Kutay , “Petrol Ve Petrolün Jeopolitik Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Şubat 2003, Sayı: 1, s.113.

397 KIRAÇ, Gürol , “Çin’in Gölgesi Büyüyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.17.

Page 147: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

sıçrama oldu. Yoksa savaş nedeniyle petrol çıkarılamıyor falan değil. Irak'ın

çıkaramadığı petrol açığını, zaten hem OPEC artırarak, hem de. en ilginçi

Rusya 3 milyon tondan 7.5 milyon tona çıkararak kapattı. Buradaki sorun

savaş değildir. Dünyanın en büyük ithalatçısı haline gelen Çin’dir.398

Önce Gürcistan’da ardından da Ukrayna’da zemin yitiren Rusya,

“arka bahçesinde” ABD operasyonlarının tarihinden de ciddi olduğunun

farkında. Bu nedenle; Türkiye, Hindistan ve Pakistan dahil bu bölgesel

güçlerle, ittifak yada en azından iş birliği olanaklarını sonuna kadar zorluyor.

Bu açılımlarda her zaman olduğu gibi, enerji alanındaki iş birliği, en önemli

kozu. Diğer yandan Çin ve Japonya’ya da hem petrol hem de gaz hatları ile

el uzatıyor. Azerbaycan, Gürcistan bu gün için Rusya gazına muhtaçtır.

Türkmenistan 2024’e kadar yılda 80 milyar metre küp gazını Rusya’ya

bağlamış durumda. Fiyat üzerine tartışmalarsa şimdilik uzaklaşmayla

sonuçlanmış görünüyor (bin metre küp gaz 44 G). Özbekistan ve

Kazakistan’da, değişik hacimlerdeki gazını gene Rusya’ya bağlıyor. Rusya,

bir anlamda “fiili bir Gaz OPEC” i kurmuş durumda. Türkiye’nin tükettiği

gazın % 63 ü Rusya’dan sağlanıyor. Dünya ülkeleri, arz güvenliğinin

sağlanabilmesi için Suudi petrolüne eşit miktarda (günde 9,5 milyon varil )

Rus petrolüne gereksinim duyuyor. Rusya bu noktada agresif bir enerji

ihracat politikası yürütmektedir. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, henüz

inşa halinde olan Japonya ve Çin istikametinde büyük gaz boru hattından

sonra "ikinci safha" olarak sunulan Pasifik istikametinde bir gaz boru hattı

projesinden bahsetmektedir. Putin, Güvenlik Konseyi'nde yaptığı

konuşmada, "Dün Pasifik Okyanusu'na kadar olan güzergahı müzakere ettik.

Her şeyden önce burada bir petrol boru hattı düşünülüyor, ancak gaz boru

hattı da ihtimal dahilinde. Gaz boru hattı, enerji kaynaklarımızın Asya-Pasifik

piyasasına ihracı için ikinci safhadır" diye ilave eden Rusya Devlet Başkanı,

bunu "bugünden itibaren düşünmek" gerektiğini belirtti. Aynı günlerde

Rusya'nın petrol damarlarını, Baltık denizinden geçerek bir numaralı Avrupalı

müşterisi Almanya'ya bağlayacak olan ilk kuzey Avrupa boru hattı inşası da

9 Aralık 2005’te, Rusya'nın kuzey batısında başlatıldı. 399

398 AKBAŞ, Tutkun , “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005. 399 Agence France Press, Putin, “Pasifik İstikametinde Bir Gaz Boru Hattı Düşünüyor”, 23 Aralık 2005.

Page 148: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

2005 yılı Rusya'nın dış politikasında enerji konusu büyük yer aldı.

Moskova'nın uluslararası arenadaki 2005 yılında gösterdiği faaliyetlerden,

stratejik bakımdan önemli bölgeler ve medeniyetler arasında coğrafi

özelliklerinin bir "köprü" olarak kullanılmasını istediği gözlemleniyor. Bu

yapılırken, Rusya'nın jeopolitik istikrarın teminatçısı olduğunun altı çizilmeye

çalışıldı. Özellikle Asya üzerine "oynandı". Bu, sadece Çin, Hindistan ve

Japonya ile ikili ilişkilerinde değil, Şanghay İşbirliği Örgütü, Asya-Pasifik

Ekonomik İşbirliği Örgütü (APEC), Güney Doğu Asya Ülkeleri Birliği

(ASEAN) gibi uluslararası bölgesel forumlara Rusya'nın katılımından da belli

oluyor. Bununla birlikte Moskova, Batı medeniyeti ile İslam dünyası

arasındaki diyalogda kendisine rol verilmesini istemişti. Avrupa ve ABD'ye

gelince: Rusya, bunlara yönelik güvenilir enerji teminatçısı rolünü oynamaya

çalıştı. Böylece, Rusya'nın dış dünyayla ilişkilerinin en önemli etmeni

ekonomi, yani enerji olduğu söylenebilir. Rusya'nın dış politika ufkunda,

devletlerin ve büyük enerji şirketlerinin çıkarlarının birbiriyle bağlantılı olduğu

yeni bir modelin belirdiği söylenebilir. Bu, hem Batı hem de Doğu için iyi bir

işaret. Rusya, insanlığın enerji geleceğindeki toplumsal huzurun bir nevi

teminatçısı olmaya başlıyor. Bu arada kendisi için de maksimum kar

sağlamaya çalışıyor.400 ABD’nin karşı çıktığı İran-Pakistan-Hindistan boru

hattı projesinde Rus Gazprom’un da yer almak istediği yönünde haberler

gelmektedir. Bu da Rusya’nın dünyanın enerji bakımından geleceğinde söz

sahibi olma niyetinin bir ürünüdür.

Bölgede Rusya gibi bir başka üretici de Azerbaycan’dır. Azerbaycan,

ürettiği petrolü Bakü-Supsa, Bakü-Novorossiyski gibi erken üretim petrol

boru hatlarıyla taşımaya devam ediyor. Bunun yanı sıra gelecekte

Azerbaycan’da üretilecek petrolün nakli için 7-8 güzergah gündeme gelmiş,

fakat bunlardan ilk başta yalnızca beş tanesi resmi olarak görüşülmüştür;401

1) Kuzey hattı: Bakü-Novorossiysk;

2) Batı hattı: Bakü-Supsa;

3) Güney hattı : Bakü-İran;

400 JANTIYEV, Dmitriy “Boru Hattı Diplomasisi”, Rossiyskiye Vesti Dergisi, Aralık 2005 Sayısı.

401 ESLEN, Nejat “AB Niçin Türkiye’yi Demirlemek İstiyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 69, s. 21

Page 149: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

4) Doğu hattı: Afganistan ve Pakistan üzerinden geçen hat;

5) Güney-Batı hattı : Bakü-Ceyhan, Hazar havzasındaki doğalgazın

toplu şekilde Batı piyasalarına Kafkasya üzerinden ulaştırılması konusundaki

başlangıçtaki temenniler sonuca ulaştırılamadı. Türkmenistan doğalgazının

Azerbaycan doğalgazı ile beraber ortak boru hattıyla taşınması konusundaki

görüşmeler olumlu sonuçlanmadı. Ardından iki ülke lideri arasındaki ilişkiler

soğudu, hatta tartışmalı petrol yatakları nedeniyle ülke medyasında savaş

senaryoları bile çizildi. Böylece, Türkmenistan’ı Transhazar boru hattıyla

Kafkasya üzerinden batıya bağlayacak boru hattı düşüncesi şimdilik suya

düşmüş oldu. Ama, Hazar’ın Azerbaycan kısmında bulunan doğalgaz

rezervleri BTE projesinin ortaya konması için yeterli görüldü. Yapımı devam

eden hattın, Eylül 2006’dan itibaren hizmete girmesi beklenmektedir.402

Boru hatları konusunda yaklaşık yirmiye yakın öneri gelmiş, ancak

bunlardan yalnızca üç tanesi gerek ilgili firmalar gerekse hükümetler

tarafından gerçekçi bulunmuş ve ele alınmıştır. Bu öneriler kuzey ya da Rus

rotası, Kafkasya ya da Türk rotası ve güney ya da İran rotası olarak

sınıflandırılabilir. Hazar petrollerinin ve Türkmenistan doğal gazının İran

üzerinden Abadan’a indirilmesine Amerika Birleşik Devletleri karşı çıkmış ve

bu öneri dikkate alınmamıştır. Böylece Türkiye ve Rusya’nın önerdikleri

rotalar ön plâna çıkmıştır. Rusya’nın önerdiği rota; Tengiz petrolünü önce

Karadeniz’deki Novorossisk limanına oradan da deniz yoluyla uluslararası

piyasalara çıkarma şeklindedir. Yaklaşık 1,5 milyar dolara mal olacak bu

proje ile günde önce 900.000 varil petrol taşınacak, sonra da bu rakam 1,5

milyon varile ulaşacaktır.

Bu noktada bir diğer aktör olarak AB’ye değinmek yerinde olacaktır.

Kıta Avrupa’sının bir çok ülkesi için ise enerji alanında Rusya şimdiden en

önemli ortaklardan birisidir. Avrupa Birliği üyelerinin 25 ülkesi için doğal

gazın yaklaşık olarak yarısı ve petrolün üçte biri Rusya’dan satın alınmakta

veya Rusya toprakları üzerinden ulaştırılmaktadır. Bazı ülkeler için Rusya

enerji kaynaklarına bağımlılık yüzde 80-90 civarındadır. Rus yorumculara

402 “Ortadoğu Ve Avrasya Petrolleri İle Türkiye’yi İlgilendiren Petrol Boru Hatları’nın Stratejik Açıdan Değerlendirilmesi”. Genelkurmay Başkanlığı

Karargahını Bilgilendirmek Maksadıyla Atase Ve Dent. Bşk.lığınca Yapılan SAREM Çalışması.

Page 150: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

göre, son zirvede görüşmelerin olumlu geçmesinin temel nedeni AB’nin Rus

enerji kaynaklarına duyduğu ihtiyaçtır. Bundan dolayı zirvede, Rusya için

hassas olan konuların fazla gündeme getirilmediği ve 2007 yılında bitecek

olan Rusya-AB Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması’nın uzatılması yerine

Rusya’nın beklentilerini daha fazla karşılayacak olan yeni metin üzerinde

çalışmaların başlatıldığı belirtilmektedir. Gerçekte ise Rusya enerji

kaynaklarına muhtaç olan Avrupa ülkeleri, son dönemde güçlenen Rusya’yı

kontrol altında tutabilmek için eski Sovyet alanında Rusya ile rekabetten

vazgeçmiş değiller. Bu anlamda özellikle AB ile sınır olan Ukrayna, Beyaz

Rusya ve Moldova önem taşımaktadır. Bahsi geçen ülkeler ve Güney

Kafkasya ülkeleri için AB’nin ortaya attığı komşuluk politikası

yürütülmektedir. AB bu ülkelerin iç siyasi süreçlerine karışarak onları

“demokratikleştirmeye” yani Batı açısından daha yönetilebilir hale getirmeye

ve buradaki Rus etkisini kırmaya çalışmaktadır.403

Rusya-AB zirvesi sırasında Avrupa enerji tüketimiyle ilgili Uluslar arası

Enerji Ajansı’nın yaptığı hesaplamalar sık sık basında yer almıştır. Bu

bilgilere göre, gelecek 15 yıl içerisinde Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacının

yüzde 50 oranında artması beklenmektedir. İspatlanmış doğal az

rezervlerinde yüzde 27’lik payı ile dünyada birinci sırada bulunan Rusya

açısından Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacı yeni açılımların önünü açmaktadır.

Sürekli gelişen Rusya-Avrupa doğal gaz alışverişi Rusya’nın Orta Asya’daki

çıkarlarını da etkilemektedir. Önümüzdeki yıllar içerisinde Avrupa’ya doğal

gaz ihracatını 60 milyar metreküp artırmayı planlayan ve anlaşmalarla

taahhüt altına giren Gazprom, gaz üretimiyle alakalı olarak sorunlar

yaşamaktadır. Türkmen gazı Gazprom için önemli bir fırsat yaratmakta ve

bundan dolayı Rusya, 2007’den başlayarak Türkmenistan’dan 60-70 milyar

metreküp, 2009’dan sonra ise yılda 90 milyar metreküp doğal gaz almayı

planlamaktadır. Bu alımlar gerçekleştiği takdirde hem Ukrayna’nın Rus

gazına alternatif olarak Türkmen gazını alması engellenebilir hem de

Rusya’nın Avrupa’ya olan kesintisiz doğal gaz ihracatı teminat altına alınmış

olur.404

403 SOMUNCUOĞLU, Anar, “Enerji Pazarını Genişletme Arayışı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:68, s.18-19.

404 SOMUNCUOĞLU, Anar, “a.g.e.

Page 151: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

AB ülkelerinde Dışa bağımlılığın ekonomik faturası, ciddi

boyutlardadır. 1999 yılında, AB toplam ithalat faturasının yüzde 6’sına

ulaşan enerji ithalat faturası, 240 milyar euro olarak gerçekleşmiştir.

Jeopolitik açıdan bakıldığında; petrol ithalatının yüzde 45’i Orta Doğu

ülkelerinden yapılmaktadır. Doğal gazın ise yüzde 40’ı Rusya

Federasyonu’ndan yapılmaktadır. AB’nin uluslar arası piyasaları

etkileyebilecek olanakları yoktur. Doğal gaz ithalatında, akılcı olmayan

oranda (yüzde 65) Rusya’dan ithal edilen gaza bağımlıdır. Tüketemese de

ödemek zorunda olduğu “fazla gaz” için, önümüzdeki yıllarda bir çözüm

üretemediği taktirde, milyarlarca dolar bedel ödeme riski ile karşı karşıyadır.

Üstelik, Rusya’dan (hem Mavi Akım, hemde Batı hattı), İran’dan, Cezayir ve

Nijerya’dan (LNG) ithal edilmekte olan gazın, ihracatçı ülkeler onaylamadığı

taktirde, üçüncü bir ülke (ve dolayısıyla AB ülkelerine) satılması (re-export)

olanaklı değildir. 2006 yılı sonlarına doğru ilk gaz akışını beklediğimiz Güney

Kafkasya Boru hattı ile (Azebaycan’ın Şah Deniz Gazını, Bakü,Tiflis-Ceyhan

petrol boru hattına paralel döşenecek olan boru hattı ile) alacağımız,

Azerbaycan gazı için geçerlidir.405

İran’ın nükleer enerji ısrarı etrafında gelişen gerginlikler ve ABD-İran

karşıtlığı, Avrupa için potansiyel doğal gaz sağlayıcısı konumunda olan bu

ülkenin şimdilik devre dışı kalmasına neden olmaktadır. Ancak İran’ın

konumunun değişmesi durumunda, Avrupa için doğal gaz boru hattı

aracılığıyla İran gazına doğrudan ulaşmak daha cazip hale gelebilir. Bu

noktada AB için tek transit ülke olan Türkiye’nin durumu önemlidir.

Rus güçlerinin Ermenistan’a yerleşmesi, Azerbaycan’da ABD’ye yakınlaşma

gereğini doğurdu. İran, Rusya ve Azerbaycan ile yakınlaşma siyasetiyle Hazar’dan

ABD’yi politik açıdan uzak tutarak bu yönden gelecek tehlikeye karşı korunma

niyetinin ötesinde burada ciddi bir silahlanma çabasını da sürdürmektedir. Basra

Körfezi’nin yanı sıra Hazar Denizi’ne de yerleştireceği Ghaidr sınıfı cüce

denizaltılarla, asker nakli, torpido ve füze atma gibi yeteneklere de kavuşacaktır.

Ek olarak artık bu denklemde Çin’de bulunmaktadır ve Orta Asya petrol

405 PAMİR, Necdet , “Avrupa Birliğinin Enerji Sorunsalı ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Kasım 2005,sayı:67,s.80.

Page 152: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

zenginliklerinin paylaşımında söz sahibi olmak için uygun konjonktürü

beklemektedir.406

Amerikan terörle mücadele ve özgürleştirme savaşlarının Çin’in enerji

kaynakları olan Ortadoğu ve Orta Asya çevresinde döndüğü dikkate alınırsa,

ABD’nin Çin’in enerji ihtiyacını siyasi ve askeri silahlardan biri olarak

gördüğü de tahmin edilebilir.407 Avrasya petrolü için mücadele çok yönlü bir

oyun durumundadır. Sadece Çin, Rusya ve Avrasya için değil, ancak aynı

zamanda Amerika ve Batı için güvenlik, jeopolitik ve ekonomik çıkarları

içermektedir.

Bölgenin ham petrolü için büyüyen Asya pazarının bir çıkış yeri olarak

görülmesinin cazibesi de önemlidir. Çin, 1,3 milyar insanı ile, talep yükünü

karşılayacak düzeydeki hidrokarbonlardan yoksundur. Bu nedenle Çin,

gelecekte enerji güvenliği için yurtdışında, sadece Hazar’a değil,

Ortadoğu’da ve işgal öncesi Irak’ta da yatırım yapmaya yönelmiştir. Açıktır

ki, Çin, Batılı hükümetlerin yaklaşımından çok da esrarengiz olmayan politik

yorumlarından enerji maddelerine bağlanmak istediğini açıkça ifade etmiştir.

Böylece bir boru hattı Kazakistan’dan veya Tarim Havzasından çıkacak ve

Çin’in Doğu ve güneyindeki sanayi bölgelerine dahil olacaktır. Batılı

hükümetler, politik niyetlerini gizlemek için ekonomik argümanları başından

beri kullanmış, ama Çin enerji güvenliğini sağlamak için bu ihtirasın

arkasında kendisinin politik çıkarlarının bulunduğunu gizlememiştir.408

Çin’ de kişi başına petrol tüketimi, şu anda, Amerika'nın 15'te biri

düzeyinde. Amerika'nın tüketiminin yarısına bile ulaşmaları durumunda, bu

günde 100 milyon varil petrol kullanmaları anlamına gelecek. Yani, Çin’in

tüketimi dünyada bir günde tüketilen toplam petrolü geçecek. Worldwatch

böyle bir tablonun önlenebilmesi için, Amerika'ya çağrı yapıyor ve Çin ile

Hindistan'ı, sürdürülebilir enerji konusundaki uluslararası çabalara katılmaya

406 KÜLEBİ, Ali, “Türkiye’nin Kafkaslardaki Gücü ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:59, s.22.

407 Evrim ŞAHİNER, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.

408 KILIÇBEYLİ, Elif Hatun , “Hazar Enerji Kaynakları Üzerinde Yeni ‘Oyun’lar”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.21.

Page 153: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ikna etmesini istiyor.409 Kuruluşa göre, bu iki ülke de G-8 grubuna katılmalı.

Ayrıca Hindistan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde daimi üye olmalı ve

Çin de, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'ne katılmalı.410

Çin’in erişeceği eşitlik düzeyini gözler önüne sermek açısından

Amerika’nın kişi başına gerçekleştirdiği enerji tüketiminin geçen yüzyılda

nasıl geliştiğine bakmakta fayda mütalaa edilmektedir. Aşağıdaki tablodaki

rakamların Çin tarafından yakalanması halinde dünyada gerçekleşebilecek

enerji sıkıntısını ve kaynakların hızla tükeneceğini tahmin etmek zor

olmayacaktır.

Tablo.1. ABD ‘NİN ENERJİ TÜKETİMİ

yıllar

Birincil Enerji

Tüketimi

(milyon ton petrol eş

değeri)

ABD

Nüfusu

(milyon)

Kişi Başı Enerji

Tüketimi

(ton petrol eş değeri)

196

5 1.323,6 194,30 6,81

197

0 1.650,2 205,05 8,05

197

5 1.691,6 215,97 7,83

198

0 1.813,2 227,22 7,98

198

5 1.766,5 237,92 7,42

199

0 1.957,0 249,46 7,84

199

5 2.101,8 262,80 8,00

409 Kuruluşun gözden kaçırdığı bir husus var ki; Çin’de milyonlarca insan ulaşım gereksinimini bisiklet ile çözerken, ABD yakıt sarfiyatı yüksek SUV

(Sports Utility Vehicle) segmentindeki araçları tercih ediyor.

410 BBC Turkish – Haber, “Dünya Çin ve Hindistan’a Dar”, 16 Ocak 2006.

Page 154: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

200

0 2.287,4 274,85 8,32

Kaynak: US Census Bureau - BP Statistical Review of World Energy, June 2002.

2005’e gelindiğinde Çin, ABD'nin onda biri kadar petrol tüketiyor. Çin,

2.4 milyon ton petrol tüketiyor günde. Ama Çin 'in 2025 yılında petrol

ithalatının, dünya petrolünün yüzde 40'ını geçmesi bekleniyor. Bunu

kapamak için Çin çok büyük şeyler yapıyor. Rusya'dan İran'a kadar özel

anlaşmalar yaptı. Rusya'da yakın zaman önce Yukos'un yan bir şirketi vardı,

onu Çin şirketi satın aldı. İran'la yeni bir anlaşma yaptı, kimse farkında değil,

Yadavaran sahası diye bir bölgede doğalgaz alımı için Çin petrol şirketi

Sinopec 100 milyar dolarlık yatırım yapacak. 25 yıllığına anlaşma

imzaladı.411

Çin’in petrolle ilgili bir başka sıkıntısı daha gündeme gelmektedir.

Sanayiinin başat bir role sahip olduğu ülkede, elektrik üretiminin de yüzde

80,2 oranında petrolle gerçekleştiriliyor olması Çin için petrolün önemini bir

kat daha arttırmaktadır. Çin’in petrole karşı olan bu bağımlılığının, ABD gibi

rakiplerinin hakimiyeti altındaki enerji kaynaklarına olması da başlı başına bir

başka sorundur. “ABD’nin, petrol fiyatlarının bu denli yükselmesine göz

yummasının nedenlerinden bir tanesinin de, orta ve uzun vadede başlıca

rakibi olabilecek Çin’in, bu zaafından yararlanmak istemesi olabilir mi?”

Günde 6,7 milyon varil petrol tüketen Çin’in ABD’nin Irak savaşına bu denli

karşı çıkmasının altında yatan nedenlerden birinin de, petrol konusundaki

sıkıntıları olduğu düşünülmektedir. İthalatının yüzde 55-60’ını Ortadoğu

bölgesinden gerçekleştiren Çin’in, Türkistan enerjisine yönelik daha somut

adımlar atmaya başlaması, Kazakistan’la ilişkilerini geliştirerek kaynak

çeşitliliği yaratma çabası anlaşılabilir bir durumdur. Çin ve Kazakistan

arasıda, 1997 yılından itibaren gündemlerine almış oldukları 3 bin kilometre

uzunluğundaki petrol boru hattı projesi, Çin’in bölgedeki en önemli girişimidir.

2004 yılında projenin ikinci etabına yönelik yapılan anlaşmalarla inşası hız

411 BBC Turkish – Haber, “Dünya Çin ve Hindistan’a Dar”, 16 Ocak 2006.

Page 155: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

kazanan boru hattının 2005 yılı sonlarına doğru tamamlanacağı ifade

edilmektedir. Bu hattan 2006 yılından itibaren yılda 10 milyon ton petrol

temin edecek olan Çin, 2004 yılı istatistiklerine göre günlük 3.1 milyon varil

olan petrol açığını kapatmak adına önemli bir kaynak edinecektir.412

Çin’in devlet enerji şirketi Chuna Natioal Petroleum Company

(CNPC)’nin 22 Ağustos 2005’te, Kazakistan’ın en büyük yabancı petrol

şirketlerinden biri olan PetroKazakistan’ı 4.18 milyar dolara satın aldığı

açıklanmıştır. İhalede Hindistan’ın ONGC şirketinin teklifinin 3,5 milyar

dolarda kaldığı belirtilmiştir. PetroKazakistan’ın piyasa değerinin 3.2 milyar

dolar olduğu belirtiliyor. Kazakistan’daki projelere her iki ülkenin de bu denli

önem vermesinin sebebi kısaca şu verilerle açılanabilir. Kazakistan’ın

ispatlanmış petrol rezervleri 39,6 milyar varilken, Çin’in 17,6 milyar varil,

Hindistan’ın ise, 5,6 milyar varildir.413

Konu Hindistan’a gelmişken, kendi enerjisini üreten Rusya ve Orta

Doğu’da enerji ihtiyaç alanlarını şimdilik güvenlik altına almış ABD’yi bir

kenara bırakarak söylenebilir ki; Çin’in enerji temininde en önemli rakibi

Hindistan olacaktır.

Worldwatch Enstitüsü, "2006'da Dünyanın Durumu" başlıklı raporuna

göre; Çin ve Hindistan 2030 yılında batılı ülkelerin kaynak tüketim seviyesine

ulaşırsa, dünyadaki enerji kaynakları, su ve tarıma elverişli topraklar yetersiz

kalacak. Ayrıca doğal kaynaklara olan ihtiyaçlarının artması ile, başta petrol

olmak üzere birçok ürünün fiyatının yükseldiğine işaret edildi. Raporda,

"Dünyanın ekolojik kapasitesi, bir yandan Çin, Hindistan, Japonya, Avrupa

ve Amerika Birleşik Devletleri'nin taleplerini, bir yandan diğer ülkelerin

ihtiyaçlarını sürdürülebilir bir şekilde karşılamaya yeterli değildir". deniyor.İki

ülke ile diğer gelişmiş ekonomileri karşılaştıran kuruluş eğer Çin ve

Hindistan, kişi başına doğal kaynak kullanımında bundan 25 yıl sonra

412 KÜLEBİ, Ali, “Çin ve Enerji ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.16.

413 Verilerde www.bp.com adresinden faydalanılmıştır.

Page 156: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Japonya'ya yetişirse, bu ihtiyaçlarını karşılamak için, dünya gibi bir tane

daha gezegen gerekecek hükmünü veriyor.414

Çin enerji temin sürecinde hedef olarak bütün dünyayı seçmiştir. Bu çalışmada

Afrika ve Güney Amerika petrol ihracatçıları ile kurduğu ilişkiler incelenecektir. Petrol

bazlı olmasa da Çin enerji hammaddeleri konusunda Avustralya ile de ilişki

içerisindedir. Bu hammadde ise Nükleer yakıtı uranyumdur.

Avustralya’nın Çin’e uranyum satması konusunda görüşmelerde bulunmak

üzere, iki ülke yetkilileri 2005 yılında Canberra’da bir araya geldi. Uranyumun Çin’in

nükleer santrallerinde kullanılması planlanıyor. Avustralya Dışişleri Bakanı Alexander

Downer, Çin’in kendilerinden aldığı uranyumu, askeri amaçlı kullanmamasını güvence

altına alacak bir anlaşma imzalanacağını bildirdi.415 Amerika Enerji Bakanı Sam

Bodman, bu ay başında yaptığı açıklamada, Avustralya’nın Çin’e uranyum satmasında

bir sakınca olmadığını, ancak güvenlik kaygılarının giderilmesi gerektiğini söylemişti.416

3.4. Çin’in Ekonomik Yükselişi

Yakın yıllarda ekonomi kuramının en tartışmalı konularından biri az

gelişmiş bir ülke “gelişmiş olan ülkeye nasıl yaklaşır” sorusudur. Bu soruya

yanıt arayan Mao sonrasının Çin yöneticileri önde giden ülkelere yetişmek,

onları yakalamak amacıyla, son çeyrek yüzyılda başardıklarıyla, örnek

olabilecek ilginç bir yöntem izledi. Çin’in ekonomi politikasının esası,

“kapitalist ve sosyalist gelişme yöntemleri” birlikte bir süzgeçten geçirerek ve

bunların en başarılı yönlerini içeren bir politika bileşimini (sentezi)

oluşturmaya dayanır. Çin’in gelişmiş ekonomilerle yarışa girmesi, onları

yakalaması için, şirketlerini güçlendirmeliydi. Uluslar arası ekonomik güç

yarışı, uluslararasında değil, büyük ortaklıklar arasındaydı, yani süper güç

olmaya giden yol, dünya ölçeğinde rekabet edebilir; etkin yönetilen güçlü

414 BBC Turkish – Haber, “Dünya Çin ve Hindistan’a Dar”, 16 Ocak 2006.

415 Avustralya dünyadaki uranyum rezervlerinin yüzde 40’ına sahip olmasına rağmen nükleer enerji üretmiyor.

416 Voice of America – Haber, “Avustralya Çin'e Uranyum Satacak”, 19.01.2006.

Page 157: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

şirketlerden geçiyordu. Japonya ve Kore’nin özel şirketlerle dış yarış

politikasını Çin kamu şirketleriyle yaptı. Gelişmekte olan / azgelişmiş

ülkelerde 1980 sonrasında egemen olan devleti küçülterek piyasa

koşullarına bırakılan; onlardan “beklenen” sermaye birikimi işini, Çin

hükümeti bilinçli bir biçimde devlet eliyle uyguladı. Kimi sektörlerde şirketlerin

birleşmesi; yönetim ve ortaklık yapılarının esnekliği sağlanarak üretim

olanakları genişletildi. Bunlara, devletin ve yerel yönetimlerin stratejik

sektörleri, ürünleri desteklemeye yönelik kredi politikası; mülkiyeti ulusa ait

sayılan toprağın üretim sorumluluğunun aile işletmelerine bırakılmakla

birlikte, destekleme ve piyasa süreçleriyle tarımın hızlı gelişmesi; gelir

dağılımını eşitsizleştirmeyen politikalar sonucu iç pazarın hızla büyümesi; dış

ticaret ve fiyat ayarlamaları ve özellikle de satın alma politikaları

eklendiğinde, Çin’in neden çok hızlı bir ekonomik sıçrama gösterdiğinin alt

yapısı konusu, bir ölçüde de olsa açıklık kazanır.417

Çin ekonomik devrimi 1978’de Komünist Parti’nin reformlarıyla başladı.

Piyasa ekonomisine geçmek için pek çok reform ve hazırlık yapıldı. İlk olarak

kamu ekonomik teşebbüslerine özerklik verilerek başlatılan reformu, fiyat

denetimlerinin piyasa güçleri tarafından belirlenmesi yönünde atılan adımlar

izledi. Yabancı sermayeye daha istikrarlı ve daha iyi davranan Çin, ucuz

emek avantajını kullanarak, yüksek büyüme rakamları elde etti.

Çin’in ekonomik gelişimini besleyen bu ucuz emek kavramının

arkasında kültür devriminin mirası olan bir kavrayış tarzı ve katıksız bir

milliyetçilik anlayışının payı büyüktür. Dönüşümün temel başlangıç noktası,

1997 yılında Jiang Zemin’in göreve gelmesidir. Bu dönemde hızlı bir ideolojik

dönüşüm olmuş, Konfüçyüs ilkeleri, temel ilkeler olarak sunulmuş, daha

ulusalcı söylemler benimsenerek, partinin bu söylemlerin yegane sözcüsü,

savunucusu ve koruyucusu olduğu kabul edilmiştir. 1999 Kosova harekatı

sırasında Amerikan uçaklarının Çin’in Belgrat büyükelçiliğini yanlışlıkla

bombalaması, Çin’deki ulusal hassasiyeti en yüksek düzeye çıkarmıştır.

Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesi, Olimpiyatların bu ülkede yapılacak

417 KEPENEK, Yakup,”Çin Uyanıyor“ Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.11.

Page 158: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

olması ve uzaya insanlı uzay aracı gönderen üçüncü ülke olma unvanını

alması; Çin ulusçuluğunu besleyen hayat damarlarından bir kaçıdır.418

Bugün dünyaya baktığımız zaman, ekonomik paylaşım savaşının

kızıştığını görüyoruz. Olaylara daha tepeden bakmak gerekiyor. Ekonomik

olarak büyüyen bir dev var sahnede: Çin. Amerika ise dünya ekonomisi ve

güvenliğinin hakimi olarak bu devin büyümesini engelleme çabasındadır.419

1,3 milyarlık nüfusu, artan satın alma gücü ve ucuz işgücü ile de

küresel konjonktürü olumlu yönde etkiliyor. Ülkenin ekonomik karnesi bir çok

açıdan çok etkileyici. Yıllık yaklaşık yüzde 9’luk bir kalkınma hızı son

dönemlerde sürekli elde edilmiş bir olgu. Şimdilik ekonomik durgunluk çok

daha uzun bir süre söz konusu bile olmayacak durum arz ediyor. Yıllık

yabancı doğrudan yatırımlar 53 milyar doların üzerinde. Çin bu üretim

yarışının kulvarında dünyadaki bütün ülkelerin açık ara önünde gidiyor. Son

günlerde, kişi başına düşen milli gelirinin 1000 Amerikan doları olmasına

karşın, iç satın alma paritesine göre fert başına gelirin 5000 dolar olduğu

tahmin edilen Çin’in dünyanın ikinci büyük ekonomisi olarak kabul edilmesi

gerektiği söyleniyor. Bu bağlamda hem ekonomik hem de askeri harcamalar

açısından Japonya ve Almanya’nın da önüne geçmiş durumda.420

Çin kelimenin tam anlamıyla bir dev. 9 milyon 596 bin metrekare

büyüklüğü ile bir kıta görünümündedir. Nüfusu tüm dünya nüfusunun dörtte

birinden fazladır. Bu görünümü ile Çin gelişme ve güç için gereken hem

hammaddeye, hem de insan gücüne sahip ülkeler arasında en önde yer

alıyor. Buna rağmen Çin halkı hala çok fakirler arasında yer alıyor. Kişi

başına düşen gelir 900 dolar civarında. Satın alma gücüne (SAG) göre 5.000

doları bulsa da Çin, Türkiye’nin dahi çok gerisinde kalıyor. Buna rağmen Çin

ekonomisi satın alma gücüne göre Amerika’dan sonra dünyanın en büyük

ikinci ekonomisi ve 2003 yılı verilerine göre hacmi 6 trilyon 449 milyar doları

418 ADIBELLİ ,Barış, “Çin –Japon Gerginliği”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 44, s.4-5.

419 AKBAŞ, Tutkun, “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005.

420 KÜLEBİ, Ali , “Çin’in Ekonomik Sorunları”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.6.

Page 159: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

aşıyor. Bu rakamla Japonya, Almanya gibi devleri geride bırakan Çin bu

performansına şu anki nispeten az gelişmiş haliyle ulaşıyor. Eğer Çin, kişi

başına düşen gelir açısından performansını iki katına çıkarabilir ise bu,

dünya ekonomik büyüklüğünün neredeyse yarısı ve ABD ekonomisinin dahi

geçilmesi anlamına geliyor.421 Çin çalışkan ve ucuz bir işgücüne; muazzam

sayılarda işçiyi düşük verimliliğe sahip tarım sektöründen daha yüksek

verimliliğe sahip imalat sektörüne kaydırabilme yeteneğine; siyasi istikrara;

ve kalkınmaya odaklanmış, etkin bir devlete sahip.422

Çin’in 2004 yılı istatistiklerinde, satınalma gücü paritesine göre

hesaplanmış gayri safi yurt içi hasılası 7,262 trilyon dolar olarak

açıklanmıştır. Gayri safi yurt içi hasılasının sektörlere göre dağılım ise, tarım

yüzde 13,8, sanayi ve inşaat yüzde 52,9 hizmetler yüzde 33,3 olarak

belirtilmiştir.423

Büyümesinin % 90’ını yabancı sermayeye borçlu olan Çin, 1,3 milyar

nüfusu ve 650 milyar dolarlık dış ticaret hacmi ile yatırımcılar için bulunmaz

bir Pazar. Yılda yaklaşık 60 milyar dolar yabancı sermaye çeken Çin’e yoğun

talebin en büyük sebebini ucuz işgücü ve bürokrasideki kolaylıklar

oluşturuyor. Yatırımcılar için cazip ortamların yaratıldığı Çin’in en önemli

özelliği özelleştirmelerde devletin değil, girişimcinin aktif rol oynaması.424

Daha 2003 yılında Çin ekonomisi dünyanın altıncı büyük ekonomisiydi. O

zamandan beri tam yüzde 8,5 oranında büyüdü. Ticaret ulusları arasında Çin

dördüncü sırada. Son iki yılda Çin’e akan yabancı yatırımlar, dünyanın her

ülkesinden fazla.425 Uluslar arası Pazar, tüm pazarlar gibi, bir görünmeyen

elin değil; giderek görünen, IMF, Dünya Bankası gibi uluslar arası odaklarda

somutlaşan uluslar arası boyutlu tekellerin egemenliği altındadır.

Yeryüzünde bir “dev şirketler ve cüce devletler” dönemi başlamış

421 ŞAHİNER, Evrim, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.

422 WOLF, Martin, “Çin Neden Bu Kadar Yavaş Büyüyor”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.35.

423 KÜLEBİ, Ali, “Çin ve Ekonomi ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.16.

424 KEPENEK, ”Yakup, Çin Uyanıyor“ Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.19.

425 VON HEIN, Matthias Deutsche Welle –Makale, “G-8'lerin Çinli Davetlisi”, 8 TEMMUZ 2005.

Page 160: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

bulunuyor.426 Sayıları beşyüze varan çok uluslu şirket, dünya ticaretinin

%70’ini elinde tutmaktadır.427

Çin, uluslar arası yatırımcıların ilgi odağı olmuş ve dünyadaki sanayi

ülkeleri tarafından eşsiz bir Pazar ve istihdam yaratan ülke konumuna

getirilmiştir. Dünyanın en büyük oyuncak üreticisi olan Halbourt Şirketi’nin

Çin’de 10 bin işçiden fazla çalıştırırken Hong Kong’da bulunan şubelerinde

yalnızca 400 işçi çalıştırıyor olması buna en açık örnektir. 2000 yılında Çin’e

Hong Kong’dan 175 milyar dolar, Tayland’dan da 26 milyar dolar yatırımcı

sermaye gelmiştir. Ayrıca, 2000 yılı verilerine göre Çin’in toplam yabancı

yatırım miktarı 308 milyar dolar olarak bilinmektedir.428

Gerek Amerikan, gerek Japon, gerekse Avrupalı sermaye grupları Çin

pazarında yer alabilmek için çok büyük yatırımlar yapıyorlar. Bu gruplar

içinde sadece Alman otomotiv devi Volkswagen’in önümüzdeki iki yıldaki

yatırımı 1 milyar doları bulacak. Amerikan otomotiv şirketi General Motors

ise 2007’ye kadar 3 milyar doları aşkın bir yatırım yapacak. 2004’ün ilk altı

ayında Çin’e doğrudan yatırım miktarı % 11.9’luk bir artışla 33.9 milyar

dolara kadar ulaştı.429

Çin dış dünya için bir potansiyel tehdit ve baş edilemez bir rakip olduğu

gibi, aşırı hızlanan bir Çin’in içeride kontrol edebilmek oldukça zordur. Bu

çerçevede denebilir ki mevcut küresel güçler ekonomi alanında doğrudan

yatırımlar, sermaye hareketleri ve ticaret bağlantılarıyla Çin’i dünya

ekonomisine eklemlemeye çalışıyorlar. Bu sayede Çin’in mevcut düzen

dışına çıkamayacağı düşünülüyor. Nitekim Çin’in özellikle enerji alanında

dışa bağımlı oluşu bu teoriyi gerçekçi kılıyor.430

Öte yandan Şanghay’ın, Adong bölgesi, bilimsel üretimin ileri

teknolojinin merkezi olarak yükseliyor. Bölgesel kalkınma dengesine özen

426 RAMONET, Ignaciot , “Firmes geantes Etats nains”, Le Monde diplomatique, juin 1998,s.1.

427IŞIKLI, Alpaslan , “Neoliberal Küreselleşme, Sosyal Devlet ve Kemalizm”, Jeopolitik Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2004, sayı:11,s.9.

428GÖKÇORA, Aslı, “ABD İLE Çin Arasındaki Stratejik Sorun: Tayvan” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.10.

429 ŞAHİNER, Evrim, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.

430 ŞAHİNER, Evrim ,a.g.e., s.15.

Page 161: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

gösteriliyor. Yatırımların kıyılardan iç bölgelere yönelmesi için özel politikalar

uygulanıyor.431 Çin kalkınmanın temel dinamiğinin coğrafi bölgeler

arasındaki kalkınmışlık farkı olduğunu ihmal etmemektedir.

Çin’ yapılan yatırımın yanında pazarın önemi açısından ithalattan da

söz etmek gerekir. Çin dünyada üretilen alüminyumun yüzde 25’ini, demir

cevherinin yüzde 30’unu, kömürün yüzde 31’ini ve hazır betonun yüzde

40’ını tüketmektedir. Japonya ve Güney Kore’nin ihracatlarının yüzde 30’dan

fazlası Çin’edir. Bu da her iki ülkenin kalkınma hızını olumlu yönde

etkilemektedir.432

Ülkedeki sahip yatırımlar GSYİH’nin yüzde 40’ını da aşarak

muhtemelen büyük bir ekonomi tarafından bugüne kadar kaydedilmiş en

yüksek orana ulaşmış durumda. Hiçbir ülke kalkınmasının bu aşamasında

bu kadar çok sermayeye boğulmamıştı.433

Daha yüksek, daha hızlı, daha ileri... Anlaşılan çağdaş Çin’in belgisi bu.

Ve Devlet ve Parti Başkanı Hu Jintao’nun G8 Zirvesi’ne davet edilmesiyle

Çin oldukça ilerlemiş durumda. G-8 kulübünün üyeleri 21. yüzyılın

sorunlarının Çinsiz çözülemeyeceğini kabul ediyor. Ekonomik başarıları

sayesinde Çin, en büyükler arasında yer almayı hak ediyor. Çin

ekonomisinin, dünya sahnesine çıktığını sadece IBM’in bilgisayar bölümünü

Çin şirketi Lenovo’nun satın alması ya da şu anda Kaliforniya kökenli petrol

şirketi Unocal’ı satın almak için Çin’in 18,5 milyar dolar teklif etmesi

göstermiyor.434

AB’nin, dış ticaret hacmi 2005 yılında genel olarak artış göstermiştir.

Japonya ile olan dış ticaret hacmi azalırken, ABD ve İsviçre ile fazla veren

dış ticaret hacmi aynı kalmıştır. AB’nin ihracat artışı yaptığı ülkelerin başında

Rusya (+%25), Hindistan (+%24), Brezilya (+%20), Norveç (+%19) gelirken

AB’nin ithalat hacmini artıran ülkeler arasında ise Rusya (+%30), Türkiye

431 KEPENEK, Yakup, ”Çin Uyanıyor“ Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.11.

432 KÜLEBİ, Ali , “Çin’in Ekonomik Sorunları”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.6.

433 WOLF, Martin , “Çin Neden Bu Kadar Yavaş Büyüyor”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.35.

434 VON HEIN, Matthias Deutsche Welle –Makale, “G-8'lerin Çinli Davetlisi”, 8 TEMMUZ 2005.

Page 162: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

(+%24), Çin (+%19) ve Brezilya (+%19) bulunmaktadır. AB’nin Çin ve Rusya

ile yaptığı dış ticaretten doğan açıkta 2005 yılında bir önceki yıla oranla

önemli miktarda artış söz konusudur. AB içinde, mevcut sorundan olumsuz

yönde etkilenen ülke sayısı 10’dan fazla olmasına rağmen Çin’e karşı en

aşırı tepki Fransa’dan gelmektedir. Tartışmalarda Fransa’yı ön plana çıkaran

en önemli neden, Fransa’nın Çin ile yaptığı dış ticarette %35 civarında açık

veriyor olmasıdır.435 Rusya ile ekonomik ilişkilerine gelince; Çin malları ve

insanları Rusya’ya akın etmiştir. 2004 yılında yaklaşık olarak 21 milyar

dolara ulaşan ticaret hacminin 2010 yılında 60-80 milyar dolar’a ulaştırılması

hedeflenmektedir. Özel bir not olarak belirtmek gerekir ki; 1990’lı yıllarda

serbestleşme sancılarını yaşayan Rusya’nın insansızlaşmaya başlayan

Sibirya bölgelerine yerleşen binlerce Çinli, bölge ekonomisinin canlanmasına

katkıda bulunmuşlar, sınır ticaretini geliştirmişlerdir.436

Çin’in Orta Asya ile kurduğu ekonomik ilişki daha çok ekonomik gücün

tahakkümü şeklindedir. Çin ŞİÖ çerçevesinde bu ülkeleri kredilendirerek

kendisine bağımlı hale getirmeyi amaçlamaktadır.

2003 yılında, Çin Devlet Başkanı Hu Jintao’nun danışmanları ortaya

yeni bir teori attılar. Çin’in “barışçıl yükselişi” adı verilen bu teoriye göre,

geçmişte yükselen büyük güçler savaş yanlısı bir tavır sergilerken, Çin ile

ticaret ortakları arasındaki ekonomik bağlar savaşı düşünülemez hale

getirmekle kalmıyor, aksine tüm tarafların birlikte yükselmesine imkan

veriyordu.437

3.4.1. Çin Ekonomisinde Sorunlar

435 SANDIKLI ,Atilla, - İlhan GÜLLÜ, “Çin’in Dünya İle Mücadelesi: Çin’in Atağı, Batı’nın Şaşkınlığı”, TASAM, 20 Mayıs 2005.

436 KÜLEBİ, Ali, “Çin’in Ekonomik Sorunları”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58, s.6.

437 TELLİS, Ashley J. “Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.36.

Page 163: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Çin’in ekonomik gelişimi ile ilgili bütünüyle tozpembe bir tablo çizmek

iktisadın doğasına aykırı bir durumdur. Tabii ki Çin’in de halletmesi gereken

sorunlar vardır;438

• Çin’de bundan 10 yıl evvel kalkınma hızını makul bir düzeyde tutma

çalışmaları daha kolay olabilecek iken, bugün dünya ticaretine çok daha

fazla entegre hale gelmiş bir Çin’de bu çok daha zordur. Sonuçlar bütün

dünyayı ve özellikle ABD’yi ciddi şekilde etkileyebilir.

• Artan petrol fiyatları ve zorlaşabilecek petrol tedariki açısından da Çin çok

kritik bir durum arz etmektedir. ABD’nin 90 günlük stratejik petrol rezervlerine

karşı 15 günlük stoka sahip Çin bu anlamda da sıkıntılı e hassas bir durum

göstermektedir.

• Çin’in, gelişmiş ülkelerde bulunan bono ve tahvil gibi finansman

enstrümanlarına sahip olmaması da sıkıntı arz etmektedir. Bu durumda Çin

ekonomisi, eldeki nakit rezerv durumlarına ve bölgesel ve kategorik taleplere

bağımlıdır. Bu da istikrarlı bir ekonomi ve ekonomiye gerektiğinde müdahale

için yeterli bir mekanizma sağlayamaz.

• Çin ekonomisinin, petrolün yanı sıra, su, diğer enerjiler, limanlar, çevresel

sistem ve ulaştırma açısından ilerdeki hızını kesebilecek sorunları da vardır.

• Çinli liderler ara ara, Tayvan’a tehditler yağdırmakta ve bağımsızlığını

ilan ettiği taktirde saldıracaklarını beyan etmektedirler. Tayvan’ın bir gün

bağımsızlığını ilan etmesi söz konusu olabilir. Çin’in, Tayvan ve dolayısıyla

ABD ile bu söz konusu uyuşmazlığı yarın savaş nedeni olabilir. Bu husus Çin

ve dünya ticareti iin tehdittir. Nitekim, Çin’in Tayvan’ın karşısına yerleştirmiş

olduğu 700’ün üzerinde balistik füze ve bunu her yıl yüz adet füzeyle takviye

edeceği olgusu önem arz etmektedir. Yine geçtiğimiz günlerde Çin

“Genelkurmayı’ndan General Zhu Chenghu’nun, Tayvan ile oluşabilecek bir

çatışmada Çin Halk Cumhuriyeti Ordusu’nun, müdahale etmesi durumunda

438 KÜLEBİ, Ali “a.g.e.

Page 164: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ABD’ye karşı nükleer güç kullanmaktan çekinmeyeceğini açıklaması da

gelecekte böyle bir olasılığı ve dolayısıyla gerçekleşebilecek dünya çapında

bir ticari krizi söz konusu etmektedir.

• Komünist partisi son yıllardaki rüşvet skandalları nedeniyle şöhretinden

çok şey kaybetmiştir. Yönetimden doğacak zafiyetlerin ilerde ekonomiye de

olumsuz etkilerinin olabileceği söz konusudur. Partinin, kamu mallarını sınır

tanımadan yağmalayan yetkililerini dizginlememesi en çok endişe sevkeden

konulardan biri. Rejimin içindeki bu kişiler fiilen özelleştirdikleri devletin

gücünü kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar.439

• Sadece 2003 yılında Çin’in petrol ithalatı % 40 oranında arttı. 2004’de

hem ihtiyaç artıyor, hem de petrol fiyatları yükseliyor. Bu da Çin

ekonomisinde önemli bir enflasyon tehlikesine yol açıyor.440

• Dikkate değer olanı Çin ekonomisinin ne kadar hızlı değil, ne kadar yavaş

büyüdüğüdür. Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi için bunların söylenmesi

garip gelebilir. Ancak, ülkenin ekonomik reformların başlatıldığı 1978’de

bulunduğu yer düşünüldüğünde, Çin’in bundan daha bile hızlı büyümüş

olması gerekirdi. Ülkenin ekonomik başarısına methiyeler düzenler için bir

numaralı kanıt Çin’in gayri safi yurtiçi hasılasında (GSYİH) yaşanan artıştır.

1978 ve 2003 yılları arasında, Çin’de kişi başına düşen GSYİH yılda birleşik

6,1 oranında büyüyerek çeyrek yüzyılda toplam yüzde 337’lik bir artış

kaydetmiş oldu. Bu etkileyici performans, ama rekor değil. Örneğin

Japonya’nın kişi başına GSYİH’si 1950,1973 yılları arasında yüzde 7,6

Tayvan da 1958 ve 1990 yılları arasında yüzde 6,3 lük yıllık birleşik büyüme

oranlarını yakalayarak Çin’i geride bıraktılar. Peki Beyjng neden daha iyi bir

performans gösteremedi? Çünkü Çin ekonomisi halen son derece verimsiz.

Bu ağır aksak gidişatın başlıca sorumlusu ise Çin’in kamu iktisadi

teşebbüslerinin doymak bilmeyen iştahı. 1993 ve 2000 yılları arasında

439 PEİ, Minxin , “Tehlikeli İnkarlar”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.42.

440 ŞAHİNER, Evrim, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.15.

Page 165: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

verilen tüm kredilerin yüzde 60’ını devlete ait bu canavarlar yuttu. Standart &

Poor’s adlı kredi derecelendirme kuruluşunun tahminine göre, Çin

bakanlarının vermiş oldukları kredilerin yüzde 40’lık bir kısmı, yani 650 milyar

dolar batmış durumda. Eğer her yıl yüzde 10’a yakın büyüyen bir ekonomi

bu ölçekte batık krediler üretebiliyorsa, sermaye muazzam ölçüde yanlış

yönlendiriliyor demektir.441

• Gelir eşitsizlikleri 1980 ve 1997 yılları arasında Çin’deki eşitsizlik yüzde

50 oranında arttı. İşçi gücünün olması da doğaldır. Ne var ki, Çin tarihin en

büyük kırsal emek hareketini yaşıyor. Son yıllarda, en az 114 milyon kırsal

işçiyi içine alan Çin şehirlerine gelecek birkaç onyılda da 250 ila 300 milyon

işçinin akması bekleniyor. Bu koşullar altında, Çin’in yeni bir sosyal güvenlik

ağı oluşturmaya yönelik çabalarının yetersiz kalması, özellikle de ülkenin

sosyalist kökenleri göz önüne alındığında, pek şaşırtıcı değil. Çinli seçkinler

uzun dönemli getiriler sağlayacak olan sosyal yatırımları ihmal ediyorlar.442

Eğer ülke yılda 9’luk büyümeyle dünyanın en çok doğrudan yatırım çeken

ekonomisine sahipken sosyal huzursuzluk artıyorsa, bu performansta

yaşanacak ilk tökezlemede protestolar patlayabilir. İşsizlik oranlarındaki sert

bir artış, sosyal hizmetlerde gidebilecek ciddi bir kesinti ya da halkın

tasarruflarını bir anda silecek bir dizi banka iflası milyonlarca Çinliyi

sokaklara dökebilir. Günümüzdeki küresel ekonomisinde, bugün Çin’in karşı

karşıya olduğu türden devasa ekonomik dengesizliklerle birlikte yaşamak

tehlikelidir. Washington Post gazetesinde yayımlanan bir makalede, 2003

yılında Çin’de meydana gelen ciddi sosyal huzursuzluk olaylarının bir önceki

yıla göre yüzde 15 oranında artarak 58.000’e yani günde yaklaşık 160’a

çıktığı belirtiliyordu. Bir baraj projesine karşı mücadele veren on binlerce

pirinç üreticisi de ülkenin batısında büyük bir protesto gösterisi düzenliyordu.

Aynı gün, yetkililer 7.000 tekstil işçisinin katıldığı bir grevi bastırdılar.443

Yine bu bağlamda, Paris Dauphine Üniversitesi Öğretim Üyesi Philippe

Chalmin’in şu sözleri Çin’i en güzel şekilde tanımlıyor. Çin’in dünyaya

441 WOLF, Martin, “Çin Neden Bu Kadar Yavaş Büyüyor”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.35.

442 PEİ, Minxin , “Tehlikeli İnkarlar”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.42.

443 NAİM, Moises , “Üç Bilge Adam”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.96.

Page 166: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

açıldıkça piyasalarca taşınan ekonomik ve mali alerjilere daha duyarlı

olacağı kesin. Ve bir gün belki de 2010’dan başlayarak Çin hapşıracak. Bu

hapşırıkla birlikte de eski dünya titreyecek.” yorumları yapılmaktadır. Ne var

ki, bunların hepsi Çin’in inkar edip ertelemek yerine cesur siyasi reformlarla

karşılaması halinde, idare edilebilecek risklerdir.444

3.4.2. Ekoçekişme: ABD ve Çin Ekonomilerinin Karşılaştırılması

Çin’in 2005 yılının ilk yarısında yaklaşık 40 milyar Dolar olan ticaret

fazlasının yıl sonunda 80 milyar dolara çıkacağı inancı ve Çin silah

endüstrisindeki gelişmeler, karşısında başka bir “süper güç” istemeyen

ABD’nin Çin’i tehdit olarak görmediğini açıklasa da senatodan “baskı

uygulama kararı”nı çıkarmasına yol açtı.445

ABD’nin Çin’e uyguladığı ekonomik baskılarla eş zamanlı olarak

yapılan “Çin’in rezervinde büyük miktarda ABD Doları var. Çin bunu başka

paralara nakledebilir” açıklaması, ABD piyasasını ciddi biçimde sarstı. Bu

açıklama Çin’de, “bizimle oynarsanız başınıza bela oluruz” tehdidiyle

karşılaşan ABD’ye karşı başarıyla oynanmış bir oyun olarak yorumlandı.

Çin’in sadece ABD ile kalmayan bu ağırlığı ve dünya ekonomisinde hızla

yükselen yıldızı AB ülkeleri ile ilişkilerinde de göze çarpıyor. AB ülkelerine

karşı sağladığı dış ticaret fazlasından da söz etmek gerekir ki bu AB için

oldukça sıkıntılı bir süreçtir.446

ABD kendi haline bırakırsa, Çin dünyanın en büyük ülkesi olacak.

Ama ben, ABD'nin Çin'le bir 10 sene içinde ciddi biçimde ekonomik olarak

savaşacağını, bu savaşın, sıcak savaşa bile sıçrayabileceğini düşünüyorum.

ABD'nin en büyük düşmanı Çin. Bugün Japonya'nın elinde şubat sonu

444 PEİ, Minxin “a.g.e.s.42

445 KEPENEK, Yakup,”Çin Uyanıyor“ Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27, s.19.

446 Bkz. Ek 1, Tablo1.

Page 167: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

itibarıyla baktığımızda 840.6 milyar dolar döviz rezervi var. Çin'in elinde

609.9 milyar dolar. Tayvan'ın -o da Çin sayılıyor artık- '242.7; G. Kore'nin

elinde de 202.1 milyar dolar var. 4 ülkedeki nerdeyse ABD'nin dünyadaki

borcuna eşit. ABD'nin dünyaya borcu 2.5 trilyon dolar. Burası da 1.8 trilyon

dolar yapıyor.447

Çin, ABD’nin Ortadoğu’daki yayılmacı siyasetini eleştirmiştir. Fakat, iki

ülke arasındaki ekonomik ilişkiler ve Çin mallarının Japon mallarının aksine

ABD ekonomisine büyük destekte bulunduğunu dikkate alan ABD ve Çin,

aralarındaki gerginliğin artmamasına özen göstermektedir.448 Çin’in son 20

yıldaki ekonomik büyümesi yurtiçinde muazzam bir zenginlik, yurtdışında ise

tedirginlik yarattı. Çin’in ekonomik büyümesini, teknolojik modernizasyonunu

ve ordusunu büyütmeyi diğer ülkeleri kendisiyle yüksel maliyetli bir rekabete

girişmeye kışkırtmadan sürdürmek için yeni bir büyük stratejiye gereksinim

duyduğunun Beyjing de farkında. Bugün dünya sahnesinde hızlı adımlarla

ilerlerken gördüğümüz Çin’in kumaşı da bu büyük stratejiden kesili. ABD’nin

bölgedeki siyasi-askeri varlığını sonunda gereksiz hale getirecek bir çevre

yaratmayı amaçlamasına rağmen, bu ülkenin Asya’daki liderliğine meydan

okumaya ne niyetli ne de kadir olmadığını göstermeye çalıştı. Beyjing bu

amaç doğrultusunda, terörle savaşı kendisini Birleşik Devletlerin ortağı

olarak konumlandırmakta kullandı. Ancak diğer yandan da, Amerika’nın

Japonya, Güney Kore, Tayvan ve Avustralya gibi müttefikleriyle Çin

arasındaki ekonomik bağları derinleştirerek ABD liderliğine bir ittifak

kurulması potansiyelinin de önünü tıkamaya çalıştı. Bu ülkeler gelecekte Çin’

e karşı ABD önderliğinde başlatılacak politikalara destek vermeleri halinde

ciddi bir ekonomik bedel ödemek zorunda kalacaklar.449

Çin Devlet Başkanı Hu Jintao, Amerika Birleşik Devletleri'nden daha

fazla mal satın almak istediklerini söyledi. Çin Devlet Başkanı'nın açıklaması,

Amerika'da Çin ihraç malları nedeniyle kaygının arttığı bir döneme rastlıyor.

Bazı Amerikan şirketleri, Çin'in yarattığı rekabet gücü nedeniyle, iş yapamaz

447 AKBAŞ, Tutkun, “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005.

448 GÖKÇORA, Aslı, “ABD İLE Çin Arasındaki Stratejik Sorun: Tayvan” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.10.

449 TELLİS, Ashley J. , “Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.37.

Page 168: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

hale geldiklerinden yakınıyor. Bu rakamın yıl sonunda 200 milyar doları

bulacağı tahmin ediliyor. Amerikan şirketleri, ucuz ihraç mallarıyla rekabet

edecek güçleri olmadığını söyleyerek hükümete bu konuyu ele alması

yönünde baskı yapıyor. Hu Jintao'nun açıklaması, Amerika Birleşik Devletleri

Başkanı George Bush ile yapacağı görüşme öncesinde geldi. Amerika'da

dükkanlar, giyim eşyası, ayakkabı ya da oyuncak gibi, Çin'den gelen mallarla

dolup taşıyor ve Amerika'nın Çin'den aldığı malların değeriyle kendi sattığı

malların değeri arasındaki fark sürekli açılıyor. Çin Devlet Başkanı'nın

Amerika'dan daha fazla mal alacakları şeklindeki açıklaması ise bu taleplere

karşılık bir taviz gibi algılanıyor. Üst düzey bir Çinli yetkili geçen ay ülkesinin

Amerika'dan mal satın almayı istediğini söylediğinde, bu malların özellikle

yüksek teknoloji ürünü olmasını istediklerinden bahsetmişti. Amerika, askerî

amaçlarla kullanılabileceği gerekçesiyle Çin'e yeni teknolojiler satılmasına

karşı çıkıyor.450 Çin, Amerika’nın rahatsız olduğu Çin lehine gelişen dış

ticaret açığının verdiği güçle, askeri alanlara adapte edebileceği yeni

teknoloji ürünleri satmaya zorluyor. 2003 yılında, Çin Devlet Başkanı Hu

Jintao’nun danışmanları ortaya yeni bir teori attılar. Çin’in “barışçıl yükselişi”

adı verilen bu teoriye göre, geçmişte yükselen büyük güçler savaş yanlısı bir

tavır sergilerken, Çin ile ticaret ortakları arasındaki ekonomik bağlar savaşı

düşünülemez hale getirmekle kalmıyor, aksine tüm tarafların birlikte

yükselmesine imkan veriyordu.451

ABD’nin dünyanın altın stoklarındaki payı 1950’de yüzde 68’den,

1973’te yüzde 17’ye düştü. Vietnam savaşı ve artan iç masraflar yıkıcı oldu.

Yükselen fiyatlar, ABD’nin rekabet gücünün azalması gerilemenin

başlangıcıydı. 1970’te Nixon idaresi Dolar’ı özel pazarlarda altın

dayanağından ayırdı ve dalgalanmaya bıraktı. Bretton Woods anlaşmasına

göre, altına dayanan ve dünya piyasalarında temel para olarak kabul edilen

Dolar bu niteliğini yitirdi. Son üç yıl içinde, dolar Euro’ya karşı yüzde 35,

Yen’e karşı yüzde 24 oranında değer kaybetti. ABD’nin cari açığı 2006’da

825 milyar dolara çıkacak (paranın raici değeri değişmezse). Bazı

optimistlere göre, yabancı yatırımcılar bu açığı kapatmayı sürdürecek, çünkü

450 BBC Turkish – Haber, “Çin – ABD Arasında Ticari Tango”, 15 Eylül 2005.

451 TELLİS, Ashley J. , “Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.36.

Page 169: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ABD’ de yatırım yapmak kârlı ve risksiz. The Economist’e göre yanılıyorlar.

Çünkü, özel yatırımcılar dolarla yatırımdan vazgeçmeye başladılar bile.

Avrupa ve Japonya’da yatırım daha kârlı olmaya başladı.452

ABD’nin dış ticaret ve tediye açığını büyük ölçüde Asya merkez

bankaları kapatıyor. ABD’nin Çin’den ithalatı, Çin’e ihracatını aşıyor. ABD,

160 milyar dolara ulaşan bu açığı devlet tahvilleri ve çeklerle ödüyor.

Böylece ABD Çin’e borçlanıyor ve Çin, ABD’nin bütün ısrarlarına rağmen

parasının değerini düşürmüyor. ABD tahvillerini Merkez Bankası’nın

kasasında muhafaza ediyor. Gene The Economist’e göre, Çin bu tahvilleri

bozdurduğu gün, ABD önemli bir bunalıma girecek. ABD’nin Irak’ı işgalinin

temel nedeni, Irak petrollerine egemen olmak ve bu yolla dünya petrol

fiyatlarının kontrolünü ele geçirmekti. Ancak Irak’a yapılan gayri meşru ve

çok kanlı işgal tam tersi sonucu verdi. Genelde, varili 30 doları aşmayan

dünya petrol fiyatları son bir yılın içinde 50 dolara yükseldi ve 40 dolardan

aşağı inmedi. ABD, işgali altındaki Irak’ta petrol kuyularını yeterince

işletemiyor. Bu da dünya petrol fiyatlarının yükselme nedenlerinden biri.453

Enerji piyasalarındaki gelişmeler ABD’nin güvenliğini sağlamasını

güçleştirdi. “Çünkü bu piyasalarda Çin gibi çok güzlü bir oyuncunun

yaratmaya başladığı talep söz konusu.” Yıldızoğlu, Washington Post

gazetesine dayanarak Çin’in Sudan ve İran’la çok önemli petrol anlaşmaları

yaptığını ve hatta böylece ABD – İran ilişkilerini etkilediğini anlatıyor.

“ABD’nin hegemonyasını restore etme, Batının küresel egemenliğini

sonsuza kadar koruma planlarının hepsi, “hayal aleminde’ kalmaya

mahkum.”454

ABD ekonomisi 1990-1991 yıllarında bir durgunluk bunalımı yaşadı.

2001’de güya bunalımdan çıkıldı. Ancak 2004 yılında Federal Devlet

Bankası Başkanı A. Greenspan, “Bir yıldan fazla bir zamandır 2 milyon işsiz

var” diyordu. Bu yüzde 6 işsizlik anlamına geliyordu. Özellikle silah

452 SERTEL, Yıldız, “İmparatorluk Çöküyor mu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 38, s.4-5.

453 SERTEL, Yıldız, a.g.m.

454 YILDIZOĞLU, Ergin, “Enerji Piyasasındaki Gelişmeler”, Cumhuriyet Gazetesi, 29 Aralık 2004).

Page 170: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

sanayiinde büyük tekellerin kârları yükselirken, ücretler 15 yıldan beri hemen

hiç yükseltilmiyor. Gelir dağılımındaki eşitsizlik hızla artarken ekonominin

tıkanıklığa doğru gitmesi önlenemiyor. 2004 yılının son üç ayında büyüme

hızı yüzde 4’ten yüzde 3,5’a düştü. Resmi rakamlara göre 2004 yılında dış

ticaret açığı 653 milyar dolar, tediye açığı 603 milyar Dolar’dı. Bütçe açığı ise

2005 yılında 368 milyar doları bulacak. Beyaz Saray, Afganistan ve Irak

Savaşlarının masrafları için daha 80 milyar dolar istediği için bu iki savaşın

masrafları 300 milyar doları bulacak, dış borçlar da o oranda artacak. Bu

rakamlar Amerikan ekonomisinde baş aşağı gidişin birer göstergesi. The

Economist dergisinin görüşüne göre, borca boğulmuş Am455erikalı tüketiciler,

bugünkü tüketim hızlarını sürdüremeyecek. Bush’un ikinci iktidarı da,

durgunluk bunalımı yaşayacak. Büyük güçlü Amerika bir hayal olacak.

Türkiye de ABD’ye dayanarak yaşamak politikasını güden iktidarlar hayal

kırıklığına uğrayacak.456

ABD’nin dünya petrol fiyatları üzerindeki göreceli kontrol yeteneği

dikkate alındığında fiyatların bu kadar yüksek düzeylere tırmanmasına izin

vermesinde, Çin’in ekonomik sıçramasını yavaşlatacak bir taktiğin söz

konusu olup olmadığı sorusu da akla gelmektedir.457

Çin, ekonomik bakımdan Doğu ve Güney Asya’nın en güçlü ülkesidir.

İthalat ve ihracatta Japonya’yı geçmiş olan Çin’in toplam iç üretimi ise,

Hindistan ve Rusya’nın iki katıdır. Bugünkü veriler göz önünde tutulduğunda

2020 yılında Çin’in iç üretimi 12 trilyon dolara ulaşacak, böylece Çin, iç

üretimi 11 trilyon dolar olan ABD’yi geçecektir.458

2025 yılında Çin ekonomisi, ABD dışındaki bütün dünyanın

toplamından büyük bir ekonomi olacak. Bunda herkes hemfikir. Ancak

2040'ta Çin, ABD ile eşit seviyeye gelecek, bazıları da "Çin ABD 'yi geçecek"

455 ADIBELLİ, Barış, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar

Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3, s.231.

456 The Economist, Monthly Review, Nisan 2004

457 KÜLEBİ, Ali , “Çin ve ABD’nin Güç Denemeleri”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.8.

458 GÖKÇORA, Aslı, “ABD İLE Çin Arasındaki Stratejik Sorun: Tayvan” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.10.

Page 171: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

diyor. Çin 'in gücü son derece önemli. Böyle baktığınızda, Çin ile ABD'nin

kaçınılmaz olarak bir mücadeleye gireceği ortaya çıkıyor ekonomik olarak.459

Çin’in barışçıl bir şekilde yükselemez ve dramatik ekonomik

büyümesini önümüzdeki birkaç on yılda da sürdürmesi halinde, Birleşik

Devletler ile Çin güvenlik alanında, muhtemelen kayda değer bir savaş

potansiyeli taşıyan, yoğun bir rekabet içine gireceklerdir. Çin’in aralarında,

Hindistan, Japonya, Singapur, Güney Kore, Rusya ve Vietnam’ında

bulunduğu bir çok komşusu muhtemelen Birleşik Devletlerin bu ülkeyi

çevreleme çabalarına katılacaktır. Ülkenin son 20 yıl boyunca ekonomide bu

kadar başarılı olmasının bir sebebi de Birleşik Devletlerle çatışmaya

kalkışmamış olmasıydı. 2025 ve 2030’da, Çin’in Birleşik Devletler’i karşısına

alacak askeri güce sahip olacağı zamanlardaki durumu konuşuyoruz. Çin

bugünkünden çok daha büyük bir gayri safi milli hasılaya ve ürkütücü bir

orduya sahip olduğunda neler olacak?460

Çin’in daha hızlı büyüyeceği fikrine karşı çıkanlar bu ölçülerde bir

ülkenin alt yapısını inşa etmek için komşulardan çok daha fazla yatırıma

ihtiyaç olduğunu iddia edeceklerdir. Ayrıca sosyalist geçmişinin izlerini

üzerinden atmaya çalışan bir ülkede israfın beklemesi gerektiğini de

söyleyeceklerdir. Bu hususlar, geçerli olmakla birlikte, durumu

değiştiremiyor: Sahip olduğu fırsat ve yatırımın bolluğu düşünüldüğünde,

Çin’in yaşam standartlarını daha da hızlı artırması gerekirdi. Burada

anlatılmak istenen gayet açık. Çin’in hızlı büyümesi ne olağanüstü bir durum,

ne de bir saman alevi olarak görülmelidir. Halen muazzam bir fırsat da var.

Çin’in ekonomik patlaması daha yolun henüz yarısında olabilir, sonunda

değil.461

459 AKBAŞ, Tutkun, “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005.

460 MEARSHEİMER, John J. “Birleşik Devletler’e Kapıyı Göstermek”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.33

461 WOLF, Martin, “Çin Neden Bu Kadar Yavaş Büyüyor”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.35.

Page 172: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

3.5. Çin – ABD İlişkileri

Günümüzde ülkeler arası siyasetlerde soğuk savaş dönemindeki gibi

ülkeleri ayıran kalın çizgiler bulunmamaktadır. Ülkeler kısa ve orta vadeli

hedeflerine ulaşabilmek için hemen her devlet ile stratejik ortaklık

kurabilmekte ve amaca ulaşıldıktan sonra daha önce ihtilaflı olduğu bir

başka ülke ile sıkı ilişkiler kurabilmektedir. Andican öncesi ve sonrası ABD-

Özbekistan ilişkileri, Fransa ve Almanya gibi ‘prensipli’ AB ülkeleri ve İran

arasındaki ilişkiler bunun en güzel kanıtıdır. Bu çalışmada bu iki ülkenin iki

farklı kutup olarak orta ve uzun vadede karşı karşıya olacakları

savunulmaktadır.

Çin ve ABD halklarının ve yönetimleri geçmişten günümüze kadar

birbirileri ile hiç bir zaman yakınlaşmayı öngörmemişlerdir. Çin kamuoyunda

da ABD’ye bakış pek olumlu değildir. Örneğin, Çin’de, Gençlik Günlüğü

gazetesinin yaptığı bir araştırmada Çinlilerin yüzde 55’inin en sevmedikleri

ülkenin ABD olduğu ortaya çıkmıştır.462

İki ülkenin ilişkilerine bakacak olursak; ABD’nin giderek Irak ve

Afganistan konusunda çıkmaza girmesi, uluslararası terörizmde istediği

başarıyı yakalayamaması ve dünya kamuoyunda destek kaybetmesi, ABD’yi

yeni bir düşman ve tehdit arayışına itmiştir. Bu yeni tehdidin adı Kızıl Çin’dir;

oysa Çin 1980’lerden bu tarafa barışçıl politikalar izlediği ve hiçbir ülkeyi

tehdit etmediği dünya kamuoyu ve ABD tarafından iyi bilinmektedir. Bunun

için, ABD, Tayvan’ın belirsiz olan statüsünü kullanarak, Çin’in imajını dünya

kamuoyunda sarsmak istemektedir. Bu yeni politika, Pentagon’un son

yayınladığı Çin raporunda açıkça görülmektedir. Raporun tamamı neredeyse

Çin’in Tayvan için oluşturduğu tehdit üzerinedir; halbuki 1972’de ABD ve

Çin’in ortak yayınlamış oldukları Şanghay bildirisinde: ABD, Tayvan’ı Çin’in

parçası olarak kabul etmiştir. O halde bugün yaşananlar Çin’in içişlerine

müdahaleden başka bir anlam taşımamaktadır.463

462 ADIBELLİ, Barış “Bush’un Asya Stratejisi” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75, s.14.

463 KÜLEBİ, Ali , “ABD – Çin Çekişmesi ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.15.

Page 173: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Başkan Bush’un “şer ekseni”ni açıkladığı konuşmasında ise, “Bu

ekseni oluşturan İran, Irak ve Kuzey Kore’nin ortak paydalarına bakıldığında

bu paydanın Çin olduğu görülmektedir.” şeklindeki ifadesi, Pekin’de büyük

tepkiyle karşılanmıştır. Çin bu tür tepkilerini verirken ölçüyü çok iyi

ayarlamaktadır.

Daha geniş bir çerçeveden bakıldığında, Çin ekonomik büyümesini

sürdürmekte kararlı. Çatışmacı bir dış politika bu büyümeyi sekteye

uğratabilir, yüz milyonlarca Çinliye zarar verebilir ve Komünist Parti’nin

iktidar üzerindeki kontrolünü tehlikeye atabilir. Çinli liderler akılcı ve ölçülü

olmalarının yanı sıra, sadece Çin’in yükselişinin değil, süregelen zayıflığının

da farkındalar.464

ABD’nin gücü gelecek yıllarda kademeli olarak azalacak, Japonya’nın

kaçınılmaz düşüşü de Çin’in bölgesel bir hakimiyet kurduğu düşüncesini

pekiştirecektir. Ancak Çin’in gerçek bir çarpışmaya girebilmesi için Birleşik

Devletlerle başa baş mücadele etme yeteneğine sahip bir askeri güce

ihtiyacı var. Stratejik düzeyde, Çin asgari caydırıcılığa sahip. Nükleer silah

teknolojisini elde etmesinin üstünden 40 yıl geçmiş olmasına rağmen,

ülkenin elinde Birleşik Devletleri vurabilecek kapasitede sadece 24 balistik

füze bulunuyor. Stratejik savaş boyutunun ötesinde bile, bir ülkenin sınırlı

savaşa girmeden önce, siyasi hedeflerine ulaşabilecek kapasiteye sahip

olması gerekir. Çin’in Birleşik Devletler tarafından uygulanabilecek bir abluka

ve tecrit karşısında bu kadar vahim bir zafiyet içindeyken kendi hedeflerini

ilerletebileceğini tasavvur etmek zor. Bir çatışma sırasında, Çin’in deniz

ticareti tamamıyla duracaktır. Petrol akışı kesilecek, Çin ekonomisi felç

olacaktır. Eğer Çin iç şiddete yenik düşerse, kimse neler olacağını bilemez.

Şayet sosyopolitik sürtüşmeler veya sosyal eşitsizlik idare edilmeyecek

boyutlara ulaşırsa, liderlerde milliyetçi ihtiraslarını sömürmenin cazibesine

kapılabilirler. Çin açık bir şekilde uluslar arası sisteme asimile oluyor.

Liderleri Birleşik Devletler’i yerinden oynatmaya çalışmanın beyhude bir

464 BRZEZİNSKİ, Zbigniew , “Savaşmayın, Para Kazanın”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.31.

Page 174: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

çaba olacağının ve Çin’in nüfuzunu temkinli bir hızla yaymanın küresel

üstünlüğe giden en emin yol olduğunun farkına varmış görünüyorlar.465

Çin ile ABD arasındaki ilişlerdeki çelişkili durumları tarif etmek, bu iki

ülkenin ilişkilerinde, karar alma süreçlerinde ve ittifaklar siyasetlerinde

izledikleri stratejiyi anlamakta bize ışık tutacaktır

Bu çelişkileri şu şekilde toparlamak mümkün:466

1. ABD, Tayvan’ın bağımsızlığı konusunda kararlıdır ve Çin ile olan

ilişkilerinde Tayvan üzerinde tavizler vermeyecektir.

2. ABD, Japonya ile gerçekleştirmeyi planladığı ve bütün Kuzeydoğu

Asya’yı kapsayacak olan balistik füze savunma sisteminin

gerçekleşmesinden vazgeçmeyecektir.

3. ABD, Tayvan ve Çin arasındaki Formoza Boğazında ortaya

çıkabilecek bir savaşta nükleer güç kullanımını bir seçenek olarak kabul

ettiğini 2002 Mart’ında açıklamıştır.

4. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz yine 2002

Mart’ında görüştüğü Tayvan Savunma Bakanı’na, Tayvan’ı olası bir savaşta

korumak için ABD’nin her şeyi göze alacağını açıkça söylemiştir.

5. İstikrarsızlık kaynağı durumundaki Ortadoğu ve Kuzeydoğu Asya

ve özellikle Bengal Körfezi ile Japon Denizi arasındaki bölgede çoğalmakta

olan Kuzey Kore gibi nükleer ve büyük askeri güve sahip ülkelere karşı ABD,

uzun süreli operasyonları ve savaşları destekleyebilecek ve müttefiklerini

koruyacak üsler kurmak konusunda kararlı olacak ve bunları Tayvan

örneğinde olduğu gibi Çin’e karşı kullanabilecektir.

6. ABD Çin’in askeri anlamda güçlenmesinin önüne geçmeye

çalışacaktır. Rusya’yı Çin’İ dengelemekte kullanırken bunu da

465 BRZEZİNSKİ, Zbigniew , “Savaşmayın, Para Kazanın”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.31.

466 KÜLEBİ, Ali, “Çin’in Dünya Siyaseti ve ABD” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.12.

Page 175: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

hesaplamaktadır. Diğer yandan Çin, İsrail’le önemli miktarda yüksek

teknolojiye dayanan silah sistemleri üzerine anlaşmalar yapmıştır. Son

olarak, İsrail’in Çin’e insansız uçak teknolojisi satması, ABD’yi çileden

çıkarmıştır. ABD, tam da Çin-Rus tatbikatının başladığı sırada İsrail ile bir

anlaşma imzalayarak, bundan sonra özellikle Çin’e yapılacak silah satışını

ABD’nin onayına sunma yükümlülüğünü getirmiştir.467

7. Orta Asya cumhuriyetlerindeki ilk Amerikan askerî üssü 1500 asker

mevcuduyla Özbekistan’da kuruldu. 2002 yılının Haziran ayında, buradaki

birliklere destek vermek amacıyla komşu ülke Kırgızistan’a 3000 Amerikan

askeri gönderildi. Bunun yanında, Kazak ve Tacik hava üslerinin kullanılması

için anlaşmalar yapılmıştır. Çinli yetkililere göre, ABD, Kazakistan’ın

Semipalatinsk şehri yakınlarındaki hava üssünü kullanmak istemektedir. Bu

üssün en önemli özelliği; SSCB döneminde, ÇHC’ye karşı yapılması

muhtemel stratejik operasyonlar için özel olarak inşa edilmiş olmasıdır. ABD,

sadece Türk cumhuriyetlerinde değil, Pakistan’da da üsler elde etmiştir.

ÇHC, ABD’nin Pakistan’ın kuzeyine kurmuş olduğu dinleme ve izleme

merkezlerinden oldukça rahatsız olmuştur. Çinlilere göre ABD, bu merkezler

aracılığıyla Sincan (Doğu Türkistan)’daki ve Tibet’teki askerî faaliyetleri

izlemektedir. Bu üsler vasıtasıyla ABD, yıllar sonra, ÇHC’nin stratejik

çevresine tekrar yerleşmiş oldu.468

Buna karşılık Çin’de;

1. ABD’nin hegemonyacılığına karşı özellikle Güneydoğu Asya’da

uğraş vermekten kaçınmayacak ve bu bölgenin süper gücü olma hevesinden

de vazgeçmeyecektir. Tüm Asya’da olduğu gibi özel olarak Güney Asya’da

ABD Yönetimi ile Çin Yönetimi arasında bir yarış yaşandığını söylemek

mümkündür. Son iki ay içinde ABD’nin dışişleri bakanlığı ve savunma

bakanlığı, Çin’in ise başbakanlık seviyesindeki ziyaretleri bu yarışın bir

göstergesini oluşturmaktadır. Her iki tarafda Uzak Doğu, Ortadoğu, Orta

Asya ve Hint Okyanusu’ndaki gelişmeleri etkileyebilecek coğrafi konuma

467 KÜLEBİ, Ali, “ABD – Çin Çekişmesi”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.15.

468 ADIBELLİ, Barış , “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar

Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3, S.231.

Page 176: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

sahip Güney Asya bölgesindeki etkinliğini bir ölçüde artırmaya

çalışmaktadır.469

2. ABD’nin bugüne kadar Japonya ve Güney Kore vasıtasıyla tehdit

etme konumunda olduğu Çin şimdi kendini, ABD’nin üslendiği ve güçlendiği

Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Afganistan ve Pakistan ile kuşatılmış

hissetmektedir. Bu kuşatılmışlıktan kurtulma ve bölgesel olarak iyi ilişkilerde

olduğu komşuluk ittifaklarına yönelme eğiliminde olan Çin, siyasal çizgi

olarak buna önem vermek durumundadır. Bu bağlamda, sorunları olan

Hindistan ile nefes alma açısından yakınlaşmayı düşünen Çin, başbakan

Zhu Rongji’nin Delhi’yi 2002 yılında ziyaret etmesiyle daha dengeli ve

çevresiyle uyum içinde bir siyasal çizgi yönünde ilk adımı atmıştır.

3. Kuzey Kore’de Kim Yong-İl rejiminin Güney Kore ile olan

sorunlarının çözümünde diplomatik görüşmelerin yapılmasını destekleyen

Çin, Kuzey Kore’deki bu rejimin çökmesine izin vermeyecektir.

Kimilerine göre ABD'nin, Asya kıtasında Çin'le işbirliği yapmasının

gerekliliği her geçen gün daha da artıyor. Bu nedenle de Washington,

Çin'deki insan hakları ihlallerini ve Pekin'in Tayvan'a karşı savaş tehditlerine

karşı herhangi bir uluslararası yaptırım uygulanmasına çaba göstermeyerek,

sadece eleştirmekle yetiniyor. Özellikle jeo-stratejik güvenlik çıkarları söz

konusu olduğunda, Washington, Çin'i karşısına almaktansa, bu ülkeyle

işbirliği yapmayı tercih ediyor.470 Ancak bu tür yakınlaşmaların aslında hasmı

kontrol altında tutmaktan başka bir anlam taşımadığı açıktır.

Yine bir yaklaşıma göre; 2001 yılında Amerikan Kongresi’nin Çin’e

vermiş olduğu “en ayrıcalıklı ticaret ortağı” unvanını bir yıl daha uzatması,

Çin’in 2008 Olimpiyatlarını almasını engellememesi, 2001 yılı ikinci yarısında

Powell’in Çin ziyareti ve Bush yönetimince çok desteklenen Tayvan’a

sofistike silahlar vermekten kaçınılması da Çin’e verilen önemin

469 VELİEV, Cavid , “İkinci Kutup için İşbirliği”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 44, s.8-9.

470 SOLLİCH, Rainer , “ABD, Çin İle Asya'da İşbirliği Yapmali“, Deutsche Welle, 22 Mart 2005

Page 177: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

göstergesidir.471 ABD “en ayrıcalıklı ticaret ortağı” Çinle yaptığı ticaretten

açık vermektedir ve bundan oldukça rahatsızdır. Olimpiyatların verilmesinin

de Çin’i dış politika gündemini yoğunlaştırmaktan başka bir verilen desteğin

bir açıklaması yoktur.

Çin gelecek beş sene içinde, dış politika davranışlarını kısıtlayacak bir

çok etkinliğe ev sahipliği yapacak. Elbette, bunların en önemlisi 2008

Olimpiyat Oyunları olacak. İkinci tarih ise, Çin’in Şanghay’da World Expo’ya

ev sahipliği yapacağı 2010 yılıdır.472

İki ülke dünyanın her coğrafyasında gerek enerji tedariki açısından

çıkar çatışmalarına girecektir. Sıcak çatışma beklenmemektedir ki;

Brezezinski de bu konudaki yaklaşımında; “Çinli liderlerin Birleşik Devletlerin

karşısına askeri bir meydan okumayla çıkmak gibi bir niyetleri yok; halen

ekonomik kalkınmaya ve bir büyük güç olarak kabul görmeye odaklanmış

durumdalar.473” demektedir.

Birleşik Devletler Çin’i çevrelemeye, sonunda da Asya’da hakimiyet

kurmaya gücü yetmeyecek hale gelene kadar zayıflatmaya çalışacak. Uzun

lafın kısası, Birleşik Devletler büyük ihtimalle Çin’e Soğuk Savaş sırasında

Sovyetler Birliği’ne davrandığı gibi davranacaktır.474

Yarış dünya ölçeğinden çıkarak uzay çalışmalarında da kendini

göstermektedir ki, bir not olarak bunu da eklemek yerinde olacaktır.

Çin, Ekim 2003’te ve 2005 yıllarında uzaya mekik göndererek bu

alanda teknolojiye sahip olduğunu kanıtlamış, uzay yarışını hızlandırmıştır.

İngiltere’deki Surrey Üniversitesi ile yürüttüğü teknolojik işbirliğine rağmen

henüz ABD’nin uydu sistemine zarar veremeyeceği ileri sürülse de Çin,

ABD’nin casus uydusuna karşı lazer silahına sahip olduğunu iddia

471 KÜLEBİ, Ali , “Çin’in Dünya Siyaseti ve ABD” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.12.

472 BRZEZİNSKİ, Zbigniew , “Savaşmayın, Para Kazanın”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.31.

473 BRZEZİNSKİ, Zbigniew , “Savaşmayın, ….” a.g.e., s.31.

474 MEARSHEİMER, John J. , “Bambi Olmaktansa Godzilla Olmak Yeğdir”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.32.

Page 178: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

etmektedir. Çin’in AB ile yürüttüğü uzay çalışmaları ilerde ABD’nin bu

alandaki üstünlüğünü ortadan kaldırabilir.475

3.5.1. Çin-ABD İlişkileri Ekseninde Çin’in Afrika Stratejileri

Çin’in Afrika politikası, bölgesel istikrar sağlanması ya da insan

haklarının korunmasından çok, petrol nakliyatının güvenliğinin sağlanmasına

yöneliktir.476

Petrol üretimi alanında yeni rezervler sunan Afrika Kıtası Çin için

giderek cazip hale geliyor. Yalnız petrol değil, bakır, altın, mangan ve platin

gibi ham madde kaynaklarının hızla gelişen sanayisi için vazgeçilmez bir

kaynak olacağını yıllar önce kavrayan Çin, bu gün özellikle eski Avrupa

sömürgelerinde, ABD ile kıyasla bir rekabet içinde.477 Afrika bu kaynaklara

sahip ve bunların kullanılır hale getirilmesi için yatırıma ihtiyacı var. Sadece

bu hafta içinde, Çin'in devlet denetimindeki en büyük petrol şirketlerinden

biri, Nijerya sahili açıklarındaki Akpo petrol ve doğal gaz yataklarına iki

milyar dolarlık yatırım yaptı. Ayrıca, Çin kısa bir süre önce Gabon, Cezayir,

Angola ve Mısır'daki petrol kaynaklarına da yöneldi. Amerika Birleşik

Devletleri ve Avrupa bütün bu gelişmelerin stratejik önemini biraz geç de

olsa kavramaya başlıyor. Çünkü Batı da, sadece Orta Doğu petrolüne bağlı

kalmamak için, değişik kaynak arayışına başlamış durumda.478

2003 yılında dışarıdan aldığı petrolün yüzde 25.2’sini Afrika’dan

sağlayan Çin, bugün bu oranı yüzde 28,7’lik düzeye çıkarmıştır. Bu petrol

bağımlılığı, Afrika ülkelerinin başka ülkelerden sağlayamadıkları savaş

uçakları, zırhlı araçlar, radar cihazları gibi askeri malzemeleri Çin’in hiç kaygı

duymadan bu ülkelere satmasını sağlıyor, Zimbabve bunlardan biri Sudan’da

475 KÜLEBİ, Ali , “ABD – Çin İlişkileri”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:78, s.12.

476 VON HEIN, Matthias, Deutsche Welle –Makale, “G-8'lerin Çinli Davetlisi”, 8 TEMMUZ 2005.

477 KÜLEBİ, Ali, “Çin – AB ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:74, s.14.

478 BBC Turkish – Haber, 24 Kasım 2005.

Page 179: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ise çok büyük beklentileri olan Çin, geçmişte Batı Darfur’dan askeri güç

kullanarak milyonlarca kişiyi sürdüren ve bir kısmını öldürten Sudan’a büyük

yatırımlar yapmakta. Bunların arasında petrol nakil ve dolum tesisleri de

bulunuyor ve Çin, Sudan petrolünün yarısını satın almakta. Yine 2004 yılında

Libya ile 10 milyon varil ve Angola’dan çıkardığı petrolün yüzde 25’ini alma

karşılığında 2 milyar dolar kredi anlaşmaları yapmıştır.479

Sudan ve Angola’dan petrol, Zambiya’dan bakır, Gabon’dan mangan,

Kongo’dan kereste ithal eden Çin, bu ülkelerle olan ilişkisini 2000 yılında

yürürlüğe giren Afrika-Çin İşbirliği Forumu çerçevesinde arttırdı. 10 milyar

dolar civarındaki Afrika-Çin ticaret hacmi, o zamandan bu yana iki misli arttı.

480 Afrika ile Çin arasındaki ticarette bir yıl içinde görülen yüzde 40'lık artış

büyük oranda petrol ticaretine dayanıyor. Batı şirketleri Afrika'da yatırım

yapmak konusunda tereddütlü davranırken, Çin Zambiya'nın bakır endüstrini

ele geçiriyor, Güney Afrika'da kömür ve altın kaynaklarına yatırım yapıyor,

Kenya'da cep telefonu, Zimbabwe’de tütün, Botsvana'da otelcilik sektörlerine

giriyor.481 Çin’in bu yatırım hevesi bölgeden petrol tedarik etmek isteyen

ülkeler ile ihracatçı Afrika ülkeleri arasında öne çıkmak arzusundan başka bir

şey değildir.

Çin, özellikle, iddialı inşaat işlerine girişmeye başladı. Tanzanya-Zambiya

arasındaki Tanzam Demiryolu Projesi bunlardan biriydi. Habeşistan,

Uganda, Tanzanya ve Zambiya ile geliştirilen askeri ilişkiler ve silah satışları

da Çin’in özellikle, coğrafi olarak kendine yakın gördüğü Doğu Afrika’daki

konumunu güçlendirdi. 2020’lerde enerji ihtiyacının yüzde 60’ını ithalat

yoluyla karşılayacak olan Çin bunu bu yolla garantiye alırken, akılcı bir Afrika

politikası ve imzaladığı 40 kadar ticaret anlaşmasıyla artık ABD ve

Fransa’nın ardından (İngiltere’nin önünde) Afrika’nın üçüncü ticaret ortağı

olmuştur. Çin, şu anda Dünya Bankası projelerine katılımı ile de Afrika

ülkeleri nezdinde giderek güçleniyor. Yine 674 Çin devlet işletmesi, Kara

Kıtada madencilik, bankacılık, kerestecilik ve haberleşme gibi sektörlerde

479 KÜLEBİ, Ali, “a.g.e.s.12

480 KÜLEBİ, Ali, “Çin – Afrika ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:74, s.14.

481 Anadolu Ajansı, “Çin Dışişleri Bakanı Li Zhaoxing, bir haftalık Afrika turuna çıkıyor”

Page 180: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

faaliyetteler. Bir çok inşaat projesi Çin firmalarınca gerçekleştiriliyor.

Habeşistan’daki telefon haberleşmesi pazarı Çinli firmaların elinde. Nairobi

ve Mombasa arasındaki yol ve ilk Nijerya uydusu da Çin tarafından hayata

geçirilmiş durumda. Çin’in Kara Kıta’da egemen olduğu bir diğer konu da

silah pazarında artan gücü. 20. yüzyılın sonlarındaki Habeşistan ve Eritre

arasıdaki silahlı çatışmalarda 1 milyar dolar civarında bir silah satışı ile kârlı

çıkan Çin, şimdilerde, 2000’li yılların başında Sudan’daki askeri gücü

gönderdiği silahlar ve askeri teknolojisiyle desteklemesinin gölgesinde ve

suçlu durumda. Mao Zedong devrinde başlatılan Kültür Savaşını, Afrika

Kıtasındaki etkinliği arttırmak için de bir araç olarak kullanan Pekin, bu

çerçevede 10.000 kadar Afrikalı öğrenciyi Çin’de okutarak ileriye dönük

etkinliğini, geleceğin Afrikalı yöneticileri arasında garantiye almayı

planlamıştır.482

Ham petrol rezervleriyle stratejik enerji kaynaklarını elinde bulunduran

Afrika kıtası önümüzdeki dönem gündemde daha sıkça yer almaya

başlayacaktır. Angola’da 2004 yılının Ekim ayında Hindistan’ın Çin’le girdiği

enerji yarışı bu ikilinin son dönemdeki mücadelesine verilebilecek

örneklerden bir tanesidir. Hindistan’ın 2008-2009 yılları arasında günlük

ortalama 5 milyon ton ham petrol kazanımı elde etmesine imkan sağlayan

kontrat son anda Çin’in devreye girmesiyle iptal olmuştur. Angola’nın devlet

şirketi Sonangol’un haklarını kullanarak iptal ettiği teklifin arkasında Çin’in

Angola devletine 2 milyar dolarlık bir proje yardımının olduğu

belirtilmektedir.483

Çin’in, Sudan ile petrol arama anlaşmasına vardığında birden bire etnik

kavga başladı Sudan'da. Sudan'ı Amerikalılar ikiye böldü.484 Çin nüfuz alanı

kazanmaya çalıştıkça dünyanın bu bölgesinde de ABD girişleri kapamaya

çalışmaktadır. Çin’de ABD’nin karıştığı/karıştırdığı bölgelerde karşı hamle

olarak BM masasına konuyu taşımaktadır.BM çatısı altında müdahil

olmaktadır.

482 KÜLEBİ, Ali, “Çin Afrika ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:74, s.15

483 Dünya Gündemi Gazetesinden 24-31 Temmuz 2005 Pazar.

484 AKBAŞ, Tutkun, “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005.

Page 181: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi olan Çin’in, Güney Afrika, Mısır ve

Nijerya’yı hemen her durumda resmen desteklemesi, Liberya’dan, Kongo

Demokratik Cumhuriyeti’ne kadar barış gücü gerektiren her durumda etkin

olarak rol alması ve Kara Kıta’da halen mevcut 1500 kadar mavi bereli barış

gücü askeriyle de kendini göstermesi siyasal etkinlik uzantılarının

belirtileridir. Çin’in Afrika’ya bu denli ağırlık vermesinin bir diğer muhtemel

nedeni de, gelecekte Tayvan ile olası bir çatışmaya girecek olan Çin’in,

petrol temin kaynaklarının Ortadoğu ile ilgili kısmının, artık bölgeye ciddi

şekilde yerleşmiş olan ABD tarafından kesilebileceği olasılığı. Çin’in,

ABD’nin dünya egemenliğine yönelik gücünün, yeni ülkelerle koalisyonlar

kurarak azaltılmasını amaçlıyor olma ihtimali de Afrika’ya gösterdiği ilginin

nedenleri arasında sayılabilecektir.485

Çin’in tarih boyunca Araplara yakınlık gösterdiğinin farkında olan Sudan

ve Suriye gibi Arap ülkeleri ABD’nin kıskacından kurtulmanın yolunu Çin’le

yakın ilişkiler kurmakta bulmuşlardır. Ayrıca, Amerikan baskısı altında olan

bazı Arap ülkeleri, bölgedeki gelişmeleri kontrol altına almak amacıyla

ülkelerinin siyasi ve ekonomik gelişmeleri ve peyder pey uyguladıkları

reformlar hakkında da, Çin’in derin siyasi deneyiminden faydalanmaktadırlar.

Aynı zamanda, Akdeniz Havzasında yer alan Arap ülkeleri ile Avrupa Birliği

(AB) ülkeleri arasındaki işbirliğinin olası bir çıkmaza girmesi halinde Çin ile

işbirliğinin AB’ye alternatif olacağı düşünülmektedir.486

Son 10 yıl içerisinde Sudan, Çin’in en önemli stratejik ortağı konumuna

gelmiştir. Çünkü, Sudan petrolünün üretimini kontrol altında tutan şirketler

topluluğunun (konsorsiyum) yarısını Çin şirketlerinin oluşturmakta olduğu ve

Sudan’ın hafif ve ağır silah sanayilerinin de Çin tarafından kurulduğu

bilinmektedir. Bu bakış açısıyla, 31 Temmuz 2004 tarihinde ABD baskısıyla

BM Güvenlik Konseyi’nde Darfur olaylarından dolayı Sudan’a yaptırım

uygulanmasına, Rusya’nın yanı sıra Çin’de karşı çıkmıştır. Çin, Darfur

meselesini de “müdahale” için bahane olarak kullanacak olan ABD’ye engel

485 KÜLEBİ, Ali, “Çin Afrika ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:74, s.14.

486 GÖKÇORA, Aslı, “ABD İLE Çin Arasındaki Stratejik Sorun: Tayvan” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.10.

Page 182: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

olmaya devam edecektir. Dolayısıyla, Çin’in bugünkü gücü ve Ortadoğu’ya

uyanan ilgisi önümüzdeki günlerde Çin-ABD mücadelesini doğuracaktır ve

Ortadoğu’da ABD’nin başını ağrıtacaktır.487

3.5.2. Çin-ABD İlişkileri Ekseninde Çin’in Latin Amerika Stratejileri

Çin bugün sadece Orta Asya ve Basra Körfezi’ne değil, Afrika ve Latin

Amerika’ya da düzenli olarak ticaret heyetleri gönderiyor. Ayrıca, dünya

sahnesine büyük güç olarak gelişini haber verircesine, Birleşmiş Milletler,

Dünya Ticaret Örgütü ve diğer uluslar arası yapılarda da çok daha güçlü bir

oyuncu haline geldi.488

Çin, Asya dışında en büyük arz kaynağı olarak Latin Amerika’yı kabul

etmektedir. Çin Milli İstatistik Ofisi verilerine göre, 2003 yılında Asya kıtası

dışında Çin dış yatırımlarının yüzde 77’si Latin Amerika’ya yönelmiştir. Çin,

Venezüella ve Brezilya gibi mal temin eden pek çok bölge hükümetiyle 2004

yılında imzaladığı ortak petrol arama ve rafineri inşa anlaşmalarıyla işbirliğini

geliştirmektedir. Üst düzeydeki ziyaretlerin sıklığı ve milyar dolarlık ekonomik

ve ticari işbirliğiyle birlikte, Çin ile Latin Amerika arasındaki bağlar “tarihinin

en iyi zamanları”nı yaşıyor. Zira, Çin’in ham petrol ithalatı 2004 yılında yüzde

40 oranında artış göstermiş, 2025 yılına yönelik tahminlerde –bugünkü

trendlerin devamı durumunda-günde yaklaşık 9,4 milyor varil petrol ithal

edileceği düşünülmektedir. Bu bağlamda, dünya petrol üretiminin yaklaşık

yüzde 5,5’ini sağlayan Latin Amerika, Çin’in büyük küresel stratejisinin bir

parçası olarak görmezlikten gelinmeyecek yararlar sağlamaktadır. Asya-

Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) zirvesi sırasında çeşitli alanlarda tam 39,

sadece Şili, Arjantin ve Brezilya’nın her biriyle ise 30’ar milyar dolarlık yeni

işbirliği anlaşmaları imzalanmıştır. Çin’in Latin Amerika’yla olan toplam

ticareti 2001-2003 yılları arasında ikiye katlanarak 1206 milyar dolardan 26,8

487 KÜLEBİ, Ali , “Çin’in Dünya Siyaseti ve ABD” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.12.

488 Tellis, “Ashley J. , Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.38.

Page 183: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

milyar dolara çıkmıştır. 2004 yılının ilk yarısında ise ticaret yaklaşık yüzde

54,5 oranına fırlamıştır. Çin’in ana amacı, kendisi için kritik önemde olan

endüstrilerin tüm arz zincirini güvence altına almaktır.489

Orta ve Güney Amerika bölgeleri de petrol açısından ihmal edilemez bir

zenginliğe sahiptir. Tablo 2’de sunulan bilgiler incelendiğinde, 2001 yılında

ABD’nin bu bölgeden 126,3 milyon ton petrol ithal ettiği ve yıllık tüketiminin

% 14,1’ini karşıladığı görülmektedir. Bölgede, Venezuela’da 11,2 milyar ton

olmak üzere, toplam 13,7 milyar ton kesin rezerv vardır. Amerika kıt’asının

tümü birlikte değerlendirildiğinde kesin petrol rezervleri 22,1 milyar ton

düzeyindedir ve bu rezervler dünya rezervlerinin % 15,2’sini oluşturmaktadır. 490

Tablo.2: Amerika Kıt’asındaki Petrol Üretim, Tüketim ve Rezervleri

(milyon ton)

Bölgeler Kesin

Rezervler

Ü

retim

ABD'nin

İthalâtı

Meksika 3.800

1

76,

6

70,8

489 GÖKÇORA, Aslı , “Çin’in Latin Amerika Atağı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.9

490 İnceleme, “ABD’nin Petrol Politikaları”, Askerî Tarih Ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı, Stratejik Araştırma Ve Etüt Merkezi (SAREM), 5

KASIM 2002.

Page 184: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Kanada 800

1

29,

1

88,0

Orta ve Güney Amerika 13.700

3

54,

0

126,

3

Toplam 22.000

1

.01

1,4

285,

1

Kaynak: BP Statistical Review of World Energy, June 2002.

Çin Kuzey Amerika, Avrupa ve yoksul ülkelerin gözlerini diktikleri diğer

ihraç pazarlarının büyük bölümünü kontrolü altında tutuyor. Bu durumun

birçoklarının canını sıkacağı doğru. Ama bunun sebebi Çin’in aynı zamanda

gelişmekte olan dünyanın en iyi müşterilerinden biri haline gelmiş olmasıdır.

Çin’in 400 milyar doları bulan yıllık ithalatının yüzde 45’ini gelişmekte olan

ülkelerden yaparken bu ithalatta 2003 yılında 55 milyar dolarlık bir artış

yaşandı. Nitekim, Çin gelişmekte olan dünyayla ticaretinde açık veriyor.

Dünyanın dört bir yanında bu ürünlerden elde ettikleri gelirlere bağımlı olan

milyonlarca çiftçi için küresel fiyatlardaki patlama tam da doğru zamanda

gelerek fiyatlarda on yıllardır süren çöküşü tersine çevirdi. Latin Amerika

ülkeleri durumun farkına varıyorlar: Şili ve Çin bir serbest ticaret anlaşması

üzerinde çalışırken Meksika ve Brezilya da Çin’e yüksek düzeyli ticaret ve

yatırım heyetleri gönderiyorlar.491

Çin’in, ticaret ve yatırım dışında kıtada bölgesel barış gücündeki

katılımından gittikçe büyüyen askeri bağlarına kadar pek çok alanda

bölgeyle ilişkileri geliştirdiği görülmektedir. Çin, BM’nin Haiti’deki barış

gücünün bir parçası olarak 125 kişilik isyan önleyici polis ekibini bölgeye

göndermiştir. Çin Başkan Yardımcısı Zeng Quinghong’un son zamanlarda

gerçekleştirdiği Meksika, Peru, Venezüella, Trinidad-Tobago ve Jamaika

ziyaretleri, bahsi geçen ülkelerin üst düzey yetkililerinin “Tek Bir Çin”

491 KHRAS, Homi , “Herkesi Yukarı Çekmek”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.40.

Page 185: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

politikasını destekleyici beyanlarıyla son bulmuştur. Çin Ulusal Halkçı

Kongresi çok uluslu Latin Amerika Parlamentosu’yla işbirliği anlaşması

imzalamış ve bu kurumda gözlemci unvanı kazanmıştır. Çin bölgedeki

stratejik değere sahip madenlere talip olup kendi imalat sanayine bir Pazar

bulurken, Batı yarımkürede yeni kolonici bir dinamiğin oluşmasına ve

dolayısıyla ABD’nin bölgedeki çıkarlarının tehdit altına girmesine yol

açacaktır. Çin’in Latin Amerika’daki varlığı ABD’nin göreli güç ve jeopolitik

pozisyonunun önemli ölçüde azalmasına neden olmaktadır. Söz konusu

durumun düzelmemesi halinde, kıtada ABD ile Çin arasında önüne

geçilemeyecek bir krizin oluşması ihtimali yüksektir.492

Bu kriz sürecini başlatabilecek veriler Venezuella da şimdiden

temellenmektedir. Çin’e göz kırpan Venezuella, ABD ilişkileri Hugo Chavez

iktidarı ile sıkıntılı bir döneme girmiştir.

Chavez, ABD’nin petrolünün yüzde 15’ini sağladığı Venezuella’yı istila

veya ablukaya alma teşebbüsü durumunda, bu petrolün de kesileceği ve

petrol fiyatlarının daha da yükseleceği tehdidinde bulunmuştu. Amerikan

aşırı muhafazakar kanadına mensup televizyon vaizi ve eski Başkan

adaylarından Pat Robertson’un Chavez’in493 öldürülmesini kastederek “Onu

saf dışı edecek gücümüz var ve bu yeteneğimizi kullanacak zaman gelmiştir”

şeklindeki konuşması, Amerikan yönetiminin yalanlamasına ve böyle bir

düşünceleri olmadığına dair açıklamalar yapmasına karşın bütün Latin

Amerika’da öfke uyandırmış ve Amerika’nın dünya politikasından Şili Devlet

Başkanı Salvador Allende’nin Amerikan destekli bir askeri darbe ile

öldürülmesinden bu yana ilk kez bir Latin Amerika lideri uluslar arası

camiada Bolivarcı494 yaklaşımla bu denli rüzgar estirip, bütün Güney

492 GÖKÇORA ,Aslı, a.g.e., s.10.

493 14 Kasım 1999’da, 1961’den beri yürürlükte olan Anayasa’yı halk oyuyla değiştirdi. Devletin petrol kaynaklarının hiçbir şekilde özelleştirilemeyeceği

esasa bağlanmış. Öğrenciliğinde ve sonraki yıllarda Chavez Milliyetçi-Sol doktrin olan Bolivarcılık doktrinini geliştir. Halen Petro-Dolarları halk kitlelerine

aktarmada, sağlık, eğitim, sosyal yardım porgramlarıyla özellikle şehirlerdeki fakirlere yönelik çalışmalarla başarılı gözüken Chavez, parasal gücünü

Küba’dan getirttiği 23.000 civarındaki doktor, öğretmen, spor öğretmeni ve sosyal yardım görevlisiyle hareket etmekte ve “yolsuzluk kapitalizmin

ürünüdür” 2ibi söylemlerle de halkını etkilemektedir. Kendini “yeniden doğmuş sosyalist” olarak itelendirip, geniş toprakları ve endüstri tesislerini

kamulaştırırken, bunun yanı sıra, devletin desteğiyle kırsal kesim ve şehirlerde on binlerce kooperatifi de kapitalizme karşı savaş adı altında kurdurtmuştur.

Ancak bunları gerçekleştirirken, sosyalist ekonominin eski ve yanlış deneyimlerinden de ders aldığı gözükmekte ve özel sektör üzerindeki vergileri

artırırken, bunların tamamen ortadan kaldırılması gerekmediğini dile getirmektedir.

494 Bolivarcılığın temel prensipleri: Ulusal bağımsızlık, Halkın, refarandum ve oylamalarla katılımcılığının sağlanması, Ekonomik yeterlilik ve bağımsızlık,

Halka hizmet ettiği, Petrol gelirlerinin adil şekilde dağılımı, Yolsuzluğa karşı mücadeledir.

Page 186: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Amerika’da hayran topluyor. Hala petrol gereksiniminin yüzde 15’ini

Venezuela’dan karşılayan ABD için Chavez ile ilişkiler, ileri ve radikal

noktalara taşınamayacak kadar hassas bir durum arz etmektedir. Şimdilik

petrol fiyatlarının artmasını bir şekilde göğüsleyebilmiş olan ABD ekonomisi

Chavez ile girişeceği bir bilek güreşinden yara alacağını biliyor. ABD’nin

kendi petrol gereksinimini karşılarken piyasaya yeni taleplerle giren Çin ve

Hindistan ile giriştiği rekabet ve dünya petrol arzındaki göreceli azalma,

Irak’ta süregelen ve İran’da başlayabilecek olası sorunlar ABD’i

Venezuela’ya karşı açık bir girişimde bulunmaktan şimdilik engellerken

Kumandan Chavez’in Güney Amerika ülkelerinde etkinliği artıyor.495

Doludizgin tahribat kapasitesi olan sosyo-ekonomik bir modelin

geçerliliğini manasız bir şekilde savunarak insan ırkını feda etmek ne uygun

ne de etiktir. Komplolar bir yana, güçlü medya şirketleri tarafından atılan

yalanlar ve imparatorluğun ve müttefiklerinin daimi tehdidi bir başkanın

suikasta uğramasına bile neden olabilir. Bir kişinin bir devlet başkanının

suikasta gitmesi için çağrıda bulunabileceği tek ülke Birleşik Devletlerdir.

Beyaz Saray’a yakınlığıyla bilinen ve Pat Robertson olarak tanınan bir

saygıdeğer şahsiyetin durumu böyleydi: Benim suikasta kurban gitmem için

çağrıda bulundu ve şimdi serbest bir kişi. Bu, uluslar arası terörizmdir.496

Arjantin’de 4-6 Kasım tarihlerinde yapılan ve 34 Amerika ülkesi liderinin

katıldığı zirvede, bir Amerikan Kıtası Serbest Ticaret Bölgesi (FTAA)

kurulması fikri, Venezuela’nın başı çektiği, Brezilya, Arjantin, Uruguay ve

Paraguay’dan oluşan blok tarafından ABD’nin ısrarlarına karşın

reddedilmiştir. Yine bunun ötesinde, parasal gücünün sağladığı rahatlıkla

kaynaklanan maddi, manevi desteklerle ve belki de Chavez rüzgarının da

etkisiyle, ideolojik dostları olan, Bolivaya’da Evo Morales, Meksika’da

Demokratik Devrim Partisi lideri Andres Manuel Lopez Obrador,

Nikarugua’da Sandnista lideri esik Bakan Daniel Ortega’nın ülkelerindeki

seçimlerde ABD’nin arzularına ters düşecek bir şekilde başa geçmeleri de

495 KÜLEBİ, Ali , “Hugo Chavez”, Cavid VELİEV, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 8-9.

496 KÜLEBİ, Ali “a.g.e. s. 8-9.

Page 187: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

söz konusu.497 Görece sosyalist bir sistemle yönetilmekte olan Çin de yeni

ikötidar sahiplerine takdir edilmelidir ki ABD’den daha yakın olacaktır.

Çin’in bakış açısından, kendisi Asya’yı hakimiyeti altına alırken Brezilya,

Arjantin ve Meksika’nın birer büyük güç haline gelerek Birleşik Devletler’i tüm

dikkatini kendi bölgesine yoğunlaşmaya zorlamaları ideal bir durumdur.

Bugün Birleşik Devletler’in sahip olduğu en büyük avantaj ise, halen Batı

Yarıküre’de varlığını yada güvenlik çıkarlarını tehdit edebilecek hiçbir

devletin bulunmamasıdır. Bu yüzden Birleşik Devletler istediği gibi dünyayı

dolaşıp diğerlerinin arka bahçelerinde sorun çıkarabiliyor. Asya’da

hegemonyasını kurmaya çalışan bir ülke ortaya çıkarken hiçbir iyi niyet

başlayacak olan yoğun güvenlik rekabetini dindiremez.498

Bütün bunlar, Orta ve Güney Amerika’yı Monroe Doktrini’nin ilkelerine

uygun olarak ABD’nin arka bahçesi olarak gören küresel gücü, ABD’yi her

halde epey rahatsız edecek ve kızdıracak gelişmeler.499 Bu bağlamda Çin’de

ABD’yi ciddi ölçüde petrole doyuran bir coğrafyada yaptığı atak ile

Amerika’nın arka bahçesinde kendisine yeni bir nüfuz alanı yaratıyor. Özetle

Çin’in enerji ihtiyacı ve buna bağlı olarak kurduğu ilişki biçimleri dünyada

Çin’i süper güç olmaya götürüyor demek yanlış olmayacaktır.

3.6. Çin – AB İlişkileri

1972-1989 arası Avrupa ülkeleri ile Çin arasındaki ilişkiler, özellikle ticaret

alanında, hızla gelişmiş; bu durum iki tarafı, siyasi alanda da son derece

yakınlaştırmıştır. Ancak 1989’da Çin’de yaşanan Tiananmen Meydanı

katliamı, Çin’in bütün Batı dünyasıyla olan ilişkilerini gerginleştirmiş, bu

kapsamda Avrupa ülkeleri de, Çin’le ilişkilerini bir süreliğine dondurmuştur.

497 KÜLEBİ, Ali “a.g.e.s.8-9

498 MEARSHEİMER, John J. , “Birleşik Devletler’e Kapıyı Göstermek”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,s.34.

499 KÜLEBİ, Ali , “Hugo Chavez”, Cavid VELİEV, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73,s. 8-9.

Page 188: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

1989’da Çin’in Tian Anmen meydanında çok sayıda demokrasi yanlısı

öğrenciyi öldürmesinden beri, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri (AB), Çin’e silah

ambargosu uygulamaktadır.500 Çin’deki insan hakları ihlallerini gerekçe

olarak gösteren ABD ve AB (AT), Çin’e karşı silah ambargosu uygulamaya

başlamıştır. Fakat aradaki güçlü ticari bağlar sebebiyle Çin’in, Avrupa

ülkeleriyle olan ekonomik ve diplomatik ilişkileri, kısa sürede normale

dönmüştür. Hatta 1990’ların ortalarında Avrupa ülkelerinin, Tayvan’a silah

satışını durdurmasıyla daha da ileri bir seviyeye çıkmıştır. Bu dönemden

itibaren de, iki taraf arasında devlet ve hükümet başkanları seviyesindeki

ziyaret trafiği, ilişki seviyesinin önemli bir göstergesi olmuştur.501

Çin ile AB arasında hızla gelişen ilişkiler her alanda kendini

göstermektedir. 2003 yılında yapılan “Altıncı AB-Çin Zirvesi”nde taraflar,

AB’nin çerçeve anlaşmalarından en önemlisi kabul edilen “Stratejik Ortaklık

Anlaşması”nı imzalamışlardır. İki taraf arasında yoğunlaşan ilişkilerin önemli

bir göstergesi de ticaret alanındaki gelişmelerdir. 2003 yılında 125 milyar

Dolar olan karşılıklı ticaret hacmi, 2004 yılında 180 milyar Dolar seviyesine

ulaşmıştır. Böylece AB, Japonya’yı geride bırakarak, Çin’in en büyük ticaret

ortağı haline gelmiştir. Çin ise, AB’nin, ABD’den sonraki en büyük ticaret

ortağıdır.502 AB’nin en büyük ticaret ortağı olan Çin ile ticaret hacmi geçen yıl

170 milyar doları aşmıştır. (2003’e kıyasla yüzde 30’dan fazla artış) AB

yabancı yatırım bakımından Çin’de dördüncü sıradadır. Toplam yabancı

yatırımlar içinde payı 30 milyar dolar civarındadır. AB bu sayede, ABD (96.3

milyar dolar) ve Japonya’yı (86.5 milyar dolar) geride bırakmıştır.503 Çin-

Fransa ticaret hacmi 2003’te ilk defa 13,39 milyar dolar gibi yüksek bir rakam

olmuş önceki yıla göre yüzde 60,9 artış göstermiştir. Fransa bugün Almanya,

İngiltere ve Hollanda’dan sonra AB içinde Çin’in dördüncü ticaret ortağı

haline gelmiştir. Çin-Almanya 2003 ticaret hacmi 41,88 milyar dolara, Ocak-

Ekim 2004 rakamlarına göre ise ikili ticaret hacmi 43,64 milyar dolara

500 EKREM, Dr. Nuraniye Hidayet, “Çin’e Yönelik Silah Ambargosunun Kaldırılması ve Uluslar arası Dengeler”, Stratejik Analiz, Mart 2005,sayı:59,s.83.

501 “AB-Çin Yakınlaşması, ABD’yi Kızdırıyor”, Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi – Makale, 2 Nisan 2005.

502 Bkz. Tablo 3.

503 KÜLEBİ, Ali, “Çin – AB Politikası”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:78, s.12.

Page 189: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

yükselmiştir. 2005 yılında bu rakamın 50 milyar doları bulacağı

öngörülmüştür.504

Çin pazarını kazanmak için birbirleriyle yarışan Avrupa ülkelerinin

rekabetini çıkarları doğrultusunda kullanmayı iyi bilen Pekin Yönetimi,

ABD’ye karşı denge oluşturabilmek için AB ile olan ilişkilerini geliştirmektedir.

Çin Devlet Başkanı Hu Jintao, 8-15 Kasım 2005 tarihlerinde yaptığı üçüncü

AB ülkeleri ziyaretinde İngiltere, Almanya ve İspanya’ya505 resmi ziyaret

gerçekleştirdi. Medya’ya yansımasa da Çin’in en çok ilgilendiği konu silah

ambargosu506 olurken, Çin ile güç AB ülkesi liderinin gündemini ikili ticaret,

iklim değişimi, uluslararası güvenlik, göç ve yoksulluğun giderilmesi konuları

oluşturdu.507

Çin’in AB politikalarını şu şekilde ifade etmek mümkündür:

• Karşılıklı güveni artırmak, ortak noktalarda yoğunlaşmak ve farklı

noktaları daha sonraki döneme bırakmak, siyasi ilişkiyi geliştirmek ve

dünyanın barış ve istikrarını korumak.

• Karşılıklı çıkarları korumak, eşit koşullarda müzakere yapmak, ekonomi-

ticaret ilişkisini derinleştirmek,

• Karşılıklı tecrübeleri paylaşmak ve refaha kavuşmak, birbirlerinin

eksikliklerini tamamlamak ve kültürel ilişkileri geliştirmek,

• BM’nin fonksiyonunu artırmak, uluslararası terörizme karşı savaşmak,

yoksulluk ile mücadele etmek ve çevreyi korumaktır.508

504 EKREM, Dr. Nuraniye Hidayet, “Çin’e Yönelik Silah Ambargosunun Kaldırılması ve Uluslar arası Dengeler”, Stratejik Analiz, Mart 2005,sayı:59,s.86.

505 14 Kasım 2005’te, Hu Jintao’nun İspanya ziyaretinde iki ülke arasında kapsamlı stratejik ortaklık ilişkileri kuruldu.

506 Hu Jintao’nun en önemli beklentisi AB’nin 1989 yılında Çin’e koyduğu silah ambargosunun kaldırılmasıydı. Ancak başından beri ABD, böyle bir adım

atılırsa Avrupa ile savunma işbirliğini sınırlayacağı tehdidinde bulunarak, AB ülkelerinin silah ambargosunu kaldırmalarını engellemektedir. Aralık 2004

tarihinde, AB dönem başkanı Hollanda’nın başkenti Lahey’de düzenlenen VII. Çin-AB Liderler Toplantısı’nda önemli bir gündem maddesi olarak Çin’e

yönelik silah ambargosu sorunu gündeme gelmişti. Ancak, iki taraf nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve silahsızlanma gibi sorunlar üzerinde ortak

bildiri yayınlayarak ikili işbirliği ile ilgili bir dizi belge imzalamıştır.

507 KÜLEBİ, Ali, “Çin – AB Politikası ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:78, s.12.

508 KÜLEBİ, Ali, a.g.e., s.13.

Page 190: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

AB ise, ABD'nin dünyada tek süper güç olmasını istemiyor ve belli bir

güç dengesi olmasını tercih ediyor. Dolayısıyla, Moskova Avrupalıları şu

konuda ikna etmeli: Avrupa Çin'e karşı tutum alırsa, dünya "ABD" ve "Çin"

olmak üzere iki kutba bölünür ve Çin kutbu Batı'yla dost olmaz. Eğer Çin,

Rusya ve Avrupa ile işbirliği yaparak gelişirse, o zaman dünya iki keskin

kutba bölünmez.509 Avrupa bu varsayım üzerinden hareket etmektedir.

ABD’yi dengelemek ve Çin pazarından önemli ölçüde pay elde etmek

istemektedir. Ek olarak Çin’i dünya ekonomisi ile entegre etmek istemektedir

ki, bu ilişkilerin en önemli noktasıdır. Entegrasyonun sağlanması Çin

kaynaklı riskin kontrol edilebilmesi anlamını taşımaktadır. Dünya ile entegre

olmamış bir Çin, AB ve dünya ekonomisini sarsacak ölçüde büyük etki

yapacaktır.

Son dönem AB-Çin ilişkilerini besleyen en önemli konu uluslar arası

toplumun Çin’e uyguladığı silah ambargosunun kaldırılması hususudur. 8-9

Aralık 2004 tarihlerinde Hollanda’nın Lahey şehrinde Yedinci AB-Çin Zirvesi

gerçekleştirilmiştir. AB-Çin Zirvesi’nde görüşülen en önemli gündem

maddesini, uzun bir süredir tartışılan, AB’nin, Çin’e olan silah ambargosunu

kaldırması konusu teşkil etmiştir. Bir süredir özellikle Almanya ve Fransa,

AB’nin 1989’dan beri uygulamakta olduğu silah ambargosunun kaldırılması

için lobi faaliyeti yürütmekteydi. Ekim ayında Fransa Devlet Başkanı

Chirac’ın, Aralık ayı başında ise Almanya Başbakanı Schröder’in yaptığı Çin

ziyaretlerinde de bu konu ön planda olmuştu. Ancak bu teklif AB Dışişleri

Bakanları tarafından 11 Ekim’de, Alman Parlamentosu tarafından 28

Ekim’de ve AB Parlamentosu tarafından 17 Kasım’da, Çin’in insan hakları

durumu göz önünde bulundurularak, reddedilmişti.510

Pekin, Fransa ve Almanya’nın Çin pazarına olan yoğun isteklerini

karşılamak için ince bir denge politikası izlemektedir. Çin her iki ülkeyi kendi

pazarı için yarışan birer rakip haline sokarak Çin’in AB’deki siyasi ve

ekonomik çıkarlarını sağlamaktadır. Çin ve bazı AB ülkeleri karşılıklı çıkar

509 Uluslararası İnsani-Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Viyaçeslav IGRUNOV, “Moskova , Delhi, Pekin Üçgeninde Neler Oluyor”, İzvestia

Gazetesi, 28 Eylül 2005.

510 “AB-Çin Yakınlaşması, ABD’yi Kızdırıyor”, Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi – Makale, 2 Nisan 2005.

Page 191: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

elde edebilmek için çabalamaktadır. Bu çıkarları sağlayabilmek için, başta

Fransa ve Almanya olmak üzere bazı AB ülkeleri, temel değerleri olan insan

haklarını dahi geri plana atabilmektedir. Çin-AB ilişkileri Avrasya ve Asya-

Pasifik bölgelerinin dengelerini değiştirebilir ve ABD’nin küresel politikasını

zor duruma sokabilir. Silah ambargosunun kaldırılması konusunda Çin’e en

çok destek veren ülke olan Fransa; ABD ve Rusya’dan sonra dünyanın

üçüncü büyük silah ihracatçısıdır. Ambargo kaldırıldığı taktirde, Fransa ve

Almanya gibi ülkeler Çin’e silah satarak büyük ekonomik çıkarlar

sağlayabileceklerdir. Çin’ de Fransa’dan Mirage savaş uçağı ve

Almanya’dan denizaltı gibi ileri teknoloji silahları elde etmekle kendi askeri

modernizasyonunu hızlandırabilecektir. Bu silahlara sahip olan Çin,

Tayvan’ın havada ve denizde gücünü kırabilir, silah alımında Rusya’ya

bağımlılığını ortadan kaldırabilir ve Japonya, Hindistan ve Tayvan ile silah

yarışını hızlandırabilir.511

Birlik içinde Fransa ve Almanya liderleri, ambargonun kaldırılması

çağrılarına önderlik ediyor. Sosyal Demokrat Başbakan Gerhard Schröder,

Avrupa Birliği'nin bu ülkeye yönelik silah ambargosunu kaldırmaya yönelik

çalışmalarını desteklediğini söyledi. Schröder, bugün parlamentoda yaptığı

konuşmada, ambargonun 'feda edilebileceğini' belirtti. Gerhard Schröder,

ambargonun kaldırılmasının Avrupa'nın Çin üzerindeki etkisini önemli oranda

artıracağını vurguladı.

Almanya Başbakanı Gerhard Schröder bugün Federal Meclis’te yaptığı

konuşmada, Çin Halk Cumhuriyeti’ne 1989 yılından beri uygulanan silah

ambargosunun kaldırılması gerektiğini savunarak “Ambargonun kaldırılması,

Çin’e silah satışını artırmayı amaçlamıyor. Bunu tekrar vurgulamak isterim.

Bu, Çin siyasetimizin bir parçasıdır ve tavrımızı korumakta ısrarlıyız“ diye

konuştu. Almanya Başbakanı Schröder, Almanya’nın Çin’e silah satabilecek

konumda olmadığını da kaydederek şunları söyledi:512 “Sorun, Almanya ve

Avrupa Birliği olarak Çin ile orta ve uzun vadede nasıl bir ilişki kurmak

istediğimiz noktasında düğümleniyor. Çin gibi önemli ve büyük bir ülkenin

511 EKREM, Dr. Nuraniye Hidayet, “Çin’e Yönelik Silah Ambargosunun Kaldırılması ve Uluslar arası Dengeler”, Stratejik Analiz, Mart 2005,sayı:59,s.87.

512 Deutsche Welle – Haber, “Çin AB Ülkelerini İkiye Böldü“ 15 Nisan 2005.

Page 192: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

barışçı ve demokratik bir ortama sahip olmasını biz de desteklemeliyiz. Hızla

gelişen Çin’in uluslararası anlamda işbirlikçi bir yapıya kavuşabilmesi için

gayret gösterilmelidir. Silah ambargosu konusuna da biz bu bakış açısıyla

yaklaşıyoruz.“

Fakat Almanya Dışişleri Bakanı ve Yeşiller Partisi lideri Joschka Fischer,

Çin'in insan hakları sicili hakkında kaygıları olduğunu söyledi. Joschka

Fischer Çin yönetiminin, ambargonun kalkması konusunda Avrupa Birliği'nin

desteğini kazanması için, insan haklarına yönelik uluslararası anlaşmaları

onaylaması gerektiğini belirtti.513 Fisher’in bu yaklaşımına rağmen Çin ile AB

arasında ambargo tartışmalarında AB’nin aldığı tutumdan ötürü bir

yakınlaşmadan söz etmek mümkündür.

AB ile Çin arasındaki bu yakınlaşma, Uzak Doğu’daki uzun vadeli

çıkarları açısından Çin’i kendisine en büyük tehdit olarak gören ABD’yi son

derecede rahatsız etmiştir. 2004 yılı sonlarından itibaren çeşitli düzeylerde

ABD’li yetkililer, “Çin’e silah ambargosunun kaldırılmasının büyük bir hata

olacağı, Çin’in insan hakları sicili açısından böyle bir gelişmenin mümkün

olamayacağı, bu türden bir adımın Asya-Pasifik’teki askeri dengeleri alt üst

edeceği, Tayvan sorununu daha riskli bir hale getireceği ve ambargonun

kaldırılması halinde ABD-AB ilişkilerinin gerginleşeceği” şeklinde

açıklamalarda bulunmuşlar ve AB’ye örtülü tehditler yöneltmişlerdir.514

AB, silah ambargosunun kaldırılmasının, AB-Çin siyasi ilişkileri açısından

yalnızca sembolik bir değer taşıdığını da ifade etse, Çin’in, çok ihtiyaç

duyduğu fiber optik, kızılötesi, sonar, radar tarayıcısı gibi üst düzey askeri

elektronik araçlarını Avrupa ülkelerinden temin edebilmesinin yolu da bu

şekilde açılmış olacaktır. Ayrıca Çin, AB’nin Galileo programına da ortak

olarak, uydudan konum tespiti teknolojisi alanında da ciddi atılımlar

sağlayabilecektir. Böylece ABD’nin Pasifik’teki askeri gücü büyük bir tehdit

altına girebilecektir.515

513 Reuters – Haber, “Alman Hükümetinin Çin Çıkmazı”, 21 Nisan 2005.

514 “AB-Çin Yakınlaşması, ABD’yi Kızdırıyor”, Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi – Makale, 2 Nisan 2005.

515 “AB-Çin Yakınlaşması, a.g.e.

Page 193: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Bu çalışma yapılırken henüz silah ambargosu kaldırılmamıştı. Ancak

hemen söylemek gerekir ki, AB Çin silah pazarını kaybetmek

istememektedir. Enerji tüketiminde dışa bağımlı ve uluslar arası alanda

ekonomisi ile varolan AB, Çin ile ilişkilerini geliştirmek istemektedir ve bunu

ABD’ye rağmen yapmayı sürdürecektir. ABD-Çin şeklinde oluşacak bir

kutuplaşmada AB ya şimdiye kadar olduğu gibi ABD’nin yanında yer alacak

ya da bu dengenin sağduyusu rolünü üstlenecektir. Gelişmelerin nasıl

olacağını sezebilmek için öncelikle Almanya ve Fransa’nın çıkarlarının

ilerleyen dönemde ne yönde olacağını görmek yeterli olacaktır.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

21.yüzyılın en büyük ekonomik kalkınmasını sağlayan ve küresel bir güç

olduğunu ispatlayan Çin kendi bölgesinde ŞİÖ ile ekonomik ve güvenlik

anlamında lider konuma gelmiştir.

ABD, NATO’nun genişleme sürecini bitirmiş Doğu Avrupa ve

Karadeniz’de hava alanları, üsler ve limanlar elde etmiştir. Orta Doğu ve

Orta Asya’da ki stratejik manevraları Çin’in bölgedeki etkinliğini azaltmaya

yöneliktir. Rusya ile İran arasında Gürcistan ve Azerbaycan’a , Çin-İran

arasına Irak’a, Çin-İran arasına da Afganistan’a yerleşecek bölgede

muhtemel bir Rusya-İran-Çin birleşmesi bloğunu engellemeye çalışmaktadır.

Çin’in en büyük problemi enerjidir. Çin ABD’nin kontrol ettiği ve etmediği

her yerden petrol almak için büyük bir mücadele vermektedir. ABD’nin

dünyanın genelindeki irili ufaklı 8000’in üzerinde üslerinin en temel görevi

Page 194: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

artık enerji kaynaklarının kontrolüdür. Enerjiyi kontrol ettiği müddetçe de Çin’i

kontrol edeceklerdir.

Çin-Rusya ikilisi bir taraftan Orta Asya’ya ABD’yi sokmamakta direnirken,

Rusya’da yanı başında Çin’in süper güç olmasını istememektedir. Ancak

şimdilik Rusya, Çin’le beraber hareket edecektir. Çünkü Rusya’nın Orta

Asya, Orta Doğu ve Kafkaslardaki ABD varlığını ancak Çin’le

dengeleyeceklerdir.

Çin-Rus ekseni artık yeni bir güç merkezi olarak dünya politikasında

kendisini hissettirmeye başlamıştır. Kimilerine göre, bu eksen Çinlilerin yeni

bir Çin Seddi olarak yorumlamaktadır. Bu yeni “Doğu Bloku’nun” ilk gövde

gösterisi, uluslararası sistemin tek kutuplu yapısının varlığını sürdürmekte

giderek zorlanacağını göstermektedir.516

ŞİÖ, 10 üye ile daha dinamik olarak etkinliğini artırmıştır. Bu 10 üyeden

Çin, Rusya, Pakistan, Hindistan ve İran nükleer silahlara sahiptir. ŞİÖ,

37,306 milyon kilometre karelik bir yüzölçümü, 2,583 milyara varan bir

nüfusu ile, yani dünya nüfusunun üçte biri kontrolü altındadır. Tüm ŞİÖ

üyelerinin toplam asker sayısı ise, 6.100 milyon kişidir. Aynı zamanda,

örgütün iki üyesi Rusya ve Çin, BM Güvenlik Konseyi Daimi üyesidir. Bu

verilerden görüleceği üzere, yeni üyelerle birlikte ŞİÖ, inanılmaz bir

caydırıcılık gücüne ulaşmıştır. Şu an için, nükleer güç bakımından en güçlü

blok haline gelmiştir. Bu, belki de, ABD’nin Soğuk Savaş döneminde bile

karşılaşmadığı bir nükleer blok haline gelmiştir. ABD için diğer bir husus da,

GOP’un ŞİÖ’ye rağmen Avrasya coğrafyasında tesis edilemeyeceğidir.517

Beyaz Rusya’nın da yakında ŞİÖ’de gözlemci üye statüsünü alması

bekleniyor. Batı tarafından izole edilen Beyaz Rusya’nın ŞİÖ’ye üyeliği ülke

için hayati önem taşıyor.518

516 KÜLEBİ, Ali, “ŞİÖ ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.15.

517 KÜLEBİ, Ali, “Rakamlarla ŞİÖ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:55, s.17.

518 KAMALOV, İlyas “Şangay Ekseni, NATO’yu Dengelyebilir mi?”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69,s.13.

Page 195: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Rusya ve Çin, Şanghay İşbirliği Örgütü’nde, Hindistan, Pakistan, İran ve

Moğolistan’a gözlemci statüsü tanıdı. Böylece nükleer güç sahibi ülkelerden

dördü ve dünya nüfusunun yaklaşık yarısı bu örgüt içinde bir araya gelmiş

oldu. Bazı gözlemciler bu durumun Amerika’yı kaygılandırması gerektiğini

belirtiyor. Amerikan Dış Politika Konseyi’nden Ilan Berman, Çin ile Rusya

arasındaki ilişkilerde sık sık gerginlik yaşandığını ve bu gerginliklerin yeniden

su yüzüne çıkmasının kaçınılmaz olduğunu savunuyor:519 Berman’ın bu

konuşması tespitten çok temenni niteliği taşıyor.

Ancak Berman’ın şu sözleri Çin’in gerçekten önemsemesi gereken

ifadeleri içeriyor:’’Bir kere Çin hızlı bir ekonomik büyüme içinde ve bu

büyümeyi desteklemek için yabancı enerji kaynaklarına ihtiyacı var. Bu

kaynakların çoğu da Pekin’in kuzeyinde yatıyor. Çin’in Orta Asya ve

Kafkaslara daha çok ilgi duymasının sebebi bu... Rusya gibi Çin de bu

bölgelerde saygınlık kazanmak, siyasi nüfuz sahibi olmak ve buralardaki yeni

enerji kaynaklarından yararlanmak istiyor. Rusya’yla arasındaki ilişki uzun

dönemde işbirliğinden çıkıp çekişmeye dönüşecektir. Bence bu kaçınılmaz

bir durum... Bazı gözlemciler, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün temelinde bir

olumsuz stratejik hedefin yattığını, bunun da Amerikan ve Batı nüfuzuna

karşı koymak olduğunu’’ söylüyor. Dış Politika Konseyi’nden Ilan Berman,

Şanghay Örgütü içinde bir araya gelen ülkelerin çok farklı çıkarlar peşinde

olduklarını ve işbirliği için tehdit oluşturabilecek kadar güçlü ve uzun ömürlü

bir ittifak oluşturmalarının beklenemeyeceğini savunuyor.520

21. yüzyılda dünyadaki önemli aktörler Batı, İslam ve Çin olacak diye bir

tahmin var. Rusya'nın imparatorluk onuruna bakılmadan oyunun dışında

tutulması ilginçtir. ABD'nin Merkezi İstihbarat Teşkilatı'nın (CIA) "2020

Programı"adı altında hazırlanan uzun vadeli stratejik tahminlere dayalı

raporunda, kuzey komşumuzun 2020 yıllarına doğru ekonomisi gelişmekte

519 Voice of America – Makale, “Rusya-Çin Yakınlaşması Kaygı Veriyor”, 13 Şubat 2006.

520 Voice of America – a.g.e.

Page 196: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

olan ülkeler arasında yer alacağı, kendilerinin ileri sürdükleri gibi "ekonomik

süper güç" olamayacağı belirtilmektedir.521

Raporda, o dönemde Rusya için en önemli tehdidin, halihazırda olduğu

gibi organize suç ve terör olacağı belirtilmekte, bununla beraber sosyal ve

demografik meselelerin çözümlenemeyeceği ifade edilmektedir. CIA'nin

Rusya ile ilgili bundan önceki tahminlerini düşmanlarımız için dahi

istemezdik. O tahminlerde, eğer Rusya iç problemlerini çözemezse, sekiz

devlete bölünebilir denilmişti. CIA tahminlerinden şüphelenmek yersiz.

Teşkilat, savaş yıllarında Sovyet İmparatorluğu'nun (SSCB) hızla

silahlanmayı sürdüremeyerek çökeceğini 10 yıl önce tahmin etmişti. Bu

konuda önemli bir hususu belirtecek olursak; Rusya'nın ilk Devlet Başkanı

Boris Yeltsin'in, "imparatorluk olmak Rusya için sevinç değil, tarihi

kederdir..." sözlerini Kremlin'in düşünmemesi Rus demokratları üzüyor.522

Rus halkı tarihe II. Aleksandr’ın Alaska’yı ABD’ye satmasını, Lenin’in

Finlandiya’dan vazgeçmesini, Kruşçev’in Kırım’ı Ukrayna’ya vermesini

affetmemektedir. Bugün de Rusya’dan toprak talebinde bulunan ülkelerin

listesi kabarıktır. Finlandiya, Baltık Ülkeleri, Çin ve Japonya bunların

başlıcalarıdır. 2005 yılının başlarında Finlandiya’daki milliyetçi sivil toplum

örgütleri tarafından ülke çapında yapılan ankette Finlandiya halkı, “Bir

zamanlar Finlandiya’nın sınırları içinde yer alan Petersburg ilindeki Karelskiy

berzahının Rusya’dan geri istenmesine nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna

olumlu yanıt vermiştir. Rusya’dan açıkça toprak talebinde bulunmayı göze

alamayan Finlandiya, böyle girişimlerde bulunan Letonya ve Estonya’yı

desteklemekten de kaçınmamaktadır.523

Problem gibi görünen noktalar bununla sınırlı değildir. Şunu da eklemek

gerekir ki; 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD ve Rusya arasında meydana

gelen yakınlaşma ŞİÖ’yü zayıflatan nedenlerden biridir. Rusya, ABD’ye

yaklaşarak Çin’i dengelemeye çalışmaktadır.524

521 ÖSTEMİRULI, Şadiyar , “Yarınlardan Neler Bekliyoruz., CIA Hakkımızda Ne Diyor.,Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?” Jas Alaş

Gazetesi, 18 Ocak 2005.

522 ÖSTEMİRULI, Şadiyar a.g.e.

523 KAMALOV, İlyas “Rusya Federasyonu’nun Sınır Sorunları”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69,s.86.

524 YAZAR, Şengül , “Şanghay İş Birliği Örgütü ve Bölgeye Etkisi”, MGA 58’inci Dönem Müdavimi, İnceleme, TSK Intranet Portalı.

Page 197: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Bu arada Berman gibi düşünenlerin göz ardı etmemesi gereken bir şey

bulunmaktadır. “Amerika için tehdit oluşturabilecek kadar güçlü ve uzun

ömürlü” olan ŞİÖ değil –ki Örgüt çoktan ABD’yi rahatsız edecek kadar

ilerlemiştir. ABD’ye karşı kamuoyu oluşturmuş olmasını ve ABD’yi Asya

oyununda 11 Eylül’ün hemen sonrasına göre gözle görülür derece

etkisizleştirmesini göz önünde bulundurmakta yarar var- Çin’in ta kendisidir.

Çin ABD’nin karşısına durabilecek bir süper güç olma sürecini

tamamladığında ŞİÖ’ ye bugünkü kadar ihtiyacı kalmayacak ya da ŞİÖ’yü

farklı maksatlarla yaşatmaya devam edecektir.

Sonuç olarak Merkez-Çevre denklemi açısından, nüfus dinamiği

açısından ve ekonomik değerlere bakıldığında Rusya, Çin’in gerisinde

kalacak ve Çin ikinci kutup oluncaya kadar yedeğinde kalacaktır.

Dünya petrolünün şimdilik yüzde 7’sini kullanan Çin, bu miktarın hemen

tamamını ithalat yoluyla karşılamaktadır. Fert başına düşen milli gelirinin

yaklaşık 1.000 Amerikan Doları olduğu ve satın alma paritesine göre bu

miktarın 5.000 dolar civarına vardığı bilinen Çin halkının refah düzeyindeki

artışın zaman içinde otomotiv kullanımı tetiklemesi düşünülebilir. Gelecekte

artan petrol gereksinimi nedeniyle Çin’in de ABD gibi enerji kaynaklarına

ulaşma niyetiyle çevresine saldırması olasıdır. Bu durumda Çin’in stratejik

yayılma hedefinin bugün ABD’nin gözünü diktiği Orta Asya Türk

Cumhuriyetleri olacağı rahatlıkla söylenebilir.525

Sosyalizmle iktisadî büyümeyi yakalayan ÇHC, üçüncü dünya ülkelerine

lider olma konumuna gelmiştir. Kuşkusuz, ÇHC, bu ülkeleri yeni tarz Sinik

alan içine almak istemektedir. Ne var ki, bunu doğrudan kendisinin

yapmasını değil, Şanghay yapılanması üzerinden gerçekleştirmeyi

düşünmektedir. Bu bağlamda ÇHC, orta vadede örgüt yapısında büyük

değişikliklere giderek, RF’ yi devre dışı bırakabilir ve onun yerine uzak çevre

kavramı bağlamında Lâtin Amerika, Afrika ve Orta Doğu ülkelerini üye

525 KÜLEBİ, Ali , “Çin ve ABD’nin Güç Denemeleri”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, s.8.

Page 198: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

edebilir. Bu tutuma sebep olarak RF’nin son dönemde ABD ve NATO yanlısı

bir siyaset izlemiş olması gösterilebilir.526

Gerçekleşebilecek bir Üçüncü Dünya Savaşı, ABD, Çin ve Rusya’nın

veya bunların ikisinin arasında oluşacak sürtüşmelerden çıkacaktır.

Rusya’nın Batlık ülkeleri ve Avrupa’nın kuzeyinden vazgeçmeyeceği, Çin’in

giderek artan nüfusu nedeniyle doğal kaynak eksikliğini Sibirya’dan

karşılamak isteyebileceği ve ABD’nin Tayvan sebebiyle Çin’le karşı karşıya

gelme ihtimali Türkiye’yi, bu söz konusu ülkeler böyle sorunlarla meşgulken

çevresinin, bölgesinin güvenliğini sağlamaya ve çıkarlarını korumaya

zorlayacaktır.527

ÇHC, ŞİÖ’ nün güvenlik kimliğini gelecekte daha da somutlaştırarak acil

müdahale gücü kurmak istemektedir. Bununla Şanghay yapılanmasının

giderek askerî bir kanadı da bünyesine katma niyetini taşıdığı ortaya

çıkmaktadır. ÇHC, bu güç ile bölgesel krizlere müdahale adı altında bölgesel

hegemonyasını tesis etmek istemekte; ancak RF bu plâna soğuk

bakmaktadır. Çünkü RF, güney kuşağındaki bu nükleer tehditten

çekinmektedir. RF, bu sebeple batıya yakınlaşmıştır. Örgütün geleceği de

aslında bu noktada düğümlenmektedir. 528

ŞİÖ çerçevesinde ekonomik gelişmenin koordinasyonu, Asya'nın tüm

ekonomisinin hızla büyümesine yardımcı olabilir. ŞİÖ ülkeleri arasında siyasi

tutumların uyumlu hale getirilmesi, dünyada, AB'nin uyumlu tutumu gibi

olumlu bir etki yapabilir.529

“Yeniden” iki kutuplu dünya çıkar mı? Sorusunun yanıtına evet diyenlerin

sayısı giderek artıyor. Sonrasıysa, iki ayrı sistemin değil, piyasanın bilinçli

yönetimi ile görece serbest yönetiminin yarışıp yarışmayacağı ve bu yarışı

kimin kazanacağı önem kazanacaktır.

526 ADIBELLİ, Barış , “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar

Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3, S.240.

527 KÜLEBİ ,Ali, “Beklenen Gelişmeler ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:62, s.23.

528 ADIBELLİ, Barış, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar

Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3, S.239.

529 Uluslararası İnsani-Siyasi Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Viyaçeslav IGRUNOV, “Moskova , Delhi, Pekin Üçgeninde Neler Oluyor”, İzvestia

Gazetesi.

Page 199: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Tarihin ilk dönemlerinin ürünü olan Çin, geleceğin dünyasının öncüsü

durumuna gelebilmek için son derece akıllı bir yol izlemektedir. Avrupa ve

Amerika gibi bölgeleri yakından izleyerek günümüzde devam eden Batı

üstünlüğünün nereye kadar süreceğini ve hangi aşamada sona ereceğini iyi

hesap edip, bu doğrultuda davranmaktadır. Çin’in, dünyanın kıyısında

olmanın verdiği rahatlıkla ve jeopolitik konumundan gelen üstünlüğünü iyi

kullanarak 21. yüzyılı bir yükseliş dönemi olarak değerlendirdiği açıkça

görülmektedir. 19. yüzyılda afyon ile uyutulan Çin, 20. yüzyılda sosyalist

yapılanma ile uğraşarak kendi yolunu bulmaya çalıştı. Günümüzde ise artık

büyük bir üretici ve dev bir ekonomik güç olarak dünya pazarlarını

zorlamaktadır. Ekonomik güç ile siyasal gücün birleşmesiyle Çin önümüzdeki

dönemin önde gelen süper gücü olarak dünya tarihinde belirleyici bir konuma

gelecektir.530

Türkiye, gelecek 15-20 yıl içerisinde Orta Asya’da çok büyük gelişmelere

tanık olacaktır. Küresel bir güç olarak varlığını kabul ettirdiği bir çıkarlar

savaşında, Çin’in Orta Asya, Orta Doğu ve Karadeniz’in kesişim

noktasındaki Türkiye ile ilişkileri, bu bölgelerdeki çıkarları ile doğru orantılı

olacaktır. Çin, Türkiye için alternatifler doğurabileceği gibi çıkmazlar da

yaratabilir.

Türkiye halihazırda, İslam dünyası ve Avrupa için de yabancıdır. İki

medeniyet arasında boşluktadır. AB'ye üye olmak için, asırlardan beri

oturmuş yönetim şekli ve kültüründeki geleneksel farklılıklardan yüz çevirip,

Avrupa'nın koşullarını tamamen yerine getiriyorsa da yaşlı kıta, Türkiye'yi

Avrupa'nın tam bir üyesi olarak kabul etmeye niyetli görünmüyor. Bunun ilk

nedeni, dünyayı telaşlandıran New York ve Madrid'de meydana gelen büyük

terör eylemlerinden sonra, Avrupa'da İslam karşıtı görüşlerin artması ve

sayısı gün geçtikçe çoğalan Müslüman göçmenlerin Hıristiyan değerlere

530 ÇEÇEN, Anıl “Yirmi Birinci Yüzyılda Çin” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, s.14.

Page 200: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

göre oluşmuş serbest ortama ayak uyduramayıp, Avrupa toplumunda tezat

oluşturmasıdır.531

Türkiye’nin hem dış güvenliğini, hem iç güvenliğini sağlamak açısından,

ABD ve AB’yi dengeleyebilecek Avrasya güçleriyle işbirliğine ihtiyacı

bulunmaktadır. ABD’ye karşı Avrasya ittifak arayışlarının yeni başladığı bu

dönemde, Avrasya seçeneği yeni bir kutba bağlanma anlamına değil, dış

politikada Batıya olan bağımlılıktan kurtulma, denge politikası izleme

anlamına gelmektedir.

Uzun vadede Rusya ve Türkiye’nin Orta Asya ve Kafkasya’daki çıkarları

çakıştığı halde, Avrasya üzerindeki ABD hegemonyası tehdidi, çıkar

uyuşmasını beraberinde getirmiştir. Bugünkü dönemde Türkiye ve Rusya,

başta Ortadoğu ve Orta Asya olmak üzere ABD’nin Avrasya coğrafyasında

yarattığı istikrarsızlıktan memnun değildir.

Türkiye’nin ŞİÖ gözlemci statüsünden bile kaçınması düşündürücüdür.

Halbuki söz konusu güçlerle birlikte Türkiye’nin de ŞİÖ’ de gözlemci olarak

yer alması, dış politikada denge arayışları içerisinde olan Türkiye için önemli

bir adımı olabilirdi.

Bir devletin çıkarlarını etkileyecek güce sahip olmak, bu devletle dengeli

ilişkilerin kurulmasına ön koşuludur. Bunun yanı sıra, dış politikada

vazgeçilmez ilkelerin belirlenmesi ve bunların tutarlı bir şekilde gözetilmesi

de önemlidir. “Kırmızı çizgilerden” vazgeçmek, bir ülkenin uluslar arası

gücünü azaltır ve sahip olduğu bu gücün sorgulanmasına yol açar. Bize

göre, Türkiye’nin bölgedeki çıkarları Azerbaycan ve Gürcistan’ın

bağımsızlıklarının pekiştirilmesi ve Kafkasya’nın istikrarı, Hazar Havzasının

alternatif enerji kaynaklarına engelsiz ulaşabilmesi ve dolayısıyla Orta Asya

devletlerinin bağımsızlıklarının pekiştirilmesi şeklinde özetlenebilir.

531 ÖSTEMİRULI, Şadiyar “Yarınlardan Neler Bekliyoruz., CIA Hakkımızda Ne Diyor.,Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?” Jas Alaş

Gazetesi, 18 Ocak 2005.

Page 201: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Tabii ki, ortada duran Türkiye'yi, Rusya kendi tarafına çekmek istiyor.

Eğer planları gerçekleşebilirse, dünyadaki jeopolitik dengeler terazisinin

kefeleri Moskova'dan yana ağır basacak ve bu durum yeni güç

kazandıracaktır. Fakat, Türkiye bir NATO üyesidir. Ne pahasına olursa olsun

AB'ye üye olmak için girişimler yapıyor. Bununla beraber, Türkler kendilerini

Atatürk döneminden bu yana "Asyalı" veya "Avrasyalı" değil, tam "Avrupalı"

olarak görüyorlar. Bunu dikkate alırsak, Putin'in iyimser yaklaşımla

Türkiye'ye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne üyelik teklifini Ankara’nın kabul etmesi

şüphelidir.532

Türkiye, küresel anlamda kedini Batı’ya endekslemeyi sürdürerek

ABD’nin her zaman hükmedebileceğini düşündüğü bir devlet olarak

algılamaktadır. Türkiye’nin bu noktada çıkarlarını tam anlamıyla

koruyamadığı söylenebilir. Ülkelerin dış politikalarındaki esas temel, ulusal

çıkarladır. Bu çıkarlar dönemsel olarak değişkendir. ABD’nin Türkiye’ye ne

derece ihtiyaç duyduğu yada Türkiye’nin ABD için öneminin ne olduğu da

değişkenlik göstermektedir. Ancak, bunun Türk tarafınca anlaşılmadığı

acıktır. Halen iki ülke arsında “stratejik ortaklık” olduğunu iddia eden kesimler

vardır. Saflığa varan bu iyi niyetliği değerlendirme artık güncellenmeli ve

Türkiye’nin kendi çıkarlarını gözetmeye öncelik verilmelidir.533

Öncelikle Türkiye’nin tek bir kutba endeksli politikalardan geçmesi şarttır.

Dünyanın şu an tek kutuplu bir sitem içinde olması, devletlerin bu kutba sıkı

sıkıya bağlı kalması zorunluluğunu doğurmaz. Dış politikada başarı şartları ve

fırsatları iyi görmek kendi ulusal çıkarlarına hizmet edecek ortamlar

yaratmaktadır. İncirlik üssü, BTC boru hattı yada boğazlar ve Karadeniz gibi

konularda Türkiye inisiyatifini kullanmalıdır. Asıl olan konu ABD ile ilişkilerde

rest çekmek değil, onu kefenin bir yanına oturtabilmektir. Aynı konu Avrupa

Birliği ile olan ilişkiler içinde geçerlidir. Örneğin BTC’ ye bir alternatif

yaratılarak Rusya ile “Mavi Akım“ benzeri bir petrol boru hattının yada İran ve

Türkmenistan doğal gazını Türkiye üzerinden taşıyacak yeni bir boru hattının

532 ÖSTEMİRULI, Şadiyar , “Yarınlardan Neler Bekliyoruz., CIA Hakkımızda Ne Diyor.,Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?” Jas Alaş

Gazetesi, 18 Ocak 2005.

533 KIRAÇ, Gürol, “Türkiye, Orta Asya’yı Örnek Almalı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 22-23.

Page 202: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

hayata geçirilmesi önemli bir açılım olabilir. İncirlik üssünün kamu oyunda

sorgulanmaya başlaması ve Irak‘ta ki durumla paralel olarak Türkiye’nin

çıkarlarını zedeleyici gelişmeler olduğunda bu üsle ilgili yaptırımlar

uygulanması ABD’yi PKK yada Türkmenler konusunda yeniden düşünmeye

sevk edebilir. K.K.T.C. konusunda Rusya, Çin gibi devletlerle yeni açılım

fırsatları aranabilir. Moskova ile ticari komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesinin,

Türkiye’nin lehine olabileceği düşünülmektedir.Rusya ve Çin gibi ülkelerde

Türkiye’nin ABD gündeminde olduğu izlenimi derhal değiştirilmelidir. Bu

devletlerin Türkiye’ye güvenmelerini ve iş birliğine açık olmaları sağlanmalıdır.

Aksi takdirde ABD’nin Büyük Orta Doğu projesi benzeri projelerde Türkiye için

iyi şeyler düşünmesi ve önümüzdeki süreçte de ihtiyaç duyması için dua

etmekten başka çare kalmayacaktır.534

Büyük güçlerin Orta Asya’daki bu stratejik mücadelesi o kadar çok

yönlüdür ki; coğrafyası açısından önemli bir konumda bulunan Türkiye için

geleceğe yönelik stratejilerin belirlenmesi önemlidir. Etrafında çok çeşitli kriz

bölgeleri olan Türkiye’nin kendi sorunları da eklenirse Türkiye üzerinden

çıkarları olan büyük güçler için Türkiye de bir stratejik mücadele bölgesidir.

Orta Asya enerji havzalarının ve güzergahlarını geçiş koridorlarında olan

Türkiye Avrupa-Karadeniz-Ortadoğu ve Orta Asya’nın kesişim noktasıdır.

ABD’nin şer ekseni kabul ettiği ülkelere sınır komşusu olup Karadeniz

bölgesinin en önemli ülkesidir. Boğazların ve Doğu Akdeniz’in kontrolünü

elinde tutan ABD’nin müttefiki AB’ye aday ülke konumundadır. Alternatif enerji

kaynakları ve madenler açısından çok zengin olan Türkiye bir mücadele

bölgesidir. Çin’in küresel bir güç olarak özellikle Orta Asya da ABD

çıkarlarıyla çatışması mutlaka Türkiye’yi de etkileyecektir. Sonuç olarak

Napolyon’un ‘’ Ülkelerin kaderlerini coğrafyaları belirler.’’ sözüne uygun olarak

Orta Asya’daki büyük güçlerin bu strateji mücadelesini çok iyi analiz eden bir

Türkiye bu ‘dengeler savaşında’ kendisi için en iyi ‘dengeyi’ bulması

gerekecektir ya da kendisi ‘denge unsuru’ olacaktır.

534 KIRAÇ, Gürol, “Türkiye, Orta Asya’yı Örnek Almalı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, s. 22-23.

Page 203: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

KAYNAKÇA

Agence France Press, “Rusya-Çin, 'Terörizmle Mücadele' Ortak Askeri Tatbikatları”, 18 Ağustos 2005 ADIBELLİ, Barış, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Merkez– Çevre Denkleminde Tehdit Algılaması ve Güvenlik Yapılanması”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı: 3,

ADIBELLİ Barış “Çin –Japon Gerginliği”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 44, ADIBELLİ Barış Çin – Japon ilişkileri” Cumhuriyet Strateji Dergisi Sayı: 28, ADIBELLİ Barış, “Ateş Topu Diplomasisi”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 2, ADIBELLİ Barış, “Bush’un Asya Stratejisi” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75 ADIBELLİ Barış, “Nepal Sorunu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 73 ADIBELLİ Barış “Çin –Japon Gerginliği”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 44 ‘’AB-Çin Yakınlaşması, ABD’yi Kızdırıyor”, Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi – Makale, 2 Nisan 2005 AKBAŞ, Tutkun, “Üçüncü Dünya Savaşı ABD – Çin Arasında”, Tempo Dergisi, 8 Nisan 2005. ARMAOĞLU, Fahir, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, Alkım Yay., İstanbul ARMAOĞLU Fahir, “20, yüzyıl Siyasi Tarihi” 1. cilt. ASHLEY J. Tellis, “Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005, AYDOĞAN, M, Yeni Dünya Düzeni Kemalizm ve Türkiye, Kum saati Yayınları, İstanbul 2002, BEKİN, M.Rıza, Doğu Türkistan Üzerine Rapor, İstanbul, 2003, BRZEZINSKI,Zbigniew, “Savaşmayın, Para Kazanın”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005,

Page 204: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

BRZEZİSKİ, Zbigniew, Büyük Satranç Tahtası, Sabah Yayınları, İstanbul, 1998 GÜNAY, Bekir, Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul CAMPBELL Kurt M. and Derek F. Mitchell, “Crisis In The Taiwan Strait?”, Foreign Affairs, July/August 2001, Vol 80, No 4 ÇIPLAK M., Çin’de İnsan Hakları ve Ayrılıkçı Hareketler (derleyen) ARIBOĞAN D., Çin’in Gölgesinde Uzakdoğu Asya, Bağlam, 2001 ÇEÇEN,Anıl, “Yİrmi Birinci Yüzyılda Çin” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, ÇOLAKOĞLU,Selçuk, “Şanghay İşbirliği Örgütü’nün Geleceği ve Çin”, Uluslar arası İlişkiler Dergisi, C:1, Sayı 1, Bahar 2004, DENKER Mehmet S., 2000’li yıllarda Asya-Pasifik Bölgesinin Güvenliği, ASAM Yay, Ankara, 2000 DEĞİRMEN, Burcu, “Orta Asya’da Güç Mücadelesi: ABD’ye Karşı Şanghay İşbirliği Örgütü”, ASAM – Makale, 9 Temmuz 2005 EKREM,Erkin, “Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası”, Stratejik Analiz Dergisi, Aralık 2001, Sayı: 20 EKREM, Erkin “ABD’deki Terör Saldırısı Sonrası Çin’in Tutumu”, Stratejik Analiz Dergisi, Ekim 2001 EKREM, Erkin. “Doğu Türkistan ayrılıkçılarının Bağımsız Hareketine Yönelik Politikası: Çin’in Doğu Türkistan Bağımsızlık Hareketine Yönelik Politikası: 11 Eylül Öncesi ve Sonrası”, Stratejik Analiz Dergisi, sayı:20 EKREM,Nuraniye Hidayet, “Washington Pekin’den Endişeli’’ Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:71 EKREM,Nuraniye Hidayet, “Şanghay Güç Kazanıyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, EKREM, Nuraniye Hidayet, Çin Halk Cumhuriyeti Dış Politikası (1950-2000), Ankara, ASAM, 2003, ELLİSON Herbert J., , Russia, Korea, and Northeast Asia, s. 181. ESLEN,Nejat, “Avrasya’da Dengeler Değişirken”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61,

Page 205: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ERSUN Ömer, “Nükleer Siyasette Rus Ruleti”, Stratejik Analiz, Eylül 2005,sayı:65,s.73 GEORGE, Susan, The Debt Boomerang, Pluto Pres, Londra, 1990,s.XVII. GEORGE P., “Islamic Unrest in Xijiang Uıghur Autonomous Region”, Commentary No. 73, CSIS USAK – Makale, “Kırgızistan’ın Büyük Oyunda Rusya Tercihi”, 13 Eylül 2005 USAK – Makale, “Kırgızistan’ın Büyük Oyunda Rusya Tercihi”, 13 Eylül 2005 GÖKÇORA, Aslı “ABD İLE Çin Arasındaki Stratejik Sorun: Tayvan” Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15 GÖMEÇ, S., ”Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü”, Akçağ Yayınları GLADNEY, Dru C., “Rumblings from the Uyghur”, Current History, Eylül 1997, s. 289. GRIGORYEVA, Yekaterina “Şanghay İşbirliği Örgütü Bölgede Başka Ülkelerin Askeri Üslerinin Bulunmasına Karşı”, Izvestia Gazetesi, 6 Temmuz 2005. GÜNAY, Bekir, “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul HARADA, C. Russia and North-East Asia, Adelpi Paper, Cilt 310, 1997, HARRİSON, Selig, S. “Taiwan After Chiang Ching Kuo”, Foreign Affairs, Spring 1988, Vol 66, No 4, s. 791-792. IGRUNOV, Viyaçeslav, “Moskova , Delhi, Pekin Üçgeninde Neler Oluyor”, İzvestia Gazetesi, 28 Eylül 2005. IŞIKLI, Alpaslan “Neoliberal Küreselleşme, Sosyal Devlet ve Kemalizm”, Jeopolitik Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2004 JANTIYEV, Dmitriy “Boru Hattı Diplomasisi”, Rossiyskiye Vesti Dergisi, Aralık 2005 Sayısı JOO, Seung-Ho “Moskova ve Pyongyang Arasında Yeni Ortaklık Arayışı”, Comparative Strategy, Cilt 20, s. 479. KAMALOV,İlyas, “Şangay Ekseni, NATO’yu Dengelyebilir mi?”, Stratejik Analiz, Ocak 2006,sayı:69, KARACA Kutay, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Yeni Güvenlik Kavramı, Şangay İş Birliği Örgütü Ve Türkiye’nin Bölgedeki Örgütlenmeye Bakışı” Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Sayı 3,

Page 206: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

KARACA Kutay, “Petrol Ve Petrolün Jeopolitik Önemi”, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Şubat 2003, Sayı: 1 KIRAÇ,Gürol, “Çin’in Gölgesi Büyüyor”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15, KEPENEK, Yakup,”Çin Uyanıyor“ Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 27 KILIÇBEYLİ, Elif Hatun “Hazar Enerji Kaynakları Üzerinde Yeni ‘Oyun’lar”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 58 İNAT K., “Dünya Çatışma Bölgeleri”, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2004 KIRAÇ,Gürol, “Şanghay İşbirliği Örgütü”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 38, KIRAÇ, Gürol “Türkiye, Orta Asya’yı Örnek Almalı”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 72, KONA, Gamze Güngörmüş, “Rusya Federasyonu’nun Kafkasya Politikası”, Jeopolitik Stratejik Araştırmalar Dergisi, 2004, sayı:11,s.105 KÜLEBİ Ali, “Çin ve ABD’nin Güç Denemeleri”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61 KÜLEBİ Ali, “Balistik Füze ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:70, KÜLEBİ ,Ali, “Akdeniz Diyalogu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:55, KÜLEBİ ,Ali, “ŞİÖ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:74, KÜLEBİ, Ali, “BOP ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:64, KÜLEBİ ,Ali, “Rusya – Ukrayna ”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:50, MAGRİN, Artem V., 25.10.2002, Shanghai Co-operation and Security in Central Asia”,), (20.11.2003), s. 31-32 MEARSHEİMER, John J,. “Bambi Olmaktansa Godzilla Olmak Yeğdir”, MEARSHEİMER, John J. “Birleşik Devletler’e Kapıyı Göstermek”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005, OKSENBERG, Michael, “China:A Turtous Path Onto The World’s Stage”, Century’s Journey, Der.: R.A. Pastor, Basic Boks, A Member of the Perseus Boks Gruops, 1999, s. 309 ÖNEL Metin, “Avrupa’dan Asya’ya Sorunlu Türk Bölgeleri”, Derleyen:Bekir GÜNAY IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Mayıs 2005, İstanbul, s.89

Page 207: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

ÖSTEMİRULI, Şadiyar, “Yarınlardan Neler Bekliyoruz... Cıa Hakkımızda Ne Diyor, Türkiye Şanghay İşbirliği Örgütü'ne Üye Olur Mu?”, Jas Alaş Gazetesi 18 Ocak 2005 ÖZTÜRK, Ümit, ‘’Tayvan: Yükselen Gücün Bütünleşme Arayışı’’, Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2004, s.569 PAMİR, Necdet, “Enerji Politikaları ve Küresel Gelişmeler”, Stratejik Analiz, Aralık 2005, sayı:68 PAMİR, Necdet, “Avrupa Birliğinin Enerji Sorunsalı ve Türkiye”, Stratejik Analiz, Kasım 2005, sayı:67 PEL,Minxin “Tehlikeli İnkarlar”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005, RACZKA, Witt, “Xinjian and its Central Asian Borderlands”, Central Asian Survey, Cilt 17, Sayı 3, 1998, s. 394-5. RAHR, Aleksander, “Çin ile Rusya Arasında Yakınlaşma”, Deutsche Welle Haber, 30 Haziran 2005. RAMONET, Ignaciot “Firmes geantes Etats nains”, Le Monde diplomatique, juin 1998 RAVENAL, Earl, C, “Approaching China, Defending Taiwan,” Foreign Affairs, October 1971, Vol 50, Issue 1., s. 47 RUTLAND, Peter, “Distant Neigbors”, Russia and Eurasia Review, 21 Ocak 2003, s. 9-11 SANDIKLI, Atilla - İlhan GÜLLÜ, “Çin’in Dünya İle Mücadelesi: Çin’in Atağı, Batı’nın Şaşkınlığı”, TASAM, 20 Mayıs 2005 S.YOM, “Uygur Muslims in Xijiang” Self-Determination Conflict Profile”, SERTEL, Yıldız, “İmparatorluk Çöküyor mu”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 38, SPENCE, Jonathan, D. “Geçmişin ve Geleceğin Çin’i”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005 SOLLİCH, Rainer “ABD, Çin İle Asya'da İşbirliği Yapmali“, Deutsche Welle, 22 Mart 2005 ŞAHİNER Evrim, “Çin’in Yükselişi ve Karşı Önlemler”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:15 ŞÜKRAN, Onur, ’’Doğu Türkistan: Uygurların Bağımsızlık Mücadelesi’’.,Dünya Çatışma Bölgeleri, Editörler: Kemal İNAT;Burhanettin

Page 208: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

DURAN,Muhittin ATAMAN, Nobel Yayıncılık, 1. Baskı, Ankara, Nisan 2004,. s.328 . TARAKÇI Nejat, “Amerikan Deniz Gücü”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 32, TELLIS,Ashley J. “Büyük Satranç Tahtası”, Foreign Policy, Mart-Nisan 2005 VELİEV,Cavid, “ABD-Hindistan Nükleer İşbirliği”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 61, VELİEV, Cavid “İkinci Kutup için İşbirliği”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı: 44, VON HEIN, Matthias Deutsche Welle –Makale, “G-8'lerin Çinli Davetlisi”, 8 TEMMUZ 2005. YAŞİN, Gözde Kılıç, “Karadeniz Planları”, Cumhuriyet Strateji Dergisi, Sayı:75 YILDIZOĞLU, Ergin “Enerji Piyasasındaki Gelişmeler”, Cumhuriyet Gazetesi, 29 Aralık 2004). XİNJİANG, Yom, Sean L., Uighur Muslims İn Z. SHAQOİN, “Xinjiang Oilfields Increase Production”, China Daily, 28 February 1998

İNTERNET ADRESLERİ

Agence France Press, “Rusya Ve Çin Orta Asya'da İstikrarsızlığı Önlemek İstiyorlar”, 2 HAZİRAN 2005 Associated Press – Haber, “Çin'in Askeri Gelişimi ABD’nin Asyalı Müttefikleriyle İlişkilerini Tehdit Ediyor”, 28 Temmuz 2005

BBC Turkish – Haber, “Dünya Çin ve Hindistan’a Dar”, 16 Ocak 2006. BBC Turkish - Haber, “Asya Devleri Söz Dalaşinda”, 15 Nisan 2005. BBC Turkish, “Japonya ve Çin’in Söz Düellosu”, 23 Aralık 2005. Reuters Haber Ajansı, “Şanghay İşbirliği Örgütü Zirvesi Başladı”, 05.07.2005

Page 209: Hazırlayan Ferit GÜVEN Doç. Dr. Mehmet Emin ÇA …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...ABD’nin Orta Asya’dan dı şlanmasına ili şkin Çin politikalarına

Reuters – Haber, “Alman Hükümetinin Çin Çıkmazı”, 21 Nisan 2005. Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, 19.06.2001, “President Jiang Zemin Meets Russian President Vladimir Pitin”, http://www.fmprc.gov.cn/eng/topics/3755/3756/3759/t19273.htm, http://www.taiwandc.org/history-9596 http://www.avsam.org/gunlukbulten/arsiv/2002/07102002.htm http://www.geocities.com.tigin/hasan/doguturkistan.htm. http://www.selfdetermine.org/ptf/overview/OVuighur.ptf http://www.web.amnesty.org/aidoc/aidoc_ptf.nsf/index/ http://www.pasiad.org/modules.phbname http://www.chinembassy-fi.org/eng/5857.html http://www.taiwandc.org/history.htm

http://www.rosalux.de/Ausland/rb/pdf_symp_beij/Malgin.pdf)

http://www.selfdetermine.org/ptf/overview/OVuighur.ptf http://www.asianinfo.org/asianinfo/prohistory.htm http://www.rosalux.de/Ausland/rb/pdf_symp_beij/Malgin.pdf