Upload
danghanh
View
263
Download
8
Embed Size (px)
Citation preview
TC. SAĞLIK BAKANLIĞI DR.LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM
VE ARAŞTIRMA HASTANESİ II.ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ KLİNİĞİ
ŞEF: OP. DR. MUZAFFER YILDIZ
HUMERUS DİAFİZ KIRIKLARINDA TEDAVİ SONUÇLARIMIZ
(UZMANLIK TEZİ)
DR. İSMAİL UĞUR ŞENER
İstanbul - 2005
TC. SAĞLIK BAKANLIĞI
DR. LÜTFİ KIRDAR KARTAL EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ
II. ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ KLİNİĞİ ŞEF: OP. DR. MUZAFFER YILDIZ
HUMERUS DİAFİZ KIRIKLARINDA TEDAVİ SONUÇLARIMIZ
(UZMANLIK TEZİ)
DR. İSMAİL UĞUR ŞENER
İstanbul – 2005
- 2 -
ÖNSÖZ
Tarihi veriler humerus cisim kırıklarında komplikasyon sıklığının yüksek
olduğunu göstermektedir. Ortopedi ve Travmatoloji biliminin gelişmesiyle birlikte
günümüzde bu sıklık azalma göstermiştir. Teknolojik gelişme ile birlikte yaşam
standardımızın yükselmesi, beraberinde trafik kazalarının da artmasına yol açmıştır.Tüm
kırıkların ortalama % 7’sini oluşturan humerus kırıkları da bununla beraber artma
göstermiştir. Teknoloji, kırık sebeplerinin artmasına da yol açsa, eş zamanlı olarak hem
cerrahi hem de konservatif tedavi olanaklarının olumlu ilerlemesine yardımcı olmuştur.
Önceleri humerus kırıklarının da tüm kırıklar gibi konservatif olarak tedavi
edilmekte olduğunu görmekteyiz.Cerrahi tekniklerin, implantların, anestezi şartlarının
olumlu yönde gelişmesi birçok kırık tipinde tercihlerin değişmesine yol açmıştır.
Zamanla cerrahi tekniklerin gelişmesi, humerus kırıklarının da tedavi şeklinde değişme
eğilimi yaratmıştır. Ancak yapılan çalışmalardan alınan sonuçlar, humerus kırıklarında
farklılıklar ortaya çıkartmıştır. Cerrahi tedavi ile alınan sonuçlar birçok kırık tipinde
konservatif tedavi eğilimini azaltmakla beraber, humerus kırıklarında konservatif tedavi
halen popülerliğini korumaktadır.
Bu uzmanlık tezinde, kırık biyolojisi, humerus kırıklarının kliniğimizce nasıl ele
alındığı, tedavi seçene kleri, sonuç ve komplikasyonların literatür ile karşılaştırılarak
tartışılması ve vaka örnekleri yer almaktadır.
Kliniğimizde ilk çalışmaya başladığımdan bu yana yakın ilgisini esirgemeyen
Klinik Şef’imiz Op. Dr. Sayın Muzaffer YILDIZ’a, tez danışmanım Şef Yrd. Op. Dr
Sayın Önder OFLUOĞLU’na, Şef Yrd. Op. Dr. Sayın Güven BULUT’a, Başasistan Op.
Dr. Sayın Gültekin S. Çeçen’e desteklerinden dolayı teşekkür ederim. Bilgi ve
becerilerinden faydalanma şansı bulduğum Op. Dr. Sayın Erman Yanık’a, Op. Dr.
Sayın Muammer Çolak’a ayrıca saygılarımı sunarım. Asistanlık süremin büyük kısmını
birlikte geçirme fırsatını bulduğum Op. Dr. Sayın İlter GÜVENÇ’e, Op. Dr. Sayın Ender
SARIOĞLU’na, tüm asistan arkadaşlarıma, hayatım boyunca desteğini esirgemeyen
aileme ve her zaman yanımda olan sevgili eşim Ayça Şebnem’e sevgilerimi sunarım.
Dr. İ. Uğur ŞENER
- 3 -
İÇİNDEKİLER
I. HUMERUS DİAFİZ KIRIKLARI ......................................................... 6
1. Anatomi ...................................................................................................... 6
A. Humerusa yapışan kaslar ................................................. 9
B. Omuz Kasları ...................................................................... 10
C. Kol Kasları .......................................................................... 12
D. Ön kol kasları ..................................................................... 16
E. Kol bölgesinden geçen sinirler ........................................ 17
F. Kol Bölgesinin damarları .................................................. 19
2. Yaralanma mekanizması ........................................................................ 22
3. Sınıflama .................................................................................................. 23
4. Klinik Bulgular ........................................................................................ 24
5. Radyolojik Bulgular ................................................................................ 26
6. Tedavi ........................................................................................................ 27
A. Konservatif tedavi ........................................................................ 27
a. Askılı Alçı ( Hanging Cast ) .................................... 28
b. U Ateli ( Coaptation Splint ) ….....….…................. 29
c. Abduksiyon Splinti…………….............................. 30
d. İskelet Traksiyonu ……………….......................... 30
e. Fonksiyonel Brace …………………...................... 30
Fonksiyonel brace kullanılmaması gereken durumlar ………................... 31
Velpeau Bandajı ……………………………………………......................... 31
B. Cerrahi Tedavi …………………………………........................... 32
Patolojik humerus kırıkları …………………………………….... .............. 34
a. Plak-Vidalar ………………................................... 34
Teknik …………………….............................. 36
AO Tekniği ………………….......................... 37
b. İntramedüller Çiviler ……………........................ 37
c. Eksternal Fiksasyon ………………......................... 38
- 4 -
II. AÇIK KIRIKLAR …………………………………………...….…. 39
III. PROGNOZA ETKİ EDEN FAKTÖRLER ……………………... 39
IV. KOMPLİKASYONLAR ……………………………………….… 40
A. Erken Komplikasyonlar …………………………........ 41
1. Damar Yaralanması ………………..….…... 41
2. Periferik Sinir Yaralanmaları …….……..... 41
3. Enfeksiyon ………………………………..… 43
B. Geç Komplikasyonlar ……………………....….….. 44
1. Malunion ………………………...…….......... 44
2. Kaynama Gecikmesi ve Kaynamama …......... 44
3. Eklem Sertliğine Bağlı Fonksiyonel Kısıtlılık .. 45
4. Refraktür …………………….……....……........ 45
V. MATERYAL VE METOD ……………………….………............... 47
VI. SONUÇLAR ………………………………………………................ 53
VII. TARTIŞMA ………………………………….………………....… 56
VIII. ÖZET ……….......………………………………………….....…… 61
IX. VAKALARIMIZDAN ÖRNEKLER ……….……………....……… 62
X. KAYNAKLAR …………………………………..………....……… 72
- 5 -
I. HUMERUS DİAFİZ KIRIKLARI
Humerus diafiz kırıkları teknolojideki ilerlemelerle beraber sıklığı artan
kırıklardır. Tüm kırıkların %3-7’sini oluştururlar(6,17,35,36,50,84).
Bu kırıklarda cerrahi ve konservatif tedavi sonuçları birbirine yakın ve başarılı
olmasına rağmen günümüzdeki yaygın görüş, özel bazı durumlar hariç konservatif tedavi
uygulanmasından yanadır(37,43,50).
1. ANATOMİ (53)
Bütün uzun kemikler gibi bir üst ucu “extremitas proximalis”, bir alt ucu
“extremitas distalis” ve bir cismi vardır. Üst uç skapula ile, alt uç ön kol kemikleriyle
eklem yapar. Üst ucun eklem yüzü “caput humeri” adını alır. “Caput humeri” daha
aşağıda bulunan iki kabartıdan hafif bir olukla ayrılmıştır. Kabartılardan biri daha
büyüktür ve humerusun dış tarafında bulunur. ( tuberculum majus) . Ön tarafta bulunan
daha küçük kabartıya “tuberculum minus” denir. Her iki tüberculum aşağıya doğru birer
crista ile uzanır “crista tuberculi majoris et minoris”. İki crista arasında meydana gelen
oluğa “sulcus intertubercularis” denir. Bu oluktan M. biceps brachii’nin uzun başının
kirişi geçer. Caput humeri yukarı ve içe bakar. Bundan dolayı başın yönü ile humerus
cisminin uzun ekseni arasında açıklığı içe, yani gövdeye bakan 130°’lik bir açı meydana
gelir(29).
Humerus cismi yukarı kısımda yuvarlaktır. Burada kemiğin dış tarafında
pürtüklü bir saha görülür. M. Deltoideus’un yapıştığı bu sahaya “tuberositas deltoidea”
- 6 -
denir. Bu pürtüklü sahanın altında yukarıdan aşağıya ve arkadan öne doğru uzanan hafif
bir oluk görülür. “Sulcus nervi radialis” denen bu oluktan “Nervus radialis” ve “Arteria
Profunda Brachii” geçer.
Şekil 1
Kemiğin alt ucu geniş ve yassıdır. Burada iç ve dış tarafta birer çıkıntı görülür.
İç tarafta bulunan çıkıntıya “epikondilis medialis” , dış taraftakine “epikondilis lateralis”
denir. Bunlardan iç kondil daha büyüktür. Bu çıkıntının arka tarafında Nervus Ulnaris’in
geçtiği bir oluk bulunur (sulcus nervi ulnaris) (53).
- 7 -
Alt ucun ön yüzünde iki çukur görülür. Çukurlardan dış taraftakine “fossa radialis,
iç taraftakine “fossa coronoidea” denir. Arka yüzde trochleanın üstünde “fossa olekrani”
denilen bir çukur vardır
Alt ucun distal yüzünde iki eklem yüzü vardır. Bunlardan iç tarafta bulunan
eklem yüzü makara şeklindedir ve ulna ile eklem yapar. “Trochlea humeri” adı verilen bu
eklem yüzü ortada bir olukla iki konveks parçaya ayrılmıştır. Trochleanın dış tarafında
yuvarlak ve yarım küre biçiminde küçük bir çıkıntı görülür. “Capitulum humeri” denilen
bu çıkıntı radius başı ile eklemleşir.
Proksimal epifizi kemiğin cismine bağlayan dar kıkırdak tabakası 20 – 24 yaşa
kadar tam olarak kemikleşmez ve humerusun uzunluğuna büyümesinde en önemli rolü
oynar. Herhangi bir nedenle bu kısım hasara uğrarsa humerusun büyümesi geri kalır ve
kısalık oluşur. Distal uçtaki epifiz ve diafiz arasındaki kıkırdak tabaka ise 14-16 yaşlar
arasında kemikleşir.
Şekil 2
- 8 -
A. HUMERUSA YAPIŞAN KASLAR (53)
“M. Latissimus Dorsi”: Sırtın en geniş kasıdır. 7.-12. torakal ve bütün lumbal
vertebraların spinal çıkıntılarından “crista sacralis media”’nın üst, “crista iliaca”’nın arka
kısmından ve 9-12. kostalardan geniş ve yassı bir kirişle başlar. Sırtın alt yarısını
tamamiyle örten bu geniş kas scapulanın da 1/3 alt kısmını örter fakat bu kemiğe
yapışmaz. “M. teres majör” hizasında kas lifleri kirişleşir ve 2-3 cm genişliğinde sağlam
bir kirişle “crista tuberculi minoris”’e yapışır. “M. latissimus dorsi”’nin dış kenarı kolu
yukarı kaldırdığımızda deri altında kabarıkılık yaparak açıkça görülür. Bu kas “m.
pektoralis major” ile birlikte kolun en kuvvetli adduktorudur. Aynı zamanda kola bir
miktar iç rotasyon da yaptırır. “Pleksus brachialis”’den innerve olur.
“M. Pektoralis Major”: Geniş ve oldukça kalın bir kas olup göğüs ön
duvarının büyük bir kısmını örter. Liflerin başlangıç sahalarına göre, “pars klavikularıs”
, “pars sternokostalis”, “pars abdominalis” olarak 3 parçaya ayrılır. “Pars
Klavikularis” klavikulanın öne doğru konvekslik gösteren medial kısmından başlar dışa
ve biraz aşağı doğru uzanarak kısmen “M. deltoideus”’un altına sokulur. “Pars
Sternokostalis”, manibrium sterni ve corpus sterninin ön yüzünden ve 2-6. kostaların
kıkırdak parçalarından başlar. “Pars abdominalis” 2-3 ayrı parça halinde rektus kılıfının
ön duvarından başlar dışa ve yukarı uzanır. Birbirini çaprazlayan bu kas lifleri humerusa
yaklaştıkça biraraya toplanır. Kas kalınlaşır ve kısa yassı bir kiriş ile “crista tuberculi
majorise” yapışarak sonlanır. Bu kas aksiller çukurun ön duvarını yapar. “M. latissimus
- 9 -
dorsi” ile birlikte kolun en kuvvetli adduktorudur. Kolu öne ve içe çeker. Ayrıca
humerusa iç rotasyon yaptırır. Sinirini “nervi torasikus ventralis”’den alır.
B. OMUZ KASLARI (53)
“M. Deltoideus”: İnsanlar için karakteristik olan omuz kabarıklığını meydana
getirir. Bu kasın lifleri önde klavikulanın 1/3 dış kısmından arkada “akromion”’dan ve
“spina skapula”’dan başlar. Gittikçe birbirine yaklaşarak dışa ve aşağıya doğru uzanır.
Kısa bir kirişle humerusun dış yüzünde bulunan pürtüklü sahaya (tuberositas deltoidea)
yapışır. Bu kas 3 ayrı parçada incelenir.(klavikuler, spinal, akromial) En kuvvetli parçası
akromiondan başlayan orta parçasıdır. (pars akromialis) ve humerusa abduksiyon yaptırır.
Kolun 90 °’ye kadar abduktorudur. Bu kas somatomotor sinirini n. axillaris’den alır.
“M. Supraspinatus”: Scapulanın arka yüzünde “fossa supraspinatus”’dan ve
kendini örten fasciadan başlar. Dışa ve aşağı doğru uzanarak kirişleşir. Bu giriş
akromionun altından geçer ve omuz ekleminin üstünde eklem kapsülüne yapışık olarak
aşağıya doğru uzanır ve “tuberculum majus”’un üst kısmına yapışır. Bu kas kolun dışa
doğru kaldırılmasında “m.deltoideus”’a yardımcı olur. Fakat kolun abduksiyonunda etkisi
çok azdır. Bu kasın en önemli rolü diğer kaslarla (m.deltoideus ve m.serratus ant.) kolu
yukarı kaldırdığımız ve ağır yük kaldırdığımız zaman, humerus başının aşağı kaymasına
engel olmaktır. Somatomotor liflerini n. suprascapularis’den alır.
“M. İnfraspinatus”: Fossa infraspirata ve kendini örten fasciadan başlar. Kas
lifleri dışa ve biraz yukarı doğru uzanarak omuz eklemi yakınlarında kirişleşir.
Sonuçlanma bölgesinde kiriş eklem kapsülüne yapışık durumda humerus başını arkadan
- 10 -
dolanır ve “tub. majus”’a yapışır. “M infraspinatus”’un bütün lifleri humerusu dışa
döndürür. Ayrıca kasın üst parçası kol sarkıkken adduksiyon, yukarı kalkıkken
abduksiyon yaptırır. Somatomotor liflerini “n. suprascapukaris”’den alır.
“M. Teres Major” : Scapulanın alt köşesinden ve dış kenarının aşağı kısmından
başlar. “M. latissimus dorsi”’nin üst kenarını takip ederek dışa ve biraz yukarı doğru
uzanır. “Crista tuberculi minoris”’e yapışır. Bu kas “latissimus dorsi” gibi kola
adduksiyon yaptırır. Bu bakımdan “m. deltoideus”’un antagonistidir. Aynı zamanda bu
kas humerusu içe döndürür. Humerus sabit kaldığı zaman scapulayı kola yaklaştırır.
Ayrıca eklem kapsülünün gerilmesi ve humerus başının “cavitas glenoidalis”’e doğru
yaklaştırılması ve eklem yüzleri arasındaki sıkı temasın sağlanması açısından da çok
önemlidir. Bu bakımdan “m. teres major”’ün , “m. deltoideus”’a büyük yardımı vardır.
Somatomotor lifleri “n. subscapularis”’ten alır.
“M. Teres Minör” : Scapula dış kenarından başlar ve humerus başının
arkasından geçerek “tuberculum majus”’a tutunur. Esas görevi kola dış rotasyon
yaptırmaktır. Adduksiyon etkisi de vardır. Sinirini “n. axillaris”’ten alır.
“M. Subscapularis” : Scapulanın konkav ön yüzünden ve linea muscularisten
başlar, tuberculum minusa yapışır. En önemli görevi kolu içe döndürmektir.
- 11 -
C. KOL KASLARI :
Kolun ön tarafında “m. biceps brachii”, “m. brachialis”, “m.
corachobrachialis”olmak üzere 3 kas, arka tarafta ise tek kas “m. triceps brachii” bulunur.
Şekil 3
- 12 -
Şekil 4
“M. Biceps Brachii”: Kolun ön tarafında bulunur. Ortalama 5-6 cm
genişliğinde ve 2.5-3 cm kalınlığında skapuladan radiusun üst ucuna kadar uzanan bir
kabartı meydana getirir. İki başlıdır. Uzun başı ince uzun bir kirişle glenoidin üstündeki
tuberculum supraglenoidale ve labrumdan başlar. Eklem boşluğuna sokularak humerus
başına yaslanmış şekilde aşağı uzanır. Eklemden çıktıktan sonra “sulcus
intertubercularis”’ten aşağı doğru kiriş uzanır. M.deltoideusun alt ucu hizasında m.
bicepsin kalın parcasıyla karışır. Kasın kısa başı m. korakobrachialis ile beraber kısa bir
kiriş ile beraber coracoid çıkıntıdan başlar. Her iki başın birleşmesiyle ortaya çıkan kasın
kalın kısmı m. brachialise yaslanmış durumda dikey olarak aşağıya uzanır. Dirsek
- 13 -
yakınlarında iki tane kiriş oluşturur. Yuvarlak kalın , sağlam olanı “tuberositas radiiye
yapışır. İkinci kiriş ince (lacertus fibrosus) ince ve geniştir. Aşağı, içe doğru ilerler ve ön
kolun fasyasına yapışır. Bu kas hem kola hem de ön kola hareket yaptırır. Ön kol sabit
kaldığında kolu kaldırır. Fakat m. bicepsin en önemli etkisi ön koladır ve ön kola
fleksiyon ve supinasyon yaptırır. M. biseps brachii ön kolun en güçlü supinatörüdür.
Kasın iki tarafında oluklar bulunur(sulcus m. bicepitis lateralis et medialis). İçte olanı
daha derindir ve kolun önemli damar ve sinirleri geçer. Biceps somatomotor liflerini “n.
musculokutaneus”’tan alır.
“M. coracobrachialis” : “Coracoid çıkıntı”’dan başlar ve “crista tuberculi
minöris”’in altında humerusa yapışarak sonlanır. Kolu bir miktar öne doğru kaldırır. Kol
sabit kaldığında scapula ön kısmını öne çekerek alt köşesini torakstan uzaklaştırır.
Sinirini “n. musculokutaneus”tan alır. Bu sinir adaleyi delerek aşağı doğru geçer.
“M. brachialis” : M. deltoideus yapışma sahası hizasında humerusun ön yüzüne
yapışarak başlar ve bicepsin altında aşağıya doğru uzanır. Dirsek ekleminin altında
“tuberositas ulna”’ya yapışarak sonlanır. Ön kolun fleksörüdür. Rotasyonel hareketlerde
etkisi yoktur. Siniri “n. musculokutaneus”’tur.
“M. triceps brachii”: Bu kasın 3 başı vardır. İkisi kısa olup yalnız dirsek
hareketlerine katılırlar. Uzun başı hem omuz hem dirsek hareketlerini yaptırır. Uzun baş,
“tuberculum infraglenoidale” ve eklem kapsülünden başlar, humerusun arka yüzünün
medialinden aşağı doğru uzanır. Kısa başlardan dışta olanı (caput laterale) humerusun
- 14 -
arka yüzünde “sulcus nervi radialis”’le “tuberculum majus” arasında kalan kısımdan
başlar. Caput mediale, humerusun arka yüzünün “sulcus nervi radialis”’in altında kalan
kısımdan ve “septum intermusculare mediale”’den başlar. Kasın üç başını da teşkil eden
bütün lifler , kalın , yassı, ortak bir kirişte toplanır ve olekranona yapışır. M. triceps
brachii ön kolun tek ekstansörüdür. Sinirini n. radialisten alır.
“M. anconeus”: Tricepsin lateral başının altında , dış epikondilden olekranona ve
ulnanın dış kenarına uzanan kısa ince bir kastır. Dirsek eklemi kapsülüne yapışır.
Kasılınca kapsülü gerer ve ekstansiyonda kapsülün eklem boşluğuna sokulmasını önler.
Şekil 5
- 15 -
Şekil 6
D. ÖN KOL KASLARI: Sayıları 19 tane olan ön kol kaslarının çoğu humerusun
alt ucundan başlar. Humerus iç ve dış kısmındaki epikondilus medialis ve lateralise
yapışırlar. İç epikondil biraz öne , dış epikondil arkaya baktığından, iç epikondilden
başlayanlar genellikle ön kolun ön bölümüne, dış epikondilden başlayanlar ise arka
tarafında yer alırlar.
Dış Epikondilden başlayan kaslar: Dorsal grubu teşkil ederler. Çoğu el ve
parmaklara ekstansiyon yaptıran kaslardır. “M. brachioradialis”, “ekstansör carpi radialis
longus”, “ekstansör carpi radialis brevis” ,“ekstansör digitorum communis”, “ekstansör
carpi ulnaris” kasları humerusa yapışanlarıdır. Dorsal grubun bütün kasları siniri “n.
radialis”’ten alırlar.
- 16 -
İç Epikondilden Başlayan Kaslar: Palmar grup kaslar çoğu el ve parmaklara
fleksiyon yaptırırlar. “M. pronator teres”, “fleksör carpi radialis”, “fleksör carpi ulnaris”,
“fleksör digitorum superficialis”, iç epikondilden başlayan palmar grup kaslardır.
Sinirlerini; n. ulnaris ve medianustan alırlar.
E. KOL BÖLGESİNDEN GEÇEN SİNİRLER (53)
“N. Aksillaris”: (C5, C6) : “Pleksus brachialis”’in “fasciculus posterior”’undan
ayrılır. Öncelikle dışa ve aşağıya uzanarak “a. circumfleksa humeri posterior” ile birlikte
humerotrisipital aralıktan geçerek humerus boynunu dolanır ve humerusun arkasına çıkar.
Burada kemiğe yaslanmış durumdadır. Bu bölge kırıklarında kolayca zedelenebilir. Sinir,
m. deltoideus ve teres minora dallar verir.
“N. Radialis”: (C5, C6, C7, C8 ve T 1): Üst ekstremitenin en kalın siniridir.
“Fasciculus posterior”’un devamını teşkil eder. Koltuk çukurunda öncelikle a. aksillarisin
arkasında aşağı doğru uzanır. Sonra arkaya ve dışa doğru kıvrılarak a. profunda brachi ile
birlikte humerusun arka yüzüne çıkar. Humerusun arka yüzünde n. radialis, “sulcus nervi
radialis” denen olukta seyreder. Humerusu arkadan spiral olarak dolaştıktan sonra kolun
ön yüzüne çıkar. Burada m. brachialis ile m. brachioradialis arasındaki oluktan aşağı
doğru yoluna devam eder. Dirsek eklemine gelince radius başı hizasında ramus
superficialis ve profunda adında iki uç dalına ayrılarak ön kolda seyreder.
- 17 -
Şekil 7
“N. Musculocutaneus”: ( C5, C6, C7 ) Fasciculus lateralisten çıkar. M.
coracobrachialisi delerek geçtikten sonra m. biceps ve brachialis arasından aşağı uzanır.
Burada bu kasların her ikisine de dallar verir. M. Biceps sonuç kirişi hizasında kaslar
arasından çıkar ve vena cephalica ile beraber fascia altında ilerler. Cilt altına çıktıktan
sonra “n.cutaneus antebrachii lateralis” olarak ön kolda ilerler. Bazen bu sinir
bulunmayabilir. Bu durumda görevini median sinir üstlenir.
- 18 -
“N. Medianus”: ( C5, C6, C7, C8, T1 ) : Fasciculus lateralisten ayrılan bir dalın
“radix lateralis nervi mediani” ile fasciculus medialisten gelen bir dal “radix medialis
nervi mediani” birleşmesinden meydana gelir. Bu birleşme çatalının arasında
“a.aksillaris” bulunur. Buradan itibaren “n. medianus”, “a. axillaris”’i takip ederek
“sulcus musculi bicipitis brachii medialis” denen oluktan aşağı dirsek eklemine kadar
uzanır.
“N. Ulnaris” : (C7, C8, T1 ) Fasciculus medialisten ayrılır. Kolun yukarı
kısımlarında “sulcus musculi bicipitis brachii medialis” içinde seyreder. Kolun yarısına
geldiğinde arka tarafa geçer. Dirsek eklemi hizasında medial epikondil arkasındaki sulcus
nervi ulnaristen geçer, öne kıvrılarak ön kolun palmar yüzüne çıkar. N. medianus ve
ulnaris kolda hiç yan dal vermemektedir.
“N. Cutaneus brachii medialis”: ( C8, T 1): Fasciculus medialisten çıkar.
Yalnız duysal lifler içerir. Aksiller çukurda ve kolun ulnar tarafında deride dağılır.
“N. Cutaneus Antebrachii medialis “: (C8, T1) Fasciculus medialisten çıkar.
Vena basilicanın fascia altına sokulduğu yarıktan geçerek deri altına çıkar. Sadece duysal
lifleri vardır ve ön kola dağılır.
F. KOL BÖLGESİNİN DAMARLARI (53 )
A: Aksillaris : A. Subclavianın devamı olan bu arter, m. subclaviusun alt
kenarından m. pectoralis majorun dış kenarına kadar uzanır. A. Aksillarisin dalları:
- 19 -
1. “A.torakoakromialis” : M. Pektoralis majorun altında ayrılır. M. deltoideus
pectoralis major ve minorun son kısımlarına, acromion ve klavikulaya dallar
verir.
2. “A. toracica lateralis”: M. Pektoralis minörün dış kenarını takip ederek aşağı
içe doğru uzanır. M. pektoralis majore, minöre ve memeye dallar verir.
3. “A. subscapularis” : A. axillarisin en kalın dalı olup toraks cidarı ve scapuler
bölgeye dallar verir.
4. “A. circumfleksa humeri anterior”: M. corachobrachialisin altından geçerek
collum chirurcigumu önden dolanır. M. deltoideus ve omuz eklemine dal
verir.
5. “A. circumfleksa humeri posterior”: Humerotricipital aralıktan geçer ve m.
deltoideusa dallar verir.
6. “A. brachialis”: “A. Aksillaris”’in devamı, “m. pektoralis major”’ün dış
kenarından sonra “a. brachialis” adını alır. Sulcus bicipitalis medialiste n.
medianusla birlikte aşağı doğru uzanır ve kolun alt kısmında ön yüze çıkar.
Çoğunlukla dirsek hizasında “a. radialis –ulnaris” diye iki uç dala ayrılır. Bu
arter, kolun bütün kaslarını , dirsek eklemini ve humerusu besler.
A.Brachialisin yan dalları:
a. “A. Profunda Brachii”: A. brachialisin en önemli dalı olup, n. radialisle
beraber “sulcus nervi radialis”te seyreder. Kolun ön tarafına geçmeden önce tricepse
dallar verir. Dirsek eklemi ardında birçok dal verdikten sonra ön kola geçer.
- 20 -
b. Kaslara dağılan dalları.
c. Deltoide giden deltoid dalı: “ramus deltoideus.”
d. Humerusun besleyici dalı. “a. nutricia humeri”
e. “A. Collateralis ulnaris proksimalis” : A. ulnarisin dalı olan “a. recurrens
ulnaris” ile anostomoz yapar.
f. “A. collateralis ulnaris distalis”: “a. recurrens ulnaris” ile anostomoz yapar.
Kolun venleri yüzeyel ve derin olarak iki plandadır.
Yüzeyel Venler:
a.”V. Basilica brachii”: Dirseğin ön bölgesinden sulcus bicipitalis medialis
uzunluğunca deri altında olarak bu bölgeye gelir ve kolun orta bölümünde kol
aponevrozunu deldikten sonra daha yukarıda koltuk venlerinin başlangıç kısmına
dökülür.
b. V. Cephalica brachii: Dirsek önünden sulcus bicipitalis lateralis uzunluğunca
kolun ön bölgesine gelen bu ven, bu bölgede yukarıya doğru ilerleyerek omuz bölgesine
gelir ve deltopektoral oluk içinde aponevrozu delerek koltuk venlerinin başlangıç kısmına
dökülür.
Derin Venler: Arterlere yandaşlık ederler . Her arterin yanlarında ikişer tane
olan bu venler önde “vv. brachialis” ve onun aracığıyla “v. axillaris”’egider.
- 21 -
2. YARALANMA MEKANİZMASI
Humerus diafiz kırıkları direkt ve indirekt mekanizmalar ile olur. En yaygın
mekanizmalar, açık el üzerine düşme, motorlu taşıt kazaları ve kola direkt
travmadır(16,46). Kas kontraksiyonları ile de kırıklar meydana gelebilir(2,5,16,34). Cirit
atma ve top fırlatma sporlarında da kırıklar rapor edilmiştir(16,34).
Yaşlı hastalarda düşme sonrası meydana gelen humerus diafiz kırıkları önemli bir
sorundur.
Klenerman farklı etken güçlerle deneysel olarak kırıklar oluşturmuştur.
Klenerman’a göre kompresyon kuvvetleri distal veya proksimal kırıklar oluştururken , bu
kuvvete bending kuvvetlerinin eklenmesi ile transvers kırıklar, torsiyonel kuvvetlerin
eklenmesi ile spiral kırıklar, bending ve torsiyonel kuvvetlerin birlikte etkilemesi ile de
kelebek fragman ile birlikte olan oblik kırıklar meydana gelmektedir(16,49).
Şekil 8
- 22 -
3. SINIFLAMA (27)
Humerus diafiz kırıkları için kabul görmüş evrensel bir sınıflama yoktur. Ancak
tedaviyi etkileyen çeşitli faktörlere göre bir sınıflama yapılmıştır. Buna göre;
A. Kırığın lokalizasyonuna göre:
1. Proksimal 1/3 bölge
2. Orta 1/3 bölge
3. Distal 1/3 bölge
B. Kırık çizgisinin karakteri ve yönüne göre;
1. Transvers kırık
2. Oblik kırık
3. Spiral kırık
4. Segmenter kırık
5. Bunların kombinasyonu
Ayrıca bu kırıklar;
-Yumuşak doku yaralanması ile birlikte olup olmamasına göre (açık- kapalı)
-Omuz ve dirsek eklemine uzanıp uzanmamasına göre (intraartiküler-
ekstraartiküler)
-Damar ve sinir yaralanması ile birlikte olup olmamasına göre (komplike kırık )
-Kemiğin durumuna göre (normal veya patolojik) de sınıflandırılabilir.
- 23 -
4.KLİNİK BULGULAR
Humerus diafiz kırıklarında kolda ağrı, şişlik ve deformite olur. Kol hareketleri
kısıtlanmıştır. Krepitasyon alınabilir. Nondeplase kırıklarda klinik bulgular belirgin
olmayabilir.
Humerus diafiz kırıkları kırığın yeri ve çevredeki kasların etkisine bağlı olarak
tipik klinik deformite gösterir(24,27).
A. Kırık pektoralis major kasının yapışma yerinin proksimalinde ise, proksimal
fragman rotator cuff’ın etkisi ile abduksiyon ve dış rotasyona, distal fragman ise
pektoralis majorün etkisi ile mediale deplase olur.
Şekil 9
- 24 -
B. Kırık pektoralis kasının yapışma yerinin hemen altında, fakat deltoid kasının
yapışma yerinin proksimalinde ise, distal parça deltoidin etkisi ile laterale, proksimal
parça ise pektoralis major, latissimus dorsi ve teres major etkisi ile mediale deplase olur.
Şekil 10
B. Kırık deltoid yapışma yerinin distalinde ise, proksimal parça abdüksiyon ve
fleksiyon, distal parça ise proksimale yer değiştirir(43).
Şekil 11
- 25 -
Humerus diafiz kırıkları yüksek enerjili travmalar sonucu meydana geldiğinden
muayenede birlikte olabilecek diğer yaralanmalar açısından dikkatli olunmalıdır(43).
Dirsek ve omuz eklem bölgesine yakın kırıklarda eklem içine uzanım olup
olmadığı araştırılmalı ve bu bölgeye yakın ponksiyonlardan kaçınılmalıdır. Dolaşım ve
nörolojik muayene yapılmalı gerekirse kompartman içi basınç ölçümleri yapılmalıdır(43).
Humerus diafiz kırıklarında radial sinir yaralanma riski yaklaşık olarak % 20’dir.
(7,40). Humerusun 1/3 distal oblik kırığı olan “Holstein-Lewis” kırığı radial sinir
yaralanmalarına en sık neden olan humerus kırığıdır, ancak radial sinir yaralanması orta
1/3 diafiz kırıklarında da sıktır(43).
5. RADYOLOJİK BULGULAR (45)
Standart radyografiler anteroposterior, lateral ve transtorasik grafilerdir. Bu
grafilerde omuz ve dirsek eklemleri görülmelidir. Böylece beraber olabilecek çıkıkların
ve eklem içine uzanım gösteren kırıkların tanınması mümkün olur . Redüksiyon sonrası
alçılı ya da ekstremite tespiti sonrası standart grafiler alınarak değerlendirme yapılır.
İleri derecede parçalı ve deplase kırıklarda traksiyon grafileri kırığı daha iyi
gösterebilir.
Diğer taraf humerusun karşılaştırmalı grafileri özellikle çocuklarda ve çok parçalı
kırıklarda ameliyat öncesi planlamada yararlı olabilir.
- 26 -
6. TEDAVİ
Humerus diafiz kırıkları çoğunlukla konservatif olarak tedavi edilmektedir.
Ancak yaygın yumuşak doku hasarında, multiple travmalı hastalarda, önemli repozisyon
kusurlarında, kaynamama veya patolojik kırık varlığında cerrahi tedavi
gerekir(24,27,43,44,47).
Her iki tedavi yönteminin de başarılı olduğunu bildiren yayınlar
mevcuttur(6,27,38).
Konservatif tedavinin en önemli dezavantajları ; tedavi süresinin uzun olması,
tedavi süresince tüm ekstremitenin fonksiyon dışı kalması ve eklemlerde hareket
kısıtlılığının gelişmesidir. Cerrahi tedavide ise osteomyelit, psödoartroz ve radial sinir
yaralanması gibi önemli komplikasyonlar ile karşılaşılabilir(39,46,58,62).
A. Konservatif Tedavi
Humerus diafiz kırıklarının tedavisi günümüzde çoğunlukla konservatif
yöntemlerle yapılmaktadır. Konservatif yöntemlerle tedavi edilen olgularda %90’dan
fazla kaynama oranları elde edilebilmektedir(3,6,16,17,24,37,38,43,45).
Konservatif tedavi yöntemleri
a. Askılı alçı ( Hanging Arm Cast )
b. U Ateli ( Coapttation Split )
c. Abduksiyon Splinti
d. İskelet Traksiyonu
e. Fonksiyonel Brace
- 27 -
Bu farklı tedavi yöntemlerinin her birinin kullanımında mükemmele kadar
sonuçlar bildirilmiştir.
a. Askılı Alçı ( Hanging Arm Cast )
1933 yılında Caldwell tarafından tanımlanmıştır. Bu alçının özelliği ; alçının
ağırlığı ile traksiyon yapılıp kırığın redüksiyonunun sağlanmasıdır(16,19,20). Bu alçının
etkili olması için hastanın devamlı dik veya yarı oturur pozisyonda olması gerekir.
Askılı alçı tedavisinin en başarılı olduğu kırıklar; humerusun diafizinin orta
bölgesindeki deplase, oblik ve spiral kırıklardır . Transvers kırıklarda ; distraksiyona
bağlı kaynama problemi yaşanabileciğinden dolayı pek tavsiye edilmemektedir. Eğer
distraksiyon fazla olursa kaynama gecikmesi ve psödoartroz gelişebilir.
Şekil 12
- 28 -
“Hanging arm cast” tedavisi dikkat ve ayrıntı gerektirir(16,74). Alçı
distraksiyona engel olacak şekilde hafif yapılmalı, dirsek 90 derece fleksiyonda ve ön kol
nötral rotasyonda olmalıdır. Alçı kırık hattının en az 2 cm proksimaline kadar
yapılmalıdır. Üç adet halka ön kol distaline dorsal, nötral ve volar pozisyonlarda
uygulanır. Kırık bölgesindeki angulasyon anteriora bakıyorsa nötraldeki halka
kullanılarak kol kaldırılır ve boyun askısı kısaltılır, mediale angulasyon varsa volar halka
kullanılarak düzeltilir, laterale angulasyon varsa dorsaldeki halka kullanılarak
düzeltilir(16,58).
Ağrıya tolerans olduğu sürece sirkumduksiyon egzersizlerine başlanır.
Rehabilitasyona özen gösterilmezse omuzda kalıcı hareket kısıtlılığı gelişebilir. İzometrik
egzersizlere hastanın şikayetleri azaldığında başlanmalıdır. Önce pasif daha sonra aktif
ekstansiyon-fleksiyon hareketleri yaptırılır. Daha sonra sirkumfleksiyon egzersizleri
yaptırılır(16).
Bu yöntem ile kaynama oranı %96’nın üzerinde bildirilmiştir(16,74).
b. U Ateli ( Coaptation Splint ) (16)
Minimal kısalıkla birlikte olan humerus diafizinin akut kırıklarında kullanılır.
Hasta omuz, dirsek, el bileği ve el egzersizleri konusunda eğitilmelidir.
Bu yöntemin dezavantajı olarak, dirsekte ekstansiyon kısıtlılığı, aksiller bölgede
iritasyon, omuzda hareket kısıtlılığı ve hastalar tarafından iyi tolere edilememesi
sayılabilir.
- 29 -
c.Abduksiyon Splinti:
Kullanımı için endikasyonlar açık değildir. Güncel bir yöntem olmayıp üst
fragmanın abduksiyon ve eksternal rotasyonunun önemli olduğu kırıkların
redüksiyonunda kullanılabilir. Dezavantajları arasında; uygulanışının zorluğu, deride
irritasyon yapması, omuz ve dirsekte ciddi eklem hareket kısıtlılığı ve düşük hasta
tolerabilitesi sayılabilir. Pulmoner problemli hastalarda kullanılması
önerilmemektedir(16,43).
d. İskelet Traksiyonu:
Açık ve kapalı humerus kırıklarında endikedir. Geçmişteki endikasyonları (açık
kırıklar, diğer yaralanmalarla birlikte olan ve uzun süre beklemeyi gerektiren durumlar)
bugün için değişmiştir. Bugün için iskelet traksiyonunun yerine eksternal fiksatörler
kullanılmaktadır(16,45).
e. Fonksiyonel Brace:
İlk olarak 1977 yılında Sarmiento tarafından tanımlanmıştır(16,72). Kırığın
çevresindeki yumuşak dokulara kompresyon yaparak redüksiyonu sağlayan bir
ortezdir(16). Bu ortezin kullanımında omuz ve dirseğe egzersiz verilebilmesi bu tedavi
yöntemini diğerlerinden üstün kılmaktadır. .
Fonksiyonel brace humerus diafiz kırıklarının konservatif tedavisinde en çok
kullanılan yöntemdir(56,74). Primer olarak kullanıldığı gibi hanging cast alçı ve U ateli
kullanımından 1-2 hafta sonra da kullanılabilir.
- 30 -
Fonksiyonel brace kullanılmaması gereken durumlar
- Masif yumuşak doku ve kemik kaybının olduğu durumlarda
- Güvenilemeyen ve kooperasyon kurulamayan hastalarda ve
- Kırık fragmanlarının redüksiyonunun sağlanamadığı durumlarda
kullanılmamalıdır(16).
Brace hastaya göre imal edilmektedir. (custom made). Hasta oturtulup her iki
epikondilden düşey doğrultuda traksiyon yapılırken üç nokta prensibine uygun olarak,
üstte akromionun distali, altta ise her iki epikondilin hemen proksimalinden brace
yapılır ve hastaya uygulanır(45).
Radyolojik kontrolle gerekli düzeltmeler yapılır. Brace uygulandıktan hemen
sonra omuz ve dirsek egzersizlerine başlanabilir(45).
Brace primer olarak uygulanmışsa, hasta daha sonraki günlerde kol ve ön koldaki
ödem miktarı ile ekstremitenin nörovasküler durumu açısından tekrar
değrlendirilmelidir.
Brace kullanımındaki temel amaç, erken harekete başlayarak gelişecek olan eklem
hareket kısıtlılığına engel olmak ve kaslardaki aktivite artışı ile kırık iyileşmesini
hızlandırmaktır(45).
Brace kırık sonrası maksimum 8 hafta kullanılmalıdır(16).
- 31 -
Velpeau Bandajı:
Gilchrist tarafından tanımlanan bu bandaj omuz kuşağının immobilizasyonunu
sağlar (16,32). Bu yöntem daha çok tedavinin diğer seçeneklerini tolere edemeyen çocuk
veya yaşlı hastaların nondeplase veya minimal deplase kırıklarında kullanılır(16,27,37).
Humerus diafiz kırıklarında standart bir tedavi şekli değildir.
B. Cerrahi Tedavi
Humerus diafiz kırıklarında konservatif ve cerrahi tedavi metodlarının başarı
oranları birbirine yakındır ( 24). Breck ve Hundley kırık tedavisinde kapalı metod ile
%95, açık metod ile % 88 oranında kaynama elde ettiklerini bildirmişlerdir. Kapalı
tedavide komplikasyon oranı daha düşüktür (82). Cerrahi tedavi ancak bazı özel
durumlarda tercih edilmelidir. Bunlar;
1. Açık kırıklar
2. Kırık ile birlikte damar yaralanması
3. Floating elbow( Aynı tarafta ön kol kırığının olması )
4. Segmenter kırık
5. Patolojik kırık
6. Bilateral humerus kırığı
7. Politravmatize hasta
8. Manipülasyon sonrası radial sinir yaralanması
9. Ekstremitenin diziliminin uygun olmaması
10. Penetran yaralanma sonrası nörolojik kayıp olması
11. Kırığın eklem içine uzanması (4,16).
- 32 -
Açık humerus kırıkları her kırıkta olduğu gibi acil debridman ve irrigasyon
gerektirir.Yumuşak doku ve kemik debridmanından sonra kırık stabilizasyonu ile
enfeksiyon insidansının azaldığı belirtilmektedir(15).
Kırık ile birlikte damar yaralanması da varsa, damar tamiri fragmanların
hareketinden zarar göreceği için kırık cerrahi olarak tedavi edilmelidir. Kırık
stabilizsyonunun öncelikle yapılmasının ardından vasküler tamir yapılır(15,71).
Humerus kırığı ile birlikte ön kol kırığının (Floating elbow) bulunduğu
durumlarda konservatif tedavi ile malunion, psödoartroz ve dirsek eklem hareket
kısıtlılığı riski yüksektir(55). Bu tip kırıklar erkenden omuz ve dirsek hareketlerine
başlanabilmesi için cerrahi olarak tedavi edilmelidir.
Segmenter humerus kırıklarında yumuşak doku interpozisyonu ve dolaşım
bozukluğu diğer kırıklara göre daha fazla görülür. Bu tür kırıklarda konservatif tedavi
yapılması halinde nonunion daha sık görülür(16).
Bilateral humerus kırıkları hasta konforu ve erken mobilizasyon açısından cerrahi
olarak tedavi edilmelidir(16). Politravmatize hastalar yarı oturur pozisyonda
tutulamayacaklarından cerrahi olarak tedavi edilmelidirler. Kırık manipülasyonu
esnasında radial sinir lezyonu gelişirse eksplorasyon yapılmalı ve kırık stabilize
edilmelidir(16). Penetran yaralanmalar sonrası nörolojik defekt varsa ekplorasyon
gerekebilir(16,84).
Obez hastalarda redüksiyon ilk aşamada sağlanabilmesine rağmen çoğunlukla
devam ettririlmesi problem teşkil ettiğinden sorun oluşturabilir ve cerrahi tedavi edilmesi
gerekebilir(16).
- 33 -
Eklem içine uzanan diafizer kırıklar eklem redüksiyonu gerektirdiğinden cerrahi
olarak tedavi edilmeleri gerekir.
Patolojik humerus kırıkları:
Humerus şaftını ilgilendiren metastatik lezyonlar henüz kırık oluşmamışsa
öncelikle bölgenin ışınlanması ile tedaviye başlanır. Radyasyon tedavisi esnasında
hastanın şiddetli ve sürekli ağrısı mevcut ise profilaktik fiksasyon endikasyonu
mevcuttur. Ancak ağrı hastanın konforunu bozmuyor ve tedavinin devamını
etkilemiyorsa hastalara atel, brace uygulanır, omuz ve dirsek egzersizleri ile hareket
açıklığı korunur. Işın tedavisinin ardından yapılacak tedavi cerrahın tecrübesine gore
değişiklik arz eder. Rijid Kilitli intramedüller civiler önerilen tedavi olması ile birlikte
esnek civiler ve plak uygulayan cerrahlar da vardır(1,13,81).
Humerus kırıklarında kullanılan cerrahi tedavi yöntemleri;
a. Plak-Vida ile tespit
b. İntramedüller çiviler
c. Eksternal Fiksatörler
d. Diğerleri
a. Plak-Vidalar
Açık repozisyon sonrası kompresyon plakları;
• Segmenter kırıklarda
• Humerus cisim kırığı ile beraber damar sinir lezyonu varlığında
• Aynı tarafta dirsek eklem yaralanmasının olduğu durumlarda ve
• Distal humerusun spesifik kırıklarında (Holstein-Lewis tipi kırıklar) tercih edilir.
- 34 -
Humerusun Holstein-Lewis tipi kırıklarında hanging cast veya manipülasyon
sonrası radial sinir paralizisi gelişebilir(82).
Plak ile tespitte 4.5 mm’lik, 6, 8 veya 10 delikli dinamik kompresyon plakları
tercih edilir. Kırık patternine göre uygulanacak plak her iki fragmanda da en az 3
bikortikal vida içermelidir. 4.5 mm’lik geniş profilli DCP plaklar sık kullanılmasına
rağmen düşük profilli, kemiğin anatomisine daha uygun plakların da aynı işlevi gördüğü
belirlenmiştir. Düşük profilli, üzerine oturduğu ve sınırlarında osteoproz yaratma eğilimi
daha az olan LC-DC ( limited contact dynamic compression) plaklar da başarı ile
kullanılmaktadır(35,43,45). Plak-Vida ile tespitte kemiğin ve yumuşak dokuların
durumuna göre greft de kullanılabilir. Greft olarak da otojen spongioz kemik grefti tercih
edilmelidir(45). Osteopenik kişilerdeki kırıklarda kullanılan vidaların gevşemesi ile
fiksasyonda yetersizlik ve psödoartroz önemli bir sorundur(42,83). Bunlarda sement ve
kortikal kemik, destek için kullanılabilir(3,42).
Anatomik ulaşım yöntemlerini üç grupta toplamak mümkündür. Bu üç grup
brachialis kasına göre belirlenmektedir.
A. Brachialis kasını ortadan longitudinal olarak ayırarak uygulanan teknik
(Campbell)
B. Brachialis kasını mediale (öne) ekarte ederek uygulanan teknik.(De Palma)
C. Brachialis kasını transvers olarak insize ederek uygulanan teknik. (Müller)
Bu yollardan herhangi biri kullanılabilir. Campbell yöntemi “anterolateral
yaklaşım”, Müller ve De Palma yöntemleri “lateral yaklaşım” olarak da adlandırılır.
Bunlardan başka humerus distal 1/3 bölgesi için posterior yaklaşım yöntemi de vardır.
- 35 -
Genellikle humerus şaft kırıklarında anterolateral yaklaşım daha çok kabul
görmektedir.
Teknik:
Cilt insizyonu, deltoid kasının ön kenarından, deltopektoral oluğun distal ucundan
başlar. Biceps kasının lateral kenarı boyunca dirsek ekleminin anterolateraline ulaşılır.
Yüzeyel ve derin fasialar insizyona paralel olarak kesildikten sonra, proksimalde biceps
mediale deltoid laterale ekarte edilerek humerus diafizi görülebilir.
Deltoid kasının yapışma yerinin distalinden brachialis kasının yapışma yerinin
bulunması kolaydır. Brachialis kası tümüyle ortaya konulduktan sonra liflerine paralel
olarak longitudinal şeklide ortadan ikiye ayrılır. Kasın lateral yarısı arkaya ve medial
yarısı öne alınır. Bu işlemden önce radial sinir bulunup korunur.
Dirsek eklemi 90° fleksiyona getirilerek brachialis kası gevşetilir ve ekarte
edilmesi kolaylaştırılır.
Campbell’a göre bu insizyonun distal ucu humerus kondillerine ve proksimal ucu
da omuza kadar uzatılabilmektedir. Aynı şekilde brachialis kasının muskulokütan ve
radial sinirler ile ortak innerve edilmesi nedeniyle kuvvet azalmasına yol açmamaktadır.
Kırık bölgesinde sinir zedelenmesi mevcutsa sinirin tümü görülmeden
redüksiyona geçilmemelidir. Bu, özellikle aşırı hematom ve ödemin olduğu durumlarda
çok önemlidir.
Kemik ortaya konulduktan sonra redüksiyona geçilir. Uygun plak seçilir. İnternal
fiksasyon için kullanılan plağın uzunluğu kemik çapının en az 5 katı kadar olmalıdır ve
- 36 -
kırığın proksimal ve distal parçalarından en az 3 kortikal vida bikortikal olarak
gönderilmelidir(82).
AO Tekniği:
Çoğunlukla lateral yaklaşım kullanılmaktadır. Gerektiğinde (özellikle distal 1/3
diafizer kırıklarda) posterior yaklaşım tercih edilebilir. İyi bir anatomik redüksiyon
sağlamak ve özellikle rotasyonel deformitenin önlenmesi gerekir. Kompresyon
yapılmadan önce plak kemiğin eğimine uyacak şekilde bükülmelidir. Geniş defekt olan
vakalarda greftleme gerekir.
Plak-Vida uygulanmasındaki dezavantaj, kırık hematomunun boşalması ve
kemiğin beslenmesinin bozulması nedeniyle kaynamanın olumsuz etilenmesidir. Foster
ve ark. tarafından yapılan ve humerus diafiz kırıklarında plak ile intramedüller çivilerin
karşılaştırıldığı bir çalışmada, plak-vida ile yüksek oranda kaynama elde edilmesinin
yanında kemikten yumuşak dokuların sıyrılması ve geniş eksplorasyon dezavantaj olarak
gösterilmiştir(4,40).
b. İntramedüller Çiviler:
Uzun kemiklerde intramedüller tespit yöntemi 20. yüzyılın başlarında Lambotte
tarafından ilk defa klavikula kırığında uygulanmıştır. Konig ve Albee’nin çalışmalarıyla
bu yöntem geliştirilmiştir. 1918’de Hey Groves, 1937’de L.V. Rush son olarak 1940
yılında Gerhard Kuntscher bu uygulamayı dünyaya yaymıştır. 1950’de Rush longitudinal
bir rod kullanarak humerus kırıklarının intramedüller tespitini bildirdi. 1965’de Küntscher
- 37 -
kaynama gecikmesi olan kırıklarda kapalı intramedüller çivilemeyi önermiştir. Rigit kırık
immobilizasyonu prensiplerini uyguladı ve erken hareket uyguladı.
Çivinin uygulanış şekli ile ilgili bazı komplikasyonlar bildirilmektedir. Bunlar
antegrad uygulamada omuz , retrograd uygulamada dirsek hareket kısıtlılığı, proksimal
giriş bölgesinde gelişen beslenme bozukluğuna bağlı geç tendon ruptürleridir(4,41,65).
Yetersiz teknik ile dar çivi kullanıldığı durumlarda fiksasyon mekanik olarak plak
tespitine göre daha zayıf kalmaktadır.Günümüzde birçok cerrah rutin olarak intramedüller
tespit uygulamasına karşın, bahsedilen komplikasyonlar nedeniyle bu tedavi yöntemini
uygulamayan birçok cerrah da bulunmaktadır.
c. Eksternal Fiksasyon
Genellikle önerilen fiksatör tipi monolateral eksternal fiksatörlerdir. Proksimal
şanz geçişleri lateralden mediale güvenle yapılabilir. Bu bölgede aksiller sinirin terminal
dallarını tehlikeye atmamak için mini stab insizyonlardan faydalanılır.
Distal bölgede radial sinirin anatomik yerleşimi nedeniyle bu bölgede şanzlar
lateralden mediale uygulanacaksa ufak insizyonlardan faydalanılır. Diğer teknikte ise
lateralden mediale geçişler radial sinirin dönüş bölgesinde tehlike yaratabileceğinden tam
postero-anterior geçiş önerilir. Posterior anterior geçişlerde fiksatör için standart
fiksatörler kullanılamayacağı için üç parçalı monolateral fiksatörler kullanılır(43). Çok
distal kırıklarda dirsek eklemi geçilerek ulnaya fiksasyon yapılması önerilmektedir.
- 38 -
II. AÇIK KIRIKLAR
Açık humerus kırıkları acildir ve çoğunlukla acil operatif tedaviyi gerektirir.
Belirgin kemik ve yumuşak doku kontaminasyonu ile birlikte olan humerus kırıklarında
tercih edilen tedavi, açık yara debridmanı, antibiyoterapi, yara irigasyonu ve eksternal
fiksatör uygulamasıdır(82).
Alçı veya fiksatör ile tedavi uygulanabilmesi ile birlikte günümüzde
yaralanmanın ilk saatlerinde internal fiksasyonun da güvenli olduğu savunulmaktadır(15).
- 39 -
III. PROGNOZA ETKİ EDEN FAKTÖRLER (43)
1. Kırığın tipi: Spiral ve oblik kırıklar , transvers ve segmental kırıklardan daha
çabuk iyileşirler.
2. Kırığın çevre tumuşak dokulara yaptığı hasar ne kadar fazla ise kırık o kadar
geç iyileşir.
3. Açık kırıklar hematomun dışarı boşalması ve yumuşak doku hasarı nedeniyle
daha geç kaynar.
4. Yumuşak dokuların interpoze olduğu durumda redüksiyon sağlansa bile
sıklıkla psödoartroza gidiş olmaktadır.
5. Damar yaralanmasının eşlik ettiği kırıklarda beslenme sorunları sık olduğu
için geç kaynama gözlenir.
6. Omuz, dirsek, ön kol kırıklarının beraber olması tedaviyi güçleştirir ve
kaynama problemi yaratır.
7. U ateli ya da hanging cast ile tedavi edilebilecek vakalara bazı kliniklerde
torakobrakial alçı yapılmaktadır. Bu tedavi çoğunlukla dirsek ve omuz
hareket kısıtlılığına yol açar ve konservatif tedavi edilecek olgularda tavsiye
edilmez.
- 40 -
IV. KOMPLİKASYONLAR
Humerus diafiz kırıklarında en sık görülen komplikasyonları şöyle
sıralayabiliriz:
A. Erken Komplikasyonlar
1. Damar yaralanması
2. Periferik Sinir yaralanması
3. Enfeksiyon
4. Kompartman Sendromu
B. Geç Komplikasyonlar
1. Malunion
2. Psödoartroz
3. Eklem Hareket Kısıtlılığı
4. Refraktür
- 41 -
C. Erken Komplikasyonlar
1. Damar Yaralanması
Humerus kırıklarında en az görülen komplikasyon vasküler problemlerdir.
Bununla beraber vasküler problemler meydana geldiğinde ciddi bir tablo oluşturur ve acil
tedaviyi gerektirir. Yaralanma seviyesinin tespiti için anjiografi gereklidir.
Eğer vasküler yaralanma açık kırıkla beraberse öncelikle kırık fikse edilir ve
damar tamirine geçilir. Arterde intima hasarı olduğu durumlarda dolaşım ilk başta normal
olup daha sonra bozulabilir. Bu durum tromboz veya laserasyon olmaksızın dolaşımı
hızla bozar. Novakain veya Xylocain enjeksiyonuyla geri dönüş mümkün olabilir.
2. Periferik Sinir Yaralanması:
Humerus şaft kırıklarında radial sinir felci % 6- 15 oranlarında
görülür.(31,33,48) Kırık seviyesi ile bu komplikasyonun görülmesi arasında ilişki
vardır. Bazı yayınlarda radial sinir felcinin orta ve distal 1/3 kırıklarda eşit oranda
görüldüğü gözlenirken bazı yayınlarda da orta ve distal kırıklarda ayrı ayrı daha sık
görüldüğüne dikkat çekilmektedir. Radial sinir felçleri sıklıkla spiral kırıklarda gözlenir
ancak transvers ve oblik kırıklarda da rastlanmaktadır. Defisit; inkomplet veya komplet
duysal ya da motor defisit şeklinde olup; % 50 – 68 hastada komplet motor defisit
şeklinde gözlenir(10). Birçok defisit yaralanma anında gözlenirken % 20 oranında
tedavinin devamı esnasında sonradan gelişir(48).
Humerus şaftının ortasında radial sinir lateral intermuskuler septumu delerek ön
kola girer. Spiral oluk denen bu anatomik bölümde radial sinir rölatif olarak fiksedir.
- 42 -
Anatomik olarak ½ orta bölgede sinir ile kemik arasında yaklaşık 5 cm lik bir kas örtüsü
varken distal 1/3 bölgede bu kalınlık 1-1,5 cm’ye düşer. Bundan dolayı Holstein-Lewis
tipi distal diafizin spiral kırıklarında radial sinir yaralanması en sık olarak görülür. Ayrıca
fibröz bantların ve kallusun içinde sıkışan radial sinirde de daha sonradan defisit
gelişebilir. Operasyon sırasında traksiyonla veya sinirin iatrojenik olarak yaralanması da
diğer bir sinir yaralanması tipidir(64).
Eski kaynaklarda birçok yazarın hasarın tam olarak tespit edilmesi amacıyla tüm
radial sinir defisiti olan kırıklarda rutin eksplorasyonu önerdiği gözlenir. Zamanla radial
sinir felci hakkındaki çalışmalar arttıkça ve bu komplikasyon daha açık olarak
anlaşıldıkça rutin eksplorasyonun gereksiz olduğu ispatlanmıştır. Klinik bulguların
gözlenmesi ile düzelmemesi sonucunda geç eksplorasyon da gecikilmiş bir tedavi
yöntemi olarak kabul edilmemektedir. Daha da önemlisi birçok cerrah geç eksplorasyon
yapıldığında kırığın kaynamış olmasından dolayı fiksasyon gerekmemesini de bir avantaj
olarak kabul etmektedirler. Hasara uğramış olan sinirin innerve ettiği kaslarla olan
anatomik yakınlığı nedeniyle iyileşme beklenenden hızlı olmaktadır(31). Pollock ve ekibi
24 radial sinir felçli hastayı izleyerek 22 tanesinde tam düzelme gözlemlemişlerdir. 1
hastada açık kırık nedeniyle defisit düzelmemiş, 1 hastada ise kallus içinde daha
sonradan sıkışma meydana gelmiştir(64).Geç eksplorasyon sonucunda sıkışan sinirin
serbestleştirilmesi ile tam düzelme gözlenmiştir.
Açık kırıklardaki radial sinir felci konservatif tedavi edilen vakalardan farklılık
arz etmektedir. Foster, yaptığı çalışmada 14 açık kırıklı ve radial sinir felçli olguda erken
eksplorasyon ile % 65 oranında aynı seansta onarılabilir patolojiler saptamıştır(29). Sinir
felcine neden olan patolojinin büyük oranda onarılabilir olması sebebiyle açık kırıklarda
- 43 -
sinirin eksplorasyonu rutin olarak önerilmektedir. Tam kesi olan olgularda ise primer
onarım veya tendon transferleri uygulanmalıdır.
Özet olarak radial sinir felci olan kapalı humerus şaft kırıklarında hasarın
kendiliğinden iyileşmesi için beklenmesi önerilir. İyileşme sırasında sonradan gözlenen
hasarlarda da gözlem yapılması önerilmektedir. Bunun sebebi ise cerrahi eksplorasyon
ile düzeltilebilecek lezyon olması olasılığının çok düşük olmasıdır. Beklenen iyileşme
süresi olan 3 -4 aylık süre sonunda iyileşme gözlenmez ise EMG tetkiki hasarın seviyesi
ve düzelmesi hakkında bilgi verir.
Radial sinir felci olan açık kırıklı olgularda ise cerrahi eksplorasyon ile
onarılabilecek lezyon olma olasılığının daha fazla olması nedeniyle rutin eksplorasyon
önerilmektedir.
3. Enfeksiyon
Humerus diafiz kırıklarında enfeksiyon açık kırıklarda ve cerrahi tedavi edilen
kırıklarda gözlenmektedir. Stern ve ark. intramedüller çivileme sonrasında % 5 oranında
enfeksiyon bildirmişlerdir( 75 ). Lee ve Lavine’in serilerinde enfeksiyon % 6-8 ile en sık
psödoartroz sebebi olarak bildirilmiştir( 56, 57 ).
- 44 -
B. Geç Komplikasyonlar
1. Malunion
Humerus diafiz kırıklarında 3 cm kısalık, 20 derece sagittal plan deformitesi, 30
derece frontal plan deformitesi kabul edilir ve fonksiyonel ve kozmetik sorun oluşturmaz.
(16,84).
2. Kaynama Gecikmesi ve Kaynamama
Humerus şaft kırıklarında genellikle 8-10 hafta arasında kaynama olması
beklenir. Kırık 3-4 ay süre ile kaynamamış ise kaynama gecikmesinden bahsedilir. Eğer
6-8 ay içinde kaynama gözlenmezse psödoartroz mevcuttur(67).
Fonksiyonel brace ile % 2’den az oranda nonunion gözlenir(70, 84). Cerrahi
tedavi yapılan olgularda ise bu oran daha yüksektir. Plak fiksasyonu ile % 6, esnek
intramedüller çivilerle % 8 , kilitli intramedüller çiviler ile ise % 33’ e varan yüksek
nonunion oranları bildirilmektedir (38).
Bu komplikasyonda etkili olan faktörlerden en önemlisi kırığın tipidir. En sık
olarak çok az kemik temasının bulunduğu transvers kırıklarda görülür. Parçalı ve
segmenter kırıklarda da bu sorun karşımıza çıkmaktadır. Çevresel yumuşak doku
hasarının fazla olduğu açık kırıklar da nonuniona eğilimlidir.
Kaynamayı zorlaştıran diğer bir sebep de yetersiz redüksiyon, yetersiz stabilitedir.
Nedeni ne olursa olsun nonunion biyolojik ve mekanik faktörlerin neden
oldukları iki ana grupta incelenir ve tedavi seçenekleri sebep olan durumları ortadan
kaldıracak şekilde planlanır. Avasküler segmentin rezeksiyonu, uzun bir kompresyon
plağı ile rijit tespit ve kırık hattının greftlenmesi en sık kullanılan tedavi seçeneğidir.
- 45 -
Bazı cerrahlar nonunion tedavisinde kilitli intramedüller çivilerle plak osteosenteze
kıyasla daha başarılı sonuçlar almıştır(66).
Biyolojik kaynaklı nonunionlarda elektrik stimülasyonu ile %46 oranında başarılı
sonuçlar bildirilmektedir(28).
Catagni ve ark. sirküler eksternal fiksatörlerle başarılı sonuçlar almışlardır(12).
3. Eklem Sertliğine Bağlı Fonksiyonel Kısıtlılık
Steward ve Hundley omuz ve dirsek hareketlerinin her planda 40 dereceden
fazla kısıtlandığı durumları fonksiyonel kısıtlılık olarak değerlendirmiştir(74). Hareket
kısıtlılığı olmaması için özellikle konservatif tedavi edilen olgularda fonksiyonel brace
kullanılmalı ve erken hareket başlanmalıdır. Tedavi yöntemi ne olursa olsun en erken
dönemde harekete başlanması bu komplikasyonun oluşmaması açısından çok önemlidir.
4. Refraktür
Humerus kırıklarında refraktür belirgin bir problem olarak göze
çarpmamaktadır. (34). Kırık kaynamasının olumsuz etkilendiği koşullarda ve özellikle
patolojik kırıklarda refraktür sık gözlenir.
Özellikle DCP uygulanan kırıklarda plakların distal ve proksimal uçları stres
konsantrasyon noktaları oluşturur. Ayrıca plağın uygulandığı bölgede periosteal
dolaşım bozulur ve hemen altında lokal osteoporoz meydana gelir. Tedavi süresince ya
da sonunda materyal çıkartılan olgularda vida boşlukları ossifiye olana dek kırılmaya
eğilimli alanlar gözlenir.
- 46 -
Plağın distalinde ya da kemik greftleri boyunca refraktürler meydana gelebilir.
Lokal osteoporoz rigit kompresyon plağı ile tespit edilmiş vakalarda stres yüklenmeleri
ile gözlenebilmektedir.
Refraktürden kaçınmak için tam konsolidasyon sağlanan dek tespitin
sürdürülmesi, lokal osteoporoz ve dolaşımın daha az bozulması açısından düşük profilli
LC-DC plakların kullanılması, materyal çıkartılan olgularda ekstremitenin vida delikleri
ossifiye olana dek korunmasına dikkat edilmelidir.
- 47 -
V. MATERYAL VE METOD
1994 – 2004 tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve
Araştırma Hastanesi 2. Ortopedi Kliniği’nde yatarak tedavi görmüş 52 hasta retrospektif
olarak değerlendirildi. Klinik muayenede grafi kontrolü, omuz, dirsek hareketleri,
nörovasküler lezyon olup olmadığı, kas atrofisi,günlük aktivite değerlendirildi ve
komplikasyon olup olmadığı araştırıldı. 18 yaş altında olan hastalar, patolojik kırık olan
hastalar ve psödoartroz nedeniyle tedavi görmüş hastalar çalışmaya alınmadı.
52 hastanın 40 tanesi erkek (% 76.9), 12 tanesi kadın hasta olup (% 23.1) yaş
ortalaması 34.7 idi. Vakalarımızın en küçüğü 18, en büyüğü 82 yaşındaydı. ( Şekil 13 )
Şekil 13 – Hastaların cinsiyete göre dağılımı
0
5
10
15
20
25
30
35
40
ErkekKadın
- 48 -
Hastaların yaşa göre dağılımı Şekil 14 ’de gösterilmiştir.
Şekil 14 – Hastaların yaşa göre dağılımı
0
5
10
15
20
25
18-30 30-40 40-50 50-60 60 veüzeri
yaş dağılımı
27 hastada sağ ( % 51.9 ), 24 hastada sol ( % 46.2 ), 1 hastada bilateral humerus
( % 1.9 ) kırığı saptandı.
Kırık nedeni olarak vakaların büyük çoğunluğunda trafik kazası tespit edildi. 15
hasta Araç İçi Trafik Kazası (% 28.9), 13 hasta Araç Dışı Trafik Kazasından ( % 25 )
etkilenmişti. Kırık nedeni olarak diğer saptanan travma etkenleri 15 düşme (% 28.9), 5
İş kazası (% 9.6) ve Ateşli Silah Yaralanması 4 (% 7.6) olarak saptandı.
- 49 -
Şekil 15
02468
10121416
AİTK ADTK Düşme İş Kazası ASY
Kırık oluş nedeni
Gustillo – Anderson açık kırık sınıflamasına göre 4 hastada Tip 1 (% 7.7), 3
hastada Tip 2 (% 5.7), 1 hastada Tip 3 A ( % 1.9 ) açık kırık tespit edildi.
Hastalarda saptanan kırık lokalizasyonuna bakıldığında ise; 1/3 proksimal 4
kırık (% 7.5) , 1/3 orta 35 kırık (% 66.1), 1/3 distal 14 kırık (% 26.5) saptandı.
Kırık hattının durumuna göre değerlendirme yapıldığında 22 Transvers kırık ( %
41.5 ), 9 Oblik kırık ( % 17 ),5 Spiral kırık ( % 9.5 ),16 Parçalı kırık ( % 30.1 ) ve 1
Segmenter kırık ( % 1.9 ) saptandı.
Araştırmamıza konu olan 52 hastadan 10 tanesinde sinir lezyonu saptandı.(%19.2)
. Bunlardan 8 hastada parsiyel radial motor defisit, 1 hastada total radyal sinir kesisi, 1
hastada ise parsiyel ulnar sinir defisiti saptandı. Ulnar sinir defisiti olan hastanın aynı
zamanda lezyonlu tarafta iç kondil kırığı da vardı
Humerus diafiz kırıklarına eşlik eden yaralanmalar şunlardır:
1 hastada aynı taraf femur kırığı
2 hastada karşı taraf tibia kırığı
- 50 -
4 hastada ön kol çift kırığı
1 hastada diz bağ yaralanması
1 hastada aynı taraf omuz çıkığı olarak kaydedildi.
Bu bulgular eşliğinde humerus kırığı ile birlikte en sık ekstremite yaralanmalarına
rastlandığı göze çarpmaktadır. ( % 15 )
52 hastanın 53 kırığından 28 tanesi konservatif, 25 tanesi cerrahi olarak tedavi
edildi. Konservatif olarak öncelikle U ateli ile tespit uygulandı ve takipler sonrasında
fonksiyonel brace tedavisine geçildi.
U Ateli : 20 Hasta ( % 71.4 )
Primer Fonksiyonel Brace : 2 Hasta ( % 7.2 )
Hanging Cast : 6 Hasta ( % 21.4 )
Şekil 16 – Primer uygulanan konservatif tedavi yöntemleri
0
5
10
15
20
U Ateli Hanging Cast Fonksiyonel Brace
Konservatif
25 kırıklı hastaya cerrahi tedavi uygulandı. 23 kırığa açık redüksiyon sonrasında
plak ile tespit yapıldı.(% 43.3) 1 hastaya Ender İM çivi, 1 hastaya da Monolateral
- 51 -
Eksternal fiksatör uygulandı. Renal patolojiler ve DM’ye bağlı komplikasyonlar
sebebiyle monolateral fiksatör uygulanan hasta post op 2. gün exitus oldu.
Plak Osteosentez : 23 hasta ( % 92 )
Ender İM Çivi : 1 Hasta ( % 4)
Monolateral Fiksatör: 1 Hasta ( %4 )
Şekil 17 – Cerrahi tedavi yöntemleri
0
5
10
15
20
25
PlakOsteosentez
Ender IM Çivi MonolateralEks. Fik.
Cerrahi
Cerrahi tedavi edilen hastalardan 4 hastaya otogreft uygulaması yapıldı.
- 52 -
Ameliyat tekniği olarak anterolateral girişim kullanıldı. Biseps anteriore, triceps
posteriore ekarte edilerek biceps kası ile brachial kas arasından radial sinir bulundu ve
korundu. Kırığın durumuna göre 6-10 delikli plak ile osteosentez uygulandı.Hastalara
ortalama 2 gün post op harekete bağlı ağrıyı azaltmak amacıyla uzun kol atel uygulandı
ve ortalama 13. gün dikişler alındıktan sonra tespit genellikle sonlandırıldı. Aylık grafi
kontrolleri ile hastalar poliklinikte izleme alındı.
Çalışmamızda cerrahi tedavi gören 25 kırık daha detaylı olarak incelendiğinde 10
tanesinde öncelikle konservatif olarak tedaviye başlandığı, kontrollerde ortalama 2 hafta
sonrasında redüksiyon kaybı nedeniyle cerrahi tedaviye geçildiği saptandı. Sonradan
cerrahi olarak tedavi edilen hastalardan 2 tanesi genel durum nedeniyle Yoğun Bakım
Ünitesinde tedavi gördü ve malunion nedeniyle ameliyat edildi. Cerrahi tedavi edilen
diğer 13 hastada primer cerrahi endikasyonu öngörüldü. Multiple travma, konservatif
tedavi için takip güçlüğü yaratan sosyal durum, obesite öncelikle cerrahi tedaviye
yönlendiren etkenlerdi. İki hastamızda osteoporoz mevcut olduğundan fiksasyonun
kalitesinin artırılması amacıyla anteriordan aynı insizyon ile ikinci plak uygulaması
yapılmıştır.
- 53 -
VI. SONUÇLAR
Elli üç kırıklı hastanın 28’ine konservatif, 25’ine cerrahi tedavi uygulandı.
Hastaların ortalama takip süresi 40 ay olup en kısa takip 9 ay, en uzun takip 80’aydır.
Fonksiyonel değerlendirmede Steward - Hundley kriterleri kullanıldı.
Steward - Hundley Kriterleri: Omuz veya Dirsek Eklemi Hareket Kısıtlılığı
20°’den az hafif
20- 40° arası orta
40°’den fazla ağır.
Buna göre konservatif tedavi edilen 1 hastada ağır derecede omuz, 3 hastada
orta derecede dirsek , 1 hastada da ağır derecede omuz ve dirsek hareketleri kısıtlı idi.
Cerrahi tedavi uygulanan hastalardan 2 tanesinde orta derecede omuz ve dirsek
hareket kısıtlılığı saptandı. Bu hastalarda fiksasyonun güvensizliği nedeniyle uzun süre
internal tespite ek olarak eksternal tespit de uygulanmıştı. Cerrahi tedavi edilen hastalarda
fonksiyonel sonuçlar diğer gruba göre daha tatminkar olarak değerlendirildi.
- Konservatif tedavi edilen hastalarımızda ortalama 1 cm kısalık ve 10° varus
angulasyonu saptandı. Cerrahi tedavi olan hastalarımızda anguler deformite gözlenmedi
ancak materyal yetersizliği sonucu refraktür gelişen ve tedavisine konservatif devam
edilen 1 hastada 10° varus angulasyonu saptandı.
- Ortalama kaynama süresi 14 ( 6 – 40 ) hafta olup; primer cerrahi tedavi
uygulanan hastalarda 12 hafta , primer konservatif tedavi uygulanan hastalarda 14 hafta
olarak saptandı.
- En geç kaynayan kırık 40 haftada kaynamıştır. Bu hastamız 4. ay sonunda
kaynama gecikmesi nedeniyle ameliyat edilen hastalarımızdan biridir.
- 54 -
- Dört hastada kaynama gecikmesi saptandı. Bu hastalar öncelikle konservatif
olarak tedaviye başlanan ve daha sonra redüksiyon kaybı nedeniyle cerrahi tedavi
uygulanan 10 hastalık gruba dahildir.
- Bir hastada psödoartroz gelişti. Bu hastaya 2 defa plak osteosentezi, 1 defa
İlizarov Eksternal fiksatörü ile fiksasyon yapıldı ancak kaynama sağlanamadı.
Vaskülarize fibula grefti ve IM tespit ile hastada kaynama saptandı.
- Konservatif olarak tedavi edilen 1 hastamızda, cerrahi tedavi uygulanan 1
hastamızda enfeksiyon gelişti . Ameliyat edilen hastamız Gustillo- Anderson Tip 3A açık
kırık olarak acil servise başvurdu ve total radial sinir kesisi mevcuttu. Hasta acil şartlarda
ameliyat edildi ve plak osteosentez uygulandı. Bu vakada enfeksiyonun niteliği yüzeyel
olup sistemik antibiyoterapi ile iyileşme gözlendi. Konservatif tedavi olan hastada da
enfeksiyon aynı şekilde olup sistemik antibiyoterapi ile geriledi. Bu hastada enfeksiyona
neden olacak bir odak saptanmadı.
- On hastada sinir lezyonu mevcut idi. Tam kesi olan 1 hasta, ameliyat sonrası
iatrojenik hasarı olan 2 hasta dışında tüm hastalarda 3 ay içinde tam düzelme görüldü.
- Konservatif tedavi edilen 4 hastada kaynama gecikmesi saptandı. Bu hastalara
4. ay sonunda plak osteosentez ve otogreft uygulaması yapılmıştır. Bunlardan 2
hastamıza fiksayonun kalitesini artırmak amacıyla anteriordan 2.plak uygulanmıştır.
- Plak osteosentez uygulanan 1 hastamızda 2. ay sonunda yeniden travma
nedeniyle kırık gelişti. Materyal alınmaksızın brace tespiti ile kaynama saptandı. 6. ay
sonrası grafilerde tam konsolidasyon gözlendi.
- Cerrahi ve konservatif tedavi edilen olgularımızın 23’ünde çeşitli
komplikasyonlar görülmüştür. Bunlar Tablo 1’de özetlenmiştir.
- 55 -
Tablo 1 - Komplikasyonlar
cikmesi
1/3
Proksimal
Yok Yok ok 1 Yok 1
rta k k
Yok Yok 3 Yok 4 1 8
lam 0 2 10 4 5 2 23
Konservatif tedavi edilen 10 hastaya redüksiyon kaybı nedeniyle sekonder
la ak oste zi uyg ı. Prim rrahi t i uygu 2 hasta
steoporoz nedeniyle refraktür geliştiği için anteriordan ayrı bir insizyon ile plak
ı. Tüm sekonder girişim yapılan hastalarda tam kaynama
aptand
Deformite Refraktür Sinir
Lezyonu
Y
Kaynama
Ge
Eklem
Sertliği
Enfeksiyon Toplam
Yok
1/3 O
1/3 Distal
Top
Yo 2 7 4 Yo 1 14
girişim o rak pl osente uland er ce edav lanan mıza
o
osteosentezi ve grefonaj yapıld
s ı.
- 56 -
VII. TARTIŞMA
Humerus diafiz kırıkları tüm kırıklar içinde % 7 oranında görülmektedir (24,25).
espit edilen en sık yaralanma mekanizması trafik kazalarıdır. Diğer yaralanma
ekanizmaları arasında en sık görülen ise yüksekten düşmedir.
rı sıklıkla aktif genç erişkinlerde görülmekte olup cinsiyet
yrımı
a
davi
em olarak U ateli ve fonksiyonel brace
7’de humerus kırıklarını primer
n
e redükte
edilemeyen kırıklarda, kaynamama veya patolojik kırık varlığında cerrahi tedavi
T
m
Humerus diafiz kırıkla
a göstermez ve sol taraf diğerine göre daha çok etkilenmektedir(13,18,19). Kırılan
bölge olarak ise orta diafizer bölgenin daha sık tutulduğu ve kırık hattının sıklıkl
transvers olduğu göze çarpmaktadır(12,16,15,18).
Bizim serimizde daha fazla etkilenen tarafın sağ taraf olması dışında diğer bütün
bulgular literatürdeki serilerle uyum göstermektedir.
Humerus diafiz kırıklarında tedavi yöntemi olarak çoğunlukla konservatif te
yöntemlerinden faydalanılmaktadır. En uygun yönt
kabul görmüş olup özellikle orta diafizdeki spiral, oblik kırıklarda hanging cast bazı
kliniklerce uygulanmaktadır.(17,72,74). Sarmiento 197
brace ile tedavi ettiğini ve başarılı sonuçlar aldığını yayınlamış olmasına rağmen primer
brace tedavisi ancak son 10 sene içinde standart olma eğilimi göstermiştir (74).
Literatürde konservatif tedavi ile ilgili başarılı sonuçlar Mc Master tarafından dirsekte
menteşeli ve alçılı brace ile, Winfield Hanging Cast ile, Clenermann U ateli ile
bildirilmiştir.U ateli uygulayan Steward ve Hundley , ortalama 10 haftada kaynama
bildirmişlerdir ve kaynama oranı % 94 olarak saptanmıştır(17,74).
Konservatif tedavi birçok durumda başarıyla uygulanabilir. Ancak yaygın
yumuşak doku hasarında, multiple travma hastalarında, redüksiyon kaybı olan v
- 57 -
gerekir(4). Ayrıca damar yaralanması olan, redüksiyon sonrası radial sinir defisiti geli
vakalarda, segmenter kırıklarda ve “floating elbow” saptanan durum
şen
larda cerrahi tedavi
n 23 hastadan 10 tanesinin öncelikle
da
ve
aşarı
nerman’a göre orta diafizer bölgenin transvers kırıklarında
rimer
if
öncelikle tercih edilmelidir(24,27,43,44,47 ).
Bizim çalışmamızda tedavi yöntemi olarak mutlak cerrahi tedavi endikasyonu
olmadıkça ilk olarak konservatif tedavi tercih edildi. Takipler esnasında hastanın
uyumsuzluğu, kontrollerde redüksiyon kaybı, kırık hattında distraksiyon olması en sık
karşılaşılan sorunlar olarak saptandı. Konservatif tedavinin sürdürülemediği hastalara
cerrahi tedavi uygulandı. Cerrahi tedavi yapıla
konservatif olarak tedavi edildiği belirlendi. Kırık hattının transvers olduğu bu hastalar
alçının gereğinden ağır yapılması nedeniyle distraksiyon gözlendi. Bu nedenle bu
hastalara cerrahi tedavi uygulandı. Uygun olmayan hasta ve uygun olmayan yöntem
nedeniyle tedavinin komplike olması da konservatif tedavide karşılaşılan en önemli
sorunlardan biridir.
Christiensen’in serisinde 116 hastanın 20 ’sine primer olarak, 38’ine çeşitli
gerekçelerle sekonder olarak cerrahi tedavi endikasyonu koyulmuştur(18). Ducoulx
Ducloux ise 115 olgudan 69’unu primer olarak cerrahi tedavi etmişlerdir. Tedavi
sonucunda cerrahi tedavi grubunda %93, konservatif tedavi ettikleri grupta %93.3 b
sağlamışlardır(22). Kle
p cerrahi tedavi nonunion olasılığını artırmaktadır. (51) Klenerman’ın serisinde
kaynama süreleri dikkate alındığında primer cerrahi tedavi grubunda sürenin, konservat
tedavi grubuna göre daha uzun olduğuna dikkat çekilmiştir. Genellikle kabul edilen
görüşe göre cerrahi tedavi tek başına nonunion sebeplerinden biri olabilmektedir. Bu
sebepten dolayı cerrahi tedavi kararı verilirken bu görüş akıldan çıkarılmamalıdır.
- 58 -
Literatürdeki verilerde farklı sonuçlar bildirilmiştir. Tabloda literatürde verilen oran v
bizim serimizdeki cerrahi tedavi oranları gösterilmektedir.
Tablo 2 – Kliniğimiz ve literatürdeki cerrahi tedavi oranlarının karşılaştırılm
Toplam Olgu Cerrahi Tedavi %
Christiensen 116 58
e
ası
50
lenerman 98 11 12.2
armiento 51 1 2
ensylvannia
Kliniğimiz 53 25 47.1
Cerrahi tedavi uygu ğımız kırıkların büyük çoğunluğunu transvers kırıklar
luşturmaktadır. Transvers kırıklarda öncelikle konservatif tedavi önerilmesine rağmen
hasta uyumsuzluğu ve ağır uygulanan alçı nedeniyle kırık hattında distraksiyon meydana
gelmesi
k
ı ile birlikte rezeksiyonun fazla yapıldığı durumlarda
vasküler
K
S
Decloux ve Ducleoux 115 69 60
P 159 50 28
ladı
o
sonucu redüksiyon sürdürülememiştir. Bu nedenle cerrahi tedaviye geçişte bu
faktörler göz önünde tutulmalıdır.
Humerus diafiz kırıklarında primer greftleme uygulanmamaktadır. Kaynama
gecikmesi ve nonunion olan olgularda ise rutin greftleme önerilmektedir. Genellikle ilia
kanattan alınan otogreft kullanılmas
ize ve non vaskülerize fibuler graftlerden faydalanılmaktadır (77).
- 59 -
Olgularımızda en sık karşılaştığımız komplikasyonlar 5 hastamızda günlük
fonksiyonları aksatacak derecede omuz ve dirsek eklem sertliği kalmış olması idi. İyi
ı
için
rece anterior ve
posteri etik
i ile
2 hasta dışında tüm hastalarda 3 ay içinde tam düzelme görüldü
rdeki verilerle birlikte değerlendirildiğinde cerrahi
a ve
epler
uygulanan rehabilitasyonla eklem sertliği geriletilebilmektedir ancak 5 hastada kalıc
olmasının sebebi osteosentezin tam olarak güvenli olmaması nedeniyle tespitin uzun
yapılmış olmasıdır. Dört olgumuzda kaynama gecikmesi saptandı ve sekonder cerrahi
tedavi uygulandı. Dört olgunun hepsinin orta diafizin transvers kırığı olması bu bölge
bahsedildiği gibi daha dikkatle ele alınması gerçeğini desteklemektedir.
Konservatif tedavi edilen olgularda ortalama 1,5 cm kısalık, 10° varus
angulasyonu tespit edildi. Humerus diafiz kırıklarında 3 cm kısalık, 20 de
ora açılanma ve 30 dereceye kadar varus açılanması fonksiyonel ve kozm
sorun oluşturmamaktadır ve kabul edilir sınırları oluşturmaktadır.(16,84)
Hastalarımızdan 2 tanesinde enfeksiyon ile karşılaşıldı ve bunlar antibiyoterap
tam olarak düzeldi.
On hastamızda sinir lezyonu mevcut idi. Tam kesi olan 1 hasta, ameliyat sonrası
iatrojenik hasarı olan
Sinir hasarı komplikasyonumuz diğer serilere göre daha yüksek olarak göze çarpmakta
olup düzelme süresi ve oranı açısından hasarın çoğunluğunun nöropraksi şeklinde
olduğunu desteklemektedir.
Kliniğimizde humerus diafiz kırıklarında standart olarak konservatif tedavi
uygulanmasına rağmen literatü
tedaviye geçiş oranları daha yüksek bulundu. Hastaların uygulanan yönteme karşı
uyumsuzluğu, sosyokültürel nedenlerle kontrollere sık gelememesi, uygunsuz hast
uygunsuz tedavi yöntemi seçilmesi cerrahi tedaviye geçişte en çok göze çarpan seb
- 60 -
olarak saptandı. Konservatif tedavide karşılaşılan en önemli sorunlar olarak sayılan bu
gerekçelerin cerrahi tedaviye geçişi artırdığı , tedaviyi uzattığı, komplikasyonları artırdığı
gözlenmiştir. Bu nedenle bu tür durumlarda primer olarak cerrahi tedavi yapılmasının
sonuçlara olumlu katkı sağlayacağı kanaatine varılmıştır.
- 61 -
VIII. ÖZET
Humerus diafiz kırıkları sık görülmekte ve tedavisi çoğunlukla yüz güldürücü
merus diafiz kırıklarında tedavi yaklaşımlarının değerlendirildiği bu
çalışma
i. 40 erkek, 12 kadın hastadan oluşan serimizde erkek hasta
sayısın n
ların ise tatminkar düzeyde
olduğu
ışında konservatif tedaviden cerrahi tedaviye geçişin
serimiz
i
cerrahi tedavi
uygulan
olmaktadır. Hu
da literatürdeki bilgiler ile kliniğimizin yaklaşımını karşılaştırmak ve sonuçları
değerlendirmek amaçlandı.
1994 – 2004 yılları arasında kliniğimizde yatarak tedavi edilen 52 hastanın 53
humerus kırığı değerlendirild
ın fazla olması ve daha fazla etkilenen tarafın sağ taraf olması dışında diğer bütü
bulgular literatürdeki serilerle uyum göstermektedir.
Ortalama 40 aylık ( 9 – 80 ) takip süresinde ortaya çıkan sonuçlarda kaynama
süresinin ortalamadan uzun olduğu , fonksiyonel sonuç
sonucuna varılmıştır.
Humerus kırıkları çoğunlukla konservatif olarak tedavi edilmektedir. Ancak
primer cerrahi endikasyonlar d
de fazla olması en dikkat çekici sonuçtur. Sınırlı sayıda hasta olmasına karşın
uygun olmayan ve iyi takip edilemeyen olgularda yapılan konservatif tedavinin tedav
süresini uzattığı ve komplikasyonları artırdığı göze çarpmaktadır.
Sosyokültürel gerekçelerle takiplerinde güçlük çekilen, tedaviye uyumunun
sorunlu olduğu, uygunsuz tedavi yöntemi seçilen hastalarda primer
masının prognoza katkı sağlayacağı kanaatine varılmıştır.
- 62 -
IX. VAKALARIMIZDAN ÖRNEKLER
k hasta humerus 1/3 proksimal diafiz Tip 2 Açık Kırığı
ravma sonrası görüntü
1) M.Y. 30 y, erkeRTransvers. Nörolojik defisit yok. T
13. gün ameliyat sonrası görüntü( Otogreft kullanıldı )
Post op. 2. ay materyal yetersizliği sonrası ı toplam kaynama süresi 24 hafta. Fonksiyonel sonuç iyi.
görünüm. Konservatif tedavi sonras
- 63 -
2) N D. 28 y kadın hasta
Humerus 1/ 3 Distal Transvers Kırığı lak osteosentez aynama gecikmesi sonrası 2. ay otogreft kullanılarak yeniden ameliyat edildi.
fta
erken grafi:
LPKKaynama : Toplam 20 haTravma sonrası grafi:
Operasyon sonrası
2. operasyon sonrası 20. hafta grafi Tam kaynama mevcut. Fonksiyonel sonuç mükemmel.
- 64 -
3) Ö. K. 67 yaş erkek hasta R 1/3 orta diafiz parçalı kırıNörovasküler defisit yok Öncelikle U ateli ile ko
ğı
nseravtif tedavi
plak osteosenyez + otogreft uygulandı. 4 ay sonra kaynama gecikmesi nedeniyle Erken post op ve takip grafileri
ta derecede omuz hareket
3. sene kontrol grafisink
de tam kaynama mevcut.Orısıtlılığı mevcut. Fonksiyonel sonuç orta
- 65 -
4) Y. Ö. 29 yaş erkek hasta R 1/3 distal diafiz parçalı kırığı Nörovasküler defisit yok
avi yapıldı
nde tam kaynama mevcut. Çok iyi fonksiyonel sonuç.
U Ateli ile konservatif ted
14. hafta kontrol grafisi
- 66 -
5) Z. E. 56 yaş Erkek hasta L 1/3 distal diafiz kırığı. Nörovasküler defisit yok. Plak osteosentez uygulandı. Kaynama süresi 16 hafta. Çok iyi fonksiyonel sonuç
- 67 -
6) F. K. 55 yaş bayan hasta ADTK sonucu R ½ orta diafiz kırığı Nörovasküler defisit yok Plak osteosentez sonrası 20. haftada materyal yeteÇift plak ve otogreft ile ameliyat edildi Toplam kaynama süresi 40 hafta
mevcut. Omuz ç orta
rsizliği gelişti.
Dirsekte 20° fleksiyon kaybı abduksiyonu 80° . Fonksiyonel sonu
- 68 -
7) Z. Ç. 30 yaş erkek hasta L humerus 1/3 orta diafiz + aynı taraf ön kol çift kırığı Nörovasküler defisit yok Plak osteosentez uygToplam kaynama süresi 16 hafta.İyi derece fonksiyonel sonuç
- 69 -
7) Z. Ç. 30 yaş erkek hasta L humerus 1/3 orta diafiz + aynı taraf ön kol çift kırığı Nörovasküler defisit yok Plak osteosentez uygulandı Toplam kaynama süresi 16 hafta. İyi derece fonksiyonel sonuç
ulandı
- 69 -
8) M. K. 65 yaş bayan hasta L humerus ½ orta diafiz kırığı Nörolojik defisit yok
ı. Hanging cast ile distraksiyon oluştu ve 3. ldı. Toplam kaynama süresi 14 hafta. Orta düzeyde
Öncelikle konservatif tedavi uygulandhafta plak osteosentezi yapıfonksiyonel sonuç
- 70 -
- 71 -
ameliyat edildi.
9)A. K. 47 yaş erkek hasta L ½ orta diafiz kırığı. Psödoartroz nedeniyle 3 kez
İlizarov E.F ve grefonaj ile de kaynama sağlanmadı ve hastaya vaskülarize fibula grefti + İM çivi ile kaynama sağlandı.
Mükemmel fonksiyonel sonuç
- 72 -
(1) Albr eatment of
418–434, 1980
(2) W.B. Saunders : American College of Surgeons Comm
the treatment of fracture. 8: 112-117, 1965
(3) Ansell RH, Scales JT: A study of some fact
in bone. J anics: 279-302, 1968
) Anthony MI,Darren AW: Locked intramedullary nailing of humeral shaft fractures. J
Bone Joint Surg 76B: 23-24, 1994
(5) Baker DM: Fractures of the humeral shaft associated with ipsilateral fracture
dislocation of the shoulder . Report of a case. J. Trauma 11: 532-534, 1971
(6) Balfour GW: Diaphysis fractures of the humerus. Treated with a ready-mode fracture
one Joint Surg 76: 1
) Bateman J.E.: Trauma to nerves in Limbs. Philadelphia , Saunders; p: 386, 1962
(8) Bohler L: Conservative treatment of fresh closed fractures of the humeral shaft. J
Trauma 5: 464-468, 1965
(9) Buck Walter JA, Einhorn TA, Bolander ME, Cruess RL ; Healing of the
musculoskeletal tissues. Rockwood and Green’s Fracture in Adults. Fourth Edition.
Lippincott-Raven Publishers. 1025-1051, 1996
0) Büstman, Ole : Radial Palsy in shaft fracrures of the humerus, Acta Orthop. Scan.,
ug, 57 : 316-319. 1986
X. KAYNAKLAR:
ight JA, Gillespie TE, Butaud TR Tr bone metastases. Semin Oncol: 7:
ittee On Trauma: An outline of
ors which affect the strenght of screws and
their insertions and holding power Biomech
(4
brace. J. B 2-15, 1975
(7
(1
A
- 73 -
(11) Brumback, Robert J: Intramedullary Stabilization of humeral shaft fractures in
atients with multiple trauma. J Bone Joint Surg. 68 A No: 7, 960-970, 1986
e. Bulletin of the Hospital for Joint Diseases Orthopaedic Institute; 51:
rative management of femoral, humeral, and
ampbell’s
he role of internal fixation in the management of
d and
s, operative and conservative treatment. Acta
Ann Sug
shaft of the humerus by hanging cast ,
ral fractures , Complications and reconstructive Surgery. Evart’s
Surgery of the Musculocutaneus System, 185-209. New York Churchill Livingstıne 1983
p
(12) Catagni MA, Guerreschi F, Probe RA. Treatment of humeral nonunions with the
Ilizarov techniqu
74–83. 1991
(13) Cheng DS, Seitz CB, Eyre HJ. Nonope
acetabular metastasis in patients with breast carcinoma. Cancer; 45:1533–1537. 1980
(14) Christian CA: General principles of fracture treatment. In: Canale ST C
Operative Orthopaedics. 9 th ed. St Louis: Mosby,: 1993-2041. 1998
(15) Chapman NW, Mahoney M: T
open fractures. Clin Orthop 138: 120 - 138, 1979
(16) Charles A, Rockwood Jr., David PG, Robert WB, James DH,: Rockwoo
Green’s Fractures in Adults Lippincott-Raven, 197-201, 1996
(17) Christiensen S: Humeral shaft fracture
Chir Scand 133: 455, 1967
(18) Christiensen S: Humeral shaft fractures , Operative treatment. Acta Chir. Scand, 133:
455-460, 1967
(19) Coldwell JA: Treatment of fractures in the Cincinnati General Hospital .
97: 161-176, 1993
(20) Coldwell JA: Treatment of fractures of the
Surg Gynecol Obstet 70: 421-425 , 1940
(21) Cooney W.P., Hume
- 74 -
(22) Decoulx P, Ducloux M.: Fractures de la diaphyse humerale. A propose de 115 c
Lyon Chir., 58, 495-504, 1962
as.,
.
ırıklar, eklem yaralanmaları. Travmatoloji kitabı. Kadıoğlu matbaası, 25-
5-
940-953, 1995
lz
ippincott-Raven , 843-869, 1991
ristics to treatment with
ki MF, Bach AW, et al. Radial nerve palsy caused by open
The biology of fracture healing an overview for clinicians. Clin Orthop
aeck BH. Radial nerve injuries in fractures of the shaft of the
r immobilization of the shoulder Girdle. J Bone
(23) De Palma , A.F: The management of fractures and dislocations . Philadelphia W.B
Saunders, 1970
(24) Ege R: K
63, Ankara, 1989
(25) Ege R: Kırıklar, eklem yaralanmaları. Travmatoloji kitabı . Kadıoğlu matbaası , 2
63, Ankara 1989
(26) Einhorn T: Enchancement of fracture healing. J Bone Surg 77 A:
(27) Epps CH, Grant RE: Fractures of the humerus. Rockwood CA, Green DP, Bucho
RW, Editors, Fractures in Adults. Vol. 1, 3’rd ed. L
(28) Esterhai JL Jr, Brighton CT, Heppenstall RB, et al. Nonunion of the humerus:
clinical, roentgenographic, scintigraphic, and response characte
constant direct current stimulation of osteogenesis. Clin Orthop; 211-228, 1986
(29) Foster RJ, Swiontkows
humeral shaft fractures. J Hand Surg ; 18:121–124, 1993
(30) Frost HM:
248: 183-293, 1967
(31) Garcia A Jr, M
humerus. Am J Surg ; 99:625–627. 1960
(32) Gilchrist DK; Stockinette-Velpeau fo
Joint Surg 49A: 750-751, 1967
- 75 -
(33) Green DP. Radial nerve palsy.: Green DP, ed. Operative hand surgery, Churchill
Livingstone,:1401–1417. 1993
(34) Gregersen HN: Fractures of the humerus from muscular violence. Arch Surg 81: 81-
86, 1960
(35) Heim D, Herkert F, Hess P, et al. Surgical treatment of humeral shaft fractures: the
Basel experience. J
Trauma ; 35:226–232, 1993
o 1994. Injury; 27: 485–489, 1996
164:
hysicians.
g. British of Editorial Society of Bone Joint Surg 67: 715-718, 1985
screw
oratory study. J Orthop Traum 13: 196-199,
(36) Hems TE, Bhullar TP. Interlocking nailing of humeral shaft fractures: the Oxford
experience 1991 t
(37) Holm CL: Management of humeral shaft fractures. Fundamental of nonoperative
technique. Clin Orthop 71: 132-139, 1970
(38) Hunter SG: The closed treatment of fractures of the humeral shaft. Clin Orthop.
192-198, 1982
(39) Jih-Yang Ko: Surgical treatment of complex fractureof the proksimal humerus. Clin
Orthop 327: 225-237, 1996
(40) John W. Packer, Robert R Foster: The humeral fracture with radial nerve palsy . Is
exploration warranted? Columbia University College of P
(41) Jomes WP: Delayed union of humeral shaft fractures treated with closed flexible
intramedullary nailin
(42) Jordan AS,Michael GD, Fredrick JK, Kenneth JK: Augmentation of plate and
fixation for humeral shaft fractures. A lab
1998
- 76 -
(43) Joseph DZ, Kenneth JK: Fracturee of the shaft of the humerus.Rockwood and
Green’s fractures in adults. Fourth edition. Lippincott-Raven Publishers, 1025-1051,
aman Ö, Aksoy B, Okay E, Yıldırım ÖS, Esenyol CZ, Kara AN: Humerus
ve Travmatoloji ABD. Uzmanlık
Rogers SC: Proximal humeral fractures. A
, Wyott JK: An evaluation of the management of fractures through the
l review of radial nerve injury. J
Biol Eng 7: 357-
1, 1966
(52) Kristiansen B, Christensen SW: Plate fixation for displaced proximal humeral
fractures. Acta Orthop Scand. 57: 320-323, 1986
1996
(44) Kahr
cisim kırıklarının plak vida osteosentezi ile tedavisi. Acta Orthop Traum Turc 33: 121-
125, 1999
(45) Karaoğlu A: Humerus diafiz psödoartrozlarında cerrahi tedavi metodlarının
karşılaştırılması.İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi
Tezi , İstanbul 2001
(46) Keene JS, Huizenga RE, Engber WD,
correlation of residual deformity with long term function. Orthopaedics 6:173-178, 1983
(47) Kennedy JC
middle third of the humerus. Con J Surg 26: 187, 1957
(48) Kettlekamp DB, Alexander H: Clinica
Trauma;7:424–432, 1967
(49) Klenerman L: Experimental fractures of the adult humerus. Med
364, 1969
(50) Klenerman L: Fractures of the shaft of the humerus. J Bone Joint Surg 72A: 701-
707, 1990
(51) Klenerman Leslie: Fractures of the shaft of the humerus, J Bone Joint Surg 48 B,
105-11
- 77 -
(53) Kuran O : Sistematik Anatomi. Menteş Matbaası, 673-675, İstanbul 1983
(54) Lancaster JM, Koman LA, Gristine AG, et al. Pathologic fractures of the humerus
South
.
Med J; 81: 52–55, 1989
F, Renzi Brivio L, Pizzoli A, Giotakis N, Bartolozzi P. Injury; 32 Suppl 4,
sed treatment of fractures of the proximal humerus. Acta Orthop
dult
: 254-262, 1975
ed
ry in combat casualties. J. Trauma 13: 17, 1973
t
rt displacement. J Bone Joint Surg 52A: 1090-1103, 1970
ne etkileri. İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji ABD
(55) Lange RH, Foster RJ: Skeletal management of shaft fractures associated with
forearm fractures. Clin Orthop 195: 173-177, 1985.
(56) Lavini
35-40, 2001
(57) Lee M. Nonunions of the humerus. J Hand Ther. Jan 18: 51-3, 2005
(58) Leyshon RL; Clo
Scand. 55: 48-51, 1984
(59) Mainil-Vorlet P, Cordey J, Landol TM: Fixation of osteotomies in porotic cadaveric
bone using a resorbable polymeric medullary insert or polymeritation. Clin Orthop 38:9-
13, 1997
(60) Mast J.W. Fractures of the humeral shaft. A retrospective study of 240 a
fractures. Clin Orthop 112
(61) Mc Namara J.J, Brief D.K. , Stremple J.F.,: Management of fractures with associat
arterial inju
(62) Neer II CS: Displaced proximal humerus fractures. Part II Treatment of three par
and four pa
(63) Ömer Ç : Darbeli gürültülü tarzındaki elektromagnetik alanın taze kırıklarda kırık
iyileşmesi üzeri
Deneysel Araştırma . Uzmanlık Tezi, İstanbul 1991
- 78 -
(64) Pollock, Frederic H, Drake, Douglas Bovill, Edvin G: Treatment of radial
neuropathy associated with fractures of the humerus . J. Bone Joint Surg Am 63 A, 293-
243, 1981
(65) Pritchett, James W: Delayed union of humeral shaft fractures treated with closed
flexible intramedullary nailing. J Bone Joint Surg 67-B, 715-718, 2003
erience in Edinburgh over a two-year period. J Bone Joint Surg Br; 74:
ion treatment of long bone pseudoarthrosis. Clin Orthop. 138:
970
l of
y the AO-ASIF group, 3rd ed: Springer-
anagement of open fractures
he humerus. J.
78
(66) Robinson CM, Bell KM, Court-Brown CM, et al. Locked nailing of humeral shaft
fractures: exp
558–562. 1992
(67) Rockwood C.A., and Green D.P. Fractures , J.B. Lippincott, , 973-996. 2001
(68) Rosen H., Compress
154 , 1979
(69) Rich N.M. , Baugh J.H. : Acute arterial injuries in Vietnam, 1000 Cases. J Trauma ,
10: 359, 1
(70) Ruedi T, Schweiberer L.: Muller ME, Allgower M, Schneider R, et al., Manua
internal fixation techniques recommended b
Verlag,: 427–452. 1991
(71) Seligson D, Ostermann PA, Henry SL, Wolley T. The m
associated with arterial injury requiring vascular repair. J Trauma; 37: 938-40. 1994
(72) Sarmiento , Augusto, Phlip B: Functional bracing of the shaft of t
Bone Joint Surg. 59 A, 595-601, 1977
(73) Schenk RK: Histology of fracture repair and nonunion. Bulletion of the Swiss
Association For Study Of Internal Fixation, 68-73,19
- 79 -
(74) Stewart MJ and Hundley JM: Fractures of the humerus. A comparative stud
methods of treatment. J Bone Joint Surg 37A: 681-692, 1955
(75) Stern P
y in
. J., Mattingly D.A, Pomeroy D. L., Zenni. E., Intramedullary fixation of
tezi
Tıp
di ve Travmatoloji ABD Uzmanlık Tezi, 13, 25, 1995
bul
M: Deneysel kırık iyileşmesi üzerine asetil salisilik asitin etkisi. Erciyes
arrelson JM. Treatment of pathologic fractures of the humerus. Clin
,
th
Joint Surg 75B: 804-807, 1993
t Surg 70A: 607-610, 1999
humeral shaft fractures. J. Bone Joint Surg 66 A, 639-646, 1984
(76) Süren O: Kırıkların osteosentezinin gelişimi ve kompresyon osteosen
biomekaniği. Ege R: Travma , Emel Matbaası , 25-63, 1989
(77) Talu U : Serbest damarlı fibula grefti ile biyolojik rekonstrüksiyon. İ.Ü. İstanbul
Fakültesi Ortope
(78) Tuncay İ: Uzun kemik psödoartrozlarında İlizarov Metodu ile tedavi. İ.Ü. İstan
Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji ABD Uzmanlık Tezi , 1997
(79) Tuncel
Üniversitesi Erciyes Tıp Fakültesi. Uzmanlık Tezi, 1997
(80) Vail TP, H
Orthop; 268:197–202, 1991
(81) Weissman BN, Sledge CB: Orthopaedic Radiology. W.B. Saunder Company, 67
Philadelphia, 1986.
(82) William P, Cooney III: Humeral Fractures. Complications and reconstructive
surgery. The shoulder arm and elbow. J Bone Joint Surg 46A:185-192, 1992
(83) Wright TW, Miller GJ, Vander Grind RA et al: Reconstriction of the humerus wi
an intramedullary fibular graft. J Bone
(84) Zagorsky JB, Latta LL, Zych GA, Finniesten AR: Diaphyseal fractures of the
humerus treatment with prefabricated braces. J Bone Join
- 80 -
- 81 -