13
HZ ALİ'NİN HAYATI ÖNSÖZ Hz. Ali İslam tarihindeki önemli şahsiyetlerden biridir. Hz. Ali’nin İslam alemine büyük katkıları olmuştur. Hz. Ali, Hz. Muhammed’in damadı olma sebebiyle de İslam tarihinde önemli bir mevkide yer almıştır. Bu çalışmada Hz. Ali’nin nesebi, annesi, babası, karıları, çocukları hakkında bilgi verdim ve özellikle Hz. Ali’nin karılarından Hz. Fatıma’ya ve ondan olan çocuklarına geniş yer verdim. Bu çalışmada Hz. Ali’nin Hz. Fatıma ile evlenmesine değinerek Hz. Muhammed’in kızını Hz. Ali’ye vermedeki tutumuna dikkat çektim. Bu çalışmada Ehl-i Beyt konusunu ele aldım ve Ehl-i Beyt’in yeri ve öneminden bahsettim. Bu çalışmayı Hz. Muhammed’in Sözleri ve çeşitleri rivayetlerle desteklemeye çalıştım. Muhakkak ki Hz. Ali’nin ailesine mensup olmak her insana nasip olmayacak büyük bir ayrıcalıktır. Hz. Ali’nin çocukları böyle bir babaya sahip olduklarından, karıları böyle bir kocaya sahip olduklarından, anne ve babası ise böyle bir evlada sahip olduğundan dünyanın en mutlu ve ayrıcalıklı insanlarıdır. HZ. ALİ’NİN AİLESİ Hz. Ali’yi çok seven Allah’ın Resulü, bazen onunla şaka yapardı, mesela bir gün: - Ya Ali! Allahu Teala hazretlerini sever misin? diye sordular. Hz. Ali: - Yaratıcımı nasıl sevmem Ya Resullah! - Beni de severmisin? - Sevmez olur muyum ey Allah’ın Elçisi. - Fatma’yı sever misin? - Evet! Onu da severim! - Peki; Hasan ve Hüseyin’i de sever misin?

HZ ALİ'NİN HAYATI-------------------------------

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: HZ ALİ'NİN  HAYATI-------------------------------

HZ ALİ'NİN  HAYATI

ÖNSÖZ

            Hz. Ali İslam tarihindeki önemli şahsiyetlerden biridir. Hz. Ali’nin İslam alemine büyük katkıları olmuştur. Hz. Ali, Hz. Muhammed’in damadı olma sebebiyle de İslam tarihinde önemli bir mevkide yer almıştır.

            Bu çalışmada Hz. Ali’nin nesebi, annesi, babası, karıları, çocukları hakkında bilgi verdim ve özellikle Hz. Ali’nin karılarından Hz. Fatıma’ya ve ondan olan çocuklarına geniş yer verdim.

            Bu çalışmada Hz. Ali’nin Hz. Fatıma ile evlenmesine değinerek Hz. Muhammed’in kızını Hz. Ali’ye vermedeki tutumuna dikkat çektim.

            Bu çalışmada Ehl-i Beyt konusunu ele aldım ve Ehl-i Beyt’in yeri ve öneminden bahsettim.

            Bu çalışmayı Hz. Muhammed’in Sözleri ve çeşitleri rivayetlerle desteklemeye çalıştım.

            Muhakkak ki Hz. Ali’nin ailesine mensup olmak her insana nasip olmayacak büyük bir ayrıcalıktır. Hz. Ali’nin çocukları böyle bir babaya sahip olduklarından, karıları böyle bir kocaya sahip olduklarından, anne ve babası ise böyle bir evlada sahip olduğundan dünyanın en mutlu ve ayrıcalıklı insanlarıdır.

HZ. ALİ’NİN AİLESİ            Hz. Ali’yi çok seven Allah’ın Resulü, bazen onunla şaka yapardı, mesela bir gün:

-         Ya Ali! Allahu Teala hazretlerini sever misin? diye sordular. Hz. Ali:

-         Yaratıcımı nasıl sevmem Ya Resullah!

-         Beni de severmisin?

-         Sevmez olur muyum ey Allah’ın Elçisi.

-         Fatma’yı sever misin?

-         Evet! Onu da severim!

-         Peki; Hasan ve Hüseyin’i de sever misin?

-         Nasıl sevmem. Onlar benim çocuklarım.

-         Allah’ın Resulü tebessüm ederek tekrar sordu.

-         Ya Ali! Bu kadar sevgiyi, bir kalbe nasıl sığdırıyorsun?

Hz. Ali bu soruya cevap veremedi. Fakat Hz. Fatma’ya bu konuşmayı anlattığında, Peygamberimizin kızı olan Hz. Fatıma;

            -   Bunda  cevap veremeyecek ne var! Dedi. Allahü Teala’yı sevmen imandandır. Beni sevmen nefsindendir. Hasan ve Hüseyin’i sevmen tabiatındandır.

            Hz. Ali bu cevabı Allah’ın Resulüne söylediğinde, Peygamberimiz

            -   Bu meyve, ancak Peygamberlik ağacından (alınmış)dır! Diyerek, verilen bu cevabın Hz. Fatıma’ya ait olduğunu belirttiler[1].

Page 2: HZ ALİ'NİN  HAYATI-------------------------------

            Kur’an-ı Mecid’in, XVII. Süre-i Celilesinin, “Meveddet Ayeti” diye anılan ve “Bu, Allah inanan ve iyi işlerde bulunan kullarını müjdelemesi; deki: Sizden ecir istemiyorum (Dünyalık bir şey istemiyorum); İstediğim, ancak yakınlara (Ehl-i Beytime) sevgidir. Ve kim, güzel ve iyi iş yaparsa, onun güzel ve iyi mükafatını arttırırız; şüphe yok ki Allah, gerçekten de suçları örtendir, iyiliğe mükafatla karşılık verendir.” Mealindeki 23. ayet Ali, Fatma, Hasan, Hüseyin hakkında nazil olmuştur. Bu ayetin kimler hakkında nazil olduğu Allah’ın Elçisine sorulunca, Ali, Fatma ve oğulları, yani Hasan ve Hüseyin hakkında indirildi buyurmuşlardır[2]. 

            Hz. Ali’nin nesebi: “Ali bin ebi Talib bin Abdulmuttalib bin Haşim bin Abdulmenaf bin Kusayy bin Kilab bin Murre bin Ka’b bin Lüeyy” Ebu Talib amcasının kızıyla evlendiğinden Hz. Ali, hem babası ve hem annesi tarafından Haşimidir. Hz Ali Resul-i Ekrem’in amcazadesidir[3].

            Hz. Ali ve Allah’ın Resulü nesebleriyle ikinci ortada, dedeleri olan Abdü’l Muttalib’de birleşir. Neseb bakımından Allah’ın Resulüne bundan daha yakın olanı yoktur[4].            Hz. Ali’nin Babası;            Hz. Ali’nin babası Ebu Talib,  Mekke’nin en nüfuzlu ve en muhterem şahsiyetlerinden biri idi. Allah’ın Resulü, onun terbiyesiyle büyümüştü[5]. Ebu Talib, hayatının sonuna kadar Allah’ın Resulünü korumuş ve O’na daima siper olmuştur. İşte bu yüzden Kureyşliler Ebu Talib’e ve ailesine düşman olmuşlardır. Ebu Talib her türlü zahmetlere katlanmış ve en  çok sevdiği yeğenini düşmanlara karşı müdafaa etmiş ve O’nun her arzusunun yerine gelmesine bütün gücüyle çalışmıştır[6].

            Hz. Ali’nin Annesi;            Hz. Ali’nin Annesi Esed’İn kızı Fatıma’dır. Allah’ın Resulü, Fatıma bint Esed’i çok severdi. Fatıma bint Esed Alllah’ın Resulünü bir anne şefkatiyle yetiştirmiştir.

            Haşimoğullarından olan Fatıma bint Esed Müslüman olmuş ve Medine’ye hicret etmiştir. Fatıma bint Esed vefat ettiği zaman Allah’ın Resulü çok üzülmüştür. Allah’ın Resulü ağlamıştır ve “Bu gün annem vefat etti” demiştir. Sahabelerden bazıları: “Ey Allah’ın Resulü! Böylesine yaşlı bir kadının ölümünden ne diye bu kadar üzülüyorsun?” dediklerinde. Resulullah: Nasıl üzülmeyeyim? Ben onun yanında yetim bir çocuk olarak sığınmış bulunurken o, çocukları aç tutar beni beslerdi. Benim saçlarımı taramak için çocuklarını bir tarafa bırakırdı. Hasılı o, benim anam gibiydi.” diyerek üzüntüsünün sebebini ortaya koymuştur. Sonra Fatma bint Eset’in cenaze namazını kıldırarak bizzat kabre kendisi indirmiştir.[7]

                                   HZ. ALİ’NİN HANIMLARI VE ÇOCUKLARI            HZ. Ali’nin evlatlarının sayısı, kaçı erkek kaçı kızdır, bunun hakkında birkaç rivayet vardır. Bu rivayetlerin birkaç tanesi şunlardır;

Ebul Kasım İsmail , diyorki: İmam Ali’nin evlatları , 32 tanedir. Bunun 16’sı erkek 6’sı kızdır.

            Ya Meri, diyor ki.

            Hz. Ali’nin 14 erkek 19 kız evladı vardır.

Bagyatu Talih ise, Hz. Ali’nin 15 erkek evladının, 18 kız evladının olduğunu belirtir.[8]

            Hz. Ali’nin hanımları ve çocukları şunlardır;

Page 3: HZ ALİ'NİN  HAYATI-------------------------------

            Hz.Peygamberin kızı Fatıma, Hz.Ali’nin ilk zevcesidir. Fatıma vefat edinceye kadar Hz. Ali başkasıyla evlenmemiştir. Hz. Ali’nin Fatım’dan, Hasan,Hüseyin,Zeyneb, Muhsin, Kûlsüm adlarında çocukları dünyaya gelmiştir.

            Hz. Ali Fatıma’nın ölümünden sonra Hz. Peygamber’in kızı Hz. Zeyneb ile Ebu’l-As b. er-Rabî’in kızı Umâme ile evlendi ve ondanMuhammedu’l Evsat adında bir erkek çocuğu dünyaya geldi. Hz. Ali vefat ettiği zaman bu eşi hayatta idi. Umâme Hz. Ali’nin ölümü üzerine el muğire b. Nefvel ile evlenmiştir.

            Hz. Ali’nin diğer bir eşi de Esma’ bint’ Umeys’dir. Onun, bu eşinden Yahya ve ‘Avn adlarında iki erkek çocuğu dünyaya gelmiştir.

            Hz.Ali’nin diğer eşlerini ve onlardan dünyaya gelen diğer çocukları şöyle sıralamak mümkündür:Havle bint.Kays b. Cafer el-Hanefî, bundan Muhammedu’l –Akber (büyük Muhammed) adında bir erkek çocuğu dünyaya gelmiştir. Ümmü’l Benin bint Hirâm el-Kılabiyye, bu eşinden el- Abbas, Cafer,Abdullah ve Osman adlarında dört erkek çocuğu olmuştur. Hz. Ali’nin bu çocukları kardeşleri Hz. Hüseyinle beraber Tuf’da şehit edilmşlerdir. Leyla bint Mesud bin Halid et-Temimi, bundan, Ubeydullah ve Ebubekr adlarında iki erkek çocuğu olmuştur. Bunlar da Hz. Hüseyin ile birlikte Kerbela olayında öldürüldüler. es-Sahba’ ümmü Habibe bint Rabia et-Taglibiyye, bundan, Ömeru’l Asğar (Küçük Ömer adında) bir çocuğu ile Rukayye adında bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Ümmü Sa’d bint Urve b. Mesud es-Sakaffiye bu eşinden Caferu’l Asğar isminde bir erkek çocuğu ile Ümmü’l- Hasan, Ramletü’l- Kubra (Büyük Ramle) ve Ümmü Külsüm adlarında üç kız çocuğu doğurmuştur. Muhbia bint İmri’u Kays b. Adiyy el-Kelbiyye, bundanda ismi zikredilmeyen bir kız çocuğu olmuştur. Ve küçük yaşta ölmüştür. Böylece Hz. Ali’nin hayatı boyunca evlenmiş olduğu kadın sayısı dokuzu bulmaktadır.

            Hz. Ali’nin yukarıda zikr edilen beş kız çocuğu dışında muhtelif cariyelerden doğan on üç kız çocuğu daha dünyaya gelmiştir. Bunların adları da  şöyledir: Ümmü Hani, Meymune, Ümmü’l- Kiram, Ümmü Seleme, Ümmü Cafer, Cümane, Nefise, Ramle, Ümmü’l-Hüseyin[9].

            Hz. Ali’nin nesli Hasan, Hüseyin, Muhammed ibnu’l-Hanefiyye, Abbas ve Ömer adındaki beş oğlu soyundan devam etmiştir[10]. 

            Hz. Ali’nin Fatma ile evlenmesi:            Hz. Ali’den önce Hz. Fatıma’yı, Hz. Peygamber’den isteyenler olmuştur. Fakat Hz.  Peygamber onu kimseyle evlendirmemiştir. Bu olay, onunla evlenmek isteyenler arasında, Hz. Peygamber tarafından amcası oğlu Ali için bekletildiği düşüncesini doğurmuştur. Nitekim Hz. Peygamber’in bu konuda “Ya Ali o, senindir. Ben yalancı değilim” diye bir açıklamada bulunduğu rivayet edilmektedir. Fakat buna rağmen onu, Hz. Peygamber’den istemekte, Hz. Ali’nin bir tereddüdü, bir gecikmesi söz konusudur. Bu da büyük bir ihtimalle, Hz. Ali’nin, kendini maddi yönden yetersiz görmesinden kaynaklanmaktadır. Zira o bu dönemde diğer bazı sahabiler gibi varlıklı bir kimse değildir. Bu şartlara rağmen o, başkalarının da teşviki sonucu Hz. Fatıma’yı istemek maksadıyla Hz. Peygamber’e gitmiştir. İbn İshak, Hz. Ali’den gelen bir habere dayanarak bu konuyu şöyle dile getirir: Çok heybetli bir insan olan Hz. Peygamber’in evine girdim, önünde oturdum ve hiç konuşmadım. O,bana niçin geldiğimi sordu. Fakat ben susmaya devam ettim ve ona bir türlü cevap veremedim. Daha sonra aynı soruyu bir daha tekrarladı. Ben yine utancımdan konuşamadım. Bu sefer Peygamber: “Her halde Fatıma’yı istemeye geldin!” dedi, ben de ancak “evet” diyebildim. Peygamber: “Onu kendine helal kılacak bir şeyin var mı? Diye

Page 4: HZ ALİ'NİN  HAYATI-------------------------------

sorunca “Hiçbir şeyim yok ey Allah’ın Elçisi” diye cevap verdim, sonra o: “Seni Fatıma ile evlendirdim, onu kendine helal kılmak için zırhını gönder” diye bana emir verdi.

            Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın düğün tarihleri hakkında çelişkileri haberler rastlanmıştır. İbn Sa’d bu düğünün beş ay sonra, Recep ayında gerçekleştiğini kaydetmişse de. Halife b. Hayat, bunun, hicretin ikinci yılında yapıldığını ileri sürmektedir. El-Yakubi ise bu düğünün hicretin ikinci yılının Safer ayında gerçekleştiğini kabul etmektedir.

            Hz. Fatıma, Hz. Ali ile evlendiğinde on sekiz yaşındaydı. Abbas Mahmud el-Akkad, evlendiği zaman on beş yaşında olduğunu ileri sürer. Birinci görüş daha ağrır basmaktadır. Çünkü daha önce de Hz. Fatıma’nın doğum tarihinin tesbitine göre evlendiği zaman on sekiz yaşında olduğu daha doğrudur.

            Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın düğün törenini bizzat Hz. Peygamber idare etmiştir. O, düğünden önce Hz. Ali’ye: “Ey Ali! Gelin, düğün ziyafeti ister” demiştir. Bunu duyan Sa’d b. Ebi Vakkas: “Benim bir koçum var ya Resullah” diyerek Hz. Ali’nin düğün ziyafetini hazırlamayı üzerine almıştır[11].

            Peygamber Efendimiz buyurdular ki:

            “Kızım Fatıma’yı Ali’ye vermeyi rabbim bana emreyledi. Allah’u Teala her Peygamberin Sülalesini kendinden, benim sülalemi de Ali’den halk etmiştir[12].

            Enes b.Malik’in rivayetine göre, bir gün Hz. Peygamber sahabe ile sohbet ederken, içeri Hz. Ali girmiştir. Allah’ın Resulü, onu çağırıp ön tarafta bir yere otururken, kendisinin dört büyük ilahi ikramla mümtaz kılındığını bildirdi. Sonra bunların neler olduğunu açıkladı:

            “Cenab-ı Hakk, Sana Fatıma gibi bir Peygamber kızı, Hasan ve Hüseyin gibi oğullar ve Peygamber bir kayınpeder ihsan eyledi. Bana böyle şeyler verilmedi.”

            Hz. Ali hakkındaki bir hadiste şu anlatılmaktadır; Amr bin Cümu, bir gün Resulullah’ın huzurunda idi. Peygamber Efendimiz ona, “Cennet’in direğini görmek ister misin?” diye sormuştur. “Evet, ya Resulallah!” cevabını alınca, Hz. Ali’yi göstererek buyurdu:

            “Bu zat ve onun ehl-i beyti, Cennetin direğidir.”[13]

            Ashab-ı Kiramın büyüklerinden olan Hz. Ali, Peygamber Efendimizin damadı olmakla şereflenmiştir[14].

            Hz. Fatma; Peygamber Efendimizin Hz. Hatice-tül Kübra’dan olan dört kızından en çık sevdiği. Peygamber Efendimizin Peygamber olduğu yıl Mekke’de doğdu. Hicretin ikinci yılında Hz. Ali ile evlendirildi. Hz. Fatıma, Hz. Meryem’den sonra bütün kadınların en üstünüdür. Aklı, zekası, hüsnü, zühdü, takvası ve güzel ahlakı ile bütün insanlara çok güzel bir örnektir. Yüzü pek beyaz ve parlak olduğundan “Zehra” denilmiştir. Ayrıca çok temiz anlamına gelen “Betül” denilmiştir.

            Hz. Fatıma, Ali’yi üzecek bir şey yapmamıştır. Asla emrine muhalefet etmemiştir. Hz. Ali de Fatıma’nın gönlünü kıracak bir harekette bulunmamıştır.

            Abdullah ibn Abbas’ın bildirdiği hadiste Resulullah: “Ben ilmin terazisiyim. Ali bu terazinin kefeleri, Hasan ve Hüseyin ipleri, Fatıma, kefelerin asıldığı demiri ve ben sonra gelen halifeler düşey demirdir. Bu terazi ile dostlarımızın amelini tartarlar” diye buyurmuştur.

            Bilal-i Habeşi anlatıyor: Bir gün Resulullah mübarek yüzü ayın on dördünden daha parlak olduğu halde yanımıza geliyordu. Abdurrahman bin Avf Server-i alemi karşıladı. “Babam anam sana feda oldun ya Resulullah! Bu ne nurdur?” dedi.

Page 5: HZ ALİ'NİN  HAYATI-------------------------------

            Resulullah: “Bu kardeşim, amcam oğlu ve damadım hakkında Rabbimden gelen müjdedir. Allah-u Teala, Fatıma’yı, Ali’ye tezviç ettiği zaman, cennetin sahibi olan Rıdvan adındaki meleğe Tuba ağacını sallamasını emir buyurdu. Rıdvan salladı. Bizim dostlarımız sayısızca senetler saçıldı. Allah nurdan melekler yarattı. Her meleğe o senetlerden birer tane verdi. O senetlerde “Resulümü ve Ehl-i Beytimi halis sevenler, cehennemden azat olmuştur” diye yazılmıştır, buyurdu[15].

            “Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden ancak kiri (günahı) gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister” ayeti Ehl-i Beyt hakkında indirilmiştir.

            Kaynaklarda “Ehl-i Beyt” kavramından kimlerin kastedildiği konusunda çelişkili haberler yer alır. İkrime adında bir ravi adı geçen ayetin, özellikle Resulullah’ın hanımlarına hitap ettiğini belirtirken, et-Tusi adındaki tefsir alimi, bu rivayetin doğru olmadığını, zira mezkur ayetin erkeklere mahsus bir ifade olduğunu bu özelliğin de ayetin gramer yapısından rahatça anlaşıldığını ileri sürmektedir. Ayrıca et-Taberi tarafından nakledilen, Ebu Said el-Hudri, Este’a gibi muteber ravilerin rivayetlerinde de mezkur ayetin, Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hakkında indirildiği kabul edilir. Kur’an-ı Kerim’de geçen Ehl-i Beyt kavramının adı geçen beş şahıs için kullanıldığını göstermektedir[16].

            Hz. Fatıma, Resulullah’ın vefatından altı ay sonra Ramazan-ı Şerif’in 3. Salı gecesi akşam ile yatsı arasında vefat etmiştir. Yirmi dört yaşında vefat etmiştir.

            Raviler, Hz. Fatıma’nın çok hadis rivayet ettiğini bildirmişlerdir. Bunlardan bazıları:

            “Kızım Fatıma, dikkat et, bütün mümin kadınların veya bu Muhammed ümmeti kadınlarının büyüğü olmana razı değil misin?”

            “Cuma gününde öyle bir saat vardır ki: Mümin ve Müslüman olan bir kimse tam o saatte Allah’tan bir şeyi dilerse, alemlerin Rabbi olan Allah-u Teala onun duasını kabul buyurarak dileğini verir.”

            Hz. Hasan; Resulullah’ın torunu, İslam halifelerinin beşincisi. On iki İmamın da ikincisi, Ehl-i Beytin dördüncüsü. Hz. Ali’nin oğlu olup, Hz. Muhammed’in kızı Fatıma annesidir. Künyesi Ebu Muhammed olup, lakabı Müctebâ’dır[17]. 3. Hicret yılının Ramazan ayının 15’inde nur şehri Medine’de dünyaya gelmiştir[18]. Muhammed, kulağına ezan ve ikamet okuyup, ismini “Hasan” koymuştur. Yedinci günü akika olarak, iki koç kesmiştir. Sünnet ettirip, saçını da kestirmiştir[19].

            Hz. Hasan’ın, erkek, kız, on beş evladı olmuş, soyları Hasan’ül Müsenna ve Zeyd adlı oğullarından yürümüştür[20].

            Hz. Hasan, Hz. Muhammed’in terbiyesiyle yetiştirilip, büyütülmüştür. Bu çok az insana nasip olan, bir şereftir. Mükemmel bir tahsil ve terbiye görmüştür. Mükemmel bir tahsil ve terbiye görmüştür. Resulullah tarafından pek çok hadiste iltifata mahzar olmuştur. Resulullah Hz. Hasan’ı çok sevip, ona şefkatle muamele etmiştir. Hz. Hasan ve kardeşi Hz. Hüseyin, Resulullah’ın huzurunda güreşirken Resulullah Hz. Hasan’ı teşvik buyurmuştur. Hz. Fatıma babasına: Ya Resulallah! Hz. Hasan büyüktür, hep onun tarafını tutuyorsunuz. Halbuki, küçüğe yardımcı olmak daha uygun değil midir? deyince; “Ya Fatıma! Cebrail Hüseyin’e yardım ediyor.” buyurmuşlardır.

            Eshab-ı Kiramın büyüklerinden, en fazla hadis nakleden Ebu Hureyre anlatır: “Hasan’ı gördüğümde hep gözlerim yaşlarla dolar. Zira bu günkü gibi hatırlıyorum. Allah-u Teala’nın Resulü onu kucağına oturturdu. O da sakalları ile oynardı. Resulullah üç kere şöyle buyurdular: “Ben bunu çok seviyorum. Sen de sev, Onu sevenleri de sev!” yine Hz. Hasan ile

Page 6: HZ ALİ'NİN  HAYATI-------------------------------

Hüseyin’i kast ederek buyurdular ki: “Allah’ım ben bu ikisini seviyorum. Sen de bunları sev, onlardan nefret edenleri sen de sevme!”[21]

            Başlangıçtan günümüze kadar Müslüman toplum “Ehl-i Beyt”, özellikle de Hz. Ali ve evladı için özel bir sevgi beslemiştir[22].

            Hz. Hasan sekiz yaşında, önce dedesi Hz. Muhammed, sonra da annesi Hz Fatıma vefat edince yetim kalmıştır. Bundan sonra babası Hz. Ali’nin terbiyesinde büyümüştür. Hz. Hasan beyaz ve güzel yüzlü olup, yüzü Resulullah’ın yüzüne çok benzeyen yedi kişiden biridir. Resulullah’a bundan daha çok benzeyen kimse yoktu. Bir gün Hz. Ebu Bekir, ikindi namazını kıldıktan sonra yolda oynayan Hasan’ın yanına gitmiştir. Onu omuzlarına alıp, Hz. Ali’ye dönerek; “Ali’ye değil de tıpkı Peygamberimize benziyor.” buyurunca, Hz. Ali tebessüm etmiştir. Hz. Hasan hilm, rıza, sabır ve kerem sahibiydi. Fitne çıkıp, halife Hz.Osman’ın evi sarıldığında imdadına gitmiştir. İki defa her şeyini Allah için dağıtmıştır[23].

            Hz. Ali Şehid olduğunda, Hz. Hasan 37 yaşındaydı. 661’de Hicaz, Irak, Horasan, Yemen, Mekke ve Medine ona biat etmiştir. Mısır ve Şam Hz. Muaviye’ye bağlıydı. Böylece İslam’da ilk defa iki halife olmuştur.

            İki halifenin orduları Medayin’de karşı karşıya gelmişlerdir. Bunlar Cemel ve Sıffın savaşlarını görmüş kimselerdir.

            Müslümanların kanı akmasın diye, Hz. Hasan Hilafetten vazgeçmiştir. Halifeliği yedi ay sürmüştür[24].

            Hz. Hasan, yirmi beş kere yaya olarak hacca gitmiştir.

            Hz. Hasan’ın soyundan gelenlere “Şerif” denilmektedir.

            Hz. Ali kızına ve yeğenlerine şöyle nasihat etmektedir; İlme çalışınız. Ezber zorunuza gidiyorsa, yazınız ve evlerinize götürünüz.” Hz. Muhammed torunu Hz. Hasan için buyurmuştur ki: “İçinizden en hayırlısı Ali, gençlerin arasında en hayırlıları Hasan ile Hüseyin, kadınların da en hayırlısı Fatıma’dır.”

            “Hasan ile Hüseyin Cennet geçlerinin büyüğüdürler. Babaları onlardan efdaldir.”

            “Kim güneşi kaybederse aya başvursun. Onu da kaybederse yıldıza başvursun.” Eshab-ı Kiram bu hadisin izahını isteyince Resulullah bunu şöyle açıklar: “Güneş benim. Ay Ali’dir, Fatıma da yıldızdır. Kuzey kutbuna yakın olan o iki yıldız ise, Hasan ile Hüseyin’dir[25].

            Hz. Hasan’ı hicretin 49’uncu yılında zehirlemişlerdir 46 yaşında hayata gözlerini yummuştur[26].

            Hz. Hüseyin: Resulullah’ın torunu, Hz. Ali’nin ikinci oğlu. On iki imamın üçüncüsü ve Ehl-i Beytin beşincisidir.

            Hz. Hüseyin’in Nesebi: Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib bin Abdü’l-Muttalib  bin Haşim, el-Kureyşi, el-Haşimi’dir[27].

            Hüseyin, hicretin üçüncü, diğer bir rivayete göre dördüncü yılı Şabanın üçüncü günü Medine’de doğmuştur. Doğum ayı hakkında başka rivayetler de vardır. Doğumu, Hz. Peygambere müjdelenmiştir, Peygamberimiz Hz. Fatıma’nın evine gitmiştir. Hz. Peygamber, Hz. Hüseyin’i kucağına alıp sevmiştir ve yedinci günü adını “Hüseyin” koymuştur. Hz. Hasan’a doğumu için kurban kestiklerinden Hüseyin’e de kurban kesmişlerdir.

Page 7: HZ ALİ'NİN  HAYATI-------------------------------

            Lakabı “E’ş- Şehid”, künyesi “Ebu-Abdullah”tır. Altı erkek, iki kız evladı olmuştur. Erkek evlatları, Kerbela’da şehid olan ve Hz. Peygambere çok benzedikleri için “Şebih-i Peygamber” diye anılan Aliyy’ül-Ekber, Aliyy’ül-Avsat, Aliyy’ül- Asgar, Muhammed, Ca’fer ve Abdullah’tır[28]. Kız evlatları ise Fatıma ve Sekine’dir.

            Üsame bin Zeyd, Hz. Peygamberin “Hüseyin benden, ben Hüseyin’denim, Allah’u Teala Hüseyin’i seveni sever.” dediğini rivayet etmektedir.

            Hz. Hüseyin buyurdu ki: Bir gün yüksek dedemin huzuruna varmıştım. Ubey bin Ka’b da huzurunda idi. Bana: “Merhaba, ey Ebu Abdullah, ey göklerin ve yerin süsü.” diye hitap etti. Ubeyy bin Ka’b, ya Resullah göklere ve yere senden başka süs var mıdır? dedi. Resulullah: “Beni insanlara peygamber olarak gönderen Allah’ın hakkı için Hüseyin bin Ali, yer yüzünün merkezinin süsüdür. Ondan ziyade süs, göklerin tabakalarında” buyurdu.

            Hz. Hüseyin, Resulullah’ın yanına her gelişinde onu öper ve “Selamet ve Saadet o kimseye ki, oğlum İbrahim’i ona feda ettim” buyururdu. Hz. Hüseyin’in ilk çocukluğu Resulullah’ın derin sevgi ve şefkati içinde geçmiştir. Ancak bu hal, çok sürmemiş, Hüseyin, bundan sonra ilmini ve edebini babasının yanında tamamlamıştır.

            Hz. Hüseyin’in yüzü, karanlık gecede etrafını aydınlatırdı. Yaya olarak yirmi beş defa hacca gitmiştir. Beraberindekiler bineklere binse de kendisi binmemiştir[29].

            Hz. Hüseyin babası Şehid olunca ağabeyi Hz. Hasan halife olmuş, fakat hakkından feragat etmiştir. Hz. Muaviye de vefat edince oğlu Yezid onun yerine geçmiştir. Hz. Hüseyin bunu kabul etmeyip Kufe’lilerin biatiyle halifeliğini ilan etmiştir. Kufe’ye geldiğinde kuşatılıp, geri dönmesine de, ileri gitmesine de izin verilmemiştir. 10 Muharrem 61’de Kerbela’da Yezid’in askerleriyle, Hz. Hüseyin’in askerleri savaşmış ve yetmiş iki kişi şehit düşmüştür. Küfelilerden de seksen sekiz kişi ölmüştür.

            Hüseyin’in başı Küfe valisine götürüp böylece onun öldüğü ispatlanmıştır. Sonra bir türbe yapılmıştır.

            Hz. Hüseyin 57 yaşında Rahmet-i Rahman’a kavuşmuştur.

            Hz. Ali’nin Hz. Fatma ile olan oğullarından Muhsin ise henüz Nevzat iken vefat etmiştir[30].

            Ümmü Külsüm: Hz. Ali’nin Hz. Fatıma’dan olan kızıdır. Hz. Ömer ile evlenmiştir ve ondan Zeyd ve Rukayya adlarında çocukları olmuştur fakat bu çucukları yaşamamışlardır.

            Basra’da İslam birlikleri zafer kazandıktan sonra Kays b. Seleme, Kürt kabilelerinden alınan ganimetlerin arasında bulunan bir mücevheri halifeye götüren bir görevlinin söylediği şu sözler Hz. Ömer’in yaşadığı sade hayatı göstermesi bakımından oldukça ilgi çekicidir. Mücevherleri götüren kişi diyor ki: “Emaneti götürdüğümde halife, halka erzak dağıtımına nezaret ediyordu. Çoban değneğine benzeyen değneğine yaslanmıştı. Kendimi tanıtınca bir kenara oturmamı emretti. Dağıtılan erzaktan benim payıma düşen daha tatlı ve gıdalıydı. Erzak dağıtma işi bitince beni eve götürdü. Refikası Ümmü Kelsüm’e seslenerek yiyecek istedi. Biraz ekmek, zeytin ve tuz geldi. sonra onu da sofraya çağırdı. O da sofraya gelebilmesi için iyi bir giyeceği olmadığını belirtmek için: “İbn Cafer’in, Zübeyr’in, Talha’nın hanımları gibi değerli giyeceğim yok” dedi. Hz. Ömer, üzüldüğünü hissedince onu teselli etmek için, Ali b. Ebi Talib’in kızı ve Halife Ömer’in zevcesi olmak şerefi sana yetmiyor mu? dedi[31].

 KAYNAKLAR1.      ARIKAN, Hasan; Muhtasar İslam Tarihi. 2.      BAKIR, Abdülhalik,, Ali

Page 8: HZ ALİ'NİN  HAYATI-------------------------------

b. Ebi Talib.3.     BEYDOĞAN, M. Lütfullah, Hz. Ali (Hazreti), Ankara, 1961.4.      BOYUNAĞA, Yılmaz; Peygamberimiz (S.A.V) ve İlk Müslümanlar, İstanbul, 1985.5.      BURSALI, Mustafa Necati, Allah’ın Arslanı ve Evliyalar Sultanı Hazreti Ali. 6.      DOĞRUL, Ö. Rıza; Büyük İslam Tarihi Asr-ı Saadet, İstanbul, 1978, C. 5.7.     Doğuştan Günümüze  İslam Tarihi.8.      ERTAN, Veli; Hazret-i Ali, Ankara, 1963.9.      GÖLPINARLI, Abdulbakıy; Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 1987.10.  Hayat Küçük Ansiklopedisi.11. HİZMETLİ, Sabri; İslam Tarihi,  Ankara, 1999.12.  HURÇ, Ramazan; İslam Tarihinde 4 Halife Dönemi, Elazığ, 2003.13.  İslam Alimleri Ansiklopedisi, C.1.14.  İslam Ansiklopedisi, C.1 15.  İslam Tarihi Ansiklopedisi.16.  İSMAİL, Hekimoğlu, İslam Tarihi, İstanbul, 2001.17.  Rehber Ansiklopedisi, C.1.18. SİVASİ, Ahmet Şemsüddin; Sadeleştiren; Hüseyin ERDOĞAN, İstanbul, 1981.19.  Temel Britannica, C.1.20. Türk ve İslam Ansiklopedisi, C. 7.

[1] Yılmaz BOYUNAĞA, Peygamberimiz (S.A.V) ve İlk Müslümanlar, İstanbul, 1985, s. 344-345.[2] Abdulbakıy GÖLPINARLI, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 1987, s.333.[3] Ö. Rıza DOĞRUL, Büyük İslam Tarihi Asr-ı Saadet, İstanbul, 1978, C. 5, s.53.[4] Şemsüddin Ahmet SİVASİ, Sadeleştiren; Hüseyin ERDOĞAN, İstanbul, 1981, s.272.[5] Ö. Rıza DOĞRUL, Büyük İslam Tarihi Asr-ı Saadet, İstanbul, 1978, C. 5, s.55.[6] Veli ERTAN, Hazret-i Ali, Ankara, 1963, s. 97.[7] Yrd. Doç. Dr. Ramazan HURÇ, İslam Tarihinde 4 Halife Dönemi, Elazığ, 2003, s.217.[8] M. Lütfullah BEYDOĞAN, Hz. Ali (Hazreti), Ankara, 1961, s. 219.[9] Prof. Dr. Abdülhalik BAKIR,, Ali b. Ebi Talib, s. 38-40.[10] İslam Ansiklopedisi, C.1, s.319; Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C.2, s.263.[11] Abdülhalik BAKIR,, Ali b. Ebi Talib, s. 38-39.[12] Rehber Ansiklopedisi, C.1. s.179, İslam Tarihi Ansiklopedisi, s. 144.[13] Türk ve İslam Ansiklopedisi, C. 7, s.290-294.[14] Hasan ARIKAN, Muhtasar İslam Tarihi, s.367.[15] İslam Alimleri Ansiklopedisi, C.1, s. 139-144.[16] Prof. Dr. Abdülhalik BAKIR,, Ali b. Ebi Talib, s. 41-42.[17] İslam Alimleri Ansiklopedisi, C.1, s. 147-148.[18] Mustafa Necati BURSALI, Allah’ın Arslanı ve Evliyalar Sultanı Hazreti Ali, s.111.[19] İslam Alimleri Ansiklopedisi, C.1, s. 147-148.[20] Abdulbakıy GÖLPINARLI, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 1987, s.367.[21] İslam Alimleri Ansiklopedisi, C.1, s. 147-149.[22] Prof. Dr. Sabri HİZMETLİ, İslam Tarihi,  Ankara, 1999, s.566.[23] İslam Alimleri Ansiklopedisi, C.1, s. 147-149.[24] Hekimoğlu İSMAİL, İslam Tarihi, İstanbul, 2000, s.69-70.[25] İslam Alimleri Ansiklopedisi, C.1, s. 149-150.[26] Hekimoğlu İSMAİL, İslam Tarihi, İstanbul, 2000, s.69-70.[27] İslam Alimleri Ansiklopedisi, C.1, s. 149-150.[28] Abdulbakıy GÖLPINARLI, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 1987, s.380-382.[29] İslam Alimleri Ansiklopedisi, C.1, s. 149-152.[30] Hekimoğlu İSMAİL, İslam Tarihi, İstanbul, 2000, s.69-70.[31] Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C. 2, s.89.{/joso}