16
7 Haziran seçim sonuçlarını beğenmeyen Sa- ray ve AKP hükümeti, halkın önüne yeniden sandık koydu. 7 Haziran seçimlerinde başara- madığını 1 Kasım seçimlerinde gerçekleştirme- yi hedefliyor. Tek parti diktatörlüğünü dört yıl daha sürdürmesini sağlayacak bir sonuç alma- ya çalışıyor. Emekçiler ve ezilenler ise, 7 Haziran seçimlerinde yenilgiye uğratmalarına karşın, ik- tidardan uzaklaştıramadıkları AKP diktatörlü- ğünü bu kez devirmeye çalışacaklar. Bu anlam- da yarım kalmış görevlerini tamamlamaya çalı- şacaklar. 7 Haziran seçimlerine “seni başkan yaptırmayacağız” hedefiyle girip, sonuçta Tay- yip’in başkan olma hayallerini silen ve başkanlık sistemini ülke gündeminden düşüren emekçiler ve ezilenler, bu defa tek parti diktatörlüğünü ortadan kaldırmayı hedeflemektedirler. 1 Kasım seçimleri, bu ülkenin demokrasi tari- hinde en az 1946 ya da 1950 seçimleri kadar önem taşımaktadır. 13 yıldır iktidarda olan AKP, devletin tüm kurumlarını denetimine almış, ya- sa ve anayasa tanımaz tutumuyla, kendi devle- tin inşa ederek, tek parti diktatörlüğünü ülkeye egemen kılmıştır. 1946 ve 1950 yılında CHP, kendi devleti ve tek parti diktatörlüğüyle, ülke- nin önünü nasıl kesmişse, bugün de AKP aynı konumdadır. Demokrasi, özgürlükler ve barışın önünde en büyük bir engeldir; ülkenin önünü tıkamaktadır. O nedenle bertaraf edilmeli, bir kenara atılmalı, demokrasi, barış ve özgürlükle- rin yolu açılmalıdır. Bir bütün olarak ülkenin önü açılmalıdır. Tek parti diktatörlüğüne son verelim Barış için ısrar ediyoruz. Silahları susturun! Di- yalog ve müzakereler başlasın! Demokratik çözüm yolları hayata geçirilsin! Ki barışa dair umudumuz, beklentimiz hayat bulabilsin. Barış için gerçek adımlar atılsın ki bu ülkenin çocuk- larının bir geleceği olabilsin. Siyasi iktidarlar, "toplumsal linç sopasını", bir yönetim biçimi olarak, bilinçli bir şekilde kul- lanıyor. Bu baskı sadece Kürtler ile sınırlı ol- mamış; Alevilere, Ermenilere, Rumlara ve hatta tüm Müslüman olmayan toplum kesimine uy- gulana gelmiştir. "İşçi sağlığı ve güvenliği eğitiminin daha nite- likli verilmesini talep eden hekime ceza veren- lere sormak istiyoruz. Yarın daha nitelikli tıp eğitimi isteyen öğrencilerimizi de, daha nite- likli uzmanlık eğitimi almak isteyen asistanları- mızı da cezalandırmayı düşünüyor musunuz?" Rusya, Ortadoğu’da inisiyatifi ele geçiriyor Aykut Özer > 5 İşçi Partisine sosyalist başkan İşçi Sözü-Haber> 6 Mültecilere tüm sınırlar açılmalıdır Mustafa Eker > 7 Suriyelileştiremediklerimizden misiniz N. Cemal > 8 Sağlıkta şiddete ve şiddetin meşrulaştırılmasına son! Mecnun Çınar > 11 Kurbanlar, çocuklar, okullar Bahadır Altan > 15 Kürtleri linç etmek meşru mu? Vatanın değil, insanın sağ olduğu bir Dünya İÜ Çapa: Dr. Coşkun Canıvar'a "Disiplin cezası komedisi" İlkay Öngören > 3 Ayla Çelik > 4 Sevda > 10 İşçi Sözü Devamı 2. sayfada > Ekim 2015 / Sayı 16 /Fiyatı 1,5 TL İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır

İşçi Sözü Ekim 2015

Embed Size (px)

DESCRIPTION

İşçi Sözü'nün Ekim 2015 tarihli 16. sayısı.

Citation preview

Page 1: İşçi Sözü Ekim 2015

7 Haziran seçim sonuçlarını beğenmeyen Sa-ray ve AKP hükümeti, halkın önüne yenidensandık koydu. 7 Haziran seçimlerinde başara-madığını 1 Kasım seçimlerinde gerçekleştirme-yi hedefliyor. Tek parti diktatörlüğünü dört yıldaha sürdürmesini sağlayacak bir sonuç alma-ya çalışıyor. Emekçiler ve ezilenler ise, 7 Haziranseçimlerinde yenilgiye uğratmalarına karşın, ik-tidardan uzaklaştıramadıkları AKP diktatörlü-ğünü bu kez devirmeye çalışacaklar. Bu anlam-da yarım kalmış görevlerini tamamlamaya çalı-

şacaklar. 7 Haziran seçimlerine “seni başkanyaptırmayacağız” hedefiyle girip, sonuçta Tay-yip’in başkan olma hayallerini silen ve başkanlıksistemini ülke gündeminden düşüren emekçilerve ezilenler, bu defa tek parti diktatörlüğünüortadan kaldırmayı hedeflemektedirler.

1 Kasım seçimleri, bu ülkenin demokrasi tari-hinde en az 1946 ya da 1950 seçimleri kadarönem taşımaktadır. 13 yıldır iktidarda olan AKP,devletin tüm kurumlarını denetimine almış, ya-

sa ve anayasa tanımaz tutumuyla, kendi devle-tin inşa ederek, tek parti diktatörlüğünü ülkeyeegemen kılmıştır. 1946 ve 1950 yılında CHP,kendi devleti ve tek parti diktatörlüğüyle, ülke-nin önünü nasıl kesmişse, bugün de AKP aynıkonumdadır. Demokrasi, özgürlükler ve barışınönünde en büyük bir engeldir; ülkenin önünütıkamaktadır. O nedenle bertaraf edilmeli, birkenara atılmalı, demokrasi, barış ve özgürlükle-rin yolu açılmalıdır. Bir bütün olarak ülkeninönü açılmalıdır.

Tek parti diktatörlüğüneson verelim

Barış için ısrar ediyoruz. Silahları susturun! Di-yalog ve müzakereler başlasın! Demokratikçözüm yolları hayata geçirilsin! Ki barışa dairumudumuz, beklentimiz hayat bulabilsin. Barışiçin gerçek adımlar atılsın ki bu ülkenin çocuk-larının bir geleceği olabilsin.

Siyasi iktidarlar, "toplumsal linç sopasını", biryönetim biçimi olarak, bilinçli bir şekilde kul-lanıyor. Bu baskı sadece Kürtler ile sınırlı ol-mamış; Alevilere, Ermenilere, Rumlara ve hattatüm Müslüman olmayan toplum kesimine uy-gulana gelmiştir.

"İşçi sağlığı ve güvenliği eğitiminin daha nite-likli verilmesini talep eden hekime ceza veren-lere sormak istiyoruz. Yarın daha nitelikli tıpeğitimi isteyen öğrencilerimizi de, daha nite-likli uzmanlık eğitimi almak isteyen asistanları-mızı da cezalandırmayı düşünüyor musunuz?"

Rusya, Ortadoğu’da inisiyatifi ele geçiriyorAykut Özer > 5İşçi Partisine sosyalist başkanİşçi Sözü-Haber> 6Mültecilere tüm sınırlar açılmalıdır Mustafa Eker > 7Suriyelileştiremediklerimizden misinizN. Cemal > 8Sağlıkta şiddete ve şiddetin meşrulaştırılmasına son!Mecnun Çınar > 11Kurbanlar, çocuklar, okullarBahadır Altan > 15

Kürtleri linç etmek meşru mu? Vatanın değil, insanın sağ olduğu bir Dünya

İÜ Çapa: Dr. Coşkun Canıvar'a"Disiplin cezası komedisi"

İlkay Öngören > 3 Ayla Çelik > 4 Sevda > 10

İşçi Sözü

Devamı 2. sayfada >

Ekim 2015 / Sayı 16 /Fiyatı 1,5 TLİşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır

Page 2: İşçi Sözü Ekim 2015

Tek parti diktatörlüğüne son verelim

Dün ellerinde Kuran vardı, bugün bayrak

AKP yöneticileri ve Tayyip, 7 Ha-ziran seçim kampanyasında elle-rinden Kuran’ı düşürmüyorlardı.Hatta ilk Kürtçe Kuran’ı bu seçimkampanyasında halka tanıttılar.Burada amaç, Kürtlerin İslam’abağlılıklarını kullanarak, onlarındesteğini almak ve “dinsiz, Zer-düşt” olarak nitelendirdikleriHDP’den koparmaktı. Böylece,HDP’yi seçim barajının altında bı-rakarak, Kürt illerindeki vekillikle-rin tamamını almayı hedefliyorlar-dı. Tayyip ve AKP’nin bu hesabıtutmadı. Kürtler, bugün ülkedekien güçlü demokrasi dinamiği ola-rak, partilerinin arkasında kenet-lendiler; AKP’yi hüsrana uğrattılar.

Bugün çatışmaların tırmanması-na bağlı olarak meydana gelen as-ker ve polis ölümleri nedeniyle, ül-kede milliyetçi-şoven duygular ta-van yapmış durumda. O nedenle,Tayyip ve AKP, “bayrak mitingleri”düzenleyerek, bu defa bayrağı el-lerinden düşürmüyorlar. Bunu ya-parken, asker ve polis ölümlerin-deki siyasi sorumluluklarını gizle-meye ve bu ölümleri seçimlerdeoya dönüştürerek, siyasi çıkar sağ-lamaya çalışıyorlar.

Ellerindeki bayrakla, iki muhalifpartiyi birden vurmayı hedefliyor-lar. Birinci olarak, en milliyetçi partiolarak geçinen MHP’nin elindenmilliyetçilik silahını alıp, 7 Haziranseçimlerinde bu partiye kaptırdık-ları oyları yeniden kazanmayıamaçlıyorlar. İkinci olarak, bayrağıyücelterek, HDP’yi bayrak, vatanmillet düşmanı olarak gösterip, bu

partiyi Türk halkından tecrit etme-ye çalışıyorlar. Ölümlerden HDP’yisorumlu tutup, bu partiyi ülkeninbatısında seçim kampanyası yapa-maz hale getirmeyi hedefliyorlar.

“Osmanlı’da oyun bitmez”

Ancak, Tayyip ve AKP, başta HDPolmak üzere, siyasi muhaliflerineyönelik ideolojik ve siyasi saldırı-larla yetinmiyor. Güvenli ve adil birseçim ortamını yok etmek için ha-rekete geçiyor. Tayyip ve AKP’nin,iktidarı kaybetmek korkusuyla,yapmayacağı şey yoktur. Nitekimellerinden ne geliyorsa yapıyorlar.Ülkeyi bir savaşın içine atmakla ye-tinmediler; HDP binalarını tahripettirerek, Kürtlere yönelik linç sal-dırıları düzenleterek, bir iç savaşıkörüklüyorlar. Cizre’de bir haftasüreyle sokağa çıkma yasağı ilanettiler. Yüz bini aşkın kişiyi, bir haf-ta süreyle evlerine hapsettiler. Budurum bir ilktir. Daha önce ne as-keri darbe dönemlerinde ne sıkı-yönetim ya da olağanüstü hal dö-nemlerinde görülmemiş bir şeydir.Bu süre zarfında mahallelere ağırsilahlarla saldırıp, yirmiyi aşkın sivi-li katlettiler.

Şimdi de sandığı Kürt halkındankaçırıyorlar. Seçim güvenliği adı al-tında, seçim bölgelerini ve sandık-ları taşıyor; halkın oy kullanmahakkını gasp ediyorlar. Bu gidişle,çatışmaların tırmanmasını bahaneederek, seçim sandıklarını askeribirliklere taşımaları, hatta açık oy,gizli sayım uygulamasına geçme-leri sürpriz olmayacaktır. Nasıl CHPtek parti diktatörlüğü, iktidarı el-den bırakmamak için, 1946 ve1950 seçimlerinde yoğun olarakyolsuzluğa başvurduysa, bugün de

AKP tek parti diktatörlüğü aynı yo-lu izliyor.

7 Haziran’daki duruşumuzusürdürüyoruz

7 Haziran seçimlerindeki tutu-mumuzun doğruluğu, seçim so-nuçlarıyla doğrulandı. Dört ay ön-ceki hedefimiz HDP’nin seçim ba-rajını aşmasını sağlamak ve Tay-yip’in başkanlığının önünü kes-mekti. Bu hedefe ulaştık. Bu tutu-mumuz sayesinde, AKP, 13 yıllık si-yasi yaşamında ilk kez ağır bir ye-nilgi aldı ve bu partinin 2023 yılıplanları ile Tayyip’in başkanlık ha-yalleri suya düştü. Bu defa çıtayıdaha da yükselttik; çünkü bugüngörevimiz daha acil ve de ağır.Sürmekte olan bir savaş var ve hergün insanlar ölüyor. Bunun tek ne-deni, AKP’nin tek parti diktatörlü-ğünü sürdürmek istemesidir. O ne-denle hedefe, AKP’yi iktidardandüşürmeyi, tek parti diktatörlüğü-nü yıkmayı koyduk. Bunu da se-çimlerde HDP çatısı altında topla-narak, bu partiyi destekleyerek vebaşarısını büyüterek gerçekleştire-ceğiz. Böylece ülkeye, barış ve de-mokrasinin gelmesi için önemli biradım atmış olacağız.

AKP iktidarının, Kürtlere, demo-kratlara ve her türden muhalifeyönelik baskısının bir nedeni, se-çim sonuçlarının kendi istediğiyönde çıkmasını temin etmek isede, esas hedefi tüm demokrasi di-namiklerini etkisizleştirip, kendidiktatörlüğünü pekiştirmektir. Onedenle, sandıklara ve oylara sa-hip çıkmakla birlikte, bu süreçtegüçlü bir demokrasi dinamiğinikalıcı olarak oluşturmak hedef ol-malıdır. Çünkü 7 Haziran seçimle-rinde ortaya çıkan tablodan dagörüldüğü üzere, Meclis’ten, barışısağlayacak, demokrasiyi geliştire-cek iktidar alternatiflerinin çıkmasızayıf bir ihtimaldir. İktidara yapış-maya çalışacak AKP despotizminietkisizleştirmenin de, CHP’yi,AKP’nin etki alanına girmekten alı-koymanın yolu da, yine HDP’ninarkasında toplanarak, yeni bir se-çim başarısına imza atmanın öte-sinde, güçlü, kenetlenmiş bir barışve demokrasi bloğunun sürekli ey-lemliliğinden geçecektir.

İşçi Sözü

İşçi SözüAylık, Süreli Siyasi YayınTarih: Ekim 2015, Sayı: 16Baskı: Yön Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven Sanayi Sitesi BBlok No: 366, Topkapı - İstanbul, Tel: 0212 544 66 34Sahibi: Özgür Yayınevi, Özgür Yıldırım Sorumlu Müdür: R. Cem AvcıAdres: Şehremini Mah. Gaspiralı İsmailSok., No: 28, 1.Blok, 1.dükkânFatih, İstanbulwww.iscisozu.org

İşçi Sözü

Söz Yetki Karar İşçilerindirTürkiye’nin de içinde bulunduğu bölge

ateş çemberi içinde, yanıyor. Bu yangın,her geçen gün, farklı ülkeleri kapsayarakgenişliyor. İlk bakışta mezhep temelli birboğazlaşma görüntüsü vermesine karşın,bölge, çok daha karmaşık ve çok yönlüçelişkileri içinde barındıran bir mücadelealanına dönmüş durumda.

Bu yangının Türkiye’ye de sıçraması,hatta sarması kaçınılmaz görünüyor. Bununiki temel nedeni var. Birincisi, AKP iktidarının,bölgesel güç olma ihtirasıyla bu kavganıniçine bodoslama dalması ve bu çerçevede“şeytanla işbirliği yapması”. İkinci nedeniise, içeride iktidarını sağlamlaştırmak adına,toplumu kutuplaştırarak, en ufak bir kıvıl-cımla patlayacak hale getirmesi.

Bizi ilgilendiren temel mesele, işçi sınıfınında bu kutuplaşmadan etkilenerek kendiiçinde bölünmüş olmasıdır. Çünkü savaş-ların, sömürünün, eşitsizliğin müsebbibiolan, doğayı katleden, tüm insanlığı yıkımagötüren kapitalist sisteme son verecek,sömürünün ve eşitsizliğin olmadığı adilbir düzen olan sosyalizmi kuracak yegânegüç işçi sınıfıdır.

İşçiler, toplumsal ve siyasi mücadelede,kendi sınıfsal konumlarını esas alarak değil,Sünni-Alevi, Türk-Kürt gibi mezhepsel yada etnik kimlikleri ya da farklı burjuvasiyasi eğilimlerin destekçisi olarak yer al-maktadırlar. Toplumda mağdurların ve ezi-lenlerin yanında yer alarak, özgürlük,eşitlik, adalet ve demokrasi mücadelesinitavizsiz olarak sahiplenmekle birlikte, top-lumsal ve siyasi mücadelede kendi bağımsızsınıf politikasıyla yer almak, işçi sınıfı için,yaşamsal önem taşımaktadır.

Bunu yapabilmesinin iki koşulu var. Bi-rincisi, burjuva ideolojisinin etkilerindenkurtulup, işçi sınıfı ideolojisinin etki alanınıgenişletmek. İkincisi ise, ekonomik vepolitik temelde mücadelesini yükselterek,toplumsal sahnede bağımsız bir sınıf olarakyerini almaktır.

İşçi Sözü, iki konuda da işçi sınıfına yar-dımcı olmayı hedeflemektedir. Bu hedefebağlı olarak, işçi sınıfının burjuva ideoloji-sinden ve burjuva siyasi eğilimlerden kur-tulması için, işçi sınıfının siyasi mücadeledeneyim, birikim ve bilgisini sınıfa taşımayaçalışacaktır. Kapitalist sistemi, onun siyasitemsilcilerini ve eğilimlerini teşhir edecektir.Toplumdaki bütün sınıflar hakkında, ezen-ezilen ilişkileri konusunda, işçi sınıfını ay-dınlatacak, sınıf perspektifinin oluşmasınakatkı sunacaktır.

İşçi Sözü, ayrıca, işçilerin kurtuluşununkendi eseri olacağının bilinciyle, işçi sınıfınıninisiyatif kazanmasına, mücadele dene-yimlerini geliştirmesine yardımcı olacaktır.Bunu yaparken, doğruların mutlak bilgisinesahip olduğu yanılsamasıyla, ikameci, da-yatmacı, sekter politikalar gütmek yerine,işçilerin yaşayarak öğrenmesini sağlaya-caktır. Söz, yetki ve kararın işçilere aitolduğu gerçeğini bir an bile akıldan çıkar-mayacaktır. İşçilere, bir öğretmen gibi yak-laşmayacak; sınıfla tüm ilişkilerinde, öğ-renme-öğretme diyalektiğini hayata ge-çirecektir.

Öz olarak, İşçi Sözü, işçilerin, gözü,kulağı ve sesi olacaktır.

2 Ekim 2015

Page 3: İşçi Sözü Ekim 2015

Kürtleri linç etmekmeşru mu?

Kürdistan'da, Şırnak ve Hak-kâri başta olmak üzere, birçokkentte çatışmalar ve sokağaçıkma yasakları ilan edilirken,Türkiye kentlerinde de, Kürt iş-çilere, HDP bürolarına, Kürtmahallelerine saldırılar ya-şandı.

Devlet ile PKK çatışması bü-yümekte; asker ölümleri ha-berleri ise Kürtlere karşı linçdalgasını körüklemekte. Dağlı-ca'dan gelen 16 askerin ölümhaberinden sonra, ülke ça-pında 126 HDP bürosunun sal-dırıya maruz kaldığıbildiriliyor. Saldırılar sadeceHDP büroları ile sınırlı kalmı-yor. Kürt işçilere yönelik linçgirişimlerinin yanı sıra, Kürtoldukları bilinen esnafın dük-kânları da yağmalanıyor. Bu tiplinç saldırıları Kırklareli’ndenAntalya'ya, Ankara'dan Erzu-rum'a kadar, ülkenin her ye-rinde gerçekleşiyor. Kürtillerine yolcu götüren otobüsfirmalarına ait araçlar taşlanı-yor. Linç saldırılarının yoğun-

luğu ve çok kısa zamanda ger-çekleşmiş olması, tek bir eldenorganize edildiğini gösteriyor.

Linç kültürünün anatomisiBu ülkenin tarihinde, linç kül-

türü kayda değer bir yer tut-maktadır. Zira ülke tarihiboyunca, tüm toplumsal farklı-lıkların zor yoluyla yok edil-mek veya baskı altındatutulmak istendiği görülüyor.Siyasi iktidarlar, "toplumsallinç sopasını", bir yönetim bi-çimi olarak, bilinçli bir şekildekullanıyor. Bu baskı sadeceKürtler ile sınırlı olmamış; Al-evilere, Ermenilere, Rumlara vehatta tüm Müslüman olmayantoplum kesimine uygulanagelmiştir. Ermeni soykırımın-dan, Maraş katliamına, Sivasyangınından, 6-7 Eylül olayla-rına kadar uzayan linç vakaları,bugün de HDP ve Kürtlere ya-pılanlarla devam etmektedir.

Bu saldırıların hemen tama-mında, devlet bir "düşmanı"hedef göstermekte ve ardın-

dan bunlara karşı yapılacakher türlü şiddet eyleminin ce-zasız kalacağı bilinçlere çıkar-tılmaktadır. Yönetici sınıfınaçıklamaları, medyada estirilenhava ve bir bayrak asma sefer-berliği ile linç atmosferi ko-layca oluşturuluyor.Sonrasında kendini korumasımümkün olmayanlara karşı yü-rütülen insanlık dışı saldırılar

başlıyor. Bu saldırılara her-hangi bir polis ya da güvenlikkuvveti engel olmuyor. Evler,dükkânlar ateşe veriliyor, in-sanlar hayatını kaybediyor. Ka-lanlara ise bu olayın korkusuve “iktidara itaat etmez isenolacak budur” şeklinde tehdit-ler kalıyor. Olan olduktansonra, yöneticilerden halka yö-nelik usulen bir sağduyu çağ-rısı yapılıyor. Saldırganlar iseasla cezalandırılmıyor. Görevyerine getirilmiş oluyor.

AKP kendi eliyle iç savaş ortamı yaratıyorSon saldırıların arkasında,

AKP tarafından örgütlenen"Osmanlı Ocakları" adındakigençlik örgütü ya da faşistÜlkü Ocakları olabileceği gibi,devletin açık veya gizli görev-lileri de olması mümkün görü-nüyor. Bu gibi durumlarda atizi it izine karışıyor. Ancak sal-dırıya uğrayanın devlet eliylehedef gösterildiği açık.

AKP tek başına iktidar olmaşansını elinden aldığı için,Kürtleri ve Kürtlerin temsilcisiHDP'yi kendisine düşman gö-rüyor. Saldırıları organize edipfaillerini saklıyor. Seçim süreci-nin sonuna kadar kendi yarat-tığı savaşı yükseltmek ve buşartlarda seçime gitmek isti-yor. Yüksek Seçim Kurulu ka-rarlarıyla sandıklarınbirleştirilmesi adı altında, Kürtillerinde seçimin yapılmama-sını sağlamaya çalışıyor. Ola-ğan üstü hal ilanları ve seçimgüvenliğinin sağlanması adıaltında yapılanlar, HDP'nin sonseçimdeki başarısının engel-lenmeye çalışıldığını gösteri-yor. AKP sandıkta alamadığıneticeye, linçler ve savaş al-tında yeniden ulaşmayı amaç-lıyor.

İlkay Öngören

Ekim 2015 3İşçi Sözü

Siyasi iktidarlar,"toplumsal linçsopasını", bir yönetimbiçimi olarak, bilinçli birşekilde kullanıyor. Bubaskı sadece Kürtler ilesınırlı olmamış;Alevilere, Ermenilere,Rumlara ve hatta tümMüslüman olmayantoplum kesimineuygulana gelmiştir.

Page 4: İşçi Sözü Ekim 2015

Vatanın değil, insanın sağolduğu bir Dünya

İşçi Sözü4 Ekim 2015

Yine 1 Eylül’ü Ortadoğu’da ve coğ-rafyamızda kanla, savaşla karşıladık!Barış Günü’nün silahların hiç çıkma-yacak kadar derinlere gömüldüğü,akan kanın sustuğu, bir daha savaş-ların olmadığı ama kanlı geçmişinde sırf ders olsun diye hatırlandığıbir gün olmasını dileğimizi ne yazıkki bir başka hüzünlü eylüle gönder-dik. Bu Eylül’de de, sıcak, canlı birsavaşın tanığı ve mağdurları olanbiz, her 1 Eylül’de olduğu gibi, vata-nın değil de insanın sağ olduğu, si-yasilerin iktidar hırsı uğruna,kirliliklerini örtmek uğruna gencecikinsanları, çocukları kurban etmediğibir dünya özlemiyle kala kaldık.

Biz seçimimizi savaştan yana yap-madık. Ne bombalara, ne misille-melere ne infazlara ne desabotajlara ihtiyacımız var. Seçimebeş kala iktidarın ‘dondurduğunu’ilan etmesiyle çözüm süreci ortadankalktı. Savaş dili eskisinden de beterbiçimde geri döndü. Kanı yerde kal-mayacak dedikleriniz, bizim çocuk-larımız... Feda edebileceğinizisöyledikleriniz, bizim çocuklarımız,bizim yakınlarımız... Öldürdükleriniz,bizim çocuklarımız…

Erkek egemen zihniyet insanlıksuçu işliyor!Erkek egemen zihniyet, demokra-

siye, barışa, çözüme, eşitliğe ve öz-gürlüğe sırtını dönerek, tarihi birhata yapmakta ve insanlık karşı-sında büyük bir suç işlemektedir. Sı-nırlı da olsa, diyalog sürecininaraladığı çözüm kapısı, DolmabahçeDeklarasyonu ve müzakereler sonu-cunda atılacak demokratikleşmeadımları ile sonuna kadar açılmasımümkün iken, görüşmelere son ve-rilerek savaş konsepti tekrar yürür-lüğe kondu.

Her gün onlarca gözaltı, bombalısaldırı, siyasi ve askeri operasyonlar,orman yangınları, güvenlik bölgesiilanı, halkın göçe zorlanması so-nunda, içinde sivillerin ve çocuklarında olduğu onlarca can yitirilmekteve tüm yaşam tahakküm altına alın-maktadır.

Barış hâlâ mümkünBiz kadınlar her şeye rağmen hâlen

demokratik çözüm ve barışın müm-kün olduğuna inanıyoruz. Çünküher savaş eninde sonunda kendi ba-rışını yaratmak durumundadır.

Tarih kendi barış deneyimlerini ya-

ratan halkların ve kadınların müca-deleleri ile doludur. Biz bu deneyimve mücadele mirasını devralan herdilden, her inançtan, her kültürdenkadınlar olarak, bu coğrafyadaerkek egemen zihniyetin, kendi ikti-darını devam ettirmek uğruna da-yattığı savaşı kabul etmeyeceğiz.

Nasıl bir Meclis, nasıl bir ülke iste-diğimizi oylarımızla anlattık. İrade-miz hiçe sayıldı. Bombalamalar,yangınlar, misillemeler sardı etrafı-mızı. Bir ayda onlarca insanımızöldü. Onların yasını tutmak yerineyeni kayıpların korkusunu duyurdu-nuz. Biz seçimimizi savaştan yanayapmadık. Yürürlükteki antidemo-kratik hukuka bile uymayan bir ola-ğanüstü hal rejimine oy vermedik.

Silahları susturun! Diyalog vemüzakereler başlasın!Savaşın ataerkil şiddeti arttırdığını

hep söyledik. Şiddet ne kadar ar-tarsa kadınlara yönelik şiddet de okadar keskinleşip artıyor. En sonkadın bir gerillanın bedeninin çıplakbir şekilde sergilenmesi bunu gös-terdi. Çoğunluğu erkek politikacıların

bizi getirdiği bu savaş ortamı sa-dece kan dökmek, ölüm değil, aynı

zamanda insanların psikolojisini iş-yerinde, günlük yaşamda her açıdangerginleştiren bir durum. Toplumsalolarak hastalanıyoruz. Savaşın bit-mesini ve müzakereye oturulmasını,silahların ortadan kalkmasını istiyo-ruz. Buradan gidilebilecek bir yer,bir çıkış yok.

Biz kadınlar barıştan asla vazgeç-meyeceğiz. Hiçbir savaş çığırtkanlı-ğına, kışkırtıcılığına primvermeyeceğiz. Çünkü biz biliyoruzki ayrımcılığın ortadan kalkması,adaletin tesis edilebilmesi hepimiziçin eşit ve özgür bir yaşam, ancakbarış ortamında mümkündür. Biz,yok sayılmanın, yok edilmenin anla-mını hayatlarımızdan, verdiğimizmücadeleden iyi biliriz.

Barış için ısrar ediyoruz. Silahlarısusturun! Diyalog ve müzakerelerbaşlasın! Demokratik çözüm yollarıhayata geçirilsin! Ki barışa dairumudumuz, beklentimiz hayat bula-bilsin. Barış için gerçek adımlar atıl-sın ki bu ülkenin çocuklarının birgeleceği olabilsin.

Ayla Çelik

İstanbul’da bir araya gelen LGBTİaktivistlerinin kurduğu LGBT BarışGirişimi’nin kuruluş deklarasyonuşöyle:

Ortak barış çığlığıölümleri durdurabilir

Barışın, demokrasinin ve insanlı-ğın kazanması için, LGBTİ Barış Gi-rişimi olarak yola çıkıyoruz...20 Temmuz günü Şanlıurfa’nın

Suruç ilçesinde gerçekleşen katli-amla yeniden şiddet ve savaş or-tamının içerisine sürüklendik.Bundan iki yıl önce "Biz çözümiçin her yola başvururuz. Baldıranzehrini içmekse, biz o baldıranzehrini içeriz, yeter ki bu ülkeyehuzur gelsin" diyen Cumhurbaş-kanı Recep Tayyip Erdoğan bugünülkenin başlıca huzursuzluk kay-nağı haline geldi. Erdoğan’ın hu-kuku hiçe sayarak siyasal alanıakamete uğratma girişimleri açık

bir darbe süreci olarak yaşanıyor.Saray, demokrasiyi ve barışı rehinaldı. Seçim sonuçlarının tanınma-ması, sivil siyasetçilerin gözaltınaalınması ve tutuklanması, barış ta-lebinde bulunanların suçlu ilanedilerek toplumun savaşa ve ikti-darın kirli hesaplarına onay ver-meye zorlanması kabul edilebilirdeğildir. Demokrasiyi ve barışı do-laba kaldıranların kaybedeceğininanlaşılması için kaç insanın dahaölmesi gerekiyor?

Ayrımcılığın, zorbalığın ve şidde-tin tüm ötekiler üzerinde artarakdevam etmesi anlamına gelensavaş, biz LGBTİ’lere karşı açılmışbir savaştır. Barış yoksa eşit veözgür bir arada yaşamdan söz et-memiz mümkün olamayacaktır.Bizler Türkiye’de bugün barışınherkes için acil bir gereklilik oldu-ğuna inanıyoruz. Sarayın savaşı veşiddeti, aynı zamanda ataerkil zih-niyetle, militarizmle beslenir, er-

kekliği kutsar, nefret söyleminigüçlendirir. Biz LGBTİ’ler bu savaşı,erkekliğin savaşını reddediyoruz.

Bizler silahların sustuğu, siyase-tin konuştuğu çözüm zemininederhal geri dönülmesini istiyoruz.Gezi Direnişinde hep birlikte ko-nuşmanın, birbirimizi dinlemenin,temas etmenin bize verdiği gücüfark etmiştik. Bugün kulaklarısağır eden savaş tamtamlarınaişte bu yüzden dur diyoruz. Siya-setle, konuşarak, dinleyerek, anla-yarak barış içerisinde Kürtsorununun demokratik çözümümümkündür. Asker, polis, gerilla,sivil ölümleri hemen durmalı. Bili-yoruz ki, şiddetten arınmış, barışdili öne çıktıkça savaş heveslileriüzülecek, insanlık kazanacak.

Bizler, LGBTİ Barış Girişimi olarak,savaşa karşı kendimizin, tüm in-sanlığın ve doğanın yaşam hak-kını savunmak üzere bir araya

gelerek ilk adımı attık. Barışın se-sini çoğaltmakta kararlıyız. LGBTİtoplumunun ve barıştan yana olantüm kesimlerin ortak barış çığlığıölümleri durdurabilir, hapsedil-meye çalışıldığımız korku atmos-ferini yok edebilir, barışı inşaedebilir. Şimdi bu inançla yola çı-kıyoruz. Evde, okulda, işyerinde,sokakta ve hayatın her alanındasavaşa hayır diyen LGBTİ’ler olarakçatışmasızlık ortamına dönülmesi,barış adımlarının atılması ve top-lumsal barışın kök salmasınaomuz vermek üzere çalışmayabaşlıyoruz.

LGBTİ örgütleri ve bağımsızLGBTİ aktivistleri olarak bir arayagelerek oluşturduğumuz LGBTİBarış Girişimi ısrarla barışı anlata-cak, barışı örgütleyecek. İktidaruğruna bizleri savaşa mahkûmetmek isteyenlerin karşısında in-sanlığı, hiçbir mazeret üretmeksi-zin barışı sonuna kadarsavunacağız. Siyasetin ve demo-kratik çözümün yanında yer alantüm LGBTİ’leri girişimimize, barışçalışmalarına ortak olmaya davetediyoruz.

İşçi Sözü-Haber

LGBTİ Barış Girişimi kuruldu: Erkekliğin savaşını reddediyoruz

Page 5: İşçi Sözü Ekim 2015

Ekim 2015 5İşçi Sözü

Rusya, Ortadoğu’da inisiyatifi ele geçiriyor

Suriye iç savaşının toplumsal so-nuçları ve savaşın geldiği nokta,Rusya’nın politikalarını haklı çıkar-tıyor; bu politikalara değer kazan-dırıyor. Bu durum, Rusya’nınbölgede siyasi inisiyatifi ele geçir-mesine yol açıyor. Rusya, BirleşmişMilletler Güvenlik Konseyindekikararlı tutumuyla, batılı emperya-listlerin Suriye’ye doğrudan askerimüdahalesinin önünü kesmişti. Busüreçte, bir yandan Baas rejimineaskeri ve siyasi desteğini sürdürür-ken, diğer yandan soruna barışçı,siyasi çözüm bulunması konu-sunda ısrar etmişti.

Buna karşın, batılı emperyalist ül-keler ile bölgedeki müttefikleriSuudi Arabistan, Katar ve Türkiye,rejim muhaliflerine her türlü des-teği vererek, Suriye’de bir vekâletsavaşı yürüttü. Ancak bu destek,Esad rejimini yıkmaya yetmediğigibi, İŞİD gibi radikal İslamcı birörgütün ülkede güç kazanmasınayol açtı. Bir yandan batılı emperya-listler ve bölge güçleri tarafındankörüklenen savaşta bir tıkanma ya-şanması; savaşan güçlerin birbirinekarşı kesin bir üstünlük elde ede-memesi, diğer yandan savaştankaçan ve sayıları dört milyonuaşan Suriyeli mültecilerin Avrupasınırlarını zorlaması, batılı emper-yalist güçleri politika değiştirmeyeyöneltti. Artık Esad ile görüşmek-ten ve Esad’ın da içinde yer aldığıbir geçiş hükümetinin gerekliliğin-den söz etmeye başladılar. Batılıemperyalistler, Rusya’nın iç savaşınbaşından beri savunduğu politi-kaya geldiler. Suriye’de, soruna ba-rışçı, siyasi bir çözüm bulmanınzorunlu olduğunu gördüler.

Rusya Suriye’deki askeri gü-cünü arttırıyor

Gelinen bu nokta, Rusya’ya, Suri-ye’de ve bölgede askeri yığınağınıarttırması için siyasi meşruiyetsağlıyor. Rusya da bu fırsatı kaçır-mıyor. Suriye’nin Tartus limanındabulunan askeri üssünü büyüterek,Lazkiye limanına taşıyor. Ülkeyeçok sayıda yeni savaş uçağı, füzesistemleri ve deniz piyadesi konuş-landırıyor. Dolayısıyla, Suriye kri-zini, bölgede ve Doğu Akdeniz’deaskeri gücünü arttırma yolundadeğerlendiriyor. Ortadoğu’da fiilibir Rusya-İran-Suriye ve Hizbullahittifakı oluşuyor.

Ancak Rusya, sadece bu ittifakadayanarak, bölgede güç olmayaçalışmıyor. Bu ittifak sonucu, Hiz-bullah’ın güçlenmesi ve kendisinetehdit oluşturması riskinden ürke-rek, apar topar, üç saatlik bir Rusyaziyareti yapan İsrail Başbakanı Ne-tenyahu’ya güvence veriyor. Biryandan İran’ın nükleer faaliyetle-

rini sınırlandırma konusunda batıile anlaşmasını teşvik eder ve busüreçte kolaylaştırıcı rol oynarken,diğer yandan Suudi Arabistan’ın,İran yayılmacılığı korkusunu yatış-tırıyor. Ayrıca, Mısır ve Çin ile bir-likte Doğu Akdeniz’de askeritatbikat gerçekleştiriyor. SonuçtaRusya, bölgede herkes ile görüşe-bilen ve bölgesel çelişkileri törpü-leyip, gerginlikleri yatıştıranrolüyle, bölge siyasetinde güç ka-zanıyor.

AKP, dış politikada yine çuvalladı

Suriye politikasında, batı emper-yalizmi ile arasındaki görüş ayrılı-ğını gidermek ve “İŞİDdestekçiliği” suçlamasından kurtul-mak isteyen AKP hükümeti, biryandan IŞİD karşıtı koalisyona res-men dâhil olurken diğer yandanABD uçaklarının İncirlik üssünüİŞİD’e karşı operasyonlarda kullan-masına izin verdi. Ayrıca, sözdeılımlı Suriyeli muhalifleri, IŞİD’ekarşı savaşmaları için eğitmek vedonatmak konusunda, ABD ile an-laştı. Böylece, öteden beri savun-duğu, Suriye topraklarında birgüvenli bölge oluşturma fikrini,ABD’ye de kabul ettirmeyi hedef-ledi.

Ancak, Türkiye, IŞİD karşıtı koalis-yona katıldıktan sonra, sahadaIŞİD’e karşı hiçbir ciddi başarı eldeedilemedi. “Eğit-donat” progra-mına katılan muhaliflerin sayısıson derece yetersiz olduğu gibi,bu programa katılanlar, Suriye’yedöndükten sonra ya El Kaide’ninSuriye kolu El Nusra’ya katılıyorlarya da bu örgüt tarafından esir alı-nıp etkisizleştiriliyorlar. Kısacası,sahada, Kürtler dışında, IŞİD’e karşısavaşabilecek hiçbir ciddi güç yok.Kürtlerin devreye girmesini de,Türkiye ısrarla engelliyor; dolayı-sıyla IŞİD ile mücadelede istenenhedeflere ulaşılamıyor. Ama budurumun fazla sürmeyeceği anla-şılıyor. Bir yandan YPG sözcülerininCarablus’u IŞİD’den alacakları yö-nündeki açıklamaları sıklaşırken,diğer yandan Türkiye’nin “güvenlibölge” politikasına sıcak bakan,Obama’nın IŞİD’le mücadeledegenel koordinatörü, emekli Gene-

ral John Allen’in görevden alına-cağı duyuruluyor. Bu durum,ABD’nin, IŞİD ile mücadelede,Kürtlerin merkezinde yer aldığıyeni bir konsepti devreye sokaca-ğını gösteriyor.

Türkiye devre dışı kalıyor

ABD Dışişleri Bakanı Kerry ve Al-manya Başbakanı Merkel’in, Esadile görüşülebileceği ve siyasi çö-zümde Esad’ın rol alabileceği açık-lamalarına, yine ABD Bakanlıksözcüsünün PYD-YPG’yi teröristolarak görmediklerini deklare et-mesi ekleniyor. Böylece, batılı em-peryalistler ile Türkiye’nin, Suriyepolitikasında görüş ayrılığının sür-düğü anlaşılıyor. AKP hükümetinin,IŞİD karşıtı koalisyona katılması veİncirlik üssünü ABD uçaklarınınoperasyonlarına açması bu farklı-lığı gideremiyor.

Suriye iç savaşında gelinen sonnokta ve onun toplumsal sonuçlarıkarşısında, Rusya’nın tam zama-nında yaptığı siyasi hamle, batılıemperyalistlerin pozisyon değiştir-melerine yol açıyor. Bu durum,kendisini daha önceki pozisyonagöre uyarlamış olan AKP iktidarınıbir kez daha açığa düşürüyor. Bunedenle, bir kez daha pozisyonunudeğiştirmek zorunda; aksi haldedevre dışı kalmaya mahkûm. AKPhükümetinin son beş yıldaki Suriyepolitikası tam bir “yaz-boz tahta-sına” dönüyor. Bu durum, hepsibirer “kifayetsiz muhteris” olan ik-tidar sahiplerinin, Suriye ve bölge-deki güçler dengesine vakıfolmayıp, hayal peşinde koştukla-rını gösteriyor.

Bugün de, Esad’ı, Suriye’ninyüzde 15’inde bir “butik devlet”kurmakla suçlayanlar, bu küçükbölgede halen ülkedeki nüfusunyüzde 65-70’inin yaşadığını ve bubölgenin hem ekonomik hem coğ-rafi hem de stratejik açıdan ülke-nin en değerli bölgesi olduğunugöz ardı ediyorlar. Suriye ve özel-likle bölgedeki Kürt gerçeğinidoğru okuyamayanların, heradımda tökezlemeleri kaçınılmazhale geliyor.

Aykut Özer

Suriye iç savaşınıntoplumsal sonuçları vesavaşın geldiği nokta,Rusya’nın politikalarınıhaklı çıkartıyor; bupolitikalara değerkazandırıyor. Bu durumRusya’nın bölgede siyasiinisiyatifi elegeçirmesine yol açıyor

Page 6: İşçi Sözü Ekim 2015

İşçi Sözü6 Ekim 2015

Geçen Mayıs ayında İngiltere’deyapılan seçimlerde İşçi Partisininağır bir yenilgi alması üzerine, EdMiliband parti başkanlığından istifaetmişti. Bir ay önce yapılan seçimle,diğer üç adayı geride bırakan, 66yaşındaki sosyalist milletvekili Je-remy Corbyn parti başkanlığına ge-tirildi. Corbyn, 450 bin partiüyesinin yüzde 60’ının, seçimlerdensonra partiye üye olan ve çoğun-luğu gençlerden oluşan 60 bin yeniüyenin ise yüzde 85’inin oyunu al-mayı başardı.

İlk kez 1983 yılında, Kuzey Lon-dra’dan milletvekili seçilen Corbyn,bundan önce Kamu Emekçileri Sen-dikası ve Giyim İşçileri Sendika-sı’nda profesyonel sendikacılıkyapmıştı. Bu yanıyla, işçi sınıfını ya-kından tanıyan ve sınıfla sıkı bağlarasahip bir siyasetçiydi. Milletvekili se-çildikten sonra da, işçi sınıfı, yoksul-lar ve toplumsal muhalefetlebağlarını sürdürdü; onların talepleri-nin sözcüsü oldu ve yürüttüklerikampanyalara aktif olarak katıldı.Kısacası, Corbyn, bir ayağı Meclis’te,bir ayağı sokakta olan ve toplumsalmuhalefet hareketlerinde aktifgörev alan bir politikacıdır. İşçi sını-fının taleplerini savunması nede-niyle de, parti başkanlığı için yapılanseçimlerde, ülkenin en büyük sendi-kası UNITE, kamu çalışanları sendi-kası UNISON ve iletişim işçilerininsendikası CWU’nun tam desteğinialdı.

Oysa Corbyn, parti başkanlığınaaday olmaya son anda karar vermişve bunun için gerekli olan 35 millet-vekilinin imzasına, ancak başvurusüresinin bitimine dakikalar kalaulaşabilmişti. Aslında onu destekle-meyen kimi milletvekilleri de, “seçi-

min demokratikliği adına”, zaten ka-zanamayacağını düşünerek, adaylığıiçin imza vermişti. Corbyn’in, İşçiPartisinin başına getirilmesi, TonyBlair ile birlikte iyice sağa kayanpartinin bürokrat kadroları kendi-sine karşı olsa da, tabanın desteğinesahip olduğunu göstermektedir. Ay-rıca, parti tabanının yeni liberal poli-tikalara tepkili olduğunu ve solakaydığını ortaya koymaktadır.

“Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”

İşçi Partisinin yeni başkanı Corbyn’itanımak için, onun siyaset içindekiotuz yılı aşkın pratiğine bakmak ge-rekmektedir. Corbyn, Uluslar arasıAf Örgütü ve Filistin ile DayanışmaKampanyası üyesidir. Güney Afri-ka’daki ırkçı Apartheid rejimine karşımücadele etmiş, Şili diktatörü Pi-nochet’nin yargılanması için kam-panya yürütmüştür. Gazze’yeyönelik ablukaya karşı çıkmış,Hamas ve Hizbullah’ı dostları olarakgördüğünü açıklamıştır. İran’a uygu-lanan yaptırımlara karşı çıkarken, İs-rail’in nükleer silahlarının ortadankaldırılmasını savunmuştur. Irak veAfganistan’a yönelik askeri harekât-lara karşı çıkarak, “Savaş Durdura-lım” koalisyonunun yöneticiliğiniyapmıştır. Öğrencilerden alınanharçlara karşı mücadelede aktif ola-rak yer almıştır. Başından itibarenbirleşik bir İrlanda’nın savunuculu-ğunu yaparak, İngiltere devletininresmen “terörist” olarak gördüğüSinn Fein lideri Gerry Adams’ı, 1984yılında Londra’da ağırlamıştır. 2010yılındaki KCK tutuklama ve yargıla-maları sırasında, Türkiye’ye gelip,mahkemede bulunmuş ve tutuklu-lara destek olmuştur. Corbyn, ayrıcahayvan hakları aktivisti olarak tanın-

mış ve LGBT haklarının savunucusuolarak öne çıkmıştır.

Corbyn, son derece mütevazı biryaşam biçimine sahiptir. Özel oto-mobili olmayıp, parlamentoya veetkinliklere bisikletiyle gitmesiylebilinir. Giysilerini lüks ya da çok şu-beli mağazalardan değil, yerel es-naftan temin eder. 2009 yılındaİngiltere parlamentosunda, millet-vekili harcamalarında ortaya çıkanyolsuzluk skandalının soruşturma-sında, Meclis’teki 650 milletvekiliiçinde, en az harcama yapan vekilolduğu ortaya çıkmıştır.

Corbyn’in programı

İşçi partisi başkanlığına seçilen Je-remy Corbyn, öteden beri savun-duğu politik tezlerin partiyeegemen olması için uğraş verecek-tir. Bunlardan başta geleni, emekçi-lerin ekonomik ve sosyalhaklarındaki kesintilere son veril-

mesi olacaktır. Buna karşılık zengin-lerden daha fazla vergi alınması he-deflenecektir. Corbyn’in bir başkaönemli vaadi, geçici işçi sözleşmesisisteminin kaldırılmasıdır. İşçi sını-fına güvenceli iş vaat etmektedir.Özelleştirmelere son verilmesi; bunakarşılık enerji ve demiryolu sektö-ründe kamulaştırma, Corbyn’in öneçıkardığı politikalar arasında yer al-maktadır. Ayrıca bütçeden, savun-maya ayrılan payın azaltılmasını venükleer programların askıya alınma-sını savunmaktadır.

Corbyn, bu politikaları yüzünden,gerek parti içinden, gerekse burjuvakamuoyundan ciddi tepkiler alacakve engellenmeye çalışılacaktır. O isearkasında duran partili üyelerin veemekçi kamuoyunun desteği ile buengelleri aşmaya çalışacaktır.

Kitlelerin umudu sosyalizmde

İşçi sınıfının kazanımlarına yönelikliberal saldırıların öncüsü, eski mu-hafazakâr başbakan, “Demir Leydi”,Margaret Thatcer kendisine sorulan,“En büyük başarınız nedir?” soru-sunu “Tony Blair ve İşçi Partisi” ola-rak cevaplıyor. Böylece, öncüsüolduğu yeni liberal politikaları ülkesiyasetine egemen kılarak, İşçi Parti-sini de, Tony Blair önderliğinde, işçisınıfı ve sendikalardan kopararak,kendi partisinin bir benzerine dön-üştürdüğünü anlatıyor.

Hal böyle olunca, Corbyn’in İşçiPartisine başkan seçilmesinin, partitabanının bu dönüşüme tepkisiniyansıttığını söyleyebiliriz. Corbyn’inbaşkan seçilmesi iki gerçeği gözlerönüne seriyor: Birincisi, genişemekçi kitleler, yaşamlarını hergeçen gün daha da kötüleştiren li-beral politikalara tepki göstererek,sosyalist politikalara yöneliyorlar.İkinci olarak, Corbyn, işçi sınıfı,emekçiler ve toplumsal muhalefethareketleri içinde sürekli ve tutarlıbir biçimde yer almanın semeresini,bu köklü partinin başına getirilerekalıyor.

Normal koşullarda, genel seçim-lere daha beş sene var. Bu süre zar-fında ülkede ve İşçi Partisi içinde netür gelişmelerin meydana geleceğive Corbyn’in gücünü koruyup koru-yamayacağı belirsiz. Diğer yandankitlelerin önünde sıcak bir Syrizadeneyimi var. Büyük iddialarla işba-şına gelen bu partinin, burjuvazi ta-rafından nasıl dize getirildiğigörüldü. O nedenle Corbyn’in işi hiçde kolay değil. Ama emekçiler, libe-ral saldırılara, “artık yeter” dediler.Bu durum, tüm ülkelerin işçi sınıfınave emekçilere, gelecek için umutveriyor.

İşçi Sözü-Haber

İşçi Partisine sosyalist başkan

Corbyn’in İşçi Partisinebaşkan seçilmesi, genişemekçi kitlelerin,yaşamlarını her geçengün daha dakötüleştiren liberalpolitikalara tepkigösterip, sosyalistpolitikalarayöneldiklerini ortayakoyuyor.

Page 7: İşçi Sözü Ekim 2015

Ekim 2015 7İşçi Sözü

Bölgemizde büyük bir mültecikrizi yaşanıyor. Kobane’deki IŞİDsaldırılarından kaçıp, Bodrum’dasahile vuran küçük Alan’ın cansızbedeni buzdağının sadece görü-nen yüzü. Gerçek çok daha acı vedramatik.

“Her gün bin kere ölmektensebir kere ölürüz” deyip daha iyi vegüvenli bir yaşam uğruna Avru-pa’ya ulaşabilen mülteciler kendi-lerini şanslı sayıyor. Ocak ayındanAğustos’a Avrupa’ya ulaşan göç-men sayısı 400.000’i buluyor. Ulus-lararası Göç Örgütü verilerine göreson sekiz ayda, Ege ve Akdeniz’igeçmeye çalışırken 3000’e yakınmülteci hayatını kaybetti. 2014’dede 3500 göçmen Akdeniz’i geç-meye çalışırken boğulmuştu.

Göçmenler ya Türkiye, Yunanis-tan, Makedonya, Sırbistan ve Ma-caristan ya da Libya, İtalya hattınıtakip ederek Avrupa ülkelerineulaşmaya çalışıyorlar. Mültecilerinçoğu Almanya’yı ve İskandinav ül-kelerini tercih ediyor. Merkel’in yılsonuna kadar Almanya’ya 800.000mülteci kabul edeceğini açıklamasıda bu tercihi körüklüyor.

Merkel “Mültecilerin sayısı sınır-lanamaz. Ama kriterleri karşılama-yanları geri göndereceğimizivurguluyorum” sözleri Alman kapi-talizminin kapıları herkese değil,nitelikli işgücüne açmak istediğinedolayısıyla Almanların kapılarıaçarken insani duygularla değilAlman kapitalizminin ihtiyaçları ilehareket ettiğine işaret ediyor. İkinciDünya Savaşında ekonomisi tahripolan Almanya’nın kalkınmasında1960’lardan itibaren Türkiye’dengiden işçilerin önemli bir payı var-dır.

AB, yaşanan bu kriz karşısındabütünlüklü bir tutum ve insani bir

duruş sergileyemiyor. Almanya birtaraftan Şengen’i askıya almaktanbahsederken öte yandan mültecikabul etmekte diğer ülkelere göregörece istekli görünüyor. Budurum Almanya’nın mülteci kriziniAB içinde yaşanan hegemonya kri-zini kendi lehine kullanmak iste-diği izlenimi de veriyor. ABülkelerinden başta Macaristan, Po-lonya olmak üzere birçok çevreülke yük yüklenmek istemiyor.Macar hükümeti daha ileri giderekırkçı tavırlar sergiliyor. Mültecilereşiddet uyguluyor. Özcesi Avrupaegemenleri mülteci krizine insanideğil siyasi, kendi burjuva ulusalve sınıfsal çıkarları açısından yakla-şıyor. Konuyu hem kendi içindehem çevre ülkelerle pazarlık ko-nusu yapıyor.

Son gelen haberler AB’nin120.000 mülteci kabul edeceği,Türkiye’ye mültecilere harcanmaküzere bir milyar Euro tutarındayardım yapılacağı söyleniyor. AKPmülteci sorununu bugün kendisi-nin de “Esed’le olabilir” diyerek udönüşü yapmaya hazırlandığınınişaretlerini verdiği Suriye politika-sına destek sağlamak için bir baskıaracı olarak kullandığı izlenimi ve-rirken, AB de yapacağı yardımlaAKP’den Türkiye’nin AB’ye mülteciakınına karşı karakol, koruyucukalkan olmasını istiyor. Zaten savaşmağduru olan mülteciler bir kezdaha ulusal ve uluslararası emper-yalist çıkarlara kurban edilmeyeçalışılıyor. AB, “Türkiye’ye para ve-relim mülteciler orada kalsın” poli-tikası izliyor.

Mülteci akınını durdurmakiçin savaşı durdur

Bugün yaşanan mülteci krizininnedeni Ortadoğu’da ve Afrika’daABD, AB ve işbirlikçi bölge ülkelerieliyle IŞİD ve benzeri cihatçı taşe-

ron örgütler aracılığıyla sürdürülenemperyalist savaştır. Mülteci soru-nunu çözmek için onu ortaya çıka-ran koşulları ortadan kaldırmak,yani bölgede süren emperyalistsavaşı durdurmak gerekir. Emper-yalistler ve işbirlikçi bölge ülkelerihem savaşı harlıyor, yüz binlerceinsanın ölmesine, kentlerin yakılıpyıkılmasına, ülkelerinin bölünüpparçalanmasına, halkların yaşamalanları, iş ve barınma imkânlarınınyok edilmesine yol açıyor. Hem deyaşamak için savaştan ve ölümdenkaçan, komşu ülkelere sığınan,yeni ve daha iyi bir yaşam için Av-rupa’ya iltica etmeye çalışan insan-ları aşağılıyor, birlik ülkelerinekabul etmemek için bin deredensu getiriyor. Türlü engeller çıkarılı-yor. Sınırlar kapatılıyor. Hemen hergün yeni ölüm haberleri gelmesinekarşın mültecilere sınırlar açılacakyerde yeni güvenlik tedbirleri ilesınır giriş çıkışları zorlaştırılıyor.Mülteci hakkının bile tanınmadığıcezaevinden farksız mülteci kamp-larında yaşamaya zorlanıyorlar.

Suriyelilere mülteci statüsütanınsın

İki milyona yakın Suriyelinin ya-şadığı Türkiye’de göçmenlerin enbüyük sorunu statüsüzlük. Türkiye,BM’nin mültecilere ilişkin 1951 ta-rihli Cenevre sözleşmesine tarafolmasına rağmen sözleşmeye koy-duğu “coğrafi” şerhi ile Avrupa’dangelenleri mülteci olarak kabulederken Doğu’dan gelen göçmen-leri mülteci statüsü tanımıyor.Daha vahimi, Ankara ile Brükselarasında 2013’de imzalanan 26Haziran 2014’de parlamentodaonaylanan Geri Kabul Anlaşmasıile yasadışı şekilde Türkiye’den ABülkelerine geçen kişiler Türkiye’yeiade edilecek. Türkiye, bu kişiyigiriş yaptığı üçüncü ülkeye iadeedecek. Bu anlaşma ile Türkiyeaçıkça itiraf edilmese de uygula-mada görüldüğü üzere mültecilerekarşı Avrupa’nın sınır karakolu ol-mayı kabul ediyor.

Türkiye’deki Suriyeliler mültecideğil, Bakanlar Kurulu kararı ile“geçici koruma altında” olan sözdemisafirler olarak kabul ediliyor.AKP hükümeti hem Cenevre Kon-vansiyonuna koyduğu çekinceyihem de mevzuattaki kısıtlamalarıkaldırmalıdır. “Geçici koruma altın-daki” bu insanlar sadece sağlıkhizmetlerinden yararlanabiliyor.Başkaca bir hakları yok. Oturma ve

çalışma izinleri yok. Eğitim ve ben-zeri sosyal haklardan mahrumlar.

Dünyadaki mültecilerin sahip ol-duğu haklardan yoksun olan Türki-ye’deki bu insanlar ne ülkelerinegeri gidebiliyor ne çalışma ve ba-rınma izinleri olmadığı için bu ül-kede kendilerine normal bir hayatkurabiliyor. Kamplardan kaçan veAvrupa’ya çıkamayan Suriyelilerinönemli bir bölümü Türkiye’de kayıtdışı ve kaçak işçi olarak istihdamediliyor. Çalışma izinleri olmadığıiçin patronlar tarafından sigortasız,çok düşük ücretlerle ve uzun saat-ler çalıştırılıyor. Oturma hakları ol-madığı için çok yüksek fiyatlarla evkiralayabiliyor. Daracık odalardaüst üste yaşıyorlar. Çoğu kere pat-ronları ücretlerini ödemiyor. Kaçakve kayıt dışı çalıştıkları için de buişverenleri şikâyet bile edemiyorlar.Bu duruma hükümet bile isteyegöz yumuyor. Yeter ki maliyetlerdüşsün, patronların rekabet gücüartsın, sermaye birikimi hızlansın.

Savaştan kaçan bu insanlara hü-kümet vakit geçirmeksizin mültecistatüsü tanımalıdır. Kamplardakitemizlik, beslenme dahil yaşamkoşulları ve olanakları iyileştiril-meli, çalışma ve oturma izni veril-meli. Türkiye’de yaşayan herkesleeşit haklara sahip olmalılar. Sözdeözgürlükleri savunmak adına ser-mayenin önündeki her türden en-geli kaldıran neo-liberal kapitalizmve onun siyasal temsilcilerinin, sıraişçi ve emekçilerin önündeki en-gellerin kaldırılmasına, demokratikhak ve özgürlüklerin tanınmasınageldiğinde tüm yaldızları dökülü-yor. Kapitalizmin ve neo-liberaliz-min tüm ikiyüzlülüğü ortayaçıkıyor. Ölümden kaçan, daha iyibir yaşam uğruna Avrupa’ya ilticaetmeye çalışan insanların önünebir sürü engel çıkarılıyor. Türki-ye’de yaşayan Suriyeli, Iraklı, Afganvb. yabancılara göçmen statüsütanınmalı, göçmenlere ülkenin tümsınırları ve Avrupa’ya açılan kapılarıaçılmalı. Bu insanların Avrupa’yagüven içinde ve sağ salim gitmesive ilticası için her türden ekonomikimkân sunulmalı. Onların da tündünyadaki insanlar gibi doğuştanve insan olmaktan kaynaklananhaklarına-ki buna bir ülkeden birbaşka ülkeye göç etme ve ilticahakkı da dahildir- saygı göstermelive sahip çıkmalıyız. Göçmenlerledayanışmayı güçlendirmeliyiz.

Mustafa Eker

Mültecilere tüm sınırlar açılmalıdır

Page 8: İşçi Sözü Ekim 2015

Minarelerine keskin nişancılarıntünediği bir mahşeri geçitte nefesalmaya çalışıyoruz. Bu bir kirlisavaş. Nefes borumuz ise Barış.Yükselen Salâlar, sniperlerin (sınay-pırların) kurşun sesleridir. Minare-lere tüneyen sniperler sizleri ancakkendi cenaze namazınıza çağırabi-lirler. Öyle de yapıyorlar ve “helebir kafanızı uzatın da sereyim leşi-nizi ortalık yere!” diye anons edi-yorlar. Bu kanlı bir savaş gerçeği.Çoluk çocuk genç yaşlı demeden,hedef gözeterek ateş ediyorlar. Mi-narelerden yükseltilen ses tanrı ka-tından değil, en yüksek devletmakamından. “Hepiniz Ermeni’siniz,hepinizi geberteceğiz” diyor ve 100yıl önce Cizre’de devletin yaptığıkanlı Ermeni kıyımı hatırlatıyor.Şimdiki hedef ise yoksul Kürt halkı.Sarayın kirli savaşına karşı BarışHemen Şimdi! diyenlerin bugünkügerçekliği ise ölümcül bir direniş:

Meryem Süne, 53 yaşında yediçocuk annesi bir Cizreliydi. 9 Eylülakşamı saat 20.00 sıralarında ab-dest almak için evinin bahçesineçıktı. Bahçe kapısı açıktı. Kapatmakiçin kapıya yöneldi ve oracıkta vu-ruldu. Sniper kurşunu sağ böbre-ğini parçaladı. Sokağa çıkma yasağınedeniyle ambulansa izin vermedi-ler. 53 yaşındaki Meryem Süne vu-rulduktan iki saat sonra evininbahçesinde kan kaybından öldü...Mehmet Erdoğan, 74 yaşında

yoksul bir Cizreliydi. Ekmek almakiçin, açık olduğu ilan edilen fırınagitti. “Ben yaşlıyım bana bir şeyyapmazlar” dedi. Dönüşte, keskinnişancı tarafından tek atışla kafa-sından vuruldu. Cenazesi sokak or-tasında kaldı. Açılan ateş nedeniylecenazesini alıp evine taşıyamadılar.Sokağa çıkma yasağı kalktığında 74yaşındaki Mehmet Erdoğan’ın ce-nazesi vurulduğu yerden kaldırıldı...Cemile Çağırga, 13 yaşında bir

Cizreliydi. Saat 8 civarlarında keskinnişancı kurşunuyla öldürüldü. Ce-nazesi evine taşındı. Hava çok sıcakolduğu için cenazesi morga kaldı-rılmak istenildi. Telefonlar ve tümiletişim ağı kesilmişti. Yardım iste-mek için dışarıya çıkan ailesine deateş açtılar. Evde bulunan derindondurucuyu boşaltıp, Cemile’ninçocuk bedenini derin dondurucuyakoydular. Günlerce derin donduru-cuda kaldı. 13 yaşındaki Cemile Ça-ğırga’nın annesi günlerce o derindondurucunun önünden ayrıl-madı...

“Müzakere süreci donduruldu” di-yenlerle, minarelerin tepesine sini-perleri yerleştirenler aynı. Son

seçimlerde halktan yetki alamayıpgayrı meşru duruma düşen AKPHükümeti ve onların Başkan Baba-ları. Çünkü Başkan Babaları ikti-darda kalabilmenin ve başkanlıkkoltuğuna oturabilmenin tek yolu-nun savaştan geçtiğine karar verdi.Bu durumda da derin dondurucu-lara konulan 13 yaşındaki Cemi-le’nin ya da 35 günlük Muhammetbebeğin körpecik bedeninden baş-kaca bir şey olmadı. Katledilen si-villerin listesini uzatmak ve Cizre’deuygulanan kanlı IŞİD taktiklerinisere serpe teşhir etmek mümkün.Zaten artık herhangi bir gizli saklıyanları da kalmadı:

Bünyamin İrci, 14 yaşında birCizreliydi. 10 Eylül 2015 tarihindeDicle mahallesinde oturan amcası-nın evinden çıkıp kendi evine dö-nüyordu. Özel harekât polislerincedurdurularak zorla zırhlı araca bin-dirildi. Karnından vurularak infazedildi. Zırhlı araca bindiriliş görün-tüleri DİHA tarafından yayınlandı.İnfaz edildikten sonra Nur mahalle-sine getirilerek çöp yığınlarının ara-sına atıldı. Babası Tarık İrci gazeteciZeynep Kuray’a şunları anlattı:“Benim oğlum da Kürt olduğu içinkatledildi. Bizi de yere yatırarakinfaz etmekle tehdit ettiler. Dört ki-şiden fazla olmamak suretiyle oğ-lumun cenazesini almamıza izinvereceklerini söylediler. Oğlumdaha 14 yaşındaydı. Zırhlı aracabindirildiği anın görüntüleri var. El-lerini havaya kaldırmasına rağmen,onu itekleyerek zorla araca bindir-diler. İnfaz etmeleri yetmedi, gidipNur mahallesinde çöpe attılar ve‘terörist’ süsü verdiler. Terörist miarıyorlar? Onlardan daha büyük te-rörist mi var? Aynaya baksınlar…”

Cizre’deki 9 günlük sokağa çıkmayasağının ve devlet terörünün bi-lançosu oldukça ağır. Çoluk çocukgenç yaşlı demeden 21 sivil öldü-rüldü. Tank ve top atışlarıyla yıkılanevler, kurşunlanıp yakılan araçlar,yatak odalarında tarananlar, savaşmüzesine dönen sokaklarda sergi-lenen envai çeşit top, roket, mermikovanları ve şarapnel parçaları.Öyle bir görüntü vardı ki, katledile-nin Barış olduğunu haykırır gibiydi.Rengârenk güvercin ölüleri. BaşkanBabalarının sniperlerı, siyah, beyaz,gri, sarı, kahverengi, envai çeşitrenkteki güvercinleri bile vurdular.Kalanları ise attıkları bombaların

kimyasallarıyla boğdular.

“Terörist mi arıyorlar? Aynaya baksınlar”Başkan Babaları Cizre’de öldürü-

lenler için “terörist” dedi. “Terör ör-gütünün bayrağının sarıldığı oterörist cesetlerini sivil vatandaşmışgibi bütün dünyaya yansıtıyorlar”dedi. 53 yaşında katledilen yediçocuk annesi Meryem Süne’nin, 74yaşında katledilen Mehmet Erdo-ğan’ın, 13 yaşında katledilen Ce-mile Çağırga’nın, 14 yaşındakatledilen Bünyamin İrci’nin ya daölümüne sebep oldukları 35 gün-lük bebek Muhammet Tahir’in vedaha nicelerinin cansız bedenleri-nin kaldırıldığı cenaze törenindensöz ediyordu. Tıpkı, Roboski’desavaş uçaklarının bombalayarak öl-dürdüğü silahsız çocuklardan "te-rörist" diye söz edişi gibi. Ölenlerebak öldürenlere bak. Sadece ve sa-dece katledilen güvercinlere bak-mamız bile Cizre'nin gerçekkatilinin ve teröristinin resmini gör-memiz için yeterlidir.

Bütün gelişmeler ve kirli savaş,Başkan Babalarının, “seçimle gel-dim ama beni hiç kimse seçimlegönderemez” dayatmasının birgöstergesidir. Son seçimlerdeHDP’nin yüzde 92 oy aldığı Cizre’yikuşatan ve saldıran saray muhafız-ları IŞİD taktikleri uyguluyor. Kürthalkını yerleşim yerlerini terk et-meye zorluyor. Tıpkı IŞİD gibi, saraymuhafızları da Kürt halkının ölü-müne direnişiyle karşı karşıya kalı-yor. Bütün bunlar sermayeden vedevlet politikalarından bağımsızdeğildir. Türkiye’yi parça parça Suri-yelileştiren AKP iktidarına, BaşkanBabalarına ve devlet politikalarınakarşı direniş noktalarından birisi de1 Kasım 2015 seçimleri olacaktır.Başkan Babalarına oylarımızla bukez daha sıkı bir tokat atalım vesavaş hükümetini devirelim. Savaşpolitikalarına son verelim. Barışhemen şimdi diyelim.

"Suriyelileştiremediklerimizdenmisiniz? Öyleyse hemen Filistinli-leştirelim!" diyorlar. SuriyelileştirilenCizre'yi ve kirli savaş gerçeğini çokiyi okumamız gerekiyor. İşçiler,emekçiler ve ezilen halklar olarakbu gidişatı durduramazsak, bizleribekleyen uzun bir Filistinlileştirmesüreci ve kardeş kavgası olacaktır.

N. Cemal

“Suriyelileştiremediklerimizden misiniz? öyleyse hemen Filistinlileştirelim!”

İşçi Sözü8 Ekim 2015

Suriyelileştirilen Cizre'yive savaş gerçeğini iyiokumalıyız. Bu gidişatıdurduramazsak; BizleribekleyenFilistinlileştirme sürecive kardeş kavgasıdır.

Page 9: İşçi Sözü Ekim 2015

Ekim 2015 9İşçi Sözü

Barış İçin Kadın Girişimi’nin çağrı-sıyla İstanbul, Ankara, Kocaeli, Sa-karya, Bursa, Ayvalık, Antalya,Adana, Trabzon, Eskişehir, Kayseri,Samsun ve İzmir’den yola çıkan150'ye yakın kadın 20 Eylül günüCizre'ye ulaştı. Cizreli kadınlarla biraraya geldiler, iki günlük ziyaretle-rinin ardından izlenimlerini aktar-dılar.

Batıdan giden kadınlar, Cizre’dedokuz günlük sokağa çıkma yasa-ğında neler yaşandığını Cizreli ka-dınlardan dinlediler. Devletinhavan topları ve ağır silahlarla ger-çekleştirdiği saldırılar sonrası ciddibir yıkımla karşılaştılar. ÖzellikleCudi, Yasef ve Nur Mahalleleri’ndedelik deşik edilmemiş duvar bul-

mak zordu diye anlattılar.

Barış İçin Kadın Girişimi Cizre De-mokratik Bölgeler Partisi (DBP) bi-nası önünde bir basın açıklamasıyaptı. Açıklamayı Barış İçin KadınGirişimi adına Filiz Karakuş okudu.Açıklamada “Cizreli kadınların acı-larını paylaştığımız için buradayız,anıların korkunçluğuna bugünündehşetinin karışmasını seyretme-

nin de zorluğunu yaşadığımız içinburadayız. Cemile’yi unutmayaca-ğımız gibi Fatma’yı da unutmadık.Hem hatırlamak için, taziye için,hem de zılgıtlarınıza zılgıt katmakiçin, sesinize ses katmak için bura-dayız. Ama en çok da bayramınbarış demek olduğunu söylemekiçin buradayız” diyerek neden Ciz-re’ye geldiklerini açıkladılar.

“Zılgıtları çoğalmaya geldik, Ciz-re’ye tanığız, Barışın savunucusu-yuz” sloganıyla basın açıklamasınınardından Cudi mahallesine doğruyürüyüşe geçtiler. Yürüyüşleri es-nasında kadınlar ses çıkarma alet-leriyle gürültü yaparak “Savaşakarşı ses çıkarıyoruz” dediler. Ar-dından Cizre’de yaşamını yitirentim sivillerin ailelerine baş sağlığıdilemek için Cudi taziye evini ziya-ret ettiler.

Cizre’ye tanığız

Çatışmaların en yoğun olduğuCudi, Yasef ve Nur mahallerini do-laşan kadınlar buralarda hem ma-hallede yaşayan kadınlarlakucaklaştı hem de onların acılarınaortak oldu.

Yasef mahallesinde Leyla AnneCizre’ye gelen kadınlardan, kendi

memleketlerine gittikleri zamançevrelerindeki insanlara “Cizreli ka-dınlar çok iyi kadınlar sadece hak-larını istiyorlar” demesini istedi.Cizreli kadınlar seslerinin Türki-ye’nin batısına ulaştırılmasını isti-yorlar.

92 Newroz’unu da görmüş Mer-yem Ana “Benim ömrüm savaşlageçti ama barış istiyorum. Cizresokaklarında devletin çok ciddi birşekilde şiddet uyguladığına tanık-lık ettik. Bulunduğumuz ev koru-naklı olmasına rağmen damında15 biber kapsülü vardı. Ama tümbu şiddete rağmen Cizre halkı ör-gütlü bir şekilde öz savunmasınıyaptı. Buraları boş bırakmayalım.Çünkü insanlar dayanışmayı gör-dükçe yaraları sarılıyor” dedi.

Tüm acılara rağmen Cizreli kadın-lar yine de “barış” diyor, “Artıkbarış olsun. Ne asker, ne polis, negerilla ne de sivil Kürtler ölmesin”istiyorlar.

Barış İçin Kadın Girişimi’nin Cizreziyaretini takip eden habercilerdenve izlenimlerini paylaşan kadınlar-dan derlenmiştir.

İşçi Sözü-Haber

Cizreli kadınların barış elini tutalım

Diyarbakır’da DİHA ve AzadiyaWelat bürolarına yapılan polisbaskını İstanbul'da DİHA'nınönünde yapılan basın açıklamasıile kınandı. Açıklamaya basın

emekçileri, TGC, DİSK Basın İş, ESPve EMEP genel başkanları, gaze-teci Celal Başlangıç ile HDP millet-vekilleri Hüda Kaya ile LeventTüzel katıldı.

DİHA çalışanı Zuhal Atlan’ın oku-duğu basın açıklamasında “Bölge-den haber akışım tümüyleengellemek amacıyla yapılan busilahlı baskın aynı zamanda Türki-ye'de basın ve ifade özgürlüğünebir kez daha darbe vurmuştur.”denildi.

Açıklama şöyle devam etti:

“Hükümet, yargı ve polis, Anaya-sa'nın 90. Maddesi ile bağlı bu-lundukları ulusüstü hukukkurallarına aykırı davrandıklarımhatırlatıyor ve uyarıyoruz. Şu andaKürt basın çalışanlarının özellikleKürdistan'da can güvenliği bulun-mamaktadır. Unutmayalım ki, sus-turulan basın susturulantoplumdur.

“Toplumun haber alma hakkınıdün olduğu gibi bugünde yapılan

ve yapılacak olan tüm baskılarakarşı savunmaya kararlıyız ve geriadım atmayacağız. Bu anlamdahükümetin baskısına uğrayan tümmeslektaşlarımızı ortak mücadeleve dayanışmaya çağırıyoruz.”

Diyarbakır'da polisin DİHA, Aza-diya Welat, Aram Yayınları veKürdi-Der bürolarına baskın yapa-rak 32 basın çalışanını gözaltınaalmış, gözaltına alınanların 31’igece geç saatlerde serbest bırakıl-mıştı.

İşçi Sözü-Haber

“Özgür basın susmayacak”

Cizreli kadınlarseslerinin Türkiye’ninbatısına ulaştırılmasınıistiyorlar: Artık barışolsun

Page 10: İşçi Sözü Ekim 2015

İşçi Sözü10 Ekim 2015

İÜ Çapa: Dr. Coşkun Canıvar'a"Disiplin cezası komedisi"

İstanbul Tıp Fakültesi'nde disiplincezası verilen Dr. Coşkun Canıvariçin 17 Eylül 2015 tarihinde daya-nışma eylemi gerçekleştirildi. İs-tanbul Tabip Odası'ncadüzenlenen basın toplantısında"disiplin cezası komedisi" sert birdille eleştirildi.

"İşçiler daha nitelikli işgüvenliğieğitimi alsın" diyen Arş. Gör. Dr.Coşkun Canıvar'a teşekkür etmesigerekenlerin "kademe durdurmacezası" verdiklerine değinilerek"Coşkun Canıvar yalnız değildir"denildi. "İşçi sağlığı ve güvenliğieğitiminin daha nitelikli verilme-sini talep eden hekime ceza ve-renlere sormak istiyoruz. Yarındaha nitelikli tıp eğitimi isteyenöğrencilerimizi de, daha nitelikliuzmanlık eğitimi almak isteyenasistanlarımızı da cezalandırmayıdüşünüyor musunuz?" diyen İs-tanbul Tabip Odası'nın basın açık-lamasında "yaşasın sınıfdayanışması" sloganları yüksel-tildi.

Basın açıklaması ve dayanışmayürüyüşüne Çapa taşeron işçileriaktif destek verdiler. İÜ Tıp Fakül-tesi (Çapa) Hastanesi Monoblokbinası önünde gerçekleştirilenbasın açıklamasında konuşan Dr.

Coşkun Canıvar ise özetle şunlarıdile getirdi:

Emeği ve yaşamı savunmayadevam edeceğiz!

'Eğitimi engellemek suçu'ndanverilen bu cezanın altında imzasıbulunan İÜ Rektörü Mahmut Akgöreve geldiğinde şunları söyledi:'Yeni Türkiye ve Yeni Türkiye'nininşaası denince hiç şüphesiz bizebu ufku açan değerli cumhurbaş-kanımız. Bizlere gösterdiği yol2023 hedefi. İstanbul ÜniversitesiTürkiye'nin bir değeri. Ve üniversi-temiz cumhurbaşkanımızın hedef-leriyle gitmeye kararlı veheyecanlı...

Sayın Mahmut Ak, o yolunda yü-rüdüğünüz kişinin yönettiği ül-kede 13 yılda 15 bin iş cinayetiyaşandı.

Yönetmekte olduğunuz üniversi-tenin hastanesinde son 3 yılda 2iş cinayeti yaşandı.

Zafer Açıkgözoğlu iş cinayetiniunutmadık unutturmayacağız.

Yönetmekte olduğunuz üniversi-tenin Çapa ve Cerrahpaşa hasta-nelerinin depreme dayanıksız

binalarında 16 bin sağlık çalışanıolası İstanbul depreminin yarattığırisk nedeniyle can güvenliği ol-madan çalışıyor.

O yolunda yürüdüğünüz zihniye-tin iktidarı; İstanbul'un Kuzey or-

manlarını katlederek 3. Köprüyüyapacak güce sahipken, 3. Havali-manı projesiyle doğa katliamı ya-pacak kudreti varken, Kanalİstanbul denilen akıllara ziyanprojeyle doğanın dengesini alt üstedecek güce sahipken, nedenseülkenin en önemli eğitim ve sağlıkkurumları olan Çapa ve Cerrahpa-şa'yı yerinde yapılandıracak des-teği yıllardır vermedi. İçinde rantve sermaye çıkarı olmayan hiçbirproje sizin yolunda yürüdüklerini-zin gündeminde yer almadı.

Bu cezalar bizleri yıldıramaz!

Ülkeyi yangın yerine de çevirse-niz, baskı ve şiddeti egemen kıl-maya da çalışsanız, şehirleriablukaya da alsanız, sivilleri dekatletseniz bizler yaşamı savuna-cağız.

Yolunda yürüdüğünüz zihniyetinsiyasal ikbal hırsı nedeniyle bu ül-kede;

35 günlük bebek hastaneye gi-demediği için öldü.

Ekmek almaya giden 70 yaşındabir insan kafasından vuruldu.

Çocuk işçiler çalıştıkları fırınındeposunda öldürüldü.

Sağlık çalışanı hemşire arkadaşı-mız, doktor arkadaşımız katledildi.

Sağlık hizmetleri askıya alındı.

Bu zulme itiraz eden kamuemekçileri görevden uzaklaştırıldı.

Yüzlerce ve binlerce insan haklarıihlalleri yapıldı, yapılmaya dadevam ediliyor.

Toplumsal barışı ve işçi sağlığınısavunmak, emek mücadelesininayrılmaz parçasıdır. Sağlık çalışan-ları olarak bizim işimiz emeği, in-sanı, doğayı, yaşamı, barışısavunmaktır.

Cezalarınız, baskılarınız bizi işi-mizi yapmaktan asla alıkoyamaz.

Sevda

Dr. Canıvar: İçinde rantve sermaye çıkarıolmayan hiçbir projesizin yolundayürüdüklerinizingündeminde yer almadı.

Page 11: İşçi Sözü Ekim 2015

Ekim 2015 11İşçi Sözü

İÜ Cerrahpaşa: Sağlıkta şiddete veşiddetin meşrulaştırılmasına son!

İstanbul Üniversitesi asistan-larınca, İÜ Cerrahpaşa Tıp Fa-kültesi Çocuk Sağlığı veHastalıkları Ana Bilim Dalı’ndasağlık hizmeti veren Dr. GözdeApaydın’a yönelik saldırı ne-deniyle iş bırakma eylemi ger-çekleştirildi.

Sağlık emekçisi ve kadınolmak

İÜ Cerrahpaşa HastanesiÇocuk Sağlığı ve HastalıklarıAna Bilim Dalı doktorlarındanGözde Apaydın hem hasta ya-kınları, hem de servis sorum-lusu hoca tarafından saldırıyauğradı.

Hasta yakınları tarafından 9Eylül 2015 tarihinde gerçekleş-tirilen saldırının nedeni, Dr.Gözde Apaydın’ın nöbeti sıra-sında enfeksiyon riski taşıyanbir hastanın yanında bulunançok sayıdaki kişiden, hastanınsağlığı açısından, odayı terketmelerini istemesiydi. Hastayakınının saldırısına uğrayanDr. Gözde Apaydın’a yönelikşiddet ve saldırıyı meşrulaştı-rıcı bir tavır sergileyen servissorumlusu Prof. Dr. Halit Çam

ise “Bunlar olağan şeyler.Zaten yarın evlendiğinde ko-candan da dayak yiyeceksin”dedi.

Asistanlar ise, Prof. Dr. HalitÇam’ın şiddeti meşrulaştıranve kadınları şiddetin hedeftahtasına oturtan bu tutumunatepki gösterdiler. Topluca işbırakma eylemi gerçekleştirenasistan hekimler hastane bah-çesinde yürüyüş yaptılar. Pro-testo çadırı kuran sağlıkçılarProf. Dr. Halit Çam hakkındaidari soruşturma açılmasını vegörev yerinden uzaklaştırılma-sını talep ettiler. Saldırıyı ger-çekleştiren hasta yakınının iseProf. Dr. Halit Çam’ın söylemve tutumundan cesaret alarakyeniden saldırı girişiminde bu-lunduğu ve olay çıkarttığı açık-landı.

Sağlık çalışanlarına yönelikşiddete son

Asistan doktorlar adına yapı-lan basın açıklamasında şun-ları dile getirdi:

“Acil servisten sorumlu öğre-tim görevlisi Prof. Dr. Halit

Çam yaşanan bu olay karşı-sında ne yazık ki beklenmedikbir tavır sergiledi ve şiddetidestekleyen, meşrulaştıransöylemlerde bulundu. Sözügeçen öğretim görevlisi darpedilen kadın meslektaşımıza‘Zaten evlendiğin zaman ko-candan da dayak yiyeceksin.Bunlar olağan şeyler. O beyazönlüğü giyiyorsan bu durum-larla baş etmesini bileceksin’dedi. Bu vahim olay hekimliği-mize vurulmuş büyük bir dar-bedir…

Adı geçen öğretim görevlisihakkında idari soruşturmabaşlatılmasını ve bu soruş-

turma sonuçlanana kadar, cangüvenliğimiz açısından, kendi-sinin derhal görev yerindenuzaklaştırılması talebiyleÇocuk Sağlığı ve HastalıklarıAna Bilim dalı asistanları ola-rak 16 Eylül 2015 tarihindenitibaren iş bırakma eylemimizibaşlatıyoruz...

Çocuk Acil Kliniği’ndeki ça-lışma koşullarının iyileştirile-rek, çalışma ortamının dahagüvenli hale getirilmesini talepediyoruz…”

Bir daha asla

15 Eylül 2015 tarihli basınaçıklamasında çifte saldırınınmağduru olan Dr. GözdeApaydın da yer aldı. İstanbulTabip Odası (İTO) Başkanı Prof.Dr. Selçuk Erez ve Türk TabiplerBirliği (TTB) 2. Başkanı Prof. Dr.Raşit Tükel de basın açıklama-sında birer konuşma yaptılarve şiddeti kınadılar. İTO’nun“Hekimlere ve Sağlık Çalışanla-rına Yönelik Şiddete Son!” ya-zılı pankartı ile şiddet karşıtıdövizler taşıyarak hastanebahçesinde yürüyüş yapansağlık emekçileri Çocuk Sağlığıve Hastalıkları Ana Bilim Da-lı’nın önüne gelerek bir sürebeklediler.

16 Eylül 2015 tarihinde yeni-den bir araya gelen asistandoktorlar, protesto ve iş bı-rakma eylemlerini kararlılıklasürdüreceklerini belirterek ta-leplerini yinelediler.

18 Eylül 2015 tarihinde isekadın hekimlerin dayanışmaziyareti vardı. TTB Kadın He-kimlik Kolu ve İTO Kadın Ko-misyonu’ndan kadın hekimlerDr. Gözde Aydın’la dayanıştılarve nöbet çadırını ziyaret ettiler.İÜ Cerrahpaşa Hastanesi De-kanı Özgür Enver’le de görü-şen kadın hekimler talepleriniyinelediler ve görüşmenin ar-dından “bir daha asla” diyerekbir basın açıklamasında bulun-dular.

Mecnun Çınar

İÜ CerrahpaşaHastanesi Çocuk Sağlığıve Hastalıkları Ana BilimDalı doktorlarındanGözde Apaydın hemhasta yakınları hem deservis sorumlu hocatarafından saldırıyauğradı.

Page 12: İşçi Sözü Ekim 2015

İşçi Sözü12 Ekim 2015

Validebağ halkındır

13 Eylül’de TRT için çekilen“Hayat Çizgisi Suriye” adlı dizininaraba yakma sahneleri ValidebağKorusu’nda gerçekleştirildi, çekim-ler sırasında ağaçlar altında yakılan2 araçtan dolayı bazı ağaçlar zarargördü. Validebağ Gönüllüleri’ninmüdahalesiyle araç yakma sahne-lerinin uzaması ve ağaçların dahafazla zarar görmesi engellendi.

Validebağ Gönüllüleri, çekimlerinizinsiz yapılmasına ve ateşli sahne-ler sırasında tedbir amaçlı itfaiyeve polis ekiplerinin alanda olma-masına tepki gösterdi.

1990’lardan bu yana Validebağ

Gönüllüleri tarafından sahiplenilenve korunan koru bir dizi çekimiyletekrar gündeme geldi. Geçtiğimizyıl da AKP’li Üsküdar belediye baş-kanı 6300 ağacı yok sayarak Vali-debağ Korusu’na, seyir terasları,gözlem kulesi, yürüyüş yolları veaçık hava amfileri yapacağını açık-lamıştı.

Validabağ sit alanıdır

Validebağ Korusu tümüyle kentiçinde kalmış olmasına rağmendoğal hayatın sürebildiği ve kendi-sini yenileyebildiği nadir yeşil alan-lardan biridir. Şehir içine sıkışmışküçük ve yapay parklara benzeme-

diği için 1999 yılında 1. Derece Ta-biat Varlığı ve Doğal sit alanı ilanedilmişti.

İstanbul'un Anadolu yakasınınikinci büyük kamuya açık yeşilalanı ve sit alanı olan ValidebağKorusu, şehrin çok değerli bir nok-tasında bulunması nedeniyle sü-rekli olarak rant yaratma amaçlımüdahalelere maruz kalmaktadır.

Validabağ direniş sembolü olmuştu

Validebağ Korusu, Gezi’den sonrayeni bir yeşil alan için çadırlı dire-nişe sahne olmuştu. Çünkü kentin

anayasası olan planlarda, rantladoğru orantılı olarak değişiklikyapmak AKP hükümeti ve yansı-ması belediyeleri için olağan biriştir. Plan değişikliği ile korununbitişiğinde planda yeşil alan olanmahalleli tarafından otopark ola-rak kullanılan alanda cami yapıl-mak istenmiş, mahalleli tarafındanyargıya taşınmıştı. Koru çevresindetam 26 tane cami olduğu bilinme-sine rağmen, mahkeme kararı bek-lenmeden polis ve TOMA zoruylacami inşaatı başlamıştı.

Bütün itirazlara ve bilirkişi rapor-larına rağmen, geçtiğimiz yıl baş-latılan ve halen süren inşaat koruiçin büyük bir tehlikedir, korununimara açılması riskini taşımaktadır.

#KoruyuKoru

1. Derece doğal sit alanı olan ko-ruda çekim yapabilmek için İstan-bul I Numaralı Tabiat VarlıklarınıKoruma Bölge Komisyonu’ndanizin alınması gerektiğini belirtenValidebağ Gönüllüleri konunun ta-kipçisi olacaklar, suç duyurusundabulunacaklar ve haftanın 7 günü,günde en az 5-6 kez koruyu göz-lemleyecekler.

Validebağ Korusu İstanbul'da kal-mış son yeşil alanlardan biridir vehalka açık bir yeşil alandır.

İşçi Sözü-Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rama-zan’da ziyaret ettiği 3. havalimanıinşaat sahasında çalışan işçilere2.500 lira ikramiye müjdesi vermişve “Ast üst ayrım yapmaksızın bu-radaki her bir kardeşimize 2. 500lira hediye vereceğiz.” demişti. Er-doğan’ın vaadi, 5.300 çalışanınhepsi için geçerli diye yazılmıştı.

İkramiye “vergi” oldu

Gerçekler, şatafatlı sofralar şanti-yeden kaldırılınca ortaya çıktı. Ha-valimanı inşaatının patronları,Erdoğan’ın vaadinin hemen ertesigünü basına yaptıkları açıklamada“Vaat edilen ikramiye işçilerin he-saplarına yattı” demişti. Ancak

“hesaba yattı” denilen ikramiyenin15 gün sonra ödendiği, üstelikvaat edilen paranın 3’te 1’i ora-nında bir miktarın yatırıldığı, diğer3’te 1’inin Kurban Bayramı’ndansonra ödeneceği, kalan 3’te 1’ininise “vergi” olarak kesildiği ortayaçıktı.

Patronlar Erdoğan’ın vaat ettiğiikramiyeyi ödeyecekleri işçilere “Enaz 3 ay çalışma şartı” koydu, bazıtaşeron işçilere hiçbir şey öde-medi.

Panolara “Arefeden önce gidip28’inde geç gelenlere Cumhurbaş-kanlığı ikramiyesi verilmeyecek”duyurusu asıldı. İşçilerin tepkisini

çeken duyuruda “22.09.2015 gecevardiyasında çalışma yapılacakolup, 23.09.2015 bayram arefesi is-teyen personel izine çıkacaklardır.28.09.2015 sabah çalışma yapacakpersonel işbaşı yapacaktır. Cum-hurbaşkanlığı ödemesi 28.09.2015tarihinde işbaşı yapan personelinhesaplarına öğleden sonra yata-caktır. 23.09.2015 tarihinde erkengiden personel ve 28.09.2015 tari-hinde işe gelmeyenler tespit edilip,Cumhurbaşkanlığı ödemesi yapıl-mayacaktır.Not: 23.09.2015 tarihinde tüm

personelin hesaplarına avanslaryatırılmış olacaktır. 23.09.2015 tari-hinden önce giden personelin he-saplarına avans yatırılmayacaktır.

Yönetim” denildi.

Emekçiler medya malzemesiyapılmıştır

Bozduğu doğal hayatın, göçezorladığı sayısız yaban hayvanının,kamulaştırma ile düşük bedellerödeyerek yerinden ettiği köylülerinve iş cinayetinde katledilen işçile-rin de sorumlusu olan 3. havali-manı projesinin ilan edenleri,yüklenenleri ve sürdürenleri,emekçilerin sırtını gösteriye dön-üştürüp sıvazlarken medya malze-mesi yapmış ve aralarındaayrımcılığa gitmiştir.

İşçi Sözü-Haber

Erdoğan’ın 3. havalimanı işçilerine söz verdiği ikramiye boş çıktı

Page 13: İşçi Sözü Ekim 2015

Ekim 2015 13İşçi Sözü

Yunanistan seçimleri ve SYRIZA

Yunanistan’da, 20 Eylül’de yapılanseçimleri yine SYRIZA kazandı.SYRIZA oyların %35,7’sini (145 mil-letvekili) alırken, merkez sağcı YeniDemokrasi Partisi ise oyların %28,09’unu (75 milletvekili) aldı. Fa-şist parti Altın Şafak, göçmenlerinyoğun olarak yaşadığı yerlerde oy-larını arttırarak (% 7,1), seçimler-den üçüncü parti olarak çıktı.Yunanistan Komünist Partisi (KKE)% 5,5, To Potamı % 4, Anel %3,7oy aldı. SYRIZA liderliği ve Çip-ras’ın Troykaya boyun eğmesineve üçüncü kurtarma paketini imza-lamasına karşı çıkarak partiden ay-rılan ‘sol platform’un oluşturduğuHalk Birliği aldığı % 2,9 oyla % 3olan seçim barajına takıldı, Mec-lis’e giremedi.

SYRIZA’nın seçim zaferini işçi sı-nıfı hareketi ve sol açısından birkazanım değil kayıp ve yenilgi ola-rak değerlendirmek gerekir. ÇünküOcak 2015’de yapılan seçimlerdekurtarma paketini imzalamayaca-ğını, kemer sıkma programı uygu-lamayacağını, emekten yanasosyal reform programı izleyece-ğini söyleyerek oy isteyen ve ikti-dara gelen SYRIZA, sol gösteripsağ vurdu. İktidara geldikten sonraTroykanın “Euro’dan atarız, iflasasürükleriz” tehditlerine ve şanta-jına boyun eğdi; üçüncü kurtarmapaketini imzalayarak, işçi sınıfı veemekçilerin taleplerine sırtınıdöndü.

Yunanistan’da daha önce merkezsağ YDP ve merkez sol PASOK ta-rafından hayata geçirilen özelleş-tirme ve kemer sıkmaprogramlarına SYRIZA ile yenidengeri dönülüyor. SYRIZA’nın sağakayması, baskı ve tehditler sonucu,üçüncü kurtarma paketini imzala-ması ve burjuva programı hayatageçirmeye başlaması, işçi hareketive emekçi kitlelerde moral bozuk-luğuna yol açmıştır. Bu moral bo-zukluğu ve hayal kırıklığınarağmen, işçi sınıfı, üçüncü kur-tarma paketine ve kemer sıkmapolitikalarına karşı çıkarak, parti-den ayrılan ve daha çok SYRI-ZA’nın ilk halini ve söyleminiyansıtan sol kanat Halkın Birliğineyönelmemiş, SYRIZA’da kalmayı

tercih etmiştir. İşçi sınıfı, Troyka ileyapılan üçüncü kurtarma paketianlaşması ve kemer sıkma progra-

mının, burjuva merkez sağ partilertarafından uygulanması yerine,SYRIZA tarafından uygulanmasınıtercih etmiştir. Bu ehveni şer du-rumu olarak da değerlendirilebilir.Seçimlerin sonucu, emekçi kitlele-rin hala SYRIZA’dan umudunu kes-mediğini, oyları ile bu partiyidesteklemeye devam ettiğini gös-teriyor.

Syriza kazandı ama işçi veemekçiler değil

SYRIZA seçimlerden gücünü ko-ruyarak çıkmış olsa da, işçi hare-keti ve sol bu seçimlerden yaraalarak, SYRIZA’yı sağa kaptırarak,toplam oyları artmış olmasına rağ-men, güç ve moral kaybederekçıkmıştır. Seçimleri kazanmasınarağmen, SYRIZA’nın sağa kaymasıve Troykaya boyun eğmesi ile bir-likte, işçi sınıfı hareketi önemli birmüttefikini kaybetmiş, saldırılaradaha açık hale gelmiştir. Dünekadar SYRIZA ile birlikte mücadeleederken, bugün SYRIZA’yı da karşı-sına alarak, ona rağmen veya onakarşı da mücadele etmek zorundakalacaktır.

SYRIZA’nın durumu devrimci sos-yalistler açısından hiç de şaşırtıcıdeğildir. SYRIZA’nın izlediği poli-tika, sosyal demokrat-reformistpartilerin hemen tüm tipik özellik-lerini yansıtıyor. Sistemin krize gir-diği, kapitalizmin, Yunanistan’daolduğu gibi tıkandığı süreçlerde,sosyal demokrat-reformist parti vehareketlerin verebileceği bir şeyyoktur. Muhalefetteyken işçi sınıfıhareketinin taleplerine sahip çıkansosyal demokrat partiler, iktidarageldiklerinde burjuva programıhayata geçirir. Yunanistan’da daSYRIZA’nın da yaptığı budur.

SYRIZA’nın, Troykanın programınıhayata geçirmesine karşı işçi sınıfıdirenecektir. Bu süreçte SYRIZA ileişçi sınıfını kâh yan yana, kâh karşıkarşıya getirecektir. Bu çelişkili birsüreçtir. İşçi sınıfı hareketi SYRIZAüzerinde baskı oluşturmalıdır.SYRIZA’nın uzlaşmacı ve teslimi-yetçi çizgisi deşifre olduğu ölçüde,işçi sınıfı hareketi tarafından aşıla-caktır. İşçi sınıfı hareketi kendi dev-rimci seçeneğini ve örgütlenmesinide, bu reformlar uğruna ve refor-mizme karşı mücadele sürecindeyaratacaktır.

Mustafa Eker

İşçi sınıfı, Troyka ileyapılan üçüncükurtarma paketianlaşması ve kemersıkma programının,burjuva merkez sağpartiler tarafındanuygulanması yerine,SYRIZA tarafındanuygulanmasını tercihetmiştir.

Page 14: İşçi Sözü Ekim 2015

İşçi Sözü14 Ekim 2015

Petrol-İş'te Öztaşkındönemi kapandı

5-6 Eylül tarihinde Petrol-İşsendikası 27. Merkez Genel Ku-rul’u yapıldı. Seçim iki grup ara-sında yaşandı. Mevcut genelbaşkan Mustafa Öztaşkın ekibi,sol grubun adayı iken; Genel Se-kreter görevinde bulunan AliUfuk Yaşar ve ekibi, AKP desteklisağ grup adayı idi.

Mustafa Öztaşkın, Aliağa Pet-kim'de Petrol-İş sendikasının ku-ruluşundan bugüne kadar şubebaşkanlığı ve genel başkanlık (16yıl) görevlerinde bulundu. AliUfuk Yaşar ise Kocaeli şube baş-kanlığı, Petrol-İş Sendikası genel

sekreterliği görevlerini yerine ge-tirmişti.

Bir önceki seçimli 26. MerkezGenel Kurulu’nda Mustafa Öztaş-

kın karşısında genel başkanadayı yoktu ancak 100 adet boşoy çıkmıştı. Aday çıkmamasınakarşın Öztaşkın'a karşı bir yapınınşekillendiği anlaşılmakta idi.

Seçim sonuçlarında sınıf bilin-cinden uzak işçiler etken

Seçim neticesinde son 16 yıldırsendikanın başkanlığını yapanMustafa Öztaşkın 170'e karşı 78oy ile seçimi kaybetmiştir. Petrol-İş Sendikası yeni başkanı Ali UfukYaşar seçilmiştir. AKP destekli Ya-şar'ın seçimi kazanması ile Petrol- İş Sendikasında bir dönem ka-panmış yeni bir önem açılmıştır.

Petrol-iş sendikasındaki bu de-ğişim, üye işçi profillerindeki de-ğişim ile açıklanabilir. Aynızamanda sendikacıların çalışmabiçimleri, örgütlenme yetersizlik-leri, sendikacıların işçiden kopukyaşamaları, sendikal eğitim ye-tersizlikleri, sol sosyalistlerin işçi-den kopmaları da birer etkenolarak görülebilir. Bütün bunlarişçiyi sınıf bilincinden uzaklaştır-mıştır.

Türk-İş içinde mücadeleci sol-sendikalar dönemi sona erdi

Petrol-iş, Harb-iş, Hava-iş gibisendikalar Türk-İş içinde müca-deleci sol sendikalar iken, sondönemde hepsi geriletilmiştir.

Öztaşkın'ın başkanlığındakiPetrol-İş Sendikası Türk-İş için-deki en muhalif sendikalardanbiri iken, bu gelenek de son se-çimle sona ermiştir. Öztaşkın2011 yılında Türk İş Başkanlığıiçin AKP destekli Mustafa Kum-lu'ya karşı yarışmış ancak seçile-memişti. Diğer taraftanÖztaşkın'ın Petrol-İş'i Türk-İş için-deki muhalif yapı olan SendikalGüç Birliği Platformu'nun ana un-surlarından biri idi. Bunlar birliktedeğerlendirildiğinde Öztaşkınyönetiminin tasfiyesi AKP'nin çı-karına olduğu ortaya çıkmakta-dır.

Petrol-iş sendikasında birdönem kapanmış kaybeden işçisınıfı olmuştur. Sınıf mücadele-sini artık tabandan gelecek birdalga yükseltecektir. Gezi eylem-leri, metal işçisinin mücadelesiönümüzü aydınlatacaktır.

Bünyamin Çakır

Petrol-iş sendikasındabir dönem kapanmışkaybeden işçi sınıfıolmuştur. Sınıfmücadelesini artıktabandan gelecek birdalga yükseltecektir.

Lastik-İş Sendikası tarafındanyaptırılan beş yıldızlı otel inşaa-tında çalışan Ahmet Yıldız iş ci-nayeti kurbanı oldu. 45yaşındaki Ahmet Yıldız ikincikattan düşerek öldü.

18 Eylül 2015 sabahı 09.00’dameydana gelen iş cinayetinin iş-lendiği inşaat İzmit Körfezi Ba-şiskele ilçesi sahilinde bulunuyor.İş cinayeti ile ilgili olarak Cum-huriyet savcılığı tarafından birsoruşturma başlatıldığı açıklanır-

ken, inşaat yetkilileri tarafındanyapılan açıklamada ise “AhmetYıldız dengesini kaybederekikinci kattan düşmüştür” denildi.

AKP iktidarı döneminde çokhızlı bir artış gösteren iş cinayet-leri için işçi sendikalarının yete-rince örgütlü tepkilervermedikleri, işçi sağlığı ve gü-venliği önlemlerinin alınması içinçaba sarf etmedikleri yönündekieleştirileri İşçi Sözü olarak sık-lıkla gündeme getirmiştik. Pat-

ronlaşan ve işletme sahibi olanbirçok sendikanın ise sendikasızve sosyal haklardan mahrum ta-şeron işçiler çalıştırdığı gerçeğinivurgulamıştık. Yaşanan bu iş ci-nayetinde de söz konusu işçidüşmanı bürokratik sendikal po-litikaların tümü bir kez dahaaçığa çıkmış oluyor.

Bir işçi sendikası olduğunuiddia eden Lastik-İş Sendikasıİzmit Körfezinde beş yıldızlı birotel yaptırıyor. Lastik-İş’in beş

yıldızlı otel inşaatında çalışan 45yaşındaki işçi Ahmet Yıldız iş ci-nayeti kurbanı oluyor.

Ahmet Yıldız’ın ölümünün ar-dından bir kez daha tekrar edi-yoruz: Sendikalar işçi sınıfının özörgütlenmeleri olmak zorunda-dır. Aksi takdirde sermayenin veAKP gibi sermaye iktidarlarınınsömürü araçlarından biri olmayadevam edeceklerdir.

Eren

İş cinayetleri sürüyorSendikanın beş yıldızlı otel inşaatında iş cinayeti

Page 15: İşçi Sözü Ekim 2015

Ekim 2015 15İşçi Sözü

Kurbanlar, çocuklar, okullar

Kurban Bayramı boyunca kanlıeylemleri ve daha da önemlisibakışlarımızı çocukların gözlerin-den kaçırarak bir "bayram" kutla-dık! Şimdi yeni giysiler giydiripçantalarına defterler kalemler ko-yarak okullara göndereceğiz on-ları. Hangi yüzle?

Katlettiğiniz yüzlerce çocuğunekranlarına, babalarını yaşamla-rından çekip aldığınız çocuklarane diyeceksiniz? Bütün maçlarısizinle izleme sözü verseniz ya dabir türlü gerçekleşemeyen şu 16milyon tableti ellerine verseniziçinde kayboldukları boşluğudoldurabilir misiniz?

Acaba Cizre'deki, Beytüşşe-bap'taki çocuklar da okula gide-bilecekler mi? Hadibombalanmamış bir okul buldu-

lar diyelim, sınıf duvarlarındakikurşun deliklerini kim açıklayacakonlara? Her şeye rağmen okulagidenler, anlamadıkları bir dilikonuşan öğretmenlere nasıl yanıtverecekler? Hangi umudu yeşer-tebilir analarının dilini konuşma-yan öğretmenler minikavuçlarında? BaşbakanınABD'den muzaffer bir edaylaaçıkladığı savaşın iki aylık bilan-çosunun hangi kaleminde yer alı-yor savaş kurbanı çocuklar?

Bugüne kadar besleyip, silah-landırdığınız DAİŞ, yaptığı her in-sanlık dışı katliamı üstlenip, hattakameralara alıp yayınlarken, Su-ruç’ta 33 gencin katledilişini üst-lenmedi. Aynı şekilde yaptıklarıbütün eylemleri sahiplenen PKK,bu olayın hemen ardından iki po-lise uykuda yapılan saldırıyı

"kontrolleri dışındaki güçlere sözgeçirmenin mümkün olmadığını"açıklayarak üstlenmedi. Seçimler-den önceki birçok faili meçhulbombalama ve cinayet gibi ilanettiğiniz savaşın gerekçesi yaptı-ğınız bütün bu tertiplerin ne an-lama geldiğini anlamak içinstrateji veya istihbarat uzmanıolmak gerekmiyor. Lozan'ın yıl-dönümü 24 Temmuz’da başlatı-lan savaşın çok öncedenplanlandığı gerçeğini de artık ço-cuklar bile anlayabilir. Yeter kihaberleri güdümlü ve çarpıtarakverdiği bilinen havuz medyasınınyalanlarına, konu savaş ve Kürtlerolduğunda adeta inanmaya gö-nüllü saflar olmayı bırakıp farklıkaynaklardan, pencerelerdenbakma sorumluluğunu duyalım.

Bu yazı yazıldığı gün DİHA bü-roları basılıp bölgeden alternatifhaber yapan kaynaklar susturul-maya çalışılıyor, şimdi basın öz-gürlüğü diye feryad eden cemaatdahil medyadan çıt çıkmıyor, ka-nalların hepsi başbakanın "yanlış-lıkla dahi tek bir sivilöldürülmedi" demecini tekrartekrar veriyordu! Bu baskılarınseçim döneminde artarak süre-ceği anlaşılıyor.

Öte yandan gerçeğin en katık-sız hali olan ölümle yüz yüzegelen aileler, giderek daha fazlases çıkarıp, iktidarın suçüstü ha-lini yüzlerine haykırıyor. O ne-

denle suçlarını bayrak ve vatanistismarlarıyla, kışkırttıkları ırkçıgüruh ve tetikçilerle örtmeye ça-lışmaktan başka çareleri yok. Mil-liyetçilik onların son sığınmayeridir!

Bu perde ardına gizlenerekseçim kampanyalarında kardeşikardeşe, komşuyu komşuya dahada düşman etmeye çalışacaklar.Bu çılgın histeri durdurulamazsaTürkiye Cumhuriyeti bir İsraildevletine, Kürt illeri de Gazze'yedönecek. Ne yazık ki bundan en-dişe etmeyen geniş bir "çoğun-luk" var.

İktidarın şimdi önünde tekengel olarak görüp hedef aldığıHDP'ye, yine onun yönlendirmesidoğrultusunda saldıran sol gö-rünümlü çevreler oturup düşün-melidir. Sadece bu sonucu onlaragösterebilmek için HDP'nin 1Kasım seçimlerinden çekilip ül-keyi tek başına AKP iktidarıylabaş başa bırakmasını isterdimdoğrusu! Ama bu olasılık barış,kardeşlik ve demokrasinin sonumudunun da tükenmesi olur.Bizim ise ırkçı faşist tehditlere bı-rakılacak pabucumuz yok. Israrlaonurlu bir barışın mümkün ol-duğu gerçeğini haykırmaya veHDP nin yanında olmaya devamedeceğiz. Çünkü analara barış,çocuklara da onurlu bir geleceksözümüz var...

Bahadır Altan

Suruç'tan bu yana 20 çocuk dev-let tarafından öldürüldü. Çatışma-lar sonucunda en fazla çocukölümü görülen yer Şırnak’ın Cizreilçesi.Devletler silahlı çatışmadan etki-

lenen çocuklara koruma ve bakımsağlamak amacıyla mümkün olanher türlü önlemi almakla yükümlüiken, çocukların yaşam hakkı ko-runamadığı gibi Türkiye devle-tinde öldürülen çocuklarla ilgiliceza almış kimse de bulunmuyor.26.07.2015 - Beytullah Aydın

(11) - Diyarbakır - Polis müdaha-lesi sırasında çatıdan düştü27.07.2015 - Hasan Nerse (17) -

Şırnak - Polis kurşunuyla

07.08.2015 - Mehmet Hıdır Tan-boğa (15) - Şırnak - Keskin nişan-cılar tarafından vuruldu12.08.2015 - Muhammet Ayde-

mir (14) - Ağrı – Çatışma12.08.2015 - Orhan Aslan (16) -

Ağrı - Çatışma18.08.2015 - Fırat Elma (16) - İs-

tanbul - Protesto gösterisi sıra-sında polis kurşunuyla27.08.2015 - Baran Çağlı (7) -

Şırnak - Çatışma27.08.2015 - Emin Yanaş (10) -

Şırnak - Çatışma27.08.2015 - Adem İrtegün (16)

- Şırnak – Çatışma28.08.2015 – Mazlum Turan (16)

– Mardin – Polis ateşi sonucunda

30.08.2015 - Fırat Simpil (13) Di-yarbakır, Silvan - Bomba patla-ması sonucunda07.09.2015 - Cemile Çağırga (13)

- Şırnak- Zırhlı araçtan ateş sonu-cunda07.09.2015 - Muhammed Tahir

Yaramış (35 Günlük) - Şırnak- Pol-islerin ambulansın sokağa gir-meye izin vermemesi sonucunda10.09.2015 - Sait Nayici (16) –

Şırnak – Keskin nişancıların ateşisonucunda10.09.2015 – Zeynep Taşkın (17)

– Şırnak – Keskin nişancıların ateşisonucunda10.09.2015 - Bünyamin İrci –(14)

– Şırnak – Polisler tarafından öl-

dürüldü.10.09.2015 - Selman Ağar (10) –

Şırnak - Keskin nişancıların ateşisonucunda13.09.2015 - Tahsin Uray (13) –

Mardin – Evinin damında el ya-pımı bir patlayıcının infilak etmesisonucu27.09.2015 - Elif Şimşek (8) Di-

yarbakır, Bismil – Evini vuranbomba ile29.09.2015 Berat Güzel (12) Di-

yarbakır, Bismil – Polis kurşunuylaöldü.

Veriler bianet.org’dan alınmış-tır.

İşçi Sözü-Haber

26 Temmuz -29 Eylül 2015 arası öldürülen çocuklar

Cizre’de hayatını kaybeden, Baran Çağlı

Page 16: İşçi Sözü Ekim 2015

İşçi SözüBütün ü lke ler inişç i le r i , b i r leş in!İşçi sınıfının kurtuluşu kendi eseri olacaktır

Sevgili Zafer!Son sözün "yaşamak istiyorum"

olmuştu. Son nefesini verirken bileyaşama umudunu yitirmemiştin.Adım adım ölüme yaklaştığını bili-yordun, biliyorduk. Fakat hiç biri-miz kabullenmek istemiyorduk.Unutulmaktan söz ediyordun. "Bi-liyorum, arkamdan iki gün ağlayıpüçüncü gün unutacaksınız" diyor-dun. İş cinayetlerini hatırlatıp ör-nekler veriyordun. "Her sene işkazalarında ölen binbeşyüz kişigibi", "Soma'da ölen 301 işçi gibi"diyordun. Sitem edercesine "hiçbir şey olmamış gibi hayatınızadevam edeceksiniz" diyordun. İşcinayetlerini kanıksayanlara ve ka-nıksatan mevcut sisteme isyan edi-yordun. Seni asla UNUTMADIK!UNUTTURMAYACAĞIZ!

Göz göre göre öldürülüşününnedenlerini biliyor ve son nefe-sinde bile tekrarlıyordun. "Gerekligüvenlik önlemlerinin alınmaması,gerekli eğitimin verilmemesi ve alt

yapı eksikliklerinden dolayı canım-dan oldum" diyen sendin.

İstanbul Üniversitesi (Çapa) Has-tanesi'nde sadece 18 ay sürebilenişçiliğinle birlikte hayatın da sonbuldu. Ölümüne neden oldular. Ta-şeron firma kanalıyla temizlik gö-revlisi olarak işe başlatılmıştın.Bütün taşeron işçileri gibi senin deiş ve görev tanımın yoktu. Özel-likle yapmamışlardı. 2013 yılınınŞubat ayında işbaşı formunu dol-durdun, Mart ayında ise resmenişe başladın. Aynı Mart ayı içindetaşıdığın çöp torbalarında bulunaniğnelerden birisi eline, diğeri iseayağına battı. Vücudunda ki "He-patit A mikrobunun iğne batmaolayından kaynaklı" olabileceğidoktorların tarafından kardeşinesöylendi.

Sevgili Zafer!Taşeron sisteminin ölümcül dar-

besini 2014 yılının Haziran ayındaaldın. Bizlere şöyle anlatmıştın: "14

Haziran gecesi yoğun bakım servi-sinin camlarını silerken, alt katlarıtemizlemek için beni çağırdılar.Yağış nedeniyle kanalizasyon ta-şınca, laboratuvarı su basmış.Önce odaya girdim, çekpaslarlasuları çektik. Amirim, lağımın içinegirip, kanalı açmamı istedi. Ben degirip, tıkalı kapağı kaldırmaya ça-lıştım. Bir anda fışkıran basınçlı

suyla yere yuvarlandım. Bütünlağım pisliği üzerimden geçti. Biriki gün sonra o gece kanalizas-yonda çalışan kim varsa hastalan-maya başladı. İshal, bulantı, karınağrısıyla acil servise başvurduk. İkihafta kadar sonra durumum dahada kötüleşti. Ayaklarımdan gelenbir sızıyla bulantı ve kusma baş-ladı, bilincimi kaybetmişim. Gö-zümü açtığımda yoğunbakımdaydım. Karaciğer yetmez-liği sebebiyle kadavradan karaci-ğer nakledildi. Ameliyattan kısa birsüre sonra vücudum nakledilenkaraciğeri reddetti. Karnımda şiş-kinlik başladı, şekerim fırladı. Şimdiikinci nakli bekliyorum. İnşallah bukez iyi olacak. Bu hastalık nede-niyle çok kilo kaybettim, 43 kilo-yum. 28 yaşındayım, daha önce hiçhastalanmadım bile!"

Ve 17 Ağustos tarihinde ölümhaberini aldık. Rögar (lağım) te-mizlemek hiç bir hastane çalışanı-nın görevi değil. İSKİ'ye ait olan vegüvenlikli araçlar, elemanlar gerek-tiren bir iş. Bu işi emirle ve iştenatma tehdidi ile yaptıran amirlerinve onları azmettirenler iş cinayeti-nin sorumlularıdırlar. Ve Zafer,2015 sonbahar yağmurlarının sutaşkınları için halâ zorla lağım te-mizlemeye sokulmak istenen arka-daşların var.

Sevgili Zafer, sana kıydılar. Ölü-münün ardından 14 ay geçmesinekarşın iş cinayeti soruşturman halasonuçlanmadı. Bu süre zarfındadosyana bakan beş ayrı savcı dadeğiştirildi. Değişmeyen ise devameden iş cinayetleri. Bunun başlıcanedeni ise taşeron sistemi ve AKPHükümetidir. Oyalasalar da, gecik-tirseler de nafile. Seni ve iş cinaye-tini UNUTMADIK!UNUTTURMAYACAĞIZ!

İÜ Çapa Taşeron İşçileri

Zafer Açıkgözoğlu'nu Unutmadık! Unutturmayacağız!

İ şç i Sözü • Ayl ı k, Sürel i S iyasi Yay ın • Ekim 2015 • Say ı : 16 • i sc isozu .org • i le t is [email protected]