Upload
mert-erkol
View
2.274
Download
2
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Güler Tozkoparan İşletme 1 Dersi 4 ncü sunum
Citation preview
ÖZELLEŞTİRME
Özelleştirme sözcüğü ilk defa 1983 yılında Webster’s New Collegiate Dictionary’nin 9.
baskısında yer almış ve “özel hale getirmek, sınai veya
ticari hayattaki denetim ve mülkiyeti, kamu kesiminden özel
kesime aktarmak” olarak tanımlanmıştır.
Özelleştirme ilk defa 1979 yılında İngiltere’de Muhafazakar Partinin seçim manifestosunda yer almış, ilk kapsamlı
özelleştirme uygulamaları da yine İngiltere’de Muhafazakar Parti döneminde
gerçekleştirilmiştir. Daha sonra Kasım 1980’de ABD’de başkanlık seçimlerinin
Ronald Reagan tarafından kazanılması ile uygulama dünyaya ihraç edilir hale
gelmiştir.
ÖZELLEŞTİRME
SERBEST PİYASA EKONOMİSİNE İŞLERLİK KAZANDIRILMAK AMACIYLA
KAMU İKTİSADİ İŞLETME YA DA TEŞEBBÜSLERİ MÜLKİYETİNİN
KISMEN VEYA TAMAMEN ÖZEL TEŞEBBÜSE DEVREDİLEREK BUNLARIN ÖZEL İŞLETME YA DA
TEŞEBBÜS BİÇİMİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ EYLEMİ
ÖZELLEŞTİRMENİN NEDENLERİ
Özelleştirme harekatı, ülkemizde özellikle 24 Ocak 1980 ekonomik istikrar önlemleriyle gündeme gelmekle beraber hala güncelliğini koruyan ülkemizin en önemli konusu durumundadır. Bu konunun sürekli gündemde olmasının ana nedeni, bugüne kadar özelleştirme konusunda önemli mesafenin alınmaması ve KİT’lerin yaşadığı sorunlardır. Bu sorunlar, yedi başlık altında toplanabilir :
1. YASAL VE YÖNETSEL SORUNLAR
Kamunun hangi faaliyet alanında girişimciliği üstlenmesi gerektiği, kısaca KİT’lerin kapsamının ne olması konusundaki tereddüt ve görüş farklılıkları, KİT’lerin yasal yapılarının birçok kanun ve kanun hükmündeki kararname ile düzenlenmeleri nedeniyle yasal yapı ve statüleriyle ilgili birçok yasal karışıklık bulunmaktadır.
KİT’lerin aşırı büyümeleri, iştirak ve bağlı ortaklıkların artması, beraberinde yönetim ve denetim sorunlarını getirmiştir. Aşırı merkeziyetçi yapıları nedeniyle yeni durumlar karşısında hızlı karar verebilmek olanaklı olmamakta; yönetici kadroların sıkça değişmesi, yönetici personelin performansını değerlendirecek objektif sistemin uygulanmaması da istikrarlı gelişimi engellemekte ve uzmanlaşmaya olanak tanımamaktadır.
2. POLİTİK SORUNLAR
Kamu yararına uygun çalışma hedefi ile
kar amacına yönelik çalışma hedefleri
çelişmekte, üretim, yatırım ve istihdam
politikaları siyasi karar organlarınca
belirlenmektedir. Personel ve özellikle
yöneticiler, çoğu kez liyakat esası yerine
politik tercihlerine göre belirlenen yetersiz
veya profesyonel olmayan kişiler
arasından seçilmektedir.
3. FİNANSAL SORUNLAR
Özsermaye ya da kaynak yetersizliği finansal sorunların başında gelmektedir. Ekonomik boyutlarına göre öz sermayeleri genellikle yetersiz olduğundan KİT’ler sık sık dış kaynak veya yabancı sermaye kullanımına yönelmektedirler. Bu da üzerlerindeki faiz yükünü artırmaktadır.
4. İSTİHDAM SORUNU
Politik amaçlarla şişirilmiş KİT personeli gizli
işsizliği getirmekte, istihdam edilen çoğu kez
niteliksiz personelin verimli ve etken çalışmadığı
gözlemlenmektedir. Ayrıca sözleşmeli personel
ve kadrolu personel arasındaki statü ve ücret
eşitsizliği de verimliliği engellemekte, üretim
artışlarına dayandırılmayan ücret politikaları
işgücü verimliliğini daha da düşürmektedir.
KİT’ler bugün özel sektöre göre yüksek maliyet ve düşük verimlilikle çalışmaktadır. Düşük kapasite kullanımı, birim maliyetleri artırmakta, bu maliyetlerle rekabet olanağı zorlanmakta, yetersiz finansal kaynaklar da kalitesiz ve yetersiz girdi kullanımına neden olarak kaliteyi düşürmektedir. Etkin stok kontrolünün yapılamaması da ya çok düşük ya da çok fazla stokla çalışmaya yol açarak üretimde gecikmelere ve ekstra maliyetlere neden olmaktadır.
5. ÜRETİM SORUNLARI
6. YATIRIM SORUNLARI
KİT yatırım projelerinin seçiminde ekonomik
faktörler dışında politik kriterlerin etken olması
söz konusu projelerin uygulanabilirliğini ve
rasyonelliğini olumsuz yönde etkilemektedir.
Finansal kaynakların yeterince ve zamanında
temin edilememesi sonucu projelerin
tamamlanması çok uzun yılları almakta ve
böylece ekonomik yüklerini ağırlaştırmakta,
teknolojik açıdan projeyi çağın gerisinde
bırakmaktadır.
7. PAZARLAMA SORUNLARI
KİT’lerin pazarlama
organizasyonları ve yöntemleri de
özel sektöre oranla etkin, güncel
ve verimli olamamakta, bu da
başarısızlıkta önemli bir faktör
olmaktadır.
ÖZELLEŞTİRMENİN AMAÇLARI 1. EKONOMİK AMAÇLAR
(SERBEST PİYASA EKONOMİSİNE İŞLERLİK KAZANDIRMAK)
Ekonomik amaçlar mikro düzeyde şirket verimliliğini
sağlamak, karlılığı artırmak, makro düzeyde ise serbest
piyasa ekonomisini tüm kurum ve kurallarıyla işler hale
getirmek, sermayeyi tabana yaymak, kıt kaynakların
optimal dağılımını sağlamak şeklinde sınıflandırılabilir.
Özelleştirme ile devlet fiyatlandırması yerine piyasa
fiyatlandırması maliyetleri aşağıya çekecek bu da genel
fiyat düzeyinin düşmesine ve anti enflasyonist etki
yaratarak ekonominin dengeli büyümesine katkı
sağlayacaktır.
1. EKONOMİK AMAÇLAR
(SERBEST PİYASA EKONOMİSİNE İŞLERLİK KAZANDIRMAK)
KİT’lerin büyük ölçüde devlet desteği alması ve
önemli bir kısmının da “tekel” statüsü veya
durumunda olması ülkede tam rekabete dayalı
serbest piyasa ekonomisinin oluşumunu
engellemektedir. Özelleştirme ile serbest
rekabet piyasası koşulları oluşturularak kaynak
kullanımı ve dağılımında etkinlik sağlanacak ve
sonuçta ekonomide verimlilik artacaktır.
Tekel durumundaki KİT’lerin
özelleştirilerek bunların rekabete dayalı
serbest piyasa koşullarında çalışmaları;
bugüne kadar uygulanmayan kalite,
verimlilik, fiyat ve maliyeti düşürmek, yeni
ve modern teknoloji geliştirme
ihtiyaçlarını gündeme getirecektir.
Böylece rekabet için gerekli koşullar
siyasi ve politik tercihler yerine ekonomik
yapı doğrultusunda şekillenecektir.
2. MALİ AMAÇLAR Devlete gelir sağlamak : Özelleştirme, giderek
artan iç ve dış borçların kapatılmasında, kamu açıklarının düşürülmesinde bir araç olarak kullanılmaktadır. Ancak gelir-gider denkliğini sağlayacak yapısal önlemler alınmadıkça, satış geliri ile en fazla 1-2 yıllık açık kapatılabilir.
KİT’lerin borç yükünden kurtulmak
Vergileme yapısını değiştirmek : Özelleştirme ile KİT fiyatlandırma mekanizması kullanılarak dolaylı vergi alma politikası yerini, özelleşen kuruluşlar kar elde ettiği sürece, bunlardan alınacak gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergilere bırakacaktır.
3. SERVETİN GENİŞ KİTLELERE YAYILMASIÖzelleştirme yolu ile KİT hisse senetlerinin çalışanlara, küçük tasarruf sahiplerine ve yöneticilere satılmasıyla, yani KİT’lerin mülkiyetlerinin daha geniş kesimlere yayılması ile servet dağılımındaki dengesizlik bir ölçüde giderilebilir. Özellikle satışlarda KİT çalışanlarına öncelik verildiğinde, bir yandan gelir dağılımı üzerinde olumlu etkilerde bulunulacak, öte yandan da, mülkiyet ile emek faktörü birleştirilerek iş anlaşmazlıklarının azalması sağlanacak ve verimlilik yükselebilecektir.
4. SERMAYE PİYASASINI GELİŞTİRMEK
Özel tasarrufların (birikimlerin) yatırımlara kanalize edilmesini amaçlayan sermaye piyasası; orta ve uzun vadeli fonların arz ve talebinin karşılaştığı, kısaca hisse senetleri ve tahvillerin alınıp satıldığı organize piyasalardır (Örn;İMKB). Özelleştirme ile KİT hisse senetlerinin satışı (ihracı) sermaye piyasasının gelişmesini sağlayarak, tasarrufların yatırımlara dönüştürülmesini teşvik edebilecektir.
5. KİT’LERİN DEVLET ÜZERİNDEKİ YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK
Öz kaynakları yetersiz veya verimsiz kullanılan KİT’ler çoğu kez kendi kendilerine yetmemekte, gelirlerinden giderlerini karşılayamadıkları durumlarda hazineden ve genel bütçeden yardım almaktadırlar. Aldıkları yardımlar açısından devlete yük oldukları gibi ayrıca açıklarını kapatmak için uyguladıkları yüksek fiyat politikaları açısından da enflasyonu hızlandırarak ülke ekonomisine ayrı bir yük getirmektedirler. Ayrıca, KİT’lerin dış finansman ihtiyacının bir kısmının emisyon ile sağlanması, para arzını artırmakta ve dolayısıyla enflasyonu daha da hızlandırmaktadır.
6. İSTİHDAM SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE KATKIDA BULUNMAK
KİT’lerde politik ve siyasi amaçlarla gerçek ihtiyacın çok üzerinde işgücünün istihdam edilmesi, devlete finansal yük getirmenin yanı sıra ülkemizde zaten var olan gizli işsizliği daha da kronikleştirmektedir. Özelleştirme ile kısa vadede işsizler ordusunun artabileceği düşünülürse de, özelleştirmeden sağlanan gelirlerin yeni yatırımlara dönüşerek yeni istihdam alanlarının açılması ile işsizlik sorununu en azından uzun vadede hafifletebileceği söylenebilir.
7. YABANCI SERMAYE GİRİŞİNİ ÖZENDİRMEK
Özelleştirme uygulamaları ile gerek dolaysız gerekse dolaylı veya portföy yatırımlarının ülkemize giriş yapması mümkündür. Burada tartışılan kritik nokta, ulusal çabalar ile yabancı sermaye çıkarlarının çelişip çelişmediği konusudur.
ÖZELLEŞTİRMEYE KARŞIT GÖRÜŞLER
Özelleştirme ile ortaya çıkabilecek başlıca sorunlar ve dolayısı ile özelleştirme karşıtı görüşlerin gerekçeleri beş başlık altında toplanabilir :1. İstihdam Sorunu2. Tekelleşme Sorunu3. Kısmi Özelleştirme Durumunda Yönetim
Sorunu4. Halka Arz Sorunu5. Yabancı Sermaye İle İlişkili Sorunlar
1. İSTİHDAM SORUNUÖzelleştirme ile mevcut KİT’lerin özel sektöre devri durumunda, satın alan kuruluş aşırı şişkin olan çalışanlar sayısının indirimine ve kalifiye personel istihdamına yönelecektir. Bu da önemli sayıda KİT çalışanının işini kaybetmesine ve dolayısıyla ülkedeki işsizlik oranının daha da artmasına neden olacaktır. Böylece ciddi boyutlarda olan mevcut gizli işsizlik gerçek işsizliğe dönüşecek ayrıca işten çıkartılanlara hükümetin vermesi gereken sosyal yardımlar da hükümet ve vergi mükellefleri üzerine ek bir yük getirebilecektir.
2. TEKELLEŞME SORUNU
Tekel gücü bulunan bir KİT’in hisse senetlerinin büyük bir bölümünün halka arz yöntemiyle belli ellerde toplanması veya blok satış yöntemiyle özelleştirilmesi, özelleşen kuruluşun tekel durumunu koruması anlamına gelecektir. Bu kez kamu tekeli yerine özel tekeller yaratılacak, böylece özelleştirmeden beklenen “serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmak” amacı gerçekleştirilmeyecektir.
3. KISMİ ÖZELLEŞTİRME DURUMUNDA YÖNETİM SORUNU
Özelleştirmenin yapılmasında uygulanabilecek birçok yöntem vardır. Bunlardan bir tanesi de “Kısmi Özelleştirme” ve “Tamamıyla ya da Bütün Özelleştirme” dir. Kısmi Özelleştirme, mülkiyet hakkı devlette saklı kalmak koşuluyla belirli bir süre için kamu teşebbüsü yönetiminin özel kesime devredilmesidir. Öte yandan Bütün Özelleştirme ise kamu iktisadi teşebbüsünün mülkiyet ve yönetiminin özel kesime devredilmesi anlamına gelir.
Bütün özelleştirme durumunda mülkiyet ile birlikte yönetim de özelleştirilmiş olacağından yönetim ile ilgili bir sorun çıkmayacaktır. Çünkü satın alan kuruluş, kendi istediği biçimde yönetim işlevini bağımsız olarak üstlenecektir. Oysa kısmi özelleştirme uygulamasında devletin yönetimi ve kontrolü tamamen elden bırakma isteği özel sektörün benzer arzusuyla çelişebilecek ve birbirleriyle çatışma halinde ikili veya iki başlı bir yönetsel yapı oluşabilecektir. Genellikle kamu tercihi ve özel sektör tercihinin aynı yönde olmaması bu çatışmanın temelinde yatan en önemli etkendir.
4. HALKA ARZ SORUNUMülkiyetin kontrole olanak vermeyecek şekilde çok geniş bir tabana yayılması, kontrolün ve ekonomik kararların sadece yöneticilerin istediği şekilde ve kişisel motiflerle oluşmasına yol açabilecektir. Hemen başarılarını kanıtlamak isteyen yöneticiler, uzun vadeli planlar yerine kısa vadeli politikalara ağırlık verecek, böylece plansız bir yönetim gündeme gelecek ve denetim sorunları oluşacaktır. Bu da, şirketin mümkün olan en güçlü yapıya kavuşmasını geciktirecek ve hatta engelleyecektir.
5. YABANCI SERMAYE İLE İLİŞKİLİ SORUNLAR
Özelleştirme uygulamalarına yabancı sermaye açısından bir düzenleme getirilmesi, ekonomik ve siyasi bütünlüğü tehdit edebilecektir.
Satın alan yabancı sermayeli firmanın bir süresonra KİT’ini kapatarak daha ucuza mal ettiği (dışarıdaki bir birimden) girdiyi ülkede satması ithal bağımlılığı yaratabilecektir. Ayrıca ithal girdi kullanılması ve kar transferleri döviz girdisi ve ödemeler dengesini uzun vadede olumsuz etkileyebilecektir.
Bu kanuna göre özelleştirmenin kurumsal yapısı ;
- Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK)
- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) ve
- Özelleştirme Fonundan
oluşmaktadır.
Ülkemizde, 27.11.1994 tarihinde özelleştirmeyi çok kapsamlı biçimde ele alan 4046 sayılı Özelleştirme Kanunu yürürlüğe girmiştir.
ÖZELLEŞTİRME UYGULAMA VE ESASLARI
Özelleştirme Kapsam ve Programına Alma
4046 sayılı yasa ile özelleştirme uygulamaları “kapsama alma” ve “programa alma” şeklinde ikili
bir sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Sistem; kısa sürede özelleştirilebilir nitelikte olmayan
kuruluşların, kapsama alınarak, hazırlık sürecine tabi tutulması, daha sonra programa alınması
veya doğrudan özelleştirme programına alınması şeklinde işlemektedir.
ÖZELLEŞTİRME YÖNTEMLERİ
Kuruluşun hangi yöntemle özelleştirileceğine karar vermek yetkisi ÖYK’da bulunmaktadır. Uygulamada, ÖYK kararlarında alternatifli olarak uygulanabilecek yöntemler belirlenmekte ve bunlardan bir veya bir kaçının uygulanabilmesi konusunda ÖİB yetkilendirilmektedir.Özelleştirme programına alınan kuruluşlar, 4046 sayılı yasanın 18/A md.ne göre “satış, kiralama, işletme hakkının verilmesi, mülkiyetin gayri ayni hakları tesisi, gelir ortaklığı modeli ve işin gereğine uygun sair hukuki tasarruflar” yöntemlerinden birinin veya bir kaçının birlikte uygulanması suretiyle özelleştirileceklerdir.
Uygulamada en çok görülen yöntemler, “Halka Arz” ve “Blok Satış” yöntemidir.
Halka Arz Yöntemi : Özelleştirilmesi istenen KİT’in bir anonim şirket statüsüne dönüştürülerek hisse senetlerinin halka satılmasıdır.
Blok Satış Yöntemi : Özelleştirilecek KİT’in belli bir oranının veya tamamının pazarlık usulü ile özel sektöre satılmasıdır. Bu yöntem genellikle halka açılması mümkün olmayan işletmelerle, yarım kalmış tesisler için uygulanmaktadır.
ÖZELLEŞTİRME KAPSAMINA ALINAN KURULUŞLAR
1985 yılından itibaren 244 kuruluştaki kamu hisseleri, 22 yarım kalmış tesis, 376 taşınmaz, 6 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 94 Tesis, 6 Liman, şans oyunları lisans hakkı ile Araç Muayene İstasyonları özelleştirme kapsamına alınmıştır.
23 kuruluştaki kamu payı ile 4 taşınmaz daha sonra
özelleştirme işlemine tabi tutulmaksızın kapsamdan çıkarılmak, tasfiye edilmek veya kapsamda olmayan başka bir kuruluşla birleştirilerek tüzel kişiliği sona erdirilmek üzere devredilmiştir.
Bunun yanısıra, 1992 yılında kapsama alınan Et ve Balık Ürünleri A.Ş.’de tesis ve varlık satışı yöntemiyle kısmen özelleştirme uygulamaları gerçekleştirilmiş, ancak 2005 yılında kapsam ve programdan çıkarılarak eski statüsüne iade edilmiştir.
Özelleştirme uygulamalarının başlatıldığı 1985
yılından 2005 yılına kadar geçen 20 yıllık sürede
kapsama alınan kuruluşların yarısından fazlası
tamamen özelleştirilmiştir. Bu kuruluşlardan, daha
önce ÇİTOSAN’ın bağlı ortaklığı statüsünde
faaliyet gösteren çimento fabrikaları dışında, bu
kuruluşların büyük bir kısmı varlık veya kamunun
azınlık hissesine sahip olduğu iştiraklerdir.
Bugüne kadar, SEK ve YEM Sanayii, ÇİTOSAN,
TESTAŞ ve ORÜS’e bağlı tüm üretim birimleri
tamamen özelleştirilmiş ve devlet bu alanlarda
işletmecilikten çekilmiştir.
KARDEMİR özelleştirmesiyle ilk defa yöre halkı, sanayici ve
çalışanlara bedelsiz devir suretiyle gider tasarrufuna yönelik bir
uygulama yapılmıştır. NETAŞ ve TOFAŞ’da bulunan kamu
hisseleri ilk defa uluslararası piyasalarda halka arz edilmiş,
böylece İMKB’nin yabancı borsalarla entegrasyonunun
sağlanmasında bir adım atılmıştır. 1990’lı yılların başında bir
çok şirketteki kamu hisseleri kısıtlı da olsa halka arz edilmiş,
hisse senedinin kurumsallaşması ve sermayenin tabana
yayılmasında bir başlangıç yapılmış, 1998 yılında da T. İŞ
BANKASI’ndaki kamu hisseleri ile 2000 yılında TÜPRAŞ
hisselerinin büyük bölümünün özelleştirilmesiyle yurtiçi ve
yurtdışı piyasalarda bugüne kadar yapılan en büyük halka arz
gerçekleştirilmiştir. SÜMERBANK, DENİZBANK, ETİBANK ve
ANADOLUBANK’ın özelleştirilmesi ile de kamu bankalarının
özel sektöre devredilmelerine ilişkin ilk adımlar atılmıştır.
Yararlanılan Kaynaklar :
Prof.Dr.Muammer Doğan- İşletme Ekonomisi ve Yönetimi Kitabı
Nursel Öztürk (Başdenetçi) – Özelleştirme Ders Notları
http://www.canaktan.org/ekonomi/ozellestirme
http://www.
(Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Web Sitesi)