148
BORNOVA geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor sheds light on the past and future Şarap bloggerları İzmir’de buluşacak Wine bloggers will meet in Izmir Efelik kültürünün mirasçısı The heir of the Turkish Hero culture BORNOVA geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor sheds light on the past and future Şarap bloggerları İzmir’de buluşacak Wine bloggers will meet in Izmir Efelik kültürünün mirasçısı The heir of the Turkish Hero culture ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ CULTURE & TOURISM MAGAZINE OCAK - ŞABAT / JANUARY - FEBRUARY 2012 YIL / YEAR: 3 SAYI / EDITION: 15 ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ CULTURE & TOURISM MAGAZINE OCAK - ŞUBAT / JANUARY - FEBRUARY 2012 YIL / YEAR: 3 SAYI / EDITION: 15

izmir culture tourısm magazine

Embed Size (px)

DESCRIPTION

izmir kultur turizm dergisi

Citation preview

BORNOVA geçmişe ve geleceğe ışık tutuyorsheds light on the past and future

Şarap bloggerları İzmir’de buluşacakWine bloggers will meet in Izmir

Efelik kültürünün mirasçısıThe heir of the Turkish Hero culture

BORNOVA geçmişe ve geleceğe ışık tutuyorsheds light on the past and future

Şarap bloggerları İzmir’de buluşacakWine bloggers will meet in Izmir

Efelik kültürünün mirasçısıThe heir of the Turkish Hero culture

ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİCULTURE & TOURISM MAGAZINEOCAK - ŞABAT / JANUARY - FEBRUARY 2012YIL / YEAR: 3 SAYI / EDITION: 15

ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİCULTURE & TOURISM MAGAZINEOCAK - ŞUBAT / JANUARY - FEBRUARY 2012YIL / YEAR: 3 SAYI / EDITION: 15

1İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

27 7044İmtiyaz Sahibi / Publisher on BehalfİZMİR VALİLİĞİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdürü / Director of Culture and Tourism

Genel Yayın Yönetmeni / Publishing DirectorCengiz KESKİNER İl Kültür ve Turizm MüdürlüğüProvincial Directorate of Culture and Tourism

Mehmet İŞLERETİK BaşkanıPresedent of ETİK

Bülent TERCANETİK Başkan YardımcısıVice Presedent of ETİK

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Responsible Manager of Editorial DepartmentAli AKSAKALİl Kültür ve Turizm MüdürlüğüProvincial Directorate of Culture and Tourism

Yayın Kurulu Başkanı / Head of Editorial BoardHaluk TUNÇSU Vali Yardımcısı / Lieutenant Governor

Yayın Kurulu / Editorial Board

Şadan Gökovalı-Prof. Dr. Füsun BAYKAL Doç. Dr. Gözde EMEKLİ- Hamdi TÜRKMEN - Sirel EKŞİM. Kaan ERGE - Talat AYDİLEK - İsmail GÖÇMENGüzfent DİLEMRE - Nalân MELEK Zeynep GÜVERCİN GÖÇMEN

Danışma Kurulu / Consultative Board

Başkan: Güman KIZILTANProf. Dr. Öcal USTA - Prof. Dr. Alp TİMURProf. Dr. İge PIRNAR - Necmi ÇALIŞKAN Alex BALTAZZI - Dilek GAPPİÖzer MUMCU - Veysi ÖNCEL

İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr ve www.izmirkulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz.

You can have İzmir Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr and www.izmirkulturturizm.gov.tr.

Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz.

Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.

27 / Şarap bloggerları İzmir’de buluşacak Wine bloggers will meet in Izmir

30 / Turist yüz güldürdü A great tourism season

34 / İzmir’in umuda yolculuğu: EXPO 2020 İzmir’s journey to hope: EXPO 2020

44 / “Teşvik verilirse İzmir’de patlama olur” “If incentives are allocated, Izmir will shoot to the moon”

52 / Bornova geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor Bornova sheds light on the past and future

70 / Efes’te yüzyıllar öncesine dönüş Going back centuries in Ephesus

78 / Efelik kültürünün mirasçısı The heir of the Turkish Hero culture

2 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

70 52 90

ISSN: 977-1309 2642İzmir Kültür ve Turizm MüdürlüğüTel: +90 232 483 51 17 Faks: +90 232 483 42 70E-Posta: [email protected]ın Türü: Yerel, iki aylık

RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti.1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİRTel: +90 232 463 75 40 (pbx) Faks: +90 232 421 92 24 www.rkrenklikalem.com.tr [email protected]

Ajans Başkanı / ChairmanÖzer KESTANE

Yayın KoordinatörüEditorial CoordinatorSibel HEKİMOĞLU

Muhabir / InterviewerDerya ŞAHİNSüleyman DUMAN Ceyda ADAR Grafik Tasarım / Graphic DesignYeşim AYANRahşan AKSOY Sibel KAŞIKÇINeslihan EDİZ

Çeviri / TranslationRoxanne YURCHAK

E-dergi Uygulaması E-magazine applicationTurgut BEŞE

REKLAM / ADVERTISINGReklam Direktörü Advertising DirectorGüliz İLGEN

Reklam Koordinatörü Advertising Coordinatorİrfan IŞIK

Müşteri Temsilcileri Customer RepresantativesHakan KÜL Rasim MUTLUDilem ŞANLI

Abone SorumlusuSubscribe DirectorMelda HİÇDURMAZ

Finans / FinanceDila Emral AYDIN

Baskı Yeri /Printing: Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı

Baskı Tarihi /Printing Date:

27 / Şarap bloggerları İzmir’de buluşacak Wine bloggers will meet in Izmir

30 / Turist yüz güldürdü A great tourism season

34 / İzmir’in umuda yolculuğu: EXPO 2020 İzmir’s journey to hope: EXPO 2020

44 / “Teşvik verilirse İzmir’de patlama olur” “If incentives are allocated, Izmir will shoot to the moon”

52 / Bornova geçmişe ve geleceğe ışık tutuyor Bornova sheds light on the past and future

70 / Efes’te yüzyıllar öncesine dönüş Going back centuries in Ephesus

78 / Efelik kültürünün mirasçısı The heir of the Turkish Hero culture

82 / İzmir’in güzel kızına yakışır makyaj A makeup fit for Izmir’s pretty girl

90 / Bet İsrael Yakın doğunun en güzel havrası The most beautiful synagogue of the Near East

98 / Uluslararası turizmin kesişme noktası “Londra”

The intersection point of international tourism ‘‘London’’

106 / Arkas’tan İzmir’e armağan Arkas Sanat Merkezi A gift to Izmir from Arkas: Arkas Art Center

112 / Uygarlık bu müzede saklı Civilization is hidden in this museum

120 / Elitis’in ilham perisi Midilli The muse of Elytis Lesbos Island

132 / Ege lezzetleri damakları şenlendirdi A festival of Aegean dishes

3İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Fairs are extremely important at a time when the world is getting smaller and smaller, thanks to advances in communi-cation and technology. Within this context, Expo is an organization respected and visi-ted by millions of people and it transforms the city it’s being organized in, into a world city along with magnificent monumental structures. Crystal Palace in London, which was built for the EXPO in 1851, The Eiffel Tower, built for the EXPO in 1889, Atomi-um, built in Brussels for the 1958 EXPO and the Vasco de Gama Bridge, built in Lisbon for the EXPO in 1998 are just some of the examples.

İzmir, with its EXPO 2020 theme, “New Ro-ads For a Better World/ Health For Everyo-ne”, is one of the favorites of the race as it has chosen a sustainable, healthier and better future as a main topic. EXPO fairs provide cultural and economic commu-nication and interaction on a global level and causes change and development on a local and regional scale. Works to secure the bid for EXPO 2020 continue relentlessly. As we are continuing our efforts with a mindset that reflect our region’s and

city’s cultural riches which belongs to all on earth, we are also establishing the inf-rastructure of fairs and congresses that support agriculture, industry, trade and health. İzmir, with all these improvements, will once again be a popular place people prefer to visit and live in, just like it has al-ways been.

In 2011, Izmir was visited by 1, 388, 271 fo-reign tourists, a 20% increase compared to last year. Despite these impressive num-bers, we know that this is not enough for Izmir and realize that we need more facili-ties, hotels, attraction points and activities for tourists and we also know the impor-tance of advertising in reaching our targets. In this 15th issue of the Izmir Culture and Tourism Magazine, we are happy to be sha-ring the historical and cultural assets of our city and the importance of Aegean cuisine along with articles on EXPO and other in-ternational fairs and we hope to discover new things with you on upcoming issues…

Abdülaziz Edizİzmir Culture and Tourism City Director

Works to secure the bid for EXPO 2020 continue

4 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Gelişen iletişim ve ulaşım teknolojisiyle hızla küçülen dünyada ticaret, ekonomi, kültür-sanat gibi faaliyetlerin insanlığın ortak değerleri olarak algılanması ve ya-şanmasında fuarların önemi yadsınamaz. Expo bu anlamda dünyanın önemsediği ve milyonlarca insanın ziyaret ettiği bir or-ganizasyon olmakla birlikte, sağladığı kök-lü dönüşümle kenti bir dünya kenti haline getirmekte ve ona görkemli anıtsal yapı-lar kazandırmaktadır. 1851 yılında Londra Expo’su için yapılan Crystal Palace, 1889’da Paris Expo’su için yapılan Eyfel Kulesi, 1998 yılında Lizbon Expo’su için yapılan Vasco de Gama Köprüsü bunlara örnektir.

İzmir EXPO 2020 için belirlediği “Daha İyi Bir Dünya İçin Yeni Yollar/Herkes İçin Sağ-lık” temasıyla sağlıklı ve gelecek nesillere daha iyi bir dünya ve yaşanabilir bir çevre bırakmak anlayışıyla yarışmanın öne çıkan bir kentidir. EXPO küresel ölçekte kültü-rel ve ekonomik etkileşime fırsat verdiği gibi, bölgesel ve yerel ölçekte gelişim ve dönüşüm de sağlamaktadır. EXPO 2020’yi İzmir’e kazandırma çalışmaları her geçen gün ivme kazanarak sürmektedir.

İlimizin ve bölgemizin sahip olduğu kültü-rel zenginlikleri, tüm insanlığın ortak mi-

rası olarak gören anlayışla faaliyetlerimizi sürdürmekle birlikte; tarım, sanayi, ticaret, sağlık ve bilimi destekleyen kongre, fuar ve sağlıklı yaşamın altyapısını oluşturmaya çalışmaktayız. İzmir, tarihin her dönemin-de olduğu gibi, tüm bu gelişmelerle gele-cekte de insanların ziyaret etmekte ve ya-şamakta tercih edeceği bir kent olacaktır. İzmir’i 2011 yılında bir önceki yıla oranla %20’lik bir artışla 1.388.271 yabancı turist ziyaret etmiştir. Bu ciddi artışa rağmen rakamların İzmir için yeterli olmadığını, bunun üst seviyelere çıkarılmasında yeni tesislere, otellere, eğlence yerlerine ve tu-ristlere hizmet verecek donatılara ihtiyaç olduğunu ve bu hedeflere ulaşmada tanı-tımın önemini biliyoruz.

EXPO’dan ulusal ve uluslararası fuarlara kadar tüm tanıtım unsurlarının yanı sıra, İz-mir Kültür ve Turizm Dergisi’nin de İzmir’in tanıtımına katkı sağladığı inancıyla 15. sa-yısında kentimizin doğal, tarihi ve kültürel değerleriyle, Ege mutfağının da önemini sizlerle paylaşmak ve yeni sayılarda, yeni ufuklar, yeni keşiflerde buluşmak dileğiy-le…

Abdülaziz Edizİzmir Kültür ve Turizm İl Müdürü

EXPO 2020’yi İzmir’e kazandırma çalışmaları ivme kazanarak sürmektedir.

5İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Antik lahit, Agora’ya taşındıKadifekale’de İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yürütülen kentsel dönüşüm pro-jesi kapsamında yapılan yıkım çalışmalarında bulunan antik lahit, Agora ören yerine kaldırılarak korumaya alındı. Antik lahitin Kadifekale surlarının dışında, Yeşildere’ye ba-kan yamaçta bulunduğunu bildiren Antik Smyrna Kazı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy, içerisinde kemikler ve elbise kumaşları bulunan, 2 metre 15 santim uzunluğunda ve 1 metre 93 santim genişliğindeki lahidin, Agora’da koruma altına alındığını bildirdi. Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy, “Lahit, bizlere Romalıların mezarlarını yol üzerlerine kurduklarını göstermesi açısından önemli. Kadifekale surlarının dışında bulduğumuz lahit, Antik Efes yoluna bakan Yeşildere’den Kızılçullu su kemerlerine kadar uzanan bölgede Roma mezarlarının bulunduğunu gösteriyor” dedi.

Antique sarcophagus moved to AgoraThe antique sarcophagus that was found during the demolition works within the context of the urban renewal project undertaken in Kadifekale by the Izmir Metro-politan Municipality was moved to Agora and put under protection. The president of the antique Smyrna excavations Assistant Docent Dr. Akın Ersoy, who stated that the sarcophagus was found outside the walls of Kadifekale on the slope that overlooks Yeşildere, said that the 2, 15 meter long and 1, 93 meter wide sarcophagus that con-tained bones and clothing fragments was put under preservation in Agora. Dr. Akın Ersoy said, “The sarcophagus is important in establishing the fact the Romans built their cemeteries on roads. This particular sarcophagus we have found outside the city walls of Kadifekale proves there are Roman era cemeteries from Yeşildere all the way to the Kızılçullu aqueducts”

Sanatçının Türkiye sevgisiİzmir Devlet Opera ve Balesi’nin (İZDOB) Şefi ve Genel Müzik Direktörü Tulio Gagliardo Varas, bir temsili yönetmek üzere konuk şef olarak geldiği Türkiye’den ayrılamadı. 2007 Nisan ayından bu yana İZDOB’daki görevine devam eden Arjantin asıllı sanatçının, Türk vatandaşlığına geçmeye hazırlandığı, kendisini bir Türk gibi hissettiğini söylediği öğre-nildi. Arjantin’in başkenti Buenos Aires’de dünyaya gelen ve ülkesinde bir süre çalıştık-tan sonra İspanya’ya geçerek operalarda eserler ve konserler yöneten Varas, Fransa’da da çok sayıda önemli festivale çağrıldı. Varas, bugüne kadar 20 ayrı opera, 40 ayrı ope-ret ve 2 bin 200’den fazla konser yönetti.

Conductor loves Turkey The conductor and musical director of the İzmir State Opera and Ballet (İZDOB) Tulio Gagliardo Varas has not been able to leave Turkey ever since he came here as a guest conductor. It was reported that the Argentinean born musician, who has been here since 2007, was getting ready to apply for Turkish citizenship and that he felt like a Turk. Varas, who was born in Buenos Aires and went to Spain to conduct various operas and concerts after working in his country for a while, was the guest of honor at many fes-tivals in France. Up until today, Varas has conducted 20 different operas, 40 operettas and more than 2200 concerts.

Güncel / Actual

6 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

7İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Bu müze İzmir’e neşe kattıKonak Belediyesinin üçüncü butik müzesi olan Neşe ve Karikatür Müzesi açıldı. Alsan-cak Yüzbaşı Şerafettinbey Sokak’ta bulunan Kızılay Binası’nda kurulan müzenin açılışı, yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda konuğun katılımıyla gerçekleşti. Arşiv odası, iki sergi salonu, toplantı odası, hediyelik eşya bölümü, keyifli bahçesi ile dikkat çeken Neşe ve Karikatür Müzesi’nin açılışı, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Konak Belediye Baş-kanı Dr. Hakan Tartan, İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç ve Türk Kızılayı İzmir Şube Başkanı Aslı Özer tarafından gerçekleştirildi. Müze, açılışıyla birlikte uluslararası Akdeniz Neşesi Sergisi’ne de ev sahipliği yaptı. Ege ve Akdenizli çizerlerin eserlerinin yer aldığı sergi, büyük ilgi gördü.

This museum brought joy to IzmirThe Fun and Caricature Museum, the third boutique museum of the Konak Municipal-ity, is now open for visitors. The opening ceremony of the museum, which is located inside the Turkish Red Cross Building in Alsancak, Yüzbaşı Şerafettinbey Street, was attended by many guests from Turkey and other countries. The museum, which has an archive room, 2 exhibition halls, a meeting room, a gift shop and a great garden, was officially opened by Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay, Konak Chief Magistrate Dr. Hakan Tartan, Governor of İzmir Mustafa Cahit Kıraç and the president of the Izmir branch of the Turkish Red Cross. The museum’s first exhibition was the Mediterranean Fun Exhibition, which consisted of the works of Aegean and Mediter-ranean caricaturist.

Utrecht Fuarı’nda Türkiye’ye büyük ilgiDünyanın en büyük fuarları arasında yer alan ve insanların tatil tercihlerini belirlemelerinde büyük etkisi bulunan Uluslararası Utrecht Turizm Fuarı’nda, Türkiye büyük ilgi gördü. Bu yıl 41’incisi düzenlenen fuarda Türkiye, Lahey Büyükelçiliği Turizm Müşavirliğinin des-teğiyle açılan ortak stantların yanı sıra, her iki ülkede faaliyet gösteren çok sayıda turizm kuruluşuyla temsil edildi. 750 metrekarelik bir alanda yaklaşık 40 kuruluş ile katılım sağlayan Türkiye, aynı zamanda fuarın en büyük 10 katılımcısı arasında yer aldı.

150 ülkeden bin 500 dolayında turizm kuruluşunun katıldığı, 145 binden fazla kişinin ziyaret ettiği Uluslararası Utrecht Turizm Fuarı’nda Türkiye’nin geleneksel el sanatlarından örnekler ve bakanlık kitaplarının sergilendiği stantların önünde uzun kuyruklar oluştu. Türk stantlarında ayrıca konuklara geleneksel lezzetler ikram edildi, Türk müziği ve danslarından örnekler sunuldu. Fuarda RK Medya Grubu tarafından Türkiye’nin çeşitli illerinin Kültür ve Turizm Müdürlükleri adına hazırlanan dergiler de tanıtıldı.

Turkey attracts a lot of attention during the Utrecht Fair The Turkish stand at the International Utrecht Tourism Fair – one of the biggest tourism fairs in the world- attracted a lot of at-tention from visitors. Turkey was represented by many tourism institutions that work in Turkey and the Netherlands in addition to the stand sponsored by The Hague Ambassadorship Tourism Department during the fair that was organized for the 41st time this year. Turkey, which attended the fair with 40 institutions and occupied a space of 750 square meters, was one of the 10 biggest contributors of the fair.

There were long queues in front of the stands which exhibited Turkish traditional handcrafted products and official booklets pub-lished by the ministry during the fair which was visited by over 145 thousand people and attended by 1500 companies from 150 different countries. Guests were also presented with traditional Turkish delicacies and traditional Turkish music and dances were performed. The city magazines published by RK Media Group were also exhibited during the fair.

Güncel / Actual

8 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

9İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

İzmir 350 kiloyu aştıTürkiye’de hayvanat bahçesinde doğan ilk fil olan İzmir, bir yaşına yaklaşırken 350 kilo-yu aştı. İzmir Doğal Yaşam Parkı’nın en sevimli üyelerinden olan fil İzmir, günde 17 litre sütle besleniyor. İzmir’in katı gıdalar arasındaki favorisinin kuru incir ve salatalık olduğu, kabak ve havuç türü gıdalardan ise fazla hoşlanmadığı bildirildi. İzmir Doğal Yaşam Par-kı Müdürü Veteriner Hekim Hakan Öztürk, İzmir’in sağlıklı ve mutlu olduğunu, fiziksel gelişiminin olumlu seyir izlemesinden memnuniyet duyduklarını belirtti. Doğal Yaşam Parkı’nda barınan fil ailesinin en küçük ferdi olan İzmir, 5 Şubat 2011’de dünyaya geldi.

Our little İzmir is now over 350 kilosİzmir, the first elephant to be born in a Turkish zoo, is over 350 kilos as he’s almost 1 years old. Izmir, one of the cutest members of İzmir Natural Park, is being fed 17 liters of milk each day. Izmir’s favorite solid foods include dried figs and cucumber and we have received word that he doesn’t enjoy squash and carrots. Director of the İzmir Natural Park, veterinarian Hakan Öztürk says that İzmir is healthy and happy and that they are content with his physical development. Izmir was born on February 5, 2011.

Narlıdere’de ekoturizm atağıNarlıdere Kaymakamlığı, ilçede turizmi canlandırmak adına yeni bir proje hazırladı. İz-mir Kalkınma Ajansı’ndan da destek gören proje ile kültür, sağlık ve ekoturizm alanla-rında yatırım yapılması planlanıyor. Proje kapsamında üç ayrı yürüyüş parkuru, jeoter-male dayalı turistik tesisler, liman, seyir terasları, çocuklar için bungalov evlerden oluşan doğa eğitim kampının aktif olarak kullanılması hedefleniyor. Yukarıköy’deki Cemevi, balıkçı barınağı, Ali Onbaşı Deresi Vadisi, Sahilevleri’nde uygulanacak projeler ile böl-genin hak ettiği noktaya getirilmesi amaçlanıyor. Bir yıl içerisinde hayata geçirilmesi planlanan proje ile Narlıdere’de sosyal yardımlarla geçinen 2 bin 535 ailenin istihdamı öngörülüyor. Narlıdere Kaymakamı Osman Aslan Canbaba, bölgenin yeşil dokusuna rağmen bir türlü aktif olarak kullanılamayan kültür, sağlık ve doğa turizmindeki potan-siyelinin ortaya konulacağını söylüyor.

Narlıdere’s revitalization for ecotourismThe local authority in Narlıdere has come up with a new project to revitalize tourism in the borough. Within the context of the project, which is also being supported by the Izmir Development Agency, investments will be undertaken in sectors such as culture, health and ecotourism. The project involves the active use of the nature education camp which includes 3 hiking trails, touristic facilities operated by geothermal energy, port, observation terraces and bungalows for children. With the projects that involve the renewal of the community house, fishermen’s hut, Ali Onbaşı River valley and Sahil evleri in the village of Yukarıköy, it is targeted to increase the attractiveness of the region. With the project which will be put into action within a year, 2,535 families who are living on social welfare will be able to have a job. The kaimakam of Narlıdere Osman Aslan Canbaba points out that the potential of the region in terms of culture, nature and health tourism will be unearthed with this project.

Güncel / Actual

10 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

11İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Fazıl Say, Adnan Saygun’u seçti Dünya çapında tanınan piyanist-besteci Fazıl Say, son çalışmalarını içeren ses ve görün-tü kayıtlarını İzmir’deki Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde (AASSM) gerçekleştir-di. İzmir Büyükşehir Belediyesinden alınan bilgiye göre, akustiği ve teknik özellikleriyle adını duyuran AASSM’deki konser salonunda iki günlük kayıt çalışması yapan Fazıl Say’a, ünlü sanatçı Patricia Kopatcnirstaja kemanıyla eşlik etti. Çalışmalarda ünlü tonmaister Jean Martial Golaz da bulundu. Say, kayıt çalışması sonuçlarından çok memnun kalır-ken, Golaz ise ‘’İzmir’e gelirken bu kadar iyi bir akustik ile karşılayacağımı bilmiyordum’’ sözleriyle beğenisini dile getirdi.

Fazıl Say chose Adnan SaygunWorld famous composer-pianist Fazıl Say recorded his latest works in İzmir’s Ahmed Adnan Saygun Art Center. Say, who recorded for 2 days in the art center- known for its great acoustics and technical equipment- was accompanied by famous violinist Patricia Kopatcnirstaja. Famous sound engineer Jean Martial Golaz was also present during the recording. While Say stated that he was very pleased with the recording, Golaz said ‘’I didn’t know there would be great acoustics like this when I came to Izmir”

Cennetin merkezine yolculukİzmir Büyükşehir Belediyesi, Kuş Cenneti içindeki 20 kilometrelik güzergâhı tamamen doğal malzemelerle yenileyerek, bisiklet ve yürüyüş parkuruna dönüştürdü. Turizme ivme kazandırması beklenen yeni yol, ziyaretçilere açıldı. Tur programlarında artık Kuş Cenneti’nin de olacağı, buradaki tüm güzelliklerin turizmin hizmetine sunulacağı bil-dirildi. Bu arada İzmir Kuş Cenneti’ni Koruma ve Geliştirme Birliği, Kuş Cenneti düzen-lemeleri çerçevesinde, Gediz Deltası Sulak Alan Koruma Bölgesi 1. Derece Doğal Sit Alanı sınırları içerisinde bulunan yasa dışı balıkçı kulübelerini de tahliye ederek yıktı ve yerlerine tamamen doğal malzemeden yeni barınaklar yaptı. SİT Kurulu’nun onayının ardından yapılan yeni düzenlemeyle kayıtlı olan barınaklar, bölgenin yapısına uygun hale getirildi.

Journey to the center of heavenThe Izmir Metropolitan Municipality turned a 20 kilometer route within Bird Paradise into a hiking and bicycle course by renovating the area with natural materials. The new road, which is expected to jazz up tourism, is now open to the public. It was an-nounced that the tours would now include Bird Paradise and visitors can now take advantage of these natural beauties. In the meantime, the Izmir Bird Paradise Preserva-tion and Development Union tore down the illegal fisherman huts within the Gediz Basin Protected Area and constructed new ones made from natural materials. These new shelters which are registered with the preservation board have been renewed in accordance with the natural structure of the area.

Güncel / Actual

12 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

13İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Dergimize 900 bine yakın incelemeİzmir Valiliği Kültür ve Turizm Müdürlüğü imtiyazında 2 ay süreyle Türkçe ve İngilizce dillerinde yayınlanan İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’nin 14 sayısı, internet ortamında yaklaşık 900 bin kez görüntülendi. İzmir’in kültürel, turistik ve tarihi değerlerinin tanı-tıldığı sayfalarımız, Türkiye’nin yanı sıra ABD, Rusya, İngiltere, Litvanya, İran, Almanya, İspanya, İtalya, Çin, Bulgaristan, Hollanda, Ukrayna, Danimarka, Avustralya, Macaristan, Polonya, Kore, Belçika, Fransa, İsrail, Hindistan ve Avustralya’dan da izlendi. Sayfalarımı-za cep telefonu/i pad aracılığıyla da ulaşıldı.

Our magazine was viewed nearly 900, 000 times The 14th issue of the Izmir Culture and Tourism Magazine, published every two months in Turkish and English and owned by the Governorship of İzmir Culture and Tourism Directorate, was viewed nearly 900, 000 times online. The pages of our magazine, which advertise the cultural, historical and touristic assets of Izmir, were viewed from countries like the US, Russia, England, Lithuania, Iran, Germany, Spain, Italy, China, Bulgaria, France, Israel, India and Australia. Our pages were also accessed via I Pads and I phones.

Nif Dağı Kazı Evi törenle hizmete girdiKültür ve Turizm Bakanlığı ve İzmir Kalkınma Ajansı’nın maddi desteği ile inşa edilerek tamamlanan Torbalı’nın Dağkızılca Köyü Nif Dağı Kazı Evi, törenle hizmete girdi. Törene İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu ve İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz ile diğer yetkililer katıldı. Bodrum, zemin kat ve bir normal kattan ibaret olan ve 935 metrekarelik bir alanda bulunan Nif Dağı Kazı Evi hizmet binası, yaklaşık 700 bin TL’ye mal oldu.

Nif Mountain Excavation House is open The Nif Mountain Excavation House, built with the contributions of the Ministry of Culture and Tourism and the Izmir Development Agency has been opened after a ceremony in the village of Dağkızılca in Torbalı. The ceremony was attended by Assistant Governor of Izmir Haluk Tunçsu, City Culture and Tourism Director Abdülaziz Ediz and other local authorities. The cost of the 935 square meter excavation house which consists of a basement, ground floor and an upper floor was 700 thousand Turkish Liras.

Foça yeldeğirmenlerinde restorasyonİzmir’in Foça ilçesine tepeden bakan tarihi yeldeğirmenlerinin aslına uygun restoras-yon çalışmaları sürdürülüyor. İzmir Büyükşehir Belediyesinden alınan bilgiye göre, 3 adet değirmenden bir tanesinde, orijinal yapısındaki öğütme sisteminin aynısı kuru-lacak. Değirmenlerden ikisi 19. yüzyıla, buğday öğütecek olan değirmen ise 18. yüz-yıla ait bulunuyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı Foça Kazı Başkanlığı tarafından sürdürülen restorasyon çalışmaları kapsamında değirmenlerden birisi tamamen yenilendi.

Renovations at the Foça WindmillsRestorations continue on the historical windmills that overlook the borough of Foça. According to information received from the İzmir Metropolitan Municipality, the origi-nal milling system will be constructed in one of the three windmills. The other two windmills date back to the 19th century and the one that will become operation-al dates back to the 18th century. One of the windmills have already been restored through works that are being carried out by the İzmir Metropolitan Municipality and the Ministry of Culture and Tourism ile Foça Excavations Administration.

Güncel / Actual

14 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

15İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Ege Art’ın ardındanEge Üniversitesi tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Ege Art Sanat Günleri kapsamında İzmirliler yüzlerce sanatçı ve sanat eseriyle buluştu. 9-25 Aralık 2011 tarihleri arasında ‘Sanatta Kalite’ anlayışıyla gerçekleştirilen 4. Uluslararası Ege Art Sanat Günleri nedeniyle İzmir’in 19 değişik noktasında yer alan kültür merkezi ve sergi salonlarında 500’ün üzerinde Türk ve yabancı sanatçı ağırlandı. Bu arada kentin EXPO 2020 adaylığı için İzmir’in uluslararası arenada tanınırlığının sağlanması hedeflendi. Sa-nat günleri kapsamında panel, sergi, film gösterimi, dinleti, konser, imza saatleri ve kon-feranslar düzenlendi. Ayrıca bu yıl ilk kez gerçekleştirilen kısa film yarışması sonuçlandı, genç sinemacılara törenle ödülleri verildi. Smyrna Bayraklı Höyüğü Konferansı’nda ise Kazı Başkanı Prof. Dr. Meral Akurgal, bölgenin bir açık hava müzesi haline getirileceğini bildirdi.

After Ege Art…The International EgeArt Days, organized for the fourth time by the Aegean University was the meeting place of hundreds of artists and artworks. Over 500 Turkish and for-eign artists were hosted during the event that took place between December 9-25, 2011 with the theme “Quality in Art” in 19 different spots around Izmir. The event also aimed to internationally advertise the city’s EXPO 2020 candidacy. Panels, exhibitions, movie showings, concerts, poetry readings and conferences were organized within the context of the event. In addition, young directors were given their awards after the short film competition that was organized for the first time this year. During the Smyrna Bayraklı Tumulus Conference, head of the excavation Prof. Dr. Meral Akurgal said that the area was going to be turned into an outdoor museum.

İzmir agorasında yeni buluntuDokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafından İzmir agorasında sürdürülen ça-lışmalarda, yıkılan binaların altında yeni su kanalları bulundu. İzmir Büyükşehir Bele-diyesinden yapılan açıklamaya göre, belediyenin ‘arkeoloji ve tarih parkı’ olarak dü-zenlemeye hazırlandığı agora ve çevresindeki kazılarda, geçen yıl Roma Hamamı’nın ortaya çıkarılmasının ardından mozaikli bir yapıya rastlandı. Zemin seviyesinden itiba-ren aşağıya doğru 5 metrelik alanın kazılması sonucu kanallar bulundu. Bu kanalların Roma Hamamı’nın gymnasiumuna su taşıdığı veya mozaikli yapının altında yer alan bir çeşme buluntusuna ait olabileceği belirtiliyor.

New findings at Izmir’s agoraNew water channels were found under collapsed buildings during the excavations at the Izmir agora that are being carried out by the Archeology Department of the Do-kuz Eylül University. According to a statement by the Izmir Metropolitan Municipality, during the excavations in and around the agora, which the municipality plans to turn into an archeology and history park, a structure with mosaics was found after the un-earthing of the Roman Bath. Water channels were unearthed after 5 meter deep digs from ground level were administered. These channels suggest to the existence of a fountain under the mosaic structure that carried water to the Roman Bath.

Güncel / Actual

16 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

17İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Türkiye’nin ilk KBB Hastanesi İzmir’de

EXPO 2020 adaylık sürecinde sağlık temasını işleyen İzmir, bu anlam-da aranılan standartlara sahip yeni

bir sağlık tesisi kazandı. Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın ise en büyük ve kapsamlı Ku-lak Burun Boğaz (KBB) İhtisas Hastanesi EKOL, İzmir’de hizmete girdi.

EKOL Kulak Burun Boğaz Hastanesi Kuru-cu Yönetim Kurulu Başkanı Opr. Dr. Meh-met Baz, 5 yıldan bu yana dal merkezi olarak hizmet verdiklerini, olağanüstü ça-lışma anlayışı ve halkın yoğun ilgisi nede-niyle Ege ve ülkenin diğer bölgelerinden tercih edilen bir kurum haline geldiklerini bildirdi. Dr. Baz, şunları kaydetti:

‘’EKOL KBB Hastanesi, sadece KBB hasta-lıklarını içeren, Türkiye’nin bu alandaki ilk ihtisas hastanesidir. Dal merkezlerinden farklı olarak KBB ile ilgili tüm büyük ameli-yatları, kanser ameliyatlarını dahil yapabi-leceğiz. 5 bin metrekarelik hizmet alanı-mızda yoğun bakım ünitemiz, vertigo ve denge ünitemiz, tinnitus (kulak çınlama) ünitemiz, horlama ve uyku laboratuarı-mız, ses analiz laboratuarımız, kekemelik tedavi birimimiz ile dal merkezlerinden farklı olarak bir ihtisas hastanesinin tüm imkânlarından hastalarımızın yararlanma-sını sağlayacağız. KBB’deki teknolojinin tüm yenilikleri hastalarımızın hizmetinde olacak. Hastanemizde kulak ve sinüzit ameliyatları navigasyon cihazı kullanıla-rak sıfır hata payı ile; ses teli, kulak operas-yonları, bademcik ve burun ameliyatları lazer teknoloji kullanılarak yapılacak.’’

Izmir, which had adopted the health theme during its EXPO 2020 candida-cy process, now has a high standard,

brand new health facility. Turkey’s first, Europe’s biggest and most compre-hensive Ear, Nose and Throat Hospital EKOL, is now open in Izmir.

Chairman of the EKOL Ear, Nose and Throat Hospital Operator Dr. Mehmet Baz stated that they have been in ser-vice as a central branch for the past five year and added that they were a popular health center because of their meticulous works. Dr. Baz continued:

‘’EKOL KBB Hospital is Turkey’s first spe-

cialized hospital in ear, nose and throat. In addition to performing all major surgeries related to the ear, nose and throat, we can perform cancer related surgeries in our 5000 square meter service area which includes an ICU, vertigo and balance unit, tinnitus unit, snoring and sleep lab, voice analysis lab and a stammering treatment unit, which everyone can benefit from. All the technological innovations will be at the service of our patients. At our hospital, ear and sinusitis surgeries will be done via a navigational device and vocal chords, ear operations, tonsil and nose surgeries will be done by using laser technology.’’

Güncel / Actual

Turkey’s first Ear, Nose and Throat Hospital is in Izmir

Güncel / Actual

18 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

19İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Turizm sektörü, Travel Turkey İzmir’de buluştu

The tourism sector met at Travel Turkey

İZFAŞ, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) ve Hannover-Messe International İstanbul işbirliği ile organize edilen ve bu yıl beşincisi gerçekleştirilen Travel Turkey 2011 İzmir Turizm Fuar ve Konferansı, turizm sektörü temsilcilerini bir araya getirdi.

Travel Turkey 2011 Izmir Tourism Fair and Conference, organized for the 5th time this year by İZFAŞ, TÜRSAB and Hannover-Messe

International İstanbul, was the meeting place of tourism professionals.

Güncel / Actual

20 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Minister of Culture and

Tourism Ertuğrul

Günay who attended

the fair with Minister of EU and

Chief Negotiator Egemen Bağış,

spoke at the opening ceremo-

ny and said that Travel Turkey

was not just a fair in Izmir but a

fair of Turkey based in Izmir and

added that they were going to

work to make Izmir an archeol-

ogy destination and that the

biggest congress center in Tur-

key would be built in Izmir.

Chief Negotiator Egemen Bağış

said that the tourism sector had

a big part on changing preju-

dices and added that he saw

tourism professionals as his clos-

est companions in this regard.

Bağış, who also mentioned

Izmir’s EXPO candidacy during

his speech, said “As Aristotle said

to Alexander, everyone should

see Izmir. We are supporting

Izmir’s EXPO candidacy.”

A total of 638 firms and over 50

local and foreign cities attended

Travel Turkey where the Nether-

lands was the partner country,

Greece was the honored guest

and Kütahya was the partner

city. Izmir hosted tourism profes-

sionals from the US, Germany,

Azerbaijan, Belarus, Bosnia Her-

zegovina, Armenia, Morocco,

France, South Korea, Georgia,

Croatia, India, Britain, Iraq, Iran,

Ireland, Israel, Sweden, Italy, Ja-

pan, Canada, Turkish Republic

of Northern Cyprus, Macedo-

nia, Romania, Slovenia, Taiwan,

Trinidad and Tobago, Ukraine,

Jordan, Venezuela and Greece

during the fair.

70 special guests from 12 dif-

ferent countries who came to

Turkey via the Hosted Buyer

İZFAŞ, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) ve Hannover-Messe In-

ternational İstanbul işbirliği ile organize edilen ve bu yıl beşincisi gerçekleştirilen Tra-vel Turkey 2011 İzmir Turizm Fuar ve Konferansı, turizm sektörü temsilcilerini bir araya getirdi. Fuara Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzake-reci Egemen Bağış ile katılan Kültür ve Turizm Bakanı Er-tuğrul Günay, açılışta yaptığı konuşmada, Travel Turkey’in sadece İzmir fuarı değil, İz-mir merkezli bir Türkiye fu-arı olduğunu vurgulayarak, gelecek yıllarda İzmir’in ar-keolojiyle iç içe geçmiş bir destinasyon olması için çalı-şacaklarını, ülkenin en büyük kongre merkezinin bu böl-gede açılacağını söyledi.

Avrupa Birliği Bakanı Ege-men Bağış ise toplumlar ara-sındaki önyargıların ortadan kaldırılmasında turizm sek-törüne büyük iş düştüğünü belirterek, bu anlamda tu-rizmcileri en yakın çalışma arkadaşları olarak gördüğü-nü söyledi. Konuşmasında İzmir’in EXPO adaylığına da değinen Bağış, “Aristo’nun Büyük İskender’e söylediği gibi, İzmir’i görmeyen eksik kalır. İzmir’in EXPO adaylığı-nı destekliyoruz” dedi.

Hollanda’nın partner ülke, Yunanistan’ın onur konuğu ülke ve Kütahya’nın part-ner il olduğu Travel Turkey İzmir 2011 Turizm Fuar ve Konferansı’na 19 ülkeden 78’i yabancı, 50’nin üzerin-de şehirden toplam 638 fir-ma katıldı. Fuar nedeniyle İzmir’e ABD, Almanya, Azer-baycan, Belarus, Bosna Her-sek, Ermenistan, Fas, Fransa,

21İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Program got the chance to

speak face to face with the rep-

resentatives of the attending

firms during the B2B Activities.

In addition, international buyers

got to chance to see Izmir and its

historical venues through tours

organized to Ephesus.

9 stands received special awards

while 3 stands received honor-

able mention awards during the

“Stand Awards” organized at the

fair. Companies which placed in

the competition that included

judges such as İZFAŞ Assis-

tant Manager Ertan Koyuncu,

Hannover Messe International

İstanbul General Manager Alex-

ander Kühnel and TÜRSAB İzmir

Regional Executive Board Presi-

dent Ali Rıza Gençay received

their awards at the end of the

event. The Izmir Congress and

Visitor Bureau was selected as

the most striking stand, the Tuni-

sian stand was named the most

authentic stand, Çorum, the

most aesthetic stand, Amasya,

the most professional stand and

the stand of the Netherlands re-

ceived the honorable mansion

award.

RK Medya Grubu, Travel Turkey’e renk kattı 4 gün süren fuarın en dikkat çekici stantla-rından biri RK Renkli Kalem Medya Grubu’na aitti. Firmanın Alsancak Kıbrıs Şehitleri Cad-desi üzerinde yer alan ve eski bir Rum evi olan ofisinin minyatürünü stant olarak ha-zırlayan Renkli Kalem Medya Grubu, Tra-vel Turkey 2011’e ayrı bir renk kattı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da, 7 ilin Valilik ve Kültür Turizm Müdürlükleri adı-na hazırladığı kültür ve turizm dergileriyle büyük beğeni toplayan Renkli Kalem Med-ya Grubu’nun fuardaki konuklarından biri oldu. Firmanın standını ziyaret eden Bakan Günay, Renkli Kalem Medya Grubu Başkanı Özer Kestane’den dergiler hakkında bilgi aldı. Renkli Kalem Medya Grubunun standı, Aydın Valisi Kerem Al ve Balıkesir Valisi Yıl-maz Arslan tarafından da ziyaret edildi.

RK Media Group jazzed up Travel Turkey One of the most striking stands during the four day fair was the stand of RK Ren-kli Kalem Media Group. The company, which built its stand as a miniature ver-sion of their original offices in Alsancak, jazzed up the fair. Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay also visited the stand of Renkli Kalem Media Group, which publishes the magazines of 7 cities for the governorship and culture tourism director-ates of those cities. The minister received information about the magazines from Chairman Özer Kestane. The stand was also visited by the Governor of Aydın Kerem Al and Governor of Balıkesir Yılmaz Arslan.

Güney Kore, Gürcistan, Hırvatistan, Hindistan, Irak, İngiltere, İran, İrlanda, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Kanada, Karadağ, KKTC, Makedonya, Romanya, Rusya, Slovenya, Tayvan, Trinidad ve Tobago, Ukrayna, Ürdün, Venezuela ve Yunanistan’dan turizm profesyonelleri geldi. Hosted Buyer Programı kapsa-mında 12 ülkeden gelen özel davetli 70 konuk, fuarın ilk iki günü gerçekleşen B2B Görüşme Aktiviteleri sayesinde katılımcı firma yetkilileriyle yüzyüze gö-rüştü. Ayrıca uluslararası satın almacılar, fuar kapsamında düzenlenen Efes ve Meryem Ana turu ile İzmir ve tarihi böl-geleri ziyaret etme olanağı da buldu.

Fuarın katılımcıları arasında düzenle-nen ‘Stant Ödülleri Yarışması’nda da 9 stant özel ödüle layık görülürken, 3 stant mansiyon kazandı. Jürisinde, İZFAŞ Genel Müdür Yardımcısı Ertan Koyuncu, Hannover Messe Internatio-nal İstanbul Genel Müdürü Alexander Kühnel, TÜRSAB İzmir Bölgesel Yürüt-me Kurulu Başkanı Ali Rıza Gençay’ın yer aldığı yarışmada dereceye girenlere ödülleri verildi. Stand Ödülleri Yarışma-sında; İzmir Kongre ve Ziyaretçi Bürosu (İzmir CVB) en çarpıcı stant, Tunus en otantik stant, Çorum en estetik stant, Amasya en profesyonel stant seçilir-ken, partner ülke Hollanda’nın standı mansiyon ödülüne layık görüldü.

Güncel / Actual

22 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

23İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

İzmir’e 21 yıl sonra

KAR SÜRPRİZİSnow in Izmir after 21 years!

Türkiye’nin tamamında etkili olan soğuk hava dalgası İzmir’e kar ge-tirdi. En son örtü bırakan kar yağı-

şının 1991 yılında görüldüğü İzmir, 21 yıl aranın ardından beyaza büründü.

Sabah işlerine gitmek için evlerinden çıkan İzmirliler, kar sürpriziyle karşılaştı. Araçların üzerleri, kaldırımlar ve çatıla-rı kaplayan karın yarattığı muhteşem manzaranın fotoğrafını çeken İzmirliler, kartopu oynamayı da ihmal etmedi.

29 Aralık 1991’de merkezde etkili olan kar yağışıyla Konak Meydanı’ndaki kar kalın-lığı 3 santimetreye ulaşırken, ‘’kar yağ-maz’’ denilen İzmir’de 21 yıl aranın ardın-dan kalınlık 5 santimetre ile rekor kırdı. Son veriler İzmir Meteoroloji İşleri Bölge Müdürlüğü tarafından da açıklandı.

The cold front that has been affect-ing the entire country has brought snow to Izmir. The city, which saw

snow back in 1991, was covered with a white blanket after 21 years.

Locals who took off to go to work in the morning were surprised to see that it was snowing. People took photos of the mag-nificent panorama created by the snow and played like children.

While Konak Square received 3 centime-ters of snow back in December 29, 1991, this year the same area received 5 cen-timeters of snow, setting a new record for the city which was thought would never get snow. Latest numbers were an-nounced by the Izmir Meteorological Re-gional Directorate.

Alsancak İskele

Güncel / Actual

24 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Fotoğraflar / Photographs: Süleyman DUMAN

25İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Şarap bloggerları İzmir’de buluşacakDijital dünyanın şarap yazarları ve uzmanlarını bir araya getirecek konferansın bu seneki teması; Türkiye’nin şarabın ana vatanı olması ve kelimenin aynı zamanda iletişimle bağından dolayı “the source (kaynak)” olarak belirlendi.

Dünyanın 35 farklı ülkesinden 400’e yakın şarap, yemek, turizm yazarı ve uzmanı 9-11 Kasım 2012

tarihleri arasında İzmir’de gerçekleşecek “Digital Wine Communications Confe-rence 2012” (Şarap Bloggerları Konferan-sı) için Türkiye’ye geliyor.

Organizasyonun ev sahipliğini “Wines of Turkey” Türk Şarapları Platformu ya-pacak. Konferans dünyanın farklı ülkele-rinden gelen ve dijital iletişim alanında etkin yazar ve bloggerlar başta olmak üzere, şarap ve şarap turizmiyle ilgili uz-manları da bir araya getirecek.

Bu yıl beşincisi düzenlenen konferansın şaraplarıyla öne çıkan İspanya, Portekiz, Avusturya ve İtalya’dan sonra Türkiye’ye geliyor olması, son derece önemli. Kon-feransa katılanlar en son teknolojik geliş-meleri takip eden, şarap ve yeme içme alanında uzmanlaşmış, basın ve blogger olarak tüm dünyada bir milyona yakın kişiye ulaşılacağı beklenen bir orga-nizasyonun parçası. Geçmiş yıllardaki konferans katılımcılarının ülkelere göre dağılımı yüzde 15 ABD, yüzde 14 İtal-ya, yüzde 13 Portekiz, yüzde 11 Fransa, yüzde 8 İngiltere, yüzde 6 Avusturya ve yüzde 34 Arjantin, Avustralya, Belçika, Brezilya, Kanada, Çin, İrlanda, Hindistan, Norveç, Hong Kong, Finlandiya gibi di-ğer ülkelerden oluşuyor. Profil dağılımı

26 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Güncel / Actual

Wine bloggers will meet in Izmir

Digital Wine Communications Conference, one of the most important events in the wine sector, will take place in Izmir this year. The theme of this year’s

conference, which will be the meeting place of wine bloggers ad experts, will be “The Source” – a reference to Turkey being the homeland of wine.

ise şöyle; yüzde 25 blogger, yüzde 15 üretici, yüzde 15 perakende sektörü, yüzde 13 basın, yüzde 11 ithalatçı, yüzde 10 pazarlama uzmanı ve yüzde 8 turizm profesyoneli.

Dünyanın en önemli şarap yazarları ve tüccarları, konferansa katılmayı ihmal etmiyorlar. Amaçları farklı ülkelerden de-ğişik üreticilerle tanışmak ve konferansın yapıldığı bölgeyi keşfetmek. Harpers (İngiltere), Decanter (İngiltere), Falstaff (Avusturya ve Almanya), Millevigne (İtal-ya), Euposia (İtalya), Aperitif (Norveç), Vince (Macaristan), Palate Press (ABD) bu bölgelerin başında geliyor. Dünyanın en büyük şarap ithalatçısı ülkesi olan İn-giltere’deki perakende sektörü, özellikle konferansı yakından takip ediyor. Kon-ferans katılımcıları arasında Bibendum, Berry Bross & Rudd, Naked Wines, the Wine Hub, Thierry’s, Direct Wines, Laith-waits gibi İngiltere’nin en prestijli şarap mağazalarının temsilcileri de bulunuyor.Her sene bir konsept üzerine tasarlanan konferansın bu seneki teması; Türkiye’nin şarabın ana vatanı olması ve kelimenin aynı zamanda iletişimle bağından dolayı “the source (kaynak)” olarak belirlendi.

Konferansın konuşmacı ve katılımcıları arasında Charles Metcalfe, Elin McCoy, Evan Dawson, Elisabetta Tosi, Evelyne Resnick, Quentin Sadlar, Jim Budd, Do-

uglas Blyde, Richard Ross ve şarap dün-yasının efsanevi ismi George Taber gibi kişiler yer alıyor. Kültür ve Turizm Bakan-lığı, Türkiye’nin ve özellikle İzmir’in tanıtı-mı için büyük önem taşıyan konferansın ana sponsorlarından. Organizasyonu ise Türkiye’nin önde gelen kongre firması Vi-situr gerçekleştirecek.

Internet üzerinden dünyaya bağlanılacakKonferansın şarap sektörü dışında İzmir’in tanıtımı başta olmak üzere ilgili tüm pay-daşlarla buluşturulup, en büyük katma değerin yaratılmasına çalışılacak. Örne-

Close to 400 wine, food and tourism writers from 35 different countries are coming to Turkey to attend

“Digital Wine Communications Confer-ence 2012” that will take place in Izmir on November 9-11, 2012.

The event will be hosted by the Turk-ish Wines Platform. The conference will bring together wine bloggers and ex-perts from the wine and wine tourism sectors.

It is important that the 5th conference will be held in Turkey after countries

27İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ğin İzmir’in telekomünikasyon ve iletişim teknolojisi altyapısı, bu konferansta adeta bir sınav verecek. Aynı anda 300’den faz-la kişinin 8MB ve üzeri internet bağlantısı ile konferans tüm dünyada online olacak. Web sitesi üzerinden canlı yayınla tüm dünyanın konferansı izlemesi sağlanacak. Digital Wine Communications Confe-rence 2012, bu yönüyle şarabın yanı sıra Türkiye’nin turizm potansiyeli ve özellik-le gıda ürünleri başta olmak üzere ihraç ürünlerinin uluslararası kanaat önderle-riyle buluşması için büyük fırsat.

Organizasyon kapsamında Türkiye turiz-minin ve katma değeri yüksek ihraç ürün-lerinin tanıtılması için özel çalışmalar ya-pılması planlanıyor. Şarap ve gastronomi alanında Türkiye’de şarap yollarının oluş-turulması, bu güzergâh içindeki seçkin otel ve restoranların belirlenmesi ve bu yolların tanıtılması da proje kapsamında gerçekleştirilmesi planlanan faaliyetler arasında. Şarap gibi katma değeri yük-sek gastronomi ürünlerinin tüm dünyaya tanıtılması ve talep yaratılması, ürünlerin ihracatı için kritik önem taşıyor.

“Digital Wine Communications Con-ference 2012” kapsamında katılımcıla-rın konferans öncesi ve sonrası turlarla başta Ege Bölgesi olmak üzere İstanbul ve Kapadokya’ya da götürülmesi plan-lanıyor. Konferans kapsamında teknik tadımlar, teknoloji, iletişim, yemek, tu-rizm ve şarap workshopları da düzen-lenecek.

such as prominent wine countries Por-

tugal, Austria and Italy. The attendees

consist of expert bloggers and food

and beverage specialists. The attend-

ees at past conferences consisted of

15% Americans, 14% Italians, 13& Por-

tuguese, 11% French, 8% British, 6%

Austrians and the remaining 34% were

from Argentina, Australia, Belgium,

Canada, China, Ireland, India, Norway,

Hong Kong and Finland. 25% consists

of bloggers, 15% producers, 15% from

the retail sector, 13% press, 11% import-

ers, 10% marketing experts and 8%

tourism professionals.

The world’s most important wine critics

and traders always attend the confer-

ence. Their goal is to meets producers

from different countries and discovers

the region the conference is being held

in. Harpers (England), Decanter (Eng-

land), Falstaff (Austria and Germany),

Millevigne (Italy), Euposia (Italy), Aperitif

(Norway), Vince (Hungary) and Palate

Press (USA) are some of these important

regions. The retail sector in England,

the biggest wine importer in the world,

follows the conference closely. The at-

tendees of the conference include rep-

resentatives of prestigious wine houses

such as Bibendum, Berry Bross & Rudd,

Naked Wines, the Wine Hub, Thierry’s,

Direct Wines and Laithwaits. The con-

ference, which is centered around a

different theme each year, will be pre-

sented with the theme “The Source”

- – a reference to Turkey being the

homeland of wine. The keynote speak-

ers of the conference include Charles

Metcalfe, Elin McCoy, Evan Dawson,

Elisabetta Tosi, Evelyn Resnick, Quentin

Sadlar, Jim Budd, Douglas Blyde, Rich-

ard Ross and George Taber, a legendary

name in the wine world. The Ministry of

Culture and Tourism is one of the main

sponsors of the conference which is an

important event for the advertising of

Turkey and Izmir. The organization will

be undertaken by prominent congress

firm Visitur.

Connection to the world through the Internet The conference will be brought to all

related parties to maximize the adver-

tising of Izmir. The telecommunication

and communication technology infra-

structure of Izmir will be put to the test

during the event. The conference will

be broadcast online where 300 people

will be able to watch the event at the

same time through the official web site.

Digital Wine Communications Confer-

ence 2012 will be a big opportunity

for the tourism potential and export

products of Turkey to be introduced

to the international opinion leaders of

the food and beverage industry. Special

events are planned to advertise Turkish

tourism and export products during the

organization such as establishing wine

routes in Turkey and determining elite

hotel and restaurants along this route.

It is important to advertise high value

products such as wine for the export of

such products. It is also planned that

the attendees be taken to the Aegean

region, Istanbul and Cappadocia, be-

fore and after the conference. Technical

tastings, and communication, technol-

ogy, tourism and wine workshops will

also be organized during the confer-

ence.

28 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

29İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Ege Turistik İşletmeler ve Konakla-malar Birliği’nin “Rakamlarla 2011 yılı değerlendirme ve 2012’den

beklentiler” konulu toplantısı, Ege Palas Oteli’nde gerçekleştirildi. Toplantıya İz-mir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz, İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) Genel Sek-reteri Ergüder Can, ETİK Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet İşler, ETİK Yönetim Kuru-lu Başkan Yardımcısı Bülent Tercan ile Sun Express Kurumsal İletişim Müdürü Serdar Alyamaç konuşmacı olarak katıldı. Sektör ve sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle çok sayıda medya mensubu da toplantıyı izledi.

Vali Yardımcısı Tunçsu, yaptığı konuşma-da, Antalya’nın turizmin başkenti olarak anılmasının tesadüfi olmadığını belirte-rek, ‘’Bizde 45 bin, Antalya’da 500-550 bin yatak var. Biz 1 milyon 300 turist ağırlar-ken Antalya 10 milyonu aşmış. Emek ve para harcanırsa sonuç alınır” dedi.

İZKA’nın EXPO sürecinde birlikte olma-sının İzmir’de bir gücün devreye girme-

si anlamına geldiğini ifade eden Haluk

Tunçsu, STK’ların son dönemde etkin

çalışmasının da İzmir’de turizm hareket-

liliği yarattığını belirtti. Bir soru üzerine EXPO’nun yeri konusunda çalışmalar ya-pıldığını ifade eden Haluk Tunçsu, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın “EXPO o şehrin malıdır. O şehrin sahiplerince yönlendirilmesi gerekir” öngörüsü üzeri-ne komisyonun kararıyla İnciraltı’nın tayin ve takdirinin yapıldığını sözlerine ekledi.

Kendi kulvarında iyiİzmir Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz ise İzmir turizminin son iki - üç yıl-dır Türkiye ortalamasında kendi kulvarı içinde iyi durumda olduğunu belirterek, kentte 368 acentenin bulunduğunu, acente ve tur operatörlerinin İzmir’in ta-nıtımında ve pazarlanmasında daha güç-lü örgütlenmeleri gerektiğini kaydetti.

Turist yüz güldürdüETİK’in 2011 yılının değerlendirildiği toplantısında İzmir’e gelen turist sayısının geçen yıla oranla yüzde 20’nin üstünde artarak 1 milyon 388 bine yükseldiği bildirildi

A great tourism season During the ETİK 2011 evaluation meeting, it was announced

that the number of tourists who had come to Izmir had risen by over 20% and reached 1 million 388 thousand.

The “2011 with numbers and ex-pectations from 2012” themed evaluation meeting of the Aege-

an Touristic Facilities and Accommo-dations Institution took place at the Ege Palas Hotel. The meeting was at-tended by Assistant Governor of Izmir Haluk Tunçsu, İzmir City Culture and Tourism Director Abdülaziz Ediz, İzmir Development Agency (İZKA) General Secretary Ergüder Can, ETİK Chairman Mehmet İşler, ETİK Vice Chairman Bül-ent Tercan and Sun Express Corpo-rate Communication Manager Serdar Alyamaç as speakers. The meeting was viewed by the representatives of the sector and NGOs and the media. During his speech, Assistant Governor Tunçsu pointed out that it wasn’t a co-incidence that Antalya was known as the capital city of tourism and added, ‘’we have 45 thousand; Antalya has 500-550 thousand beds. We are host-

30 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Güncel / Actual

ing 1 million 300 thousand tourists while Antalya has surpassed 10 mil-lion. Results will come after hard work and investments.” Haluk Tunçsu, who stated that the involvement of the Izmir Development Agency in the EXPO process meant the addition of a powerful force, said that the effec-tive work of NGOs in the recent peri-od had increased tourism activities in Izmir. Haluk Tunçsu, who said that they were working on the location of EXPO, repeated the words of Minister of Cul-ture and Tourism Ertuğrul Günay, who had said “EXPO belongs to the city and must be directed by the owners of that city.” And added that İnciraltı was be-ing evaluated as a place for the event by the prevision of the commission.

Good in its categoryİzmir Culture and Tourism director Ab-dülaziz Ediz added that Izmir was do-ing well in the past 2-3 years in tourism in its own category and said that the

agencies and your operators in the city needed to work harder on the adver-tising and marketing of Izmir. Abdül-aziz Ediz, who pointed to the fact that Turkish tourism rose by 10% and Izmir finished the season with a 20, 11% in-crease, said that they were targeting 60 thousand beds in health tourism and that this number would rise to 160 thousand with recent investments. Ediz also pointed out that cruise tour-ism was a fast developing tourism in the city.

ETİK Chairman Mehmet İşler also said that the number of tourists had risen by 20, 11% in 2011 but this was not enough and they were expecting tour-ists as many as the population as Izmir. İşler stressed that Izmir must work to-gether as a whole for its EXPO candi-dacy which will become final in 2013. İşler, who pointed out to positive de-velopments along with problems such as musical copyrights regulations, 1%

Türkiye turizminde yüzde 10 artış yaşanır-ken, İzmir’in sezonu Aralık ayı sonu itiba-riyle yüzde 20. 11 artışla kapattığını anla-tan Abdülaziz Ediz, özellikle sağlık turizmi açısından 60 bin yatak kapasitesinin he-deflendiğini, bu sayının mevcut tesislerle 160 bini bulacağını söyledi. Ediz, kruvazi-yer turizminin kentte kısa sürede gelişen bir turizm çeşitliliği olduğunu vurguladı.

ETİK Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet İşler de, 2011 yılı itibariyle turist sayısın-da yüzde 20.11 artış sağlandığını, ancak bunu yeterli görmediklerini, İzmir’e en az nüfusu kadar turist gelmesini istediklerini belirtti.

İşler, İzmir’in 2013’de kesinleşecek olan EXPO adaylığı konusunda sektörün tek bir yumruk, tek bir kalp olması gerektiğini vurguladı. Yaşanan olumlu gelişmelerin yanı sıra turizm sektörünün 2012 yılında ecrimisille birlikte müzik eserleri yönet-meliği, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Ba-kanlığı yönetmeliği, termal gelirlerinden

31İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

yüzde 1 kesinti, ÖTV, gürültü yö-netmeliği, kaçak içki, SPA ve ha-vuz yönetmeliği gibi sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu ifade eden İşler, ETİK’in bu sorunların takipçisi olduğunu belirtti.

Turizm değerlendirme toplantı-sında EXPO ile ilgili son gelişme-lere değinen İZKA Genel Sekre-teri Ergüder Can, İzmir kentsel pazarlama/görsel kimliğinin oluşmasında çıktıkları ihalenin sonuçlandığını anımsatarak, ta-nıtım çalışmalarında tek bir ku-rumsal kimlik kullanılması için bu adımın çok önemli olduğu-nu vurguladı.

EXPO konusunda kurumsal yapı-nın kanun ve kararnamenin çık-masıyla tamamlandığını bildiren Can, “Hem yönlendirme hem yürütme tamamlanmış oldu. Bizi artık bir iş planı bekliyor. Tanıtım ve lobi çalışması bu noktada çok önemli. Gidilen fuarlarda sektö-rün adaylığımızı çok iyi anlatma-sı gerekiyor” dedi.

Sun Express’in merkezi Antalya olmasına karşın İzmir için böl-gecilik uygulamasına gittiklerini belirten Sun Express Kurumsal İlişkiler Müdürü Serdar Alyamaç ise 2012 yılında yaklaşık yüzde 17’lik bir kapasite artırımına gi-deceklerini anlattı. Bunun uçuş-ta yüzde 22’lik artış anlamına geldiğini anımsatan Alyamaç, şu an İzmir’den Türkiye’de 12 noktaya, Avrupa’da ise tarifeli olarak 14 noktaya uçuşları bu-lunduğunu söyledi. Alyamaç, amaçlarının İzmir’e gelen turist sayısını ve gelirlerini arttırmak olduğunu belirterek, bunun için ciddi tanıtım çalışması yap-tıklarını, önümüzdeki günlerde Türkiye’de içinde İzmir’in de bulunduğu 10 ilde özel bir kül-tür projesine başlayacaklarını açıkladı.

cut in thermal revenues, special luxury tax, illicit sale of liquor and SPA regula-tions, said that ETIK was following up on these issues. İzmir Development Agency (İZKA) General Secretary Ergüder Can, who spoke about the latest developments in the EXPO process during the meeting, reminded that the bidding for the urban marketing/ visual branding of the city was concluded and that this was very impor-tant in undertaking the advertisement

efforts of the city by a single entity. Can,

who said that the corporate structure of

EXPO was finalized after the legislation,

added, “Direction and implementation is

complete. Now we need a work plan. Ad-

vertising and lobbying is very important

at this stage. We need to advertise our

candidacy well during international fairs”.

Sun Express Corporate Communication

Manager Serdar Alyamaç, who pointed

out that although the company’s main

headquarters were in Antalya they ap-

plied sectionalism for Izmir, said that they

were aiming for a 17% capacity increase in

2012. Alyamaç, who added that this meant

a 22% in flights, said that they flew to 12

points in Turkey and 14 points in Europe

from Izmir. Alyamaç who pointed out that

their goal was to increase the number of

tourists and revenues for Izmir, added that

they were carrying out important adver-

tisement works to make that happen and

were going to start a special culture proj-

ect in 10 cities that included Izmir.

32 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

33İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

İzmir’in umuda yolculuğu: EXPO 2020Tayland’dan Ayutthaya, Rusya’dan Ekaterinburg, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dubai ve Brezilya’dan Sao Paulo’nun da aday olarak yer aldığı EXPO 2020 yarışında İzmir’in şansının ne olacağını şimdiden tahmin etmek zor olsa da, genel kanı organizasyonun kazanılması halinde kentin kaderinin değişeceği yönünde.

İzmir’s journey to hope: EXPO 2020

Even though it is tough to guess the chances of Izmir winning EXPO 2020 while facing strong rivals such as Ayutthaya from Thailand, Yekaterinburg from Russia,

Dubai from the UAE and Sao Paolo from Brazil but the general opinion is that the fate of the city will change if Izmir wins the bid to host the organization.

Fotoğraflar /Photographs: Süleyman DumanCeyda ADAR, İZKA Arşivi - İZKA Archive

Tarih boyu önemli bir ticaret ve kültür merkezi olan İzmir’in vizyonundan bahsedilirken “kabuğunu kırmak”,

“eski görkemli günlerine geri dönmek” gibi deyimler sıkça kullanılıyor. Geleceğe yöne-lik umudu anlatan bu sözcükler, şimdiler-de daha bir gür çıkıyor. Umudun kaynağı EXPO.

Dünyanın kültür, tarih ve eğitim olimpiyat-ları olarak anılan EXPO, yapıldığı kentleri marka haline getirip kalkındıran evrensel bir fuar niteliği taşıyor. İzmir aslında bu konuda deneyimli. 2015 EXPO’su için Mi-lano ile yarışan ve organizasyonu 21 oy farkla rakibine kaptıran İzmir, şimdi 2020 EXPO’suna aday.

When talking about Izmir, an important trade and culture center throughout history, the

phrases “coming out of its shell” and “re-turning to its glorious days” are constant-ly used. These phrases, which are used to accentuate hope for a better future, are being said out loud today. The source of this hope is EXPO.

EXPO, which is called the culture, history and education Olympics of the world, turn the cities it is being held in into brand cities and is considered a global fair. Izmir is actually experienced in this field. Izmir, which competed with Milan for EXPO 2015 and lost by 21 votes, is

Güncel / Actual

34 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Tayland’dan Ayutthaya, Rusya’dan Ekate-rinburg, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Du-bai ve Brezilya’dan Sao Paulo’nun da aday olarak yer aldığı tabloda İzmir’in şansının ne olacağını şimdiden tahmin etmek zor olsa da, genel kanı kazanılması halinde EXPO 2020’nin kentin kaderini değiştirece-ği yönünde.

Daha yaşanabilir bir dünya yolunda EXPOEXPO, ülkeler arasındaki iletişime ve barı-şa katkı sağlayan, dünyanın en eski ve en büyük uluslararası organizasyonlarından biridir. “Exposition”un kısaltması olan ve evrensel sergileri ifade eden EXPO’nun Türkçe karşılığı “Uluslararası Sergi”dir. 19.

yüzyılın ortalarından bu yana düzenlenen EXPO’ların temel amacı ülkeleri bir araya getirerek daha iyi ve yaşanabilir bir dünya için bilgi paylaşımı sağlamak olarak özet-lenebilir.

Bir anlamda dünyanın kültür, tarih ve eği-tim olimpiyatları olarak da kabul edilen bu organizasyonlarda alışılageldiği üzere ticari ürünler tanıtılmaz; dünyanın gele-ceğine yönelik fikirler, kültürel zenginlikler ve projeler sergilenir. Bilimsel ve kültürel birikimlerin paylaşılması bir yandan yeni fikirlerin geliştirilmesine olanak sağlarken diğer yandan evrensel boyutta sosyo-kül-türel gelişime katkıda bulunur.EXPO’lar, çoğunluğu büyükelçilik düzeyin-

now a candidate to host EXPO 2020. Even though it is tough to guess the chances of Izmir winning EXPO 2020 while facing strong rivals such as Ayut-thaya from Thailand, Yekaterinburg from Russia, Dubai from the UAE and Sao Paolo from Brazil but the general opin-ion is that the fate of the city will change if Izmir wins the bid to host the organiza-tion.

En route to a more sustainable world EXPO is one of the world’s oldest and biggest international fairs which helps the communication and peace between

35İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

de temsil edilen 157 ülkenin üye olduğu Uluslararası Sergiler Bürosu (Bureau Inter-national des Expositions - BIE) tarafından organize edilir. Merkezi Paris’te bulunan BIE, her beş yılda bir evrensel bir temayla Dünya Sergisi (World Expo), iki Dünya Ser-gisinin arasında ise özel bir temayla Ulus-lararası Sergi (International Specialized Expo) düzenler.

Beş yılda bir düzenlenen ve altı ay süren EXPO’ların katılımcıları arasında devletler, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum örgüt-leri ve şirketler yer alır. Sergiler yapıldığı kentin adıyla anılsa da, devlet taahhüdünü gerektiren uluslararası organizasyonlardır.

EXPO’nun en önemli özelliklerinden biri, temasıdır. Sergiler teknoloji, yenilik, çevre ile uyum gibi evrensel konulara odaklanır. EXPO alanının büyüklüğü sınırsızdır ve ka-tılımcılar kendi pavyonlarını inşa edebilir-ler. EXPO yatırımları genellikle 10-15 milyar dolar civarında olurken, bazı kentlerde bu rakam 25 milyar doları bulmaktadır.

En az bin 500 dönümlük arazi üzerinde kurulan ve 90-180 gün arasında açık ka-lan EXPO’lar bugüne dek yapıldıkları tüm kentlere görkemli anıtsal yapılar da ka-zandırmıştır. 1851 yılındaki EXPO için yapı-lan Londra’daki Crystal Palace, 1889 Paris

nations. EXPO, which is the short of “Ex-position”, means International Fair when translated to Turkish. The main goal of EXPOs, which have been around since the middle of the 19th century, is to bring nations together and swap ideas on a more sustainable world.

No products are on sale during these fairs, which are considered the culture, history and education Olympics of the world; idea on the future of earth, cul-tural riches and projects are exhibited. The sharing of scientific and cultural ac-cumulations leads to the development of new ideas while helping socio-cultural development on a global level.

EXPOs are organized by Bureau Interna-tional des Expositions, BIE, an organiza-tion that includes 157 member countries, which are usually represented by ambas-sadors. BIE, which is stationed in Paris, organizes a World Expo every five years, and an International Specialized Expo between two world expos. The participants of EXPOs which are or-ganized every five years and last for 6 months consist of governments, interna-tional institutions, NGOs and companies. Although the exhibitions are known by the name of the city they are hosted

İzmir Valisi M.

Cahit Kıraç, İzmir’in

EXPO 2015 adaylık

sürecindeki

tecrübesi ile

yarışın en güçlü

adaylarından biri

olduğunu söylüyor.

Governor of İzmir

M. Cahit Kıraç says

that Izmir is one

of the stronger

candidates with its

vast experience.

36 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

EXPO fuarları; küresel

ölçekte kültürel ve

ekonomik iletişime

ve etkileşime fırsat

verdiği gibi, bölgesel

ve yerel ölçekte

değişime ve dönüşüme

de sebep olur.

EXPO fairs provide

cultural and economic

communication and

interaction on a global

level and causes change

and development on a

local and regional scale.

EXPO’su için inşa edilen Eyfel Kulesi, 1958 EXPO’su için Brüksel’de yapılan Atomium ve 1998 EXPO’su için hizmete açılan Liz-bon’daki Vasco de Gama Köprüsü, bu ya-pılardan sadece birkaçıdır.

Yapıldıkları kentlerin hafızalardaki yerini sağlamlaştıran bu yapılar sergi bittikten sonra sağladıkları maddi getiriyle de öne-mini korur. Örneğin 1992 EXPO’sunun ar-dından teknoloji üreten firmaların yer aldı-ğı bir teknoparka dönüştürülen Sevilla’daki sergi alanı, kentin ve ülkenin ekonomisine katkıda bulunmaktadır. Yıllık 1.7 milyar do-larlık artı değer elde edilen bu alanda 20 bin kişi istihdam edilmektedir.

Evrensel bir fuar olan EXPO’ların ziyaretçi sayısı düzenlendiği ülke nüfuslarının bile üzerine çıkabilmektedir. Katılımın yıldan yıla arttığı bu organizasyonların ilki olan 1851 Londra EXPO’sunu 6 milyon 39 bin 195 kişi ziyaret ederken, bu sayı 1889 Pa-ris sergisinde 32 milyon 250 bin 297, 1939 New York sergisinde 45 milyon, 1970 Osaka sergisinde 64 milyon 218 bin 770 kişiye ulaşmıştır. Son olarak 2010 yılında Shangay’da düzenlenen EXPO ise 73 mil-yon ziyaretçiyle rekor kırmıştır.

EXPO’lar mimari ve kentsel mekanla-rın oluşturulması, değişimi ve dönü-

in, these are international organizations which require government guarantees.

One of the most important aspects of an EXPO is its theme. The exhibitions usu-ally concentrate on global topics such as technology, innovation and harmoniza-tion with the environment. The area of EXPO is unlimited and participants build their own stands and pavilions. EXPO in-vestments generally range between 10-15 billion dollars but in some cities that number rises to 24 billion.

EXPOs, which are built on at least 500,000 square meter lands and are open for 90 to 10 days, have earned magnifi-cent monumental buildings to the cities they were organized in. Crystal Palace in London, which was built for the EXPO in 1851, The Eiffel Tower, built for the EXPO in 1889, Atomium, built in Brussels for the 1958 EXPO and the Vasco de Gama Bridge, built in Lisbon for the EXPO in 1998 are just some of the examples.

These memorable buildings also con-tribute to the economy of the city after the organization. For example, the exhi-bition area in Seville which was turned in a techno-park after the EXPO in 1992, contributes greatly to the economy of

37İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

şümünde de büyük rol oynamıştır. Kentsel alanda atıl durumda bulunan liman, çöplük, depo alanı gibi kulla-nımların ve hizmetlerin iyileștirilmesi bu organizasyonlar aracılığıyla gerçekleștirilmiștir.

Geleceğin şekillendirilmesi adına pek çok buluş da ilk kez EXPO’da görücüye çıkmıştır. Bunlar arasında; dikiş maki-nesi, hesap makinesi, hidrolik asansör, telgraf, telefon, daktilo, hareketli film, kablosuz telgraf, telsiz, planör, radyo dalgaları, elektrikli fırın, televizyon, renkli ve üç boyutlu filmler, floresanlar, neon tüpleri, fiberglas, bakalik naylon, atomik enerji, ay taşları, uzay kapsülle-ri, robot teknolojileri, lazer ve x ışınları, hareketli yaya kaldırımları ve telsiz tele-fonu gösterebiliriz.

Türkiye’nin EXPO macerası Türkiye, dünyanın en büyük sosyal et-kinliği olma özelliğini koruyan ve 160 yıldır düzenlenen EXPO’lara düzenli olarak katılsa da henüz bu organi-zasyona ev sahipliği yapmadı. 5 Ekim 2004’de BIE’ye üye olan ülkemiz, bu güne kadar gerçekleştirilen 63 Dünya Sergisi’nden, Osmanlı İmparatorluğu döneminde 17’sine, Cumhuriyet döne-minde ise 16’sına katıldı.Türkiye bu alanda en ciddi sınavını 2015 EXPO’sunda verdi. İzmir ve Milano’nun

the city and Spain. 20 thousand people work in this area which brings in 1, 7 bil-lion dollars in revenue yearly.

The visitor numbers of EXPOs can even sometimes be more than the population of the countries they are organized in. While 6 million 39 thousand 195 people visited the first EXPO in London in 1851, this number increased to 32 million 250 thousand 297 in Paris in 1889, 45 million in New York in 1939 and 64 million 218 thousand 770 in Osaka in 1970. Lastly, the EXPO organized in Shanghai in 2010 broke the record with 73 million visitors. EXPOs have always had a big part in es-tablishing architectural and urban assets and change. The renewal and use of dor-mant ports, dumpsters and warehouses were established during these organiza-tions.

Many new discoveries and innovations were first presented to the world at EXPOs such as the sewing machine, calculator, hydraulic elevator, telegram, telephone, typewriter, film, wireless telegraph, wireless radio, radio waves, electric oven, television, colored and three dimensional films, fluorescent neon tubes, fiberglass, atomic energy, moonstones, space capsules, robot technologies, laser and x-rays, escala-tors and wireless phone.

Turkey’s EXPO adventure Although Turkey has continuously par-ticipated in EXPOs, the world’s largest social gathering, it has never hosted the event. Our country, which became a member of the BIE on October 5, 2004, participated in 17 of the 63 World Expos during the Ottoman period and 16 during the Republic period.

Turkey was put to a real tough test in this field during EXPO 2015. During the voting to find out who was going to host the event, Izmir received 65 and Milan got 86 votes in Paris on March 31, 1008. It was quite a success to receive 65 votes against a city that had hosted EXPO four times in previous years.

Now Izmir is a candidate for EXPO 2020 with this experience. Ayutthaya from Thailand, Yekaterinburg from Russia, Dubai from the UAE and Sao Paolo from Brazil are also candidates, in other words, rivals of Izmir.

The theme of Izmir for EXPO 2020İzmir’s 2020 EXPO theme ‘New Road for a Better World / Health for Everybody” is considered as a theme that every-body can relate and contribute to. The theme consists of five main elements such as coming to life, a harmonized

38 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

aday olduğu bu organizasyon için 31 Mart 2008 tarihinde Paris’te yapılan oylamada, seçime katılan 151 ülkeden 65’inin oyunu İzmir, 86’sının oyunu ise Milano aldı. Organizasyonu Milano’ya kaptırsa da, daha önce altı kez aday olmuş, dört kez EXPO’ya ev sahipliği yapmış İtalya karşısında, Türkiye’nin aldığı oy sayısı küçümsenmeyecek bir başarı olarak kabul ediliyor. İzmir şimdi bu deneyimiyle 2020 EXPO’suna aday oldu . Tayland’dan Ayutthaya, Rusya’dan Ekaterinburg, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Dubai ve Brezilya’dan Sao Paulo da 2020 EX-PO’sunun diğer adayları, dolayısıyla İzmir’in rakipleri.

EXPO 2020 İzmir temasıİzmir’in 2020 EXPO’su için belirlediği ‘’Daha İyi Bir Dünya için Yeni Yollar / Herkes için Sağlık” teması, bütün dün-yanın üzerinde anlaşacağı, herkesin katkı koyacağı bir konu olarak nitelen-diriliyor.

Söz konusu tema, hayata geliş, uyumlu ve dengeli bir yaşam tarzı, sağlıklı bir çevre, sağlık hizmetleri ile yenilikçi-lik ve daha sağlıklı bir dünya için ev-rensel işbirliği gibi beş ana unsurdan oluşuyor. Tema İzmir’in geçmişiyle de bağlantılı. Öyle ki İzmir antik dönem-

den bugüne önemli bir sağlık merkezi olmuştur. İzmir’in jeotermal kaynakları ve kaplıcaları, sağlık turizmi için önem-lidir.

Hekimliğin babası sayılan Hipokrat, Ege’de; eczacılığın babası sayılan Ga-len ise Bergama’daki Asklepion’da çalışmalarını yapmıştır. 2000’li yıllar-da keşfedilen Bergama Allianol Antik Şifa Merkezi, tarihte jeotermal tedavi yöntemlerinin uygulandığı ilk mer-kezlerden birisidir. Homeros’un des-tanlarında bahsi geçen Agamemnon Kaplıcaları ve antik yazarların söz ettiği Diana Hamamları Helenistik dönem İz-mir kentinin çevresinde yer alır.

Kim ne diyor?EXPO 2020 yarışı tüm hızıyla sürerken İzmir’in adaylık çalışmalarını yürütül-mesinde aktif rol oynayacak isimler be-lirlendi. Yönlendirme Kurulu Başkanlığı görevini İzmir Valisi M. Cahit Kıraç’ın olurken, Yürütme Kurulu Başkanlığı’na Türkiye Futbol Federasyonu eski Baş-kanı ve Ege Tütün İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Öz-gener getirildi. Biz de bu süreçte yü-rütülen çalışmaları ve İzmir’in şansını bizzat işin başındakilere sorduk. Ortak görüş İzmir’in EXPO 2020 adaylarını zorlayacak en güçlü rakiplerden biri olduğu yönünde.

and balanced lifestyle, a healthy envi-ronment, innovation in health services and global unity for a healthier world.

The theme is also connected to the his-tory of Izmir. Izmir has always been a health center throughout history. The geothermal resources and hot springs of Izmir are very important for health tourism. The father of medicine Hip-pocrates and the father of pharmaceu-ticals Galen have worked in Bergama. The Bergama Alliaoni Antique Treat-ment Center, which was discovered in the 2000’s, is one of the ancient centers where geothermal treatment was first applied. The hot springs of Agamem-non mentioned by Homer and the baths of Diana mentioned by antique writers were built around Izmir during the Hellenistic era.

CommentsWhile the race for EXPO 2020 continues at full speed. The names that will have an active role in the candidacy process have been determined. The president of the directory board was chosen as the Governor of Izmir M. Cahit Kıraç and the president of the executive board was chosen as Mahmut Özgener, the former president of the Turkish Football Federation and the current president of the Aegean Tobacco Exporters Asso-

39İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Kıraç: “İzmir yarışın en güçlü adaylarından”İzmir Valisi M. Cahit Kıraç, EXPO 2020 adaylığında İzmir’i zorlu bir yarış süreci-nin beklediğini belirtiyor. Adayların hiç birinin henüz bir EXPO’ya ev sahipliği yapmadığına dikkat çeken Kıraç, İzmir’in EXPO 2015 adaylık sürecindeki tecrübesi ile yarışın en güçlü adaylarından biri ol-duğunu söylüyor.

Oluşan çok rakipli tabloda İzmir’in avan-tajlarını ön plana çıkararak stratejisini belirlemesi gerektiğini ifade eden Kıraç, kentin güçlü ve zayıf yönlerini şöyle sıra-lıyor: “İzmir’in, 8 bin 500 yıllık tarihi, güzel doğası ve iklimi, sıcakkanlı insanlarıyla ideal bir ev sahibi olacağına olan inan-cım sonsuz. Zira güzel İzmirimiz coğrafi konumu itibariyle, ülkeler ve kültürlerara-sı köprü niteliğindedir ve Orta Asya’dan Kuzey Afrika’ya, Orta Doğu’dan Avrupa’ya kolay ve hızlı erişim imkânı sunan merkezi bir konuma sahiptir.

EXPO 2020 İzmir’de düzenlendiği takdir-de Doğu Akdeniz Bölgesi’nde düzenle-necek olan ilk EXPO olacaktır. Dolayısıyla EXPO 2020’nin bu coğrafyada düzenlen-mesinin, organizasyona dinamizm ve güç kazandıracağını düşünüyorum.”

Kıraç’a göre İzmir tema seçiminde de önde. İzmir’in temasının diğer adayların tema seçimleriyle mukayese edildiğinde daha evrensel nitelik taşıdığını ifade eden Kıraç, bu açıdan BIE delegelerinin bakışı-nı olumlu yönde etkileyebileceğinin altını çiziyor.

Taşbaşı: “EXPO İzmir’in çıtasını yükseltir”Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı, EXPO 2020’nin en şanslı adayının İzmir olduğu görüşünde. Kentin EXPO 2020 adaylık sürecinde başarılı olabilmesi için kamu, özel sektör, sivil toplum örgütleri ve hal-kın bir bütünlük içerisinde hareket etmesi gerektiğini ifade eden Taşbaşı’na göre, özellikle dünya çapında isim yapmış sivil toplum örgütleri uluslararası faaliyetlerde yer almalı.

Taşbaşı, Türkiye’nin en çağdaş kenti ola-rak nitelendirdiği İzmir’in EXPO 2020’yi kazanmasının kentin çıtasını yükseltece-ğini ve Türkiye için büyük bir adım teş-kil edeceğini söylüyor. Organizasyonun İzmir’de kalması için gereken her şeyi yapacaklarını belirten Taşbaşı, “EXPO ile İzmir’in geleceğini yeniden şekillendire-ceğiz” diyor.

ciation. We asked about the chances of Izmir and the efforts during the candi-dacy process to those that are manag-ing the campaign. The consensus: Izmir is one of the strongest candidates.

Kıraç: “İzmir is one of the favorites”Governor of Izmir M. Cahit Kıraç says that Izmir is in for a tough ride regarding the candidacy process of EXPO 2020. Kıraç, who points out that none of the candi-dates has hosted an EXPO, believes that Izmir, with its previous experience from the EXPO 2015 race, is one of the strongest candidates.

Kıraç, who states that Izmir must high-light its advantages and formula a strat-egy based on those, lists the cities strong and weak points: “I strongly believe that Izmir will be an ideal host with its 8500 year history, beautiful nature, climate and hospitable people. Our beautiful Izmir is like a bridge between cultures and coun-tries with its geographical location. It is in a central location that provides fast and easy access from Middle Asia to North Africa, from the Middle East to Europe. If EXPO 2020 will e hosted by Izmir, it will be the first EXPO organized in Eastern Medi-

Kemeraltı / Kızlarağası

40 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Özgener: “Kazanmak için takım oyunu şart”EXPO Yürütme Kurulu Başkanlığına ge-tirilen Türkiye Futbol Federasyonu eski Başkanı ve Ege Tütün İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, kazanmanın takım oyunu olduğunu ve güçlü bir takım kurarak bu işi başaracakla-rını söylüyor.

İzmir’in köklü geçmişiyle eski, global ola-rak ise genç bir kent olduğunu belirten Özgener, EXPO’nun da kentin önündeki en önemli sınavlardan biri olduğunu ifade ediyor. İzmirli olan Özgener, “Okullarında okuduğunuz, suyunu içtiğiniz, üniversite-sinde eğitim gördüğünüz, ekonomisinde çalıştığınız bir kente borcunuzu ödemek adına böylesine önemli bir görevde bu-lunma şansını yakalamak benim için çok anlamlı. Tüm arkadaşlarım ile birlikte EXPO 2020’yi İzmir’e kazandıracağımıza inanıyo-rum” diyor.

Yorgancılar: “İzmir, EXPO ile iade-i itibar fırsatı yakalayacak”EBSO Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Ender Yorgancılar, 100 yıl öncesine kadar Doğu Akdeniz’in en önemli liman kentlerinden biri olan

terranean. So, I believe that the organiza-tion of this event in this geography will strengthen and bring dynamism to the organization.”

According to Kıraç, Izmir is also a favor-ite with its theme. Kıraç, who states that Izmir’s theme is more universal than the themes of other candidates, says that this could positively affect the votes of BIE delegates.

Taşbaşı: “EXPO will raise the bar for İzmir”Ministry of Culture and Tourism Adver-tising General Manager Cumhur Güven Taşbaşı believes that Izmir is the favorite for EXPO 2020. According to Taşbaşı, who believes that the private and public sector, NGOs and the locals have to work in unity for Izmir to succeed during the candidacy process, says that internationally famous NGOs must take part in international ac-tivities. Taşbaşı says that winning the EXPO bid will raise the bar for Izmir- which he calls Turkey’s most modern city- and be a big step for Turkey. Taşbaşı, who says that they will do everything in their power to secure the bid for Izmir, says “With EXPO, we will reshape the future of Izmir”

Özgener: “Team work is crucial if we want to win”EXPO executive board president Mahmut Özgener, points to the fact that winning requires team effort and that they will succeed by establishing a strong team.

Özgener, who says that Izmir is an old city in terms of its history but a young one on a global scale, adds that EXPO is one of the toughest tests the city is about to en-counter. Özgener says, “I am very happy to be serving a city that I was born in and educated and still work in. I truly believe that we will win EXPO 2020”

Yorgancılar: “With EXPO, İzmir will get the chance to reestablish its prestige” EBSO Chairman and TOBB board member Ender Yorgancılar, states that Izmir will get the chance to reestablish its prestige if it hosts EXPO 2020. According to Yorgancılar, the fact that there are many candidates means that the race will be tough but the division of the votes of delegates, its 2015 experience and notoriety will increase the chances of Izmir.

Yorgancılar, who says that Izmir is the most ideal city for EXPO with its multi cultural

Vali M. Cahit Kıraç

41İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

İzmir’in 2020 EXPO’suna ev sahipliği yapması durumunda, iade-i itibar fır-satı yakalayacağını belirtiyor.

Yorgancılar’a göre, aday sayısının fazla olması bir yandan yarışın zorlu geçe-ceği anlamına geliyor. Ancak BIE de-legelerinin oylarının daha fazla ülkeye bölünecek olması ise EXPO 2015 tecrü-besi ve tanınırlığı olan İzmir’in şansını artıracak.

Farklı etnik kökenden halkları bir araya getiren, çok kültürlü, çok dinli, laik ve modern yapısıyla İzmir’in EXPO için en uygun kent olduğunu ifade eden Yorgancılar, “Medeniyetler ve bölgeler arasında çatışmaların hüküm sürdüğü bir dünyada İzmir, bu yapısı sayesinde 21. yüzyılda dünya için ‘kültürel aku-punktur’ ve ‘toplumsal barış modeli’ vazifesi görecektir. Tüm ülkelerin bek-lentilerini, geleneklerini ve deneyimle-rini sergileyebilecekleri uygun bir plat-form olarak İzmir, ideal bir ev sahibi olacaktır.”

Özkara: “Delegeler tek tek zimmetlenmeli”Ege ve Batı Akdeniz Sanayici ve İşa-damları Federasyonu (ESİDEF) Başkanı

Mustafa Özkara, EXPO 2020 yarışında

İzmir’in ciddi bir kenetlenme örneği

sergilediğini belirterek, bu birlikteliğin

organizasyonu kente kazandıracağını,

dolayısıyla İzmir’in en şanslı aday oldu-

ğunu söylüyor.

EXPO 2015 tecrübesinin iddia edildi-

ğinin aksine İzmir için önemli bir de-

neyim olduğunu ifade eden Özkara,

EXPO tarihinde ilk başvurusunda orga-

nizasyonu kazanan ülke olmadığına da

dikkat çekiyor.

Özkara, adaylık süresince uygulanacak

strateji kapsamında BIE delegelerinin

tek tek zimmetlenmesi ve çalışmaların

bu doğrultuda yürütülmesi gerektiği-

ni vurguluyor. İstenilen etkiyi oluştur-

mak için Sağlık ve Dışişleri bakanlıkları

ile koordineli çalışılmasının önemine

değinen Özkara, hükümet üyelerinin

uluslararası arenada Türkiye başta ol-

mak üzere İzmir’e isteyecekleri destek

ve yapacakları görüşmelerde EXPO’yu

sürekli gündemde tutmasının etkili

olacağını söylüyor. Özkara’ya göre bu

süreçte yapılanlar ve yapılacakların ak-

tarımı açısından güçlü bir sosyal med-

ya ağı kurulması da şart.

and multi lingual structure and modern face, says “In a time when conflicts between na-tions and regions continue, Izmir could be a cultural acupuncture or a global peace model with these characteristics. Izmir will be an ide-al host as a platform where all the countries can exhibit their expectations, traditions and experiences”

Özkara: “The delegates must be approached individually”ESİDEF President Mustafa Özkara says that Izmir is displaying a total unity for the race of EXPO 2020 and that Izmir is the favorite to win the bid. Özkara, who states that the experience of EXPO 2015 was a big help for Izmir, points out that no country that applied for EXPO for the first time ever won the hosting bid.

Özkara believes that the delegates must be approached individually and works should concentrate around that strategy. Özkara, who points to the importance of working jointly with the Ministry of Health and the Ministry of Foreign Affairs for the desired effect, believes that the government must mention EXPO constantly during their inter-national meetings. According to Özkara, the establishment of a social media network that informs people of the latest developments is also essential.

Ender Yorgancılar Pasaport

42 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

43İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

“Teşvik verilirse İzmir’de patlama olur”İzmirlilerin gönlünde ayrı bir yeri olan eskinin Büyük Efes’i şimdinin Swiss Otel’ini bir İzmirli yönetiyor. Rıza Elibol, 35 yıldır Türkiye ve dünyanın çeşitli kentlerinde, zincir otellerde görev aldıktan sonra memleketine hizmet etmenin mutluluğunu yaşıyor.

“If incentives are allocated,Izmir will shoot to the moon”

A local is now running Swiss Hotel, the hotel which was built instead of Büyük Efes Hotel, a beloved spot for the locals of Izmir. Rıza Elibol is happy to have returned to his hometown

after working in various cities in Turkey and around the world for the past 35 years.

Röportaj / Interview: DERYA ŞAHİN

44 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Röportaj / Interview

Rıza Elibol, Mayıs 2008’de tamamen yenilenerek kapılarını açan Swiss Otel Grand Efes İzmir’in genel

müdürlük koltuğunda oturuyor. Henüz üniversite öğrencisiyken İstanbul Etap Oteli’nin mutfak bölümünde adım attığı kariyerinde kendi deyimiyle merdivenleri yavaş yavaş tırmanmış. Dünyanın pek çok farklı ülkesindeki zincir otellerin bünye-sinde uzun yıllar görev yapan Elibol’un İzmir’e gelmesinde biraz da memleket özlemi etkili olmuş aslında. Suyun karşı yakasından, Selanik’ten göç edip İzmir’e yerleşen bir ailenin çocuğu ne de olsa. Söz İzmir’e geldiğinde Elibol, geçen yılla-rın kentte pek çok şeyi “iyi yönde” değiş-tirdiğini söylüyor. “İzmir’in turizm potansi-yelinin yeterince değerlendirilemediği”ne yönelik genel kanıyı hatırlattığımızda ise kısır tartışmalardan uzaklaşıp talebi artıra-cak önlemler alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Antalya’yı örnek gösterip sek-törde teşvikin önemine değinen Elibol, teşvik verilirse İzmir’de patlama olacağı görüşünde.

Turizm kariyerinize ne zaman ve na-sıl başladınız?ELİBOL: İzmirliyim. Selanik’ten göç edip İzmir’e yerleşen bir ailenin çocuğu-yum. Ancak ilkokula giderken İzmir’den İstanbul’a taşındık. Turizm sektöründe-ki kariyerime 1977 yılında, üniversite-de okurken staj yaptığım İstanbul Etap Oteli’nde başladım. Ardından 1980 yı-lında turizm ve otelcilik eğitimi almak için İsviçre’ye gittim. Eğitimim bittiğin-de çalışmaya başladım. Sırasıyla Kuveyt, Bahreyn, Nijerya, Abu Dabi, ardından tekrar Bahreyn’de görev yaptım. Oradan da Ankara Hilton’a transfer oldum. 15 yılı kapsayan bu süreçte mutfak departma-nında başladığım kariyerimde bulaşıkha-ne şefliğinden restoran müdürlüğüne, yiyecek içecek müdür muavinliğinden müdürlüğüne kadar yükseldim. Inter-continental Grubu’ndan gelen teklifi de-ğerlendirerek Kazakistan’ın yeni başkenti Astana’ya genel müdür olarak gittim. Üç buçuk yıllık zorlu bir sürecin ardından Hil-ton grubundan gelen teklif üzerine Kon-ya Hilton’a genel müdür olarak atandım. 2002-2005 arasında orada çalıştım. Otel

Rıza Elibol is the general manager of Swiss Otel Grand Efes İzmir which opened in May 2008. He has slowly

taken the steps in his career which he started in the kitchen of the İstanbul Etap Hotel. Elibol, who worked in various ho-tels around the world for years, came to Izmir because he missed his hometown. He is, after all, the child of a family that immigrated to Izmir from Thessaloniki.

When it comes to Izmir, Elibol says that a lot of things changed for the better in recent years. When we tell him about the argument that centers on the thought that Izmir’s touristic potential is not ef-ficiently evaluated, he says that argu-ments should be put aside and points to the fact that measures to increase de-mand for the city should be taken. Elibol, who gives Antalya as an example and points to the importance of incentives in the sector, thinks that demand will soar for Izmir.

When and how did your career start? ELİBOL: I am from Izmir. I am the son of a family that emigrated from Thessaloni-ki. But we moved to Istanbul when I was in elementary school. I started working in the tourism sector in 1997 when I did my internship at the Istanbul Etap Hotel. In 1980, I went to Switzerland to study Tourism. I worked in Kuwait, Bahrain, Ni-geria and Abu Dhabi and then returned to Bahrain. After that, I got transferred to Ankara Hilton. During these 15 years, I worked in the kitchen as a dishwasher, restaurant manager, food and beverage assistant manager and manager. I ac-cepted an offer from the Intercontinen-tal Group and went to Kazakhstan, As-tana as a general manager. After a tough 3 years, I went to work at Konya Hilton. I worked there between 2002 and 2005. When the hotel was sold, my old com-pany called me back. First I went to Uz-bekistan, Tashkent and then Kazakhstan, Alma-Ata. Then I got an offer from the Swiss Hotel Group for Izmir. I was excited about the prospect of working in my hometown and I agreed. I have been in Izmir for a year.

‘‘Bu kadar çok

tarihi eserin çıktığı

bir bölgede daha

kapsamlı ve uluslararası

nitelikte bir arkeoloji

müzesi olmalı.’’

‘‘A more

comprehensive

and international

archeology museum

needs to be

established in a place

that yields so many

historical relics.’’

45İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

satılınca eski şirketim beni geri çağırdı. Önce Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te, ardından da Kazakistan’ın eski başken-ti Almaata’da görev yaptım. Bu sırada İzmir’den, Swiss Otel Grubu’ndan bir tek-lif geldi. Yıllar sonra kendi memleketimde çalışacak olma düşüncesi beni heyecan-landırdı ve teklifi kabul ettim. Son 1 yıldır da İzmir’deyim.

Dünyanın farklı bölgelerinde, otel-cilik sektöründe deneyimleriniz var. Hizmet anlayışı açısından Türkiye’yi nerede görüyorsunuz?ELİBOL: Türkiye uluslararası otelcilikle yarışabilecek seviyede. Hatta eğitimli genç eleman kadrosu ve mevcut tesis-lerdeki modern teknoloji kullanımıyla pek çok Avrupa ve Ortadoğu ülkesini geçmiş durumda. Eleman sıkıntısı olma-ması lazım ama hala var çünkü Türkiye’de yetişmiş eleman az. Üniversiteden me-zun olan gençler “ne zaman müdür ola-cağım” düşüncesi içerisinde. Sektörde başarılı olabilmek için işin mutfağından gelmek ve merdivenleri yavaş yavaş çık-mak gerekiyor. Ayrıca sektörde çalışanlar sürekli kendilerini yenilemek ve geliştir-mek zorunda. Bunu yapamazlarsa başarılı olamazlar.

Uzun yıllar sonra İzmir’desiniz. Nele-ri değişmiş buldunuz?ELİBOL: İzmir’den İstanbul’a taşındığımız-da çok küçüktüm. Saat Kulesi’nin önünde deniz olduğu zamanı hatırlıyorum. Son-raları arada sırada gelip gitsem de uzun süre kalmadım İzmir’de. Değişen çok şey var elbette, hem de iyi yönde. Düne kadar İzmir Körfezi kokuyordu örneğin. Bu duru-mun ortadan kaldırılması bile çok önemli bir gelişme. Sayıları gün geçtikçe çoğalan üniversitelerin de muhakkak ki İzmir’e kat-kısı büyük. Özellikle iki üniversitenin tu-rizm ve otelcilik bölümünün olmasını çok önemli buluyorum. Kentimizde geleceğin turizmcileri yetişiyor.

İzmir’in turizm potansiyelinin yete-rince değerlendirilemediği yönünde genel bir kanı var. Sizce bu konuda neler yapılmalı?ELİBOL: İzmir’in muazzam bir turizm po-tansiyeli var. Sağımız solumuz tarihi eser;

Efes, Bergama, Agora vb… Ancak İzmir’in içindeki turizm potansiyeli çok kısıtlı. Ör-neğin İzmir’deki müzeleri düşünün. Bu kadar çok tarihi eserin çıktığı bir bölgede daha kapsamlı ve uluslararası nitelikte bir arkeoloji müzesi olmalı. Öyle bir müze olmalı ki, insanlar İzmir’e geldiği zaman mutlaka gezmek istemeli ve ziyaretçileri-ni kendine hayran bırakmalı. Ancak maa-lesef şu anda turistler İzmir’in merkezinde bırakın konaklamayı, gezmiyor bile. Eğer bu kentte turizmin gelişmesini is-tiyorsak daha fazla otelimiz olmalı. Otel sayısı ne kadar artarsa İzmir’e o kadar si-nerji gelir. “İzmir neden bir kongre şehri olamıyor” sorusunun cevabı çok basit as-lında. Çünkü şu anda İzmir’e bin 500 kişilik bir kongre gelse konaklama konusunda sıkıntı yaşanır. Fuar ve kongre merkezi projesi var ama sırf kongre merkezi yap-mak da önemli değil. 10 bin kişilik kong-re merkezi yapınca gelecek 10 bin kişiyi nerede yatıracaksınız İzmir’de? Bunun için talebi artırma yoluna gidilmeli. Önce talep mi artırılmalı yoksa otel mi yapıl-malı kısır döngü şeklinde süre giden bir tartışmadır. Bana kalırsa önce bir otel ya-pılmalı. Çünkü otel muhakkak kendi tale-bini yaratacaktır. Tabii bu biraz yatırımcıyı zorlayacaktır ama devlet teşvik verirse neden olmasın? Antalya neden kalkındı örneğin? Teşvik var da ondan. Aynı des-tek İzmir’e, Çeşme’ye verilse İzmir’de de patlama olur.

‘‘Eğer bu kentte

turizmin gelişmesini

istiyorsak daha fazla

otelimiz olmalı.’’

‘‘If we want to

develop tourism in

our city we need to

have more hotels.’’

You have worked at various hotels around the world. Where do you think Turkey is in terms of quality service? ELİBOL: Turkey can compete with the best of them; in fact it is better than most European and Middle Eastern countries in terms of young staffing and modern technology in hotels. We shouldn’t have problems with staffing but we do be-cause there aren’t enough qualified em-ployees. People who have just graduated want to instantly become managers. In this sector, you have to start at the bot-tom and slowly work your way up. Also, people within the sector must renew and develop themselves all the time. If they don’t, they won’t be able to succeed.

You are now in Izmir after all these years. What has changed? ELİBOL: I was very young when we moved to Istanbul. I remember the time

46 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Bu noktada tanıtım eksikliği söz ko-nusu olabilir mi? Elimizdeki değerle-ri iyi tanıtabiliyor muyuz sizce?ELİBOL: İzmir’in tanıtım eksiği çok fazla. Özellikle kongre turizminde İzmir’in var-lığından kimsenin haberi yok. Yeni desti-nasyon aranıyor ancak İzmir seçenekler arasında düşünülmüyor bile. Biz Swiss Otel olarak hemen bütün uluslararası fuarlara katılıyoruz ve otelimizin yanı sıra İzmir’in de tanıtımını yapıyoruz. Örneğin bu yıl Temmuz ayında dünyaca ünlü 15 toplantı ve kongre organizatörünü ote-limizde misafir ettik. Dört gün boyunca İzmir’de bulunan misafirlerimize kentimi-zin tarihi ve turistik mekânlarını gezdirdik. Aslında onlara İzmir’i tanıttık. Bu insan-lar 2013’ün, 2014’ün kongre çalışmalarını yapıyorlar. Pek destek göremesek de biz elimizden gelen her şeyi yaptık. Ancak gelecekten umutluyum. Bu güne kadar

when the Clock Tower was near the sea. I stopped by over the years but never stayed long. Of course, a lot has changed in Izmir and I mean in a good way. For example, the Bay of Izmir smelled terrible in the past. And there are more universi-ties which is a great contribution. I find it very important that two universities have tourism faculties; we are raising future professionals in our city. There is a general thought that Izmir’s tourism potential isn’t effec-tively evaluated. What do you think should be done about this? ELİBOL: İzmir has an immense poten-tial. We are surrounded by historical ru-ins but the tourism potential within the city is limited. For example, think about the museums in Izmir. A more compre-hensive and international archeology

museum needs to be established in a place that yields so many historical relics. It should be such a museum that when people come to Izmir they must visit the museum and it needs to amaze them. But unfortunately tourists don’t even stay overnight in Izmir, let alone tour it.

If we want to develop tourism in our city we need to have more hotels. The more hotels we have, the more energetic the city will be. The answer to the question of why Izmir isn’t a congress city is sim-ple: if a congress of 1500 people comes to Izmir they’d have accommodation problems. There is a project involving the construction of a fair and congress center but it’s not enough to build a con-gress center. Where are you going to put up all these people? We need to increase the demand. Which is better: increasing

47İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

var olan tanıtım eksikliğinin yeni dönem-de Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’ın İzmir’den milletvekili olması do-layısıyla ortadan kalkacağını ve özelikle uluslararası fuarlarda İzmir’in tanıtımının çok daha iyi yapılacağını düşünüyorum. Bakanımız da bunun sözünü verdi.

İzmir’in EXPO 2020 adaylığı hakkın-da ne düşünüyorsunuz? Kazanma şansımız nedir sizce?ELİBOL: EXPO’ya aday olmak bile muaz-zam bir fırsat. Adaylık sürecinin çok iyi ve planlı bir şekilde değerlendirilmesi gere-kiyor. Geçen sefer Milano’ya kaybetmemi-zin sebepleri de araştırılmalı. EXPO 2015’i Milano’ya kaptırdık çünkü Milano hazırdı. Milano bugün hem fuar alanı hem de konaklama tesisleri açısından bu organi-zasyona hazır. Kentte EXPO için ekstra bir yatırım yapılacağını sanmıyorum. İzmir açısından baktığımızda aynı durumu söy-leyemeyiz ama önemli olan delegelere “hazır olacağız” mesajını vermemiz. Bu

the demand first or building the hotels? This is a futile debate. I think we need the build hotels first because the hotel will create the demand. This of course will force the hand of the investor but what about government incentives? This is how Antalya developed; with incentives. If the same support will be given to Izmir and Çeşme, Izmir will make a great break-through.

Could this be because of insufficient advertising? Do you think we are in-capable of advertising our assets? ELİBOL: Izmir is not advertised enough, especially when it comes to congress tourism. New destinations are being sought out but Izmir isn’t even consid-ered one of the options. We, as Swiss Ho-tel, take part in all international fairs and we advertise Izmir along with our hotel. For example, we invited 15 world famous congress organizers to our hotel. We took our guests to the historical and touristic

spots in our city. We told them about Izmir. These people are working on the congresses of 2013 and 2014. We didn’t receive any support from others but we did the best we could.

But I am hopeful for the future. I believe that Izmir will be better advertised now that the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay is an MP from Izmir. Our Minister promised us that.

What do you think about İzmir’s EXPO 2020 candidacy? Do you think we have a chance to win? ELİBOL: Being a candidate for EXPO is an excellent opportunity. We need to evaluate the candidacy process carefully. We need to ask ourselves why we lost to Milan last time. We lost to Milan because they were ready for EXPO 2015. Milan, with its fair area and accommodation fa-cilities, is ready to host the event. I don’t think they will even need additional in-vestments. As for Izmir, we cannot say the same things and the important thing is we have to convince the delegates that we will be ready for EXPO and this is a guarantee that should come from the government. I believe that EXPO will be a turning point for Izmir because EXPO contrib-utes greatly to the economy of the city it’s being organized in. More importantly, not only Izmir but Turkey needs this. We need to present an alternative to Istanbul and EXPO is a great opportunity in this regard.

What are your suggestions for in-creasing touristic activities in Izmir? ELİBOL: İzmir has a great golf potential but it is the only big city in Turkey that doesn’t have a golf course despite this potential. Think about it; even Antalya, which is only available for golf during the winter, derives great revenue from golf-ing. People in Belek pay 80 Euros for a room and 180 Euros to play golf. İzmir, compared to Antalya, is a city that can offer all year round golfing. We must put this potential to good use and build golf courses in places Çeşme and Selçuk. I

‘‘İzmir’in muazzam bir

golf potansiyeli var ancak

Türkiye’deki büyük kentler

arasında imkânı olmasına

rağmen golf sahası

bulunmayan tek il İzmir.’’

‘‘İzmir has a great golf

potential but it is the only

big city in Turkey that

doesn’t have a golf course

despite this potential.’’

48 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

güvenceyi de ancak devlet verebilir. Ben EXPO’nun İzmir için kırılma noktası olaca-ğına inanıyorum. Çünkü EXPO, düzenlen-diği kentlerin ekonomisini önemli dere-cede kalkındıran bir organizasyon. Ayrıca sadece İzmir’in değil, Türkiye’nin de buna ihtiyacı var. Türkiye’de artık İstanbul’a bir alternatif yaratmamız gerekiyor. EXPO bu anlamda önemli bir fırsat.

İzmir’de turizm hareketliliğini artır-ma noktasında önerileriniz neler?ELİBOL: İzmir’in muazzam bir golf po-tansiyeli var ancak Türkiye’deki büyük kentler arasında imkânı olmasına rağ-men golf sahası bulunmayan tek il İzmir. Düşünün ki, sadece kış aylarında golf oynanabilen Antalya bile golf turizmin-den önemli bir gelir elde ediyor, örneğin Belek’te insanlar 80 Euro konaklama üc-reti öderken, 180 Euro’ya golf oynuyorlar. İzmir Antalya ile kıyaslandığında yılın 12 ayı golf oynamaya müsait bir kent. Bu potansiyel iyi değerlendirilmeli ve Çeşme Yarımadası, Selçuk çevresi gibi kalkınması istenilen bölgelere öncelik verilerek, golf sahaları yapılmalı. Çevrecilerin bu konu-daki tereddütlerini anlayışla karşılıyorum. Nitekim ben de golf sahası için ağaçların kesilmesine karşıyım. Ancak bizim düz arazilerimiz de var. Su problemi de artık denizden arıtma yöntemiyle bile çözülü-yor. İzmir’de özlenen paralı turistleri bu şekilde çekebiliriz.

Ayrıca İzmir’de hep konuşulan bir sağlık turizmi potansiyeli var ama bu alanda hizmet veren yeterli sayıda tesisimiz yok. Balçova Termal özellikle kuzey ülkelerin-den yoğun ziyaretçi çekiyor. Bu potan-siyelin daha iyi değerlendirilmesi için teşvik verilmeli ki, yatırımcı gelsin. Çünkü otel yatırımı yapmak sanıldığı kadar kolay değil. Devletin bunu da düşünmesi lazım.

Büyük Efes Oteli’nin İzmirlilerin gönlünde ayrı bir yeri vardı. Swiss Otel olarak değişmesi başlangıçta İzmirlilerin tepkisine neden olmuş-tu. Ancak siz “İzmir’i ve İzmirlileri kucaklamaya geldik” dediniz. İzmir-liler de sizi kucakladı mı peki?ELİBOL: İlk başta bir önyargı oluştuğu

doğru. Bunu yok etmeye ve Efes’in o eski muhteşem günlerini geri getirmeye ça-lışıyoruz. Çabalarımızın sonucunu 2010-2011’deki konaklama sayımız ve misafir memnuniyetimizdeki artışla aldık. Bu an-lamda personelimizin katkısı büyük. Biz hizmetin en iyisini vermeye devam et-tikçe düşünce de değişecektir. Elbette ki geçmişe önem veriyoruz ancak sırf eski Büyük Efes olmakla olmuyor, hizmet de çok önemli.

İçindeki sanat eserleriyle adeta bir galeriyi andıran otelde düzenlediği-niz sanat turları devam ediyor mu?ELİBOL: Mal sahibimiz Murat Vargı’nın sa-nata inanılmaz bir ilgisi var. Kendisi oteli-mize özel koleksiyonundan çok sayıda sa-nat eseri bağışladı. Fernando Botero’nun atlı adam eseri ya da Rabarama’nın Giyo-tin heykeli gibi. Artemis heykeli ve Atti-la Galatalı’nın mozaikleri de Büyük Efes döneminden kalıp otelimizde yerini alan eserler arasında. Odalarımızda Devrim Erbil’in resimleri bulunuyor. Ayrıca Zey-nep Eren, Kemal Önsoy, Mike Berg, Mithat Şen, Serdar Arat, Gültekin Çizgen, Erdo-ğan Ersen, Levent Morgök, Alev Gözonar, Ceylan İnsel, Suha Özkan, Nasip İyem, Seçkin Pirim, Fuat Ezer, Melek Mazıcı’nın da çalışmalarıyla koleksiyonun sayısı bini aştı. Otel yönetimimiz, bu değerli sanat eserlerini herkesle paylaşmak için özel çalışma başlattı ve bir gezi parkuru hazır-landı. Otelin kurulduğu günden itibaren geçirdiği evreleri gösteren fotoğrafların yer aldığı ‘’Zaman Tüneli’’ de bu parku-ra dahil edildi. İki danışman eşliğinde gerçekleşen sanat turu için ise otelimi-zin müşterisi olmak gerekmiyor, sadece randevu alınması yeterli. Bu çalışmalarda editörlüğünü İzzettin Çalışlar’ın üstlendi-ği ‘’Grand Efes; Çağdaş Mekanda Sanat’’ isimli bir de kitap hazırlandı.

Yeni yıla dair projeleriniz var mı?ELİBOL: Swiss Otel Grubu’nda standart kalite anlayışı çok önemli. En çok değer verdiğimiz şeylerden biri bu. Bunun yanı sıra son yıllarda çevreyi korumak anlamın-da önemli adımlar attık. Örneğin havuzla-rımızdaki klor kullanımına son verip ozon sistemini kullanmaya başladık. Ayrıca

also sympathize with the concerns of environmentalists on this issues; I too don’t want the tress to be cut down for golf courses. But we do have barren lands and the water can be solved with refining sea water. We can attract higher income tourists this way. Also, Izmir has health tourism potential but we don’t have enough facilities in this regard. Balçova Thermal attracts a lot of atten-tion from Northern countries. We need incentives for investors to better use this potential. It is not easy to build a hotel and the government needs to take this into account.

Büyük Efes Hotel was a special place for the locals and when it was rebuilt as Swiss Hotel they were against it at first. But you said that you were here to em-brace Izmir and its citizens. Did they return the sentiment? ELİBOL: At first there was p r e j u d i c e , that’s true. We are try-ing to elimi-nate that and bring back the glori-ous days of Efes.

49İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

önümüzdeki günlerde devreye girecek trijenerasyon sistemiyle de karbon ayak izimizi önemli ölçüde azaltacağız. Tek bir enerji kaynağından hareketle elektrik, ısı ve soğutma enerjilerinin eş zamanlı ola-rak üretilmesine dayanan bu sistem için 1 milyon Euro’luk bir yatırım yapıyoruz. Trijenerasyon sistemi devreye girdiğinde kendi elektriğimizi kendimiz üreteceğiz. Hizmet kalitemizle birlikte çevreye olan duyarlılığımız ve sanata olan katkımızın da ön plana çıkmasını istiyoruz.

Bunların yanı sıra ISO çalışmalarımız de-vam ediyor. Mart ayında tamamlanacak bu sürecin sonunda İzmir’de ilk kez ulus-lararası ISO sertifikası alan kurum olaca-ğız. Personele yönelik eğitimlerimiz ve yenileme projelerimiz de sürecek.

The fruits of our labor came in 2010 and 2011 with the increase in visitor numbers, thanks to our staff. As long as we provide quality service, the mindset will change. Of course we care about the past but the old name alone doesn’t matter, what matters is quality service.

Do the art tours within the hotel, which actually looks like an art gallery, continue? ELİBOL: The owner of our property Murat Vargı is a big art enthusiast. He has donated many important artworks to our hotel. The man on a horse by Fernando Botero, the guillotine sculp-ture of Rabarama, the Artemis statue and the mosaics of Attila Galatalı are

from the old hotel. The paintings of Devrim Erbil hang on the walls of our rooms. Our collection, which includes artworks by Zeynep Eren, Kemal Ön-soy, Mike Berg, Mithat Şen, Serdar Arat, Gültekin Çizgen, Erdoğan Ersen, Levent Morgök, Alev Gözonar, Ceylan İnsel, Suha Özkan, Nasip İyem, Seçkin Pirim, Fuat Ezer and Melek Mazıcı in-cludes more than 1000 pieces.

Our hotel management started a proj-ect to share these valuable artworks with everyone and established a travel route. The Time Tunnel, which includes photographs of the hotel from past to present, was also included in this route. You don’t need to be a guest of the hotel to participate in the art tour that is overseen by two expert art consul-tants; all you need to do is make an ap-pointment. A book called ‘’Grand Efes; Art at a Modern Space” was prepared in accordance with this project.

What are you projects for 2012?ELİBOL: Standard quality manage-ment is essential to the Swiss Hotel Group. We have also taken great steps in protecting the environment in past years. For example, we have stopped using chlorine in our swimming pools and started using the ozone system. In addition, we will greatly decrease our carbon emission prints with a new system we’re implementing. We are investing 1 million Euros into this system which involves the produc-tion of electricity, heating and cooling energies simultaneously. When this system is online, we will be producing our own electricity. We want to high-light our environmental awareness along with our love of art and quality services.

In the meantime, we are continuing our works in receiving a quality certi-fication. After works are completed in March, we will be the first company in Izmir to have an international quality certificate. We will also continue edu-cating and renewing our staff.

50 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

51İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

BORNOVA

Bornova sheds light on the past and future Bornova, which was rewarded by the Historical Cities Association for its awareness for its history, which has reached EU standards with the amount of green area per person and which breaks record after record with investments in education, health, culture and social areas, is the guarantee of Izmir’s past and future.

52 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Tarihi Kentler Birliği’nce geçmişine duyarlılığı nedeniyle ödüllendirilen, kişi başına düşen

yeşil alan miktarı ile Avrupa Birliği standardını yakalayan, eğitim, sağlık, kültür ve sosyal alandaki

yatırımlarla rekor kıran Bornova, sadece İzmir’in 8 bin 500 yıllık tarihinin tanığı değil geleceğinin

de yapılanmasında önemli rol oynayacak

Amazonlardan Hititlere, İonlardan Frigyalılara, Perslerden Lidyalılara, Makedonyalılardan Bergama ve

Roma Krallıklarına ev sahipliği yapmış; Belkahve’den esen rüzgârıyla Türk mille-tinin kurtuluşunu müjdelemiş Bornova. Bugünse gelişimin garantisi sanayi böl-geleri, eğitim ve sağlık merkezi üniver-sitesi, İzmir’in ve Ege’nin bilinmeyen ta-rihine ışık tutan Yeşilova Höyüğü, yıllara meydan okuyan görkemli köşkleri, kırmı-zıdan sarıya, mordan yeşile renk cümbü-şü yaratan doğası, masal diyarını andıran köyleriyle birden fazla özelliği bünyesin-de taşıyor.

Bornova o günden bu güne geçirdiği bü-yük değişimle İzmir’in ve hatta Türkiye’nin yüzünü güldürüyor. Geçmişine olan du-yarlılığı ile Tarihi Kentler Birliği’nce ödül-

Bornova has hosted civilization such as the Amazons, Hittites, Ionians, Phrygians, Persians, Lydians and

Macedonians as well kingdoms such as Bergama and Rome and has signaled the freedom of the Turkish people with the wind that blew from Belkahve. And today, it carries many visions within its structure with its industrial sites, educati-on and health center university, Yeşilova Tumulus which sheds light on the unk-nown history of Izmir and the Aegean, magnificent mansions that defy time, beautiful nature and dreamy villages.

Bornova, with the big change it has gone under from the past to the present, is the smiling face of Izmir and Turkey. Borno-va, which was rewarded by the Historical Cities Association for its awareness for its

Fotoğraflar / Photographs: : Derya ŞAHİN - Bornova Belediyesi Arşivi Bornova Municipality Archive - E.Ü. arşivi, E.Ü. Archive

geçmişe ve geleceğe Bornova ışık tutuyor

53İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

lendirilen, kişi başına düşen yeşil alan miktarı ile Avrupa Birliği standardını yaka-layan, eğitim, sağlık, kültür ve sosyal alan-da yapılan yatırımlarla rekor kıran Borno-va, İzmir’in en önemli ilçelerinden biri.

Geçmişten günümüze BornovaGünümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Bornova’da uygarlıkların izleri Yeşilova Höyüğü’nde gün yüzüne çıkmıştır. 2005 ve 2006 yıllarında ger-çekleştirilen kazı çalışmalarında Borno-va Ovası’nda ortaya çıkarılan ve İzmir’in, Ege’nin en eski yerleşim merkezi olduğu anlaşılan Yeşilova Höyüğü, kentin geçmi-şini 8 bin 500 yıl öncesine kadar taşımıştır.

İlçenin adını nereden aldığına dair çeşitli görüşler bulunmaktadır. Evliya Çelebi’ninSeyahatnamesi’nde Bornova’yı Biruni-ler adlı bir Eti Türk Boyu’nun kurduğu, bu nedenle ilçeye Birunabat denildiği yazılmaktadır. İran Kralı Dara’ya göre ise Bornova’yı zaptı sırasında Birunabat is-

mini ilçeye kendisi vermiştir. Farsça’da Birunabat, birun ve abat kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Birun; dış, abat da şehir anlamına gelmektedir. Bi-run kelimesinin genellikle yer isimlerinde özel isimle birlikte kullanılan abad takısı ile pek uyuşmaması, Birunabad’ın başka bir isimden uyarlanmış olabileceğini dü-şündürmektedir. İsmin başlangıçta “Buru-nova” şeklinde geçtiği de öne sürülmekle birlikte o zamanlar Bornova’nın İzmir’in çevresini saran surların dışında kalması nedeniyle bu ismi aldığı sanılmaktadır.

Tarih boyu Amazonlar, Hititler, İonlar, Frigyalılar, Persler, Lidyalılar, Makedon-yalılar, Bergama Krallığı, Roma-Bizans İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü ilçe, 1071 Malazgirt Zaferi ile Anadolu’ya adım atan Türklerin, önce Selçukluların sonra da Osmanlıların egemenliğine girmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından 15 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğrayan Bornova, Milli Mücadele döne-

history, which has reached EU standards with the amount of green area per per-son and which breaks record after record with investments in education, health, culture and social areas, is the guarantee of Izmir’s past and future.

The history of BornovaThe traces of civilizations in Bornova have been unearthed at Yeşilova Tumu-lus. The tumulus, which unearthed du-ring the excavations in 2005 and 2006, is the Aegean’s oldest settlement and has carried the history of the city 8500 years before our time.

There are various opinions on where the borough got its name. In Evliya Çelebi’sSeyahatname it is written that Bornova was built by a clan called Biruniler and that’s why the borough was called Biru-nabat. According to Persian King Dara, he was the one to name the borough Bi-runabat during his conquest. In Persian, the word Birunabat is the combination of

Amazon Heykeli

54 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

minde de önemli bir yere sahiptir. Öyle ki, İzmir’in kurtuluş günü olan 9 Eylül 1922’de Türk ordusu İzmir’e Bornova’nın üst kısmındaki Belkahve’den girmiş, Nif ‘de (Kemalpaşa) geceleyen Mustafa Ke-mal Paşa, 8 Eylül akşamı İzmir’i buradan seyretmiştir. Dolayısıyla o gün yalnızca bir kentin değil, bir milletin kurtuluşuna ve tarihin yeniden yazılışına tanıklık et-miştir Bornova.

İlçe çok eski bir yerleşim yeri iken 1881 yılında belediyelik, 1957 yılında ise ilçe olmuştur. Bornova’nın çekirdeği, bugün Erzene olarak anılan mahallenin Hükü-met Konağı’nın arkasında kalan, eski adı Havuzbaşı olan kısmıdır. Tarihi 1800’lere varan iki katlı, bahçeli Rum evlerine hala rastlanabilen Erzene, 1924 Nüfus Müba-delesi ‘nden sonra önce Kavalalılar ve Giritlilere iskân edilmiş, 1950 sonrasında da Yugoslavya göçmenlerini barındır-mıştır. Ayrıca Erzene’nin yanı başında başlangıcından beri Roman Mahallesi yer almıştır.

the words birun and abat. Birun means outer and abat means city. It is also said that the name was originally pronoun-ced as Burunova but most probably the borough was given this name because it was located outside the city walls that surrounded Izmir.

The borough, which was occupied by the Amazons, Hittites, Ionians, Phrygians, Persians, Lydians, Macedonians, the Ber-

gama Kingdom and the Roman-Byzanti-ne Empire throughout history, was con-quered by the Turks after the war in 1071 and then became a part of the Ottoman Empire.

Bornova, which was invaded by Greek troop on May 15, 1919, had a very impor-tant rule during the Turkish War of Inde-pendence. Turkish troops have entered Izmir from the hills of Bornova on Sep-

55İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Bornova, günümüzde hızla büyüyen bir yerleşim alanı ve üniversite kenti olma-nın yanında, gelişmiş bir sanayi yöresidir. 1932 yılında Bornova Ziraat Mektebi’nin açılmasıyla çekirdeği oluşturulan ve İzmir’in ilk üniversitesi olan Ege Üniversi-tesi, Bornova’dadır. Üniversite sayesinde 1960’lı yıllardan itibaren giderek öğrenci kenti olmaya başlayan Bornova, Ege Üni-versitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin geliş-mesi ve yurt çapında ün kazanmasıyla da önemli bir çekim merkezi haline gelmiştir. Zengin ulaşım olanakları ve çevresindeki sanayi bölgeleri de ilçenin gelişimine kat-kı sağlayan unsurlardandır.

Bornova yeşil alan varlığıyla da adeta İzmir’in akciğeri konumundadır. Sınırla-rında 12 köyü barındıran ilçe toplamda 2 milyon 767 bin metrekareye ulaşan yeşil alanıyla, kişi başına düşen yeşil alan mik-tarında Avrupa Birliği ortalaması olan 7 metrekareyi yakalamıştır.

Tarihin canlı tanığı Yeşilova Höyüğüİzmir’deki ilk yerleşimlerin şekillenmesi-ne açıklık getiren Yeşilova Höyüğü, aynı zamanda Ege’nin yaşının ne kadar es-kiye dayandığını kanıtıdır. Burada elde edilen bulgulardan zengin bitki örtüsü ve hayvan kaynakları ile elverişli çevre koşullarına sahip Bornova Ovası’nın, pre-historik dönemde İzmir’in ilk yerleşimcile-

rine ev sahipliği yaptığı anlaşılır. Yeşilova Höyüğü’nün yanı sıra Yassıtepe Höyüğü ve Bornova Anadolu Lisesi Höyüğü’nün de aynı alanda yer alması bu durumu doğrular.

2003 yılında keşfedilmeden önce en çok 5 bin yıl eskiye giden geçmişi olduğu düşünülen İzmir, Yeşilova Höyüğü’nün ortaya çıkması ve yapılan kazılarda elde edilen bulguların ardından Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden biri olma özel-liğini kazanmıştır. İzmir Arkeoloji Müzesi ile 2005 yılında başlanan kazılara, 2007 yılında bir yıl ara verilmiştir. 2008 yılından bu yana da Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Ege Üniversitesi adına Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin’in başkanlığında kazılara devam ediliyor.

Bölgedeki kazı çalışmalarında elde edilen buluntular, günümüzden 8-9 bin yıl ön-cesine ait toplumun günlük yaşamlarına ve çevre koşularına ait bilgiler sunuyor. Bu yönüyle İzmir’in bilinmeyen tarihine ışık tutan Yeşilova Höyüğü’nde bulunan

tember 9, 1922 and Mustafa Kemal Paşa had watched the city from one of the hills. Bornova had witnessed the inde-pendence of a nation and the rewriting of history.

The borough became a municipality in 1881 and a borough in 1957. The center of Bornova is the area formerly known as Havuzbaşı, an area behind the Govern-ment Palace in Erzene Quarter. The Er-zene Quarter, which still hosts old, two-storey Greek houses that date back to the 1800’s, was settled by people from Kava-la and Crete after the big exchange and immigrants from Yugoslavia after 1950. A Gypsy neighborhood has always been present right next to Erzene.

Bornova, in addition to being a develo-ping settlement area and a university re-gion, is a well developed industrial area. The Aegean University, which is the first university to be built in Izmir, is located in Bornova. Bornova, which began to be a student city since the 60’s with the es-

Yeşilova Höyüğü, aynı zamanda

Ege’nin yaşının ne kadar eskiye dayandığının kanıtı.

The Yeşilova Tumulus proves just how old the Aegean is.

Yeşilova Höyüğünde bulunan mühür

56 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

en değerli tarihi eserlerden biri, 8 bin 200 yıllık olduğu tespit edilen mühür. Uzman-lar, bu mührün Anadolu’da bulunan en eski mühürlerden biri olduğu görüşünde.

Yeşilova Höyüğü aynı zamanda kentin ta-rih öncesi döneminin ve arkeolojinin öğ-retildiği yaşayan bir arkeolojik alan. Öyle ki, Bornova Belediyesi ve Ege Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirilen Zaman Yolcu-luğu Projesi, İzmir’in 8 bin 500 yıl önce-sine bir yolculuk imkânı sunuyor. İzmir’in çeşitli okullarından 30-35 kişilik gruplar halinde gelen öğrenciler, Yeşilova Höyü-ğü’ndeki kazı alanlarını gezip kalıntıları gördükten sonra, o döneme ait bir köy-de yaşayarak zamana yolculuk yapıyor. Nisan 2009’da başlayan proje kapsamın-da gerçekleştirilen aktiviteler, kazı ekibi içinden seçilen uzmanların eşliğinde sürdürülüyor.

Güç ve statü sembolü köşkler18. yüzyılın ikinci yarısında Bornova ra-hat, gösterişli sayfiye evleri, zeytinlikleri

ve çevresindeki antik kalıntılarıyla tam bir cazibe merkeziydi. İlçe, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde İzmir’in zengin Levanten ailelerinin tercih ettiği yerleşim mekânı olmuştu. İzmir merke-zinden daha ferah, serin havası; bam-ya, üzüm, domates, nar ve mandalinası ile ünlü verimli tarımsal alanları, İngiliz konsolosluğu rezidansının ve çoğu İn-giliz kökenli pek çok ailenin köşklerinin Bornova’da inşa edilmesi sonucunu do-ğurmuştu.

Kuşkusuz ulaşım olanakları da yerleşimi yönlendirici etki yapmıştır. Öyle ki Le-vantenlere ait köşkler istasyon boyunca yoğunluk göstermektedir. O dönemde “Macropodora Bulvarı” olarak anılan bu cadde üzerindeki tarihi yapıların önemli bir kısmı varlığını sürdürmektedir.

Söz konusu köşkler ekonomik güç ve statü sembolü oldukları için Avrupalı gezginlerin yanı sıra padişahlar ve krallar gibi birçok ünlü ziyaretçiyi ağırlamıştır.

tablishment of the university, has been an attraction point with the develop-ment and success of the Aegean Univer-sity Medical Hospital. Rich transportation options and the industrial regions near the borough have greatly contributed to the development of Bornova.

Bornova is like the lungs of Izmir with its green areas. It has reached EU standards with 7 square meters of green area per person and has a total of 2 million 767 thousand square meters of green area.

A witness of history Yeşilova TumulusYeşilova Tumulus, which has shed light on the first settlements in Izmir, also pro-ves just how old the Aegean region is. From the findings unearthed at this site, it was proved that the Bornova Plain was the host of prehistoric civilizations in Iz-mir with its rich flora, fauna and conve-nient environmental conditions. The fact that the Yassıtepe Tumulus and the Bor-

57İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

“8 bin 500 yıllık zengin tarihiyle de-mokrasi kültürünün doğduğu ve ya-şatıldığı, sayısız uygarlıkların beşiği, İlyada ve Odysea destanlarının yaratı-cısı dünyaca ünlü ozan Hemoros’un da yaşadığına inanılan Bornova’da, göreve seçildiğimiz ilk günden başlayarak hiç durmadan, yılmadan çalışıyoruz.

Öncelikle Bornova’yı tarihiyle, turiz-miyle, sanayisiyle, tarım ürünleriyle ve üniversiteleriyle bir marka kent haline getirecek çalışmalara imza atıyoruz. İzmir’de yerleşik yaşamın en az 8 bin 500 yıl öncesine dayandığını kanıt-layan bulguların çıkarıldığı Yeşilova Höyüğü’nde çalışmalar, belediyemizin katkılarıyla yürüyor. Burada gerçekleş-tireceğimiz Ziyaretçi Merkezi (Zaman Yolculuğu) projesi ile İzmirlilere bin-lerce yıllık tarihi yaşatacağız. Bu pro-jemizle Tarihi Kentler Birliği’nden proje ödülü almanın da gururunu yaşıyoruz.

Bornova’nın dünyaca ünlü tarım ürün-leri olan Misket Üzümü (Muskat) ve bamyasını da öne çıkarıyoruz. Dünya-da bir marka olarak tanınan Bornova Misket üzümü yıllar sonra yeniden üretilecek. Düzensiz şehirleşme nede-

niyle yok olan misket üzümü, beledi-yemizin öncülüğünde Bornova Çamici Köyü’nde beş bin metrekare alana di-kilmeye başlandı.

Avrupa’nın en büyük yerel yönetim ağları arasında yer alan Enerji Kentle-ri Ağı (Energycities) içinde yürütülen Belediye Başkanları Sözleşmesi’ne (Co-venant Of Mayors) imza attık. Avrupa Parlementosu’nda düzenlenen tören-de atılan imzayla Bornova, Türkiye’yi Avrupa’da enerji geleceği açısından temsil eden en önemli aktörlerden biri oldu. Avrupa’nın en büyük çevreci gi-rişimlerinden birinin önce Bornova’da, sonra da İzmir’in diğer ilçelerinde haya-ta geçmesi için ilk adım atılmış oldu. Di-ğer Avrupa belediyeleri gibi 2020 yılına kadar karbondioksit (CO2) salınımını yüz-de 20 oranında düşürmeyi taahhüt ettik.

Son 2,5 yıl iç inde hiç borç almadan ken-di kaynaklarımızla yaptığımız 60 milyon liralık yatırıma, gelecek yıl 40 milyon lira daha ekleyeceğiz. Görev süremizi dolduracağımız 2014 Mart ayı sonunda Bornova’ya 200 milyon liranın üzerinde yatırım yaparak, marka kent yolunda önemli mesafe kat etmiş olacağız.

8 bin 500 yıllık modern kent Bornova

Kamil Okyay SındırBornova Belediye Başkanı-Bornova Chief Magistrate

“We have been working relentlessly in Borno-va, the place where democracy was born, a place that has been the choice of settlement by numerous civilizations in its 8500 year his-tory and the city that is thought to be the home of Homer, the writer of Iliad and Odys-sey, ever since we came into office.

We are undertaking projects to turn Bornova into a brand town with its history, tourism, in-dustry, agricultural products and universities. The excavation works at the Yeşilova Tumu-lus, which proved that settlements started in Izmir at least 8500 years ago, still continue with the support of our municipality. With the Time Travel Project we established here, we will give the people of Izmir a chance to visit their pasts. We are very proud to have received an award from the Historical Cities Association with our time travel project.

We are also highlighting Bornova’s legend-ary agricultural products such as the Bor-nova okra and the Bornova muscatel. The Bornova muscatel, a well know brand in the world, will be produced again after all these years. The muscatel, which was facing ex-tinction because of irregular urbanization, is being planted in the village of Çamiçi with the support of our municipality.

We have signed the Covenant of Mayors Agreement, a treaty drawn up Energycities, one of the biggest local management net-works in Europe. Bornova has become one of the main actors of sustainable energy in Europe after the treaty which was signed during a ceremony at the European Parlia-ment. With this signature, we pledged to decrease our CO2 emission by 20% by the year 2020 just like the other European mu-nicipalities.

We will add 40 million Liras worth of invest-ments to the 60 million we have achieved in the past 2, 5 years next year. By investing 200 million Liras in Bornova by March 2014, we will have contributed greatly to the brand-ing efforts of the borough.

Bornova: An 8500 year old modern city

58 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Ayrıca bu evler Kurtuluş Savaşı zamanın-da karargâh olarak kullanılma gibi bir ortak kaderi daha paylaşmıştır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve yerel yöne-timlerin yürüttüğü restorasyon çalışmaları ile o dönemden günümüze varlığını koru-yabilmiş bu yapıların bazıları şunlardır:

Yeşil Köşk (Pandespanian Köşkü): Eski tren istasyonunun son durağı ve üni-versite kampüsü girişindeki köşk, 1880 yı-lında Fransız Pandespanian ailesi tarafın-dan inşa edilmiştir. Ailenin Fransa’ya göç etmesiyle devlete kalan bu konut, 1986 yılında ilk onarımı yapıldıktan sonra Ege Üniversitesi’nin misafirhanesi olarak kul-lanılmıştır. 1993 ve 1995 yıllarında tekrar restore edilen köşk, bugün üniversitenin sosyal tesisi olarak kullanılmaktadır.

Murat Evi: Halk arasında ‘Perili Köşk’ olarak bilinen Murat Evi, Fevzi Çakmak Caddesi ile Gençlik Caddesi’nin kesiştiği yerdedir. Bina, 1880’de İngiliz Edwards

nova Anadolu Lisesi Tumulus is located in the same area verifies these findings.

Izmir, which was thought to date back 5000 years before the discovery of the tumulus in 2003, is now considered one of the oldest settlements in Anatolia. The excavations which started in 2005 were stopped in 2007 but the digs continue today under the supervision of Assistant Docent Dr. Zafer Derin from the Aegean University.

Findings from these excavations provide us with information about the daily lives of civilizations that lived in the area 8 tho-usand years before our time. The most valuable relic that was found during the excavations is seal that dates back 8200 years. Experts believe that this is one of the oldest seals that were unearthed in Anatolia.

The Yeşilova Tumulus is a living archeo-logical area where archeology and the

prehistoric era of the city is taught. The Time Travel Project, established jointly by the Municipality of Bornova and the Aegean University, provides a journey into the 8500 year old history of Izmir. Students, who come to the site in 30-35 people groups, visit the ruins that were unearthed at the tumulus and travel back in time by staying in a prehistoric village. Activities which are carried out within the context of the project since April 2009 are being undertaken by ex-perts from the excavation team.

Mansions that are the symbols of power and status In the second half of the 18th century, Bornova was an attraction point with its magnificent summer houses, olive orc-hards and antique remains in the vicinity. The borough was especially chosen by rich Levantine families as a settlement area during the last years of the Ottoman Empire. Its cooler air and fertile fields that produced okra, grapes, tomato, pomeg-

Yeşil Köşk

59İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

“Bornova turizmden çok, sanayi ve ti-caret faaliyetleri ile tanınan, çevreye yayılmış sanayi tesisleri, sosyal-kültürel çeşitliliğiyle doğuştan potansiyelli bir çekim merkezidir.

Günümüzde sürekli büyümekte ve nüfusu da günden güne artmaktadır. Kentin fiziksel yapısı inanılmaz bir ge-nişleme sürecine girmiş bulunmakta-dır. Kırsal alanlarında vadiler, ormanlar, su kaynakları yer almaktadır. Bu alanlar halen kendi kültürel peyzajlarını koru-maktadır. Kentsel kültürel kaynakları-nın arasında camiler, kiliseler ve Levan-ten evlerini sayabiliriz.

Çevrede yapılan kazı ve araştırmalar Bornova’nın; tarihin en eski dönemle-rinden beri önemli bir yerleşme alanı olduğunu ortaya koymaktadır. Borno-va Ovası’nda yer alan Yeşilova Höyü-ğü, Prehistorik dönemde zengin bitki örtüsü ve hayvan kaynaklarıyla uygun çevre koşularına sahip olması nede-niyle İzmir’in ilk yerleşimcilerine ev sa-hipliği yapmıştır. İzmir’in merkezindeki bu yerleşim, önceden bilenenin aksine İzmir’in tarihinin 5 bin değil, 8 bin 500

yıl önce başladığını ortaya koymuştur. Turizm Bornova’da gelişmemiş olması-na rağmen günlük eğlence faaliyetleri yürütülmektedir. Bu faaliyetler, piknik, doğa yürüyüşleri, yeme içme ve alış-veriş merkezleri ile temsil edilmekte-dir. Ege ve Yaşar Üniversitelerini içinde barındırması nedeniyle gençlik, Ege Üniversitesi Hastanesi ile sağlık turizmi için potansiyel teşkil etmektedir. Şehre yakınlığı ve kolay ulaşım olanakları ile ekoturizm için de doğal bir ortam oluş-turmaktadır.’’

“Doğuştan potansiyelli çekim merkezi”

“Bornova is a hot destination that is known for its industrial and trade activities rather than tourism and an attraction point with in-dustrial facilities and socio-cultural diversity. Bornova is constantly developing and its population is increasing with each passing day. The physical structure of the borough has entered an amazing expansion process. There are valleys, forests and water resources in rural areas. These areas still preserve their own cultural landscapes. Mosques, churches and Levantine houses are some of the urban cultural assets of the borough.

Excavations in Bornova have proven that Bor-nova has been an important settlement since prehistoric times. Yeşilova Tumulus, which is located on Bornova Plain, has been the home of first settlers in Izmir thanks to its flora and fauna and suitable environmental conditions. This settlement in the center of Izmir proves that the history of the city dates back 8500 years, not 5000.

Although tourism has not developed in Bor-nova, daily entertaining activities such as pic-nicking, nature walks, dining and shopping are carried out. It has potential for youth tour-ism thanks to the Aegean and Yaşar Univer-sities and for health tourism because of the Aegean University Hospital. It is also an ideal place for ecotourism with its closeness to the city and easy transportation options.’’

“An attraction point that has a natural potential”

Hakkı UZUNBornova Kaymakamı / The district of Bornova

Küçükpark

60 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ranate and tangerine led to many British citizens to build houses in Bornova.

Another attraction point of the area that made it a popular settlement was transportation options. In fact, Levantine mansions increase along the train stati-on. Some of these historical structures still remain today on the avenue which was called “Macropodora Avenue” du-ring that time.

These so called mansions were visited by kings and sultans because they were symbols of power and status. Also, these houses were used as headquarters du-ring the Turkish War of Independence.

Here are some of the structures that have made it to this date, thanks to the reno-vations administered by the Ministry of Culture and Tourism:

Yeşil Mansion (Pandespanian mansion): The mansi-

on, which is located at the last stop of the train station and the entrance of the uni-versity campus, was built by the French Pandespanian family in 1880. The house, which became a government asset after the family moved to France, was first re-novated in 1986 and used as a guest ho-use of the university. The mansion which was restored again in 1993 and 1995 is now being used as the social facility of the university.

Murat Evi: Murat Evi, which is also known as the Haunted House by the lo-cals, is on the intersection point of Fevzi Çakmak Avenue and Gençlik Avenue. The building was constructed by the British Edwards family in 1880. It was restored by the Izmir Metropolitan Municipality. The ground floor of the two-storey cut stone house is jazzed up by columns and the upper floor is decorated with a row of windows. There is a rundown bath in the back yard of the structure. According to legend, a young girl visits the mansion at

ailesi tarafından yaptırılmıştır. İzmir Bü-yükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir İki katlı kesme taştan olan evin alt kat cephesi sütunlarla hareketli bir gö-rünüme sokulmuş, üst katı da sıra halinde pencerelerle hareketlendirilmiştir Büyük bahçesinin arka kısmında yıkılmaya yüz tutan bir hamam bulunur. Rivayate göre, uzun yıllar köşke geceleri gizemli bir kız uğrayıp bir şeyler taşımıştır. Dilden dile dolaşan bu rivayet nedeniyle köşkün adı halk arasında; “Perili Köşk” olarak anılır.

Giraud Evleri: Bugünkü Sanat Sokağı yanında Dokuz Eylül İlköğretim Okulunun karşısında Fevzi Çakmak Caddesi üzerin-de bulunan köşk, 1860 yılında Türkiye’nin ilk tekstil fabrikası kurucularından olan William Giraud tarafından inşa edilmiştir. Bina, uzun yıllar Jean Baptiste’nin yeğeni Lui Cortazzi tarafından Venedik Konso-losluğu olarak kullanılmıştır.

Charlton Whittal Evi (Büyük Ev): Gençlik Caddesi üzerinde bulunan ve

Murat Köşkü

61İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

günümüzde Ege Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılan köşk, tarih içinde Hollandalı rahibelerin manastırı olarak kullanılmıştır. Evin sahibi ünlü Whittal Şirketi’nin kurucusu Charlton Whittal’dir. Sonraki yıllarda genişletilip üzerine katlar ilave edildiği için “Büyük Ev” ola-rak anılmaya başlanan evin mülkiyeti önce Giraud Ailesi’ne, ardından da Ege Üniversitesi’ne geçmiştir. Büyük Ev, Whit-tal Ailesi’nin sosyal ve politik yaşamdaki konumu nedeniyle farklı tarihlerde pek çok önemli ismi ağırlamıştır. Sultan Abdü-laziz, Edinburg Dükü Alfred Ernest Albert ve onunla birlikte gelen George Frederick Ernest Albert (kendisi 1910 yılında George V. adıyla İngiliz tahtına çıkmıştır) ve Yunan Prensi Andrew bu önemli konuklardan ba-zılarıdır.

Peterson Köşkü: İngiliz tacir John Pe-terson tarafından 1859 yılında inşa edil-meye başlanan ve bugünkü Mustafa Ke-mal Caddesi üzerinde bulunan 38 odalı köşkün birçok yapı malzemesi çoğunlukla

İngiltere’den getirilmiştir. Yedi kez değişik-liğe uğrayan köşkte 1991 yılında Kültür Ba-kanlığı tarafından restorasyon çalışmaları başlatılmış, Anıtlar Yüksek Kurulu’nun ona-yı ile de çevresindeki 54 bin metrekarelik alanda Büyükşehir Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi yapılmıştır. Kültür Ba-kanlığı, Peterson Köşkü’nü 25 yıllığına İzmir Büyükşehir Belediyesine tahsis etmiştir.

Belhomme Evi: İngiliz mimar Clark tara-fından 1880 yılında inşa edilmiştir. Yakın geçmişte Belhomme Ailesi’nden gelen ve UNESCO’da görev yapan Helene Ar-mand tarafından restore ettirilmiştir. Oldukça gösterişli dış cephe mimarisine sahip olan bu evin merdivenle çıkılan ikinci katının girişi dört sütunun taşıdığı üçgen bir alınlıkla bir Yunan mabedini anımsatmaktadır. Röleve ve restorasyo-nu 1997 yılında dönemin Belediye Baş-kanı Prof. Dr. Aysel Bayraktar tarafından yapılan bina, günümüzde Bornova Bele-diyesince Atatürk Kitaplığı olarak kulla-nılmaktadır.

nights and carries things into the house; thus the name the Haunted House.

Giraud House: The house, which is lo-cated on Fevzi Çakmak Avenue, was built by William Giraud, the first textile factory owner in Turkey, in 1860. The house was used as the Venetian Consulate for many years by Jean Baptist’s nephew Lui Cor-tazzi.

Charlton Whittal House (Big House): The mansion, which is located on Genç-lik Avenue and is used as the Rectorate Building of the Aegean University, was used as a monastery for nuns. The ow-ner of the house is Charlton Whittal, the founder of the famous Whittal Company. The house, which is also known as the Big House after additions and renova-tions, first passed to the Giraud Family and then to the Aegean University. The house of the Whittal Family hosted many important people back in the day beca-use of the social and political position of

Giraud Evi

62 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Steinbüchel Evi: Hürriyet Caddesi üze-rinde halen Ege Üniversitesi Rektörlük binasının karşısında yer alan köşk, İngi-liz John Maltass tarafından 1860 yılında inşa edilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında kısa bir süre Atatürk tarafından karargâh olarak kullanılmış ve bu arada John Maltass’ın kızı Eugenie Wodd da Türk ordusunca koruma altına alınmıştır. İn-giliz mimari üslubundaki bu yapı da dış cephe görünümü ile dikkati çekmekte-dir.

Paggy Köşkü: Ege Üniversitesi Rektör-lük binasının karşısında bulunan köşk, 1800 yıllarında Fontan d’Escalon tarafın-dan inşa edilmiştir. Restore edilen köşk halen canlılığını korumaktadır.

Maltas Evi: Bornova’da Uzun Sokak’ta bulunan Maltas Evi La Fontaine aile-sinden Geoffrey Maltas’ın eşi Audrey Maltas tarafından XIX yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmıştır Fransız mima-ri üslubunda olan bu yapı da hareketli cephe görünümü ile dikkat çekmekte-dir Günümüzde Anaokulu olarak kulla-nılmaktadır

Kanalaki Evi: Bornova’da, Suphi Ko-yuncuoğlu İlköğretim Okulunun bahçe-sinde bulunan Kanalaki Evi, İzmirlilerin prenses olarak isimlendirdikleri bir Rus kadın tarafından 1840 yılında yaptırıl-mıştır. Kaynaklardan öğrenildiğine göre, Bayan Kanalaki Bornova’da yirmiye ya-kın bina ve golf sahası yaptırmıştır Bu ev Rus sahiplerinin ölmesinden sonra uzun süre boş kalmıştır. Günümüzde Suphi Koyuncuoğlu İlköğretim Okulunun yö-netim binası olarak kullanılmaktadır.

Dramalılar Köşkü: Tarih kokan yapısıy-la zamana meydan okuyarak ayakta kal-mayı başaran Dramalılar Köşkü, Bornova Hükümet Konağı’nın hemen arkasında yer almaktadır. 17 Haziran 2010’da Bor-nova Belediyesi tarafından restorasyon çalışmalarına başlanan köşk, müze ha-line getirilecek. Hem Osmanlı hem de Levanten kültürünü yansıtacak müze-nin ziyaretçilerinin kendilerini 18. yüzyı-lın dramasında hissetmesi hedefleniyor.

the family. Sultan Abdülaziz, the Duke of Edinburg Alfred Ernest Albert and Greek prince Andrew are some of the impor-tant guests of the Big House.

Peterson Mansion: The construction materials of the 38 room mansion bu-ilt by British merchant John Peterson in 1859 was mostly brought over from Eng-land. The Ministry of Culture undertook renovations at the mansion in 1991 and the landscaping works were done by the Metropolitan Municipality. The Ministry has allocated the mansion to the Izmir Metropolitan Municipality for 25 years.

Belhomme House: It was built by British architect Clark in 1880. It was restored by Helene Armand from the Belhomme fa-mily. The house has an impressive exte-rior architecture and the entrance of the second floor resembles a Greek temple with a façade that is carried on four co-lumns. The building, which was restored in 1997 by Chief Magistrate Prof. Dr. Aysel Bayraktar, is now being used as the Ata-türk Library by the Bornova Municipality. Steinbüchel House: The mansion, which is located on Hürriyet Avenue across the Aegean University Rectorate Building, was constructed by British citizen John

Dramalılar Köşkü

63İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

İnançların buluşma noktası ibadethanelerBornova, İzmir’de ilk yerleşim nüvelerinin geliştiği alan olması bakımından köklü bir tarihi geçmişe sahiptir. Farklı milletlerin egemenliği, farklı dini yapıların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bornova’daki kilise yapılarından Santa Maria Katolik Kilisesi ve St. Mary Magdalena Kilisesi varlıkları-nı sürdürmektedir. Bornova merkezdeki Hüseyin İsa Bey Camisi de ilçenin en eski camilerinden biridir.

Santa Maria Katolik Kilisesi: Bornova Cumhuriyet Meydanı’nda Kars İlköğretim Okulu yanındaki kilisenin yapım tarihi 1797’dir. Franciscan mezhebince Bizans tarzında inşa edilen yapı, 1832 yılında restore edilmiştir. Günümüzde hala faa-liyette olan kilisenin bahçesinde İzmir’de yaşamış ünlü Levantenlerden bazılarının mezarları da bulunmaktadır.

St. Mary Magdalena Kilisesi (İngiliz Kilisesi): St. Mary Magdalena Kilisesi, 1857 yılında Whittal tarafından inşa et-tirilmiştir. Bu kilise, uzun yıllar İngilizle-re hizmet etmiştir. Günümüzde yapısal

Maltass in 1860. The mansion was briefly used as headquarters by Atatürk during the Turkish War of Independence and the daughter of John Maltass, Eugenie Wodd was put under protection by the Turkish Army. This building also attracts attenti-on with its exterior.

Paggy Mansion: The mansion, which is across the Aegean University Rectorate Building, was built by Fontan d’Escalon in the 1800’s. The renovated mansion is still standing today.

Maltas House: The Maltas House, loca-ted in Uzun Street in Bornova, was built by the wife of Geoffrey Maltas from the La Fontaine family, Audrey Maltas in the second half of the 19th century. The French style mansion attracts attention with its lively exterior. Today, it is used as a kindergarten.

Kanalaki House: The Kanalaki House, which is located in the garden of the Suphi Koyuncuoğlu Elementary School, was built by a Russian woman named princess by the locals, in 1840. According to sources, Ms. Kanalaki had commissio-

St. Mary Magdalena Kilisesi

64 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ned the building of 20 buildings and golf courses in Bornova. This house has been abandoned after the death of its Russian owners. Today, it is being used as the ad-ministrative building of the Suphi Koyun-cuoğlu Elementary School.

Dramalılar Mansion: The mansion, which defies time, is located behind the Bornova Government Mansion. The man-sion, which has been in restoration since June 17, 2010, will be turned into a muse-um which will reflect both Ottoman and Levantine culture from the 18th century.

Religious buildings that are the meeting point of faiths Bornova has a profound history because it was one of the first settlement areas in Izmir. The reign of different civilizations has resulted in different religious structu-res. Santa Maria Catholic Church and St. Mary Magdalena Church are religious bu-ildings that are still active today. Hüseyin İsa Bey Mosque, located in the center of

the borough, is one of the oldest mosqu-es in the region.

Santa Maria Catholic Church: The church, located on Cumhuriyet Square right next to Kars Elementary School, was built in 1797. The structure, which was constructed in the Byzantine style by the Franciscan order, was restored in 1832. There are the tombs of some famo-us Levantines that have lived in Izmir in the yard of the church.

St. Mary Magdalena Church (British Church): St. Mary Magdalena Church was commissioned by Whittal and bu-ilt in 1857 and has served the British community for many years. The church, which retains its original state, is located next to the entrance of Bornova Suphi Koyuncuoğlu High School.

Hüseyin İsa Bey Mosque: Hüseyin İsa Bey Mosque, which is also known as Büyük Mosque, is thought to have been

özeliğini koruyan kilise, Bornova Suphi Koyuncuoğlu Lisesi girişinin yanında bu-lunmaktadır. Hüseyin İsa Bey Camisi: Büyük Cami olarak da anılan Hüseyin İsa Bey Camisi’nin 14. yüzyılda yapıldığı sanıl-maktadır. Mülkiyeti Vakıflar Genel Müdür-lüğüne ait olan bu camii Ergene Mahal-lesi 453 Sokak’ta yer almaktadır. Ahşap, maksure (etrafı çevrili) kubbeli, bir mina-reli, son cemaat yeri revaklıdır. İç kapının üzerinde Hüseyin İsabey Camisi’nin 1153 Hicri yıllarında zamanın seçkin kişilerin-den sayılan Seyit Ali Ağa tarafından tamir edildiği belirtilmektedir. Kayıtlara göre Seyit Ali Ağa, Kızlar Ağası iken Bornova’ya büyük bir vazife ile tayin edilmiş bir kim-sedir. Müştemilatında cami avlusunun kuzeybatısında, düzgün olmayan sekiz-gen planlı bir türbe bulunmaktadır. Dev-şirme malzeme kullanılarak inşa edildiği sanılan caminin bazı sütunlarının Halka-pınar tarafından getirildiği ve Artemis Tapınağı’na ait olduğu düşünülmektedir.

Hüseyin İsa Bey Camisi

65İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Tescilli ürünler yeniden can buluyorÇok sayıda dere ve çayın beraberinde ge-tirdiği malzemeyi biriktirmesiyle oluşan ve bu özelliği nedeniyle “Vile d’eau” yani “Suşehri” olarak da anılan Bornova’nın tarımsal potansiyeli, tarih boyu yüksek olmuştur. Başta bamya ve misket üzümü olmak üzere domates, nar ve mandalina ilçede en çok üretilen ürünler arasınday-dı. Bornova Belediyesi şimdilerde ilçenin kendi adıyla özdeşleşen, ancak zamanla yok olmaya yüz tutan bu tarımsal ürünle-ri canlandırmaya çalışıyor. Yürütülen pro-jelerle her biri tescilli uluslararası bir çeşit olan Bornova bamyası ve Bornova misket üzümünün üretiminin yaygınlaştırılma-sı hedefleniyor. Bu kapsamda Bornova bamyası için tohumluk üretimi yapılıp, çiftçiye ücretsiz tohum verilirken, Borno-va misket üzümü için ise Manisa Bağcılık araştırma Enstitüsü’nün katkısıyla Çamiçi Köyü’ne anaç bağ oluşturma çabaları sü-rüyor. İlçede aynı zamanda organik ürün pazarı hizmet veriyor.

Sporda öncü ilçe Anekdotik bazda, Türkiye’deki ilk futbol maçı 1890 yılında İzmir’e gelen İngiliz de-nizcilerle İzmirli gençler arasında Bornova da, ülkemizdeki ilk atletizm yarışmaları da 1895’de yine Bornova’da gerçekleşmiştir. İlçe, bozulmamış doğasıyla pek çok spor-tif aktiviteye de olanak sağlamaktadır. Ku-rudere, Karagöl, Evka 3- Çiçekli Köyü, Ya-kaköyü, Kavaklıdere ve Nif trekking ve atv motor; Ege Üniversitesi Kampüsü, Manisa Yolu, Sabuncubeli, Kavaklıbel, Belkahve, Ulucak Köyü bisiklet; Çiçekliköy ve Yaka-köyü paintball için ideal parkurlara sahip-tir. İlçe sınırları içerisindeki Pınarbaşı Yarış Pisti de yarış severlerin uğrak noktasıdır.

Şehirden bunalanlara kaçamak alternatifleriBornova, şehrin gürültüsünden ve kar-maşasından uzaklaşıp doğayla iç içe vakit geçirmek isteyenler için de pek çok alter-natifi bir arada sunuyor.

Homeros Vadisi: Bornova’nın merke-zi ile Kayadibi arasında uzanan Bornova Çayı’nın yatağında yer alıyor. İzmirli oldu-

built during the 14th century. The buil-ding, which is owned by the Foundations General Directorate, is located in Ergene Quarter. It has a wooden dome, a single minaret and the last congregation hall is arched. On the epigraph on the upper part of the inner door, it is written that the mosque was renovated in 1153 by Seyit Ali Ağa, prominent local authority in Bornova according to old documents. There is an octagonal mausoleum inside

the northwest of the courtyard of the au-

xiliary building. It is believed that some of

the columns of the mosque-which was

built with plying materials-, were bro-

ught over from Halkapınar and belonged

to the Temple of Artemis.

Registered products come to life Bornova, which is also known as “Vile

Bornova Misket Üzümü

Olimpik buz pateni salonu

66 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ğuna inanılan ünlü ozan Homeros’un, bu bölgedeki bir mağarada yaşadığı rivayet ediliyor. Zaten vadinin adı da buradan geliyor.

Doğanın yapısını bozmadan, İzmir’e özgü endemik bitki türlerinin de kullanıldığı, kentin ekolojik yapısına katkı sağlayan 500 bin metrek arelik Homeros Vadisi; kentin yoğun yaşamından uzaklaşmak isteyen insanlar için ideal bir ortam sunu-yor. Yaklaşık 7 kilometre uzunluğundaki vadi boyunca göletler ve su bentleri, çi-çekler ve ağaçlarla çevrili piknik alanları yer alıyor. Ihlamur, çınar, sığla, sedir, la-din, fıstık çamı ağaçları; zakkum, kızılcık, defne, leylak, bodrum papatyası vadinin misafirlerine eşlik ediyor.

Bornova Aşık Veysel Rekreasyon Alanı: Olimpik buz pateni salonu, amfi tiyatro gibi yapıları da içinde barındıran dev bir kompleks niteliği taşıyor. Bornova ve İzmir çok önemli yeni spor ve kültür-sanat mekânları ile yeni bir dinlenme va-

d’eau” – water city- because it was built by the accumulations of many brooks and streams, has always been an agricul-tural area. Products such as okra, grape, tomato, pomegranate and tangerine were popular products. Today, the Mu-nicipality of Bornova is trying to revita-lize these products which were once synonymous with the borough. The wi-despread production of okra and grapes is being targeted with ongoing projects. Within his content, seeds for the Bornova okra are being produced and given for free to farmers and fruit bearing vine-yards are being established in the village of Çamiçi for the production of Bornova muscatel. There is also an organic market in the borough.

The pioneer borough in sports The first soccer game in Turkey was played between British sailors and the youngsters of Izmir in Bornova in 1890 and the first athleticism competitions in Turkey were held in 1895, also in Borno-

va. The borough, with its undisturbed nature, is ideal for all kinds of sports ac-tivities. Kurudere, Karagöl, Evka 3- Çiçekli village, Yakaköyü village, Kavaklıdere and Nif have ideal areas for trekking ve atv motor; the Aegean University Campus, the Manisa Road, Sabuncubeli, Kavak-lıbel, Belkahve and Ulucak village have great areas for bicycling, and the villages of Çiçekliköy and Yakaköyü have ideal paintball courses. Pınarbaşı Racing Track within the borders of the borough is fre-quented by racing fans.

Alternatives for those who want to get away from the city Bornova provides many alternatives for those who want to get away from the hustle and bustle of the city and spend some time in nature.

Bornova Aşık Veysel Recreational Area: This building is like a giant comp-lex that houses an Olympic style ice rink and an amphitheatre. This area, which is

Aşık Veysel Rekreasyon AlanıSpor Faaliyetleri

67İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

hası olan bu alan, toplam 231 bin metre-kare üzerinde konumlanmıştır. Otopark, basketbol sahası, tenis kortları, mini fut-bol sahası, kum-çocuk alanı, spor aletleri alanı, gölet, yaya yolu, bisiklet yolu ve 5 bin kişilik anfitiyatro yapıldı.

Çiçekli Köy: Manisa İzmir karayoluna 2 kilometre, Bornova’ya 6 kilometre uzak-lıkta, Bornova ve İzmir’in akciğeri konu-mundaki Çiçekli Köy günümüzde mesire yeri olarak güncelliğini koruyor. Köy özel-likle hafta sonları serpme köy kahvaltısıy-la güne güzel bir başlangıç yapmak iste-yenlerin akınına uğruyor.

Çiçekli köyün yanı sıra Yaka, Kurudere, Beşyol, Çamiçi, Eğridere, Karaçam, Kavak-lıdere, Kayadibi, Laka ve Sarnıç da, şehir yaşamından bunalanlar için ideal.

an important recreational area that has sports venues and culture-art halls, is bu-ilt on a 231 thousand square meter area. It also has a large parking lot, a basket-ball court, tennis courts, mini soccer fi-elds, an area for kids, an outdoor gym, a lake, a walking path, a bicycle path and a 5000 people capacity amphithe-atre. Homer Valley: The valley is located on the berth of Bornova Stream situ-ated between the center of Bornova and Kayadibi. It is believed that Homer- which is thought to have been from Iz-mir- lived in a cave in the area, and this is where the valley gets its name from.

The 500 thousand square meter valley, which harbors endemic plants specific to Izmir, is an ideal place for those who

want to escape from the chaos of the city. There are ponds and water reser-voirs, flowers and picnic areas surro-unded by trees along the 7 kilometer long valley. Linden, plane, cedar, spruce and pine trees and many different flo-wers accompany guests at the valley.

Çiçekli Village: The village, which is 2 kilometers from the Manisa- İzmir High-way and 6 kilometers from Bornova, is like the lungs of Izmir and is a popular excursion spot. The village is especially crowded during the weekends and fil-led with people who want to start the day with a huge Turkish style breakfast.

Besides Çiçekli village; Yaka, Kurudere, Beşyol, Çamiçi, Eğridere, Karaçam, Ka-vaklıdere, Kayadibi, Laka and Sarnıç are other ideal getaway spots.

18. yüzyılın ikinci yarısında Bornova rahat, gösterişli sayfiye evleri, zeytinlikleri ve çevresindeki antik kalıntılarıyla tam bir cazibe merkeziydi.

In the second half of the 18th century, Bornova was an at raction point with its magnificent summer houses, olive orchards and antique remains in the vicinity.

Yakaköy’de Tarihi İpekyolu Köprüsü

68 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

69İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

70 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Ören Yeri / Ruins

Ephesus was an important trade center in the antique age, thanks to its port. But the alluviums carried by Marnas Stream and Küçük Menderes cut the connection between

the port and the sea. The target is to revitalize the port through a new project.

İzmir’in Selçuk ilçesi sınırları içindeki antik Efes kentinin ilk kuruluşu M.Ö. 6 bin yıllarına kadar uzanır. Son yıllarda

yapılan araştırma ve kazılarda Efes çev-resindeki höyükler ve kalenin bulundu-ğu Ayasuluk Tepesi’nde Tunç çağları ve Hittitlere ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Döneminde kentin adı Apasas’tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan ge-len göçmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Arte-mis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bu-gün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenis-

tik ve Roma dönemlerinde en görkemli zamanlarını yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200 bin kişilik nüfusa sahipti. Efes, Bizans Dönemi’nde tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne gelmiştir.

Efes LimanıAyasuluk’ta kurulan 1. Efes’in, Artemis çevresinde kurulan 2. Efes’in (Arkaik Efes) ve Panayır Dağı ile Bülbül Dağı arasında kurulan 3. Efes’in (Hellenistik ve Roma Dö-nemi Efes’i) deniz kenarında yerleştiği bi-linmektedir. Ancak bu yerleşmeler Marnas

The antique city of Ephesus, located within the borough of Selçuk in İzmir, was built in 6000 B.C. In the

digs and researches conducted in recent years, settlements that date back to the Bronze Age and belonging to the Hit-tites were unearthed at Ayasuluk Hill. The city was called Apasas during the Hittite Period. The port city of Ephesus, which had begun to harbor Greek immigrants in 1050 B.C., moved to the vicinity of the Artemis Temple in 560 B.C. The Ephesus which is being visited today was built by General Lysimachus around 300 B.C. The city, which lived its most glorious days

Efes’te yüzyıllar öncesine dönüşAntik çağın en önemli ticaret merkezi olan Efes, bunu liman kenti olmasına borçluydu. Ancak Marnas Çayı ve Küçük Menderes’in taşıdığı alüvyonlar liman ile denizin bağlantısını kesti. Şimdilerde gündemde olan projeyle limanın yeniden canlandırılması hedefleniyor.

Yazı / Article- Cengiz TOPAL Arkeolog / Efes Müze MüdürüArcheologist / Director of the Efes Museum Fotoğraflar / Photographs: Süleyman DUMAN-Efes Müzesi Arşivi

Going back centuries in Ephesus

71İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Çayı ile Kaystros Irmağı’nın (Küçük Men-deres) yüzyıllarca getirdiği alüvyonlarla denizden uzaklaştı. Batıda, Küçük Mende-res Nehri’nin getirdiği alüvyonlarla oluşan ovanın sonunda görülen deniz, MÖ 1000 yıllarında Ayasuluk Tepesi’nin eteklerine kadar geliyordu. Bölgede yapılan jeolo-jik ve arkeolojik çalışmaların sonuçlarına göre Ege Denizi 2 bin 500 yıl içinde 9 kilo-metre çekilerek bugünkü halini aldı.

Bu yerleşmelerin limanlarının olduğu bilinmektedir. Arkaik dönem limanı-nın Panayır Dağı kuzey önlerinde oldu-ğu tahmin edilmektedir. Hellenistik ve Roma dönemi limanı ise bugün Efes Bü-yük Tiyatrosu’ndan batıya uzanan Liman Caddesi’nin (Arkadiane) sonunda yer al-maktaydı.Efes’in yoğun bir deniz ulaşım yolu üzerinde bulunması, gelişimindeki en önemli etkendir. Bu yüzden limanın Kaystros Irmağı’nın getirdiği alüvyonlar-la dolmaması için tarih boyunca sık sık önlemler alınması gerekmiştir. Strabon, Pergamon Kralı II. Attalos’un MÖ 152-138 yıllarında limanın açık olan yönünü derin-

during the Hellenistic and Roman peri-ods, had a population of 200 thousand as the capital city of the Asian state and largest port city. During the Byzantine era, Ephesus changed location once more and was mover to Ayasuluk Hill in Selçuk.

The port of Ephesus We know that three different settle-ments of Ephesus had occurred near the sea but these settlements were cut off from the sea because of alluvi-ums carried by the Marnas Stream and Küçük Menderes River.

The sea, which could be seen at the end of the plain that consisted of allu-viums carried by Küçük Menderes River in the west, stretched all the way to the outskirts of Ayasuluk Hill back in 1000 B.C. According to the geological and archeological researches conducted in the region, the Aegean Sea retracted 9 kilometers over 2500 years and gained its present state.

Proje ile mevcut kanalın

kuzeyinden yeni açılacak bir

kanal veya boru sistemi ile

antik liman havzasına deniz

suyu taşınması ve antik limanla

antik kanalda yapılacak

temizlikten sonra su akışının

sağlanması öneriliyor.

Sea water will be

carried to the basin of the

antique port with a pipe

system or a new canal and

water flow will be established

after cleaning up the

antique port and canal.

Eski Liman Kalıntıları

72 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

leştirip ağzına bir set yaptırarak, büyük gemilerin içerilere kadar girmesini sağla-mak istediğini belirtir.

Bir yazıttan MÖ 59 ve 54 arasında, balıkçı-lık için ücretli bir gişe yapısı yapıldığı an-laşılmaktadır.102 ve 114 arasında T.Flavius Montanus, liman teçhizatları için 75 bin denarius vermiştir. 105 yılı civarında Pryton C. Licinius Maximus Julianus’un, liman ve yeni gymasium için verdiği üc-ret 2 bin 500 denariustur. İmparator Had-rianus 139 yılında Efes’e ikinci gelişinde, liman yapılarının onarımı ve temizliği ile ilgilenmiş, Kaystaros’un yatağını değiş-tirmeyi denemiştir. Bu çalışma nedeniy-le onurlandırılmıştır. 146 ve 147 arasında Prokonsül L. Antonius Albus iskelede ahşap direkleri düzenleterek, duvarın yü-künü hafifletmiştir. 222 ve 238 arasında Pryton M. Aurelius Artemidorus, lima-nın temizliğinin sağlanması için 20 bin denarius vermiştir. Olasılıkla 254 veya 268’de Valerius Festus, limanı daha önce Krosisos’un yaptırdığından daha fazla genişlettiği için onurlandırılmıştır. Ancak tüm bu çabalara rağmen liman dolmaya devam eder ve deniz bağlantısı bir kana-la dönüşür. 4. yüzyıldan sonra yaşanan depremler ve limanın tamamen dolması sonucu Efes’in parlak günleri sona erer. 10. yüzyılda deniz Efes’ten 6 kilometre uzaklaşır. Bizans ve Aydınoğulları devirle-rinde ise liman bugün kıyı çizgisine yakın kanalın döküldüğü yerdeydi.

KazılarEfes Liman Caddesi 1890-1895 yılların-da kazılmıştır. Cadde Geç Helenistik Dönem’de yapılmış, İmparator Arkadius (395-408) zamanında onarılmıştır. 528 metre uzunluğunda, 11 metre genişliğin-dedir. Bir tür tören caddesi olarak da kul-lanılan caddenin iki yanında galeriler ve dükkânlar bulunmaktaydı. Efes kentinin limana bağlantısını sağlıyordu. Geceleri aydınlatılan cadde üzerine kentin Hıristi-yanlık Dönemi’nde anıtlar yapılmıştır.

Efes kentinin limanı, 1987-89 yılları arasın-da da kazılmış ve yapay liman havzasının güneyinde Roma dönemi rıhtım duvarı ile liman tesisleri tespit edilmiştir. Altıgen formlu liman havzasının, 10 metre geniş-

We know that these settlements had ports and the antique port is believed to be located on the northern front of Panayır Mountain. The Hellenistic and Roman era port was located at the end of Liman Avenue that stretches from the Ephesus Grand Theatre to the west.

The fact that Ephesus was on the route of heavy sea traffic, is the most impor-tant element in its development. This was also the reason why measure-ments were taken over centuries to stop the alluviums from filling the port. Strabo says that Pergamum King Atta-los II. Deepened the open part of the

port and built a bank so that bigger ships could dock. We know from an epigraph dated be-tween 59 and 54 B.C. that a toll booth was built to charge for fishing. T. Fla-vius Montanus had paid 75 thousand denarius between the years 102 and 114 for port equipments. Around the year 105, Pryton C. Licinius Maximus Julianus had paid 2500 denarius for the port and the new gymnasium. Em-peror Hadrianus, upon his second visit to Ephesus in 139, had overseen the renovation and cleaning of the port and had tried to change the berth of Kaystaros River. Between the years of 146 and 147, Chancellor L. Antonius

Celcus

73İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

liğinde bir mermer cadde, kamu binaları ve dükkânlar ile çevrili olduğu anlaşılmak-tadır. Liman havzası çok zengin buluntu-lara sahiptir. Alanda gemi batıklarının bu-lunması da beklenen bir durumdur ve bu durumu alanın zemininin nemli olması da göstermektedir.

1970’li yıllarda Efes Limanı ve kanalının temizlenerek denizle Efes’in bağlantısının sağlanabileceği görüşü dile getirilmiştir. Yapılan değerlendirmelerde antik liman ile denizin uzaklığının yaklaşık 6 kilomet-

Albus had fixed the wooden columns on the pier and alleviated the weight in the walls. Between the years 222 and 238, Pryton M. Aurelius Artemidorus had given 20 thousand denarius for the cleaning of the port. Valerius Festus was honored probably between the years 254 and 268 for widening the port.

But despite all these efforts the port continues to fill and the sea connection turns into a channel. The city’s glory days come to an end in the 4th century after

earthquakes and the complete filling of the port. In the 10th century, Ephesus is 6 kilometers away from the sea.

ExcavationsThe Ephesus Liman Avenue was ex-cavated between 1890 and 1895. The avenue was built during the late Hel-lenistic Era and was renovated dur-ing the reign of Emperor Arcadius (395-408). It is 528 meters long and 11 meters wide. Galleries and shops were lined on each sides of the avenue which was used as a ceremonial av-enue. The avenue was the connection between the city and the port. Monu-ments were erected on the avenue during the Christian era and the spot was illuminated at nights.

The port of the city of Ephesus was excavated again during 1987-89 and the roman era pier walls and port fa-cilities were unearthed to the south of the artificial port basin. It was discov-ered that the hexagonal formed port basin was surrounded by a 10 meter wide marble avenue, public build-ings and shops. The port basin hosts rich findings. It is a matter of time that shipwrecks are found in the basin and this is supported by the fact that the surface of the area is humid.

In the 1970’s it was believed that Ephe-sus could be connected to the sea by cleaning the port and its channel. Af-ter evaluations, it was concluded that the antique port was 6 kilometers away from the sea, that there could be many sunken ships in the channel and that excavations could take a lot of time and money. Thus, the project remained as only an idea and never turned into an engineering project. The project of cleaning the antique port and canal resurfaced once more in recent years and the target is to revitalize and restore the area to its original state.

The project- not actually an engineer-ing project- involves carrying sea wa-

74 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

re olduğu, kanalda ve liman içerisinde de çok sayıda batık gemi bulunabileceği, bu nedenle kazıların çok zaman ve maliyet alacağı belirtilmiştir. Bir fikir projesi halin-de süregelmiş, bir mühendislik projesine dönüşmemiştir.

Antik liman ve kanalın temizliği projesi, yakın zamanda hükümetin İzmir ili için yapılacak projeleri içerisinde yeniden gündeme getirildi. “Antik Limanın ve Ka-nalın Temizlenmesi” adını taşıyan projey-le Efes limanının tarihte kullanıldığı şekliy-le yeniden canlandırılması hedefleniyor.

Bir mühendislik projesi olmamakla bir-likte hazırlanan taslak grafiklerle mevcut kanalın kuzeyinden yeni açılacak bir kanal veya boru sistemi ile antik liman havzası-na deniz suyu taşınması ve antik limanla antik kanalda yapılacak temizlikten sonra su akışının sağlanması öneriliyor. Liman ve kanalda temizlik faaliyetlerine de yar-dımcı olmak üzere Efes Müze Müdürlüğü ve Efes Kazı Başkanlığı tarafından bazı ça-lışmalar yapılmış, bazı çalışmalar da ileriye dönük planlanmıştır.

Jeofizik Araştırmalar: Liman kanalının her iki tarafında da jeomagnetik ve jeora-dar yöntemleri kullanılarak jeofizik araştır-maları yapılmaktadır. Bu çalışmalar kamu binaları ve işliklerin kenti çevreleyen sur duvarlarının iç kısmında kaldığını ortaya koymuştur. Liman kanalı çevresindeki sur duvarlarının dış kısmında kalan sağ ve sol bölümünde ise mezar evleri ile birlikte bir mezarlık alanı tespit edilmiştir. Çok sayıda olduğu görülen bu mezar evlerinin tespiti 2011 yılı kazı sezonunda tamamlanmıştır.

Paleocoğrafik Araştırmalar: Kanalın Roma Dönemi’ndeki genişlik ve derinli-ği konusundaki soruları cevaplayabilmek amacıyla kanalın iç kısmında paleocoğra-fik sondaj araştırması yapılmıştır. Bir diğer amaç da limanın antik dönem bitki örtü-sünün tanımlanmasıdır. Çalışmalar kanalın Hellenistik Dönem’de oluşturulduğunu ve Roma Dönemi’nde ise birkaç kez temizlen-diğini ortaya koymuştur.

Kazı Çalışmaları: Liman kanalının kuze-

ter to the antique port basin through a new channel or a pipe system and install water flow after cleaning the antique port and canal.

Some works regarding the project were conducted by the Efes Museum Directorship and Efes Excavation Com-mittee to aid in the cleaning works of the port and canal and these works are planned to be carried out in the future.

Geophysics Researches: Geophysi-cal researches are being carried out on both sides of the port channel. These works have displayed that the public buildings and workshops were located within the inner parts of the city walls. Tomb chambers and a cemetery were located in the right and left side of the outer walls around the channel. The de-termination of these tomb chambers, which were abundant, was concluded at the end of the 2011 dig season.

Tiyatro

75İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

yinde kalan çok sayıdaki mezar evinin kazı-sı yapılmış ve son derece zengin donanımlı mezar evleri tespit edilmiştir. Bireyler, yeme içme kapları, kandiller ve kişisel süs eşya-ları ile birlikte gömülmüşlerdir. 2012 yılın-da liman kanalının güney bölümünde de kazı çalışması yapılması planlanmaktadır.

Yüzey Araştırması: 2010-2011 yılla-rında yapılan yüzey araştırmasında 470 adet mezarın ve bir çifte kilise yapı ka-lıntılarının belgelemesi yapılmıştır. Bu mezarların en erkeni Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenmiştir.

Temizlik Çalışmaları: Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nden ge-len ödenek ile kanalda bitki ve çalılık te-mizliğine başlanmıştır. Bu temizlik ile ka-nalın yakın çevresinin görsel ve jeofizik yöntemlerle incelenmesi ve kanal yakın

çevresindeki kalıntıların tespit edilmesi hedeflenmektedir.

Teknik projelendirme çalışmaları: Mevcut arazi yapısı, liman havzası ve kanalla birleşen derelerin yağış ve akış durumu, denizin çekilme nedenleri ve kanalın antik dönem dolma nedenleri birlikte değerlendirilerek olası temiz-lenecek alanların ve kanal içerisindeki suyun temiz tutulabilmesi için yöntem-ler araştırılmakta, proje hazırlıkları yapıl-maktadır.

Temizlik çalışmaları tamamlandık-tan sonra küçük boyutlu teknelerin Pamucak’tan Efes Limanı’na girebilmesi, bazı ziyaretçilerin kullanıldığı devirler-de olduğu gibi Efes’e Liman’dan, Liman Caddesi’ni kullanarak gelebilmesi öngö-rülmektedir.

Paelogeographic Researches: A Paelogeographic dig was conducted inside the channel to answer the ques-tions about the width and depth of the channel during the Roman era. Another purpose for the drill was the determination of the flora during the antique age. Works have displayed that the channel was built during the Hel-lenistic period and cleaned a few times during the Roman era.

Excavations: Many of the tomb chambers to the north of the port channel were unearthed and richly furnished tombs were located. It was seen that people were interred with pots, candles and their own accesso-ries. Another excavation will be con-ducted in the southern part of the channel in 2012.

Surface research: During the surface researches conducted between 2010 and 2011, 470 tombs and the ruins of a church were documented. The earliest of these tombs was dated to the Ro-man Empire period.

Cleaning: Plant and shrubbery clean-ing has begun at the channel with funds allocated by the Cultural Assets and Museums General Directorate. The cleaning will allow the visual and geo-physical research of the channel and its surroundings and the determina-tion of the ruins in the area.

Technical project works: Methods to keep the water within the channel and other related areas clean are be-ing determined and projects are being drawn up, taking into consideration the existing land structure, the flow rate of the streams that join the port basin and the reasons why the port had filled up in the first place.

After the area is cleaned, small boats will be able to enter Ephesus Port through Pamucak and visitors will en-ter Ephesus through Liman Avenue, just like in the old days.

Liman Hamamı

76 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

77İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

www.yavaslar.com www.ykdiamond.com

Size Özel Tasarımlarımızla Hayal EttikleriniziGerçeğe Dönüştürüyoruz

Efelik kültürünün mirasçısıİzmir’in “Efe Dayı”sı, körüklü çizmenin son ustalarından Selamettin Örün. Şimdilerde sipariş üzerine, meraklısına yapıyor çizmelerini. Ama öyle her isteyene değil. Yakışacağına ya da çizmeyi hakkını vererek giyeceğine inanmıyorsa oturmuyor tezgâhının başına.

The heir of the Turkish Hero culture

Ege dağlarında yanan ateşin, cesaret-leriyle nam salan yiğitlerin ruhunu taşıyor. Efelerin efesi Yörük Ali gibi

ağırbaşlı, Çakırcalı Mehmet gibi kendin-den emin, Atçalı Kel Mehmet gibi hey-betli… Ayağında kendi yaptığı körüklü çizmeleri, bastığı yeri titretiyor. “Efe Dayı” diye anılması boşuna değil. Anadolu’da sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen körüklü çizme ustalarından biri Selamet-tin Örün. Ama yalnızca zamana yenik düşen bir zanaatın son temsilcilerinden biri değil, efelik kültürünün de mirasçısı o. Tevellüdü başka söylese de heyeca-nı ve yaşam enerjisiyle 18’lik delikanlıları aratmıyor. Kendini anlatmayı çok sevmi-

yor ama mevzu körüklü çizmeye gelince gözleri çakmak çakmak oluveriyor.

“Yiğitliğin ve gösterişin simgesi” diye baş-lıyor söze. Onun için önce ekmek parası olmuş körüklü çizme. Bayındır’ın Arıkbaşı köyünden, 11 çocuklu bir ailenin çocuğu olan Örün, okulla yıldızı pek barışmayın-ca meslek edinmek için, ayakkabıcı olan ağabeyi Hayrettin Örün’ün yanında çırak-lığa başlamış. İşini çok severek yaptığın-dan olsa gerek, boynuz kulağı geçmiş. 10 yıllık çıraklık döneminin ardından, 1960’da İzmir Mezarlıkbaşı’nda ayakkabı ve körük-lü çizme üzerine kendi dükkânını açmış. El becerisi ve pratikliğiyle ünlenen Örün,

Selamettin Örün, the “Uncle Efe” of Izmir, is one of the last craftsmen of bellowed boots. Today, he only makes these boots on special order, but not for everyone! If he thinks the boots will not look good on you, he won’t make them.

78 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

El sanatları / Portre

Yazı ve Fotoğraflar / Article&Photos: DERYA ŞAHİN

He has the soul of Anatolian heroes who are known for their bravery and the fire burning on Aegean

mountains. He is as reserved as Anato-lian hero Yörük Ali, as perky as Çakırcalı Mehmet and as gallant as Atçalı Kel Mehmet … The bellowed boots he’s wearing- made by him of course- shake the ground the walks on. No wonder people call him “Uncle Efe (hero)”. He is not only one of the last craftsmen of bel-lowed boots in Anatolia but also the heir of the Anatolian hero culture.

Although his ID card says otherwise, he is as energetic as an 18 year old boy. He doesn’t like talking about himself but that all changes when the topic is bellowed boots.

He starts by saying that the boots are the symbol of bravery and panache. The boots were at first a modest livelihood for him. He is from the Arıkbaşı village in Bayındır. Örün, a member of a family with 11 kids, first started working as an apprentice in his brother’s shoe shop

kısa zamanda İzmir’in aranan ustaların-dan biri haline gelmiş. O kadar seri çalı-şıyormuş ki, ne zaman yetiştirilmesi gere-ken bir iş olsa Selamettin Usta’nın kapısı çalınır olmuş.

Işıklı ayakkabının da mucidiBir gün Almanya’da oturan bir tanıdığı tamiri mümkün olmayan cam ökçeli bir ayakkabı getirmiş Selamettin Usta’ya. Cam ökçenin şeffaflığı onda ışıklı ayak-kabı yapma fikrini doğurmuş. Bu fikri uygulamayı kafasına koyan Örün, ayak-kabının ortasından bir yuva açıp ök-çesine ampul yerleştirmiş. Kısa sürede tamamlayıp, dükkânın duvarına astığı ayakkabıyı görenler şaşkına dönmüş. Işıklı ayakkabı Selamettin ustanın ününe ün katmış; gazetelerde “ışıklı ayakkabı-nın mucidi” diye haberleri yayınlanmış.

Ünlü sanatçı Zeki Müren de ışıklı ayak-kabının methini duymuş. Müren’in İzmir Fuarı’nda sahne aldığı bir gün, Selamet-tin Usta kendisine sürpriz yapıp bir çift ışıklı ayakkabı hediye etmek istemiş. Zeki Müren, ayakkabıları çok beğense de hediye kabul edemeyeceğini belir-terek, en pahalı ayakkabının 60 lira ol-duğu o günlerde Örün’e tam 5 bin lira vermiş. Herkes onu konuşadursun, ünü yurtdışına da ulaşan Selamettin Usta’ya, İtalya ve İngiltere’den iş teklifleri gelmiş. Ancak ailesini bırakıp gitmeye gönlü razı olmadığı için teklifleri reddeden Örün, 1994 yılında hayat arkadaşı Hati-ce Örün’ü kaybettikten sonra dükkânını kapatıp köyüne dönmüş.

“Körüklü çizmeyi herkes giyemez”Şimdilerde sipariş üzerine, meraklısına yapıyor çizmelerini. Ama öyle her iste-yene değil. Yakışacağına ya da çizmeyi hakkını vererek giyeceğine inanmıyor-sa, çok fazla para teklif etseler de otur-muyor tezgâhının başına. Selamettin Usta’nın bu tavrı zanaatkârlık böyle bir şey olsa gerek diye düşündürüyor. Kö-rüklü çizmenin en önemli özelliğinin yaz-kış giyilebilmesi olduğunu söy-lüyor. Günümüzde her mevsime ayrı ayakkabı kullandığımızı düşününce

79İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

merak ediyoruz körüklünün sırrını. İçi keçi, dışı dana derisinden imal edildiği için yazın serin, kışın sıcak tuttuğunu ve koku yapmadığını anlatıyor Selamettin Usta. Ancak bunu sağlamanın da el be-cerisi gerektirdiğine dikkat çekiyor: “Çiz-meyi dikmek ve körüklerinin kırılması ayrı bir hüner istiyor. Dikilen çizmeler kalıplandıktan sonra ütülenerek körük-leri kırılıyor. İşin püf noktası da burada. Bütün ustalık bu körüğü kırmakta. Bu çizmelerin makineyle yapılanları da var, ancak elde yapılanların yerini tutmuyor asla. ”

Mankenlere taş çıkartıyorArıkbaşı Köyü’ne gidip de Efe Dayı diye sorduğunuzda herkes onu gösteriyor. Zaten sormasanız da ayağından çıkar-madığı körüklü çizmeleri, elindeki tes-pihi ve köşeli kasketiyle köy kahvesinde oturanların arasından hemen fark edili-yor. Duruşu, oturuşu, yürüyüşü ile ilerle-yen yaşına rağmen değme mankenlere taş çıkartan Efe Dayı, birkaç televizyon dizisinde de oynamış. Köye gelen turist-ler de onu görünce fotoğrafını çekmeyi ihmal etmiyor.

when he found out he wasn’t that good in school. Probably because he loved his craft so much, he managed to surpass his brother. After a 10 year apprentice-ship period, he opened his own shop in 1960 in İzmir, Mezarlıkbaşı. Selamettin Örün, who is famous for his manual skill and practicality, became one of the most popular masters in Izmir. He was so quick that whenever urgency occurred, people would come knocking on his door.

The inventor of lighted shoes One day, an acquaintance brings him a shoe with a glass heel that was beyond repair from Germany. The transparency of the glass heel makes him think about lighted shoes. Örün, who becomes ob-sessed with the idea, places a small bulb inside the heel. People were shocked when they saw the shoe he had hanged on the wall. The shoe made the master all the more famous and the newspapers dubbed him the inventor of the lighted shoe.

Legendary Turkish singer Zeki Müren also hears about these famous lighted shoes.

When Müren is performing in Izmir, our master tries to present him with a pair of lighted shoes. Zeki Müren says that he won’t accept the gift although he likes them very much, gives him 5000 Liras at a time when the most expensive shoes cost 60 thousand liras. While everyone in Turkey is talking about him, he receives job offers from Italy and Britain but he refuses to leave his family behind. Örün, who loses his wife in 1994, closes his shop and returns to his village.

“Not everyone can wear bellowed boots”Today, he only makes these boots on special order, but not for everyone! If he thinks the boots will not look good on you, he won’t make them, even if you of-fer him loads of money. This shows the nature of a true artist.

He says that the most important charac-teristic of the bellowed boot is that it can be worn both during the summer and winter. When we realize that we are buy-ing shoes for every season, we wonder about the secret of these boots. Because the inside is made from goat skin and the outside from calf skin, it keeps your feet cool during the summer and warm in the winter. But he points out to the need of manual skill: “Sowing the boots and breaking the bellows calls for a different kind of expertise. After the sown boots are molded, the bellows are broken by ironing and this is the secret. The exper-tise lies in breaking the bellows. Some people make these boots with machines but they are no match for the one made by hand. ”

As good as a fashion model When you go to the village of Arıkbaşı and ask for Uncle Efe, everyone knows him. Even if you don’t ask, it’s easy to spot him in the country café with his bel-lowed boots, prayer beads and cap.

Uncle Efe, who looks like a model with his stance and walk, has played in a cou-ple of daytime shows. Tourists who come to the village always take photographs of him during their trip.

80 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

81İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Fransız gümrüğü olarak 19. yüzyılda yapılan, ardından kılavuz kaptan köşkü, balık hali, otobüs hareket amirliği, bir bölümü deniz kuvvetleri tesisi gibi birçok alanda kullanılan Konak Pier, bugün alışveriş mağazaları ve restoranları ile kentin güler yüzü olarak ışıldıyor.

A makeup fit for Izmir’s pretty girl

Konak Pier, which was built in the 19th century as the French Customs and used as a fish market, wheelhouse, bus station directorate and naval forces

facility, is the city’s smiling face today with its shops and restaurants.

İzmir’in güzel kızına yakışır makyaj

Yazı-Article: Salih Zeki PEKİN / Konak Pier Proje MimarıFotoğraflar / Photographs: APİKAM Arşivi – Erkan TÜRK

82 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Mimari / Architect

Ondokuzuncu yüzyılın ikinci ya-rısına tarihlenen ve eski Fransız gümrüğü olan Konak Pier’in, ta-

rihsel açıdan oldukça ilginç bir öyküsü var.Üzerinde okuma yapıldığında, ekleri ve detayları ile birlikte birden çok dö-neme referans veren yapının geçirdiği değişimi, günümüze ulaşan az sayıdaki belge ve fotoğraftan öğreniyoruz.

Yapının bugünkü kimliğini çözümleye-bilmek için geçmişine doğru bir yolcu-luğa çıkmak gerekiyor.Bu yolculuk kapi-tülasyonlar dönemine kadar uzanıyor.Gümrüklerin Fransızların elinde olduğu bu dönemde, Fransızlar yer sıkıntısını ve büyük gemilerin yanaşma sorununu gi-dermek amacıyla, sadrazamdan rıhtımı doldurma izni alıp, kendi işletmelerin-deki Basmane Garı’nı denize bağlayan yolun uzantısındaki alanı doldururlar. İki ahşap kulübenin dikildiği bu alan, 1850’lilerin başında gümrüklü mal de-polama alanı olarak kullanılır. İhtiyaç du-yuldukça, deniz doldurularak depolama alanı denize doğru genişletilir. Sonuçta, denizin dolgusu 40 metre genişliğinde bir şerit olarak,100 metre uzunluğu aşar. Birkaç yıl içinde tek katlı ‘Fransız Güm-rük Binası’nda, malların dolgu alanına

kontrollü geçirilmesi için iki büyük kapı ve gümrük memurlarının çalışma ofisle-ri inşa edilir. 1860’dan sonra, dolgunun ucuna aynı planimetrik özelliklere ve tekniğe sahip, ikinci bir bina daha yapı-lır. 1900’lerin başında ikinci katı eklenen yapı, son dönemlerde kılavuz kaptan-ların mekânı olur. Dolgu alanın her iki ucuna inşa edilmiş binalar yetmemeye başlayınca, alanın orta kısmına, iki katlı “taş bina” inşa edilir.

Konak Pier, which was built in the second half of the 19th century, has an interesting history. We can

see the many changes the building has gone through from the old documents and pictures.

To understand the current identity of the building we need to journey back to its past. This journey goes all the way back to the capitulation period. Dur-

83İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ing this period when the customs were controlled by the French, they got per-mission to fill the pier to encounter the docking problem of big ships. This area, where two wooden sheds were built, was used as a storage area at the start of the 1850’s. When needed, the sea is further filled and the storage area is wid-ened. In the end, the area becomes a 40 meter wide, 100 meter long concrete slab.

After a couple of years, two large doors and officers for customs officers are built at the French Customs Office. After 1860, a similar building is constructed at the tip of the filled area. The structure, which receives a second floor at the start of the 1900’s, becomes a wheel-house for captains. When the area be-comes insufficient again, a two-storey stone building is constructed in the middle of the area.

1870-1875 yıllarında, açık alanda depo-lanan malların korunması için, üç kagir binanın arasına, döküm kolon ve çelik makaslarıyla, “antrepo binaları” ve sun-durma eklenir. Kitabesinde, sadrazam talimatıyla yapıldığı dikkate alınarak, “Osmanlı Gümrüğü Binası” olarak adlan-

dırılır. 1905-1913 yıllarında, deniz doldu-rularak,, ‘Büyük Hol’ inşa edilir. İçi boşluk-lu (su drenajı için) font döküm dairesel kolonlar ile çift UPN profil kolonlar ve Belçika’da üretilen çelik profil çatı makas-ları kullanılır. Temel arasındaki beton ka-nallara deniz girmektedir ve kolonlardan

84 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

inen yağmur sularını toplamaktadır. Böy-lece en yoğun sağanaklarda bile kanalla-rın şişmesi önlenmiştir. Büyük holde mal taşınmasını kolaylaştırmak için, dekovil rayları döşenmiştir.

Balık Hali olarak da bilindi1960’lardan itibaren, Kılavuz Kaptanlar Köşkü’nü, Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) kullanmaya başlar. Taş bina ve iki ahşap karkas antrepo binasıyla Fran-sız Gümrük Binası’nın bir bölümü ise, 1974 yılında Deniz Kuvvetleri’ne verilir. 1955-60’larda belediye, büyük holün güney cephesini ‘balıkhane’ olarak dü-zenler. Bu nedenle, ‘balık hali’ olarak da bilinen bina, 1996 yılına kadar otobüs hareket amirliği ve atölye olarak kullanı-lır. 1988 yılında ise belediye tarafından, TDİ’den kiralanır ve otopark olarak kul-lanılmaya başlanır. Araçların geçişi için taş söveli kapılar genişletilir, duvarlarda delikler açılır. Konak Pier, gerçekleştiri-len onarım öncesi merkezde stratejik bir konumda olmasına rağmen, kent yaşamı

Between the years 1870 and 1875 ware-houses and a penthouse is built be-tween the three buildings to protect the products that are stacked outdoors. In its epigraph, it is mentioned that it was built by the permission of the grand vizier and named the Ottoman Customs Building.

Between 1905 and 1913 the sea is filled and the Grand Hall is constructed. Round columns, double UPN profiled columns and steel roof props made in Belgium are used. The sea enters through the concrete channels in the foundation and collects rain water from the columns thus providing the swelling of the chan-nels. Narrow gauged railways were built to make product transportation easier in the grand hall.

Used to be a fish marketAt the start of the 1960’s the wheelhouse starts being used by the Turkish Maritime Association. In 1974, the stone building, the wooden storage sheds and a part

of the French Customs Building is given to the Naval Forces. Between 1955 and 1960, the municipality reorganizes the southern part of the grand hall as a fish market. The building, which is also known as the fish market, is used as the bus station directorate and a workshop until 1996.

In 1988, it is rented by the municipality and used as a parking garage. The stone framed doors are enlarged to accommo-date the vehicles and holes are opened in walls.

Konak Pier, although at a strategic loca-tion at the center of the city before the renovations, cannot be an integral part of social city life. There are two basic rea-sons for this; first of all, it is at the very end of Kordon- a very important trade and social center and serves a very differ-ent purpose and secondly, the relocation of the port. The building suffers extreme erosion from lack of maintenance and

Konak Pier

85İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ve kimliğinin dışında kalır. Bunun iki te-mel nedeni vardır; İlki bir dönem en can-lı ticaret-sosyal merkezi olan Kordon’un uzantısında, tamamen farklı işlevde ol-ması, diğeri de limanın taşınması. Son-rasında, kentle sosyal ve mekânsal ilişkisi olamayan diğer kullanımlar gelir. Kısa bir süre balık hali olması, kentli-bina ilişkisini yaratsa da eskime, özensiz kullanım, yan-lış işlev, müdahaleler ve bakımsızlıktan bina aşırı yıpranır.

Bina ve yakın çevresi İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun ‘Tarihi SİT Alanı’na dair 20.01.1994 tarihli kararı ile tescil edilir.

Gençlik aşısı için harekete geçildiKonak Pier’de rölöve ve restorasyon proje çalışmalarına, 1995 yılında başla-dık. 1997 yılında İzmir 1 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, proje-mizi onayladı. Gümrük antrepoları olarak

1850 - 1910 yılları arasında bölüm bölüm inşa edilmiş binanın inşaatı da, dönemin özellikleri göz önünde tutularak bölüm bölüm yürütüldü. Öncelikle ilk dönemde inşa edilmiş “Fransız Gümrüğü Binası”nın onarılmasına başlandı (1998). Daha doğ-rusu, 10-15 yıl gibi sürede kurtuluşu ola-naksız bir hastalığa yakalanmak üzerey-ken, zamanında teşhis ile bina tedaviye alındı. Çelik taşıyıcı strüktürünün korozyondan ve bakımsızlıktan oldukça yıpranmış ol-ması, molozla doldurularak denizden kazanılan bir alan üzerinde inşa edilmiş binanın deniz suyu seviyesinin taş parke döşeme kaplamasının 70 santimetre al-tında bulunması, moloz taş yığma duvar-larda önemli çatlaklar ve çatı örtüsünün (galvanize saç ve Marsilya kiremiti) tama-men çürümüş olması, binanın bugünkü yaralı ya da hasta durumunu yansıtan en önemli yönleridir. İzmir’in bu güzel kızı-na iyi bir makyaj yapmadan önce bün-yesini sağlamlaştırmak ve gençlik aşısı

care. The building and its vicinity is finally put under protection in 1994.

Restoration WorksWe started the restoration project works for Konak Pier in 1995. In 1997, our project was approved by the Preserva-tion Board. The construction of the cus-toms storages that were built between 1850 and 1910 were done according to their originals and in parts. First, the French Customs Building was fixed in 1998. Actually, the building was saved as it was about to collapse. The steel carrier structure had eroded and the stone parquet floor of the building that was constructed on filled water was 70 meters below sea level. There were seri-ous cracks on the rubble stone accumu-lation walls and the roof structure made from galvanized sheet iron and Mar-seilles tiles was completely decayed. We set out to strengthen its structure be-fore we could apply makeup to Izmir’s pretty girl.

86 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

verilmek üzere harekete geçildi. İlk önce binanın oturduğu zemini ve temellerini güçlendirmek üzere işe başlandı. Bina tabanı en az 25 santimetre kalınlığında radye temel yerine geçebilecek beto-narme döşemeye dönüştürüldü. Zemin suyu (deniz suyu) etkilerinden korunmak üzere katkılı beton kullanıldı, ayrıca tüm satıhta su yalıtımı yapıldı. Moloz taş du-varlar yer yer takviye edilerek, sağlam-laştırıldı. Duvarlarda meydana gelmiş çatlaklara katkılı beton enjekte edilerek ve metal kenetler kullanılarak duvarlar gençleştirildi.

Çatı örtüleri tamamen değiştirildi. Çelik konstrüksiyon kolon ve makasların ko-rozyona uğramış yüzeylerine havayla karıştırılmış ince sert kum püskürtülerek, metal yüzeyleri, pastan, yağdan, tuzdan arındırıldı. Dikkat ve özen isteyen bu kumlama işleminden hemen sonra çıp-lak metal yüzeyler yeniden oksidasyon etkisinde kalmadan, 4-6 saatlik süre için-de, çinko oranı yüksek özel primer boya

First we started on working on strength-ening the foundations of the building. The base of the building was recon-structed with reinforced concrete with at least 25 centimeters thick. Alloyed re-inforced concrete was used to shield the base from sea water and insulation was applied to the entire area. The rubble stone walls were fixed and straightened. Concrete was injected to cracks on the walls and metal brackets were used to rejuvenate them.

The roof structure was completely changed. The metal surfaces of the steel columns and props were rid of rust, oil and salt by spraying thin sand mixed with air. The parts were then painted with special primer paint, 4 to 6 hours after the meticulous cleaning process. Eight days after this process the iron oxide was again covered with a special primer and almost galvanized, lengthen-ing the lifespan of the steel construction. Because the whole building was going

to be acclimatized, the roof was con-structed with heat insulated aluminum sandwich panels and the wooden roof structure was covered with corrugated tiles. Colored laminated heat glass was used instead of eroded glass in lamps. After the basalt stone parquets were taken out, they were cut into 15 centi-meter plaques and readied to be used as floor furnishings. The characteristics of the outer areas were preserved by taking out the existing parquets and rearrang-ing them. Natural elements were used as wall coverings and furnishings.

The Konak Pier Project made sure that all the original architectural and con-structive elements were preserved while presenting them to public use. These characteristics were fixed and strength-ened without harming them. We were also careful in using simple and neutral materials when adding something new to the building. The areas used by the Naval Force were abandoned by July

87İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ile boyandı.Bu işlemden sekiz gün geçmeden demir oksit esaslı yeni bir primerle kaplanarak, adeta galvanize edildi ve çelik konstrüksiyonun ömrü uzatıldı.

Binanın tümü klimatize edileceğin-den (iklimlendirileceğinden) bir bö-lümünde ısı ve suya karşı yalıtılmış, orijinaline uygun görünümde imal edilmiş poliüretan ısı yalıtımlı alumin-yum sandwich panellerle çatı örtül-dü. Ahşap çatı örtüsü oluklu kiremit ile kaplandı. Mevcut ışıklıklardaki yıp-ranmış camlar yerine renkli lamine ısıcam kullanıldı. Döşemedeki bazalt taş parkeler söküldükten sonra 15 santimetre kalınlığında tabakalar ha-linde kesilerek, yeniden döşeme mal-zemesi olarak kullanılmak üzere ha-zırlandı. Rıhtımlarda mevcut parkeleri söküp yeniden düzgünce döşeyerek, dış mekânların görünüm özellikleri korundu. Döşeme ve duvar kaplama-ları olarak doğal malzemeler seçildi.

Konak Pier Projesi, kent halkına yeni işlevleri ve kullanma şekilleri ile su-nulmak üzere hazırlanırken, binanın inşa edildiği dönemde kullanılan tüm mimari ve konstrüktif unsurları korundu. Bunlar değiştirilmeden ve zedelenmeden, aksine onarılarak, güçlendirilerek değerlendirildi. Yeni kullanış şekline uygun olarak ilave edilmesi zorunlu olan her türlü mi-mari öğenin, iddiasız, tarafsız, nötr malzemelerden seçilmesine özen gösterildi. Böylece, inşa edilmesin-den 150 yıl sonra, yani bugün yapı-lan bu müdahale ile binanın orijinal durumunun ayırt edilmesi sağlandı. Deniz Kuvvetleri’nin kullanmakta olduğu alanları 2010 yılı Temmuz ayında terk etmesiyle bu bölümlerin restorasyonuna da başlanması kararı alındı. Çalışmalara bugünlerde başla-nacak.

Konak Pier “yap-işlet-devret” mode-li ile bir özel sektör yatırımcısı olan İZMER İnşaat AŞ. tarafından finan-se edilerek gerçekleştirildi. Yapının

konstrüktif değerleriyle “yeni yarat-tığımız mekânın” planlamasının son derece uyumlu ve dengeli olduğuna inanıyorum. Ben ve birlikte çalıştığım arkadaşlarım Konak Pier Projesi’ne çok emek verdik. Bundan gurur du-yuyoruz. İzmir halkı Konak Pier’i sev-di ve benimsedi. Önemli olan da bu.

Konak Pier’in bugünkü haline gelişi,

projenin geçirdiği birçok aşama ne-

deniyle sancılı oldu. Ancak bugün

İzmir’in bu güzel kızı, yenilenen yüzü,

mağazaları, denizin hemen yanındaki

kafe ve restoranları ile ışıltılı gülümse-

mesini sürdürüyor.

2010 and restoration in these areas will be-

gin in the near future. The Konak Pier proj-

ect was financed by a private sector investor

cold İZMER. I believe that the new venue we

constructed is in harmony with the build-

ing’s construction values. My colleagues and

I worked very hard on the Konak Pier Project

and we are proud of what we have accom-

plished. The people of Izmir like and appreci-

ate Konak Pier and that’s what’s important.

The establishment of Konak Pier was a tough process because of the hardships we had to endure during the project. But nevertheless, the pretty girl of Izmir glows today with its new facelift, shops, cafes and restaurants.

88 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

89İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

90 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

İnanç Turizmi / Belief Tourism

Yakın doğunun en güzel havrasıThe most beautiful synagogue of the Near East

Bet İsrael Bet-İsrael, İzmir Yahudilerinin göz bebeğidir. Görkemi,

güzelliği ve yeni Avrupa trendleri taşımasının etkisiyle, yalnız İzmir’in değil tüm yakın doğunun en güzel havrası sayılır.

Bet-Israel is a very special synagogue for the Jews of Izmir. With its grandeur, beauty and European style features, it is considered

the most beautiful synagogue in the Near East.

19. yüzyıl ortalarından itibaren gelişme-

ye başlayan Yahudi cemaatinde yeni bir

burjuvazi sınıfı doğdu; yeni fikirler ve is-

tekler ortaya çıktı. Yüzyıllar boyunca ya-

şadıkları Yahudi mahallelerinden koptu-

lar ve yerleşime yeni açılmış olan, bugün

Mithatpaşa Caddesi dediğimiz, körfezin

güney kıyı şeridi ve tepeleri boyunca

yerleştiler. Birkaç zengin aile de Avrupa-

lıların, Levantenlerin yaşadığı Alsancak,

Karşıyaka ve Bornova’ya taşındı.

Bu yüzyılın sonunda İzmir’in nüfusu 250

bin, Yahudi nüfusu 25 bindi. Kentte 45

tane kadar havra ve dua evi vardı. Bunla-

rın büyük kısmı Havra Sokağı ve civarın-

After the middle of the 19th cen-tury a new bourgeoisie emerged in the Jewish community and

brought new ideas and desires. They left the Jewish districts that they had been living in for centuries and settled around the southern shore and hills of the bay which is today’s Mithatpaşa Street. A couple of rich families moved to Alsan-cak, Karşıyaka and Bornova which were mostly settled by the Levantine and the Europeans.

At the end of this century the population of Izmir was 250 thousand and the Jew-ish population was 25 thousand. There were 45 synagogues and prayer houses in the city. Most of these were on and around Synagogue Street and a couple of them were in Bornova, Buca, Karşıyaka and Mithatpaşa.

In the 1890s Rosh A’har Synagogue was built in upper Karataş. Later on, philan-thropist Nesim Levi had Bet Levi Syna-gogue built behind Karataş Bathhouse

Yazı/Article: SARA PARDO Profesyonel turist rehberi / Yazar - Professional tour guide / AuthorFotoğraflar/ Photographs: SÜLEYMAN DUMAN

91İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

da, birkaçı da Bornova, Buca, Karşıyaka

ve Mithatpaşa’daydı.

1890’larda Yukarı Karataş’ta önce Roş

A’har Havrası inşa edildi. Daha sonra şeh-

rin büyük hayırsever insanı olan Nesim

Levi, Karataş hamamının arkasında Bet

Levi Havrası’nı ve yukarı Karataş’ta Bet

Ester dua evini inşa ettirdi. Bu 3 küçük

havra ihtiyaçlara cevap veremeyince, Ya-

hudiler daha büyük bir havra için kolları

sıvadılar.

Osmanlı kanunlarına göre, bir havra

tamir etmek veya yeni bir tane inşa et-

mek için mutlaka izin almak gerekirdi.

Yahudi cemaatinin 1904 yılında Sultan II.

Abdülhamit’e gönderdiği başvuru mek-

tubunun cevabı 15 Mart 1905’te geldi.

Fermanın içeriği şöyleydi:

“Bu bölgede 177 Yahudi yaşamaktadır.

39 ev vardır. Burada Musevi cemaatine

ait olmak üzere bir ibadethane inşasına

ruhsat verilmesi hakkında yapılan başvu-

and also Bet Ester prayer house in up-per Karataş. When these 3 small syna-gogues failed to meet their needs the Jewish Community decided to build a big synagogue.

According to Ottoman Law the con-struction or renovation of a synagogue required special permits. The applica-tion letter of these permits that was sent by the Jewish community to Sul-tan Abdülhamid the second in 1904 re-ceived a reply on March 15 1905. The contents of the decree are as follows: “177 Jews reside in this region. There are 39 households. Through the inves-tigation that was made following the letter of application by the Jewish com-munity for the construction of a temple for the Jews; a building 20,5 arşın (arşın: approximately 68 cm.) wide, 35 arşın long, elevated by 12 arşın with a total area of 717.5 square meters constructed on a 920 square meter lot; permission has been granted for construction pro-vided that the 400 golden coins of the 1200 required be donated by the 177 members of the 39 households and the rest be paid by the Synagogue.”

The construction of the synagogue started in 1905 and it was opened to worship under the name Bet Israel in 1907. Due to economic reasons, it took even longer to complete the interior. In 1950 it was renovated by the Gizbar (treasurer) Avram Ribbi. The synagogue bond dated 1908 (1 Adar 5669) indicates that bonds were issued as a solution to complete the construction.

A bond was issued in exchange of one Turkish lira. This bond that was issued as a loan for the completion of the Bet-Israel synagogue, was signed and sealed by the synagogue administra-tion and would reach full value upon the completion of the 52 installments of 8 metelik (cent) bond. Repayment would be made in the month of Hec-van in 5671 provided that all conditions were met.

92 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ru üzerine araştırma yapılmış, şurayı dev-

lete gönderilen belgeler incelendikten

sonra adı geçen ibadethanenin cemaat

zenginleri tarafından yardım olarak veri-

len para ve satın alınan devlet arazisin-

deki 920 metrekare arsa üzerinde, 20,5

arşın genişlik, 35 arşın uzunlukta toplam

717,5 metrekare ve 12 arşın yükseklikte

kâgir olarak yapılacağı, inşa için harcan-

ması gereken bin 200 Osmanlı altının-

dan 400 altını yardım şeklinde toplanıp,

kalanı havra tarafından verileceği ve o

çevrede Musevi cemaatinden 39 hane-

de kadın ve erkek toplam 177 nüfus olup,

adı geçen ibadethanenin inşasında bir

sakınca olmadığı anlaşılmıştır.”

Havranın yapımına 1905 yılında başlandı

ve 1907’de Bet İsrael adıyla ibadete açıl-

dı. Ekonomik sebepler yüzünden iç de-

korasyonun bitmesi uzun yılar aldı. 1950

yılında Gizbar (havranın sorumlusu) Av-

ram Ribbi’nin katkılarıyla bugünkü halini

aldı. Elimizde bulunan 1 Adar 5669 (1908)

More magnificent in every waySeen from above, Bet Israel Synagogue is a big, gray colored, modest building with a small dome. It is still more magnifi-cent and different in every way than the other ones on Havra (synagogue) street. The two wooden doors on the outside wall open to a long courtyard. There is a Suka (gazebo) on the left. With a couple of wide steps one arrives at a large cor-ridor that constitutes the entrance of the synagogue.

One the right one can see the number ‘5668’ (1907) which is the opening date of the synagogue. On the left hand side the Hebrew word ‘Shadday’ meaning God, is written in the Hebrew alphabet. Following the regulations established in 1925 the names of the contributors are added under this writing. In the past commemorating them on Yom Kippur and remembering them in prayers was a tradition. This tradition has been kept till recent times.

On the marble plaque that is placed on the right of the middle door, the names of the first contributors and on the left the names of the founders are engraved. The third list is in the Aron Hakodesh.

That list contains the contributors for the Sefer Torah (A handwritten copy of the Holy Book on parchment, wound around two wooden poles). Most of these fami-lies don’t reside in Izmir any more. The main room of Bet Israel Synagogue can be accessed through three ma-hogany doors. A typical Italian style Synagogue, with all its original features is standing in all its grandeur. All intri-cate wooden decorations, Bimah, Aron Hakodesh, gallery railings and orna-ments are all made of mahogany. The most beautiful parts of this synagogue are its Bimah and Aron Hakodesh. Be-cause resources had been scarce dur-ing the construction, this part was later completed by an Italian artist. The plant patterns seen on the doors of the Aron

93İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

tarihli havra tahvili, bize cemaatin bu in-

şaatı bitirmek için başvurdukları çareleri

göstermektedir. Kısacası hisseler satışa

çıkarılmıştır. Tahvil, 1 Türk Lirası karşılığın-

da verilmiştir. Bet-İsrael Sinagogu’nun

inşaatının tamamlanması için borç kar-

şılığı verilen bu tahvil, sinagog yönetimi

tarafından ve sinagog mührüyle imza-

lanmış olup, her biri 8 metelik olan 52

taksit tamamlandığında tam değerine

ulaşacaktır. Tüm koşullar eksiksiz yerine

getirilirse, 5671 yılının Hecvan ayında

geri ödenecektir.

Her yönüyle daha görkemliBet İsrael Havrası, tepeden bakıldığın-

da küçük bir kubbesi olan, büyük ve gri

renkte gösterişsiz bir binadır. Ama yine

de, her yönüyle Havra sokağındakiler-

den daha görkemli ve değişiktir. Sokak

duvarındaki ahşap iki büyük kapıdan

uzun bir avluya girilir. Solda bir Suka (çar-

dak) yer alır. Birkaç geniş basamakla hav-

ranın giriş bölümü olan büyük koridora

geçilir. Sağ tarafta, havranın açılış tarihi

olan “5668” (1907) rakamı göze çarpar.

Sol tarafta ise İbranice harflerle ‘’Şadday’’

yani Tanrı yazılıdır. 1925 yılında konan

kurallara uyularak, bağışta bulunanların

adları bu yazının altında yazılmaya başla-

nır. Eskiden, Yom Kimpur gününde (oruç

günü) onları anmak ve Fatiha okumak

adetti. Bu adet son zamanlara kadar de-

vam etmiştir.

Orta kapının sağ tarafında bulunan mer-

mer plakette ilk bağışları yapanların, sol

tarafında da kurucularının listesi yazılıdır.

Üçüncü liste de Ehal’de (kutsal dolap)

bulunur. O liste, Sefer Tora (Kutsal kitabın

tamamının makara şeklinde iki çubu-

ğa sarılmış bir deri üzerine el ile kopya

edilmiş bir nüshası) bağışı yapanların

listesidir. Bu ailelerin çoğu artık İzmir’de

yaşamamaktadır.

Bet İsrael’in esas salonuna üç masif maun

kapıdan girilir. Her parçası ile orijinal olan

tipik bir İtalyan tarzı havra tüm ihtişamıy-

la karşımızdadır. Tüm ahşap aksamları,

dantel gibi işlenmiş Teva (dua kürsüsü)

ve Ehal, koltuklar, balkon korkulukları

Hakodesh symbolize the 7 crops that the Jewish people are required to eat (dates, figs, raisins, olives, pomegranates, wheat and barley) during the Tu Bishvat holiday (planting of the trees and fruit holiday).

There is a moon and star on top of the Aron Hakodesh. Also unlike in the other synagogues there is a moon-star symbolizing the seventh candle in the middle of the Menorah. It is an excel-lent symbol for togetherness. There is a curtain (parapet) across Aron Hakodesh. The silver oil-lamps in front of the Bimah are merely for decoration. Ner Tamid, the eternal light resembling a star illu-minates Aron Hakodesh. There is only a small dome in the middle of the ceiling. According to the elders it was originally planned as a complete dome but had to be reduced to a small one in the middle due to economic reasons. The dome and the whole ceiling are decorated with delicate stucco decorations. The large chandelier hanging from the dome and all the other chandeliers illuminating the synagogue seem to echo the divine light of the sky. This mystical atmosphere is completed by the Ten Commandment panel on top of Aron Hakodesh and the light that shines through the windows placed above them.

Hidden seating for childrenThe Synagogue chairs are placed in rows as in a theatre. Interestingly, there

are concealed seats behind chairs to be used for children as can be found in most synagogues.

The Star of David (Shield of David) can be found in every vaulted window of every wall of the building.

Bet Israel Synagogue has two floors. The first floor is for men and the top open gallery is assigned to women. Today, ex-cluding certain holidays, the first floor is used by both, sitting the women on the right and the men on the left.

The most interesting thing about this synagogue is that, Aron Hakodesh is placed in the southern wall instead of the eastern wall which is in Jerusalem’s direc-tion. The reason for this is the shape of the plot. In certain parts of prayers peo-ple turn to their left to face east.

The room can accommodate 400 peo-ple but it has a 600 person capacity with the upper gallery. There is a room on the left at the entrance. It was first designed as a Bet Midrash (house of learning) and then a Yeshiva (lectures). Rabbis used to study the Torah, the Talmud, write their interpretations and educate students. There used to be a very valuable library containing 500 books. On crowded days it was used as a second synagogue. To-day it is being used as the Genizah (stor-age for unused holy books and objects).

94 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Yıldıza

benzeyen

kutsal ışık Ner

Tamid, Ehal’in

içinde kutsal

bir ışık saçar.

Ner Tamid, the

eternal light

resembling a

star illuminates

Aron Hakodesh.

95İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

ve tüm süsler hepsi masif maundur. Bu

havranın özellikle en güzel yeri Tevası ve

Ehali’dir.

İnşaat sürecinde maddi kaynaklar tüken-

miş olduğundan, bu bölüm daha sonra

İtalya’dan getirtilen büyük bir usta ve

malzemeyle tamamlandı. Ehal’in kapıla-

rında görülen bitki motifleri, Yahudilerin

Tu bişvat bayramında (ağaç dikme ve

meyve bayramı) yemeleri icap eden 7

ürünü – hurma, incir, üzüm, zeytin, nar,

buğday ve arpa- simgeler.

Ehal’in üstünde bir ay-yıldız görülür. Aynı

zamanda iki adet 7 kollu bronz şamdanın

(menorah) ortasında, başka havralardaki

menoralarda bulunmayan bir ay-yıldız

7. mumu simgeler. Harika bir birliktelik

sembolüdür. Ehal’in önünde bir parohet

(kutsal perde) asılıdır. Tevanın önünde,

gümüş yağ kandilleri bugün sembolik

olarak durur. Yıldıza benzeyen kutsal ışık

Ner Tamid, Ehal’in içinde kutsal bir ışık

saçar.

Tavanda sadece ortada küçük bir kubbe

vardır. Büyüklerin anlattığına göre, kub-

be tam olarak planlanmış fakat mali ola-

naksızlıklar yüzünden sadece ortaya ya-

pılabilmiştir. Kubbe ve bütün tavan, son

derece zarif alçı kabartmalarla süslüdür.

Kubbeden sarkan çok büyük bir kristal

avize ve tüm havrayı aydınlatan avizeler,

sanki gökyüzünün ilahi aydınlığını yan-

sıtır. Bu mistik ortamı, Ehal’in üstündeki

görkemli On Emir levhası ve onun üst

duvarındaki pencereden süzülen güneş

ışığı tamamlar.

Çocuklar için gizli oturaklarHavranın koltukları tiyatro salonu gibi art

arda dizilmiştir. En ilginç yanı birçok hav-

rada görüldüğü gibi koltukların arka kıs-

mında çocukların oturması için yapılmış,

istendiğinde açılabilen gizli oturaklardır.

Tüm duvarlarda altlı üstlü büyük kemerli

pencereler ve her birinin üstünde büyük

bir Magen David (Davud’un 6 köşeli yıl-

dızı) bulunur.

Bet İsrael Havrası iki katlıdır. Alt kat erkek-

lere, üst kat ise açık galerileriyle kadınlara

ayrılmıştır. Bugün artık sağ tarafta kadın-

lar, sol tarafta erkekler olmak üzere bazı

bayramlar haricinde alt katta birlikte otu-

rulmaktadır.

Bu havranın en ilginç yanı, Kutsal Ehal’in

doğu duvarında, yani Kudüs yönünde

The desire of the community to EuropeanizeAfter Bet Israel Synagogue was built and the Jewish population in the area grew, it became the most important Syna-gogue of the Izmir Jews. It is considered not only Izmir’s but also the near East’s most beautiful synagogue due to its magnificence, beauty and its European trends. It does not reflect the traditional Izmir Jews but stands as a proof of the desire of the community to European-ize after the 20th century. Bet-Israel is a historical site proudly used by the Izmir Jews and is open for visitors. After the emigrations in 1945 and when the Syna-gogue became too far for the commu-nity that mostly moved to Alsancak, a new synagogue called Şaar Aşamayim was built. Today Bet Israel is only used on Friday nights, Saturday mornings, on holidays and for celebrations like Bar Mitzvahs and weddings. Mrs.Amanti who is never forgotten by the Izmir Jew-ish Community, for years has played the violin at weddings honoring and touching the guests. The synagogue has been managed for years by Avram Abuaf, Efraim Kohen, Moşe Levi, and Avram Sevinti and with their help has been maintained in perfect condition.

96 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

değil, güney duvarında olmasıdır. Se-

bebi, arsanın şeklidir. Duaların bazı bö-

lümlerinde doğu duvarı olan sol tarafa

dönülüp ibadet edilir.

Salon 400 kişiliktir, ancak üst galerilerle

600 kişilik kapasitesi vardır. Girişte sol

tarafta bir oda bulunur. Burası önce Bet

Midraş (dua kursu), sonra da Yeşiva (ila-

hiyat okulu) olarak düzenlenmişti. Ha-

hamlar burada Torah (Tevrat) ve Talmud

çalışmaları yaparlar, yorumlar yazarlar ve

birçok öğrenci yetiştirirlerdi. 500 kitaplık

değerli bir kütüphanesi de vardı. Çok

kalabalık günlerde bir ikinci havra olarak

kullanılırdı. Bugün bu mekân, Genizah

(kullanılmayan kutsal kitap ve objelerin

depolandığı yer) olarak değerlendiril-

mektedir.

Cemaatin Avrupalılaşma arzusuBet İsrael Havrası, inşa edildikten ve bu

bölgedeki Yahudi nüfusu arttıktan son-

ra, İzmir Yahudilerinin en önemli havrası

oldu. Görkemi, güzelliği ve yeni Avru-

pa trendleri taşımasının etkisiyle, yalnız

İzmir’in değil tüm yakın doğunun en

güzel havrası sayılır. Geleneksel İzmir Ya-

hudilerinin bir aynası gibi değil, 20. yüz-

yıldan itibaren cemaatin Avrupalılaşma

arzusunun bir kanıtı olarak ayakta durur.

Bet-İsrael, İzmir Yahudilerinin göz bebe-

ği, gururla kullandığı bir tarihi eserdir ve

yabancıların ziyaretine açıktır. 1945’ten

sonra göç eden veya Alsancak bölgesi-

ne taşınan Yahudiler için bu havra uzak

gelmeye başlayınca, yeni yerleşim böl-

gesinde Şaar Aşamayım havrasını inşa

ettiler. Bet İsrael bugün sadece cuma ak-

şamları, cumartesi sabahları, bayramlar-

da, Bar Mitzva ve düğün gibi törenlerde

kullanılır.

İzmir Yahudi cemaatinin hiç unutmadı-

ğı bir isim olan Madam Amati, yıllarca

tüm düğünlerde keman çalıp, misafir-

leri, düğün sahiplerini duygulandırmış

ve onurlandırmıştır. Havranın idaresini

uzun yıllar Avram Abuaf, Efraim Kohen,

Moşe Levi, Avram Sevinti üstlenmiş ve

cemaatin de yardımlarıyla, Bet-İsrael’i

bir mücevher gibi muhafaza etmişlerdir.

Yıllar önce buranın idaresini yürütmüş

olan Gizbar Leon Esperansa’yı unutmak-

sa mümkün değildir. 1955’lerde hazanlık

yapmış Şemuel Sason, Avram Hasan,

Avram Papuşado da tarihe geçmiş kişi-

lerdir. Papuşado daha sonraları Ankara

Hahambaşı olmuştur. Evinde büyük bir

kitap koleksiyonu vardı. David Palombo

ve halen oranın bakımını üstlenen Şa-

mas (Sinagog hizmet görevlisi) Nesim

Franko yıllarca bu değerli mirası koru-

mak için çalışmıştır. Ayrıca güzel sesi ve

bilgisiyle İzmir Yahudilerinin 50 yıldan

fazla baş hazanlığını yapmış olan değerli

hoca Rafael Moron ve Hazan (duahan)

David İsrael de İzmir Yahudi cemaatinin

gurur duyduğu hocalardır.

Bet-İsrael 1997’de cemaatten de des-

tek alarak Can Franko ve mimar Lian

Bencuya’nın özverili çalışmalarıyla şanı-

na yakışan çok güzel bir onarım gördü.

2007 senesinde Bet-İsrael’in 100. kuru-

luş yıldönümü kutlamaları, İzmir Yahudi

tarihine damgasını vurdu. Kutlamalar

kapsamında sinagogun teşhir salonun-

da dini objeler, hediyeler, fotoğraflar ve

belgelerden oluşan 100. yıl sergisi ha-

zırlandı.

We should also mention Gizbar Leon Esperansa who has made unforgettable efforts in maintaining the synagogue for years. Our cantors in 1955 Şemuel Sa-son, Avram Hasan and Avram Papuşado have a special place in the Synagogue’s history. Papuşado has become the chief rabbi in Ankara in the following years. He had a large book collection in his home. David Palombo and Nesim Franco, who still continues to look after it, have worked for years to preserve this heritage. Also, our very valuable Rafael Moron, who was our head cantor for over 50 years and whose beautiful voice and knowledge, has enriched our com-munity and our cantor David Israel have been the pride of the Izmir Jewish com-munity.

In 1997, Bet-Israel has gone through an extensive renovation with the support of the community and the selfless ef-forts of Can Franko and architect Lian Bencuya. In 2007, celebrations marking the 100th anniversary of the opening of Bet-Israel were done by the Izmir Jew-ish community. An exhibition was orga-nized in the synagogue’s display room as part of the 100th year celebrations displaying religious objects, gifts, pho-tographs and documents.

97İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Her milletten insanı etkileyen, pek çok kültüre sahip Londra’ya yolcuyuz bu sayımızda. İstedik ki, İzmir’in tarihi, kültürel, turistik değerlerine yer verdiğimiz sayfalarımızda, bir de dünyaya açılalım ve kentimize en çok turist gönderen ülkelerden İngiltere’nin başkentine uzanalım.

“Londra”

Fotoğraflar-Photographs: İnan AKSOY

Uluslararası turizmin kesişme noktası

98 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Bir Başkent / A Capitalcity

In this issue, we are traveling to London; a multicultural city that impresses people from all over the world. We wanted to go global

on our quest that is dedicated to introducing the historical, cultural and touristic assets of Izmir through these pages and this time, get you acquainted with the capital city of England, one of the

countries that sends the most number of tourists to our beloved city.

The intersection point of international tourism

‘‘London’’

Great Britain is no doubt an im-portant state that has shaped world history. England is the

most crowded country of Great Brit-ain which includes Wales, England, Scotland and Northern Ireland. In this issue, we travel to London; a multi-cultural city that impresses everyone. We wanted to go global on our quest that is dedicated to introducing the historical, cultural and touristic assets of Izmir through these pages and this time, get you acquainted with the capital city of England, one of the countries that sends the most num-ber of tourists to our beloved city.

You can reach London through 5 dif-ferent airports, including Heathrow which is the busiest airport in the world. When you land at Heathrow, you will find yourself at the intersec-tion point of international tourism. Getting to the city from the airport is easy since you can use the tube that reaches all over the city. Another al-

ternative is the double Dutch buses you see in movies. London is the world’s most important financial center in the world. It is also a city of culture, history and art. London, which is one of the most crowded EU cities with more than an 8 million population, is the most multicultural city on earth. Over 300 different lan-guages are spoken in the city.

In the city, which hosts the Royal Fam-ily, you can see museums, palaces and galleries that exhibit royal treasures. One of the most popular touristic spots is the Buckingham Palace. This palace, which is the home of the Roy-al family in London, was built at the start of the 18th century for the Dukes of Buckingham. The most interesting event at the 602 room palace is the changing of the guard everyday be-tween 11.00 and 11.30.

London Eye is considered the symbol of the city and should be on your trav-

Birleşik Krallık, şüphe yok ki dünya tarihini belirleyen önemli devlet-lerden. Galler, İngiltere, İskoçya

ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallığın en gelişmiş ve kalabalık ülkesi ise İngiltere. Her milletten insanı etkile-yen, pek çok kültüre sahip bu ülkenin başkentine, Londra’ya yolcuyuz bu sa-yımızda. İstedik ki, İzmir’in tarihi, kültü-rel, turistik değerlerine yer verdiğimiz sayfalarımızda, bir de dünyaya açılalım ve kentimize en çok turist gönderen ülkelerden İngiltere’nin başkentine uza-nalım.

Bavulunuzu hazırlarken, bir şemsiye ve yağmurluğun mutlaka bulunması ge-reken Londra’ya, dünyanın en kalabalık hava trafiğine sahip Heatrow’un yanı sıra 5 havalimanından da ulaşabilirsi-niz. Dünyanın en işlek ikinci havalimanı Heatrow’a indiğinizde, kendinizi ulus-lararası turizmin kesişme noktasında bulacaksınız. Buralardan kentin iste-diğiniz bölgesine ulaşım sorun değil. Dünyanın en eski sistemlerinden olan

Big Ben

99İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Londra Metrosu, 2 dakikada bir gelen trenleri ve kentin büyük kısmını kapsa-yan demiryolu ağı ile ulaşım sorununu çözmede önemli alternatif. Filmlerde gördüğünüz iki katlı kırmızı otobüsler de farklı ulaşım isteğiniz için hizmetinizde. Londra, dünyanın en önemli iş ve finans merkezi. Aynı zamanda tam anlamıyla bir kültür, tarih ve sanat kenti. Etnik ola-rak dünyanın en multikültürel şehirlerin-den birisi olan ve yaklaşık 300 farklı dilin konuşulduğu Londra, yaşam tarzı ve ye-mek kültürü ile Avrupa’nın kozmopolit

başkentlerinden. 8 milyon nüfusuyla AB’nin en kalabalık kentleri arasında yer alan Londra, Avrupa’da en fazla beyaz ırk harici insanı da barındırmaktadır. İngiliz Kraliyet ailesine de ev sahipliği yapan kentte, kraliyet hazinelerinin sergilendiği müzeler, saraylar ve galerilere de rastla-mak mümkün. Önemli turistik mekânları arasında Buckingham Sarayı da yer alır. İngiliz Kraliyet Ailesi’nin Londra’da otur-duğu mekân olan bu saray, adını 18. yüzyıl başlarında Buckingham dükleri için yapılan evlerden alır. 602 odalı sara-

el route. You can see the city and the amazing Thames River from the top of the 135 meter high Ferris wheel. The Parliament Building, also known as Westminster Palace, is on the north shore of the Thames River. The archi-tecturally complex building has 1100 rooms and halls that are over 4, 8 kilo-meters in some places. Even though a large part of the structure was built in the 19th century, some of its histori-cal parts such as Westminster Hall and Jewel Tower still stand.

Tower Bridge

100 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

yın bugün en ilgi çekici yanı, 5 muhafız piyade alayına ait askerlerin her gün saat 11.00 ile 11.30 arasında yaptıkları nöbet teslim törenidir. Kentin simgesi sayılan ve gezi güzergâhında mutlaka görülme-si gereken yerlerin başında London Eye (Londra’nın Gözü) gelir. 135 metre yük-sekliğindeki devasa dönme dolap Lon-don Eye’da 30 dakika boyunca yavaşça dönerek yaklaşık 40 kilometrelik görüş açısıyla 7 değişik yer görmek ve Thames Nehri’nin büyüleyici görüntüsünü izle-mek mümkün.

One other interesting part of the Par-liament Building is The Big Ben lo-cated to its right. There is a 3 ton bell on the Big Ben Tower, which is vis-ited by millions each year. The tower, which has clocks on all four sides and built in the Victoria gothic style, was designed in 1834 by British architect Charles Barry.

Trafalgar Square is another important place in the center of the city. The square gets its name from Trafalgar

War, where the British fleet under the commandership of Admiral Horatio Nelson defeated the French and Span-ish fleets in 1805. Most of the work on the square is belongs to Charles Barry.

Tower Bridge on the Thames was opened for use in 1894. Tower Bridge, which is the most famous example of a bascule bridge, consists of two tow-ers that are connected to each other with a vehicle road and a walking road.

London Eye

101İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Birleşik Krallık’ta Avam ve Lordlar ka-maralarından oluşan ve İngiltere’nin yönetildiği yer olan Parlamento Bina-sı ya da Westminister Sarayı, Thames Nehri’nin kuzey yakasında yer alır. Mi-mari yapısı oldukça karmaşık olan sa-rayın 1100 odası, 4.8 kilometreyi bulan uzun koridorları vardır. Yapının büyük bölümünün 19. yüzyılda yapılmış ol-masına karşın, bugün katafalk tören-leri gibi bazı etkinliklerin düzenlendiği Westminster Hall ve Jewel Kulesi gibi tarihî bölümleri hâlâ ayaktadır.

Parlamento binasının bir başka özelliği ise sağ tarafındaki ünlü Big Ben’dir. Her yıl milyonlarca kişiyi Londra’ya çeken Big Ben Saat Kulesi’nde 3 tonluk bir çan bulunur. Dört tarafı saat olan ve Vic-toria gotik stilinde tasarlanan Big Ben, 1834’te çıkan yangında büyük hasar gören Parlamento Binası’na ek olarak İngiliz mimar Charles Barry tarafından tasarlanmış.

Westminister Sarayı

Fotoğraf/Photograph: Özgür BozkurtBritish Museum

102 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Londra’nın merkezinde ünlü National Art Gallery’nin ana giriş kapısı yönünde bulunan Trafalgar Meydanı ise bir başka görülecek bölgedir. Adını Amiral Horatio Nelson komutasındaki İngiliz donanma-sının, Fransız ve İspanyol donanmalarını yendiği 1805 tarihli Trafalgar Savaşı’ndan alan meydanın bugünkü haline ulaşma-sında, 1845 yılındaki çalışmalarıyla yine Charles Barry’nin imzası var.

Thames Nehri üzerinde yer alan Kule Köprüsü (Tower Bridge) ise, 1894’te kul-lanıma açıldı. Baskül köprü türünün en ünlülerinden olan Tower Bridge, yüksek seviyeden iki yatay yürüyüş yolu ve aşa-ğıdan bir araba yoluyla birbirine bağlan-mış iki kuleden oluşuyor.

Nehrin kuzey kıyısında tarihi bir yapı olan Londra Kulesi (Tower of London), yıllar önce krala karşı gelenlere işkence-ler yapılan bir zindan olarak kullanılmış. Günümüzde kraliyet ailesinin korun-duğu bir yer olması ve çeşitli mücev-

her sergileri ile ünlenmiş. 1078 yılında dönemin İngiltere Kralı I. William’ın, Thames kıyısında şehir surlarının içinde bir kale yapılması emriyle kurulmasına başlanan kulenin, şehri yabancı istila-lardan koruma amaçlı inşa edildiği de söyleniyor.

Birçok ünlü politikacı ve sanatçının yanı sıra Mustafa Kemal Atatürk’ün mumya heykellerinin bulunduğu Madame Tus-sauds Müzesi ile başlangıç meridyeninin geçtiği yer olarak kabul edilen ve merid-yenin sembolik çizgisinin izlenebileceği Greenwich Gözlemevi de kenti gezenle-rin görmeleri gereken yerlerin başında geliyor.

MüzelerSöz Madam Tussauds’dan açılmışken, Londra’nın dünyadaki en etkileyici sanat koleksiyonlarına ve müzelere ev sahip-liği yaptığı söylenebilir. Bunlar arasında dünyadaki en eskilerden olan İngiliz Müzesi (British Museum), dünya tarihi-

The historical Tower of London on the northern shore of the river was used as a dungeon for those who opposed the king. Today, it is famous for host-ing jewelry exhibitions.

It is believed that the tower was initial-ly built to protect the city from enemy forces in 1078. Madame Tussauds’s, which houses the wax statutes of many celebrities, including Mustafa Kemal Atatürk and the Greenwich Ob-servatory are other attraction points.

MuseumsWe can safely say that London hosts some of the world’s most impressive art collections and museums such as the British Museum, the Natural His-tory Museum, the Science Museum and the National Maritime Museum. While the National Gallery hosts over 2300 paintings of many European masters from 1230 to 1900, the Tate Modern Museum that includes the

Thames Nehri

103İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

nin öyküsünün izlenebileceği Doğal Ta-rih Müzesi (Natural History Museum), 18. yüzyıldan bugüne bilimsel konuları içeren Bilim Müzesi (Science Museum) ile İngiltere’nin denizcilik tarihini betim-leyen Milli Denizcilik Müzesi (National Maritime Museum) sayılabilir. 1230’dan 1900 yılına kadar 2300’ün üzerindeki resim ile Milli Galeri (National Gallery) Avrupa’daki tüm önemli resim okulla-rının çalışmalarını kapsarken, birçok sa-natçının başyapıtlarını barındırır. Dali ve Picasso’nun çalışmalarının bulunduğu Tate Modern de gezilmesi gereken bir başka yer.

Londra’ya gitmişken, birbirine yakın ko-numdaki St Paul’s Katedralini ve Nelson sütununu ziyaret etmeyi unutmayın.

Yeşili bol olan Londra’da kayıtlı 143 adet park ve bahçe bulunur. 8 kraliyet parkı-nın bulunduğu başkentte 5 bin dönüm-lük alanı kapsayan Greenwich Parkı, kentin ve Thames Nehri’nin muhteşem görüntüsünü sunar. Londra’nın içinden geçerek Kuzey Denizi’ne dökülen Tha-mes Nehri’nde bir motor gezisi, ayrı bir keyif olacaktır. Bir başka gezinti seçene-ği de iki katlı kırmızı otobüslerle şehir turu. Dünyanın en eski metrosu olan ve 1863 yılında açılan Londra Metrosu da, 274 istasyonu ile bir başka ulaşım seçe-neği sunar. Metro, Underground (yer altı) adıyla da anılır.

Ne yenir?Kentte yemek yenilebilecek ve dünya mutfaklarının her çeşidinin bulunacağı yüzlerce mekan var. İngilizlerin yeme alışkanlıklarını bilmek istiyorsanız, ek-mek tüketmeyen, ancak sofradan haş-lanmış sebzeyi ihmal etmeyen bir millet olduğunu unutmayın. Fish&chips, yani balık ve patates kızartması da favori yemekler arasındadır. İngilizlerin bir de özellikle Pazar günleri geleneksel olarak sundukları ‘roast beef’ var. Bu geleneğe katılmak isterseniz pahalı bir restoranda ya da küçük bir büfede bir pazar günü biftek tercihinde bulunun Bir başka ünlü gelenek olan 5 çayını ise Thames kenarında porselen fincanlardan içmeyi mutlaka deneyin.

works of Dali and Picasso is another place that must be visited. While in London, don’t forget to visit St Paul’s Cathedral and the Nelson Column.

There are 143 registered parks and gardens in London. The 500,000 square meters Greenwich Park pro-vides an amazing panorama of the city and Thames River.

Another enjoyable activity in Lon-don would be a boat ride on the Thames. Another alternative is boarding a red Double Dutch bus. The easiest way to travel is to use

the tube station, which was built in 1863 and is the oldest subway sys-tem in the world.

What to eat?There are hundreds of restaurants in town that serve all types of food. If you want to know about the eating habits of the British, don’t forget that they are not so crazy about bread but boiled vegetables are a must. Fish & chips, is a favorite delicacy. Roast Beef is a traditional Sunday dish. Another important tradition is having tea in porcelain cups at 5 o’clock in the afternoon.

Trafalgar Meydanı

104 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

105İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Arkas’tan İzmir’e armağan

Arkas Sanat MerkeziKordon’un asırlık binaları arasında yer alan, hem İzmir’in hem de Fransa’nın simgelerinden Fransız Konsolosluğu binası artık Avrupa standardında bir sanat merkezine ev sahipliği yapıyor.

Fotoğraflar / Photography: Arkas Sanat Merkezi Arşivi

106 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Kültür Sanat / Culture Art

Tarihi geçmişi ve beyaz mermer mi-marisi ile İzmir’in eşsiz yapılarından biri olan Fransa Fahri Konsolosluk

binasının denize bakan bölümü, kültür ve sanat amaçlı kullanım için 20 yıllığına Arkas Holding’e tahsis edildi. Restorasyo-nu ve bakımı tamamlanan bina 19 Kasım 2011 tarihinde Arkas Sanat Merkezi adıyla sanatseverlere kapılarını açtı.

1875 yılında Fransız Hükümeti’nin hizme-tine tahsis edilen, 1904 yılında depremde zarar gören, ancak 1905- 1906 yıllarında yeniden yapılan bina, kendisini İzmir yangınından da korumayı başardı. 1922 yılındaki İzmir yangını, dönemin ünlü Fransız tiyatro sanatçısı Sarah Bernhardt’ı sahnesinde ağırlayan İzmir Operası’nı (Le Grand Theatre de Smyrne) tarihin karan-

A gift to Izmir from Arkas:

Arkas Art CenterThe French Consulate Building, one of the symbols

of Izmir, is now a European standard art center.

The part of the French Consulate building that overlooks the sea has been allocated to Arkas Holding

for 20 years to be used in cultural and art events. The building which was restored and renovated was opened to the public as the Arkas Art Center on November 19, 2011.

The building, which was allocated to the French government in 1875 and renovated between the years 1905 and 1906 after the earthquake in 1904, was unharmed during the great fire of Izmir. While the Izmir Op-era building was completely ruined during the fire, the consulate building right next to it survived. Up until today, the building was servicing the French citizens living in Izmir.

İzmir’s tax champion businessman, Arkas Holding CEO Lucien Arkas, says that he vol-unteered for the restoration of the build-ing because he didn’t want this historical building to vanish. His only wish is that this center to take center stage in unearthing the century old art riches of the city. The art collection of Lucien Arkas, which he shares with his invited guests, consists of 1000 artworks. The Arkas Collection con-sists of two main themed: Turkish Paintings and European Paintings. The Art Depart-ment, managed by architect Mimar Niko Filidis, researches all the auction houses around the world, gathers information on the pieces and most importantly com-pares the prices of previously sold pieces

107İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

lığına gömerken, ünlü opera binasının yanı başındaki Fransız Başkonsolosluk bi-nası, talihin yardımıyla ayakta kaldı. Bina günümüze kadar İzmir’de Fransız yurt-taşlarına hizmetini sürdürdü.

İzmir’in vergi rekortmeni işadamı, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, hem İzmir’in hem de Fransa’nın simgelerinden biri olan bu binanın za-mana yenik düşmesine gönlü razı olma-dığı için restorasyonuna talip olduğunu söylüyor. Arkas’ın tek temennisi, kendisi-ne İzmir’in 1900’lü yıllardaki şaşalı döne-mini hatırlatan bu binada hayata geçen sanat merkezinin, kentin asırlara uzanan sanat zenginliğinin ortaya çıkmasında et-kin bir rol oynaması.

Lucien Arkas’ın bugüne kadar evine ge-len misafirleri ile paylaştığı koleksiyonu, bine yakın eserden oluşuyor. Arkas Ko-leksiyonu, Türk Resmi ve Avrupa Resmi olarak üzere iki ana başlıktan oluşuyor. Mimar Niko Filidis yönetimindeki Sanat Departmanı, sistemli olarak dünyanın

with their inventory. Pieces which are in accordance with the allocated budget and the aesthetic integrity of the collec-tion are added to the inventory. The aim while developing the collection is to pre-serve theme integrity. The team oversees the whole operation after the acquisition, from packaging to transport. Now, a part of this collection is on display at the Arkas Art Center.

The first exhibition of the art center, Post Impressionism in the Arkas Collection started on November 19 and can be seen until the end of January. The exhibition in-cludes paintings by Braque, Derain, Dufy, Lhote, Sérusier, Toulouse-Lautrec, Vuillard and Vlaminck. The exhibition also includes Pierre-Auguste Renoir’s 1908 painting Por-trait de Madame Thurneyssen.

While you are touring the 19th century exhibition within a 19th century building, you feel that you have been transported back to that period. All the paintings with-in the art center are protected with muse-

Lucien Arkas

108 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

um glass and illuminated with state of the art technology, thus providing an amazing atmosphere you don’t want to leave.

The Arkas Art Center first immobilized education and art institutions. Most of the visitors are students. During the visits of students, educational and fun activities for their development are initiated. It is impor-tant to provide a balance between fun and education for that age group. In addition, NGOs, foundations, consulate officials, chief magistrates, painters, businessmen and art lovers from all walks of life visit the exhibition. The guest book in the main hall includes impressive comments. See-ing a middle school student say “This is the most impressive exhibition I have seen in my 14 years of life” and a retired painter say” I haven’t been able to go outside of Izmir my whole life and I want to thank you for sharing these pieces with us” are just two of the examples in the guest book. The next step for the Arkas Art Center is an exhibition of pieces of Turkish painters from the post-Republic era.

önde gelen müzayede evlerinde araştır-ma yapıyor, eserlerin durumları hakkında bilgi ediniyor ve en önemlisi geçmişte satışı yapılmış benzer eserlerle fiyat kar-şılaştırmasını sorguluyor. Bütçeye ve ko-leksiyonun estetik bütünlüğüne uygun görülen eserler, koleksiyona katılıyor. Koleksiyon geliştirilirken amaç, konu bü-tünlüğünü bir arada tutmak. Ekip, tablo-ların satın alımından sonra ambalajı ve nakliyesi, eser ile çerçevesinin uyumu ile eserin sergileneceği mekâna yerleştiril-mesine kadar tüm evreleri yürütüyor. Ve bu koleksiyonun bir bölümü artık Arkas Sanat Merkezi aracılığı ile tüm sanatse-verlerle paylaşılıyor.

19 Kasım’da sanatseverlerle buluşan Ar-kas Sanat Merkezi’nin ilk sergisi, Arkas Koleksiyonu’nda Post-Empresyonizm, Ocak ayı sonuna kadar devam edecek. Sergi, değişik disiplinleri benimseyen ancak bağımsız görüşlerini gerçek bir dayanışma örneği ile paylaşmaktan çe-kinmeyen “Post-Empresyonist” dönem sanatçılarından Braque, Derain, Dufy,

109İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Lhote, Sérusier, Toulouse-Lautrec, Vu-illard, Vlaminck gibi ressamların eserle-rinden oluşuyor. Sergide Pierre-Auguste Renoır’ın 1908 yılında yaptığı Portrait de Madame Thurneyssen isimli tablosu da bulunuyor.

19. yüzyıl sanatı için 19. yüzyıl mimari-sinin imkânları içinde hazırlanmış olan serginin salonlarında gezinirken, kendi-nizi kelimenin tam anlamıyla bu yüzyılda hissediyorsunuz. Uluslararası müze stan-dartlarında hizmet vermeyi hedefleyen Arkas Sanat Merkezi’nde tüm eserlerin müze camı ile korunma altına alınmasın-dan başlayıp, ışıklandırma sistemlerinde en yeni teknolojinin kullanılmasıyla be-lirginleşen “kurumsal yaklaşım”, sanat, mimari ve korumacı eğilimin yarattığı birlikteliğin altını çiziyor ve sanatseverle-re müzenin salonlarında saatler geçirebi-lecek bir atmosfer sağlıyor.

Arkas Sanat Merkezi, ilk olarak eğitim ve sanat kurumlarını harekete geçirdi. Ziya-

retçilerin ağırlıklı olarak öğrenciler oldu-ğu gözlemlenebiliyor. Öğrencilerin ziya-retlerinde gelişime yönelik hem eğitsel hem de eğlenceli aktiviteler yapılıyor. O yaş grubunun eğlence ve eğitim arasın-da mutluluk veren dengeyi yakalamaları-nı sağlayabilmek oldukça önemli. Bunun yanı sıra sivil toplum kuruluşları, dernek-ler, konsolosluk erkânı, belediye başkan-ları, üniversiteler, ressamlar, iş adamları, kısaca sanata ilgisi olan herkes burayı ziyaret ediyor.

Serginin ana salonunda bulunan ziyaret-çi defterinde yazılanlar da son derece et-kileyici. Bir ortaokul öğrencisinin “14 yıllık ömrümde gezdiğim en etkileyici sergiy-di” ve emekli bir ressamın “Bugüne kadar İzmir dışına çıkma şansı bulamamıştım, bu eserleri bizlerle paylaştığınız için min-nettarım” şeklindeki notları bunlara birer örnek. Arkas Sanat Merkezi’nde bundan sonraki aşamada Cumhuriyet sonrası Türk sanatçıların eserlerinden derlenen bir sergi oluşturulması planlanıyor.

Arkas Sanat Merkezi’nin ilk sergisi,

Arkas Koleksiyonu’nda Post-Empresyonizm

sanatseverlerden yoğun ilgi görüyor.

The first exhibition

of the art center, Post

Impressionism in the

Arkas Collection, is a

big hit with the visitors.

110 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

111İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Uygarlıkbu müzede saklı

Türkiye, oluşumundan günümüze kadar geçirmiş olduğu jeodinamik evrime ait bulguları yoğun bir şekilde içeren ender ülkelerden. Ege Üniversitesi

bünyesindeki Tabiat Tarihi Müzesi de, büyük birer zenginlik olan bu bulguları koruma ve gelecek nesillere aktarmada önemli bir görevi yerine getiriyor.

112 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Müze / Museum

Yazı ve Fotoğraflar / Article&Photos: DERYA ŞAHİN

Civilization is hidden in this

museumTurkey is one of the few countries that harbor a lot of

findings about the geodynamic evolution of its history. The Natural History Museum within the Aegean University

undertakes an important mission in preserving these findings and protecting them for future generations.

İnsanoğlu yüzyıllardır yaşamın gizemini çözme telaşında. Yaşlı dünyamızın olu-şumundan canlı varlığının başlangıcına,

oradan da günümüze uzanan süreçte ya-pılan araştırmalarla kayıp halkalar tamam-lanıyor gün be gün. Kimi zaman bir kaya parçası kimi zaman da milyonlarcamızın fark edemeyeceği kadar küçük bir canlı kalıntısı çözüyor düğümü. Bilim insanları için eşi bulunmaz birer mücevher niteli-ği taşıyan bu örnekler gelecek nesillere aktarılmak üzere dünyanın dört bir ya-nındaki doğa tarihi müzelerinde korunu-yor. Her bir keşif, uygarlık yolunda atılan önemli bir adım kuşkusuz. Doğa tarihi müzeleri de bu anlamda uygarlığın temi-natı sayılıyor.

Geçmişi günümüze bağlayan ve gelece-ğe ışık tutan, doğa tarihi ve araştırmala-rının yanı sıra, gençlerin ve yetişkinlerin eğitiminde de çok önemli bir yeri olan bu müzeler, doğayı gerçekleriyle topluma tanıtma amacına hizmet ediyor. Doğa tarihi müzeleri gelişmiş ülkelerin bilim-sel ve kültürel simgelerinden biri olması dolayısıyla da toplumların gelişmişlik de-recesinin işareti aslında. Doğa tarihi mü-zelerinde, evrenin ve yaşamın evrimi, bel-gelerle geçmişten günümüze sistematik ve evrimsel bir düzen içinde sergileniyor. Bir anlamda, doğa toplumun ayağına ge-tiriliyor.

Türkiye, oluşumundan günümüze kadar geçirmiş olduğu jeodinamik evrime ait jeolojik ve paleontolojik bulguları yoğun bir şekilde içeren ender ülkelerden biri. Jeolojik devirlerden günümüze, Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasındaki kavşak noktası olan ülkemiz bu konumuyla can-lı göçlerine sahne olduğundan biyolojik açıdan oldukça zengin. Bu zenginlikleri korumak, değerlendirmek, saklamak ve gelecek nesillere aktarmak görevi de kuş-kusuz doğa tarihi müzelerine düşüyor.

Ege Üniversitesi bünyesinde bulunan Tabiat Tarihi Müzesi bu misyonun ül-kemizdeki en önemli temsilcisi. Ankara Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlü-ğündeki aynı adı taşıyan müzeden son-ra, bu alanda Türkiye’de kurulmuş ikinci

Mankind has been obsessed with uncovering the mystery of life for centuries. The missing

pieces that complete the creation mys-tery are gathered with each passing day. Sometimes a piece of rock or a micro or-ganism helps reveal the mystery. These samples, which are as valuable as jewelry to scientists, are being protected in mu-seums all over the world. Each discovery is no doubt another step towards civili-zation and natural history museums are considered the safeguards of civilization in this regard.

These museums, which not only con-nect the past and the present and shed light to the future but remain an impor-tant element in the education of our youth, aim to introduce nature with all its characteristics to societies. These types of museums are in fact indicators of how advanced a society really is. The evolution of earth and life is exhibited with findings and in a systematic order in natural history museums. In other words, nature is brought to the people.

Turkey is one of the few countries that harbor a lot of findings about the geody-namic evolution of its history. Our coun-try, which is a connection point between Europe, Asia and Africa, is quite rich in term of biology because it is a migration

Tabiat Tarihi

Müzesi’nin 6

galerisinde 4 bin

adet tanılı obje

sergileniyor.

4 thousand object

are on display in

6 galleries at the

Natural History

Museum.

113İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

büyük müze. Tabiat Tarihi Müzesi, ayrıca dünyada birçok üniversite müzesinin üye olduğu UMAC’ın (University Museum & Collections) Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nden sonra ikinci üyesi. Müze, Fen Bilimlerine bağlı Tabiat Tari-hi Anabilim dalında uyguladığı Yüksek Lisans Eğitim programı ve doğa tarihi bilim dalında araştırma yapan kadrosu ile Türkiye’nin ilk üniversite yapısındaki akademik müzesi olması dolayısıyla da büyük önem taşıyor.

Düşünsel temeli 1963 yılında atılan Tabi-at Tarihi Müzesi, 1967’de Ege Üniversitesi Fen Fakültesi’ne bağlı olarak yaşama ge-çirilmiş. Müzenin toplumla buluşması için ise 1973 yılını beklemek gerekmiş. Öyle ki Cumhuriyetin 50. yıl kutlama programları çerçevesinde müzenin şu an bulunduğu binada doğa tarihi ve doğa ile ilgili obje-ler ilk kez topluma sunulmuş. Müze daha sonra Ege Üniversitesi Senatosunun kara-rı ile Rektörlüğe “Tabiat Tarihi Uygulama ve Araştırma Merkezi” olarak bağlanmış.

route. Protecting, evaluating, preserving and relaying these riches to future gen-erations falls to natural history museums.

The Natural History Museum within the Aegean University is the most important representative of this mission in Turkey. It is the second biggest museum after the museum within the Ankara Metal Inspection and Research General Direc-torate.

The Natural History Museum is also a member of the University Museum & Collections. The museum is an impor-tant establishment with its expert staff that includes professors from the Natural History Department and is the first mu-seum that has been established within a university in Turkey.

The idea of the museum came about in 1963 and it was established in 1967 in af-filiation with the Aegean University Sci-ence Faculty. The museum was opened to public in 1973.

The museum was later on handed over to the rectory with the order of the Ae-gean University Senate and named “Nat-ural History Application and Research Center” 4 thousand objects on display Doors to a new world open before you as soon as you step inside the museum. You feel surprised as you see interesting fossils, rocks, minerals and objects that belong to past generations which you usually see in documentaries. Your surprise turns into bewilderment in the entrance gallery. You feel as if you’re visiting the set of Jurassic Park when you see the giant skeleton of a Tyrannosau-rus Rex- the largest carnivore that has walked the earth- accompanied by au-dio effects. As the tour around the mu-seum continues, the life cycle becomes more meaningful within the evolution-ary order.

The director of the museum Prof. Dr. Tanju Kaya and Paleontologist Dr. Serdar

114 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

4 bin obje sergileniyorMüzeden içeri adımınızı attığınızda bam-başka bir dünyanın kapıları açılıyor. Bel-gesellerde görmeye alışık olduğumuz birbirinden ilginç fosiller, kayalar, mine-raller ve günümüzde yaşayan canlılara ait objelerle karşılaşınca bir anlık şaşkınlık yaşıyor insan. Giriş galerisinde bu şaşkın-lık kat ve kat artıyor. Dünyada yaşamış en büyük etçil hayvan olan kral dinozor Tyrannosaurus rex’in ses efektleriyle bir-likte sergilenen, polyesterden yapılmış yaşam boyutundaki iskeletiyle Jurassic Park’ın film setine doğru bir yolculuğa çıkıyorsunuz adeta. Müzedeki keşif gezisi devam ettikçe, evrimsel düzen içerisinde yaşam döngüsü daha da anlamlı hale ge-liyor.

Müzenin müdürü Prof. Dr. Tanju Kaya ve Paleontolog Dr. Serdar Mayda, sergilenen her bir objenin üzerine titriyor adeta. İki bin beş yüz metrekarelik bir alanda, iki kat üzerinde hizmet veren müzenin sergi galerilerindeki objelerin, Türkiye’nin bir-çok yöresinden jeolojik, paleontolojik ve biyolojik çalışmalar sonucu toplandığını belirtiyorlar.

Prof. Dr. Tanju Kaya, merkezde gerçekleş-tirilen konferanslarla, kıtaların ve okya-

Mayda are taking great care of every ob-ject that is on display.

They say that the objects that are on dis-play on a 2500 square meter area have been gathered through geological, pa-leontological and biological works car-ried out all over Turkey.

Prof. Dr. Tanju Kaya states that they in-troduce the formation of continents and oceans and natural events such as earth-quakes and volcanoes and the evolution of all living things through conferences. Kaya says that their aim is to inform everyone-especially students, about natural events and get them to love and protect nature.

Dr. Serdar Mayda adds that the center is also a research facility where graduate students work and study and where sci-entific works are carried out jointly with local and foreign researchers. Mayda says that over 30 national and international scientific research projects were carried out at the Natural History Research and Application Center to date and adds that these works were mainly carried out in the Aegean and Marmora Regions. Fos-sil addresses were found during these

works in place such as: In the Aegean Region, in İzmir at: Mordoğan, Karabu-run and Tire; in Manisa: Sabuncubeli, Çobanisa and Develi; in Muğla: Şerefköy and Salihpaşalar; in Uşak: Karabeyli and Kemiklitepe; in Denizli Sazak; in Küta-hya Bayat; and in Çanakkale at Gülpınar, Lapseki, Alçıtepe and Bayraktepe. Dr. Mayda adds that the fossil beds found in Manisa-Sabuncubeli, Uşak-Kemiklitepe and the İzmir region provided extensive information about the evolution and de-velopment of the fauna in Anatolia.

Paleontological and geological findings that came about after the research of these fossil beds since the 70’s are being exhibited in the Natural History Research and Application Center.

The findings that have been presented to the scientific world attract a lot of at-tention from foreign paleontologists. Over 4 thousand objects- fossils, rocks and minerals, mammals that aren’t embalmed, fish, reptiles, birds and various skeletons- are on display in the 6 galleries of the Natural History Mu-seum.Most of the objects have been gathered through donations and the tags on the objects include the name

115İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

nusların oluşumu, depremler ve volkanlar gibi birçok doğa olayı ile canlıların evri-mini topluma daha yakından tanıttıklarını vurguluyor. Kaya, bu etkinliklerin, toplu-mu özellikle de ilköğretim ve lise öğren-cilerini çevremizdeki doğa olayları hak-kında bilgilendirmeyi, doğayı sevmeyi, korumayı ve onun bir parçası olduğumuz bilincini aşılamayı amaçladığını söylüyor.

Dr. Serdar Mayda da, merkezin ayrıca Fen Bilimlerine bağlı multidisipliner Yüksek Lisans eğitiminin, üniversite öğrencile-rinin (biyoloji, jeoloji bölümleri gibi) in-teraktif ders ve uygulamalarının, yerli ve yabancı araştırıcılarla karşılıklı işbirliğine açık bilimsel çalışmaların yapıldığı bir araştırma kurumu olduğuna dikkat çeki-yor.

Mayda, Tabiat Tarihi Araştırma ve Uygula-ma Merkezi bünyesinde, merkez eleman-ları tarafından günümüze kadar 30’dan fazla ulusal ve uluslararası bilimsel araştır-ma projesi yürütüldüğü bilgisini veriyor.

Kendi dallarında öncel niteliği taşıyan bu çalışmalar özellikle Ege ve Marmara bölgelerinde gerçekleştirilmiş. Çalışmalar neticesinde Ege bölgesinde İzmir yöre-sinde: Mordoğan, Karaburun ve Tire; Ma-nisa yöresinde: Sabuncubeli, Çobanisa ve Develi; Muğla yöresinde Şerefköy ve Salihpaşalar; Uşak yöresinde: Karabeyli ve Kemiklitepe; Denizli yöresinde Sazak; Kütahya yöresinde Bayat; Çanakkale yö-resinde Gülpınar, Lapseki, Alçıtepe ve Bayraktepe fosil lokaliteleri keşfedilmiş. Dr. Mayda, bu fosil yataklarından Mani-sa-Sabuncubeli, Uşak-Kemiklitepe ve İz-mir yöresi lokalitelerinin Anadolu’nun ve üzerinde bulunan günümüz faunasının evrimi ve gelişimine yönelik çok önemli veriler içerdiğini belirtiyor.

Söz konusu memeli fosil yataklarında 1970’lerden günümüze yürütülen arazi çalışmaları sonucunda elde edilen pa-leontolojik ve jeolojik bulgular, bugün Tabiat Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi’nde sergileniyor.

of the people or institutions that have donated them. In addition, nearly 4500 objects are kept in the lab of the museum for comparison.

Entrance gallery (500 Objects): In this gallery, giant sized crystallized quartz, amethysts and colemanite type minerals, mollusks that today live in the Indian and Pacific Oceans and invertebrate animal types are on dis-play.

In addition, invertebrate fossils be-longing to geological eras, fossils that belong to mammals that have lived in Muğla, Çanakkale and Karaburun ap-proximately 7 million years ago, rhinos that has lived in Çorlu 10 million years ago, and the fossil skulls of a sword toothed cat that had lived in Uşak are on display. The gallery also features the skeleton of a Tyrannosaurus Rex that lived in America 67 million years ago.

116 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Çalışmaların sonucunda elde edilen ve müze çalışanları tarafından bilim cami-asına sunulan bu bulgular özellikle yurt-dışından gelen yabancı paleontologların da yoğun ilgisini çekiyor.

Tabiat Tarihi Müzesi’nin 6 galerisinde; fosiller, kayaç ve mineraller, tahnit edil-miş memeliler, balıklar, reptiller, kuşlar ve çeşitli iskeletlerden oluşan toplam 4 bin adet tanılı obje sergileniyor. Büyük bir çoğunluğu bağış yoluyla temin edilen objelerin üzerindeki etiketlerde bağışla-yan kişi veya kurumların isimleri de yazı-yor. Müzenin laboratuarında ayrıca 4 bin 500’e yakın obje, karşılaştırma materyali olarak korunuyor.

Giriş Galerisi (500 Obje): Bu bölüm-de dev boyutlarda kristalleşmiş kuvars, ametist ve kolemanit gibi çeşitli mineral-ler; günümüzde Hint ve Pasifik okyanus-larında yaşayan yumuşakçalar ve derisi dikenliler gibi omurgasız hayvanlara ait örnekler bulunuyor. Giriş galerisinde ayrı-

ca jeolojik devirlere ait omurgasız fosiller; yaklaşık 7 milyon yıl önce Muğla, Çanak-kale ve Karaburun yörelerinde yaşamış memelilere ait fosiller; 10 milyon yıl önce Çorlu’da yaşamış gergedanlar ve Uşak’ta yaşamış olan kılıç dişli kediye ait fosil kafa-tasları sergileniyor. Bu galeride Tabiat Ta-rihi Müzelerinin olmazsa olmazlarından, 67 milyon yıl önce Amerika’da yaşamış olan Tyrannosaurus rex (kral dinozor) is-keleti de bulunuyor. İzmir Eski Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina spon-sorluğunda heykeltıraşlara orijinal boyu-tunda (12 metre uzunluk, 5 metre yüksek-lik) yaptırılan bu iskelet, 2003 yılından bu yana müzede sergileniyor.

Paleontoloji Galerisi: Bin 400 objenin sergilendiği galeride, Ankara, Çanakkale, Uşak, Muğla ve Denizli’de paleontolojik yüzey çalışmaları sonucu bulunmuş olan neojen yaşlı (24-2 milyon yıl öncesi) fil, gergedan, at ve zürafa gibi memeli fosil-leri; Kambriyen’den (542 milyon yıl önce-si) Pleistosen’e (2 milyon yıl öncesi) kadar

This skeleton, which was commission by former İzmir Metropolitan Munici-pality Chief Magistrate Ahmet Piriştina to sculptors to be made in its original size( 12 meters in length, 5 meters in height), has been on display in the museum since 2003.

The Paleontology Gallery: In the gallery which hosts 1400 objects, an elephant fossil that lived 24 million years ago, rhino, horse and giraffe fos-sils that were unearthed during digs in Ankara, Çanakkale, Uşak, Muğla and Denizli, invertebrate fossils from 542 million years through 2 million years, and plant fossils that date back to 350 million years found in Zonguldak are being exhibited in a systematic and evolutionary order. The gallery also features a human footprint that origi-nated on tufts that date back 25 thou-sand years and the skeleton of an ani-mal from Kahramanmaraş that lived 3500 years ago.

Ege Üniversitesi

Tabiat Tarihi Müzesi,

Türkiye’nin ilk

üniversite yapısındaki

akademik müzesi

olması dolayısıyla

büyük önem taşıyor.

The Aegean University

Natural History

Museum is also

important because it

is the first academic

museum within a

university in Turkey.

117İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

tüm devirlere ait omurgasız fosiller ve 350 milyon yıl öncesine ait Zonguldak’ta bulunmuş bitki fosilleri sistematik ve ev-rimsel bir düzende yer alıyor. Ayrıca, ga-leride, Kula volkanizmasının son evresin-de, yani günümüzden yaklaşık 25 bin yıl öncesine ait bazaltik tüfler üzerinde oluş-muş insan ayak izi ve Kahramanmaraş’ta yaklaşık 3 bin 500 yıl önce yaşamış bir Maraş filinin iskeleti yer alıyor.

Kayaç ve Mineraller Galerisi: Bu bö-lümde magmatik, tortul ve metamorfik kayalarına ait bin adet obje, oluşum kö-kenlerine göre, çeşitli açıklayıcı posterler-le birlikte sergileniyor. Silikatlar, karbonatlar, oksitler, hidroksitler ve sülfürler başta olmak üzere önemli minerallere ait örnekler; en-düstriyel hammaddeler; metalik madenler; mermer, perlit, kömür ve bor gibi ekonomik değeri ve günlük yaşamda kullanım yeri olan kayalar ve mineraller belirli bir sistematik dü-zende yer alıyor. Galerinin en ilginç örnekle-rinden biri de ses ve duman efektiyle özellik-le çocukların ilgisini çeken ve volkanizmayı açıklamaya yardımcı olan volkan maketi.

Kuşlar Galerisi: Türkiye sahip olduğu kıta-lararası kavşak konumu ve göç yolları üze-rinde olması nedeniyle 464 kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Ege Bölgesi ve İzmir Kuş Cenneti’nde gözlenen atmaca, flamingo, pelikan ve baykuş gibi kuş türleri ile 31 adet farklı kuş türüne ait yumurtaların bulun-duğu Kuşlar Galerisi’nde, 170 adet obje sergileniyor.

Genel Zooloji Galerisi: 800 objenin sergilendiği galeride, günümüzde yaşa-yan çeşitli omurgasız hayvanlar ve omur-galı hayvanlardan deniz balıkları, tatlısu balıkları, sürüngenler ve memelilere ait zengin koleksiyonlar yer alıyor. Böcek-ler ve kelebeklere ait örneklerin çeşitli posterlerle açıklayıcı olarak ziyaretçile-re sunulduğu bu bölümde en ilgi çe-ken objeler ise, Selçuk’ta 1950’li yıllarda avlanan ve nesli tükenmekte olan dol-durulmuş iki Anadolu panteri.

Evrim ve Karşılaştırmalı Anatomi (Osteoloji) Galerisi (120 Obje): Ga-leride, maymun, keçi, at, domuz, tilki, porsuk, kanguru, devekuşu ve yılan gibi günümüzde yaşayan canlılara ait iskeletler bulunuyor. Büyük bir kısmı İzmir Fuar Hayvanat Bahçesi tarafından bağışlanan 120 objenin bulunduğu ga-leride, ayrıca, Uşak’ta bulunmuş Roma dönemine ait bir insan iskeleti ve 1972 yılında Ceyhan nehri deltasında kara-ya vuran ve bu nedenle “Ceyhan” adı verilen 12 metre uzunluğunda kaşalot balina iskeletini görmek mümkün.

Geçmişe ışık tutan Tabiat Tarihi Müzesi’ni yılda yaklaşık 20 bin kişi ziya-ret ediyor. Ege Üniversitesi Kampusu içerisinde yer alan müze, hafta içi her gün 09.00-11.30, 13.00-16.00 saatleri arasında ziyarete açık. Toplu okul gezi-leri için ise randevu almak gerektiğini hatırlatalım.

Rock and Minerals Gallery: In this section, 1000 objects belonging to magmatic and metamorphic rocks are on display along with informative post-ers and according to their formations. Samples from important minerals such as silicates, carbonates, oxides, hydrox-ides and sulfurs, industrial raw materials, metallic minerals, marble, coal and bo-rax are on systematic display. The most entertaining object in the gallery is the volcanic model that explains volcanic eruptions with various sound and visual effects.

Bird Gallery: Because Turkey is an inter-section point between continents and is on migration routes, it harbors 464 different species of birds. 170 objects are on display in the Bird Gallery that includes hawks, flamingos, pelicans and owls and 31 different types of bird eggs. General Zoology Gallery: In the gal-lery which 800 objects are on display, there are various invertebrate and verte-bra animals, sea water fish, reptiles and mammals. In the gallery which also fea-tures bugs and butterflies, the most in-teresting objects are the two taxidermy Anatolian panthers that were hunted in the 50’s in Selçuk, which are now facing extinction.

Evolution and Comparative Anatomy (Osteology) Gallery (120 Objects): The gallery features skeletons of mon-keys, horses, goats, foxes, kangaroos, os-triches and snakes. In the gallery which includes 120 objects-mostly donated from the Izmir Fair Area Zoo- there is also a human skeleton from the Roman era found in Uşak and the skeleton of a sperm whale of 12 meters named “Cey-han” because it had washed to shore in Ceyhan in 1972.

20 thousand people visit the museum which sheds light to history. The muse-um within the Aegean University Cam-pus is open for visitors every weekday between 09.00-11.30 and 13.00-16. Please make an appointment for school trips.

Paleontolog Dr. Serdar Mayda, Müze Müdürü Prof. Dr. Tanju Kaya

118 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

119İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012Gazi Osman Paşa Bulvarı No: 7 Hilton Center, Kat:2 Alsancak İzmir Tel: 0232. 259 1234www.topolino.gen.tr [email protected]

Doğum GünleriOkul EtkinlikleriVeli Toplantıları

Mezuniyet TörenleriTiyatro Çalışmaları

Anaokulu Öğretmenleri Eşliğinde Oyun Grupları

ön kayıt yapmadan

günübirlikkreş

Elitis’in ilham perisi

MidilliBozulmamış doğası ve rengârenk ışığıyla şair Elitis gibi nice sanatçıya ilham vermiş bir ada Midilli. Karşı kıyımızda, bir kulaç atsak ulaşacakmışız hissi uyandıran Midilli Adası ile Anadolu’yu birleştiren o kadar çok ortaklık var ki, hani birilerinin dediği gibi “yaşlı doğunun kopan parmağı” tanımı ona pek yakışıyor…

120 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Gezi / Trip

Yazı / Article - RESMİYE DİNLENMEZ Fotoğraflar / Photographs: YUSUF ASLAN

The muse of Elytis

Lesbos IslandWith its pristine nature and colorful light , Lesbos is an island

which has inspired many artists such as Elytis. The island and Anatolia have so many things in common that the definition

“the severed finger of the old East” suits it perfectly…

Masmavi bir gökyüzü altında ılık bir Ege gününde hayal edin kendinizi. İster Karaburun’dan

İzmir’e, isterseniz İzmir’den Assos’a doğ-ru yolculuk ediyor olun, güneşin parlak ışıkları denizin üstünde gümüşi pırıltıları ile çocukluk oyunlarını oynamaya dalmış gün geçiriyor gibidirler. Havada nem yok, pusu yok! Güzelim Ege havasını içinize çekerken zaman zaman denizin içinde kocaman bir ada size eşlik eder. Yüzünü bir gösterir bir kaybolur. Ada hem çok yakın hem çok uzak görünür. Akşamü-zerine doğru ise güneş artık mor ışıkları-nı gönderir, erguvan renkli çiçekler açılır görkemli Olympos Dağı görüntülerinde.

O adaya gitmek, görmek, tanımak için da-yanılmaz bir istek duyarsınız…

Bu görüntülerin aktörü olan ada, Yunanistan’ın Girit ve Eğriboz’dan son-raki üçüncü büyük adası Midilli’dir. Bin 630 kilometre kare tutarındaki arazisi, kireçtaşı yükseltiler ve volkanik oluşum-larla belirlenmiştir. En kuzeydeki yükselti Karakaş Dağı/ Lapelymnos 836 metre, batıda Hypsilon/Skopos Dağı 542, Malya Yarımadası’ndaki Amali Dağı 530 metre ve güneydeki Olympos ise 940 metredir. Ada iki büyük körfeze (Yera ve Kalonya) sahiptir. Batı kesimi daha çorak, doğu ke-

simi ise zeytinlik ve çamlıktır. 12–13 mil-yon zeytin ağacından, yılda 50 bin ton civarında zeytinyağı üretilebilmektedir. Ada aynı zamanda Yunanistan’ın en güzel uzolarını üretir. Yerleşik nüfusu yüz bin ci-varında diye bilinir.

Pek çok kereler gittiğim Midilli Adası ile ilk buluşmam 2001 yılının Temmuz ayın-da idi. Henüz akın akın Türk gezginleri-nin Yunan adalarına gitmediği günlerdi. Biraz ürkek biraz da gergindik. Ada halkı bizi nasıl karşılayacaktı? Midilli Adası’nda yeni Ayvalık’ı kurup yerleşen Ayvalıklıları ziyaret etmek, onları görmek tanımak da vardı gezi programımızda. Ayvalık’tan ha-reket eden feribotla yaklaşık 1,5 saatlik bir deniz yolculuğu ile Midilli Adası’na ulaştık.

Adada ilk yerleşimin Lesvos adında biri tarafından başlatıldığı rivayeti yaygın olsa da, bu toprakların İzmir’in de tarihinde önemli rol oynayan Aioller tarafından iskâna açıldığı bilinmektedir (İ.Ö.1100 ci-varı). Aiollerin, eski sakinler ile karışıp ken-di uygarlıklarını ve dillerini yaymaları ile zaman içinde ada, Doğu Ege uygarlığının önemli bir merkezi olarak gelişti. MÖ 88 yılında Romalıların işgaline uğrayan Mi-dilli, sonradan Roma Devleti’nin Doğu ve Batı olarak ikiye bölünmesiyle Doğu, yani Bizans Devleti’ne geçti.

542, Amali Mountain on Malya Peninsula is 530 meters and Olympos in the south is 940 meters. The island has two big bays - Yera and Kalonya. The western part is more barren and the eastern part is cov-ered with olive groves and pines. Around 50 tons of olive oil is produces from 12–13 million olive trees each year. The island also produces the best Uzo in Greece. Its population is 100 thousand.

I first went to Lesbos Island in June 2011. Turkish travelers had not yet discovered the island. How were to locals going to greet us? We were a little nervous. We also wanted to visit the people from Ayvalık who had established a new Ayvalık in Les-bos. We reached Lesbos after a 1, 5 hour ferryboat trip from Ayvalık.

Although it is commonly believed that the first settlement in the island was started by someone called Lesvos, we know that the island was first populated by the Aeolis, who were great actors in the history of Izmir (Around 1100 B.C.) The island became an important center of the East Aegean civilization in time. The island, which was invaded by the Romans in 88 B.C., became a part of the Byzantine Empire after the separation of the Roman Empire.

121İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

MS 53 yılında Aziz Pavlos’un Hıristiyanlığı yaymak ve öğretmek üzere adaya geldiği biliniyor. 1086 yılında İzmir tarihinden de tanıdığımız bir Türk denizcisi olan Çaka-bey adaya hâkim olur. Bizans sarayında yetişmiş, çok iyi Yunanca bilen ve Ege’de denizci bir uygarlığın yaratılmasının öne-mini kavramış biri olarak, Sakız, Samos ve Midilli adalarını da içine alan bir beylik kurar. Ancak Anadolu Selçukluları tarafın-dan öldürülmesi ile bu beylik son bulur.

Ardından, Midilli Adası Aleksios Komme-nos (1204–1224) tarafından tekrar Bizans yönetimine alınır. 1354 yılında ada İmpa-rator 5. İoannis Paleologos tarafından kız kardeşinin çeyizi olarak Cenevizli Frances-co Gattelusi’ye verilir. Gattelusi Ailesi 107 yıl boyunca adayı yönetir. 1450 yılında Baltaoğlu Süleyman Paşa Kuşatmasıyla Gattelusi ailesi Osmanlılara vergi vermeyi kabul ederek, Osmanlı egemenliğini ka-bul etmiş olsa da, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u almasından sonra 1462 yılında Mahmut Paşa aracılığıyla ada kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine girer. 451 yıllık Os-manlı hâkimiyeti sürecinde ada halkı ile Anadolu arasında yoğun ilişkiler yaşanır. Fatih döneminde İstanbul’un nüfusunun artırılması amacıyla ada halkının yarısı İstanbul’a göç ettirilmiş, onlardan boşa-lan yerlere yeniçeriler yerleştirilerek pek çok Türk köyü oluşturulmuş. 19. yüzyılda adada Türk nüfusun 18 binleri bulduğu

We know that Saint Pavlos came to the island in 53 B.C to teach Christianity. In 1086, a Turkish sailor named Çakabey takes control of the island. As someone who was educated at the Byzantine court and a perfect Greek speaker, he establish-es a Seigniory that contains the islands of Chios, Samos and Lesbos but the Seignio-ry ends after he is killed by the Anatolian Seljuk troops.

After that, Lesbos Island is included in the Byzantine state by Alexis Komne-nos (1204–1224). In 1354, the island is presented a dowry to Francesco Gat-telusi of Genoa by Emperor 5. Ioannes Paleologos during his sister’s wedding. The Gattelusi Family rules the island for 107 years. Although the family accepts ottoman rule by agreeing to pay taxes in 1450, the island becomes a part of

Midilli Panoramik

122 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

biliniyor. Bu sayı ise neredeyse ada nüfu-sunun üçte birini oluşturmaktaydı.

1912 yılında yani 1. Dünya Savaşı sırasında Midilli Adası İngilizlerin kullandıkları bir üs konumundaydı. İngilizlerin İzmir’i bom-baladıkları uçaklar, Midilli’den kalkmak-taydı. O günlerden pek çok acılı öykü her iki tarafta da anlatılmaktadır… O yıllarda Anadolu’dan gelen büyük göç dalgaları

ile adanın nüfusu olağanüstü artmış ve pek çok Midillili yaşayabilmek için Alman-ya ve Avusturalya’ya göç etmek zorunda kalmış. Midilli adası 1941 yılında ise diğer Yunan adaları gibi Alman işgaline uğra-mış.

Bugün diğer Yunan adaları kadar (San-torini- Mykonos- Rodos- Girit) turistik olmamakla beraber yaz aylarında ve

the Ottoman Empire in 1462 after Fatih Sultan Mehmet takes Istanbul. The re-lationship between the locals of the is-land and Anatolia are close during the 451 year Ottoman reign. During the rule of Fatih, many people from the island were relocated to Istanbul to boost the population of the city and army troops were sent to the island to establish Turk-ish villages. In 19th century, the Turkish population on the island was over 18 thousand and this constituted one third of the entire population.

In 1912, during WW1, the island was used as a base by the British. The planes that bombed Izmir took off from the island. Many sad stories from that period are told at both sides…During those years, the population of the island soared due to immigrations from Anatolia and many locals had to relocate to Germany and Australia. The island was invaded by Germans in 1941, just like other Greek islands.

Although the island is not as popular as other Greek islands (Santorini-Mykonos-Rhodes-Crete) but many Greek families looking for their roots from Europe and the US frequent the island during the summer. Turkish people have been com-ing a lot to the island for the past two years…

Artemis’e adanmış Lutropoli Thermis Termal Suları

Kuzey Limanı’nda Özgürlük Heykeli

123İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

özellikle Ağustos ayında Midilli’den göç etmiş pek çok Yunanlı ailenin Avrupa ve Amerika’dan hem köklerini aramaya hem de tatile gelmesiyle hareketlenmekte. Özellikle son 2 yıldır Türkler de yoğun bir şekilde adaya gelmekteler…

MitiliniEvet, feribotumuz Midilli’ye yaklaşmakta. Adanın merkezi yerleşimi Mitilini neokla-sik kimliğini her şeye rağmen koruyan şi-rin bir kent görünümünde. Beyaz boyalı, kırmızı çatılı evler, liman içinde sıralanmış

yatlar- kayıklar ve katedrali ile güzel ada-nın başkenti Mitilini. 1852 yılında geçirdi-ği yangına, 1867 yılındaki depreme rağ-men dokusunu korumayı başarmış.

Kastro bölgesindeki Gattelusi- Osmanlı Kalesi ile içindeki medrese ve çarşıdaki Yeni Cami Osmanlı’dan izler taşımakta. 1825 yılında Nazır Mustafa Ağa Kulaksız tarafından yaptırılan camide dönemin barok rokoko etkilerini görmek mümkün. Etrafındaki mahallede de Osmanlı kent-soylu mimarlığının izleri görülebilir. Ken-

MytileneOur ferry is about to reach the island…The central settlement of the island is a cute looking city that has preserved its Mytilene neoclassic identity. Mytilene, with its white painted, red roofed houses, yachts aligned in the marina and cathedral, is the capital city of the beautiful island. It has managed to preserve its original structure despite the fire in 1852 and earthquake in 1876.

The Gattelusi- Osmanlı fortress and ma-drasah in the Kastro region and Yeni Mosque in the market are traces of the ot-toman period. You can see the baroque rococo effects in the mosque that was built by Minister Mustafa Ağa Kulaksız in 1825. In the neighborhood around the mosque, you can see the traces of Ot-toman palace architecture. The Valide Mosque on the northern part of the town is the oldest Turkish worship house in the city and defines the borders of the Turkish settlement.

The most important church in the town is the Italian influenced Hagios Therapon-das Church. You must definitely visit the Byzantine Museum, which houses 13th through 18th century valuable icons, re-ligious artifacts and attire, unique hand written epitaphs and old religious books, the Archeology Museum built by an archi-tect from Izmir named Vapheiadis and the new Archeology Museum that was built close by. The antique theatre is located on Aya Kriaki Hill, on the northwestern tip of the island.

If you are interested in painting, you must visit the Theophilos Museum which is located 3 kilometers to the west of the town to see the paintings of Theophilos. It is an important place to observe the cul-tural traditions of the island.

Mytilene is a lively town that has many ho-tels, restaurants, bars and clubs. You can find many cafes, bars, taverns and bakeries from the Freedom Statue located on the port all the way to Sappho Square. Ermou Avenue is one of the oldest ave-

Agios Therapon

124 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

tin kuzeyinde yer alan Valide Camii ise en eski Türk ibadethanesi olarak Türklerin eskiden oturduğu alanın sınırını belirle-mekte önemli bir ayrıntı oluşturur.

Kent içindeki en önemli kilise, İtalyan etkileri taşıyan Hagios Therapondas Kilisesi’dir. 13-18 yüzyıla ait paha biçilmez ikonlar, dini eşya ve kıyafetler, tahta oy-ması işler, ender el yazmaları ve eski dini kitapların sergilendiği Bizans Müzesi, İz-mirli mimar Vapheiadis’in yaptığı eski Ar-keoloji Müzesi ile yakınında yer alan yeni Arkeoloji Müzesi’ni gezmelisiniz. Adanın kuzeybatı ucunda Aya Kriaki tepesinde antik tiyatro yer almaktadır. Resim sana-tına meraklıysanız Theophilos’un (1873-1934) naif resimlerini görmek için kentin üç kilometre kadar güneyindeki Theop-hilos Müzesi’ne mutlaka gitmelisiniz. Ye-rel kültürün önemli örnekleri açısından görülmeye değerdir. Aslında sadece re-sim sanatı değil ama adanın kültürel do-kusunu, Ege’nin akrabalık duygusunu da izlersiniz Theophilos’un tablolarında. Otel, restoran ve eğlence açısından da yoğun bir gece hayatına sahip olan, dü-

nues that stretches parallel to the shore. It starts from the municipality garden. There are many old shops of all sizes and modern shops on the avenue along with the his-torical middle school that was built based on the designs of architect Argiris Adalis.

At the start of the pier, you can see the Governorship building built in the neo-classical style, the old Municipality Palace, the old Ottoman Bank, at the latter part of Ermou Avenue, the Main Beacon within the Old Market, the Market Bath and the Halim Bey Mansion which includes the Municipality Art Museum.

You can buy many things from the mar-kets including olive oil, pickled fish, cheese, honey, teas, alcoholic drinks, ce-ramic products, oil lamps, big bells, baked goods (I recommend the creamed pas-try with cinnamon) and carved wooden products. In the center of the town, there is only one 3 star hotel right on the port but there are many boutique hotels of the same quality in the town center. If you in-sist on a 4 star hotel, you need to go out-side the city.

When it comes to food, there are many taverns you can choose from. The small plates called meze from the Aegean-Mediterranean cuisine are abundant. You can eat the classic Greek Salad, full of feta cheese, tomatoes, onions and olive oil al-most everywhere. You can find all kinds of fish products and traditional side dishes of the Aegean at restaurants. Don’t forget to taste the Uzo produced on the island.

Nea AyvalıkOur next stop is Nea Ayvalık, which is established on a slope that directly sees Ayvalık. We wanted to meet the people who established a new village on the is-land after the immigration. Even though they are covered with asphalt, the roads are narrow and winding. When our driver told us that we couldn’t drive all the way to the village because there was no space for maneuvers, we thought about walk-ing but then our driver found a solution. We reached the village after driving the 8 kilometer road in reverse. We were proba-bly the only group to reach the village this way. We were greeted warmly by the lo-cals who were sitting in the country café.

125İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

zenli ve canlı bir şehir Mitilini. Limanın ucundaki Özgürlük Heykeli, çevresinden başlayarak Sappho meydanına kadar, bir-birinden keyifli pek çok kafe, bar taverna pastane, fırın bulabilirsiniz.

Ermou Caddesi, sahile paralel uzanan en

eski caddelerden biri. Belediye bahçesin-

den başlar. Cadde üzerinde 1888–1890

yıllarında, mimar Argiris Adalis’in tasarım-

larına dayanarak inşa edilmiş tarihi ortao-

kulu (bugünkü Deneme Lisesi) görebile-

ceğiniz gibi irili ufaklı pek çok eski dükkân

ile modern şık dükkânları bir arada bula-

bilirsiniz.

Rıhtımın başında ise neo klasik tarzda inşa edilmiş Valilik binasını, Eski Beledi-ye Sarayını, eski “Osmanlı Bankası”nı, Er-moo Caddesi’nin devamında Eski Çarşı içinde Osmanlı döneminde bölgeyi ay-dınlatan büyük bir fenerin yandığı “Baş Fener”i, Çarşı Hamamı‘nı, Belediye Resim Müzesi’nin olduğu Halim Bey Konağı’nı görebilirsiniz. Çarşılarda zeytinyağından, salamura balığa, kaşar peynirinden bala, dağ çaylarından her türlü içkiye, seramik eşyalar, kandiller, büyük çanlar, oymalı ahşap eşyalar ayrıca lezzetli fırın peksi-metleri ve kuru pastalara kadar – ki ben tarçınlı kremalı böreği tavsiye ederim- alabileceğiniz pek çok şey var…

Mitilini merkezinde 3* standardında he-men limanda bulunan bir tek otel var. Ama şehir merkezinde 3* standardına yakın küçük butik oteller de bulmak mümkün. (Mutlaka 4* standardı istiyo-rum) derseniz biraz şehir dışına çıkmanız gerekiyor.

Yemek konusuna gelince pek çok taver-na ve meyhane var tercih edebileceğiniz. Ege-Akdeniz mutfağına özgü hazırlanan mezeler genel olarak bizim damak zev-kimize gayet uygun. Üstü kocaman bir dilim beyaz peynirli, bol domatesli, so-ğanlı, zeytinyağlı Grek salatayı her yerde rahatlıkla isteyebilirsiniz. Deniz ürünleri (ıspanaklı-pirinçli deniz tarağı, deniz mi-naresi, zeytinli ahtapot, kalamar dolma-sı) mücver, kabak çiçeği dolması, kabak

kızartması, favaya benzer bakla ezmesi ve süzme yoğurtlu caciki, kuru fasulye ve sardalye balığının her türlüsünü (turşusu – salamurası- ızgarası- tavası) bulmanız mümkün. Adada üretilen markalardan uzoların tadına bakmayı unutmayınız. (Barbayani en ünlüleri)

Nea AyvalıkAyvalık’ı karşıdan gören bir yamaçta kurulu Yeni Ayvalık var programımızda. Göç sonrası burada Yeni Ayvalık adıyla bir köy kurmuş bu insanları görmek-tanımak istedik. Asfalt olsa da adanın yolları dar ve çok dolambaçlı. Otobüs

Tea was served immediately. Then, the national dish of the island, keşkek, was served in aluminum pots. Most of the town spoke Turkish. After a very warm conversation, they gifted us with cheese to eat for the rest of our journey. The memories in that village were the most pleasant memories of our entire trip.

MantamadosThe town of Mantamados is the place where religious doctrines and traditional culture is preserved and the town is also host to the Taksiyarhis Monastery. The most important artwork within the mon-

Kuzey Limanı’nda bir köşk

126 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

şoförümüz manevra alanı olmadığı için köye giremeyeceğini söyleyince, biraz buruk-biraz da kırgın acaba yürüsek mi diye düşünmeye başlamıştık ki, sürücü-müz sayesinde çözüm bulundu. Yaklaşık 8 kilometrelik bir yolu otobüsle geri geri giderek köye ulaştık. Herhalde köyün ta-rihinde geri geri giden bir otobüsle ge-len ilk ve belki de son turist kafilesi biz olmuşuzdur. Köy kahvesinde oturanlar tarafından çok sıcak karşılandık. Çaylar geldi hemen. Ardından milli yemeği-miz (Midilli adasının!!!) diye alüminyum çanakların içinde keşkekler ikram edildi. Köyün çoğu Türkçe konuşuyordu. Çok

astery is the three dimensional icon con-structed with mud and the blood of the three monks that were killed during the raid of barbarians. The monastery which had been open since 1661 was complete-ly renovated in 1879. It was a surprising experience for us to see that they were still preparing keşkek for celebrations. The town also engages in traditional pottery.

PlomariUpon continuing our journey, we reached the town of Plomari, which we were told where the best Uzo was made, thanks to the richness of the water resources. Its tradi-

tional houses, stone decorated roads, soap mill, the museums of Industry and Sea and most importantly the Uzo Museum was worth seeing. You need at least four days to tour Lesbos Island. You will feel sorry as you near the end of your journey when you get to know the island better.

KaloniAs you head towards Kaloni Bay, you will see the ruins of the antique Mesa Temple built by the Aeolis in 3rd century B.C. The Kaloni region, which was an important trade center since the antique age, is located on the big-gest plain of the island. The richness of sea products has made it a popular settlement area in all periods. It was an important Or-

thodox center during the Ottoman period.

PetraPetra is a charming town on a small plain built around a rock where Panagia Glyko-phyloussa was built in 1742. It’s one of the most important touristic centers on the island. “Panagia Glykophyloussa” means the Sweet Kiss of Virgin Mary. The height of the rock it is built on is 40 meters and it can be reached after climbing 114 steps. Panagia Glykophyloussa is one of the most important pilgrimage sites of Les-bos. Everyone who has a problem runs to Virgin Mary and seeks shelter. Those who want to get marries, have kids and asked to be healed leave letters at the church for their dreams to come true. We know that there was another church instead of Panagia Glykophyloussa until the 15th century and that a new one was built at the same place in the 17th century and the structure came into its present state after renovations in 1840. It is especially famous for its wooden carved altar.

One of the most interesting facts about Lesbos Island is that although it is known as a leftist island, it hosts the most num-ber of churches amongst all the other Greek islands.

The Vareltzidaina Mansion in Petra is the house of a wealthy family that lived in

the town in the 18th century. The fam-

ily, which is thought to have included

senators, constructed the lower floor of

127İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

hoş-sıcak sohbetlerin ardından bize kendi yaptıkları kaşar tekerlerini yolluk olarak he-diye ettiler. O köydeki anılar, ilk gezimizin en güzel anıları arasında dağarcığımızda yerini aldı.

MantamadosDini duyguların ve geleneksel kültürün korunduğu ve Taksiarkhis Manastırı’nın bulunduğu yer “Mantamados” kasabası. Taksiarkhes Manastırı’nın en önemli ema-neti eşkıya baskını sırasında can veren rahiplerin kanı ve çamurla yapılmış olan üç boyutlu ikonası. 1661 yılından beri açık bulunan manastır 1879 yılında tümüyle yenilenmiş. Kutlamalarda halen keşkek yapmaya devam edilmesi bizim için ilginç bir deneyimdi. Kasabada halen gelenek-sel çömlek işçiliğini görmek mümkün.

PlomariYola devam ettiğimizde su kaynaklarının zenginliği nedeniyle en güzel uzoların burada yapıldığı söylenilen “Plomari” kasabasına ulaştık. Geleneksel evleri, taş

döşeli yolları, sabun imalathanesi, Sanayi ve Deniz müzeleri, en önemlisi de “Uzo Müzesi” hepimiz için görülmeye değerdi. Midilli Adası gezisi için en az dört gün ayır-malısınız. Adayı yakından görüp tanıdıkça zamanınızın azlığına üzülüyorsunuz.

KaloniKaloni Körfezi’ne doğru gittiğinizde Aiol-ler tarafından MÖ.3’ncü yüzyılda kurulmuş antik Mesa Tapınağı kalıntılarını görebilir-siniz. Antik çağdan beri önemli bir ticaret merkezi olan Kaloni yöresi, adanın en bü-yük ovasında bulunuyor. Deniz ürünleri-nin zenginliği her dönem yaşam bölgesi olmasını sağlamış. Osmanlı döneminde ise Ortadoksluğun merkezi haline dönüş-müş.

PetraKüçük bir ovada, tepesinde Panagia Glykophyloussa’nın (1742) inşa edildiği bir kayanın çevresinde kurulmuş büyü-leyici bir kasaba Petra. Adanın en önem-li turistik merkezlerinden biri. “Panagia

their houses very much like a fortress

just like the senators in the Aegean re-

gion. The interior of the house, as we

see in many old Aegean mosques and

mansions, is filled with paintings, main-

ly of Istanbul and the Bosporus Strait.

MithimnaAfter Petra, we arrive in Mithimna, also

known as Molivos, the most popular

touristic destination after Petra and

one of the best preserved Middle Age

towns in the Mediterranean. Stone fur-

nished roads, old stone houses, Otto-

man fountains within Middle Age deco-

rations, churches and a cute port…The

history of the Molovo Fortress dates

back to the historical city of Methymna.

The fortress, which was built by Fran-

cesco Gattelusi in 1373, was used by the

Turks from 1462 until 1912. It is now be-

ing used as a festival area after exten-

sive restorations.

Yeni Cami

128 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Glykophyloussa” Tatlı Öpücüklü Meryem anlamına geliyor. Üzerine kurulduğu ka-yanın yüksekliği 40 metre ve 114 adet basamakla çıkılmakta. Panagia Glykoph-yloussa, Midilli’nin önemli hac yerlerinden biri. Adeta bir adak mekânı! Derdi olan herkes buraya koşup Meryem Ana’nın şefkatine sığınıyor. Evlenmek isteyenler, evlat isteyenler, sakatlıklarının geçmesi için dua edenler kiliseye mektup niteli-ğinde birer oyma bırakıyorlar. Panagia Glykophyloussa’nın yerinde 15. yüzyıla ka-dar başka bir kilisenin olduğu, 17. yüzyılda yenisinin yapıldığı, 1840 yılında da esaslı bir onarımla günümüzdeki biçimini aldığı biliniyor. Özellikle ahşap oyma mihrabı ile meşhur. Midilli Adası’nın en ilginç yanla-rından biri, geçmişteki siyasi yapısı ile sol oyların adası olarak bilinmesine rağmen Yunan adaları içinde en fazla sayıda kilise- manastır barındıran adalardan biri olması. Vareltzidaina Konağı Petra’da 18. yüzyılda yaşamış varlıklı bir ailenin evi. Voyvodalık ya da ayanlık yapmış olduğu tahmin edi-len Vareltzidaina, tıpkı Ege’deki ayanlar

SigriIf you are a fan of nature tours and are

interested in fossils and stones, you

must go to the westernmost point of

the island, to Sigri. The fortress in Sigri

was built by the Turks in 1757. The for-

tress, which was a big protector of the

trade route Between the Aegean-Med-

iterranean and Çanakkale Strait, was

fixed and used as a prison during the

reign of Mahmud II.

You can see Turkish style wall braiding

on the fortress which looks like a pre-

fect square with its towers built on all

four sides. The Petrified Forest in Sigri

is a great place to visit after the İpsilo

Monastery. 15-20 million years ago,

there was a forest here filled with gi-

ant redwood trees. These trees which

were covered with volcanic ashes

turned into stones after a while. You

can tour the area that is filled with

these stone trees that look like onyx

and get information about them at the

Sigri Museum.

EressosAfter Sigri, we head off to the town of

Eressos, the birthplace of antique age

poet Sappho and Theophrastus. There

are is a lot of misleading information on

poet Sappho ranging from her being a

lesbian and the name Lesbos originat-

ing from her. Sappho was actually the

first female poet of the antique age

which was known for her lyrical po-

ems. Sappho, who was born on Lesbos

in 612 B.C., was banished to Italy along

with her family but instead of getting

married and having kids, she returned

to her island. Azra Erhat, who has trans-

lated the works of Sappho, opposes the

idea that Sappho was a lesbian. This is a

widely accepted thinking in the literary

world today.

129İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

gibi evinin alt katını güvenli, kale benzeri bir tarzda inşa ettirmiş. Ege’de pek çok eski ca-mide –Çakırağa Konağı’nda- gördüğümüz gibi aynı dönemin geleneği olarak evi İstan-bul-Boğaziçi manzarası başta olmak üzere resimlerle donattırmış.

MithimnaPetra’dan sonra adanın en turistik kenti ve aynı zamanda Akdeniz’in en iyi korunmuş Ortaçağ kasabalarından biri olan ‘’Mithim-na” ya da “Molivos”a geliyoruz. Taş döşeli yollar, eski taş evler bir ortaçağ dekoru için-de Osmanlı çeşmeleri, kiliseler ve şirin bir liman. Anadolu’da pek çok yerden görüle-bilen (Müsellim Geçidi – hatta Edremit’ten bile) bir sırta yerleşmiş olan Molovo/Molova kalesinin tarihi eski Methymna Kenti’ne ka-dar iniyor. 1373 yılında Francesko Gattelusi tarafından yenilenen kale, 1462’den 1912 yılına değin Türkler tarafından kullanılmış. Uzun bir restorasyon sürecinden sonra gü-nümüzde festival mekanı olarak kullanıl-makta.

SigriDoğa turlarına meraklıysanız, fosiller ve taş-lar ilginizi çekiyorsa muhakkak ki adanın en batısına Sigri‘ye gitmelisiniz. Sigri’deki kale 1757 yılında Türkler tarafından yapılmış. Ege-Akdeniz ile Çanakkale Boğazı arasın-daki ticaret yolunun önemli bir koruyucusu olan kale, II. Mahmud döneminde onarılarak hapishane olarak kullanılmış. Dört köşesin-deki kuleleri ile düzgün kare biçimi veren kalede, Türk stili duvarcılık örnekleri görüle-bilir. Sigri’de İpsilo Manastırı ziyaret edildik-ten sonra “Fosilleşmiş Orman”, gezinin “bis”i oluyor. 15-20 milyon yıl önce bu bölgede dev sekoya ağaçlarından bir orman bulunu-yormuş. Volkanik küllerle kaplanan ağaçlar, zaman içinde taşa dönüşmüş. Bir nevi akik görüntüsü alan bu taş ağaçları açık alan-da geziyor ve gayet iyi düzenlenmiş Sigri Müzesi’nde bilgileniyorsunuz.

EressosSigri ‘den sonra antik dönemin kadın şairi Sappho’nun ve Theofrastos’un doğum yeri olan Eressos kasabasına gidiyoruz. Lezbiyen şair ve Lesbos adının ondan geldiğine kadar Sappho hakkında o kadar çok yanlış bilgi var ki…Saphho tarzı denilen müzik eşliğindeki

lirik şiirleriyle tanınıp bu tarza adını veren antik çağın bilinen ilk kadın şairi tanımın-dansa Saphho’yu lezbiyen olarak nitelemek daha enteresan gelmiş birilerine… MÖ.612 yılında, Lesbos’ta doğan Sappho, ailesiyle birlikte İtalya’ya sürülmüş. Ancak, o evlen-

mek ve çocuk sahibi olmak üzere adaya

dönmüş. Sappho’yu dilimize ilk kazandıran

Azra Erhat, lezbiyen söylemine karşı çıkar.

Bugün dünya edebiyat çevrelerinde de

Sappho’nun lezbiyen olduğu söylemi artık

kabul görmemektedir.

Yunanlı aydınların “Lesvos İlkbaharı” Seni arkamızda bırakıp Anadolu’ya döner-ken Antik Yunan’ın şairlerinden Alcaeus’u, tarihçi Pittakos’u, Aristoteles’in halefi sayı-lan Eresoslu Theofrastos’u unutmamalıyım. Theofrastas toplam 240 kitabından geriye

kalan iki tanesiyle “Bitkilerin tarihi hakkında”

ve “Bitkilerin sebepleri hakkında” çağdaş

bitki biliminin temellerini Midilli Adası’nda

atmış. Barbaros Hayrettin Paşa 1467 yılın-

da Midilli’de doğmuş. Büyük Rönesansçı

Benyamin 1812’de Plomari’de doğmuş ve

Ayvalık’ta eğitim vermiş. Yunanistan ve Mi-dilli Adası için sanat ve edebiyattaki gerçek patlama ise İzmir göçünden sonra gelir di-yor Yunanlı Aydınlar. Mirivilis’in deyimiyle “Lesvos İlkbaharını” getirir. Dimitrios ve Gri-gorios Vernardakis, Argiris Eftaliotis, Stratis

Mirivilis, İlias Venezis, Stratis Doukas, Fotis

Kontoğlu, Antonis Protopatsis, Asimakis

Panselinos, Kostas Kontos, Giannis Kontos,

Orestis Kanellis, Takis Eleftheriadis, Terpand-

ros Anastasiadis, Stratis Papanikolas Midilli

Adası’na sığınan 1930 neslinin aydınlarından

sadece bazılarıdır. Yunanistan’ın en önemli

şairlerinden, Nobel ödüllü Odisseas Elitis’in

kökleri de Midilli’ye dayanır. Adanın atmos-

feri ve ışığı onun için sürekli ilham kaynağı

olmuştur. Ve daha pek çok sanatçı, şair, res-

sam yaşamış ya da yaşamının bir yerlerinde

Midilli Adası’nda bulunmuş…

Anadolu ile Midilli Adasını birleştiren o kadar çok ortak anı, şahsiyet, mimari, ye-mek var ki, hani birilerinin dediği gibi “yaşlı doğunun kopan parmağı” tanımı ona pek yakışıyor...

Lesvos Spring of Greek intellectuals As we head back to Anatolia, let’s

not forget antique age Greek

poet Alcaeus, historian Pittakos

and Theophrastus of Eressos

who is considered the successor

of Aristotle. Theophrastus, with

the only two books left from his

240 books, had laid the founda-

tions of botany on Lesbos Island.

Barbaros Hayrettin Paşa was born

on Lesbos in 1467. Great Renais-

sance thinker Benyamin was born

in Plomari in 1812 and taught in

Ayvalık.

Greek intellectuals say that the

real explosion in art and litera-

ture for Greece and Lesbos came

after the Izmir emigrations. Ac-

cording to Mirivilis they have ini-

tiated the Lesvos Spring. Dimi-

trios and Grigorios Vernardakis,

Argiris Eftaliotis, Stratis Mirivilis,

İlias Venezis, Stratis Doukas, Fo-

tis Kontoğlu, Antonis Protopatsis,

Asimakis Panselinos, Kostas Kon-

tos, Giannis Kontos, Orestis Kanel-

lis, Takis Eleftheriadis, Terpandros

Anastasiadis and Stratis Papaniko-

las are just some of the intellec-

tuals who have taken refuge on

the island during the 1930’s. The

roots of Nobel Prize winner Greek

poet Odisseas Elitis can be traced

back to Lesbos.

The light and atmosphere of the

island has always been an inspira-

tion and many more artists, poets

and painters have visited the is-

land at some point in their lives…

There are so many common

memories, personalities, archi-

tecture and dishes that connect

Anatolia and Lesbos that that the

definition “the severed finger of

the old East” suits it perfectly…

130 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

131İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

3. Ege Mutfak Zirvesi’nde 90 profesyonel ve 97 amatör kıyasıya yarıştı. Yarışmacılar zeytinyağlılardan ete, hamur işlerinden tatlılara 4 farklı kategoride jüriye yemeklerini beğendirmek için ter döktü.

Ege lezzetleri damakları şenlendirdi

A festival of Aegean dishes 90 professionals and 97 amateur cooks competed fiercely during the 3rd Aegean

Culinary Summit. The contestants worked hard to impress the jury in four categories that included dishes made with olive oil, meat and baked goods.

The Aegean Culinary Summit, which is being organized for the past 3 years to pass on the healthy

dishes of the Aegean region to future generations, was the meeting place of expert cooks. Professional and ama-teur cooks competed fiercely during the event organized by the İzmir Res-taurants Association, the İzmir Cooks Association, İzmir Economy University Culinary Arts Department and Yeni Asır TV. The dishes that appealed to the pal-let turned into a visual festival with their presentations

During the summit with the slogan “the delicacies of the Aegean”, professional cooks also attended the competition along with amateurs. 90 cooks and 40 teams worked hard to impress the jury in four categories that included dishes made with olive oil, meat and baked goods.The jury for this difficult task composed of Doğan Kılıç, Asil Ünlü, Ayşe Karadan, Ümmühan Tibet, Hayrettin Meydan, Erol

Ege’nin sağlıklı lezzetlerini gelecek kuşaklara aktarma amacıyla 3 yıldır gerçekleştirilen Ege Mutfak Zirvesi

bu yıl da lezzet ustalarını bir araya getirdi. İzmir Lokantacılar ve Gazinocular Odası, İzmir Aşçılar Derneği ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Mutfak Sanatları Bölümü ile Yeni Asır Tv’nin düzenlediği organi-

zasyonda, amatörler ve profesyoneller kıyasıya yarıştı. Lezzetleriyle damakları şenlendiren yemekler, sunumlarıyla da görsel bir şölene dönüştü.

“Ege’nin lezzet markaları buluşuyor” slo-ganıyla gerçekleştirilen zirvede, amatör-lerin yanı sıra bu yıl ilk kez profesyonel

132 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Mutfak Kültürü / Cuzine Culture

Urla Ayva Yatağında İzmir İncisi

3. Ege Mutfak Buluşması’ndan aklımızda daha doğ-

rusu tadı damağımızda kalan lezzetlerin başında

“Urla Ayva Yatağında İzmir İncisi” (Ilgazdağ otlu

yayla sos eşliğinde fırınlanmış mercan balığı) oldu.

Biz de sizin için profesyonel aşçılar yarışmasının bi-

reysel kategorisinde birinci olan Serkan Yılmaz’ın

hazırladığı bu enfes yemeğin tarifini aldık. Şimdi-

den afiyet olsun…

Malzemeler

• 300 gr mercan

• 30 gr lor

• 10 gr ince bulgur

• 0,5 gr fesleğen

• 20 cl zeytinyağı

• 10 cl beyaz şarap

• 0.5 gr karabiber

• 0.5 gr tuz

• 50 gr ayva

• 10 ci portakal suyu

• 20 gr granny smith elmin

• 10 gr balkabağı

• 19 gr ılgın otu

• 1/4 roka

• 10 gr bergan tohumu

• 50 gr kestane

Yapılışı

Mercan kemiklerinden ayrılır zeytinyağı, fesleğen,

ılgın otu, beyaz şarap, tuz ve karabiber ile marine

edilir. İç harcı olarak lor, kestane, bulgur ile doldu-

rulur. 180 derecede l5 dakika pişirilir. Diğer yanda

elma, ayva ve kabaklar sotelenir, şarapla çektirilir,

üzerine taze portakal suyu ilave edilir. Kıvamı aldık-

tan sonra mercan balığı altına konulur. Sosu için sa-

rımsak ve soğan, beyaz şarapla çektirilir. Ilgaz otları

atılır, kreması verilir, tuz ve karabiberle tamamlanır.

The Pearl of Izmir on a

Bed of Urla Quince

One of the dishes that we cannot

forget during the summit is a dish

called The Pearl of Izmir on a Bed

of Urla Quince (baked seabream

with sauce). Here is the recipe

of this dish that won first place

in the professionals- individual

category prepared by Chef

Serkan Yılmaz. Bon appétit…

Ingredients

• 300 grams of seabream

• 30 grams of curd

• 10 grams of thin bulgur

• 0,5 grams of basil

• 20 centiliters of olive oil

• 10 centiliters of white wine

• 0.5 grams of black pepper

• 0.5 grams of salt

• 50 grams of quince

• 10 centiliters of orange juice

• 20 grams of granny smith apples

• 10 grams of pumpkin

• 19 grams of tamarisk

• 1/4 rocket

• 10 grams of flaxseed

• 50 grams of chestnut

Recipe:

the fish is separated from its bones and

marinated in olive oil, basil, tamarisk,

white wine, salt and pepper. For the

stuffing; curd, chestnuts and bulgur is

mixed. The fish is cooked in a 180 de-

gree oven for 15 minutes. In the mean-

time, the apples, quince and pumpkin

is sautéed, brought to a boil with wine

and orange juice is added. After the

mixture is ready, it is placed under the

fish. For the sauce, garlic and onions

are sautéed with white wine. Tamarisk

is added and the sauce is seasoned

with salt and pepper.

133İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

aşçılar da boy gösterdi. 40 takım ve 90 aşçı, zeytinyağlılardan ete, hamur işlerinden tat-lılara 4 farklı kategoride yemeklerini jüriye beğendirmek için ter döktü.

Her biri birbirinden lezzetli yemekler arasın-dan seçim yapma görevi Doğan Kılıç, Asil Ünlü, Ayşe Karadan, Ümmühan Tibet, Hay-rettin Meydan, Erol Akkınay, Sancar Maruflu, İbrahim Çevik, Alexia Yenel, Nevzat Peker, Neşe Yaparsoy Önem, Sultan Kurt, Orhan Yarnuk, Numay Ömür, Hamit Gülyüz, Süley-man Beğendi, Aytül Kıymaz, Şefika Blöchlin-ger ve Meryem Gümüştürk’e düştü.

Bilinen ve bilinmeyen Ege lezzetlerinin bu-luştuğu etkinliğin ikinci gününde profesyo-nel aşçıların yerini amatörler aldı. Oldukça heyecanlı ve çekişmeli geçen yarışmada, 4’ü erkek 97 amatör hünerlerini sergiledi.

İzmir ve Egelilerin yoğun katılım gösterdiği etkinlik sü-resince stant açan firmalar tarafından ücretsiz lezzet ta-dımları ve şovlar da yer aldı.

Yarışmada dereceye giren profesyoneller ve amatörler, çeşitli firmalar tarafından ödüllendirildi. Ödüller arasın-da mutfak ekipmanları seti, fırın, yağ ve çeşitli hediye paketleri yer aldı.

Profesyonel aşçıların ‘ekip kategorisi yarışması’nda iki grup yarıştı. 1. grupta; Oktay Altınnur ve ekibi, Fatih To-sunlar ve ekibi, Emrah Yaşar ve ekibi ile Ali Dirik ve ekibi, 2. grupta; Tuğba Aktay ve ekibi, Mümin Durutlu ve ekibi, Serkan Ateş ve ekibi ile Senem Doğan ve ekibi dereceye girdi. Bireysel kategorisinde ise 4 ekip yarıştı. 1. Grup-ta; Serkan Yılmaz, Sema Yediaylık, Aygül Demirel, Mert Berk Apak, 2. grupta; Hatice Şimşek, Merve Alaca, Nazlı Yılmaz, Kadir Kumaş, 3. grupta; Meryem Gülcü, Gökhan Aslan, Aykut Gülgül, Ercan Yavuz, 4. grupta ise Recep Dağaşan, Selvi Lale, Seda Aydoğdu, Öner Kır dere-ceye girdi.

Amatör kategorisinde dereceye girenler ise etli ye-meklerde: Özden Bulgun, Güney Güneş ve Süheyla Ülker; zeytinyağlılarda; Ebru Tunçgenç, Feray Yurum ve Feride Gezer; hamur işlerinde Semra Ertaş, Elif Özalpaşan Özbinzet ve Şadiye Elgün; tatlılarda ise Simay Çapa, Öykü Koçaş ve Ebru Özdilek oldu.

Ege Mutfak Zirvesi’nin önümüzdeki yıl Kültür ve Tu-rizm Bakanlığının himayesinde Travel Turkey kapsa-mında gerçekleşmesi planlanıyor.

Akkınay, Sancar Maruflu, İbrahim Çevik, Alexia Yenel, Nevzat Peker, Neşe Yaparsoy Önem, Sultan Kurt, Orhan Yarnuk, Numay Ömür, Hamit Gülyüz, Süleyman Beğendi, Aytül Kıymaz, Şefika Blöchlinger and Meryem Gümüştürk.

In the second day of the summit, amateurs competed. During the exciting competition, 97 amateur cooks- 4 of them male- tried to win points by exhibiting popular and lesser known Aegean dishes.

During the event that received a lot of attention from locals, com-panies that pit up stands offered free samples of their products.

Professional and amateur cooks who placed in the competition were given gifts by various companied that included kitchen appli-ances, ovens and gift certificates.

In the team category of professional, two groups competed. In the first group; Oktay Altınnur and his team, Fatih Tosunlar and his team, Emrah Yaşar and his team and Ali Dirik and his team, in the second group; Tuğba Aktay and her team, Mümin Durutlu and his team, Serkan Ateş and his team and Senem Doğan and her team were placed. 4 teams competed in the individual category. In the first group; Serkan Yılmaz, Sema Yediaylık, Aygül Demirel, Mert Berk Apak, in the second group; Hatice Şimşek, Merve Alaca, Nazlı Yılmaz, Kadir Kumaş, in the third group; Meryem Gülcü, Gökhan Aslan, Ay-kut Gülgül, Ercan Yavuz, and in the fourth group Recep Dağaşan, Selvi Lale, Seda Aydoğdu and Öner Kır were announced as winners.

And in the amateur category, in the meat dishes category; Özden Bulgun, Güney Güneş and Süheyla Ülker; in dishes made with olive oil; Ebru Tunçgenç, Feray Yurum and Feride Gezer; in the pastries category Semra Ertaş, Elif Özalpaşan Özbinzet and Şadiye Elgün; and in the dessert category Simay Çapa, Öykü Koçaş and Ebru Öz-dilek were placed.

The summit is planned to be a part of Travel Turkey next year.

134 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

135İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Göztepe 224 20 22

Üçkuyular 259 40 13

TÜRK TELEKOM

Arıza / Breakdown 121

Bilinmeyen Numara / Unknown Numbers 11811

Danışma / Information Service 161

Uyandırma / Wake Up Service 135

Fono Tel / Fono Phone 141

TİYATROLAR / THEATRES

Devlet Tiyatroları / State Theatres

Bornova Sahnesi / Bornova Stage 343 04 33

Karşıyaka Sahnesi / Karşıyaka Stage 369 64 87

Konak Sahnesi / Konak Stage 483 50 35

Özel Tiyatrolar / Private Theatres

Ege Sanat Merkezi / Ege Art Centre 381 64 06

Hamle Tiyatrosu / Hamle Theatre 446 70 18

Konak Belediye Tiyatrosu / Konak Municipality Theatre 246 63 93

Pınar Çocuk Tiyatrosu / Pınar Children’s Theatre 463 15 15

Tansaş Çocuk Tiyatrosu / Tansaş Children’s Theatre 483 48 28

SANAT GALERİLERİ / ART GALLERIES

Adnan Franko Sanat Galerisi / Adnan Franko Art Gallery 464 41 86

Akbank Sanat Galerisi / Akbank Art Gallery 484 16 66

Aphrodite Sanat Galerisi / Aphrodite Art Gallery 482 33 02

Çetin Emeç Sanat Galerisi / Cetin Emec Art Gallery 293 35 22

GF Sanat Galerisi / GF Art Gallery 421 29 95

İzmir Resim Heykel Müzesi /

İzmir Art and Sculpture Museum 441 41 92

İzmir Sanat Merkezi / İzmir Art Centre 483 63 34

İZFAŞ Sanat Galerisi / IZFAŞ Art Gallery 482 12 70

İzmir Türk Amerikan Derneği Sergi Salonu /

Kedi Kültür Sanat Merkezi 464 99 35

Leonardo Sanat Galerisi / Leonardo Art Gallery 422 13 95

Rotary Sanat Galerisi / Rotary Art Gallery 421 56 61

Selçuk Yaşar Sanat Galerisi / Selcuk Yasar Art Gallery 422 65 32

TCDD Sanat Galerisi / TCDD Art Gallery 433 58 97

Turkish American Association Art Gallery 464 20 95

Vakıfbank Sanat Galerisi / Vakifbank Art Gallery 441 59 00

Yapı Kredi Sanat Galerisi / Yapı Kredi Art Gallery 463 56 28

Alman Kültür Merkezi / German Cultural Centre 489 56 87

Atatürk Kültür Merkezi / Atatürk Cultural Centre Konak 483 85 20

İtfaiye / Fire Department 110

AKS / Emergency Rescue (AKS) 110

Hızır Acil / Medical Emergency Service 112

Polis İmdat / Police Department 155

Cenaze Hizmetleri / Funeral Services 188

Sahil Güvenlik / Coast Guard 158

Orman Yangınları / Forest Fires 177

Hava Ambulans / Air Ambulance 463 33 22

HASTANELER / HOSPITALS

Üniversite Hastaneleri / University Hospitals

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi /

Ege University Medical Faculty Hospital 343 43 43

9 Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi /

9 Eylul University Medical Faculty Hospital 412 22 22

Dokuz Eylül. Ü. İlaç ve Zehir Danışma /

9 Eylul U. Drug and Poison Information Center 412 39 39

Dokuz Eylül Üniversitesi Karşıyaka Polikliniği /

9 Eylul University Karsiyaka Polyclinic 369 30 40

Doğumevleri / Maternity Hospitals

Ege Doğumevi / Ege Maternity Hospital 449 49 49

Ege Ü. Kadın Doğum / Ege U. Maternity Hospital 388 19 63

Kan Merkezleri / Blood Centers

Türk Kızılayı / The Turkish Red Crescent 421 47 89

Çocuk Has. Kan Bankası / Children’s Hospital Blood Bank 483 61 33

Ege Ü. Has. Kan Bankası / Ege U. Hos. Blood Bank 388 28 61

Tepecik / Tepecik Blood Center 433 38 74

ULAŞIM / TRANSPORTATION

Denizyolları / Maritime Lines 464 88 64

THY Rezervasyon / Turkish Airlines Reservation 444 08 49

Basmane Rezervasyon / Basmane Reservation 484 86 38

TCDD Santral / Turkish State Railways Central 464 31 31

Alsancak Gar / Alsancak Railway Station 464 77 95

Otogar / Bus Station 472 10 10

İskeleler / Piers

Konak 484 98 56

Karşıyaka 368 00 42

Alsancak 464 78 31

Bostanlı 330 50 71

Bayraklı 345 77 53

Pasaport 484 22 56

ACİL TELEFONLAR / EMERGENCY TELEPHONE NUMBERS

136 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Bilgi / Info

137İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Fransız Kültür Merkezi / French Cultural Centre 463 61 42

İngiliz Kültür Merkezi / British Cultural Centre 446 01 31

İtalyan Kültür Merkezi / Italian Cultural Centre 421 52 42

İZFAŞ Sanat Galerisi Kültürpark / İZFAŞ Art Gallery Kulturpark 482 12 70

İzmir Türk Amerikan Derneği / Turkish American Association 464 20 95

Kıbrıs Türk Kültür Derneği / Cyprus Turkish Cultural Association 421 13 40

Sabancı Kültür Merkezi / Sabancı Cultural Centre Konak 441 90 09

TURİZM BÜROLARI / TOURISM OFFICES

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü /

Provincial Directorate of Culture and Tourism 483 62 16

Turizm Danışma / Tourism Information 445 73 90

Adnan Menderes Havalimanı Turizm Dan. /

Adnan Menderes Airport Tourism Inf. 274 22 14

Bergama Turizm Danışma /

Bergama Tourism Information 633 18 62

Çeşme Turizm Danışma / Çeşme Tourism Information 712 66 53

Foça Turizm Danışma / Foça Tourism Information 812 12 22

Selçuk Turizm Danışma / Selçuk Tourism Information 892 63 28

Tire Turizm İrtibat Bürosu / Tire Tourism Contact Office 512 66 14

TURİZM SEKTÖR TEMSİLCİLİKLERİ / REPRESENTATIVES OF TOURISM SECTOR Ege Turizm Derneği / Aegean Tourism Association 441 46 12

ESAD (Ege Seyahat Acenteleri Derneği) 484 87 02

ETİK (Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği) 489 47 77

İzmir Tanıtma Vakfı 465 28 90

Otelciler Derneği / Hotels Associations 425 45 85

Rehberler Odası / Chamber of Guides 463 21 53

TUREVS (Turistik Ev Pansiyoncular Birliği) 425 72 73

TURING 421 71 49

TURSAB İzmir Bölgesel Yürütme Kurulu /

TURSAB İzmir Regional Executive Committee 464 03 47

WEATHER CONDITION in İZMİR

In İzmir, while summers are hot and dry, winters are mild and rainy due to its location in Mediterranean climatic zone. The fact that mountains run perpendicular to the sea and plains edge in with threshold of the Inland Western Anatolia allows marine effects

spread through inner regions. However, physical geography differ-ences such as altitude throughout the Province, or distance from the west and the coast cause climate differences that can be assumed as

important in terms of rainfall, temperature and sun.

On the basis of the Province, annual average temperature changes between 14-18 ºC in coastal regions. While the hottest months are July (27.3 ºC) and August (27.6 ºC), the coldest months are January

(8.6 ºC) and February (9.6 ºC). In summer, temperature at the coastal regions is approximately 1-2 ºC lower in comparison with inner

regions by the effect of sea breeze. Temperature which is average 7 ºC in winter season decreases occasionally due to maritime air mass

coming from the north and the northwest.

In İzmir, significant differences are seen in rainfall distribution ac-cording to the months and seasons. Annual average rainfall amount in İzmir is 700 mm ; while more than 50 % of the annual rain falls in winter season and the 40-45 percentage falls in spring and autumn, as for 2-4 %, it falls in summer months. While number of snowy days

is not almost existed in lower regions, both number of snowy days and snow’s residence time on the ground increase in higher regions.

Güncel / Actual

138 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

139İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Lüksemburg / Luxembourg 421 48 82

Macaristan / Hungary 421 28 61

Malta 422 31 38

Meksika / Mexico 327 32 63

Moğolistan / Mongolia 478 50 15

Moldova 472 18 13

Norveç / Norway 421 92 80

Pakistan 459 16 16

Portekiz / Portugal 483 80 31

Rusya Federasyonu / Russian Fed. 461 51 86

Sırbistan / Serbia & Montenegra Rep 441 91 81

Slovakya / Slovak Rep. 486 11 75

Slovenya / Slovenia Rep. 425 99 83

Şili / Chile 446 93 01

Türkmenistan / Turkmenistan 484 77 75

Ukrayna / Ukranie 421 21 41

Ürdün / Jordan 482 24 45

BAŞKONSOLOSLAR / CONSULATE GENERALS

Almanya / Germany 488 88 88

Romanya / Romania 465 04 63

Yunanistan / Greece 421 69 92

FAHRİ BAŞKONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATE

Bangladeş / Bangladesh 421 23 32

Endonezya / Indonesia 421 81 77

Güney Afrika / South Africa 376 84 45

Hindistan / India 461 46 60

Makedonya / F.Y.R.O.M. 421 41 92

Malezya / Malaysia 445 05 46

KONSOLOSLAR / CONSULATES

İngiltere / United Kingdom 463 51 51

İtalya / Italy 463 66 76

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 489 77 89

FAHRİ KONSOLOSLAR / HONORARY CONSULATES

ABD / U.S. Of America 464 87 55

Arnavutluk / Albania 483 33 76

Avusturya / Austria 347 66 76

Belarus 482 31 82

Belçika / Belgium 463 47 69

Bosna Hersek / Bosnia&Herzogovina 328 18 90

Brezilya / Brazil 463 86 07

Çek Cumhuriyeti / Czech Rep. 422 10 80

Danimarka / Denmark 489 54 01

Estonya / Estonia Rep. 469 79 69

Etiyopya / Ethiyopia 388 25 57

Fas / Morocco 421 23 32

Fildişi Sahili Cumhuriyeti / Ivory Coast 479 07 09

Filipinler / Philippines Rep. 472 13 75

Finlandiya / Finland 877 02 35

Fransa / France 421 42 34

Gürcistan / Georgia 425 93 53

Hırvatistan / Croatia Rep. 446 28 70

Hollanda / Netherlands 464 02 01

İspanya / Spain 441 66 99

İsveç / Sweden 422 01 38

İsviçre / Switzerland 421 42 39

İzlanda / Iceland

Kazakistan / Kazakhstan 482 22 11

Kore / Korea Rep. 479 04 04

Litvanya / Lithuania 371 51 50

İZMİR KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL

ADI SOYADI

Tarih: / / 20..........ADIMA FATURA EDİNİZŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

ADRESİ

ŞEHİR

E-MAIL

ABONE TELEFON (0232) 463 75 40 ABONE FAX (0232) 421 92 24E-MAİL [email protected]

Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz.

....... Yıllık abonelik bedeli olan ................................ TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 10260253 nolu RK Renkli Kalem Medya Yapım hesabına havale ettim.

VERGİ DAİRESİ/NO

ÜLKEPOSTA KODU

TELEFON FAX

KURUMU GÖREVİ

140 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

141İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

yeni kalemlerimizleyeni başarılara

beraber imza atalım.

“yeni” yüzümüzle

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİİZMİR VALİLİĞİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİKÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü Dergisi

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ

OTEL KÂYAGaziosmanpasa Blv. No: 45 35230 Çankaya / İZMİRTel: +90 232 483 97 71Faks: +90 232 483 97 [email protected]

DENİZ RESTAURANTİzmir Palas Oteli Zemin Kat Atatürk Cad. No: 188/B Alsancak / İZMİRTel: +90 232 464 44 99 Faks: +90 232 463 00 86www.denizrestaurant.com.tr

VİLLA SARAYİzmir Cad. Saray. Sk. IlıcaÇeşme / İZMİRTel: +90 232 723 02 66 Faks: +90 232 723 36 72www.villasaray-vip.comwww.viltur.com

DENİZATI HOLIDAY VILLAGEMeryemana Cad. No:19 Gümüldür / İZMİRTel: +90 232 790 91 91 www.denizati-hv.com

EGE PALASCumhuriyet Bulvarı No.210 35220 Alsancak / İZMİRTel:+ 90 232 463 90 90 Faks: +90 232 463 81 00www.egepalas.com.tr

EGEBY ET & BALIK RESTAURANT V. Kazım Dirik Cad. No.6Pasaport / İZMİRTel:+ 90 232 489 49 49 Faks: +90 232 441 18 [email protected]

ANGORA BEACH RESORTDoğanbey, Gümüldür İZMİRTel:+90 232 742 70 00Faks: +90 232 742 69 [email protected]

Rehber / Guide

RESIDENCE BUTİK HOTELMürselpaşa Bulv. No:28 Fuar karşısı Kahramanlar / İZMİRTel: +90 0 232 441 90 90Faks: +90 232 441 60 [email protected]

BİRLİK OTELYeni Hal Yanı KaynaklarBuca / İZMİRTel : +90 232 443 06 56Fax : +90 232 443 06 [email protected]

KİLİM OTELAtatürk Bulvarı 35210 İZMİRTel: +90 232 484 53 40Faks: +90 232 489 50 70 [email protected]

HİLTON İZMİR Gaziosmanpaşa Blv. No:7 35210 / İZMİRTel: +90 232 497 60 60Faks: +90 232 497 60 00www.İzmir.hilton.com sales.İ[email protected]

EGEFORM CLUBKıbrıs Şehitleri Caddesi No 39/101 Mazhar Zorlu İş Merkezi Alsancak / İzmirTel : +90 232 464 47 03 0232 464 24 24www.egeformclub.com

SOLTO ALAÇATI HOTEL2.Çark Plajı Liman Mevkii Alaçatı Çeşme / İZMİRTel:+90 232 716 06 61 Faks:+90 232 716 06 [email protected]

NAZ OTELAli Stair Cad. No: 135 Yenifoça / İZMİRTel: +90 232 814 78 28www.nazotel.com

ALTIN KAPI1444 Sok.No:9/A Alsancak / İZMİRTel: +90 232 422 27 09 Faks: +90 232 421 21 47www.altınkapi.comaltı[email protected]

MARLIGHT HOTELFevzipaşa Bulvarı 1367 Sk. No:3 Çankaya - İzmirTel:+90(232) 484 12 [email protected] www.marlightotel.com

İZMİR PALAS OTELAtatürk Bulvarı 35210 İZMİRTel: +90 232 465 00 30 Faks: +90 232 422 68 70 www.İzmirpalas.com.trinfo@İzmirpalas.com.tr

BALÇOVA TERMAL OTEL35330 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 259 01 02Faks: +90 232 259 08 [email protected]

İZAİRAdnan Menderes Havalimanı Girişi35410 Gaziemir / İZMİR Tel: +90 232 298 35 00Faks: +90 232 298 35 [email protected]

VERA PALAS OTEL1488 sok. No:7 Alsancak - İzmirTel:+90 232 421 1287-88Faks:+90 232 421 [email protected]

142 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

GÜVERTE BALIK RESTAURANTFish& MeatBalıkçı Barınağı MevkiiÖzdere/İzmirTel: +90 232 797 82 84 + 90 232 797 84 36www.guverterestoran.com

İPEKSİ TATLARCumhuriyet Bulvarı 192/12 Üstay Apt. Gündoğdu Meydanı Alsancak / İZMİRTel:+ 90 232 421 5988 Faks: +90 232 464 9088 www.ipeksitatlar.com

AÇAN DEMİR TİC. SAN.LTD. ŞTİ.Ankara Cd. No. 200 A Blok No.11 Demirciler Sitesi Bornova - İZMİRTel:+90 232 478 18 99Faks: +90 232 478 19 43www.acandemir.com.tr

Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim

Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim

LA CIGALECumhuriyet Blv. No: 152 Fransız Kültür Merkezi Alsancak / İZMİRTel: +90 232 421 47 80 Faks: +90 232 464 79 [email protected]

RED DRAGON İZMİR CHINESE RESTORAN1379 Sk. N:57/6 Hilton Otel YanıAlsancak / İZMİRTel:+90 232 483 00 79 Faks:+90 232 441 64 [email protected]

VELİ USTA Atatürk Cad. No:212/AAlsancak / İZMİRTel:+90 232 464 27 0510 Sk. N:179/A İnciraltı/İZMİRTel:+90 232 277 77 66www.İzmirbalikpisiricisi.com

İLYAS GÖNEN KURUKAHVECİ904 Sok. No:54 Hisarönü / İZMİRTel:+ 90 232 483 25 07 Faks: +90 232 483 68 04www.ilyasgonen.com

TOPÇU’NUN YERİ Restoran İşletmeleri Kazım Dirik Cad. No: 3/A-B Pasaport / İZMİRTel:+ 90 232 484 14 70 +90 232 425 90 47www.topcununyeri.com

KEDİ KÜLTÜR SANAT MERKEZİAtatürk Cad. No: 386/A 35220Alsancak / İZMİRTel: +90 232 464 99 35Faks: +90 232 464 98 35info@kedikultursanat.orgwww.kedikultursanat.orgwww.kedikultursanat.com

A&A ÇİFTE KUMRULARİnciraltı Cd:49-136 Balçova/İzmirTel Plus: 0 232 259 75 85Tel Merkez: 0 232 277 91 58Fax: 0 232 277 04 [email protected]

SOLMAZ GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ Kıbrıs Şehitleri Cad. Kristal İş Merkezi No:136 K :3 Alsancak / İZMİRTel :+90 232 463 65 16 (pbx)Faks: +90 232 463 65 [email protected]

NOTTINGHAM BARGazi Kadınlar Sokağı No:13 Alsancak / İZMİRTel: +90 232 464 36 72www.nottingham.com.tr

SİMMSAR GAYRİMENKUL DeğerlendirmeYalı Caddesi No:414/1 Karşıyaka-İzmir Tel: +90 232 364 47 48Faks: +90 232 368 95 [email protected]

EGE-KOOPMerkez: 1337 Sk. No:16 Kat: 6-7 As Han Çankaya - İZMİRTel: +90 232 484 07 07Faks: +90 232 425 89 24www.egekoop.org.trwww.4mevsimkonaklari.com

DİKİLİ LİMAN VE TURİZM İŞLETMELERİ TİCARET A.Ş.Atatürk Caddesi No: 11 35980 Dikili – İZMİRTel: +90 232 671 44 00Faks: +90 232 671 20 [email protected]

VAKIF MARKET VE TURİZM İŞLETMELERİ LTD. ŞTİ.Fevzi Çakmak 2. Sokak No.32/21Demirtepe - ANKARATel: +90 312 231 25 63Faks: +90 312 229 36 [email protected]

TAVACI RECEP USTAAtatürk Caddesi No.364 Alsancak / İZMİRTel:+90 232 444 19 78 +90 232 463 87 97Faks:+90 232 422 61 71www.tavacirecepusta.com

REMAX ORİON GAYRİMENKUL & DANIŞMANLIKMithatpaşa Cad. No:1133/Z-1Üçkuyular / İZMİRTel:+90 232 247 31 32 Faks:+90 232 247 92 [email protected]

ORION

KORDONBOYU BALIK PİŞİRİCİSİAtatürk Caddesi 196/A 1.Kordon Alsancak - İZMİRTel: +90 232 422 40 01 Tel: +90 232 422 15 90www.kordonboyu.com.tr

SEDEKO 1399 Sok. No.9 K.2 D.5 Alsancak / İZMİRTel: +90 232 465 18 00 Fax: +90 232 465 29 [email protected]

143İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Fulya OMAÇ / e-mail: [email protected]

144 İZMİR Ocak - Şubat / January - Fabruary 2012

Bulmaca / Crossword