Upload
others
View
12
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ
FARKLI AÇILARDA YERLEŞTİRİLMİŞ
KALÇA KIRIĞI PROTEZLERİNİN ANSYS’TE
MODELLENMESİ VE GERİLME ANALİZİ
BİTİRME PROJESİ
Akif KAĞITÇIOĞLU 1992508123
Tevhit KIZILKAYA 1998485031
Projeyi Yöneten Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZOR
Haziran, 2002 İzmir
I
TEZ SINAV SONUÇ FORMU
Bu çalışma ..... / ..... /2002 günü toplanan jürimiz tarafından BİTİRME
PROJESİ olarak kabul edilmiştir / edilmemiştir.
Yarıyıl içi başarı notu 100 (yüz) tam not üzerinden ( .............) dır.
Başkan Üye Üye
Makine Mühendisliği Bölüm Başkanlığına,
1998485031 numaralı Tevhit KIZILKAYA jürimiz tarafından .... /...... / 2002 günü saat ....... da yapılan sınavda, 100 (yüz) tam not üzerinden ............ almıştır.
Başkan Üye Üye
ONAY
I
TEZ SINAV SONUÇ FORMU
Bu çalışma ..... / ..... /2002 günü toplanan jürimiz tarafından BİTİRME
PROJESİ olarak kabul edilmiştir / edilmemiştir.
Yarıyıl içi başarı notu 100 (yüz) tam not üzerinden ( .............) dır.
Başkan Üye Üye
Makine Mühendisliği Bölüm Başkanlığına,
1992508123 numaralı Akif KAĞITÇIOĞLU jürimiz tarafından .... /...... / 2002 günü saat ....... da yapılan sınavda, 100 (yüz) tam not üzerinden ............ almıştır.
Başkan Üye Üye
ONAY
II
TEŞEKKÜR
Projemizin hazırlanması aşamasında bütün çalışmalarımızda değerli bilgileri ile
katkıda bulunan ve bizi yönlendiren hocamız Yrd. Doç. Dr. Mehmet ZOR ‘a
teşekkürlerimi arz ederiz.
Tevhit KIZILKAYA Akif KAĞITÇIOĞLU
III
ÖZET
Gerçek hayatta trafik ve iş kazaları, sportif faaliyetlerdeki kazalar, ani vücut
hareketleri gibi birtakım olaylar sonucunda, insan vücudunda kemik kırıkları
meydana gelebilmektedir. Bu kırıkların tedavi yöntemleri, kırığın şekli ve büyüklüğü
ve vücuttaki yerine göre çeşitlilik arz eder.
Bu kırık tipleri arasında en çok rastlanılanlardan birisi de femur (kalça kemiği)
boyun kırıklarıdır. Femurun boyun bölgesinden kırılması sonucunda, bu bölgedeki
kalça eklemi fonksiyonunu yitirmiş olur. Bu fonksiyonun tekrar kazanılması
amacıyla femurun boyun ve baş kısımlarının görevini görmesi amaçlanan ve femur
kanalı içine yerleştirilen metal kalça protezleri kullanılır. Protezlerin sabitlenmesi ise
çoğu uygulamalarda kemik çimentoları yardımı ile yapılır.
Ancak bugüne kadar yapılan bazı uygulamalarda, tedaviden belli bir süre sonra
kemikte, çimentoda veya protezde ikinci bir kırılma veya gevşeme gibi istenmeyen
bazı durumların ortaya çıktığı tespit edilmiştir. Bu duruma hastanın ani veya uzun
süreli vücut hareketleri, kemik, çimento ve protez üçlüsünün farklı mekanik
özellikleri, ameliyat sırasında iki malzeme ara yüzeyinde oluşan kusurlar, vücuttaki
fizyolojik bozuklar, protez şekli ve malzemesi, çimento kalınlığı gibi bir çok
faktörün etki ettiği söylenebilir.
Bu çalışmada fernur boyun kırıklarının tedavisi için kullanılan protez şekillerinin
farklı açılarda yerleştirilmesi ile ortaya çıkan gerilmeler incelenmiştir.
IV
İÇİNDEKİLER
Sayfa
KABUL, DEĞERLENDİRME VE ONAY SAYFASI ...............................................I
TEŞEKKÜR................................................................................................................II
ÖZET.................................................................................................................... .... III
İÇİNDEKİLER...........................................................................................................IV
GÖSTERİMLER........................................................................................................VI
TABLOLAR LİSTESİ..............................................................................................VII
ŞEKİLLER LİSTESİ................................................................................................VII
Bölüm Bir
GİRİŞ
Bölüm İki
KEMİK YAPISININ İNCELENMESİ 2.1. Ortopedinin Tanımı............................................................................................. 2
2.2. Kemik Gelişmesi ...................................................................................................2
2.3.Kemik Yapısı ........................................................................................................ 3
Bölüm Üç
SENTETİK REZINLER 3.1. Akrilik Rezinler Hakkında Genel Bilgilendirme ................................................. 8
3.2. Polimetilmetakrilat .............................................................................................. .9
3.3. Polimerizasyon ................................................................................................... 10
3.3.1 Polimerizasyon Tipine Göre Rezinler Isı ile Polimerize Olan
Rezinler............................................................................................................. 10
V
Sayfa
3.3.1.1. Monomer-Polimer Rezinler ..........................................................................13
3.3.1.2. Monomer-Polimer Reaksiyonu ....................................................................13
3.3.1.3. Hamur Oluşma Süresi ...................................................................................14
3.3.1.4. Çalışma Süresi ..............................................................................................14
.3.1.5. Kürleme İşlemi ................................................................................................14
3.3.2. Kimyasal Olarak Polimerize Olan Rezinler (Tamir Akriliği) .........................16
3.3.3. lşınla Polimerize Olan Rezinler .......................................................................17
3.3.4. Mikrodalga ile Polimerize Olan Rezinler ........................................................18
3.3.5.Akrilik Rezinlerin Özellikleri............................................................................18
3.3.6. Polimetilmetakrilat Kemik Çimentosunun Ortopedi’deki
Kullanım Alanı ...........................................................................................................19
Bölüm Dört
KULLANILAN PAKET PROGRAM HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Bölüm Beş
MATERYALLER VE GERİLME ANALİZİ METODU
5.1. Toplam Gerilmeler ....................................................................................... 27
Bölüm Altı
SONUÇ
VI
GÖSTERİMLER
A Numune Kesiti..........................................................................................mm2
P Yük ..............................................................................................................kg
σ Gerilme.................................................................................................N/rnm2
a Çatlak boyu................................................................................................mm
ζ Çatlak Ucundaki Eğrilik Yarıçapı..............................................................mm
K1 Gerilme Şiddeti faktörü..........................................................................N/mm
Kıc Kırılma Tokluğu........................................................................................MPa
σa Akma Gerilmesi....................................................................................N/mm2 β Kritik Hat Boyunca Açı Aralığı.................................................................... º Sı Maksimum Gerilme Değeri.....................................................................Mpa
VII
TABLOLAR LİSTESİ
Sayfa
Tablo 3.1 Esterleşmenin Değişik Polimetilmetaltakrilat Maddelerinin
Yumuşama Noktası Üzerinde Yaptığı Etki ..............................................9
Tablo 5.1 Çalışmamızda Kullandığımız Materyaller İle Onlara Ait
Özellikler ....................................................................................................................32
Tablo 5.2 Femura Etkiyen Kuvvetler.......................................................................33
VIII
ŞEKİLLER LİSTESİ
Sayfa
Şekil 3.2 Alçı, Rezin ve Suda Meydana Gelen Sıcaklık Değişimi ........................15
Şekil 3.3 Rezin Sıcaklığının Artışı Üzerine Isıtma Hızının Etkisi .........................16
Şekil 3.4 Kendi Kendine Kürlenen Rezinlerdeki Ekzotermik Sıcaklık
Değişimi...................................................................................................17
Şekil 3.5 7100 Sabit Polimerizasyon Isısında Mekanik Özelliklerde
Meydana Gelen Değişim.........................................................................19
Şekil 3.6 Kemik Çimentosu El ile Femoral Kanala İtilmesi..................................20
Şekil 3.7 (a,b) Kemik Çimentosunun Parmak Yardımı ile Kanala
İtilmesi ....................................................................................................20
Şekil 3.8 Şırınga ile Enjekte Yönteminde Yardımcı Plastik Tüp
Kullanılması.............................................................................................21
Şekil 3.9 Protezin Kanalar yerleştirilmesi...............................................................21
Şekil 3.10 Şırınga ile enjekte....................................................................................21
Şekil 5.1 Ekran Görüntüsü .....................................................................................29
Şekil 5.1 Değişik Sırt Şekillerine Göre Protez Modelleri.......................................31
BÖLÜM 1
GİRİŞ
Çok hızlı gelişen teknoloji ile beraber mevcut bilim dalları arasındaki sınırların
ortadan kalkması yeni pek çok bilim dalının ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Bunlardan birisi de MEKANİK ve TIP ana bilim dallarının birleştirilmesi ile yeni bir
bilim dalı olan BİOMEKANİK’in meydana gelmesidir. BİOMEKANİK alanında
yapılan koordineli çalışmalar sonucu elde edilen birçok yeni buluşlar insanoğlunun
hizmetine sunulmaktadır.
Özellikle Ortopedi ve Dişçilik sahasında çok geniş bir uygulama alanına sahip
olan protez modellerinin şekillerinin kullanım açısından özelliklerinin bilinmesi
büyük önem teşkil etmektedir.
Bu çalışmadaki amaç üç tip kemik protez modelinin femur kanalına farklı açılarda
yerleştirilmesi ile oluşan gerilmeleri incelemektir.
BÖLÜM 2
KEMİK YAPISININ İNCELENMESİ
2.1. Ortopedinin Tanımı
Ortopedi - travmatoloji relatif genç bir tıp disiplinidir; henüz tıp disiplinleri
içindeki yerini almadan kendi konusuyla ilgili uygulamalar başka tıp dalları içinde
ele alınmıştır. Tarihin başlamasından önceki 9000 yıllarında kol, bacak kırıklarında
atellerin uygulandığı yapılan araştırmalarda ortaya çıkarılmıştır.
Ortopedi sözcüğünü ilk olarak 18. yüzyılda Paris Tıp Fakültesi öğretim
üyelerinden Nicholas Andry yazdığı bir kitabın başladığında kullanmıştır. 1743
yılında yayınlanan yapıtın başlığı şöyledir. “Lorthopedie ou l’art de prevenir et de
corriger dans les enfast les difformites du corps. Burada yer alan ortopedi
sözcüğünün eski Yunan dilindeki doğru ya da düzgün anlamına gelen “orthos” ile
çocuk ya da eğiterek düzeltme anlamına gelen “paidion” ya da “paidios”
sözcüklerinden türetildiği sanılmaktadır.
2.2. Kemik Gelişmesi
Kemiğin gelişmesi iskeletteki yerine ve biçimine göre özellikler gösterir. Uzun
kemikler yük taşırlar, kaldıraç görevi yaparlar ve her iki uçlarında eklem oluşturan
parçalar bulunmaktadır. Tübüler olan uzun kemiklerin orta bölgelerinde korpus şaft,
diafiz, cisim gibi adlar verilmiştir; yoğun ya da kompakt olan kortikalis içi boş bir
boru oluşturur. Bu kavum medüllüre ya da ilik boşluğunda yaşa göre kırmızı kan
yapan sarı (yağlı) ilik bulunur. Borunun her iki ucundaki genişlemelerde ilik boşluğu
kapanır, süngerimsi bir yapı uçlara doğru ilerler (substantia spongiosa). Dıştan
kompakt bir kabukla çevrili, içi sünger kemikle dolu olan bu bölge metafiz adını alır.
Kemikte iç kovukların yüzlerini örten ince retiküler bağ dokusu katmanına
endosteum adı verilir. Endosteum gerek kemik gerekse kan gözlerini yapabilme
potansiyelini içerir. 2.3. Kemik Yapısı
Tela assea adı verilen canlı kemik dokusu organik marriksten, bu yapı içinde yer
alan gözelerden ve matrikse yerleştirilmiş kalsium tuzlarından oluşur. Organik
matriks protein fibrilierle (kollogen jibriller) ara madde denilen mukoproteinierden
oluşmaktadır. Henüz Ca tuzları ile sertleştirilmemiş ya da kalsifiye olmamış bu
dokuya osteoid adı da verilmektedir.
Kemik dokusu içinde onun sürekli değişimini ve canlılığını yaratan gözeler
bulunmaktadır. Bu gözelerin bir türü organik yapıyı hazırlarken başka bir türü sürekli
yıkım olaylarını üstlenmişlerdir. Kemik kuru ağırlığının hemen hemen % 35 kadarı
organik, % 65’de anorganik substanslardan oluşur, ama taze ağırlığının % 20 kadarı
su içermektedir. Büyüme dönemindeki ossifikasyon olaylarında içerdiği su miktarı %
60 oranlarına kadar çıkabilirse de ilerlemiş yaşlarda yalnız %20 kadardır.
Kemik organik matriksi kollagamin değişik basamaklardaki olgunlaşma
modellerinden, mukoproteinlerden ve su içeren proteinlerden oluşur. Her üç ayrı
protein yapının içinde N-bileşenleri bulunmaktadır. İnsan femurunun % 92 kadarı
kollagenden % 4 kadarı mukoproteinlerden ve yine % 4 kadarı da su içeren
proteinlerden oluşmaktadır.
Kemikte osteoblastlerın hazırladığı gözeler arasında yer alan osteoid yapının içine
Ca tuzları çökerek bu organik matriksi sertleştirirler, böylece mekanik zorlamalar
karşısında kalan kemiğin dayanma gücünü arttırırlar. Matriksteki ara subtans için Ca
tuzları çökmeden önce osteoblastlar stoplazmalanın içinde bol miktarda alkalen
fosfataz enzimi hazırlarlar ve bu enzimi sitoplazmalanın dışına salarlar. Böylece
ekstrasellüler olarak fosfataz enzimi de ara madde içinde birikmiş olur. Biriken
alkalen fosfataz enzimi doku sıvılarıyla buralara kadar taşınmış olan fosforik asit
esterlerinden hidroliz yoluyla fosfat gruplarını ayırırlar ve Ca iyonlarının bu fosfat
gruplarıyla birleşmesini sağlarlar. Görüldüğü gibi osseoblastların salgıladığı alkalen
fosfataz enziminin kemik mineralizasyonunda önemli bir işlevi bir aracılık rolü
bulunmaktadır. Ara doku olan osteoid yapıya Ca fosfat tuzları yerleştirilince kemik
dokusu sertleşir ve gerçek destek işlevi için özgün bir nitelik kazanır.
Tela ossea’nın anorganik mineral fraksiyonu Ca fosfat olup canlı kemik
dokusunda hidroksilapalit kristaller biçiminde yerleştirilir. Hidroksilapalit’ in
formülünü şöyle yazabiliriz.
3Ca3 (P04)2 . Ca(OH)2 ya da Ca10 (P04)6 (OH)2
Buna benzer yapıda olan karbonat apatit ile trikalsun- fiziksel ve kimyasal
özellikler açısından hidroksilapatit’e benzerlik gösteririler. Tela assea içinde
yerleştirilmiş olan kristallerin üst yüzeyleri oldukça büyüktür ve bu üst yüzeylere
karbonat, sirrat, Na, Mg ve başka bazı iyonlar bağlanmışlardır.
Kemik dokusunun organik matriksi bu yapı içinde ortalama % 25 kadar bir yer
tutmaktadır, geri kalanını yağ, su ve mineraller oluştururlar. Kompakt ve spongöz
kemiklerde yapı ayrımı vardır. Erişkin bir insanın kompakt olan kemiğinde % 4
oranda yağ, % 24 organik matriks, % 12 kadar su ile % 60 kadar mineraller yer
almaktadır. Ama spongöz olan kemiklerde yağ oranı daha çoktur. Bir erişkinin
spongöz kemik yapısında ortalama % 35 kadar yağ, % 20 organik matriks, % 20
kadar mineraller ve % 25 kadar su bulunmaktadır. Genel olarak kompakt kerniklerde
mineral oranı daha yüksektir, buna karşın sünger kemikler daha çok yağ ve su
içermektedir.
Kemiklerde Ca’un bir bölümü kalıcıdır, dokudan ayrılmadan sürekli yapı içinde
kalır, başka bir bölümü ise kemiklerden çözülerek kana geçer ya da ters yönde
kandan getirilerek kemiklere yerleştirilir.
İvedi durumlarda gereksinme olan Ca’ un sağlandığı depolar kemikler
olmaktadır. Ivedi durumlarda ancak karbonat ve fosfat gruplarına bağlı olan Ca
iyonlarından bu gereksinme karşılanabilmektedir. Böyle durumlarda bir Ca deposu
olan kemik çözülerek serbest duruma gelen Ca kana verilmektedir. Genç kemiklerde
Ca tuzlarının çözülmesi yaşlı olan kemiklere oranla daha hızlı gerçekleşmektedir.
Mineral içermesi nedeniyle kemik dokusu tüm destek dokuları içinde en sağlam
olanıdır, sağlamlığı içerdiği mineral oranıyla paralellik gösterir. Kemiğin özgül
sağlamlılığı (her cm2 de kırık oluşturacak zorlanma sınırı) erkeklerde kadınlardan
daha fazladır.
Kollagen liflerin dizilmeleri kemiğin ince strüktürünü ortaya çıkarır.
Glikozaminglikanlardan yapılmış ve ara substans içine anorganik kızlardan Ca fosfat
% 85 oranında. Ca karbonat % 10 oranında Mg fosfat% 1.5 Ca fluorid % 0.3 Ca
klorid % 0.2 oranında yerleştirilmiştir. Alkali tuzların oranı ise % 2 kadardır.
Anorganik tuzİar çoğunlukla hidroksiLapatit kristalleri biçiminde yerleştirilmişlerdir.
Hidroksilapatit kristaflerinin büyüklük ve düzenlemeleri kollagen liflerin yapısına
bağlıdır, bu kristaller kollagen lifler boyunca yerleştirilirler. Ca tuzların kristalleri
gerek, kollagen demet aralarında gerekse fibrilerin çevrelerinde bulunur.
Mineralizasyon başlangıcında fibriller arasında amorf çöküntülere de rastlanır. Yaş
ilerledikçe kristal büyüklükleri artar, amort Ca- reaksiyonları azalır, Büyüme çağında
ters bir oran vardır, genç kemiklerde kristallerin amorf tuzlara oranı 1:2 dir,
yaşlılarda oran tersine döner, amorf Ca tuzlarının miktarı düşer, böyle kristallerin
amorf kızlara oranı 3:1 olur. Başlangıçta genç osteoid dokuda Ca tuzları amorf
biçimde yerleştirilir. Amorf bölgelere komşu alanlarda küçük kristaller oluşur, daha
sonradan kollagen fibrillerin aralarında kristallerin büyüklükleri artar. Kemik
dokusunun mineral konsantrasyonları lamelden lamele bile ayırımlar göstermektedir.
İskelet kemiklerinin yapı analizleri spongioza ile kompakta bölgelerinin , kemik
işlevlerine uyacak biçimde oldukça anlamlı olarak dağılım gösterdiklerini ortaya
çıkarmıştır. Ara substans ile kollagen liflerin özellikleri ve bunların aralarındaki
karşılıklı ilişkiler kemiklere gerekli olan yapı biçimini ve sağlamlığını getirmektedir.
Kemik dokusu sert olmakla birlikte belirli ölçülerde esneklikte gösterir. Çeliğe
oranla çok daha esnek olan bu yapı değişik mekanik zorlamalar yönünden büyük
önem kazanır, böylece kemikler belirli sınıra kadar zorlamalar karşısında hemen
kırılmazlar.
Kemik tuzları ile sertleştirilmiş doku içindeki osteositlerin oturdukları kovuklar
(osteoplast) elipsoid biçimde Havers kanallarını sararlar; bu kovuklardan havers
kanallarına doğru ışınsal biçimde olan uzantılara kemik kanalikülleri adı verilir. Bu
kanaliküllerin birbirleriyle anastomozları vardır ve içinde doku sıvısı dolaşır. Bu sıvı
dokudaki yapım-yıkım olayları için gerekli nesneleri gözelere ulaştırır.
Bir havers kanalını çeviren lameller sistemine osleon birimi adı verilir. Değişik
kemiklerin ayrı ayrı yerlerindeki osteonlar sayıca ayrımlar gösterirler.
Örneğin tibia’daki osteon sayısı + 240 değişiklik gösteren 1 cm de 810’a
ulaşmaktadır. Patolojik olan durumlarda kemik iç yapısında doğal dışı düzenlemeler
ortaya çıkar. Kırılan bir kemikte osteonlar değişik bir yapı gösterirler , üstün olarak
da kollogen fibrilerin sarılışı yatık bir duruma gelir, bundan alışılacağı gibi kırık
durumlarında kemiğin tüm iç yapısı değişmelere uğramaktadır.
Spongiozanın makro yapısı köprülerle borucuklar biçiminde trabekülleri ve
plakları içermektedir. Havers kanalları ile bunların lamelleri, spongiozade da ender
olarak, ancak kalın olan trabeküllerde bulunabilirler.
Lameller ve trabeküllerin düzenli bir biçimde dağılışlarını göz önünde tutan.
Wolf, 1870’de fonksiyonel kemik yapısına açıklamalar• getirmiştir. Bası
(compression) ve çekme gerilimleri (tensile) altında kalan sünger yapı sürekli
yenilenmektedir. Kemiğin biçiminin ve etkisi altında kaldığı zorlan-ıaların değişmesi
bunların şiddetlerinin artıp azalması bir transformasyona yol açar. Zorlayıcı etkiler
altında yeniden biçimlenme (iç yapı uyumu ve düzenlenmesi) ortaya çıkar, buna
Wolf’un “transformasyon yasası” adı verilmiştir.
BÖLÜM 3
SENTETİK REZiNLER
Modern hayatta sentetik rezinlerin çok geniş kullanım alanı vardır. Tanım olarak sentetik rezinler metalik olmayan, organik bileşiklerden sentetik olarak elde edilen ve çeşitli kalıplara dökülerek günlük kullanıma uygun hale getirilen maddelerdir. Giyimden, inşaat malzemelerine, ev eşyalarından, elektronik aletlere kadar, hemen hemen her türlü alanda mutlaka bir çeşit plastik kullanılmaktadır. Plastik terimine; lifli, lastiğe benzer, reçinemsi veya sert esnemez maddeler da dahildir. Plastiğin lifli, lastiğimsi veya rezin yapısında olmasını dev molekülün şekli ve morfolojisi etkiler. Bütün bu maddelerin ortak yönü, hepsinin polimer veya yüksek molekül ağırlıklı kompleks moleküllerden oluşmasıdır.
Dev moleküller veya yüksek polimerler konusu bilimin en ilginç alanlarından biridir. Bu maddelerin tarihsel gelişimi de oldukça ilginçtir. Önceleri laboratuarda organik reaksiyonlar sonucunda ortaya çıkan ve hiç bir işe yaramayan mumsu, yapışkan artıklar olarak değerlendirilen bu maddeler son 40-50 yı1 içinde kimyacıların ilgisini çekmeye başlayınca, plastik ilmi doğmuştur. Bunların diş hekimliği alanında yaptıkları etkileri, başka bir alanda görmek mümkün değildir.
İki tip sentetik rezin mevcuttur;
1 -Termal davranışlara göre herhangi bir kimyasal değişime uğramadan ısı ve basınçla yumuşatıldığı, kalıplandıktan sonra soğutulan “termoplastik enzimler”. Bunlar eriyebilir ve genellikle organik çözücüler içinde çözünürler. Oluşan fiziksel
değişiklik bir süre sonra ısısal olarak tersine çevrilebilir.
2- “Termoset rezinler” de ise kalıplama işlemi esnasında kimyasal bir olay meydana gelir ve sonuç yapıda ilk yapıdan kimyasal olarak farklıdır. Bu rezinler genellikle erimez ve çözünmezler.
Sentetik bir rezinin diş hekimliğinde kullanılabilmesi için kimyasal ve fiziksel stabilite açısından olağanüstü özellikler göstermesi, kolaylıkla işlenebilmesi, dayanıklı ve sert olup, kırılgan olmaması gerekir.
3.1 .Akrilik Rezinler Hakkında Genel Bilgilendirme
Akrilik rezinler etilenin türevleri olup yapısal formülde vinil gruplar içerirler. Dental amaçlarla kullanılan iki tane akrilik rezin serisi mevcuttur. Bunlardan biri akrilik asit (CH2 = CHCOOH) diğeri ise metakrilik asit CH2 = C(CH3) cooh den türetilmiştir. Bu polimerlerin her ikisi de bilinen şekilde katılma polimerizasyonu ile polimerleşir. Bu poliasitler sert ve şeffaf olmalarına rağmen karboksilik asit gruplarından dolayı gözenekli bir yapıya sahip olup, su çekme özelliğine sahiptirler. Su, zincirleri ayırarak rezinin yumuşamasına ve dayanıklılığının azalmasına sebep olur.
Diş hekimliğinde bu poliasitlerin esterleri de oldukça önemlidir. R bir ester radikal ise, polimetakrilattın formülü şu şekildedir.
R’nin organik veya inorganik her türlü radikal olabileceği düşünülürse, binlerce
akrilik rezinin meydana geleceği gayet açıktır. Burada kopolimerizasyon ihtimali göz önüne bile alınmamıştır.
Esterleşmenin bir kaç değişik polimetakrilat maddesinin yumuşama noktası
üzerinde yaptığı etki Tablo 3.l’de gösterilmiştir. Polimetakrilatlar gibi kristalin olmayan polimerlerin mutlak bir yumuşama sıcaklığı mevcuttur. Yan zincir uzadıkça yumuşama ve camsı geçiş sıcaklığı da azalır. Polimetiltakrilat bu seri içinde en sert ve yumuşama sıcaklığı en yüksek olan polimerdir.
Tablo 3.1 Polimetakrilat Esterlerinin Yumuşama Sıcaklıkları
Polimetakrilat Tg0C)
Metil 125
Etil 65
n-propil 38
Isopropil 95
n-butil 33
Isobutil 70
sec-Butil 62
tert-Pamil 76
Fenil 120
3.2. Polimetilmetakrilat
Polimetilmetakrilat inanılmaz derecede şeffaf bir rezindir. Dalga boyu 0.25 um
olan UV ışığını bile geçirebilir. Bu rezin 18-20 arasında ICnoop sertlik numarasına
sahip, sert bir rezindir. Bunun çekme kuvveti 59 MPa ve özgül ağırlığı 1 . 19
9/rnl’dir. Elastik modülü yaklaşık 2400 MPa’dır.
Rezin son derece stabil olup UV ışığı ile renk kaybına uğramaz. Ayrıca
olağanüstü yaşlanma özelliklerine sahiptir. Isıya karşı da stabil olup 125 0Cde
yumuşar ve bir termoplastik madde gibi davranır. 125-200 0C arasında ise
depolimerizasyon meydana gelir. Yüksek molekül ağırlıklı polimetilmetakrilat ilk
önce düşük bir polimere depolimerize olur ve bu polimer daha sonra monomere
dönüşür.
Akrilik rezinlere benzer olarak polimetilmetakrilat adı imbibisyon ile su emme
eğilimindedir. Kristalin olmayan yapı yüksek iç enerjiye sahip olduğundan daha az
aktivasyon enerjisi gerekir ve buna bağlı olarak rezine daha fazla difüzyon olur,
Bunlara ek olarak esterleşmiş olmasına rağmen polorkarboksilik grupları sınırlı
olarak hidrojen bağları oluşturur.
Burada hem absorpsiyon hem de adsorbsiyon olayı meydana geldiğinden, her iki
olayı da belirtmek için sorbsiyon terimi kullanılacaktır. Tipik dental metakrilat
rezinlerinin su içinde bir hafta tutulmaları durumunda % 0.5’lik bir ağırlık artışı
gösterdikleri bildirilmektedir.
Metilmetakrilat serilerinde ise daha yüksek değerler meydana geldiği
bulunmuştur. Su sorbsiyonu O-600C arasında hemen hemen sıcaklıktan bağımsız
olmasına rağmen polimerin molekül ağırlığından büyük oranda etkilenir. Molekül
ağırlığı ne kadar fazla ise ağırlık artışı o kadar azdır. Rezin kuru ise sorbsiyon
reversibldir. Polimetilmetakrilat bir zincir polimeri olduğundan, kloroform ve aseton
gibi bir çok organik çözücüde çözünmesi beklenir.
3.3. Polimerizasyon Monomer adı verilen çok sayıda molekülün birleşerek makromolekül veya
polimer oluşturduğu bir seri reaksiyondur. Başka bir deyişle çok sayıda düşük
molekül ağırlıklı (mer) veya moleküllerin birleşerek tek bir yüksek molekül ağırlıklı
bir makromolekül oluşmasıdır. Polimerizasyon, ya bir seri kondansasyon reaksiyonu
veya basit bir katılma reaksiyonu ile gerçekleşir.
Kondansasyon Polimerizasyonu: Bu polimerizasyon, iki veya daha fazla sayıdaki
basit molekül arasında meydana gelen kimyasal reaksiyonla aynı mekanizma ile
tekrarlanır. Ana moleküllerin reaksiyonu sonucunda amonyak, halojen asitleri ve su
gibi yan ürünler meydana gelir.
Katılma Polimerizasyonu: Dental işlemlerde kullanılan rezinlerin hemen hepsi
katılma polimerizasyonu ile üretilir, Bu tip polimerizasyon o kadar yaygındır ki,
polimerizasyon terimi kullanıldığında genellikle katılma reaksiyonu anlaşılır.
Kondansasyon polimerizasyonunun aksine bu polimerizasyon sırasında bir değişme
olmaz. Monomer ve polimer aynı formüle sahip olduğundan, makromoleküller ufak
birimlerden veya monomerlerden oluşur.
3.3.1. Polimerizasyon Tipine Göre Rezinler Isı İle Polimerize Olan Rezinler
Günümüzde en çok kullanılan rezin polimetilmetakrilattır. Bundan başak
polistiren veya vinil kopolimerleri gibi ısı ile aktive olan rezinler mevcuttur.
Polistiren, ısı ile yumuşatılarak enjeksiyon yöntemi ile basınçla mufla içine
gönderilir. Dokuya uyumlu kaide plağı yapmak için ısıyla kolayca yumuşatılıp direkt
olarak muflaya yerleştirilen polistiren levhalarda bulunmaktadır.
Vinil kopolimerleri rezinlerde, polimetilmetakrilat yerine bir vinil klorür vinil
asetat kopolimer kullanılır. Vinil kopolimeri metilmetakrilat monomeri ile
doyurularak plastik bir jel haline getirilir. Oluşan bu jel muflaya konularak ısı ile
polimerleştirilir, elde edilen rezin polimetilmetakrilat ile vinil kopolimeri rezinlerinin
bir karışımıdır.
Polimetilmetakrilat saydam bir rezindir, renklendirilebilir. Rengi ve optik
özellikleri ile dayanıklılığı ve fiziksel özellikleri yeterli olup normal şartlarda
sterildir. En büyük avantajı kolaylıkla işlenebilmesidir. Termo-plastik bir rezin
olmasına rağmen diş hekimliğinde termoplastik olarak. muflalanmaz. Monomer,
polimeri hamur kıvamında plastikleştirir. Bu hamurda kolaylıkla muflaya
yerleştirilir, monomer daha sonra polimerleştiğinden sonuç protez kaidesi katı,
homojen bir rezin halinde olur. Akrilik rezinler piyasada toz (polimer) ve sıvı
(monomer) şeklinde bulunurlar.
Toz (Polimer)
Orijinal olarak akrilik tozu şeffaftır, içine çeşitli maddeler ilave edilmiştir. Toz
yani polimer genellikle ufak küresel tanecikler halindedir. Bu küreler,
polimerleşmeyen bir sıvı içinde ısıtılmak suretiyle monomerin polimere dönüşmesi
ile elde edilir.
Toz içine ilave edilen maddeler sırasıyla aşağıdaki gibidir.
1-Akrilik kopolimer ya da polimer taneleri
2-Reaksiyon başlatıcı maddeler: Genellikle benzoil peroksit bazende düzobütil
azonitril gibi maddelerdir. Oranı % O,5-l,5’dir. Herhangi bir değişikliğe uğramadan
kimyasal reaksiyonun ilerlemesine yardımcı olan a~ anlardır. Geciktiricinin etkisini
azaltır, ikinci olarak da polimerizasyonu hızlandırır.
3-Pigment ve boyalar: Civa sülfit, kadmiyum sülfit, kadmiyum selenit, demir
oksit veya karbon siyahı kullanılır. Bunlar polimerin dokulara benzer renkte olmasını
sağlarlar ve polimer küreciklerine ya başlangıç polimerizasyonu sırasında ya da
polimerizasyondan sonra eklenir. Bu ikinci metod kullanıldığı zaman boya maddesi
kürelerin yüzeyini kaplar. Bunlar ağız sıvılarının etkisi ile plastiğin içinden sızarlar
ve akrilik maddenin renginin sonradan açılmasına neden olurlar.
4-Opaklık verici maddeler: Çinko oksit veya titanyum oksit kullanılır.
5-Plastikleştirici maddeler: istenen yüksek molekül ağırlıklı polimetikmetakrilat
genellikle monomerde çok yavaş çözündüğünden çözünürlüğü artırmak için katkı
maddesi eklenir, örneğin, etil akrilat miktarını % 5 veya daha az tutmak suretiyle
metil metakrilat ve etil akrilat kopolimeri kullanılabilir. Başka bir metod ise yüksek
molekül ağırlıklı poli (metilmetakrilat) kürelerini monomer de daha çok çözünen
düşük molekül ağırlıklı küreler ile karıştırmaktır. Ancak bu metod rezinin ortalama
molekül ağırlığını düşürür.
6-Organik ve inorganik lifler: Boyanmış sentetik fibriller, çok ince submükoz
damarları taklit etmek için kullanılır. Cam lifleri ve tanecikleri veya zirkonyum
silikat gibi inorganik maddeler akriliğin görünümünü doğal laştırmak için eklenir.
Sıvı (Monomer)
1-Esas madde: Genellikle saf metilmetakrilattır. Fakat diğer akrilik monomerleri
ile modifiye edilebilir.
2-İnhibitör maddeler: Monomerler ısı, ışık az da olsa oksijen aracılığı ile
polimerize olmaya başlandığında sıvı içinde polimerizasyon önleyici ve sıvının
saklanabilmesini uzatan bazı maddeler konulur. Bu maddeler eser miktarda
hidrokinondur (% 0.006 veya daha az).
3-Çapraz bağlantı ajanları: Bir çok akrilik protez maddesi glikol dimetakrilat gibi
çapraz bağlama maddesi içerir.
3.3.1.1. Monomer-Polimer Oranı Monomer-polimer oranının uygun olması rezinin sonuç yapısı için oldukça
önemlidir. Genellikle polimer oranı ne kadar fazla tutulursa reaksiyon süresi o kadar
kısalır. Ayrıca rezinin büzülmesi de az olur. Dolayısıyla her polimer küreciğini tam
olarak ıslatabilmek için yeterli miktarda monomer kullanılması gerekir. Polimer--
monomer oranı genellikle hacimce 1/3 olarak tutulur. Tozu oluşturan çeşitli boydaki
polimer ve pigment partiküllerinin düzenli olarak dağılması son derece önemlidir.
Ayrıca toz ve sıvının oldukça iyi bir şekilde karışıp meydana gelen hamurun uygun
bir polimer-monomer dengesine sahip olması gerekir. Toz ve sıvının homojen
karışmaması halinde protezin dayanıklılığında düşme, gözenekliliğinde anma ve
renginde bozulma meydana gelir.
3.3.1.2. Monomer-Polimer Reaksiyonu Polimer içinde bulunan monomerin görevi, muflaya kolayca yenleştirilebilecek
plastik bir kütle oluşturmaktadır. Bu tip bir plastikleştirme, polimeri monomer içinde
kısmen çözmekle gerçekleştirilir. Toz ile sıvının fiziksel reaksiyonu sırasında en az
dört satha mevcuttur.
1. Safha: Polimerin monomer içinde yavaş yavaş dağılarak sıvı veya yapışkan
olmayan bir kütle oluşturmasıdır.
2. Safha: Monomer polimerle etkileşir. Bu olay monomerin polimere etki etmesi
ile oluşur. Monomerin etkilediği polimer çözeltiye katılarak monomer içinde dağılır.
Bu safhada polimere dokunulduğu zaman yapışkan olduğu görülür.
3.Safha: Monomer polimere etki ettikçe kütle çözelti içindeki polimere ile
doyarak düzgün ve hamurumsu bir şekil alır. Artık monomer ile çözülmüş polimer
matriksine asılmış çözünmemiş polimer içerir. Bu safhaya genellikle hamur veya jel
safhası adı verilir.
4.Safha: Monomer buharlaşmak veya polimere daha fazla etki etmek suretiyle
hemen hemen tamamen yok olur. Kütle gittikçe daha koheziv ve lastiğimsi bir hal
alır. 3.3.1.3. Hamur Oluşma Süresi Üçüncü safhada ulaşmak için gerekli süre polimer küreciklerinin monomer içinde
çözünmesine bağlıdır. Şimdiye kadar bahsedilen faktörlerin yanısıra çözünürlük
hızıda artan sıcaklıkla artar. Karıştırma kabı ilik bir suya konulduğunda çözünürlük
hızının arttığı görülür, ancak bunu yaparken suyun rezine temas etmemesine özen
gösterilmelidir. Isıtma çıplak ateş üzerinde yapılmamalıdır, çünkü monomer sıvısı
veya buharı yanıcıdır. Su içinde benmari şeklinde yapılan ısıtma işleminde sıcaklık
asla 550C’yi geçmemelidir. Bu sıcaklığı üstünde polimerizasyon çok hızlı bir şekilde
oluşacağından elde edilen rezini muflalamak oldukça zor olur. Hamur oluşma
süresini etkileyen başka bir faktörde polimer partiküllerinin boyutudur. Partiküllerin
boyu küçüldükçe çözelti ile temas alanı büyüyeceğinden polimer monomer içinde
daha hızlı bir şekilde çözünür. Dolayısıyla hamur oluşma süresi kısalır. Ancak bu
faktör bahsedilen diğer faktörlerin yanında o kadar önemli değildir. 3.3.1.4. Çalışma Süresi Çalışma süresi 2. safra ile 4. safranın başlangıcı arasında geçen zaman veya başka
bir deyişle maddenin hamur halinde kalma süresidir. Hamurun da en az 5 dakika süre
ile muflanabilir halde kalması gereklidir. Çalışma süresi sıcaklığa bağlıdır, sıcaklık
ne kadar düşük ise çalışma süresi de o kadar uzun olur. Rezinin oda sıcaklığında
hamur halinde kalma süresini uzatmanın birçok yolu vardır. Burada molekül ağırlık
dağılımı çok önemlidir. Düşük molekül ağırlıklı madde daha çabuk hamur haline
gelir. Çünkü monomer yüksek molekül ağırlıklı küreciklere daha zor ettiğinden
hamur halinde kalma süresi daha uzundur. 3.3.1.5. Kürlenme İşlemi Polimerizasyon: Reaksiyonu ekzotermik bir reaksiyondur. Akrilik rezinler
genellikle benzoil peroksit içerirler. Sıcaklık 600C’nin üzerine çıkarıldığı takdirde,
benzoil peroksit bozunarak serbest radikaller oluşturur.
Şekil 3.2’de alçı-rezin ve suda meydana gelen sıcaklık değişimi görülmektedir.
Serbest radikaller yeni monomer molekülleri ile birleşerek bir zincir reaksiyonu
başlatır. Polimerizasyoıı hızı, serbest radikaller oluşum hızına bağlıdır ki bu radikal
oluşum hızı da sıcaklıkla denetlenir.
Şekil 3.2 Alçı ,rezin ve suda meydana gelen sıcaklık değişimi
Küflenme Dönüşümü (Curing Cycle):
Kirlenme dönüşümü, muflada başlangıç polimerizasyonunu kontrol ermek için
kullanılan ısıtma işlemine verilen teknik isimlendirmedir.
Ayrıca polimerizasyon sırasında erişilen sıcaklık rezinin kütlesine ve ekzotermik
ısının çıkma hızına veya başka bir deyişle kirlenme hızına bağlıdır. Dolayısıyla rezini
600C’den itibaren yavaş yavaş ısırmak sureliyle daha yavaş bir ısıtma hızı
oluşturmakla polimerizasyon sırasındaki sıcaklık artışını daha küçük tutmak
mümkün olabilir. Rezin sıcaklığının artışı üzerine, ısıtma hızının etkisi Şekil 3.3. ‘de
gösterilmiştir. Bu şekilde C eğrisinde görülen kürlenne dönüşümü kalın kret
bölgelerinde iç porozite oluşabilir. Çünkü rezinin iç kısmının sıcaklığı 1000C’ı aşar.
Diğer taraftan A eğrisinde gösterilen kürlenme dönüşümü ise protezin ince
bölümlerindeki kürlenmenin tamamlanmamasına sebep olur. Çünkü mufla 1000C’a
erişemez.
Şekil 3.3. Rezin sıcaklığının artışı üzerine ısıtma hızının etkisi
3.3.2. Kimyasal Olarak Polimerize Olan Rezinler (Tamir Akriliği)
Benzoil peroksit ısıtılarak aktive etmek yerine, kimyasal bir aktive edici
kullanılarak polimerizasyon oda sıcaklığında yapılabilir. Isı ile kürlenen rezinlerde
olduğu gibi monomer ve polimer karıştırılmadan önce monomere dimetil-p-toluidin
CH3C6H4N(CH3» gibi tersiyer bir amin çok az bir miktar katılabilir. Karıştırmadan
sonra dimetil-p-toluidin ile benzoil peroksit arasındaki reaksiyon sonunda serbest
radikaller meydana gelir ve polimerizasyon daha önce anlatıldığı şekilde devam eder.
Dental amaçlarla ile olarak 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’da kullanılan bu
renzinleri, ısı ile aktive edilerek polimerleştirilen rezinlerden ayırmak amacı ile
bunlara “kendi kendine polimerize olan” veya “soğuk polimerize olan” veya
“otopolimerizan” rezinler denilmiştir. Bunlar genellikle tamir akriliği olarak
kullanılmasının yanı sıra kaide akriliği olarak da kullanılabilmektedir. Rezinler
arasındaki fark görüldüğü gibi benzoil peroksitin aktivasyon şeklidir. Genel olarak
kimyasal aktive edici ile ısı ile yapılan aktivasyon kadar yüksek bir polimerizasyon
derecesi elde edilemez.
Kendi kendine kürlenen rezinlerin muflama işlemci ısı ile kürlenen rezinlerin ki
ile aynıdır. Polimer ve monomerin karşılaştırılmasında ve muflaya alınma
işlemlerinde aynı teknik ve tedbirler alınır. Kendi kendine kürlenen rezinlerin
çalışma süresi ısıyla kürlenen rezinlerinkinden daha kısadır. Prova yapabilmek için
polimerizasyondan önce uzun bir başlama periyodu istenir. Bu tip rezinin işlenmesi
sırasında rezinin taşması aynen ısıyla kürlenen rezinlerde anlatıldığı gibi, protezin
dikey boyutlarında artmaya sebep olabilir.
Muflanın uygun bir şekilde doldurulması açısından, bu tip rezinin teknik özellikleri
hemen hemen aynıdır.
Isı ile kürlenen rezinlerde oluşan iç gerilimler, kendi kendine oda sıcaklığında
kürlenen rezinlerde daha az oluşmakta, bu nedenle de elde edilen prozin uyum ve
stabilitesi daha iyi olmaktadır.
Mufla kapatıldıktan sonra 20 ila 30 dakika içinde ilk sertleşme meydana gelir,
ancak polimerizasyonun tamamlandığı şüphelidir. Polimerizasyon birkaç saat devam
edebilir. Muflanın 2 veya 3 saat veya tercihen bir gece basınç altında tutulması
suretiyle protez kaidesinin daha stabil olması sağlanabilir. Isı ile polimerize olan
rezinlerle karşılaştırıldığında kendi kendine polimerize olan rezinin polimerizasyonu
tam olarak kabul edilemez. Örneğin; kendi kendine polimerize olan rezinlerdeki
serbest monomer miktarı % 3-5 arasında iken ısı ile kaynatma sureti ile polimerize
olan rezinlerde bu oran % 0.2-% 0.5 arasındadır.
Kendi kendine kirlenen rezinlerde ekzotermik sıcaklık değişimi Şekil 3.4’de
gösterilmiştir.
3.3.3. Işınla Polimerize Olan Rezinler
Görünebilir ışınla sertleşen akrilikler (visible light cure reszin) olarak adlandırılan
bu akrilik rezinlerin kullanılış şekli ve fiziksel özellikleri, ısı ile polimerize olan
protez kaide rezinlerine uymaktadır.
Polimerizasyon mavi ışıkla yapılır. Kaynak olarak yüksek yoğunlukta kuartz,
halojen lambaları veya prizmalite gibi elle tutulan lambalar kullanılır. Işığın yüksek
gücü sonucu, derin bir polimerizasyon sahası oluşmaktadır. 3.3.4.Mikrodalga ile Polimerize Olan Rezinler Genellikle mikrodalga polimerizasyonu çalışmalarında bilinen rezinler
kullanılmasına rağmen, bazı firmaların bu amaç için ürettikleri özel “mikrodalga
enzimler” bulunmaktadır. Bu rehinlerde monomer bir metil ve etil metakrilat
karışımı içermektedir. Bu tip rezinlerde toz likit oranı 100/43 g/cc’dir.
3.3.5. Akrilik Rezinlerin Özellikleri Polimerizasyon büzülmesi; kendi kendine polimerize olan rezinlerde ısı ile
polimerize olanlara nazaran daha azdır. Isı ile polimerize olanlarda bu oran % 0.53
iken kendi kendine polimerize olanlarda % 0.26’dır. Su emilimi; polimetilmetakrilat uzun dönemde yavaş su emer. Su emilimi
(adsorbsiyon) esas olarak rezin moleküllerinin polar özelliklerinden
kaynaklanır.Tipik bir ısıyla polimerize olan akrilik rezin in 370 0Cdeki difüzyon
katsayısı (D)1 .08 . l0-2 mVs Sıcaklık 230C’ye düşünce D yarıya düşer. Kendi
kendine kürlenen bir akrilik rezin için D=2.34 . 10-12 m2/s’dir.
İç gerilmeler; genel olarak doğal boyutlar ne kadar engellenirse, yapıda o kadar
gerilim oluşur. Bu gerilimlerin boşalması durumunda büzülme ve distorsiyonlar
meydana gelir. Polimerizasyon büzülmesi sırasında oluşan gerilme çekme gerilmesi
şeklindedir.
Çatlama; polimetilmetakrilatta çatlama, yalnızca çekme gerilmeleri varken
görülür. Çatlaklar çekme gerilimine dikey olarak oluşur. Çatlama kavramı, polimer
zincirlerin veya zincir gruplarının, çekme kuvveti etkisi altında ayrılması şeklinde
tanımlanır.
Akrilik rezinin dayanıklılığı, bileşimi, hazırlanma yöntemine ve protezin
tutulduğu ortama bağlı olarak büyük farklılıklar gösterebilir. Rezinin polimerizasyon
şekli çok önemlidir. Şekil 3.5’te görüldüğü gibi rezinin polimerizasyon ısısı 7l0Cde
sabit tutulmak şartı ile polimerizasyon süresi azaltılırsa dayanıklılık ve sertliğinde
azalma görülmektedir.
Şekil 3.5. 710C Sabit polimerizasyon ısısında mekanik özelliklerde meydana
gelen değişim
Düşük polimerizasyon derecesi ve artık monomerlerden dolayı, kendi kendine
polimerize olan rezinlerin maksimum dayanıklılıkları, ısı ile polimerize
olanlarınkinden çok daha düşüktür. Bunun yanısıra su ile polimerize olan rezinlerle,
kendi kendine polimerize olan rezinlerin elastik modülleri arasındaki fark o kadar
fazla olmayıp bazen bu değerler birbirleri ile çakışır. Su ile doyurulmuş normal bir
rezinin Elastisite modülü 2500 MPa iken, kendi kendine polimerize olan rezinlerde
bu değer 2200 MPa civarındadır. Ancak bu değerler, kullanılan çapraz bağlama
maddesine göre büyük değişim gösterebilir.
3.3.6. Polimetilmetalakrilat Kemik Çimentosunun Ortopedideki Kullanım
Alanı
Polimetilmetakrilat malzemesi özellikle son 25 yıldır ortopedi alanında kemik
çimentosu olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır, özellikle tramvatik
yaralanmalarda protezlerin kullanılmaya başlanmasına paralel olarak bu alandaki
çalışmalar hızlanmıştır. Bugün, geriye dönülüp bakıldığında epeyce bir mesafe
katedildiği rahatlıkla görülebilmektedir. Burada kullanılan yöntemde, belli oranlara
göre hazırlanmış PMM esaslı çimento karışımı, daha önceden kemik içerisine açılmış
olan femoral kanala ya el ile doldurulur ya da bir şırınga ile enjekte edilir.
Kemik çimentosunun el ile femoral kanala dökülmesi sırasında yassı bir kap
(Şekil 3.6) kullanılır. Daha sonra çimento işaret parmağı yardımıyla, ya da diğer elin
başparmağıyla kanalın içersine doğru, parmağın ulaştığı yere kadar itilir (Şekil 3.7-
A). Eğer bu sırada çimento hala yapışkan ise parmak ucuyla küçük darbeler şeklinde
hareketler yaparak çimentonun sıkı sıkıya oturması temin edilir. Bu işlem yapılırken
çimentonun kan ile karışmamasına dikkat edilmelidir. Aksi takdirde kan ile karışan
çimento güçsüzleşir. Boşluk doldurulduktan sonra çimento baş parmakla bastırılır
(Şekil 3.7-B).
Şekil 3.6 Kemik çimentosu el ile femoral Şekil 3.7 (a b) Kemik çimentosunun kanala dökülmesi parmak yardımı ile kanala itilmesi
Kemik çimentosunun şırınga yardımıyla enjekte edilmesi durumunda 50 ml’lik
bir plastik şırınga yeterlidir. Çimento karışımı, sıvı haldeyken şırıngaya dökülür ve
kolloid hale gelmeden enjekte edilir. Bu teknik, elle dökmeye nazaran daha homojen
bir yapı teşkil eder. Aynı zamanda kemik içerisindeki çatlaklara daha kolay ulaşma
imkanı sağlar.
Bu yöntemde öncelikle femur kanalın dip kısmı doldurulur. Daha sonra yakın
kesimleri doldurmak için şırınga yavaşça geriye doğru çekilir. Bu sırada 1.5 cm
çapında bir plastik tüp kanalın içerisine sokulabilir (Şekil 3.8). Çimento enjekte
edildiğinde açığa çıkabilecek kan ve ortamda mevcut olan hava bu tüp vasıtası ile
emilir. Şekil 3.8 Şırınga ile enjekte yönteminde yardımcı plastik tüp kullanılması
Uzun gövdeli bir protez kullanıldığında şırınga ile enjekte yöntemi tercih edilir
(Şekil 3.9). Çünkü eğer şırınga kullanılmazsa, gövdenin en uç kısmını desteklemek
için çimentoyu kanalın içerisinde yeteri derecede uzaklığa doldurmak güç olacaktır.
Bu yöntemde ilk önce, protezin en uç noktasından itibaren 1-2 cm mesafede olacak
şekilde bir miktar çimento kanalın dibine enjekte edilir (Şekil 3.10) bu çimento bir
tıkaç vazifesi görür. Kanal, bu tıkaç donana dek doldurulmaz. Tıkacın donup
donmadığını kontrol etmek için protez çok hızlı bir şekilde kanala yerleştirilir ve
ucuna çimento yapışıp yapışmadığının görünmesi için tekrar geri çekilir.
Tıkacın donduğundan tam olarak emin olunduktan sonra protez yerleştirilip,
çimentonun geri kalan kısmı kanala enjekte edilir. Bu yöntemde femur başından
alınan bir parça kemik ya da plastik esaslı bir takım gereçler de tıkaç olarak
kullanılabilir. Böylelikle protezin stabil bir şekilde yerleştirilmesi temin edilmiş olur. Şekil 3.9 Protezin kanala yerleştirilmesi Şekil 3.10 Şırınga ile enjekte
BÖLÜM 4
KULLANILAN PAKET PROGRAM HAKKINDA
GENEL BİLGİLER
ANSYS programı sonlu elemanlar metoduyla çözüm yapıp bu çözümlerin
sonuçlarının detaylı olarak incelenmesine olanak sağlar. İki tip analiz yapılabilir. İlki
geometrik verilen sabit tutarak sistemin statik, dinamik, ısıl vb. gibi davranışlarını
incelemek ikincisi ise geometrik koşulları zorlanmalara göre değiştirerek optimize
etmektir.
ANSYS programı fonksiyonları bakımından üç gruba ayrılır.
1. Preprocessor
2. Solve
3. Postprocessors
1. Preprocessor: İlk işlemci olarak tanımlayabileceğimiz bu bölümde çözüm için
gerekli olan datalar tanımlanır. Koordinat sistemi, element cinsi, malzeme özellikleri,
sabit değerlerin tanımlandığı ve sonlu eleman modelinin çizildiği bölümdür.
2. Solve: Çözüm kısmıdır. Model oluşturulup özellikleri tanımlandıktan sonra
analizin yapıldığı kısımdır. Yapılabilen başlıca analiz tipleri statik, dinamik, termal,
magnetik, akışkan analizleridir. Bu kısımda yapılan tüm hesaplamalarda klasik
mühendislik kavramları, ispatlanmış nümerik teknikler dikkate alınmıştır.
3. Postprocessor: Son işlemci kısmı ise hesaplamaların sonuçlarının incelendiği
kısımdır. Çözümde elde edilen değerlerle grafiksel ya da yapı üzerinde kontur çizim
ile değerlendirme yapılabilir.
Şekil 5.1 Ekran görüntüsü 1. ANSYS/ED Test Drive UtilityMenu
2. ANSYS Main Menu
3. ANSYS Graphics
4. ANSYS Input
5. ANSYS Output
1. ANSYS/ED Test Drive Utility Menu: Bu menü aşağıdaki biçimde alt menülere ayrılmaktadır: a) File: Bu kısımdan yeni bir çalışmaya başlama, bulunan dosyalar] çağırmaya ya da
yapılan çalışmayı kaydetme gibi dosya işlemleri yapılmaktadır.
b) Select: Yapılan bir model üzerinde zaman zaman belirli kısımları seçme ve o
kısımlar üzerinde işlem yapılması gerekebilir. Bu işlemler için kullanılan menü,
örneğin bir alan üzerindeki tüm düğümleri seçme gibi işlemlerde büyük kolaylık
sağlar.
c) List: Bu menü aracılığıyla yapılan model üzerindeki nokta, çizgi, alan, eleman,
düğüm, kuvvet, basınç, mafsal, malzeme, özellikleri ve ana serbestlik
derecelerinin listesi alınabilir.
d) Plot: Modelin nokta, çizgi, alan ve elemanlarını tek başına olduğu gibi birkaçı ya
da hepsini de bir arada görüntülemek olanaklıdır.
e) Plot Controls: Bu menüden modelin grafik ekranındaki görünüm açısı
değiştirilebilir, perspektif görüntü veya istenilen şekillerde animasyon
görüntüleri alınabilir. Modelin tüm bölümlerine numaralandırma yapılabilir,
ekran görüntüsü ve animasyonlar kaydedilebilir.
f) Work Plane: Başlangıçtaki kartezyen koordinat sistemi bu menü sayesinde
kutupsal veya başka bir koordinat sistemine çevrilebilir. Koordinat sistemlerine
ötelemek veya döndürmek de olanaklıdır.
g) Parameters: Bu menü sayesinde modelin istenilen kısımları ile ilgili parametreler
elde edilmektedir.
k) Macro: Ansys programı kendine özgü yazılım dili sayesinde programa ek
yetenekler katılması olanağı bu menü ile sağlanmaktadır.
i) Menü Controls: Ekrandaki menülerin açılması ve kapanması işlemlerinin
yapılmasına olanak tanır.
j) Help: Programın bölümleri, komutlar ve genel teoriler hakkında bilgi almaya
yarayan menüdür.
2. ANYSY Main Menü:
Bu menü programın kullanıldığı temel menüdür. Bu menü sayesinde model
oluşturulabilir, analiz yapılabilir, sonuçlar incelenerek gerekli diyagramlar alınabilir.
3. ANSYS Graphics:
Bu ekran tasarlanan modelin görüntülendiği kısımdır.
4. ANSYS lnput:
Bu pencerede klavyeden girilen komutlar alt kısımda, eski komutlar ise üst
kısımdaki listede yer alır.
5. ANSYS Output:
Klavye ya da mouse ile girilen tüm karşısında programın verdiği tepkiler ve
yaptığı işlemler bu pencerede yer alır.
BÖLÜM 5
MATERYALLER VE GERİLME ANALİZİ
METODU Bu bölümde sırt şekilleri farklı üç modelimizin değişik açılarda yerleştirilmesiyle
ortaya çıkan maksimum ve minimum gerilmelerin nasıl değiştiğini inceledik.
ŞEKİL 5.1 Değişik sırt şekillerine göre protez modelleri
Ansys’te yaptığımız FEM modeller kemik, çimento ve protezden oluşmaktadır.
Elimizde 3 değişik şekilde protez modeli bulunmaktadır. Protezlerimizin farklı 8
açıda yerleştirilmesiyle ortaya çıkan maksimum ve minimum gerilmelere ulaşacağız.
( a ) ( b ) ( c )
Şekil 5.2 ( a ) Kemik Hacmi , ( b ) Çimento Hacmi , ( c ) Modelin soldan görünüşü
Şekil 5.3 Mesh Edilmiş Modele Ait Hacimler
Şekil 5.4 Sonlu eleman modelimizde kullanılan eleman tipimiz
Modelleme Ansys programında.3 boyutlu yapılacak ve Şekil 5.4’te belirtilen 10
düğümlü eleman tipi (Solid 72) seçilmiştir. Bu eleman her köşesinde ve köşelerinin
ortasında birer adet düğüm bulunduğundan üç boyutlu bir elemandır.
Çalışmamızda kullanacağımız materyaller Tablo 5.1 ‘de verilmektedir.
Tablo 5. 1 Çalışmamızda kulIandığımız materyaller ve onlara ait özellikler
5.1. Toplam Gerilmeler
Bu bölümde toplam gerilmeler hastamızın yürümesi sırasında vücut
ağırlığından kaynaklanan gerilmeler ve kemiz çimentosunun soğumasından
oluşan gerilmelerin toplamından elde edilir.Düz yolda yürümek, merdivenlerden
çıkmak ve diğer hareketler gibi faktörler, hareket hızı, vücut ağırlığı ve
kuvvetlerin proteze etkidikleri doğrultu toplam gerilme değerini belirler. Tablo
5.2’de vücut ağırlığı 70 kg olan düz bir yolda 5 km/h ve 8 km/h hızla giden bir
kişide femura etkiyen kuvvetler verilmiş ve çalışmamızda 8 km/h ile ilgili
değerler ve doğrultuları kullanılmıştır.
Tablo 5.2 Femura etkiyen kuvvetler (Akan&Aslan, 1996)
MODEL 1 S1 MODEL 1 S3 Max:15.145 Min: -10.873 Min:-26.619 Max: 5.4255 MODEL 2 S1 MODEL 2 S3 Max: 14.537 Min: -8.618 Min: -31.294 Max:5.064 MODEL 3 S1 MODEL 3 S3 Max:17.682 Min: -6.9617 Min: -19.570 Max: 6.0188
SONUÇ Ansys programında ,üç farklı sırt şekline sahip protezler ,kemik içinde değişik 8
açıya sahip olacak şekilde modellenmiştir.Daha sonra uygun değerlerde sonlu
elemanlara ayrılmıştır. Yavaş koşma esnasında 70 kg’lik bir insanın femur kemiğine
etkiyen kuvvetler, esas alınarak modellere uygulanmıştır.
Çözümlemeler sonunda çimentoda meydana gelen gerilmeler ‘ maksimum asal
gerilmeler kriteri ‘ ne uygun olarak grafiğe dökülmüştür.Bunun nedeni çimentonun
çeki gerilmesine daha az dayanıklı olmasıdır. Dolayısıyla burada oluşan gerilmeler
önem kazanmıştır.
Genel olarak çimento hacminde oluşan maksimum ve minimum gerilmeler boyun
bölgesinde oluşmaktadır.Ayrıca bu gerilmeler protezin kanala yerleştirilme açısına
bağlı olarak değişim göstermektedir.
Grafiklerden elde edilen sonuçlara göre ;
00 açıya sahip protezlerden 1 ve 2 no’lu protezler 3 no’lu proteze göre daha
uygundur.
50 ve 300 açılarda birbirlerine çok yakın gerilme değerleri elde
edilmiştir.Dolayısıyla sırt şekline bağlı kalınmaksızın protez seçimi yapılabilir.
100 ‘ de ise model 3’ün diğerlerine göre çimento emniyeti açsından daha uygun
olduğu görülmüştür.
12,50 açıda model 2 ‘nin daha az gerilmeye maruz kaldığı görülmektedir.Bu modelin
seçilmesi uygun olur.
150 açıda model 2 yine diğerlerine göre daha az gerilmeye neden olur.Bu açıda da
model 2 tercih edilmelidir.
200 açıda ise model 2 ve model 3 yaklaşık gerilme değerlerine sahiptir.Bu
protezlerden herhangi birinin seçilmesi uygundur.
250 açıda model 1 ve model 2 yaklaşık gerilme değerlerine sahiptir.Her iki model de
bizim için uygundur.
GRAFİKLER
S1 Grafiği
S3 Grafiği
0
10
20
30
1s12s13s1
1s1 21,8 17,8 15,1 15,1 15,8 10,6 7,49 7,142s1 21,2 18,3 16,4 12,4 12,4 9,01 7,69 7,343s1 23,3 18,3 12,7 17,6 14,0 9,33 8,50 7,52
0,0 5,0 10,0 12,5 15,0 20,0 25,0 30,0
-40
-30
-20
-10
0
1s32s33s3
1s3 -30,5 -25,5 -36 -26,6 -23,8 -23,8 -23,4 -242s3 -33,2 -27,8 -29,7 -27,7 -27,7 -27,1 -27 -27,33s3 -29,8 -25,5 -18,7 -19,6 -19,6 -19,6 -20 -26,8
0 5 10 12,5 15 20 25 30
KAYNAKLAR
1. Mukavemet II. Prof Dr. Onur Sayman, Öğr Gör. Dr Ramazan Karakuzu, Ars
Gör. Fethi Şen, Mit Ak. Basım Ünitesi İzmir. 1994.
2. Kırılma Mekaniği Prof Dr. Tevfik Aksoy D.E.Ü. Müh. Fak. Yayın No: 48,
1984/İzmir
3. Prof. Dr. 5. Kemal Erol “Ortopedi-Travmatoloji Kliniğine Giriş”. İzmir 90.
4. Akan, M. K Aslan, N. (1996), Nümerical and experimental stress analysis of a
polymeric composite hip joint prasthesis. Journal of Bionıedical Materials
Research, 31, 167-182.